Pazartesi
13
ŞUBAT 1950
1 — No. 290
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 2 Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: ....... 15619
Yazı işleri, tdare ......15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
Bütçe Müzakeresi
bugün başlıyor

Maliye Bakanı bütçeye dair izahlarda bulunacak
Demokrat Parti adına Adnan Menderes yeni yıl Bütçesinin umumî bir tenkidini yapacak
İ Büyük Millet Meclisi bugün saat Tİ )uen itibaren 1950 yılı bütçesini müzakereye bağlıyacaktır.
’l Bugün gündeme başka madde □ konmamıştır. Bugünkü müzakerecilerde ilk sözü Maliye Bakanı alacak
I
ve bütçeyi takdimden sonra izahlara geçecektir.
Maliye Bakanının izahatından sonra muhtelif parti sözcüleri sıra ile söz alacak ve bütçe üzerinde tenkitlerde bulunacaklardır. D. D. adı-



err-J
5 Bu terazi bu kadar İsikleti çekmez
na Adnan Menderes ve sonra da Hakkı Gedik konuşacaklardır.
1950 bütçesinin Şubat sonuna ka-ı dar çıkarılması gerektiğinden Büyük Millet Meclisi her gün devamlı surette sabah saat 10 dan akşam saat 20 ye kadar çalışmalarına devam , edecektir.
Diğer traftan komisyonda iki ay müzakere edilen bütçenin Meclis u-mumî heyetinde en fazla 15 günlük , bir zamana sıkıştırılması fazla ten-1 kitlere yer vermemek gayesini gütmektedir.

• £
Yazan : Mümtaz Faik FENİK
n
üyük Millet Meclisi, bugün yeni yıl bütçesinin müzake-W|. resine başlayacaktır. Bütün
J gayretlere rağmen bu defa da b*üt-cenin tetkiki 15 gün gibi çok kısa j bir zaman içine sıkıştırılmış ibulun-
J| maktadır. Halbuki bütçe, bir mem-lekette daima, umumi faaliyetin bir Uf aynasıdır. Bütçe ne kadar titizlikle tetkik edilir, tenkit olunursa, bun-i tfcır- nurıiun lehine o kadar fayda “M hasıl olur.
1 I Biz bu sene ümit ettikti ki, (bütçe
1 konuşmaları için daha geniş bir za-
1 ian ayrılacak ve MiUetvekilleri-■L^ütçe üzerinde daha rahat fikir a fırsat bulacaklardır; ama, olmadı; hükümetin Seçim Kanununu bu kadar geciktirmesi, bditçeye ay-
I nlması lâzımgelen zamanı yedi; ve i yine müzakereler mahdut günlerin ı içinde hapsolundu! Temenni edelim ki bu müddetten de âzami faydalanılsın ve memleket için hakikaten ihtiyacı karşılayacak bir bütçe çık-
Hükümetin yaptığı teklife ve koli misyondaki tadillere bakacak olur-rj sak, bugün için, bu ümitlerimizin I pek tahakkuk edemiyeceğini esefle « söyliyebiliriz. Bir buçuk milyon li-J raya yaklaşan yeni yıl bütçesi, va-, tandaşlann hakikaten tahammül e-1 demiyeoekleri çok ağır malî külfet-J lerle kabartılmıştır.
r,, Hükümetin ilk teklifinde masraflı 1ar, 1 milyar 467 milyon küsur lira-fl vı, gelirde 1 milyar 312 milyon küsur J lirayı bulmaktadır. Maliye Bakam a-r ada ki 154 milyon liralık açığın Mar ri s hail plânı yardımlarile karşılananı cağını ve dolayısiyle bütçenin denk :,l bir bütçe olacağını söylemiştir. İkti-pi dar bu suretle, seçimler arifesinde I henelerdenberi ilk defa olarak, denk J bir bütçe ile memleketin huzuruna | çıktığını bildirmekle kendisine bü-| yük bir iftihar payı ayırmak istemiş ve bunu bir propaganda vasıtası ola-I rak kullanmağa başlamıştır. Hattâ | C. H. P. Genelbaşkan Vekili Hilmi ' Uran, Manisada söylediği son nut-jl kunda, aynen su ifadeyi kullanmış-I Ur:
,ı -Muarızlarımız 1950 senesi için bili ri/K normal bir bütçe yapamıyacağı-! )nızı sanıyorlardı... Bu ilmi kehane-|| U rağmen hükümet örnek bir bütçe j nptıb-
’.l Gerek Maliye Bakanının ve Gerek I' Hilmi Uran’ın bu sözlerine rağmen J şunu söyliyelim ki, vatandaşlara ı gecen senekinden 135 milyon lira faz-la külfet yükleyen bir bütçe asla ör-j nek bir bütçe değildir. 154,9 milyon *1 liralık açığın Marshall yardımlariyle j karşılanamsı ise normal bir karşıladı ma sayılamaz. Çünkü Marshall yar-a diminin hepsi hibe değildir; mühim i bir kısmını ilerde ödememiz lâzım-|- gelmektedir. Yani bu yardımın bir is-• tikraz mahiyetinde olduğu asla unu ı tulmamalıdır. Sonra şunu dikkat et ' mek lâzımdır ki, eğer 'biz mütema-diyen masrafı kabartacak şekilde
\ hareket edecek olursak, gelecek se-neler Marshall yardımı deliğe kâfi
‘ bir yama olamıyacaktır.
' Dahası var: Hükümetin verdiği ta-L san üzerine tadiller yapan komisyon p masrafları ayrıca 19.8 milyona ka-r) bartmıştır. Bunu karşılamak için de ; 1 yeni iç istikarz tavsiye olunmaktadır, jj Demek bütçe bugünkü haliyle bile,
1 Hilmi Uran’ın söylediği gibi denk I ve örnek bir bütçe olmaktan uzak tır.
' Bütçe yapılırken asla tasarruf e-,H**asına riayet edilmemiş ve hele her (ilene üstüste birikip yükselen borç-



,,


Demokrat Parti Meclis Grupu Demokrat Parti Meclis Grupu
lan nasıl ödeyeceğimiz hiç de hesa- |
ba katılmamıştır. Maliye Bakahının Başkanlığından:
verdiği izahlara göre bu borçlar, 2 Meclis Grupumuz bugün saat 10 da milyar 148 milyon liraya baliğ ol- Parti merekzinde toplanacaktır.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de) 1 Arkadaşların teşrifleri rica olunur.
Maliye Bakanı Rüştü Aksal
Mühim bir soru
Churchill’in
VATANDAŞ LİNVİT KULLAN
İstanbul vc Ankara’da Kömür Satış ve Tevzi Müessesesinin depolarında kâfi miktarda Linyit mevrut bulunmaktadır. Her vatandaş istediği kadar Linyiti serbestçe alabilir. Piyasada Linyit bulunmadığı yolundaki menfi ve yersiz propagandaya inanmayınız. Bu ucuz ve bol yakıt vasıtasından faydalanınız. ETİ BAN K
'*•( ' • *
HAVALAR ISINMAĞA BAŞLADI
Fasılasız surette devam eden kar ve şiddetli soğuklardan sonra dün hararet + 5 e kadar yükselmiş ve AnkaralIlar yazdan kalma bir gün yalamışlardır. Aylardanberi üstüste yağan kar
Maraş kurtuluş bayramı
nihayet dünkü sıcaklıkla erimeğe başlamış ve kar sulan bütün sokak ve caddeleri istilâ etmiştir. Resimde karların erimesiyle göl haline gelen bir cadde görülmektedir.
Devlet plâna hazırlandı mı?
Devletçilik rejiminde ne gibi değişiklik yapılması düşünülüyor?
Hususî teşebbüs ve sermayenin vaziyeti nedir ?
Kütahya Milletvekili Hakkı Gedik, Büyük millet Meclisi Yüksek Başkanlığına şu sözlü soruyu vermiştir:
Aşağıdaki suallerimin Sayın Başbakan tarafından cevaplandırılması-
1— Sayın Şemsettin Günaltay hükümetinin programı Büyük Millet Meclisinde görüşülürken Başbakan, işbaşına geldiği zaman memleketin kalkınma istikametlerini ve imkânlarını tayin ve tespit eden bir devlet plânının mevcut olamdığını gördüğünü ve fakat lüzumuna inandığı böyle bir plânı hazırlatacağını ifade etmişti. Aradan bir seneyi aşan bir zaman geçmiş olmasına göre bu müddet zarfında vâdolunan plân hazırlanmış mıdır? Hazırlanmışsa kimler tarafından ve ne gibi usullere ve metodlara dayanılarak mey- I dana getirilmiştir? Mahiyeti ve mesnetleri nelerdir? Henüz ihzar ve ikmal edilmemişse gecikme sebebi i nedir ve elyevm ne vaziyettedir? j
Hükümet kalkınma plânının
Kütahya Milletvekili Hakkı Gedik
hiyet ve şumülü hakkında umumî bir prensip kararı almış mıdır; mahiyeti nedir?...
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 6 de)
seçim mesajı
“ Millete doğruyu söyleyecek bir hükümete ihtiyacımız var!,,
Londra, 12 (a.a.) — İngiliz milletine hitaben bugün yayınladığı seçim mesajında Churchill, memleket işlerinin son dört sene zarfında sosyalistler tarafından fena idare edilmiş olmasını tenkit ederek demiştir ki:
• Bizim şimdi: 1— Memleketi a-zimle idare edecek, millete doğruyu söyleyecek ve millî gayeye erişmek için halk sınıflarını birleştirme, ğe teşebbüs edecek, 22 Anavatanla imparatorluk ve dominyonlar arasında daha sıkı münasebetler kuracak, 3— İstihsali arttırmak ve maliyeti azaltmak üzere tedbirler alacak, ı— Masrafları indirecek ve israfa nihayet verecek, 5— Halkı daha
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Dür çok heyecanla candan kutlandı
Maraş, 12 (Hususî) — Bugün, C. H. P. nin baskısına ve valinin başkanlığındaki kutlama komitesinin önleyici kararlarına rağmen Maraşın kurtüluş bayramı büyük tezahürlerle tes’it edilmiştir. Halkın her sene, günlerce evvelinden hazırlandığı bu büyük bayramın bu sene yaptırılmı-yacağı hakkında Halk Partisi tarafından çıkarılan söylentileri umur-samıyan hemşerilerimiz, yine içten-içe hazırlıklarını yapmışlar ve bugün de bütün coşkunluklarım ortaya dökmekten geri kalmamışlardır. Bayramın havasını ateşleyen ve heyecanım arttıran unsur, bilhassa, Demokrat Parti mensuplarının da samimî ve içden tezahüratı olmuştur.
Demokrat Parti idare heyetine mensup zevatın tribüne gelişleri, halkın büyük tezahüratına vesile olmuş ve sürekli alkışlarla karşılanmıştır.
Geçit resmine, mürettep bir askerî kıt'a ve enstitülerle, her iki partiyi temsilen, yerli kıyafetlerle 30 kadar millî mücadeleci iştirak etmiştir. Her sene iki saat süren geçit bu sene milli kıyafetler giyinmiş, halkın ve malul gazilerle ilkokulların iştirak ettirilmemesi yüzünden kısa sürmüştür.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 6 de)
C. Halk Partisi Divanı
dün içtimalarını bitirdi
Divan milletvekili adaylarının nasıl seçileceğini de fesbit etmiş bulunmaktadır
çlarda Demırspor Hacettepeyi 4—0 yenmiştir. Yukarıdaki resimde futbolcuları göl haline gelmiş sahada görüyorsunuz. Bu husustaki haberlerimiz 6 inci sayfamızdadır.
C. H. P. Genel Başkan Vekilliğinden:
İki aylık mutat toplantısını bu defa da Şubatın onuncu Cuma günü parti merkezinde yapan Cumhuriyet Halk Partisi Divan’ı o gün ve ertesi Cumartesi ve Pazar günleri de çalışmalarına devam etmiş ve aşağıdaki konular üzerinde lüzumlu kararları almıştır:
1— Divan, gene idare kurulunun hazırladığı (1950) senesi parti bütçesini müzakere ve kabul etmiştir. ,
2— Divar, (1950) senesi hesaplarının tetkik ve murakabesine memur olmak üzere yeniden üç murakıp seçmiştir.
3— Divan, tüzüğümüz gereğince ★ (Devamı Sa: 6 Süj5 de)
C. H. P. İncesu ocak başkanı İhsan Gökerkek, dün Halk Partisinden istifa ederek Demokrat Partiye girmiştir. Yukarıdaki resimde İhsan Gökerkek, Demokrat Parti İncesu ocağına kaydolurken görülmektedir
İktidarın meşru ve
gayrimeşru imtiyazları
I Cihad BABAN |
Seçimlerin arifesindeyiz! Bütçe,
Meclisten çıktıktan sonra, öyle zannediyoruz ki, tekrar seçilmek kaygusuyla, mücadeleye atılacak o-lan Milletvekillerini, artık Mecliste seçimleri kaybedenlerde seçimleri
tutmak mümkün olmıyacağı için, yenilemek ihtirasını kırbaçlamış ol-Kamutay fiilen iş göremez hale gele mayalım.... diye, işi bir de psikolojik çektir. I esaslara raptetmeğe çalışıyorlardı...
1946 nın, 21 Temmuzundanberi, her j ★ (Devamı Sa. 2 Sü. 5 de)
gün yeni seçimleri istiyen bizler buna kat’iyen muarız olmadığımızı ifa- | de ettikten sonra, tek bir noktaya da temas etmekten vazgeçemiyeceğiz... 1
Biz, «Büyük Millet Meclisinin ter- ! kibi ile, memleketin siyası kanaat bakımından terkibi birbirine uygun değildir, bu itibarla seçimin yenilenmesi lâzımdır j dediğimiz sıralarda, iktidar partisinin erkânı:
— «Artık müteaddit partili bir rejime girdik, her ne pahasına olursa olsun, devreleri tam olarak bitir mek icap eder. Ne bir gün eksik ve ne bir gün fazla...» diyorlar, ve hattâ üstelik, «Dönemleri tam olarak idrak etmeliyiz ki, bundan sonra
Yeni bir
iltica daha
Bankok
konferansı
Diplomatlar komünizm'n nasıl durdurulacağında anlaşamıyorlar
Bankok, ( 12 (a-a.) — Yetkili kay-naklardan dün ünited Press muhabirine bildirildiğine göre pazartesi gü-1 nü başlıyacak konferans için burada bulunan Birleşik Amerikanın Uzak -Doğu’daki diplomatları Asya’da komünizmin nasıl durdurulacağı huşu sunda anlaşamamaktadırlar. Ayni kaynaklar diplomatlardan bazıları (iaha yumuşak bir tavır takınmanın kâfi olduğuna inanırlarken, diğerle Tinin Avrupadaki gibi bir komünist laleyhtarı siyasete taraftar olduklarını ilâve etmektedir. Bu kaynak diplomatların isimlerini ve hangi tarafı tuttuklarını bildirmeyi reddetmiş fakat her iki tarafın da hislerini çok mü kemmel ifade etmiştir.
Mesut ve muzaffer bir Avrupa’ya doğru
ondra, 12 (a.a.) Lps) — Bugünkü j ------------- ^sayısında Avrupa iktisadi işbirliği ı Tür : talebeleri, binlerce Pakistan f teşkilâtının yıllık raporunu tetkik talebesi tarafından tezahüratla kar- I eden «Observer. elde edilen başarı-şılanmıştır.-1.* (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de) '
Taleb» heyetimiz koraşi’ve vardı
aşi, 12 (AF) — Türk Üniversite talebe ve profesörlerinden mürekkep 46 kişilik bir grup bugün gemi ile Karaşi’ye gelmişlerdir- |
1 eden «Observeı ‘ * (He
Macar Elçiliği memuru
G. Ridiç bize sığındı
Macaristan’ın Ankara Büyükelçiliği memurlarından Güstav Ritiş İstanbul Emniyet Müdürlüğüne müra caat ederek ailesiyle beraber hürriyeti seçmiştir.
Güstav Ritiş bundan bir kaç gün evvel Macaristan’a çağrılmış ve bu nun üzerine Ankara’dan İstanbul’a gitmişti.
Macaristan'a dönmek istemiyen Güstav, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne müracaat ederek bütün aile ef-radiyle birlikte iltica ettiğini bildirmiştir.
Hürriyeti seçen Macar sefareti memuru mülteci olarak kabul edilmiştir.
AKINTIYA KÜREK
Sarıl'k !
O ugrün yeni yıl bütçesinin müzakereleri başlayacak! Bütçe dedimse, hani bir buçuk milyarı da buluyor. Yıldızlar a-rasındaki mesafeleri hesap eder gibi bir şey!...
Ya borçlar, diyeceksiniz? O da ikj buçuk milyarı buluyor!
Ama, borç yiyen kendi kesesinden yermiş!...
Öyleyse ye Mehmed ye!... Marshall bana ben sana!...
Fakat benzimiz neden bu kadar sarardı?
Borcu düşünmeyiz de sarılık olduk diye okunmağa bakarız!
YEDEKÇİ
Z A FER
13 • 2 1950
ZAFER
sayfa; 2
GÜN GEÇERKEN
Tarsus'taki
Mehmet
son hâdise!
3
P

îf
n ütün gazete okuyanlara, 23 ” Şubatta yapılacak olan İngiliz seçimlerini, bugünden tezi yok, sıkı sıkı takip etmelerini tavsiye e-derlın. Bir İki gün önceki bir yazımda da söylediğim gibi, bizim seçimler hesabına, İngiliz seçimlerinden alacağımız pek çok dersler olmalıdır. Bu arada, kampanyada söylenilen nutuklarda İngiliz 2e kasının, nüktedanlığının güzel örneklerine de rastlıyoruz. Bu da işin zevk verici tarafı.
Nedir o, bilmem gördünüz mü dünkü gazetelerde, Churchill’in ettiği lâflar? İşçi partisinin İngilte-ıeyi bütün dünya nazarında bir ■ahmak adama* benzettiğini söylüyor. Pervası yok, adiyle saniyle. Arkasından İngllterenin çok uzun zaınandanberi başı üzerinde durduğunu söylüyor. ..Benim, diyor, John Bull’ a (Con bul dediği İngll-teredir.) yapmak istediğim, onu şöylece ıblr çevirmekten İbarettir. Değişikliğin azametini o zaman takdir edeceksiniz.»
Dahası var; İngiliz muhalefet liderinin uluorta konuşması şöyle dursun, bir de kalkıyor İktidar partisini, seçim propagandasında fazla soğukkanlı olmak, sadece müdafaaya çekilmiş durumda bulunmakla İtham ediyor. Güzel mİ?
Şimdi gelelim bize! Seçim kam-
Muhip DIRANAS
panyamız başladı başlıyor. Haydi bakalım, bizim muhalefet İlde rl de, çıksın yarın, onutuklanndan birinde desin: -Halk Partisi Türki-yeyl bütün dünya nazarında bir ahmak adama benzetti. Türkiye çok uzun zamandanberl başı üzerinde duruyor. Benim Mehmet’e, (Amerikalıların Sam amcası, tngl-iizlerin Con Bul’u, Fransızların Maryan’ı gibi, Türkiyeyl sembolize eden bir isim olarak meselâ Mehmet'i kabul etiğimize göre) yapmak istediğim, onu şöylece bir çevirmekten ibarettir. Değişikliğin azametini o zaman takdir edeceksiniz».
Bir ınütalea eklemiyorum; sade ce soruyorum: Bizde, muhalefet lideri bu şekilde konuşabilir mi? Konuşursa ne olırr?
Cevap: Galiba, Türk miletini tahkir etmiş olur. Sonu da vatan hainliğine kadar gider! Kimsenin aklına gelmez ki Churchili o sözleriyle İngiliz milletini tahkir etmek değil, aksino belki büyültüyor. Anlatmak istediği sadece, İşçi partisinin İngiliz milletini, şanına lâyık bir şekilde dare etmediğidir. İngiltere’deki muhalefetin görüşü.
Biz bu geniş anlayışa ve toleransa vardığımız gündür kİ, demokrasinin gerçek nimetini tadarız; bunu böyle belllyellm.
GAZETELERDEN
D. P. başkanına 7 el silâh attılar
Tarsus, 12 (Telefonla) — Bir kaç gün önceki Ulus gazetesinde memleketimize alt teessür uyandırıcı bir haber vardı. Bunun da, bermutat, madalyonu ters tarafından göstermek Istlyen kimselerin marifeti olduğuna şüphe yoktur.
Hâdisenin haki.tî mahiyeti şudur:
C. İL P. Tarsus ilçe İdare kurulu mensuplan, geçen Cumartesi günü, Bağlarbaşı köyünde yine kendi parti lerinin ilçe başkanı Tevfik Tılay’la birlikte akşama kadar sohbet etmişler ve sonra kahvehaneye giderek bir konuşma yapacaklannı söylemişlerdir.
Konuşmada hazır bulunmak düşüncesiyle kahveye gelen Demokrat Parti Ocak Başkanı Hamdı Türkgü-ven, mezkûr şahıslar tarafından hemen İstiskal edilmeye başlanmış ve -bozguncu» diye İtham edilmiştir.
Gittikçe hararetlenen tartışma ne. ilçesinde C. H. P. başkanı Tevfik Tılay, bıçağını çekerek Hamdi Türk-güven’in üzerine yürümüştür.
Muhtemel fena bir neticeden çeki nen Hamdi Türkgüven, kahveden çıkarak vak’a yerinden uzaklaşmak istemişse de Tevfik Tılay arkasından koşmuş ve bu sefer de tabancasını çekerek 7 el ateş etmiştir. Büyük bir şans eseri olarak Hamdi bu durumdan yakasını sıyırmış ve en seri vasıta ile ilçe merkezine gelerek De-mokrat Partiye hâdiseyi bütün taf-silâtiyle anlatmıştır.
Hâdise adalete intikal etmiştir.
î | GÜNÜN MESELELERİ
.......
PULSUZ İSTİDA
Ingiliz seçimleri ve muhtemel neticeleri
Toptancı halinin feci manzarası
Partiye göre kanun
nln tasarısını peşinen benimslycn hükümet te, bu mahkeme meselesini, ortalama bir formüle bağlamak teşebbüsünde bulunmuştur Fakat bugün Meclisteki manzara: hükümetin: Meclisten ayrı düşünüyormuş gibi görünmek istediğini ve bu suretle Meclisin müfrit çoğunluğunun gö î'ÜSÜniln arkasına gizlenmek suretiyle vaziyetini kurtnrmıya cahştıAı merkezindedir.
Halbuki bu memleket İçin ve onunla be ı-aber muhalefet İçin seçimleri adli teminat altına almak bir ölüm, dirim meselesidir. Böyle blı- teminat elde edilmeden seçime gitmek muhtemel haksızlıkları sim dilen kabul ve seçimlerin de kaybına rıza göstermek demek olacağı için makul ve suurlıı bir muhalefetten, teminattan âri olan böyle bir kanuna muvafakat beklenemez. O buna muvafakat ettiği zaman muhalefet olmaz; iktidarın, iktidar külıey-lânlna daha lyi^ yerleşebilmesi lehi basit bir «rlkAbı» üzengisi haline gilmls olur •

Vatandaşın ısınma hakkı
Yeni Sabah'ta her gün «Takvimden Bir Yaprak» koparan Ulunay, bu defa «Vatandaş’ın ısınma hakkından bahsediyor.
Devletin, kömür işlerini özel sermayeye bırakmayıp kendi eline almasından söz açıyor ve:
«Böyle olduğu halde senelerden beri devlet, bunda hiç bir muvaffakiyet gösterememiştir. Bizde (kömür) demek hakiki m&nası kadar mecazi manisiyle de yürekler yukıcı bir bahistir. Senelerce yapı-lan. tecrübelerden anlaşılıyor kİ, bu mesele, devletin başaracağı is değildir. A-gcyln tekrar tecrübe edilmesi nedametle neticelenir!» artık Is teferruat sahasından da çıkmıştır... Kuyular da istinat dirikleri yokmuş... Fırtınadan vapur kalkmamış- Gemi kâfi gelmemiş-. Söyle olmu... böyle bitmiş... gibi rivayetlerin üzerinde konuşmak bile caiz değildir. ■
Devlet:
Hürriyet'in -İğne ile Kuyu Kazan» I muharriri «Partiye Göre Kanun» j başlığı ile diyor kİ:
«İlmi heyet, telleyip pullıynrak, yeni secim tasarısını Millet Meclisine şevketti; Halkçılar gu maddesinin üzerinde duruyor, Demokratlar bu maddesinin... Böyle-rak. kanunu yola getireceğe benziyorlar; mesele tatbikata kalıyor...
Velâkln Milletçilerin İnadı İnat; Nuh diyorlar. peygamber demiyorlar... İddialarına bakılırsa, tasarı aakat: tasarıyı ha-zıriıyanlar gilpheli: tasannın dayandığı noktalar emniyetsiz... Sağlamlığı temin için lik şart ordunun secime karışması•
Cihanın bütün İlmi heyetleri bir araya gelse, yine, bu partinin kazanmasına elverişli bir seçim kanunu vücuda getireceklerine pek aklımız ermiyor... Kaldı kİ, Seçim Kanunu, partilerin değil. milletlerin malıdır.»
lası

Ustam yapar ben satarım
Yeni Sabah'ın -Sabah Sabah» konuşan iki yıldızlı yazan »Ustam yapar ben satanm.» diyor ve İlâve e-diyor:
»Sayın Fahrettin Kerim Gökay'ın başkanlığında» önce büyük bir gelir kaynağı olacağı Ümidiyle Belediye tarafından yaptırılan Sergi ve Spor Sarayının masraflarına dayanılamadıgından satılacak-
Bizim Belediye zaten hep gelir kaynağı ümidiyle bir söyler yaptırmış, fakat hep hayal sükûtlyle karşılaşmıştı. Bunun misallerinden biri de Açıkhava Tiyatrosudur. Temenni etmemekle beraber müstakbel hayal sükûtlarını da sıralıyablllrlz: Daha açılmadan açılma töreni yapılan şark Kahvesi; bitirilmesine çalımlan muazzam tiyatro ve opera binası.
Fakat. Belediye ne yapsın? Kendisi bir kere selıre para kazandıracak isler görsün diye kurulmuş. Yaptığı zararlı teşebbüsleri satmak dururken kendi kendini satmak da eHriden gelmez ya'»

Seçim Kanunu etrafında
Son Posta’da Selim Ragıp Emeç -Seçim Kanunu etrafında, konuştuğu yazısında:
«Seçim Kanunu tasarısının müzakeresi İlerledikçe İktidarı destekliye» Millet Mec llsl çoğunluğundaki antidemokratik zihniyet te kendini perde perde açığa vurmak İmkânlarını buluyor.
Tasannıln; en demokratik esasları; seçimin emniyetine taallûk eden en hayat!
irideler; bu suretle ve derece derece İn kümden düşürülüyor. Ya tâdil edilmek b retiyle mevcudiyetleriyle yoklukları müsavi bir hale getirilmiş oluyor; yahud da ve bir kalemde tay olunuyorlar.
Seçim Kanunu tasarısının tanzimine hfi kim olan ruh; her zaman iktidarın tesiri altında kalabilecek olan idareci unsurları ve polis ve Jandarma gibi İnzibat kuvvetlerini, seçim sahalarından mutlak surette uzaklaştırmak lüzum ve zarureti etrafında mihraklaemıgtır. Tasarının müzakeresi
ıU-
Tarsusta
çözüntü
Tarsus, 12 (Telefonla) — İlçemiz Halk Partisi teşkilâtında da çözün-tüler belirmiştir. Her gün bir çok vatandaş C. H. P. den ayrılıp, D. P. ye geçmektedir.
Bu arada bilhassa kasabamızın tanınmış tüccarlarından Ahmet ve Zeki Bozacıoğlu’nun Halk Partisinden ayrılarak Demokrat Partiye geçmesi günün Önemli bir hâdisesi olmuştur.
«Bf» halka kömür verecefrhn.• dedikten sonra arlık nıuvaCfaklyetsizllSin (csbAb-ı ıntlclbı:) »ini diırfeyötneylz! Ne yapıp yapacak... Bütün bu (mıa mis) laro çare bu lacaktır. Bulamayınca bu l«ln eri olmadığı anlaşılıyor.»
dedikten sonra halkın kömür mevzuunda çektiği sıkıntıları belirttikten sonra şunları yazıyor:
«Devlet, kömürün yakasını bırakmalıdır.
şimdiye kadar bu şekli tecrübe ettik: bir de serbest bırakmayı tecrübe edelim. Kısa bir zaman sonra görürüz ki kendi kendine bir teşkilât kurulur; herkes İstediği miktar kömür denilebilir.
Bu siyah elması dışarıdan tedarik etsek ne İse... Fakat bilâkis İhraç ediyoruz, yahut ihraç etmeyi düşünüyoruz.
Evvelâ su memlekette yagıyanların ken dİ kömürleri ile ısınmak hakkına malik olduklarını teslim edelim do ondan sonra (döviz) l düşünelim...
Biz titredikten sonra yok olsun böyle döviz!...»
sırasında İse: bu kanaati hiçe savan tıiriü tezahürlerle karsı karsıya gelmekteyiz. Meselâ, su; seçim mazbataları üzerinde nihai karar vermek yetkisiyle clhazlandı-
rllmak istenen
yüksek mahkeme mesele-
si; meselâ, kapalı yerlerde yapılacak seçim toplantılarına İştirak edecekler İçin konan kayıdlar ve İlâh..,*
dedikten sonra, umumi seçimlerin hâdisesi/ olarak geçiştirilmesi isten dlğl takdirde tutulması gereken hareket hattından bahsederek muhalefetin bu konuda belirtmiş olduğu endişenin yerinde olduğunu söylüyor ve şu sözlerler yazısını bitiriyor;
«Seçim Kanunu tasarısının müz.alceresl-le hükümetin; bir defa daha tezada düştüğü görülüyor. Bu tezad; tahkik salâhiyetini hal2 yüksek seçim mahkemesinin ka
bul veya adem! kabulünden doğmuştur, film heyetinin tasarısında bu mahkemeye lüzum gösterilmiştir, film heyeti-
üç hırsızlık vak'ası
Dün şehrimizin muhtelif semtlerinde üç hırsızlık vak’ası olmuştur. Bunlardan birincisinde D. D. Yolları anbarından beş kalıp sabun çalmak ıstlyen dört kişi yakalanmıştır.
ikinci hırsızlık da Anafartalar pos tahanesi önünde olmuş ve 13 yaşında Yılmaz Uğur İsminde bir çocuk işportacıların tablasından çikolata ve jilet çalarken yakalanmıştır.
Üçüncü hırsızlık da Bendderesi semtinde olmuş ve Ali isminde 14 yaşlarında bir çocuk kömür kırıcılığı yapan aynı yaştaki bir arkadaşının kesesini çalmıştır.
Hor üç hırsızlık vak’asının sanıklan hakkında tahkikata başlanmıştır.
Yurtta hava durumu
1946 da Muhafazakâr Partinin iktidarı kaybetmesini intaç eden seçimlerden bu yana îngilterede ve dünyada cereyan etmiş olan hâdiseleri, bu hâdiseler içinde îşçi Partisi Hükümetinin gösterebildiği faaliyetleri; İngiliz milletinin hususiyetleriyle yanyana getirdiğimiz zaman tahminlmz 23 şubatta yapılacak seçmlerin belki de İşçi Partisi aleyhine neticeler verebileceği şeklinde tecelli etmektedir.
Sosyalizm siyasî bir taazzuv halinde idare mes’uliyetini tekabbül ettiği her zaman psikolojik bir eksikliğin yarattığı sarsıntılara maruz kalmaktadır. Bu cazip ve milletlerin ıstıraplı zamanlarında yegâne teselli menbaı giib gözüken sistem, tatbikata konulduğu zaman •fertlerin ruhunda olduğu kadar cemiyetlerin ruhunda da aksülâmel-ler uyandırmaktadır. Bu aksülâmel ler, zaman geçtikçe ve dünya nüfusu ve İktisadî şartları değiştikçe başka başka şekillerde tezahür etmekle beraber hemen daima aynı neticeyi vermiş, cemiyetler, ve fertler sosyalist nizamın içinden sıyrılmak için gayret sarfetmişlerdir.
1848 den itibaren Fransa bu teerü-beyl üç defa yaptı ve her defasında da iktisadi ve İçtimaî bünyesinde maddî ve mânevî sarsıntılara maruz kaldı.
İngiltere bu ikinci tecrübesini birincisine nlsbetle daha muvaffakiyetle geçirmiş sayılabilir. Fakat bu sefer de yine aynı ferdî ve İçtimaî intibaksızlıklar zaman zaman kendisini göstermiştir.
Meselâ bundan iki sene evvel İngiliz gazetelerini ve devlet adamlarını meşgul eden meselelerden birisi şu idi :
Sosyalist nizamın tabii bir neticesi olan sıkı disiplin altında, hükümetin getirdiği sosyal kanunların Avam Kamarası ekseriyeti tarafından hemen hemen münakaşa-sız kabul edilmekte bulunması, In-gilterede Parlâmento hayatının ve onunla beraber fikir hürriyetinin zayıfladığı endişesini doğurmuştur.
Meteoroloji işleri Umum Müdürlüğünden aldığımız malûmata göre, son 24 saat İçinde yurdumuzda hava Trakya, Marmara, Karadeniz kıyı-lariyle batı ve orta Ana’doluda çok bulutlu ve yer yer yağışlı, diğer bölgelerde bulutlu geçmiştir.
Yağışlar Trakya, Marmara ve Karadeniz kıyılarında yağmur, orta A-nadoluda kar şeklinde olmuştur.
24 saat içinde yurdumuza düşen yağış miktarları metre karede Bolu-da 8, Niğde'de 7, Karadeniz Ereğli-sinde 5, Bilecikte 4, Kangal ve Konya Aksaıayında 3, Yozgat, Uşak, Muğla, Kastamonu ve Tosyada 2, Çorum, Giresun, Aydın, Çorlu ve Antalyada 1 kilogramdır.
Kar kalınlıkları Sivasta 98, Rizede 88, Karakösede 81, Artvinde 77, Kars-ta 59, Yozgatta 50, Vanda 34, Kasta-monuda 31, Siirtte 27, Çorumda 26, Erzurum ve Ulukışlada 10, Çankırı* da 14 Niğdede 3, Iğdırda 10, Elâzığda 8 santimetredir.
Sıfırın altında en düşük sıcaklık Iğdırda 26, Karsta 25 derecedir. Sıfırın üstünde en yüksek sıcaklık Fet-hiyede 13 derecedir.
Dün Ankarada saat 14 deki sıcaklık sıfırın üstünde 6 derece idi.
Tabarin Barda bir hâdise
Evvelki gün gece yarısı Tabarin barda bir kavga çıkmış ve bir boksör ban birbirine karıştırmıştır.
Bo.£sör, gece yarısından sonra saat 2 raddelerinde fazlasiyle içtiği içkinin tesiriyle kendisini kaybetmiş ve o sırada yanında bulunan Leylâ İsmindeki kadına bir tokat atmıştır.
Tokadın tesiriyle neye uğradığım şaşıran Leylâ feryadı basmış ve sonra da bayılmıştır. Bu vaziyeti yukarıdaki localardan seyreden İki genç yanlarında Emine isminde bir de kadın olduğu halde derhal aşağı inmek isterken merdivenlerde garsonlarla karşılaşmışlar ve münakaşaya tutuşmuşlardır.
Garsonların müdahalesi üzerine ikinci bir kavga barın merdivenlerinde başlamıştır.
Kavga sonunda burnu kırılan bir genç hastahaneye kaldırılmış ve sanıklar hakkında da tahkikata başlanmıştır.
İşçi Partisi saflarında da sağa doğru olan temayüllerin arttığını gösteren kuvvetli emareler vardır.
Bu iç tezahürlerin yanında, komünizme karşı başHnrn^ mücadelenin ve bu hususta demokratik filemle komünist dünya arasındaki bütün köprüleri yıkmak azminde bulunduğu görülen Amerikan politikasının İngiliz milletinin İstikbale ait tasavvurlarında hissesi o-labileceğini düşünmek de yerinde olur. Komünizme daha yakın bir nizamın idaresi altında bu mücadelenin muvaffakiyetle yürütülüp yü-rütülemiyeceği hususu haklı bir sual teşkil etmektedir.
Şimdi bir mesele karşısındayız :
Muhafazakâr Parti seçimleri kazanarak iktidara geldiği takdirde İşçi Partisinin kendi programı dahilinde yaptığı İçtimaî ve İktisadî yenilikleri geri alabilir mi? Millileştirilmiş olan teşebbüsler tekrar hususî sermayeye iade edilebilir mi? Bütün İngilizleri bağlamış bulunan İçtimaî sigortalar kaldırılabilir mİ?
Böyle bir fikrin, böyle bir ihtimalin akla gelmesi bile muhaldir. Zira geçen 4 seneyi bizzat muhafazakâr Parti idare etmiş olsaydı, bütün bu işler biraz yavaş da olsa yine yapılacaktı.
îngilterede İşçi Partisi vasıtasly-
ZİRAAT BANKASI
SERMAYESİ: 300.000.000 T. I.
Kuruluş tarihi: 1863
_--- — .. Yazan: _
Sanıed AĞ A OĞLU
le gelmiş olan yenilikleri İçtimaî; tükosunu getirmiştir. Hal böyle o-tekâmülün zarurî neticeleri olarak ’ lunca İngiliz milleti için, istikbali-—■' ni tayin ederken bu nazarî ve huku-
kî statükonun kendi zihniyetine ay kırı gelen taraflarını reddetmekten başka yapılacak bir İş kalmıyor demektir. Bu aykırı taraflar ise sosyalizmin sıkı disiplini içinde hürriyetin azalması ve hattâ yokolma-sı tehlikesini teşkil etmektedirler.
İşte bu mülâhazalarladır ki önümüzdeki seçimlerin işçi Partisi için şanslı olup olmıyacağı bahsinde kat’i bir hükme varmak çok müşküldür.
mütalâa etmek icabeder. Unutmamak lâzımdır kİ İkinci Dünya Harbinde İngiliz milleti bütün servetini kayıtsız ve şartsız hükümetin em ı-ine tahsis etmiş, harbi bu şartlar içinde yapmış, bu şekilde sona erdirmiştir. Denilebilir ki harb bittiği gün îngilterede istihsal vasıtalarının mühim bir kısmı fiilen millileştirilmiş bulunuyordu.
O halde işçi Partisi Ingiltereye esasen tahassül etmiş olan bir vaziyetin ancak nazarî ve hukukî sta-
İktidarın meşru ve gayrimeşru imtiyazları
★ (Baş tarafı birinci de) Bir taraftan bu münakaşalar devam ederken, diğer taraftan da. Meclisin içinde, tekrar seçilip, seçilmiyece-ğinden emin omıyan bazı çürük Milletvekilleri de, işe lâtife kılıklı bir ciddiyet katarak:
— «Bu böyle olmaz, Meclisi bir sene daha temdit etmek lâzımdır» buyuruyorlardı...
Şu izahatı, hükümetin, prensip diye ortaya attığı, meselelerde dahi, nasıl zayıf ve nasıl sözüne inanılmaz olduğunu isbat için yazıyoruz.
Sayın Nihat Erim, iktidarda olmanın bazı imtiyazlları vardır, demişti.. Evdi, muhtaç vatandaşa, muhalefet ekmek temin edemez, fakat, iktidar temin edebilir, muhalefet devletin bütçesine el uzatamaz, halbuki iktidar partisi Halkevleri yoluyla alenen devletin kasasına elini uzatmaktadır. Muhalefet, bankacılık yapamaz, halbuki iktidarın elinde, memleketin ekonomik hayatı ü-zerinde müessir olan bir banka val idir. İktidar, eşrafa, ağalara, yani Köşebaşlarında oturanlara maddî ve manevî menfaatler sağlayabilir, ve o yoldan, onlara bağlı insanların reylerini toplayabilir, muhalefette bu imkân yo.ıtur... İktidarın elinde, idare cihazı, jandarma, polis vardır. Muhalefette bu imkânlar yoktur... Ve nihayet, iktidar, seçime istediği zaman, istediği mevsimde, devletin, radyosundan, valilerinin otomobillerinden, işletmelerin vasıtalarından, kooperatifler yoluyla köylüye açılan ziraî kredilerden istifade ederek, girebilir, muhalefet bunları yapamaz... Bunlar iktidarın imtiyazlarıdır.
Fakat kabul etmek lâzımdır ki, iktidarın, bu saydığımız imtiyazları arasında meşru olanları olduğu kadar, gayrimeşru olanları da vardır. Devlet bütçesinden Halk Partisine verilen milyonu aşan tahsisat gayrimeşrudur. İktisadî yollarla, kredi kooperatifleri vasıtasiyle, yapılan baskılar gayrimeşrudur. Ve eğer, iktidar, seçimlerin zamanını tayin ederken düşünüyorsa ki: «Sandıklara ne kadar az rey atılırsa, bundan
ben o kadar istifade ederim, çünkü vatandaşlar aleyhimdedir. Ve eğer iktidar düşünüyorsa ki, kış mevsiminde, Şark’ta, partiler seçimi mu-rakaba edemezler, onların köyden köye gidecek vasıtaları yoktur. Yollar karlarla kapalıdır. İlâh...» Açıkça söyliyelim ki bu imtiyazı bu yolda kullanmak ta gayrimeşrudur.
Biz, seçimlerin yenilenmesini, genel oya dayanan bir seçim yapabilmek için istiyoruz. Kışın, uyuşturduğu ve uzun ihmal yıllarının, kabili sükna bir halden çıkardığı yurt bölgelerinin, mahrumiyetinden istifade ederek, oradan gelecek a-leyhdeki reyleri yok etmek için, seçimleri, münakale imkânlarının temin edilemiyeceği bir zamanda yapmak, bir demekrasi oyunu ve tâbi-yesi olur ama, bayağı ve aşağılık bir oyun olur.
Bu mülâhazaları seçimlerin 23 Nisanda yapılacağından bahsedildiğini duyduğumuz için yazıyoruz. 23 Ni-san'da, Şark vilâyetlerimizin ve bilhassa köylerin münakaleleri temin edilmiş değildir. Yollar kapalıdır, çamurdur. Nehirler, çaylar taşmıştır, geçit vermez. Hele iktidar, bazı köprülerin tahtalarını muhalifler geçerken, kaldırtır, ve pârti müfettişinin bindiği vali arabası geçerken, düşerse, o zaman bu ahval ve şartlar için seçimleri yapmak hiç mümkün olmaz, Demokrat Parti ne düşünür bilmem ama, memleketin üçte biri, bu suretle rey hakkından mahrum edilirse, bunun karşısında tevekkül ile de susulmıyacağı muhakkaktır... İktidar partisi, bize, «Hani, derhal seçimleri istiyordunuz!» demesin... Aynı fikirde ısrar ediyoruz. Ricamız, memlekette dürüst ve temiz bir seçim yapabilmek için, bu mücadeleye, Nisan sonu yerine, Haziran başında veya Mayıs sonunda atılabil-mektir... Memleketin büyük bir bölgesinin rahat rey verebilmesi için, miadından evvel tatil edilen Meclis için seçimleri bir ay geciktirmek, ik tidar partisi için fazla bir fedakârlık olmasa gerektr.
Clhad BABAN
Şehrimizin, bir yığın derdi ve o meyanda bir de toptancı ha li meselesi vardır.
Bir zamanlar, şehrin yaş sebze ve meyvasını temin ile uğraşalı vatandaşların hep bir arada olmalarının tren istasyonuna yakın bir yerde yerleştirilmelerinin temin edeceği faydalar düşünülmüş ve bugün gördüğümüz tesisler vücude getirilmiştir.
Her işimizde olduğu gibi bunda da, ilk şatafatlı açılış törenlerinin tesiri kaybolunca ve son zamanlarda da bir yangın gelip burasının yansını kül haline getirince, evvel den düşünülmemiş veya bilgisizlik yüzünden unutulmuş teferruatın, burada ticaret etmek bedbahtlığına uğrayanları ne müşküllere sal. dığını anlamış oldular.
Halbuki, belediyenin esas vazifelerinden birisi de, bir dükkânın, deponun ve ticarethanenin kullanılacağı işe göre tesisatı havi olmasına bakmak ve bu gibi yerlerde göreceği noksanlan tamamlatmak ve ondan sonra oralarda ticaret yapılmasına müsaade etmektir.
Nitekim, berber dükkânlarının, duvarlarının fayans kaplanmasını, lâvabolann bulunması, musluklarının sıcak, soğuk sulu olması ve daha bir çok şeyleri bulunmasını^*’ İstemekte ve bu gibi şartlan haiz ” olmıyan dükkânların açılmasına izin vermemektedir.
Kasap dükkânları, balıkçılar da bir çok sıhhî tesisat yaptırmak mecburiyetindedirler.
Nasıl ki, bir evin, apartımanın inşası sona erdikten sonra, gelip bakmakta ve evvelce verilen plân ile kontrol etmekte ve burada o-turulahlllr diye karar vermeden ev sahibi o gayrlmenkulünü kiraya verememekte İse, bu gibi dükkân lann da bir takım tesisatı tamamlanmadan açılmalarına izin veril, memektedir.
Buna mukabil, belediyenin kendi yaptırdığı bu dükkânlarda lâ-zımgelen tesisat mevcut değildir. Eğer olsaydı, sebze ve meyvalar donmıyacak ve bir çok vatandaş zararlara uğramıyacak, tonlarca yiyecek maddesi İmha edilmiye-cektl.
An karamızın, toptancı hali, bu suretle yazın tozdan, kışın ise dondan müteessir olmakta ve her hal ve kârda, bizlere sebze ve ıneyva yetiştirmek vazifesile uğraşan vatandaşların büyiik zararlara uğramasına sebep olmaktadır.
Kira almasını bilmek kâfi değil. I dİ. Orayı kiralayan vatandaşı d^-fi düşünmek ve onun zararına sebC^ olmamağa çalışmak da lâzımdır. • Hikmet YAZICIOCLU
7
lzmirden gelen hububatçılar
İzmir hububat ihracatçıları birliğinden bir heyet salı günü şehrimize gelecektir.
Heyet bir taraftan akdarı, kumda- . rı, bağala ve fiğ ihracına müsaade j edilmesi hakkında Ekonomi ve Ti- , caret Bakanlığı ile temas ederken aynı heyet pamuk ihracatçıları birliği idare kurulunun verdiği salâhiyete istinaden pamuk çekirdeği bah sinde hükümetin dikkatini çekecektir.
OKUYUCU MEKTUPLARI
Belediye Zabitasına ait hizmetler
Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Kongrsi
İstanbul Liselilere:
★ İstanbul Sultanisi ve onun devamı olan İstanbul Lisesinde hoca ve talebe olarak bulunmuş olup da Ankarada bulunanların bir cemiyet halinde toplanmaları için teşebbüse geçilmiştir. Uzun ve şerefli bir ananesi olan bu değerli kültür mües-sesesi mensuplarından Ankarada bulunanların tam bir listesini vücuda getirmek için çalışmağa başlıyan teşebbüs heyeti, İstanbul Lisesi mezunlarının 18 Şubat Cumartesi gününe kadar 12155 numaraya telefon la veya »Anafartalar caddesi Vakıf İş Hanı 119 numarada Emin Abdul-1 lah O zer ol» adresine yazı ile adlan-1 nı ve adreslerini bildirmelerini vasi- I tanuzla rica etmektedir.
7.7
Faizli
10-000000 Liralık
1 inci tertip İstikraz Tahvilleri her keseye elverişli
20-100-500- 1000
Liralık kupürler hâlindeki HÂMİLİNE AİT TAHVİLLER 15.2.950-28.2.950
Tarihleri içinde T. C. Ziraat Bankası gişelerinde satılacaktır.
Devlet Tahvilleri gibi.
Gelir vergisinden ve diğer her türlü vergi ve resimden muaftır
Yurdun her yerindeki T. C.
Ziraat Bankası gişelerinden
Evvelce; belediye zabıtasına müteallik hizmetler Emniyet Dördüncü Şube Müdürlüğü tarafından ifa edilmekte idi. Son alınan bir kararla, bu vazifenin tamamiyle Belediyeye devredileceğini de, bir müddet önce bildirmiştik. Fakat öğrendiğimize göre, bu devir işinin, bir yıllık tecrübe devresini müteakip gerçekleştirilmesi daha uygun görülmüştür.
Hizmet kadrosuna yeni alınmış bulunan Belediye Zabıta Memurlarının hâlen devam etmekte olan kurslarını müteakip, tamamiyle. Çan kaya Belediye Şubesi Müdürlüğünün emrine verilecekleri, bu yeni kararın icaplarından olarak zikredilmektedir. Bu suretle, Çankaya bölgesine ait Belediye hizmetleri, kurslarını bitirip oraya verilecek leri; bu .yeni kararın icaplarından olarak zikredilmektedir. Bu suretle, Çankaya bölgesine ait Belediye hizmetleri, kurslarını bitirip oraya verilecek olan zabıta memurları tarafından görülecek ve şayet Çankaya bölgesinde yapılalı bu tecrübe başarılı bir sonuç verirse, keyfiyet 951 yılından sonra merkez belediye bol-gesince de tatbik edilmeye baştana-
HALK TİPİ YAĞLAR
İstanbul, 12 (Telefonla) — Toprak Mahsulleri Ofisinin piyasaya çıkart tığı halk tipi yağları şehir nüfusunun büyük kısmı kullanmağa başladıkları için diğer yağların satışları azalmıştır.
Bir kışını yağ tüccarları belediyeye müracaat ederek bu satışın azaltılmasını İstemişlerdir.
Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Genel Kurul toplantısı dün Millî kütüphanedeki kurum odasında yapılmıştır.
Genel kurul başkanlığına İşçi Sigortaları Genel Müdürü Dr. Cemal Kıper, sekreterliğe Saim Hünal seçilmişlerdir.
Genel sekreter Dr. Cemalettin Or yönetim kurulunun yıllık çalış, ma raporunu okumuş, rapor üzerinde üyeler, düşünce tenkidlerini açıklamışlardır. Bundan sonra kurumun denetçilerinden Rauf Baykan, Alâettin Alpay, Dr. Mesih Ak-balın hazırladıkları denetleme raporu okunmuş ve kabul edilerek yönetim kurulu ibra edilmiştir.
Mütaakiben yeni yılın bütçe tasarısı okunmuş ve kabul edilerek yeni yıl yönetim kurulu seçimine geçilmiş,
Başkanlığa : Doç. Dr. Orhan Toygar, Genel Asbaşkanlığa : Dr. Cemalettin Or, Sekrelertiğe : Dr. Gönül Bingöl, Genel Sekreler Yardımcılığına : Prof. Dr. Enver Sengir, Saymanlığa •. Uluğ İğdemir, Üyeliklere : Prof. Dr. İrfan Titiz, Prof. Dr. Süreyya Gördüren, Alâeddin Alpay, Dr. Cemal Kıper, Cemal Köprülü, Sıdıka Atasagun, Şehri-yar Meleksoy, ve denetleme kurulu üyeliklerine : Rauf Baykan Adnan Ötüken, Dr. Mesih Akbal seçilmişlerdir.
Tiirk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu ve yeni yönetim kurulu ü-yelerlne yeni yılda başarılar temenni ederiz.

Polatlı şofâ lerinin bir mektubu
Polatlı Tarım Makinalan sürücüleri Cemiyeti Başkanı İbrahim Taş-kın’dan aldığımız mektubu neşrediyoruz:
«25 Ocak 950 tarihli gazetelerde yayınlanan, Mecliste seçim kanunu müzakereleri sırasında milletvekili sayın Necati Erdem’in sözlerinde (muhalefet daima efkârı umumiye- | den bahseder, «efkâr» demek: fikrin cem’ilL. _______
efkâr da olmaz. Binaenaleyh hamal’m, bakkalın, şoförün kahve köşelerinde söylentileri benim ku- ı lağıma bile girmez, bunlar efkârı j umumiyeyi temsil etmezler) şeklin deki yazıyı teessüf ve hayretle o-kuduk. Bizleri çok gücendiren bu yazının sahibi gömlek değiştirir gi-Iji parti değiştiren sayın milletvekili Necati Erdem’e haklı bir cevap hazırlarken 4 Şubat 950 tarihli Yeni Sabah gazetesinde Üsküdar - Ka dıköy ve Anadoİu yakası Şoförler Cemiyeti Başkam Sayın meslekda-şım Bay Avni Berktan’ın, Bay Necati Erdem’e hitaben yazdığı açık mektubu göğsüm kabararak okudum. Sayın meslektaşımın bu açık mektubu tam zamanında bizim de tasarlamakta olduğumuz yazının ay nını, bizim yazmamıza lüzum kalmadan biz meslektaşlarının diline tercüman olduğundan kendisine bü tün Polatlı şoförleri adına teşekkür etmeyi bir vatan borcu olarak telâkki ederken, sayın milletvekili B. Necati Erdem’in de kalplerini kırmış olduğu meslektaşlarımın gönüllerini almak için taziyelerini dilemesini, ister tekrar Necati Erdem’e bütün şoför arkadaşlarım na mına teessürlerimi bildirir: ilk çıkacak gazetenizin sütunlarında ya- ( yınlanmasıru rica ederim. Derle | saygılarımla...»
nseaer, «eiKar» aernen: uk.- i ı’idir. Fikir olmıyan yerde,.‘•ı
1
ı
1

‘HERGÜN BİR HADİSE
Erkekler kadınların
Levvis'in emrine rağmen
ama şimdi değil. Kollektif mu-
neresine bakarlar
ADYO*TELEFON"TELGRAF HABERLER
Bangkok konferansı
Hârika çocuklar
C on yıllarda, Türkiye'de bir harika çocuk bolluğu başladı. Bundan dolayı ne kadar iftihar etsek yeridir.
Evvelâ İdil Biret çıktı; o harikulade piyano çalışı ile herkesin parmağını ağzında bıraktı!
Derken arkasından Suna Kan geldi...
Musikideki bu harika çocukları, resimde Haşan Kaptan takip etti!...
Peki ya siyaset? diyeieksiniz! siyasette de harika çocuklar yok mu? Nihat Erimi nasıl unutabilirsiniz? — A. F.
Amerikada grev henüz önlenmedi
B ugün. Amerikanın Uzakdoğu ” diplomatları, gezginci Büyükelçi Jessup’uıı başkanlığında Bank -Kok'da bir konferans aktediyorlar. İngiliz Milletler Camiası murahhaslarının geçen ay Colombo’da aktet-tikleri toplantıyı ve Amerikan komutanlarının Japonya’da Mac Ar-thur ile yaptıkları görüşmeleri yakından takip eden bu konferans da, evvelki görüşme ve müzakerelerin takip ettiği gayeyi, yani Uzakdoğu -da komünizmin nasıl durdurulabileceği meselesini başlıca konu olarak ele alacaktır.
Çin'de komünistlerin muvaffakiyetinden ve Çan Kay Şek’in sığın iniş olduğu Formoza adasında kendi mukadderatına terkedilmesinden sonra, araya giren başlıca iki mühim hâdise durumu büsbütün karıştırmış bulunmaktadır. Bunlardan birincisi evvelâ Hindistanın sonra İngiltere-nin komünist Çin’i tanımış olmaları, buna mukabil de, Sovyet Rusya ile Kızıl Çin'in, Hindiçini'deki komünist Ho Şi Minh’i, Fransızların himayesi altında kurulmuş bulunan -«vBao Dai Hükümetinin mevcudiyeti-ne rağmen, huhukan kabul etmeleridir.
Amerika, ıbu karışık durum karşısında, Pasifikteki Amerikan müdafaa hattının nereden geçeceğini tayin etmek gibi çetin bir vazife ile karşı karşıyadır. Bidayette kararlaştırılan ve Japonya ile Okinava’yı içine alarak Formoza’yı terkedip Filipin'lerin batısından geçen bat son zamanlarda Başkan Trumanın ve diğer yetkililerin beyanatı üzerine demode olmuş ve şimdi hemen bütün görüşler, kızıl istilâsını Hindiçinide durdurmak esası üzerinde toplanmıştır. Hattâ bu yolda, vaktiyle milliyetçi Çin’e ayrılı pda sarfedilme-liyetçi Çin'e ayrılıp da sarfedilme kalmış olan 75 milyon doların mühim bir kısmiyle Hindiçini’ye yardımda bulunmak dahi tekarrür etmiş gibidir. Lâkin bu işin çıkmaz bir tarafı vardır ki, o da, müdafaası kararlaştırılan Hindiçini’de Ho Şi Minh komünist idaresinin Doğuda bütâin sahili Koşinşin’den komünist Çin hudutlarına kadar tutmakta o-j..yniıır Doğuda bu durum hâkim ve tı.ıt«d.T fTîndrctan komünist Çin'i tanımış iken, Güneydoğu Yanmada ve adalarının müdafaası bir mesele halini almaktadır. Hususiyle ki teh-■-.J/ke yalnız Güneyde değil. Ache-r î^nun 13 Ocakta belirttiği gibi Şi-” inilde de kendini göstermiştir. Sovyetler, Mançurya'ya zaten Japon-y ima mağlûbiyetindenberi yerleşmiş bulunmaktadırlar. Bundan başka, Kuzey Çin eyaletlerinden Sin -Kiang ve oradan da Tibet üzerine sarkmak tema.vülündedirler. Dış ve iç Moğolistandaki nüfuz ve tesirleri zaten malûmdur.
Bu hakikat dahilinde denebilir ki, bugün Bank Kok konferansında nriitalea ve müzakere edilecek şey, çok geç kalmış olan bir müdafaaya müteallik tedbirler değildir. Amerikalılar, Asyada komünizme hangi şartlar ve hangi ölçüler dahilinde müsamaha edilmesi lâzım geldiğini konuşacaklardır. Buna mtüvazi olarak denebilir ki, halen Moskovada bulunan komünist Çin lideri Mao Çe Tung da bu müzakerelerin sonunu beklemektedir. Zira bizim kanaatimizce, Moskova pazarlığında ağır basan Stalin değil Mao’dur. Komünist Çin liderinin esir edildiği, hapsedildiği gibi şayialara, ’ıu mülâhaza nın yanında ikinii plânda bir yer vermek lâzımgelir. Mao, bugün A-merikalılardan ne muamele göreceğini. Sovyetlerden ne temin edebileceğini anlamağa çalışmakla meşguldür. Sovyetlerin endüstriye dayanan tam bir proleter ihtilâli istekle rine rağmen Mao Çe Tung'un daha ziyade toprak ıslahatına temayül ve daha bir müddet milli bir kapitaliz-. me taraftar olması malûm olduğuna -agöre, Mao’nun Amerikalılar tarafından nıülâyim bir karara intizar ettiği tahmin olunabilir.
Yine tahmin ederiz ki, Bang Kok konferansı bizim tasavvur ettiğimiz gibi ilerlerse Mao derhal memleketine dönecek, dönemese bile, Amerika komünist Çini tanıyacaktır.
Mücahit TOPALAK
ha, '
3
b
*
İh Ü



400 bin kömür işçisi makamatı hiçe sayarak greve devam ediyor
Londra Radyosu (Basın - Yayın) — Amerika Birleşik devletleri federal mahkemesi dün bir geçici karar almış ve 400.000 kömür işçisinin on gün içinde işbaşına dönmelerini emretmiştir. Mahkeme kararı, bu on günlük devre içinde madencilerin lideri Lewis ile maden ocakları sahiplerinin mevcut ihtilâfın halli yolunda yeniden gayret sarfetme-lerini âmir bulunmaktadır.
Lewis’in emri
Vaşington, 12 (a.a.) — John Le-wis, hükümetin talebi üzerine ad- 1 -------—
liye makamları tarafından cumar- ' remez. Madencilerin tavrı değişe-tesi sabahı verilen emre uyarak, bilir 400.000 maden amelesine pazartesi kavele yapılmadıkça çalışmaya da sabahı işe başlamalarını emretmiş- başlamıyacağız» demiştir.
tir.
Grev devam edilecek
Pittsburgh, 12 (a.a) — Federal Mahkemenin emri ve bu karar ü-zerine John Lewis tarafından verilen kat’i talimata rağmen, kömür mıntakalarından gelen son haberlerden grev halinde bulunan maden işçilerinin pazartesi günü işe baş-lamıyacakları anlaşılmaktadır.
Mahalli sendika başkanlarından biri beyanatta bulunarak : .Ne Tru man, ne Lewis ne de başka hiç kimse madencileri işleri başına döndü-
Dünya Basınından
Hulâsalar
12.2.1950 __
Peykler sert bir tavır takındılar
İngiliz ve Amerikan notalarına red cevobı
Londra - Radyosu, 12 (Basın - Yayın) — Polonya, barış anlaşmazlıklarının halli için işbirliği yapmasını talep eden İngiliz ve Amerikan notalarını ret etmiştir. Romanya'nın da göndermiş olduğu notada her hangi bir anlaşmazlığın mevcudiyeti inkâr edilmekte ve İngiltere ile Amerika, hükümetleri Romanya-nın iç işlerine müdahaleye çalışmakla itham edilmektedir.
Polonyanın savunma bütçesi
Varşova'dan alman haberlere göre, Polonya Parlâmentosu askeri gayeler için sarfedilmek üzere 130 milyon İngiliz liralık bir tahsisatı kabul etmiştir. Bu meblağ, savunma için ayrılan tahsisatın ancak bir kısmını teşkil etmektedir. Harbiye Bakan Muavini, memleketinin barışı istemekle beraber, herhangi bir tecavüze karşı daima hazır bulunması icabettiğini söylemiştir.
Elizabth Kenny hakkında bir karar
Vaşington, 12 (a.a.) — ÖmYünü çocuk felcine tutulmuş olanların tedavisine hasreden ve dünyaca tanınmış olan Elızabeth Kenny, Tru manın dün imzaladığı bir kanun hükmüne göre bundan böyle Ame-rikaya pasaport ve vize lüzumu olmaksızın serbestçe girip çıkabilecektir.
Amerika tarihinde böyle bir karar ilk defa olarak alınmaktadır.
Filistin meselesi karışık bir hal aldı
Ürdün Kralı ile İsrail arasında
bİr Amiral çakil TAŞI İLE YARALANDI
Londra, 12 (a.a.) — Amirallik
Dairesi İstihbarat Servisleri Başka nı Amiral Lingleycook’un dün sabah otomobille Oxbridge civarlarında dolaşırken başına gelen hâdise hakkında polisin giriştiği tahkikat sonunda otomobilin ön camındaki iki deliğin kurşunlarla değil fakat âmiralinkinin önünde giden diğer bir otomobilin arka tekerleklerinin fırlattığı çakıl taşlarından hasıl olduğu tesbit edilmiştir.
TELAVİV’DE KOMÜNİST NÜMAYİŞLERİ
Londra - Radyosu, 12 (Basın -Yayın) — Dün Telavivde bir komü nist nümayişi olmuştur. Bir kaç yüz İsrail komünisti Telavivdeki a-na caddede bir saat nümayişde bulunmuştur. Polis kuvvetleri nümayişçilere müdahalede bulunmamışlardır. Komünistler İsrail Hükümetinin komünistler aleyhine telâkki ettikleri bazı hareketlerini protesto etmekteydiler.
gizli görüşmeler mi var ?
Cenevre, 12 (a.a.) — Cenevrede-ki Ürdün heyeti, ısrarla dolaşan bazı haberlere rağmen, İsrail ile Ürdün arasında münferit barış müzakereleri yapıldığı yolunda dolaşan havadisleri şiddetle yalanlamaktadır.
Bu hâdise üzerine müşahitler Ürdün hükümetinin malûmatı olmaksızın Kral Abdullah ile İsrail hükümeti arasında gizli görüşmeler yapıldığından şüphe etmeğe başlamışlardır.
Eğer bu vaziyette müzakereler müsbet bir şekilde neticelenmezse Ürdün hükümeti müşkül duruma düşmeyecektir.
Mısır da tekzip ediyor
Cenevre, 12 (a.a.) — Birleşmiş
milletler Filistin Uzlaştırma Korniş yonundaki Mısır delegesi Abdül Safi Labban Mısır heyetinin Cenev-redeki İsrail temsilcileriyle doğrudan doğruya barış müzakerelerine girişmek için talimat aldığı yolunda Kahireden gelen havadisleri yalanlamıştır.
Labban bu havadisleri propaganda olarak tevsif ettikten sonra heyetinin her hangi bir suretle doğrudan doğruya müzakerelere girişmemek için kat’î talimat aldığını bildirmiştir.
Vesayet Konseyinde
Londra Radyosu (Basın - Yayın-— Birleşmiş Milletler Vesayet Kon şeyi, Kudüs’ün milletlerarası rejime tâbi tutulması hakkında konseyde cereyan edecek olan müzakereler sırasında İsrail ve Ürdün tem silcilerinin de noktai nazarlarını a-çıklamaya davet edilmeleri hususundaki karar suretini kabul etmiştir. Bu temsilciler konseyin bütün müzakereleri sırasında söz alabilecekler fakat oy hakkına sahip lunmayacaklardır.
Descartes i anma günü kullandı
Amsterdam, 12 (a.a.) — 300 sene evvel ölen Descartes’in hatırası, Fransız filozofunun Amsterdamda oturmuş olduğu küçük evin önünde, Fransız ve Hollanda makamları tarafından merasimle anılmışttr.
Bunu müteakip Amsterdam Üniversitesinin kütüphanesinde Descar-ter'ın nadir bulunan el yazması e-serleriyle portrelerinden mürekkep bir sergi açılmıştır.
Su üstünde sürat rekoru kırıldı
La Keland, (Florida) 12 (a.a.) — Jack Stamford «C) sınıfı kano ile dünya sürat rekorunu Kollongıvorth gölünde saatte 53,571 mille kırmıştır. (Takriben saatte 86 kilometre).
bu-
Yapılan ankette bacakların erkek nazarında baştageldiği tesbitedildi
Büyük Fransız romancısı | Balzac, derdi ki: "Bir erkek
Fransız Basını :
( Uzak - Doğu’daki durum ve Hidrojen bombası mevzuları dünya halk oyunu ilgilendirmekte devam etmektedir. Bu haftaki Fransız basını da bu iki önemli konu üzerinde durmaktadır. «La Tribüne des Nations» dergisine göre Uzak - Doğu siyasî ilginin sıklet merkezini teşkil etmektedir. Çin’de milliyetçilerin hezimeti, Stalin Mao-Tse-Tung müzakereleri, Ho-Chi-Minh'-in tanınması, Fransız - Hindi Çini anlaşmalarının Fransız Millî Meclisi tarafından tasdiki, Bao Dai’ın Londra ve Vaşington tarafından tanınması, Endonezya olayları günden güne vüsat kesbetmekte olan Uzak . Doğu hâdiselerinin önemine birer delildir. Vaşington’un nazarları Hindi Çini’.ve çevrilmektedir. Amerikan fevkalâde büyük elçisi Jes-sup Singapur’da verdiği demeçte, e-ğer Güney Doğu Asya’da komünizmin yayılması önlenmek isteniyor-so derhal bir şeyler yapılması gerektiğini söylemiş Hindi Çini’ye karşı yapılacak olan her hangi bir taarruzun Birleşik Amerika tarafından çok vahim bir hâdise ola-ra’( telâkki edileceğini sözlerine ilâ ve etmiştir.
«Climat» dergisi de batı tesanü-düne temas etmekte ve şunları yazmaktadır : Hindi Çini, Güney Doğu Asya’nın anahtarı mesabesindedir. Güney Doğu Asya da Hindistan’ın anahtarıdır. Şu halde Hin di Çini'yi komünist tehdidine karşı kim müdafaa etmektedir. Fransa şimdi bu gayretlerin de Hindi Çini, Malezya ve Siyam müdafaa hattının kurulması suretiyle batılılar tarafından desteklenmelidir. Komünistler hareketlerini Hindistana doğ ru genişletmiyorlarsa buna sebep yarım ada üzerinde batılıların mevcudiyetinde çekinmeleridir. Eğer buralarda deniz ve kara kuvvetleri bulundurulacak olursa böyle bir harekete girişmek hususunda daha çok tereddüt edeceklerdir. Çin ile Sovyetler Birliğinin bu hudutları aşmalarına mâni olmak için derhal harekete geçmek lâzımdır.
teşrih öğrenmeden ve en az bir kadını kesip biçmeden evvel evlenmemelidir.
Resmini gördüğünüz bu kadın da, bir gazetecinin te-tessüsüne ve erkeklerin
Amerikan kumandanları
Uzakdoğu hakkında izahat verdiler
Paris - Radyosu, 12 (Basın - Yayın) — Amerikan Savunma Bakanı Louis Johnson, dün verdiği bir demeçte Amerikan Genel Kurmay Başkanlarının, Pasifıkteki Amerikan deniz ve kara askeri tesislerini koordine etmek üzere almış oldukları tedbirlerle Millî Savunmada 10 milyon dolarlık bir tasarruf sağlamış olduklarını söylemiştir. Louis Johnson dün Beyaz Sarayda, Genelkurmay Başkanlarının, Başkan Trumana Uzak - Doğuda yapmış oldukları seyahat hakkında i-zahat verdikleri konferans da hazır bulunmuştur. İyi haber alan A-merikan çevrelerinde bu konferansa büyük önem atfedilmektedir. A-merikan şahsiyetleri bu görüşme sırasında, yalnız Uzak - Doğudaki Amerikan kuvvetlerinin durumunu incelemekle kalmamışlar, aynı zamanda dünyanın bu kesiminde genel askeri durumu da gözden geçirmişlerdir.
zevklerine kurban giderek beş parça olmuş gibidir.
Evet, bu kısımlardan hangisi ilk bakışta erkeği cezbeder? Gözler i Ağız mı? Kalçalar mı? Erkekler Iıcı gözüyle baktıkları kadında velâ neyi görüyorlar? Yapılan anket neticesine göre, «kaşla göz, gerisi söz!...» diyen bizim eski meselimiz iflâs etmiştir. Şimdi gözler, bacak tardadır. Yani, söz gibi göz de ayağ düşmüştür.
Kadınlar hergün müteaddit defalar, erkek gözleri karşısında parça parça olurlar. Her erkek, kadının evvelâ muayyen bir yerine bakar ve bu hususta zevkler ve renkler, tasavvur edilemiye-cek kadar çeşitlidir. Bu mesele ile ilgilenen bir gazeteci, yüz kişi arasında bir anket açmıştır. Yalnız, an keti yapan yazar, ekseri vaki olduğu gibi rastgele yüz kişiyi seçmemiş de, daha çok sanatkârları ve ilim adamlarını sorguya çekmiştir. Yani bu yüz kişinin içinde ressam, heykeltraş, şair, muharrir, riyaziyeci, kimyager ve buna benzer vasattan üstün meslek sahipleri vardır. Bu suretle, kadının, tepeden tır nağa tam bir tahlili ve kıymetlendirilmesi yapılmış oluyor. Anketin neticelerini şöyle hulâsa etmek mümkündür:
Gözler, yüzde on
Sorguya çekilenlerden yalnız on kişi kendileri için gözlerin çok mühim olduğunu ve kadında evvela gözleri aradıklarını söylemişlerdir. Bunlardan bir tanesi şöyle demiştir: •Gözler bir aynadır. Bu aynada ben, bilmem, kadını mı ararım, yoksa kendimi mi?...»
Filhakika bizde de eski bir söz vardır: .Kadında aranan kaşla göz, gerisi söz!, derler. Şarkılarımızın çoğunda, yeşil gözler, kara gözler, elâ gözler vardır. Edebiyatımız, cey lân gözlüler, yakan bakışlarla doludur. Ve dikkat edilecek olursa, en eski medeniyetler, kadını hemen tamamen gözle tasvir ve terennüm etmişlerdir. Meselâ Girit fresklerinde, kadın resimleri denebilir ki göz den ibarettir. İran, Hind, Arap medeniyetlerinde keza...
Bununla beraber, bugünkü anketin neticesi yüz erkekten ancak on tanesinin kadında evvelâ göz aradığını gösteriyor.
Ağız, yüzde sekiz
Kadının evvelâ ağzına bakanların sayısı yüz kişi içinde, sadece sekiz Ne ise ki bunlar arasında J. G. Do-meıgue gibi ünlü bir ressam var. Demergue diyor ki, ben kadının ev velâ ağzına bakarım. Kadının bütün hüviyeti dudaklanndadır. Kadın dudakları ile vadeder, dudakları ile reddeder. Dudakları ile teslim olur. Ağzın mutlaka konuşması lâzım de ğildir. Ben susan bir kadın ağzı kadar geveze, susan bir kadın ağzı kadar çok şey anlatan, çok şey ifşa eden bir şey bilmiyorum. Sonra... Bilmez misiniz, kadın bizim en çok beklediğimiz, en çok sevdiğimiz şeyi ayakları ile vermez, ağziyle verir. Kadın ancak ağzı ile evet der. Ve bir erkek için en zevkli dinin evet dediği andır.
Göğüs, yüzde yirmi beş
Kadında evvelâ göğüs arıyanlar fikirleri ise büsbütün başka. Onlara göre, göğüs kadının en çok kadın olan tarafıdır. Allah bu uzvu kalbe yakın bir yere yerleştirmekle, kadını kadın yapmış, yanı bütün kadın ihtiraslarını kalbe bağlamıştır. Kadın, göğsü ile, bir çok şeyler anlatır. Nefes alışın ritmini iyi takip edenler, kadının ne demek istediği ni veva sadece ne istediğini kolaylıkla keşfederler. Denebilir ki, kadınların göğsü olmasaydı, erkekler büyük müşkilâta uğrarlardı.
Kalçalar, yüzde on iki.
Kadında evvelâ kalçalara bakanların fikirlerini meşhur Fransız ko medi aktörü Fernandel şu suretle hulâsa ediyor: Kadın denen teknenin su kesimi kalçalardadır. Kadın sıhhatli, faziletli, dürüst ve müşfik
Her kadın, her gün erkek nazarları altında parça parça olur. Bu kadında bir gazetecinin tecessüsüne ve erkeklerin değişik zevklerine cevap vermek için beş parça olmuştur.
SerbestFıkra
Çıplaklar diyarı!
Iran yeni tedbirler alıyor
Tahran, 12 (a.a.) — Emin kaynak-ardan bildirildiğine göre hükümet dün yüz siyasi mahkûmu buradaki merkez hapishanesinden İranın cenubuna nakletmiştir. Bu mahkûmlar gizli bir teşkilâtı idare eden ve hapishanede iken de ideolojik faaliyette bulunan Komünist Partisi liderleridir. Bunların halen hapsedildikleri yer bilinmemektedir. Fakat sanıldığına göre burası her halde, tehlikeli mahkûmların muhafaza edildikleri Bender Abbastır. Bu Tudehli mahkûmlar arasında eski Sağlık Bakanı ve Tudeh merkez komitesi üyesi Doktor Yozdi de vardır. Tudeh liderleri U şubat 949 da Şaha karşı giriştikleri ve mu-ffakiyetsizlikle neticelenen sui-stten tevkif edilmişlerdi.
azeteciler, 1938 e nazaran memlekette daha çok refah olduğunu söyleyen Devlet Baka nı Cemil Salt Barlas’a sormuşlar:
— Anadoluda muhtelif seyahatlerimizde ayrı ayn veya toplu halde rastlanan vatandaşların üstü başı pek pejmürdedir. Nazari-yenize göre halkın refah seviyesinin artmış olduğunu kabul edersek, bu vatandaşların 1938 den evvel çıplak olduğu neticesi çıkıyor; öyle mi?
Barlas cevap vermiş:
— Evet öyle!...
Demek Devlet Bakanımıza göre, Türkiyenin mühim bir kısmı
Yazan :
Sarıçizmeli
1938 den evvel, bir çıplaklar diyarı idi. Vatandaşlar incir yap rağı, asma yaprağı örtünüyorlar dı! Belki de bazı yerler Heidel-berg'deki bir çıplaklar kampı manzarası arzediyordu. . Ne giydikse, ondan sonra oldu!... Yine bereket versin ki, nüfusumuzu Za-türree’den, Zatülcenp'den kurta rabildik!
Çünkü o zaman memlekette bir hamam sıcaklığı vardı. Şimdiki gibi hararet sıfırın altında 29-30 düşmemişti!...
Lâkin ne dersiniz Cemil Sait Barlas ve onun mensup olduğu parti, işine geldiği zaman, 25 senelik Atatürk inkılâbına dayandıklarını iddia e-derler, fakat sırası geldikçe de Atatürk devrindeki insanların çıplak olduğunu dahi ima etmekten kendilerini alamazlar...
Biz Cemil Sait Baı-las'a hatırlatalım ki, Atatürk devri medeniyetsizlikte ilk çağ, medeniyette ..Foliberjer.. devri değildi! İnsanların ne vücutleri. ne kalbleri. ne imanları çıplaktı!
Fakat Büyük Atatürk, sade o, 1938 denberi çıplak yatıyor. Çünkü O, hâlâ vücudünü örtecek sıcak vatan toprağından mahrumdur!.
ise kalçaları güzel olur. Ama, güzelden maksat çok ince veya çok dolgun olması değildir. Bu zevke göre değişir. Ben şahsan bir kadının kalçalarını beğenirsem, o kadını beğenmemem için artık hiç bir sebep kalmaz. Üstelik, kalçalar, kadının ha leti ruhiyesini anlamak bakımından da kıymetlidir. Dedik ya, bahriyeli tabiriyle, teknenin su kesimi oradadır. Yalpa var mı? Deniz süt liman mı? yoksa fırtına mı geliyor? Bütün bunları kadsnnn kalçalardnın hareketinden anlamak çok kolaydır.
nın evvelâ bacaklarına baktıkları anlaşılmıştır. Bu erkeklerin çoğu, yalnız bacakları değil, fakat aynı za manda ayaklara da kıymet verdiklerini söylüyorlar. Onların kanaa-tince, bacakları güzel olmıyan kadının güzel olmasına imkân yoktur. Bunlar, anlaşılan, kadını hep ayakta görmiye alışmış Amerikan mizaçlı kimselerdir. Netekim, tetkik edildiği zaman, bacak meraklılarından çoğunun sporcu, iş adamı veya dansör oldukları anlaşılmıştır. Bunların arasına tek bir ressam katılmış ki, sonradan anlaşıldığına göre, o birçok ticaret müesseseler! için çık bacaklı kadın resimleriyle afişler yapan bir ressammış.
Rekor bacaklarda: Yüzde kırk beş
Yüz erkekten kırk beşinîn, kadı-
Ermenek Demokrat
Parti Kongresi
Ermenek (Hususi) — Ermenekde bu kongrenin yapılması için bir Demokrat Parti merkez bucak kon- ' racaat yapılmıştı. Buna Halkevi gresi Çağhyan Gazinosunda toplan- --dı. Kongreyi yapmak için Demokrat Parti binasının hacmi kâfi gelmediğinden Cumhuriyet Halk Partisinin ötedenberi kongrelerini yapmakta devam ettikleri Halkevi binasında
za göstermedi.
Kongre açılınca Bucak Başkanı Hakkı Susanlı raporu okudu. Kongre başkanlığına ittifakla Nafiz Yalman, ikinci başkanlığa Bekir ★ (Devamı Sa: 5 Sû: 3 de)
ik ■ İt
IL__
(Taş yağsaydı keşki... Gökten taş yağsoydı
Bizans® ,«00 gühleri,.. Ah...Demek h Yıllardır^mâni olmak istediğim, mani
Sultana,
rw
— Evet Haşmetmeap... üfctarâs» Bıanzes’e
iuico c döndü.' .Ijilerek mi bunları
— imparatorumun haklı olduğunu söylüyorum.
— Sultanın yüz binleri aşan ordusuna karşı kaç kişilik müdafaa kuvvetimiz olduğunu düşündünüz mü?
— Bu şehir Cenabı hakkın hi-mayesindedir Grandük cenapları.
İmparator karıştı:
— Franzcs doğru söylüyor. İsa-nın mukaddes şehri.
Notaras inliyordu adeta...
— Yarabbi!. Neler söylüyorsu -nuz?!. Neler işitiyorum. İki kıtada milyonlarca tebaası olan bir hükümdara karşı...
— Kâfi Notaras.. İşte bunun için sevgili şehrimizde kollarını sallıya-rak gezen Türkleri tevkif edeceğim.
— Yani ölüm fermanımızı imza edeceğiz.
— Aldanıyorsun. Sultan bu cesaretimiz karşısında afallayacak-tır.
— Gözümüzün önünde topraklarımız üzerinde üç ayda dünyanın en korkunç hisarını yapan Sultan mı afallıyacaktır Haşmetmeap?
— Elbette.. Bu cesaretimizin sebebini arayacak?
— Ve bulacak.
Kostantin kaşlarını çattı:
— Ne demek istiyorsun?.
— Demek istiyorum ki, Allahına şükredecek. Bizi yanlış düşündüren Allahına şükredecek.
— Neden her şeyi ters tarafından düşünüyorsun? Bize harp açmak için Sultan hiç düşünmiyecek
— Neyi düşünsün?.
— Macaristanda Jan Hunyat, böyle bir hal karşısında boş mu duracak?
Notaras s^üldü?
— Sultan onu çok evvel düşündü Haşmetmeap...
— Ne yaptı?
— Hunyat’la üç senelik bir mütareke akdetti.
— Çok saf bir adamsın Notaras. Hunyat, Varna muharebesinden ev vel de sulhu bozmayacağına yemin etmemiş mi idi? İmzanın ne kıymeti olur?
— Ama sözünde durmayan Jan Hunyat, Varna muharebesinde hayatını zor kurtardı.
— Harp talihi her vakit Türkle-re yar olmaz. Ve Hünyat, Varnanın acısını çıkarmak için fırsat kollamaktadır. Sultan bize harp açtığı vakit Hünyadı hesaba katmak zorundadır. Esasen sade o kadar da değil. Sırp Kralı da yardımımıza gelecektir.
— Onunla da anlaştı.
— Venedikliler var.
— Venedik Cumhurreisi, .... ile evlenmediğiniz için sizinle dargındır. Bir tek sefine bile gönder-miyecektir.
— Papa var. Bütün hıristiyanlık âlemini onun aleyhine kıştırtacak-tıı*.
— Ümit ve hayal... Papa asla bunu yapmayacaktır.
— Sebep?
— Çünkü... Buna mukabil bizden, İstanbul kilisesinin kendisine tâbiiyetini istiyecektir.
— Ne olur isterse... Varsın ka-tolik bir başpapazımız olsun.
Notaras şiddetli bir hareket yaptı:

^^ft^istlerin tedhiş âletleri
I
I görmüştüm. Geçen gün bir falcı da I ’fcjrıa-acaip şeyler söylemişti. De-I mek felâket yaklaştı. Falcının dedikleri doğru...)
Biraz sonra Notaras âdeta bir sarhoş gibi sallanarak saraydan u- , zaklaştı. O gittikten sonra Kostantin:
— Benim askerî elbiselerimi getiriniz!...
Emrini verdi. Kostantin, büyük üniformalarını giyerek Bizans sokaklarında dolaşmak, sevgili BizanslIlarına görünmek, onların maneviyatını yükseltmek, aynı zamanda Türklerin tevkifini görmek istiyordu.
Maiyet alayı hazırdı. Baştan başa sırmalı elbiseler giymiş hassa zabitleri imparatora refakat edeceklerdi. Sokaklarda garip bir kalabalık ve kulakları sağır eden bir velvele vardı. Hiç bir şeyden haberi olmıyan ve Bizansa alışveriş için gelmiş olan sivil Türklerin tevkifine başlanmıştı. Bizans askerleri, nerede rastgelirlerse Türkleri yakalamak istiyor, bu yüzden de her köşebaşında bir mücadele oluyordu. Seyre, alâyişe, dedikodulara bayılan BizanslIların keyfine pâyân yoktur. Her hâdise yerinde yüzlerce Bizanslı toplanarak gürültü ediyordu.
— Bu mümkün değildir haşmet-penah... Sevgili tebaamız Bizansta kardinal külâhı görmek istemiyor..
— Moradaki Bizans prensleri her an imdadımıza gelmeğe hazırdır.
— Sultanın bunu düşünmiyeceği-ni mi sanıyorsunuz?
— Notaras... Artık seni dinliye-miyorum, dinliyemiyeceğim.
— Fakat bu memlekette benim de hakkım vardır.
— Notaras!... Dikkat ediniz. Bu memlekette yalnız ben hâkimim..
— Hükümdar beni affetsin...
— Türklerin sade tevkif edilme sini değil, kazığa vurulmasını da emredeceğim.
Notaras artık kendine malik değildi, hali ihtizarda bir adam gibi inledi:
— Bunu da yapacak mısınz haş-metpenah?...
■— Yapacağım.
— İsa imparatora acısın... Demek felâket dakikaları yaklaştı.
Kostantin daha fazla dinlemek istemedi. Mabeyinci Teofile döndü:
— Teolif!. Dedi. Gidiniz, Bizans-taki bütün Türklerin tevkif edilmeleri emrini veriniz!..
Teofil uzaklaşırken, Notaras olduğu yere yığıldı. Kesik kesik mırıldanmağa başladı:
(Taş yağsaydı keşki... Gökten taş yağsaydı... Bizansın son günleri... Ah... Demek harp başlıya-cak... Yıllardar mâni olmak istediğim, mani olduğum harp... Halil . paşaya vâdetmiştim. Bizansın harbe sebebiyet vermiyeceğini vâdet- | miştim. Yazık... Her şey mahvolacak... Korkuyorum. Fena rüyalar
Çekoslovakyada kiliseyi
^Hazırlayan: Nihad ülkekul Mp^hıiMhnı evvelki 23/1/950 gün
B Hırtımızda Merih hakkındaki yazımızı şöylece hülâsa edebiliriz)
★ Merih’in güneşe uzaklığı 227.8 x 10° olup güneş etrafındaki devrini 187 günde tamamlar. Dön mc müddeti 24 saat 37 dakika 22 saniye, ortalama kutru 6784 kın. olup yerin kütlesinin takriben onda biri bir kütleye sahiptir.
k Merih sathının 3/8 i yeşil lekelerle örtülüdür. Bu lekelerin yo sunlu mıntakalar veya bataklıklar olduğu tahmin edilmektedir. Merih'te hava olduğu tecrübelerle is-bat edilmiştir.
KANALLAR
k Merih’te en dikkati çeken şeylerden biri de kanallardır. Bu kanallar ilk olarak 1877 de İtalyan Sohiaparelli tarafından rasatlanmış-tır. Bu kanallar, karaları muhtelif istikametlerde kesen ince siyah çizgilerdir. Bir çok alimler bunlarm Merih sakinleri tarafından açılan su kanalları olduğuna ve ne gibi işlere yanyabileceklerine dair bir çok ııazariyeler ortaya atmışlardır.
★ Bir çok rasathanelerde alınan fotoğraflarda bu kanallara rastla-namayışı ve büyük gök dürbünleri ile de bu kanalların gönülmeyişi ha-kikatta mevcut olmadığı neticesini ortaya koymuştur. Astronom Maun-der ve Evans, yaptıkları deneyler neticesinde, Merih’in sathında avarızın hasıl ettiği lekelerin gözün aldanması neticesi bunlan muhtelif istikâmetlerde çizgiler halinde gördüğünü göstermişlerdir.
k Yapılan tecrübeler Merih'te sıcaklığın 4- 20 ile —70“ arasında değiştiğini göstermiştir.
★ Merih’in gayet küçük iki pey ki vardır.
DİĞER SEYYARELER
k Merkür (Utarit) Güneşe en yakın seyyaredir. Güneşe olan u-zaklığı 57.9x10°, devir müddeti 0,241 sene, kutru 4842 km. ve dönme müddeti 88 güne yakındır. Merkür de Atmosfer yoktur. Eğilimi 7“ dir.
★ Venüs (Zühre) Merkür’den sonra güneşe en yakın seyyaredir. Güneşe uzaklığı 108.1x10°, devir müddeti 0,615 sene, eğilimi 3“ 24, kutru 12.192 km. olup dönme müddeti belli değildir. Venüs’de hava vardır,
k Güneşe olan uzaklığı bakımın üçüncü gelen seyyare: ARZ-
i
Bu hâdiseden bir gün evveldi. Akşam olmuş, karanlık basmıştı. Avare bir delikanlı, dar sokaklarda hedefsiz yürüyordu. Zaman zaman duruyor, şehrin uğultusunu dinliyor, pencerelerden sızan saz ve şarkıların ahengine hayret edi-yor ve kendi kendine söyleniyor:
(Ne tuhaf memleket burası... A-caba kimsenin eğlenmekten başka yapacak bir işi yok mu? Gündüz eğlence, gece saz ve şarkı... Ne vakit uyurlar acaba? Eğlenmekten yemek bile yemeğe vakitleri yok galiba... Sonra da, herkesin bir veya bir kaç sevgilisi var. Ben bu kadar kadını bol memleket görmedim. Hem bu hasbalar da Havva anamız gibi çırılçıplak. Ne kaçma ve ne göçme... Sokağa çıkan bir kıza, ilk defa kim rastgelirse ol sahip oluyor. Acaba kıyamet alâmetleri midir bunlar?. Yoksa bu memleket batacak mı?)
Yine yoluna devam ediyor. Yanından geçen erkekler onun kılık kıyafetine gülüyorlar, kızlar ise, levent boyuna hayran hayran bakıyorlar. Fakat bu delikanlı hiç kimseye ehemmiyet vermiyor ve konuşmasına devam ediyor:
(Hay Allah kahretsin.. Bir türlü bu mel’un şehirden ayrılamıyorum... Acaba buraya geleli kaç gün oldu? Şu bizim padişahımızı da ihmal ettik. Her halde meraktadır. Ayıp ettik doğrusu... Bizi a-dam yerine koydu da sözümüze i-nandı. Dönünce ne dese hakkı var. Onu yalnız bırakmamalıydım. Bana da amma güvenmişti ha... Hoş, hakkı da yok değil... Benim gibi adamı nerede bulacak!.. îşte şimdi içim sızladı. Onu yalnız bırakdığı-ma üzüldüm. Kimbilir beni ne kadar merak etmiştir. Beni iyice tanımadığı için merak etmekte hakkı var. Şu gece gezintimizi sona erdirelim de, Allah kısmet ederse artık yarın çıkıp gidelim. Vakıa Şehzade Orhan’a da söz vermiştik, geliriz demiştik ya... Ne yapalım, ben ona Bizansta kaldığım müddetçe gelirim demiştim.
(Devamı var)
dan dır.
★ Dördüncü seyyare yukarıda bahsettiğimiz Merih’tir.
★ Merih ile Jüpiter arasında Planetoit denilen ve iki bine yakın bir sayıda küçük seyyareler vardır.
★ Beşiııci seyyare diğer bütün seyyarelerin en büyüğü olan Jüpiter (Müşteri) dir. Jüpiterin kütlesi diğer bütün seyyarelerin kütleleri toplamından daha büyüktür. Güneşe olan uzaklığı 777.8x10° km., devir müddeti 11.862 sene, kutru 139576 km., dönme müddeti 9.2 gün dür. Jiipiterde hava olup tam 9 tane peyki vardır.
★ Altıncı seyyare Satun (Zühal) olup güneşe uzaklığı 1426.1x10° km., devir müddeti 29.458, kutru 116565km, dönme müddeti 10.2 gün dür.
Etrafında bulunan halka dola-yısiyle çok dikkati çeker. Bu halka bir çok halkalardan yapılmış olup gayet küçük madde parçacıklarından meydana geldiği sanılmaktadır.
Satürn’ün dokuz uydusu vardır.
★ Yedinci seyyare gözle en zor görülen Uranüs'tür. Güneşe olan u-zaklığı 2869.1x10° km., devir müddeti 84,015 sene, dönme müddeti peyki vardır.
) Neptün’ün
çapı 49693 km. ve
10,7 gündür. Dört
güneşe uzaklığı
kontrol eden adam!
Masaryk’e lavanta kutusu
içinde bomba gönderen kim?
I£iliseyi kontrol etmek ve ko-^münistlik aleyhtarı mukavemetle savaşmak vazifeleri Çek kabinesinde kimlere verilmiştir? Çek hükümeti İle Slovak bölge hükümetinde Kilise İşleri Dairesi başkanlıklarına getirilen Dr. Alexei Cepicka ile Dr. Gustav Husak'ın siyasî mazileri rejimin bugünkü niyetlerini iyice belirtmektedir.
Dr. Alexei Cepicka 38 yaşındadır, cumhurbaşkanı Gootvvald’ın damadıdır ve Moravya’da ufak bir kasaba olan Kromeriz'de doğmuştur. Adalet bakanlığı yapmıştır. Alman işgali esnasında amansız ve kalpsiz bir avukat olduğunu göstermiş, mahallî gestapo ile işbirliği yaparak Alman mezaliminin kurbanları olan yahudilerden ve Çeklerden büyük meblâğlar koparmıştır. Sonradan tevkif edildiyse de, bu tevkifin, ya-hudi mallarının yahudi olmayan kimselere devrile ilgili olduğu ve Alınanlara her hangi bir mukavemet göstermesinden ileri gelmediği zannedilmektedir.
1945 de Kızılordu Kromeriz'e girdiği vakit, mahallî komünistler iktidarı ele aldılar ve bir millî komite teşkil ederek Cepicka’yı komite başkanlığına getirdiler. Cepicka’nın ilk İdarî icraatı, o bölgedeki bütün mahkemeleri kapatan ve bütün adlî salâhiyeti millî komiteye devreden bir kararname çıkarmak oldu. Böy-lece, «halk (nümessillerinden. mürekkep olan millî komite sadece ceza davalarında değil, lâkin bilûmum hukuk davalarında da en yüksek merci oldu.
1947 de Cepicka ticaret bakanı oldu: Selefi komünist Zmhal, mensucat sanayiinde ferdiyetçi cereyanları önleyememiş ve politbüronun memnuniyetsizliğini celbederek istifa etmek zorunda kalmıştı. Ticaret bakanı olunca, Cepicka, komünist olmayan kimseleri bütün yüksek mevkilerden attı, kararnameler çıkararak mensucat malzemesi tevzi-atile iştigal eden en mühim hususî firmaları kapattı, bunların sahip ve müdürlerini «istifçilik, le itham etti ve böylece Çek ekonomisinde komünist aleyhtarı olanların büyük bir kısmına öldürücü bir darbe indirdi. Parti liderleri bu başarıdan memnun kaldılar ve Cepicka ileri-gelen Çek komünistleri arasına geçti.
Lâkin 1947 kışında hükümetin komünist olmıyan üç âzâsının, (yani) başbakan muavini Zenkl, dışişleri bakanı Jan Masaryk ve adalet bakanı Drtina’nın) hayatına yapılan bir suikast teşebbüsü neticesinde Cepicka’nın ikbal devri az kalsın sona eriyordu. Bu üç bakana ayni gün infilâk maddeleri ihtiva eden lâkin lavanta diye etiketlenen birer ufak paket geldi. Bir talih eseri olarak,
4495,6x1®° km. devir müddeti 164,788 sene, kutru? 52999 km. dönme müddeti 15 gündür. Sathı hiç rasatlanamamıştır. Bir tane uydusu vardır.
★ Plüton güneşe en uzak seyyaredir. Güneşe uzaklığı 5920x10° km., devir müddeti 249,166 sene o-lup, dönme düddeti bilinememektedir.
—Yazan:
Jean Stransky
Zenmkl’in kâtibi paketi açıp muhteviyatını vaktinde gördü ve diğer bakanlara vaktinde haber yollanabildi. Komünist hâkimiyetinde bulunan içişleri bakanlığınca yapılmakta olan tahkikatın gerçekleri gizlemek gayesini göttüğünün anlaşılması üzerine, adalet bakanı Drtina bizzat işi ele aldı ve savcılık vasıtasiyle yeniden tahkikat yaptırdı. İnfilâk mad delerini ihtiva eden kutuların Mo-ravya’nın ufak bir köyü olan Kre-man’da imâl edildiğini ve Cepicka-nın «seçim çevresinin, ilçe merkezi olan Olomouc’daki komünist merkezi tarafından sipariş edilmiş olduğunu tesbit etti. Drtina’nın topladığı deliller o kadar kafi idi ki komünistler dahi suçluların tevkifine mani olmağa cür’et edemediler (suçlular arasında Cepicka’nın en yakın siyasî işbirliği arkadaşı komünist mebus Jura-Sosnar da vardı.)
Tahkikat daha fazla ilerleyince, suikastım başlıca elebaşısının Cepicka olduğu anlaşıldı. Lâkin onun oynadığı rol kat’iyetle ispat edilemeden, 1948 Şubatındaki komünist darbesi bütün tahkikatı durdurdu. Yeni kabinede Cepicka adalet bakanı oldu ve başlıca iki rakibi olan selefi Drtina ile başsavcı Marjan-ko’yu tevkif ettirdi. Bugün, Drtina, hapistedir, hastadır ve mânen harap olmuş bir durumdadır. Marjanko’ya gelince, hapishanede «intihar, ettiği bir müddet evvel hükümet tarafından bildirilmiştir.
Şubat 1948 darbesi esnasında ve ondan sonra, Cepicka merkezî hareket komitesi genel sekreterliğine tayin edildi. Komünist partisi tarafından desteklenen bu komite (1893 deki Fransız -Comit^'de Salut Pub-lique» amme emniyet komitesi gibi) en yüksek ahtilâl organı oldu ve devlet idaresini .orduyu, polisi, basını, mektepleri, velhasıl bütün millî camiayı -irtica» dan temizlemiye baş ladı. Bir kere daha Cepicka, sert tedbirlerin ahnmasmda kendisine güvenebileceğini gösterdi: Onun em-rile binlerce insan tevkif olundu ve onbinlerce insan işlerinden atıldı. Komünist olmayan hâkimler tesfiye olundu veya tekaüde sevkedildi, 1945 senesindeki «Halk mahkemeleri» tekrar açıldı, siyasî yargılamalar birbirini takip etti ve üniversitede 12 aylık bir staj devresinden sonra seçme işçilerin hâkimlik yapmalarını mümkün kılan bir sistemin tatbikine başlandı. Cepicka’nın kabul ettirdiği diğer bir kanuna göre de Çekoslovakya’da Alman toplama kampları tipinde mecburî iş kampları kurulmuştur.
Çekoslovakya’da kilise aleyhtarı mücadelenin bidayetindenberi Cepicka hükümetin ergeç alacağı tedbirler hakkında hiçbir şüphe bırakmamıştır. Geçen ay, Çek kilise mertebeler silsilesinden bahsederken, «katiller., «hırsızlar», «sahtekârlar» tabirlerini kullanmış, piskoposları «Vatikan’ın beşinci kolcuları» olmak ve «zillet, ihanet ve hırsızlıkla. lekeli bulunmakla itham etmiştir.
Cepicka, komünistlerin kurdukları sahte -Katolik derneği- nin başlıca destekleyicilerinedn biridir ve başpiskopos Deran onun teşkilâtını takbih ettiği vakit, Cepicka’da başpiskoposu sırf kardinallik payesini elde debilmek için din kurbanı rolünü oynamakla itham etmiştir. Bu yeni vazifesine tayininden iki hafta evvel, Cepicka, papayı da «Çek mil- i letinin yabancı düşmanları- meya-1 nında zikretmiştir.
Papasları tayin etmek, kilise ma- ' Üyesini kontrol etmek ve boş olan I yerlere komünist taraftarı papasla-1 rı yerleştirmek hakkına malik olan ' Cepicka adalet bakanlığını muha- î faza etmektedir. Onun mazisi ve hü- I kûmetin gayeleri nazarı itibara alı-! nırsa, onun bu iki mevkii ayni za- , manda işgal etmesi bir tesadüf eseri olamaz.
Mahallî Slovakya hükümetindeki ; Dr. Gustav Husak’a gelince, bu zat Dubrava’da ufak bir Slovak köyünde doğmuştur. Bratislava’da hukuk tahsilini ettiği sırada katolik -Svo-radov- kollejinden tardedilmiştir. Komünist partisine girmiş ve ikinci dünya harbinden önce bir müddet bugünki dışişleri bakanı Dr. Cle-mentis'in yanında çalışmıştır. Harp esnasında müstakl Slovakya’da büyük bir Alman firmasının sekreterliğini yapmış, kurtuluştan sonra da kendi imzasını taşıyan ve müttefikler aleyhtarı propaganda ihtiva eden bazı tamimleri izah etmekte hayli güçlük çekmiştir. Üzerinde keza ehemmiyetle durulan bir nokta. Husak’ın Bratislava kukla hükümetinde başlıca bir rol oynayan, Slo-vakya'nın 1939 da Polonya’ya saldırmasından büyük ölçüde mes’ul olan, ve İngiliz ve Amerikan harp esirlerine yapılan vahşi muamele irtibatı olan Şano Mach ile sıkı münasebetlerinin bulunmasıydı.
1945 yazındaki Banska Bystrica ayaklanması esnasında Husak ihtilâlci Slovak millî konseyi liderlerinden biri oldu ve komünist arka-daşlarile birlikte -ihtilâlcilere silâh ve cephane getiren- Amerikan tayyarelerinin inişine mani oldu. Bunun sebebi, Slovakya’nın batı devletlerinin yardımı ile değil de kızıl ordu tarafından kurtarılmasının is-tenmesiydi, zira aksi takdirde komü-instlerin Slovakya’da sağlamca yer-leşemiyecekleri zannediliyordu. Bu zihniyet, binlerce Slovak vatanseverin boş yere ölümüne sebep oldu. Zira pek güç bir durumda olan Slo-vakları kurtarmak için plânlanan Sovyet yarması muvaffak olamadı. Ayaklanma tenkil olundu ve feci misillemeler yapıldı, lâkin Husak bir Sovyet tayyaresi ile Moskova’ya kaç ti.
Oradan, Slovak bölge hükümetinin içişleri komiseri olarak döndü ve ihtilâlci millî komitelerin usullerini kullanarak kendi partisinin siyasî muhasımlarına karşı amansız bir savaşa girişti. Tayininin ilk ayla rında yüzlerce Slovak vatandaşı tek bir iz bırakmadan kayboldular: Bunlar, Husak'ın polisleri tarafından tevkif edilmiş ve muhtemelen Rusya’ya sürülmek için Sovyet gizli polisine devrolunmuşlardı.
Mamafih, 1945 de komünist olma-★ (Devamı Sa: 5 Sü: 2 de)


LÜZUMLU TELEFONLAR
Yangın ....................... 00
Sıhhi imdat 91
Trenler ................... 12028
Hava Yolları............... 14881
Yataklı vagonlar .......... 11566
Su ârıza .................. 21575
Elektrik .................. 24846
Havagazı .................. 24846
Başkent Taksi ............. 22222
Yeni Güven Taksi ......... 22333
Sizin Taksi .............. 22333
Merkez Taksi .............. 11111
Ersan Taksi ................21111
Dedi ve ayağım, birinci kata çıkan merdivene bastı. Ruhanî reisin verdiği karakuş hükmü ile mahkûm edilen biçareler burada teşhir olunuyordu. Bu tek kat o kadar yüksek değildi ve Boröver, kapıya yaklaşmak istiyenleri tepelemek suretiyle oraya sokulmaya mani olmanın pek kolay olacağını anladı. Çünki, burada her cins mermi mebzulen mevcuttu.
Ayağını ilk basamağa koydu. Arkasında toplanan arkadaşları da onu takîbe hazır bulunuyorlardı.
Merdivenden çıkmadı, kulağını uzatarak hareketsiz durdu. Diğerleri de kulak kesildiler. Bekledikleri hücum vuku bulmuyordu. Giyyom Pantekot çetesinin yaklaşmakta olduğuna delâlet eden bağırıp çağırmalar birden bire kesilmiştir. Bu güruhun, kendilerini saklıyan dört duvarın etrafında toplandığını hissediyorlardı. Fakat, bu güruh, ummadıkları bir şey - belki de bir tehdit - karşısında kalarak oldukları yerde birden bire çivilenmiş gibi durmuştu... Şimdi, derin bir sükût hüküm sürüyordu.
Şaşkınlık sessizliği mi?... Korku sessizliği mi?... bir türlü anlıya-mıyorlardı bu sükûtun sebebini.
Sabrı tükenen Boröver, iki basamak çıktı, yine durdu.
Bu sükût nasıl birden bire başladı ise yine öylece birden bire bozuldu. Fakat, bu defa işitilen bağırıp çağırmalar, küfürler değildi. Umulmadık birşeydi bu... muhteşem sadeliği içinde içinizi buran, boğazınızı sıkan müellim bir ruh gizli, tatlı ve gayet ahenkli
PAPAZ ÇAYIRI
.. Yazanı Mişe1 Ze/ako — Çeviren 1 Raflip Rıfkı 1 84 ——
nağmelerdi bu işitilenler... ve bir çok erkeğin ağzından çıkan bu İlâhiler, başlangıçta hafif bir mırıltı halinde iken yavaş yavaş yükseldi, yayıldı, son derece gür ve yüksek sesle sona erdi.
Kendilerini büyüliyen bü İlâhi nağmeleri, derin ve fakat pek tatlı bir heyecan içinde dinliyorlardı. Hepsi, hatta bir köşeye büzülmüş olarak durmakta iken, ani olarak meşum inine girip ödünü patlatan bu kahramanların kendisine ilka ettikleri korku ve dehşeti biran için unutan korkak he-ıif de âdeta kendilerinden geçmişlerdi...
Telaşlanan Fransua mırıldandı:
— Oh!... böyle şarkı söyliyen a-damlar kimlerdir?... Ve söyledikleri bu şarkı nedir?... Ömrümde bundan daha güzel birşey işitmedim,
Boröver, bu sözleri işitti ve müstehzi bir tebessümle malûmat verdi:
— Efendim, bu adamlar, muhayyilenin tasavvur edebileceği en menfur cürümlerle itham edilen kimselerdir. Bunlar, zındık, kâfir diye anılan adamlardır. Bunlar Protestanlardır. Pek güzel bulduğunuz, pek beğendiğiniz o şarkı da, bizzat Kleman Maro tarafından manzum olarak Frensızcaya çevri-
len ve Giyyom Frank adında bir ilhamlı saz şairi tarafından bestelenen Davut Peygamberin mezamiridir.
Düşünceyedalan Fransua:
— Protestanları... diye mırıldandı.
Boröver, biran kadar Krala baktı, dudaklarında halâ o müstehzi tebessüm vardı. Arkadaşlarına kımıldamamalarını işaret ederek alelâcele, canilerin teşhir edildikleri bu parmaklık döşemeli kata çıktı.
Gözüne ilişen şeyler şunlardı:
Bir taraftan, Busi sokağı tarafında Giyyom Pantekot ve çetesi harekete başlamak üzere idi. Diğer taraftan, Fur sokağından gelen yirmi ilâ yirmibeş asilzadeden mürekkep bir grup. Bu sonuncuların bile ani olarak meydana çıkmaları Boröver’i kulenin içinde bir sığ-nak aramaya mecbur kılmıştı. Kralın toprağında bir İlâhi okumaktan ibaret delice bir meydan okuma suretiyle dinî akidelerini meydana koyan bu asilzade grupu-nun İlâhileri kulenin bulunduğu meydana bakan evlerde oturanları pençerelere koşturmuştu. Şunu da ilâve edelim ki, bu evlerdeki insanlardan bazıları, sokaktaki ilâhicilere sesleri ile Iştirâk etmek-
ten çekinmemiş, korkmamışlardı.
Bu protestanlar şimdi, azimkâr ve hiç de hayra delâlet etmiyen bir maksatla hareket ettiklerini gösteren bir tavırla Pantekot çetesine doğru ilerliyorlardı.
Boröver, bu kavgacı grupun başında: Papazlar yolunu kapayan askerleri kendi üzerlerine çekmek vazifesini deruhte etmiş olan Li-verdak ve Montarrak adlı iki Gas-konyalı zabiti tanıdı. Bu iki zabit kuleye doğru geliyorlardı.
Boröver» bunların iyi niyetlerinden biran bile şüphe etmedi: bunlar, kuvvetli bir imdat getiren dostlar idiler.
Hemen aşağı koşarak sevinçle:
— Allahım, şu Liverdak ve Montarrak cidden cesur ve mert asilzadeler imiş! diye söylenmişti.
Barikata saldırdı ve acaba çıldırdı mı diye birbirlerine bakışan Fransua ile Ferriyer’in şaşkınlıkları karşısında bu barikatı yıkmaya başladı. Burakan, Trenkmay, Stra-pafor ve Korpodibal ağızlarını bile açmamışlardı. Yalnız, Şövalyenin alelacele Barikatı yıkmaya başladığını görünce vazifelerinin ona bu hususta yardım etmek olduğuna hükmettiler ve hemen koşup yardıma başladılar.
Boröver, bir taraftan yıkma işi
ile uğraşırken bir taraftan da izahat veriyordu:
— Kont Hazretleri. Protestanların başında kimler var biliyir musunuz?... Onlara Liverdak ile Montarrak kumanda ediyorlar. Bu şerefli ve namuslu zabitler bize imdat kuvveti getirdiler; hem de ne kuvvet! artık döğüşmek lâzım. Fakat bu defa açıkta ve müsavi kuvvetlerle güneşin parlak ışığı altında döğüşeceğiz. Ah!... ne kadar da güleceğiz, bilseniz.
Kapı vuruldu ve bir ses:
— Açınız, efendiler, biz dostlarız! diye bağırdı.
Sevinçten çılgına dönen Boröver:
— Açıyoruz, açıyoruz! diye haykırdı.
Kapı açıldı. Eşikte, iki zabit duruyordu. Bunlar, Boröver’i görünce, ökçelerini birleştirerek (hazır-
ol) vaziyeti aldılar ve kılıçla onu selâmladılar. Sonra, ikisi birden
gülümsediler ve biri:
— Efendim, dedi, bize havale etmek lûtfunda bulunduğunuz ve size yolu kapıyanlardan büyük bir kısmını üzerimize çekmekten ibaret vazifeyi ifa edemediğimizi gördük ve anladık. Bunun üzerine, sizin pek vahim bir duruma düşeceğinizi düşündük. Vakıa, kabahat bizde olmamakla beraber, fenalığı tamir etmek için bir şeye teşebbüs ettik. Bilmem tam vaktinde mi yetiştik. Dindaşlarımızdan toplayabildiğimiz kadar arkadaşı alarak işto geldik.
Diğeri de:
(Devamı var)
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
BÜYÜK ANKARA ULUS YENİ PARK SÜMER
SUS (14071)
CEBECİ (18846)
(15031)
(23482)
(22294)
(14040)
(11131)
(14072)

NÖBETÇİ ECZANELER
Başkent, Ege, Yenişehir
13 - 2 - 1Ö50

|.S’4A’/17’ ÂLEMİNDE^
San'atta Metod ve yaratmak
an'at bir metoda sahip mi-dir? Daha doğrusu, san'at | bir metoda bağlı bulunmalı I mıdır? Cevap vermeğe çalışacağı- I mız bu önemli suale, mistikler, gü- ! zell yaratmak için zekânın kâfi gel mediğini, insanın, varlığım aşarak • adeta bir kendinden geçme halin- | 1 de ûlvlyete yükselmesi gerektiğini açıklarlar, Ruskin böylece «san’at ' hayranlıktır* der.
Bergson’a göre, güzeli anlamak, ' onu yaşamak, gereken heyecanı kendi içimizde duyabilmekle mümkündür. Güzeli tahlil etmeğe ça-lışmak ise bu kuvveti parçalamak ve öldürmektir. (
Bir esere güzel sıfatını veren o-nun canlı olmasıdır şeklinde konuşulur. Nitekim, zaman zaman, ha- f yat mefhumundan uzak heykellere, J cesetleri gösteren tablolara bile hiç düşünmeden «alı ne kadar canlı» dendiğini her halde işitmişinizdir. -Hakikatte, burada canlı olan sanat kârın tekniğinden başka bir şey değildir. Zira hakikî san’at bu eserin her zerresinde mevcut bulunmasına rağmen, hiç bir noktasında göze çarpmaz. İnsan, adeta bir ru-vlıun nefes aldığım işitir gibi olur.
İnsanlığı sarsacak bir eser yaratmak istiyen bir sanatkâr çalıştığı müddetçe şunu aklından çıkarma- j malıdır; bir çok metodları bilmek ç ve bunların hepsini birden unutmak i lâzımdır ki bu sayede yaratamn 1 kalbi bizleri hayran bırakacak ma- I ; sum ve derin bir ifade bulabilsin. I Alain bunu şöyle hülâsa eder : «I-fade bulunmuş olmalıdır; yoksa a-1 ( ranmış değil. Zira, şekilde en ufak ı bir arayışın izine rastlamak bile ] çirkindir*. Nitekim gene bu filozofa i göre «güzel dahi, hayranlığımızı ( çekmek için arzedilirse çirkinleşir*. 1
San’atte ideal metodsuz bir me- « tod yaratabilmek, metodların üstü- i ne çıkabilmektir. Bu da1 ancak Va- ‘ lery’nin şu cümlesi hatırlanarak el ( de olunur : «En iyi eser, sırrını en f uzun müddet saklıyabilen, uzun za- ( man sır taşıdığı bile şüphe edil- | , nûyendir.» Bütün san’at dâhiler : ı j Böyle doğmuşlardır. Ekserisinin e- l serlerine hakikî kıymetlerini, yaşa- I ; dıklan nesillerden ziyade, gelen1 ■ yıllar vermiş ve böylece yaratanın seviyesine ulaşılabilmiştir. «gö-Yitmişte dâhiler o kadar basittirler ki, herkes bu dereceye bir anda vardığını sanar. Esasında bir dâhinin büyüklüğü, kendisinin herkese benzemesi fakat kimsenin ona ben- : (ş^yememesidir*.
Yazan
p— ı ■ Yazan: —■ "‘j
| Hikmet SEVİG |
yarattığında hayatta ulaşamadığı-ı na erişir. |
I Moreau de Tours bütün dahile- I rin sinir hastası oldukları noktasında ısrar eder. Voltaire ve Balzac’ın kahve; Musset ve Verlaine’ın alkol; Maupassant’ın kokain kullanarak, sinir sistemleri üzerinde tesir yaratmağa çalıştıkları hakikattir. Fakat genel bir bakışla zannetmiyoruz ki ender doğan dahiler bir hastalığın mahsulü bulunsunlar.
San'atta yaratmak, sanatkârın hislerine şuurlu bir istikamet vermesi, varlığını ahenklerin .asaleti a-rasında yükseltmesi ve bilhassa insanın kendi kendisine hükmetmesiyle mümkündür.
Komünistlerin

Sanatkâr nasıl yaratır? İşte cevap bulmağa çalışacağımız yeni bir önemli sual daha :
Bir çocuğun yapmağa uğraştığı ilk resimler, sadece bi!r hafıza ve hayal çalışmasından ibarettir. O, — gördüğünden ziyade cisim üzerinde bildiğini ve bu cismi hayatında kullanış — derecesinin önemiyle çizer. Başa, doğrudan doğruya bağlanmış bacaklar ve hattâ eller, «vü-cutsuz insanlar», (herhalde bu kısım çocuğun hayatında göze çarpacak bir taaliyet göstermemektedir de ondan dolayı) buna ömex olarak gösterilebilir.
Daha sonraları, «profil* bir başta gözüken iki göz... çocuğun resminde yer alır, bazan, bir ev sanki şeffafmış gibi, dış görünüşten, odalarda ouıunan mobilyalara bile rast lanması çocuğun bildiğini, ne şekilde olursa olsun yerleştirmeğe çalıştığını ispat eder. Bütün bunlar gösterir ki o, fikrinden ziyade hissinin tesiri altında çalışan bir doğan sanatkârdır. Çocuklar basiti sez meğe alışmışlardır. Meselâ, genel haliyle saçlar yerine, bir kaç saçın baş üstünde yer alması bundan do-
tedhiş âletleri
★ (Baştıı rafı 4 üncüde) yan Slovak ve Çekler tarafından şiddetle tenkid edilen Husak yerinde fazla tutunamadı ve istifa etti. Lâkin Slovak komiserler konseyinin, yeni Slovak bölge hükümetinin ı başkanı olarak kaldı.
I 1947 sonbaharında Çekoslovakya-I daki komünistler iktidarı ele geçirmeğe. matuf plânları tatbike başladıkları vakit, 1946 seçimlerinde Slo-vakya’da tam bir ekseriyet sağlamış olan Slovak demokrat partisine karşı cephe aldılar. Evvelâ Slovak-ya’da bir komplo keşfedildi; bunun üzerine, komünist işçileri bakanı Slovakya’ya hususî tetkikçiler gönderdi ve büyük sayıda tevkifler yapıldı. Bundan sonra, durumun bah-
I şettlği bütün imkânların sömürülmesine başlandı. Bu, güç bir işti, zi-
I ra Slovakya’daki komünistler nls-beten ufak bir ekalliyet teşkil edi-
I yorlardı ve seçimlerin gösterdiği ne-1 ticeler dolayısiyle, kilit mevkilerde bulunmıyorlardı. Ancak cür’etkâr
I ve amansız bir adam vaziyete hâkim olabilirdi .ve böylece bu işe Husak memur edildi.
I Bölge hükümeti başkanı sıfatile hükümet dahilinde bir buhran yarattı ve ayni zamanda komünist hâkimiyetindeki partizanları toplantıya çağırırken keza komünist kontrolündeki işçi birliklerini Bratisla-va’da bir kongreye davet etti. Sokaklarda büyük ölçüde kargaşalıklar ve nümayişler tertip etti. Çapulcular dükkânları yağma ettiler, devlet dairelerin'n pencerelerini kırdı ve «mürteciler» azledilmedikleri takdirde umumî bir grev yapacaklarını bildirdiler.
Böylece, Slovak bölge hükümeti yeniden teşkil edildi ve evvelki seçime göre o bölgenin en kuvvetli partisi olan Slovak demokratları ekseriyeti elden kaçırdılar. Sonradan, Şubat darbesi sırasında,zayıflamış ve maneviyatı sarsılmış olan partileri gereken mukavemeti gösteremedi.
Şubat darbesinde Husak, bölge hükümetini «tasfiye» etti ve bilâhare merkezî Slovak hareket komitesi âzası olarak bütün Slovak camiasının tasfiyesine başladı. Bugün, Husak, Slovak bölge hükümetinin gene başkamdir ve merkezî Çekoslovak hükümeti gibi bu da ancak komünistlerden ve onların taraftarlarından mürekkeptir. Muhakkak kİ Husak memleketin en kudretli kimseleri meyanındadır.
Partilerde j
★ (Baştarafı 3 iineüde) | Sami GÖkay ve kâtipliklere Hakkı Sönmez ve Tevfik Koçak seçildiler. Delegelerden söz alanlar tarafından Halle Partisinin ötedenberi Halkevinde kongrelerini yaptkdan halde Demokrat Partiye müsaade etmemeleri münakaşayı mucip oldu.
Buftıdan sonra ai Temmuz seçimlerinin kalblerde bırakdığı acı hatıralardan da bahsedildi.
Bu sırada kongre başkanı mevkiini başkanve.üline terkederek söz aldı. Nafiz Yalman söylevinde demokrasinin faziletini belirterek demokratların hiç bir zaman siyasî faziletden ayrılmayacaklarını tebarüz ettirdi. Bundan sonra gündemdeki diğer maddeler görüşülerek saat 17 de kongreye son verildi.
Çorum Demokratlarının bir tekzibi
Çorum İl İdare Kurulu Başkanlığından şu mektubu aldık :
Ulus Gazetesinin 2.2.1950 gün 10275 sayılı nüshasında Çorum Demokrat Partisinde ihtilâf baş gösterdi. Başlıklı yazıya verdiğimiz cevap hâ lâ neşredilmemiştir.
1 — Çorum Demokrat Partisinde hiç bir ihtilâf ve ihtirasa dayanan münakaşa cereyan etmemiştir.
2 —.. Bu asılsız ithamı teyit zımnında cam kırma gibi bir vakıanın-da ilâvesi yalandır.
3 — Adları geçen Avukat Hüseyin Ortakçı oğlu Avukat H. Ali Vu-rat ve Demokrat Partili arkadaşları her türlü İhtilâf ve ihtirasdan ari olarak dâvalarına sarılmış kimselerdir.
Mustafokemalpaşada C.H.P. den istitolor
Mustafakemalpaşa (Hususî) — İlçemizde C. H. P. Şeyhmüftü bucağına bağlı 10 ocaktan Hamzabey, Feyzidede, Atari, Şevketiye ocak başkanları ve Sabribey ocağından ve Şeyhmüftü bucak heyetlerinden bir çoğu istifa etmişlerdir. Bu istifalar ilce idare heyetinin geçimsizliğinden ileri gelmiş ve bu geçimsizliği önlemek için ilçeye gelen parti müfettişi Şerafettin ve İl Başkanı Durmuş ve arkadaşları buna bir çare bulamamışlardır. Daha Dİr çok ocak başkanlar mın heyetlerde istifa edecekleri öğrenilmiştir.
T.C Merkez Bankası İzmir Şubesi Proje
Müsabakası hakkında
Müsabıklarca sorulan bazı hususlar, hazırlanacak, umumi bir sirkülerle cevaplandırılacaktır. Bu sirküler 10/Mart/1950 tarihinden İtibaren Bankanın İdare Merkezde İstanbul ve İzmir Şubelerinden alınabilecekti? (10ı)
İ-M J. TABLET •
VIKODIN
* ÖKSÜRÜK ve BRONŞİTİ KESER
Her Eczanede bulunur
(1008)
Kahraman Maraş Kurtuluşunun 30 uncu yıl dönümü münasebetile
Maraş Gecesi!..
13 Şubat Pazartesi Günü
İLK ATEŞ — MİLLİ OYUNLAR — HALK TÜRKÜLERİ VE DAHA BİR ÇOK SÜRPRİZLER
Numaralı Davetiyeler:
Dernek merkezinden (Hamamönü Karacabey sokak No. 32) den ve Sus Sineması karşısı Kuyumcu İlhami Aksu’dan temin edilebilir.

z ............-......
ÇİZME SATIŞI BAŞLADI
Vatandaş eğer menfaatini düşünüyorsan aşağıda gördüğün çizme fiyatlarını bir kere daha kontrol et. Rekabetten doğan bu ucuzluğun bir hakikat olduğunu sen de takdir edeceksin.
Kartal çizmelerinin fiyatları
22 No.dan 29 No.ya kadar 700 Krş.
30 * 34 . . 800 .
34 . 35 . » 1100 »
36 . 38 . » 1250 »
Adrese dikkat! ŞABAN KULAK.
Hkçılar Yokuşu, Saraçlar Çafşışı No. 107
T'
i
■.......( " )
Türkiye İş Bankası
Tasarruf Hesapları 1950
İkramiyelerinden faydalanınız
6 çekiliş 6 ev 6 dükkân
Ve Çeşitli Para İkramiyeleri..
önümüzdeki Çekilişler
21 Nisan (Çocuk hesopları için), 1 Haziran,
25 Ağustos, 31 Ekim, 29 Aralık
1 Haziran çekilişinde büyük İkramiyeler
Büyükada’da Köşk, Ankarada Dükkân.
DE kat
EV ve DÜKKÂNLARIN intikal ve
Veraset Vergileri Bankamız tarafından ödenmektedir
Vl
(278)
Quadrat çizmelerinin fiyatları 20 No.dan 26 No.ya kadar 500 Krş. 23 . 25 * . 750 *
26 » 29 . * 800 »
35 . 38 * * 1500 *
Güven Kundura Mağazası Çık*
Telefon : 11919
Su işleri inşaatı
İlân
YEmI NEŞRİYAT:
I Gariplik Üstüne
Genç şairlerimizden Rıza Rifat Öztoprak, yazdığı şiirleri «Gariplik Üstüne» adlı bir kitapta toplamıştır. Şairin aynı zamanda «Aşk ve Yaşa-
■ mak Düşünceleri, diye vasıflandırdığı 49 şiirinde, şiir sevenleri tatmin edecek bir çok parçalar ve mis ralar vardır.
Şiirlerin başlıca hususiyeti içten geldiği gibi beşeri bir sıcaklıkla ya ' zilmiş olmalarıdır. Şair bir yenilik yapmak iddiasiyle değil, duygularını temiz bir dille ve suniliğe kaçmadan anlatabilmek kaygusiyle yazıyor. Bu da onun şiir gibi en güç sanata, sağlam bir sıçrama tahtasından atlamak İstediğini gösterir.
Fiyatı 50 kuruş olan bu kitabı şiir seven karilerimize,tavsiye ederiz.
Ankara Belediye Başkanlığından:
Belediye sınırları içinde vukubulan çocuk ölümlerinde bazı hemşehrilerin çocuk ölülerini muayene ettirmek ve defin ruhsatı almak için kucakta veya genel nakil vasıtaları ile merkez veya şube doktorlarına getirdikleri görülmektedir.
Ölüm vakalarında sari hastalıkların da olabileceği tabiî bulunacağından ve cenaze nakillerinin münhasıran Belediyece tahsis edilen vasıtalarla yapılması Umumi Hıfzıssıha Kanunu icaplarından bulunduğu cihetle aksine hareketin cezayı icabettireceği sayın halka ilân olunur. (955) - (97)
Ankara Sular İdaresi Müdürlüğünden
1 — Ziraat Enstitüsü civarındaki Ankara Sular İdaresi Su Süzgecinden Keçiören Verem Hastanesine yapılacak su isalesi ve müştemilâtı inşaatı kapalı zarf usulü ile ve birim fiyatı esası üzerinden eksiltmeye konulmuştur.
2 — Bu işin tahmin edilen bedeli (263375) lira 33 kuruştur.
3 — Geçici teminat miktarı (14285) lira (01) kuruştur.
4 — Eksiltme 27/2/950 Pazartesi günü saat 16 da Yenişehir Kızılay karşısındaki Sular İdaresi binasında yapılacaktır.
5 — İsteklilerin bu işe benzer en az (100) bin liralık bir işi başarmış ve muvakkat kabulünü de yaptırmış olduğuna dair vesikayı ihale gününden üç gün evvel göstererek Ankara Sular İdaresi Müdürlüğüne müracaatla yeterlik belgesi almaları şarttır.
6 — Teklif zarfları eksiltmeden bir saat evveline kadar makbuz mukabilinde eksiltme komisyonuna teslim edilmiş olacaktır. Postada vukua gelecek gecikmeler nazarı itibare alınmaz.
7 — İhale dosyasının ylrmlbeş lira mukabilinde Ankara Sular İdaresi Müdürlüğünden alınabileceği ilân olunur.
8 — İdare ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (876) (94)
ZAFER’in Abone Şartlan Memleket Jçl
12 aylık .............. 28 I.lra
6 » .................. 16 »
3 » 8 »
Memleket dışı
12 aylık ............... 66 bira
6 » 30 »
8 » .................. 16 »
ZAFER’in İlân Şartlan
ERCİŞ HAMAMI
Havaların soğukluğunu düşünmemeli, ERCİŞ HAMAMINDA hususi kaloriferli din'enme odaları mevcuttur.
Temizliğini ve rahatını düşünen sayın müşterilerinin emrine âmadedir.
İtfaiye Meydanı: Kosova sokak — ANKARA. Tel: 15319
(267)
layıdır.
Bu ara, bazan san’at dâhilerinin küçük yaşlarda bütün hayatiyetlerini verdiklerini unutmamak gerekir. Bazan ise bu mucize yaratıklar istikballerini şüpheye düşüren kısa bir duraklama devresi geçirirler. Hakiz! sanatkâr, bütün hayatı müd detince gençliğinin tazeliğini, duygularının inceliğini kaybetmiyerek, yorulmadan, azimle, merakla, hayranlıkla beklenilmiyen yeni hâdiselere doğru koşan genç bir ihtiyardık.
Sanatkâr genel olarak aşkın insana ilâvesidir. Nietzsche, «Fransız klâsiz edebiyatı cinai menfaatlerden doğdu.* der. Remy, daha kesin konuşur : «Aşkı çıkarınız san’at bir hiçtir.* Nitekim yaratmakta, aşkın tesiri çoktur; evet, güzellik aşk ü-zerine kurulur; nasıl kİ aşkta güzel lik temelleri üstünde yükselirse. Kı saca aşk inşam yaratır, insan aşkla her şeyi meydana getirebilir.
Freud'e göre geçmişte gerçekleştiremediğimiz hâdiselerin ve bilhas sa cinsî tabiî şevklerin hayatımızda büyük bir rolü vardır. Aynı filozofa göre, bu yüzdendir ki «her san’at e- , seri bir itiraftan ibarettir.» Sanatkâr
Gl. De Gaulle genel seçim istiyor
Paris - Radyosu, 12 (Basın - Yayın) — Fransız halk topluluğu lideri General de Gaulle dün akşam Pariste Valedrom d’Hlver’de parti mensupları önünde verdiği demeçte bir kere daha genel seçimlerin yapılmasını istemiştir. General de Gaulle ezcümle, şunları söylemiştir :
«Bugün bir lüzum halini alan genel seçimlerin hangi esaslara dayanacağım bu işte görevli olanlarla incelemek istiyorum. Bugünkü sistemi uzatacak olan kombinezonlara girişemeyiz. Bu sistemin devam ettirilmesi millî selâmeti tehlikeye koymaktadır».
General sözlerine şöyle devam et miştir ; «Fransaya inandığımız için üzerine çözen tehlikeyi ondan gizlemiyoruz. Çinin de Rusya ve peyklerine katılmasiyle gittikçe genişlemiş olan Sovyet tehlikesi büyük bir tehdit olarak karşımızdadır. Fransa ve Fransız Birliği bu kitle ile doğrudan doğruya temas haline gelmiştir. Bundan böyle hayale ka-
Bafllık .................... 15 Lira
2. ve 3 üncü sayfada Sm...... 4 *
4. cü Bayfada Sm............... 3 )
5. ve 6. cı sayfada Sm....... 2 )
Dokum, Nlkâlı, Nisan, Mevlût İlânları 5 santimi
sortiyle 16 Hra,
ölüm ve geçmemek
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir.
Kiralık daire
İki oda bir hol ve müştemilâtı. Elektrik ve su mevcut.
Müracaat: Uzun Gemiciler so kak 19 no. lu Taylanlar Apart. Daire: 3 Cebeci.
pılmağa mahal yoktur. Doğrudan doğruya büyük bir tehlikeyi hedef teşkil etmekteyiz. Buna karşı takip edilecek durumda tereddüde yer yoktur. Fransanın yaşayabilmesi için bizim gibi tehdit altında bulunan bütün milletler arasında tesa-nüdün sağlanması, millî birliğimizin muhafazası ve her ne olursa olsun milleti idare etmeğe muktedir bir devletin harekete geçmesi lâzımdır.
Bursa İl İdare Komisyonu
Başkanlığından:
Bursa, Sarıabdullah mahallesi, Ünlü caddede, üst katta üç oda, alt katta iki dükkân, bir yazıhaneyi muhtevi 25000 lira muhammen kıymetli, Özel İdareye ait bina satışı, 27/2/950 Pazartesi günü saat 15 te ihale edilmek üzere, bir ay içinde pazarlıkla yapılacaktır. Şartnamesi komisyon kaleminde görülür, isteklilerin 1875 liralık teminat makbuzları ile birlikte belli günde komisyona müracaatları. 1830
(952) (98)
Elevatör balata kolanı alınacak
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünden:'
3 Muhtelif ebatta cem’an 1330 m. Elevatör balata kolanı alınacaktır. )
Şartlaşmalar, Ankara'da Genel Müdürlük Malzeme Müdürlüğünde, İstanbul'da Beşiktaştakl Afyon ve Malzeme İşletmemizde görülebilir.
İlgililerin şartlaşmalara göre verecekleri tekliflerini en geç 1.3.1950 tarihine kadar Genel Müdürlük Malzeme Müdürlüğüne tevdi etmeleri veya belirli tarihte ayni adreste bulunmak üzere postalamaları lü zumu ilân olunur.
Ofis 2490 sayılı kanuna tabî olmadığından siparişi dilediğine verip vermemekte serbesttir.
(930) (100)
Büyük fırsat
Nakiihane dolayısiyle Yenişehir Meşrutiyet caddesinde gayet işlek bir bakkal dükkânı devredilecektir. Hergün 9 ile 12 arasında 21611 telefondan şartlar öğrenilebilir.
24-Şubat-950 Cuma Trabzon Folklor Gecesi ? ? ?
Kimyager aranmaktadır
İngilizceyi iyi bilmesi lâzımdır. Petrol Ofisin Selânik caddesi 60 numaradaki merkezine şahsen veya yazlyle müracaatı rica (274)
Sahibi ve Başmuhariri MÜMTAZ FAİK FENİK Bu nüshada yazıişlerlnl fiilen İdare eden Hikmet YAZ1CIOĞLÜ
Basıldığı yeT: GÜNEŞ MATBAASI
Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs
İşletme Müessesesmden:
Sayın havagazı abonelerine
Çok şiddetli soğuklar dolayısiyle havagazı iç tesisatmda ve dış hatta geçici tıkanmalar olmakta ve bazan bu tıkanmalar kendiliğinden zail olmaktadır. ’
Bu gibi ahvalde yanmakta olan bir ocak veya cihazın havagazı kendiliğinden kesileceğinden, tıkanmanın izalesiyle tekrar gelecek havagazı, musluklar açık bırakıldığı takdirde, yanmadan geçebilecektir. Bu münasebetle, havagazının sönmesi halinde muslukların behemehal kapatılması, ocak ve cihazların işlemesinde uyanık bulunulması lüzumu, umumî emniyet bakımından, ilân olunur. (866) (91) _
Devlet Deniz Yolları ve Limanları İşletme Genel Müdürlüğünden
1— Yolcu vapurlarının hareket gün ve saatleri Ankarada aşağı daki yerlerden öğrenilebilir:
13137) D. Denizyolları Ankara Bürosu Şefliği
^65) yataklı Vagonlar bürosu
D. Demiryolları Danifma Bürosu
2 — Yabancı memleketlere sefer yaptın vapurların bilet ücretleri 13037 No. dan sorulabilir. 1882 (102) (960)
Raportör alınacaktır
Etibank Genel Müdürlüğünden:
Bankamız merkez teşkilâtında çalışmak üzere imtihanla aşağıdaki şartları haiz iki raportör alınacaktır-
1 — İngilizce veya Almanca lisanlarından birini çok iyi bilmek,
2 — Harici ticaret muhaberatını ve muamelâtını tedvir edebilecek tecrübe ve bilgiye sahip olmak, (ayrıca Fransızca bilmek tercih sebebidir.)
Yukardaki şartları haiz olanların bonservisleri ile birlikte Istan-bulda Etibank şubesine Ankarada merkez personel müdürlüğüne müracaatları rica olunur.
Ücret liyakatine göre tayin edilecektir. İmtihan günü müracaat sahiplerine ayrıca bildirilecektir. (637) - (62)
15.000 Liralık İstanbul’da Bir Villa Ayrıca: 5-000 Liralık ikramiyelere ortaç Müessesesinden alacağınız Sürpriz Marka
Bir Gömlek ile sahip olacaksınız.
Her satın alacağınız gömlek için numaralı bir kart verilecektir.
SÜRPRİZ Poplin gömlek Miatlarımızı takdim ediyoruz
750, 780, 840, 990, 1075, 1200, 1300, 1380, 1440
Pijamalar: 1050 Kı.
Sayfa: 4
Z A FF

D. Spor-H. Tepeyi dün^-O_yendi
Gençlerbirliği - Ankargücü maçının ikinci devresinde hakem oyunu tatil etti
Lig maçlarına dün de beş bine yakın seyirci önünde 19 Mayıs Stad yomunda devam edildi. İki günden beri havaların iyi gtmesi, sahayı kaplıyan karı eritmiş ve gölcükler meydana gelmişti. Demirspor - Hacettepe maçının birinci devresinde saha nisbeten iyi iken, ikinci devre kar tabakasının çiğnenmesiyle saha tamamen sularla kaplandı. Bu yüzden de top kontrolundâ oyuncular hayli müşkülât çektiler. Stadyum idaresinin havanın bir gün önceden iyi olması dolayısiyle dün sabah sahayı temizletmiş olsaydı maçların daha rahat bir şekilde yapılması pek âlâ mümkün olacaktır.
Günün ilk karşılaşması hakem Sait Atakol idaresinde Demirsporla, Hacettepe arasında yapıldı.
Takımlar aşağıdaki kadroları ile sahada yer. aldılar:
Demirspor:
Emin - İskender, İsmet - Kadir, Süleyman, Muzaffer - Halit, Zekeri-ya, Abdullah, Mustafa, Rıdvan.
İlhan - Fuat, Hamdullah - Alâed-din, Kemal - Orhan, Adil, Mehmet, Burhan, Mecdi, Hüseyin.
Oyuna Hacettepenin vuruşuyla başlandı. Demirspor haf hattında I kesilen bu akından sonra, Demir-. I spor mukabil hücuma geçti. İkinci , dakikada Mustafa ortadan sürerek götürdüğü topla. 20 metreden sıkı bir şüt çekti. Top direğe çarparak ı Demirspor ilk golü kazandı.
I Bu golden sonra toparlanan Ha-i cettepelilerin sık sık Demirspor ka-I leşine indikleri görüldü. Fakat Sü-. leyman ve İsmet’in yerinde müda-' haleleri ile akınlar kolaylıkla bertaraf edildi.
| 11 inci dakikada Rıdvan’ın ara
j pasına Mustafa zamanında yetişe-miyerek mühim bir fırsat kaçırdı. Mavi - lâtyvertliler devamlı bir şe-ı kilde Hacettepe kalesini baskı altına aldıkları görüldü. 36 ncı dakika bir firikik kazanan Demirsporlular Kadir vasıtasiyle ikinci gollerini yap
1 tılar.
Devrenin sonlarına doğru açılan Hacettepeliler Demirspor kalesini sıkıştırmıya başladılar. Bu akınların birinde Burhan’ın volesi ile az daha Demirspora bir gol oluyordu. Fakat ton direği sıyırarak avuta çıktı. Devrede 2-0 Demirsporun lehine so-
İkinci devre
i Bu devreye Hacettepeliler daha canlı bir tempo ile başladılar. Birin ci dakikada Emin’in boş bıraktığı kaleye, Burhan bir türlü topu so-1 kamadı. Sağdan çekler korner atışında da Emin Burhanın kafasından tonu alarak tehlikeyi bertaraf etti.
. | Hacettepe mütemadiyen Demir-I spor kalesini sıkıştırıyor. Kale ö-| nünde fazla su birikintisi olduğu ! için topa istenilen şekilde hakim o-i lunamıyor. Bir Hacettepe akınında _J3urhan’ın ayaklarına yatarak bir I gole mani oldu. 15 inci dakikada de : vam eden bu Hacettepe baskısından D. Sporlular mukabil hücuma geçtiler. 16 ncı dakikada yapılan bir D.
! Spor akınında Mustafa 18 pas içeri-| sinde çektiği sıkı bir şütle takımına 3 üncü golü kazandırdı.
Artık oyuna tamamen hakim olan ; D. Sporlular, kısa paslarla deplasman yaparak Hacettepe nısıf sahasına yerleştiler. 40 inci dakikada sağdan kazandıkları bir korner atışında Kadir'in şutu doğrudan doğruya kaleye girerek, D. Sporun 4 üncü golü yapılmış oldu. Oyun da bu şekilde 4 0 D. Sporun galibiyeti ile sona erdi.
G. BİRLİĞİ — A. GÜCÜ
Günün en mühim karşılaşması ha
kem Reşat Önen idaresinde G. Birliği ile Ankaragücu arasında yapıldı. Bu 'maçta takımlar aşağıdaki tertiple sahada yer aldılar.
Gençlerbirliği:
Necip - Muzaffer, Sait - Ali, Haşan, Ayhan, Haindi, Korhan. Ali, Şahap, Mustafa.
Ankaragücü:
Semih - Fethi, Fkri Hüseyin, İs met, Haşan - Recep, Halûk, Nezihi, Fikret, Yalçın.
Oyuna A. Gücünün vuruşuyla baş landı. Derhal hücuma geçen Sarı - Lâ civertliler Gençler kalesini çenber içine aldılar. Sağlı ve sollu yapılan Ankaragücü akınları G. Birliği kalesi için her an tehlikeli oluyor. Fik ret 20 metreden çektiği Şutu Necip kurtardı. Sahanın bir göl haline gel mesi yüzünden topa hakimiyet müşkülleşiyor. Bu yüzden de en tehlikeli akmlarda dahi top sularda kalarak bir netice alınamıyor.
Gençlerbirliği hücumları da ekse-
Okullararası güreş müsabakaları
Cumartesi ve Pazar günleri şehrimizde yüksek okullar ve okullara-rası güreş müsabakaları yapılmıştır. Bu müsabakalarda bir çok genç istidatlar göze çarpmış, bilhassa Şük rü Yıldırım, Bekir, Arzunman, Cum hur, Ahmet ve Raif ilerisi için çok ümitvar. bulunmaktadır.
Müsabakaların teknik neticeleri şunlardır:
52 Kiloda:
1 — Şükrü Yıldırım (1. nci Sanat)
2 — Mehmet Ergin (Polis E.)
3— Salâhattin (Jandarma O.)
57 kiloda:
1 — Bekr Arzumans (Y. B. E.)
2 — Remzi Karasan (1. c sanat).
3 —Musa Elmacı (Hukuk).
62 Kiloda:
1 — Cumhur (Y. B. E.)
2 — Hikmet (Jandarma O).
3 — Fahrettin (Polis E.)
67 kiloda
1 — Rifat Alptekin (1. Sanat)
2 — İsmet Gencer (Y. Z. E.)
3 — Hüseyin (Jandarma O.)
73 kiloda:
1 — Faruk Durulu (1. sanat).
2 — Ahmet Bağrıaçık (Y. B. E.)
3 — Hilmi Aslan (Jandarma O.)
79 Kiloda:
1 — Raif Akbulut (Y. B. E.)
2 — Şahap Gören (Hukuk)
3 — Mehmet Kara (Gazi L.)
87 kiloda:
1 — Kadir Ceyhan (Y. B. E.)
2 — Cahit Tavik (Hukuk).
3 — Sabri Güneli (Polis E.) Ağırda:
1 — Mesut Sevimli (Y. B. E.)
2 — Fuat Ertuğrul (Polis E.)
3 — Erdoğan Varlar (Atatürk Li-
Takim tasnifinde 19 puvanla yüksek beden Eğitimi enstütüsü birinci, 11 puvanla Birinci Sanat ikinci, 6 puvanla Polis Enstitüsü üçüncü olmuşlardır.
Avrupa Radyo Yayın Birliği
Londra, 12 (a.a.) — B. B. C. nin teşebbüsü ile Torquay’da toplanan ve 20 memleket temsilcilerinin katıldığı konferansda merkezleri Cenevre ve Brükselde bulunacak bir Avrupa Radyo Yayım birliği kurulması prensip itibariyle kararlaştırılmış bulunmaktadır.
riya Şahap ve Ali vasıtasiyle yapılıyor. Fakat A. Gücü müdafaasının yerinde müdaheleleri ile bu tehlike ler güçlükle önleniyor. Nitekim bir G. Birliği akınında Semih. Ali’nin ayağına yatarak, muhakkak bir gole mani oldu.
Oyunun mütebaki kısmı iki tarafın neticesiz karşılıklı hücumları ile geçti. Ve devre de golsüz berabere sona erdi.
İkinci devre
İkinci devre hakem sahanın maçın oynanmasına müsait olmadığını ileri sürerek oyunu tatil etti. Haddi zatında bu maçın birinci devresinde de saha gayri müsaitti.
Bunun için hakem maçı hidâyetten itibaren oynatmaması lâzımdı. Birinci devre oynandıktan sonra, ikinci devrede pekâlâ oynanabilirdi. Bu yüzden maçlar bir hafta daha geri kalmış oldu.
Haydar Özakman
İstanbul maçları
I. Spor Emniyet 0-0, Vefa G. Saray 1-0
İstanbul, 12 (a.a.) — Lig maçlarına bugün de İnönü stadında devam e-dildi. İlk maç İstanbulsporla Emniyet takımları arasında idi.
Devre muvazeneli bir tempo ile başladı ve nihayete kadar aynı şekilde devam etti, bu müddet zarfında iki takım da müteaddit fırsatlar kaçırdılar. Bilhassa Emniyet takı minin devrenin ortasında ve sonlarında kaçırdığı iki fırsat mühimdi. Devre 0—0 bitti.
İkinci devrenin hemen ikinci dakikasında İstanbulsprolular santr haflarının kendi kalesine pas vermek için yaptığı vuruşla bir gol yediler. Devrenin bundan sonraki kısmında İstanbulsporlular bir hayli baskılı oynadılarsa da bol çıkaramadılar. Maç 1—0 Emniyetin galibiyetiyle neticelendi.
Emniyet: Mehmet, Muammer, Cahit, Vedat, Celâl, Vecdi, Sabahattin, Süreyya, Basri, İbrahim, Necdet.
İstanbulspor: Turan, Sami, Kenan, Hidayet, Kâmil, Nevruz,, Erdoğan, Aydemir, Salim, Metin, Toros.
Günün ikinci karşılaşması Galata-sarayla Vefa arasında yapıldı. Galatasaray Bülentten mahrum bir kadro ile çıkmıştı. Oyun süratli bir tempo ile başladı. İlk beş dakikalık müd det zarfında Vefalılar Galatasaray kalesine üstüste bir kaç hücum yaptılar.
Beşinci dakikadan sonra hâkim oynamağa başlayan GalatasaraylIlar baskılarını devre sonuna kadar devam ettirdilerse de netice almıya mu vaffak olamadılar. Devre 0—0 sona
İkinci devreye Vefalılar çok canlı başladılar ve hemen bütün devre boyunca da üstün oynadılar. Galatasaray hücum hattı bu devrede de hemen hiç çalışmadı. Vefalılar nihayet 39 uncu dakikada bu canlı ve üstün oyunlarının semeresini almağa muvaffak oldular. Ortadan yapılan bir hücumda Vefalı Bülent içe doğru kayarak topu yakaladı ve GalatasaraylI kalecinin müdahalesine
Başmakaleden devam : I
Bu terazi bu kadar
sikleti çekmez
Öbür taraftan bütçenin gelir kısmı da vatandaşlar üzerine ıbüyük külfetler yüklemektedir. Vergiler günden güne ağırlaşmakta ve tahammül edilmez bir hale gelmektedir. Bu bakımdan, gelir kaynakları da vatandaşların ödeme kabiliyetleriyle ayar-lanmamıştır. Hâlâ âdil bir vergi sistemi kurulmuş değildir. Çünkü idare lüzumsuz masraflar içinde boğulmaktadır.
Unutmamak lâzımdır ki, eğer gelecek seçimlerde iktidar değişecek olursa, bütün bu borçlan, külfetleri temizlemek, işbaşına yeni gelecek partinin olacaktır. Belki onun için, bugünkü iktidar, rasyonel bir tasarrufa giderek kendisini şimdi sıkıntıya sokmağa lüzum görmüyor, fakat bu arada millete yazık oluyor.
Mümtaz Faik FENİK
Bankok Konferansı
★ (Baş tarafı birinci de) ların beklenilenlerden pek büyük olduğu neticesine varıyor. Observer, önceden tesbit edilen istihsal miktarlarına erşildikten başka bunların aşıldığını belirtmekte ve diğer taraftan devamlı bir dünya ticaret mu vazenesinin kurulmakta olduğunu, mesut ve müreffeh bir Avrupa görmek imkânlarının da her zamankin-dan fazla kuvvetlendirdiğini ileri sürmektedir.
Amerika bölge anlaşmalarını sempati ile karşılıyacak
Bankok, 12 (a.a. (Reuter) — Ame rikan Büyük Elçisi Philip Jessup bugün bir basın konferansında Birleşik Amerika hükümetinin Asya milletleri arasında yapacakları her bölge anlaşmasını sempati ile karşi-lıyacağını bildirmiştir.
Dünya kupasına Türkiye’de giriyor
Londra, 11 — Brezilya’da oynanacak Dünya Futbol Kupasının Organizasyonu, Rio’daki maçlara iştirak edecek takımları şu surette tesbit etmiştir.
Avrupa: Türkiye, Yugoslavya,
İsviçre, İsveç, İngiltere ve Iskoçya.
Kuzey Amerika: Birleşik Devletler ve Meksiko.
Asya: Hindistan.
Güney Amerka: Bolivya ve Şi-li.
Brezilya ve İtalya, nizamname gereğince doğrudan doğruya finale geç inektedirler.
Cenubî Amerika turnuvasında da ha dört memleketin maçları bitmemiştir. Avrupa’da ise İspanya ve Portekiz 2 ve 9 nisan tarihlerinde iki maç yaparak vaziyetlerini belli edeceklerdir.
Bir atlet kafilesi Pakistan’a gidiyor
Dört kişiden müteşekkil bir atlet kafilesi başlarında Atletizm Federasyonu başkanı Naili Moran olduğu halde Pakistan’a gitmek üzere dün akşam trenle İstanbula hareket etmiştir.
Kafile hafta içinde uçakla Pakistan’a gidecektir. Kafilede bulunan atletlerden Halil Zıraman cirit, Torna Balcı: Çekiç ve disk atacak, Cahit Önel 800 ile 1500, Osman Coşgül de 5000 ile 10.000 metre koşacaklardır.
İzmir lig maçlarında Göztepe birinci vaziyette
İzmir, 12 (Özel) — Dün ve bugün şehrimizde lig maçlarına devam edli miştir.
D. Spor Kayagücünü 2-0, îzmirl spor Karşıyaka’yı 21, Altay - Al-tınorduyu 4-2 Yün Mensucat Gözte-peyi 3-1 yenmişlerdir.
Puvan cetvelinde Göztepe birinci, Altay ikinci vaziyettedir.
rağmen oyunun ilk ve son golünü yaptı.
Biraz sonra da oyun 1—0 Vefanın galibiyetiyle neticelendi.
| Galatasaray: Turgay, Fazıl, Ruhi, Doğan, Naci, Musa, İsfendiyar, Mustafa, Gündüz Muzaffer Garbis.
Vefa: Şükrü, Mustafa, Rahmi, Me-l lih, Galip, Salâhattin, Hikmet, Talha İsmet, Kamik, Bülent.
Dün Fenerbahçeliler klübünün Ankarada bulunan müessisleri bir toplantı yapmıştır. Yukarıdaki resimde bu toplantıda bulunanlardan bir grupu görüyorsunuz
İstanbul Valisi Ankara
ingrid Bergman
temaslarının neticesni anlattı
İstanbul, 12 (a.a.) — Sağlık Şurası ı Geçen yıl 7,382,000 kişiye çiçek, I toplantılarına iştirak etmek ve Istan- 1,529,602 kişiye tifo aşısı yapılmıştır. I bulu ilgilendiren mevzular hakkında Geçen yıl muvaffak olunan saha- 1 temaslar yapmak üzere Ankaraya lardan biri de çocuk ishallerine 1 gitmiş bulunan Vali ve Belediye I karşı açılan savaştır. Bu hastalıktan | Başkanı Dr. Fahrettin Kerim Gökay —---
bugün saat 13.50 de Anadolu ekspresiyle şehrimize dönmüştür.
Vali ve Belediye Başkanı Haydarpaşa garında kendisiyle görüşen gazetecilere şunları söylemiştir:
• Bildiğiniz gibi Ankarada Yüksek Sağlık Şûrası toplantılarında bulundum. Şûra çok iyi çalıştı. Geçen toplantıda yarısına kadar hazırlanmış olan Tabib Odaları Kanununun son yarısı tamamlandı. Şûradan Eczacı Odaları Kanunu da çıkmıştır. Bu kanun müstahzarlar meselesinde vatandaşların zarar görmemesini temin edecektir.
1949 senesinde bulaşıcı hastalıklara karşı yapılan savaş ve alınacak tedbirler ve bilhassa verem savaşında hükümetin faaliyeti Şûraca takdir ve teşekkürle karşılanmıştır. Verem savaşı için geçen yıl illere 2.682.386 lira gönderilmiştir. 1950 yılında dev letçe vereme tahsis edilen yatakların adedi 1.750 yi bulmuştur. 1950 yılı sonunda bu adet 2.020 yi bulacaktır. Diğer taraftan bu hastalık için verem savaşı derneklerinin 536, belediyelerin 233, özel şahısların 323, ö-zel idarelerin 82 yatağı bulunmaktadır. Bu yataklar gün geçtikçe artmaktadır.
Halk Partisi divanı
Mühim bir soru
★ (Baş tarafı birinci de) (% 70) şi illerce ve (% 30) u divanca seçilecek milletvekilleri adaylarının illerdeki ve divandaki seçim tarzlarını tesbit etmiş ve birer usule bağlamıştır.
4— Divan, merkez hesaplarını inceleyen denetçiler raporunu tasvip etmiştir.
5— Divan, genel idare kurulunun son iki aylık parti çalışmalarını açıklayan raporunu müzakere ve kabul etmiştir.
6 — Divan, bazı üye arkadaş tarafından verilmiş olan takrirleri müzakere etmiş ve karara bağlamıştır.
7— Divan, Başbakan Günaltay’ın iki aylık iç ve dış hâdiseler hakkm-daki açıklamasına ıttılâ hasıl etmiştir.
8— Divan, müteakip toplantısını Nisan’ın (7) inci Cuma günü yapacaktır. (a.a.)
Churchill’in seçim
mesajı
★ (Baş tarafı birinci de) çok çalışmağa ve daha çok tasarruf sağlamıya sevketmek üzere vergileri azaltacak, 6— Çiftçiyi istihsalini arttırmağa teşvik edecek bir hükümete ihtiyacımız var.»
Churchill, sözlerini şöyle bitirmiştir:
• Bence muhafazakâr partinin gayeleri bunlardır. Yalnız muhafazakâr partinin güdeceği siyaset işsizliğe mâni olabilecek ve sosyal servislerin idamesi suretiyle umumî hayat seviyesinin düşmesini önleyecek kabiliyettedir.»
İngilteredeki seçim mücadelesi hızlandı
Londra, 12 (a.a.- — «Reuter»: İn-gilterede seçim mücadelesi son safhasına girmektedir.
Liberal parti yarına kadar, işçi ve muhafazakârların da kazanmağa ça-lışcakları 625 saylavlığa 450 ady göstermiş olacaktır.
İşçi parti mensupları bugün de mücadelelerine devam etmişlerdir. Halbuki muhafazakârlar sukutu tercih etmektedirler.
İşçi partisine mensup Başbakan yardımcısı RJorrison bugün Devon-shire eyaletinin Exeter.şehrinde a-şağıdaki beyanatta bulunmuştur:
• îşçi hükümeti dominyonlarla imparatorluğun idaresinde evvelce iktidarda bulunan muhafazakâr hükümetlerden çok muvaffak olmuştur.
Bizler imparatorluk camiasını kuv vetlendirmek, sömürge topraklarını inkişaf ettirmek ve sömürgelerimizde İçtimaî şaftların ıslahı için memleketin tarihinde iktidara gelmiş herhangi hükümetten çok fazla çalıştık.»
ölen çocuk miktarında yüzde 60 bir ' azalma olmuştur. Ayrıca 3.331.616 ki I şinin çamaşırları D. D. T. ile yıkatılmış, kuduz savaşında 163,706 köpek öldürülmüştür. I ö“*Ud. (ap“a" °u ^^meıeyı ı
B. C. G. verem aşısı da muvaffa- I £J’S°7 « ♦ ♦ Ross®hm n” , ■ .. . ■ ...... «... — katı Gıno Sotıs tamamlamıştı!
kiyetle takip edilmiştir. Sağlık Bakanlığı Hıfzıssıhha Enstitüsünün hazırladığı aşılar iyi netice vermiştir. Bu hususta İstanbul Verem Savaş Derneğinin çalışmaları takdir e-dilmiştir. Bu yıl okullardaki öğrencilerin hepsine daha sonra köylerde de tatbik edilecektir.
Ankarada bulunduğum zaman sevgili şehrimizi ve hemşehrilerimi u-nutmadığıma emin olabilirsiniz.
1950 İstanbul sergisi hakkında ilgili Bakanlıklarla temas ettim. Serginin çeşitli ihtiyaçları ve İstanbulun 500 üncü fetih yıldönümü hazırlık-lariyle meşgul oldum. Bu husustaki teklifler Bakanlıklarda İncelenmektedir. Yakında Bakanlar Kurulunda da görüşülecektir.
Beykoz ilçesinin iki mühim dileğini, itfaiye meselesiyle Beykoz kasrının 20 yataklı bir sağlık merkezi haline getirilmesi hususunu halletmiş bulunuyoruz. Bu sağlık merkezi ile Darülâceze'de tesis edilecek yeni çocuk pavyonu için Sağlık Bakanlığının yardımını temin ettik.»
★ (Baş tarafı birinci de)
2— Sayın Şemsettin Günaltay, İstanbul sergisini açış nutkunda, hususî teşebbüse daha geniş ve emin iş sahaları sağlamak maksadiyle Devletçiliğin hududunu kesin şekilde tayin ve tesbit edfecek bir komisyon kurulduğunu bildirmişti. Bu komisyonun vardığı netice nedir?... Hükümet hususî teşebbüse ve sermayenin gelişmesi için bir prensip kararına varmış mıdır, bu hususta neler yapmıştır, yapmayı düşündüğü şeyler nelerdir?...
3 — Bugüne kadar tatbik edilmekte olan Devletçilik rejimi hususî sermaye teşekkülünü desteklememiş ve bilâkis bunu taazzuv ve inkişafına mâni olmuştur. Binaenaleyh, hükümet bu rejimde ne gibi değişiklikler düşünmektedir?. Güttüğü iktisat politikası hususî teşebbüs ve sermayenin mi yoksa Devlet kapitalizminin mi gelişmesi esasına dayanmaktadır?...
4— Hükümet, iktisadi Devlet işletmelerinin bugünkü usullerle doğrudan doğruya Devlet tarafından idaresi sistemini aynen tatbikte devam fikrinde midir? Yoksa bunların yerli ve yabancı hususî sermayenin de iştirak edeceği Anonim şirketler halinde tamamen ticarî usuller ve anlayışlarla idaresi hakkında bir fikre, bir tasavvura sahip midir?..
Maraş Kurtuluş Bayramı
★ (Baş tarafı birinci de)
Geçit resmini müteakip, -Yaşasın Demokrat Parti» sesleri ve alkışlar Belediye meydanına tarihî bir gün daha yaşatmıştır. Bundan sonra yolları dolduran ve yakalarında D. P. rozeti taşıyan binlerce insanın iştirakiyle şehitliğe gidilmiş ve çelenk-ler konmak suretiyle aziz ölülerimizin hatıraları anılmıştır.
Tören alanında ve şehitlikte, bir öğretmen ve bir talebe kısa birer hitabede bulunmuşlardır.
Otuz yıl evvelki bayrak hâdisesini temsil maksadiyle, her yıl tekrarlanan, milislerin kaleye hücumları sahnesinin canlandırılmasına bu yıl nedense müsaade edilmemiştir.
Demokrat Parti ocaklarında millî kıyafetler giyinmiş neşeli bir halk topluluğu davullarla bayrama geç va killere kadar devam etmiştir. Bu . mevzuda Halk Partisinin lâkaydisi ve hiç bir ocakta eğlence görülme- [ mesi halkımızın dikkatinden kaçma- 1
Halk Partisi, bütün tedbirlerine rağmen, halkımızın Demokrat Parti- ! ye gösterdiği coşkun sevgi ve bağlılık tezahüratına mâni olamamıştır. Bilâkis müdahaleleri kendi aleyhle- j rine tecelli etmiş ve halk bundan son derece müeteessir olmuştur.
l
Roberto Rosselini nin eski karısı ne diyor ?
Roma, 12 (AP) — Ingrid Bergma-nın oğlunun doğumu bugün Roma ' | nüfus dairesinde, nüfus kütüğüne , kaydedilmiştir. Kapalı kapılar arka-| sında yapılan bu muameleyi İtalyan j katı Gino Sotis tamamlamıştır.
| Sotis, Pazar gecesi Rosselini'nin | bir basın konferansı tertip edeceğini ve sorulacak sualleri cevaplandıra-cağını bildirmiştir. Teyit edilmiyen ■’ şayialara göre çocuğa Renato Giusto Rosselini adı verilmiştir.
Rosselini bu akşam hafta tatilini geçirmek üzere Kuzey İtalyaya hareket etmiştir; istasyonda kendisini eski karısı Marcella de Marchis ile sekiz yaşındaki oğlu uğurlamışlar-dır.
Marcella gazetecilere: «Roberto iyi bir adamdır; kimseyi kırmak istemez» demiştir. Marcella bundan baş ka Rosselini’nin «hayatının tek aşkını bulmuş olduğunu görünce ondan kendi arzumla ben ayrıldım» demiştir.
Hollywood’dan alınan haberlere göre ise İngrid Bergman, halk tarafından en çok sevilen yıldızlar listesindeki birinci durumunu kaybetmiş ve üçüncülüğe düşmüştür.
Rosalini çocuğunu tanıdı
Roma,, 12 (AP) — İtalyan rejisörü Roberto Rosselini bugün İngrid Bergman’m çocuğunun, kendi ’ oğlu olarak nüfus kütüğüne kayıtlanmış olduğunu bildirmiştir.
Bebek kütüğe «Renato Roberto Giusto Guiseppe Rosselini» ismi ile kaydedilmiştir.
kuvvetler ken-reddettiklerin-müdürünün teşebbüsü su-
Irak Polis Müdürü tevkif edildi
Bağdad, 12 (a.a.) (Reuter) — I-rak polis müdürü Ali Halid’in zor kullanmıya teşebbüs ve emniyet ve asayişi hlâl suçtmdan yakalanarak mahkemeye verildiği bildirilmektedir.
Hadise kabinenin polis müdürünü Irak’ın kuzey eyaletlerinden birine Vali olarak tayin ............
çıkmıştır.
Fakat emrindeki dişini desteklemeyi den polis _______
ya düşmüştür.
Çin - Sovyet müzakeresi
Paris Radyosu , 12 (Basın - Yayın) — Moskova’daki’ müşahitlere göre Sovyetler Birliği ile Çin arasın daki müzakereler sona ermek üzeredir. Yüksek Sovyet Şûrası Başkanı Şverink’in Çin Dışişleri Bakanı Şu En Lay’ı kabul etmesi keyfiyeti bu nun bir delili sayılmaktadır.
İki günde yedi deprem
Bursa, 12 (a.a.) — Uludağ’da dün gece iki defa şiddetli, bugün saat 14 te de on dakika zarfına beş defa orta şiddette deprem olmuştur.:
Acı bir ölüm
Merhum Alay Kâtibi Mustafa Fahrî Efendinin oğlu Ankara eşrafından
Haşan Alemdar
tedavi edilmekte olduğu Numune hastanesinde vefat etmiştir. Cenazesi bugün (13 Şubat Pazartesi) Niimune Hastanesinden alınarak Hacıbayram Camiinde öğle namazını müteakip Asrı Mezarlıktaki aile mezarlığına defnedilecektir. Allah rahmet eylesin.
Çelenk gönderilmemesi rica olunur.

Comments (0)