Perşembe
Başmuharriri» Mümtaz Folk Fenik
12
Denizeller Caddesi 2 Posta Kutusu: 193 ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara
OCAK 1950
Başmuharrir tel: ....... 15619
Yazı işleri İdare ...... 15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
| D E M O K R A S I N I ~N D i R~)
Bugün 2 nci sahifede
İKTİSADÎ MEVZULAR
Yazan: Necmettin Önder
Uzakdoğuda komünizme karşı Amerika tedbir alıyor
Dışişleri Bakanı Acheson, Amerikanın Uzakdoğuda alacağı tedbirleri açıkladı
Seçimlerin öne alınacağı gittikçejcat’ileşiyor Dünkü Mecliste Kanun tasarılarının derhal
Umumî Hey'ete havalesi istendi ,
Amerikanın emniyeti ve dünya sulhunun temini için Japonya, Asyada komünizme karşı bir kale haline getirilecek
Bazı Milletvekilleri, Kanunların acele çıkarılmasının mahzurlu olacağını söyliyerek itirazlarda bulundular
Vaşington, 11 (a.a.) (United Pres)
— Dışişleri Bakanı Acheson’un dün ayan dışişleri komisyonunda yaptığı açıklamaya ait verilen tamamlayıcı bilgiye göre, Bakan Japonya-nın Asyada komünizme karşı bir kale haline getirilmesi lüzumuna işaret ederek, bu ülkenin Pasifik-teki rolünü tekrar alacağını ve bu itibarla ekonomik bakımdan tekrar dirilmesinin Amerikan savunması ve dünya sulhü için elzem bulunduğunu ileri sürmüştür.
Vaşington, 11 (a.a.) United Pres)
— Dün Vaşingtonda basına demeçte bulunan amiral Şerman, Pasifik-teki Amerikan filosunun kuvvet-
lendirileceğini ve donanmanın Atlantik ve Pasifik bölgelerinde bulunan 2380 harp gemisinin yerlerin-
de önemli değişiklikler olacağını söylemiş, fakat bu hususta daha fazla bilgi vermemiştir. Deniz harekât dairesi başkanı şöyle demiştir: .Atlantik ve pasifik donanmaları hadis olabilecek herhangi bir stratejik durumu karşılıyacak şekilde tevzi edilecektir..
Öte yandan Savunma Bakanı Louis Johnson da basına verdiği bir ★ (Devamı Sa: 5 Sü: 1 de)
Achesson ve Jessup yanyana
«
D.P. ye karşı sinir harbi!


Yazan: Mümtaz Faik FENİK
Oemokrat Partinin istlşarl kongresinde yapılan müzakerelerden, kendisi için, yeni bir propaganda payı çıkaracağını pek tahmin eden iktidar partisi, büyük bir hüsrana uğramıştır. Fakat buna rağmen hakikatleri tahrif ederek, ve yalnız kendi hayalhanelerinde vücut bulan birtakım söylenmedik sözlere dayanarak, yine ortalığı bulandırmağa kalkanlar az değildir. Bunların bütün ümitleri, birtakım yalan havadislerle, ve kendi iğlerine geldiği gibi yaptıkları tefsirlerle, halk efkârında De -
zaman şahsi teşelbbüs elbette kıy-metlenecektir.
Bu program meselesini Demokrat Partiye karşı tevcih edilen ağır hücumlara, isnatlara, ve onun hakkında uydurulan haberlere b:r misal olarak aldık. İktidar gazetelerinde, ve iktidar partisi mensuplarının ağzında bunun gibi daha ne kadar hakikatle taban tabana zıd yazılar ve sözler vardır!
Hadi iktidarın kalemşörlerine kulak asmıvalım, onlar uydurduklarını yazmakta gayri mesuldürler; fakat iktidar bakanlarının nutukla-mokrat Partiye karşı olan sevgiyi ruıa ne demeli?..
bir şüphe bulutu altına sokmak | Buna karşı bir fikir vermek için, ve bu sinir harbinden kendi par- Cemil Sait Barlasın, İzmirde söyle-— —*-*- — —• --■* — «■* ’* ..uiî.a bakmak kâfidir. Bu
nutka göre, gûya muhalefet, 21 Temmuz seçimleri zamanında, askerliğin kalkacağını, eski harflere avdet edileceğini Ibile söylemiştir! Bu memlekette hangi insan askerliğin kalkacağını iddia edebilir? Memleket tehlike altında bulunurken hangi vatandaş, böyle bir telkin yapabilir, ve bizzat buna inanabilir? ★ (Devamı Sa: 5 Sü: 4 de)


I
tilerine bir menfaat sağlamaktır. | diği nutka Meselâ dün Ulus gazetesinde bir muharrir, Celâl Bayann güya, bu kongrede partinin programı olmadığından bahsettiğini yazıyordu. Programsız parti olmıyacağını bu zat da pek iyi bilir; fakat ne yazık ki, işine öyle gelmiştir; ve böyle bir yazı yazarak, güya, daha bü-5*iîklerinin gözlerine girmek, ve kim bilir, ileride belki de aday gös- ( İçrilmek hevesine kapılmıştır!
Halbuki, Bayar, kongrede nutku- I nu söylerken, eline kitap halinde basılmış olan programı alarak :
— Demokrat Partinin programı yoktur, diyorlar. İşte program! demiş, ve (bu programın demokrasiyi tahakkuk ettirmek ve memleketi refah ve saadete kavuşturmak için en güzel ve en mükemmel bir prog ram olduğunu söylemiş ve geniş izahlar yapmıştır.
Peki diyeceklerdir; bu programı neden tatbik etmiyorlar? Bizim buna karşı cevabımız şudur: Dünyanın hangi yerinde Mecliste ekalliyette bulunan bir partinin kendi programmı tatb'k ve t?h -kkuk ettirdiği görülmüştür? İngilterede bugün iktidarı elinde bulunduran İşçi Partisi Muhafazakâr partinin programını mı tatbik ediyor? Hayır, ÇÖrçil ve arkadaşları, kendi programlarını tahakkuk ettirmek için iktidarın kendilerine geçeceği günü bekliyorlar; ve şimdi sadece tenkid vazifelerini yapmakla iktifa . ediyorlar. Orada İ«d’ Partisinin I programında mevcut olan sanayii millileştirme plânını önlemek İçin Muhafazakâr Partinin elinde ne gibi bir kudret ve kuvvet vardır? Ama günü gelip de Ingiliz halkı seçimlerde Çörçil ve arkadaşlarının partisini iktidara geçirecek oluna o
Mc Athur
Kolombo konferansında
Büyük Millet Meclisi dün Feri- r dun Fikri Düşünselin reisliğinde toplandı. Celse açılır açılmaz söz I alan bazı milletvekilleri komisyon- | da biriken kanun tasarılarına ait işlerin biran önce tamamlanarak umumî heyete arzını istediler. Bazı milletvekilleri de kanunun acele ile çıkarılmasının mahzurlu olacağını ifade ettiler.
Riyaset vaziyeti teemmül ederek umumî hgyete arzedeceğini ifade etti. Bu durum seçimlerin evvele alınacağı inancını uyandırmıştır. )
Afyon Milletvekili Şahin Lâçinin İzmirdeki tayyare tamir atölyesi ile Eskişehir Hava tümen karargâhının yerlerinin değiştirilmesi sebeplerinden hava ordusundan ne kadar uçucunun çıkarıldığına ve Etimesğutta yaptırılan yola dair sual takririne Millî Savunma Bakanı cevap verdi ve ezcümle dedi ki : .İzmirde Güzelyalıda 1925 senesinde kurulmuş olan tayyare tamir atölyesinin, deniz tayyarelerinin hizmetten alınması ve Güzelyalf civarında tayyare meydanına nü sait yer bulunmaması yüzünden 1942 senesinde Afyona nakli kararlaştırıldı. Araya harp girdiğinden bu nakil işi 1947 de yapılmıştır. Bu e muvaz olarak Afyonda bina in-aatı da devam etmiştir. Fakat sonradan tamir işlerinde bir aksama ol duğu anlaşıldığından tekrar İzmire nakledilmiştir. Bu hususta yapılan masraf yekûnu 684.000 lira olu; nun M bin lirası nakil diğer kısmı ise yaptırılan bina ile satın alman motörlere verilmiştir ki bu para heba olmuş değildir.
Eskişehirdeki hava tümeninin Kütahyaya ve bilâhare Kütahya-dan tekrar Eskişehire nakli askerî zaruretlerden doğmuştur.
Tasfiyeye tabi tutulan uçucu sayısını açıklamakta mazurum. Yalnız bu işin uçucularımızda aranması gereken şartlara göre yapıldığını bildirmek isterim.
Etimesğutta yapılan inşaat da, burada vazife gören personelimizin ihtiyaçlarını karşılamak içindir.»
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 5 de)
Radyo ücretlerine zam
Özçobanın takriri dün Mecliste hararetli tartışmalara sebep oldu
MALİYE BAKANI .LÜZUM HASIL OLMADIKÇA BU ÜCRET ALINMIYACAKTIR» DEDİ
Seçim Kanunu tasarısı üzerine tartışmalar
Radyo ücretlerine bir misli zam yapılacağı hakkındaki 950 yılı bütçe tasarısının gelir kısmına itirazla bir misli zam yapılması fikrinin doğru olup olmadığı yolunda Afyon Milletvekili Kemal Küçükanın sözlü sorusuna Başbakan yerine Maliye Bakanı İsmail Rüştü A.ısal cevap vermiştir. Maliye Bakanı her ne kadar böyle bir zam derpiş edilmişse de şimdilik zam yapılamıyacağını bildirmesi üzerine Afyon Milletvekili (D.P.) Kemal Özçoban kürsüye geldi Başkan Feridun Fikri Düşünsel (Zam yapılmıyacaktır, ne söyliyeceksin) der gibi Özçobana ihtarda bulundu. Kemal Özçoban (Afyonkara-
Komisyon 40 bin nulu»a bir Milletvekili seçilmesini kabul etti
Denizli milletvekili Dr. Behçet Uzun başkanlığında toplanan karma komisyon dün de saat 10 dan itibaren Seçim Kanunu tasarısı üzerinde mü zakerelerine devam etmiştir.
Komisyon bugünkü toplantısında Seçim Kanunu tasarısının 4 üncü I maddesinin müzakeresine başlanmış | ve ilk defa söz alan Fikri Apaydın 40 bin kişiden bir milletvekili seçmenin doğru olmıyacağını milletvekili sayısının çok fazla olduğunu söylemiş ve 50 bin nüfus üzerinden bir milletvekili seçilmesi için komisyon başkanlığına bir takrir vermiştir.
* (Devamı Sa: S Süı3 de)
1800 den
— Ben sorumu 950 bütçe kanunu tasarısının
■ir (Devamı
üyelik
11 (a.a.) (Afp) — 23 bat genel seçimlerinde seçilecek 625 mebusluk için daha şimdiden resmen 1800 den fazla namzet gösterilmiştir.
Partilerin durumunu gösteren lo aşağıdadır:
İşçi Partisi: Kırkı kadın olmak- ü-zere şimdiye kadar 589 namzet gösterilmiştir. Ayrıca 24 namzet daha gösterilmek üzeredir. 13
★ (Devamı Sa: 5
Uydurma haberler etrafında
Hüseyin Balık Ulus'u
Dini politikaya âlet eden kitap
Halk Partisinin salahiyetli bir rüknü kitaptan Halk Partisinin satın ald-ğını itiraf ediyor
Halk Partisinin Ordu Vilâyet kongresinde üyelere bir kitap dağıtıldığını ve bu kitapta maalesef mukaddes dinimizin politikaya âlet edildiğini ve bu devletin bânisi sevgili Atamıza dahi dil uzatıldığını teessürle yazmıştık.
Hatırlarda olduğu üzere, Halk Partisi müfettişi Antalya milletvekili Niyazi Aksu, kendisinin bu kitabı dağıtdığını tekzip etmiş, fakat kitabı görmediğini bile söylerken, bunun bir fikir mahsulü oldu-ğunp bildirmişti!
Esefle teyid edelim ki, bu kitap, Halk Partisinin propagandası mak-sadiyle hazırlandırılmış, Ulus Matbaasında, basılmış, ve C. H. P. si de
bu kitaptan satın almıştır. Bunu bizzat, Halk Partisinin salâhiyettar bir rüknü Vatan gazetesinin Ankara muhabirine söylemiştir. İşin garibi şudur ki, bu zat, Ulus matbaasında basılan bu kitabın mündere-catından bile haerbdar olmadığını bildirdiği halde, kitabın Partice satın alındığını ikrar edecek derecede garip bir tezada düşmüştür.
Öyle anlaşılıVor ki, kitab, parti dışında bir zata hazırlatılmış, ve parti propagandalarında bundan geniş ölçüde faydalanmak imkânları sağlanmıştır.
Nitekim haber aldığımıza göre, Halk Partisinin vilâyet gazetelerin-ir (Devamı Sa: 5 Sü: 7 de)
tekzip ediyor
Dünkü Ulus gazetesi, «Gizli kongreden sızan haberler, başlığı altında metni ile zerre kadar alâkası ol-mıyan yazılar neşretmiştir. Bunla? rtn hiç biri tekzibe dahi değer ma’ hiyette değildir. Çünkü hepsi, masa başında uydurulmuş şeylerdir. Düp kü yazıda ismi geçen Zonguldak de’ legesi Hüseyin Balıkla da konuştuk. Bize bu hususta dedi ki:
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 5 de)
Tiirk Kayak ekipi balyaya gidiyor
Nehru, Japonyadaki Amerikan işgal kuvvet erinin geri çekilmesini istedi
Kolombo, 11 (a.a.) (United Pres) tılı devletler Asyada — Hindistan Başbakanı Nehrunun yayılmasından endişe Japonyadaki Amerikan işgal kuv- yapılması lâzım gelen vetlerinin geri çekilmesini istediği '
bildirilmektedir.
İyi haber âlân kaynaklardan öğre dir.
nildiğine göre, İngiliz milletleri top- îyi haber alan kaynaklar da, Pa-luluğu Dışişleri Bakanları konferan-1 kistan delegesi Gulam Muhommed sında Başbakan Nehru uzun za - | Han ve Seylan Başbakanı " | ları komünizme doğru sürükliyece- ' leri söylenmektedir.
ğini ileri sürmüştür. | Gizli yapılan konferans celselele-
Nehru, bundan evvel de Hindis- rinde verilen kararda, Japonya ile tan parlâmentosunda ve bir basın harp etmiş olan bütün devletlerin toplantısında bu fikri ileri sürmüş ı Japonya ile sulh anlaşması imzala-ve‘şöyle demişti: 2. ___' ""
Seksen milyon insanı devamlı bir zumu belirtilmiştir.
iggal altında tutamazsınız. Eğer ba- *
komünizmin ediyorlarsa . . „ en makûl şey
, uzun bir işgal ile Japonları da ko-I münizmle doğru sevketmek değildir.
uzun za - i Han ve Seylan Başbakanı Senana-devam eden bir işgalin Japon-' yake’nin de bu görüşü destekledik-
mak üzere bir araya gelmeleri lü-
★ (Devamı 8a: 5 8ü: 7 de)
Ekipimiz İtalya ve Fransada Milletlerarası müsabakalara katılacak
Fransa ve İtalya Kayakçılık Fe- r derasyonlarının vaki daveti üzerine millî kayak ekipimiz, İtalya ve I Fransada yapılacak olan milletlerarası müsabakalara katılmak üzere Perşembe günü İsveç hava bolları-' nın bir uçağiyle Istanbuldan ltal-yaya hareket edecektir.
Kafile, Kayak Federasyonu Başkanı Asım Kurt’un başkanlığında 8 kayakçıdan mürekkeptir.
Takımımız 19, 20 ve 22 Ocak tarihlerinde lüalyada müsabakalar yapacak, bilâhara Fransaya geçerek 30 Ocak ile 5 Şubat arasında yapılacak müsabakalara katılacaktır.
Istanbulda kar
Uzak Şarktaki hâdiselerde mühim roller oynayacak yeni Endonezya mağa başlamıştır. Devletinin Cumhur başkam Soekarno bir merasim «masında * /n
İstanbul, 11 a.a. — Bu sabah er- | ken saatlerden itibaren mevsimin ' ikinci karı İstanbul ve civarına yağ i
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 2 do) i
AKINTIYA---1
I____KÜREK
Bir boğıms z bağlandı I AA üstakil (bir milletvekili Halk Partisine geçmiş! Geçer a!.. Fakat bu geçişin sebebi pek garip : Güya Rusyada Atom patlamış da ondan Halk Partisine geçmiş!
Ne münasebet? diyeceksiniz! İç politika sahası Hiroşima mı ki, Atom da burada tesir yapıyor?
Hayır, Atom büjtük bir kuvvettir; kendisi bizatihi enerjidir amma, enerjiye de vurur!
Japonya Atom patlamasından sonra teslim olmuştu; bu müstakil de Atom patlamasından sonra istiklâlini kaylbettl!
YEDEKÇİ

'£■ A 1VEF
12- 1 1050
GUM GEÇERKEV
Radyo ücretlerine zam !
C öylemiyelim dedik, söyle-** miyelim dedik, olmadı. Rad y(\ üçrellerinin arttırılmasına karar vereıı ve bunda ısrar eden
lyir hükümetin hangi akla ve
hapgi politikaya hizmet ettiğini
sorar mısınız, sormaz
mısınız?
Bu radyo denen şey, bizde prk zavallı, pek himaye,ve muhtaç, hat tâ memleketin eğitimi bakıcından, üste para da verilerek halka teşmil edilmesi, tamim edilmesi lşzım çelen bir medeniyet nes-
nesidir.—Bittabi vazifesini bu ma nadn yapmak şaçtfyle—. Ama bizde radyo, bütün memleket vazifesini bir kalemde tayederek —hepimizin bildiği ve sinirlendiği şey— habre hükümetin ve ik tidar partisinin reklâmına âlet olmakta, ha ire bakan nutukları, habre iktidar n.\r|isi erkânı ljk-r dileri yayınlamakta ve harıl harıl sadece bir zümrenin politikasını yapmaktadır ve böyle iken de kendisini şamar oğlanı gibi kullanan ayni iktidar tarafından ücretine zam edilmek suretiyle, dinlenilmesi âdeta tahdit edilmeğe kalkınmaktadır.
Radyo ücretlerini iki misline çıkaran kimseler veya makim, iktidar partisini aldatıyor gibi geliyor bana. Muhalefetin, halkın ıstırabını çok iyi anlayan ve halkı çok seven muhalefetin. Mec-
liste bu radyo ücretlerinin arttırılması işine itirazını, samimî ve doğru kabul etmekle beraber, bir siyasi taktsızlık olarak karşı-
Muhip DIRANAS
karım. Bırakın efendim, radyo iic re ilerini iki misline, beş misline, hattâ on misline çıkarsınlar. Kipi bundan daha güzel kendi ocağına incir diker? Radyo denyn zavallı, hem de âletlerin âleti âlet, bu memlekette, en basit ve milli bir tarafsızlığa ve bir hürriyete sahip midir ki. ()nun dinleyicilerini tahdit etnıekteıı. diıılc-viçilçriuin azalmasından. ıpuha-lefet bir üzünÇü duysun!
Dört yıldaııbcri bu radyo, iktidar partisinin emrinde, en ıııu-Uvaatkâr bir uşak; ve dşlk-ıv«K halmde calısıvor» S.yuat çanıma, musiki namına en tahammül edilmez adilikler ve iptidailikleri yayınlıyor. Radyo dinlemek ihh'yacivlc acılan düğmelerin bir kaç sauive soııra, yine ayni ellerle kapandığı bir istasyon n muv iicref attırmanın, hiç değilse garp veya Aran istasyonlarına güvenir bir tarafı olsa bile, elde olan bir propaganda imkân ve fırsatını baltalamak gibi, iktidar nartisi adına, tipik bir zekâsızlığı da vardır.
Keşki muhalefet, bu radyo» ücreti artımını az bulsa da. onun on misline çıkarılması için mücadele etse!
çünkü, bu iktidar partisi or-ganmın. halk tarafından dinle-nilmemesiııdc, hiç değilse az dinlenilmesinde, her halde hem muhalefetin, hem de, hâdiseleri olduğu gibi tarafsızlıkla bilmek isteyen halkın, zararı değil, faydası vardır.
Şehirde Et darlığı
Dün bazı semtlerde Et bulunamadı
Kış mevsiminin başlupıası ve ilk Karın yağması tarihine kadar kilosu 180 kuruştan satılmakta olan koyun etine kasapların müracaatı üzerine 10 kuruşluk bir zam yapılmış vc koyun eti 190 kuruştan satıl maya başlamıştır.
Soğukların ayni şiddetle devam etmesi ve Ankara ile civar kaza ve köy yollarının kapanması üzerine şehrin et ihtiyacını temin etmek güçleşmeye başlamıştır.
Dün şehrin bazı semtlerindeki kasaplarda et bulunamamıştır.
1 Ankaraya kasaplık hayvan getir menin, güçleştiğini ileri süren kasaplar yeniden belediyeye müracaat ederek et fiyatlarına 10 kuruş daha zam yapılmasını istemişlerdir.
Belediyenin bu teklifi inceledikten sonra zam talebini kabul edeceği ve böylelikle önümüzdeki haftadan itibaren bir kilo etin 200 kuruştan satılacağı tahmin edilmektedir.
Diğer tavaftan alâkalılar kış mev siminin sonuna kadar bu şekilde müteaddit zam talepleri yapılacağını ve kış ortasında bir kilo etin 250 kuruşa kadar yükseleceğini söylemekledirler.
Yenidoğando kz kaçıranlar
GAZETELERDEN
Zavallı Türkçenin
başına gelenler
«Tan» da bu başlık altında «On mağa kalkınmamızdan ileri gelmiş olsa küsur senelik tecrübenin bize emir gerektir.
le dilden kelime çıkarılamayacağını 1 Buçün kati olarak anlaşılın ıştır ki Aıap-öğretmiş olması lâzımdır», diy FarSçadan alarak tamamiyle Türk-
All Naci Karacan, şunları yazıyoi İrdiğimiz kelimelerden aııcak halk
«Sayın bir milletvekili Türkçe bllmiyen ndan Tüı-kçcden çıkarılması muvafık
vatandaşlara dilimizin öğretilmesi için °da edebileceğiz. Bu tabii te-
Şarkta mektepler acılnıaşıpı istedi. Biz da- sinin aksine ne yapsak. ııafl-
ha ileri giderek gençlere Türkan U?rl’ c*d Oİacaklır.
öctlp gittikten sonra dahi, kalacak-
Bilmece, Bildirmece
iyorlar. Is
la. yenileri
kaynaklı kel İme -lytir Dil talerindeki kar-voudiyctini
Amiri olan zat bfraz m,ütebessi Lyado malıcun baktı v
bazı cümle 1 Horlarına g tan da kend bozan böyle acay Iuyoruz. Gocenlerd
*
Biçilmiş Kaftan
Be. Fa. her günkü fıkrasını gün şöyle kaleme almış?
ıBütçe komişyopu Beden Terblyosi bütçesini müzakere ederken, Haşan Polut-kan;
— Bazı bölgo müdürleri demiş, parti reisliği yapıyorlar. Bu çok hatalı bfv yol-
Cık bir lıaklkati aı^lamçınak-yajJtu-abibnek arzusiylo inal
■ Cumhuriyet» de D. N. diyor, ki: Bil- ■•» lulekel Uuasvur eder mininiz ki □teli yok. turizmi yapar.
k, otomopil satın alıç.
(, yıkanma, vaade der.
Işığı yok. kttab okuma: «azı yok, ye mek pişirme garanti eder.
... Böyle bir menpeketi siz tasav mezsmiz ama yer yüzünde vardır Bilin bakalım, neresi, o?»
bu -
FAKffi HALKA DAĞITILACAK KÖMÜR
Bizce bilâkis. Bu memlekette politikacılıkla, bedeu torbiyaclliği kadar birbjr-leriyle kabili telif İliç bir meslek yoktur.
Çünkü hor ikisi de havga demektir!»
Kızılay Ankara Şubesi Başkanlığından
Derneğimiz bu yıl da kış yardımı olmak üzere yoksul halka (100) yüz ton Linyit kömürü dağıtmaya karar vermiştir. Muhtarların bölgelerine kömür karnelerini almak üzere Posta Caddesindeki Kızılay Ankara Şubesine müracaatları rica o-lunur.
MENBA SULARININ
EVLERE TESLİM FİYATI
Menba sularının evlere teslim fiyatlarında belediye komisyonunca yeniden bazı değişiklikler yapılmıştır.
Tesbit edilen fiyatlar şunlardır :
Taşdelen suyu: 50 litre 305, 0.30 tilre lokantalarda 15, bayilerde ise 12,5 kuruştur.
Kayışdağ suyu; 60 litre 420 kuruş, Ya.cacık 60 litre 415 kuruş, Çene 60 litre-325 kuruş, .Kaplanlı 60, litre 270 kuruştur.
Kayışdağ 30 litre 225 kuruş, Yakacık 30 litre 225 kurpş, Çene 30 litre 180 ; kuruş,. Kaplanlı 30 litre 150 kuruştur.
Altinsu: 25 litre 95 kuruş, 0:30 litre lokantalarda 10. kuruş, bayilerde 7 kuruştur.
Kavacık suyu : 50 litre 70 kuruş, 20 ljtre' 35 Kuruş, OSû litre lokantalar da 10 kuruş, bayilerde 7 kuruştur. I
Hayat syyu : 20 litre 30 kuruş,tr.
Yalmz Dikmen, Çankaya, Mamak,, , K^yaş, Etimesgut, Keçiören, Ellik i gibi uzak semtlerde evlere teslim için 5 kuruş zam yapılacaktır.
11 k 11 s a d î Mevzular!
İktisadî harp bütün şiddetile devam ediyor
Bil/ıassa Amerika, Ingiltere ve Fransa arasında görülen bu gürültüsüz savaşın neticesi ne olacak?
Çiyasi bakımdan kısmen ve as-**kerî bakımdan mutlak olarak sona eren Harp, iktisadi sahada bü-| tün hıziyle devam etmektedir. Si-I yası ve askerî bakımdan ayni safta yer alan milletler, bugün İktisadî cephede birbirlerine karşı hasım vaziyete geçmiş sinsi bir ekonomik I mücadeleye girişmiş bulunmakta-| dırlar. Neticesi itibariyle askeri ve siyasî bir harp kadar önemli ve, mil-1 lî menfaatleri en az onlar kadar ilgilendiren bu iktisadi savaş gün geçtLcçe şiddetini artırmaktadır. Bir i tarafın İktisadî teslimiyeti öte tara-| fin katî zaferi olacaktır. Fakat gö-
rünüşe göre işin bu nihaî safhasından henüz hayli uzakta bulunulmaktadır. Ne Amerika yakın bir za fer arifesinde ne İngiltere, Fransa gibi karşı saftaki milletler mağlûbiyeti kolay kolay kabul etmek ve teslim olmak niyetindedirler.
Dünkü sayımızda kız kaçırma hâdisesine dair bir haber neşretmiştik.
Haberde bazı hususlar yanlış yazılmıştır bunu düzeltiriz.
Haberin aslı ş.udur:
•iki gün evvel şehrimizde bir kız kaçırma hâdisesi olmuştur. Yenido-ğanda oturmakta olan ve 18 yaşlarında bulunan Mehmet Açıkel çok tanberi Sevim adında bir kızı sev-I mektedir. Mehmet, arkadaşları Hüseyin Tetikel ve Zekai Karadenizle birlikte gece saat yirmi iki sularında Sevim’in oturdutu eve giderek kapıyı bir ziyaretçi gibi çalmışlardır. Kapıyı Sevim açmış. Mehmed de onu kollarından yakaladığı gibi arkadaşlarının da yardımı ile, siirıik lemeye başlamıştır. Zorbalar Sevimi sürük-liye sürükliyc götüreceklere bir eve kapatmışarsa da çok geçmeden yakalanmışlar ve adelete tes lim edilmişlerdir.»
i MİLLİ TÜRK
TİP KONGRESİ
İki seneden,beri topl^nmkta olan I Millî Türk Tıp Kongresi bu yıl Ekim ayında- Ankarada toplanacaktır.
Bu yılkı toplantı için bütçeye 25 bin lira kadar bir tahsisat konmuştur. Bundan evvelki toplantıda seçilen raportörler çalışmalarına devam etmektedir. Kongrenin bu yıl ele aldığı mevzu verem hastalığıdır.
Bu kongrede hastalığın memleketimizdeki durumu etraflıca belirtileceği gibi gereken, tedbirlerin alınması hususunda bir takım teklifler yapılacaktır.
1 ÜNCÜ ŞUBE MÜDÜRÜ İSTANBULDAN DÖNDÜ
İstanbul seyrisefer işlerini tetkike gitmiş bulunan Emniyet Dördüncü Şube Müdürü Fethi İnalar dün şehrimize gelmiştir.
| İstanbulun seyrisefer işleri nazarı itibare alınarak şehrimizde, de bazı tedbirler alınacak ve taşıt kazalarının önüne geçilmesine çalışılacaktır.
Esasen bu ekonomik mücadelenin başlangıcı y.eni de değildir. Opbeş yirmi sene önceki büyük dünya krizini takip eden yıllarda Amerika’nın ekonomik milliyetçilikten vazgeçilmesini ve gümrüklerin indirilmesini ıleıı süren tezi hatırlardadır. Bir nevi iktisadi harp teklifi demek olan bu tezin sahibi, daha o zaman-
lar dünyanın büyük bir kısmın A-merikû’nın tabii pazarı gözüyle bak makta idî Harbin ve hadiselerin bugünkü gelişmesi karşısında ise dünyayı hasada erişmiş bir tarla vaziyetinde bulmaktadır
Filhakika ikinci ci n harbinden
Tek Dok'o ’a idare edilen lam teşekküllü hastane
Erzurum. 4 (Hususi) — Erzurum Numune hastanesi tam teşkilâtlı bir hastane olarak teşkil edilmiş olmasına ^rağmen tek biç doktorla idprc-edilmektedir. BU yüZderf bir çok val tandaşların tedavileri yanlamadığı gibi aynı hal bazı vatandaşların hayatlarına da mal olmaktadır Ezcüm le, Ilıc bucağına bağlı Tebrizcik köyünden bir arkadaşımızın hafif bir yaralanma hâdise sebebile hastaneye yatırılmış, hastanede kaldığı bir hafta müddet zarfında hastanenin operatörü olmadığından tedavi edilememiş yaralı bu yüzden ölmüş -tür. Akrabaları tarafından bu hali belirten 23/12/1949 gün ve vilâyet kalemine 11045 No. da kayıtlı bir dilekçe de sunulmuştur. Diğer taraftan fakirliği koy ilmühaberleriyle tevsik olunan bazı hasta vatandaşlar da bu sebeple hastaneye alma mamaktadır.
SUCUKTAN ZEHİRLENDİLER
Şehrimiz Nümune Hastahanesinde çalışan Hidayet Tezsezen ve Hatice Kaygı isminde iki hastabakıcı yedikleri suçuktan zehirlenme alâimi göstermişlerdir.
Hastabakıcılar çahktıkları ve aynı zamnada sucuk yedikleri Nümune hastahanesinde tedavi altına a-lınmışlardır.

Panorama!
T

Yazan :
I Necmeddin ÖNDER
zerinde yerlerini almış bulunmakta idiler. Bu son harp afetinin patlak vermesine hakikatte milletlerin bu ekonomik yayılışının ve mukadde-
Birinci kısmında, Polonya siyasetinin hiç tereddütsüz, Prusya ruhunun hakim olduğu Almanya’yı, Polonya’nın bağımsızlığı için en büyük düşman olarak kabul ettiğini gösteriyordum.Böylece Po lonya siyaseti, uzlaşma yolu ile Rusya ile anlaşmayı, onu Almanya ile işbirliği yapmaktan vazgeçirmeyi ve onu müttefikler safına çekmeyi hedef tutuyordu.
Ve 1941 silâhlı çatışması başladığı zaman Polonya halkoyu Fransa, İngiltere ve dolayısiyle Rusya tarafını tuttu.
Muhtıranın son kismı. gizli olmaktan çıkan Polonya mukavemet makamlarına karşı Rus askerlerinin takındıkları tavırla ilgili idi. Sovyetler Birliği Gizli Makamların, Kıztlorduya karşı iyi niyetler beslediğini müşahede fırsatını bul muştu, işgal edilen Ibütün şehirler de Gizli Devlet memurları, Rus kumandanlarına giderek kendileri ile işbirliği teklifinde bulnumuş-lardı. Halbuki bunların hepsi derhal tevkif edilmişti.
Bundan böyle Sovyetler Birliği niıı, devletlerarası hukuk kaidelerine riayet etmeleri, ordu kuvvetlerinin faaliyetlerini tamamiyle as keri harekâta hasretmeleri ve sivil idareyi PolonyalI memurlara bırakmaları elzemdi.
Bu muhtırayı Mareşal Jukov’a vermek üzere hazırlamıştır. Kendisinin, 1945 de memlekette hüküm sjireıı kargaşalığa bir son verll-uıeslııi teklif edeceğini düşünmüştük.
Rudenko, muhtuayı dosyaya koy
durumu ile dünyada bu tez ve düşüncenin daha müsait bir tahakkuk sahası bulacağına şüphe edilemez. Şimdi cereyan eden olaylar işte bu i gidişin tabiî bir tezahüründen başka bir şey değildir.
Şurası muhakkaktır ki harpten önce sanayileşme davasını ileri mor haleye götürmüş olan İngiltere, Almanya, Fransa, Japonya gibi memleketlerde de az çok farkla bu düşünce hâkim bulunmakta idi. Nitekim Birinci Dünya Harbine te--.addüm eden yıllarda Avrupa, aşağı yukarı Asya ve Afrika’yı iktisadi nüfuzu altına alabilmiş, hattâ A-merikıÇy abile mal ve sermaye çıkarabilecek mesut bir devreyi ya-| şamış.tır. Birinci Dünya Harbinin açtığı rahneleri tamirle meşgul Avrupa’nın perişanlığından faydalanan Amerika ise 1924. 1925 yıllarında e-lindeki mebzul işti kbırla her . pazarda Avrupayı yenmiye muvaffak olmuştur
Yakın tarihin bu (anh .ıusallen ikinci Cihan Harbini takıp eden bugün .ü kararsız kınyada bir defa daha tekerrür etme1 (- r. l'Y)4 l»»' yıUaiımn mesut dıuu nunu eld^ etme!. o r. Amerika kendisine gölge ol? ık her engeli ortadan kaldırma^ m j, ) ' .ı ıp olmaktan
kil. i«. en olunmaktadır
ı ■ ' ■ ’ ■ ne tekaüdüm
(-d.. rn-'u-, ■ lumik Nasyona-
! li? ■ . H azgın ■ -.ı ii yaşarken mil leller 'ıtisaden tâbi, siyaseten ve ik. eicn esiı- olmak‘üzere türlü [ mukadderat tecellileriyle kıtalar ü-
ratının, bazılarınca kendi menfaat-
lerine uygun bir şekilde değiştirilmesi yolundaki ihtirasları sebep olmuştur. Harp onlar tarafından kazanılmış olsaydı bir çok milletlerin iktisaden tâbi ve hattâ gerek siya-seten ve gerek iktisaden esir duru-
ma düşeceklerine şüphe yoktu... Nitekim bu sakat, düşıince ve hedefin daha 1933 Londra konferan-
sında dahi açığa vurulmasından çe-kinilmemiştir. Bu teze göre meselâ Türkiye, Bulgaristan, Macaristan gibi memleketler hemen münhasıran zirai sahada faaliyette bulunacaklar ve endüstriyel mevzuları tamaroiy-le Almanya, İngiltere, Fransa, A-merika, Japonya gibi milletleı-e bırakacaklardı. Bu kuvvet ve haki-
miyet monopollerinin hemen her millet tarafından gpriül rızasiyle be nimsenip kabul edileceği elbette düşünülemezdi. Nitekim bu çıkmaz yolu kendine zor kuvvetiyle açmak istiyen milletler, gördükleri sert mu kavemeti karşıiarındakûûıı bilhassa bunu idrakinde de aramalıdırlar.
Bugün Amerika, İngiltere ve hattâ Fransa arasında cereyan eden gürültüsüz savaş ise aşağı yukarı ayni maksada yönelmiş fakat millî ekonomik kabiliyet yerine mevzii ve. mıntıkavi iktisadi nüfuz ve hakimiyet davasının tahakkuk ettirilmesini hedef tutan teşebbüsler ve mücadeleler silsilesinden başka bir şey değüdw
1950 yılmda
• Y. Pl v« KREOİ RANKASI
İŞ.TANJBUL
İZMİR
ANKARA
BURSA
Buhçekapf
Galata Beyoğlu Kadıköy Kapalıç ırşı Paııgaltı Beşiktaş Aksaray Büyükdere Bakırköy l-iııci Kordon Çarşıiçi Karşıyaka
Anafartalar Yenişehir
Şehir
İnegöl
ADANA
KONYA
İSKENDERUN
(1003)
f Ruslar Mahkûm etmek istediklerini nasıl söyletirler ? —1
Rus usulü itiraflar
■— Yazan : Stypulkovsky (Polonya Millî Partisi Gizli Konsey Başkanı No. 25
mayı tahhüt ederse, buna mukabil tahkikat sonunda hazırlanmış cilan zaDtı imza etmeyi kabul edip etmiyeceğimi sordu.Ona müsbet şe kilde cevap verdim. Vesikayı im zalıyacağım sırada Rudenko bana şu ihtarda bulundu:
«Tahkikatın sonucu, beni, suçlu olduğunuzu reddettiğinizi bildiren bir ithamnameyi mahkemeye sev-ketmiye mecbur etmektedir. Böyle bir lıadise ilk defa vaki olmaktadır. İhtilâlden beri Sovyetler Birliği Yüksek Mahkemesi huzuruna çıkan sanıklardan hiç ibiri, bir âlenî yargılanma sırasında suç larnıı reddetmemişti. Böyle bir ha reket sizin tarafınızdan doğru o-lur mu?»
Hadiseler beni çok sinirli yapmıştı. Oldukça sık gördüğüm bütün hapishane kodamanlarına inalı keme tarihini soruyordum. Hepsi de aynî şekil^ç bir şey bilmedikleri cevabını veriyorlardı.
Ansızın biı‘ gece, Loubianka Mü dürünun yanma gitmiye davet e-dildim, Onun kabiuesüıdc, kendi-
sini «Sovyetler Birliği Yüksek Mahkeme Heyeti Kâtibi» olarak takdim eden bir albay buldum. Bana, çok güzel bir kâğıl üzerine teksir edilmiş olan ithamnameyi verdi ve bana müdafaanı için bir avukat isteyip istemediğimi sordu. Eğer İstersem bana Mos kova’nuı en tanınmış avukatlarından birini vereceklerdi. Meselenin üstün körü ele almmıyaeak kadar vahim olduğunu söyledi.
Tereddütsüz teklifi reddettim. AvııkaVoIıanm hasebiyle kendi mü dafaanıı k im vanmak istediğimi söyledim. Yalnız ceza kanunu ile kâğıt 1 c kalem isicdiı».
Sabahuı a t brşiııde istedikleri mi getirdi-er. İthamnameyi tetkike başladım, fakat manasını ancak ünıanbv’un yardımı île anlıyahili-yorduın.
İsticvap sırasnıd^ bana yardım ettiği için Allolıa dua ettiuı. Sovyet vesikasında, davamın esasını teşkil edeıı sözde suçlar hakkında ibana ait tek bir kelime bile yoktu. En sarih bir şeldlde kendimi suçlu
olarak kabul etmediğim belirtiliyordu ve bana işkence edenler, bana atfedilen suçları ancak genel ibarelerle, şahitlerin ifadelerine ve dosyada adı geçen bazı şüpheli vesikalara dayanarak ileri sürüyor laldı.
Diğer sanıkların, kendilerinin suçlu olduklarını itiraf etmiş olduklarını büyük bir iztirapla öğ-lendlın. Fakat buna hayret etmedim. itiraflar koparmak için kullanılan metodları benim kadar bii-■ı. ! ıi sı;rahatla bilenler ouııa
Maalesef, siyasî faaliyetlerini il-ı ı " ( t -)ı x iarı kabul et-
)-■ :-iv arkaç' » . tın Sovyetler Biı
. narşı .suçlu» olduklarını a etmek gibi bir hatâ işlemiş-ı) rdi.
Bu büyiik bir hatâ idi, çünki Sovyetler Birliği her şeyden önce, bütün djiinyaya Polonya Mukavemet hareketi şeflerinin «hatâ» larını itiraf etmiş olduklarını yay mak istiyordu. Harpten yıpranmış olno miUotler hu suçun ne olduğu-
Fal(aı bu mücadelenin neticesi Kolay elde edileceğe benzemiyor Nasıl kolay elde edilebilir kı. bugün Ingiltere tarafından sade Güney Amerika Milletlerinden meselâ Arjantin’e 500 milyon, Birezilya’ya 260 I milyon, Küba’ya 34 milyon İngiliz lirası ve Peroya 110 milyon dolar
mağlûbiyet ve teslimiyet bu memleketlerden ve daha bir çok yerlerden ; sö vülüp atılmayı nüfuz ve serma-i yelerin tasfiyesi neticesini doğura-i çaktır.
ı| Almanya, Japonya gibi büyük sa-I nayi memleketleri şimdilik bir ra-’ kip olmaktan çıkmış ve bu durum Amerika’nın işini hayli kolaylaştırmıştır. Askerî işgali altında bulun-: , durduğu bu memleketlerin İktisadî kalkınmalarına engel olmamakla be raber haricî ticaret bakımından A-merika’ya zarar verecek durumlarını türlü siyasî tedbirlerle firenle-, miye muktedir bulunmaktadır. Bun 11ar bertaraf edilince, karşıda direnen memleket olarak harp içinde I varını yoğunu, tabii ve iktisadi kay ' naklaıımn bütün imkânlarını harcı-I yan ve bugün Amerikan yardımına | muhtaç bir duruma düşen İngiltere kalmıştır.
Geleceğin nasıl tecelli edeceğini şimdiden kesin olarak söylemek mümkün olmamakla beraber, Ame-I ı-lka’nın ötedenberi hayal ettiği U-! zak-Doğu’dan japonları, Güney A-I merika’dan İngiltere'yi atmak gaye-I sini tahakkuk ettirmiye çalıştığına şüphe yoktıır. Bu itibarla her iki memleket arasındaki iktisadi harp bugün bütün şiddetiyle devam etmektedir.
nu araştırmayı düşünmiyeceklerdi. Normal şekilde Batı memleketlerinde kullanılanlardan başka me-todlar kullanılmış olduğunu akıllarından geçirıniyecekleri için sanıkların «itirafları» onların nazarında Sovyet muhakeme usulünü haklı gösterecekti. Polonya idarecileri, memleketlerinin geleceğini ilgilendiren kararlar alınırken u zaklaştırılnuş olacaklar ve Rusya, plânların} gerçekleştirmek hususum da tamamiyle serbest kalacaktı.
Meselâ, Polonya Sosyalistleri şefi Puzak, Londra’daki Polonya hükümeti ile irtibatı sağlamak için Gizli Makamların radyosunu kullanmaktan suçlu olduğunu teslim etmişti. Hiç kimse Puzak’ın, bütün memleketler tarafından tanınan kendi meşru hükümeti ile temasta bulunmakla bir cinayet işlemiş olduğunu iddia edemez. Bununla beraber, Moskova mahkemesi zabıt lan, dünyanın dört bucağına, Puzak gibi ünlü bir sosyalistin Sov-yetler Birliğine karşı suçlu olduğunu itiraf ettiği haberini yaydılar. Bu itiraf İbir dereceye kadar tevkifini haklı gösteriyordu. Eğer Demirperde arkasında bulunan bir çok kişiyi tehlikeye koyacağımdan korkıııasanı cuna benzer daha bir çok vak’a zikredebilirim.
OLUM, «ÜSTÜN DERECEDE İÇTİMAİ GÜVENLİK TEDBİRİ»
Bana verilecek ceza hakkında bir fikir edinmek için Sovyet ceza kanununu incelemeğe koyuldum. Bu tetkik bende artık en u-fak bir hayale Ibile yer bırakmadı.
(Devamı vur) I
rün bağırıp çağırmamıza rağ men bu işte bir tiirhi muvaffak
Bu kelimeyi dilimize dolayıp, çeşitli israflar yapmaktan kendimizi alıkoyamıyoruz.. O bakanlıkların muhteşem hali, ,şef, müdür ve ıınııım müdür odalarının süsü, hepimizin malûmudur.
Hele müsteşar, bakan odalarını hiç sormayın. Bir kısmı banyolu lüks otel gibidir. Hepsinde mutena, pahalı halılar, en son sistem lâmbalar, kuş tüvü yastıklar, maroken, koltuklar âdeta iptizale uğramıştır.
Buna karşı, memleketin idare mekanizması otoritesinin temini için lüzumlu bir hareket diyecekler de bulunacaktır. Biz de fazla ifrata kaçılmadığı takdirde, buna taraftarız; lâkin, otorite temini meşelesiıpn bü,tün devaire teşmili şartiyle...
Bakanlarımızın, bu azameti karşısında, potis, jandarma karakollarının, postahanelerin, Maliye tahsil şubelerinin ve diğer küçük flevııirin vaziyetlerine ne buyurulur?
Ekserisinde oturacak bir tek iskemle yoktur. Tahsisat yok diye, memurların oturduğu masaların hali yürekler acısıdır. Ekserisi çok dar olan bu dairelerde hemen hemen kucak kucağa bir vaziyette oturulmaktadır. Her tarafı toz içinde, pencereleri dışarısını görmiyc imkân veı-miyecek şekilde kirli, köşelerini örümcek bağlamıştır.
Bütün bunlar, kenarda köşede olsalar haydi ne ise, göz görmeyince gönül katlanır derler, ana caddelerimizin üzerindekilere ne buyurulur?
Anafartalarda postahaneye bugünlerde gidip mektup attınız mı? Eğer gitmedi iseniz, biz, size tarif edelim.
Hiç bir hava alacak yeri olmadığı için, içeri girenin genzi yanmakta, gözleri sulanmaktadır. Bu bal içinde çalışan memurların vaziyeti de tabiî acınacak haldedir. Bu ranın harici manzarası da cok düzgündür! Adi cam takıldığından i-çerisi gözükmesin diye, kâğıt yapıştırılmış olan vitrinleri sayesinde posta merkezi çok acayip bir yere döndürüln?,üştür.
Gelen geçeni çok, cadde ortasında olmasına rağmen burasının ihmal edilmesi sebebüıi bir türlü bulamadık! Acaba, seçim hazırlığı olarak sağda solda, kuş uçmaz, kervan geçmez yerlerde yüz binler sari'edilerek yaptırılan merkezler dolayısiyle mi buraları olduğu gibi terkedilmiştir?.
Biz, düşüne tösüne başka sebep bulamadık. Eğer varsa, lütfen makam ı aidi söyleyiversin!
Hikmet YAZICIOĞLU
SOLCU HOCALARIN
DÜNKÜ DURUŞMASI
Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi Profesörlerinden Behice Boran; Pertev Nail Boratav ve Niyazi Ber-kezin, komünist propagandası yaptıkları iddiasiyle haklarında açılap dâvaya dün de 4 üncü Asliye Ceza mahkemesinde devam edilmiştir.
Evvelki gün Pertev Nailin uzun bir müdafaa hazırladığım ve gece geç vakte kadar devam ettiğini bildirmiştik.
Dün de son olarak Niyazi Berkez, diğerleri gibi uzun bir müdafaa hazırlamıştı. Öğleden sonra saat 14,30 da başlıyan duruşma evvelki günkü gibi gece geç vakte kadar devam etmiştir.
Sanık Niyazi Berkez müdafaasına başlamadan evvel bir giriş yapmış ve müteakiben de aleyhinde ve lehinde şahadette bulunanların mahkemedeki ifadelerini teker teker in-celiyerek aleyhte olanları reddetmiş tir. Aleyhinde en kuvetli şahadette bulunan Hikmet Tanyu ismindeki talebesi ile aralarındaki anlaşmazlığın sebeplerini izah etmiştir.
Sanık Niyazi Berkez savunmasına devamla hocalığı sırasında talebelerine Manifesto isimli kitabından bahsettiğini, fakat bunun bir propaganda vasıtası olmaktan ziyade bir ilim kitabı olduğunu izah etmiştir.
Diğer taraftan İmralı gezisine de temas ederek, talebeleri kendisinin seçtiğini, fakat sağ talebeleri götür-meyip, bunlara: «Sîzleri faşist liderleriniz olan Atatürk ve İnönü götürsün» gibi sözler söylemediğini, Naşir Bolayır, Salâhattin Ertürkün yalan şahadette bulunduklarını bildirmiştir.
Bundan sonra milliyetçi talebeleri sınıfta bıraktığı, fakat kendinden olan talebelere sınıf geçirdi iddiasına da «talebelerim arasından yalnız Naşir Bolayır sınıfta kalmıştır. Fakat bu kadar talebeden ben yalpıfc Naşir Bolayırı sınıfta bırakmışım; acaba diğer talebelerimin hepsi de mi komünistti?» demiştir.
Neticede dâva sanık müvekkillerinin müdafaasına kaldığından mahkeme başka güne bırakılmıştır.
1950 YILI TELEFON REHBERLERİ
Aldığımız rdalûmata göre 1950 yıl} telefon rehberlerinin baskısı sona ermek üzeredir.
Yeni telefon rehberleri önümüzdeki hafta içinde abonelere tevzi edilmeye başlanauaktır.
•J7 m e a? mTOh ■ «a f W• R «T
l w4 w S Jm W * m I k R füı , Jr ■« ' w „ I , J :7a . J
1
Sovyetlere göre...
İtiraf etmek lâzımdır ki, Rus-lar, Avrupana mahirane bir oyalama taktiği tatbik ettiler. Asya da, komünizmin katı darbeleri vurmaya hatırlandığı bir sırada, bir Almanya, bir Berlin meselesini ortaya atarak umumi efkârın dikkat nazarını Asyadan uzaklaştırmaya muvaffak oldular. Hattâ, denebilir kî, Tito Kominfonn mücadelesi ve diğer demir perde arkası haberlerden miilıim bir kısmının bu kam panya ile münasebeti vardır.
Bütün dünya Avrupa ile meşgulken, komünizm, Lenin'in söylemiş ol duğu gibi ..Evvelâ Asya- ya dön -muş ve kısmen de olsa, gayesine varmıştır.
Bu o kadar açık, o kadar sade bir oyundur ki, batıklar, Uzakdoğu işlerini ele alır almaz, bunun tesiri Avrupada derhal görülmüş ve, meselâ, Doğu Almanya, sulh istemiştir.
Doğu Almanyanın sulh aktedil-mesini istemesi, işgal kuvvetlerinin çekilmesi ve beş senedir işgal altında bulunan bir milletin, bariz surette komünist olan bir kuvvete terkedilmesi demektir.
Doğu Almanyanın sulhu, bu memleket parçasını, Batı Almanyayı hâkimiyeti altına alması demektir.
Şimdi nazarlar yine Avrupaya dönmek üzeredir. Önümüzdeki günlerde, Asyada bir büyük darbe daha olacaktır. Meselâ, komünist Çinliler, Hai - Nan’a veya Formozaya çıkarak mlliyetçi hükümetin hayatına son vereceklerdir. Yahut da, istiklâlini yeni ilân etmiş olan En-donezyada, müslümanlık kisvesi altında tethişçi bir hareekt bu körpe devleti temellerinden sarsacak tır. Daha olmazsa, kızıllar, Hindi Çiniye gireceklerdir.
Öyle görülüyor ki, Sovyet manevrası, dünya umumî efkârını, çetin bir tenis maçında imiş gibi, bir sağa, bir sola baktırarak, kaba tabi-rile, sersemletmiştir. Filhakika, bütün Sovyet manevraları malûmdur, demekle beraber, dünya idarecileri, bu siyasetin kurbanı olmaktan kurtulamamışlardır. Şimdiye kadar, Sovyetlere karşı hiç bir zaman hakiki ve müsbet bir teşebbüse girişilmemiş; sadece, Sovyet hareket ve teşebbüslerine karşı savunulmakla iktifa edilmiştir.
Bunun sebebini, sadece Sovyet Rusyanın mütecaviz zihniyeti ile izaha imkân yoktur. Zira bu takdirde batıkların da müdafaadan ve mukabeleden âciz olduklarını kabul etmek gerekir, ki, bunun varit olmaması başlıca temennimizdir. Başlıca temennimizdir, çünkü, aksi varit ise eğer, bu, batılı demokrasilerin Sovyetlere atfettikleri «A-sağdık duygusu., ile kendilerinin de malûl olduklarım gösterir.
Denebilir ki, «Harp mi olsun?» Harp olmasın. Harp belki hiç bir zaman olmıyacaktır. Lâkin, bu içinde bulunduğumuz hal de, elbette ki, sulh değildir. Bu hal içinde de kaynayan ve hazırlanan bir harp daima mevcuttur. Usulüne tevfikan i-lân edilmemiş, fakat daimî surette hazırlık safhasında bulunan bir harpte, batıltıar bugün için yeniktirler. Çünkü, düşmanın, —onlarca düşman varsa eğer,— tabiyesini kabul etmişlerdir.
Öyle zannediliyor ki, Sovyetler hareket etmese, batıklar da hareket etmiyecek.
Bir lâf vardır; Dayak cennetten çıkmış diye. Dayağın mevcut olmadığı bir dünyaya bizi elbette ki Sovyetler götüremiyeceklerdir. Fakat ötekilerden de pek ümit yok.
Mücahit TOPALAK
Suriye’de Hükümet darbelerinin iç yüzü

■ ■
6 ay içinde üç hükümet darbesinin sebeplerine alt mühim bir tefsir
Suriye - Irak Birliğini tesis için çalışmaları diğer mahfillerde bir ak-sülâmel uyandırmıştır. Şimdiki hal de ileri gelen hükümet erkânı birliği muhaliftirler. Bunlar Irak’ın ilk önce kendisini İngiltere ile olan askerî ittifakından kurtarması lâzımdır, demektedirler.
İkinci olarak: Suriye ordusu siyasetle uğraşmamak hususunda bir vaadde bulunmuş olmasına rağmen Albay Sami El Hinnavi'nin kayın biraderi Dr. Esad Talas’ı Dışişleri Bakanlığına getirerek siyasetle meş gul olduğu ileri sürülmekte ve bütün kalbi ile Irak ile Suriye'nin birleşmesini desteklemekte olduğu iddia edilmektedir.
Talas’m bazı siyasî şahsiyetlere baskı yaparak ordunun emirlerini yerine getirmekte olduğunu bildirdiğini bazı çevreler bugün açıklamaktadır.
Üçüncü olarak da, Hinnavi orduda kendi taraftarları ve akrabalarını terfih ettirerek diğer bazı kıymetli subayları ihmal etmekteydi. Bu, ordu içinde bazı kimselerin hoşnutsuzluğunu doğurmuştur.
Müşahitlere göre işte bu üç unsurun bir araya gelmesi Suriye’deki son hükümet darbesinin en mühim âmili olmuştur.
Yine ayni müşahitler, hükümet ordunun tehdidi altında kaldığı i müddetçe bu hükümet darbelerinin
Şam, U a.a. (United Press) — A-rap Birliği denen serap, Suriye’de 6 ay içinde üç hükümet darbesinin sebebi olmuştur. Daha başka hükümet darbelerinin de vuku bulması ihtimali vardır. Arap Birliği Suriye’deki her siyasi liderin gayesini teşkil etmektedir. Fakat her liderin de Arap Birliği hakkında başka başka bir telâkkisi vardır. Meselâ (Büyük Suriye Plânı), -Mümbit Hilâl) tasarısı, (Suriye - Irak Birliği) projesi ve (müşterek güvenlik) tek lifi ilâh...
Arap Birliği için birden bire doğan fikir ayrılıkları Suriye hududunda İsrail devletinin kurulması ile ortaya çıkan durumdan doğmak tadır.
Suriye’nin siyasi liderleri memleketlerinin istikbalini Arap Birliğinin veyahut Birleşmiş Milletlerin e-line bırakmamaktadırlar. Suriyeliler, Siyonist komşularının ekonomik ve askerî kuvvet potansiyeli karşısında genişlemek istidadı göstermesi ihtimalini nazarı itibara a-larak memleketlerinin emniyetini zıman altına almak için bir başka yol aramaktadırlar.
Şam'da ekseriya isabetli hüküm ler veren bir müşahit. Albay Çiçek-li’nin yaptığı son hükümet darb,esini doğuran hadiseleri şöyle tahlil etmektedir: ...................................
Evvelâ, Irak parlâmento heyeti- I devam etmesinin de mümkün oldu-nin geçen ay içinde Şam’a gelerek
junu işaret etmektedirler.
Japonya'nın talepleri
Rıısyada ziraat
Prost'un Plânı !
— Anahtarı nerede?
— Suya düştü!
Suyu inek içti, inek dağa kaçtı dağ yandı, kül oldu, diye bir tekerleme vardır ya!
İşte, sittın senelik sahaflar çarşısı da yandı kül oldu!
Fakat ne ise ki, bu tarihî çarşının imarı için geçen sene Prost'un hazırladığı bir plân var mış!
dimili artık plânın tatbikine sıra gelecek, Sahaflar Çarşısı da bir mamure olacaktır! — A. F.
Meclis köşesi
DAVET
Çatışma Komisyonu:
1 — Özel teşebbüs müstahdemleri hakkında kanun tasarısını;
2 — tş kazalarile meslek hastalık lan ve analık sigortaları hakkında-ki 4772 sayılı kanunla 5019 sayılı kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve 4772 sayılı kanuna bazı maddeler eklenmesine dair kanun ta sarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Dilekçe Komisyonu:
YerleGök Arasında
____ Tefrika No: 42
Yazan: A. S. Exupiry Çeviren: Mücahit TOPALAK
Finlandiya'ya verilen son Sovyet notası
Bulgariatanın yeni idare âmiri
Londra, 11 (Nafen) — Bulgaristan'ın bütün idaresini Çervenkov’-un eline almak üzere olduğu hak-kmdaki haberler teeyyüd etmektedir. Dün Sovyet Bolşevik Partisinin resmî gazetesinde çıkan bir yazısında Çervenkov Bulgaristan’ın Moskova'ya ve Staline bağlılığından u-zun uzadıya bahsetmiş ve Sofya hü kümelinin efendisi Stalin'in emirlerine itaat edeceğini belirtmiştir.
Diğer taraftan Pravda'da intişar eden bu makalede ÇbrvenkoV’un Ko larov’un hâtırasını devam ettirmek için hazırlanmış olan «Vasil Kola-rov» garajından bahsetmiş olması şimdiki Bulgar başbakanının da Di mitrov’un akıbetine ugnyâcağmı hissettirmektedir.
Demirperdeden sızan, raporlara göre, seçimlerin çoktan sona eriniş olmafiına rağmen Bulgar Kızıl liderleri elân yeni, hükümet etrafında bir anlaşmıya varamamışlardır. Şimdiki halde bunların birbirleri ile çarpıştıkları ve kati temizlik sona erdikten sonra bir neticenin belli olacağı anlaşılmaktadır. Umumiyetle iyi haber alan kaynaklar bir vakitler gözde olanlardan iç işleri bakanı Anton Yougov’un şimdi göz den düştüğünü ve bu komünistin Kremlirt’in emri ile Çervenkov tarafından ortadan kaldırılacağı tahmin edilmektedir.
Pravda gazetesinin Çervenkov’a böyle ehemmiyet vermesi ve Moskova radyosunun bu makaleyi uzun uzadıya yayınlaması Bulgaristan'da beklenen değişiklikler hakkında bir fikir vermaktadir.
Helsinki, 11 a.a. (afp) — Dün akşam Helsinki’den bildirildiğine göre, bazı harp suçlularının Rusya’ya teslimini talep eden 31 Aralık tarihli Sovyet notası üzerine Fin polisi tarafından açılan tahkikat bu ıususta ilk mütalealar yürütülebilecek noktaya gelmiştir. Şimdiye kadar elde edilen neticeler Moskova makamlarına en geç gelecek haf ta içinde verileceği sanılan cevabın yazılmasına imkân vermiştir.
Sovyet notasında bilhassa tasrih edi len 5Ş kişinin yansından fazlası halen Finlandiya’nın dışında bulunmaktadır.
Diğerlerine ait çok az lûmat elde edilmiştir.
Şimdiye kadar ikisi kadın o|mak üzere 5 kişi polis tarafından tevkif edilmiştir.
Bununla beraber, bazı kimselerin göz hapsinde bulunmalarının, bunlar hakkında verilecek karara hiç bir şekilde tesir etmiyeceği mütalea e-d ilmektedir.
Sovyet makamları tarafından a-ğır harp cürümlerinden suçlu olarak belirtilen 56 kişinin listesinin, ya kında Helsinki’de yayınlanması bek lenmektedir. Filhakika Moskova rad yosu dün akşamki Fince yayımında aranılan kimselerin isimlerini söylemiş ve bu suretle gizli olarak yapılması gereken araştırmaların esrarım ortaya koymuştur.
memiz lâzım. Biliyorum ki, susuz geçirecek olduğumuz bu gece, bi-zhn hakkımızdan gelecektir. Fakat yine bir ümidimiz var. Paraşüt bezlerini getirdik. Eğer zehir kapta değilse, belki yarın içecek bir damla bulabileceğiz. Yine bir gece geçireceğiz yıldızları sayarak ve bulutlara kurduğumuz tuzağa bir aç damla çiğ düşsün diye yalvararak...
Fakat, Kuzeyde, bu akşam gök tertemiz. Rüzgârın keyfi kaçtı. İstikamet değiştirdi. Bizi bıraktı çölün ateşten nefesine. Anlıyorum ki, çöl denen bu yırtıcı mahlûk uyanıyor. Şimdiden ellerimizde ve yüzümüzde onun yalamalarını duyu-
Fakat, yürümeye kalksak, on kilometre ya gideriz ya gidemeyiz. Üç günden beri, su içmeden yüz seksen kilometreden fazla me safe katettim.
Durakladığımız sırada, Prevot: — Namussuzum ki şu gördüğüm göldür... diyor.
(Devamı var)
-Mahkûmuz. Lâkin, bu mahkûmiyet, beni zevk almaktan mene- I demiyor. Elimde sıktığım şu yarım | portakal, bana ömrümün en bü- 1 yük hazlarından birini vermekte... «Sırt üstü uzanıyorum. Akan yıl- ı dızları seyrederek, bu yarım porta- I kalı emiyorum. Şu anda, hudutsuz bir saadet içindeyim. Kendi kendi me konuşuyorum -İçinde yaşadığı■ mız şu dünya nizamı yok mu... Bu nizamı anlamak, ancak bu nizamın J içinde hapis olmakla kaabil...» Bu ; gün anlıyorum, asılacak olan ada- I ma, son dakikada niçin bir sigara ı ve bir kadeh içki verdiklerini... Eskiden bü türlü hazdemezdim bu sefaleti... Asılacak bir adama siga- j ra ve içki vermek ne demektir? derdim. İdam mahkûmunun bunu i nasıl kabul ettiğini kendi kendime sorardım. Şu anda anlıyorum ki, mahkûma içki ve sigara verenler de haklı, onu kabul eden mahkûm da haklı... Bu son zevki tattığına, sonsuz bir cuşişle tattığına eminim, Emin olunuz, size, ölüme mah kûm bir insan olmak sıfatı ve salâhiyetiyle bunları söylüyorum, e-min olunuz ki, idam mahkûmunun dudaklarında beliren o tebessüm, ona cesur adam sıfatını takdiren o gülümseme, ölüm karşısındaki kayıtsızlıktan değil, o bir kadeh içkinin verdiği hazdandır. Kimsenin hatırına gelmemiştir, bir an sonra ölecek olan bu adamın, bir kadeh içki ile, önünde kalan birkaç dakikalık ömrü nasıl İnsanî bir ömre tadil ettiği...

Çok miktarda su elde ettik. Belki iki litre var. Susuzluk bitti artık. Kurtulduk!... Nihayet su içebileceğiz.
Haznenin içine maşrabayı daldırıyorum. Fakat bu suyun limoni bir rengi var ve daha ilk yudumda, bütün susuzluğuma rağmen, korkunç, iğrenç bir kokunun verdiği tiksinti ile, durup nefes almak ihtiyacını hissediyorum. Gerekirse çamur içerim ama, bu zehirli maden kokusu susuzluktan da fecî...
Prevot’ya bakıyorum. Gözleri ye rinden uğramış. Yere bakıyor. Sanki dikkatle bir şeyler arar gibi. Sonra birden bire yere çöküp öğürüyor. Bir dakika sonra sıra benim. Kumun üzerinde diz çökmüş, sarsıla sarsıla, ne içtimse hep sini çıarıyorum.
Konuşmuyoruz. On beş dakika, sessiz sadasız oturuyoruz. Artık, yalnız safra çıkıyor. Bir de, müthiş bir sarsıntı, bir titreme...
Nihayet geçiyor, şimdi ancak belli belirsiz bir bulantı hissediyorum. Fakat, son ümidimizi de kaybettik. Bilmiyorum suyu bozan nedir? Paraşüt bezinin üzerindeki tabaka mı, yoksa haznenin tetra-klorür astan mı? Her halde, başka bez, başka kap kullanmalıydık.
Neyse... Çabuk olalım. Şafak a-tıyor. Yola çıkmamız lâzım. Bu lânetleme tepeyi bir an evvel ter-kedelim. Düşünceye, ölünceye ka-ar dosdoğru yürümemiz lâzım. Gui llaumet’nin And dağlarında kaybolduğu zaman yapmış olduğunu yapıyorum. Nedense, bu son saatlerimde, Guillaumet hep hatırımda. Kaza halinde, düşen tayyarenin yanında kalmayı emreden kati kaideyi bir tarafa bırakarak yüzüyorum. Niçin tayyarenin yanında kalmadı? Bizi nasıl olsa göre-miyecekler...
Bir kere daha anlıyoruz ki, biz kazazede değiliz. Kazazede olanlar bizi bekliyenlerdir. Kazazede olan lar, sükûtun tehdidini hissedenlerdir. Bizim sükûtumuzla yaralananlardır. Biliyorum ki, kazaya uğrıyan onlardır. Korkunç bir hataya saplanarak bizi başka yerlerde arayıp bulamıyanlardır. Onlara doğru koşmak isterim ama, elimden gelmez. Elimden gelmez.
Guillaumet de And dağlarından dönüşünde, bana ayni uygudan bahsetmişti. Guillaumet do öleceği sırada, ölümü, kurtarılması gerekirken kurtarılamamış insanların hasreti gibi duymuştu. Bu, alemşümul bir hakikattir.
— Dünyada tek başıma olsaydım, diyor Prevot, şuracağıza uza-nıverirdim.
Ve, dünyada- tek başımıza olmadığımızı el’an idrak ettiğimiz için, Güney-Doğu istikametine yürüyoruz. Böyle yapmakla, göze aldığımız tehli.ee malûfrı. Eğer, Nil'i geç miş-bulunuyorsak, attığımız her a-dım bizi Arabistan çöllerine biraz daha gömüyor demektir.
Yola çıktığımız o günden hafızamda hiç bir şey kalmamış. Hiç bir şey hatırlamıyorum. Yaliıiz telâşımı hatırlıyorum. Niçin telâş e-diyordum? Bilmiyorum. Her hangi bir şeye ulaşmak için... Belki ölümüme ulaşmak için telâş ediyordum. Şimdi, gözümün önüne geliyor: Başım eğik yürüyordum. Çün kü artık seraplardan iğrenmiştim. Zaman zaman pusulaya bakarak istikameti ayarlıyorduk. Kimi za man da, sırtüstü uzanıp dinleniyordum. Gece çıkan ayaza karşı kullandığım muşambayı da bir tarafa fırlatıverrrrişim. Bundan başka bir şey bilmiyorum. Hatıralarım ancak akşam serinliğiyle birbirine bağlanıyor. Ben de kum gibiyim. Bende her şey silinip gidiyor.
Gün batarken, Prevot ve ben, konaklamıya karar veriyoruz- Bu karar yanlış bir karar, biliyorum-Daha yürümemiz, durmadan yürü-
müsbet ma-
Avusturya'doki Rus bölgesine adam knçı on bir çete
Londra radyosu, 11 (Basın Ya-. yın) — Avusturyadaki Amerikan 1 makamları batı bölgelerinde Rus ı bölgesine adam kaçıran altı kişilik I bir çeteyi ortaya çıkardıklarını bil-! dirmişlerdÖr. Avusturya komünistlerinden on kişi tevkif edilmiştir, j Amerikan makamlarından öğrenildiğine göre, bu kimseler Avusturya I ya kaçak olarak milyonlarca sigaranın sokulmasında gösterdikleri 1 yardıma karşılık olarak Avusturyadaki pıültecilerden bazılarının kaçırılması hususunda Ruslara yar -dım ettiklerini itiraf etmişlerdir. Bu kimselerin huduttan geçirilmesi için rüşvet vermek, uyku ilâcı kullanmak gibi çarelere başvurulmaktaydı.
Amerikada yatak eşyası satışı
Nevyork, 11 (Nafen) — Neşredilen son istatistikler «yatak eşyası» satışında büyük bir artış kaydedilmiş olduğunu göstermektedir. Muhabirler tarafından yapılan bir anket şu neticeye varmıştır: «Halk, günün bin bir meşkalesinden kurtulmak için ilk fırsatta kendini yatağa atmaktadır.»
Bugün saat 10 da:
Geçici Komisyon:
Milletvekilleri Seçimi Kanunu tasarısını incelemek üzere kurulan geçici komisyon bugün saat 10 da ve öğleden sonra saat 15 de;
Geçici dilekçe komisyonu.’
Bugün saat 10 da;
Geçici Komisyon:
Devlet Ziraat işletmeleri ve Donatım Kurumunun 1948 yılı hesap ve işlemlerini incelemek üzere kurulan geçici komisyon bugün saat 9.30 da;
Milli Savunma Komisyonu:
Devlet çelik ve kimya endüstrisi kanunu tasarısını görüşmek üzere 13/1/1950 Cuma günü saat 10 da;
Sağlık ve Sosyal Yardım Komisyonu:
iskân ve toprak işleri genel mü-dürlülkerinin birleştirilmesi hakkın da kapun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10.30 da toplanacaklardır.
I- ons-z oi-ödemişine
yeni bir âza
Paris, M (Nafen) — Perşembe gü nü Fransız akademisine yeni bir a-za seçilecektir. Bu aza, Edmond Jâ« louy’nun yerini alacaktır. Muhabirlerin bildirdiklerine göre namzedler arasında şu şahıslar bulun maktadıf; Jean Louis Vaudoyer, Gustave Co-hen ve Gabriel Marcel. Ayni muhabirler en kuvvetli iki namzedin Gabriel Marcel ile Jean. Louis Vau-doyer olduğunu kaydetmektedirler. Jean Louis Vaudoyer her ne kadar halk tarafından tanınmış bir kimse değilse de edebiyat sahasında kuvvetli bir mevki sağlamıştı.
Sonradan dirilen bir kadın
Londra, U (Nafen) — Aberystw-yth’de geçenlerde ölen bir kadının sonradan dirildiği bildirilmektedir. Bu kadın öldüğü vakit onun parmağında gayet kıymetli bir yüzük olduğunu bilen hizmetçisi bu yüzüğü çalmayı kararlaştırmış ve o gece mezarlığına gitmiştir. Hizmetçi yüzüğü çıkarmakta zorluk çekince bunu kesmiye karar vermiştir. Fakat bu sırada ölü kadın yerinden kalkmıya başlamış ve bu vaziyetten fena halde ürken hizmetçi kadın kaçmıştır. Evine dönen kadını gören kocası da düşüp bayılmıştır.
Rus idarecilerinin halk üzerindeki baskısı çok arttı
Londra, 11 (Nafen) — Sovyet gazeteleri Rus ziraat bakanının bir be yanatını neşretmişlerdir. 1949 senesinde neler yapıldığını söyleyen Sovyet bakanı çiftçileri ve bilhassa hayvan yetiştirenleri yeni senede çök daha fazla gayret sarfetmiye da vet etmekte ve bunlara kapalı ihtarlarda bulunmaktadır.
Anlaşıldığına göre, harp sona erdiğinden beri Sovyet Rusya hayvancılığı bir türlü kalkındırama-mıştır. Bir çok bölgelerde aç kalan köylünün küçül* büyük dinlemeyip hayvanları kesmesi bu sahadaki a-çığın kapatılmasına mani olmaktadır.
Beş senelik plânın sona ereceği aylar yaklaştıkça Sovyet idarecilerinin halk üzerindeki baskısı da o nisbette artmaktadır. Fakat devletin baskısı altında bulunan kolhoz-larla fabrikalarda işlerin gün geçtikçe daha yavaş gittiği ve Rus köy lüsünün elindeki tek silâh olan «pa sif mukavemeti» kullandığı bildirilmektedir. Komünist idareciler şimdi bütün dikkat nazarlarını yeni e-kim faaliyetinin başladığı Türkmenistan’a çevirmişlerdir. Esasen geçen sene bu bölgeden beklenen neticeler elden edilmemiş ve işçiler ya vaş çalışma usulünü kullanarak basadı baltalamışlardır. Şimdi bu bölgelere yeni teftiş birlikleri gönderildiği ve buralardaki polis kuvveti-' -’n arttırıldığı bildirilmektedir.
Demokrat Partinin sulh antlaşmasına ait görüşleri
Tokyo, 1 a.a. (afp) — Japon Demokrat Partisi, müstakbel sulh antlaşması hakkında görüşlerini ifade eden bir broşürde atom enerjisi a-raştırmalanna devam etmek hürriyetini istemektedir. Demokrat Parti bundan başka «Sulhcu gayeler* için havacılığı inkişaf ettirmek hakkını, muhaceret hürriyeti ve sulh endüstrisinin hudutsuz inkişafını da talep etmektedir. Broşürde, tarih ve milletlerarası kanunlar esası üzerine Japon toprak larınm tahdidi de istenmektedir. Böylece Demokrat Parti Okinava, Bonin ve Formoza değilse bile Ku-ril adalarını ima etmektedir. Parti Japonya’nın tam muhtariyet ve istiklâlini istemektedir.
Yüksek Sovyet şûrası seçimleri
Paris Radyosu, 11 (Basın yın) — Dört senelik süresi 10 batta sona erecek olan Yüksek Sovyet Şûrası üyelerinin yerine yeni üyelerin tayini için 12- Martta seçimler yapılacaktır.
Kral Leopold'un Belçikaya avdeti
Paris Radyosu, 11 (Basın - Yayın) — Belçika Milli Meclisi, Kral Leopold’un Belçika'ya dönmesiyle (_
ilgili bir referandum yapılması hak inin uıymuıs» kındaki tasarıyı incelemeğe başla- Sovyet Rusya'nın bilhassa pamuk mıştıt. I ihtiyaçları artmakta ve buna' muka-
Ya-
Şu-
Yugoslavya’nın Çekleri protestosu
Londra. Radyosu, 11 ( Basın - Yayın) — Yugoslavya Çekoslovakyaya bir protesto notası göndererek Yu -goslav vatandaşlarının gayri kanuni olarak hapse atılmalarını protesto etmiştir. Notaya göre, geçen altı ay zarfında Çekoslovakyada bir çok Yugoslav, sırf Yugoslav vatandaşı oldukları için tevkif edilmiştir. Çek hükümetinden derhal serbest bırakılması istenilen mevkuflar arasında Çekoslovakyadaki Yugoslav Halk cepheşi teşkilâtı başkanı ile sekreteri de vardır.
Fransado bir gemiye mahsus grev
Londra radyosu, 11 ( Basın - Yayın) — Hindi Çinideki Fransız kuv vetlerine silâh ve malzeme götürmek üzere Fransadan hareket edecek olan «Pasteur» gemisi grev yüzünden yeniden yolundan kalmıştır. Komünist denizciler sendikasına bağ lı olan mürettebat gemiyi hareket ettirmemiştir. Marsilya limanındaki diğer işçilerden bazıları d» bu greve katılmışlardır. Polisler, grevciler arasında çıkan çarpışmadan son ra altı grevci tevkif edilmiştir.
Niçin boşanmak istemiş?
Nevyork, H (Nafei) — Tom Turman isminde birisi mahkemeye başvurmuş ve boşanmak istediğini söy lemiştir. Tom Turman neden boşanmak istediğini şöyle anlatmıştır;
«Evlendiğimiz gece karım sabaha kadar oturdu ve benden şu üç şeyi istedi:
1— Bütün mal ve mülkümü kendisine devretmem.
2 — 2500 sterline kendimi sigorta ettirmem ve sigorta poliçemi kendisine vermem.
3 — Kendisine hediye olarak bir tabanca almam.*
Tom Turman bütün bunları isti-yen kadından hayır çıkmıyacağını kestirdiğini ve bunun için de mahkemeye başvurmayı kararlaştırdığım sözlerine ilâve etmiştir. Mahkeme derhal boşanma kararını vermiştir.
Ankara Elektrik Teknisyenleri Derneğine Kaytlı Üyelerin Dikkat Nazarlarına
Derneğimiz üyelerinin cezaî ve hukukî bilûmum dâvalarına bakmak üzere bir avukat temin etmiştir.
Danışma, mukavele tanzimi, icra takibatı ve dâva rüyeti gibi müşkül leri olan arkadaşların Derneğimize müracaatla, tanıtma kartı almalarını rica ederiz.
Yönetim Kurulu Başkanlığı
(70)
Serbest Fıkra
[Evvelki gün Halkevinde toplanan Türk - Amerikan kadınlarının karşılıklı konuşmalarından....]
Amerika da orta halli ıbir ev kadınının günlük hayatında hizmetçinin yeri yoktur. Aksine olarak, Türkiyede ev işleri için kullanılan makineler lüks sayılıyor. Halbuki Amerikada, hizmetçi bir lükstür! Çünkü, Amerikalı ev kadınının, sabahleyin kalkınca yapacak pek az zahmetli işi vardır. Evi sıcaktır, suyu sıçaktır. Bulaşığı maki nede yıkanır, kurulanmış olarak eline gelir. Çamaşır deseniz, keza!.. Elektrik süpürgesi pirize takılır takılmaz, beş dakika sonra ortalığı tertemiz yapar..
Buz dolabında et, tavuk, balık bulunur, bulunmasa da ne gam! Amerikalı kadın —ortahal-lisi— otomobiline atladığı gibi gıda maddeleri satan bir dükkânın önünde stop eder. Sebzesini, salatasını yıkanmış, ayıklanmış, selofan kâğıtlarına yerleştirilmiş o larak satın alır. Böylece de, beş on dakikada, on kişilik bir ziyafet
Yazan: —|
Sar içiz meli I
sofrası bile hazırlayabilir.
işte bunun içindir ki Amerikalı kadın, gezmeğe, eğlenceye, kültürünü arttırmağa ve bilhassa Ibol bol süslenmeğe —çünkü Amerikada güzelleşmek her düşüncenin üstündedir— çok vakit ayırır. Fakat yine bütün bu rahat iıklar, çocuksuz aileler içindir. Çünkü bir tek çocuk bile, her dakika ağlamasa bile, banyosu yapılacak, giyinmesine yardım edilecek, yemeği yedirilccektlr ki, makine ne kadar mükemmel o-lursa olsun işlemez!
işte o zaman Amerikan erkeği iş başındadır!
O, günde bir kaç dakikasını bulaşık makinesine nezaret etmekle, çocuğunun banyosunun hararetini ölçmekle vazifelidir. Bunu yapmıyan erkek de, büyük bir sefaheti göze alacak yani hizmetçi tutmak lüksüne katlanacak
bil idareciler pamuk istihsal eden bölgelerden beklediklerini alamamaktadırlar.

Bu cennet misali rahatlıkları dinleyen bir Türk kadını, Amerikalı hemcinslerine şu suali sormuş:
— Sizi gıpta ile dinledim. Fakat bir noktayı anlamadım: Tür kiyeye gelirken, bütün makinelerinizi getirdiğiniz halde neden burada hizmetçi tutmak lüksünden kurtulamıyorsunuz?
Sayın Amerikalı hanımların cevapları bir değil, iki değil hattâ üç olsa gerek!
— Türkiyeye getirdiğimiz makineler, Tiirk ahçı ve işçilerinin de işine yarıyor!
— Memleketinizde hiç ıblr şey hazır, ayıklanmış ve temizlenmiş olarak satılmıyor.
Galiba üçünciisu de şu :
— Türkiyede daha çok çocuğumuz oluyor! Onlar İçin tuttuğumuz hizmetçiler de İngilizceyi öğreniyorlar! Şimdi söyleyin bakalım! Hangisi lüks, hangisi ihtiyaç?
tır!
Millet Partililerin
Kırşehir fiyaskosu
Millet Partililer Kaman’da istiskale uğradı ve Ocak buramadan döndü
Kırşehir, 11 (Hususî) — 1-5 Ocak hissiyatına bir aha tercüman olmuş Perşembo günü Millet Partililer Ka ve Millet Partililer Ocak kurama-man kazasına bir ocak açmak için ( dan Kaman’ı terketmişlerdir. Osman Bölükbaşı, Kırşehirli bazı
kimseler ve bazı mebuslarla birlikte Kaman’a gelmişlerdir. Kaman halkı şahıslarla uğraşmamak şartiyle konuşmalarına müsaade edebileceklerini sarahati» söylemelerine rağmen Demokrat Parti Kurucularına tecavüzle ilk defa söze başlıyan Millet Partili bir genci ağır hitaplarla sus turmuşlardır. Sonra söz almak isti-yen mebuslarla Kırşehir’de eczane sahibi ve Kırşehir Millet Partisi reisi eczacı Ahmed’i -siz Kırşehirli de ğilsiniz, burada konuşmıya hakkınız yoktur!» diyerek susturmuşlardır. Yalnız Osman Bölükbaşi’ya, Kırşehirli olması dolayısiyle ancak şahsiyata girmemesi şartiyle müsaade vermişler ve o da ancak halkın istediği şekilde bir konuşma yapabil' miştir. Orada; mevcut iki lokantadan birisi, kndilerine yemek vermiye-ceğini söylemek suretiyle halkın
Balâ C. II. P. Başkanı Demokrat Partiye geçti
! Balâ, 11 (Hususî) — 7 Ocak akşamı Ankara’nın Balâ ilçesine bağlı Büyü.( Obalı köy kongresine hemen bütün köy iştirak etmiş, ve bu tarihe kadar mezkûr köy Halk Partisi Başkanlığını yapmakta olan ! muhtar Enver Öztürk, bir çok. Halk ; Partililerle birlikte Demokrat Partiye geçmişlerdir. Muhtar Enver Öe-j tiiık büyük biı- tevazu ile Büyük Boyalı Demokrat Parti ikinci başkanlı-
. ğını kabul etmiştir.
[ Demokrat Parti Çankaya Bucak kongresi pazar günü
Demokrat Parti Çankaya Ocak Başkanlığından?
Bucağımızın senelik kongresi 15/ 1/1950 pazar günü yapılacağımdan delege arkadaşların gelmeleri rica I olunur.
&4İHk . ♦
Prons cenapları. Teklifiniz o kadar beklenmedik
bir şeydir k', bu dakikada cevap vermeme imkan yoktur. Esasen asıl cevabı verecek olan kızım Marya’dır.
— 59 —
— Sizi dinliyorum. Benim, haşmetli! imparatorumuza .vapabilece ğim yardım ne olacaktır?
— Ah Haşmetpenah.. Bunu sizden başka kimse yapamaz.
— Beni meraka düşürüyorsu-
— İmparator Hazretleri için zevce olarak Prenses Marya cenap
Daha sözünü bitirmemişti ki Kıral hayretle irkildi.
»— Hiç bir şey anlamıyorum, diye haykırdı. Kızım Marya mı dediniz? Bana izah ediniz Allahaşkı-
— Haşmetlû Kıral Hazretleri.. Prenses Marya Cenapları Türk sarayından âdeta...
— Söyleviniz. Kovulmuştur, değil mi?
— Dilim varmıyor. Bu yüzden muhakkak ki çok müteessir olsalar gerektir.
— Müteessir olduğu muhakkak.. Fakat sebebi bence meçhuL
— Dün bir hükümdar zevcesi i-di. Bugün de bir imparator sarayına ziynet verebilirler. Ve Bizans hanedanı, Brankoviç hanedanı ile akraba olmaktan büyük bir haz duyacaklardır Haşmetpenah...
Jorj Brankoviçin beyni alt üst plnıuştu. Bu, çok garip bir teklifti; Fakat, boş ve manasız bir teklif değildi. Bunu kızına na-sıl söylemeli idi? Onun mateminin hakikî menşei malûm değildi. U-xun bir sükût oldu. Jorj, hakikaten bir çıkmazın içinde idi. Tek-lif, düşünmeden reddedilecek gibi değildir. Kabul etmek ise kendisi içjn mümkün değildi. Nihayet şu cevabı verdi :
. -— Prens Cenapları. Tekhfiniz
o kadar beklenmedik bir şeydir ki, bu da.dkada cevap vermeme imkân yoktur. Esasen asıl cevabı verecek olan kızım Marya’dır. Bir fırsatını bulursam kendisine açarım. Siz şimdilik istirahat ediniz.
BizanslI Prens ümitli olarak ayrıldı. Bu j|in olmasını en fazla is-tiyfcn q İdi,, ,
• 0 ‘a.yrıldıktan biraz sonra Kirşi Jçrj dayanamadı. Doğru kızının kapanıp hiç bir yere çıkmadığı dairesine koştu. Marya, babasını hiifmetle ve muhteşem bir yeis ve matem île karşıladı. Bu, kırk yaşım geçmiş olmasına rağmen güzelliğinden hiç bir şey kaybetmemiş olarj kadına, matem büsbütün yakışpıjştı.. ,
• — Kızım, diye hafifçe söze başladı.
—- Buyurunuz.
— Şeni, mateminde rahatsız etmek istemezdim. Fakat.. Nasıl söy Üyeyim, çok garip bir...
Sustu. Söyliyemiyordu. Prenses Marya nemli gözlerle babasına bakıyordu. Jorj devam etti :
»— Çok garip.. Ben karar veremedim. Esasen karar vermek hak ki daJtşmamen sana düşer.
■*— Ben kararımı verdim, baba..
~ Mümkün değil, çünkü ben daha bir ,şey söylemedim.
Fakat ben .-.ararımı verdim.
— Beni çLinle kızım. Dün bir Türk- padişahının zevcesi idir.
Marya, derin bir surette içini çekti. Öyle anlaşılıyordu ki Prenses Marya, büyük ve asil kocasının hâtırasına çok içten bağlı idi. Sanki hayalinde Edirnedeki muhterem Tür.c sarayını, Bursanın yeşillikleri arasına gömülmüş olan zarif köşkleri, camileri, minareleri ve nihayet Sultan Muradın asil, mert insan çehresini canlandırmak istiyordu.
Jorj Brankoviç, kızının bu dalgın halini bir müddet seyretti. Sonra yine sözüne devam etmek istedi:
— Dün bir Türk padişahının ieVdesi idin kızım.
— Evet.,
—• Genç yaşında dul kaldın.
— Hayır.. Ben hâtıralarımla beraberim, yalnız değilim.
—. Hakkın var. dünyanın en eski bir imparatorluğu
Prenses Marya hayret etmeğe başlamıştı. Babası ne demek istiyordu? Bu sözlere ne lüzum vardı? Jorj devam etti :
— Bu imparatorluk Bizanstır.
— Peki, sonra?
— Ve Bizans imparatoru da be-
— Bir şey anlamıyorum.
— Bizans imparatoru Kostantin evlenmek istiyor. Şanı impaıato-risine lâyık, asil bir hanedanla akraba olmak istiyor. Bu hanedan arieak Brankoviç hanedanı olabilir diyç düşünmüş.
— Fakat hanedanımızdan kiminle evlenmek istiyor babacığım?
Jorj, maksadını hâlâ anlatamamış olduğundan dolayı üzüldü. Ya kızı anlamıyor, yahut anlamak istemiyordu. Sıkılarak devam etti :
— İmparator Kostantin, Prenses Marya ile evlenmek istiyor!..
Prenses Marya birdenbire irkildi. Derin bir uykudan uyanmış gibi içli. Gözleri açılmış, âdeta vahşi -bir hayvan görmüş gibi ürk muştu.
— Ne diyorsunuz? Bunu Kos-tantux nasıl düşünebiliyor? Ve giz
bunu bana nasıl söyliyebiliyorsu-
— Ben bunda söylenmiyecek bir şey görmedim.
— Ne kadar tuhaf düşünüyorsunuz? Ben, kanım ve vücudumla muhakkak ki bir Sırplıyım. Fakat.. Ruhan bir Türk Padişahının zevcesiyim. Sultan Murad ölmüş olsa da, ben onun asil hâtıraları na ebediyyen bağlıyım. Ne kıral, ne imparator benim için şanlı zevcimin hâtırasının yanında bir kıymet ifade etmez. Ben ölünceye kadar onun hâtırasiyle başbaşa kalmak isterim.
— Fakat kızım, milletimizin menfaatleri namına..
Prenses Marya şiddetli bir hareket yaptı.
— Hiç bir kayıt beni bu kararımdan çeviremez.
Bütün rica ve ısrarlarına rağmen Prenses Marya kararından dönmedi. Bizans murahhası Ema-nuel daha bir hafta Sırp sarayında kaldı. Bütün kapıları çaldı. Prensesin en yakın dostlariyle te- : mas etti. İkna kabiliyetinin son haddini tecrübe etti. Fakat Prenses Maryayı kararından çevirmek mümkün olmadı. Şanlı zevci merhum Sultan Muradın t larından onu k..■•-)•. •*,,. -Prens Emanuel çok üzgün ve mü | teessir bir halde geri döndü.
Fakat bütün ve en muteber var ki..
Sinema :
Holiwuttan haberler
MADAM BOVARY:
Metro ■ GoldWyn Mayer Stüd yosunun çevirtmiş olduğu ve baş rollerini Jennifer Jones, Van Hef-lin, Louis Jourdan, Christopher Kent gibi yıldızların oynadığı Gus-tav Flaubeıt’in ünlü eseri -Madam Bovary» Amerika’da gösterilmiye başlamıştır. Tahminler hilâfına bü yük bir rağbet gören bu filmin çok güzel olduğu hakkında film münekkitleri müttefik bulunuyorlar ve bilhassa Jennifer Jones'u pek öğüyorlar.
CLARK GABLE BOKSÖR.
Yıllarca evvel Spencer Tracy ile birlikte çevirmiş olduğu Boom Town- adlı filminden sonra şimdi çevirmekte olduğu -The Key To The City — Şehrin Anahtarı- adlı filminde de Clark Gable bir ring kahramanı olmaktadır.
Gable, bir boks sahnesini sey-retmiye gelen en iyi dostu Spencer Tracy'ye şöyle demiştir:
• Lâf aramızda, kırk sekiz yaşından sonra dövüşmek rol icabı da olsa insanı biraz yoruyor. Nerede eski günler?... Bu film bana acı bir hakikati öğretti: Artık ihtiyarlamışım!.
TYRONE’DAN MEKTUP VAR:
Birçok sahneleri Kuzey Afrika’-
vu..lı zevci mer- .
Muradın tatlı hâtıra- 1 kimse ayıramadı. Ve H-)llywood ı ..................... ı dı. Evimize
da çevrilmiş olan -The Black Rose -Kara Gül. ün baş rolünü oynıyan Tyrone Povver bir dostuna yazdığ: mektupta şöyle demektedir:
• Linda'nın ve benim emin olun t’u çok göreceğimiz geldi. Evimize bir an evvel kavuşmayı ikimiz de istiyoruz. Filmimin kalan bir iki sahnesini de tamamladıktan sonra hemen hareket edeceğiz.
Hayat çok güzel... İyi bir karı sı olan erkek kâfi derecede mesut demektir. Christian ise hayatta rast jım en iyi insan.-
Tyrone (Linda’nın çocuğunu dü şürdıtğü hakkındaki dedikoduların aslı çıkmazsa) yakında baba ola
HAROLD LLOYD’UN OĞLU: n OYD’OĞU:UN
Sessiz (ilmin meşhur gözlüklü komedyeni Harold Lloyd, milyoner Hoıvard Hues hesabına 1947 yılında çevirmiş olduğu )Mad Wednes-day den sonra bir daha beyaz per dede gözükmedi. Bir çokları daha on iki vasında ikon sahnede rol alini' yâ başlıyah Lloyd'un sanat hayatına - son vereceğini ummuyordu.-Fa kat o, -Bundan böVle yerimi oğluma bıraktım, diyerek bu tahminleri
Boğaziçi'nin mavi sulan
Sultan Mehmet, Bursada fazla kalmadı. Beyaz küheylânına atla dı ve yanında bulunan devlet adam ladtgı larına şu kısa hitabeyi iradetti : "*
— Son defa İzmit körfezini do laşarak Boğaziçi kıyılarına gidelim. İshak!. Sen ordunun bir kısmı ile Anadoluda kalacaksın. Ka . raman oğlu İbrahim Beyin en kü-çü c hareketini gözden kaçırmıya-caksıo. Şüpheyi «alip bir hareket görürden benden emir almağa lüzum görmeden bütün kuvvetinle fesadı olduğu yerde boğacaksın Amalime engel olacak bir hâdisenin. çıkmasına sebep olursan hiç tereddütsüz başını keserim!-• . İshak-Paşa, yerlere kadar eğilerek.emri telâ.cki etti. Bundan sonra diğer vezirlere döndü :
«Şifndi son seyahatimizi yapıyo- ------- ---------
ruz. Cenabı Hakkın inayetine gü- ı bosa çıkardı, veniyorum. Beni takip ediniz!..» | Llöyd'un oğlu Harold Jnr. ş mdl
Bundan sonra beyaz küheylânını Failey Grangcr, Ann Blyth ve Joari mahmuzladı. I Evans'ın çevirmekte oldukları «With
Simdi bir kaç bin kişilik Türk Ali My Love — Bütün Aşkımla» ordusu, önlerinde genç ve mağrur adlı filmde bir rol almış buluûu-hükümdarları olduğu halde yıldı- yor.
“ ’ ..." .............. Bâkahm genç Harold babası gibi
sinema tarihine geçmek şerefine nail olabilecek mi?
nm süratiyle Marmara kıyılarını sıralayarak Boğaziçine doğru ilerliyordu.
Beldetün Tayyibetûn
Sabah güneşi Anadolu toprakla- unQen çeKmeuı n üzerinden, Marmarayı, Beyoğlu Deborah Kerr’iı
ZAVALLI YILDIZLAR:
Şu yıldızların da rejisörlerin e Ünden çekmediği kalmaz. Bakın “ ' ■ — ,)jn başına ne gelmiş:
.. ------ ------------o ueooran r\.err ın oaşıııa ne goınııj.
ye İstanbul sırtlarını aydınlatıyor. Bu güzej yııdız .piease Belive Me nvlf.1 da T«,l, V, Ne b(ına inan. adh tUminı çe-
. yirirken, «kısa saçlı olman lâzım» _________________u'—. ___kası saçları* ı na!... Fakat kısa bir zaman sonra »King .Solomon’s Mines • Kral So-lomon’un Madenleri adlı filmi çe virmesi icao etmiş. Bu sefer de (U-7un saçlı ojman lâzım- demişler. Zavallı. Deborah şimdi ne yapacağım bilmivnrmus!.
İstanbul daha uykuda.. Tatlı ve mavilMrak bir sis kiliseJsubbele- , ,„5a
rimn üzerine çökmuj.. Fusun Kın- erek vurn,u5lar maka; de dalgalanan bir şehir.. L: -----
Haliçte maynaların esrarlı inip çıkışları seziliyor. Ve Üsküdar sırtlarında, seyrek ağaçlar arasında bir Kaynaşma var. Uzun mızrakların gölgeleri,-sırttan aşağıya uzanı-yoz. (
Doru, yağız, kır beygirlerin asil Buna bepzer bir olay da genç silûetleri durmadan hareket ediyor . yıldız Jerome Coıvan’ın başına gel ve mütemadi bir hareket ... ı.miş .Liftle, Lorrt Fontlerav — Kü-
Kişneyen atlann keyifli sesleri- çük Lord Fontleray- adlı filmini çene, mahmuz, kılınç ve kalkan şa- ( virirken -Bıyık bırakman lâzım, kırülan karışıyor. demişler ye zavallıyı pala bıyıklı
(Devamı var» | yappuşlar. On iki saat sonra Cowan
Bu sözler, sevdalı Ferriyer’i son derecede., heyecanlandırdı... esasen kıskanç tebiatlı idi ve bu kıskançlığını cevap verişindeki tavır ve edada, arzusuna rağmen, meydana vurmuştu.
— Kont Hazretleri, size kim mani oluyor? 1
— Kont, tekrar gülerek:
—• Vay! vay! vay! diye bağırdı... hemen öyle alınmayınız, Vikont! İşte Şövalye burada; o size, bu işte benden asla endişeniz olmıya-cağını sjiyliyecektir...
Bu söz üzerine, Boröver, sakin bir tavırla:
— Kont evlidir... dedi.
— Heyhat!... evet, Vikont, ben evlilik bağları ile sımsıkı bağlıyım... Daha fenası da şu ki, ismimi taşıyan eşime tam manasiyle meftunum, âşıkım.. Burada hazır bulunan Şövalye gibi, ben de hanımıma son derece merbut ve sadık olduğumdan karşınızda beni bir rakip olarak dikilmiş gör-mıyeceksiniz.
Her üçü de kahkahalarla güldüler. Artık tamamiyle emin ve müsterih olan Ferriyer, derin kanatini gösteren bir eda ile:
— O halde, zamanımızda pek nadir görülen bu fazileti muhafaza eden üç kişi oluyoruz... Zira, ben dd ölünceye kadar eşime sadık kalacağımı hissediyorum.
Kont, yine muziplik ederek:
— Âla!., evet, bunların hepsi de iyi güzel... amma, bana öyle geliyor ki unuttuğumuz bir şey var: Bu işte en başta gelen alâkalı Bayanın fikrini henüz öğrenmiş değesiniz... bakalım, o VI*
KIZIL
İsveç’te Tito’cu bir Komüniste, yine
Komünistler tarafından
bir komplo
Anlatacağım bu küçük hikâye, bir ahlâk dersi ihtiva etmektedir.
Bundan bir müddet evvel, Norveç'te Oslo dışında bulunan güzel ve sakin bir ormanda cereyan etmiştir. Ormandan geçmekte olan bir otomobil birden bire durur. Bir feryat duyulur. Bir erkek otomobilden atlar, ve ormanın derin, tiklerine dalmağa uğraşırken dehşete kapılmış bir halde haykırır:
• imdad! İmdat! Beni kurtarın! Beni öldürecekler-. Onu kaçarken, otomobilin şoförü takip etmektedir
Şoför, adama yetişir, bir yumrukta onu baygın bir vaziyette yere serer. Sonra, en yakın telefona gidip polis merkezine haber verir.
Az sonra, Oslo polis merkezinden gelen bir hasta nakliye otomobili Stıand Jhansen adındaki bu adamı manen ve maddeten hırpalanmış bir vaziyette bir akıl hasta tıkları hastahanesine götürür.
Basit bir hâdiseye benziyor, lâkin Johansen’in Norveç komünist partisi icra komitesine yeni tayiıı edilen üyeler arasında bulunduğu, ve uğradığı suikastın komünist partisi içinde başgösteren bir ihtilâftan ileri geldiği nazarı itibare alınırsa, mesele başka bir hüviyete bürünmektedir.
Tanınmış bir Norveç’li komünistin aklî ve asabı bir buhrana uğraması esas itibarile kimseyi ilgilendirmez. Lâkin meselenin içyüzü calibi di ıkattir, ve Avrupa,nın her memleketindeki Moskova menşeli ajanların gittikçe artan isterisinin yeni h.r arazıdır. Zira. Tito'nu*1 Stalin’e kafa tuttuğu gündenberi bütün komünistlerin asabı pek h(-■ulmustur
Norveç’te 10 E tim 10*0 da yapılan recimde komünistler büyük bir mağlûbiyete uğradılar, ve meclisteki onbir komünist milletvekilinin hiç biri tekrar seçilmedi. Bunur, mcs'uliyeti kime aitti? Kabahat ki me yüklenecekti? Dçrhal Norveç :omüni$t partisi dahilinde karşılıklı itham ve iftiralar başladı. Komünist partisinin yukarı tabakala-ıındakiler başlıca İki grupa ayrılmışlardı: Birinin başında Peder
Fuıubolh, diğerinin .başında Emil Lövüen ile bjçare Strand Johansen bulunuyordu. Bu iki grup, birbirile-rinu amansız şekilde hücum ettiler Tojalantılaıda ve konferanslarda, gizli ve umumî içtimalarda komünistlere has olgn bir ustalıkla birbirlerine küfür yağdırdılar. Kendi ifadelerince, Norveç'te bulunan .milliyetçiler., -vatan hainleri- ve .Tito’cular» birbiri ardı sıralansa Oslo’dan Narvik’e kadar uzanırmış!
Eski bir milletvekili olan Johan-sen kendini büyük bir heyecana kaptırdı. Furubotn’u -Burjuva., ■ milliyetçi., »Tito tipi bir inhiraf-çı., -harp kundakçısı ve emperyalist olma-ta itham ettikten sonra, artık sözleri bir tarafa bırakıp ic-
Yazan:
Paul Anderson
raata geçmek zamanının geldiğin© karar verdi.
26 Ekilimde, Johansen, savaşa a-tıldı. Genç külhanbeylerinden bir grup ile birlikte Futubotn taraflarının gazetesi olan «Friheten»nin idarehanesini, ve. keza onların Klin-genberg Gatan'daki parti merkezini bastı. Oradaki -Tito’cular- tekmelerle kapı dışarı edildiler, ve ertesi gün yeni ve tamamen -tasfiye- edilmiş bir parti icra komitesi seçildi.
Artık lıissiyet, hiddet ve heyecanına hâkim olamayan Johansen. rakiplerini Norveç'te gizli bir askerî ve tethişçi teşkilât kurmakla itham etti ve akabinde aklını oynat-
Johansen'in bozulan sinirleri bitirmez. Lâkin bütün aklı-ılanları ilgilendirmesi ge-komunist partilerine delilik ve
Bütün bunun menşei, komünist âlemin merkezi; yani, aklı selimlerini büsbütün kaybetmiş, en sadık tarafları mevzuu bahis olduğu vakit dahi dostu düşmandan ayıra-mayacak duruma düşmüş olan, kendi plân ve icraatların başkalarının-da tevessül etmesinden korkan, bütün dünyaya ancak kötülük doğurabilecek kabusumsu bir cinnet sitemi yaymış bulunan Kremlin erkânıdır.
Meşhur Moskova yargılanmalarının tımarhaneyi andıran diyaloglarında, Laszlo Rajk’ın kendi kendini itham edişindeki muvazenesizlikte ve hatta Kanada’da yapılan ve Rusya’nın tek bir casus teşkilâtı yerine orada birbirini gözetlemek ve birbir aleyhinde jurnalcilik etmek üzere dokuz ayrı teşkilât bulundurduğunu meydana çıkaran yargılamalarda beliren komünist âlemi işte böyle cinnet âlemidir.
Binaenaleyh, asıl şaşılacak taraf, diktatörlük sevdasına kapılmış komünistlerin tımarhanelerde daha büyük sayıda melce aramamış olmalarıdır.
1 — Onarım. 2 — Bir Boru, benzer, bir harfin okunuşu. 3 — Nota, çalgı, su. 4 — Belirtisi. 5 — Nam, vilâyet. 6 — Serbestlik. 7 — Bir nida, bir imtihan şeklig Bifat eki. 8 — Boy'a değil. 9 — Esaslar, gözetleme. 10 — Bir harfin okunuşu, bir emir, bir gıda maddesi, öyle mİ? 11 — Alft, tersi: damarlarımızda dolaşan, zaman.
Yukarıdan aşağıya:
ısı, iki tarafın İsteğiyle en durdurulması. 2 — Bir ■olu. 3 — AA. ilâve. 4 — i: başlangıcı olmayan geo ıer. 5 — Ev veya daire ri, açıkça 6 — Bir işi faz-(lkl kelime) 7 — Doğuda bir k 8 — Güzel
ANKARA RADYOSU 12 OCAK 1950 PERŞEMBE
7.30 M. S. Ayarı — 7.31 Müzik: (Pl) — 7.45 Haberler ve hava raporu — 8.00 Müzik: Şarkılar (Pl) — 8.15 Müzik: (Pl) — 8.25 Günün j — 8.30 Müzik:
(Pl) — 9.00 Kap
■ Bıyıklarını kes- emrini almış. Bu yetmiyormuş gibi şimdi de genç yıldıza -Young Man With A ilorn — Borazanlı Genç Adanı- adlı filminde yine bıyık bırakması tavsiyesinde bulunmuşlar.
Gelin de yıldızlara acımayın... Zavallılar bıyık bırakmak, yahut kestirmek hürriyetine bile sahip de : ğijler!...
— 12.30 M. S. •kılar. Türküler Müzik: Radyo — 13.30 Ö&l
18.45 Müzik: Rady
E M S 1 L— Operet (Bebit) ve Ses Tiyatrosu sanatkftr-ı — 21.15 Fasıl Heyeti Kon-[HUseynl) 22.00 Piyano resitali — — 23.00 Dans mllzljrlt (Pl) llzlörl (Pl) — 23.30
.45 Tamburla Saz eser-
19.00 Ha-
SflER = wfsım irs
— 18.00 Müzik: 1
Müzik: GP1) — 19.00 M. S. Ayarı borler — 19.15 Geçmişte bugün — 19.20 Müzik. (Yurttan sesler) — 19.45 Müzik:
— 20.15 Radyo gazetesi — 20.30 Scr-saat — 20.35 Müzik: Beste ve şarkı-
- 21.00 Unesko gazetesi — 21.15 Mülk: (Pl) — 21.45 Konuşma — 22.00 Mü-
: — 22.45 M. S. Ayarı ve haberler —
İSTANBUL RADYOSU 12 OCAK 1950 PERŞEMBE 12.57 Açılış ve prog rler — 13.15 Safly
(Pl) — 13.30 Çeşitli
Ingilterenin K( Hukûmctiııj tanıdığına dair kararı halen
Londrada bulunan Milliyetçi Çin E’ükûme.ti Elçisine de bildirmiştir. Yukarıdaki resimde Elçi mezkûr kararı tebliğ: ettikten sonra İngiltere Dışişleri Bakanlığından çıkarken görülüyor.
PAPAZ ÇAYIRI
Yazan
Mişel Zevako — Çeviren ı Ragıp Rıfkı
kontes olmak isteyecek mi?..
Ferriyer sarardı ve üzgün bir tavırla Biovör'e baktı.
Şövalye, teselli edici bir eda ile:
— Âdâm sende!... kızın pek kolay kârii olacağına eminim... ma-haza, ben de Kontun fikrindeyim; bu, biran evvel açıklanması icab-eden bir iştir. Eğer siz hakikaten karar vermiş iseniz...
Ferriyer, muhatabının sözünü keserek:
— Şimdi hemen ona gidiyorum-., dedi ve mantosu ile şapkasını almağa koştu.
Az kalsın, Allahaısmarladık demeği de unutacaktı... kapıya doğru giderken Boröver onu durdurdu ve:
— Onu nerede bulacağınızı biliyor musunuz? Dedi.
— Son defa olduğu gibi sokaklarda.... arayacağım.
Boröver bir an düşündü ve can sıkıcı kuruntuları temelinden yıkma*, istiyormuş gibi omuzlarını kaldırarak:
Sen - Jermen semtindeki Mare sokağına gidiniz, dedi. Fiyorinda, soldaki nihayetten bir evvelki ev-de oturuyor. Onun evine usla git-. medijğim için size bundan daha sarftı bir bilgi veremem. Mahaza, orada, çatı arasında oturduğunu

biüyorum.
— Teşekkür ederim, Şövalye; bu kadarı çok bile...
Ferriyer, sanki peşinden . . tan kovalıyor gibi koşarak gitti.
Vikont çıkınca, Fransua gülüm-siyerek:
— Bu izdivacın kendisine hazırladığı sürpriz'in hiç farkında değil ...dedi.
Boröver, düşünceli bir tavırla:
— Henüz bu merasimi-
ni icap etmiş değildir. Müsaade ederseniz bu husustaki fikrimi de açıkça söyliyeyim: Ben, Kral bizzat müdahale etmiyecek olursa bu izdivacın mümkün olamıyaca-ğını sanıyorum...
Fransua, teminat verdi;
— Müsterih -ı. Kral müdahale edecektir. O, bir şey hakkında arzusunu izhar edip de yapılmasını irade edecek olursa herkesin baş eğmesi lâzım gelir.
Boröver, gözlerinin içine bakarak:
— Giz efendilerde mi? Diye sordu.
Birden bire başına hücum eden kan, Fransua'nın şakaklarını pen beleştirdi ve amirane bir taaırla
— Giz efendiler de diğerleri gibi... ve hatta diğerlerinden daha ziyade iradelerime baş eğeceğ-
şey-
52
lerdir ... cevabisi verdi.
Ve, oynadığı rolü biran kadar unutarak, kendisine ağırlık verdiğine hiç şüphe edilmeyen maskesini biran için yüzünden atarak hakikaten şahane bir vaziyette doğruldu, dişlerini sıktı ve gözlerinden ateşler fışkırarak:
— Ah!., yaşayacağıma emin olacağım saat hele bir çalsın!... O vâki,t görürüz bakalım. Ben Krallık etmeyi biliyor muyum, bilmiyor-muyum, kendi mülkümde, kendi krallığımda benden başka bir hükümdar bulunmasına müsamaha eder miyim etmez miyim?... Başta Giz efendiler olmak üzere herkes bunu görecek ve öğrenecektir.... Hele bir kimse, ne kadar büyük ve meşhur bir adam olursa olsun, karşımda başkaldırmaya cesaret etsin, Allaha yemin eejerim ki, kafası derhâl celladın baltası ilo uçar!
Bu beklenmedik galeyan karşısında, gittikçe düşüncesi artan Boröver içinden:
• Vay canına! eğer yaşayacak olursa, Loren kara tavukları genç bir şahinin pençesine düşecekler, can verecekler, tüğleri yolunacak!... Buna inanıyorum ben... amma, yaşayacak mı acaba?... İşte, metale bu... Nestre^emüs,
onun yaşaıruyacağını söylüyor.... ve, Nosradamüs ömründe hiç al-danmamıştır. diye söylendi.
Kendini biran kadar unuttuğundan dolayı mahcup olan Fran-sua, sükûnet bulmuş, temsil ettiği şahsın derisine yeniden girmiş, hülâsa yine Kont dö Luvr olmuş-
Ferriyer gideli aşağı yukarı on-beş dakika kadar olmuştu.
Boröver, Kontla birlikte sokağa çıkacaklarından kendisini takip etmeleri için dört silâhşoruaa emri verdi.
Bu anda, kendisinin Fiyorinda tarafından gönderilmiş olduğunu söyliyen yaşlı bir kadının kabul edilmesi için İsrar ettiğini Borö-ver’e haber verdiler.
Boröver, bu Fiyorinda ismini işitince, birden bire göz kulak kesilen Fransua’ya bakarak nazar-lan ile oriun fikrini sordu ve gelen haberci kadının içeriye getirilmesini söyliyerek uşağı gönderdiler.
Bpröver:
— Fiyoıinda’nın buraya adam göndermesi herhalde onun büyük bir tehlikeye maruz bulunduğuna delâlet eder... dedi.
Kadui içeri girdi... tahminen altmış yaşlarında görünüyordu. Arkasında eskimiş, yıpranmış ve fakat gayet temiz bir siyah kostüm vardı. Tavıralrı nazik, biraz sofuca idi. Hülâhsa, onda itimat telkin edebilen bir rahibe hali j vardı. Boröver, bütün bunları I bir bakışla anladı.
(Devamı var) (
LÜZUMLÜTELEFONLAE
Yangın .............. 00
Sıhhî imdat ......... 91
.. 12028
.. 14881
.. 11586
.. 21878
Trenler ........
Hava Yollan ....
Yataklı vagonlar Su firıza ......
Elektrik .......
Havagazı .......
Başkent taksi ..
Yeni Güven Taksi Sizin Taksi ....
Merkez Taksi ...

SİNEMALAR VE
Yenişehir, Ege, Sakarya
(15031) :Ruy Blas (23432) : Aşk Yuvası (22294) : Hazin Aşk (14040) : Kanlı Buse (11131) : Korsanlar Kıralı Kaptan Kld : Üç Ahbap Çavuşlar, Fedai Denizaltılar
i (14071) : Kadınlar çiftliği Gönüller Kraliçesi
*
NÖBETÇİ ECZANELER Sağlık, Üniversite, İstanbul
.. 24846 .. 24846
.. 22222
.. 22331 .. 23333
.. 11111
Büyük Ankara Ulus Yeni
Park
Siimer
(14072)
Sus
_r TAKVİM 1_
Hicri: 1369 — Rebiül’evvel: 23
Rumî: 1365 — Aralık: 30
12 OCAK ------------------
1950 PERŞEMBE Vasat! Ezan!
Sabah öftlo İkindi Aksam Yatsı İmsak
Uzakdoğuda Komünizme karşı
I Başmakaleden devam
ir (Baştarafı Birincide) demeçte. Atlantik pâktı gereğince1 Avrypa ülkşjçrinc verilecek silâh ve askerii teçhizatın, iki taraflı yar dun anlaşmaları imzalandıktan he- , men sonra, yani pek yakında, imzacı, ülkelere gönderileceğini biMirmiş-
Bakan, Çindekı komünist galibiyetinden doğan durumu karşılamak üzere Pasifike ne kadar deniz kuv-v*eti göndermek gerektiği hakkın-daki soruya cevap vermek istememiştir.
Vaşingtpn, 11 (a.a.) (Afp) —Dışiş leri Bakanı Acheson’un âyan nıecli si dışişleri komisyonunda milletleı arası durum hakkında verilen ve komisyon başkanı Tom Conally tarafından —bazı kısımların gizli kal 1 dığı kaydiyle— basına nakledilen beyanatın en mühim noktaları şun- I lardır: Birleşik Amerikanın Pasifik teki müdafaa hattı Japonya, Okina-wq ve Filipinlerden geçen ve Birleşik Amerika hükümeti şimdi Try-manın döfdüncü nokta programı I çcfçevesi dahilinde askerî yat" ( dun programı mucibince Çinde sar- ı fedilmek üzere Trumanın emrine tahşis edilen 75 milyon dohu saye i sinde, Fransız Hindi Çini de dahil olmak üzere Göney Doğu Asya dev 1 letlerine yardım etmeği tasarlamak 1 tadır.
Bu beyanattan anlaşıldığına göre ' Birleşik Amerikanın Formozb mü- 1 dafaasına iştiraki ihtimali tamaıniy t le bertaraf edilmemekle beraber A ' merika komünizmin Asyada yayılma t smı durdurmak için gayret sarfet-
_______________ûmhuriyetçi üyeler ve ı bu vesile ile /komisyon tarafından ( davet edilen’bazı nüsafirterin. Birleşik Amerikanın umumiyetle Uzak-doğuda ve bilhassa Formozada takip ettiği siyasette general Mac Art-htfr ile Birleşik Amerikan yüksek askeri makamlarının fikri alınıp a-lınmadığına dair sordukları suale cevap vermemiştir. Fakat Connally. başkanı bulunduğu komisyonun bu mesele hakkında fikirlerini almak üzere kara, deniz ve hava orduları genelkurmay başkanlannı davet ettiğini açıklamıştır.
Acheson bundan başka Almanya iki hükümetin mevcudiyeti ile mey dana gelen durumdan bahsetmiş ve Birleşik Amerika tarafından desteklenen Avrupanın iktısaden birleştirilmesi meselelerine de temas etmiştir. Connally’ye göre, Acheson bu bahiste güçlüklerin bilhassa batı Avrupanın sanayileşmiş milletleriyle Doğu Avrupanın bilhassa ham madde istihsal eden memleketleri arasındaki iktısadîî münasebetlerin fazla olmamasından ileri geldiğini 1 söylemiştir.
Acheson sözlerine nihayet verirken Avusturya sulh andlaşması etrafında cereyan eden müzakerelerin girdiği çıkmazdan meydana gelen müessif durumu izah etmiş ve Connally’ye göre, bu durumun mesuliyet ini Sovvetleı- Birliğine yüklemiş-
Dean Acheson Çarşamba günü temsilciler meclisi dışişleri korniş-ybnunda buna benzer izahatta bulunacaktır.
I mekten geri kalmıjjaeaktjr. Acheso- I komisyonun cumhuriyetçi üyeler 'nun Connally taratîn*» hakle ıİlen ' ‘'
bu beyanatına göre, Birleşik Ameri kanın Uzakdoğu siyâseti şöyle hulâsa edilebilir ki:
1 — Japonya - Okinawa ve Fili-pinlerdeki Amerikan üsleri Amerikan savunmasının zaptedilmez hattını teşkil etmektedir.
2 — Japonya ile sulh antlaşması incelenecektir. Bu bakandan Con tally’nin de işaret ettiği gibi Japonya ile kuzey Çin arasında müstakbel iktisadi münasebetlerin kurulması ihtimalin,© hususi bir ehemmiyet atfedilmektedir.
3 — Amerikan hükümeti, bundan böyle komünistlerin kontrolleri altında bulunan Çin hudutları etrafın daki güney doğu Asya milletlerine yardımı derpiş etmöktedir. Bu milletler arasında bilhasa Birmanya v6 Hindistan ön plânı işgal etmektedir.
4 — Birleşik Amerika. İngiltere ve diğer beş Avrupa ve Aşya dev* Amerikacla komisyon 2 leti tarafından tanınan komünist Çin hükümetini tanımakta istical göstermemektedir.
Connaly. Acfaesoûun beyantma işaretle, Birleşik Amerikanın Mao Tse Tung hükümetini tanıması keyfiyetinin Uzakdoğu hâdiselerinin inkişafına ve aynı zamanda Çinin mil letlçrarası taahhütlerine riayet ve devletler hukuku gereğince, Çindeki Amerikan vatandaşlarile mallarını korumağa, hazır olduğuna dair komünist hükümetin vereceği teminata bağlı olduğunu bildirmiştir.
Connally’ye göre. Dışişleri Bakanı,
D.P. ye karşı sinir harbi!
Seçimler öne alınacak
I
Radyo ücretlerine zam
tasarısı üzerine
★ Baştarafı Birincide) | tir. Feszullah Uslu da bu görüşe iş-
Takrir sahibi Şahin Lâçin, hava ı tirak rettiğini biıldicmiştir. kuvvetlerine ayrılan paranın yeri- .............. " ’ ’ ’ ' ’
ne masruf olmadığını lüzumsuz israflar yapıldığını kaydettikten sonra, alınan isabetsiz kararlar yüzünden bu nakil işlerinin ayarlanama-dığını belirtti-
Sözlerine devam eden Lâçin 60 bin lira nakil masrafı dışında ka- ' lan 624 bin liranın Afyonda bazı inşaata sai'fedilmesiyle bu paranın hiç bir işe yaramıyacak şekilde har candığını, tasfiyeye tabi tutulan mü him miktardaki uçucu yerine çok az uçucu alındığını, az para ile fe-dakârane çalışan bu şahısların durumunun dikkate alındığını, hava ordusunun tasfiye değil, bilâkis tak viye edilmesi lâzım geldiğini anlattı.
Bu konuşma sırasında da Fikri Tirkeş otureluğu yerden bu mevzuların burada konuşulmaması için müdafaada bulundu. Reis konu -şulabileceğini tekrarlamak zorun -da kaldı.
Dr. Fuat Umay'ın Kırklareli doğusundan geçen büyük derede yap tırılacak baraj ile Hediye köyü yakınında açılacak galeri hakkındaki sorusuna Baymdu-lık Bakanı şu cevabı verd' : -Bu işin 1950 senesinde yapılmasına mali durumumuz mü-
Takrir sahibi, işin ehemmiyetini anlatarak biran evvel yapılmasını istedi.
Kocaeli milletvekili Sedat Pekin, fevkalâde hallerde haksız olarak mal iktisap edenler hakkıhdaki 4237 sayılı kanunun, avukatlara da şümulü olup olmadığının yorumlan masına dair önergesi ve içişleri ve a-dalet komisyonları raporlan okunmuş ve bu mevzuda söz alan muhtelif hatipler noktai nazarlarını izah etmişlerdir.
Kâmil Coşkunoğlu, avukatlık kanununda bu mesleğin amme hizmetleri mahiyetinde telâkki edilmiş olduğunu kaydederek 4237 sayılı kanunun şümulüne avukatların, da ithal edilmesi gerektiğini söylemiştir.
Sait Azmi Feyzıoğlu, avukatların amme hizmeti mahiyetinde telâkki edilmesinin ve bu hususta kanuna hüküm konmasının sebeplerini izah etti ve ama hizmetlerinin mahiyeti hakkında da geniş beyanatta bulunduktan sonra bir serbest meslek olan avukatlığın diğer serbest mesleklerle mukayesesini yapmış ve bu kanunun şümulüne gireraiyeceği mü taîeasında bulunmuştur.
Gene bu mevzu üzerinde konuşan Ziya Erzin Cezaroğhı, avukatlığın bazan bir amme hizmeti bazan da serbest meslek telâkki edildiğini kayde.dçrek bu meselenin halledilmesini ve avukatlığın, bir amme hiz meti olaralç kabulü ile 423.7 sayılı k,anuna ithal edilmesini telkif etaniş
tartışmalar
ir Baştarafı Birincide)
Müteakiben Nihat Erim söz almış bu teklife şiddetle muhalefet ederek Avrupa milletlerinden misaller veı miş ve bugünkü adedin doğru olduğunu söylemiştir.
Bundan sonra söz alan Ahmet Kemal Varınca ve Ali Rıza Türel muhalif milletvekillerinin ileri sürdükleri fikre itiraz ederek muhalefetin fikrini politik istiferhar şeklinde vasıflandırmışlardır.
SÖz alan Tahsin Bekir Balta 40 bin nüfustan bir milletvekili seçilmesi zarureti üzerinde konuşmuştur.
Bundan sonra söz alah Nuri’ Özsan Ali Rıza Türele cevap vererek Başbakan yardımcısının bir çok milletlerden misaller getirdiğini fakat buralarda normal meclisin temini için nisbetin küçük tutulması esasının tabiî buluduğunu fakat Türkiye için bugüngü milletvekili sayısının fşzla olduğunu bu miktarın azaltıldığı taktirde memclis faaliyetinde; hiç bir suretle eksiklik olmıyacağını söyli-yerek «Nihat Erim her ne kadar bu miktarı çok görmediğini söylemiş i-se de kendisinin temas ettiği seçmep ler milletvekili sayısının çok olduğunu bildirmişlerdir. Nihat Erimin temas ettiği seçmenlerin arzusunun da meclise aksettirilmerpesi vazifesi dahilindedir. Muhalefetin tekliflerini politik istismar diye vasıflan -dırıtacak olursa sükûnetli bir müzakere olmıyacaktır. demiştir.
Müteakiben söz âlân Nazım Po-roy, Mümtaz Ökmen ve Hulki Karagülle de hükümetin görüşünü destekleyerek 40 bin nüfustan bir milletvekili sgçilmeşinin yerinde olduğunu ve azaltılması için de bir sebep bulunmadığını söylemişlerdir.
Bu sırada Fikri Apaydının teklifi oya konmuş ve Halk- Partili milletvekilleri tarafından reddedilmiştir.
Bundan sonra 5 inci maddenin müzakeresine geçilmiş 1950 seçimlerinin 1945 nüfus sayımı esasına göre yapılıp yapılmaması üzerinde tartışmalar olmuş ve ilk söz alan Tahsin Bekir Balta seçimin 1945 sayımına göre yapılmaması lâzım geldiğini söylemiş. Müdafaa etmiş ise de Nihat Erim Tahsin Bekir Baltanın fikrine iştirak etmediğini sÖyîi-yerek seçimin 1945 nüfus sayımına göre yapılacağını söylemiştir.
Vaktin gecikmesi yüzünden bu madde üzerinde müzakerelere yarın da devam edilmek üzere top -lantıya son verilmiştir.
Hulûsi Ö-ıal, adalet komisyonunun tefsirini kabul etmenin en doğru yol olacağını ifade etmiştir.
Daha sonra içişleri komisyonu a-dına konuşan. Akif tyidoğan, korniş yon raporunun okunmasını telkif etmiş ve bu teklif başkanlıkça oya konularak kabul edilmişti?. Bu rapor da devlet hizmetinde hiç bulunma -mış avukatlarla devlet hizmetinde bulunmuş, bulunmakta ve bulunacak olan avukatlar tefrik edilmekte
Raporun okunmasından sonra a-dalet komisyonu sözcüsü de mesele hakkında izıjhlarda bulunmuş ve bunu Adalet Bakanı Fuat Sirmen takip etmiştir.
Adalet Bakam, bu mevzu üzerinde saatlerue müzakerelerde bulunmanın lüzumsuz olduğuna işaret etmiş ve bir müddet önce meclisçe kabul edilen ve devlet hizmetine gi ıecek olanları geniş bir şekilde mal beyanına tabi tutan kanun mu vaeehesinde bu tefsirin pratik bir faydası olmıyacağını izah etmiş fakat Meclisçe lüzum görüldüğü takdirde tefsir yoluna gidileceğini söylemiştir.
Adelet bakanından sonra konuşan Hulki Karagülle yargıtay ceza umumî heyetinin, avukatlığın bir âmme hizmeti olduğu hakkında verdiği bir karara işaret etmiş ve tefsir müessesinin mahiyeti hakkında izahlarda bulunduktan sonra bu karar karşısında tefsire ihtiyaç olduğunu söylemiş ve kabulünü istemiştir.
Bu konuda daha konuşmak istl-yenler olmasına rağmen verilen yeterlik önergesi kabul edilmiş ve neticede içişleri Komisyonu raporu tasvip olunmuştur.
Meclisin bugünkü toplantısında aşağıdaki kanunların ikinci müzakereleri yapılmış ve kanunları kabul olunmuştur:
Denizde can emniyetinin korunması hakkında Londrada 1929 yılında aktedilen milletlerarası and-laşmaya katılmamıza dair kanun tasarısı,
Türkiye ile Avusturya arasında imzalanan ticaret ve ödeme anlaşma lan ile Modüs Vivendinin onanması kakkında kanun tasarısı.
Türkiye ile Hollanda arasında im zalanan ticaret ve ödeme anlaşmaları ile eklerinin onanması hakkında k-ariun tasarısı,
Türkiye - Finlandiya' ödeme anlaşmasının 4 üncü maddesinin değiştirilmesi için mektup teatisi suretiyle yapılan, anlaşmanın onanması hakkında kanun tasarısı.
Büyü : Millet Meclisi «uma günü Şaat W te toplanacaktır.
Eski harflere dönüleceği halikındaki isnatlara gelince, böyle Ibir fikrin muhalefet tarafından ortaya alıklığına söyliyene, insanın, ancak g-alcsi gelir!..
Bu inkılâp başarılmıştır; ve yürüyecektir. Şunu gözden uzak tutmamak lâzımdır ki memlekette demokrasiyi tahakkuk ettirmek için çalışan bir parti ancak bir inkılâp partisidir. Fakat hayır, onun bu vasfını tanımak işlerine gelmez. Bunun için mütemadiyen karşıla-rmdakini kötülemek, hem de durup dinlenmeden kötülemek gerektir! O halde ateşe devam! Bir taraftan, kendilerinde ilahi bir kudret olduğu hakkında C. H. P. kongrelerinde broşürler dağıtırken, ö-biir taraftan Demokrat Partiye aslı esası olmıyan isnatlar yapmaktan da kendilerini alamazlar!
Demokrat Partinin milis teşkilâtı yaptığı hakkında uydurdukları haberleri bu meyanda zikredebiliriz. Daha bunun gibi ne kadar akla havsalaya sığmaz havadisler neşretmişler. Ve hele millî teminat meselesi hakkında, milli husumet ibaresini ele alarak ne kelime oyun lan yapmışlarda-!
Fakat müteyakkız olmak lâzımdır; seçimler yaklaştıkça, Demokrat Parti, ve muhalefet hakkıııdaki haberlerin ve tefsirlerin çok daha şid detlenmesini bekliyelbiliriz. Hattâ o dereceye kadar ki, belki günün birinde, muhalefetin meşru bir parti olmadığını söyliyecek kadar ileri gideceklerdir. Nitekim bunun emareleri de görülmeğe başlanmıştır.
İzmir Halk Partisi idare heyeti raporunda, Demokrat Partiye karşı yapılan ağır, yersiz ve hiçbiri doğ-rı olmıyan isnatlardan, sonra . daha şimdiden muhalefet partileri bu çirkin hareket tarzlariyle yalnız iktidara değil, hattâ meşru parti vasfına dahi ehliyet kazanmış değildirler,, diye cümleler sarfına başlamışlardır. Bu cümle oraya gelişi güzel konmamıştır. Bu sistemli ve sinsi bir plânın tatbik tarzına geçildiğini gösteren )f.r emıredjr. Nitekim hemeıı aynı gün Hüseyin Cahit Yalçın. Demokrat Partinin, millî husumet günahuıı çıkarmadıkça, seçimlerde milletin karşısına çıkmak için tfüzü olmıyacağını yaz-
Görülüyor ki işi perde perde azıt mağa başlamışlardır. Gün geçtikçe de bu sinir hatibini arttırmak kararındadırlar. Fakat kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın, ne uydururlarsa uydursunlar, memlekette seçimlere lıilç ve fesat karıştırmamağa azmetmiş muazzam bir kütle vardır. Demokrat vatandaşlar, kendilerine çizdikleri yolda, azimle, vekaria, ve kararla yürümektedirler.
Onların oyunlarına asla gehniye-çekler, sinil' harbinde mağlûp olmı-yacaklar, ve behemehal bu işte katî zaferi elde edeceklerdir.
Mümtaz Faik FENİK
949 da da 2.200.000 tahmine mukabil 2.490.000 lira tahsil yapılmıştır.
Şimdi hükümet 949 tahsilâtını ele alarak 2.5 milyon da zam ile birlik-bütçeye resmen ithal etmiştir. Büt-
I ne veya hiç olmazsa en kısa bir za-| manda haberdar olması ile müm-j kündür. Bunu ancak radyo temin [eder....
Başkan — Sadet haricine çıkıyor te 5 milyon gelir tahmin etmiş sunuz. i bütçeye resmen ithal etmiştir. But-
1 Kemal Özçoban (Devamla) — ' çeye giren rakam behemehal tah-Başkan sözümü kesmeyiniz. Sadet sil edilecek demektiç. Bakan düşün dahilinde konuşuyorum. (Gürültü- | dük, vazgeçtik, diyemiyor, zaruret İler). i— =
Kemal Özçoban (Devamla) - Sa I deJİMİv. Şimdi bütçeye
lym Bakan dediler ki: 1937 yltoda ' koymuş ama. art,k zam vanm.va.
3222 sayılı telsiz kanununun vermiş çakmış, kanı ıkı ay-
.... - , ,________i. _________Meclis tatilinin veva
★ (Baştarafı Birincide) .
36 ncı bölümündeki (radyo gelir- | leri ) faslında yazılı olan şu ibare ; dolayısiyle vermiş bulunuyorum. 11 Yani 1948 de iki milyon küsur lira radyo gelirleri,..
(Burada Başkan Özçobanın sözünü keserek)
Başkan — Bakan zam edilmiye-cektir, diyor.
Kemal Özçoban (Devamla) — Ben sadece Bakanın zam yok demesi meselesine değil, ayhi zamanda_________________________ ,
onlarda mevcut olan bir zihniyeti, olduğu hakka dayanarak nüfusu on velev ki tamir etseler bile bir daha finden aşağı olan yerlerdeki radyo nüks etmemesi için tenkid ve fikir- sahiplerinden 5, 10 binden fazla yu-lerimi açıklamak istiyorum. • • • •
36 mcı bölüm tetkik edilirse, hükümetin 1949 yılında 2,111,143 lira gelir tahminine mukabil iki buçuk milyon liralık tahsilât olduğu ve buna göre 950 yılı radyo ücretlerine bir misli zammı ile 5 milyon olarak gelir kısmına geçirildiği görülür.
Ben sorumu bu zam mülâhazası dolayısiyle vermiş bulunuyorum.
Yalnız, burada, velevki zam kararlarını geriye almış olsalar bile mevcut ve iyi olmıyan bir görüş, bir zihniyeti tebarüz ettirerek bir daha nüks etmemesi bakımından mülâhazalarımı arzedeceğim.
Arkadaşlar; Türk milleti nura meftundur. Bilgiye, tekniğe en müs tait bir millettir. Yıllarca, hattâ asırlarca Türk mületinin tenevvürüne mânf olan, hakkına ve hürriyetine sahip olur, saltanatını yıkar düşüncesinde bulunan adamlar onu uyutma yoluna gitmişler, bilgisiz kalmasından faydalanmışlardır. Sal tan at d verini bir kere düşününüz... Milleti uyuşturmak için din perdesine bürünmüş, teokratik bir sistem takip etmişlerdir.
Bugün çok şükür demokrasiye ka vuştuk. Demokrasi sistemi ve esasları içerisinde vatandaşların kendi hakkım araması, hürriyetlerine kavuşması kadaç, devlet işlerini, hükümetin icraatım murakabe etmesi keyfiyeti de mevzuu bahistir.
Demokrasinin esaslarından biri de milletin kendi kendisini müra-kabe etmesidir. Bu nasıl olur?
Bu, vatandaşın devlet işlerinden, hükümetin icraatından günü günü-
I
I olursa, zam yapacağız diyor. Bu i-fade sarih °-—•- u;it-----
k zam yapmıya-..............i ay- sonra, yahut
Meclis tatilinin veya müsait bir zamanda Bakanlar kurulu bu zammı yapabilir, demek istiyoruz. Bu ifade mühimdir. Ben bakandan şunu
1 ifade etmesini istiyorum :
' Hayır, bugünkü şartlara ı-ağnjşn
/acı halini almış olan radyo üc
I sahiplerinden a, ı« rnnaen ıazıa yukarı olan yerlerde 10 lira radyo ücreti alınması Vekillre Heyetince ka rara bağlanmış ve o yolda gidilmiş _ ----
idi. Fakat ahval ve şartlar değişti- memleketin kültür mevzuunda ği için pek tabiî olarak 1937 senesin- ihtiyaç.
de 195Ö senesine kadar uzun bir relterine hiç bir zam yapmıyâcağız. fark vardır. Diyerek böylece hiç ol Zira radyo süş değil, kültür vasıta-mazsa ücretlerin arttırılmasını tek-ı sidir... _ .
lif etmek istiyorlar, imasında bu- I Bunu dedikten sonra sayın ba-lundu. | kanın ifadelerini bir teminat adde-
Arkadaşlar: 937 ile 950 arasında demiyeceğim.
büyük fark vardır. Zihniyet farkı | vardır, terakki, medeniyet farkı vardır, 937 yılınad çok cüzî mik-darı bulan, hattâ evlerimizde bulun mıyan radyolar, 950 yılında yüzbin-
, leri aşmış durumdadır.
Bilhassa 946 dan itibaren size bir
. kaç rakam verirsem bütçe tasarısındaki bu mülâhazanın ne kadar sakat olduğunu göreceksiniz.
Babanın, zaruret olmadıkça zam ---- ------- ------..
yapmıyacağız şeklindeki ifadeleri- , teyen vatandaşlardır.
ni, zaruret olursa ve müsait bir za- | Binaenaleyh; ben isterdim ki hü-man da bulunursa zam yapacağım kûmet bu kültür vasıtasından aza-mânasına alıyorum ki işte bu düşün mî surette faydalanmaları için va-1 ceyi şu rakamlarla cerhetmek isti- tand^şları teşvik etsin.. Bilâkis, üc yorum. I retieri indirsin...
ı 946 yılında 1.5 milyon lira olarak ( Bu suretle hem memleket içinde tahmin edilen radyo ücretleri aynı radyo adedini çoğaltmış, hem de sene 1.700.000 lira olarak, yani tah zam yapmadan geliri artırmış oluti-minden 200 bin lira fazlasiyle tahsli du.
edilmiştir. - —* ••
947 de 946 tahsili nazarı itibare ah
narak 1.700,000 lira gelir tahmin edil
miş ve 1.800.000 lira tahsil olunmuştur. Yani radyo mikdarı artmış, tahsilât çoğalmıştı^.
948 için 1.800.000 lira tahmin yapıl , mış bu defa 2.111.149 lira tahsil edil
miştir.
Arkadaşlar: Köylü olan, fakir o-lan muazzam bir ekseriyeti ele almak lâzımdır. Her evde bir radyo yoktur, fakat viranelik taşlıktan i-baret olan köy evlerinin içinde yatan insanlar 923 ve hattâ 946 dan evvelki adamlar değildir. Bunlar demokrasinin feyzinden, nimetlerinden az da olsa, istifade etmiş, yal-: nız memleketinden dej;il, düfıya ölçüşünde malûmat sahibi olmak iş-
| Hükümet zam yapmağı düşüdür, ve bunu isterken Sultan Hamit zamanındaki gibi memleketi, milleti uyuşturmağa çalışıyor... (Şiddetli gürültüler).
ı Tekrar-rica ediyorum. Maliye Ba kanı kürsüye gelerek (Radyo ücretlerini indireceğiz) desin. (Al-ı kışlar).
İstanbulda kar
Ankara
Tahran, 11 (a.a.) (Afp) — Iran Başbakanı Muhammed Said istifana meşini Şaha vermiştir. Başbakan bu mektubunda, kabinein 14 aydır iktidarda bulunduğunu ve artık yerini memleketin iktisadi kalkınmasını gerçekleştirmeğe muktedir şahsiyetlere bırakmak zamanı geldiğin bildirmektedir.
Şah, bu istifanameye karşılık, Said'i tekrar yeni kabineyi kurmağa davet etmiştir.
Dini politikaya âlet eden kitap
★ (Baştarafı Birincide) den birinde bu kitap şimdi harıl harıl tefrika edilmektedir.
Halk Partisini hâşâ sümme hâşâ yeni bir din imiş gibi umumi efkâra takdim eden bu kitabın nasıl o-lup da partinin laiklik ve inkılâpçılık prensipleriyle telif edilebileceğine hâlâ hayret etmemek elde değildir.
Kolombo konferansında
Japonya işi görüşüldü
★ Baştarafı Birincide)
Bu sabahki oturumu İngiltere Dış işleri Bakanı Bevin açmış -ve Japon ya ile yapılacak sulh antlaşması me' selesi görüşülmüştür.
İyi-haber alan kaynakların bildir diğine göre, Bevin Japonya ile sulh antlaşmasının imzalanması Britan ya milletler topluluğunca arzu edildi , ğjni, anlaşmanın bazı İktisadî mülâhazalardan dolayı hem de acele im zalanmas’ lâzım geldiğini belirtme
Avustralya ve Yeni Zelanda da bu noktanın ehemiyetini tebarüz et’ tirrçıişlerdir.
Pariste haydutlar bir bankayı soydular
Paris, 11 (a.a.) (Afp) — Silâhlı haydutlar bu sabah Paris yakının-da Champigny Surmarne’daki bankayı soymuşlardır. -
Haydutlar Banka Müdürünü ve veznedarı ağır yaraladıktan sonra 7 milyon frank çalmış ve otomobilleriyle kaçmışlardır •
Genel seçim
tesi şunları yazmaktadır:
.Memleket geri dönemiyecek bil' şurelte sosyalizm yoluna girmeden İngiliz seçmeninin fikri alınması lüzumu aşikârdır.»
. Nevyork Timesle göre ise muhal fazakârların bir zaferi bile İngilte-renin sosyal bünyesinde esaslı bir değişiklik meydana getirmiyecek-tir.
Yalnız ha,va ve ruh değişik ola-çektir.
Colombo, 11 (e,a.) (Reuter) — Bugün burada bildirildiğine göre, İngiliz Dışişleri Bakanı Erneşt Bevin sşçim mücadelesinde yer almak için 2 veya 3 Şubatta Londraya dönmek istemektedir.
Colombo’dan 17, Ocakta Birmingham kruvazörüne binerek ,27 Ocak ta Süveyş’e gidecektir. Buradan o-tomobille Kahireye gidecek ve 28 Ocağı orada geçirecektir. Daha sonra Bevin iskenderiyeye giderek gene Birmingham kruvazörüne binecektir. Kruvazör Bevini Napoliye götürecektir.
Bevin Kahirede Kral Faruğun sarayında. ziyaretçilerin defterini im-zahyacaktır.
Kendisinin Başbakan Nahas Paşa veya yeni Mısır hükümetinin diğer üyeleriyle göçüşmelerde bulunup bulnmjyacağı henüz bilinmemektedir.
Dışişleri Bakanı Romada İtalyan Dışişleri Bakam Sforza ve Pariste Robert Schumann'la-görüşecektir.
★ Baştarafı Birincide) dar partinin. 12 namzet daha göstermek hakkı verdir, zira münhal olan 625 meb.ualuğu kazanmak üzere mü-çgdele edilecektir.
Muhafazakâr Partisi:, Kendisi veya müttefiki millî liberal parti tarafından 625 namzet gösterilmiştir Bunlardan 27 si kadındır.
Liberal Parti: Aralarında hiç bir kadın bulunmıyan 400 namzet şim diden gösterilmiştir. Parti 50 napı-zet daha göstermek ümidindedir.
Komünist Partisi: Dokuzu kadın olmak üzere 99 namzet gösterilmiştir.
Londra, 11 (a.a.) (Reuter) - Kabine dün umumiyetle gelecek seçimler hgkkında büyük bir iyimserlik izhar etmektedirler..
Seçrnenlefin sayısı 1945 tekinden 1.500.000 fazlasiyle 34.410.306 olacaktır.
Kral altıncı George’un bir kaç güne kadar, seçim plânlarını tân • zim için, gizli bir Bakanlar Kurulu toplantısı yapacağı tahmin edilmek tedir.
Nevyork, 11 (a.a.) (Afp) — Nev • york Times ve Nevyork Herald Tribüne İngiUerede yapılacak seti çimleri yeni senenin ilk önemli hâdiselerinden biri telâkki etmektedir ler.
Bununla beraber gazetelerden hiç biri tahminlerde bulunmamak ■ tadır.
Bu konuda Nevyork Herald gaze-
Bütçe komisyonunda teşkilât kanunu tasarısı görüşüldü
Bütçe komisyonu bugün de toplanmış ve ilk defa Ankara Üniversitesi teşkilât kanunu tasarısı üzerinde müzakereler yapılmıştır.
Bir kısım mileltvekilleri öğretim üyesi kadrolarının fazla olduğunu ileri sürmüşler ve bu hususun tali bir komisyon tarafından incelenmesine karar verilmiştir.
Komisyon öğleden sonra tekrar toplanmış ve Ankara Üniverpitesi, bütçesinin müzakeresine başlamıştır.
Bir kısım milletvekilleri öğretin) site bütçesinin bazı noktalarını tenkit etmişler ve Millî Eğitim Bakanı bu tenkitlere cevap vererek Ziraat Dil, Tarih ve Coğrafya ve Hukuk Fakülteleri ayrı binası olduğu halde Tıp ve Fen Fakültelerinin kendisine mahsus bir binası, olmadığını fakat ilk fırsatta bu Fakülteler, için müstakil binalar yapılacağını söylemiş ve İlahiyat Fakültesine temasla bu Fakülteye şimdiye kadar 81 talebenin kayıt olduğunu bunun 56. sının erkek 22 Sinin kız olduğunu ve buraya 4 de proseöı- tayin edildiğini söylemiş ve daha sonra Maarif Şûrasının kararlarının tatbikine geçildiğini bildirmiştir.
Bakan bundan sonra öğretmen ola cak kimselerin lisansı olması lâzım geleceğini söylemiştir.
Bakanın konuşmasından sonra maddelere geçilmiş ve neticede Ankara Üniversitesi, bütçesi aynen ka; bul edilmiştir. •.
Bütçe komisyonu yarın da Ticaret ve Ekonomi Bakanlığı bütçesini, 0)ü zakere edecektir.
★ (Baştarafı Birincide) İ
İstanbul, 11 (a.a.) — Tipi yüzün- 1 den vesait müşkülâtla işlemiş ve yol- 5 11ar tıkanmıştır. Otobüs servisleri 1 aksamıştır. Zincir takmamış olan , otobüs ve otomobiller Bayıldım, Me- r yit ve Şişhane yokuşlarından ine- ı memişlerdir. Bir otobüs de Ankara j daddesinde vilâyetin önündeki vi- j rajı alırken süratle ilerliyen bir tak j siden kaçjmak istemiş fakat yollar , çok kaydığından bir gazete bayiinin } l dükkânına girmiştir. İnsanca kayıp , yoktur, yalnız otobüsün ön kısmı , hasara uğramıştır. j
Akşam üzeri Beyoğlu caddesine , yakın Panaya hanında biti marangoz- j hanede yangın çıkmış ve marangoz | hanenin dahili tamamen yandıktan , sonra söndürülmüştür. j
Sultanahmet camiii müştemilâtın . dan bir ev de geç vakit yanmıştır.
Limanda bir sandal batmış, için-
dekiler kurtarılmıştır.
I İnebolu, 11 a.a. — Dün Amasra- , , dan buraya gelen Aktaş ve F-~u I zaman motörleri şiddetli fırtına Kar kalınlıkları, Karakösede 42, yüzünden mendirek içine girememiş Karsta 39, Sivasta 36, Yozgatta 28, İler ve Sinob'a doğru yollarına de- ı Boluda 23, Erzurum U™ ’ ’ I vam etmek istemişlerdir. Fakat açık 112, Eskişehirde 10, Kütahya ı
I tehlikesinden ançak hamulelerinin 1 çikte 7, Mardinde 6, Siirtte ...
! bir kısmım denize atmak suretiyle yon, Niğde’de 5, Ankara ve Çankırı- kentine gitmişlerdir.
I kurtulabilmişlerdir. Motörler gazve da 4, Malatyada 2 santimetredir. Z L ’.L g-- ____ .
benzinle yüklü idiler. Bugün saat 14 de Apkaradakj. sıcak .hareketinden önce Waf d partisi baş
I Devamlı kar yağması dolayısiyle I lık sıfırın altında 4 derece idi. I kanı Nohas Paşa kabul etmiştir.


İnebolu - Kastamonu yolu kapanmıştır. 15 gündenberi posta nakliyatı yapılamamaktadır. Kar devam etmektedir.
Ankara, 11 a.a. — Devlet Meteoroloji işleri umum müdürlüğünden aldığımız malûmata göre, son 24 saat içinde yurdumuzda hava, Trakya, Marmara ve Karadeniz bölgeleri ile Orta Anadoluda çok bulutlu ve yer yer yağışlı, diğer bölgelerde bulutlu geçmiştir. Yağışlar Trakya ve Marmara Bölgelerinde yağmur ve kar, diğer yağış gören yerlerde kar şeklinde olmuştur. En yüksek sıcaklık sıfırın üstünde olmak üzere Bodrum’da 17, en düşük sıcaklık sıfırın altında olmak üzere Karaköse-de 20 derecedir. Yağışların metre kareye bıraktıkları su miktarı, Sam sunda 13, Zonguldakta 11, Giresun-da 7, Kocaeünde 5, Sile ve Boluda 4, Kırşehir, Antalya ve Bilecikte 3, Tekirdağ, Yeşilköy ve Sivas'ta 2, Kütahya, Afyon ve Floryada 1 kilo-
Evvel- gramdır.
ve Ulukışla'da ve Bile-b ve
ALBAY ÇİÇEKLİ SUUDÎ ARABİSTANA GİTTt
Kahire, 11 (a.a.) (Afp) Albay Çiçekli ile Suriye askeri heyeti ü-Af- 1 yeleri uçakla Suudi Arabistan baş;' ----- JL-. Orada İbrii
Suudi ile görüşeceklerdir. Heyeti
Uydurma haberler etratuıda
■fr (Baştarafı Birincide) I Adnan Menderesin konuşması bü-
.—Kongrenin toplantısı hakkında | Uus- gazetesinde çıkan bu yazı doğ rudan doğruya demokratlar anasındaki tesanüdü ve fikir birliğini halka yanlış alısettirmek- ve ortada bulanık bir hava yaratmak maksadiy-le yazılmıştır.
Evet ben de konuşurken bazı nok talan tenkit ettim. Fakat bu tenkit hiç bir zaman Demokrat Parti men supları arasında bir ihtilâf olduğuna delâlet etmez. Demokrat Partide esas tenkittin Çiınkü tenkitle en iyi neticeyi almamız kabildir. Demokrat Pgrti Genpl Kurulundaki arkadaşlarla aramızda hiç bir ihtilâf yoktur. Fevzi Karaosmanoğlu ben konuşurken «Yeter artık memleketi kana ıru boyamak istiyorsunuz, diye tıaykırmamıştır. Çünkü memleketi kana boyamak istiyen yoktur. Böyle bir söz aıjcak Demokrat Partide gûya ihtilâf olduğu propagandası yaymak istlyenlerin hayalhanelerinde vücut bulan-' tamamiyle uydur-1 ı ma- bir sözdür.
tün kongre azasım tatmin, etmiştir ve ben de burada tatmin olunmuş ve bu istişarelerden daha büyük bir ' kuvvet alarak memleketim olan Zonguldağa dönmekteyim.
I Şunu, hatırlatayım ki Demokrat Partide şiddet politikası itidal p.oli-I tika6i diye bir polijika yoktur. De-' mokrat Partinin tek politjkası de-möktiasi dâvasının muzaffer olmasıdır. Bu gayenin tahakkukuna hepimiz el birliği ile. beraber çalışmaktayız,
Bu cihetin Ulus gazetesince de ve umumi efkâi'ca da majûm olmasını istemek hakkımdır. Keyfiyeti Ulus gazetesine gönderdiğim bir yazı ile izah ettim.
ŞARKIKARAAĞAÇTA ZENGİN MADENLER
Şarkikaraağaç, 11 (aa.) — İlçemiz civarında, geniş, bir saha içindo muh teljf yerlerde zengin krom, manga ne.z, ve antimuap madenleri bulunmuştur.
Naim Okay vefat etti
Büyük Millet Meclisi Zabıt Kalemi memurlarından ve İstiklâl Harbinin Üç Şehitler Tepesini işgal »-den ve ismi şerefle harp tarihine geçmiş kahramanlarından Naim O--kay evvelki gün öğleden evvel Mec liste vazifesi başında sancılanarak derhal yatırıldığı Nümune hastanesinde dünkü Çarşamba günü öğleden sonra bütün gayret ve ihtimamlara rağmen hayata gözlerini kapamıştır.
Cenazesi bugün Hacı Bayram Camii Şerifinden öğle namazını müteakip kaldırılarak ebedî istirahatgâ" hına tevdi edilecektir.
Çok sevilen Naim Okay’ın bu âni ölümü muhitinde çok derin bir tççşsür uyandırmıştır.
Kederli ailesine akraba, arkadaş ve dostlarına başsağlığı ve kendisine de Tanrıdan rahmet dileriz.
Otomobil Dünyası
Dergisinin
OCAK SAYISI ÇIKMIŞTIR
Dergi, her otomobil meraklısını ilgilendiren en enteresan- ‘yazılarla doludur.
Abone için : Ankara Ismetpaşa Cad.1 No: 4 müracaat edilebilir.
Perakende. Ankarada Berkalp.
Çankaya, İzmirde? Yavuz kitapevlo-rinde 50 kuruşa satılmaktadır. '
İstiye.nlere parasız nümune' sayısı gönderilir. (M)
Sahlfe: 6
Z A F E K
12 1 İMO
Y E
DİNCİ
]
Yazan: Meliha KOÇAK UŞAK
I Ankara Elektrik Teknisyenleri Derneğine Kayıtlı Üyelerin dikkat nazarların
Derneğimiz üyelerinin ve aile efra dinin hastalık hallerinde tedavilerinin yapılması için Derneğimiz, dahili ye ve kadın hastalıkları mütehassısı doktor temin etmiştir. İhtiyau.1 olan üyelerimizin Derneğimize müracaatları ile muayene kâğıdı almalarını
Yönetim Kurulu Başkanlığı (79)
Kartal ve OUADRAT “■»
Çizmelerini tercih adiniz
Dünyanın en lüks ve sağlam çizmeleridir. ,
Vatandaş: Pahalılıkla mücadele ediyoruz, aşağıdaki en ucuz fiyatlarla çizme satışı başladı.
Birinci mal Kartal
22 No. dan 29 No. ya kadar 8 lira
Birinci mal Quadrat
19 No dan 26 No.ya kadar 5.50 lira
Ankara Ticaret Odasından
Sicilli ticaretin 2169 numarasında müseccel olan Cemal Sümer’in ter-
ki ticaret ettiği vâki müracaatından
anlaşıldığından işbu keyfiyetin sicilli ticarete 11.1.1950 tarihinde tescil
edildiği ilân olunur.
(81)
30
35
39
34
38
43
. 10 . ıs
. 20

23
30
35
40
29
34
38
44
. 8.75
. 11.00 . 16.00
. 21.50
Yeni Neşriyat ’
Resimli Tarih Mecmuası
— Allahaısmarladık Selva..
—ı Güle güle Nedim... Bir daha sizi ne vakit göreceğim ?
Genç adam, kumral kaşlarını çatarak biran kahverengi gözlerini kapadı. Geniş alnında derin iki üç çizgi belirmişti.
— Birkaç gün işim var yavr Ben seni telefonla ararım.
Ve avuçlarındaki eli sıkarak ağır ağır uzaklaştı. Selva, onun, gittikçe küçülen biçimli silüetine dalarak uzun dakikalar hareketsiz kaldı. Sonra terleyen ellerini mendilile sildi ve akşamın alaca karanlığında gölgelenen ıssız yollarda kayboldu.
Ertesi gün Nedim, bir gün evvelkinden daha dinç ve daha ne şeli, bir filiz kadar ince, nazlı bir mahlûkla vedalaşıyordu. Belki de henüz onsekizinci baharını yaşayan bu top genç kız, mağrur arkadaşının esrarlı bakışlarında içi yanarak aradığı bir gölgeyi bulmak için kıvranıyor, fakat onun yarı kapalı duran kumral kirpikleri en ufak bir his kırıntısı bile sızdırmıyordu. Allahaısmarladık Nedim...
— Güle güle Nuran.. Neden seni evine kadar götürmeme müsaade etmedin?
Genç kız, çiğ düşmüş taze yapraklar gibi nemlenen yeşil gözlerini ona kaldırmadan gülümsedi:
—- Buna imkân yok Nedim... Sonra fena neticeler doğurabilir...
— Peki yavrum, sen nasıl istersen öyle olsun. Hayırlı geceler.
— Size de...
Ve yine, sonsuz bir itimatla avuç larında dinlenen ince parmakları sıkarak, esmer uzun yollarda eriyip gitti. Nuran, onun kaybolduğu noktaya bakarak,, bir bahar kadar taze dudaklarını oynattı:
— Ah Nedim... Ah...
Bu ince, içli ahlarda o kadar derin manalar, o kadar sonsuz bir bağlanış inliyordu ki...
Üçüncü gün, Selvanın telefonda çınlayan sitem dolu sesini unutmak ister gibi elile kulaklarını kapamış, bütün varlığını, kendisini bekleyen esmer bir mahlûka terketmiş-ti. Ne yazık ki o gün de çabukça akşam oldu ve Nedim bir dördüncüyü beklettiğini unutmadan, hakiki manasını kaybetmiş kuru bir .Allahaısmarladık. la ondan da ayrıldı.
Genç adamın dördüncü sevgilisine ulaşılmaz bir güzel denilemezdi. Mahinur, uzun boylu, dolgun vücutlu, yuvarlak pembe beyaz çeh-reli, uzun kirpiklerinin gizlediği koyu kestane göıeü, şen, hayat dolu bir kızdı. Yirmi üç yıllık ömründe en ufak bir aksaklık bile olmamış, mazisi de hisleri gibi temiz ve lekesiz kalmıştı. Fakat bir gün karşısına Nedim çıkmış, onun kahverengi, aldatıcı bakışlarına inanmış, içinde gizlenen bütün emellerini onda bulacakmış gibi çekinmeden . yolunu değiştirmişti. Başlangıçta, : düpedüz iki arkadaş olmuşlardı’ Ekseri saatleri uzun münakaşalar- ' la geçiyordu. Nedimin doymak bil- : meyen bir çarpışma hırsı, her şe- j ye kolay kolay inanmayan bir ruhu j
Ankara Şoför Okul’unda
YENİ DEVRE KAYITLARINA BAŞLANMIŞTIR. OCAK SONUNDA DERSLERE BAŞLANIYOR
1 — Okulun müddeti 2 aydır.
2 — Okulun ücreti (Motor ve direksiyon dersleri dahil) 132,5 Liradır.
3 — Amatörler için yalnız direksiyon dersi 50 liradır.
4 — Her gün saat 14 den 18 e kadar okula müracaat edilebilir.
İsmetpaşa caddesi No: 4 Tel: 21649
(83)
Ekmek. Simit ve Unlu Maddeler işçi Sendikası Başkanlığından
Sendikamızın 15/1/1950 Pazar günü öğleden sonra saat 15.30 da Halkevi salonunda senelik Genel Kurul toplantısı yapılacağından işçi arkadaşların gelmeleri rica olu-
Gündem:
1 — Yönetim Kurulu raporunun okunması.
2 — Mesleki konuşmalar.
3 — Dilekler.
4 — Geçen yılın hesap ve bilânço-sunun okunması.
5 — Yeni senenin bütçe tasarısının okunması.
6 — Sendikalar Birliği teşekkülüne iştirak etme kararının alınması.
7 — Yönetim, Denetçi, Haysiyet ve Müesseseler kurulunun seçilmesi.
Not: İkinci açılış 19.30 da yapılacaktır.
Yönetim Kurulu Bşk.
ŞABAN KULAK: Güven Kundura Mağazası, Çıkrıkçılar Yokuşu,
Saraçlar Çarşısı No. 107
Tel: 11919.
(1519)

Basın-Yayın ve Turizm
Genel Müdürlüğünden
1 — İstanbul Radyosu için yazıhane, koltuk, dolap ve emsali 18 kalemden ibaret 218 parça eşya kapalı zarf usuliyle satın alınacaktır, lemden ibaret 218 parça madeni eşya kapalı zarf usuliyle satın alınacak-
3 — Eksiltme 20/1/1950 tarihine tesadüf eden Cuma günü saat 1j de yapılacaktır.
4 — Daha fazla izahat ve parasız şartname almak ve bu eşyaya ait resimleri görmek istiyenlerın Ankarada Çankırı caddesinde Nurettin Baki Ersoy apartmanında Genel Müdürlüğümüz İdarî İşler Müdür -lüğüne müracaatları ve talip olanların muayyen gün ve saatten bir saat evveline kadar Ticaret Odası belgesini ve koyacakları kapalı zarflarını Nurettin Baki Eısoy apartmanındaki Genel Müdürlüğümüz Satın Alma Komisyonu Başkanlığına vermeleri ilân olunur. (35) - (12'
‘gar GAZİNOSU
Cumartesi 14 Ocak 1950 akşamından itibaren tanınmış İspanyol Koro Atraksionu
SOLERA DE ESPANA
Meşhur şarkıcı
PAQUITA SERANO ve JOZE CASTRO
İştirakile her Pazar saat 17den 19 a kadar matine.
Büyük
(İlk sayısı çıktı)
bir ihtiyaca cevap veren
bu mecmua, size kış gecelerini geçmiş iyi günler içinde yaşatacak ve eğlendirerek bilgi verecektir.
Türkiye’nin bütün tarih muhar-
rirleriniri yazdığı ve görülmemiş
en güzel yazılar resimlerle süslü-
Bu ilk sayının münderecatmdan
bazıları: Bir şeyhülislâm tarafından kazandırılan Haçova Mendan Muharebesi, La Paloma'yı ilham e-den hazin aşk macerası ve Juarez -
Maksimilyen mücadelesi, Abdülha-mid’in Selanik’ten getirilişi, Cemal Paşa’nm sultanlığı meselesi, Tarihin büyük Fahişesi Messalina, Ab-dülmecid'in ölümü, Ölüm adası İvo Jima, Estergon Gazileri ve çeşitli birçok yazı...
Zarif bir kapak içinde kırk sayfa. fiyatı 50 kuruş. Yıllık abonesi 500 kuruş.
İNÖNÜ ANSİKLOPEDİSİ
(22, 23, 24 ve 25 inci fasikülleri çıktı)
Millî Eğitim Bakanlığına bağlı hususî bir büro tarafından yayım lanmâkta olan bu değerli ansiklopedinin, 22 nci ve 23 üncü fasikülleri de çıkmıştır. İnönü Ansiklopedisinin, son defa çıkan fasikülle-rinde:
Aristokrasi, Aritmetik, Arjantin, Arma, Arnavut Dili, Arnavut Ede biyatı, Arnavutlar, Arnavutluk,
Arşiv, Artemis, Aruz, Arya, Aryalar, Asım . Mütercim gibi başlıca maddeler İncelenmektedir.
25 inci fasikülle dördüncü cildine ayak basan İnönü Ansiklopedisinin son defa çıkan bu fasi-küllerinde:
vardı. Genç kız, bazan onun hallerinden nefret ediyor ve:
— Bu meseleyi burada bırakalım Nedim... diyordu. Bir gün aynı mevzuu daha uzun ve etraflı bir şekilde ele alınz..
Günler bir ok hızı ile geçiyordu. Mahirnur.da bir durgunluk, buna mukabil Nedim’de bir canlılık baş-göstermişti. Genç adam, elde ettiği muvaffakiyetten sarhoş gibiydi ve nihayet bir gün, çılgın bir şehzadenin ince belli, bahar yüzlü, kırmızı ipek şalvarlı cariyesine saldırışı gibi, genç kızı hain ellerile hırpaladı, ezdi, kendi arzuladığı bir şekle soktu. Artık Mahinur, onun gözlerinin esiri, dudaklarının kölesi olmuştu. Başdöndürücü bir hızla sonu meçhul bir âleme koşuyordu. Bütün benliği varlığı Nedim’le do luydu. Gündüz çalışma saatlerinde, o, bakışlarının daldığı her arkadaş çehresinde o, gece kapalı gözkapak-larının altında ve rüyalarında hep o vardı. Ne annesinin endişesiyle parlıyan gözleri, ne babasının çatılan kaşları, ne de sürüklendiği kor kunç akıbet onu alâkadar ediyordu. Bambaşka iklimlerin ve dünyaların renkli rüyalarını gören bir insan olmuştu.
Sevdiği adamın bir tebessüm için gururunu, izzetinefsini feda ediyor, onun yanında bulunımak için genç kızlığını unutuyordu..
Kısacası, Nedim’e bir Allah gibi tapıyor ve inanıyordu.
Fakat bir gün, ortada hiç sebep yokken birdenbire daldığı rüyalardan uyandırıldı, mukadder olan ficiyi son zerresine kadar tattı.
Uğruna kâinatlar yarattığı Nedim, onu öyle yaralamış, öyle canevin-den vurmuştu ki... Kum.?al, tunç renkli çehresinde daimse titriyen müstehzi gülüşü derinleştirerek, kalın etli dudaklarını beyaz dişlerl-le ezerek, genç kızın yij.züne tükürür gibi, ağır tahammülsüz ithamlar da bulunmuştu. Onu; İrislerinin esh ri, heveslerinin düşkünü bir mahlûk olarak tanımış, h,nr rastladığı erkeğin kollarına atılabilecek kadar- iıfetsizlikie .damgylamıştı. içinde kalp yerime, bir avuç, hissizleşmiş, kokmuy et parçası ta-
şıyan bu insan zannetmişti ki; bugün genç kızlık gururunu ve ailesini unutan Mahinur, yarın bir başka sevdaya belbağlıyacak yıllanmış bir çapkındır... Genç kız, ona, kendisin anlatmamış, yediği iffetsizlik damgası altında ezilmiş, küçülmüştü. Vücudunda bir titreme, için-de daimi bir yanma duyuyordu.
Demek, her renkli rüyanın sonu böyle bir hüsran, böyle bir gözyaşı deryasıyıdı.
Fakat zavallı genç kız bilmiyodu-ki, vicdansızca omuzlarına yükletilen bütün bu isnatlar, sadece bir terkedilme ve bırakılma bahane-siydi...
Halbuki Mahinur, sevmekle beraber hisleri daima temiz kalmış genç adamın kendisine yaklaştığı dakikalarda ellerile onun sevgili yüzünü kapatmış:
— Yalvarırım beni bırak Nedim... diye inlemişti. Bırak, aramızda biraz olsun bir hicap perdesi kalsın. Eğer, hicap denen o hissi alnımdan büsbütün sıyırıp kaldırırsan, benden her şeyi bekliyebi-lirsin artık.. Hicabını kaybetmiş bir genç kız bütün fenalıkları yapabilir dostum...
Ne yazık ki yalvarmaları boşa gitmiş, kulaklarida ebediyen uğuldayacak bir ses kalmıştı:
— Seni seviyorum Mahinur... Hem de hayatta hiç kimsenini sevmeyeceği, sevemiyeceği kadar çok seviyorum seni...
Ve en son dakikada, günlerdir aynı sahte sevgiyle titreyen bu ılık ses, birdenbire kabalaşmış, hoyratlaşma bir kırbaç gibi onda kapanmaz yaralar açmıştı.
Seni bir gün bile sevmedim, sadece arzu ettim anlıyor musun Mahinur?.. Çünkü sen benim hayatıma karışan ilk çehre değilsin.. Kendi toprağında terkedilenlerin yedincisin ve eminim ki sen de onlar gibi ancak, vicdanımda küçük bir azap bırakarak çekilip gideceksin. Seninle arkadaş olduğumuz günlerde, benim üç genç dostum vardı. Fakat nedense onları terket-tim ve bundan sonra da hayalimde hiçbir kadın çehresinin yer almamasına karar verdim.
Genç kız, hayattan bütün nasibini almış insanlar gibi, başı önünde evine dönmüş, o akşam gidenle beraber batan güneş, onun için bir daha doğmamıştı. Ruhunda her an biraz daha alevlenen bir ateş vardı:
— Sen Yedincisin Ivlahinur...
İşte bu sözü bir türlü unutamı-yordu. Uzun kirpiklerinden sızan yaşların her damlasında, her gün biraz daha solan çehresinde yedinci olmanın verdiği ızdırap hıçkırıyordu.
Araya giren uzun aylar gözlerindeki pınarı kalbine bağlamış, ona, içten eriyip tükenmeyi öğretmişti’ Gülmeyi unutan beyaz kavruk dudaklarında daima titreyen bir çizgi, acısını gurur şekline sokan bir gülümseme vardı. Kimseye bir şey sezdirmeden, acılarile başbaşa, kendi içinin dünyasında yaşıyordu.
Nedimi bir daha hiç görmemişti. Yalnız bazı arkadaşlarından, yedi rakamının üzerinde pek çok sayıların devrildiğini duymuş, onun safahata giden hayatına içi sızlayarak yabancı kalmıştı. Demek sevdiği insan kendisinden sonra, daha pek çok tecrübesiz kalbi ezerek,
onları da neticede hüsranın kucağı-ne fırlatmış, verdiği sözü tutmamış-
Fakat hayatta karşılığı ödenmeyen kaç borç tasavvur edilebilir ki...
İşte nihayet Nedimde, emelleri nin peşinden koşmaktan usandığı hayallerini her gün değişen çehrelerle süslemekten yorulduğu bir gün dü, hissesine düşen acıyı çekmeğe başlamıştı. Kırdığı ümitlerin, söndürdüğü genç emellerin inkisarı ile havaya açılan elleri, onu her an biraz daha boğmuş ve beklenilen akıbetle yüzyüze getirmişti. Vicdanının sesi, alevden diller gibi ıslıklar çala çala yükseliyor, amansız bir dert, sonsuz zannettiği gençliğini yataklarda eritiyordu. Etrafında dolaşacak candan bir yakın, acıdan kıvrandığı dakikalarda bir yudum su verecek müşfik bir çehreye, yaşama kuvveti aşılayacak sevgi dolu bir sese hasret çekiyordu.
Kirli birer mendil gibi, haftada bir fırlatıp attığı dostlarının içinden hâlâ kendisini seven bir kimsenin bulunup bulunmadığım düşündüğü ve bir zamanlar ince uzun par makların sevgiyle okşadığı kumral başının şefkatsiz, ümitsiz, tesellisiz yastıklar arasında çırpındığı bir gecede, nemli bir el hastanın solan gözlerini kapamış, mazide çok iyi tanıdığı bir ses, kudretinden bir şey kaybetmeyen sevgiyle konulmuştu:
— Nedim... Benim sevgili dostum, aç gözlerini... Ben geldim..
Nedim, kumral kirpiklerini aralamış, kıvılcımlanan kahverengi bakışlarım son defa, ziyaretçisinin yüzüne çevirerek bir şeyler söylemek istemiş, fakat dudaklarından ancak bir kelime dökülebilmişti:
— Mahinur...
Bir zamanlar hakiki bir çılgından başka bir şey olmıyan bu zavallı insan, tertemiz sevgisi gibi son nasibini de YEDİNCİ'nin ellerinden almış, siyah tabutunun arkasından sadece Mahinur ağlamıştır.
Türk Yüksek Ziraat Mühendisleri Birliğinden:
Birliğimizin yıllık âdi Genelkurul toplantısı 14 Ocak 950 Cumartesi günü saat 15.30 da Halkevinde yapılacaktır. Üye meslekdaşların teşrifleri ni rica ederiz.
Yönetim Kurulu
Gündem:
1) Genelkurula bir reisle iki kâtibin seçilmesi,
2) Yönetim kurulu raporunun o-kunması,
3) Murakiplerin raporunun okunması,
4) Yönetim kurulnun ibrası,
5) Yönetim kurulu ile murakıpların ve Haysiyet Divanının asıl ve yedek üyelerinin seçilmesi,
6) Düek ve teklifler. (49)
Genel Kurul Toplantısı
Cemiyetimiz yıllık Genel Kurul toplantısı 22.1.1950 Pazar günü saat 15 de Halkevinde yapılacağından Sayın üyelerimizin teşriflerini rica ederiz.
Söğütlüler Yardım Cemiyeti
GÜNDEM :
1 — İdare Heyeti Raporunun okun-
2 — Tüzükte değişiklik
3 — Yeni İdare Heyeti ve Murakıp seçimi.
4 — Dilekler. (80)
Satılık KAMYON
Amerika Büyükelçiliği, 1943 mo deli 1 1/2 tonluk, Ford kamyonu sa tılığa çıkarmıştır. Teklifler 20 O cak 1950 gece yansına kadar kabu) edilecektir. Büyükelçilik her hangi bir teklifi veya bütün teklifleri red detmek hakkını muhafaza eder.
(55)
Samanpazarı Askerlik /4qz)«\ Şubesi Başkanlığından ' '
1 — 931 doğumluların ilk yoklamaları 1 Ocak 950 den itibaren 30 Haziran 950 tarihine kadar yapılacaktır.
a) Yerli ve yabancılar ikişer fotoğraf, nüfus cüzdanları,
b) Yabancılar ayrıca ikamet teskeresi getireceklerdir.
c) Bu meyanda ihtiyat erat yoklamaları da 31 Ekim 950 tarihine kadar yapılacaktır.
2 — Bu süre içinde yoklamalarını yaptırmayanlar hakkında As. Kanundaki ilgili maddesi uygulanacağı ilân olunur. (64) - (13)
Kırşehir Öğrenim Gençliğine Yardım Derneği Yararına
KIRŞEHİR GECESİ
13 Ocak 1950 Cuma saat 20.00 de
HALKEVİNDE
Biletler; Belediye yanında Yeşil Gişe ve Çocuk Esirgeme Kurumu üstünde Gülşehir Gişesinden temin edilebilir. Fiyat: 250 kuruştur. (82)
"t
Basın - Yayın ve Turizm
Gene! Müdürlüğünden:
(Asım Bey - Giriftzen, Aspiras-yon, Assimilâsyon, Astronomi, A-sur . Babil Edebiyatı, Asur Sanatı, Asya) maddeleri İncelenmekte ve Asya kıt’asına ait bir çok renkli haritalar bulunmaktadır.
İnönü Ansiklopedisinin son çıkan bu fasikülleri de 200 er kuruş fiyatla bütün kitapçılarda satılmaktadır.
1 — Genel Müdürlüğümüzce hazırlanmış olan takriben 7 - 8 formalık iki renkli, Türkçe, İngilizce ve Fransızca izahlı 15.000 adet albümün baskı ve cild işi pazarlıkla yaptırılacaktır.
2 — Muhammen bedeli 38.400 lira ve kati teminatı 5.760 liradır.
3 — İhale 14 Ocak 1950 tarihine tesadüf eden Cumartesi günü saat 11 de Çankırı caddesinde Nurettin Baki Ersoy apartmanında Genel Müdürlüğümüz Satınalma Komisyonunca yapılacaktır.
4 — İhaleye iştirak edebilmek için ofset tesisatlı matbaa sahibi olduğunu ve persateeli arasında Avrupada ofset baskısında tecrübe gör müş bir mütehassıs bulunduğunu ve matbaasının Ticaret Odasına kayıtlı olduğunu tevsik edecek belgeleri komisyona ibraz etmek şarttır.
5 — Daha fazla izahat ve parasız şartname almak istiyenlerin ay-
nı binada Genel Müdürlüğümüz İdarî İşler Müdürlüğüne ve taliplerin muayyen gün ve saatte istenilen belgeler ve kati teminat makbuzile birlikte Komisyona müracaatları ilân olunur. (19) - (133)
Yayın
Çankaya As. Şubesi Başkanlığından
(1807)
1931 doğumlu olup şubemiz bölgesinde oturan yabancılarla şehir içindeki mahalle yerlilerin ilk yoklamalarına başlanılmıştır.
İkamet kâğıdı, ikişer fotoğraf ve fotoğraflı nüfus cüzdanlariyle birlikte Pazartesi ve Cuma günleri şubeye başvuracaklardır.
Yoklama 30 Haziran 1950 günü akşamına kadar devam edecektir. Yerli köylüler için ayrıca ilân edilerek yoklamaları için köylere çıkılacağı yayınlanır. (100) (15) 1
...............1 )
Şık Avizeler
Nadide Porselen sofra takımlan
ENGLISH ELECTRIC BUZ DOLAPLARI
Avrupadan getirdiğimiz görülmemiş hediyelikler
Amerikan Gaz Sobaları, Gaz Ocakları Çamaşır Makineleri
Bilûmum Mutbak ve Salon Eşyalariyle Süslü Salonlarımızı ziyaret ediniz.
Hiç bir yerde şubemiz yoktur. Telefon: 14671 (1591)
DIŞ TABİBİ
HALlD SUNGUR
Çantandaki muayenehanesini Anafartalar Vakıf İş Hanı kat L No, 115 e nakletmlştir.
(1579)
Sahibi ve Başmuharriri MÜMTAZ FA*K FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiilen İdare eden: Hikmet YAZICIOĞLU
Dizildiği yer: ONAN MÜRETTİPHANESİ
Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
Müzik görüşleri
AYLIK MÜZİK DERGİSİ
4 üncü sayısı zengin yazılarla çıktı.
Bayi ve Kitapevlerinden temin edilir.
Çıkaranlar:
Nüvit Beriker - Mithat Fenmpn
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRODA
Bu akşam saat 20 de
BİR KOMİSER GELDİ
Piyes 3 Perde
Yarın akşam saat 20 de
İki Opera birden
P. Mascagni’nin Köylü Namusu (Cavalleria Rusticana) Opera 1 perde
R. Leoncavallo’nun Palyaço S. (Pagliacci) Opera 2 perde (Öğretmen ve Öğrencilere)
15 Pazar akşamı ayn rol tevzi-atile ikinci ilk temsil.
14 Ocak Cumartesi saat 15 de
Cumhurbaşkanlığı F. Orkestrası
4. Filarmoni Konseri
KÜÇÜK TİYATRODA
Bu akşam saat 20 de ANTİGONE
ve
Scapin’in Dolapları (Öğretmen ve öğrencilere)
15 Ocak Pazar 11 de
YILDIZ ECE
Masal 6 Tablo (Velilerle Çocuklara)
Büyük Tiyatro Tel: 10370-40 Küçük Tiyatro Tel: 11169
ZAFER’in Abone Şartlan Memleket içi
Memleket dışı
12 ylık ................... M lln
6 » ..................... 80 )
3 » 16 »
ZAFER’in İlan Şartlan
Baslık ................... 16 Ih
2 ve 3 UncU sayfada cm... 4 •
Devamlı ilânlar için hususi tarife tatbik edilir
Oateteue uönderilan evrak ve unlar negrediMn edilmıM iade edilme».
İlanlardan mesuliyet kabul edilme*
.«0

Comments (0)