Çarşamba 14 HAZİRAN 1950 Yıl: 2 — No. 409 Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik Denizciler Caddesi: 2 Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: 15619 Yazı işleri, idare: 15315 Fiyatı her yerde 10 kuruştur. ZAFER IdemökrasİnInöIr) HERGÜN B R HÂDİSE
Amerikalıların en bariz kusurları — Yazısı 3 üncü sayfamızda —
D. P. Meclis Grupunun dünkü toplantısında
Ezan üzerindeki tahdit kaldırıldı
k I
j. Başbakan ın idaı î değişikliklere ait P Meclis Grupunda yaptığı konuşma
'Kanunî yollardan saparak millete hürriyet havasını i teneffüs ettirmeyen valileri lâyık oldukları şekilde
* I
tecziye etmek hükümetin başlıca vazifesidir,,
î
bi-
lil
■k
Demokrat Parti Meclis grupu dün öğleden sonra, Adibin Potuoğlü-nun başkanlığında toplandı. Gündemde, evvelâ Haşan Polatkandan inhilâl eden grup kâtipliği intihabı vardı. Yapılan seçimde İbrahim Kıızeyoğlu ekseriyetle kâtipliğe ge tirildi.
Bundan sonra, ezanın her hangi bir dille okunabilmesi için. ‘Ceza Kanununun 526 mcı maddesinde tadil yapılması hakkında görüşmeler yapılacaktı. Yâni bu madde tadil olunursa ezanın dinî lisaniyle okun ması da imkân dahiline girecekti.
Haber aldığımıza göre bu hususta ilk söz alan Başbakan Adnan Menderes, hükümetin noktai nazarını gazeteler ve radyolarla açıklamış bulunduğunu, ezanın Türkçe o konacağı hakkındaki kayıtların Anayasa hükümlerine ve lâiklik prensipine aykırı bulunduğunu söylemiş, ve meselenin ruznameye alın masını ve bir karara bağlanmasını rica etmiştir.
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 1 de)
Valiler arasında nakiller
Demokrat Parti Meclis Grupu toplantılarından bir görünüş
Doğu illeri için kışkırtıcı sözler
Filistin uzlaştırma komisyonundan
Mümtaz Faik FENİK
Hüseyin Cahit Yalçın çıkarıldı
ıjf ski iktidar partisinin sözcü-ıS" leri ve gazetecileri, Doğu I—«İlleri halkına karşı gûya sahabet göstererek, ortalığa fit sokmakta âdeta birbirleriyle yarış ediyorlar. Sebep şu imiş: Demokrat Parti iktidarı, Doğu İllerini düşüıı-müyormuş, Halk Partisi programına Doğu İlleri için bir kalkınma plânı koyduğu ve hükümet de bunun için bir tahsisat ayırdığı halde, Demokratlar buna kulak asmamışlar, ve Doğu İllerine bir üvey evlât muamelesi yapmışlar!...
Öyle ya Doğu denilen bir geniş ülkedir. Erzincanı vardır, Karsı vardır, Erzurumu vardır, Diyarbakır], Vanı, Hakkârisi, Merdini, Şiirdi vardır, Halk Partisi sözcülerine göre, bütün bunlar bir kalemde ihmal edilmiş; Doğu İlleri Demokrat Partinin müzalıaretinden çıkmıştır!
Bilmeyiz, Türkiyede iz’an sahibi, sağduyu sahibi olup da bu kadar mantıka ve basirete aykırı olan bir propagandaya inanan kimse var
Memleket içinde Doğu, Batı, Ege,
Karadeniz diye bir tefrik nü yapacağız? Yurdumuzun bölünmez bir bütün olduğunu bilmiyor muyuz?
Bizim kanaatımızca Doğu İllerine muayyen bir tahsisat ayırmamak, bu zihniyet dahilinde Doğu İllerine evvelce Halk Partisi iktidarı zamanında ayrılan tahsisattan kat kat fazlasını kabul etmek demektir. Neden mi? diyeceksiniz. Fikirlerimizi izah edelim; Eğer Doğu İller umumî kalkınma plânında ayrılmış olursa o zaman buranın halkına denecektir ki:
— İşte sizin kalkınma plânınızda zikredilen işler yapılmaktadır. Tah sisat bitmiştir. Ne yapalım bu sene elektriğinize başlandıysa gelecek
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 4 de)
Bugünkü toplantı
Filistin Uzlaştırma Komisyonunda Türk delegesi bulunan ve cv-| velki gün Ankara vapuriyle bu vazifesini yapmak üzere Marsilya yo-liyle Cenevreye hareket eden Hüseyin Cahit Yalçın bu işten affedil-iniştir. Keyfiyet kendisine her halde tebliğ edilmiş olacaktır. Bu takdirde Hüseyin Cahit Yalçın isterse, kendi hesabına Avrupada kalacak. İstemezse, Ankaraya dönüp Ulustaki başmuharrirlik ve C.H.P. söz cülüğü vazifesine yine şiddetle devam edecektir.
( Hüseyin Cahit Yalçının Filistin uzlaştırma komisyonundaki vazifesi ve particiliği hakkında Samsur.
i Milletvekili Firuz Kasım da bir tak rir vermiş bulunmakta idi.
Meclisin gündemi
İkinci liste de dün akşam çıktı
Ankara 13 (a.a.) — İçişleri Bakanlığınca nakil ve tayinleri yapılıp yüksek tasdika iktiran eden valilerin listesi «sağıdadır:
Sivas Valisi Rebiî Ka«ate-kin Ordu valiliğine, Müfettiş vali Nurettin Aykutsa Kasta-.tnonu valiliğine, müfettiş vali Cahit Örtaç Kırklareli valiliğine, müfettiş vali Mem-duh Payzın Trabzon valiliğine, Beşiktaş kaymakamı Fadıl Kaftanoğlu Sinop valiliğine, Mülkiye başmüfettişi Rauf İnan Maraş valiliğine, Corum valisi Recai Türeli Manisa valiliğine. Mülkiye müfettişi Hıfzı Ege Denizli valiliğine, tetkik kurulu üyesi Niyazi Akı Tunceli valiliğine, İçel valisi Eşref Erkul Burdur valiliğine müsteşar muavini Saim Ilaveı Bilecik valiliğine, Aydın valisi Etlıem Te -kiner Çankırı valiliğine, Tunceli valisi Sabıi Orson Diyarbakır valiliğine.
★ (Devamı Sa. « Sü: 6 da)
Devlet Demir
Yollarında
tasfiye
Başbakanın "Zaferce beyanatı Adnan Menderesin muhalefete cevabı
"Muhalefet memlekette siyasî istikrarı muhtel gösterecek bir polemiğe ve hücuma geçmiştir,,
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar dün Başmuharririmiz Mümtaz Faik Feniğin başkanlığında kendisini ziyarete gelen Kızılcalıamamlıları kabul etmiş ve kendileriyle bir müddet görüşmüştür. Yukarda Bayar Kızılcalıamamlılarla bir arada görülmektedir
IDün akşam D. P. Genel Merkezin de Adnan Menderes gazetecilerle bir görüşme yapmış ve kendisine | sorulan muhtelif suallere cevap ver | Demokrat Partinin iktidarı teslim tildığı günden itibaren Halk Partisi gazeteleri ileri gelenlerinin hükümete tevcih ettikleri ağır hücumlara dair sorulan bir suale Adnan Men-
deres şöyle cevap vermiştir:
Muhalefet, memlekette siyasî istikrarı muhtel göstererek polomiğe ve hücuma geçmiştir. Partimizin bu
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 5 de)
Büyük Millet Meclisi bugün saat 15 de toplanacaktır. Dündemde Kastamonu milletvekili Şükrü Kerim-
zadeye ait iki sözlü soru
bulunmaktadır.
önergesi
Ekonomi ve Ticaret Bakanı tara-
fından cevaplandırılacak olan birin., ci soru: İhracatımızı engelleyen ve dış memleketlerce yapılan ithalin tevsikine mütedair kararın kaldırılması hakkındadır.
İkinci soru da, millî iradenin tam ve hakiki surette tecelli ettiği 14-Mayıs 1950 tarihinin ebedileştirilmesi için hatıra pulları çıkarılması hak kında hükümetin bir kararı olup olmadığına dairdir. Bu soruyu Ulaş, tırma Bakanı cevaplandıracaktır.
Ramazanı şerif ayın 17 sinde
Ulaştırma Bakanı Tcvfik ileri
Basın kanunu tadil edilecek
Gazeteciler Cemiyeti mümessilleri dün Başbakan, Başbakan yardımcısı ve Adalet Bakanı ile temaslara başladı
Yarın “ZAFER,, sütunlarında
Ankara Müftülüğünden:
17 Haziran Cumartesi günü Ra-
mazanı Şerifin biri olduğu sayın halktı ilân olunur.
Aldığımız malûmata göre, Devlet Demiryolları Genel Müdürü Galip Güran Eskişehir Cer Atölyesi Müdürlüğüne Eskişehir Cer Atölyesi Müdürü Sami .Devada Malzeme Dairesi başkan yardımcılığına tayin edilmişlerdir. Genel Müdür yardım cısı Şaban Dağa ile Malzeme Dairesi Başkan yardımcısı Kenan Gü-nal da kendi aı-zulariyle emekliye ayrılmışlardır.
Münhal olan Genel Müdürlük şimdi vekâ’etle idare edilmektedir. Bu makama da Ankara eski ikinci İşletme Müdürü Yüksek Mühendis Alâeddin Arısan’ın tâyinine de mu hakkak nazariyle bakılmaktadır.
Basın Kanunu ile basına ait muhtelif mesele etrafında görüşmek ü-zere İstanbuldan gelen- Gazeteciler Cemiyeti mümessilleri dün temaslara başlamışlardır.
Selim Ragıp Emeç, Cihat Baban, 1 Bahadır Dülger, Enis Tahsin Teber ve Hayri Alpar’dap müteşekkil he. yet öğleden sonra Büyük Millet Meclisinde Başbakanlık dairesinde Başbakan Adnan Menderes tarafından kabul edilmiştir. Toplantıda Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Komitan. Başbakan Yardımcısı Devlet I Bakanı Samet Ağaoğlu ve Adalet Bakanı Halil Özyörük de bulunmuşlardır. j
etmişler ve geçen Meclise verilen tasarının noksanlarını belirtmişler-
dir.
Basın Kanunu tasarısından ay-
rı olarak Meclise sevkedilen Ceza
Kanunu tadilatına ait tasarı üzerin
de duran Gazeteciler Cemiyeti mü messilleri, bu hükümlerin basın hür riyeti ile asla kabili telif olmadığını, binaenaleyh basına uzun zamandan.
beri ıstırap veren bu meselenin hal
ledilmesini
lerdir.
izahlarına -ilâve

Başbakan Adnan Menderes, bası-
nı bağlayan kayıtları bildiğini eski tasarıyı takip ettiğini söylemiş ve demokratik icaplarına uygun bir
basın nizamı
kurulması için kati
karar verdiklerini söylemiş ve bu kararın muhakkak surette gerçekleş
tirileceğini bildirmiştir.
Ayrıca Adalet Bakanı Halil Ö-». -yörük de hükümetin kararına uy-★ (Devamı Sa. G Sü! 6 da)
Reşide Sayarın açık teşekkürü
Dün Reşide Bavar'dan aşağıdaki mektubu eldik:
14 Mayıs seçimlerinin mesut neticesi dolayısiyle yurdumuzun her tarafından tebrik, telgraf ve mektupları aldım. Bugüne kadaı-devam eden rahatsızlığım sebebiyle bunlara eyn ayrı cevap veremediğim gibi beni tebrik etmek zahmetine katlananlardan bir çok. larının da adreslerini lâyıkiyle bilmiyorum.
Hakkımda izhar ettikleri güzel hislerden , ve samimî tebriklerinden dolayı kendilerine duyduğum şükrah borcumu bu satırlarla ifade eder, mektubumun neşrini muh terem gazetenizden rica ederim.
Reşide Bayar
AKINTIYA------------1
L_________KURIK
Takvimden bir yaprak
Q ir çok kimseler hayret ediyor: Ankara vilâyeti hayli zamandır nasıl valisiz idare ediliyor diye....
Halbuki bizim bildiğimize göre, 14 Mayıstan 22 Mayısa kadar hükümet de pek yoktu; hattâ cumhurbaşkanı da yoktu. Ve yine hiç bir şey aksamadan idare edildi gitti. ..
21 Temmuz 1946 ile 14 Mayıs 195Û arasını pek karıştırmayın!. Ama o zamanlarda da yine güneş Şarktan doğmuş. Garptan batmış, mevsimler geçmiş durmuş, kar yağmış, yağmur yağmış, fırtınalar olmuştu!... Fakat bütün bunlar hicri takvime göre idi. Şimdi artık işler nor-mal takvim ile işlemeğe başlamıştır! — YEDEKÇİ
Dâvalarımı?
Maarif MeSelelerl
Radyolarımız
Keyfi idareye
İMTİHAN!
ne halde?
Radyo programlarına senelerce hükümet
I
saat
notmrinin nam namne ayıuuı _ -
levan öğrenciyi makbul sayar. Oy- , d“Suba »jmteıtaÇr.
, , - gibi gozukur. fa.(at bıld
c_ rar cetvelindeki 466 sayılı kararın Malûmat, Zenkibar Emirlerinin goz icaoeueıse yine ou usuı c ıi Kamutay’da görüşülmesi hakkın- | len şaşı mıdır, Avustralya’da kaç yumruklarını da kullanır, r- daki önergesini görüşmek üzere tane beyaz, kaç tane siyah koyun 1 Bizim gencimize gelince:
MİLLÎ EĞİTİM KOMİSYONU: I Bugün saat 10 da.
sakl frenklerin «education» dedikleri eğitimin gayesi bu mudur?
rak (2.500.000) liralık ek ödenek verildiğine dair Başbakanlık tezkeresi.
Ankara Ulus
a ve bu kanuna ek 4832 sayılı kanunun kaldırılmasına dair kanun teklifi,
1 — İdareci üyeler kurulunun, nakil vasıtaları hakkındahi 3827 sa-
TUTANAKALRI İNCELEME KOMİSYONU:
Davet
Bütçe komisyonu gündemi i 14/6/1950 Çarşamba günü
e- —
Maalesef ı
mm
LÜZUMLU TELEFONLA*
Yangın ............. M
Sıhhi İmdat ..... •)
İrenler ..........
Hava Yollan 14M)
Yataklı Vagonlar . 113M
Elektrik ........ M94«
Su Arışa ............... 81179
Havaga» ........ 14944
2 — Seyhan Milletvekili Sinan Te-
kelioğlu’nun, Dilekçe Komisyonu-
nun 25/VIII/1947 tarihli haftalık ka...................-..... -r
rar cetvelindeki 466 sayılı kararın Malûmat, Zenkibar Emirlerinin göz
nuereıerıne en iyi uu
vermeğe .education.. eğitim derler. 1 ?‘b‘ vasrtalarla müdafaa edebilir. -- . " « -«... *_.j——a_ Icabederse yine bir usul dahilinde
ve parti zihniyeti hâkim olmuştur
Memleketifniide onbeş seneye yaklaşan radyo işletmeciliği tarihinde, on seneyi dolduran çeşitli vazifelerim dolayısiyle radyolarımızı, bilhassa Ankara radyosunu içinden ve dışından bol bol tetkike imkân buldum. Pe.c te kis3 sayılmıyacak bu müddet zarfında, dinleyicilerle radyonun temasını temin eden (Posta Kutusu) servisini idare ettim.
Bu suretle elimden - asgarî bir hesapla . 70 _ 80 bin mektup geçti. Bu mektupların pek çoğu şikâyet, tenkit, istek ve pek azı da takdiı

I
/
sizin yıllardanberi devam eden söz ve müzik yayınlarına l*5z atabiliriz:
Radyo Gazetesi
Her akşam Ankara radyosunda saat 20.15 de yayınlanmakta olan radyo gazetesi hemen itiraf etmek lâzımdır ki, günlük haberler bülte-____________ ninde verilen kalbur üstü havadis-mektuplarıdır. Gazetelerimizin yaz- lerin tekrarından başka bir şey de-dıkları, çeşitli seviye ve mizaçta- g ..............
ki köylü, şehirli halk tabakalarının radyodan bekledikleri ve istedikleri nelerdir? Bu iste.dere göre nasıl bir program yapılmalıdır?
Hemen itiraf etmeliyim ki, mevsimlik veya -yıllık radyo program lan yapılırken program komiteleri veya hey’etleri tarafından bu noktalara hiç bir zaman ehemmiyet verilmemiştir. Vakit vakit toplanan program komitelerine istek ve şikâyet Mektuplarının göz önünde bulundurularak program yapılması hatırlatılmışsa da, maalesef şu tarzda cevaplar alınmıştır: «Halkımız mütemadiyen alaturka ister. Davul zurna ister, akşamlan demlenmek için bol bol fasıl musikkisi ister; onları dinleyecek olursak radyomuzun seviyesini çok düşürmüş oluruz!..»
Radyo idaresine gelen mektup-lann mühim bir kısmı hiç şüphesiz alaturka musiki istemekle beraber, çok büyük bir kısmı da radyonun söz yayınlarına, temsillere, çe şitli, İlmî, tarihî ve edebî konuşmalarla, Garp müziği yayınlarının çeşit ve kalitelerine aitti.
Yukarıda tipik bir örneğini verdiğim, peşin bir hükümle bu mektuplar nazarı itibara alınmaksızın yığınlar halinde senelerce birikti kaldı. Programlara, daha ziyade hükümet ve Parti zihniyetile, bazı şahsi görüş ve düşünüşler hâkim oldu. Radyo gibi evlerimizin içine kadar giren ve günün muhtelif saatlerinde dinlemek itiyadında bulunduğumuz bir alet b zim zevklerimize, bizim düşüncelerimize uygun olmıyan söz ve müzik yayın-lafile doldurulmağa başlandı.
Bir bakıma, radyönun terbiyet-kâr, öğretici, hazırlayıcı ve yükseltici olmak gibi vazifeleri de düşünülecek olursa, halkımızın her istediğini radyodan bol bol vermeğe elbette imkân yoktur. Bu cümleden olarak radyoya mektup gönderen bazı dinleyiciler, Devlet mikrofonundan her sabah kuran okunmasını, 15 günde bir mevlût verilmesini isterler. Bazıları da « filanca gün kızımızı evlendiriyoruz, o ( gün radyoda düğün havaları çaldırınız?» diye emirler yollarlar. !
Halk, gelişi güzel ister. Fakat her istediği şey gelişi güzel değil- j dir. Bu isteklerin haklı ve makul . olanını mânâsız ve yersiz olanın- | dan ayırmak, isteklerin, bazı ya- 1 yın prensipleri göz önünde tutularak bir hasılasını almak lâzımdır. Bu çeşit etüdler şimdiye kadar yapılmadığı gibi müzik ve söz yayın-lannın çeşitleri ve yayın saatleri hakkında da hıkımızın fikrine mü 1 racaat edilmemiştir. i
Bir kaç sene evvel Basın ve Yayın Genel Müdürlüğü tarafından | oldukça garip bir anket açılmış, fakat anket cetvelindeki ahret su alleri, değil orta seviyedeki halkımızın, münevverlerimizin dahi içinden çıkamıyacağı muammalarla dolu olduğu için cevap verenlerin sayısı, radyo abonelerinin sayısma nisbetle binde biri bile bulamamıştır. Söylemeğe lüzum yoktur ki, bu türlü anketler gayet sade bir dille ve herkesin kolayca anlayıp cevaplandı rabileceği bir düzen içinde vücude getirilmelidir. Bu garip an ketin sualleri arasında meselâ şu sek İde bir cümle vardı. «Filânca müzik yayınının nisbeti hakkında ne düşünüyorsunuz?»
Böyle bir sual o çeşit müzik yayınının behemehal yapılacağını, fakat nisbetinin ne olması lâzımgol diğini bir nevi emrivâki yaratarak soruyor, bu nevi müzik yayınının kendi anlayışına göre bir zaruret olduğunu ima ediyordu. Halbuki bu zaruret, üç beş kişilik anket heyeti tarafından değil, sayısı milyon lan aşan radyo dinleyicileri tarafından takdir edilmelidir. Bu sual şu şekilde sorulmak lâzımdır: «Filânca müzik yayınının radyo programlarında kalmasını istiyor musunuz? Eğer istiyorsanız haftada kaç defa ve kaç dakika yayın yapılmalıdır?»
Radyo programlarının ne zihniyetle hazırlandığını ve halkımızın dilek ve isteklerine nasıl lâkayıt kalındığını böylece açıkladıktan sonra radyo programlarının yeniden ele alınması zarureti kendiliğinden meydana çıkar. Hakikat şudur ki, bugün Ankara ve İstanbul radyolarının programları halkımıza anketler açılmak suretiyle fikirleri alınarak jtpılmış değildir ve halkımızın yüzde doksanı bu programlardan memnun değildir.
Simdi, kalıp halinde, değişmek-

Tıcanılerın duruşması

tecziyes' talebinde bulun u
Tarikatçılık yapmaktan 9anık Ti. canî şeyhi Kemal Pilâvoğlu ve arkadaşları aleyhine açılan dâvaya dün de 3 üncü Asliye Ceza Mahkemesinde devam edilmiştir.
Sanıklardan Kemal Pılavoğlu ve tarikatın halifesi Yusuf Başkaya dün kü duruşmaya gelmemişti.
’l İlk olörak sanıklardan Ali Özte-„ kinin sorgusu yapılmış ve eski ifa-
kısaca bir desi okunarak diğer sanıklan tanıyıp tanımadığı sorulmuştur. Oku
• yup yazması olup olmadığı ve ne-
* reli olduğu sorulan sanık Öztekin okuyup yazmam yok Kayseriliyim cevabını vermiş ve Pilâvoğlu ile ar kadaşlarını tanımadığını söylemiş-
. tir.
ı Eundan sonra söz alan savcı Lûl-fi Slusluoğlu iddianamesini oku -muş ve sanıkların hepsinin cezalan dınlmasj talebinde bulunmuştur.
I Neticede duruşma karar için başka bir güne talik edilmiştir.
ğildir. Adı, radyo gazetesi olduğuna göre; bir kaç kişi tarafından hazırlanması gereken bu konuşmalarda günlük siyasî hâdiselerden baş-lıcaları salâhiyetti bir kaç kalem tarafından izah ve tahlil edilmeli, j olayların memleketimizle olan alâ- j kası nisbetinde —icabına göre— hü.cûmetin görüşü açıklanmalıdır. 1 Radyo gazetesi, daha ziyade, günlük gazetelerimizin geç gittiği uzak yurt köşelerindeki vatandaşlara bil hassa köylülerimize hitap ettiği için dilinin çok açık ve sade olması lâzımdır. ı
Ziraat, Sağlık, Veteriner konuşmaları
Bu konuşmalar da, ilim akademilerine sunulacak raporlar gibi I ilmi ve fennî terimlerle doludur. Şehirlerimizden ziyade köylüleri- j mize hitap etmek mevkiinde olan . bu yayınları, köylülerimizin anlayıp ona göre amel etmelerine im- , kân yoktur. Ziraat, Sağlık, Vete- 10 da; riner konuşmalarını anlıyabilmek I için asgarî lise tahsiline ihtiyaç ' vardır. Sonra daha mühim olarak, —------—
bu konuşmaları yapan ilim ve fen yı11 kanuna bağlı (1) sayılı cetvel-adamlarımızın sesleri umumiyetle de değişiklik yapılmasına — radyoya uygun düşmediği için, ya- ob’ 2*a’î9
ymların tesiri bir kat daha azalmaktadır.
Bu çeşit faydalı konuşmaların rakipsiz üstadı Rahmetli Dr. Galip Ataç, memleketimizde radyo dinleyici seviyesi olarak, ilk okul mezu-
Et fiyatlarında indirme
Şehre bol miktarda kasaplık hayvanın gelmesini dikkate alan Belediye et fiyatlarında 10 - 15 kuruş kadar bir indirme yapmayı kararlaştırmış gibidir.
Önümüzdeki bir, iki gün içerisinde yürürlüğe girecek olan yeni narhtan sonra, buna muvazi olarak lokantalarda satılan et ve etli yemek fiyatannda da bir miktar indirme yapılacaktır.
2 — Bayındırlık Bakanlığı 1950 yılı bütçesinin 602 nci bölümünün 3 üncü (yer sarsıntısı ve diğer âfet-ukui mezu- bölgelere) mad-
nunu ele alırdı ve bütün konuşma- desıne ®607 sayılı kanuna dayanmalarını bu kıstas üzerine idare eder | rak f2-500 0001 hmbk ok örionoir
di. Onun açık bir dil ve girift ol-mıyan kısa kısa cümlelerle anlatamadığı hiç bir karışık fikir veya
'hâdise yoktu:
Tereddütsüz kabul etmek lâzım dır ki, radyoda konuşma yapmak apayrı bir sanattır. Ve radyo konuş malarının dili, yazı dilinden farklı olmak lâzımdır. Gazetelerde, dergilerde hoşumuza giden herhangi bir üslûp, radyoya uygup düş pıiyebilir. Çeşitli ilim ve fikir adam İanenizin, hattâ bazı tanınmış muhacirlerimizin radyo mikrofonu başında sebebi budur Bu arada radyo prog- ... „w.
I ramcılığı bakımından ehemmiyetle ması hakkında kanun teklifini, gözönünde tutulacak bir nokta da, , konuşmaları mevzulanna göre ayı- ’
I rarak, onları yayınlamak için en
1 uygun düşecek gün ve saatları tes-j bit etmektir. Meselâ Cumartesi ak-l şamlari, pazar sabahlan —yani
tatil günlerinde— ağır, İlmî mevzulardan ziyade hafif zarif sohbetlere, dereden tepeden cinsinden -l
. konuşmalara yer verilmelidir. Ankara ve İstanbul radyolarında bu I noktalara ehemmiyet verilmiyor. |
Sırası gelmişken başımdan geçen
bir hâdiseyi anlatayım:
Bundan beş altı sene evvel Ankara radyosunda bir akşam Ziraat Saati konuşmasını, metni yazan konuşmacı gelemediği için benim
★ (Devamı Sa. 6 Sû: 7 de)

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU : Bugün Kamutay’dan sonra, ÇALIŞMA KOMİSYONU : Bugün saat 10 da.
DİLEKÇE KOMİSYONU : Bugün saat 10 da.
MALİYE KOMİSYONU :
1 — Eskişehir Milletvekili Muh- tar Başkurt ve 6 arkadaşının Çifte-muvaffak olamayışlarının 1er Çiftliği arazisinin şa’gilleri adı-^?rı' P”CS" na bedelsiz olarak tapuya bağlan-
Eğitimde köhneleşen bir sistem
Bütün öğretim cihazımızda yeniden ele alınması, üzerinde münakaşalar yapılması gereken bir «imtihan» problemi vardır. Bu mevzuda zihniyet değişikliğine ihtiyaç olduğuna inanıyorum. !
Bugünkü mânasiyle imtihan deyince; bütün bir sene söyleyen hoca ile, dinleyen talebe arasında, yıl sonunda korkunç bir hesaplaşma hatıra gelmektedir. Bu tarzın ilk zararı o.çuma hayatına zevksiz, sevimsiz, yorucu hattâ zarar verici Uir mahiyet aldırmasıdır, i Her imtihan mevsiminde bir çok gencimizin maddî ve mânevî mevcudiyetinde geniş sarsıntılar husule geldiği, birtakım uzvî ve ruhî hastalık tablolarının taze insan 1 enerjisi kaynaklarımızı sarstığı bir hakikattir.
(İmtihan) mevzuunda bir sohbet yaparken dâvanın ruhunu şu esasa irca etmekte fayda vardır: Abur cubur çok bileni mi, yoksa az fakat iyi ve ljizumlu şeyler bileni mi tercih edelim?..
Şimdi bu hususta düşündükleri-
mizi açıklıyalım.
Üzerinde bir üniversite öğretim üyeliği sıfatı taşımaktayım... Orta tahsil hayatımıza ait fikrim okadar sarih olmamakla beraber zannediyorum ki (imtihan felâketi) orada da vardır. Fakat ben yine kendi sahamda kalmayı, hususiyle üniversiteler için «imtihan» meselesini mütalâayı tercih edeceğim.. Eğeı kanaatlerim makul ise bütün tahsil hayatımıza da teşmili okurlarıma bırakıyorum.

Yüksek eğitim sistemimize bir göz atacak olursak şu hususiyetleri farkederiz:
1 — Meslek okullarına, üniversitelere hiç bir kabiliyet ve istidat kontrolü yoklaması yapılmadan talebe alınmaktadır. Liseleri bitiren gençlerimiz meslek seçerken hiç ' bir «ölçü» den geçmezler. Halbuki | herkesin ya anadan doğma veya I sonradan sivrilen bir istidadı vardır. Bunu aramak, bulmak ve daha çok geliştirmek cemiyet için İktisadî mânevî karşılığı olan biı borçtur.
2 — Hemen bütün okullarımızda, daha doğrusu başından sonuna kadar bütün tafsil sistemimizde, 'bilgiyi bir hafıza yüklülüğü kabul ] eden zihniyet hâkimdir. Maalesef ) çok defa, ipıtihan adı verdiğimiz o korkunç geçit filiz gövdeleri, fidan dimağları yıpratan hattâ tahrip e- ı den bir azaptan'başka bir şey de- . ğildir. '
Çoğumuz hâlâ hocanın veya ders notlarının harfi harfine aynını söy- I
Yazan
Doç. Dr. Celâl Ertuğ


du «teknik arıza» dolayısiyle durak ’ mez. Gençlik arasında az, orta, iyi, ’ar ve tatlı hayranlıklardan uya- 1 pek iyi bilen talebe ayırtları yok-nırsınız, çünkü ezberleme cihazı bir tur. Bilen yahut bilmiyen vardır, noktada takıntı yapmıştır. ı —■« ........... —
Teferruatı zengin bir eğitim prog ramımız vardır. Her hoca da âdeta ne kadar çok öğretirse o kadar rahatlık hissetmeğe alışmıştır. Bu da öğrencinin hafıza yükünü arttın maktadır. Zaman zaman da o nis-bette azdır. Halbuki ezber zaman ve tekrar ister.. Hafıza kanunları da malûm «bir şey ne kadar kısa zamanda öğrenilirse o kadar çabuk unutulur.» O halde öğrenmek isteyen kendini bir hayli zorlamak mevkiindedir.
İstanbul Üniversitesi civarındaki kütüphanelerin ne zamanlan dolup, ne zamanlan boş kaldığını ta lebeliğimden gayet iyi hatırlarım. De. s yılı başında kütüphanelerdeki öğrenci adedi sayılacak kadardır. Sene sonunda ise sayılamıyacax haddi bulur. Sebep?. Herkes notunu ezberlemekle meşguldür. Sakin bir yer arar. Buna mukabil bu sırada deıshaneler boşalmıştır, kütüphanelerde Garbin üniversiteli zihniyeti ile okuyan, araştıran öğrencisine rastlamak biraz güçtür. Çünkü, böyle bir şeye ne vakit vardır, ne de bu zevki tadabilmişizdir.
İyi hatırlıyorum... Bir Kaç yıl önce üniversitelerimizden birisinde bir fakültede imtihanlarda muvaffak olamıyan öğrencilerin fazlalığını yetkili bir zat şöyle tefsir edi yordu:
Talebenin yüzde otuzu kazanmış tır. Demek ki çalışan muvaffak o-luyor. Kanaatımca eğitimin gayesi bu olmalıdır. Talebenin çoğunluğu ftıuvaffak olamamışken, biraz da başka türlü düşünmeliyiz. Muvaffak olanların umumî vasatisini yük seltmek zarurîdir. Talebenin biı kısmına değil, hepsine yeteri kadar bilgi vermek onları pek iyi, hiç olmazsa iyi kaliteye ulaştırmak eğitimin hem gayesi hem de vazifesi olmalıdır. Çocuklarımıza vermek istediğimiz bilginin hacminden çok değerine ve kalitesine önem vermeliyiz^ Varsın az bilsinler, fakat lâzım olanı iyi bilsinler.
Bir Amerikalı talebe ile bizimkini mukayese edersek arada şu farklar meydana çıkacaktır:
O dinamiktir, hayatını bizzat kendisi kuracak şekilde yetiştirilmiştir. Bunun için kâfi cesaret sahibidir. Hayatta her teşebbüsün bir riski, bu riskin de bir mükâfatı ol ’ ' ’ ’ ‘ _ Bilgisi a2
| Bilen iyi bilmelidir. Bilmeyene heı türlü yardım yapılır. Öğrenememe-si kabiliyetsizliğinden ise buna hayatta muvaffak olunacak başka biı yol aranır, bulunur, gösterilir.
Bizim mektep mezunumuz için hayatta muvaffak olma şansı tamamen «barem» çerçeve ve imkânları dahilindedir. Öte tarafta gençler bu zihniyetten b r hastalıktan ko -runulur gibi korunmuşlardır.
Bir memleketin gençlik kütlesi o memleketin iktisadi ve mânevi an- J lamda, hayatî mahiyette hâzinesi 1 demektir. Gençlik denen kütleye ’ yarınları emanet edebilmek için o 1 kütleyi bir bütün halinde olgunlu- I ğa ulaştırmak lâzımdır. Eğer insan ; hayatını fert olarak değil de cemiyet olarak değerlendiriyorsak tek, tük parlıyan kiymetlere değil ışıl dayan bir topluluğa kıymet vermeliyiz. Gençlerimizi hayatta muvaffak olmanın bir piyango, bir şans olmadığına, ancak iyi vasıflaı kazanmakla mümkün olacağına inandırmalıyız.
Başaramamak insanın mânevî hayatı için bir darbedir. Bu tekerrür ettikçe o şahsı kendi kabiliyet ve kudreti şüpheye götürür.
Bu da şuur ve şuur altı hayatımıza akseden fena neticeler doğurur. (Aşağılık duygusuna) kapılırız. Aşağılık duygusuna tutulan her genç el nde bir diploma da olsa mem . leket için kıymetinden kaybetmiş, hattâ bazan zararlı hal almış, menfi ruh sahibi olmuş bir insandır. Bu talebeler arasında sık sık intiharlara rastlanır. İntihar etmiyenlerin mânevî hayatları sarsılmış olarak hayata çıkarlar, ve onlardan hiç bir zaman tam verimli iş beklenemez.
Hususiyle üniversite ve yüksek okullara giren talebeler mesleklerini tali ve tesadüfle bulmaktadırlar. Bunlar arasında iyi bir sanatkâr olmağa müstait kimseler meselâ: bir Fen şubesine, Riyaziyeyi seven, diğer birisi de Tıp tahsiline yahut Edebiyata intisap eder. Hakikî istidat, liyakat nazarı itibara alınmaksızın uluorta mülâhazalarla seçilen, mesleklerde tahsil hayatı da bir zorlamadan ileri gidemez.
Artık modem dünyada, her insanın İktisadî değeri hesaplanmış ve herkese bir maddî paha biçilmiştir. Okuyan bir gencin memlekete kaça j mal olduğu daima gözönünde tu-
paydos!
14 Mayısta halkımızın bütün dünyaya ders verir şekilde bir demokrasi inkılâbı yaratmasının sebepleri arasında eski iktidarın idaresizlikleri olduğu kadar,, keyfî harekete cevaz vermek politikası da vardır.
Seneler ve senelerce süren bu vaziyet son zamanlarda artık tahammül edilmez bir raddeye var-mıştı. Halk bu sebeple, hükümete itimat etmiyor, hükümet de halktan yardım göremediğinden tedbirlerinde isabet olmıyordu.
Keyfî şekilde idare edilen müesseseler kâr getirmiyor, İsabetsiz kararlar yüzünden, istihsalât de polarda birikiyor ve «her şeyden evvel parti» parolasının hâkim olması yüzünden milyonlar heba o-lup gidiyordu. «Bal tutan, parmak yalar!» sözünde olduğu gibi, işlerin başına getirilenler de evvelâ partilerini düşünmek mecburiyeti karşısında, bu direktife uyuyor ve bu sebeple faydalı olabildikleri takdirde, bulundukları işler, ken ‘ di çiftlikleri gibi addetmek cesaretini buluyorlardı. Çünkü, kendilerini oraya getiren bilgi ve mesaileri değil, partiye olan sadakatleri idi
Bu sebeple pamuk 48 . 50 kuruş fiyatta satılmakta iken 28/30 kuruş olan basma, pamuğun 70 ku ruşa yükselmesi üzerine 140 kuruşa çıkıyor ve hayat pahası da buna ayak uydurarak vatandaşın canına okuyordu.
Bu idaresizlik ve isabetsizlik hareketlerine muvazi olarak bir de keyfî idare, bunların üstuns ( tuz - biber ekiyordu.
Elmadağ Barut fabrikası başındakiler bilmem kaç kuruş tren ücretini vermemek için, devletin arabasiyle şehre iniyor ve avuç dolusu paranın heder olmasına sebep oluyor, şeker şirketi müdürü de bu bava içinde, sırf evinin pan curlarını imal etmesi için şirket kesesinden marangoz angaje ediyor ve evinin demir parmaklıkla-nnı yapacak olanları Eskişehir-den berayı vazife Ankaraya kadar getirterek harcırah ve yevmiye verebiliyordu.
Bu ve bunun gibi bir sürü keyfî hareket kulaktan kulağa yayılıyor, memnun olmıyanlann adedi artıyor ve bu his zamanla infial şekline giriyordu.
Son seçimlere girdiğimiz yaman umumî efkârdaki bu his azamî haddini bulmuştu. Demokrat Parti başında ve saflarında bulunan-lann telkin ettiği büvük
uuguua unumuuuujıu. tu uıaı oıaugu aaıma gozonunae lU-
' gibi gözükür, fakat bildiğini iyi bi | tulmaktadır. Başarısızlıktan başa-ıerı eğnimin uu . Ilir ve bu bilgisini hayatına tatbik nsızlığa çarpan, kendini başkasın-
Blbette sadece hafıza dağarcığı- edcr. )’anı »nu .kendisine mal edin- dan küçük ve aşağı gören genç m ..oldurmak değil beynin bütün miştır. Atılgandır, tuttuğunu kopa- | memleketin iktisadi ve mânevî kıy hücrelerine en iyi bir fonksiyon haklarını mantık, söz ve yazı mrtl.rinî H„„„n ...
____.—w — j________________________ Bizim gencimize gelince: Atılgan varair... Bunları bilmek değildir, lık yerine sıkınganliK, az ve iyi bil-Maalesef okullarımızda söyleyen gi yerine çok fakat tasnif edilme-Hnca, dinleyen talebe sistemi hâ- miş bilgi vardır. Mukadderatımızı kimdir._____________________| daima başkalarınmkine bağlar, e-
Kitap yerine elden ele geçtikçe min bir devlet kapısını, hususî bir yanlışları artan notlardan başka ' teşebbüse daima tercih ederiz. DÜ2 sistematik okutma vasıtamız var gün konuşma, düzgün yazmayı dölse ne kadardır? i ğuştan bir vergi sanırız.
Bir çok imtihanlarda talebenin ' Onlarda liyakat diplomalarda ______________ şaşılacak kadar malûmat sahibi ol ' yazılı değildir. Sınıf derecelerinin 15/VI/1950 Perşembe günü saat 10 dugunu hayranlıkla dinlerken, bu kıymeti hayattaki başarı derecesi-da toplanacaklardır. 1 pasif makine her hangi bir nokta- nin yanında bahis mevzuu bile edil
bugün saat 10 da,
MECLİS HESAPLARINI İNCELEME KOMİSYONU :
Bugün saat 10 da,
metlerini zayıflatır. Bunun için eskimiş imtihan sistemlerinde değişik likler yapmalıyız. Bize lâzım olan bir kaç parlak kabiliyet değildir Hepsi iyi yetişmiş bir gençliktir.
Bu hakikate inanılan memleketlerde, meselâ Amerikada üniversitelere talebe muhtelif kabiliyet denemelerinden geçirilerek alınır. Öte yandan üniversite sınıflarında talebe sayısı nadiren yüzün üstündedir. Hoca adedi de aksine fazladır. Bilhassa Tıp fakültelerinde hemen 4_5 talebe ile bir öğretim üyesi meşguldür. O derece ki her talebenin günlük inkişafı adım adım
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 7 de)
ların telkin ettiği büyük i tim a? da bu infiale ilâve edilince, bu-günkü netice meydana gelmiş bulunmaktadır.
Bu suretle iktidara gelen D. P. nin bunlardan ders alacak kadar sağduyu sahibi olduğunu bütün millet bilmekte ve artık keyfî 1-darenin tekrar hortlamamak üzere tarihe gömüleceğine inanmaktadır.
Hikmet YAZICiOClU

A
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
(15031): Seviştiğimle ıjUnLer , (23432): Gönlümdeki (22294)5 Korkuşuz Lt
Kız
(14040): hk vals, TaJli
saydı
(11131): Günahtan sonra, Büyük aşk
(14072): Bir gece faciası. 31-
Yeni
Park
j TAKVİM |
Yüzlerce,'hattâ binlerce kürek 1 etnyorem. «uo.... —.
-----| Wp ediyorum. Bnetil’e girerse, iş Bir adam ortadan kaybolmuş.
Smâ’SSya’döndü?.......... I K^n, ’lerriyer, ha«( Mr teredou.
(Sen. Hersek ofilu.. Hârikamdan müşfikane bir tavına.
İtalya - İsviçre hududunda bir faşist zabitin bana yüksek sesle dinimi sorduğunu hatırlıyorum. Sonra aradan o sıyrılıyor.... Trende F.nlandiya Konsolosu ile karşılaşıyoruz.... Kızıl saç. lı kız biniyor. Gelip karşıma oturuyor. Bana bakıyor mu? bilmiyorum. Yüzünü hep yandan görüyorum. Çünkü o Fini ani ya Konsolosu ile konuşuyor... Bir ara benimle de konuşmaya teşebbüs ediyorsa da .. Evet trende, çığlık, duman ve sarsıntı iç'nde...
Finlandiya Konsolosu, Kızıl saçlı kız ve ben, ayni komportiman-da seyahat ediyoruz.... Kızıl saçlı kızın bacakları çok güzel.... Bunu neden sonra farkedi yorum.— Yine neden sonra gözüme çarpıyor Finlandiya Konsolosunun garip bakışları....
Acaba muhayyilemin bir oyun mu bu? Ne zaman bu hatıralar' canlansa, öyle geliyor ki bana, daha trende iken, kızıl saçlı kızla karşı karşıya oturuı ken nere? ye gittiğimi, nereye gitmekte olduğumu biliyordum. Kırık bir kalple neye atıldığımı anlıyordum.....
ON SEKİZİNCİ FASIL
Bu kitaba imzdsını atan kimse, bir mektupla bir kitap müsveddesi aldı. Müsvedde, ka riin okuduğu on yedi fasıldan ibarettir. Mektubu başa koymak belki daha doğru olurdu, fakat, kitabı neşreden, bunu en sona koydu.
Muhterem efendim;
Yazan : FERNC MOLNAR
Ben, tanımadığınız vatandaşlarınızdan biriyim. Adım Edith Knopfler’dir. Kocam, Nevyork da icrayı tababet eden doktor Andrew Knopfler’dir. Kendisi Avusturyada doğmuştur. Mektubuma lef ettiğim müsveddeyi onun rnüsaadesile gönderiyorum. Okumadan sepete atmayacağınızdan eminim. Sizin, senelerce buı-ada yaşadığınızı ve Amerika-ya sığman Macarlarla yak: nen alâkadar olduğunuzu biliyoruz. Siz de bizdens.’niz. Onun içindir ki size bu satırları yazmak ve kitap müsveddesini göndermek cesaretini kendimde buluyorum.
Bu kitap müsveddesinin sahibi, onu bana hastahanede bizzat teslim etti. Kocam, bu kitabı yazan adamı biç bir zaman seve-memiştir. Ben çok sevdim. Kocam onu zayıf ve etrafındakilere karşı zalim bir insan olarak tanınmıştır. Fakat, ben, onu bû yüzden tenkit hakkına sahip değilim, çünkü o, ancak bana karşı zayıftı, Zulmettiyse kendine ve bana zulmetti. Kocam ona karşı bir an bile sempati beslememişt'r. Bana gelince, ben onun hakkında hüküm vermiyorum, çünkü onu ilk gördüğüm an
sevdim. Ömrümün sonuna dar da seveceğim. Şu veya bu sebepten değil, sadece, onu sevmeden yaşamanın ıbenim için imkânsız oluşundan ve ancak onu düşündüğüm zamanlar yaşadığımı hissett ğlmden. O, benim için öldü. Benim yüzümden öldü. Bana olan aşkı, hayat şevki tabiisini bile onda öldürmüştü.
Onun yazmış olduğu bu müsveddeyi İstediğiniz gibi kullanmakta serbestsiniz. Neşrederseniz, bir nizama sokabilirsiniz. Bu işlerden benden daha iyi anlayan kocam, üslûbu düzeltmek, isimleri değiştirmek, fasıllar a-yırmak lâzım geldiğini söylüyor. Ben kendi hesabıma sizden bir tek şey istiyorum: Kitapta şahsiyetimi güzelleştirmeye, beni olduğumdan daha iyi bir insan olarak göstermeye çalışmayın. Onları yazan kimse, beni daima tenkid etmiştir. Bu onu sevmeme mâni olamamıştır. Zaten ben isteseydim, kitabı size göndermeden evvel hakkımda yazılmış bazı kısımları çıkarırdım.
Benim kanaatimce, en iyisi, bu müsveddeyi olduğu gibi neşret-menizdir. Diyeceksiniz ki, bu kadar hassasiyet gösterdiğiniz
Çeviren :
bu hâtırayı nasıl çiğnediniz? Doktor Knopfler’le nasıl evlendiniz? Daha doğrusu Doktor Knopfler sizinle evlenmeye nasıl razı oldu? Kocam çok geniş fikirli bir adamdır. Bu adamı deli gibi sevdiğimi biliyor. Bununla beraber benimle evlendi ve onun hatırasının bu kitapta yaşamasına muhalif değil. Lâkin, kocamın, ölenle en ufak bir alâkası, ona karşı en ufak bir dostluk hissi olmadığından eminim. Ve belki en mesut günü, o-nu unuttuğumu anladığı gün o-lacaktıf.
Bir gün hastahanede iken, o, yarı şaka yan ciddî, bu bahsi açmış ve benden, müsveddeleri size göndermemi istemişti. Genç liğindenberi sizin, bütün kitapla nnızı okumuş ve itiraflarının ancak sizin gibi bir muharrir tarafından kıymetlendirilebileceğine inanıyormuş. Son zamanlarda elime bir kitap geçti. Muharrir bu kitabında diyor ki: «insanlar, başkalarına anlatamıyacaklan şeyleri bir romancıya anlatabilirler. Çünkü onlarda (bir roman kahramanı olmak arzusu vardır. Kendilerini bir roman kahramanı bildikleri için muhar rir tarafından iyice anlaşılmak
isterler. Ve teferruatı daha dikkatli anlatırlar. Bu satırları
okurken, onun, şakadan bile olsa, yaptığı teklif hatırıma geldi. Müsveddeyi okurken göreceğiniz gibi, o, bu kitaba bir kaç isim bulmuştu, fakat bu isimlerden hiç biri benim hoşuma git-
31 Mart 1940 da öldü. Harbin civciv'i zamanını görmedi. Norve cin, Danimarkanın, Hollandanın, Belçikanın istilâ edildiğini bilmiyor. Çok sevdiği Fransanın yıkılışındın habersiz. Amerikanın harbe girişine de yetişemedi. Dünyanın türlü ıztırap içinde çırpındığı böyle bir zamanda bu kitabı size göndermekte çok tereddüt ettik. Kocam, milyonlarca kişinin ölmekte olduğu bu dünyada bir hasta kalbin mücadelesinin kimseyi alâkadar etini yeceği fikrinde. Bununla beraber, ben çok düşündüm. O kadar çok düşündüm ki, gündüzki hayallerim gece rüyalarımda da devam etmeye başladı. Sinirlerim harap bir halde. Onun son arzusunu yerine getirmeden rahat edemiyeceğimi anlıyorum. Emin olun, bir ölünün iradesi çok kudretli oluyor.
Mektubumu ve müsveddeyi aldığınızı bana bildirmenizi rica ederim. Çünkü ancak o gece, uzun zamandanberi ilk defa rahat bir uyku uyumak nasip olacak.
Hürmetlerimle.
EDİTH KNOPFLER
Cebeci
(13846): Hlr
Monte Krlstonun oğlu

ECZAHANELER
Anafartalar, Halk, Yenişehir
Rumî: 1366 — Haziran 1
Hicri? 1369 — Şaban 28 14 Haziran 1950 Çarşamba
Vasat!
Sahlbi; Adviye Fenik
Bu nüshada yaniglerinl fiilen (dara eden: HİKMET YAZICIOĞLU Basıldığı yer: GÜNEŞ MATBAASI
9
14 - 6 - 1950
ZAFER
Sayfa )3
RADYO-TELEFON-TELGRAF HABERLERİ

! Silâhsızlanma hakkında bir teşebbüs
Dünya Basınından
Hulâsalar
Fransız Basını:
HER GÜN BİR HÂDİSE:
Ayrı Sulh
İkinci Dünya harbi galipleri, eski düşman ve mağlûp mem leketlerle ayn sulh akdetmek yoluna girmişlerdir. Zaferden bu yana beş yıl gibi oldukça uzun bir zaman geçtiği halde, Almanya, Avusturya ve Japonya ile sulh akdine, muhtelif sebeplerle, bilhassa Sovyet Rusyanm sistemli tıkama siyaseti yüzünden, muvaffak olunamaması nihayet Batıkları, bu memleketlerle ayrı olarak anlaşmak ve normal münasebetler tesis etmek mecburiyeti ile karşılaştır-mıştır.Halbuki,gerek savaş sırasında, gerekse zaferden sonra varılan anlaşmalar, mağlûplarla yapılacak sulh andlaşmalannm müştereken akdini gerektirmekte idi. Şimdi, başlıca üç mağlûp memleketin durumu ile ilgili şartların değişmesi, soğuk harp denen acaib muhasa-ma durumunun hadis olması, nihayet, iki tarafı da dostu düşmandan âyırdetmek mecburiyetinde bırakmıştır.
Eski mağlûplarla yapılacak ayn sulh andlaşmalannm her şeyden evvel Doğu ile Batı arasındaki anlaşmazlığı biraz daha bariz bir hale koyacağı şüphesizdir. Bundan başka, müttefikler, bu anlaşmaların icabı olarak hudutlar meselesini ele alacak ve nihayet, en mühimmi olarak, halen işgal altında bulunan bu memleketlerin tahliyesi ı .hetine gideceklerdir.
Bütün bu meselelerin Almanya bakımından halli oldukça çetindir. Zira, Batılılar, ayn sulhu, daha doğrusu, ayn sulh adını vermekten çekinerek «Özel Statüko» tabiriyle vasıflandırdıktan muvakkat anlaşmayı ancak Federal Batı Almanya ile akdedebileceklerdir. Almanların, bu özel durumdan esasen faydalanmakta olduktan düşünülecek olursa, yeni durum, Bonn hükümetine ancak dış siyaset ve savunma bahsinde bazı yetkiler kazandırmış olacaktır. Buna mukabil, Sovyet Rusya da Doğu Almanya ile yakından münasebettardır. Hattâ bir hafta evvel bu hükümete, Polonya ile bir hudut anlaşması akdettirerek, Batıkların kolay kolay halle-demiyecekleri bir emrivâki de ihdas etmiş bulunmaktadır. Bu itibarla, Almanya ile aktedilecek ayrı sulh, ancak Batı Almanyayı Atlantik Paktına almak ve Doğu Al-manyayı da resmen bir Sovyet peyki haline getirmekten, ve dolayısiy-le Avrupada ayrıhğı tebarüz ettirmekten başka bir şeye yaramayacak tır.
Avusturya ile yapılacak sulh and taşmasına gelince; Sovyetlerin bu işi geçıktirmek istedikleri ve bakan yardımcılarının bu konuda yaptıkları 2)ı uncu toplantıyı da ehemmiyetsiz bir atacak verecek meselesi yüzünden akim bıraktıkları malumdur. Sovyetler, Avusturya ile sulh aktedıldıği takdirde, bu memleketten işgal kuvvetlerini geri çekmek zorunda katacaklarm-aan, Avusturya işgal kuvvetleriyle irtibatı sağlamak bahanesiyle işgal alımda bulundurdukları Romanya ve Macarıstandan da çekilmeleri tazım gelecektir. Bu itibarla Rusların Avusturya ile yapılacak sulh andlaşmasuu savsaklamaları kolay lıkta anlaşılabilir; kaldı ki, Avusturya hükümeti de, bu şartlar dahilinde, Batılılai'm ayrı sulh akdetmelerine, yani işgal kuvvetlerini geri çekerek, kendisini Ruslarla başbaşa bırakmalarına asta razı debidir.
Batılıtarın, bilhassa Amerikanın büyük ölçüde alâkasını çeken diğer bir sulh meselesi de Japonya ile yapılacak olan anıtlaşmadır. Malum olduğu üzere, bu antilaşma Uzak Doğu komisyonu tarafından hazırlanmak gerekiyordu. Lâkin bu komisyonun yine Sovyetler tarafın -dan müstemiren boykot edilmesi ve nihayet Uzak Doğu hâdiselerinin hiç de arzu edilmiyen bir şekilde inkişafı, Amerikayı, Japonya ile ayrı sulh akdine şevketmiş görünmektedir. Lâkin bu bahiste, Amerikan askeri makamlariyle sivil idare arasında görüş ayrılığı mevcuttur. Komünizmin böyle bir vus'at kazanmış olduğu Uzak Doğuda Japonya ne gibi hükümlerle ne dereceye kadar serbest bırakılacak, ve Amerikanın müdafaası için gerekli üsler meselesi nasıl haldedilecektir? Japonyanın komünizme karşı temayülü veya mukavemeti, beş yıllık işgal ve terbiye devresinden sonra demokratik esas lara bağlılığının derecesi nedir? Bugün komünizmin kanun harici edilmek suretiyle önlenebildiği bu memleketin, istikbalde, Batılı Demokrasiler dâvasına hizmet ve bağ lılığı ne olacaktır? Japonya ile aktedilecek sulh andtaşması, biraz da Uzak Doğu’da Amerikan siyasetinin heyeti umumiy esini tayin edecektir. Bu konuda General Mac Arthur ile görüşmek üzere Amerikan Savunma Bakanı Johnson ve iVenel Kurmay başkanı Bradley, Ja-pönyaya müteveccihen yola çıkmış bulunmaktadırlar.
Görülüyor ki, ayrı sulh yolunda sarfedilen bütün faaliyet, şimdilik, birer cephe halini alan eski mağlûp memleketlerde bir nevi tahkimattan ibarettir. Ve ayn sulh teşebbüsleri, harljc doğru kati birer adımdan baş|);a bir şey değildir.
Mücahit Topalak
Beş noktalık bir plân yayınlandı
Askerlik^ aleyhtarı \komtte^_ Ameı ika ilec Rusyayı tenkit ediyor
Vaşington, (a.a.) — Mecburî askerlik aleyhtarı millî konseyin teşebbüsü ile neşredilen bir raporda aralarında âlim Albert Einstein ve
muharrir Louis Bromfield’in de bu. lunduğu 16 şahsiyet, Birleşik Ame-rikayı umumî silâhsızlanmayı samimiyetle istememek ve bu işe ancak sözde alâka göstermekle itham etmişlerdir.
Raporda şöyle denilmektedir :
Birleşmiş Milletlerdeki resmî A- I merikan temsilcileri silâhsızlanmayı arzu ettiklerini fakat buna Rusya- ' nın mani olduğunu dünyaya ilân et- • inektedirler. Bununla beraber di-
ğer memurlar bu yolda cesaret kır mak için ellerinden gelen her şeyi I yapmaktadırlar. Birleşik Amerika- ! da askerî bütçenin ehemmiyetine i bağlı iktisadi mahiyette menfaatler i mevcuttur. Bundan başka yine Bir- , leşik Amerikada silâhlara karşı hissi . bir bağlılık ve memleket siyasetinin mümessili hükümet çevreleri üze- ' rinde askerî tesir mevcuttur. I
Ne Birleşik Amerika, ne de Sov-yet Rusya harpçi sistemden kurtulmak istediklerini gösteren sarih bir
delil vermemişlerdir. Ne biri ne de diğeri bundan kendi millî siyasetlerinin bir hedefi gibi bahsetmemiştir. Bununla beraber ikisi de umumî efkâr lehine silâhsızlanmadan neş’et edecek İktisadî faydalara a-lâkasız kalamazlar ve her ikisi de harbi bertaraf etmek istiyorlar. Bütün ümid buradadır.
Raporda, 5 noktayı ihtiva eden bir silâhsızlanma program ileri sü- ; itilmektedir.
1 — Atom bombaları yapılmasının derhal durdurulması, .
2 — Her türlü kitle halinde istihsali men’eden bir anlaşma ile atom bombasının milletlerarası değil, millî mal olarak kabulü yolundaki Sov yet teklifinin kabulü.
3 — Atom stoklarının milletlerarası teftişe tâbi tutulmasına dair A-meıikan plânının kabulü.
4 — Milletlerarası kontrolün yü -rürlüğe girmesinden evvel veya son ra stokların imhası.
5 — Atom silâhlarının imhası ile muvazi olmak üzere klâsik silâhların imhası.
Bu haftaki Fransız basını, son günlerin şu üç önemli hâdisesi üze rinde durmaktadır.
Fransız Dışişleri Bakanı Schu-man’ın Fransız - Alman kömür ve çelik sanayiinin müşterek idaresi hakkındaki tasarısı atom bombasının kanun dışı ilân edilmesi hakkında Stokholm’de yayınlanan beyanname ve nihayet Hindiçini meselesi.
Schuman Plânı bahsinde Fransız geneloyu daima bu plâna karşı İngilterenin durumu ile ilgilenmektedir. İngilterenin bu tavrının sebep lerini inceleyen L’Echo de ta Fi-nance dergisi şöyle demektedir:
İngiliz milletler camiası memleketlerinin iktisadi menfaatleri ana-
vatanda tatbik edilmekte olan işçi tecrübesi gündelik ve fiyatların durumu, İngiltereyi İktisadî faaliyetinin mukadderatını daha henüz iyice tasrih edilmemiş milletlerarası bir teşkilâtın eline bırakmasına mâni olmaktadır. Diğer taraftan Amerikanın isteği üzerine İngi liz lirasının kıymetten düşürülmesinden beri iki Anglo . Sakson mil leti sıkı bağlarla birbirlerine bağlı bulunmaktadır. Hiç şüphesiz Amerika İngiltereyi bu çekimser tavrında teşvik etmiştir.
İngilterenin Schuman plânına iştiraki reddetmesinin sebeplerini in-
celeyen
La Semaine Economique
dergisi, Schuman plânının lüzum ve faydalarını belirterek şunları yazmaktadır:
Teknik yardım konferansı
ilk yıl için 20 milyon dolar kabulü muhtemel
Lake Success, (a.a.) — Yetmiş yedi memleketin murahhasları, Birleşmiş Milletler ve onun ihtisas komisyonları tarafından plânları hazırlanan teknik yardım için dünya ölçüsünde bir program hazırlamak için toplanan üç günlük konferansın açılışı münasebetiyle dün Lake Success'te toplanmışlardır.
Konferans geri kalmış memleketlere teknik yardım yapılması gaye-sile bir mali birlik için plânlar ha-
zırlıyacaktır.
Konferansa Birleşmiş Milletler âzası olan 59 devletle üye olmıyan 18 devlet davet edilmiştir.
Bulgaristan ve Suudi Arabistan daveti reddetmiş, fakat sebebini bildirmemişlerdir.
Birleşmiş Milletlere mensup resmî şahsiyetler programın tatbikinin birinci yılı için konferansın en aşoğı 20 milyon dolar kabul edeceğini sanmaktadırlar.
Resmî şahsiyetler yeni plânın teknik yardıma inhisar ettiği ve geri kalmış memleketlere yatırılacak sermayelerle alâkası olmadığını belirtmişlerdir.
Atonrı enerjisi üzerinde bir toplantı
Londra, (Nafen) — Eylül ayı için-de ilk atom üzerine en mühim toplantı Londrada yapılacaktır. Çoğu batılı üniversiteler mensupları olmak üzere 200 âlim Oxford Üniversitesinde birleşeceklerdir. Bu ilim adamları aynı zamanda da Harwell-dekj İngiliz atom merkezini ziyaret edeceklerdir.
AVRUPA İKT1SAD KOMİSYONU ÇALIŞMALARI
Nevyork Radyosu, (Basın. Yayın) — Cenevrede toplanmakat olan Bir leşmiş Milletler Avrupa ekonomik komisyonu, Amerikanın Doğu Av-rupaya yapılan ticaret için tefrik gözettiği yolundaki bir ithamı reddettikten sonra, Yugoslavyanın Sovyetlerin kendilerine karşı yapılan ticarette koydukları manileri tet -kik etmesi için komisyona yaptığı teklifi müzakereye başlamıştır.
Güney Afrikada komünist hazırlığı
Komünistler fiiliyata geçmeğe hozırlanıyorlarmıj
Johannesbourg (Güney Afrika), Nafen — Güney Afrika emniyet teşkilâtı Moskova hesabına çalışan ve doğrudan doğruya Moskovadan emirler alan bir 5 inci kolun şebekesi hakkında tahkikat yapmaktadır. Bu 5 inci kolun mensupları Güney Afrika komünizmi kanun harici ederse derhal gizli olarak faaliyete geçmek üzere tertibat almaktadır. Komünizmi kanun harici ad etmek üzere kanun lâyihası halen Güney Afrika mebuslar meclisinde münkaşa edilmekte olup hükümet bu kanunun bir an evvel tatbik mevkiine girmesini istemektedir.
Güney Afrika polisi Kominfomı’ un bir şubesinin Johannesbourg şeh rinde kurulmuş olduğunu tahmin etmektedir. Ayni zamanda Tanca limanından bir Rus ajanının Güney Afrikaya gitmek üzere yola çıkmış olduğunu haber alan polis araştırmalar yapmaktadır.
Ayni zamanda da Ruşyanın Güney Afrikaya göndermiş olduğu siyasî heyetin azametine dikkat nazarlar dönmüş bulunmaktadır.
Pretoriya şehrinde Rus elçiliğinde memur adedi pek kabarıktır. Bu bilhassa Güney Afrikada Rus tab’asından olanlar pek az ve aynı zamanda da Güney Afrikanın Rusya ile ticarî münasebetleri hemen hemen hiç mesabesindedir.
Berlin'de yine komünist gösterisi
Roma Radyosu, (Basın - Yayın) — Doğu Almanyada Sovyetlerin organı olan Kızıl Ordu gazetesinin yazdığına göre, komünistler bu defa Berlinin batı bölgesinde yapılaook yeni bir nümayişi tertiplemişlerdir. Komünist gazeteye göre, bu nümayiş, Mayıs ayında yapılandan daha büyük çapta olacaktır.
17 ilâ 18 Haziran tarihleri arasında yapılacağı bildirilen bu komünist tezahürü hakkında müttefik makam lerı, müttefik polis ve askerî kuvvetlerin komünistlerin her hangi bir hareketini önlemek için icab eden tedbirlerin alınmış bulunduğunu bil dirmişlerdir.
Marshall Plânı sonuna yaklaşmaktadır. Avrupa memleketlerini, İktisadî ve sosyal bir buhran tehdit etmektedir. Bunun için de birleşmeleri lâzımdır. Birlik saati çal mıştır. Evvelâ, yapılan devalüasyon neticesinde genel olarak fiyatlar üzerinde sağlanan muvazene, ekonomileri birbirlerine yaklaştırmış-
tır.
Bu haftaki basının ele aldığı î-kinci konuyu da atom bombasının kanun dışı ilân edilmesi için Stok-holm’dan yayınlanan hitap teşkil etmektedir. Bu konuyu ele alan Figaro gazetesi şunları yazmaktadır:
«Stokholmun bu hitabı, bir masal dan başka bir şey değildir. Komünist bir teşkilât olan barış taraftarları tarafından ve ananevi şekilde tarafsız olan bir memleket başkentinde ortaya atılan bu dâvetin tamamiyle objektif bir karakter taşımasına gayret edilmiştir. Nasıl olur da, tabiatları iktizası yabancı propagandaya karşı daima ihtiyat-kâr ve çekimser olan Fransızlar böyle bir hileye inanabilirler?
Schuman Plânının
bojlıca hedefleri
Schenectady (Nevyork), (a.a.) — Ders yılının sona ermesi münasebe tiyle yapılan bir merasimde söylediği nutukta Nevyork eyâleti valisi Thomas Dewey Avrupa çelik ve kö mür madenlerinin birleştirilmesine dair olan Schuman plânım «hariku-lâde bir teklif» olarak vasıflandır-
mıştır.
Devvey plânı ve müellifini Avrupa kaynaklarının birleştirilmesi işinde aşağıdaki şartların gözününde tutulmasını istemiştir:
1 — Azamî istihsali mümkün kılmak için maden ve fabrikalar imkân nisbetinde özel teşebbüs elinde kalmalıdır.
2 — İdare makamı her türlü fiyat takdirini istihsalde her türlü tahdidi men etmeli ve rekabet bütün Avrupay^ şamil olmalıdır.
3 ___ Birleştirilen bütün fabrika
ve madenler tek bir gayeye tevcih edilmelidir: Mümkün olduğu kadar düşük fiyatla azamî istihsal.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER YÜZDÜRÜLECEK Mİ?
Oliver/Michigan/ (a.a.) — Radyo tefsircisi ve meşhur seyyah Lowell Thomas, dün kollej talebelerde yaptığı konuşmada oldukça orijinal bir teldif ileri sürmüş ve hangi taraftan gelirse gelsin her hangi bir tazyike maruz kalmamak üzere Birleşmiş Milletlere ait çeşitli teşekkül merkezlerinin eski Amerikan kruvazörlerine nakli fikrini ortaya atmıştır.
Serbest Fıkra :
Saraylar ve saraylılar
E ski iktidarın elinde, emrin-
" de bir çok ikametgâhlar vardı. Aşağı yukarı her vilâyette eski devlet başkanı için yapılmış, döşenmiş, dayanmış köşkler o ka dar çoktur ki, bunu değme babayiğit bir nefeste sayamaz! Fakat gelin biz, kolayından, İstanbul-dakilerden başlıyalım:
— ftolmabahçe Sarayı,
— Beylerbeyi Sarayı.
— Florya Sarayı.
— Yalova Sarayı.
Bunların ber hangi birinde eski Devlet Başkanı senede bir kaç gün ikamet eder. Fakat yazın yaz
Sarıçizmeli
layacak, kışın kışlayacakınış gl-gi hepsi de bütün kadrosu ile emre müheyya bulundurulurdu. Yâni Türkçesi, her sarayda bir de saray halkı vardı. Bunlar yerler, içerler, ısınırlar ve ürerlerdi! Tuhaftır; Savaronaııuı yaktığı kömür göze görünür de, bu saraylarda bütün kalorifer kazanları kışın fayrapken kimsenin gözüne gözükmezdi! Hattâ kömür halka dirhem dirhem dağıtıldığı
sıralarda bile yüzlerce ton kömür bu saraylara bana mısın demezdi!
Savarona dedim de aklıma geldi: O da bir saray, eski iktidar başkanı emrinde bir yüzgeç saray değil mi idi? Hem ne saray! duyduğumuza göre, mavi banyosu, penbe banyosu, eflâtun banyosu, hulâsa, alâyimiseına ren gi kadar banyo dairesi varmış! Tevekkeli bunca senedir, hamama girmeden terlemişiz, diyeceksiniz. Fakat artık bu seyyar kaplıca da satılacakmış! Hatâ bir İngiliz müşterisi bile varmış! Desenize, terleme sırası şimdi yeni müşterilerde!...
Amerikalıların en bariz kusurları
Muharrir Merand vatandaşlarının kusurlarını sayıyor
Umumiyetle Amerikalıların kadınlara karşı çok nazik ve dikkatli olduklarına dair yerleşmiş bir fikrin aksine olarak, Phels Morand, vatandaşlarının bu husustaki kusur tarım sayıp döken bir kitap yazmış bulunuyor. İki yıl evvel yazıldığı halde ancak bugün şöhret kazanan ve »Amerika ve biz» adını taşıyan bu kitapta muharririn iddialarına göre:
Amerikalı kadınlar umumiyetle iş hayatından uzaklaştırılmışlardır. Daha çok çalıştıktan saha ticarî işlerdir. Buralarda da, pek nadiren idare mevkiine yükselebilirler. Faz la idealist oldukları için, seçimlerde erkek adaylar tarafından aldatılırlar. Siyasî hayatta, her işin esas itibariyle kararlaştırıldığı küçük komitelerin hususî toplantılarında bir tek kadına rastlanmaz.
Muharrir, kadınlara karşı yapılan haksızlıklar ve untumi-yetle erkeklerin kusurları hakkında bu umumî mütalâalan
serdettikten
sonra, ithamnamesine
madde madde devam ediyor. Bu maddeler içinde hıfzıssıhhadan psikanalize kadar giden mütalâalar
1 — Amerikalı erkekler dişlerine dikkat etmiyorlar. 1947 yoklamasına icabet eden erkeklerden % 40 ı-nın ancak dört dişi sağlamdı.
2 — Amerikalı erkekler, anneleri tarafından model bebek ölçüsüne göre yetiştirilirler. Amerikalı bir erkekle evlenen AvrupalI hiç bir kadın bunun önüne geçememiştir.
3 — Çok viski içerler. 1946 da 5 milyon dolarlık viski içmişlerdir.
4 — Rekora meraklıdırlar. Meselâ Bighampton’da 14 yaşında bir çocuk bir saat zarfında dört otomobil ve iki kamyon çalmış; yakalandığı zaman «Bunu niçin yaptın sualine: «Canım sıkılıyordu...» cevabını ver miştir.
5 — Amerikalı erkekler çok boşanırlar. Bu işi âdeta gayrimenkul ferağı gibi bir endüstri haline getirmişlerdir.
6 — Hiç lüzumu yokken acele ederler. Amerikalı, daima acele bir işi varmış gibi hareket eder. 48 saatlik bir hafta tatilinde 10 saniye kazanabilmek için üç defa vasıta değiştirir. Bununla beraber 160 kilometre sürat yapabilen otomobillerin dört yol ağızlarında yarım saat kadar bekledikleri sık sık görülür.
7 — Ancak iki siyasî partileri vardır. Hattâ kendilerine serbestçe
Acheson yeni bir teşebbüste bulunacakmış
Nevyork, (a.a.) — Radyo ile yayınlanan Pazar konuşmasında Dreu Pearson, Sovyet Ruşyanın Birleşmiş Milletler çerçevesi dahilinde işbirliğine yeniden başlamasını temin etmek üjeıe Dışişleri Bakanı Acheso-nun son bir teşebbüste bulunacağını haber vermiştir.
Pearsona göre, Dışişleri Bakanı, güvenlik konseyinin Eylülde toplan ması lâzım gelip gelmiyeceğini anlamak üzere dört büyük devlet dışişleri bakanları arasında bu yaz bir toplantı yapılmasını kararlaştırmıştır. • ' v
Acheson güvenlik konseyi devamlı üyesi olarak Çin yerine Hindin seçilmesini teklif edecektir.
Tefsirci, Birleşmiş Milletleri kurtarması pek muhtemel olan böyle teklifi reddetmenin Sovyet Rusya için güç olaoüğını ilân etmiştir.
Harriman Atlantik Konseyi başkanı
Vaşington, (a.e.) — Yetkili kaynaklardan alınan haberlere göre, Birleşik Amerika iktisadi işbirliği teşkilâtı idarecisi büyükelçi Averell Harriman kuvvetli bir ihtimalle, Atlantik paktı konseyi başkanlığına tâyin edilecektir
BATI ALMANYA İSVİÇREDE KONSOLOSLU K AÇIYOR
Roma Radyosu, (jBasın . Yayın) — Cenevreden almam haberlere göre, İsviçre hükümeti önümüzdeki aylar içinde Batı Alınanyanin bir konsolosluk açmacına müsaade e-decektir. Bilindiği gibi, İsviçre bugüne kadar ne Bonn hükümetini ne de Doğu Almanya hükümetini tanımamıştı. Cenevre siyasî çevrelerinin kanaatince İsviçre hükümeti, Ba tı Almanya ile İdviçre arasında İktisadî ve ticarî münasebetlerin gelişmesi üzerine böyle bir karara varmıştır.
intihap ettikleri intibaı verilecek olsa belki bir siyasî parti ile de iktifa edebilirler.
8 — Kadınlar daimî bir can sı-
kıntısı içindedirler. Onun için öğleden sonraları kahveler kadın -doludur. |
9 — Bir kaç bin profesyonel atlet müstesna, Amerikalıların çoğu kırkından sonra yaya yürümez ve iki kat merdiven çıkınca nefes nefese kalırlar.
10 — Her hangi bir yerde bir dö-
ğüş veya bir kaza olsa; yabancılardan bin kişi, Amerikalılardan iki kişi ölse, tebliğde yalnız iki ölüden bahsedilir. |
H — Uçaklarda hizmet gören garson ve oteslerin konuşma mev-1 zuu 10 tanedir.
12 — Hollyvzood bütün istidatları mahveder.
13 — Yeni fikirlere müsamaha edilmez. Her yeni teşebbüs öldürü-1 lür.
14 — Her yerde ve her mevzuda «Hoşa gitmenin kaideleri» ne ria- ‘ yet etmek yüzünden kadınlar ve erkekler mütemadiyen birbirlerini ‘ aldatır ve tiplerine uymıyan sis-1 temler kabul ederler.
15 — Amerikalılar arasında en-tellektüel yoktur. Mevcutlar da Parise kaçmışlardır.
16 — Kaideye bağlılık esastır. Zenginler mesut ise herkes mesut demektir gibi bir fikir hâkimdir.
U — Trenlerde sınıf yoktur. Fakat iyi bir tren için munzam bir ücret, bir kuşet için yine munzam bir para, nihayet resmî bir tren için başka bir ücret ödenir.
18 — Hakikî bir Amerikalı: «Muvafık...» demez. «Bir milyon dolar kadar muvafık...» der.
19 — Bütün hizmetler hususî sermayeye bağlıdır.
20 — Vasat seviyeli Amerikalının hayat ve saadet görüşü iptidaidir.
Muharrir Bundan başka kusurlar dan da bahsediyor. Bu kitaptan komünist propagandasının faydalanabileceği hatıra gelebilirse de, muharrir, başlangıçta, Amerikalıla-rıp her şeye rağmen meziyetleri de olduğunu kaydetmiş. Hattâ, kimbi-lir, diyor, belki de bu kusurların çoğu onları sevmemize sebep oluyor. Bundan başka somurtkan dostlara karşı gösterdikleri sabır kâfi bir meziyet değil midir?
[D D T BOMBASJ
bir bomba normal büyüle lükte ' bir odayı 150 defa temizicr^
Umumî Bayii: İ. Bayman: Anafartalar No. 83 Ankara Eczahanelerıle ve büyük bakkallarda arayınız. (2231)
Ücretli Sanatkâr alınacak
Muhabere Okulu K. lığından Mamak - Ankara (245)
2 — Sivil Şoför
1 — Modelci Marangoz
1 — Torna Tesviyeci
1 — Nakkaş Boyacı.
200 Liraya Kadar 240 - -
260 - -
120
1 — İsteklilerden aranacak vasıflar:
a) Türk uygarlığında bulunmak;
b) Askerliğini yapmış olmak
c) Sabıkası olmamak
d) Orta ve meslek okulu mezunlan tercih edilir.
2 — İsteklilerin müracaatları sırasında yararında bulundurmalar gereken belgeler:
n) Dilekçe
b) Taahhüd senedi (Noterden Qç için, sureti okul 1 S- der verilir.
c) Doğruluk kâğıdı (Mahalle muhtanndani
d) Sağlık kâğıdı (Okul tabibi! ğinden)
e) Dört adet fotoğraf
f) Nüfus kâğıdı sureti okulda tasdik ettirilebilir.
g) Künye fişi (Okulda verihr)
3 — Şoförlere, motörlü araçları tamir ve ikinci kademenin bakı num yapabilecek kabiliyette olacaktır.
Şoförlere ayrıca senede bir kat elbise, kabut ve bir çift fotin veri
lir.
4 — İsteklilere okulca yaptırılacak sınava göre ücret takdir edi
lir.
İsteklilerin 17/Haziran/1950 gününe kadar Muhabere Okulu 1. S ye müracaatları ve fazla bilgi isteyeceklerin 13550 ve 13552 den sorul ması ilân olunur. (3777) (436)
Sayfa:4
ZAFER
14 - 8 -1950
itUıa «ımTMOcrfl
DANÎŞMAN-H—*—
Garibi şu ki Türkler, ölülerini asla surların dibinde bırakmıyorlar
— Bunu bana izah ediniz Ami-
— Haşmetpenah emrederler... Fakat burada değil.
— O halde içeriye girelim.
Franzes atıldı:
__Ben de bulunmak isterim.
Grandük ona sert ve haşin bir halde baktı. İmparator Franzesin göğsünden iterek:
— Sen burada kal Franzes..
Diyerek içeriye girdi. Grandük de girdikten sonra kapıyı kapadı.
— Simdi söyle Amiral bakalım, bu sözün mânası nedir?
— Çok açık Haşmetpenah.. Çün kü Franzesin kızı Tamar, Türk Sultanına âşıktır.
İmparator irkildi:
— Bunu nereden biliyorsunuz?
— Öğrendim Haşmetlû..
____ Ya Sultan... Onun bu aşk-dan haberi var mı?
— Zannederim.
— Müthiş bir şey.. Hakikat olduğuna emin misin?
— Dinim kadar..
— Çok garip bir şey- Bunu bilmiyordum.
— Ben de yeni öğrendim. Şimdi bu hususu tahkik ile meşgulüm. Korkarım ki asîl Tamar, Bi-jmns hakkında Sultana gizli ma-
İmparator vaziyeti görerek müdahale etti:
(Şimdi bu bahsi bırakalım. Bi-zansın müdafaası ile meşgul olalım.) 1
(Bir türlü bu münakaşanızın
mânâsım anlamıyorum. Şimdi a-sıl mesele yıkılan surların tamiridir. Eğer Haşmetpenah arzu bu-
yururlarsa bu işi ben uhdeme alı-
rım.)
İmparator geniş bir nefes aldı. Nerede ise Jüstinyani’nin boynunu kucaklayacaktı. Elini omuzu, na koyarak:
(Size güveniyorum muhterem kumandan, dedi. Allahın size yar dımcı olmasını dilerim..)
(Bence mademki Türklerin top larına hücum hareketleriyle mâni olmağa imkân yoktur. O halde Türk güllelerinin tesirini azaltmalıyız.)
İçtimaî Bahisler
Turkiyede tımarhaneler ve delilerin vaziyeti
Bellamy Cinayeti]'
zatm’In roılı nntu»ı
Yazceı FtancM Noy» Hart gntnaı 4. Yanaoaiu
— a —
lûmat vermesin.
İmparator büsbütün asabileşti:
— Bu, asla olamaz, mümkün değildir Amiral..
— Bu dünyada her şey mümkündür Haşmetpenah.. Hele BizanslIlar için..
Kostantin bu acı ihtar karşısında ezildi. O da BizanslIların vatanperverlik hususunda ne kadaı lâübali olduklarım biliyordu. Başım önüne eğdi. Bir şey söylemedi. Tekrar kumandanların yanına döndü.
(Bu nasıl olur?)
(Sert bir gülle, sert bir cismi tahrip edebilir. Fakat yumuşak bir cisim üzerinde tesir etmez. Gömülür kalır.)
Dinleyenler hayret etmekte idiler. Jüstinyani ne demek istiyordu?. Fakat o devam etti:
(Yıkılan enkazın üzerine büyük kirişler gerdireceğim. Sonra bunların araşma içi yün dolu çu vallar koyacağım. Top mermisi bir daha buraya isabet ederse an-cak bu yün çuvalları arasına gömülecek.) (1).
Ses yok.. Acaba bu tedbir bir fayda temin edecek mi idi?. Bükere tecrübe edilmedikçe kimse buna itiraz .edemedi.
Franzes yerinde duramıyor, a-sabiyetinden ne yapacağını bilemiyordu.
Grandük sözüne devam etti:
— Benim kanaatim budur Haşmetpenah.
İmparator diğer kumandanlara döndü:
— Amiralimizin fikrine ne dersiniz? Acaba Sultana yalvarsak muhasaradan vazgeçer mi?
Buna derhal Franzes cevap verdi:
— Köle olsak bile vazgeçeceği-
ni zannetmem. Şerefimizle kaddes şehrimizi sonuna müdafaa etmeğe taraftarım.
kadar
Oradaki kumandanların hemen
hepsi ayni kanaata iştirak etti. Grandük yalnız kalmıştı. Yine o söze başladı:
(Görüyorum ki hiç kimse buna taraftar değil. Ben yalnız kal-lıyörum. O halde bu müthiş harp
âletinin tahribatına nasıl muka-
Türk ordugâhında hummalı bir faaliyet var.
Kalikarya (Eğrikapı) önünden hareket eden büyük bir kalaba lık, nâralar, defler, dünbeleklerl» yeri yerinden oynatarak Sen Ro men (Topkapı) kapısına doğru ilerliyorlardı.
Elli çift öküz, boyunlarını ileri, ye uzatarak ve tırnaklarını toprağa gömerek bir şey çekiyor.
Bu çekilen şey, Macar Urben’in yaptığı o meşhur ve muazzam toptu. Sultan Mehmet, mermilerin, nisbeien zayıf olan Sen Romen kapısını daha çabuk tahrip edebileceğini hesaplamıştı (2).
Bundan evvelki topun sademe-si ile sersemlemiş olan İmpara tor ve arkadaşları, bulunduklar yerden bu garip kalabalığı seyre diyorlardı. Bizzat topun başında Sultan Mehmet de görünmekte idi.
★ (Devamı var)
(1) Kritovolos.
(2) Kalkondil de Leon - Say fa : 315.
vemet edeceğimizi düşünelim..)
İmparator genişçe bir nefes aldı:
(Hakkınız var. En acele işimiz budur... Eğer bir kaç gün bu müı hiç toplar surun ayni noktasını döğerse, sel gibi akacak olan Türklerin önüne geçmek mümkün olmıyacaktır.)
Jan Jüstinyani cevap verdi:
(Asla buna müsaade etmemeliyiz. Belki gündüzleri, sûrun yıkı lan yerlerini tamire fırsat bulamayız. Çünkü yeniçeri denilen bu acaib ve ölümden korkmaz macera perestleri kale duvarlarına karşı delice saldırıyorlar. Yüz tanesi öldürülse, bin tanesi onların cesetlerini çiğniyerek geliyor. Garibi şu ki Türkler, ölülerini asla surların dibinde bırakmıyorlar. Bunun sebebini bir türlü anlayamıyorum. Sûr önünde yatan bir cesedi sürükleyip götürmek için beş kişi daha feda ediyorlar. Çok garip ve anlaşılmaz bir millet..)
Franzes mırıldandı:
Ayaş içmece Kaplıcaları
Radyolu konforlu otobüsler ile gidiş - dönüş seferlerine başlanmıştır.
İtfaiye meydanı Karyağdı Türbesi yanında Beypazar otobüsleri yazıhanesi Telefon 134». (NN)
ıl|) u mevzuu üçüncü defa yaz-■(C mak mecburiyetinde kalıyo-rum. Çünkü bizde hiç kimsenin farkında olmadığı, ve bazı alâkadarların farkında oldukları halde meseleyi örtbas ettikleri bir mevzu varsa o da budur. Bir deli, yalnız bir hasta, bir akıl hastası değildir. Bir deli İçtimaî bir felâket nümunesi ve İktisadî bir kemiyettir. Bir ailede bu delilik hâdisesi başgösterdi mi ailenin değil bütün mahallenin sükûnu bozulur. Çünkü, o hem bir hayat tehlikesi, hem de bir yaşayış güçlüğü arzeden bir mahlût olmuştur. Fransızcada de liye abenâ denir. Bu da Lâtince abenus, yabancı kelimesinden müş-takdır.
Bir kelimede «deli» tabiî insanlar için bir ecnebidir demektir. İnsan cemiyeti terakki ettikçe ve bilhassa demokrasi hükümet şekillerim ele aldıkça, delilerin hali de, onunla birlikte terakki ve tekâmül etmiştir. Bunların başında büyük Fransız ihtilâlinde delilerin zincirlerini kırdırmaya muvaffak olan Pinel’in hareketi gelir.
Pinel Convention, hükümetine bir istida vererek tımarhanelerdeki delilere hayvanatı vahşiye muamelesi yapıldığını şikâyet etmişti. Convention hükümetin en nâfiz âzalarından meflûç Conthon, Pinel’e gönderdiği bir mektupta «Vatandaş Conthon, yarın gelip senin delilerini göreceğim. Fakat eğer timarha-nede inkılâbın düşmanlarını sakla-yorsan vay haline» diyordu. Geldi, vaziyeti gördü ve zincirler kırıldı.
Bizde ise, 19 uncu asrın sonunda timarhanenin başhekimi bir İtalyan bu şerefe nail oldu! Halbuki Türkler delilerin tedavisini garplılara öğretmişlerdi. Garpta tababeti ruhiye Fransadan başlıyarak tekâmül etti. Pinel ile beraber Esqurol da yetişti. Bu zat ilk defa, akıl hastalıklarının tedrisini sistematik bir surette kurdu. Fakat, tabiati itibariyle pek kıskanç, çok geçimsiz o-lan Esqurol tedrisat ile çok talebe yetiştirdi. Talebeleri arasında Ferrus ismmde bir mütehassıs da vardı. Bu zat timarhaneler meselesinin bir peygamberi oldu. Çünkü inkılâp ve Napolyondan sonra gelen hükümete bugün bile cari olan 30 Haziran 1838 kanununu kabul ettirdi.
Fransa’da ve bütün dünyada Ferrus kanunu diye anılan büyük eser meydana geldi. Bu kanunun 41 maddeden ibaret olup bir deliye, gerek cemiyette ve gerekse tımarhanede yapılacak bilûmum muameleleri tesbit eder ve aksine hareket edenleri cezalandırır.
Kanun, bir insanın delirdiği vakit nasıl tımarhaneye konulacağım, nasıl bir vesika verileceğini, girdiği gün ve dakikada kaydedilecek hususatı; kendisini getirenlerin adresini, tesbit ettiği gibi, delinin tımarhane içinde kaç günde bir muayene olunacağı ve bunun kaydedileceğini de ayrıca madde madde bildirir. Bu kanuna göre bütün dünyanın bugün kabul ettiği gibi, bir doktor veya bir mütehassıs kendi verdiği bir raporla deliyi kendi servisine yatıramaz! Bir deli timarlıaneye girince de derhal, en yüksek İdarî makama, ve müddei-
Yazan: —c—
Dr. Izzeddin Şadan I (Akliye ve asabiye mütehassısı) I
umumîliğe derhal malûmat verilir, ve kendisine o günlük bir «Var-ı bimarhane» raporu verilir. 15 gün sonra ise «qunzaine» denilen kati veya geçici bir teşhis raporu verilecektir ve bunlar da evvelce olduğu gibi yine ayni idari ve adlî makamlara bildirilecektir. Gaye, (Sequestration arbitraire) (indî hapis» denilen kontrolsuz içeri tıkma hâdisesine mâni olmaktır.
İngiltere delilerin timarhaneye konulmasında daha titiz davranıyor. Bir delinin tımarhaneye konulabilmesi için (iki)’ doktorun iıri-zasına ihtiyaç vardır, fakat bunlar, hastayı (ayrı ayrı göreceklerdir —tâki sözbirliği etmesinler diye—) ve rapor da ancak 15 gün muteberdir (Ferrus kanununun müddetini muhafaza etmek için olacak).
Birleşik Amerikanın bazı hükümetleri bir vatandaşın hürriyetini selb ve timarhaneye koymak için tabiplerin salâhiyeti olmadığı kanaatinde olduklarından, deliyi, mahkemeye ihzar ve mütehassısın mütalâasını aldıktan sonra «vaza bimarhane» edilmesine karar veriyorlar.
Bütün bunları yazmaktan maksadım, (deli) ıstılahı altında ifade . ettiğimiz garip garip şahsiyet tezahürünün İçtimaî ve İlmî, ehemmiyetine verilen kıymeti ve ona karşı alman tedbirlerdeki titizliği göstermektir. Gerek akliye ve asabiye mütehassısı olarak çalıştığım yerlerde ve gerekse bilhassa raporlarla I meşgul olduğum idari işlerde Tür-kiyede delilerin hali pürmelâline daima dikkat etmiş ve —bu vaziye- | ti biraz ıslah etmek için— Ferrus Kanununu tercüme etmiştim. Keyfiyeti evvelâ, milletvekillerinden bir gazete sahibi dostuma açmıştım. O da mevzuu pek cazip bulduğunu bildirmiş, fakat o sıralarda seçim olduğunu ileri sürerek şimdi bu mevzu ile uğraşamıyacağını belirtmişti. Biraz sonra adlî tıp işleriyle yakından alâkadar doktor bir mil-
letvekiline meseleyi söyledim. Kanunun tercümesini de verdim...
Tabiî, iş vermekle kaldı. Halbuki bu mevzu Türk tababetini en ciddî surette alâkalandıracak ve bilhassa (Akıl hıfzıssıhhası) cemiyetini ve hattâ, (İnsan Haklarını Koruma) mücadelesinde bulunanları ilgilendirecek bir mevzudur.
Türk Ceza Kanununun 560, 561, 562 inci maddeleri gayet vâkıfane yazılmıştır. Delilerin tedavisini âmirdir. Fakat benim mevzuum bu değil, bilâkis delilere timarhanede, ve cemiyette gösterilmesi lâzımge len muameleyi tesbittir. Zira, en basit bir raporla, bir vatandaşı timarhaneye sevkederek içeri kapatmak, hem vicdanî hem de içtimai noktai nazardan pek tehlikelidir. Çünkü insanların tabiati malûm delilik mevzuu hakkındaki malûmatımızın henüz pek kısır olduğu düşünülür ve diğer taraftan (Tababeti Akliye ihtisası) denilen şubenin seyyaliyeti ve bizde pek iptidaî bir halde bulunması gözönüne alınacak olursa, deli diye timarhaneye koyduğumuz vatandaşların vaziyetini daha etraflı bir surette tesbit etmenin elzem olduğu meydana çıkar. Bir çok memleketlerde, dedikodular ve bilhassa siyasî mücadelelerin şiddetli olduğu zamanlarda garip rivayetler dolaşır durur. Bunları önlemek ve hem cemiyeti deliden korumak, hem de deliyi cemiyete karşı himaye eylemek üzere, ve kısmen deli olmıyanları deli, ve deli olanları da akıllı gibi göstermek istiyen bazı menfaat hâdiselerini de bertaraf etmek üzere bir Ferrus kanununa şiddetle ihtiyat vardır. Ben bu kanunun bizim tarafımızdan yapılmasına taraftar değilim. Doğrudan doğruya alınmasını daha iyi buluyorum. Yalnız İn-gilterede câri olan Lunacy act (Cemiyet Kanununun) bazı hususiyetlerini de kabul etmek şartiyle.
Böyle bir kanun yalnız zavallı akıl hastalarının mürakabesini te-
min etmiyecek, Fransız Kanununun 1912 deki zeylinden de anlaşılacağı üzere akıl hastalıkları ihti-
sasının terakkisine ve inkişafına sebep olacaktır. Çünkü bir cemiyetin kendi delisine gösterdiği muamele onun terakki derecesini ölçer.
İnşaat Yaptıranlara
Türkiye Emlâk Kredi Bankasından
Ankara’da, Dışkapı’da, Etlik yolu üzerindeki depolarımızda mevcut kereste, inşaat, sıhhî ve elektrik tesisatı ve sair malzeme, anbarlan-mızın tasfiyesi dolayısiyle inşaat yaptıranlara uzun vade ve kredi ile satılmaktadır.
Arzu eden inşaat sahiplerinin m alzemeyi görmek üzere mezkûr an-barlara ve şerait hakkında izahat almak için Bankamız Ankara Şubesine müracaatları rica olunur. (3891)
Eczacı kalfası alınacak
Askerî Tıp Akademisi Md. Ankara (265)
Akademinin Eczahanesinde çalışmak üzere bir eczacı kalfası alınacaktır. İsteklilerin 20/Haziran/950 gününe kadar Gülhane Personel Şubesine müracaatları ilân olunur. (3876)
(Ben de ayni fikirdeyim. Anlaşılması güç bir millet- Ölüm onlar için sanki misafirliğe gider gibi bir şey..)
Grandük söze karıştı:
(Çünkü onların inandıkları bil Allah var.)
Franzes sinirlendi:
(Bizim yok mu?)
(Var Franzes.. Fakat onların evliyaları, şeyhleri de var.. Allah ve hükümdarları yolunda ölenlert cennet vaid ediyorlar. Ve Türkler bu vaide bütün kalbleriyle inanıyorlar.)
Franzes başım önüne eğdi. Derin bir sükût oldu. Herkes içinden geçenleri muhakeme ediyordu.
Jan Jüstinyani sükûtu bozdu:
(Bu söyledikleriniz belki doğrudur. Fakat bizim de onlara karşı BizanslIların mâneviyatmı kuv vetlendirmeniz gerekir.)
(Çok geç kaldık.)
Franzes:
(Hiç de geç kalmadık. Ben, bir kere daha Roma kilisesi ile birleşmenin taraftarıyım. Tek bir inanış etrafında toplanırsak halk da neye inanacağım bilir.)
Grandük Notaras sapsarı kesilerek haykırdı:
(Yine ayni bahis Franzes.. Bizans asla Papanın kölesi olamaz. Romanın hâkimiyetine giremez..)
Birdenbire hava elektriklenmişti. İki kilisenin birleşmesi mevzuu orada bulunanları çileden çıkeurmıştı.
— Eh öyleyse: Puatiye’ye kadar birlikte gideceğiz. Yolculuk pek hoş geçecek, dedi.
Papas buna çoktan sevinmişti. Şimdi, onun öğrenmek istediği en miihim bir mesele vardı. Dolambaçlı bir şekilde zemini yokladı:
— Simanızdan anlaşıldığına göre, en iyi hanlardan birine ineceğinizi zannediyorum...
Onun maksada girdiğini anlayan Boröver, ciddî bir tavırla:
— Evet, iyi keşfettiniz... Bu benim için en esaslı meseledir. Boğazıma ve rahatıma düşkünüm dür; bakılmağa da muhtacım, çün kü yaralıyım... Kesem dolu olduğu için masrafı düşünmem...
Papas, memnun bir tavırla:
— O halde, sizi takip etmeme imkân yok... Çünkü sizin keseniz dolu, benimki ise maatteessüf değildir... dedi.
Ve çevirdiği manevranın neticesini bekledi.
Boröver, papası üzüntüde bırakmak istemiyerek:
— Sebep bu mu?., dedi. Çok şükür, ben zenginimi... Eğer müsaade ederseniz, muhterem peder, beni refakatinize kabul etmek lûtfunda bulunduğunuz müddetçe yol masrafınızı ben çekerim.
♦ctImîh «AĞIP ItlFK’
şede papas, bir şarkı mırıldanma-Daha esaslı aradı; ara sıra, itiraz mahiyetinde hafif hafif ho-
Bu sözlere keşiş son derece sevinmişti. Artık maksadına nail ol muştu. Sevincini saklamağı düşün meksizin, safdilâne bir eda ile:
— Bana yardım etmek için Allah sizi karşıma çıkardı. Cenabı Hak da her işinizde size yardım etsin benim mert ve cömert asilzadem... diye bağırdı.
Dindarane bir huşû ile istavroz çıkaran Boröver:
— Âmin! dedi.
Bunlar, akşamın saat sekizine doğru Burg - lâ - Ren’e vasıl oldular. Vakit, şöyle böyle geç-
Yazanı MİSELZEVAKO
— 51
mişti.
Oynadığı rol gereğince, Boröver, kasabanın en iyi hanını sordu, öğrendi, güzel iki oda ayırttı. Sonra, papasın odasında hazırlanacak akşam yemeği listesinin tanzimini ve şarapları seçmeyi bir cemile olmak üzere keşişe havale etti.
Papas, bu vazifeyi, yemek işine ne kadar büyük bir ehemmiyet verdiğini gösteren bir dikkat ve itina ile başarmıştı. Bunu yaparken de, hesabı ödeyecek adamın kesesini biraz olsun korumağı akima bile getirmemişti.
Nihayet, sofra kuruldu; çerezler, kabaca ve fakat gayet temiz ve lavanta kokulu ketenden bir örtünün üstüne sıralandı.
Maksadımız, burada, bir papas tarafından ısmarlanan yemeklerin ne olduğunu söylemek değildir. Yalmz şunu söyliyelim ki, Bura-kan gibi obur bir adama karşı koyan ve sofra başında onu elindeki kadehiyle mağlûp eden Boröver, papasın, halinden hiç umulmıyan bir şekilde midesine indirdiği yemek ve içki miktarı karşısında apışıp kalmıştı.
Maahaza, her şey, aşağı yukarı, umduğu bir tarzda cereyan etmişti: Altıncı şişe boşalınca, misafiri ona kalbini açmış, keşişlik sırlarını ağzından çıkarı vermişti: Bunlar çetin şeylerdi. Yedinci §i-
ğa başladı. Bu şarkı o derece açık saçık idi ki, oldukça çapkın olan Boröver’in yüzü, hicabından kızar mıştı. Sekizinci şişede, büyük mer hamet buhranı başladı: Papas, o-na artık sen diye hitap ediyor, sarılıyor ve cennetteki bütün aziz ler adına yeminler ederek kendisini terketmek istemediğini söylüyordu.
Fakat, işin garibi şu ki, gittikçe artan sarhoşluğuna rağmen papas, kendisine havale edilen vazi feye dair ağzından bir söz kaçırmıyordu. Ama, muttasıl söyleniyordu. Fakat, Boröver, ustalıkla bu hususta onun ağzını arar aramaz rahip sözün mecrasını değiş-tiriveriyordu. Papas efendinin bir çok kusurları olabilirdi; ama, ser verip sır vermez bir adamdı... Bu da bir meziyet idi.
Onuncu şişede, keşiş, masanın altına yuvarlanmıştı.
Boröver, onun bir müddet orada rahat rahat horlamasını bekledi. Nihayet, papasın ceplerini ara mağa başladı. Fakat, bu zahmeti beyhude oldu; içinde biraz para bulunan bir keseden başka bir şey ele geçiremedi; aradığım bulamadı.
Şimdi, hakikî bir endişe içinde:
— Hay kör olası şeytan! Şifahî bir talimat hiç aklıma gelmemişti. Ne ise, hele bir daha arayalım bakalım... diye söylendi.
murdanmasına aldırmıyarak onun elbisesini çıkardı, adamakıllı soydu. Nihayet, sabrının mükâfatım gördü. Papasın gömleği altında çıplak vücuduna sarmış olduğu bir kemer gördü. Bunun içinde bir kaç altın ve Burbon armasiy-le mühürlenmiş bir mektup buldu.
Bu mektubu alarak sevinçle:
«Zaten anlamıştım ben... Herif, ser verir sır vermez bir tilki... Böyle olmasa, hiç kendisine bu derece mühim bir vazife verilir miydi?» diye mırıldandı.
Hemen kendi odasına gitti, kapıyı kapadı, lâmbasını yaktı. Çün kü, çoktan gece olmuştu.
Mektubu ve lâmbayı masanın üstüne koydu. Daha evvel hancıdan istediği bir hokka ile kalemi de koydu. Sonra, masanın önüne oturdu.
Hançerinin ucunu lâmbanın alevinde ısıttı. Üzerine damga basıl-
mış kırmızı mühür mumunu ustalıkla ve kolayca söktü.
Mektup açıldı ve başından sonuna kadar dikkatle okudu. Zaten kısaca idi. Sen - Jermen Kardinali Şarl dö Burbon tarafından imzalanmış Vandom Dukası ve Navar Kralı Antuvan dö Burbon’a yazılmıştı.
Düşünceye kalan Boröver, mek tubu hulâsa ederek:
•Mahirane bir tuzak, cevaba göre teklifler açıklanacak. Bunun la beraber, bu cevabın müsait olacağı ümit ediliyor; zira, hemen şimdiden itibaren, Kardinal, kar deşine gizlice Blua’ya veya Or-lean’e gelmesini tavsiye ediyor,, diye mırıldandı.
★ (Devamı var)
Yüzlerce,‘hattâ binlerce kürek ı euıyuıu.... ---------
dıırrnada^^eflhd dövüyor., jüzjer-1 kip ediyorum. Baetil'e girerce, iş ,] Ahmet Paşaya döndü: I
(Sen. Hersek oâlu.. Bankamdan
Katerin, üiyoreuua . müsfikane bir tavırla:
Bir adam ortadan kaybolmuş, ne-
— Hayır, Mösyö. Her zamanki gibi herkes şundan bundan konuşuyordu. Her ciddî ve rabıtalı hiz metçl gibi yemek odasında mümkün olduğu kadar az kalmağa gayret ediyordum. Yalnız yemek ve tabak verdikten sonra çekiliyordum.
Ciddî ve rabıtalı hizmetçi kendisini sorguya çeken adama tatlı fakat yüksekten bakan bir tavırla baktı.
— Yemekten sonra hiç bir fevkalâdelik gözünüze çarpmadı mı?
— Hayır, katiyyen.
— Gece lâmbaları söndürdüğünüz zaman kimseyi görmediniz mi?
— Evet, Bayan Daniel İves’i gördüm. Gelininin eve dönüp dön mediğini sordu. Ben de hayır diye cevap verdim.
— Başka kimseyi görmediniz mi?
— Diğer hizmetçileri gördüm. Saat onu çeyrek geçerek yatmağa çekildim.
— Derhal uyudunuz mu?
— Evet, Mösyö.
— Ertesi sabah kahvaltıda her şey her zamanki gibi yolunda mıydı?
— Her zamanki gibi yolundaydı.
— Saat kaçta kahvaltı edildi?
— Dokuzda; her Pazar sabahı gibi. Yalnız Bayan Patrick İves dokıız buçukta kahvaltı etti. Çünkü sabahleyin erkenden kiliseye gider.
— Bunda da bir fevkalâdelik yok muydu?
— Hayır, hayır, katiyyen. Her pazar sabahı kiliseye gitmek âdetidir.
— Kahvaltıdan sonra gayri tabiî bir şey olmadı mı?
— Siz gayri tabiî der misiniz bilmem.. Ama, bence gayri tabiî bir şey oldu.
— Bu gayri hâbiî hâdiseyi lütfen anlatır mısınız?
Bu talebi yerine getirmezden evvel Matmazel Cordıer krem rengi eldivenlerini uzun uzun tetkik etti.
— Bay İves’le validesi kahval-
tılarını bitirdikten sonra, saat dokuz buçuktan bir kaç dakika evvel Bay İves kütüphaneye gitti,_________________,____________________
ben de arkasından gittim, ve bir ' bir zafer edasiyle, heyecan içinde akşam evvel kitabın içine koydu- ” " ’......
ğum notu alıp almadığını sordum.
Kendisi cevaben...
— İtiraz ediyorum. . Bay ives ne söylerse söylesin, bizi alâkadar
O zamana kadar yerinde ıstırap içinde kıvranan Lambert’in ortaya attığı bu velvele üzerine savcı kendisine şefkatle baktı ve şahide doğru elini kaldırdı.
— Bay İves’in sözlerini bir tarafa bırakalım, siz kendi söylediklerinizi anlatın, lütfen.
— Ben kendisine cevaben, siz almadınızsa, o halde mutlaka Bayan İves almıştır, çünkü ben no-tukitabm arasına koyarken holden beni gördü, dedim.
Vaziyete birdenbire vuzuh veren bu cevaptan sonra, sanki herkes tarafından iyice anlaşılması için bekliyormuş gibi savcı uzun bir müddet sükût etti.
— Bay İves’le aranızda geçen bu muhavereden sonra mı artık o evde kalmamağı münasip gördünüz?
— Evet, biraz sonra bu suretle hareket etmeğe karar verdim.
— O halde sizi bu suretle karar vermeğe sevkeden bir şey mi vâki oldu?
Matmazel Cordier’nin lâl renkli dudakları açıldı, kapandı, tekrar açıldı:
— Evet
— Lütfen bize de anlatır mı-
— Saat on bir buçukta Bayan Bellamy’nin öldürüldüğünü işittim.
Siyah gözlerini, uzun zaman kendisine hizmet etmiş olduğu hanımına doğru yavaşça kaydı. Hanımı ise, dimdik sandalyenin üzerinde hiç de rahat olmıyan bir vaziyetle oturuyor, ellerini kavuşturmuş, birbiri üzerine attığı ayaklarına bakarak ayakkabılarının burunlarını tetkik ediyordu. Hizmetçinin siyah gözleri hanımının etekliğinin ucundan, azimkar cehresine kadar yükseldi, sonra ağır ağır tekrar savcıya doğru teveccüh etti.
— Bunu duyar duymaz, vaziyet ten memnun olmadım ve derhal oradan ayrılmağa karar verdim.
— Evet.
Savcı ellerini ceplerinin dibine kadar soktu, sonra inkâr edilmez titreyen Lambert’e döndü. şf
* (Devamı var) '*-4 ---------------------------------|
R A D Y O ■ BU LM A C A
ANKARA RADYOSU
ÇARŞAMBA — 14/6/1950
7.30 M. S. Ayarı.
'.31 Müzik: Harry Horlick Orkestrası Çalıyor (Pl.)
7.45 Haberler.
1.00 Müzik: Hafif Parçalar (Pl.)
1.25 Günün Programı ve Hava Raporu.
Î.30 Müzik: Mozart - Sol Minör Senfoni (Pl.)
1.00 Kapama.
1.28 Açılış ve Program.
!.3O Müzik: Şarkılar.
1.00 Haberler.
1.15 Müzik: Uvertürler (Pl.)
1.30 ö&le Gazetesi.
İ.45 Müzik: Plano İle Caz Parçaları (Pl.)
1.00 Aksam Programı, Hava Raporu
r.58 Acılıa ve Program.
1.00 M. S. Ayarı.
1.00 Müzik: Şarkılar.
1.30 Konuşma: Çiftçilerle Basbaga.
j.45 Müzik: Caz Orkestralarından: Xavler Cugat (Pl.)
19.00 M. S. Ayarı ve Haberler.
7.:
7.;
Ablama 5 — Tersi: Sonuna (T) gelirse .askerler anlamına gelir, dört tarafı suyla kaplı, anne 6 — Sız-maz anlamına gelir, havalan, tersi: Dumanın yaptıRı, kırmızı 7 — Çigt, üst 8 — Tersi: Millet, Do&uda bir nehir 9 — Ümit, yağlı odun parçası 10 — Başkan, fasıla, tersi: Futbolda bir deyim 11 — Gelecek zaman, gövde, bağırsaklar.

19.15 Geçmişte Bugün.
19.20 Müzik: Mozart 2. Plano Konçertosu Mi Bemol Majör (Pl.)
19.45 Konuşma: (Maliye Bakanlı&ı A-dına) «Gelir vergisi».
20.00 Müzik: Şarkılar.
20.15 Radyo Gazetesi.
20.30 Serbest Saat.
20.35 Müzik: Tarihi Türk Müziği.
21.15 Konuşma.
21.30 Müzik: Dans Müzl&l (Pl.)
22.00 Konuşma.
22.15 Müzik: Film Yıldızları Söylüyor (Pl.)
22.30 Müzik: Klâsik Saz Eserleri.
22.45 M. S. Ayarı ve Haberler.
23.00 Program ve Kapanıg.
İSTANBUL RADYOSU
ÇARŞAMBA — 14/6/1950
12.57 Acılıa ve Programlar.
13.00 Haberler.
13.15 Orkestra eserleri (Pl.)
13.45 Şarkı ve Türküler.
14.20 Serbest Saat.
14.30 Şarkı ve Türküler (Pl.)
14.50 Xavler Cugat Orkestrasından Dans Müziği (Pl.)
15.00 Programlar ve Kapanış.
17.57 Acil 13 ve Programlar.
18.00 Dans Müziği (Pl.)
18.20 Serbest Saat.
18.30 Türküler Geçidi.
19.00 Haberler.
19.15 İstanbul Haberleri.
19.20 İstanbul Konservatuvarı Türk Musikisi İcra Heyeti Konseri. İdare eden: Eyyûbt Ali Rıza Şcngel.
"HİCAZ FASLI" 1 — Peşrev (Tambur! Osman Bey) 2 — Düşmesin miskin gönülleri (Zaharya)
1 — Gök günegl (Arapça terkip) 2 — Düğünce, umma 3 — Eritme, az uzak 4 — Kadınlar, akıllar 5 — Rütbece yükseklik, iki doğTu kesiştikleri zaman meydana getirdikleri gey, lskâmbllde bir kâğıt 6 — Bir hitap, atların yetigtirildiSl yer 7 — Ced, bir nevi sopa, beyaz 8 — Bir içki, haftalara verilir 9 — Tersi: A-ramak, bayramdan bir evvelki gün 10 — Beldelere, dinlenme 11 — Engebeli meydan (iki kelime).
Dünkü Bulmacamızın BalU:
Soldan Şada ve Yukarıdan Aşağı'
1 — Kesafet, san 3 — Eza, akide 3 — Sag. niza, ey 4 — Tamirat 5 — Fena, ayalar 6 — İma, eyo 7 — Taziye, Etem 8 — Karayel 9 — Si. alet, iki 10 — Adeta, kay 11 — Ne. Remziye. mKk,,üeKae k
• 3 — Düşse zülfünden ırak (Cerrahpaşa Müezzini Halil Ef.) 4 — Güller kızarır germlle (İbrahim Ağa) 5 — Taksim 6 — Nideylm salını çemen (Hacı Sadullah Aga) 7 — Saz semaisi (Neyzen Yusuf Paga).
, 20.00 Radyo Salon Orkestrası Konseri.
j 20.30 Sololar (Pl.)
I 21.00 Şarkı ve Türküler.
; 21.80 Snfo - Radyofonik Temsil.
j Türkçesl: Ekrem Rogit Rey Oy-
nayanlar: Aliye Rona, Halide Plg-l kin, İhsan Balkır, Jeyan Ayral,
İ 22.45
23.00
23.30
Rauf Ulukut, Settar Körmükcü. Hafif Müzik (Pl.) Haberler.
Dans Müziftl (Pl.)
Programlar ve Kapanı».
14-6-1950
ZAFER
Sayfa: 5
Büyük Kumaş fiatiannda son derece ucuzluk Emprime Vistra Valencia Ganili ORTAÇ'ta
Danpink ORTAÇ’ta 350 kr. 195 kr. 340 kr. ~ SZ Emprime çamaşırlık Keten emprime Jorjet emprime Anversaten Total Mimoza emprime 350 kr. 290 kr. 260 kr. 650 kr. 375 kr. 875 kr.
18 Renk hakiki İrlanda keteni 900 kr.
Panama erkek şapkaları 12,75 ve 17,00 Lira
ALİ RIZA 1ÜZEV1EN
Bu meslekte çok tecrübe görmüş, hazakatiyle tanınmış. Ankaranır. (Birinci sınıf) fennî sünnetçisidir.
Adres: Ulus Meydanı Zincirlicamii karşısı Zafer So. No: «8.. Kat: 1 Tabelâya dikkat. Tel: 14718. — D.P.: 246.
(2301)
Çamaşırlarınızı SARARMAKTAN koruyunuz; Onların BEMBEYAZ olmasını
İslerseniz, son çamaşır suyunda :
“öküz Baş”
Çlvltini mutlaka kullanınız.
Muammer Karaca Opereti
SON HAFTA
Osman Bikes
Operet 3 Perde
Muvaffakiyetle devam ediyor
Bu akşam 21,31 da
Akköprü yolu Tenis kortu yanında biletler Erler tuhafiye mağazasında satılmaktadır.
2 cı grup 250 ev inşa ettirilecek
Eskişehir Valiliğinden
1 — Seylâpdan yıkılan, ikinci grup 250 adet (125 bilokdan ibaret) halk meskenleri inşaatı kapalı zarfusulile eksdtmeye konmuştur.
2 — Bu işin keşif bedeli (555000) lira olup bir kısım malzeme idare tarafından verilecektir.
3 — Eksiltme 19/6/950 tarihine rastlıyan Pazartesi günü saat 16 da Eskişehir Seylâp İnşaat Amirliği binasında toplanacak komisyonda yapılacaktır.
4 — İşin geçici teminatı (259 50) linadır.
5 —Eksiltmeye iştirak edecekler bu işe benzer bir defada (300) bin liralık inşaat taahhüt edip, ikm al ettiğine dair ves.kalarını eksiltmeden bir gün evvel inşaat amirliğine tevdi ederek yeterlik vesikası alacaklardır
5 — Teklif mektupları eksiltme günü saat 15 e kadar komisyona verilmiş olması lâzımdır. Bu saattan sonra verilecek teklifler alınamaz, Telgrafla teklif kabul edilemez, posta gecikmesi sebebi de kabul edilemez.
7 — Bu işe ait proje, keşif, şartname vesair evrak inşaat âmlrli-ğinde görülebilir.
a k i k î
Vejetalin (Koko) yağı gelmiştir
Toptan satış yeri:
ANKARA PAZARI Bakkaliyesi Yeni nal. Tel: 12264—15747
(2318)

Ucuz — Ekonom Ik — Dayanıklı
CITROEN
Otomobillerinin Mayısta yüklenenleri gelmiş ve sahiplerine teslim edilmeğe başlanmıştır. Haziran yüklemesi
Citroen’ler için sipariş kabul olunuyor Binek otomobili C troen 11: 5500 Türk lirası
Kamyon T—23: Küçük 6000 (mevcuttur.) Kamyon T—45: Büyük 8000 (mevcuttur.)
ISTAŞT. A. O. Kocatepe Adakale sokak No. 70 —Tel: 21653 (2311)
ÜSTÜN KALİTE + ASGARÎ FİYAT =
MADİK
Hazır - Ismarlama Elbise Manto ve tuhafiye
ANAFARTALAR, ALSAN-CAK Sok. 27 (1 inci NOTER KARŞISI) Tel: 16475
,ı — —w—— . ■ .
Başbakanlık Milletlerarası İktlsadf işbirliği Genel Sekreterliğinden İngilizce bilen iki daktiloya üç ay için ihtiyaç vardır. Liyakatine göre ayda net 300 ilâ 400 lira verilecektir. Sümerbank binasında Genel Sekreterliğimize başvurulması.
İLAN
Otobüs İdaresi Yardım Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığından
Dernek Tüzüğünün 18 iııci maddes; gereğince Genel Kurul 16/6/ 1950 tarihine tesadüf eden Cuma günü saat 16 da Trolleybüs garajında olağanüstü toplantıya davet ediyoruz.
Bütün üyelerin belirli gün ve saatte sözü edilen yerde toplantıya iştirakleri rica olunur.
GÜNDEM?
1 — Açılış ve yoklama.
2 — İdare Kurulunun raporu
3 — Tüzükte değişiklik.
4 — Dilekler. (3947)
Kiralık ev
İller Kooperatifinde Anıt Kabire nâzır beş oda tiplerinden bir ev iyi şartlarla kiralıktır.
Müracaat: Telefon: 23775.
Müh m fırsot
kıymetli bir arsa
Acele olarak satılıktır. Ana-fartalar civarı Işıklar caddesinde köşe başı 11 ve 23 metre cepheli 292 metre imar parselli arsa. Metresi 80 liradan satılıktır.
Arzu edenlerin 14033 telefona müracaatları rica olunur.
Satıl k ev
Öncebeci Arka Topraktık No. 32. içindekilere müracaat.
(2286)
Kiralık Daire
Dört oda, bütün konforu haiz, möbleli, yazlık için. Kızılaym en iyi yerinde, Telefon: 22307.
İlân
Ankara Belediyesi Başkanlığından:
1 — Belediye hudutları dahilinde bulunan ve hafta tatili kanunu gereğince Pazar günleri açık bulundurulmasına müsaade edilen lokanta, otel, kahvehane, hamam, tütüncü, sebzeci vesair esnafın elinde mevcut hafta tatili ruhsat teskerelerinin müddeti 31/8/1950 günü akşamı sona ermektedir.
2 — Bu tarihten sonra işbu ruhsatlar hükümsüz kaldığından bu ka-
bil esnafın elinde mevcut hafta tatili ruhsat teskerelerini 1 Haziran 1950 gününden 30 Haziran 1950 akşamına kadar yenileri ile değiştirilmesini, değiştirmiyenler hakkında cezai işlemle birlikte kanuni kovuşturma yapılacağı ilân olunur. (3858)
Sayfa: G
ZAFER
1(- 6 - İS
I
Ezan üzerindeki tahdit kaldırıldı
I Başmakaleden devam



S i
t
I.'
— Halk Partisi zannetti ki, Demokrat Parti iktidara geldikten sonra 3 _ 5 memuru değiştirmekten ve kanunsuz hareket edenlere karşı tedbir almaktan ihzarı acz etmiş tir. Hükümetin böyle bir endişesi, ve böyle bir korkusu mevcut değildir.»
Başbakan, bundan sonra bu mem lekette kökten bir değişiklik mev cut olduğunu anlatmak için hükümetin bazı tedbirler almakta olduğunu, baskı yapan valiler hakkında ilk değişikliği ihtiva eden bir listenin çıktığını, baskıcı valiler
____ğunu söylemiştir sözlerinin bir kısmım
i

i )1 J b
l!
i-
I
I
I
I
ı
)■

★ (Baş tarafı 1 incide) I
Bundan soma söz alan Ankara milletvekili Sadri Maksudî Arsan ezanın Türkçe okunup okunmama-sının Atatürk inkılâbına bağlanmasının doğru olmadığını söylemiş, bunun ebediyyen yaşayacak olan Atatürk inkılâplarının şümullendiı diğini delilleriyle anlatmıştır.
Sadri Maksudiden sonra söz alan Kemâl Özçoban güzel bir konuşma yapmış, ve meselenin ruhunu izah etmiştir.
Bu sırada Basın Mümessilleri, dinleyici locasına girdiklerinden, oturumun gizli olup olmaması hakkında bazı münakaşalar olmuştur. Umumiyetle oturumların gizli olması esası kabul edilmiş fakat ezan meselesi haklındaki konuşmanın alenî olması üzerinde karar alınmıştır.
Bu hususta Balıkesir Milletvekili Sıtkı Yircalı bu meselenin alenî o-) turumda konuşulması hakkında çok güzel bir izah yapmıştır.
Grup umumi heyeti nihayet ezan meselesi halkındaki konuşmaların kâfi olduğu noktasında bir temayül göstermiştir. Başkan aleyhte konuşacaklara söz vermek istemişse de kimse bu hususta söz almamıştır.
Nihayet ezanın istenilen dilde okunması için Ceza Kanununun 526 ncı maddesinde tadilât yapılması ittifakla ve alkışlarla .;abul edilmiştir.
Kanunun Maddesi
Bahis mevzuu edilen Ceza Kanu nunun 526 ncı maddesi, 2 Haziran 1941 de, muaddel bir şekilde kabul olunan maddedir ve Arapça ezana ait olan fıkrası şudur: ı ------------- ----- ,-------- -----
«Şapka iktısası hakkında 671 sa-' at Bakanlığında 20 _ 25 memur yer-yılı kanunla Türk harflerinin ka- lerine iade olunmuş, Devlet Demiı-bul ve tasdikine dair 1353 sayılı ka | yollarında da umumî olarak gadro nunun koyduğu memnuiyet veya uğrayan memurların-yerlerine iade-mecburiyetlere muhalif hareket ' n„
edenler, veya Arapça ezan ve ka met okuyanlar üç aya kadar hafif hapis veya on liradan iki yüz liraya kadar hafif para cezasiyle cezalandırılırlar.»
İşte hükümet en kısa bir zaman zarfında bu maddeyi tadil eden biı kanun teklifini Meclise getirecek, ve bundan sonra camilerde herkes istediği dilde ezan ve kamet okuyabilecektir.
Çankırı milletvekili Kâzım Arar ile Kastamonu milletvekili Muzaffer Müfdo'nun verdikleri takrir üzerine Grup ekseriyeti bu kanunun Ra mazandan evvel getirilmesini ve derhal çıkarılmasını ittifakla ve alkışlarla tasvip etmiştir.
Gündemin bu maddesi bu suretle alenî celsede kabul edildikten sonra Grup içtimaına gizli olarak devam etmiştir. Çünkü ezan meselesinin alenî celsede konuşulması kararlaştığı halde Grup içtimalannın aksine karar verilmedikçe hafî olması kabul olunmuştur.
Baskı yapan idare âmirleri
Gündemin üçüncü maddesi, seçim zamanlarında, baskı yapan ve parti tutan idare âmirleri hakkında hükümetin ne düşündüğü ve bu
için ikinci bir listenin gelmesini! muhtemel olduğı Başbakan _____
şu cümle ile bitirmiştir:
— Baskı yapan kaymakamlar hakkında da tedbir alındığını göreceksiniz!
Başbakan ayrıca «Demokratik inkişafa ve anlayışa intibak edomi-yenlere vazife verecek değiliz» demiştir.
Alınan bütün tedbirler neticesinde demokratik inkişafa intibak edemiyenler, tabiatiyle kanunî müeyyidelerle işten uzaklaştırıla cak, ve yine kanun dairesinde yeni bir devlet zihniyetinin kökleşme si terrtinat alında bulundurulacaktır.
Hükümet bu kararında azimlidir, ve bu kararda azimle yürüyecek-
Başbakan bundan sonra mağduı olan memurlar hakkında da geniş izahat vermiştir-, •
İzahata göre, muhtelif bakanlıklarda sırf particilik gayretiyle mağ dur edilen kimseler yerlerine iade edilmektedir. Daha şimdiden Zira-
Doğu illeri için kışkırtıcı sözler sene de suyunuz ihale olunacaktır. Hele bir Meclisten tahsisat alalım, bütün bu işleri yürütürüz!
Hayçr, Demokrat Parti İktidarı böyle yapmıyor; Doğu İlleri için hususî bir rejim ileri sürmemekle, oraları memleketin hiç bir yerinden farklı görmüyor. İzmire ne kadar ehemmiyet veriyorsa, Balıkesi-ıi ne kadar gözlüyorsa, Bursayı imar için nasıl çalışıyorsa, Van için de, Diyarbakır için de, Siirt için de hulâsa her yer için de ayni şekilde uğraşacak, ayni derecede gayret gösterecektir. İşte işin muhaliflerimizin anlamadıkları, anlıyamadık-ları ince tarafı, dikkate değer tarafı budur.
Halk Partisinin sözcülerine, muharrirlerine şurasını hatırlatalım ki Demokrat Parti Doğu İllerine üvey evlât muamelesi değil, bilâkis hakikî evlât muamelesi yapmakta, ve eskiden yapılan üvey evlât muamelesini böylece takbih etmeğe çalışmaktadır!
Doğu İlleri, Belçikanın Kongosn, Fransanin Madagaskarı gibi vatan dışında bir bölge midir ki, buraları için hususî bir rejim tatbik edilsin?.. Vatanın her hangi bir köşesi. Cumhuriyet nimetlerinden nasıl istifade ediyorsa, Doğu İlleri de bundan sonra onlardan ayni şekilde faydalanacaktır. Bizim bu mevzuda bir tefrik yapmak, ne salâhiyetimiz dahilindedir; ne de prensiplerimiz
Ibiı- ucundan diğerine kadar iktidarı aldığımızın ve fakat idareyi bir türlü elimize geçiremediğimizi ve geçiremiyeceğiimizi üddia etmekte ve yaymaktadır. 14 Mayıs gibi tarih te misli görülmemiş bir imtihanı . muvafakiyetle başaran ve milletin umumî sevgidiyle iş başına gelen hükümet bu gibi propagandalara rağmen onların tahmininden daha kuvvetlidir ve vermiş olduğu pren sip kararlarını tatbik edecek mev-kidedir.
Dikkıft edilirse husumet fikriyle uğraşacığımızı söyliyen Halk Partisi mensupları son günlerde politikala rını değiştirmişler ve bu politikaya uygun bir neşriyatla umumî efkârı bıılandırmeığa başlamışlardır. «Ulus» gazetesinde yazmış oldukları yazılar, onların bu taktiklerinin birer misâlidir. Halk Partisi; bu memleketi kendilerinden başkasının idare edemiyeceğine inanmış ve fakat tar zı idareleri ile millet nazarında hükmünü almış bir topluluktu. 14 Mayıs seçimlerinin neticesinden bek lenilmeyen bir vaziyetle karşılaşın ca şaşırdılar ve evvelâ bu vaziyeti kabul etmiş gibi göründükten sonra Demokrat Partinin iktidarı pekâlâ idare edeceğini gün geçtikçe daha iyiye doğru gittiğimizi görünce politikalarını değiştirdiler. Ve asıl içlerindeki hissi meydana döktüler. Bugünkü gayzlerinin, kinlerinin, nefretlerinin sebebi budur. Emin olsunlar ki her şeye rağmen büyük I milletimizin güveni ile buraya gelen ve sîzlerin itimadı ile vazife deruhde eden hükümet devam edecektir. . ---- - -■
Orduya siyaset soktular, gençliği I rat Parti bir bölge siyaseti gütme-tahrik ettiler, irticai körüklediler, ^iği gib^ Anayasamız *•“’
Şimdi gazetelerinde sanki hiç suç- yasetlerine imkân vj
iyi yolda ( buna uFar-
Herkesin malûmudur ki, Demok-
lan yokmuş gibi bize kendi yaptık larını atfediyorlar. Ezan meselesi dolayısiyle, Atatürk inkılâbı elden ( *UI gidiyor, diye bağıranlar, türbeleri kendilerinin açtıklarını, mekteplere din derslerini kendilerinin sok tuklarını unutuyorlar. Çalımlı muhalefet yapacaklarmış. Şu sözdeki çalımın derecesini sizin takdirinize bırakıyorum.
Başbakanın bundan sonra söyle diği sözler şöyle hulâsa edilebilir
— Bîr de Doğu, Batı meselesi ile partimize bir şeyler atfetmeğe çalı şıyorlar, bir mesele çıkarmağa gay-ret ediyorlar. Hükümet programı mızda Doğu vilâyetlerimiz hakkın da yazdıklarımız memleket bünyesinde bir ikiliğe değil, bilâkis yur dumuzun bir bütün olduğunu be-i lirtir. Türkiyede bir Doğu, Batı tef .......... ve olamaz. Vatandaş

F a c
si için emir verilmiştir. Sıhhat Bakanlığında da bunun için tedbirler alınmıştır. Diğer bakanlıklarda da tedbirler birbirini takip edecektir. ' Şemseddin Günaltay hükümeti seçimlere takaddüm eden günlerde bazı yerlerde mühim değişiklikler yapmıştır. O zaman yapılan bu değişikliklerin seçim maksadını istihdaf ettiği asla unutulmıyacaktır.
Bundan sonra takrir sahipleri, ve diğer iki milletvekili söz aldılar. Bir hatip, «valileri tenkil etmekle onları tecziye değil, mükâfatlandır mış oluruz. Çünkü artık halkın yüzüne bakamıyacak hale gelen bu gibi idare âmirleri başka mahallere nakillerini bir nimet saymaktadır-lar» dedi. !
Bu hususta titiz davranılmasını i’iki yoktur -------,
ve kabinenin bütün bakanlarca tat- yurdun her köşesinde ayni kanun-bik edecekleri bir prensip kararı- ların himayesi altındadır. Memle na varılmasını istedi.
Tekrar kürsüye gelen Başbakan . -----
tenkidlere cevap verdikten sonra, lardır. Doğuda suçsuz sözlerine Başbakan olarak değil, ——
Parti ’
devam edeceğini bildirdi. | '
Adnan Menderesin bu konuşma- kullananlar, sı bir buçuk saate yakın bir müd- ettiğimizi det devam etti ve ezcümle dedi ki ~ ”
____________________________ «Oligarşiye asla gitmiyeceğiz. arada sırf siyasî temayülleri dola- Karşımızda ne kadar zayıf ve n yısiyle mağdur edilenler hakkında kadar kuvvetli bir muhalefet gru-ne gibi hareket hattı takip edilece- pu bulunursa bulunsun daima ve ği hakkında verilmiş bir önerge idi.
Haber aldığımıza göre, takrir o-kunduktan sonra Başbakan söz almış, ve bu suali cevaplandırmıştır.
Başbakan, evvelâ muhtar, beledil ye ve umumî meclis seçimleri hakkında endişelere cevap vermiştir. ___________________o___________ ____„
Adnan Menderesin yaptığı izahlara gibi, yarın da başlıca vasfımız ola-göre, önümüzde yapılacak olan çaktır, muhtar, belediye ve umumî meclis | ~______ 1.___2 1-2_
seçimleri hiç bir tesir altında ol- Bütün antidemokratik _______________
madan tamamen tarafsız bir şekil- kaldıracağız. Bu sadece bir vaid dede cereyan edecektir. ğiL peyderpey huzurunuza getirile
Bu hususları düşünen hükümet, ' Cek kanunlarla pek yakında tahak-gereken kanunî hükümleri hazırla-.................
mıştır. Yakında Büyük Millet Meclisine takdim edecektir. ( ___*____
Seçimler bu kanunlar dahilinde lerde tecelli eden baskılardan elem yapıldığı zaman, değil, iktidardan .............
düşenler, iktidarda bulunanlar dahi, artık bu seçimlerde her hangi bir tesir yapamıyacaklardır.
Başbakanın izahatına göre seçimi gerçi Demokrat Parti kazandığını, fakat idarenin hâlâ Halk Partisi elinde bulunduğuna dair sabık iktidar tarafından bir çok propagandalar yapılmıştır. Memlekette bu nevi bir hava yaratılmak istenmiştir. Hele «devri sabık yaratmı-yacağız» diye söylenen sözlerden sonra ve bir af kanununun yakında Büyük Millet Meclisine getirileceği de gözönüne alınarak, eski iktidar şimdi yeni iktidardan hesap sormasını istemektedir. Kanunsuz muamelelere karşı elbette ki gereken tedbirler alınacaktır. Esasen Demokrat Parti 14 Mayısta iktidara geçmiştir. Baskı yapanlara karşı ne gibi esaslı tedbirler alınacağı tetkik olunmaktadır. Bask; denilen şey artık memlekette mevcut olmamalıdır.
Başbakan sözlerine şöyle devam etmiştir:
r

★ (Baş tarafı 1 incide» okumamı istediler. Vaktin darlığT yüzünden, metne bir defa dahi göl gezdirmeden soluğu mikrofonu] i yi. Mevzu hayli midi
. idi: «Fareler, çeşitleri üremeleri ve zararları.»
Tam on beş dakika tutan bu kol nuşmayı saat 19.45 - 20 arasında, bil hata yapmamağa son derece gayra ederek ballandıra ballandıra oku] dum. Stüdyodan çıktığım zamaıJ ismini vermek istemiyen bir dinle] yicimin beni telefon başında bekle! diğini haber verdiler.
Bu meçhul dinleyicimin bana ili tifatta bulunmıyacağını her haldi] tahmin edersiniz. Adamcağız, haki] olarak açtı ağzını, yumdu gözünü] Ben -Fareler» mevzulu konuşmari okurken çoluk çocuk sofra başında imişler, hepsinin midesi bulanmış] sofrayı terketmişler.
Meçhul dinleyici: «Bu türlü kol nuşmaları. yemek saatlarına koyart münasebetsizlere ve onlara hizmet ettiğiniz içjn size teessüf ederim.] diyerek telefonu kapattı. Ertesi gül nü, konuşma programlarını yapan mesul zata bir dinleyicinin «Fa'"» ler» mevzulu konuşma yüzün/ ' beni azarladığını ve kendisini ço» haklı bulduğumu söyleyince şu cel vabı aldım: .Aman efendim, ne nal ! zik midesi varmış o zatın... dinle] meye tahammülü yoksa radyosunu | kapatsın..»
On senelik mikrofon hayatım, bu ' türlü şikâyetlerle ve onlara omua ■ ..............................acil y'J
Tasarruf imkânı yoktur, bu İs mukadderdir diyorlardı. Bunun ne ' «»dar safsata olduğunu Demokrat ' s„u,„„eac„ , Parti isbat edecektir. başında aldım.
Bütçeye yem bir hüviyet verecek 1 bulandırıcı idi: kadar bir değişiklik yapmanın no -----------'—■ -— —
demek olduğunu takdir edersiniz.
Biz iktidar hastası değiliz. Biz milletin reyi ile bu mevkie geldik.
Koskoca bir milletin verdiği hüküm muvaffak olduğumuza dairdir.
Biz muhalefette imtihan vermiş bir partiyiz. Onların da muhalefeti» ne yapacaklarını bugünden görüyoruz. Onlar başarısız bir muhalefet yapacaklardır.
İktidar hastaları muhalefete de lâyik bir parti olarak çıkamıyacak-lardır. Fersude kalemler meydandadır.
Adnan Menderes bundan sonra çıkacak kanunlara temas etmiş ve anti demokratik kanunların birer birer ortaya çıkarılarak tâdil edilece ğini bildirmiştir.
★ (Baştarafı 1 incide) gün eldo ettiği muvaffakiyetleri kıs kanç bir ruhla arzu etmediklerini göstermektedirler.
Daha bismillah diye işe başlamadan bize hücuma geçmişlerdir Ezan meselesini ortaya sürerek Atatürk inkılâpları elden gidiyor diye tahrik yapmaya başladılar. Rica ederim türbeleri açan biz miyiz?
Biz seçim beyannamesinde Demokrat Parti millete, malolmuş inkılâpları mahfuz tutacak demiştik.
Şimdi gene aynı noktada duruyoruz. Millet vicdanına baskı yapmak ta olan bir takım tedbirlerin 15-20 sene sonra üzerinde bekçi gibi duracağız, mutlaka muhafaza edeceğiz demek doğru mudur?. Menderes ancak millete mal olmuş inkılâpları D. P. nin muhafaza edeceğini ifade ile sözlerine şöyle devam etti:
Millet bizi dört sene için seçti. Dört seneden bir gün eksik otur-mıyacağız. Başbakan sözlerini tekrar Halk Partisinin hücumalrına getirerek; -Bize derme Çatma bir teşekkül diyorlardı. Biz derme çatma isek, kendileri derme çatmanın çok daha altındadırlar.
Bize edilen hücumlar milletin reyine tevcih edilmiş hücumlardır.
Biz daha gıelip, de şunu yapmış, bunu yapmış değiliz. İcraatımızı görsünler de ondan sonra bizi fon-kic( etsinler. Onların bu hücumları, milletn iradeşini bize kullanmasından hissedilen husumetten başka bir şeyle ifade edilemez!
Hükümet dikkatlidir. Salâhiyetlerin; bilir. Onların takip ettikleri yolun millet lehine olmadığını da bilir.
Onlar D. P. muhalefette nelerde-ı şikâyet eymişse bunları muhalefete reva görmiyecelderini bilirler.
Menderes bundan sonra Halk Par tisinin, yeni hükümetin hayatı ucu? latamıyacağı veya ilerdeki muvaf» fakiyetleri küçültecek mahiyetteki propagandalara temasla dedi ki-
D. P. dâvasını ve inandığı prpn. sipleri cesaretle tahakkuk ettirmek yolundadır. Bütçe daha dün çıkmış tır.
Allı ay evvel bağırıyorlar ve di yorlardı ki: Bir milyon lira daha tasarruf etmek mümkün değildir Bugün çıkıyoruz bütçenin dördüncü ayında şekeri ucuzlataoağız, şunu yapaoağız, bunu yapacağız diyoruz. Bunlar elbette ki tasarruflarla karşılanacaktır. İşler başka bir dünya ve memleket görüşü ile ele alına-
I
Valiler arasında
★ (Baştarafı 1 incide)
Müfettiş valiliklere nakil ve tayin edilenler
Trabzon valisi Necmeddin Erkin, Manisa valisi Mithat Oytuç, Urfa
Mamsa valisi Mithat Oytuç, Urfa sılkilere- geçiştirilen adamsendej vahşi Nuri Atay. Hatay valisi Fuat hk zıhniyetinin tipik misalleryj Yurttaş. Amasva valisi Alzıf Tcnnn , , , .
Yurttaş, Amasya valisi Akif İşcan, I Van valisi Niyazi Dolukay, Denizli j valisi Ahmet Demir, Kayseri valisi Nâzım Güneşin.
Emniyet genel müdürü Gafuı Soylu merkez valiliğine, Maraş valisi Nurettin Özçek Mülkiye baş müfettişliğine, Niğde valisi İbrahim-Kutlar Mülkiye müfettişliğine. Erzincan valisi Ahmet Koçak mülki ye müfettişliğine, Diyarbakır valisi Kemal Hadimli tetkik kurulu üyeliğine, Burdur valisi Şevket Ozan-alp tetkik kurulu üyeliğine tayin edilmişlerdir.
, 11K. £111111
doludur. i
| Bundan sonraki yazılarımızda; A-1—— İstanbul' radyolar
Ankara ve İstanbul' radyolarıma diğer 5’ayınları üzerinde duracağız! '
„ „ . . z da bu bölge si-
yasetlerine imkân vermemektedir. Bunun için meselâ İstanbuldan çıkan bir milletvekili, gerçi İstanbu-■un milletvekili sıfatını taşır ama, yaptığı işler memlekete şâmildir; ve her yerin milletvekilidir. İşte bunun için milletvekili olarak, memleketin her tarafına ayni gözle bakacağız, her yerin kalkmmasiyle ayni şekilde alâkadar olacağız; vatanın her bir köşesine muhtaç olduğu medeniyet eserlerini götüreceğiz, ihtiyaçları en kısa bir şekilde tatmin etmeğe çalışacağız.
Zannedersek bu şekilde düşünüp böylece hareket etmiyen sabık iktidarın yaptığı gibi Doğu İlleri için bir kaç milyon ayırıp göz boyamaktan çok dalıa semereli neticeler verecek, ve bu illerimiz bu zihniyetten daha çok fazla faydalanacaktır.
Bu cihet böylece malûm oıduk-lan sonra şimdi biz sorabilir miyiz, w günlerde Doğu İlleri için bu kadar gürültü koparan dünkü iktidar oraları bugüne kadar neden ihmal etmiştir? Bu canım memleket parçalarını düşünmemiş düşünmemiş de tam seçim zamanı mı aklı başına gelmiştir?
Poğu İllerine üvey evlât muamelesi yapan asıl Halk Partisidir! Bir çok vilâyetlerin yolu yoktur; suyu yoktur; elektriği ihmal edilmiştir. Mektepleri eksiktir. Senenin mühim bir kısmında yollar kapanır. Posta gitmez!. Hele ilçelerinde dok- -tor yoktur; ânî bir tehlike halinde hir hasta için derhal lıastahane bul mak imkânsızdır. Doğu İlleri memurlar için bir nevi angaryadır. Bir nevi sürgün yeridir. Beğenilmi-yenler oralara nefyolunurlar. Senelerce bir ceza olarak oralarda bırakılırlar..
Doğu ilçeleri mektepten yeni çıkmış idare âmirleri için bir nevi tecrübe tahtasıdır. O halde lıakkiyle sorabiliriz: Doğu İllerine C.H.P. sinin verdiği ehemmiyet, gösterdiği yüksek alâka bu mudur?';
Hayır, onlar işin yaldız tarafın-dadırlar. Senelerce bu işi ihmal etmişlerdir. Demokrat Parti doğup da taazzuv etmeğe başlayıncaya kadar kaç tane Doğu İlleri milletvekili seçildiği vilâyeti gezmiştir?. Hattâ daha ileri giderek şunu da sorabiliriz: Acaba, Doğu İlleri halkı bu milletvekillerinin değil yüzlerini fotoğraflarını bile görmüşler-midir?
O halde şimdi hangi cesaretle çıkıp Demokrat Partinin Doğu İllerini ihmal ettiğini söyliyebiliyorlar?
Hangi vaidlerini yerine getirdiler? Ne oldu Vandaki üniversite masalı?. Üniversite nurundan vaz geçtik. İlçelerde elektrik nuru var mıdır?..
Ne kadar propaganda yaparlarsa yapsınlar, bu millet eski Halk Partisi iktidarının mahiyetini bizzat bu Halk Partisi içinde bulunanlardan çok daha iyi anlamış, ve ona göro reyini vermiştir.
Bunun için değil midir ki, Doğu İlleri balkı hemen ittifakla eski iktidarı alaşağı etmişler ve seçtikleri Demokrat Milletvekilleriyle Demok rat Partiye güvenini göstermişlerdir.
Doğu İlleri halkım nahak yere bugünkü iktidar aleyhine kışkırtmağa uğraşmasınlar! Azıcık daha basiretli, daha dikkatli olsunlar!..
Bu vatan, yeni iktidarın çalış-masiyle Doğusiyle. Batısıyla, Kara-denizi, Akdehizi, Eğesi, ve Orta Anadolusiyle bir bütün halinde kalkınacaktır.
Mümtaz Faik FENİK
Kiralık daire
İmtihan
★ (Baş tarafı 1 incide) takip olunur ve orada imtihan bi zimkinden çok başkadır. Evvelâ öf retmen için bugün vasıtalarını kul lanan öğretim sistemi esasen iyi yetişmiş olan talebe topluluğunu! i cevapları evet yahut hayır gibi kıs; ’ kelimelerle verilen yüz sual soraı ' ve aldığı cevaplar da birer muha keme mahsulüdür. Bu arada girtf denemelerinden nasılsa kaçan ek sik kabiliyetlerin geliştirilmesi içil harcanan bütün gayretler boşa gi derse zaman bu talebeye bu mes ' lekte muvaffak olamıyacağı, ken ' dişine diğer bir yol seçmesi telkit ‘-t edilir. O da üzülmeden başarı elde; edeceği sahayı bulur. Böylece cemi yetin bir uzvu korunmuş olacaktır Ve bütün Amerika üniversitelerin 1 de üniversiteyi bitiren bütün gerx ► ler mutlaka Standard bir bilgi sı/r i yesi üstünde yetişmişlerdir. ÇüıW-orada şu hakikate inanılmıştır: r
Bir kısmı orta, bir kısmı zaif, bir kısmı iyi, bir kısmı pek iyi diye derecelendirilmiş karma bir gençlik bir yurdun istikbali gibi büyük mesuliyeti taşıyamaz.
★ (Baş tarafı 1 incide) gun olarak anti demokratik hüküm leri ihtiva eden kanunların gözden geçirildiğini, bunların başında Basın Kanunu bulunduğunu söyliyerek bu mevzudaki çalışmaları izah etmiştir. Bakan, İtalyadan alınan Ceza Kanununda mevcut ağır hükümlerin de memleketin bünyesine asla uymadığını, bu kanunun esaslı surette gözden geçirildiğini, yeni Basın Kanununa muvazi olarak Ceza Kanunundaki basın suçları ile ilgili hükümlerin de değiştirileceği haberini vermiştir.
Samimî ve anlayışlı bir hava için de geçen bu toplantıda, basının diğer dertleri de görüşülmüş, yapılacak işlere ait prensiplerde tam bir

| keti parçalara ayıran ve her yerde başka türlü muameleler yapan on-1—ve günahsız _________________________o-, vatandaşları muhakemesiz kurşuna Grupunun bir âzası olarak dizenler, Osmanlı saltanatı devrin-____________ de bile görülmiyen işkence usulleri . ...---------------------------------bizim) Doğuyu ihmal
„ ve başka kanunlar tatbik edeceğimizi söylerlerse gülünç ol-) Başbakan bundan sonra hesap meselesini bahis mevzuu etmiştir. Bu sözleri hulâsa olarak şu sretla toplamak kabildir:
«Arkadaşlar, Meclise bir Af Kanunu geleceğini bilen insanların bizden de hesap sorun demeleri garip olmuyor mu? Fakat biz, kendi lerinden Büyük Millet Meclisine geriye doğru giden hükümleri ihtiva eden kanunlar getirmelerini bek ] leriz. Maamafih fertlerin teker, te ker işledikleri suçların bir siyasî partinin şahsiyeti hükmiyesine yük letilmesi ve bu şahsiyeti hükmiye-nin mahkemeye tevdi edilmesi kabil değil midir? Bununla beraber Halk Partisi kendisini Türk milletinin vicdan mahkemesine tevdi etti ve 14 Mayısta topyekûn mahkûm oldu.»
Adnan Menderesin konuşması zaman zaman alkışlarla ve bravo sesleri ile karşılanıyordu.
Hükümetin, takrir mevzuunu teşkil eden meselelerdeki tarzı hareketi ittifakla tasvip edildi.
Başbakan kürsüden inerken Zonguldak Milletvekillerinden birisi:
«Tasfiye hareketleri devam ederken bir kısım işletmelerin dünkü iktidara hizmet eden ve bu uğurda zavallı işçilere her türlü eza ve cefayı yapmaktan çekinmemiş olan müdürlerin, # sanki hiç bir şey olmamış gibi pasaportlarım ve harcırahlarını alarak Amerikaya gitmek üzere olduklarını» söylemesi üzerine, kürsüye gelen işletmeler bakanı Muhlis Ete, işe vaziyet edildiğini, bu gibi kimselerin hükümet adına Amerikaya gidemiyeceklerini, icabederse hükümetçe başka bir heyetin gönderileceğini, bildirdi.
Grup ittifakla ve alkışlarla hü-hükûmete güvenini bildirdi.
Gündemde görüşülecek başka bir madde olmadığından celseye nihayet verildi.
pu bulunursa daima Demokrat Partinin esas pren sipi olan vatandaşın Anayasa ile tayin edilmiş hürriyetlerinin bekçisi olacağız. Binaenaleyh sayın milletvekili arkadaşlarımızın istedikleri tasfiyede kanun yolundan ayrılmamak, bugüne kadar olduğu
Basına âzami hürriyet vereceğiz
............. kanunları
kuk edecektir.
Başbakanın verdiği izahlara göre, beş yıl devam eden ve türlü şekil
duymuş olanların pek tabiî olarak, dünkü iktidara hizmet eden ve ba-. zı ahvalde kanunî yollardan sapa-I rak millete hüriyet havasını tenef füs ettirmeyen valileri ve diğer idare âmirlerini lâyık oldukları şekilde cezalandırmak ve işlerinden bir an evvel uzaklaştırmak hükümetin başlıca vazifelerindendir. Pek tabiî olarak Haşim İşcan, Naci Rolas ve benzerleri valilerle, bunların arasın da vatandaşları arabaya koşan Kay seri yalisi gibi idare âmirleri de vardır. Bunların kanunun verdiği salâhiyetlerle iş başından uzaklaştırılacakları gün uzak değildir. Bir kararname bir kaç gün evvel çıktı, bir İkincisi de \dün Bakanlar Kurulunca kabul edildi. Valilerden, kaymakamlardan ve her derecede memurlardan aynı hatayı işlemiş olanlar milletin iradesiyle iş başına gelen hükümet tarafından muhakkak surette tavsiye edilmiş olacaklardır. Bunun için aslâ korkmuyoruz ve kimseden çekinmiyoruz. Halk , Partisi propagandası memleketin
ı
YENİ SİNEMADA
17 Haziran Cumartesi akşamından itibaren
Avrupa turnesinden avdet eden büyük illüzyonist hayali oyunlar üstadı
SUNGUR
emsalsiz temsillerine bağlıyacaktır.
Yüzlerce,'hattâ binlerce KureK ı -----------
durmadan denizi dövüyor., yüzler- I kip ediyorum. Baetil’e girerse, iş Ahmet Paşaya döndü: I ^5*"’
(Sen. Hersek oğlu.. Hârikamdan muşfikane bir tavına.
(2319)
Bir adam ortadan kaybolmuş. ı
Ferrlyer, hafif bir tereaaut ₺-
KtoIiIc möbleli oda
Kızılay Buket Lokantası üzerinde 16 numarada bütün konforu havi kaloriferli ve möbleli bir oda kiralıktır.
İstenildiği takdirde telefon da devredilir.
aranıyor
Üç nüfuslu bir aile
Yenijehirde
5 odalı bir daire arıyor.
Telefon:24556 (2316)
Ankara 1 inci İcra Memurluğun- Mahcuz satışı kararlaştırılan 9500 lira değerinde TALOUENS marka motorla mücehhez büyük buz dolabının birinci arttırması 22.Haziran.950 Perşembe günü saat 12.30 da şehir mezat salonunda yapılacaktır. Mahcuz muhammen değerinin % 75 ini bulmazsa 23.Haziran.950 Cuma günü ayni mahal, ayni saatte ikinci satışa çıkarılacağından alıcıların mahallinde bulunacak memuruna müracaatları ilân olunur. (2309) mutabakat hasıl olmuştur. Heyet bugün öğleden sonra Ada let Bakanlığında, Bakanlık mütehassıslarının da iştirakiyle yapılacak toplantıda çalışmalara başlıya çaktır. Öğretmenin size zorla öğretmek istediği Almanca ve Fran-sızcayı siz metodumla pek kolaylıkla öğrenebilirsiniz. Müracaat: Her gün saat 8-10 a-ra'sı Serçe sokak Bacalı Apt. Daire No. 8. Sıhhiye.

Satılık ev ve arsa Hamamönü’nde asfalta on beş metre cephesi altında üç dükkânı bulunan’ 10 odalı ahşap bir ev, Çıkrıkçılar yokuşuna 21 metre cephesi olan 500 metre murabbaı arsa satılıktır. Müracaat Atatürk Bulvarı, Foto apartman, daire: 1. Saat 15-18 arası müracaat. Ankara Veremle Savaş Derneği suvaresi 1 BARAJ GAZİNOSU 23 Haziran 1950 Cuma NOT: 20.30 dan itibaren, Yemek arzu edenlere yemek servisi vardır. Otobüs gidip gelme temin e-dilmiştir. Davetiyeler: Gülhane, Yenişehir, Ankara, Çankaya eczahane-leri. Dernek merkezi Tel: 13079
Möbleli kiralık doire 4 oda, bir hol, bir banyo ve bir mutfak. Bakanlıklar Bilge sokak No. 4 D. 3 (2294)

Sanlık arsa Bahçeli Evler civan Tasarruf Evler Kooperatifi birinci caddede 2646 ada 7 parsel 771 metre arsa metresi on liradan a-cele satılıktır. Su, gaz, elektrik, telefon tesisatı arsanın yanındadır. 14033 No. lu telefona müracaat edilmesi rica olunur. (2262)
DİŞ TABİBİ HALIT SUNGUR Anafartalar Vakıf İş Han kat 1. No. 115 - Tel: 16245 (377)
Kiralık dükkân Yenişehirde Kocatepe otobüs durağına çok yakın mahalde geniş ve her işe elverişli iki dükkân kiralıktır. Saat 9 - 12 arasında 22449 No. lu telefona müracaat. (2293) Ankara Ticaret Odasından: Sicilli ticaretin 2273 numarasında kayıtlı bulunan Doğan Köymen'in terki ticaret ettiği vaki müracaatından anlaşıldığından işbu keyfiyetin sicilli ticarete 13/6/1950 tarihinde tescil edild'ği ilân olunur. , (2314)
Yenişehirde Kiralık Oda Bir kişi için möbleli veya möblesiz müstakil bir oda. Kızılaya 2 dakika mesafede. Müracaat Necatibey Cad. Tuna Tuhafiye mağazası. Kiral.k İk! Oda Müstakil daire Bakanlıklar ya nında Karanfil sokak No. 30 Tanor apartmanı kapıcı Mus-tafaya müracaat.
' 1 ZAYİ — Ankara Belediyesinden aldığım 29-12-948 tarih ve 2559 sa- | yılı şoför ehliyetimi zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. Ahmet Aspir | (2315) I
D. I’. Mermer Çeşme Ocak Başkanlığından: Ocağımıza kayıtlı bulunan üyelerimizin bugün saat 21 de bulunmaları rica olunur.
Ders verilir
Yüksek İktisat ve Ticaret mezunu bir bayan tarafından orta okull öğrencilerine matematik ve Al-| manca dersleri ehven fiyatla veril-l mektedir. |
Müracaat: Saat 9.30 - 12 Kocate-f pe Adakale sokağı sonu No. 54 HaJ lide Apt. Daire 1 (2268)
Kiralık
Büyük depo, zemin kat. Lokanta vs mağazaya elverişli, ayrıca bir dük-l kân. Kapıcıya müracaat.
Adres: Mudanya Ap. İtfaiye Meyi dam. (2317İ

Kiralık Dükkâncı
tiler Kooperatifi sahası İş Ban] kası Dükkânları No. 33. İçinde su| yu. bakkaliye işine elverişlidir. 1
Müracaat: Ortaç Mağazası Anaf fartalor No. 224, Ankara Tel: 11135 I
SATILIK ARSA
1 Maltepe asfalt yanında imarla 1204 ada 10 parselinde 684 metre] kare arsa acele satılıktır.
Müracaat: Doğanbey Çerkeş sokak No. 51 de Kanaat Kundura evi] sahibi Tevfik Öztürk. (2313) I
Şahlık Ev
Tek kat üzerine üç oda, mutfak] bahçesi ve bahçesinde çamaşırlığı ile hava gazı, su tesisatı mevcut boş teslim edilir. İçindekilere saat 10 dan 19 a kadar müraoaat .İsmet Paşa mahallesi Ekmekçi sokak No. 20 (2312) -
4500 Kg. alüminyum i boya ısmarlanacak Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünden:
4500 Kg. alüminyum boya satın a-l lınacaktır.
İlgilenmek isteyen firmaların, bu işe ait şartlaşmayı Ankanada, Genel! Müdürlük Malzeme Müdürlüğün-] den; İstanbulda, Beşiktaştakj A,fyon ve Malzeme İşletmemizden 2.5 lira karşılığında temin edip tekliflerini ona göre en geç 1/7/1950 tarihine kadar tevdi etmeleri lüzumu ilân olunur.
Ofis 2490 sayılı kanuna tabi olJ matlığından siparişi kısmen veya] tamamen dilediğine verip vermemel] te serbesttir.
I

Comments (0)