SALI
13
OCAK
1948
Onuncu Yıl
No. 3195
İdare: NuruoanMuüye No. İT Tel adreel: «YENİ SABAH» İSTANBUL Telefon: 20785
8AYI8I HER YERDE
ABONE BEDELİ
Türkiye
Senelik
6 aylık
3 aylık
1 aylık
2800 Kr. 1500 »
800 »
300 »
Ecnebi
5400 3800 1000
600
Kr.
>
>
>
10
KURUŞ
r
SAYFA
Bize isteyen Gafîl, Dileyen Kötümser Desin, Ne Yapalım
r
ss
t —---------------------------------------------— ——
«A. E. Yalmanın câlî zafernamesinde, yerinde kullanmaya dâvet edildiğimiz hürriyet nimeti, acaba iktidarın lütfen ihsan buyurduğu fakat dilediği anda da geri alıvereceği hürriyet midir?
Danıokles in kılıcı gibi, sallanan antidemokratik kanunlar kaldırılmadıkça hürriyet muharebesi kazanılmıştır diye milleti avutmak elimizden gelmez
BİR, iki gündenberidir, bir sabah gazetesinde, yine acaib iddialar ileri sürülmeğe başlandı.
Meğer kimsenin haberi dahi olmadan, hürriyeti elde etmekle alâkalı mücadele safhası esas itibaıile tamamlanmış, hattâ «bununla alâkalı
300 MİLYON TASARRUF
* * *
------------------------T--------------------------------------
Gün geçtikçe artık açıkça anlaşılıyor ki, Halk Partisi hükümetleri en ufak bir halkınına hareketi yapmaktan ve teşebbüse geçmekten âciz bir haldedirler. Bu durgunluk devresi memleket için çok tehlikeli ve muzirdir. Bu atalet saf-I hasından sıyrılmak için seçim kanununu acele değiştirmeli,
reylerin gizliliği ve tasnifin aleniliği kabul edilerek yeniden umumî bir intihab yapılmalıdır
J
emokrat Partinin sayın başkanı Celâl Bayar, Bur -ada yaptığı geniş ve * memİeUeile deıtn akister uyandıracağında şübbe caiz olmıyan bir hitabede on gün evvel Büyük Millet Meclisinde Halk Partili ekseriyetin gayretile kabul edilen 194 S yılı büdee&inde 300 milyon lira tasarruf edilebileceğini söylemiştir. Okuyucularımız hatırlarlar, bu sütunlarda, bütün büdce konuşmaları günlerinde, inad ve ısrarla bu fikri müdafaa ettiğimiz için bu imkân ve hakikatin muhalefet partisi liderinin ağzından tekrarlanmasından büyük bir zevk duyu-yoruz( Çünkü Celâl Bayar bir gazeteci değil, bir devlet adamıdır. İktısad Vekâleti, Ticaret Vekâleti ve Başbakanlık gibi en yüksek mevkilerde bulunmuştur. Binaenaleyh bı zatın İlmî bir görüşle bu büdcede 300 milyon tasarruf yapılabilirdi demesi bir zan ve tahmin değil, bir realitedir. Hattâ Demokrat Parti başkanı, sözlerine ilâve ediyor: Bu tasarruf yapılırken, Halk Partisinin ve hükümetinin şimdiki gidişine de biç dokunulacak değildir. Yani bu tasarruf sadece fuzulî ve hesabsız yapılan harcamaların önüne geçmekle olacaktır. Öyle ya, yalnız Başbakanın mutfak, şoför ve uşak masraflarından altmış bin lira kısılsa, Cum hurriyaseti yat ve treninden ve maiyettekilerin maaş ve tahsisatlarından ayrı olarak verilen 150 bin liradan birer parça kesilse, yalnız bu fasıllardan bir milyonu aşan bir kırpıntı temin edilebilirdi. Bunlara milletvekilleri tahsisatına yapılan, son kısımların eklediği 2,5 milyon lira da ilâve olundu nıu, yaşadık. Bir kalemde, yalnız Meclis, Cumhurriyaseti, Başbakanlık tahsisatında dört milyonluk bir tasarruf kabil olurdu. Artık biidcenin diğer fasıllarındaki tasarruf imkânları bu ufacık başlangıçtan anlaşılabilir. Bunları yapmıyanlar ve yapmak istemiyen ler, şimdi bakanlararası bir heyet kurmıış’ar ve memurlar kadrosun-
YARIN|^
Denizcilik____
= Bahisleri
Kıyafet değiştirmiş harb gemileri —
Yazant
C. F iza Gemiseven
da tasarruf çarelerini aranııya koyulmuşlar. Gelin de bu hareketin Samimiliğine inanın!...
ıDcvUhit S(1.> 3,’ Sü., â dc>
T
meydan muharebesi kazanılmışa İmiş ve iş artık: (Filân kanunun tâdili, falan usulün değiştirilmesi gribi harb meydanındaki ganimetleri toplayıp depoya nakletmek» meselesine kalmışmış...
Hattâ dahası var: Kimsenin haberi olmadan sağlanan bu parlak galebeyi müjdeliyen kalem, itina ile hazırladığı zafername (!) nin bir yerinde:
«Ortalıkta bir haykırıştır, gidiyor: Hiçbir şey olmadı, hiçbir şey değişmedi, vaid değil icraat istiyoruz di-1 yorlar. Hiçbir şey mi değişmedi? İcraat mı yok? İki buçuk sene gibi çok kısa bir zamana aid hafızamızı şöyle yoklıyalım: İki buçuk yıl evvel ortalık hulûskârlık edebiyatile, bir taraflı resmî, bayat propagandalarla çınlıyordu. Vatandaş tiksiniyordu. Fakat ağzını açamıyordu.
(Devamı Sa.,,3: Sü., 5 de)
Meclisin Dünkü Toplantısı
Avrupada kamplarda bulunan yurddaşlarımız
t
Dışişleri Bakanı dün bu hususda izahat verdi, M. K. mahkemeleri lâğvedildi
r
Kenan Öner i
in “Vatan,,a verdiği cevab
t
J
t
“Bu adam, vaziyeti fe- ti şada götürecek müta* m lealarla gazetesinin > sürümünü artırsa bile, > memleketine fenalık S etmektedir
Profesör Kenan öner
«Vatan» gazetesi, on beş günden-beri; D. P. 11 Başkanı Kenan önerin istifası hakkında, ortaya
(ortada)
Neomeddin 8adak
takrir cahlblerinden Said
Koksal, Feridun Fikri Düşüncel
Dışişleri Bakanı
(Hususî) — Yılbaşı olan Büyük Millet saat 15 de Kâzım
Ankara: 12 tatili yapmış Mecliai bugün Karabekirin başkanlığında toplana
rak çalışmalarına başlamıştır. Evvelâ gündemde bulunan eski Tekel Bakanı Suat Hayri Ürgüplü hakkında Tekel genel müdürlüğü binası yapımındaki yolsuzluk dolayı-sile gelen Başbakanlık teskeresi okunmuş ve söz alan İhsan Yalçın bu işin de diğer işlerle olan münasebeti dolayısile eski komisyon tarafından tetkik edilmesini teklif et miştir. Başkan arzu edenlerin eski komisyon üyelerini seçebileceklerini bildirmiş ve 5 kişilik komis-(Devamı Sa., 5; Sü., 1 ae>
İzmit Belediye
Reisinin muhakemesi devam ediyor
i ün şehrimizde yapılan duruşmanın tafsilâtı
Fevzi Burgu adında bir şoförün müteahhid Zeki Akboyetten elde ettiği biı otomobile nizam harici plû-(Devamı Sa., S; Sü., 5 de)
Adnan Mende/es, Demokrat Partinin ziyafetlerinden birinde
“ Asîl Türk Milletinin kaderi, gerilemek, sıkıntı ve iztırab çekmek olmamalı idi...,,
“Türk Milleti haklarıma feimier taraf tadan ve ne şekilde hen»iz verilmemekte devam oinndnğnnn İyi bilmektedir
t
İ
bazı
. (Devamı Sa„ 5; Sû., 6 aut
D, P- Teşkilâtının “Vatan,, a hücjmu
-------o-----—
Vatan gazetesinden, neşriyatını mertçe açıklaması isteniyor
Dün Taksim Demokrat Parti Bucağının ve 7 ocağın isimlerini taşıyan aşağıdaki mektubu aldık:
Demokrat Parti İstanbul Başkanı-nm idare kurulundan istifası dola (Devamı Sa., 5; Sü., 5 de) |
Adana, 12 (Telefonla) — Demokrat Parti kurucularından Adnan Menderes buradaki halkla temas ve hasbıhallerine devam etmektedir. Adnan Menderes bugün, Demokrat
Parti merkezinde en aşağı 15 bin kişilik bir halk kütlesine hitab etmiş, I nutku sık sık alkışlarla kesilmiştir. " Adnan Menderes çok uzun olan bu (Devamı Sa., 3: Sü^ 4 de)
—...... — 1 — ■■■■ ■ .............. ■
i
rtn
Lir Orman Müfettişinin Acaib Müracaatı
evekkeli ormanlar
Gönül ne kadar arzu ederdi ki, bu kadar basit ve açık olaylardan ahkâm çıkaran müfettiş, m man işletmelerindeki yolsuzluk-hassasiyeti göstersin.
«Sayın bayım, Bendeniz orman genel müdürlü ğü müfettişlerinden Nizameddin Akovayım. Muteber gazetenizde' bir müddettenberi ( Orman yolsuz lukları» mevzuu altında neşredilen (Devamı Sa., 5; Sü., 3 de) 1
lar hakkında da o titiz
Ankarada, (Avrupa) otelinde Orman Müfettişi Nizameddin Ako-va imzalı bir mektub aldık. Bize mahud orman yolsuzlukları ve (Nazım Batur - Şevket Raşid Ha-tiboğlu sistemi) ne yeniden temas fırsatını sağlıyan - bu mektubu, hattâ tek harfini değiştirmemeğe dikkat ederek, aynen neşrediyoruz:
ÂKVİMDEN BİR YAPRAK]
T
C. Bayar |
Bursadan
ayrıldı
D. P. Başkanı ayın 25 inde Eskişehir ii kongresinde bulunacak
Eskişehir, 12 (Hususî) — CelA.l Bayar bugün Bursadan saa: 10 da ayınmış ve Inegöle gelmiştir. Ine-gölde muazzam bir kalabalık vardı. Celâl Bayar kısa biı hitabede bulundu Yolda ellerinde bayrak ve buket buh nan köylüler kendisin: karşılıyor ve kurbanlar kesiyorlardı. Pazarcı k nahiyesinde kasabanın hududunda halk kurbanlar keserek Celâl Baya-rı karşıladı ve beraberce Cumhuriyet (Devamı Sa5; 5 de
■9
Miistâfi Başkan, Üniversite Senalocuuun bu husustaki düşüncesine hürmeten çekilmiş olauğuvu söylüyor.. Atıf ödülden sonra İstanbul C.
H. P. il idare kurulu başkanlığına Prof. Fahreddin Kerim Gökayın seçilmesi, gerek siyası ve gerekse üniversite muhitinde dedikodulara sebebiyet verdiği malûmdur.
Fahreddin Kerim Gökay, «profesörler siyasî partilere girebilecekler, fakat icraî mahiyette vazife alamıyacaklardır» tezini ilen sürerek 5 Ocakta bu hususta bir toplantı yapan senatonun verdiği karar üzerine, bu karara hürmeten C. H. P. İstanbul il başkanlığından affını istemiştir.
11 başkanlığından istifası hakkın da Prof. Dr. Fahreddin Kerim Gökay, bir arkadaşımıza şu beyanatta bulunmuştur:
«Bilindiği üzere geçen yıl vilâ-
/
kömür olduğuna diğer müessese-
kısa gecelerde eksiliyor ınu? Bizde bir kore dokuza çıkmasın... Ondan sonra artık bir daha sekize inmez.
h Alâkadarların bu zam
E j ma **arşı verecekleri _____________ I covab hazırdır:
efendim? İdıre etmi-
yet kongresi beni idare heyeti ü-(Devamı Sa., 5; Si)., 6 da)
C. B. P. fl Başkanlığından istifa eden Fahreddin Kerim
Ankara Rus sefaretinden Moskovaya çağırılanlar
İkinci kâtiplerden H osanuj un i eşi de dâv te icabet etmiyor
Ankara’ 12 (Hususi) — Sovyet’ Rusya m n iç durumuna aid muhtelif yabancı kaynaklardan verilen bir (Devamı Sa., 5; Sü., J de/ j
ranıvaya, elektriğe zaınmodi-leceknıiş! Gazeteler bu kadar yazıyorlar. Fakat bolki bu
zam vapur, tron. su üoretlerıno de teşmil edilir. Neden edilmesin? Zammın sebebi göre kömürle ışliyen
lor do bundan hisselerini almalıdırlar.
Zaten bunu şimdiden tahmin etmek için kohanot sahibi olmağz lüzum yoktur; bir kore zam başladı mı? Arkası çorap söküğü gibi gelir.
Yine gazetolerde okudum: Elektrik ihbariyelerinde hor zamandan fazla kilovat görülmekte ııniş. Elektrik idaresi buna sebeb olarak gecelerin uzunluğunu ileri sürmüş. Geceler 1947 senesinde her seneden fazla mı nazdılar? Yoksa İstanbul halkı:
Şeb-i- yeldâyı muvakkitle müneccim ııc bilir. Mübtelây-ı- gama sor kim geceler kaç saat* diye elleri şakaklarında sabahlıyorlar mı?
Sonra bir nokta daha var. Elekrtik
*.uı * p*ftierde artıyor da
değil; siz idare ede-
(Armator) var. Bir-
banliyölerine vapur
— Ne yapalım yor.
A
İdare etmiyor iniyorsunuz.
Tanıdığını bir gün bana:
— İstanbul
işletiliyor. Köprüden Kadıköyüne gidip gelme bilet parası kırk kuruştur. Bununla idare senede bilmem ne kadar zarar ediyor. Ben vapurcuyuın... Bu halkı gidip gelme on kuruşa taşıyacağım ve... Kâr edeceğim. Devretsinler bana hepsini... Haydi nazırım.
Zarar edon «işletme^ ışı dogildir. Zarar eden «idare» d»r. Daha doğrusu idaresizliktir.
Hiç bir zaınan bu işin başında bulunanlar :
— Acaba neden masrafı çıkaramıyoruz?
(Lütfen sayfayı çei: •
SAYFA: 2
İzmir İstiklâl Mahkemesinde neler gördüm?|
OkUYVCU
-w
»
Atatürk’e suikasdın tafsilâtı ve içyüzü
»İYORki
Tefrika No. 143
bir sos-Paşa o-kaldım. kongre
Yazan Ce Re
■e—«■ ■■■ M «w^ı -
— Nesil seciye ve ruhta olduğunuzu millet görsün, asıl dâva ile bunların alâkası yok? Nasıl gittiniz îstanbuldan çıktınız anlat9
— Torpido île gittik sonra Enver Dasa, Azmi. Bedri boyler geldi. Enveı paşa «Bunları ben getir dim» dedi. Sivastopola gittik. Çıradan Berline gittik. Paşa tanıdığı rical ve gazetecilerle memleket hakkında cereyan uyandırmağa çalıştı. Sonra Hollandada yalist kongresi aktedildi. raya gitti, ben Berlinde Nesim Mazilyah efendi
reisini tanıyormuş, Ermeni mes’e-lesi haJ(Kinda Talât paşanın malûmat vermek istediğini söylemiş. Paşa bunun üzerine gitti. Bu adam da Londrada Ermenilerin tezvirat yapmalarına mani olmuş.
— Orada siyasî olarak memleketle alâkası olan faaliyetinizi anlat?
— Kütahya mebusu Nuri bey oradaki faaliyetini reis paşa hazretlerine arzetti.
— Ne teşkilâtı yaptınız? tslâm ihtilâl cemiyeti gibi?
— Enver paşanın çıkardığı iş diğer mazlum akvam adamları ile Talât paşa temas etti. Memleketimiz ne mümkün ise yapınız da, iti-âf devletlerinin bizimle uğraşmağa vakitleri kalmasın, diyordu. Enver paşa sonra geldi bu ihtilâl teşkilâtını anlattı. Talât paşa da bunu ben daha evvel yapmıya başladım dedi. Maksadı hariçteki faaliyetle Türkiye üzerinden hücumları ref’ etmekti.
— Merkezi umumî kimlerd;?
— Reis Enver paşa idi. Talât paşa merhum âza idi. Bendeniz, Doktor Nâzım, Baha Şakir, Şekib Arslan, Cemal Azmi, Azmi beyle, Doktor Fuad bey de âza idi. îtal-yada da bir merkez yapıldığını Vehib paşanın orada olduğunu biliyorum.
— Moskova, Bakû seyahatinizi söyleyiniz ?
— Bakûda enternasyol kongresi varmış. Enver paşa oraya gitti Ben Boründen hiç dışarı çıkmadım, Talât paşa ile beraber kaldım.
Bir de Batumda kongre yaptılar.
— Evvelâ diğer mes’eleyi arze-deyim: Bu tslâm cemiyetinden hükümeti milliyenin de haberi vardı. Talât ve Nâzım beyler Ruayada bulunmak üzere gidecekler ve Anadolu zayıf olursa Enver paşa da girecek ve yardım edecek, Enver paşa Rusyaya gideceğini Talât paşanın vefatından bir ay evvel haber verdi. Enver paşa yardım etmek için Anadoluya girmek istedi. Hattâ hükümet müsaade etmeseydi bile girmek isterdi. Talât paşa bunun mahzurlu olduğunu söyledi ve muvafakat istihsali lâzım geldiğini anlattı. Enver paşa: (Böyie bir taahhüt altına içirmem» dedi. Ben Anadoluya gideceğim, diye ısrar etti. Bundan sonra Ta-
lât paş*ı vefat etti. Sakarya mu-zafferiyetini haber aldık. Artık Envoriu gitmesine de lüzum Kalmamıştı. Ondan sonra onlar Ba-tumda bir kongre atdetnıişlcr. En ver paşa, Küçük ” .t bey, Halil paşa, Nâzım bey. . j kongre mukadderatını haber aldık. İtf'had ve Terakki namına hareket hakları olmadığını kendilerine yazdık.
— Hacı Sami Berline geldi mi9 Ve sizinle görüştü mü?
— Evet.
— Enver paşa ile beraber gitti >
— Bilmiyorum. .
— lthhad ve Terakki namıhâ hareket etmekte Baha Şakinn l’k ri ne idi?
— Kimsenin hakkı yok derdi.
— Sız de lttilıad ve Terakki teşkilâtı yapmağa tarafdar olduğunuz için sizden ayrılmışlar?
— Katiyven efendim, yalan soy İçmişler.
— Talât paşa memleket dahi* ünde siyasî hususat için mahrem olarak kimlerle muhabere etti9
— Bı’miyorum. Bazı kâğıtlar a-lırdı. Amma böyle işe müteallik değildi.
— Kimlerden?
— B r kere Ali tlısan beyden geldi temsili mesleki hakkında, bir kere de Küçük Talât beyaen geldi. O da Halk Şûraları progrımı hakkında idi.
— Faaliyete geçeceklerini yazıyor mu idi?
— Hayır.
— Ankarada daha kimler yazıyordu?
— Bumiyorum.
— Nail yazdı mı?
— Hayır.
— E r şey daha kaldı. lttilıad ve Terakki mühürlerini Enver paşa Berlinde mi tedarik etti?
— Bilmiyorum.
— Şimdi mühim bir meşe e soracağını: Talât paşanın îngilizlede teması rasıl olmuştur?
— Talât paşa ttalyaya konferanslar oluyordu. Londra Konferansından evvel Kont (Sforça) ile görüşmüş. Ben size müzaheret edecek mevkideyim demiş,
— Talât paşa kendi namına hareket ediyordu?
— Esasen paşa herkese: «Bor Talât paşadan başka bir şey değilim» diyordu.
(Devamı var)
id:
Milli Eğitim Bakanlı ğının dikkat nazarına
Ötpûenberi maarif seven. tnliRİlo meraklı çoeııklannıt-zın aı*>ulannı yerine getirmek ürere yedi köyün birleş-mesiyle ve kadın ve erkeklerimizin gece gündüz çalışma-sfle yirmi boş metro uzunluğunda on beş metre genişliğinde be* dershaneli kârgir bir okut inşasını 1936 da baş layvp 1937 senesinde bitirdik. Okııt a571 i sene iki yüzden başlamak üzere 1940 senesine kudur 400 talebe mevcudu na ve üç öğretmene kavuşmuştu. Şimdi ise teessürle ve elemle görüyoruz ki yekûn, sekiz sene evvelkine nazaran daha fazla olacağı yerde maalesef 5 üz elli küsur gibi nis-betsiz bir duraklama noktasındadır.
Sebebi ise, yedi köyün mor kezi bulunan böyle bir okulda h'r başöğretmenin bulunmasıdır. Tabiidir ki bir öğ-retınetiıı yüz elli kişiden fazla talebeye ders vermesi gayrı kabil ve müşküldür. Hiç ol mazsa muayyen bir ücretle kaza veva vil&yet özel idaresinden verilmek üzere bir vekil öğretmen tayin ettirilmesini vo çocuklarımızın, bir tekil öğretmen olmayışı yüzün den tahsillerinin sekteye uğ-nunar.:a*ı dileğimizin gazeteniz vasıtasile de yayınlanmasını rica ediyoruz.
Çııyell Kazası Büyük köyünden Mehmed Bilgin
★
FATİH KAYMAKAMLIĞININ DİKKAT NAZARINA.
Fatih Babahasan mailesi Selimpaşa yokuşu No. 12 ha nede rnâstecir sıfatile ikamet etmekteyim. İki üç aydan beri erimizin ana lâğamı mecrası takınmış, pislik bahçede bir göl halini almıştır. Lüzum lu amcliyenin yaptırılması i-çin ev sahibine müracaatıma rağmen bu iş yapılmadığı gibi ana ınecra yolu da gösterilmemiştir.
Bu hal karşısında Fatih kaynıakamlığına müracaatta bulunduk. Ev sab yapıtarak ya ev masrafı kiradan şartlle beledi^ e yaptırılmasını isteu bu iş ııeticelenderllem
affün dolayvrile her au muhi timizde bir hastalığın zuhur etme* i pek mümkündür.
Umunu sağlık bakımından alâkadarların nazarı dlkkatl-celbi'tınenizi rica ederim.
Makbule Günışık
Anıerikadan satın
aldığımız gemiler
Denizyolları Umum Müdürü bir gazete tarafından ileri sürülen yolsuzluk iddialarına cevab veriyor
Dün bir gazete de Amerikadan satın alman altı yolcu gemisinin mübayaasında yolsuzluklar, olduğu, ve gemilerin tamir ve tadillerine nezaret etmek için gönderilen heyetler arasında anlaşmazlıklar bu lundugu bildirilmekte İdi.
Bu hususta malûmatına müraca at eden bir arkadaşımızla Devlet Denizyolları Umum Müdürü Yusuf Ziya Erzln, arasında şu mülâkat ce reyan etmiştir.
— Amerikadan satın alman yol cu gemilerinin mübayaasından, yolsuzluk iddiaslle sarfınazar edilmiş değildir ve bu yoldaki neşriya tın hakikatle hiç bir İlgisi yoktur.
Bunların tamirlerine ait şartna meler ve teferruat hazırlanmakta-dır.
Bu hazırlıklar bittikten sonra ta mir işlerinin en müsait şartlar dairesinde ihale ve iorası tabiidir. Ta mirleri başlayıp, biraz geciktiğin-
den bahsedilen gemiler bunlar değil, şilep ve tankerlerdir.
— Amerlkaya Aziz Derya kaptanın başkanlığında gönderilen heye tlnr kendisinden evvelki heyet tara fından mübayaa edilen yolcu gemi lerlnden bir kısmını beğenmediği ve bu husustaki mukavelenin bozul masını İstediği söyleniyor. Bu işle rt halletmek İçin Amerlkaya başkanlığınızda bir heyetin hareketin dan bahsediliyor.
— Amerlkaya bir heyetin gönderilmesi, bahis mevzuudur, fakat bu İş henüz formalite safhasındadır.
— Yine ayni gazetede, gemilerin bedeli olan üç milyon doların, dolar sıkıntı yüzünden ödenemedi-ği belirtiliyor ve esasen gemilerin gecikmesinin de hakiki sebebi bu i-mlş?
Yusuf Ziya Erzln, arkadaşımızın bu sualini cevaplandırmaktan İmtina eylemiştir.
13 OCAK 1948
HER SABAH\
Taksili hırsız
Savcılık ihmal
Üzerinde bulunan kağıtta «Gazeteler suçlarımı ilân ettikten sonra intihardan vazgeçtim» deniliyor
mi ediyor?
Yine mi zam ?
(Baştaraft i incide)
Diye etraflı surette düşünmüyorlar. Bir gün vaziyeti şöyle bir muhakeme etseler:
— Vapurlarda istiab hacmi diye bir şey yok; alabildiğine müşteri dolduruyoruz. Halkı oturtmak için mevki filan da hazırladığımız yok... Çoğu yolcu ayakta gidiyor. Vapurlarda istirahat esbabı olarak —en kalabalık zamanda bile— müşterilere çam sakızı gibi yapışan kahvecilerden başka bir şey mevcud değil. O halde bu kadar paranın nereye sarfeditdiğini bir ara-gak...
Deseler, öyle zannederim ki bu işin ipini altına kaçıran sebebi er birer birer meydana çıkar.
Trenler de öyledir. Ateş bahası... Buna mukabil izdiham saatlerinde ne haldeyiz? Her akşam yarışa iştirâk e-dilmezse Erenköyüne kadar ayakta kalmak zaruridir. Vagonların hem de birinci mevkilerin berbadlığı meydanda olmaca haydi oraya masraf ediliyor, diyelim; o da yok. Kapılar ijemez, camlar ekli... O halde bu para nereye gidiyor?
Gün, güneş hesab meydanda» Bu ış-de hesabsız bir hovardalık olaoak... mutlaka elzem varken lâzıma para sar (ediliyor; böyle ise bunun önünü zam la almak kabil değildir. Vaziyet esasından ıslahat ister.
ihtar veya ımek dan ıkat
Ta-
Mahalle halkının yakaladığı kavgacı —(o-------------
Eli ayağı bağlanarak polise teslim edildi
Gedikpaşada Esirci Kemalettin sokağında 6 numarada oturan E-tem dün sabah kiracısı Haydar ile kavgaya tutuşmuş ve sert bir cisim le sağ gözüne vurmuş, yüzünü de yaralamıştır. Haydarı dövdükten sonra dışarı çıkıp kaçan Etemi mahalleden bir kaç kişi 10 dakika kovalarmşlardır Nihayet bütün ma
ben ar. gö-
Bülend birdenbire doğruldu, şeytanca bir gülüşle ona baktı.
— Bülend kendisine vurulan tokadı affetmez küçük hanım. Vaktile seni cidden sevmiştim. Arkadaşlarla Çamlıca tepesine çıkma yanşı yaptığımız günden başlıyan hakiki bir aşk beni uzun zaman sana bağlamıştı. Fakat sen evvelâ beni seviyor göründüğün halde, sonradan, Turhan Beyle Avrupaya gidince beni büsbütün unuttun, hele dönüşte bana aldırış bile etmedim O zaman çok ıztırab ve acı çektim, senin kandan çok koştum ama senin
zün piyanondan başkasını görmü. yordu. Bazı günlerim oluyordu ki elime bir balta alıp size gelmek, piyanoyu parça parça etmek, seni de kendimi de kurtarmak istiyordum; faka* sonra, yavaş yavaş aklımı başıma topladım, içimi yakan ateşi sön dürdüm, onun yerine bir başka ocak tutuşturdum. Bu, intikam ocağı idi. Senden intikam alacaktım, bunun da çaresi sana kendimi sevdirmekti. Anlıyor musun?
Gene kız hayretten gözleri büyümüş, kıpırdamadan, nefes almağa bile cesaret edemeden ona bakıyor, bakıyordu. Bir adım atacak, bu alçak adamdan uzaklaşacak kuvveti bile kalmamıştı.
— tşte böyle küçük hanım. Sen! kendime bağladığımı gördükçe seviniyor. intikamımın lezzetini daha çok tadıyorum. Son görüştüğümüz
Şehremini Halkevinde bir konferans
Kumkapı ortaokul yardi rektörü O3man Tarım Şehremini Halkevinde İnönü savaşının yıldönümü miinase-betile bir konferans vermiştir.
Konferans, kalabalık bir dinleyici tarafından büyük bir alâka ile takıb edilmiştir.
haileyi heyecana veren bu kovalama neticesinde yakalanan Etem eli a-yağı bağlanmak suretlle polise tes Um edilmiştir.
Birkaç gün önce İhsan admaa bir şoförün 4 kişilik bir hırsız şe bekesi kurarak şehrin muhtelif yerlerinden soygunlar yaptığını ve nihayet ele geçirildiğini yazmıştık, ihsanın üzerinde yapılan araştırma da bir kâğıt ele geçirilmiştir. Bu kâ ğıtta Ihsan şöyle demektedir!
a - Hüsnü, Zihni, Burhan artla, rındaki 3 polis memuru beni yılba şında yapmış olduğum hırsızlığın faili olarak yakaladılar. Yakayı, Veznecilerde oturan sabuncu Feri din evinde güpe gündüz ele verdim. Fakat yakalanmamış olsaydım zaten bu sondu, artık böyle kö tü işler yapmayacaktım. Evimizde bulunan bütün eşyalar müdüriyete getirildi. Yakalandığım İlk gece in tihar etmeğe kalkUmsa da başar* madım. Gazeteler suçlarımı ilân ettikten sonra intihardan vazgeçtim. Şimdi sahip olduğum, taksiyi satmayı düşünüyorum. Satış para sından bin Lirayı k^kardeşlme iaşe si için verecek üst tarafım da kendim hapiste yiyeceğim!.
Bir motosiklet kazası
Taksimde Sıraselvilerde blllûr sokağında 2 numarada oturan Ö-mer Lütfü idaresindeki 88 plâka sa yılı motosiklet evvelki gün Beyoft-lundan geçerken şoför Özdemirin idaresindeki taksiyle çarpışmıştır. Müsademe neticesinde Ömerin sağ bacağı kırılmış ve motosiklet parça lanmıştır. Yaralı Beyoğlu hastaha nesine kaldırdmış ve hâdisenin tahkikatına başlanmıştır.
Örfî İdarede yarım kalan dâvaların evrakı ne zaman muamele görecek
23 Aralık 1947 tarihinde Örfi İdare nin kalkması üzerine ilga edilen 1, 2 ve 3 numaralı Örfi idare mahke melerinde karara bağlanamayan 400 e yakın dâva dosyası kalmıştı Bu dosyaların bir kısmının askeri mahkemelere, bir kısmının da asli ye cezalara tevdi edilmek üzere İs tanbul C. Savcılığına tevdi olunması gerekiyordu. Fakat bu dosyalar henüz C. Savcılığına gönderil memiş, dolayıslle sanıkların muhakemeleri gecikmiştir. B u dosyaların ekserisi şehrin asayişini bo zucu hareket edenlere aittir. Bu sa nıklar İçersinde mevkuflular da bu lunduğuna göre tam 22 gündenberi muhakeme edilmeksizin ceza evinde yatmaktadırlar. Bu vaziyetten müş teki olan bazı sanıkların akraba ve aileleri, bir dilekçe ile C. Savcılığına mü^caat ederek sanıkların du rumunu ve dâvalarının ne safhada olduğunu sormaktadırlar.
Fakat alâkalıların bu istidalara cevap vermeyip dilekçeleri esas ev raka raptetmekle iktifa ettikleri söylenmektedir.
— - (►------------
Bakırköy Doğumevinin bir senelik faaliyeti
Çocuk Esirgeme Kurumunun Ba kırköy doğum evinde 1947 yılı zarfında 2003 kadın ve doğum hastalıktan, 442 çocuk hastası 2447 has ta muayene ve tedavi edilerek yar dımda bulunulmuştur.
Aşk ve his romanı
Tefrika: 37
i
Muazzez Tahsin BERKAND
gfln bana artık bu vaziyetin devam odemiyeceğini söylemiştin. Bugün de son kararımızı vermek için buraya geldik değil mi?
Şeytanî bir kahkaha attı, Verdanın gitikee büyüyen gözlerinden kaçmadan devam etti:
— Senin fikrince benim üstüme düşen vazife budur: Hemen sana kollarımı açacağım; Verdacığım, benim bir tane sevgilim, seni seviyorum, artık hayatımızı birleştirelim!
Diyeceğim. Sen de küçük elini benim elime yeteceksin ve bir daha ayrılmayacağız. Değil mi?
Bülend tekrar tüyler ürpertici bir kahkaha ile güldü:
— Hayır, yanılıyorsun., çok yanılıyorsun. Bu beklediğin şeyi yapmı-yacağım. Çünkü seni sevmiyorum, sevsem de seninle evlenmem. Çünkü sen aslı nesli belli olmıyan bir piçsin! Ben, kızını Darülaceze kapısına bırakan bir orospunun...
Sözünü bitiremedi. Birdenbire, ne-
teden. geldiği bile anlaşılmıyan bir el kuvvetle suratına inmiştL
O' vakte kadar bir korku heykeli gibi hareketsiz duran Verdanın boğazından boğuk bir feryad çıktı.
— Metin!
Büyük tehlikeden kaçmak istiyen bir tavırla» ona doğru bir iki adım attı.
— Beni götür Metin! Allah rızası için beni bu alçak adamdan uzaklara götür!
Ancak, bir saniye için no olduğunu şaşıran Bülend hemen kendini top lanıağa muvaffak olmuş, ikinci bir tokadın inmesine meydan vermeden Metinin bileğini yakalamıştı.
— Çekil! Yoksa seni ayağımın altında pire gibi ezerim.
Metinin cesur ve müstehzi sesi şu
— Alçaklığını cevabı verdi: meğc kalkışma ol, git, bir daha
çıkarsan seni ellerimle boğanm. maHBB «aaMMoMonm« ■■ I M ■ I ■ n • -mj
kabadayılıkla ört-
çabuk buradan def Verdanın karşısına
Yılbaşı Piyangosu
—---------
Talihlilerin listesini bildiriyoruz
Millî Piyangonun Yılbaşı çekilişinde büyük ikramiyeleri kazanan ve bugüne kadar Milli Pıyongo Bü rötarına veya Ziraat Bankası Şubelerine müracaatla paralarım alan talihliler şunardır: ,
500.000 lirayı kazananlar:
Bu biletin Kastamonu'da satılan parçasını, Kastamonu Kız Enstitüsü beşinci sınıf öğretmeni Vecahet Bayer ve (14) öğrencisi ortaklaşa almışlar kazandıkları 125.000 lirayı aralarında paylaşmışlardır.
500.000 lira kazanan biletin bir parçasının sahibi İstanbulda Yeşil Direkte seyyar satıcı Ahmed Blr-baş, diğer parçasının sahibi ise yine istanbulda askeri posta 14946 Komutanlığı emrinde çavuş Mah-mud Akpınardır,
100.000 lira kazananlar:
Çankırıda İcra memuru Halit ve arkadaşları, İstanbul. Donanma Komutanlığı ikinci şube emrinde Teğme ^ahrl Kılkış, Burhaniye-nin ? ;ık köyünden Ali Kandi, 100.000 lira kazanan diğer iki par ça biletin biri İstanbulda diğeri İz mirde satılmış ve hasiplerl
henüz paralarım^ alır n şlardır.
50.000 lira kazananlar:
Tokatta yemenici Hasarı Hanlı ve Ortaklan, îsuanbulda Tophane Necatibey caddesi 238 numarada Fabrikatör Mehmed Mutuk, Taksimde Lâmartin caddesinde oturan ve fakat İsminin yayınlanmasını İs temeyen bir vatandaş. Bu vatandasın bileti tam olduğu için 50 000 lirayı da tam olarak almıştır.
40.000 lira kazananlar:
Tarsusta Sofular mahallesi 42 in ci sokakta şoför Ömer Delikli, koz Servi boyu Sonl tesisinde ylm Kunter, Ankara P. T. T. düdüğünde çalışan ve fakat nln yayınlanmasını istemeyen zat.
25.000 lira kazananlar:
İş Bankası İstanbul Şubesi Hukuk Servisi Şef muavini İhsan Güçlüer, Vaniköy İskele caddesi 36 numarada subay Faik Babacan, Kütahya’nın Şeydi Köyünde çiftçi Mehmed Ba$türk. Adananın Müminli köyünde Mustafa Koçak.
----------o----------
/ A A R ÎF r E
r •
Bey Ha-Mü-ismi bir
Mallimler Birliği kd.rasyonu kurul cak
İstanbul Muallimler Birliği, bir iki seneden beri muhtelif vilâyetlerdeki öğretmen dernek ve cemiyetlerinin teşekkülüne rehberlik et nıekte olduğundan bunların bazıla n Birliğin bir şubesi olarak çalışmak arzusunu göstermektedirler. Bu hal ve durum, İstanbul Muallim ler Birliğinin umumi ve fevkalâde bir toplantı yapmasını icab ettirecek bir önemi haiz olduğundan şim dilik vilâyetlerdeki meslek teşkllâ tının kendilerini İdare edecek bir hale gelmeleri beklenecek bir müd det sonra Türkiye Muallimler Birli ği fedarasyonunun kurulması konu su ele alınacaktır.
Bülend, küstahlığına ve ahlâksızlığına yakışacak kadar korkak bir adamdı. Metinle maO balamdan boy ölçüşemiyeceğinf de biliyordu. Onun kuvvetli kollan, demirden adaleleri olduğunu birçok vesilelerle görmüştü. Vaziyeti yine küstahlıkla mağa çalıştı.
— Buna hacet yok. Küçük la karşılaşmak şerefini sana yorum. Esasen, mademki
ettin, bizi gözetledin, bu görüşmenin bir vedâ görüşmesi olduğunu da işitmiş olacaksın. Onu sana bırakıyorum. Onun gibi bir kıza ancak senin gibi bir âşık yakışır: İçli, romantik, hülyalı ve pısırık... Tıpkı sen, yahut da
moruk... İkiniz de hu soysuz kızın karşısında ağzı açık durmuş iki budalasınız. Benden paso yavrum Ben olacağım kızın annsını, babasını, soyunu sopuııu tanımak isterun.
— Sus diyorum, sana!
Metin:n bir ok gjui fırlayan eli tek
kurtar-
hanını-bırakı-easushık
Turhan denilen o şar latan
rar Bölendin yanağına inemedi. Alçak adam alaycı bir kahkaha ile ve koşarak oradan uzaklaşmıştı. Ağaçların arasından, ıslık çalan btr sesle tekrar:
— Allah sana iki âşıkını bağışlasın Verda. ikisi de birbirinden mükemmel. Biri yüksek bir sanatkâr, öteki yüksek bir mühendis. Beğendiğini seç!
Dediğini işittiler.
Metin onun arkasından koşmak 1-çin bir hareket yaptı ama Verdayı karanlıkta yapayalnız bırakmak endişesi üstün geldi, durdu. Zaten g*enc kız varkuvvetile onun koluna sarılmış, yalvarıyordu:
— Allah rızası için beni yalnız bırakma Metin!
Gene adam, artık tamamile basan karanlıkta. Verdanın iki yıldız halinde parlıyan gözlerine baktı.
— Vah yavrucak, ne kadar üzüldün, nasıl hırpalandın!
Bu acıyan sözler, bu tatlı ses birdenbire Verdayı sarstı, o vakte kadar sıkışık duran sinirleri gevşedi, baş; Metinin göğsüne düştü. îçten gelen bir hıçkırık omuzlarını titretti.
Metin ateşli aşkını unutmuş gibiydi. Bu dakikada Verdayı en derin bir merhamet ve himave ile sarmaktan başka işleği yoktu. Onun sarsıla sarsıla ağlaması bütün başka hislerini, coşkun bir sel gibi, sürükleyip götürmüştü.
(Detanu var)
Galiba nazar değdi I eçen gün «Yeni Sabahı da, bir başarısı dolayıslie, Tekel genel müdürünü metheden bi( yazı çıktı: Silmem hangi memleketle faydalı bir satış mukavelesi imzalandığı ve yani bir sigara fabrikasının a-çılmak üzere bulunduğunu müjdelediği için bu zatın iş bilirliğinden bahso-lunuyordıu
Sayın Hüsnü Korlerin daha Nafıa Vekâleti müsteşarlığı zamanındaki ••bilirliğine yakından vâkıf bir emek-dar gazeteci sıfatıle hazrotin çalışkan lığını, mingayrihaddın takdir edenlerdenim, Ancak son takdir ve alkış gali* ba sayın genel müdüre nazar deydir-miş olacak kı uç gün içinde aldığım kırka yakın mektuhdan tam yedi tanesi sigaraların bozukluğundan şikâyet ediyor. Kantıcalı Bay Reşadın geçen gün «Okuyucu DTıyor ki > sütununda çıkan, yirmi beşlik sigaralar hakkrn-daki, manzum feryadnamesi de caba* sı.
Bana gönderilen şikâyet mektubla-rından hemen hepsi sigaraların mavzer fişeği gibi sert, tıkız ve içilmez-liklerinden bahsediyor. Hele bir tanesinde aynen şöyle denilmektedir:
«Piyasada mevcud en pahalı sigara nevi olan «Yem Harman» tiryakisiyim. Yirmi tanesine (75) yani tanesine (3) kuruş otuz para vererek satın aldığım bu sigaraların çoğu içîleıniye-cek kadar tıkız yanı toz olduktan başka tütünün harmanı da değişmiş ve sigaralar henüz lâyıkile pişmemiş ham tütünden yapılmış olacak kı ne o eski koku, ne de o eski içiş lezzeti kaldı. Bilmem sayın gonel müdür sigara tiryakisi midir, şayet tiryaki ise «Venl Harman» mı içerler? Fakat bu zatın emrinde ve teşkilâtında sigara nın ilerinin bozulup bozulmadığını kontrale memur insaf sahibi kimseler de ınl yok?»
G
★
Diğer bir mektuöda da şöyle deriliyor:
«Son günlerde paketlerden çıkan sigaralar sigara değil, mübarekler sanki sandal ıskarmozu. Hele yirmi beşlik paketlerin sigaralarından kadın saçından tutun da kıymık parçalarına, yo-şil yaprak kırıntılarına varıncaya kadar her şey çıkıyor. Bari Tekel genel müdürlüğüne tiryakiler adına şu teklifi yapın.» Yirmi beşlik sigaraları artık sigara paketi olarak değil de niyet kutusu olarak satılığa çıkarsın; onıın olun ki şimdikinden fazla para kazanır. Hele akıl edip de her pakerin içine :
Fİ içid vhii'di» n in»»
Yak çubuğunu -»aıanı ara! yolunda mânı koydu mu değme no...»
★
bir mekruh sahibi ise Tekel hayır dua ediyor ve diyor
o Hüsnü Kortelden rat- ol-
Başka idaresine ki:
«Allah
sun, iki cıhandş o kulunu aziz efrin; sayesinde tütün demlen zıkkımdan kurtuldum. Sigaralar düzelir diye bir sabrettim, iki sabrettim; baktım ki düzelmek şöyle dursun, gün geçtikçe sigaralar berbadtaşıyor, içilir halleri kalınıyor, ben de bîr nefes zehirli duman çekip fıtık hastalığına uğrtyaca-ğıma’tütünden vazgeçmeyi tercih ettim ve yaradanımm izniyle muvaffak da oldum. Alenî teşokkürîerimı iblâğa tavassutunu rica ederim Fıkracı...»
FIKRACI
D. P. Adalar kongresi
D. P. Adalar İlçesi yıllık kongresini, dün saat 16 da il merkezinde yapmıştır.
Yıllık raporların tasdikinden son ra; yeni idare heyeti ve başkan s« ç itmiştir.
T*FVIM
★
O C A K 1948
■---------o-.......
Eski ve yeni Tikrkö evleri hah kında bir konferans İstanbul Muallimler Birliğinden: Birliğimizin Terbiye Encümeni ta rafından tertib edilen pedagoji kc nuşmalarm beşincisi bugün saat 16.45 de Eminönü Halkevinde yük sek mimar Sedad Çetintaş tarafından verilecektir. Mevzuu (Sağlık ve terbiye zaviyesinden eski ve ye ni Türk evlerinin mukayesesi) olan bu konuşmaya herkes gelebilir.
★
I I;
138S
Rumi
K. evvel
31
13
SALI
1M7
Hicri
Reb.e\el
i
Kasım 67 — AY 1 — GÜN 13
Vakitler
Güne} Öğle İkindi Akşan Yatsı İınsâk
Vasati
S. D.
7
12
14
17
İŞ
s
23
23
49
03
40
40
Ezani
3.
2
7
9
12
1
12
D
22
21
47
I ENİ SABAH
OCAK
3U'
.1
4
Aıme haber
tabileri bin do
Türkiyaye Amerikan
yardımının
gayesi
a • —
İngiliz Başbakan teaa silciiinii son nu nun akisleri
Londra, 12 (AP.) — Bu sa-bahki gazeteler, Herbert Mor-rison’un Rusyeya ihtar n>alıi* yetindeki demeci üzerine hıuh-telif yorumlarda bulunmaktadır. Fakat bu arada en şiddetli yazı ( Daily de çıkmıştır.
Gazete bu vaziyet karşısında îngilterenin niçin hâlâ harekete geçıfı ediğini sormakta ve cDış siyasette hiçbir zaman, derhal karar vermek lüzumu bugünkü kadar kendini hisset-tirmemiştlr: demektedir.
İş partisi hükümetinin dış siyasetle parti siyasetini birbiri ı-der. ayııma.'’.ra biimed’ğinı ileri süren gazele , yazısına şöyle devanı vd yor:
Rusya nereye gittiğini pekâlâ biliyor. Ruslar dünyayı ko-nıiıhizm hâkimiyeti altına almak üzere yola çıkmış bulunuyorlar. Bu maksadla Fransada fesad çıkardılar, îtalyada ve Yunanistanda hâdiseler yarattı lar, şimdi de Ingiltere ile Anıe-rıkavı Şerlinden atmaya çalışıyorlar.
Amerikalılar da siyasetlerinde ne yaptıklarını bilerek adım atıyorlar. Onların gayesi komünizmi durdurmaktır. Amerikanın Yunanlstana, Türkiyeye yardımı ve Akdeniz filosunu takviyesi bu maksadla yapılmış hareketlerdir.» HİDDETTEN ZİYADE ELEMLE SÖYLENEN NUTUK
Londra, 12 (A.A.) — Herbert Morrison’un dün akşam Rusya hakkında söylemiş olduğu sözler bundan bir hafta önce Baş bakanın söylediklerinin aynidir.
Hiddetten ziyade elemle» konuşan Başbakan Muavini, PvUsyanm herhangi bir şey hususunda uzlaşmayı reddetmesin den yorulduğunu ve büyük bir hayal kırıklığına uğradığını spy lemiştir. Morrison harbin patlamasına sebebiyet vermek teh-A
İlkesini arzeden tahrib siyasetin •r
den Rusvanın vazgeçip yeceğini sormuştur.
Başbakan Muavini, hükümetinin Marshall en iyi bir şekilde tatbiki için Avrupada yapılacak tahkikata neden mâni olduğunu anlayamadığını, ancak bunun sebebinin dünyada’ sefalet ne kadar fazla olursa ihtilâlci komünistlerin muvaffakiyet ihtimallerinin o kadar fazla olduğu yolundaki eski ve kötü doktrin olmasından şübhe ettiğini söylemiştir.
geçemi-
Sovyet plânının
Iranda isyan tehlikesi -
Markos'a benzer eski bir
İranlı Komünist subayın basyadan İrana gidip isyan çıkarması bekleni yor*
Londra: 12 (A.A,) — ıcgraph ın Tahrandaki biri Sefton Delmer’in bildirdiğine göre, nasıl Markoz Kuzey Yunanla tanda bir isyan çıkardıysa, Iran or duşunun eski subaylarından ve müteassıp bir Komünist olan Rug-belin, de Rusyadan Kuzey Irana girerek orada bir isyan çıkartması nı Iranlılur 10 haftadan beri bekle inekteydiler. Rusbel, hâlen İranlIlar Azerbeycanlılar ve Kürtlerden müteşekkil olan ve şimdi Kafkas-yada Rus Azerbeycanlılan İle talim görmekte olan çetecilerin şefi bulunmaktadır. İranlılar bizzat ftus ordusunun da Rusbel’i takip etmesinden endişe etmektedirler.
Daily Te-özel muha
300 milyon
Tasarruf
Hürriyet var demeğe dil varmıyor
SAYFA:3
'4
Mişel, 4011in İngiliz lirasına hatıratını sattı
*1—1BBB—
“Eski Rumen Kralının malî
A. P. ise
vaziyeti pek de iyi olmamakla beraber,, teklifi reddettiğini bildiriyor
Lozan: 12 (A.A.) — Eski kral Mi şelin sekreterinin bildirdiğine göre. Misel. 40.000 İngiliz lirası mukabilinde hatıralarını yoyııılaması hu-t
susunda bir Amerikan dergisinin
yaptığı teklifi kabul etmiştir.
Laıısanne: 12 (AP) — Eski Rumen kralı Mişel, mali vaziyeti pek iyi olmamakla beraber, hatıralarını neşretmek için Amerikan tarafından teklif edilen 200 lan reddetmiştir.
Diğer taraftan Prenses hakkında henüz yeni bir yoktur; en son haberde, Prensesin «muayyen olmayan bir müddet için Lüksemburgda kalacağı bildirilmişti. Mişelin tasavvurları hakkında da kati birşey bilinmemekle beraber, eski kral ailesinin muhafazasına memur şahıslardan öğrenildiğine göre. Mişelin Prensesle buluşmak üzere hiç bir hazırlıkta bulunduğu görülmemektedir: Anne ile gizli bir randevu tesbit ettiği de zannolunmuyor.
Mişelin amcası Prens Nikola, ye geninin eskiden beri pek nıalujup ve kapanık bir çocuk olduğunu, son
hâdiselerin onun üzerinde büyük bir tesir bıraktığını, ancak bir müddet istirahattan sonra tama-nıile kendini toparlayabileceğim söylemiştir.
BABASI* NE DİYOR?
Lizbon: 12 (A.A.) — Lps: Eski Romanya kralı Carol dün, Lizbon da oğlu Mişelin tahttan feragati münâsebetile bir beyanname yayın lamıştır:
Carol, kral Mişelin tahtan fera-gata icbar edilmiş olduğu kanaatinde bulunduğuhu bildirmiştir.
Eski kral Carol, yeni kurulan Ru manya Cumhuriyetinin Avrupa 1-çln bir tehlike teşkil ettiğini ve Ru manyanın Sovyetler sistemine katılmasının Rumen milletinin ruhuna aykırı olduğunu açıklamış ve Rujnaayanın istikbal ve hürriyetinin bundan böyle medenî dünyanın zaferine bağlı olacağını ilâve etmiştir.
Cenevre: 12 (A.A.) — Eski kral Mişelin sözcülerinden birisinin dün akşam bildirdiğine göre eski kral Carol Lizbondaki beyanatım şahsî teşebbüsü ile ve oğlunun haberi olmaksızın yapmıştır.
(Başmakaleden devam)
Gün geçtikçe artık açıkça anlaşılıyor ki. Halk Partisi hükümetleri ou ufak bir kalkınma hareketi yapmaktan ve teşebbüse geçmekten âciz bir haldedirler. Bu durgun hık devresi memleket için çok tehlike^ ve mıızirdlr. Bu atalet safhasından sıyrılmak için seçim kanununu acele değiştirmeli, reylerin gizliliği ve tasnifin aleniliği kabul edilerek yeniden umumi bîr intibah yapılmalıdır. Milletin hakemliğine ve hâkimliğine ba? vurmak Lamanı gelmiştir. Meınldkelc yapılacak böyle bir müracaatın biz Halk Partisini iktidardan ıı-zaklaştıracak bir sonuç ile biteceğine İranmış bulunuyoruz.
İzmir Halk Partisinin bir kongresinde Halk Partili bir zat «Bir gün gelir de devlet hizmetinde çalışanla rn Iıesab vermeleri mukadder olursa» diye bir fikir ve dti-şliııce ortaya atmış. «C. H. P.» ci bu fikvi güya muhalifleri ilzam etmek içir, ileri sürmüştür. Hakikaten mnl beyanı kanunu yürürlüktedir. Ona uyularak bir Iıesab sorma giiıîii gelince bıı halden acaba Deınokıatlar mı, yoksa Halkçılar ıııı zarar görür, o zaman anlaşılır. Çeyrek asır bu memleketin hayat kaynaklarına el koymuş olanlar arasında mal beyanına çağrılacak şahıslar az değildir ve lıesahııu temiz vereceklerin sayısı pek çok olmasa gerektir. Onu şundan anlayo rıız ki, Iıesab vermesi farzolan A-tıf İnan, Iıesab vermemek ’çiıı yeri göğe karıştırdı, bütün arkadaşlarını tahrik etti, hattâ kendisi kendi lehine rey verecek kadar i-leri gitG.
Millet hizmetine nefislerini vakfeturş olanlar, çeşitli lııikıı-nıetlerde vazife almış bulunanlar daima hesablarını verecek olmalıdırlar.
Fakat bugünün dâvası, kanununu değiştirerek yeni muini bir întilıab yapmak ve
lıalde
Filistinin taksimi ürerine Amerikalılara karşı gösterilen husumet dolayısile alman tedbirler PETROL MEVİUUNA.
RUSYANIN ALÂKASI
Londra: 12 (A,A,) — Daiy Te-legraph Tahrandaki özel muhabiri Sefton Delmer petrol araştırmasını reddetmek suretile Ruslara vur dukları tokatla meselenin kapanacağım ümit eden iyimser Iranlıla-rın görüşünü paylaşmaktadır. Zira Rular doğrudân doğruya veya dolasysile Rusya tarafından yapıia cak olan bir hareketin İran petrol kuyularının ve Basra körfezini^ İn giliz ve Amepkaldar için stratejik bir önemi haiz olması dolaysile bir harbe .sebebiyet verebileceğini gayet iyi bilmektedirler,
Londra: 12 (A.A.) — Daily Te
legraph gazetesinin Va.şıngtonda ( bulunan muhabirinin bildirdiğine göre, Arabistandakl petrol borusunu «muhafaza» etmek için hususi surette seçilmiş 200 Amerikan subayı Ortaşarka gitmek üzere yola çıkmış bulunmaktadırlar, Bu subaylar, mecbur kaldıkları takdirde bu petrol borusunu havaya uçurmak emrini almışlardır. Basra kör tezinden Haytaya petrol getirmek maksadile Birleşik Amerika tarafından 30.000,000 dolar sarfedilmesi düşünülen teşebbüslere şimdilik son verilmiştir. Bu çalışmalara son verilmesinin sebebi, Filistinin taksimine Birleşik Milletler tarafından karar verilmiş olmak dolayı-sile Amerikalılara karşı «husumet hisleri» uyanmasıdır.
BİR SUİKAST
Kahire: 12 (AP) — Sina civarın da petrol araştirmalarile meşgul olan bir heyetin bulunduğu kam-’ yonda bomba patlamış ve Amerika' lı petrol mühendisi Thomas Hood ’ ölmüştür.
Stalinin hastalığı
Moskova: 12 (AP) — iyi haber alan bazı kaynaklar, Stalinin ağır hasta olduğuna dair Avrupa basınında çıkan haberlerin doğru olmadığım ve Stalinin sıhhatte bulun duğunu söylemiştir. Bunlara göre, Stalin uzun bir tatil devresinden dönmüş ve işile yine eskisi gibi meşgul olmaya başlamıştır.
r
Suriyede mecburi kolera aşısı
' Şam: — Sağlık Bakanlığı
I müsteşarı doktor Ahmed Kadir, I bütün Suriyelilerin pek yakında Ko I İcraya karşı aşılanmış olacakları | m ve her halde memleketin Şubat k sonunda Kolera salgınından kur* L tulduğunun ilân edileceğini bildir f miştir. Herhangi bir Kolera vaka-7 sı görülmemiştir. Halka, çiçek aşı I sı yapmak için gerekli tedbirler a-| lınmıştır. (A.A.)
| Sahte tereyağı ve şeker | vesikası
I * Kopenhag: — Sahte tereyağ 1 ve şeker vesikası basan gizli bir L matbaa, polis tarafından meyda-( na çıkarılmış ve yüze yakın şahıs J tevkif edilmiştir. Memleket içinde ı bu vesikalardan on binlerce ttıev* Z cuddur. Teıeyağ tevzi plânının / sekteye uğramasından korkulmak / (A.A.)
7 i - U(**ındaki Irak kralının İ1 bucağı kırıldL
X Lausanne: — Halen ViUers Sur—Olionda ikamet etmekte J-İB|1 Jrak kıalı faysak yapakken bir bacağını
Kızakla kayarken bacağt kırdan genç İrak kralının sıhhati memnunluk verici bir haldedir.
Hekimlerin fikrine göre kral pek yakında iyileşecektir. Kralm letakatinde bulunanların söyledik* lerine göre bu kaza, Ingllterede tahsiline devam etmek üzere Lsviç reden hareket edeceğine dair 12 yaşındaki kralın tasavvurlarım değlştlrnıiyecektlr. (A.A.)
Meşhur bir boyu dövüşçüsünün midesi delindi
Cordoba: — Meşhur boğa do ğüşçiisü Rafael Machaqults’ln midesi delinmiştir. Sıhhi durumu ço ağırdır. (A,A,)
Lielçikanın ihracatı
Brüksel: — Belçikanm geçen yıl yaptığı ihracatın kıymeti 351.009.000 Iıiglliz İfşama varmış tır, 1946 senesindeki ihracat yekûnu 170 milyon Ingiliz lirası idi.
(A,A,) İtalyan komünistleri kaç kişi Roma: —İtalyan Komünist Partisi 2.256.761 üyesinin bulunda ğunu ve Rusya haricinde en ka^a balık Komünist Partisi olduğuna
4
seçinı ve u • memleket idaresini milletin dileklerine
teslim etmektir. Başka düşünceler bu ana istek yanında ancak tali e-lıeııınıijette kalır. Yalnız şu 300 milyonun hiç olmazsa bu yıl tasarruf edilmemiş olmasına 'lisanın canı yanmamak kabil değildir.
A. Cenmleddin Saraçoğlu
Yunanistanın
çökmesinden korkuluyor
-----o-----
Atina, 12 (A.A.) — Yunanistan,
dahi Amerikan heyetinin başkanı, şimdiki çılgın enflâsyon durdurulmadığa takdirde Yunanistanın çökmesinden korktuğunu bildirmiştir.
Hattâ sonunda bir İngiliz lirasının kıymeti 250.500 drahmi olarak he-£ a bl anmak t aydı. Son altı ay zarfında hemen hemen bütün mal ve hiz, metlerin kıymeti iki misline çıkmıştır.
YUNAN KOMÜNİST PARTİSİ KO-MİNFORMA İŞTİRAK DECEKMİŞ
Iondra, 12 (B.B.C.) — Lâğvedilen Yunan .Komünist Partisi genel sekreteri Zaharij’adis’in Belgradda olduğu anlaşılmıştır. Yunan komünist partisinin Kominform’a iştirâk ede. ceğl tahmin olunmaktadır.
*
p------- * ' 7 "
(Baştaratı l incide) Gestapoya benzer bir gizil polisin baskısını duyuyordu. İki kişi bir a-raya gelip bir cemiyet teşkil edemi-• yor, felç halinde* olan siyasî hayatta iradesini yürütmek için vatandaş hiç bir imkân bulmuyordu. Sandıklara rey doldurmak şeklindeki yalancı ve ittifaktı seçimlerin karşısında seyircic kalıyorduk. Mecliste ittifakla kalkan eller vardı. 1945 yazında; Anayasanın tatbiki lüzumundan bahseden bir milletvekilinin en mütevazı iddiaları karşısında zamanın Başvekili: ^Çatlak ses!» diye kükremişti. Kabine ya bizzat veya örfi idareyi âlet ederek istediği gazeteyi, istediği kadar müddet kapıyordu. Vâsilik sistemi, ihtisası hiçe sayıyor, basit bir nazari mantığın, ezberleme formüllerin yardımile gûya memleket idare ediyor, bugün yaptığını yarın bozuyordu.» Diyecek kadar ya günün realitelerinden gafil bulunmakta, yahut da bu hakikatleri bilmemezlikten gel mektedir.
Bıı akdar tecahül, Arifane de olsa, pek çekilir şeylerden değildir. Hakikati gören, rüya ve hülya âleminde yaşamıyan realist bir vatandaş çıksa da bu mevsimsiz zafername muharririne: «İyi amma bu saydıklarınızdan hangisinde bir değişiklik görüyorsunuz? İki buçuk yıl evvel cıtalıgı çınlatan hulûskârlık edebiyatı bugünün de geçer akçesi değil midir ve vatandaş hâlâ bu edebiyat karşısında bulantılar geçirmeyor mu? Kellesini kolluğuna alıp iki yılın yirmi dört ayı içinde ön ayı ağızları mühürlenen bir iki gazete ve müfritlik damgasile damgalanan Bay Hikmet Bayur gibi, gerçekten medenî cesaret sahibi, bir iki yazar müstesna, ağzını hâlâ kimler açabiliyor? Kaldı ki o gazetelerle o zatlar târif buyurulan baskı devrinde de susmuyorlardı. Gestapoya benziyen gizli bir polisin hâlâ mevcud olduğunu inkâr etmek güneşin parlaklığını reddcylemekten farksız olmaz mı? Sandıklara rey doldurmak şeklindeki yalancı ve îttifaklı seçimler karşısında bugün dahi elleri, kolları bağlı birer seyirciden başka bir şey miyiz? Mecliste ittifakla kalkan eller bahsine gelince Atıf îııan meselesi-lc akisleri hâlâ kulaklarda çınlıyan, aylıklar ve yolluklara zam keyfiyetinden sonra bu yürekler acısı dâvayı ortaya atmanız bile hakikatle hazin bir istihza olmuyor mu; 1915 yılında zamanın Başvekilini kükreten ( Çatlak ses» bugün dahi ayni kuvvet ve tannanivetle: «Ortada değişen hiçbir şey yok, kendi kendimizi aldatrnıyalım» diye çınlamıyor mu. Kabinenin bir işareti veyahut da ’ İçendi keyfi ve karakuşî bir kararı üzerine istediği gazeteyi dilediği kadar kapatan örfi idarenin kaldırılmış olmasına bedel faşist İtalyan kanunlarından lcopye edilmiş, fazla olarak da son yıllarda Receb Peker tarafından
kıştırılmış bir basın kanununun hâ-’â yürürlükte olduğundan haberdar nu değilsiniz, yoksa avcıyı görünce başını kuma daldıran Devekuşu bi, tehlikeyi görmemezlikten mİ liyorspnuz? ihtisası hiçe sayan, gün yaptığını yarın bozan devlet idaresini çocukların
bozar tahtası haline getiren ezberleme formüllü vâsilik idaresinde değişen ne var? Bu zihniyetin genel müfettişliklerin ilgası, istinaf mahkemelerinin yeniden Jhdası gibi te-
halkaları biraz daha sı-
gi-ge-bu. ve
yazar •r
I
cellilerine daha birkaç hafta evvel şahid olmadık rnı?» diye soracak olsa acaba zafername muharriri ne cevab verirdi? >
Ancak bu cihetin zafername müb-dii İçin zerre kadar kıymet ve ehemmiyeti yoktur. Çünkü bu zatın, tıbkı m ahu d «atlatılan tehlike» bahsinde ve sayısı düzinelere varan daha başka mevzular da olduğu gibi iddiasının daha mürekkebi kurumadan «affedersiniz, ben yanılmışım!* deyip, yüz seksen derecelik bir dönüş yap-vererek, İşin içinden sıyrılması yahut sıyrıldığını sanması olağan şeylerdendir.
id-bir de
muvaffa-
★
Hakikat şudur ki ortada öyle dia olunduğu gibi ne kazanılmış meydan muharebesi vardır, ne
«harb meydanındaki metrûkâtı toplayıp depoya nakletmek» gibi basit bir ganimet depolama işi. Asıl o «filân kanunun tâdili» ne ve «falân usulün değiştirilmesi» ne
kiyet elverdikten sonradır ki hürriyetin ve aklıselimin bir zaferinden dem vurulabilir. Halbuki bizzat zafername sahibinin itirafile de sabittir ki büsbütün sıkıştırılmış basın kanunile, püriiz ve mahzurları artık iktidar partisince de kabul ve teslim edilen sakat seçim kanunile, vatandaş hürriyetini mahallî en büyük mülkiye âmirinin keyf ve hevesine emanet eden "polis salâhiyet kanunili, bütün o antidemokratik mevzuat hâlâ dimdik ayakta ve yürürlükte bulunmaktadırlar.
Şaved hürriyet alanında bir meydan muharebesi kazanmak, hürriyet ve demokrasi düşmanlığından başka bir de daha yüksek bir makama göz koymak ve kafa tutmak gibi munzam bir günah işlemiş bir Başbakanla o Başbakanı kalemile tutmuş, iktidar mevkii meddahı, bir hükümet yazarını mevkilerinden uzaklaştırılmış görmekten ibaretse
malc lâzımdır ki bu zevatı da hürriyet mücahidleri
mevzuu suçtan dolayı, ubudiyetleri malûm
unutma-
ve muhalifler
de-so-ve at-za-
gil, bahis flakat ve müsellem parti arkadaşları silkip mışîardır - Bay Yalman bu sun i feri, dilediği şamatalı ve velveleli
şekilde, kutlıyabilir amma biraz daha uzağı gören ve geçmişteki binbir tecrübeden ders alarak azıcık daha ihtiyatlı ve kuşkulu davranmak lüzumunu duyanlara «sîzler de benimle birlikte neden dolayı zafer terennüm etmiyorsunuz?» diye çıkışmakta ve hele onları gafletle ve kötümserlikle, suçlandırmakta haklı savda-
★
Artık bizim hürriyet nimetini ye-kökleştirmek ve Bu da daha
bir ta-
m a z.
Aynî zafernamede:
ası’ dâvamız rinde kullanmak.
1 mahmullerini almak dâvasıdır.
1 hürriyeti koparmaktan belki güçtür» de deniliyor.
Şimdiden sonra mücadeleyi
rafa, kalemlerimizi de öte tarafa bt-ıakıp bütün gayretlerimizi ( yerinde kullanmaya kökleştirmeğe ve mahsullerini almaya dâvet edildiğimiz su verinde kullanılması koparılma-» •
sından güç hürriyet nimeti, acaba iktidar partisinin sırf bir mürüvvet ve Atıfet eseri olarak, lütfen ihsan buyurduğu, fakat canının istediği anda da. elde mevcud antidemokratik kanunlara dayanarak, zahmetsizce isiirdad edivereeği zahiri ve yapmacık hürriyet midir? Sonra:-«Şimdiye kadar olan mükerrer tecrübeler de bu safhada muvaffak olamadığı, mız içindir ki hürriyet perisi aramızdan uçmuş, kaçmıştır-de birşey anlıvamadıgımızı giz. Çünkü, • biz kendi Me«ruti\etin ilâhını
*
kaç
valıvan vinç birkaç ay müstesna, bu memlekete hürriyet perisinin misafiri olduğuna asla şahid olamadık ki j bu r.âzenini ürkütüp aramızdan uçu-;
. rallin vc kaçıralım.
★
LAfın kısası Yalmanın zaferna-meşindeki bütün
yapmacık şetaret arasından bir hakikat varsa o da muharririnin hürriyet ve mücadelesinde - devamı artık mile faydasız ten
cümlesinden itiraf edece hesabımıza takib eden bir ayla. Cumhuriyetin ilânını ko-
f
idareci gözile
aktüaliteler
A-
Boğaz, üvey evlâd oftaziçi, Denizyolları idaresi* nin üvey evlâdıdır.
On bir buçukta hareket eden Üsküdar vapurundayız. Sisli yağmurlu bir hava. Kamara elektrikleri tasarruf dolayısile kapalı. Karanlıkta gazetenin satırlarını deşifre etmeğe uğraşıyoruz.
Yolcuların üçte birisi ayakta. Sigara dumanı tabakası gözlari yakıyor. Yerde, fıstık kabukları ve sigara artıkları.
Bir kelime ile kamara, fenanın dununda bir vaziyette.
Denizyollarında ikramiye alacak yalnız âmirler olduğuna göre, bu zevatın bu gibi basit işlerle uğraşmıya vakitleri yok galiba.
Bu halleri ıslah etmek suretile yolculara hürmet edilmesini biz de sayın faal direktörden rica ediyoruz.
★
HUSUSİ OTOBÜSLERİN TARİFE
ZAMMI
Hususi otobüs sahipleri, kendi ar-zularıyle ve belediyeden fiyat alarak bu işe başladıklarından, belediye kendi otobüslerinde tatbik ettiği tarifeyi bunlar hakkında kabul etmemektedir. Yani hususi otobüsler beş kuruş sanına müşteri taşıyacaklardır.
Masrafını çıkararak, tatmin bir kazanç elde edemiycnlerin bu vazgeçmeleri icabediyormuş.
Beş kuruş noksanına tarife yapmak istimal edenlerin lehine olduğu için, belediyemiz hakikaten tebrike lâyıktır. Çok güzel bir noktainazar, fakat işletme masrafını kapatamadığı takdirde yine bu prensibi belediye kendisi için tatbik edecek midir? Elektrik, su, tünel, havagazi tarifeleri meydanda.
Acaba bu teşebbüsler hususi eller tarafından idare edilse, ve işletmede tam ınânasıle fenni ve idari bir tasarruf yapılsa, masrafı ile gelir arasındaki fark yani kâr, acaba yüzde kaç çoğalır.
Diğer taraftan, belediye, hususi otobüs sahibleri bu tarife ile masraflarını çıkarıp tatmin edici bir kazanç elde e-demiyorlarsa otobüs işletmekten vaı geçsinler diyemez.
Zira bu hizmet bir âmme hizmetidir. İmtiyaz sahibi, muntazam ve mütemadi surette bu hizmeti 1 mecburiyetindedir. Kendisinin ki otobüs adedi bu hizmetin zaın ve mütemadi ve bilhassa edenin huzur ve rahatım temin edecek derecede ve miktarda değildir.
Hususi teşebbüs ortadan çekilsin demek halkın zararmadır. Halk, eziyet çeksin, rahatsız olsun demektir. İmtiyazcı bu şekli hattâ aklından bile geçiremez.
En doğru hareket güzel olmıyan şekilde devam eden rekabeti kaldırıp kendi tarifesinin onlar tarafından da tatbikini kabul etıvek, ve yahut hususi teşebbüs sahiplerini/ toplayıp ılınf bir şekilde tarifıcation bik ile tam ve hakiki tanzim etmektir.
Bu suretle belediye,
B
• •
nok-
edici işten
işletmek eiinde-ıııunta-istimai
düsturunu tat-fiyat listesini
için büdca* lira tahsis
olan huşu-
(BrltauO' — Türkivedeki tütün istihsa-ederek sterling
Alevsiz kibrit
* Nevyork: — Birleşik Amerika da pek yakında alevsiz ışıksız yanan bir kibritin imaline başlanacaktır.
Seirıe nehri yükseliyor
Paris: — Seine nehrinin seviyesi endişe verici bir yüksekliğe varmıştır. Alçak rıhtımlar su altında kalmıştır. Temizlik işlerine ait vinçlerle diğer tesisatı da su basmıştır. (A,A,)
Çinde enflasyon
Naııklıı: — Çin’in enflâsyonu önlemek İçin almayı düşündüğü tedbirlerden sonra gümüş esa sına döneceği zannedilmektedir.
(A. A,)
Cîandinin yeni orucu
> Yeni Delhi: — Gaııdi, Hindu laria Müsliİnıaıılar arasında kar-
deşçe münasebetlerin kurulması
1 için ölünceye kadar oruç tutmağa S I karar vermiştir. (A.A,)
■ | Rıısyada Hollyıcood adlı sinema artistlerine aid bir yasak Moskova: — «Akşam Mosko-vasu İsimli gazetenin verdiği habere göre, Hollywood film artistlerinin fotogratalrınm tab’ı ve teş biri bütün Sovyetler Birliğinde ya sak edilmiştir. (AP)
A vııstııryada t f ranium araştırmaları
1
Kanbera (Avustralya) — Baş bakan J, B, Chiffley bugün beyanatta bulunarak, Avustralya kabl nesinin Uranlum cevheri keşti için
(A,A.) : naktı mükâfat vereceğini bildirmiştir.
f
25 ton Uranlum Oksid istihsaline elverişli keşifler İçin 200ü İngiliz lirası mükâfat verilecektir.
Bundan başka Başbakan,’bükü metin, Atom bombalarına karşı ko runıua çarelerini tetkik edecek ö« zel bir tâli komisyon ihdas ettiği ni de açıklamıştır. CA.P,)
Olimpiyad hediyesi Londra: — Hollanda Ollmpi Z yad komitesinin, oyunlara iştirak ? edecek atletlere takriben 100 ton ’ sebze ve meyve hediye etmek ta- ı sav vurunda olduğunu bildirmekte I dir. (A.P;> i
I
9
o zoraki neş’e ve -sızan ' zafername demokrasi tama-
ve lüzumsuz gördük-başka bu alanda savaşanları da gevşetmek ve uyuşturmak gibi, Türle inkılûb tarihinin kolay kolay affet-piiynceği ve he rhalde hayırla yâd evlemiveccği vanlış bir yol tutmuş olmasıdır.
Bizden istenen nedir?
Daınok!( kılıcı gibi, tepemizde Sâlhvııp durduklarını gördüğümüz antidemokratik kanunların mevcudiyetine. 12 Temmuz beyannamesinin sarahati karçısir.da bile devam edip giden idari baskıya rağmen «artık hürrivet me\ ton muharebesi 4caza-M midi vc iş aadece harb meydanındaki midpHt .’il ıanya kaldı, hay-n(ık yapalım, zafer te. •.v. ’ *> di ve hcnı kendimi*
' ■ -........ ■
bu memlekette sahici gerçek demokrasi isti-ve
’» Ki edol
ânıınc hizmete nin muntazam işletmesine mâni olmaz ve yeni otobüs getirtmek sine bir kaç yüz binlerce etmekten kurtulur.
Bu hizmetin yardımcıları
si teşebbüs erbabı milli sormayelerini kaybetmeden hizmeti yapmakta devam ederler, ve istimal edenlor de bu anlaşmadan çok memnun olup, medeni şehirde ve medeni insanlar gibi rahat rahat seyahat ederler.
İDARECİ
Tütün ihracatı hak kında Londra .haberi Londra: 12 (A.A?
va)
lâtmm bir rekor teşkil
100.0Û0 tona varması ve bölgesine yapdau tütün ilıracaatı üzerindeki takyitlerin kaldırılması üzerine Ingiltereye daha çok miktarda tütün ihraç edilmesi muhte meldir.
Tüccarlara, ihracatın arttırılma smı temin için, fevkalâde kolayhk* lar gösteriİecekHr.
-- —
zi, hem de hürriyet ve yen samimî avutalım?
«Yen! Sabah tına girmekten çektir.
istenildiği kadar gafletle suçlan^ dirildim, diliyen bize kötümser desin. itiraf edelim ki bu derece iyime serlik bizim elimizden gelmiyeceM ve göz göre göre şapa şeker derueğf dilimiz varmıyacaktır.
YENİ SABAH
idealist insanları uıt
böyle bir vebal al-dalma tevakki ede-*
• |
Dokuzuncu
Heykel Sergisi
cıoğluj
r
(
F
I
9
■— •
pfialiın »a
Yazan: Afif Ye sar i
Şiirde «Mistik firar» duygusu
rl
b •
13 OCAK 1948
a n a t
4- A'- FalıfiHİerl
Sahte şairlerimiz, manzumelerinde daha esrarlı, daha derin sembolik bir kıymet bulunduğunu vehmediyorlar. Bu konuda ısrar etmenin lüzumsuzluğu meydandadır; fakat böyle manzumelerin ortaokulun okuma kitablarına kadar sokulma istidadını gördükçe, tehlike karşısında irkilmemek mümkün olmuyor
EMİYET hayatının insan oğlunu belli bir çevreye bağlayıp onu maddî alışkanlıkların aşın zevklerine terkettiği günden-
X dinci beri gerçek şiir, bir mâsal dünyasını üzüntülü bir şarkı halinde tekrar edip durmuştur. Onun bazan bütün büyüsü silinmiş ve o sosyal derdlere fevrilen bir ayna olmuştur; bazan da «havzı hayalin» sularında daire daire genişliyen bir rüya oyunu veya
• örgüsünü hayalin dokuduğu bir fikir yapısı halinde görülmüştür.
Fakat şiir, ister kendi kapalı âleminde dağınık güzellikleri inbikten S geçirip süzen bir meharet; ister belli bir zamana aid sosyal devirleri ak-
• settiren bir ifade şeklinde görülsün,
• onun kaynağında daima bir «macera
. ----------------------------------------
duygusu» ve bir «mistik firar» arzusu vardır.
İnsan og-lu yaşadığı müddoteo bu fâni âlemden normal ve dilediği anda kaçıp kurtulamadığına göre o, zaman zaman kendi kendinden kaç-
nüyor. Fakat şair, hayalinde kurduğu bir teorid amcliyesile kendisini yi no uçsuz bucaksız zihnî maceralara
■ • ■
terketmek fırsatını bulmaktadır. O ne yapsın ki yer yüzündeki seyahat, aralıklı ve vasıtalı olduğu veya du-
YAZAN
r
tab-rad-edip soy-
mayı denemiştir. Onu, bu dinlendirici gayeye ulaştıran yegâne vasıta, şübhe yok ki, şiirdir.
TckniK bir medeniyetin gelişmesine katlanmak zorunda kalan XX inci asır; insanı böyle bir «mistik firar» zevkinden mahrum etmiş gibi görü-
çok uzaktır! en köklü bir devirde insan lâzımdır kİ,
| İslâm Aleminden Haberler: |
İran - Rus münasebeti ve Kavam'ın çekilişi
— 1
6 Aralık salı sabahı Baş -
|| bakanlıktan çekilen Kava-
u mussaltana, bu çekilişi ile dünya efkârı umumiyesine îranın hiçbir laman müstevlilere âlet ola mıyacağını bir daha anlatmak istemiştir.
rayında mütehassıslar Çara gizli rapoıiannı sunarlarken «Hedef. Rus> ayı birinci devlet j’apacak *> lan Bakûdur, asaletmeab> cümle
------ : Yazan---------
Af. Kemal Şaveysî
Bunun sebebi mahud ve meşhur müstevlilerden Rusyanın, tarihî düşmanlık rolünde devam etmesine facia ile dolu piyesin Donjıı -nnı o ma sidir. 3939-1945 ikinci cihan savaşında İran müttefikler Rafında yer aldığı ve onlarla beraber savaşa girdiği halde mih -ver devletleri kadar zarar çormuş tür. Acaba niçin bu hak dışı ola ym menfî tesirlerle tezahür etti -- ğini gülüyoruz. Bu niçine cevab vermek için tarih sayfalarını biraz karıştırmak lâzımdır.
1723 de İranın bütün Hazer vi lâyetienni zapteden Çarlık Rusya ordu arı «yeni bir Asya fütuhatına başlıyorlardı.
‘ Anua Ivanovna yedi sene sonra Nadir Şahın dirayetli ve plânlı icraatı sayesinde , istilâsı altında olan bu yerleri Baku da dahil î-rana cerketmış ve güneyden doğu ya bık.şlaruu çevirmeyi daha ııy gun bulmuştur.
Hindistana doğru parolası yeri ne Sibirya bataklıklarının ve si ■ teplennin tercihi Katerina zamanında daha belirli bir surette görünmüştür. Nitekim o devirde (1796) Çar, Çin imparatorluğu i-jle dost geçinmeyi esas bilmişi* r. Husyenin 1800 tarihlerine kadar şark devletlerinin kalkınmasına mânı olarak kendi siyasetinde e-«a6İı değişiklikler yapması, lngi.1-terer.ın müstemleke siyasetine bir çevab olduğundan bütün Avrupa devletleri bu hattı hareketten en dişe etmişlerdir.
Kaçarlar hanedanı (1797-1925) ndan Şah Fetih Ali zamanında (1793-1*833) Avrupa ve Mısırdaki olağanüstü karışıklıklardan Rus -ya, aZamî derecede istifade etmiş tir.
Çarlık Rusya, muhtelif tarihler de Şaha göndermiş olduğu murah has ve elçilerle İranın Fransa ve Ingiltere ile anlaşmasına meydan vermemiş ve bu devletlerle yapılan muahedeleri kendi hayat sahası için zararlı görmüştür.
O dtkirde Rusya, İngiltere ile Fransa arasındaki rekabeti görerek ileri için bir takım garib dü -günceler besleyordu. Fransan'n. Mısırda ve Ingilterenin Hindistan da görülmeleri ona, Osmanlı imparatorluğu ile İran topraklarının kendi sahasına ithal ediledeğı za Dini veriyordu.
Bu hayal mahsulü düşüncele 7ın ilk adımını Fetih Ali Şâha zor 'la imzalattırılan «Gülistan» muahedesi olmuştur. Bu muahede ’le. Gür. ıstan, Dağıstan ve Şirvan Eyaletleri bilâkaydüşart Rusyaya terkeJ liyordu.
Bunu Bakûdaki petrol hâzinesi takib etti. Saint - Petersbourg sa
sini unutmamışlardır.
Rusıar İçin her gayenin başı, kan Vc baruttur. Nitekim Rus ihtirastan Bakû meselesini büyülte rek savaşa müncer oldu. Çar orduları Tebrize kadar gelerek şeh ri i^gnl ettiler. Zafer,' Ruelaıa bü tün saadetli (!) günleri o kadar yakına getirmişti ki Fetih Ali şah birkaç defa intihara teşebbüs etti ve dünya devletleri, bilhassa î-ran topraklarım cenubdan tazyik eden İngiltere bile kıskacını ve tazyik’û gevşetmek zorunda kaldı. 184) da Ruslar Hazerde korsanlar dolaştığı bahanesile Astı-rşbada hâkim olan Aşurad ada-tını ışgul ettiler.
İnsanlık dünyasında bu kadar gülünç bir iddia tasavvur edile -mez. Bütün malzemesi ve maişetleri Haslar tarafından temin edilen bu korsanlar, Ruslar için değil bilâkis îranhlar için zararlıdır. Kuvvet.i bir idare mekanizmasından mahrum olan Jran üç Avrupa devleti (Rusya, İngiltere, Fran • sa) nu* elinde istismar edilmiştir.
Bu tarihlerde indî sebefilerle patlak veren Kırım harbinin, î randaki menfaatlerden doğduğunu, müverrihler kaydederler. Rıısîarıjı İrana uoğru kaymaları ve Hindis tanın karşısına çıkmaları Sıvasto pol muharebesinin bir sebebidir.
Eğer bu savaşta Çar kazanmış olsayb, boğazlardan ziyade İngiltere imparatorluğuna milyarlar getiren Hindistan tehlikeye düş müş olacaktı. Ruslar, bu harbde uğradıkları hezimetlerinin acısını, İran'a dostmuş gibi görünerek b'j âevleti Ingilterey’e karşı öebhe al dırmahla çıkârmak istediler. Netice AfganiStân Ve Hindlstanda isyanlar . istilâlar ve karışıklıklar halir.de göründü. Hindistandaki meşhur Sîpahî isyanı, Afganistan daki Herat muhasarası, Basra kör tezindeki İsyanlar, bu devirde t -ranın haddi zatında Çarlık Rus-yarim tertiplediği oyunlardır.
1882 de imzalanan Kopet anlaş ması, Rusya ve İram dost ve kom şu iki devlet (!) haliıide birbirlerine daha yaklaştırıyordu. Bu mecburi anlaşmada o zamanki Şah Nasuriddin haklıdır. Çünkü Süveyş kanalının açılma senelerin-de H'roistana giden Ümidbumu (Cenubi Afrika) yolunun iflâs ettiğini gören fiıgilizler, Fransaya karşı' İrak Sabiye ve İrandaki A-rab •ariretlciinr her ne bahasına ■a
olursa Olsun ayaklandırmak isti -yorlardı.
lm;üterenin Bahreyn adalarını ansızın işgal etmesi. İranı Rusya ya bağlamak için atılan adımlar-‘Levamı f> ncıUaJ
yularımızın ağıhdan bizi kurtaramadığı için ideal ve buudsuz bir soyaha tin zevkini vermekten
' Hürriyet iştiyakının şekilde hissedildiği bu oğlu, esefle söylemek
maddenin esiri olmuştur. Onu, İçinde yuvarlandığı aşın siyasî ihtiraslardan ve ruhu gevşeten konfor ibtilâ-sından kurtaracak olan kaynağına götürülmüş şiir değilse ortada bütün ümid kapıları kapanmış demektir.
Gerçi XX inci yüzyılın sağır ve pragmatist dünya görüşünün yükselttiği duvan, kelimelerini zedeliye-rek şiirin kuvvotlle yıkmak istlyen şairin durumu gülüne olduğu kadar acıklıdır. Fakat o, karşısına dikilen bütün güçlüklere rağmen rüyasını görmekte devam ediyor; ve inzivasın da cüceliğini örten yalnızlığa bir Tanrı vehmile sımsıkı sarılmış duruyor.
Şairin acı bir gaflete benzlyen bu durumu; hakikatte onun mevcudiyetinin esaslı bir hususiyetidir. Zira o, çamuru altına çevirmek hünerini -gös teren bir sihirbazdan farksızdır. Bunun için muztarib insanlığın teselliye muhtaç olduğu bugünlerde şıirdert ruhlara sükûn veren bir mucize beklemek boş da olsa oyalayıcı bir hayal sayılabilir.
Şair, devirden devire değişen kütlenin zevkine boyun eğdiği zaman âdeta duygu ve görüşlerini yadırga., mış ve şahisliğini kazandığı andan i-tibaren «benliğinim zafere götürmek için «Agora» nın düşünce ve duygularını azımsamamışsa bile hiç olmaz sa onları kendi şiir ikliminde tama-mile eritmiştir. îşte dâhi şairlerin, asırları aşan kudreti bu zaferde gizlidir.
Şairin tabiat ve insan karşısındaki davranışı, hicret ve bir kurtuluş vâ-dile doludur. O sanki bu fâni dünyaya ince ve hisli bir telle bağlıdır. Bu ince tel fazla gerildlği takdirde o, hâtiften sesler işitmeğe başlar, ve o zaman cezbeH bir ruhla kendisini çılgın bir arzuya, «mistik bir macera» hevesine kaptırır. Şair, böyle anlardadır kİ asıl şiiri terennüm eder.
Son günlerde garbde olduğu kadar bizde de şaşkın dünya manzarasına uygun bazı sayıklamalara benziyen şiir tarzının, geçici bir temayülün i-fades» olduğu muhakkaktır. Zira bu yoldan gidip değişen zevke elverişli şiiri getirdiklerini sanan şairler bile ölçü yerine «rythm» i yâni iç ahengi ikame eden garabetlerle dolu aksak bir nazım sisteminin artık tehlikelerini kavramış bulunuyorlar.
Kaideden daha çok şairin yenilik heveslerine kendini teslim eden şiirler, sabun köpüğü gibi dokunulduğu anda ortadan kaybolan şiirlerdir. Hele bir ânın realitesini bütün çirkinliği ve bodurlüğlle kekeme bir lisan ve bir solukta tesbite çalışan manzumelere şiir demek günahtır. Nu-ıuilah Atacın, Türk şiirine yakışır bir yenilik getirdiğini söylediği Orhan Veli’nfn şu manzumesine bakın: Gel benim canımın içi, gel yanıma; İpek çorablar alayım sana; Taksilere bindireyim, Çalgılara götüreyim seni.
Gel,
Gel benim altın dillim; SiinncUm. öndüle saçlım, yosmam; Mantar topuklum, bobsitilinı, gel, alelâdo vc bayağı bir halk türküsünün «mantar topuklu ve bobsitil» bir sevgiliye yapılan dftveV bundan daha güzej bir şeklîde ifade edebileceği şüphesizdir. Bugilnttr Türk şiirini ten'öi!’edeiıltr herhalde’Orlun Veli vc Oktay Rifat gibi kimseler değildir.
Yeniliği şekilde ariyan ve şiire lüzumlu unsurları yakası açılmadık «vesikalı yârım» gibi düşük bir (ö-
rüşten devşiren bu sahte şairlerin, tefsirine güc varılır bir ibhamın arkasında gizlendiklerini görüyorum. Zira onlar, sağ duyunun anlamını çözdüğü manzumelerinde daha esrarlı, daha derin senbollk bir kıymet bulunduğunu vehmediyorlar.
Şiirimizin kronolojik kısa bir loşunu çizmek maksadilo Paris yosunda Fransızcaya tercüme okuduğum şiirlerin yanında bu
dan olanlarının gülünoltlğü bugün bütün çıplaklığile ortaya çıkmıştır. Bu konuda ısrar etmenin lüzumsuzluğunu anlamıyor değilim; fakat böy le manzumelerin orta okulun okuma kitablanna kadar sokulma İstidadını görünce, geno zekâların zevk namına maruz kaldığı tehlike karşısında irkilmemek elimden gelmiyor.
Şurası muhakkak kİ dogmatik bir görüşle hareket etmek İnsanı büyük yanlışlıklara götürebilir. İklimine ısı-namsdığımız bir şiiri topyekûn inkâr etmek peşin hükümlere kapılmaktır. Bu yüzden titiz davranmak, tedkik konusu olan manzumeleri inceden inceye elemek ve şairin dünyasına girmeğe çalışmak kaçınılmaz bir zarurettir. Fakat kendi kendimizi al-datmıyalım.' Yeni sanat namına piyasaya sürülen bu nevi eserlerin boşluğu meydandadır. Ve sahte şairlerin maskesi artık düşmüştür. Bittabi en kesin hükmü yine zaman verecektir.
Şairde - Ofhan Velinin manzumesinde gördüğümüz soydan - ne bir gerçek endişesi, ne de kalblaşmış bir mâna kuşkusu olmadığına göre o, «iç macerasına» sınırsızlığı bağışlamayı kendisine en büyük gaye bilen bir fânidir.
Şair, madde ve mâna İkiliği ortasında saf bir ruh olamamanın azabını yaşar. Ve bu acile kopardığı çığlığı, onun her şiirinde belirsiz bir halde gizlenmiş bulursunuz.
Gerçek ve büyük şairlerin hemcp hepsinde bu «miatik flrar» duygusu m’evcuddur. Goethe, Faust eserinde İn sanlığı sembolize ederek ve dünyanın Çeşidli hazları içinde yuvarlanıp yolıi-nu şaşırmış buhınan âciz insanın, nasıl çn aşağılık zevklerden, hareket ve dü şllncenln en ulvi nefesine doğru yük seldiğfni anlatır. Şübhe yok ki bü metafizik gayret, bir «mistik firar» duygusundan başka bîrşey değildir Yine meşhur Fransız şairi Mal-larmâ'de bu -'mistik firara duygusunu açıkça görüyoruz!
Kaçmuk oraya kaçmak... Hissediyorum kaçlar, Bilinmez köpüklerle göklerin ortasında Bulunmanın haziyle bayılıp oturmuşlar!..
Sevimli şair Yahya Kemalde de bu duyguya rastlıyoruz. Onun «Deniz» isimli manzumesinden aldığım §u iki mısra buna en güzel bir misaldir: Mademki deniz nıâuaa sır verdi sesinden Gel kurtul o dar varh^mm hendesesinden!
Gerçek çair, hangi temayı işlerse İğlesin, kelimelerin gerisinde saklı duran büyülü âlemi harekete getirmesini bilin O, sanat çilesini karan, lık ve esrarlı bir mâbedin dehlizlerinde doldurur. Şairin ufkunda yükselen güneş ve gecesini aydınlatan ay ışığı biraz -rutubet ve biraz yosun kokar.
Şair, fâniliğinden soyunup ebedîliğe ermek İçin eti ile mücadele halinde olan bir kahramandır. Onun biricik zaferi; tabiatın bütün güzellik, lerini çilesini doldurduğu bu mâbedin dehlizlerine sokmuş olmasındadır. O, bütün hayatı boyunca bir «mistik firar» atzuslle yanan bir sihirbazdır
Edebiyat tarihinde yer alan büyük şairlerin çoğunda bu «mistik firar» duygusu ve bu metafllik endişe daima göze çarpar. Bu duygu; lirik, parnasyen veya senbllist olsun, bütün gerçek şairlerin çalkantılı ve ezgin ruhlarında yaşattıkları köklü bir duygudur.
Eu sebebden dolayı, hedefsiz bir yenilik uğrunda şiiri en kaba ve reel objelerin bir ifndeci yapmak onun sahaMnı genişletmek d«ğil belki daha çok daraltmak ve mevcudiyetini tehlikeye düşürmek olur.
v4sm Semai
i
Ankara Haklevinde 2 Ocak 194a de IX. cu Devlet Resim ve Heykel Sergine bu defa (116) ressam ve (5) heykeltraşımız katılmış bulunuyor. Bu sene sergi geçen senelere nazaran insana ferahlık verici yeni İlklerle dolu. Evvelâ en şöhretli bir ressamla, en genç, sergiye ilk defa katılmış olan bir. sanatçiyı hemen yan yana veya alt alta görebiliyoruz. O eski, şöhretlerin baş köşelere oturtulma hastalığı bu suretle kal dirilmiş oluyor. Bu da sergi için bir kazanç. İkinci ve çok önemli bir ye nilik de, jürinin ressamlarımızdan müdavi sayılarda resim almış olma smdadır. Bundan evvel kİ sergilerde İse usul ressamın şöhretine göreydL Meselâ Çallı mı, şöhretli bir sanat Çı olduğu için onun beş ilâ onbeş tablosu en baş köşelerde panoları doldurur, sergiye ilk katılan genç sanatçının ancak (1—2) tablosu iütfen ışıksız köşelere sıkıştırılıve-rircii. Jürinin bu zihniyeti söküp atması da lehinde bir not.
Halkevinin salonu oldukça ferah olchığu için panoları sü61iyen tablolar balık İstifi gibi değil. Oöz yorul madan bir kıyaslama yapma linki mm bulabiliyor, bu da teknik kazanç. Yalnız katoloklar sayılı mik tarda basıldığı ve bilinen kişilere verilmiş olduğundan halk ressamla nmızı tamyamıyor. Ya fazla kato-iok oasmalı veya her sanatçının a-âını bir etiketle belirtmeli kİ halkı mız ressamlarını tanıyabilsin. Bu ressamlarımız için de İyi bir reklâm olur. Jüriyi; D. grupundan Z. Faik Izer, Akademiden Leopolt Le vi, Güzel Sanatlar Birliğinden Çal lı, Şeref Aktik ve Müstakil ressam lai Birliğinden de Kemal Zeren taş kil ediyor. Geçen sene olduğu gibi bu sene de müsabaka yok. Milli E-ğitim* Bakanlığınca alınacak resim leri Jüri seçiyor. İyi ve çok yerinde bir usûl, Sade bir nokta üzerinde durmak İstiyoruz, Acaba geçen senelerde tabloları satın alman sanat çılardan tekrar tablo satın alındı mı? Jüri bu seçme İşini yaparken genç sanatçılar İçin ne düşündü? Faraza Vandan gönderillpte sergiye girme hakkını kazanan bir ressa mm tablosu (kıymet) se tarafsız o-larak (te$vik) için satın alındı mı? Bunlar bizce meçhul olan taraflar.
(SERGİ): Ressamlarımız sağ.'olsunlar Türk zevkinin ve Anla-yışmin Garbtan hiçte geri olmadığını güzel kompozisyonları temiz ve aydınlık renklerile bize her sene İspat ediyorlar. Nüler, porteler, na Türmörtlar, peyzajlar türlü anlayış îarla çalışılmış çeşitli (307) tane eser. Kış içinde Ankarada dört mev simi yaşatan aydınlık bir bahçe. Eyüboğullan gene bütün dikkâti ü-2erfnde topluyor. Gerek Bedri Reh-mi’de gerekse Eren’de başka bir ha va var. içe ferahlık veren bir mem leket türküsü gibi insanı sanveTİ-yorlar. Eren’ln (151) kırmızı biberlerini, Bedri Rahmi’nin (148) Korusunu bir türlü, garip olmalarına rağmen unutamıyoruz. Turgut Za-irnln masal havası içindeki nurlu yüzleri (303) Ortaoyununda gene kopya edilemiyecek kadar tek. Genç ressam İsmail Altınok (12) numaralı portresinde renk armonisi nin ve İfadenin güzel bir örneğini Şeref Akdik! kadar ustalıkla vermiş bulunuyor. Altmok’un toplumu yan kılayan (13) Eskişehir’de pazarı da başarılmış bir sanat eseri.
Malik Aksel’in (7) AnkaralI kızlan', Perran Atademirin (32) Pem be baharları, Vecih! Berkteoğlu’nun 447)’Krizantemleri, Nurullak Berk in *48) Çömlekçisi, Cemal Bingöl'ün (60) Sonbaharı, Mahumut Cu-da’mn (65) Elmalar, (66) Ayvalar ve (67) karpuzu, Çallı’nın (67) ikin ci Selim Türbesi, sahalarının titiı etkilerini taşıyor.
Gene genç ressamlardan Abdullah Cizgen'in (77) Mevlâna Gümüş kapı ve Kemal Çizer’in (78) Bekleyişi başarılı etütler. Abdullah ra kendine has bir samimilik var. Bu genç sanatçının müştakil sergicini bekliyoruz. Bahara muhakkak J^azıiJansın. Halil Dikmen, Feyha-p;an Duran, Güzin Ovran, Refik Ep$Jnap’ Hâmid Görele, Nuri İl-ybm. Hikmet Onat, Numan Pura, Ercüment Kalm.k, Arif Kaptan, Ze ki Kocânıani, Hikmet Onat, Nu-mari Pura, Ayetullah Sümer, Cemal Tollu. Saip.Tuna, Eşref Üren, (Devamı 6 ncıdaj
I Bir Pazar günüydü, evde tembel tembel oturuyordum, kapı çalındı, ihtiyar, ufak tefek, hım hım bir adam:
— Bay R nin evi burasımı?
— Hayır. •
— Şa halde, Bay R 1 nerede bula bilirim?.
Bilmediğimi, Bay R 1 de tanıma dığımı söylememe rağmen, uzaklaşmak niyetinde değilmiş gibi, ka pmuı kenarına yaslanıyor, burnun dan soluyarak, ufacık, boncuk gibi gözlerini yüzüme dikmiş bakıyordu:
— Demek Bay R 1 tanımıyorsunuz?,,
— Tanımadığımı az evvel arzet-mlştlm sanıyorum,,,. Mamafih, yandaki eve, yandaki evin yanındaki eve veyâ köşedeki tütüncüye sorar sanız belki size gösterirler,,, Diye başımdan savmak istedimse de. mu hatabım oralı olmadı ve büsbütün gevşeyerek ve kendisini kapıya yas layarak solumasında devam etti. Hava soğuktu, sışanda, kapı aralığından girerek yüzümü yalayân kes kin bir ayaz vardı, Üzerimdeki pija mayla ve sıcak bir odadan gelmiş otmamn tesiriyle hafif bir titreme içinde adamcağızın gitmesini bekliyordum, Kapıyı yüzüne kapaya-mazdım ya,„.
— Demek Bay R i tanımıyorsunuz!,,, Bu çok fena,,, Çok fena.,.
Adamcağız, böyle diyerek, başım esefle iki yana salladı ve,„ Vedâ e-derek gitmeğe hazırlandı,» diyecek siniz değil ml„„ Ne gezer, kendini büsbütün bırakıp gevşeyerek, soğu-fta ve ayaza rağmen, Kros—Koııtrl den yeni çıkmış bir koşucu gibi sı fin tüketerek, havı dökülmüş şapkasını çıkarıp yelpazelenmeğe baş İadı, Ben İşin nereye varacağım bil memekle beraber, titremekte devam ederek neticeği merakla bekli yordum, Bu suretle bir iki dakika daha savdık, Adamcağızın hâlş git meğe niyeti yoktu. Onun yorgun görüşünden, nemli yüzünden; hayli Uzak yerden gelmiş ve yorulmuş ol duğu neticesini çıkartarak bu yaslı adamı bir kahve içmeğe ve dinlen ineğe dâvet ettim, DâveÇinıi tered dütsüz ve hattâ birazda memnuniyetle kabul ederek, İçeri girdi, Oda sıcaktı, buna rağmen misafirim pal tosunu çıkarmadan, köşede pençe renin önündeki hasır koltuğa kendini bıraktı. Soluması geçmiş, ilk yorgunluk devresini atlatmış gibi görünüyordu. Kahvelerimizi içerken göz ucu İle onu tetkik ediyordum: Ufak tefek.'çelimsiz hissini veren ve yaşı hakkında tahmin yü rütölemeyen tiplerdendi, en dikkâ ti çeken tarafı gözleri idi. küçük bi ter boncuk gibi parlak, fırıl fırıldı-tar. Etrafa şüpheyle, ve hattâ desi şeyle bakıyordular, veyâ bana öyle gibi geldi, Misafirim, yorgunluğu üstünden attıktan sonra1, bakışlarını odanın İçinde gezdirerek yüzüme sapladı. Bir başlangıç yapmış olmak için:
— Aradığınız bay R. kimdir?; di ye sordum, Sualim, onu o kere he yecanlandırdı ki, nefesinin tıkana cağından, veya daha kötüsü, kahveyi halının üzerine dökeceğinden korktum. Misafirim, eliyle boğazım tutarak bir müddet öksürüp tıksır diktan sonra, nihayet sükûnet bula rak tabii hâlinde döndü ve:
— Size herşeyi anlatayım, dedi, aten bende bunu bekliyordum, Mi safirim, kendisini benden başka kimsenin dinlemediğinden emin ol inak istiyormuş gibi, etrafına şüpheli bakışlar- fırlatarak sözüne baş tadı:
— Efendim, bay R, yİ, uzun za-mandanberi arıyor, fakat bir türlü bulamıyorum.
— Seyahate çıkmış olmasın? Ken dişini ne zamandanberi göremiyorsunuz?,,
— 1337 den beri efendim,,,
— 1337 den beri mi. Desenize, radan epey zaman geçmiş!
____Öğle,,, Fakat ben ümidimi kaybetmiş değilim, onu bulacağım.
— Bir alacağınız mı var?..
Muhatabım, tekrar şüpheli bakışlarını etrafta gezdirdikten sonra, mühim bir sır tevdi ediyormuş gibi:
— Bay., dedi, safsatayı bırakalım.. bir cinâyet arifesindeyiz!,.
Bu defa, hasret etmek sarası bana gelmişti:
— Ne gibi cinayet?... Fakat ben polis Kefiyesi değilim... Hem, mlis takbel maktul kim, câni kim Eıı nu hakikaten merak etmiştim*
— Katil ben olacağım... Maktu
le gelince, bu, Allahın ftnile bay h olacak...
Öylesine hayrete düştüm kı, bu sefer, az kaldı ben, kahveyi halı nın üzerine döküyordum,..
Beıki tarihde ilk defa, işliyece-ği cinayeti tanımadığı birine haber veren ilk câni ile karşı karşı ya bıı’nuyordıım. Sözlerinin ciddî olup o(madiğini anlamak için yüzüne bsktım; Ciddî idi.. «Belki si nir buhranı geçiriyor, diye düşün düm, sesini mümkün olduğu kadar yumuşatarak:
— Vaz geçin canım dbdîm. esa Sen 1337 den beri, mezkur ıftıt hay li yaşlanmıştır, hele ah 'Üli — hâ
Ji yalanmıştır, hele alrTâli zira dota'vfeiyle büsbütün sıfırı tii k etmediyse hâlen azraılle pençe penceredir belki... Elinizi* bir sofi lin kaniyle mi kirleteceksiniz 7. (1) fada aktörü edasile s’jyîemiştim,
İtiraf etmeliyim ki bu tiradı bir ve bu deyiş, misafirizr üzerinde yeter derecede tesir yaptı. Durgun durgun, çamurlu kunduraları nı gözden geçirdikten sonra*
— Haklısınız memeliyim
— öldürmeyin ya.
... Dedi
onu öldür
• • •
ele verip, hudut, mefhumîanna birer olsa-
a-
bırakın biı müddet daha yaşasın, bu suretle onu ölümden daha beter bir ceza ya mahkûm etmiş olacaksınız! .
Buna söylerken, sesindeki ci ldi ifâdesinin bizzat berim üz.rim de zile tesir yaptığına dikkat ettim. ve mühâtabına, bu 'öây'R ye karşı neden hu derece hınçlı olu şunıın sebebini sordıftı. Mftıalırim, elindeki fincanı masa ya 'bırakarak hasır 'koltuğa yerleşti ve şunlan anlattı:
— I zun zamandan beri tanıdığım bu R . ile, mecburi şartlar a! tında dost olmuştuk. Fakat daha ilk tanımamızda bu zatın bina husûmet beslediğini anladım.
Duyduğum hınç ve intikam his lerinir. ne derece yerinde Ve haklı olduğunu anlatacaklarım teyit e-decektir. Bu uğursuz d?ây'R, — misafirim, son derece r.ıiik bir in sandı..— Seneler harcadığım eseri mi elimden kaçırmama sebep olmuştu. Tasavvur edin ki, eserimi tamamlamak için seneler har-> camışn-n; oıitv birdenbire elden ka Çırmam-n verdiği, üzüntüyle ;>z daha aklımı da kaçırac».(tnn. Ese rin mevzuu İnsan Ha- bin» na dâirdi... Boşınızı azırtmaz3am ese rin tezini hölûsa edeyim Eserde, aşağı yakarı deniyordu ki Yeryü eii insanları, el din,- nuilryet
yuf borusu çekerek kardeş lar. dünyada ne harb. ne' datb ka lir. Kavgaların ve hai’hkfin çoğu nu t praklar kifâyetslfltğihin doğurduğu göz örfünde etftöüfsa, hu çareye tevessülle, harb i^tfin? ih tiyaç kalmıvacağını be’irşrhiştim. Öyle ya, madem ki .Adeuı ile Havva'ya ve insanların kardeş ol duklarma inanıyorduk bunda i-namlmıyacak taraf yoktu.' Eserin ikinci kısmında, dünya nimetlerinin1 inhisar altına almış , tenkit o diliyordu, bunda, müd 8T5L t edilen tez svydu:
Meselâ, elektrik ve su menşeleri ni Allahın kudretinden alteiar. Ha •vâi ne^ımide,’ kendi hâl:hde gezip dolaşan elektrik dalgalarını avla--Vip, kilovat hesâbına vurarak birer makbuza işleyerek >nsano-ğullarnıa dayamak, derelerin suyu nu, Kaynakları saat hesabiyle ve akçe tutarile halk tarafmdaYı be deli ödenmesi mecbur hale getirmenin fâhis ve yersiz bir 13 olduğu belirtilmişti...
Ancak hülâsaten izah -ettiğim bu eserde, itiraf etmeliyim ki u-zun çûiışma denelerinin kxfa yormanın ve göz nurunun zûıhassala S> VAI’dl.
Bir gün, daha- doğrusz bir gece, eserimin son müsveddelerini gözden geçirirken, eserde büyük bi»-eksiklin bulunduğunu gördüm. E-vet. bil eksiklik, yaban Ördeklerine bilumum av hayvanlarına dair di: Meselâ, âvâre âvâre uçuşan yabâri ördekleri birer kurşunla düşürüp, lüks lokantalara yok pa hasına satılan bu serseri 1nahlûkG, lar, pişirip kotarıldıktan ve' üzeri-.;» ne biraz garnitür konulduktan son ' ra, ateş bahasuıa müşteriye sunulmalarının ne derece yersiz ve hak sızca bir şf olduğunu temarüz ettirmeği unutmuştum, ^serimin en ontinal tarafı, yüzlerce Sayfa- *, ya vhran yazılarda bir defa, bit;.l tek defo, bile İlmî herhangi bir is- ı tilâhın, ve hattâ iddianın bulunma (Devamt 6 nccda:
(1) Bu cümle, bir piyesten lıat nmda kalmış olacak-
K •
İ
T
SAYFA, t 5
•3 OCAK
Fahreddin Kerim istif
Meclisin dünkü toplantısı
evekkeli ormanlar
harab olmamış!»
(Baştarafı 1 incuie) i
yon seçimine geçilmiştir. Ancak | yapılan seçimde yeter'sayıda eeriyet temin edilmediği se‘ çimin önümüzdeki oturumda tekrarlanmasına karar verilerek gün demin diğer maddelerine geçilmiştir. Söz alan Başbakan yardımcısı Faik Ahmed Barutçu Çanakkale milletvekili Nureddin Ünenin devlet işlerinin teftiş ve kontrolü hak kındaki sözlü sorusuna cevab ve-rerek aşağıdaki konuşmayı yapmıştır:
Nureddin Ünen arkadaşımız, ha len yürürlükte bulunan teftiş teşkilâtının ihtiyaca kâfi olup olmadığını, kâfi değilse hükümetçe bu bu hususta ne düşünüldüğünü soru yorlar.
Sorularında hangi katagori memurların teftişleri mevzuubahis e-dılmeşi olduğu için, cevabı da u-mnmi mahiyette olacaktır. Bu gün devlet teşkilâtında askerî olanlarda dahil 29 teftiş kurulu vazife görmektedir. Bu kurullarda fiilen vazife almış olan 670 müxvttişımiz çalışmaktadır. 11 ve ilçelerde teftiş görecek olan memurlarımızın yekûnu 25.380, bucak teşkilâtında "kiler 28.500, ki bunlar ceman 51.900 tutmaktadır. Diğer teşkilâtlardaki memur sayıları da eklenince bu rakam 70-80 bini bulmaktadır. Teftiş kurullarımız bu memurların teftişine imkân bulamamaktadır. Henüz beş yıldır, tef tiş göHnemiş olan teşkilâtımız mevcuttur. Yalnız 946 yılı içinde teftiş kurullarına yapılan ihbarların yekûnu 4581 re baliğ olmaktadır. Bugün teftişlerimiz daha ziyade yapılan bu ihbarlarla birlikte müvazi olarak yürütülmektedir. Teftiş kurullarımızda bir ıslahat yapılması zarurîdir. Ayni zamanda hususî bir yetişme tarzına lüzum gösteren müfettişliğin de da ha cazib bir hale getirilmem lâzım-1 dır. Halen bu mesele bakanlıklar arası bir komisyonca İncelenmektedir. îcabederse bu hususata yeni bir tasan da hazırlanacaktır. Hükümetimiz teftiş işlerinin düzeltil mesi için gerekli hazırlıklara başlamıştır.»
Bundan sonra söz alan sora sahibi Nureddin Ünen yurtdaşın ina nının devlet işlerinin düzgün yü- i rümesine işlerin de düzgün yürümesinin kuvvetli bir mürakabeye bağlı olduğunu söyliyerek devlet teşkilâtında ve âmme hizmetlerinde bulunanlann keyfî hareketlerinin devleti esa6 gayesinden uzaklaştırdığını bildirmiş ve memleketimizdeki teftiş teşkilâtının çok bo zuk olduğunu yapılan şikâyetlerle sabit olduğunu belirterek aksaklıkların devletin kendi işlerini ken di teşkilâtiyle kontrole kalkışmasından doğduğunu bunun için müsj takil meclise bağlı bir teşkilâtın kurulmasını teklif etmiştir.
At yarışları Nes’elesi
Bundan sonra İçişleri Bakanı, Feridun Fikri Düşünselin at yarış lanndaki müşterek bahislere dair sözlü sorusuna cevab vererek aşa- j ğıdaki konuşmayı yapmıştır: j
«Hükümetimiz at neslinin ıslahı ve at yetiştirmenin teşviki için ya I rışlar tertibine tarafdardır. Ancak I bunda vatandaşların maddî ve manevî bir çok zararlara uğramaları da terviç edilemez. Hükümet bu husustaki mevzuatı yeniden incelemiş ve bunun ihtiyaca kâfi gel-mediğ görmüştür. Bu hakımdan bu hu->jsta yeni bir tasarı hazırlamaktadır. Tasarının hazırlanma sına kadar da iller bu husustaki gerekli tedbirleri alacaklardır. »
Söz alan Feridun Fikri Düşünsel de hükümetin bu ilgisini mem niyetle karşıladıklarını bildirerek bu tasarıların bir ^vvel Meclise şevkini temenni etn..^tir.
Eski Şirketi Hayriye emeklileri
Bundan sonra Ulaştırma Bakanı Şükrü Koçak Cihad Babanın eski Şirketi Hayriye emeklileri hakkın-daki sözlü sorusuna cevab vererek şunlan söylemiştir:
«Şirketi Hayriyenin Denizyolları idaresi tarafından satın alınır ı-6i hakkındaki anlaşmada emekliler ve memurlar hakkındaki hükümlere göre şirketin tekaütlük sandığının arzu edildiği takdirde Deniz yollan tekaüt sandığı ile birleştirilmesi imkânı mevcuttu. Ancak o zaman Şirketi Hayriye memurları bu birleşmeyi istemiyerek sandığın t Kafiyesi cihetine gitmişler ve her es sandıktaki hissesini almıştır. Ancak sonradan emekliye ayrılmış olanlar bu yüzden sıkıntıya duçar olmuşlardır ki bunların yekûnu bugün 113 kişiden ibarettir. Hükümet bu vaziyeti de göz önün-(v* tutarak bu hususta bir tasan 'izırlıyarak Meclise sevketmiştir. 4arar yüksek Meclisindir.»
Söz alan Cihad Baban da bu tanrının bir an evvel Meclisten çıka alması temennisinde bulunmuştur. Gundan sonra İsmail Çevik, Reşat Aydınlı oturumda bulunmadıklarından soruları Önümüzdeki oturu ina bırakılmıştır.
Avrupada kamplarda bulunan yurddaşlanmız
I
Avrupada kamplarda bulunan yurt duşlarımız hakkındaki sorusuna cevab vererek şunları söylemiştir: «— Arkadaşımızın sorduğu mesele ile hükümet ötedenberi meşguldür ve bunun için bir cok teşeb büslerde bulunmuştur. İkinci Cihan Harbi esnasında muhtelif se-beblerle bir buçuk milyona yakın insan Garbî Avrupada birikmişti. Bunlarla meşgul olmak üzere harb den sonra kurulan Birleşmiş Milletler Teşkilâtı nezdinde bir mülteciler komitesi kuruldu ki komitenin gayesi kamplarda bulunan bu mültecileri memleketlerine iade etmekti. Fakat mültecilerin bü yük bir kısmı ait oldukları memleketlere dönmek arzusunu göster mediler. Bu mülteciler arasında 7 bin kişi kadar da memleketlerine değil, Türkiyeye gelmek arzusunu izhar ettiler ve bu arzu komite tarafından hükümetimize bildirildi. Hükümet mes’eleyi yerinde incelemek üzere iskân umum müdürü başkanlığında bir heyet gönderdi. Kamplarda inceleme yapan heyet Kasımda Türkiyeye döndü ve bu husustaki raporunu hükümete ver di. Rapora göre 7770 mülteciden 4700 ü İtalya ve tsviçredeki kamplarda, geri kalanları da muhtelif yerlerde kamp dışında yaşamakta idiler. Hükümet bu mültecilerin du rumunu inceledikten sonra Türkiyeye kabullerine karar verdi. Ancak bu hususta bazı şartlar da ileri sürüldü ki bunlar arasında mensub oldukları memleketlerde harb suçlusu, vatan haini olmamaları, Türkiyeye geçici mülteci olarak değil, daimî olarak kalmak üzere gelmeleri lâzım geliyordu. Mülteci lerin bugüne kadar memleketimize gelememiş olmalarının sebebi , bunların kabulünden evvel lüzum lu tahkikatın yapılmasıdır. Memleketimize gelecek olanların yüzde 40 ı derhal müstahsil duruma geçebilecek vaziyettedir. Geri kalan larm iskân ve iaşesi için hükümet 1,5-2 milyon liralık tahsisatı istemek zorunda kalacaktır. Verdiğim bu izahattan da anlaşılacağı veçhile mültecilerin memleketimize gelmesi için hükümetimiz talib olmamış, bilâkis kendileri istemişlerdir. Şunu da belirteyim ki Türk vatanı harb suçluları vatan hainleri i-çin hiç bir zaman sığınak olamaz. Eğer bu işten Türkiyeye bir sual tevcih olunacak oiursa bu sual da-, ha ziyade Birleşmiş Milletler teşkilâtına raci’ olacaktır.»
Bundan sonra söz alan soru sahibi Sait Koksal, «cevab veren bakanlara teşekkür etmek gelenek olduğu için ben de Dışişleri Bakanına teşekkür ederim» demiş ve hatibin sözleri itiraz seslerde karşılanmıştır. Hatib devamla:
bir cok vatan çok kamplar-hükûmet bu-olduğu halde
kabul etmek-mültecilerin
«— Türk ırkından daşlar senelerdir bir da ıstırab çekmekte, na ötedenberi vâkıf
ancak yurda kabul için bir karar vermektedir. Fakat hükümet bunda da uzun bir vade tedir> demiş ve bu
fecî duruma işaretle aldığı bazı mektublan ve telgrafları okuyarak işin artık gecikmiye tahammülü olmadığını belirtmiştir.
Bundan sonra gündemde bulunan 12 milletvekilinin teşrii masuniyetlerinin kaldırılmasının devre sonuna bırakılması hakkındaki komisyon raporları okunmuş ve kabul edilmiştir. * 1
Milli Korunma mahkemeleri
Müteakiben Amerikan yardımı gereğince memleketimize gelecek askeri malzemeden gümrük resmi alınmaması hakkındaki tasarının birinci müzakeresinden sonra Millî Korunma mahkemelerinin Adalet Bakanlığı teşkilâtına alınması hakkındaki tasarının müzakeresine geçilmiş ve söz alan Kemal öz-çoban şöyle demiştir: « — Millî Korunma mahkemele-
rinin kaldırılarak Adalet Bakanlığı Teşkilâtına alınmasına taraftarım. Ancak fevkalâde şartlar içinde çı karılmış olan bu kanun tam olarak tatbik edilememiş ve kurulan teşkilât da işlememiştir. Zaman zaman tatbik edilen el koymalar mil letin sinesini tecrübe tahtası haline getirmiştir. Saraçoğlu ve Receb Peker hükümetleri zamanında tat bik edilen bu usullerin Haşan Saka hükümetine de geçmemesini temenni ederim. Millî Korunma mah kemeleri yüz paralık fiyat farkından meydana gelen ihtikâr dosya-larile dolmuş, fakat asıl büyük muhtekirler kanunun iyi tatbik e-dilememcsi yüzünden takibattan kurtulmuşlardır.
Hatib bundan sonra Millî Korun ma formuna temas ederek badema bu fonun nereye tahsis edileceği ni, Millî Korunma mahkemelerinin yerine kurulacak mahkemelerin nerede kurulacağını ve Millî Korunma yargıçlarının maaşlarını niçin alamadıklarını Adalet Bakanından sormuştur.
Adalet Bakanı Şinasi Devrim, Millî Korunma mahkemeleri yerine kaim olacak mahkemelerin Jağ vedilen mahallerde faaliyete geçe-vnrmeHrın ufak bir ffecik
ve buna te-uzun sürecek yazıların bana
(Ba^taralv i
imzasız yazıların benim tarafımdan yazılmış olduğu zehabı meslek daşlanmca verilmek istenijror. Ben memuriyette Devrek ilçesinde bulunurken Cumhuriyet gazetesine abone idim. Bayi kaııalile, bir gün bayide oturup ve postadan yeni gelen gazetelerin açılmasını bekliyordum. Bu arada «Yeni Sabah» gazetesinde (Atatürke yapılan su-ikasdin içyüzünün» tefrika edileceğini gördüm ve bayie bundan böyle benim için ayni zamanda «Yeni Sabah gazetesi de ayırmasını rica ettim. Kısa bir zaman sonra gazetenizde orman yolsuzlukları, meselesi imzasız olarak çık mıya başladı. Ankaraya işler hak kında temas etmek üzere geldiğim de iki meslekdaş ayrı ayrı «Yeni Sabah» daki bıı yazılardan bahse-denek bana manalı mânalı baktılar. Bir gün sinemada Şevket Raşid Hatiboğlu ile karşılaştım. Aradan bir gün geçince eski bir ziraatçıya tesadüf ettim. Konuştuk. Benden söz arasında Şevket Raşid Hatiboğlu şimdi ne yapıyor dedi. Hülâsa bu hâdiseler kaddüm eden tafsili
. diğer vak’alar bu
hamledildiğini açıkça belirtiyor. Kasım ayının yirnjüainden otuzuna kadar rapor alarak îstanbulda bulunan ailemin yanında geçirdim. Bu on gün içinde orman yolsuzlukları hakkındaki yazılarınızın artması ayrıca calibi dikkattir.
Basın kanunu hükümlerini tama men bilmiyorum. Ancak, imzası belli olmıyan yazıların neşredile-miyeceğini zannediyorum.
Yazılarınızın siklet merkezini teşkil eden Nâzım Batur ve S. Raşid Hatiboğludur. Birincisi meslekte bana karşı daima hayırhah ve uluvvicenaplıkla muamelede bu lundu. Mes ul makamlara getirdi, müfettiş yaptı. Onun kabiliyet, malûmat ve çalışkanlığına hayranım. Şevket Raşid ise memleket çapında bir vatanperver ve memleket çocuğudur. Onu tanıyanlar bir defa onun konuşmasını dinle-seler, onun imanına ve memleket severliğine kani olurlar. Vatan ga-zatesinin bir başmakalesinde Şevket Raşid Hatiboğluya Anadolucu ve saire izafe ederek hücum eden Ahmed Emine ne kadar kızdığını hâlâ hatırlıyorum.
Şimdi benim yapmadığım ve yap mama karakterlerimin müsaade etmediği bu imzasız maktubların kime aitse muteber gazetenizde bu zatın ilân edilmesini şirin meslekî şeref, vekar ve vatanperverliğinizden bekler, naçiz bir şahsın şerefini korumanın baha biçilemi-yecek bir karakter kıstası olduğunu hatırlatırım. Selâmlarımı ve 1-yi temennilerimi lütfen kabul ediniz.»
Akova.
Akova artık bu mektubu
Nizameddin Akova
( Not — Maazallahi teâla bu imzasız yazılar, benim imzam tahtında gazetenize gönderilmiş ise, bu alçaklığı irtikâb edenleri adalete tevdi etmek üzere yazıların şu adresime gönderilmesini rica ederim.»
Ankara, Avrupa otelinde orman müfettişi Nizameddin
★
Sayın Nizameddin rahat edebilir çünkü
okuyan her karide bir kanaat hasıl olmuştur ki «Yeni Sabah* da orman yolsuzlukları hakkında zaman, mekân ve olaylara dayanan o sürekli neşriyatı yapan her halde bu vehimli müfettiş ve onun veciz kalemi değildir.
Gazetede çıkan her yazının altında bir imza görmek istiyen ve gazetelerde intişar eden imzasız yazıların gazetelerin malı sayıldığından ve o yazılardan şu veya bu zatın değil de doğrudan doğruya «Yeni Sabaha mes’ullerinin sorum lu bulunduğu müte’arifesinden, hattâ sabırsız görünen müfettiş hiç olmazsa iki meslekdaşının yüzüne dikkatlice bakmasının ve si-. * nemada eski bir bakanla karşılaşmanın bir kimseye doğru dürüst yazı yazmayı öğretmeğe kâfi geleceğini sanmaması icabederdi.
Sonra gönül ne kadar arzu ederdi ki bu kadar basit, bu derece normal olaylardan bile ahkâm çıkaran sayın müfettiş» velveleli ıs-kandalları dillerde destan olan bazı orman işletme müdürlüklerindeki yolsuzluklarla yeni Zirat Bakanı ve orman genel müdürlüğü tarafından dahi tasdik ve itiraf olunan, Ayyuka çıkmış usulsüzlükler hakkında da o hassasiyeti göstersin. Halbuki Bay Nizameddin Akova (Nâzım Batur - Şevket Raşid Hatlboğlu sistemi) nin memleket ormanlarında yaptığı tahribattan
me ile maaşlarını tamamen almış olduklarını söylemiş ve kanunun müstaceliyetle görüşülmesini teklif etmiştir. Bu teklif kabul edilerek tasarı müzakere ve kabul o-lunmustur.
ve orman mahsullerile geçinen yüz binlerce yurddaşı ne elim bir vaziyete düşürdüğünden tamanıile habersiz olmalı ki yakında Divanı Âli huzurunda hesab verecek eski genel müdür Nâzım Batur’un hararetli bir hayranı ve kendisine ka' şı, daima hayırhah ve uluvvice-naplıkla (!) muamelede bulunduğu için olsa gerek, «memleket çapında bir vatanperver ve memleket çocuğu» saydığı Şevket Raşid Hatiboğlu nun samimi bir hürmefkârı olduğunu gizlemiyor.
Ne diyelim? Allah âfiyet versin. Bu zihniyette bir müfettiş Nâzım Batur âyarında bir motöı genel müdür ve Şevket Raşid Ha-tiboğlu çapında da bir bakanla or inanlarımızın bugünkü haline de şükretmek insaflı bir hareket o-lur. Zira bu şartlar içinde bugün yurd ormanlarında ayakta kalmış tek bir ağacın mevcudiyetine dahi şaşmamak elden gelmez.
★
Sayın Nizameddin Akovaya, bize bu mevzua yeniden şöyle bir kere daha dokunup geçmek ve a-lâkalılann bir kere nazarlarını bu hazin ne çekmek fırsatını teşekkürler ederken
eski genel müdüre karşı duyduğu hayranlıkla «memleket çapında bir vatanperver» saydığı esbak bakana karşı gösterdiği alâkadan küçük bir kısmını millî bir servet kay nağımız olan ormanlarımızdan da esirgememesini temenni edeceğiz. Bilindiği gibi ferdler fânidir; gelir, geçerler. Fakat bir Allah ve-di’ası olan ormanlarımız bu yurdun en önemli servet kaynakların dan biridir. Bu itibarla kendilerine hatırlatırız: Bir orman müfettişinin başlıca vazifesi şunu bunu korumak için kaleme değil, orman larımızı tahribden kurtarmak için vazifeye sarılmaktır.
daha dikkat mesele üzeri-verdiği için, kendisinden
Adnan Menderesin iktidara hücumu
(Baştarafı 1 incide) nutkunda iktidar partisine şiddetle hücum etmiş, büdcedeki israflardan ve tasarruf imkânlarından bahsederek ezcümle demiştir ki:
(— Varsın onlar yine büdceyi olduğu gibi çıkarsınlar. Varsın onlar yine demagojiye sapsınlar. Çünkü iktidar, murakabesiz geçen uzun hü. kümranlık yıllarının sakîm itiyadla-rile malûldür. Hamle ve hareket kabiliyetini tamamile kaybetmiştir. Çünkü sırtı mazinin bütün ağırhğlle yüklüdür. Bu gidişin durması, ya iktidar partisinde bir zihniyet değişikliğine veyahud iktidarın tamamen de. ğlşmesine mütevakkıftır. Kararsızlık ve intizar içinde bocalar gibi görünen Halk Partisi hükümetlerine, bu intizarlarının beyhudellğini söylemek isterim.
Adnan Menderes, sözlerine devamla şöyle demiştir:
— Türk milleti haklarının kimler tarafından ve ne şekilde henüz verilmemekte olduğunu iyi bilmektedir.
Asil ve çalışkan Türk milleti ve Türk vatanının kaderi gerilemek, sıkıntı ve ıztırab çekmek olmamalıy. dİ, Bu ast! gayenin istihsali uğrunda sükûnetle ve kanunî yollardan hareket etmek azmindeyiz. Demokrat Parti, memleketin daha hür ve daha müreffeh bir hale gelmesi yolunda hor türlü engelleri yok edecektir.
Hntib, son olarak şöyle demiştir: — Demokrat Partinin temsil ettiği ulvi hareketi durdurmağa kimse muktedir olamıyacaktır.»
Ankara Lus sefaretinde
f/lasrara/*:
çok haberler bir yandan devanı eder ken bundan 10 gün evvel burada Sovyet sefaretine aid verdiğimiz bir haber de yavaş yavaş aydınlanmış bulunmaktadır. Yine bazı yabancı kaynaklar bu haberleri teyid eder mahiyette yorumlarda bulunmaktadır. 10 gün evvel Sovyetierm Ankara kültür ataşesi İzayefin Moskova-ya dâvet edildiği; fakat kendisinin bu dâvete icabet etrniyerek Türki-yede kalmak istediği hakkında burada ısrarla dolaşan şayialar hilâfı-nu Sovyet sofarotlni bugün temsil eden maslahatgüzar Erşof, bunun a-8il8iz ve îzayefin Sovyet sefaretinde vazifesi başında bulunduğunu ve bunun aksini iddia edenlerin o gece Kerpiçte yemek yiyen îzayefle konuşmalarının mümkün olduğunu söy İçmiştir. Bugün aldığımız haberlere göre c zaman verilen bu haberin ma hlycti itibarile bir esası olduğunu, Sovyet sefareti bugün bir maslahatgüzar ve beş ikinci kâtlble tedvir edilmekte olduğu bir hakikat olduğuna göre bu ikinci kâtlblerden Ha-sanof'un kansı Moskovaya dâvet o-dllmlş fakat kendisi bu dâvete İcabet etrniyerek Türklycde kalmak (-çln müracaatta bulunmuştur. Söy-
(
• • r
Bayar Bursadan ayrıldı
(Btutaran 1 tncide) meydanına gelinerek Demokrat Partinin crtiblvdiği öğle yemeği yendi. Celâl Fayar bundan sonra Karakö-ye elli altmış otomobille birlikte geldi, Karakövd? kalabalık bir halk Celâl Dayarı krrşıladı ve uğurladı Bozüyük istasyonunda da Bozüyük-lüler kalabalık oir kütle teşkil ediyorlardı geldi, idare
Parti dişile
avın 25 inde Eskişehire gelmelerine aıd ı ciâl Buy ardan söz aldılar. Kenet lc»ıne Bursaya giderken refakat eden Eskışehiı Demokrat Parti mil. letvekili Kemal Zeytinoğlu ve Demokrat 1 arti 1! idare kurulu üyesi Halil Yasuı ve Bilecik
Paı.i Balkanları Eskişehırde kaldılar.
D. P. başkanı ayın 25 inde Eskişehir il kongresinde bulunacaktır.
---------o--------
. Tren hsKişehiro 16,15 te Garda CMâ’ Bayarı 11 ve İlçe kurulu üyeleri ve Demokrat .»nensvbjarı karşıladılar ve ken görüşmelerde bulundular. Bu
Demokrat
D. P. Teşkilâtının Vatana hücumu
(Baştara/t 1 incide) yıslle Vatan gazetesinin yapmış olduğu neşriyat hepimizce malûm olduğu halele, bunu bir gazetenin şahsi görüşü olarak telâkki ettik ve üzerinde fazla durmaya lüzum gör medik. Ancak iki gündür bu neşriyatın şekli deşimiş bizlerin ve tah nün ederiz ki bütün partililerin izzeti nefsini rencide eder bir mahiyet kesbetmiştir. Komünistlere a-let olan bir zümreden ve büyük kongreyi toplatarak Genel Merkez kurulunu İşten uzaklaştırarak yeri ne geçmek isteyenlerden bahsedili yor. ( Eğriye Eğri, Doğruya Doğruo düsturunu taşıyan ve her fırsatta millet menfaatinin ön plânda tutulduğunu belirten bu gazetenin böyle İmzasız ve âfaki neşriyatta bulunmasını biz millete karşı yerinde bir hizmet olarak telâkki ede meyiz. Eğer Demokrat Partili kim seler arasında bazı gazetelerin açık ladığı şeklldt bir fikir ihtilâfı var ise, haklıyı ve haksızı kardeşçe bir zihniyet içinde tefrik ve hal etme sini bu parti pek alâ bilir. Ortalığı isnatsız velveleye veren bu gazetenin kendi mes’ullerl, her halde bil mediğimiz bir sebebe alet olmuş o-lacaklar.
BUgün ocaklarile birlikte toplanan Bucağımız idare kurulu hep birlikte, Vatan gazetesinin eski hiz metlerini samimiyetle göz önünde tutarak, böyle yıkıcı bir neşriyatı i-cab ettiren ciddi sebepler var ise bunların daha mertçe açıklanmasını, ter.ıiz insanların zan altında bı Takılmamasını kendilerinden taleb etmeğe karar vermiştir. Bu gibi çirkin bir gayeyi güdenler kimlerdir? Komünistlere alet olanlar kimler dir Millet artık gizli kapaklı her şeyden nefret etmektedir. Partiyi ikiye bölmek gibi bir cinayet hiç bir hakiki Demokratın aklından geçemez. Her halde kenarda asla tasavvur edemeyeceğimiz böyle bir istidat eğer mevcud İse, bilerek ve ya bilmeyerek Vatan gazetesinin buna zemin hazırladığı bizce şüphe götürmez bir hakikattir. Binaena (eyh bu meselenin isbat veya tavzihi ni Demokrasi mücadelesinde şeref 11 bir mazisi olan Vatancılardan. bekleriz.»
D. P, Şehit - Muhtar, Bülbül -Bostan, Yenişehir, Eskişehir—İnönü. Cihangir, Gümüşsüyü, Harbiye ocakları İle D. P. Taksim Bucağı.
■ - ----o..... ...
İzmit Belediye Reisinin muhakemesi devam ed yor
(Baytar a) ı 1 incide) ka ve seyrüsefer müsaadesi verdikleri için hakkında «memuriyet vazifesini suiistimal» den dâva açılan, îzmit Belediye Reisi Kemal öz He zabıta memuru Şadi Erol’un duruşmalarına dün 5 numaralı Millî Korunma mahkemesinde devanı edilmiştir.
Dünkü duruşmada müteahhid Zeki Aksoyet şahld olarak dinlenmiş ve mumaileyh ifadesinde: Fovzlnın İzmit Belediyesinden elde ettiği plâkanın «Packard» markalı otomobilde kullanıldığını itiraf etmiştir.
Neticede mahkeme Zeki Aksoyet ile şoför Fevzi Burgu hakkında da dâva açılması için dosyanın savcılığa tevdiine karar vermiştir.
îzmit Belediye Reisi dünkü duruş* mada bizzat hazır bulunınıyo. ak a-vııkalı tarafından temsil edilmiştir.
ı
lendiğlne göre Hasanof’un karısı vak tilo Rusyadan kaçan ve Amerikada «Hürriyeti seçtim» adlı kitabı okurken Sovyet sefareti alâkadarları taj rafından görülmüştü. Moskovaya dâ-vetin sebebi de bu olduğu sanılmaktadır. Diğer taraftan Hasanof’un bugün Sovyet sefaretinin sıkı bir kontrolü altında bulunduğu ısrarla söylenmektedir, Kendisinin Akıbetini önü
(Baytar afi 1 incide) yeliği ve kurultay delegeliğine seç mişti. Muhtar Üniversite kanununun bu vazifeyi kabule müsait olduğu hakkında Rektörle yaptığım temas üzerine memlekette çeşitli partilerin teşekkülü ile başlıyan yeni Demokrasi gelişmemizde bu vazifeyi bir memleket hizmeti olarak kabul ettim. Bu defa partinin İstanbul il kurulu başkanlığına se çilmekliğim çeşitli tepkilerle karşılandı. Partili, partisiz bir çok yurddaşlarım ve talebelerim beni samimi iltifat ve tebriklerile taltif ettiler. Hakkımda gösetridkleri teveccüh ve sevgiye burada teşek kürü vazife bilirim. Bir kısım vatandaşlar da ilim adamının siyasetle aktif bir şekilde meşgul olmasının ilmi çalışmalara zarar verebileceği ihtimalde ihtirazı fikir serdettiler.
Geçen yıl milletvekilliği namzedi gösterildiğim zaman profesörlü ğü tercih ettiğim halde bu vazifeyi kabul edişimin sebebini anlıya-madıklarını söylediler. Bu arada bazı haksız tarizlere de uğradık. Yalnız onların cevabını verdiğim için tekrar edecek değilim. İstanbul Hukuk Fakültesi profesörlerinden Bay Şevket Mehmed Ali tarafından Hukuk Fakültesine bir takrir verildiğini haber aldım. Şunu tasrih edeyim ki diğer profesör ve doçentler tarafından verilmiş bir takrir yoktur. Kendi fakiil temin yönetim kurulu üniversiteler kanununun otuzuncu maddesi ahkâmına göre öğretim üyelerinin deruhte edeceği görevlerden olmadığı hakkındaki kanaati kendileri-le yaptığımız yazılı fikir teatisinde tecelli etmiş ve bir itirazım olduğu takdirde durumun profesörler ka-ruluna arzedileceği bana bildirilmişti. Bu suretle il başkanlığına seçilmekliğim üzerine profesörlükle bu vazifenin beraber yapılıp ya-pılmıyacağı hakkında başlıyan mü nakaşaya toptan cevab vereceğimi yalnız şahsım itibarile değil mensub olduğum üniversite öğretim üyelerinin siyasi haklarına ait bir prensip kararını beklediğimi söylemiştim.
5 Ocakta toplanan Senato şahsım ile ilgili olmıyarak profesörlükle milletvekilliğinin birlikte ya-pılmıyacağı konusunu incelerken siyasî partilerde alınabilecek vazifeler üzerinde de bir prensip kararına varmış bulunmaktadır. Bu karar bu güne kadar mübhem ve muallâk bulunan bir meseleyi aydınlatmıştır. Şöyle ki:
(Üniversite profesörlerinin memurlar kanununun 9 cu maddesine tâbi bir memur sayılmalarına imkân olmadığı, üniversiteler kanununun memurlar kanunundan ayrı bir sistem takib ettiğini tebarüz ettirerek profesörlerin siyasetle meşgul olabilecekleri, siyasî partilere girerek fonksiyonları is-tişari olan kongre, kurultay dele-
K. Önerin Vatana verdrâi c^vrn
I müş olarak, îstanbut kısmî milî '>
1 vekili seçimine iştirake nuıvafak i. mı alabilmek İçin, saçma zihniye*1-nin delili olarak Taninci H. Cab: V.n kanaatlerde ihticâc edecek kadar sapıtmış, fakat bunu nıüteakib f -mire gidip geldikten ve R. Pokerin beyanatını dinledikten sonra, gazetesinin sürümünü devam ettirebilmek için, görüş ve İnadından r büyüklüğü (!) gö gerebilmiştir. B’i meşhut gazetecinin, on beş günden, beri, takib ettiği taktik milletin hak kında gösterdiği muhabbetten Urken lerin benliğine biraz su serpmiş ol-mak için, bu muhabbeti sarsmaktan başka bir maksada müteveccih değildir. Halbuki. beni sevenler, bu gazetecinin ölçümle bent takdir edeceklerse: o takdirin ifade edeceği «hiç» bile, ancak bana zevk verebilir Amerikanın fevkalâdeliklerini dimağına sığdıran bir gazetecinin (!) dc. ğil, yeni doğmuş bir çocuk ma«:tığında bile sebeb ve mahiyetini bilmediği hâdiseler karşısında tefsir vv mütalaa beyanına kalkışmak garibedir
Millet ve memleket hayatına müessir hâdiseler kurşısında böyle bir çocukluk derece derece çok kötü hedeflere götürebilir. Efendi hazret, lerl, bilmeden, ve öğicnmeden variyeti fesada göt Üre v -X mütalealarla, gazetesinin sürümünü artırsa bili, memlekete iyilik değil fenalık etmiş olur. Yaptığı hareketlerle, bilhassa okuyup yazma bilnıiyenlerin eline tutuşturulan kAğıdlarla memlekete hizmet ettiğine inananlar, bu hizmet lerine başlamadan evvel. İşi kavramak mecburiyetinde olduklarını u-nutmamalıdırlar. Bu mesele bir findik veya motör işhdeğll vatan ve mil lef (lâvaşıdır. Bunu da ona Öğret o-ook şey. senelerdenberi parti içinde f( sari kar’şhranlarm dedikodusu değil, salâhivettar insanlar tarafından verilecek doğru malûmattır. Ortada bir komünizm gayreti varsa, bımıın parti ve memleketin yükselmesinden başka blrşey dllşünmlyenler İçinde değil, bıı faaliyeti anlamak için fe-sad çıkarmak istiyenler arasm.le aramalıdır.*
(Ba^taraf^ ı
fikirler atmakta; bu arada Kenan j önerm bazı komünist faaliyetlerine Alet edilmekte olduğunu iddia etmek tedir. '
Dün akşam kendisini evinde ziyaret ettiğimiz öner;’ «Vatan» gazetesinin ithamlarına şöyle cevab vermiştir:
«Memleket; Vatan gazetesi başmuharriri ile beni, tarif ve izaha hacet kalmadan pek iyi tanır. Bu adamın, dedikodusu ile rahnedar olacak herhangi bir benlik, zaten yok demektir. Doğduğu gündenberl» gizli efendiler emrinde çalışan bu adam, herkesin bildiği ve kendisinin de itiraf ottigi mahrem telâkkiden sonra, yeni baştan gömlek ve efendi değiştirerek, bir buçuk sene taptığı yola, göz kapadıktan sonra, yeni bir hayatın yolcusu olmaya başlamış ve debelene debelene bugünkü noktaya ' vasıl olmuş bulunmaktadır. Ben, yazılarını, kötü tertib edilmiş bir komedi gibi, hayret etmeden seyreder-• ken, bu gazeteci. «AmerikanvârTl bir dehâ ile, hâdlsata başkalarından aldığı direktife uygun mânalar ver. ! mekle, halkı aldanmış sanacak ka-1 dar, kendini beğenmekte ısrar edi- 1 yor. Ben kim. komünizm kim... ve* hangi komünizmin iğfaline vicdanı- | rm kaptıracak kadar belAhet göster ndşlm. Evet! Ahlâk ve yamd’bşmı-dıı bu efendi ile bağdaşamıyacak pek çok ayrılıklar bulunduğuna emi nlm. Bu adam, basma kalıp klişo-lerlc bende olmıyan vasıfları, bana eklemekle efkârı umumiye nazarında naa»l büyüyeceğini anlamak, başkası İçin kabil farzolunsa bile benim İçin mümkün değildir. Rıı efen- ! di. daima boyunun ve varlığının Us. tüne çıkarak. havalinden kendine pâveler vermekten başka blrsev vap mak elinden gelmediğini, havatlle herkese öğretmiş bulunmaktadır. Galiba nazarında, on büvUk suçun, ’ hakikat olarak güvendiği saçma fikirlerle beni iğfal edememesinden İleri geliyor. Meselâ, kısmi seçimler ' de. karşıma geçen bu adam, her va- ■ kit olduğu gibi, aksi tahakkuk eden | ----------------- PÖrün-
etti
geliği ve buna benzer işlerle siyasi hayatta kendilerinden beklenebilecek rehberlik vazifesini yapma larına kanunî bir mâni olmadığı tebarüz ettirilmiştir. Olgunluğuna inandığım üniversitemizin mukaddes çatısı altında ne hoca ve ne de talebenin siyasî propagandalarla mâbedin kudsiyetini zedelemi\ecek lerine eminim.
Almanyada dünyanın en büyük marazî teşrih âlimi Firahovv, Ingil-terede Laski, Fransada Pasteur Valery, Radeau, Besançon, Sovye* lerde beyin cerrahı Bourden gıb ilim otoritelerinin ve diğer bir çol bilginlerin siyasi hayatta faal ro. oynadıklarını biliriz. Daha bir kaç . gün evvel memleketimize gelen îran Parlâmentosu Hariciye Komisyonu reisi üniversitenin felsefe profesörüdür. Bizde de bu suretle bu meselenin açık olarak halledilmesinden memnunuz. Yalnız senato siyasî bir partinin idaresile meşgul olacak icraî bir işi, meselâ parti başkanlığının 30 cu m idede düşünülen ve bu madde ile.mahiyet ve hududu belirtilen işlerden addetrrremektedir. Benim şahsî kanaatim bu maddedeki işin hocaların saat 5 e kadar devam etmesi icabeden çalışma saatlerinden ayrılarak verilen sekiz saate münhasır olduğudur. Bir hocanın 5 den sonraki zamanını üniversitenin şe-ref ve haysiyetiie mütenasib fahrî memleket hizmetlerine hasredebı leceği kanaatindeyim. Geçen gün Çekoslovak Cumhurreisi Beneşin bir makelesini okudum. Memleket münevverlerinin siyasi partilerde yer almasından edilecek faydalar açıklıyordu. Siyasi partilerde alınacak vazifeleri hududlamak oldukça güç bir iştir. Senatonur prensip kararma bu noktalardan tam olarak iştirak etmemekle beraber ömrümün 22 yılını hoca olarak binlerce talebe yetiştirmeğe vakfetmiş, binlerce hastaaile meşgul olmuş, memleket iç ve dışındaki ilmi çalışmalarında yer almış bir profesörü sıfatiie yüksek bil r. müessesemLzin kararına hürmet etmeği vazife teıâkki ettiğim için yönetim kurulunun izhar ettiği ka naate itiraz etmemeğe karar verdim. Kürsümde, dışında esasen ara vermediğim çalışmalarıma devam edeceğim.
Genel sekreterlikten yazıma kar şılık gelince yeni başkan seçilecek tir.
I
C. H. P. Direklerarası oc1 çnnın tertibettigi gece
C. Hı P. Direklerarası Semt Ocağ
idare heyeti başkanı Adil Vardart. tarafından milli bir gr?e tertiblen-miştlr. Bu geeeyi yaşatan yüksek tahsil gençliği milli şiirler söylemiş ve milli oyunlar oynamıştır.
Gfec vakte kadar neş'e ve samimiyet içinde devam eden toplantıya kalabalık bir d&vetli kütlesi işttrâk el( iniştir.
ı
>■ WKA: •
İslâm Âleminden Haberler
(Baştarafı 4 üncüde/ dan bilidir. Rusya Sivastopol mağ JÛbiyelinden sonra nasibini doğu l^ozkırlarında aramağa başladı. Sibirya ve Mançurvadaki menfaat Jerini millileştirmek için çar ordu Îarı japonyaya taarruz ettiler. Si-âlıın konuştuğu o günleri bırakarak mevzuumuzun ihata ettiği Irana tekrar dönelim:
1896 -1906 Muzaffereddin şah
zamarnnda büyük devletlerin iki şark devleti olan Osmanlı devleti ile İrana bol bol borç para ver -ineleri bu devletlerin kuvvetleşo • rek ve kendini toplıyarak kalkınmaları için değil, bilâkis saltanat lann borç para içinde kendinden geçerek boğulmaları ve devlet şek linden kabileye inkilâb (!) etmeleridir.
Rusya, İranı daima kendi men faatleıi için bir koz gibi kullan -mış ve ne olursa olsun (herçeba dabad) bu kozun diğer devletlere geçmesine razı olmamıştır. Rey -mond Furonuıı İran isimli eserin den şu sayfayı alarak o zamanki feci durumu ve dönen entrikaları bir daha gözden geçirelim:
Rus istikraz bankasının kasasında şaha borç verilmek üzere daima para vardır. Bu paralann yekûnu haddi lâyikina baliğ olun ca, Rusya derhal imtiyazlar al -mağa uşebbüs eder. Evvelâ Reşt-ten Tahrana ve Tahrandan Meş-hede giden yolların, Hazerdeki ba Jıkçılık, Magenderandaki ormanla mı ve Nişabıudaki Firize maden lerinin işletilmesi imtiyazlarını ko parmıştır.
Rusların bu alabildiğine jlirü -yüşlerme karşı, Ingilizler başlangıçta pek de muvaffak olamıya-rak, mücadele etmişlerdir. Onla -nn Trtınsival harbi ile meşgul ol malarmdan istifade eden Rusya Deli Petronun projelerini tahak -kuk ettirmeğe çalışarak, Port -Arthurda serbest denize varmış • lardır. ;
Almanya da boş durmamıştır. Daha 1899 da, bir kargo Acem körfezine gelmiş, bir Alman tica-retevi Bağdad. Abadan ve Buşir-de şubeler açmıştır. 1901 de Rus-lar Basra körfezine uğramak üze Te, Odesa ile Bombay arasında
Aksel, Nihat Altınok, Sadun Anlı, Şemseddin Kemal Artun,
San’at Bahisleri
(Baştarajt 4 üncüde)
Zeren gibi sanatlarına evvelki sergilerden sempati duyduğu muz tanımış ressamlarımız bu defa da başarılı eserlerile sergiye ayrı bir değer kazandırmışlar İzmirli sa natcı Abit Llderoğlu’nun Kenar Ma halle ve Tilkilik kahvesi kompozisyonları güzel. Geçen sene galeride müstakil resim sergisile kabiliyeti ni müjdellyen Ömer Halipoğlu'nun, Dutluca Göl kıyısı ve Ankara Yaylasına doğru tabloları; yeşil, sarı, mavi ve kırmızının birbirine girmiş tatlı ahengini en rahat duyuron e-serlerden.
SATIŞ): Bugüne kadar M. E. Ba kanlığının Jüri eliyle ayırttıkları hariç hemen satış yok gibi. Mama-fi önümüzde bir hayli gün var. Res Samlarımıza yapacağımız entbüyük hizmet; gözlerinin nuru ve ruhları nm heyecanlıyla yarattıkları eserle Tine, satın almak suretiyle göstereceğimiz ilgi glmalıdır gibi geliyor bize. Halkımızdan, Bakanlıklar ve ^enginlerimizden bu alâkayı bekliyoruz.
(ESERlı Oalnlar: Haşmet Akal, Şeref Akdik, Malik Akyunak, İsmail Altına, A. Hakkı Arel, F. Arkular,
Turgut Atalay, Alis As, Muhtar Ay kın, Ferruh Başağa, Namık Bayık, Vecihi Berkteoğlu, N. Berk, S. Ber kel, S. Belir, C, Bingöl, S. Bursalı, Mahmut Cüda, Çallı, H, Çlzel, S. Çulhan, K. Dalhan, Nazmi Dayan, Illıami Demirci, Cevab Dereli, Ha lii Dikmen. F. Duran, Güzin Duran, H. Doral, Nazlı Ecevit, Refia Erden, S. Eldem, Elif Naci, Fikret Elpe, Refik Epıkman, Hayrettin, Eratillâ, Mesut Erdem, Ragıp Erdem, N. Er-güven, C. Erkul, T, Erol, F, Eıtaş, Mustafa Erikuş, Leylâ Gamsız, Tat yana Gregoriadis, R. Gökcan, Nedim Gönsür, R, Horasanlı, Ali Per tev Horoz, H. Kumbaracı, Mllzer, Sami Karabatı, F, Karakaş, H. Kav ruk, A. Kayman, K. Kayhan, Z. Ke seroğlu, Saynur Kıyıcı, H. Kızılalp, Sami Lirn, M. Olgun, A. Onbaşıoğ-lu, Maryam Özacilyan, Z. Özar, A Sırrı Özbay, S. Özeren, M, Palavan, Mehmed Pesen, N, Pura S, Renkler, F, Saraçoğlu, M, Sipahi, A, Halil, Sözel, Ivi Stangali, S, Sungur, E. Süngü, R, Tangör, T. Tantug, S. Teoman, M, Turgut, Y, Topsal, Sey fi Toray, A, Tugal, R. Ulver, I, Us-kan, Celâl Üzmen, M. Üner, H. Vu-ralhan, Asuman Yavuzer, M, Yü-cetürk, K Yükselengil, (HEYKELTIRAŞ) lar: Ali Hadi Bara, Zühtü Miiridoğlu, Kâmil Sonat, Nüsret Su man ve Türkân Tanuör»
muntazam bir hat kurmuşlardır. Şahın 3900 yılında, paraya ne ka dar muhtaç bir halde bulunduğu hakkında Victor Berard şöyle der:
«Rusya Fransadan yüzde 3.5 faizli para alıp, şaha yüzde 5 den 60 milyon ikraz etmiştir.!»
1901 yılı mayısının 28 inde Vil-yam Knox d’Acy peşin verdiği zOO bin frank mukabilinde, hemen büiün İranda petrol araştırma vc işletme imtiyazını kopar -mıştır.»
Batının dessas ve müstcbid sö mürge siyasetine kurban giden doğu, burada tekrar âciz olduğu nu itiraf etmiştir. Keyaniler, Sa -sanilcr gibi asil ve temiz sülâİPİe ri sinesinde barındıran bu toprak lar; ihtirasların metaformfozlaştı-ğını Heredota kadar anlatan w tarihi tarih yapan gayri meşru haklardır cümlesini tasdik eder.
(Sonıı var)
Melııned Kemal Şaveysi
meseleler, ilim girmeden, ilmi tâbir-ediİçmezden evvel, «n-akli selimine, çırılçıp-duygu ve his olarak O halde, iyiyi
Hikâye :
“Bir Pazar mısaıiri,,
ÜBaştarafı 4 üncüde1 yışı idi. Şahsan, lûgavî kelimeler ve ilmi islilâh kullanarak konuşanlardan nefret ederini. Çünkü, meselâ, bugün, ilim yolu ile izahı na çalışılan nice çerçevesine lerle ifâde sanoğiunun lak, sadece
doğmamışniıdır?..
kötüden, doğruyu yanlıştan ayıra bilen insanoğlullarını, haddi zatında gayet basit ve malûm olan bu meselelerin hali için, gidilecek düpedüz yol dururken niye en çap raşık ve girift olanını göstermeli?., ilim yolu ile izahına çalışılan nice meseleler haddi zâtında gayet basit dirler. Esasen, iş, ilim anlaşılmaz 4ıâl alır. Çünkü, âlim çerçevesine sokulduktan sonra geçinen, ekonomist, biojolist, rû-hiyatcı. yâni ilim şubelerinin bir çoğunda mütehassıs olduklarını iddia edeıı o cahiller gurûhu, halkın nazarında. mühim adam.. «İlim Adamı..» Tesirini bırakmış olmak için, düpedüz yoldan vazge çip, anlaşılmaz kelimeler icat ede rek en çapraşık yolu tutarlar, Ne tice, hır felâkettir; Alim geçinen o adamlar, anlaşılmadıklarından ötürü şöhret sahibi olmuş, günde ligi doğrulmanın yolunu bulmuşlardır ama, asıl dert halledilmemiş tir, olduğu yerde durmaktadır...
İşte eserinde, o cahiller srürühu na çatıyor, yaptıkları işin muazzam birer safsata olduğunu oku yucuya anlatmak istiyordum. E-serimm eksik kalan tarafını tamam Uyacağım o uğursuz akşam, mezkûr kısmı diğerlerine ekıiye-ceğim sırada, bay R. nin beni gör mek istediğini söylediler. Bu R ile dostluğumuz yeni değildi, tereddütsüz kabul ettim. Eserimin mevzuunu, lâf arasında bir kaç ke re kendisine izah etmiştim. Esasen o günden sonra benimle daha alâkadar görünmüş, ziyaretlerini sıklaştırmıştı. O akşam, eserimin eksik kısmını da anlatınca herif çileden çıktı. Çünkü, anlıyorsunuz ya, bu R, de âlim geçinen o safsa tacı cahiller gürûhuna dahildi, mu azzanı, kuyruklu bir de unvan sahibiydi. Ruhiyat Profesörü ve Psikanalist., v, s,
Herife son kısmı, ve bilhassa, safsatacılara çattığım tarafı okuyunca. hiddetten köpürdü, bastonunu yere vurarak defoldu. Hadi se, bukadarla kalsa idi, iyi.. R. nin dostluğunu bir kayıp telâkki etmiyecektim. Mezkûr kısmın tamamlanması ile uğraşırken kapı çalındı, iki dev cüsseli adam, yan larında o uğursuz R. keratası olduğu halde odama girerek, beni yaka paça yakaladıkları gibi, habi
Abdülmelik İbni Mervan, bunu bir defa denemek istedi. Gönderdiği ı-damlaı vasıtasile Haccâc’a Emirlikten azledilmesi lâzım geddiğini bildirdi.
Bu haberi alan Haccâc, fena halde kızdı. Halifeye şöyle bir mektub yazdı:
Yâ Emîr-el-MÜ’minin! Eğer ben azledilirsem, İraklıları ebediyen elinden kaçırırsın. Onları bir daha yola getiremezsin. Said İbni Âs'ı azlettiği için bu halkın Hazreti Osmana yaptığı fenalık meydandadır, henüz unutulmamıştır. Bilirsin ki demir, yine demirle kesilir; daha hafif bir şeyle kesilmez. Buna göre düşünüp bir tedbir alasınız.»
Halife Abdtılmelik, postunu elinden almağa çalışan Abdurrahman’a barı? teklifinde bulunmayı da ihmal etmedi. Daha doğrusu, bu teklifi, âciz kaldığından dolayı, mecburen yaptı. Lâkin Abdurrahmandan red oevabı aldı
Hülâsa, Abdülmelik İbni Mervanın
Acele satılık
kârgir ev
Aksarayda Tramvay ve pazara çok yakın iki daireli elektrik tulumba ve bahçesi olan kâgir ev. Her katta üç oda, mutfak, banyo ve helû, üst kat boş teslim. (Her-gün saat 10 a kadar Lâleli Aksaray cad. No: 34/7 ye müracaat)
ı t
Yeni Neşriyat
hürriyet çani
2. nel dünha harbi senelerinde tanınan ve bugün Amerikan Edebiyatında büyük bir yer tutan JOHN HERSEYİn bu eseri, PUL1TZER MÜKAFATI m kazanan, 100 leıce münekkidin kusur bulamayıp hara retle tavsiye ettiği ve en az 15 mil yon insanın okuduğu bir romandır. Mediha Herkes dilimize çevirmiştir,
Yalnız kalmış bir erkeğin, aşka suoannş bir kadının muhteşem aşk hikâyesile süslenen bu eser, Demok rasinln Faşizme karşı giriştiği mücadeleyi yepyeni, canlı ve hararetli biı uslûbla bize anlatmaktadır.
İnkılap Kitabevi tarafından neşredilmiş ve 250 kuruş fiyatla satışa çıkarılmıştır.
T
TASHİH İLANI
2/Kasnn/947 Tarihli Yeni Gabah gazetesinde neşredilen Biiyükdcre Kibrit fabrikası İşçileri derneği Ana Tüzüğü ilânında Birinci mad de aşağıdaki şekilde tashih edilmiştir.
Madde — 1 Tekel Kibrit fabrika sı İşçileri derneği adiyle bir dernek kurulmuştur.
Kurucular
M. T. T. B. HUKUK DERNEĞİ BAŞKANLIĞINDAN 12/1/948 Pazartesi günü yapılan olağan üstü toplantıda nisab temin edilemediğinden, ikinci gene) kuru) toplantısı 17/1/948 Cumartesi günü saat 14 de Eminönü Halke vi küçük salonunda yapılacaktır. Bütün üyelerin gelmeleri rica olunur.
GÜNDEM:
1 — Bursa seyahati hakkında 1-
zahat.
2 — Güven oyu.
3 — Dileklerin tesbitl.
IKemling Satılacak Sümerbank iplik ve Dokuma Fabrikaları Müessesesi Müdürlüğünden
Bursa Merinos fabrikamızda mevcut 160 ton 5/1 kemlingin 22 Ocak 948 perşembe günü adı geçen fabrikada her parti 5 tondan aşağı olmamak şartile açık arttırma ile satılacaktır.
Beher 5 ton için 1500 lira teminat yatırılacaktır. Müessese ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (227)
sin kapı önüne gelip dayattığı beyaz otomobile attılar. Bu arada masamın üzerinde duran eserin, R tarafından asırıldığını gözlerimle gördüm. Bir pansiyon odasında, tekbaşma yaşayan bekâr bir adamın, ne derdime derman olabilecek kimsem ne. de arkamı arayanın oh. adığı için, derdimi kimseye anlatamadım.
Bu R. nin, bu civarlarda bulun duğunu bildiğim için, eserimi iade etmesini istemek üzere gelmiş tim, zira, eksik kısmın tamamlanması, uğradığım suikast’a rağmen halk'n hakikatleri öğrenmesi için eserimi mutlaka ele geçirmeğe az metmıştim...
Misafirin sözlerini tamamlamış, bu arada hayli heyecanlanmış, ba kışlan tuhaflanmış, daha evvel, daha atik bir hâl almıştı ki, oturmakta olduğu pencerenin önünde ki kalabalığı farkettim. Az sonra
♦
............. Aşk - Macera - Tarih - Cinayet
Yazan: Muharrem Z.
s
Tefrika No. H5
Irakta hiç nüfuzu kalmamıştı. Orada kim cenk ediyorsa, kimin askeri daha çok, kimin kılıcı daha keskinse, onun borusu ölüyordu. Üst tarafı kuru gürültüden ibaretti. Halkın Halife malite dinlediği yontu. Kuvvetli olan h£tkim, zayıf olan mahkûmdu. Bıi hal, Hazreti Osman'ın şehadetin-dcn sonra meydana çıkan Hazreti Aii ve Hazreti Muaviye ihtilâfından beri böyle devam edip gidiyordu.
★
Kanlı savaşlar günlerdenberi devam ediyordu. Cenk meydanları baş
I
larla gövdelerle dolmuştu. Her tarafı ağır bir kan ve et kokusu kapla-
13 OCAK 1948
YENİ sabah
PE TEV
Müstahzaratı
Laboratuarı
2430
"W*
■ •• r
1915
Kibrit fabrikasında ıslahat
Tekel İdaresi, piyasadaki kibritleri İmal eden fabrikaları teknik bakımdan ıslâha karar vermiş, yeni tesisler İlâvesi için teşebbüsle re geçmiştir.
Bu cümleden olmak üzere Büyük deıe kibrit fabrlkasıne bir (poşet kibrit) tesisatı ilâve edilecektir.
Kıınıar makineleri ve Çocuk Esirgeme Kurumu
Türkiye Çocuk Esirgeme Kuru- j mu İstanbul Merkezinden: ,
İstanbul sokaklarında bazı kimse lerln çocukları kumara teşvik eden makinelerle sokaklarda dolaştıkları ve bu işi bir ticaret mevzuu ya parak gûya hayır kurumlarına da yardım ettiklerin beyan ve ilân ettikleri haber alınmıştır.
Kuyumumuzun bu nevi hareket leıie bir güna alâkası bulunmadığının münâsip görülecek bir suret te umumi efkâra iblâğına müsaade lerini saygılarımla rica ederim.
H Günün birinde ffl geç kalmış
M olmamak İçin £ zamanın
B benliğinizdo
Bj husule getirdi.
& *l tahribatı tamirde acele ediniz.
Size bu malzemeyi takdim eder
Z A Y î : — Lüleburgaz nüfus memurluğundan aldığım ve İçinde askeri durumm yazılı nüfus cüzdanımı zayi ettim yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. Süleyman oğlu 1339 Doğumlu İbrahim Üçler
■
%
z
kapı aç’larak içeri dev cüsseli ve beyaz gömlekli iki insan girdi, arkalarında bekçiler ve bir polis var dı. M'safinm yeni gelenleri görür görmez bir maymun çevikliği ile yerincen fırladıysa da, daha evvel davranan beyaz gömlekliler kendi sini yakaladılar. Misafirimin çırpındığı, ağzından küfürler saçarak serbest bırakılmasını ve eserinin iadesini haykırdığı sırada, içeri son olarak giren gözlüklü ve bas tonlu hır zat:
— Çok şükür, nihayet ele geçire bildik!... dedi, aman dikkat edin, çok kurnazdır, kaçar ha...
Sonra bana dönerek:
— Büyük geçmiş olsun, dedi... Akıl hastahanesinden kaçan bir deli ilt karşı karşıya bulunuyordunuz:...
Okuyucu, bu hikâyenin sonunu, dilediği gibi tamaınlıyabilir!...
ım^tı. Palanın postunu kaybetmeme, si, filânın post sahibi olması uğrunda canlarını feda eden zavallı insanları) sayısı kabardıkça kabarıyordu.
Kütleler arasındaki kanlı mücadeleler idare edenlerin hepsi de, umumun menfaatinden ziyade kendi menfaatini düşünüyordu. Halkın menfanı ini düşünen yoktu. Bir adam çıkıyor, kandırdığı binlerce insanı arkasına takıyor, isyan ediyor sonra ya biı- valilik, ya bir kumandanlık kopararak Halifenin has bendelerinden birisi oluvordu B»ı vüzden dökül nı w
kanların hesabını sormak hatıra bile gelmiyordu. Zaten buna ne lüzum
Salamura Zeytin Tanesi Satılacak
Erdek Malmüdürlügünden
1 — 944 yılı Toprak Mahsûlleri ayni vergisi olarak mükelleflerden alman ve İlçe merkezinde depolarda muhafaza edilmekte olan tahml nen 22482 kilo salamura zeytlntanesi 9/1/948 tarihinden itibaren 20 gün süre ile ve 2490 sayılı kanunun 31 İnci maddesi mucibince kapalı zarf usulile satışa çıkarılmıştır.
2 —İhale 30/1/948 Cuma günü saat 15 te Erdek Mal müdürlüğün de kurulu komisyon huzurunda yapılacaktır.
3 — Tutarı (7194) lira (24) kuruştur,
4 — Muvakkat teminat 539 lira 56 kuruştur,
5 — Teklif mektupları ihale günü saat 14 de kadar bizzat veya pos ta ile komisyonda bulundurulacaktır,
6 — Şartname her zaman Erdek Mal müdürlğünde ve zeytin tanele
ride depolarda görülebilir, (308)
Kamyon satılacak I Sümerbank iplik ve Dokuma! Fabrikaları Müessesesi I Malatya Mensucat I
Fabrikasından I
1 — Fabrikamızda mevcut 938 ve 939 modeli (Dodge» mar- ■
ka, birisi kaptıkaçtı tipinde, kullanılmış iki adet kamyon 15.1.948 ■ tarihine rastlıyan perşembe günü saat 15 de açık arttırma ile sa- | tılacaktır. B
2 — Kamyonlar her gün fabrikamızda bulundukları yerler- ■
de görülebilir. I
3 — Arttırmaya girmek istiyenlerin mezkûr gün ve saatte ■
600 lira teminat akçelerile birlikte fabrikamız idaresine müraca- ■ atları lâzımdır. 0
4 — Fabrikamız ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (226) I
imtiyaz sahibi: A. CEMALEDDİN SARAÇOĞLU - Yazı işlerini fiilen idare eden: Yazı işleri müdürü: FATİN FUAD — Dizildiği Yer: «Yeni Sabah» mürettiphanesi - Basıldığı yer: «Gün Basımevi»
vardı? Maksad hasıl olmuştu:
Ya nıevcud post muhafaza edilmiş, yalıud göz dikilen post ele geçirilmişti.
Yer yer devam eden kanlı muharebeler, bozan bu tarafın, bazan öte tarafın galibiyetile nihayet buluyor; sonra tekrar başhyarak aksi netice veriyordu. Böylece sürüp giden kavganın hakiki nıağlûblarını her iki taraftan Ölenler teşkil ediyordu.
işte iki ordu yine karşı karşıya idi. Birbirlerine diş bil 'yon askerler, savaşın bavlıyacağı dakikayı sabırsız lıkla bekliyorlardı.
Haccâc-ı-Zâlhn. hırçın atını sağa.
ÇAPA SALEBİ
İst. Borsasmın 12/1/948 Fiyatları
Londra 11.3856
Nevyorl 283.—
Paris 2.3508
Cenevre 65.7270
Amsterdam 105.5488
Bküksel 6.3887
Prag 5.60
Btokholm 77.8860
Lizbon 11.2495
ESHAM VE TAHVİLÂT
% 5 Ikramıyell 198 20.65
% 7 1934 Sivas Erzurum 2- -7 1985
% 5 041 Demiryolu 4 100.60
% 5 941 Demiryolu 5 95.05
% 6 Kalkınma 1 95.10
% 6 Kalkınma 3 95.10
SARRAFLARDA ALTIN VAZİYETİ
Evvelki Dünkü
Reşat (banka mali) 39.50 30.60
Reşad (eski mal) 39.30 39.20
Cumhuriyet Al. 36.80 36.80
İngiz Lirası 57.20 57.50
Gülden 33.70 33.60
Külçe 5.39 5.40
ZAHİRE BORSASI
Kuruş Pars
28
21
80
10
10
Buğday
Arpa
Keten tohumu (84/86 Randımanlı 72 Kİ. çuavlı) (74176 Randımanlı 72 Kİ. çuvalı)
Un:
3200
(
t
sola koşturuyor, bağıra bağıra bir şeyleı söyliyerek askerlerinin gayretini artırmağa çalışıyordu. Asilerin tamamen kılıcdan geçirilmelerini is-tiyen Haccâc, haklı idi. Çünkü o, meş ru hükümetin meşru bir Emîri bulunuyordu. Karşı taraftakiler; bu meşru hükümeti devirmek maksadile a-yakianmışlardı. Yâni Abdurrahman
İbni Muhammedin arzusu yerine gel- Saat 20 de Dram sin diye derdsiz başlarını derde salınışlardı.
Fakat âsilerin hepsi hakkında böyle hüküm vermek doğru olamaz. Bunla ıın arasında Haccâc-ı-Zâlimden zulüm görenler, ondan intikam almağa çalışanlar vardı. Dâvayı kazandıkla-rı takdirde büyük menfaatler umanlar vardı, istilâ kuvvetlerini yıpratmayı düşünerek sevgili Aıab istilâsı tehlikesinden diyen kurtarmak, yalıud hu İlke? ini biraz geciktirmek güden Türklcr vardı.
(Devamı
yurdlnrını ya ebe-iâtilâ teh gayesini
vor>
7.28
7.30
7.30
7.45
8.00
8.15
8.30
9.00
12.18
12.30
12.30
13.00
13.30
13.15
13.45
14.00
17.58
18.00
18.00
18.30
18.45
19.00
19.00
19.15
19.20
19.45
20.00
20.15
20.30
20.35
21.20
21.30
21.45
22.15
M Program
*
SALI — 13//11/1948
Açılış ve program,
M, s, ayarı. Müzik, Haberler, Müzik,
Müzik: Saz Eserleri,
Müzik,
Kapanış,
Açılış ve program,
M, s, ayan,
Müzik: Karışık Şarkılar Haberler,
Müzik,
Müzik.
Müzik,
Kapanış,
Açılış ve program, M, s, ayan, Müzik,
Konuşma,
Müzik: Şarkılar.
M, s, ayarı,
Haberler,
Geçmişte Bugün,
Müzik: Tarihî Türk Müziği Konuşma,
Müzik,
Radyo Gazetesi Serbest Saat. Temsil.
Sesbest Saat,
Konuşma,
Müzik: İnce Saz,
Müzik: Radyo Senfoni Orkestrası, M, s, ayan.
Haberler,
Program ve kapanış.
21.45
22.45
23.00
İLAN
İstanbul Milli Korunma Savcılı-I
ğından: 947/540
Kira bedelini arttırma suretile Milli Korunma kanununa muhalefetten suçlu Galata Mumhane cad desi 109 numaralı evde oturur ve köp rüaltı Üsküdar iskelesi; 64 numara lı dükkânda kahveci Ali oğlu 48 ya şmda Süleyman Şadanl hakkında 3005 sayılı kanuna tevfikan Istan bul (4) No. lu Milli Korunma mah kemesinde yapılan duruşma sonun da: suçlunun sabit görülen fiilinden dolayı hareketine uyan Milli Korunma K. nun muaddel 30, 56/7, 63, 56/7 son cı maddelerine tevfikan 158,80 lira ağır para cezasile tecziye sine ve hükmün kafileştiğinde neşri ne dair mezkûr mahkemeden verilen 4/9/947 tarih ve 12/93 sayılı karar kavileşmekle ilân olunur. Yeni Sa-bak gazetesile neşir olunacaktır.
(382)
İSTANBUL. BELEDİYESİ ŞEHİR TİYATROLARI
Komedi Kısmı:
HER-HÜM
Kısmı:
KÖŞEBAŞI Yazan; Ahmed Kııdsi Tecer: Telefon; (2157.
Ahmed Nuri;
Yazan: İbnirreftk Telefon: 40409.
Sah Talebe temoiU saat 19 da, Pa zar günleri 15 de matine; Cumartesi ve Çarşamba günleri 14 de Çocuk Tiyatrosu.