.. g^^^Kullanınız
I
Yıl : 1 No. 319 ★ Telgraf adresi: Zafer Gazetesi - Ankara
SALI 14 Mart 1950 ★ Fiyatı her yerde 10 kuruş
Dünkü Meclis Toplantısı
Devlet kalkınma plânı ve Hususî teşebbüs Hakkı Gedik, Devlet kapitalizmine gidilmekte olduğuna dikkati çekti Hükümet, Hususî Teşebbüsün taazzuv ve inkişafına çıkardığı bir takım Kanunlarla daima mani olmuştur ve olmaktadır.,.
Meclis yine her gün toplanacak
Büyük Millet Meclisinin bugünkü celsesi açılır açılmaz kürsüye gelen Hulûsi Oral, Eskişehire yaptığı seyahat dolayısiyle felâkete uğrayan vatandaşlarla yaptığı temaslar neticesinde kendisinde hasıl olan te-hassüsleri anlattı.
Adalet Bakanı da telif eserler tasarısının biran önce kanunlaşmasını temin için bir karma komisyon kurulmasını istedi ve bu isteği kabul edildi.
Bundan sonra D. P. Milletvekillerinden Hakkı Gedik’in Devlet kalkınma plânına, hususî teşebbüse verilecek iş sahasına, devletçilik rejimine ve devlet İktisadî teşekküllerine dair sorusuna Başbakan adına Devlet Bakanı Cemil Sait Barlas cevap verdi.
Barlas, Hükümetin Devlet plânı-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
•Geçmişte bugün- dâvasının dünkü celsesinden bir görünüş: Solda ayakta Nurettin Artam, en sağda oturan Feridun Fazıl Tülbentçi
Dün D.P. Bilecik Kongresi de yapıldı Fuad Köprülü’ nün nutku
Bilecik, 13 (Telefonla) — Demokrat Parti il kongresi bugün saat 11 de ilçelerden gelen delegelerin ve kalabalık bir demokrat topluluğunun iştirakiyle yapıldı. Bu toplantıda genel kurul üyelerinden Fuat Köprülü, Çanakkale milletvekili Hüseyin Bingül, Demokrat Parti müfettişi Hüsnü Yaman da hazır bulundular. Kongre il başkanı İsmail Aşkın tarafından açıldı ve kongre başkanlık divanı seçimin-(Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Eskişehir
mevzuu yapınılalım!
A. FENİK
Vatandaş:
Demokrat Partinin 7/Mayır/1950 de çekilecek nUyük caya piyangosunun bir bileti İçin vereceğin bir lira İle hem onun bu zengin İkramiye listesinde şansını denemiş vo hem de asil Türk milletinin ve üyelerinin yardımından başka maddi kaynaftı olmıyan DEMOKRAT PARTÎ'nln. önümüzdeki seçim mücadelesi masranarını karşılamış olacaksın. (398)
Telefon : 15619 ve 15315 ★ Denizciler Cad. 2 ★ Posta kutusu: 193
Belçika Kralı ne karar verecek?
Plebisit i az bir farkla kazanmış olmasına
"Geçmiştebugün,, Kimin malıdır?
Feridun Fazıl Tülbentci’nin Basın Yayın
fS" vet. Eskişehir felâketini bir 5" politika mevzuu yapmıyalım; !=■ binlerce vatandaşın açıkta aç ve sefil kalışından bir parti lehine propaganda hisessi çıkarmağa kalkmak felâketi sömürmek demek-
Fajcat ne yazık ki, bu seylâp felâketi daha önceden bir politika mevzuu içine girmiş bulunmaktadır. Eğer Eskişehir Barajı vaktiyle politikaya âlet edilip de tamamiyle tersine hareket edilmemiş olsaydı bugün sular gibi insanlar da kendi yataklarında, yuvalarında rahat ve huzur içinde kalacaklar, caddelerde kayıklarla yüzmiyeceklerdi; kimsenin de gözü yaşlı ve kalbi yaslı ol-mıyacaktı.
O zaman Bayındırlık Bakanı olan Nihat Erim’in Büyük Millet Meclisindeki sözlerini tekrar hatırlıya-lım; Porsuk Barajı yapılınca, hiç bir sel selâketi olmıyacağını iddia edecek kadar teminatlı konuşmuştu; çünkü muhalefeti susturmak, her doğru söylenen sözün aksini iddia etmek politika icabıydı!
Ne yazık ki bu gibi ısrarların acı neticelerini, bugün hakikaten ıstırap içine düşen Eskişehirliler çekmişlerdir.
Simdi, bugünkü felâketi politika mevzuu yapmıyalım, fakat neden vaktiyle muhtemel felâketler,politi-ka mevzuu haline getirilmiş de bu iş, işten anlamayanların eline bırakılmıştır?. Ve niçin doğruyu söyli-yenlere rağmen, hatada ısrar edilmiştir! Hep, olan olmuş diyerek, tecrübeleri milyonlar değeriyle satın mı alacağız?
Dahası var; Demokrat Milletvekili Zeytinoğlu Eskişehirde Bayındırlık Bakanına; Biz vaktiyle bunları Mecliste söylemiştik.» diyor da Şevket Adalan buna cevaben -Evet cevabını da almıştınız!» diye mukabelede bulunuyor. Bir milletvekiline verilen cevap, Eskişehiri basan suların yaptıkları büyük tahribata cevap vermek demek midir? Bu son hâdise, bize gayet acı bir şekilde göstermiştir ki, mesul devlet adamlnnın resmi sözlerine dahi güvenmek caiz değildir. Kaldı ki, bir baraj mevzuu bir politika mevzuu olmaktan da uzaktır. Bu sadece teknik işidir. Profesör Nihat Erim âlim, fadıl, müdebbir, partici, müfrit veya mutedil, hülâsa her şey o-labilir, Fakat betonarme hesaplan başka şey, su mühendisliği başka şey, hukuku âmme profesörlüğü yine başka şeydir!
Sıvasta fecî
bir inhidam
Genel müdürlüğü aleyhinde açtığı dâvaya dün de devam edildi
Şahitler dün Tülbentçiyi teyid ettiler
Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü eski İç Basın Dairesi Müdürü Feridun Fazıl Tülbentçi’nin Basın - Yayın ve Turizm Umum Müdürlüğü aleyhine açtığı haksız rekabet ve tazminat dâvasına bugün Asliye Üçüncü Hukuk mahkemesinde devam edilmiştir. Muhakeme salonu basın mensupları, avukatlar ve kalabalık bir dinleyici kitlesi ile tamamen dolmuştu. Dâvacı mevkiinde bizzat Feridun Fazıl Tülbentçi ile Avukatı Yargıtay eski , Birinci Ceza Dairesi Reisi Fuat Tuğcu bulunuyordu.
Fuat Tuğcu, Umm Müdürlük a-vukatının cevap lâyihasını takdimden sonra söz almış, Yüksek Fran-ir (Devamı Sa: 6 Sü: fi de)
T. C. Sınaî Kalkınma Bankasının kuruluşu
Sadi Bekter dün izahat verdi
"ZAFER,, Afganistan’da :7
İki kılınçlı kahraman ve kabri «Du şemşir»
Ayje Mebrure
Eski çarşıda her şey işte böyle tartı ile satılır
(Yazısı 2 nci sayfada)
sel felâketi
Üç D. P. Milletvekili mühim bir kanun teklifi yaptılar
Eskişehirde sel felâketine uğrayanlar hakkında Büyük Millet Meclisine Demokrat Parti Eskişehir Milletvekillerinden Kemal Zeytinoğlu, Abidin Potüoğlu ve Haşan Polatkan tarafından bir kanun teklifi yapılmıştır. Hazırlanan proje ile felâkete uğrayanlara ev temini için Bayındırlık Bakanlığına beş milyon liraya kadar gelecek yıllara geçici yüklenmelere girişmeye salâhiyet verilmektedir.
Ayni projeye göre yaptırılacak
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Umum Müdürü Sadi Bekter Türkiye Sınaî Kalkınma Bankası'-nın kuruluşu hakkında şu malûmatı vermiştir :
Mümessilleriyle aramızda yapılan konuşmalar sonunda, Hükümetle Beynelmilel İmar ve Kalkınma Bankası arasında mutabakat elde edilen esaslar dahilinde kuruluş hazırlıklarına başlanan müessese bugün fiilen nihai tahakkuk sahasına intikal etmiş bulunmaktadır.
Ankarada ilk defa millî ve yabancı hususi bankalar mümessilleri 18 Şubatta toplanarak, Türkiyede hususi teşebbüsün sınaî sahada inkişafını temin maksadiyle bir mü-essesenin kurulması fikrine büyük ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 2 de)
rağmen durum henüz meşkûk bulunuyor.
Başbakan Kralla bugün görüşecek
Brüksel, 13 a.a. (Reuter) — İçişleri Bakanı Albert de Vleeschau-
vver’in bildirdiğine göre kıral Leo-poldun fererandum'un neticesi hak-kındaki görüşleri anlaşılır anlaşılmaz, muhtemelen hafta sonundan önce, Parlâmentoyu teşkil eden iki
meclis de toplanacaktır.
Kıralla yarın Pregnyde mühim
bir görüşme yapacak olan Başbakan Gaston Eyskens, bu akşam İs-viçreye hareket edecektir.
Bugün öğrenildiğine göre, Koalisyon hükümetinde' Katoliklerle birlikte hareket eden Liberaller, kendi hareket tarzlarını tesbit etmeden önce, Kıral Leopoldun görüşle-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
binayı ödiyemiyecek durumda o -lanlara bu evler hibe edilecektir. Uzun vadeli taksitlerle ödemek imkânına sahip bulunanlar da faizsiz olarak 20 sene müddetle borçlandı-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
Eskişehirde kimse açıkta kalmamış
Eskişehir Valisi Ahmet Kınık sel felâketinden sonraki duruma ait kendi şahsî görüşünü bildiriyor
Eskişehir felâketzedelerine yardım için dün Başbakanın, Diyanet İşleri Reisinin, Mrs. Dorr'ıın ve bankacıların iştirakiyle bir toplantı yapılmıştır. Resim toplantıda bııhınanlangöstermektedir. (Yazısı 2 inci de)
D. P. Ankara yeni il idare kurulu dün
çalışmalarına başladı
AKINTIYA----1
I KUllfK
YEDEItei
HOflZa'tietiA.
El elden üstün gerek !
iki hâdise ve iki yaralama
Evvelki gün ve dün şehrimizin muhtelif semtlerinde iki hâdise olmuş ve iki kişi ağır surette yarala narak hastaneye kaldırılmışlardır.
Yaralama hâdiselerinden biri evvelki gün Anafartalar caddesindeki Mavi Köşe lokantasında vukubul muştur:
Maltepe semti civarındaki silâh tamir atölyesinde çalışan jandarma eri Münir Ezberci, Ankaradan başka bir birliğe gönderildiğinden evir (Devamı Sa: fi Şii- 5 de)
Osman Şevki Çiçekdağ
Pazar günü Ankara İl Kongresi münasebetiyle İlçelerden gelen Demokrat delegeler, dün muhtelif gruplar halinde matbaamızı ziya- j ret ettikten sonra memleketlerine dönmeğe başlamışlardır.
Diğer taraftan yeni seçilen An- I kara İl İda-rb Kurulu dün, bütün üyelerin iştirakiyle ilk toplantısını yapmış ve aralarında bir iş bölümü yapmışlardır : Başkanlığa Avukat Osman Şevki Çiçekdağ, ikinci Başkanlığa Doktor Muhlis Bayramoğ-lu, Muhasebeciliğe Hamdi Bulgurlu ve kâtipliğe Hilmi Toygar seçilmişlerdir.
Bu şekilde çalışmalarına başlıyan 9 kişilik yeni ilk idare kurulu dün yaptığı toplantıda, önümüzdeki fa-* (Devamı Sa: 6 Sü: Gle)
I I lus’un yeni baskısının reklâmını biz yaptıkça memnun oluyorlarmış! O lıalde devam edelim!
Hem siz söyleyin Hürriyet refikimizin dünkü Sürurisi resim yapar ve bu kadar sevilir de kırk yıllık Karagöz, buna hay hak! nasıl demez!
İşte o da, koskoca demokrasi gerdûnesini çektire çektire ina-
diyle meşhur
bırakmış!
bir hayvancığa
Hesapça bir âlem» motorize! bir âlemi otorize!
Desenize!.. Bu gidişle demokrasi memokrasi yine yürünıi -yecek! Eyvah, hepsi boşuna!
Başka türlü inat, nasıl tasvir edilir? — Yedekçinin YEDEĞİ
I
4
Sayfa: 4
Sayfa: 2
ZAFER
“ZAFER,, Afganistan’da
Iebiderya, bizim eski tapu senetlerinde gördüğümüz bir tâbirdir. .Şu toprağın şu u cundan, lebiderya kadar falan zata aittir.... diye yazar.
Lebiderya, suyun ağzı, dudağı gibi bir mana taşıyor. Burada da bir lebiderya var. Fakat dudakları kilitlenmiş, yani, iki tarafı muntazam beton duvarlarla emniyet altına a-lınmış. Suyun üstünden gayet müh-kem ve modern köprüler ayak atmışlar. Üzerlerinden vesait geçiyor. Karşıda, Belediye Reisi Gu-lam Muhammet Hanın tanzim ettirdiği meydancıkta, bir sıra dükkân, varını yoğunu açığa vurmuş bir vaziyette müşteri bekler. Bu dükkânların hemen her şeyi, kapının önünde iplere gerilmiştir. Burasına. bi2 arkadaşımla, Mahmutpaşa adını tak dik. Yiyecek, giyecek, her şey iplerdedir. Şüphesiz, dükkânların i-çinde de mal var, ama, müşteri daha ziyade bu serginin önünde kaynaşıyor. Renk renk çadırîler, türlü kumaşlar, hele karanlığa göz ’ ‘ içinde ________ _________________—
deli edebilecek kadar güzel İngiliz kumaşları var. Bu kumaşların geldiği tarih üzerinden o kadar çok za man geçmiş ki, her kes maliyet fiyatını unutmuş, rastgele satı sa-tıveriyorlar. Bu, her hangi bir buhran tehlikesi karşısında, malı biran evvel elden çıkarmak mülâhazasından ziyade, umumî piyasa cereyanlarının henüz Afganistan'a sirayet etmemesinden ileri geliyor, zannederim. Çünki, diğer malların fiyatlarında dikkati çekecek kadar kuvvetli bir istikrar var.
Arkadaşımla ben, kumaşları yoklıyoruz. Bez üstünde gezen ellerimizin yüreğimize aşıladığı bir hasret ve duygıı uyanıyor. Ne olurdu şimdi, Ankara’da, Yenişehir'de veya İstanbul’da üniversite mahallesinde olsaydık da, çatık kaşla defettiğimiz o genç, o harikulade genç ta lebeler bize yine lâf atsalardı. Ne olurdu o haylaz «çocuk» laıdan birine, burada yok pahasına satılan bu kumaşlardan hediye edip de, me selâ, Bebek veya Çiftlik gezmesinde sevgilisine esaslı bir fiyaka yapabilmesini temin edebilseydik.
Pazarın ortasında uzun zaman du rakalmışız. Burası Mahmutpaşa mı? Ben, yine, «sarı ayakkabı istemem, diyen o küçük ve aksi kız mıyım? _________
Arkadaşım kolumdan çekerek: hatlık • İleride Mısırçarşısı da var!...» di- kes elindeki yor. Hakikaten, Mısırçarşısı da var. Üstleri apartıman, altı dükkân, bir sıra bina Mısırçarşısma doğru uzanıyor. Üst katları, doktor, baytar ve dişçiler tutmuş, alt katlar kâ-milen dükkân. Bu yoldan geçilerek, Afganistan’da bulunan Türklerin. I
alıştırılabilirse,
dükkânın delikanlılarımızı
• Hind Pazarı, adını vermiş oldukları çarşıya geliniyor.
Hind Pazarı
Burası, bizim bildiğimiz Kapalı-çaı-şı gibi bir yerdir. Vaktiyle üstü kapalı imiş, şimdi açık. Dar kala- I balık, biribirine asla uymıyan bir takım maddeler satan bir sürü dükkân. İçerisi daima ekmek ve kebap kokusu ile odludur. Bazan bir kumaş üzerinde pazarlığa girişmiş bir müşterinin alacağı kumaşın rengini tayin maksadiyle ışığa doğru yürüdüğünü, bazan da, yiyeceği kebabın kalitesini tayin maksadiyle diğer bir müşterinin, burnunu man gala sokmakta olduğunu görürsünüz. Bununla beraber, şehrin baharat deposu buradadır.
Bu pazarın arka kısımları şehrin en eski semtlerine sapar. Orada ev ler eski tertip, sokaklar çok dardır. Bu semtin kendine göre bir de sineması var ki, ancak oranın ahalisi müdavimdir.
Taşköprünün sağ tarafında j ‘ne, üstleri apartıman, altları dükkân, birtakım mülkler var. Bu cadde ku yumcular ve kürkçüler caddesidir.
Üç okul, üç lisan...
Kabil'de üç erkek Esesi vaı Nr cad, İstiklâl ve Habibiye. Tedrisat, Habibiye’de İngilizce, Necad’da Almanca, İstiklâl’de Fransızcadır. Bir tane de kız lisesi var...
Lebideryanın bu cihetine «Şah Du Şemşire» adını vermişler. Orada bü yük bir mescidin ışıkları her zaman yanıp durur. Set üstünde bir bahçede efsanevî bir hükümdar yatar. -Du Hemşire, diye anılan bu hü kümdar, pek çok dövüştükten sonra, burada şehit düşmüş. İki elinde de kılıcı varmış. Onun için -Du Şem şire» yani iki kılıçlı demişler. Türbesinin yanında bir mescit var, fakat minaresi yok. .Du Şemşirt, tevazu mu gösteriyor?, diyeceksiniz, hayır, Afganistan’da minare moda değildir
Resmî işgüzarlık
PULSUZ İSTİDA
Beyaz
Ekmek için hazırlık
Aldığımız malûmata göre ekmeklerin kaliteleri üzerinde yeniden bazı değişiklikler yapılacak ve halen 89 - 91 randıman üzerinden imal e dilen ekmekler önümüzdeki günlerde 79 ■ 81 randımanlı olarak imal e-dilecektir.
79 - 81 randımanlı ekmek tamamiy le Ameıikadan ithal edilen unlar -dan yapılacak ve tek tip ekmek i-malinden evvel yapılmakta olan francaladan biraz daha esmer olacak tır. Henüz fiyat Ve gramı tesbit e-dilmeıniş olmakla beraber Amerikan unundan yapılacak ekmeğin şimdikine nazaran çok daha pişkin ve beyaz olacağa tahmin edilmektedir.
Toprak Ofisinin elinde bulunan 10 bin çuval un sarfedildikten sonra diğer memleketlerden ithal edilen unlar sarfedilecek ve böylelikle yeni mahsul alınıncaya kadar hariçten ithal edilen unlar sarfedilmiş olacak tır.
Önümüzdeki günlerde ofis ve be-Jediye tarafından hazırlıklara başlanacaktır.
Kuzu fiyatları ucuzlıyacak
Ankara kasapları son günlerde belediye tarafından tayin edilen et fiyatlarının kendilerine çok az kâr bı raktığını iddia ederek kasaplık hayvan fiyatlarına yeniden zam yapılması hususunda bazı tekliflerde bulunmuşlardır.
Belediye iktisat müdürlüğü kasap ların bu teklifini inceledikten sonra bilhassa koyun etine zam yapılıp yapılmıyacağı hakkında bir cevap ve recektir.
Diğer taraftan belediye kuzu eti fiyatlarında da indirme yapacak ve halen 300 kuruştan satılmakta olan kuzu eti önümüzdeki günlerde 250-260 kuruşa inecektir.
Bu arada dün mezbahada 1001 baş koyun, 209 baş kuzu, 149 baş keçi, 25 baş sığır, 37 baş dana ve iki baş da manda kesilmiştir. Bugün de 1528 baş kasaplık hayvan kesilecektir.
Bir otomobil kazası
Dün sabah Radyoevi önünde şo -för Ahmetin idaresindeki bir oto -mobil süratli gittiğinden tretuvar -daki iki ağaca çarpmıştır. Otomobil hasara uğramıştır, insanca zarar yoktur.
Bisiklet çalmış
Orman Genel Müdürlüğü odacılarından Haşan Eraçar, Anafartalar caddesi Hatay apartmanında oturan Kemal Atamanın bisikletini çalarken suçüstü yakalanmıştır.
Suçüstü mahkemesine sevkedilen bisiklet hırsızı odacı hakkında tahkikata başlanmıştır.
Polise hakaretten mahkûm oldu
Genelevlerde Lamia âdlı bir kadına sarkıntılık eden ve buna müdahale etmek isteyen polis memuruna hakaret eden Mehmet Deniz ismin-1 de bir genç yargılama sonunda 37 gün hapse mahkûm olmuş ve bu cezası tecil edilmiştir.
18 Mart Çanakkale Zaferi
Geçen yıl Ankarada kurulmuş o-lan -Çanakkaleliler Dayanışma Derneği. 18 Mart Çanakkale zaferinin 35 inci yıldönümünü bu sene yurt ölçüsünde törenlerle kutlamaya karar vermiştir. Bu münasebetle Der-| nek Üniversite talebe birlikleriyle * Halkevleri başkanlıklarına birer I mektup yazarak 18 Martın bütün yurtta kutlanmasını sağlamış olduğu „j... gibi, aynı gün Ankara Halkevinde ne§- 1 zengin programlı bir anma töreni hazırlanmış ve içinde Çanakkale zaferine ait 11 parça nesir, şiir ve makale bulunan .Çanakkale, adlı nefis bir dergi bastırmıştır.
18 Mart Cumartesi günü saat 15 Ankara Halkevinde yapılacak olan törene bütün AnkaralIlar davetli bulunmaktadır.
I
★
Lebideryanın arkasında, eski bir mahalle, hâlâ kendine göre tutturmuş olduğu hayatı sürüp gidiyor. Bu, bizim tabirimizle, kenar mahal le. fakat safasına ve rahatına çok düşkün.
Hep görmez miyiz, bizim memleketin kenar mahallelerindeki ra-’ ve kolaylık endişesini?... Her ___ _L.»L.ki vasıtanın müsaadesi nisbetinde evinin, eşinin ve çocuk lannın rahatını temin etmiye çalışmaktadır. Bunun en tipik misallerini Lebideryanın ötesindeki fakir mahallelerde gördüm.
Gelecek yazunda onları anlatmr ya çalışacağım.
Eskişehirde kimse açıkta kalmamış
Eskişehir Valisi Ahmet Kınık sel felâketinden sonraki duruma ait kendi şahsi görüşünü bildiriyor
Eskişehirdeki sel felâketi dolayı-' sıcak yemekleri veriliği müşahede siyle vali Ahmet Kınık’tan dün bir ‘ ‘ '
telgraf aldık. Hiç bir tarafına dokun madan aynen neşrediyoruz:
• Gazetenizin 12 Mart tarihli nüshasının birinci sahifesindeki -Eskişehir felâketzedeleri bir iskân keşmekeşi içindeler, başlıklı sütunlar- ’ da, mektepleri boşaltmak gayretile dayanarak saygile rica ederim, sokağa atılan halk iltica edecek yer yajj Ahmet Kınık
arıyor denilmektedir. Madeni içler „natkar|arLn,„
Halbuki sel felâketinin başladığı Eskişehir felâketzedelerine günden bugüne kadar sokağa atıl-| yardımı
mış veya bırakılmış bft tek aile. Madeni J lcr Sanatkar .
bm tek şahıs yoktur Başta lise ol-, lar, Deı.Rej!İ mensuolar, Eskİ5ehirH mak üzere orta okulla ilk okulların feIâketMde vatandaşlara (77) çift
edilmekte ve hiç bir vatandaşın a-çıkta kalmamış olduğu herkesçe görülmekte ve bilinmektedir. Bu zan bu yazımızın gazetenizin ilk çıkacak nüshasının birinci sahiferinin aynı sütunlarında ve aynı puntu ile rini Matbuat Kanunu hükümlerine
bir kısmı binlerce yavrunun öğre -nimsiz kalmaması için iki gün evvel boşaltılmışsa da felâketzedeler daha önce’ ilimiz, tarafından hazırlatılan ve iskân şartları bu okullardan daha rahat ve iyi olan Halkevi, Porsuk hanı, Ziltoprak, Yalaman, Akar-başı ve Kurşunlu camilerine, eski bin yataklı askeri hastane binalarına, demiryolu alayından boşaltılan pavyonlara, Hacı Ali, Işıklar ve lh-saniye mahalleleri camilerine ve verem demeğine bağışlanmış olup şehrin en mutena bir yerinde bulunan dört katlı ve yepyeni bir a-partmana derhal nakledilmişler ve ycgleştirilmişlerd|ir. İddiasını tev -sik ve teyit etmesi muhabiriniz Ali Rıza Dıcalıdan müteaddit zevat huzurunda defalarca istenmişse de, bize sokağa atılmış sokakta kalmış veya kendisine iltica ederek yer a-rıyan bir tek aile, veya bir tek şahsı gösteremediği gibi isim de verememiştir. Filhakika bazı vatandaşlar bir iki saat için açıkta kalmışlarsa da bu müessif hâdisenin Demokrat Parti Odunpazan şubesile yine bu partinin Kıv caddesindeki lokaline yerleştirilmiş bulunan felâketzedeleri Demokrat Parti il idare kurulu üyesi Aziz Zeytinoğlunun makamımıza ve ilgili sorumlu makamlara veya komisyonlara haber vermeden kendi başına bu yerlerden çıkarmış olmasından ileri geldiği tesbit edilmiş ve gene felâketzedeler derhal toplattırılarak aynı yerlerde barındırmaları ve istirahatları sağlanmış tır. Bu hadise şehrimizde çok büyük bir teessür yaratmıştır. Her gün defalarca dolaşıp iskân edilmiş yerlerdeki felâketzedelerin her türlü
lâstik ayakkabı ve (892) metre giyim eşyasını temin ederek bu eşyaları kazazedelere ulaştırmak, ve bizzat dağıtımı yapmak için dernek üyelerinden üç arkadaşı görevlen -dirmiş olup bu heyet dün Eskişehi-re hareket etmiştir.
Urfada C. H. P. başkanı bin üye ile birlikte D. P. ye girdi
Urfanın Suruç ilçesinden Demokrat Parti merkezine gelen bir habere göre, bu ilçede bir Halk Partisi bucak başkanı olan Mehmet Dur -sun bin arkadaşı ile berabar Demok rat Partiye iltihak etmiştir.
Günün Mes'eleleri
Radyo Programları
Ve Halk
Kendi halkımizın kendi radyosunu arzu ile dinleyebilmesi için gerekli tedbirlerin süratle alınmasını bekliyoruz
HER gün, her saat halk arasında; arada sırada da basında radyo yayın programlarının aksaklığından, yetersizliğinden ve gelişigüzelliğinden şikâyet edilmek tedir. Radyo gibi tesir ve yayılma alanı çok geniş bir vasıtayı, halkımızın çoğunluğu için dinlenmiye değer, eğlenme ve öğrenme bakımın dan faydalı bir hale getirmek hiç şüphesiz radyonun amacı ve onu işleten makamların da başta gelen va zifesidir. Fakat ne bu amaç, ne de bu vazife bir türlü gereği gibi yerine getirilemediğinden haklı şikâyetlerin ardı arası da kesilmemektedir.
Şikâyetleri doğuran sebepler nelerdir?
Az önce de işaret ettiğimiz gibi, yayın programlarının aksaklığı, yetersizliği, gelişigüzelliğidir. Ya bun ların sebepleri?
Bu programlan ilkin hazırlıyan-ların, sonra da onu yürütenlerin ölçülerindeki aksaklık, yetersizlik, gelişi güzelliktir.
Radyonun yayın programı başlıca şu üç maddeden meydana gelir:
1. ” ’ ’
2.
3. _ ______
Bu maddelerden ilk ikisini bir ya na bırakarak sonuncusu üzerinde biraz düşünelim. Böylece şikâyet sebeplerinin kaynaklarından birini keşfetmiş olacağız.
Ankara Radyosunun yayın programı iki şeflik arasında taksim e-dilmiştir:
1. Müzik yayınlan şefliği,
2. Söz ve temsil yayınlan şefliği-
Dinlediğiniz her türlü müzikle birincisi, söz ve temsillerin her tüllüsü ile de İkincisi meşgul olur. Mü zik yayınlan, bugünkü imkânlar içinde, ehil ellerde az çok halkın dileğine ve ihtiyacına göre sürüp gitmektedir. Söz ve temsil yayınları ise, aksine, halkın dileği ve ihtiyacı hilâfına sürüp gitmektedir. Sebebi de, bu şefliğin çalışmalarına garip bir zihniyet ve akıl ermez bir sistem hakimdir. Şöyle ki:
Bu şefliğin emrinde, mikrofondan geçecek her türlü söz ve temsil metinlerini incelemekle görevli, adına (Söz Komitesi) denilen en az 5 kişilik bir komite vardır. Bu komite aslında, gelen metinlerin özelliğine göre, yetkili ve mütehassıs kimselerden teşekkül etmiştir. Fakat her ne hal ise, bu komitelik iş yıllardır bir veya iki kişiye gördürülmekte-dir. İşte .aksaklığın başladığı nokta. Ama diyeceksiniz ki, ya bu bir veya iki kişi her türlü söz ve temsil konularında yetki ve ihtisas sahibi ise? Cevabım ancak şu olabilir: he men bütün evlerde ve topluluk yerlerinde radvo düğmelerinin konuşana ve konuşulana karşı hızla kapatılmasını ne ile izah etmeli? O kişinin veya kişilerin tam yetki ve ih-tisaslariyle değil mi?...
Okuma yazma seviyesi yüzde yirmiyi bulmıyan halkımızın, radyo gibi sade eğlendirici değil, belki da ..... .....__„_o______ ____
ha çok öğretici durumunda bulunan kiye müfettişi Cemil Keleşoğlunun bir vasıtadan faydalanması ve fay- j İzmir vali muavinliğinde 5439 sayılı dalandırılması en azından millî bir i-»»»». vazife ve millî bir ihtiyaç iken bu işin keyfiliğe, gelişi güzelliğe taham rhülü yoktur.
Bir konuşma ve temsil metninin mikrofondan geçip dinleyicinin kulağına ulaşabilmesi, ancak (Söz Komitesi) nin muvafakatine bağlı olduğuna ve bugünkü haliyle bu ko miteyi bir veya iki kişinin temsil ettiğine göre, bu komitenin şimdiki çalışma şeklini herhalde merak e-dersiniz. Söz komitesi şu anda nasıl
C_ Yazan : ———
Suat Taşer |
çalışmaktadır? Yani, bir metin bu komiteye geldiğinde hangi taraklardan geçer ve bu taraklar kimlerin elindedir?
Kısaca söyliyelim ki, komite keyfî, şahsî ve gelişigüzel çalışmaktadır. Çünkü, incelenmek üzere kendisine verilen bir metni, ilkin siyasî noktalardan taraması gerektiği, vazifesinin en titiz cephesi de bu olduğu halde o, buna kanaat etmiyerek met ni İlmî, edebî, artistik, estetik, peda-goik, sosyolojik, etik v.s. noktalarından da taramıya kalkar. Daha sonra, o metnin dinlenmesinde veya oynanmasında dinleyici bakımından faydalanmak ihtimali olup olmadığı araştırılır. Bu araştırma hangi ölçüye göre yapılır? diyeceksiniz. Gayet basit: O metni inceliyenin tama-
Haberler, Müzik, Söz ve temsil.
Vali muavinliklerine tayin edilen Kaymakamlar
İçişleri Bakanlığınca vali muavinliklerine tâyin edilen kaymakam -ların listesi aşağıdadır:
Vize kaymakamı Hamza Kişioğ -lunun boş olan Manisa vali mua -vinliğine, Eskipazar kaymakamı Şev ket Esenin Maraş vali muavinliğine Karasu kaymakamı Basri Özpı-narın Kocaeli vali muavinliğine, Sarayköy kaymakamı Hilmi Tunçelin Mardin vali muavinliğine, Kozan kaymakamı Necdet Yalçının Osmaniye kaymakamlığına, Osma -niye kaymakamı Edip Erginin Ceyhan kaymakamlığına, Bingöl vali muavini Hulûsi Özelçinin Kozan kaymakamlığına, Cide kaymakamı Hamdi Balabanın Azdavar kaymakamlığına, Azdavar kaymakamı Hilmi Öztürkün Cide kaymakamlığına. Güney kaymakamı Halil Hilmi Tun çerin, Sarayköy kaymakamlığına, Tuzluca kaymakamı Ertuğrul Ünlü-erin İğdır kaymakamlığına, Palu kaymakamı Cahit Çamlının Mazıdağı kaymakamlığına, Fatih kaymakamı M. Ali Çetikin Adalar ilçesi kaymakamlığına, Adalar ilçesi kaymakamı Cemal Şaşıoğlunun Fatih ilçesi kaymakamlığına Sivas hukuk işleri müdürü olup Antalya iline' bağlı Kaş ilçesi kaymakamlığında 5439 sayılı kanunla çalıştırılmakta olan Celâl Güvençin Suşehri kayma kandığına, Samsun hukuk işleri müdürü olup Niksar kaymakamlığında 5439 sayılı kanun gereğince çalıştırılan Fikret Arslanın Merzifon kaymakamlığına, Mehgen kaymakamı Nihat Alpın Kütahya hukuk işleri müdürlüğüne, Tutak kaymakamı Vefi Pandırın Ağrı hukuk işleri müdürlüğüne naklen tayinleri ten -sip edilmiştir.
İzmir vali muavini Nihat Şenma* nın mülkiye müfettişliğinde, mül-
men kendi şahsî görüş, anlayış, duyuş, düşünüş çapma göre. Peki a-ma, ya o kimse görüşünde, anlayışında, duyuşunda, düşünüşünde yanılırsa? Niçin yanılsın a canım! Cebindeki diploma her nekadar, faraza iktisatçı olduğuna şahadet ederse de, o ayni zamanda tıbbî,ziraî, tarihî estetik, filozofik kısaca bilcümle ko nularda görüş, anlayış, duyuş, düşünüş sahibidir; hem de eksiksiz nok sansız! Radyoda dinlemek zahmetine katlandığınız bütün temsillerle konuşmalar da bunun açık ve seçik delilleridir. Dediğim gibi, incelemeci, aslında sadece politik ve teknik noktalar da toplanan ve toplama sı gereken görevini yetersiz bulur da metin sahibi bir doktora doktorluk, bir şair şiir, bir piyyes yazara piyes yazarlık, bir tarihçiye tarih dersi vermiye kalkarsa tahammülünüz ve müsamahanız rica olunur. Bundan başka, şayet olur a, bir piyes veya şiir kendisinin hoşuna gitmezse, başka dinleyicilerin de hoşuna gitmesi ihtimalinden ümidinizi kesmelisihiz. Çünkü şuna peşinen inanıpak, yahut inanmasanız bile boyun eğmek zorundasınız ki, kendisi bilginin, anlayışın, duyuşun erbabı olduğu için bir metin kendisinin hoşuna gitti mi, halkın da mutlaka hoşuna gitmek zorundadır. Bunun aksi de ayni derecede kesindir; hiçbir itiraza tahammülü yoktur. Metin sahabide, söz yayınlan şefi de radyo müdürü de (eğer anlayışlı ise,), dinleyiciler de herhangi bir itirazdan, sakınmakla, hiç eğilse sinirlerini korumuş olurlar.
İşte, Ankara radyosunun söz ve temsil yayınlarında sürüp giden bo-zuk-düzen halin, tahammül edilmez ligin başlıca sebeplerinden birkaçı. Bu sebeplerin yokedilmesi, radyo i-daresinin d(| (anlayışlı olmak şarti-le), dinleyici halkımızın da, radyoda temsilini oynatmak, konuşmasını duyurmak istiyen sanatkârla bilim adamlarının da selâmeti adına son derece gereklidir. Basın Yayın Genel Müdürlüğü bu gereği herhalde gözönüne almayı, böylece radyo söz bilir bir hale koymayı inşaallah ihmal etmez.
İmkânları yeniden keşfetmek zorunda değiliz. Batı memleketlerinin radyo yayınlarını zahmet edip din-lenûli, bu hususta ne yapılması gerektiğini derhal hatırlatır. Kendi halkımızın kendi radyosunu sevgile dinliyebilmesini sağlaması için Basın Yayın Genel Müdürlüğünün tez vakitte gerekli tedbirleri alacağını umuyoruz.
boyuna gayri menkul alimce ı timi ile meşgul olmağa başladılar.
Aklımıza gelen ilk misal, Ondo-kuz Mayıs Stadyumudur. Devlet mevzuatının elverişli olmaması yüzünden iyi idare edilemediği iddia edilerek, bilmem kaç sem de ödenmek üzere şu kadar mil yona satıldı. İyi mi oldu? Kötü m oldu? Onun orasını sporsever hemşehrilerimiz daha iyi bilirler. Bize kalırsa, sahanın bugün aldığı şekle göre, pek de iyi olmadı.
Bir kere, oyun oynanamaz hale geldi. Bereket yağmurlar, karlar bitti de, bir parça kendine geldi. Bununla beraber, mevzuat derdinden kurtulmuş bulunan sahanın belki ileride, düzelmesi imkâ dahiline gireceği ümidi vardır.
İstanbuldaki Spor Sergi Sarayı da öyle oldu. Biıı türlü propagandadan sonra fakir belediyenin, başına fesliğen takmak kabilinden, yaptırdığı bu muazzam binanın, ilk düşüncelerin aksine, büyük işletme masrafını mucip olduğu anlaşıldığından ve belediye de bu işe dayanacak kudret bulunmadığından haraç mezat okutuldu.
Bunu satın alan dairenin bu işin altından kalkıp kalkamıyaca-ğı şüpheli olmakla beraber, het-. kes »Eh!» dedi zorla da olsa İs-tanbuia böyle bir bina lâzımdı, iyi oldu!- düşüncesiyle müteselli oldular.
Fakat, bu alım satım işine herkesin imrendiğini gün geçtikçe anlıyor ve bu işin sonunun nereye varacağını haklı olarak düşünüyoruz.
İstanbul Belediyesi, Sergi Sarayını satar da, bizim Belediye durur mu? Tabii o da bu modaya ayak uydurdu ve düşüne düşüne Otobüs Garajını satmağa karar verdi. Henüz satış muamelesi yapılmadı ise de, eli kulağındadır.
Bütün bu satışlara, birer kulp takıldı, ve oldukça da makul kar şılandı. Kimisi için, hizmettir, kimisi için, kombinezondur denildi ve üzerinde fazla durulmadı.
Simdi, bu hararetli satışlarda, gözü kaldığı anlaşılan bir belediye, Diyarbakır Vilâyeti Çelilesi Belediyesi de kalkmış, Emrazı Zühreviye hastahanesini satışa çıkarmış. Yirmi bin lira da bedel koymuş.
cağız, yuridR’Inn yataksız tunak-1Arayacağız diye büyük lâflar ği bu devirde, lıastahane satmak, bilmem amma, bize pek garip geldi.
Anlaşılan, Diyarbakırda, kötii hastalıkların kökü kurudu. Yani hastahane vazifesini ifa etti, bitirdi, yapacak işi kalmadı. Öyle ise, Allah razı olsun!
Hikmet YAZICIOĞLU ’
kanunun ikinci maddesi gereğince çalıştırılmaları tensip edilmiştir.
Sel felâketzedelerine yardımlar
Ankara madenî eşay sanatkârları derneği mensupları Eskişehir felâketzedelerine 77 çift lâstik a-yakkabı ve 892 metre giyim eşyası temin etmiş, Kenan İşman ailesinden aldığı 15 parça muhtelif eşya ile birlikte bunları dün otomobille Eskişehire göndermiştir.
Bir Maden Mühendisi hakkında yapılan tohlikot
Maden Tetkik Arama Enstitüsü mensuplarından Yüksek Mühendis Şadi Demirbağ, sondaj maksadiyle tetkiklerde bulunduğu muhtelif bölgelerde istihdam edilen amele bordrolarında tahrifat yapmak suretiyle hazine parasını zimmetine geçirmekten hakkında tahkikat yapılmıştır. İşletmeler Bakanlığı Müfettişlerince yapılan bu tetkik neticesinde hazırlanan fezleke Cumhuriyet Savcılığına gönderilmiştir.
Ankara Cumhuriyet Savcılığı fezleke üzerinde yaptığı tetkikatı ikmal ederek iddianamesini tanzim ve dosyayı birinci ağır ceza mahkemesine tevdi etmiştir.
Yüksek mühendis Şadi Demirba-ğın duruşmasına yakında başlana çaktır, kendisinin tevkifi muhtemel görülmektedir.
yük bir kapının zilini çaldı. 1-çeriden gürültü halinde bir takım, sesler geliyordu, -urası neresi?.. diye sormak üzere şoföre döndü; fakat baktı ki şoför kendisini bırakmış, dönmüş merdivenlerden aşağı, gidiyor. Tam bu sırada da iki kanatlı kapı açılmıştı zaten. Dışarının karanlığına a lışmış gözleri, birdenbire içerisi nin bol ışığiyle karşı karşıya kalınca biran hiç bir şey seçemez oldu. Bu sırada yüzünü seçeme-diği Grabbin’in sesini duydu.
— Oh, Mr. Dexter; diyordu. Son derece merak içindeydik Gecikmenizde beiz yok, hiç gelmemeniz den korkuyorduk. Müsaade ederseniz size Mlss WUbraham’la Gra fin von MeyersdorFu tanıştırayım.
ilk anda gözüne çarpan, üstü kahve fincanlariyje dolu bir büfe, kapağı buharla sanlı bir kahve kazanı, büfede hizmet etmekten terlemiş bir kadın süratiyle yüzlerinden bir altıncı sınıf tale besinin tenbel zekâsı akan iki genç oldu. Sonra dipte, bir aile albümünde sıralanmış fotoğraflar gibi, birbiri üstüne binmiş yıp-raııık, modası geçmiş, sıntık bir sürü çehre; vefakâr okuyucular.
Graham Greene
Martins dönüp arkasına baktı, fakat koca kapı kapanmıştı, üstüne binmiş, yıpranık, modası geçmiş, sırıtık bir sürü çehre; vefakâr okuyucuları. Martins dö nüp arkasına baktı, fakat koca kapı kapanmıştı.
— Çok üzüldüm, dedi, nasıl at dilemeliyim bilmem. Fakat... Mr. Crabbin hemen atıldı)
— Üzerinde durmaya değmez Mr. Dexter, dedi. Şimdi bir kahve içelim, sonra tartışmaya devam ederiz. Bu akşam toplantımız çok canlı. Sizi zevkle dinli ye-çekler Mr. Dexter.
Gençlerden biri eline bir fincan kahve tutuşturdu, öteki de Mar-tins’in sade içerim demesine vakit bırakmadan kahveye şeker atıverdi. Sonra kulağına doğru eğilerek :
— Mr. Dexter, toplantıdan sonra eserlerinizden birini imzala-
— 25 —
mak lûtfıında bulunur musunuz, dedi.
Siyah ipekli giymiş şişman bir bayan yanına geldi :
— Grafin sözlerimi duysa u-murumda değil, fakat doğrusu e-serlerinizden bir şey anlamıyo-rnm Mr. Dexter. Beni oyalamıyor. Bir romanın evvelâ sürükleyici bir mevzuu olmalıdır.
Martins, canı burnunda :
— Ben de aynı fikirdeyim, dedi.
— Fakat, Mrs. Bannock, sual zamanını beklemelisiniz.
— Samimiyette ifrata kaçtığımı biliyorum, doğru, fakat Mr. Dexter'in samimi tenkidleri hoş karşılayacağından eminim.
Martins'in Grafin olduğunu tahmin ettiği yaşlı bir bayan söze karıştı.
Çeviren : Kırdanoğlu
— İngilizce eserleri pek okumam Mr. Dexter, fakat bana dediklerine göre sizinkiler...
Mr. Crabbin ;
— Kahvenizi bitiriverin Mr. Dexter! dedikten sonra Martins'i hemen aldı, iç salonlardan birine geçirdi. Burada bir kaç yaşlı zat, bir yarım daire şeklinde oturmuş, sıkıntılı bir sabırsızlıkla bekleşi-yorlardı.
Martins, bu toplantıyı bana bütün teferrüatiyle anlatamadı. Çünkü kafası hep ölüm fikrile meşguldü. Ne zaman gözlerini kaldırsa, karşısında hemen o cüce oğlanı, Hansel’i göreceğini, o-nun kendisini ele vermeye çalışan .Baba, nakaratını duyacağını sanıyordu. Nihayet Crabbin celseyi açtı, ve bir mevzu ortaya attı. Benim tanıdığım Crabbin .İngiltere'de muasır roman sanatı» üzerindeki mevzunu, eminim bü-
yük bir vuzuh ve tarafsızlıkla teşrih etmiştir. İzahlarını yaptığı sırada bazı meseleler ortaya koymuş ve sonunda bunların Mr. Dexter, tarafından açıklanacağını bildirmiştir. Çünkü bu mevzu üzerindeki fikirlerini sonradan bir kaç defa ben de dinlediğim 1-çin, yakından biliyorum.
ilk sorulan sualin, Martins kül-liyen farkında değildi, bereket i-şe Crabbin karışarak boşluğu derhal doldurdu ve etraf tatmin edildi. Maron şapkalı, yakası kürklü bir hatun şiddetli bir alâkayla :
— Mr. Dexter’den, yeni bir e-ser hazırlamakta olup, olmadıklarını sorabilirmiyim? dedi.
— Evet, hazırlıyorum, evet.
— İsmini öğrenebilir miyim? Nefsine birdenbire bir itimat gelmiş olan Martins :
— Üçüncü Adam! diye cevap verdi.
— Mr. Dexter, edebi şahsiyetiniz üzerine tesir eden şahsiyet hangisidir.
Martins hiç düşünmeden cevap verdi ;
— Gray .'
C. H. P. den istifa eden 4 bin kişi D. P. ye girdi
İspartadan Demokrat Parti merkezine gelen bir telgrafa göre, İs-partanın Karaağaç ilçesinde Demokrat Partinin kuruluşu bu ilçemizde bayram havası yaratmış, halk tarafından büyük bir şevkle karşılanmış tır. Bir kaç gün içinde dört bin vatandaş Halk Partisinden istifa ederek Demokrat Partiye kaydolunmuş-tur.
IRAK SEFİRİ GELDİ
Yeni Irak Elçisi İbrahim Akif Elolus dün Toros Ekspresiyle şehrimize gelmiş, garda Hariciey namına B. İldin ve sefaret erkânı tarafından hararetle karşılanmıştır.
D. P. Çankaya İlçesi Başkanlığından :
Bir kaç zamandan beri hazırlık-lariyle meşgul olunan Çankaya İlçe Merkezi, her türlü hazırlıkları ikmal olunarak Yeşilırmak sokağından İzmir caddesindeki 20 nu- ) maralı binasına nakledilmiştir. kaya ilçesinin 15 Mart Çarşamba günü saat 19 da yapılacak olan karma toplantısına teşrifleri sayın üyelerden rica olunur.
DOKTOR
Aziz Tevfık Yeginsoy
DAHİLİYE MÜTEHASSISI
Hastalarını her gün saat 15 den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi kargında, Nizameddin apartmanı No. 2 — Tel: 15343.
| TAKVİM |
Hicri.' 1369 — C. Evvel: 25
Rumî: 1366 — Mart: 1
14 MART 1950 SALI
(Devamı var)
I
4
/
itusya seçimleri ve Belçika referandumu
Bugün, bizim büyük bildiğimiz | küçük dünyada, birbirlerine | hemen bir kaç yüz kilometre me- ; safede yaşayan iki milletin fikri soruluyor. İki millet de yarın kararını bildirecek. Bunlardan birincisi, yani Rusya, başındaki diktatöre • Evet sen benim efendimsin..." diyecek, diğeri, yani Belçika, başından atmış olduğu kirala : «Başımın tacısın...» yahut da «Çek git!...* mealinde bir rey verecek.
Bir kıta üzerinde insan reylerinin verilişinde takip edilen usullerdeki ve varılması muhtemel bulunan neticelerdeki bu değişikliğin bütün bir asır hastalığını izah etmesi mümkündür.
Biz burada, ne Belçika referandumunun teferruatına, ne de Sovyet Rusya seçimlerinin dedikodusuna girmeden, diyebiliriz ki, Avrupa üzerinde, bir gün içinde görülen bu iki manzara, bütün beynelmilel hâdiseleri teşhise kâfidir. Bir millet, kıralı başıma getireyim mi, getir-1 miyeyim mi?, diye uğraşırken, ayni kıta üzerinde yaşayan diğer bir millet, kıraldan otuz sene evvel vazgeçmiş; belki vazgeçtiğine de pişman, yeni, daha doğrusu eski efendilerini seçmekle meşgul. (Seçmek tâbiri bittabi bir tabir olmaktan ileir gidemez). Bu kıta üzerinde kim ne yapmak ister? Kim kimi tan ileri gidemez). Bu kıta üzerinde kurulacak veya kurulması mutasavver birlik çocukça bir hayal değil midir? Madem ki rejimler bu kadar aykın, hayat tarzları birbirine bu kadar zıd; mademki insanların zihniyeti birbirinden bu kadar farklı, o halde.... Yerli yerine köylü köyüne gidip herkesin kendi -başının çaresine bakması zamanı gelmemiş midir?
Buna bir tek kelime ile cevap verebiliriz: Hayır. Çünkü farklı olan şey insanın kokusu, evi, hayatı değil, onu idare etmek gibi vahi bit emele kapılmış olanların kaprisidir. İnsan, kim ne derse desin, ekmeğinin yarısını komşusuna vermeğe daima hazır, merhamet hissine bağlı bir mahlûktur. Bundan başka, insan, Ubiat içinde o kadar müte-z..77.77r zumundan fazla mütekâmil bir mcr/.a/ey,- .-icmMir ki. mutlaka yardıma ve karşılıklı yar-‘ulaşmaya muhtaçtır. Yoksa in-"•^afsız tabiate karşı gelinemez.
Bütün ideoloji ve siyaset bahislerini bir tarafa bırakarak sorabilir miyiz kendimize : Belki yarın kıralı davet edecek olan Belçika ile, çarlarını otuz yıl evvel kesmiş olan komünistlerin niçin aralarında ti caret müzakereleri yapmakla meşgul olduklarını? Kim yapıyor bu ticaret anlaşmasını? Belçikadan alınacak makinelerin sürecek olduğu Ukrayna topraklarının bütün buğdayını gizli polis şefi Malenkof mu yiyecek? Rusyadan alman kerestelerle inşa edilecek olan evlerde yalnız Belçika kıralı mı oturacak?
Bütün bu şefler, kırallar, diktatörler, ârizidir. Bunların hepsi daha güzel, daha iyi, daha insani bir idareye yer vermek için ortadan kaybolacaktır. Bütün insan münasebetlerine insani ölçüler hâkim o-ljcaktır. Buna mecburuz. Onun içindir ki, bir kıta üzerinde cereyan eden iki siyasî hâdise, şahsen bizi şaşırtmıyor. Avrupa Birliğinin âkı-beti hakkında, hattâ «bir dünya federasyonu tasarısı bahsinde ümitsizliğe düşürmüyor. Bu, biçimsiz bir şapka altında azap çeken, fakat cevherinden hiç bir şey kay-hetmiyen bir başın ıstırabı gibi, insanlık için geçici bir baş ağrısından başka bir şey değildir.
Bu şapka bir gün düşecektir. Ve bibirimizi seiâmlıyacağız.
Mücahit TOPALAK
Temsilci Davis Lodge'a göre
Rusyayı içinden vurmak lâzımdır
Üçyiiz ilâ dörtyiiz milyon Sovyet rejimini yıkabilirmiş
Nevyoık, 13 a.a. — Cumhuriyetçi temsilci John Davis Lodge, dünyanın içinde bulunduğu çıkmaza ve soğuk harbe son vermek üzere, Rusya’da bir -iç mukavemet cephesi-kurulması için milyonlarca dolar tahsisini teklif etmiştir. Lodge, bu beyanatı, Amerika - Macar federasyonu himayesinde, 1848 Macar ihtilâlinin yıldönümü münasebetiyle yapılan tören esnasında dün vermiştir. Lodge sözlerine şöyle devam etmiştir:
Sovyetler daima geniş ölçüde propaganda harbi yapmış ve yapmaktadırlar. Soğuk harbe yalnız
askerî hazırlık, iktisadi ve askeri yardım v© istihbaratla karşı koyama yız. Soğuk harbi kaybettiğimiz jMİ '* takdirde netice ya esaret ya ölüm- ■ dür.
Lodge’a göre, sadece 300 veya 400 milyon dolara mal olacak bir gizli faaliyet Amerikayı bu çıkmazdan kurtarabilir ve dünyanın nazik bölgeleri üzerinde Kremlinle sağlam anlaşmalar akdedilmesini çabuklaştırabilir.
Cumhuriyetçi senatör, böyle bir mücadele plütonium veya hidrojen bombasından daha istifadeli o-lacaktır, diyerek sözlerini bitirmiştir.
Amerikan ihracatı
sökülüyor
ve Demir perde
Bu yüzden çıkan kargaş ılıklar bastırıldı
Londra Radyosu, 13 (Basın - Yayın) — Almanya’nın Ingiliz işgal bölgesinde Brunswick'deki eski
İhracat yüzde yetmiş nöbetinde dûş*ü
Vaşington, 13 a.a. (United Press) — Ticaret bakanlığı dün akşam Doğu Avrupaya yapılan Amerikan
Talipler !
E lâzığ’da Halk Partisi ada-" yı olmak için 000 kişi müracaat etmiş!
Âli - Osman sülâlesinden bir Gençosman da sıraya katılınca, etti mi size 601?
Konyadan adaylık istiyenle-rin de sayısı, şimdiden 400 ü bulmuş! Hadi o da bir eksik bir fazla olsun! Çünkü nasıl olsa, talibi uhdesinde kalacak!
Bu vesile ile biz de, Halk Partisine kayıtlı olanların hakiki miktarını öğrenmiş oluyoruz! Fena mı? — A. F.
Heinrich |
Mann öldü
HER GÜN BİR HÂDİSE;
Yumurtlar mı? yumurtlamaz mı?
Mavi Melek muhanirif . de, menfada canverdij) I Santa Morica (Kaliforniya) 13 a.a. — Nobel edebiyat mükâfatım kazanan Thomas Mann'ın kardeşi tanınmış Alman yazarı Heinrich Ludwig Mann dün bir kalp krizi sonunda ölmüştür.
Mann, 16 roman yazmıştır, bunlar arasında, Emil Jannings ile Marlene Dietrich’in çevirdikleri Mavi Melek adlı meşhur filme senaryo teşkil eden .Profesör Unlat- ve bir şehir sakinlerinin nazı-| 1er tarafından katlini anlatan -Li-| dice» romanı bulunmaktadır.
Hermann Georing çelik fabrikala- malı ihracatının, komünist memle-rının İngilizler tarafından sökül- ketlere stratejik ehemmiyeti olan mesi bugün tamamlanacaktır. Ge- maddelerin gönderilmesi yasak f • çenlerde olduğu gibi, Alman işçile- dildiği için 21 ayda yüzde 70 nisbetin rinin yeniden nümayişler yapması- | de azaldığını —!-4!“ C,"J"
na mani olmak için Alman polisi I ” ve İngiliz kıtaları tedbirler almıştır.
1935 te inşa edilmiş olan bu çelik fabrikaları harp malzemesi imâl etmek üzere plânlanmıştı. Fabrikanın sökülmesi Müttefiklerin Almanya'yı silâhsızlandırma programına dahildir. Fabrikanın hava gazı ve elektirk istihsal kısımları sökülmeden Almanlar'a bırakıla-
... _____w bildirmiştir. Sade
Rusyaya yapılan ihracat 1948 in ilk üç ayında 21 milyon dolar iken, 1949 un üçüncü ayında 500,000 dolardan biraz fazlaya düşmüştür.
Pearson’un yeni tel. lif'eri
Nevvork. 13 (a.a.) — Gazeteci
J9rew Pearson haftalık radyo konuş masında dün Rus halkına hitap ederek, Sovyet Rusya ile Birleşik Amerika arasında bir anlaşma yapılmasını istemiştir. Amerikalı tefsirci, bu anlaşmaya varmak için şıl yol lan tavsiye etmiştir:
1 — Atlantikte bir gemi üzerinde Stalin - Trumanın görüşmesi.
2 — 25 Nisanın dünya harbinde Rusya ile müttefiklerin ne gaye ile çarpıştıklarını hatırlamaları maksa-diyle tesbit edilmesi. 25 Nisan 1945 de Sovyet ve Amerikan birlikleri El-be üzerinde birleşmişlerdi.
3 — Birleşmiş milletler genel kurulunun Moskovada toplanması. Böy lece Sovyet halkı, Birleşmiş Milletlerin faaliyetini görmüş olacaktır.
Pearson bundan başka, Birleşik Amerikanın harpçi bir millet olmadığını ve hidrojen bombasını kullanmak istemediğine işaret etmiştir
Pearson sözlerinin sonunda Birleşik Amerikanın millî savunmaya, bütçesinin yüzde 6 sini tahsis ettiği halde, Sovyet Rusyanın yüzde 19 u-
Denizin dibinde hazine arayanlar
Londra, 13 a.a. — İskoçyanın Mull adasında Tobermory koyunun dibinde bulunduğu rivayet edilen İspanyol kalyonu .Florencia»nın yerini tesbit için İngiliz donanmasının yapacağı araştırmalar bugün başlıyacaktır. Kalyonda otuz milyon sterlin kıymetinde külçe altın bulunduğu söylenilmektedir.
Katil tekerlek
Walt Tovvnship, New Jersey) 13 a.a. — Otomobil yarışlarında a-rabalaıdan birinin tekerleği fırlamış ve 3500 kişiden ibaret seyircilerin arasına girerek bir delikanlıyı öldürmüş, bir diğerini de yaralamış.
Sayın Halka Müjde
Meşhur Kayseri Pastırması toptan 180 perakende 200 kuruştur. Çemensiz ve kemiksiz Rumeli koyun pastırması 300 kuruş, halis inek etinden yapılmış çemensiz ve kemiksiz kayseri pastırması 300 kuruş.
Soyun Pazarı No. 20 - Meşhur Kayseri Pastırmacısı MEHMET GÜLER
(449)
ayırdığını söylemiştir.
Itolyan - Fronsız ♦icar •t arılaşması
Birtavukvebirgençkadın yüzünden bütün köy biribirine girdi....
lütfen bolcımz yumuHİoya
bilir mi ? - Ben, insanları
evlendiririm... - Yurrurt-
latmam... - Kanun ne
güne dııuyor ? - O halde
ayrılalım -Beni bırokma anne
1 Dünya Basınından
Hulâsalar
— 13 - 3 - 1950
İngiliz basını:
İngiliz gazetelerinden Daily Te-legarph Sovyet genel seçimlerinden bahseden bugünkü baş yazısında, Sovyet Rusya’daki seçimlerin iyice hazırlanmış bir oyundan başka bir | şey olmadığını yazıyor. Gazete, po-I litbüıosunun Çarlık idaresinden bile ' daha şiddetli bir otorite sistemine 1 başvurmakta olduğunu kaydede-' rek, -dünkü seçimler, ne halk o-
_.. _ a.. ne de umumî meselelerin idaresine demeçte bulu- tesir etmektedir- diyor.
Monfgomery Bombadan korkmıyor
İsviçre Radyosu, 13 (Basın - Ya- yunun fikirlerini aksettirmek,te yın) — Oslo’ya varmış olan Mareşal ’ ’ !J
Montgomery basına '____/. __— —-_______ -
narak demiştir ki: | Daily Graphic gazetesi, Sovyet
-Batı devletlerinin güvenliği Batı seçimleri ile demokrat memleket-Birliğine bağlıdır. En kudretli bom baya kimin sahip olduğu önemli de ğildir, asıl önemli olan husus, her türlü tecavüz ve tehlikeye karşı milletlerin hazırlıklı ve imanlı bulunmasına bağlıdır. Batı Birliğinin gerçekleşmesi birlikte menfaati olan her memleketin kenc|i "Cağımsızlığı-bağlıdır.
Rus Kamplarından koçanlar)
Londra, 13 (Nafen) — Kiev şelnı civarında 30 muhtelif millete men sup olan ve içinde 6.000 mahkûnj bu- i lunan bir kamptan Ruslar 48 Tirol-luyu serbest bırakmışlardır.
Bu Tirollular İtalyanın kuzey bölgesine gelmişlerdir.
Times gazetesinin bir muhabiri bu esirlerle yapmış olduğu görüşme neticesini şöyle yazmaktadır:
• Rufe esirler kamplarında vücut mukavemeti olanlardan ancak pek az kimse 3 sene kadar kamplardaki hayat şartlarına tahamül edebilir. 945 senesine nazaran 948 senesinde bu kamplarda esirlere verilen yemekler o kadar fena ve çalışma şartları da o kadar ağır idi ki, esirler geceleri sokaklarda dolaşarak çöplüklerde yiyecek aramak mecburiyetinde kalıyorlardı.
Esirlerden bir çoğu dizanteri ve tifodan ölmüştür..
Doksan altı yaşındaki güvey
lerinde cereyan eden seçimler arasında bir kıyaslama yapmakta ve Sovyet seçim mekanizmasının, demokratik usullere karşı m\sli görülmemiş derecede bir alay teşkil ettiğini yazmaktadır.
Gazete bu arada İngiliz seçimle-. ı-inin ne şekilde cereyan ettiğini bir
ve egemenliğini korumak azmine ' defa daha belirttikten sonra, medenî dünyanın bu hafta İngiliz A-vam Kamarasının ne şekilde çalıştığını göreceğini, muhalefetin fikirlerini açıkça ve serbest olarak aksettireceğini hatırlatmaktadır.
Muhafazakâr Daily Telegraplı gazetesi başka bir yazısında hükümetin ev işleri inşaatı meselesinde evvelce vermiş olduğu sözü yerin.
i getiremediğini belirterek, şiddetli p ' tenkitlerde bulunmaktadır.
| İşçi partisinin organı olan Daily . ' Herald gezetesi de işçi partisinin ' takip etmekte olduğu siyasetin adalete uygun olduğunu ileri sürmekte ve muhafazakârların hücumlarının siyasî maksatlara dayandığını yazmaktadır.
| Liberal News Chronicle gazetesi, lüzumsuz hücumlarla hükümetin çalışmasına mani olmanın olmadığı kanaatindedir.
Gııilıano'nun
bir adamı doha öldü
I "Palermo, 13 a.a. — Meşhur Guilia-, no çetesine mensup SicilyalI bir ı haydut dün Monteleprede yarım j saatlik bir ateş ve el bcmbası dü-.»-----j—-------—u_ tarafından
r haydut
Paris Radyosu, 13 (Basın - Yayın) — Fransa ile İtalya arasında dün Roma’da bir ticari’ ' ’ v __ __ ___________ ___________*
imzalanmıştır. Bu anlaşma en isimli birisi dün 36 yaşında bir kız- tuzaktan kurtulmağa muvaffak ol-başta, her iki tarafça da önceden la evlenmiştir. Çocuğu muc*»»»- Paüc Klor» hnvHudnn 47
iktisadi işbirliği teşkilâtına bildi- ' bekliyen bu asırlık -genç rilmiş olan her türlü serbestleştir- ( ••• • • ..........
menin takviyesini derpiş etmektedir.
,alya arasında Napoli, 13 a.a. — Caprillo’da oturan ellosundan sonra polis tt ıet anlaşması ( 96 yaşında Alessandro de İsabelli öldürülmüştür. Diğer bir
muştur. Polis ölen haydudun 47 ve polis ta-
olmasını
----, ---------- o—, güvey» i cinayatle itham edilen ..
verdiği beyanatta »iyi bir şey yap- rafından aranan 26 yaşındaki Ro-mak için insan hiçbir zaman geç sario Candela olduğunu tesbit et-kalmış sayılmaz- demiştir. ; iniştir.
Serbest Fıkra
Sol, sağ, sol
D izim gibi erenlerin sağı solu mu olur? İşte geçen sene a-Şirı sağ ve sol cereyanlarla mücadele diye kanun çıkarırsak, bu sene de «Siyasî- dirler diye, ne kadar vatan haini diye bellenmişler varsa, kapıp koyuveririz!
O halde buna af değil de, doğrudan doğruya, vatanın emniyeti, selâmeti ve istiklâli aleyhinde çalışanları serbest bırakmak, topyekûn komünistleri dışarı salıvermek için yeni bir teknik demeli!
Cezaevlerinde senelerdir mahkûm yatan Türk mahkûmları! Siz sakın, üzüntüye kapılmayın! Hükümet, sizi affa tâbi tutmamakla, sizi bu «Siyasi mahkûmlardan ayırmak gibi, size yüksek bir
sağ!
| Sarıçizmeli |
şeref hakkı tanımışlardır!
İnanmazsanız, Ceza Kanununun ikinci kitabının birinci, ikinci ve dördüncü babındaki suçlara bir bakınız! Okuduğunuz zaman, tüyleriniz diken diken o-lur:
Tiirkiyeyi bir başka devlete peşkeş çekenler, Türkiye istiklâlini tehlikeye sokmağa kalkanlar, vatanın bir parçasını yabancı bir devlete ilhaka yeltenenler, Türk ordusu aleyhinde çalışanlar, ca susluk yapanlar, Cumhurbaşkanına hakaret edenler, kuvvet kullanarak hükümeti değiştir-
ineğe kalkanlar, rejim değiştirmeğe çalışan komünistler! Hepsi, hepsi affa gidiyor! Çünkü bu gibi mücrimlerin isimleri Af Kanununda «Siyasî mahkûmlardır!»
Simdi söyleyin!l Bu çeşit siyasi mahkûm olıın da aftan faydalanmak size yakışır mı? Hem bunlardan bazılarının affı için Paris'ten, Prag'dan .Dünya Gençlik Teşkilâtı., denilen komünist birliklerinden bir çok makamlara telgraflar gelmiştir. Bu telgraflardan sonra, topyekûn affedilip temize çıkarılmaları kadar hayret edilecek ne vardır?
Ani bir tehevvürle birisini öldüren veyahut, zaruret dolayı-siyle iki mintan çalan mahkûmlar! Mecliste olsun, dayınız yok muydu?
Jk merikanın ananevi saadet ve
* * huzuru ile meşhur bir şehir-ceğizinde, bir tavuk, daha doğrusu, bir kaç tavuk yüzünden bütün bir köy halkı birbirine girdi. Hâdise şudur: Bayan Medison, genç yaşında dul kalmıştır. Genç ve güzel olduğu kadar iyi bir ev hanımıdır. Kocası, müteveffa Medison’un bin bir emekle yetiştirmiş olduğu tavuk -lara bakmakta, ve bu tavukların yumurtalarını satarak geçinmektedir. Tavuklar çok yumurtluyorlar. Hele içlerinde on tanesi civarın bütün rekorlarını kırmış vaziyetteler.
Bayan Medison’un bir de küçük kızı var: Alis... Alis, henüz mektep çağına gelmemiş olduğu için, annesine yardımla iktida ediyor. Ana kız, müteveffa bay Medison’un yetiştirmiş olduğu tavuklarla pekâlâ geçinip gidiyorlar. Lâkin... —
★
Civarda genç bir çiftçi var....
Honrad adını taşıyan bu adam, hem çok haris, hem de çok yakışıklıdır.. Üstelik tavuk merakı da var. Bay Medison’un kümesine eskiden -beri göz dikmiş vaziyette. Şimdi, Medison ölmüş olduğuna göre, niçin dul kalmış olan kadının aklını çel-memeli? Üstelik, bayan Medison, erkekliği yerinde her erkeği harekete getriecek kadar güzeldir. Bu fikirlerin tesiri altında Honrad, bayan Medison'a devamlı ve ısrarlı surette kur yapmaya başladı. Ve, eh... Allahın emri imiş, evlendiler. İki taraf da mesut gibiydi. Hele küçük kız yeni babasından çok hoşnuttu. Lâkin büyük bir felâket gelip çattı:
Tavuklar yumutlamıyorlardı. Değil yumurta rekorunu kırmış olan gözde tavuklar, hattâ, en miskin ta-vuktuklar bile yumurtayı kesmişlerdi.
★
Büyük rezalet
Honrad, bu vaziyet karşısında ha rekete geçti. Tabii tavuklar nezdin-de değil, çünkü onlar biri gelirken bağrışarak kaçışıyorlardı. Honrad, karısını, yani genç ve güzel sabık bayan Medison'u sıkıştırdı. -Sen mutlaka bu hayvanlara bir şey yapıyorsun- dedi, -Kocanın zamanında yumurtlasınlar da benim zamanım da niçin yumurtlamasınlar?... Kadın bu durum karşısında perişandı. Bununla beraber, genç kocanın hırsı dinmedi. Tavukları nezaret altına aldı. Bu sefer tavuklar yumurtayı külliyen kestiler.
Medison çiftliğinin bütün geliri yumurtadan ibaretti. Honrad'da bu çiftliğe damat olurken varını yoğunu satmış, hepsini tavuk işlerine yatırmıştı. Şimdi bütün olup olacak elden gitmek üzere idi. Bunun üzerine, genç ve haris adam, mahke -meye baş vurdu. Boşanma ve mal tefriki istedi. Hâkim, Honiad’ın evlilik hayatına katmış olduğu malların ayrılmasına karar verdi. Bunlar bir kaç yüz tavukla kümeslerin mühim kısmından ibaretti. Sabık bayan Medison bu suretle, on parasız ve ancak bir kaç kümeste ikamet e ■ ten bi kaç yüz tavukla kaldı. Fakat bunların hiç birinin yumurtlaması mümkün görünmüyordu. Zaten, yumurta rekortmenlerini de bay Hon-| rad alıp götürmüştü.
★
Çarşı ortasında....
I Sabık bayan Medison ve küçük kı-zı içn artık dua etmekten başka çare , kalmamıştı. Ana kız, her gece yatmadan evvel, »Allahım, bizim tavukları yumurtlat.... diye yalvarıyor lardı. Tavuklar oralı değildi. Medi ' son ailesinde sefalet baş göstermişti. Bayan Medison, hizmetçilik aramak için büyük şehirlerden birine git
I meye hazırlanırken, tavuklar bir denbire, yumurtlamaya başladılar.
' İlk gün, yimi yumurtayı pazarda her zamanki esnaf dostuna satan hayan Medison, kendisine biraz ek nck. kızma biraz süt ve et ile eve dönerken çok müftehirdi. Fakat, yarından ümidi yoktu. Halbuki, ertesi gün, yüz yumurta buldu.
Bayan Medison, bu yumurtalar dan kazanılan paralardan bir kısmı nın tavkların gıdasına ayrılması lâzım geldi?:n* ç-»!: iv; biliyordu. Ken
dişinin ve çocuğunun gıdasından ke serek tavuklarını, kocasından öğren miş olduğu usule göre beslemeye başladı. Ve günde bin yumurtaya kadar aldı.
*
Dua ile geçen geceler
Diğer taraftan, Honrad’ın alıp gö türmüş olduğu şampiyon tavuklar nedense yumurtlamaz olmuşlar ve sahiplerini iflâsa doğru şevketmiş lerdi.
Bir gün, bayan Medison, yeni sa-' tın aldığı kaptıkaçtısı ile çarşı içinden geçerken, arabanın önüne bir adam atladı... Hem küfür ediyor, hem de bayan Medison’u arabadan alaşağı etmeye savaşıyordu. Bunu
gören halk bittabi koşuştu, fakat elinde pırıl pırıl bir bıçak sallayan bu adama yanaşmak için kmisenin yüreği yetişmedi. Bu mütecaviz, iflâs halinde bulunan Honrad, yani bayan Medison’un ikinci kocasıydı.
Kalabalık içinden birdenbire genç bir adam çıktı. Honradın bıçağını elinden aldı, sonra mahkemede de şöyle bir ifadede bulundu:
Emin olunuz,, bay hâkim, ben hiç bir şey yapmadım. Bütün suçum, bayan Medison’u on şenedenberi sev mekte oluşumdur. Eğer müsaade e-derseniz, onu, civcivlerini ve küçük kızını himayeme almak isterim...
Hâkim. Kabul- dedi. Bayan Medison ağladığı için -Evet» dediyse
Sıvasta D. P. teşkilâtı gittikçe genişliyor
Sivas (Hususi) — Seçimler yaklaştıkça Sıvasta Demokrat Partinin faaliyeti geniş safhalar arzetmek-tedir. Ocak teşkilâtı kurmak için müracaat eden köylerin adedi gittikçe artmaktadır.
Dün de üç köyde yeniden ocak teşkilâtı kurulmuştur. Bu üç köyde 150 vatandaş Halk Partisinden istifa ederek Demokrat Partiye kaydolmuşlardır. Demokrat Partiye il içinde ve çevrede bir çok I kıymetli şahsiyetler katılmaktadır. Bu arada Şaıkışlalı olup senelerce Halk Partisi Başkanlığı yapmış II Encümen üyelerinden Rasim Çelik-er de Demokrat Partiye geçmiştir. Rasim Çeliker’in Demokrat Partiye geçmesiyle Şarkışla İlce Teşkilâtına akın halinde kayıtların yapılması beklenmektedir.
Bu vaziyet karşısında Halk Partisinin aday gösterme işi bir ihtilâf mevzuu olmakta ve ihtilâfa düşenler partiden istifa etmektedirler. Şimdiye kadar Halk Partisinden adaylığını koymak istiyenler 107 kişiyi bulmuştur. Bunların her biri muhakkak kendini göstermek istemekte ve bu yüzden de mühim ihtilâflar vukubulmaktadır. Buna rağmen Demokrat Parti işini sükûnetle fakat büyük bir gayretle yürütmektedir. Halk Demokrat Partinin bu olgunca hareketi karşısında hayran kalmakta ve bütün mevcudiyeti ile Demokrat Partiye sarılmaktadır.
Demokrat Partinin şu vaziyete göre Sıvasta seçim şansı yüzde 80 dir Halk Partililer de bu hakikati yakınen anlamaktadırlar. Bu münasebetle Başbakan Şemsettin Günal-tay da iki bölgeden adaylığını koymak mecburiyetinde kalacaktır. İşçiler üzerinde grev aleyhtarlığı ile önemli bir tesir bırakmış olan Çalışma Bakanı Reşat Şemsettin Silerin kazanma şansı burada daha ziyade azalmıştır.
Maraşta durum
Maraş, (Hususî) — Burada partilerin faaliyeti hızlanmıştır. Bütün
köylerde ocaklar teşkilâtı takviye e-dilmekte, her iki partide de geceli gündüzlü çalışmalar müşahede edilmektedir. Demokrat Partiye karşı devam etmekte olan halkın alâkası son günlerde çok artmıştır.Bazı köylerde halk tamamen Demokrat Partiye geçmiş, C. H. P. sinde ocak heyetinden başka kimse kalmamıştır. Bundan endişeye düşen C. H. P. Demokrat Partinin köylere giden memurlarına türlü isnatlarda bulunarak şehre getirilmeleri suretiyle D. P. propaganda ve çalışmalarına mani olmak istemektedir. Fakat aynı şahıslar tekrar köylere giderek çalışmalarına devam etmekte ve C. H. P. nin gayretleri boşa gitmektedir. Bu hal köylünün maneviyatını büsbütün kuvvetlendirmektedir.
Seçmen kütüklerinin tanziminde bazı yolsuzluklar ve güçlükler olduğu haber verilmektedir. Bazı memur ların C. H. P. li muhtarın evinde kütükleri tanzim ederek bazı demokrat ları yazmadıkları ve C. II. P. lilerin bazı küçük kızlarını kasten büyük göstererek kütüklere dahil ettikleri haber verilmektedir. Kütülerin a-sildiğinin halka duyurulmadığı ve gizlice karakola yahut muhtarın e-vine veya dükkânına asıldığı şikâyetler arasındadır. Ötedenberi C. H. P. sinden ağzı yanan bazı köylüler seçmen kütüklerinin tanzimi sırasında Demokrat partiye müracaat e-derek malûmat istemekte ve ondan sonra kütüklerin tanzimine yardım etmektedir.
Dumlupınar mahallesi muhtarı seçmen kütüklerini gizlice başka mahalledeki kendi dükkânına asmış tır. Bunu haber alan halk Pazar günü muhtarı aramışsa da bulamamıştır. Bunun üzerine tamamen demokrat olan mahalle halkı heyecana düşerek muhtarın evi önüne nöbetçi bırakmış ve vaziyeti D. P. ye bildirmiştir. Parti harekete geçmiş ve zabıta marifeti ile muhtar saklandığı yerden çıkarılmış ve kapalı olan dük kânı açtırılarak kütükler mahalle nin münasip yerine astırılmıştır.
Sayfa: 4
ZAFER
14 - 3 - 1954
Z/a-zaHi ZUHURİ DANIŞMAN
Bir cevap
DİLEKLER
Rusyanın yeni sulh taarruzu dolayısile
Bir aralık tenha bir yere geldi. Burada kimseler yoktu. Ne için bu yere kimse gelmemişti ? O da bunu bilmiyordu. Yalnız, belki sükûna ihtiyacı vardı.
Başını avuçları içine olarak derin hülyalara daldı.
— 117 —
Orhan biraz daha yaklaştı. Deniz, mehtap, içki başını döndürmüştü. Bu sihirli tablo içinde yakınında bu kadar nefis bir mahlûk olduğunu düşünerek içi içine sığmıyordu. Onun sarıya yakın kumral saçlarını okşamak istedi. Fakat Notarasın kızı derhal geri çekildi:
— Her tarafta bizi görebilecek olanların ortasında mı asaletmeap!...
— O halde... Başka bir yere gidelim...
— Mümkün değil... Yalnız konuşalım.
— Sizi çok merak ediyorum. Orhan hayretle bakındı:
— Beni mi? Sebep?
— Bilmiyorum. Bizansın bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu biliyor musunuz.
Orhan irkildi.
— Ne gibi?
— Belki yakında muhasara o-lunacağını biliyorsunuz.
— Ben, hiç bir şey bilmiyorum.
— Öyle olsun... Böyle bir hal olursa ne düşünüyorsunuz?
— Ben, Bizansta bir esirden baş ka bir şey değilim. Etrafımda yüzlerce muhafız var.
— Serbest bırakılmayı istemez misiniz?
— İmkânsız olduğunu bildiğim için böyle bir şey düşünmedim.
— Bilâkis mümkündür.
— Ya... Nasıl?
— Siz de pekâlâ hükümdar sü-lâlesindensiniz.
— Artık bu iddiada değilim güzel kız.
— Neden?
— Memleketim aleyhine çalışmak istemem.
— Sultanlık fena bir şey mi?
— Hayal... Halbuki esaretim hakikatir.
— Demek Anadoluya geçip saltanat iddiasında bulunmak istemiyorsunuz?
— Söyledim, böyle bir şey düşünmüyorum.
— Çok iyi..
Notarasın kızı geniş bir nefes almıştı. Orhan da bunun farkına vardı. Fakat bir mânâ veremedi. Notarasın kızı, sanki vazifesi bitmiş gibi lâkayd bir tavır takındı Halbuki içkinin verdiği bir ser-mestlikle Orhan, onu on kere daha güzel görüyor ve kendini güç tutuyordu.
— Bana müsaade edebilir misiniz?
Diye yalvardı.
— Hiç bir şey anlamıyorum.
— Başka bir vakit asaletmeap..
Ve şehzadenin cevabını beklemeden bir hayal gibi uzaklaştı.
Mermer sütunlar arasında kaynaşan kalabalık tam ve hudutsuz bir neş’e içinde çalkanıyordu. Ve Notarasın kızı, kendisine sataşmak istiyen bir kaç delikanlının elinden güçlükle kurtularak kayboldu.
Şimdi şehzade Orhan buğulu bir âlem içinde yaşıyordu. Sütunlar arasında kaynaşan şehvet potasının farkında bile değildi. Yalnız beyninde bir uğultu vardı. Ve bir hayal...
Şehzadeyi bir müddet bu ince ve narin hayal meşgul etti. Fakat yavaş yavaş hakikat gözünün ö-nünde canlandı. Notarasın kızı İ-ren ne demek istemişti!. O kendisine bir şeyler söylemişti.
Şehzade ürperdi. Neden İren kendisine bir saltanat iddiasından bahsetmişti. Bu onun kendi fikri miydi, yoksa bu işe memur mu e-dilmişti?. Bunu anlamak zordu.
Sonra hatırına tatil bir hülya geldi. Acaba böyle bir vesile ile Bizanstan dışarıya çıksa, İren de kendisi ile beraber gelir miydi?.. Bu fikir sanki hakikat olmuş gibi o zaman yüreği çarptı.
Orhan, ağır ağır, nereye gittiğini bilmeksizin, beyninin içi uğultularla dolu olarak bir salondan diğerine, oradan da bir başkasına geçti. Onu tanıyanlar, yerlere kadar eğilerek kendisini selâmlıyorlardı.
Bir aralık tenha bir yere geldi. Burada kimseler yotyu. Ne için bu yere kimse gelmemişti?. O da bunu bilmiyordu. Yalnız, belki sükûna ihtiyacı vardı.
Başını avuçları içine alarak derin hülyalara daldı.
En fazla dalgın olduğu bir sırada omuzuna yumuşak bir elin dokunduğun hissetti. Bitkin ve halsizdi.
— Beni yalnız bırakınız...
Diye fısıldadı. Fakat derhal fikrinden vazgeçti. Çünkü nefis bir koku odanın havasına yayılmıştı. Bu koku, ancak...
Birdenbire başını çevirdi. Yanı başında solgun, fakat cazip çehresiyle Tamar, Franzesin kızı Tamar duruyordu.
Şehzadenin bü,tün vücudü titredi.
Bu kız hakikaten çok güzeldi. Venüsü bile kıskandıracak kadar mevzun ve mütenasip bir vücudü, masum ve asîl bir yüzü vardı. Esrarlı ve mânâsı anlaşılamıyan bir
tebessüm ile şehzadeyi süzüyordu.
Şehzade ayağa kalkarak onun omuzlarından hafifçe tuttu. Tamar, tuhaf bir telâş eseri gösterdi. Tam bu sırada Orhan, kapıda bir başka kadının beklemekte olduğunu görerek Taman bıraktı.
Bu hali gören kadın, hafifçe süzülerek kapının dışarısına çıktı. Her halde iki genci yalnız bırakmak istiyordu. Dışarıya çıkınca da kendi kendine söylendi:
(Her halde işler yolunda gidecek. Şehzade Tamara çok düşkün görünüyor. Allah vere de bizim kız bir hırçınlık yapmasa...)
Orhan söyliyecek söz bulamıyordu. Bir taraftan da yalnız olmadıklarına, kapıda görünen kadına lânet ediyordu.
Tamar, titriyen billur gibi bir sesle:
— Herkes eğlenirken sizi bu yalnızlığa sevkeden sebep nedir asaletmeap?..
Diye sordu.
Orhan, sanki bir sabah rüzgârı esiyor sandı. O kadar ahenktar sesti bu... Onu söyleyen dudaklara baktı. İçinde bir ateş yandı, tutuştu. Mukavemetsiz bir ihtirasın ateşiyle yanarken, gayri ihtiyarî bir daha kapıya baktı. Acaba o kadın hâlâ orada mıydı?
Yoktu... Şimdi ikisi Tamarla bir odada yapayalnızdılar.
Bir daha Taman ince ve şeffaf omuzlarından yakaladı. Fakat kız hafif bir çığlık kopararak geriye sıçradı.
— Ne yapıyorsunuz asaletmeap?!...
Diye fısıldadı. Orhan tahammül edilmez bir hissin tesiri altında i-di.
— Siz, Tamarsınız, Franzesin kızısınız değil mi?
— Evet «asaletlû...
— Sizin güzelliğinizi işitmiştim. Fakat asla bu kadar sihirli bir güzellik tahayyül etmemiştim.
Tamar, penbeleşen yanaklarını saçlariyle saklamağa çalıştı.
Şimdi ikisi de susuyorlardı. Or-hanın kalbi çarpıyor, dışarıdan sızarak odayı dolduran şen kahkahalar, baygın saz ahengi içinde büsbütün kendini kaybediyordu. Belki biraz da fazla içmişti.
Tamarda garip bir ürkeklik vardı. Orhan bir daha onun yanma yaklaştı. Fakat Tamar:
— Dışarısı çok kalabalık asaletmeap... Her dakika birinin gelmesi mümkündür. Esasen...
— Ne var?
Ankara Memurlar Kooperatifi Şirketinden dün şu mketu-bu aldık :
«Gazetenizin 6/3/1950 gününde intişar eden 311 sayılı nüshasında, dilekler sütunu altında Memurlar Kooperitifi ne halde başlıklı yazı okunmuştur.
Kooperatifin bu günkü durumu ile yakından alâkadar olmadığı yazısından anlaşılan dilek sahibinin, ne maksatla bu yazıyı yazdığı anlaşılmamakla beraber, hiç bir vakit eksik ol-mıyan Kooperatif rakiplerinin tezviratına kapılmış bulunduğu kanaatini vermektedir.
Kooperatifin itibarı malî ve ticarîsini haleldar edecek bir şekilde ve hiç bir asıl ve esasa istinad etmiyen bu yazının sahibi esefe şayan bir harekette bulunmuş olmakla beraber bu vesile ile Kooperatifin bu günkü vaziyetini açıklamağı faydalı gördüğümüzden bu yazımızın da gazetenizin ilk çıkacak nüshasında neşrini rica ederiz.
Kooperatif, evveldenberi zarurî gıda maddelerinin bilhassa vasıflarına azamî itina eylemek ve fiyatlarını da mümasili mü-esseselerin fiyatlarından aşağı seviyede tutmak prensibini daima muhafaza eylemek suretiyle piyasada nazım bir rol ifa etmeğe çalışmaktadır.
Bunun delili de, ortak olsun ve olmasın memurların mühim bir çoğunluğunun ihtiyaçlarım peşin ve kredili olarak kooperatiften temin eylemeleri ve menfaatini pek iyi takdir eyli-yen halkın dahi uzak semtlerden gelip kooperatifle alış veriş etmeleridir.
Kooperatifte yalnız pirinç satılmadığına göre, diğer malların fiyat ve efsafından bahset-miyerek, cins ve vasıfları tayin edilmeden hakkında bir hüküm verilmesi mümkün olmıyan pirincin pahalı satıldığının bildirilmesi de dilek sahibinin bu husustaki ilgisizliğini göstermektedir.
Kooperatifte satılan pirinçler menşe’ilerine göre isimlendirilmek suretiyle tasnif olunmakta ve fiyatları da ona nazaran tes-bit edilmekte bulunduğundan pazarda daha ucuza satıldığı iddia edilen fakat cins ve evsafı bildirilmiyen pirinçlerle mukayese edilemiyeceği tabiîdir.
Bugün Kooperatif, bütün memurların gıda vesaire zarurî ihtiyaçlarını kredi ile temin eylemekle beraber, mevsiminde kok kömürü ve soba bedelleri de uzun vadeli taksitlere bağlamak suretiyle kendilerine azamî yardımı sağlamaktadır.
Memurlar 1947 yılında 190697 1 liralık erzak ve 295697 lira tutarında kömür 1948 yılında 189104 liralık erzak 402666 liralık kömür 1949 senesinde ise 352642 lira
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 1 de)
Rusya’ya istediğini verin işte o zaman barış olur!
Vaşington’da çıkan meşhur «U. S. News World Report» dergisi 27 O-cak 1950 sayısını şu sözlerle başlatıyor : «Amerikan politikasında bizim için olduğu kadar, dünya için de çok önemli sonuçlar doğuracak esaslı bir değişiklik sessiz sedasız meydana geliyor : Truman doktrini sizlere ömür! Bundan böyle yalnız fena komünistlere karşı savaşılacak, iyi komünistler ise hoş görülecek.»
Dergi sözünü, 45 sayfa sonra, bu hakikati bir kere daha belirtmek istermiş gibi, «Whisper» tebliği ile bağlıyor :
«Trumanın kendisi Truman doktrinini, yani komünizm dünyanın neresinde baş kaldırırsa orada ezmek ididasını terketmiştir. Bu dokt rinin gerçekleştirilmesi Amerikan askeri kuvvetinin öne sürülmesini zaruri kıldığı anlaşılınca Başkan korkmuştur.»
Böylece Truman doktrini komünizm selini durdurmak vaadini geri alırsa Vaşington’un yeni politikası ne olacak acaba? Dergi bu sorguya da açıkça cevap vermekten çekinmiyor :
Yeni doktrin, yani Acheson doktrini şudur : Rus komünizmi eski Rus emperyalizmi için sadece bir bahanedir. Komünizm kılığına gi-
' ren bu emperyalizm ilkin başarılar , kaydetse bile, nasıl olsa nasyona-ı lizm komünizmden daha kuvvetlidir. Madem ki Birleşik Amerika ko-l münizmi durdurmıya muvaffak olamamıştır, o halde her yerde nasyonalizmi teşvik etmelidir. Tito bu 1 bakımdan klâsik bir örnek vermiş-1 tir : Komünist, amma Rusyaya bağ-, lı değil! İşte bütün dünyada böyle Tifolar yetişmesine çalışmalıdır.
! Bu doktrine dayanarak, artık bun-dan böyle Moskovaya boyun eğmi-| yen «iyi komünistler, ile Moskova-[ ya bağlı «kötü komünistler» arasın-I da fark gözetilecek. Plânın son hedefi komünistleri birbirine düşürmek ve yeni doğan komünist devletleri Rusya’ya peyk olmaktan sa-kındırmaktır.
İyi ve kötü komünistler buluşu i-le kurnaz bir avukat belki bir jüriye tesir edebilirse de, ne yazık ki tarih karşısına onunla çıkılamaz! Hristiyan ve demokrat avrupa medeniyetinin antitezi olan komünizm bazı özel bakımlardan Amerikanın menfaatleriyle uzlaşsa bile ergeç onun da aleyhine döner. Yeni doktrinde ancak şu kadarı doğru ki, siyasî - emperyalist motiflerle hareket eden Moskova politikası komünist nazariyelerle kısmen mas-
Lâkin bunun neticesi olarak, Miss Jackson’u kaplıyan ihtiras, Katerin’i sarsan ihtirası kalbinden silmişti. Ne manzara! sakilli-ğinin yegâne mazereti büyük feragati olan bu ihtiyar kadın, muvaffak olamamış bir aşıktan başka bir şey değildi., ve şimdi
Ue “kI maskaraya çe‘ Yazan s B. Volmer
Katerin’in düşüncelerinde tesanüt kalmamıştı: Çocukluk hatıraları hurdaydı, aşkın hatıraları şurdaydı ve karşısında Miss Jackson komedi oynuyordu.
Vaktiyle Katerin, Miss Jackson’u yine böyle çirkin görmüştü: Bir akşam, o zaman küçük kız olan Katerin, izini takip etmek istediği bir keçiyi kovalarken, çıktığı sarp bir kayadan inememişti, kaya şatonun altında bir uçurumun üzerinde idi. Katerin kollarını açmış, ufak elleriyle fundalıklara asılarak kayaya yapışmış kalmıştı ve korkmamak azmi ile başını yukan kaldırmıştı. Alpes’ler üzerinde batan güneşi seyrederek korkusunu unutmuştu. Miss Jackson talebesini arıyor ve onu bulamayınca feryat ediyordu. Sonradan Katerin’i o vaziyette görünce feryatlarını büsbütün arttırmıştı, Katerin de «Bu bağırmalara ne lüzum var» diye düşünmüştü. Onu kurtardıkları zaman, Miss Jackson heyecanından hıçkırarak ağlamıştı. Katerin bu heyecanın mürebbiyesini çok çirkinleştirdiğini keııdi kendine düşünmüştü ve sükûnetini muhafaza ederek onu azarladıktan sonra odasına gönderen babasının halini tercih etmişti. Bilhassa, onu uzaktan kayaya yapışmış görerek bir ufak Mer-yeme benzettiklerini söyliyen çobanların bu sözleri çok hoşuna gitmişti. Ve, o gündenberi Katerin dağda yanlız dolaştığı zaman, bir Meryeme benzemek için türlü tavırlar takınmaya çalışmıştı.
Katerin kendi nefsi ile daima meşgul olmuştu. Güzel olmaktan memnun cessur, iyi ve samimi olmayı da arzu ederdi. Papaz Morand, onda asalet olduğunu söylerdi; hatta Hedıvidgc ve Hermann de Rishbach derslerini ondan iyi bildikleri zaman, yalan söylemeyen, gururlu olan,
(Devamı var)
Çeviren : NUSAT
keleniyor, kısmen de samimi olarak onlardan kuvvet alıyor; — tıpkı Anglo - Sakson politikasının siyasî - emperyalist motiflerle hareket ederken demokratik nazariyelerle kısmen maskelenip kısmen de kuvvetlendiği gibi — politika daima bir kuvvet işidir; amma bu sırada bu fikirler kuvveti maskelemiye yaradığı kadar o kuvvetin bir parçası olarak ta rol oynarlar. Demek ki komünizm Moskova için — demokrasi de Anglo - Saksonlar için olduğu gibi — hem maske, hem kuvvet ifade eder!
Bundan çıkan sonuç, «iyi» ve «kötü» komünistler arasında bir seçme yapmak boş bir vehimden i-baret olup, hakikatte Acheson doktrini sırf fayda politikasına doğru kaymayı gizlemek ve kolaylaştırmak içindir. Bunu Acheson’un kendisi de şaşılacak kadar açık bir şekilde söylemiştir. 22 Ocak tarihli «New York Times» gazetesi bu hususta şöyle yazıyor: Mister Acheson fikrini şöyle formülleştirmiş-tir : «Bir memlekette şu politikayı güderken başka bir memlekette onun tamamiyle tersini gütmek A-merikanın menfaatına daha uygun düşüyorsa, Başkana tereddütsüz bunu tavsiye ederim.» Bir kaç yüz ylı eski olan Sacro egoismo! şu farkla ki, bu politika eskiden hiç güzelleş-tirilmiye çalışılmaz, parlak cümlelerle «doktrin» leştirilmezdi.
Zikredilen Vaşington dergisinde anlatıldığı üzere, Acheson doktrininde göze çarpan ikinci özellik «iyi komünistler.in nasyonalizmini tanıdığı halde, komünist olmıyan milliyetçi Çinlilerin, milliyetçi İspanyolların ve milliyetçi Almanların nasyonalizmini tanımamasıdır. Eğer bu anlatış doğru ise, demek ki Acheson doktrini «iyi komünistler.e yol göstermek için yapılmıştır.
Şimdi son suale geliyoruz : An-tikomünist Truman doktrini yerine geçen bu Acheson plânı kimin işine yarıyacak?
Bir kere Truman doktrininin iflâsı 1945 ten beri Moskovanın kazandığı en büyük zaferdir. Bu zafer o kadar büyük ki, siyasî tepkileri komünizmin Çindeki askeri zaferinden daha az olmıyacaktır. Komünizmin Amerika tarafından yenilmesi şöyle dursun, durdurulması bile mümkün olmadığının resmen kabulü 70 yaşına basan Stalin için en güzel hediyedir. Komünistler a-rasına ihtilâf sokmak suretiyle, başka türlü önlenemiyen ilerlemiye en gel olmak ümidi, yalnız Tito’da zayıf bir destek bulan bir ümitten
başka bir şey değildir ve Titonun düşmesiyle de büsbütün yıkılmıya mahkûmdur. Kaldı ki Tito nevinden iç ihtilâfla-rın tesiri ancak uzun zaman sonra, komünizm muzaffer olurken değil, sarsıntı geçirirken gö rülebilir.
Amma şimdi ve yakın gelecekte Moskova Truman doktrinin iflâsını kendisi için olağanüstü bir siyasî zafer olarak kutluyacağı gibi, Moskova’nın doğrudan doğruya tehdidi altında bulunan Avrupa ve Asya milletleri de Acheson doktrininde bir nevi Hiss - Fuchs doktrini görmekten kurtulamıyacaklardır: «Mos kova’ya her istediğini — vesikalar, atom bombası, memleketler, milletler, kıt’alar... — verin, o zaman dünyada barış olur!».
Eh, o zaman belki Stalin bile »i-yi komünist» olur.
(Wochenzeitung) dan
ANKARA RADYOSU 14 Mart 1950 Salı
7.30 M. S. Ayarı.
7.31- Müzik: Hafif müzik (Pi).
7.45 Haberler ve hava raraporu 8.00 Müzik: Şarkılar (Pl).
8.15 Müzik: Tangolar (Pl).
8.25 Günün programı.
8.30 Müzik: Çeşitli parçalar (Pl.)
9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve program
12.30 Müzik: Şarkılar
Haberler
Müzik: Va]s festival orkestrası çalıyor (Pl).
ötfle gazetesi
Müzik; Sen parçalar (Pl).
Akşam programı, lıava raporu ve kapanış.
M. S. Ayarı Müzik: Şarkılar. Müzik: Radyo salon orkestrasr:
M. S. Ayan ve haberler Geçmişte bugün Müzik: (Yurttan sesler) Müzik: Vlolonsel soloları (Pl). Radyo gazetesi.
Müzik: İnce saz (Sevkefza faslı) Temsil (Son fırtına) Yazan. Meliha Gökçen.
Serbest saat.
Konuşma.
Müzik: Dans müziği (Pl). M. S. Ayan ve haberler. Kapanış.
30
45
00
45
00
15
45
00
Katerin tebessüm ederek: •
— Göreceksiniz, dedi, göreceksiniz!
X
■
Mükemmel olması İçin hiç bir fedakârlıktan kaçınılmıyan..
Fenerliler Balosu
Eskişehir sel felâketi dolayısile 25 Mart 1950 ye bırakılmıştır
«Pavyon Baloya aittir.
Davetiyeler: Klüp lokalinden, Süreyya pavyonu, Ankara Palas ve Yeni Birke’den temin olunabilir.
ı—ıı e
Terziler Küçük Sanat Kooperatifinden
1949 yılı umumi heyet toplantısı 26 Mart 1950 Pazar günü sabahı saat 10 da Halkevinde yapılacaktır. Belirli gün ve saatte sayın ortakların teşrifi rica olunur.
Gündem:
1 — İdare heyeti ve murakip raporlarının okunması.
2 — Bilanço ve hesabatın tetkiki ve tasdiki.
3 — İdare heyetinin ibrası.
4 — İdare heyeti ve murakiplerin seçimi.
5 — Kadro ve bütçenin tanzimi.
6 — Dilekler. (463)
İSTANBUL RADYOSU 14 Mart 1950 Salı
!.57 Açılış ve programlar
1.00 Haberler
1.15 Şarkı ve türküler (Pl).
1.30 Çeşitli hafif müzik (Pl).
1.50 Şarkı ve türküler
1.30 Ev kadını - Broderl ve ipeklilerin aprelenmesi
Konuşan: Bahriye Çetlner.
40 Dans müziği (Pl).
00 Programlar ve kapanış.
57 Açılış ve programlar 00 Dans müziği (Pl).
30 Sadi Yaver Ataman memleket havalan ses ve saz birliği konseri 00 Haberler
15 Hafif ara müzi&l (Pl).
20 Radyo Senfoni Orkestrası konseri İdare eden: Cemal Reşit Rey. Edouard Lalo... Viyolonsel konser-tosu. Solist: Muhiddin Sadak L. Van Beethoven tEgmont* uvertürü 20.00 Memleket türküleri
20.15 Operalardan sahneler ve orkestra eserleri (Pl).
20.50 Yeni buluşlar
Konuşan: Rıdvan Teeel.
21.00 Şarkı ve türküler (Pl).
21.15 Fasıl Heyeti Konseri
(Tahir Buselik* 1 — Peşrev l — Seni candan severim 3 — Geçti o gamlı 4 — Nim nigâha kail olmam 5 — Kıs bir ince 6 — Takabn 7 — Gönül harareti 8 — Ateş Vdkiyor 9 — Bahar gelir 10 — Naslım ne kadar güler yü^ün var — 11 Sax~ Semaisi.
22.00 Oda müzl&l (Pl).
Wol/gang Amadcus Mozart... Di-vertimento No. n Çalan: Sir Ua-milton Harty idaresinde Londra Filârmoniği oda orkestrası Joseph Haydn... Trio No. 1 (sol maj&r* Çalanlar: Eileen Joyce (Pi pano) Benry Holst (Keman) An-toni Pinl (viyolonsel)
22.40 Ara müziği (Pl).
22.45 Haberler
23.00 Çeşitli hafif müzik (Pl).
23.30 Programlar ve kapanış.
12.1
13.1
13.:
13. :
13.1
14. ;
hilekârlıkla başını kitaplarının araşma eğmeyip, kayalar üzerinde koşarak bu hali ile, Tanrıya daha fazla yaklaştığını tasavvur ettiği, bu çocuğa karşı Papaz Morand tebessümünü muhafaza ederdi. Katerin böylelikle sessiz methiyelerle desteklenmiş, insi-, yaki olarak takip ettiği yola sev-kedilmişti. Bu sert adamın fazla mantıki duaları hissiyatına işlememişti, fakat karakterinin izleri Katerinde baki kalmıştı.
Katerin kendine bakmıyandan nefret ederdi ve vücudu güzel, ruhu güzel olduğu için, kendisinin yarattığı, canlandırdığı bir güzellikte olmayı arzu ederdi.
Evet, bu anda Mary’de olan çehrenin onda olmaması, o acı şikâyetle, izdırapla ve arzularla karışık kötü hummanın, o şaşırmış bakışlı gözlerin onda olmamasını, feryat etmemek, şikâyet etmemek, yalvarmamak, her şeye rağmen kendine hakim olmak, hiç bir şeyden korkmamak hatta ölümden bile, Miss Jackson’a dehşetli görünen ve hakikatte, zamanı geldiğinde her şeyi nihayetlendinnenin yegâne çaresi olan ölümden korkmamak arzusu idi. Nefsine hürmet etmek, fakat tehlikeyi dahi göze alabilecek kadar kendinden e-min olmak, çünkü tehlikesiz saadet olamaz, arzusu idi.
Katerin Pierre’i kovduğu vakit çıldırmak tehlikesini geçir-
mişti ve cinetten daha fena o-lan, vücudunun onu sürüklediği sükut tehlikesini geçirmişti: ken dişini vermek, denizde yahut kumda olsun, güneşte uyuşmak ihtiyacına sürükleyen ve nefsine hürmeti olmamış olsaydı kendisini başkalarına vermeğe sev-kedebilecek olan hislerin karıştığı, çarpıştığı o devrenin tehlikesini atlatmıştı. Beğendiği ve okadar genç olan Raymond Bar-dane gibi ne çokları kendilerini ona teklif etmişti. Evet, nefsine hakim olmak, hislerini yenmek ve bu zaferi tatabilmek için meydan okumak, maziye bakınca ondan tiksinmemek ve öleceği zaman, istediği gibi yaşamış olduğunu görebilmek, arzusu idi.
Bu geceye kadar, Katerin istediği gibi yaşamıştı: ona izdırap veren aşkında ahlâksızlık yoktu, babasının emirlerine itaatsizlikte ahlâksızlık
ettiği yoktu, sevgisi, aşkı, muhteşemdi ve çektiği izdıraplardan, nefsini mağlûp edebilmiş olmasından gurur duyuyordu. Fakat vaktiyle Pîerre ile bir arada yatmış oldukları bu yatakta şimdi endişesi, arzusu vardı ve Mary onu korkaklıkla itham ederken yanılmamıştı.
Hakikatte, Miss Jackson, hileye başvurarak, mağlûp olmadan Pierre’i tekrar görmeğe Kate-rin’i teşvik ederken, Katerin’iıı gururuna hücum ediyordu ve
Mişel Zevako'nun '"Papaz Çayırı// Romarının en heyecanlı safhası
■ Rapp Rıfkı Özgürel gibi muktedir bir kalem sahibi tarafından ! i dilimize ilk defa çevrilen bu eseri yakında bu sütunlarda okuyacaksanız....
Philippe vestiyerde şapkasını bıraktı ve üstüste yığılmış paltolara işeretle:
— Çok kalabalık mı?
Cevap veren uşak:
— Dünkü gibi değil, Mösyö, bu akşam iyi oyunculara rastlı-yacak, dedi.
Philippe yüzünü buruşturarak sordu:
— Almanlar mı?
— İngilizler Mösyö ve bir Rus.
Philippe keyifli keyifli geniş merdiveni çıktı. Talihli olduğu akşamların neş’esini, vücut ve ruh hafifliğini, şanslı saatlerden evvel daima hissetiği o sarhoşluk başlangıcını duyuyordu.
Salonların kapısında onu kar-şılıyan bir garson:
— Biraz evvel tarafınızdan takdim edilmiş olduğunu söyleyen biri geldi. Girmesine müsaade edildi fakat sekreterliğe kadar uğramanızı ve o Mösyönün tanıtma fişini imzalamanızı rica ediyorlar, dedi.
Philippe sordu:
— İsmi nedir?
— İsmini bilmiyorum.
Philippe: -Peki giderim» mukabelesinde bulundu ve yoluna devam etti.
Garson kenara çekilerek kapıyı açtı.
Kapının arkasında bulunan hol’üıı sağında bar ve ilerisinde oyun salonları bulunuyordu. Çıradan geçerken bir ses onu çağırdı:
—Philippe!
Ve barın yüksek iskemlelerinin birinde, sağ bacağı sarkık, diğeri kıvrılmış, uzun vücudu smokinine yaraşmış, geniş omuzlarını geriye atmış, ufak başı dikilmiş, dirseği barın tezgâhına dayalı ve kadehi elinde Pierre’de Vinzel’i gördü.
Pierre’in etrafını Monte - Car-lo ve Nice’in mevsim sonunu teşkil eden, yaşı geçkin kızlar almıştı. Pierre her halde konuşuyordu, çünkü gözleri parlıyor ve yanında herkes susmuştu.
Kaşlarını çatarak Philippe ba-, rın kapısında durdu.
(Devamı var) 1
GİZLİ KALMIŞ HAKİKATLER
Ruzveltin Vatikan Elçisi M. Taylor 31R CASUS MU İDİ?.
MYRON Taylor, müteveffa Baş kan Roosevelt’in Vatikan’daki özel elçisi 9 yıl hizmetten sonra, baha biçilmez sanat kollek-siyonu ile birlikte, memleketine dönmüştür.
İngiliz dergisi «News Review) in Roma muhabiri Taylor’un Ameri-kaya dönmesi münasebetiyle, Roosevelt’in bu mutemet adamının Vatikan’da ne işler gördüğünü açığa vurmuştur. Taylor’un bu olağanüstü misyona tayin edilmesi, meğer büyük fizik bilgini Albert Eins-tein’in daha harpten önce yetkili Vaşington çevrelerinde yaptığı teşebbüsler üzerine olmuş, gayesi de bazı önemli Alman ilim ve fen a-damlarım Amerika’ya aktarmak i-miş. Hangi meslektaşların atom bombası üzerinde çalıştığı hakkında anlaşılan üstadın esaslı bilgisi varmış. Taylor olağanüstü yetkiler ve bol paralarla teçhiz edildikten sonra, Hitler’den mümkün oluğu kadar çok ilim adamı çalmıya memur edil miş. News Review’e göre özel elçinin emrine ilkin verilen para miktarı 4 milyon dolar imiş. Böylece Taylor, güvenilir ajanları vasıta-siyle, birçok yahudi bilginlerini top lama kamplarından kurtarıp Amerika’ya yolladığı gibi, pek cömertçe para teklifleri sayesinde yahudi ol-mıyan bazı ilim adamlarını dahi — tabiî nazi olmıyanlardan — kazan-mıya muvaffak olmuş.
Taylor gözünü tâ yukarılara çevirip Göring’i elde etmiye karar vermişti.
Hattâ Göring, vazifesi yalnız Alman vahudilerini dışarı kaçırmıya
yardım etmekten ibaret olan, Hel-muth Wohltat adında özel bir memur kullanıyordu. Bu doktor Wo-hultat ile elele çalışan yabancı çevreler ise Refugee organizasyonu altında gizleniyorlardı. İngiliz dergisinin muhabiri, en iyi atom bilginlerinin Almanya’dan dışarı çıkarılmasında baş rolü Göring’in oynadığı kanaatindedir.
Nürenberg mahkemesi sırasında Göring’in .asılarak ölmek hacaleti. nden kurtulmak ümidiyle Taylor’a dönmesi boşuna değildir. Vatikan-daki özel elçinin, gerçekten kadir -bilirlik göstererek hapishaneye zeh ri sokup sokmadığı, daha sonra Tay lor’un hatıralarından öğrenilecektir. Onun Romadaki görevinin ikinci kısmı '-'•nüz gereği gibi anlaşılmış değildir. Elçi bir yandan kr ral ailesiyle, bir yandan da Mareşal Badoglio ile münasebette bulunuyordu; öyle ki, İtalyan mütarekesinde parmağı olması çok muhtemeldir.
Taylor azgın bir komünist düşmanı olduğu için, Franko İspanyası ile de anlaşmak taraflısıdır. İki yıl önce İngiliz başbakanı Attlee ile yemek yerken plânlarını ona açmış ve sonra bu görüşmesi hakkında de iniştir ki: «Bu konuda başbakanın gösterdiği tepkiye doğrusu şaştım. Masadan kalkıp odada bir aşağı bir yukarı gezinerek, Franko rejimini öyle heyecanla kötüledi ki bu yumuşak adamdan hiç ummazdım.»
Demek ki Taylor’un siyasi emelleri Vatikan’daki vazifesiyle tamamlanmaktan uzak bulunuyordu.
(Wochenzeitung) dan
14 • 3 - 19W
Yazan: Guy de Maupassant
Çeviren: Gülseren Gönenç
il ARKİ de Bertrans’ın evin-İMİI deki av partisinde ziyafe-tin sonuna gelinmişti. Onbir avcı, sekiz genç kadın ve mınta-kanın doktoru, ıncyvalar ve çiçeklerle dolu olan bir büyük masanın etrafına oturmuşlardı.
Aşktan bahsediliyordu, münakaşa hararetli bir safhaya girmişti: İnsan hakikaten bir defa mı yoksa bir çok defalar mı sevebilirdi? işte ezeli bir münakaşa mevzuu. Ciddi bir aşkla yalnız bir defa seven kimseleri, aynı zamanda bir çok kere şiddetle sevenleri mi -sal gösterdiler.
Umumiyetle erkekler, ihtirasın hastalıklar gibi aynı insana bir çok defalar gelebileceğini, hatta önüne bazı engeller çıkarsa onu öl düreblleceğini ileri sürüyorlardı.
Her ne kadar bu görüş tarzı münakaşa götürmez ise de fikirleri müşahededen ziyade şiire dayanan kadınlar, aşkın, hakikî büyük aşkın fanilere bir defa na-’ sip olduğunu İspata çalışıyorlardı. Yıldırım çarpmasına benziyen bu aşka yakalanmış bir kimse sonra o kadar perişan olur ki başka hiç bir kuvvetli his, hiç bir hayal bile kalbinde titizlenemez.
Birçok defalar sevmiş olan Maı-ki bu inanışa karşı koyuyordu:
— İnsan müteaddit defalar bütün kuvveti ve ruhu ile sevebilir. İkinci defa sevmenin imkânsızlığı nı göstermek için bana aşk uğrunda kendini öldüren kimseleri misal veriyorsunuz. Size şöyle cevap veririm: Eğer bunlar intihar etmek aptallığında bulunmasalardı bir daha âşık olmak şansından mahrum kalmhzlar, böylece iyileşirler, yeniden âşık olurlardı. Bu hal do pek tabiî olarak normal ömürlerine kadar devam ederdi. Öyle âşıklar vardır ki sarhoşlara benzerler, İçer dalma içer. Seven de daima sever. Bu mizaç meselesidir. ç
Bunun üzerine Paris'i bırakıp kırlara çekilmiş olan ihtiyar doktoru hakem yaptılar ve ona fikrini söylemesini rica ettiler. Kafi bir fikri yoktu.
— Markin’in dediği gibi bu bir mizaç meselesidir. Ben elli beş sene fasılasız sürüp giden ve ancak ölümle biten büyük bir aşk hikâyesi dinledim, dedi. Markiz elle-^rin^ırptı:
— Bu ne güzel! Böyle sevilmek ' i'-mr Vnc sene şiddetli derin bir aşk içinde »
adet! Bu kadar tapınılan adamın 9’’ çok bahtiyar olması İcap eder. Dr gülümsedi:
— Çok doğru, madam. Bu nok -tada yanılmıyorsunuz. Sevilen kimse bir erkekti. Onu tanırsınız. Köyün eczacısı M. Chouquet. Kadına gelince, onu da bilirsiniz, her sene şatoya gelen iskemle tamircisi ihtiyar kadın. Size tafsilâtiyle anlatayım-
Birden kadınların heyecanı geç ti. Yüzlerini buruşturarak, sanki yalnız ince ve seçkin insanlar â-şık olurmuş ve bu aşk mükemmel insanlara lâyık bir şeymiş gibi •püf!, dediler.
Dr. sözü aldı:
— Üç cv evvel beni bu ihtiyar kadının ölüm döşeğine çağırdılar. Kendisine ev vazifesini gören, gör
DİLEKLER ;
Bir cevap
★ (Baştarafı 4 üncüde) değerinde erzak ve 507994 Lira- ı lık kömür satışı yapılmıştır ki, bu rakkamlar üç milyonu geçen umumî satışlarımızın yalnız kredi ve taksitle yapılan kısmını teşkil etmektedir.
Temettü konusuna gelince : Esasen Kooperatifler ortaklarına kâr temini maksadlyle kurulmuş olmayıp, bilâkis onlara 1 faydalı olmak, kendilerine hiz- 1 met etmek gayesiyle kurulmuş bir şirket şeklidir. Kooperatifi- i miz de tamamen bu prensibe sadık kalarak çalışmaktadır. Nitekim geçen yıl bu hizmeti karşılığı olarak ortaklarına yüzde ona yakın rlstum tevzi etmiş bulunmaktadır.
Kooperatif, bilançosunu kanunî esaslar dairesinde tanzim , eylemekte umumî heyetini de, her sene esas mukavelename- | sinde tasrih edilen tarihlerde | ve ticaret kanununun emreyle- ■ diği müddet zarfında üç defa , ilân eylemek suretiyle toplantıya çağırmaktadır.
Toplantılar'hükümet tarafından tayin edilen bir Komiserin huzuriyle yapılmakta ve genel kurul zabıtları ticaret Bakan-ı lığında da mevcut bulunmakta-ı dır.
I Keyfiyetin bu suretle açıklanmasını rica ederiz.
düğünüz şu sıska atların çektiği a-raba ile muhafız ve arkadaşı olan iki büyük siyah köpeğin ı-efaka-tında bir gün evvel gelmiş. Gittiğim vakit papası orada buldum. Kadın bize vasiyetini söyledi ve son isteğini izah etmek için bütün hayatını anlattı. Bundan daha tuhaf ve dokunaklı bir şey olamazdı:
Anası vb abam iskjbmle tamircisi imiş. Hiç bir zaman sabit bir ev sahibi olamamış. Küçükken, yırtık pırtık elbiseler içinde, bakımsız gezermiş. Köylerin civarında hendekler boyunca dururlar, arabayı gözerlermiş, Köpek burnunu ayaklarının arasına sokup u-yur, at otlarmış. Annesi ve babası yoldaki karaağaçların gölgesinde bütün^eski iskemleleri tamir ederken, kendisi otların içinde yuvar-lanırmış. Bu seyyar evlerinde hem hiç konuşulmazmış. Pek bilinen •İskemle tamircisi!» diye bağıra-raktan evlerin etrafında kimin do laşacağını tayin eden bir kaç kelimeden sonra ya yanyana veya karsı karşıya oturup sazları bükmeye koyulurlarmış.
Çocuk uzaklara gidince, yahut köyün arsız oğlanları ile ahbab-lıa teşebbüs edince babanın hid -detli sesi onu çağırırmış: -Buraya gel bakalım sefil yumurcak! «Bunlar, işittiği yegâne şefkatli sözleri imiş.
Daha büyüdüğü vakit onu eski iskemlelerden işe yarıyacak malzeme toplamıya gönderirlermiş. O zaman şurada burada bazı çocuklarla tanışırmış. Bu sefer yeni arkadaşlarının aileleri sert sert çocuklarını çağırırlarmış: -Buraya gel bakayım! Çapkın, çıplak ayaklı sürtüklerle konuştuğunu gör-miyeyim.» Ekseri küçük oğlanlar onu taşlarmış.
Hanımlar ona bir kaç kuruş ver dikleri vakit İtina ile saklarmış. Bir gün, o zamanıar onbır yaşında İmiş, buradan geçerlerken mezarlığın arkasında bir arkadaşı iki Liârd’ını (’) çaldığı için ağlı-yan küçük Chouquet’ye rastlamış. İçi boş koca kafasında daima mesut ve. neşeli tahayyül ettiği çocuklardan biri olan bu ufak şehirlinin göz yaşları onu altüst etmiş. Yaklaşıp üzüntüsünün sebebini an layjnca iktisat ettiği bütün parayı yani yedi mangırı ona vermiş. Oğlan gayet tabiî imiş gibi parayı a-lırken gözyaşlarını da silmiş. Bu nun zerine kız sevinçten çılgın gi bi onu kucaklamaya cüret etmiş. Çocuk dikkatla para kesesine bak tığı için hiç sesini çıkarmamış. Kendini itip kakan olmadığından tekrar onu kucaklayıp sıkı sıkı sarıldıktan sonra kaçınış.
Bu biçare başm içinde neler cereyan etti acaba’ Ş.ıradan bur,, dan topladığı bir kaç kuruşu feda ettiği içinde yoksa ı na şefkatli ilk busesini verdiği it/n mi bu çocuğa bağlanmıştı? İşte bu, büyükler için olduğu gibi çocuklar için de bir sırdır. Aylarca mezarlığın bu köşesini ve oğlanı hayalinde yaşatmış. Onu tekrar görmek ümidiyle, ya şuradan buradan bir kaç metelik ya tamirden, yahut aldığı yiyecek üzerinden a-şınrmış.
Tekrar geldiğinde cebinde iki frank varmış. Küçük eczacıyı, gayet temiz kıyafette, babasının dükkânının camı arkasında kırmızı bir şişe ile meşgul iken görebilmiş. Bu renkli suyun ve parlak kristallerin cazibesine kapılarak onu daha fazla, deli gibi, heyecanla ve tapınırcasına sevmiş ve o günü unutamamış. Ertesi sene onu tekrar mektebin arkasında arkadaşları ile bilya oynarken gördüğü vakit üzerine atılmış, onu kollarının arasına alıp o kadar şiddetle öpmüş ki oğlan korkudan feryadı basmış. Bunun üzerine ya tıştırmak için bütün parasını vermiş: Üç frank. Bu para karşısında çocuğun gözleri faltaşı gibi açılmış ve parayı alınca sesini çıkarmadan kızın okşamalarına katlanmış.
TRİO MAFFİ
Tipik Atraksion Orkestrası
iştirakile
(418)
Her Pazar saat 17 den matine
18 Mart Cumartesi akşamından itibaren meşhur Paris Revü Heyeti
BALLETS KELLJEROC
Kısa bir mUddet için angaje edilmiş Londra B.B.C- Radio Yıldızı Dinamik şantöz
SUNNY LESTER
FEVKALÂDE AKROBATLAR
S o I e r a Espagnol PAQUiTA SERRANO VE JOSE CASTRO
Ankara Üniversitesi Fen
Fakültesi Dekanlığından
İki haftadır İstanbul Üniversitesinin davetlisi olarak bir sıra konferanslar vermekte olan dünyanın tanınmış Atom Fizikçisi Profesör Heisenberg Fakültemizin de davetini kabul ederek Ankara'ya gelecek ve 15/3/1950 Çarşamba günü saat 17 de Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinin konferans salonunda «Modern fizikin felsefi esasları» konusu bir konferans verecektir.
Giriş serbesttir.
(1553) - (150)
Türkiye Garanti Bankası A. 0.
1950 ikramiye plânı
100,000 Lira
200,000 Lira Değerindeki Büyük Garanti Apariımanı'nın
3 Dairesi
Her ay bir keşide
'cıt'n
oman.
Bu büyük tarihî romahda Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşunu, Osman Gazinin kahramanlıklarını, aşkını, izdirabını merak ve heyecanla okuyacaksınız.
OSMAN OĞULLARI
Ankara Halk Sandığı T. A. Ş.
Yönetim Meclisi Başkanl ğından
Sandığımızın 1949 hesap devresi Alelâde Genel Kurul toplantısı 31/Mart/1950 Cuma günü saat 10 da Işıklar Caddesi Konya Sokak No. 29 ' da Halk Bankası binasında yapıla-, çaktır.
Sayın hissedarlarımızın toplantıda hazır bulunmalarını rica ederiz.
Toplantı Gündemi:
1 — Yönetim Meclisi ve Denetçiler raporunun okunması,
2 — 1949 Bilânço kâr ve zarar hesaplarının tetkiki ile Yönetim Meclisinin ve Denetçilerin ibrası,
3 — Müddetleri sona ermiş olan üç Yönetim Meclisi Üyesinin yerine yeniden üye seçilmesi,
4 — 1950 yılı için iki Denetçi seçilmesi (471)
Mart Keşidesinde
Gördüğünüz bu güzel apartmanın (12) No. lı dairesi ve ayrıca 500 lira ile 25 lira arasında değişen 44 adet zengin para ikramiyeleri mevcuttur.
Bankamızda açacağınız 100 liralık bir hesap, Mart keşidesinde Sizi, bu apartmanın bir dairesinin sahibi yapabilir.
Her 100 liraya ayn bir kura numarası verilir. YILIN ÜÇÜNCÜ KEŞİDESİ : 29. MART. 1950
İzolatör Satın alınacakdır
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs İşletmeleri Müess°sesinden
1 — Teklif verme usulü ile 10.000 adet No. 80 tipinde porselen izolatör satın alınacaktır.
2 — Alâkalıların tekliflerini en geç 25/3/1950 gününe kadar birer
nümune ile birlikte, Müessese Umum Müdürlüğüne göndermeleri ilân olunur. (1540) - (155)
DAKTİLOGRAFİ KURSLARI
ANKARA TİCARET LİSESİ MÜDÜRLÜĞÜNDEN :
Okulumuzun Akşam Daktilografi Kurslarına Öğrenci yazımı başlamıştır. (1450)
C. G. Verem Aşısı
Tatbikatına Ankara Veremle Savaş Derneği 1 No. lu Dispanserinde devam edilmektedir.
Aşı yaptırmak istiyenlerio her gün saat 9 - 13 arasında müracaat etmeleri rica olunur.
Memurlar Kooperatifi arkasında Adres: Ankara Veremle Savaş Derneği merkez binası
Toplantıya davet
Oba Yapı Kooperatifi Ortaklarına
Ortaklar Genel Kurulumuz Halk Bankası T. A. Ş. Ankara Merkezinde 30. 3. 1950 Perşembe günü saat 14 de alelâde olarak toplanacaktır. Sayın ortakların aynı gün ve saatte gelmeleri rica olunur.
Oba Yapı Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı
Gündem:
1 — Yönetim Kurulu ve Denetçiler raporlarının okunması,
2 — Bilânço ve hesapların tetkik ve tasdikile Yönetim Kurulunun ve Denetçilerin ibrası,
3 — Denetçilerin seçilmesi,
4 — Arsalar hakkında görüşülerek bir karara varılması. (472)
tş sahipleri ile
Müteahhitlerine I
İnşaat işleriniz için gereken kalfa ve ustalarınızı Posta Ca(L Ahmet Erkmen Hanı, No. 24 deki (İnşaat Kalfa ve Ustaları) derneğinden temin edebilirsiniz. (413)
CEMİYETTE
LÜZUMLUTELEFONLAR
Yangın ............... 00
Sıhhî imdat ........... 91
Trenler ............ 12028
Hava Yolları ....... 14881
Yataklı vagonlar ... 11566
Su ânza ........... 21575
Elektrik ........... 24846
Havagazı ........... 24846
Başkent taksi ...... 22222
Yeni Güven Taksi ... 22333
Sizin Taksi ........ 22333
Merkez Taksi ....... 11111
Ersan Taksi ........ 21111
★
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
Büyük (15831) 1 Bedelin
Ankara (23432) : Agk ada.sı
Ulus (22294) : Havana’da festival Yeni (14040) : Uçuruma Doğru Park (11181) 5 Uçuruma Doğru Sümer (14872) : Maskeli süvari.
Şeytanın pençesi
Sus (14871) : Uçuruma Doğru
Cebeci (18846) : Saygon
★
NÖBETÇİ ECZANELER
Cebeci, Güray, Gülhane
ZAFER’in Abone Şartlan Memleket içi
Telefon Numarası Değiştirilmesi
Amerika Büyükelçiliğinin telefon numarası 14 Mart 1950 tarihinden itibaren 25050 olarak değiştirilmiştir.
NOTICE
The telephone number of the American Embassy has been changed to 25050, effective March 14, 1950. (464)
Acele ediniz
40 dönüm bostan, yoncalık, ahır hayvancılığına, arıcılık, kümes, kaz, ördek yetiştirmeye çok elverişli. Bir kısım yeri kır kahvesine elverişli. Ortak da arıyor.
★
Hepsi yüz dönüm olup Luna Park, kışlık sporlar yeri, yazlık eğlence yerlerine, bir şirketin Kooperatif Evlerine çok elverişli arazi satılıktır. Mesai saatleri dışında
Telefon: 23075 (448)
BAHÇELİEVLER BÜYÜK FİDANLIĞA NAZIR SATILIK ARSA
Çiftlik asfaltı üzerinde Bü -yük Fidanlığa karşı cephe 22, de-
Tam dört sene, biriktirdiği bütün paralarını öpücük mukabilinde onun ellerine dökmüş. Bu, birinci sene otuz metelik, ikinci sene iki frank, üçüncü sene on iki metelik imiş, «ki o vaıt sıkıntısından ve mahcubiyetinden ağlamış, amma ne çare sene çok fena geçmiş» ve son defa, çocuğu memnun memnun güldüren kocaman yuvar lak bir para, beş frank vermiş.
Artık yalnız onu düşünürmüş, ve avdetini sabırsızlıkla beklermiş. Oğlan onu gördüğünde koşarak önünden geçince kızcağızın yü reği hoplarmış. Sonra yok olmuş, onu bir koleje yollamışlar. Kurnazca sağa sola sorarak bunu öğrenmiş. Bunu üzerine ailesinin ta kip ettiği yolu değiştirmek ve onları buradan tatil zamanı geçirtmek için bütün zekâsını kullanmış.
(Devamı yarınki sayımızda)
Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğünden Fen Memuru (Ressam) alınacak
Genel Müdürlüğümüz Tesisler kadrosunda açık bulunan 300 lira kadro ücretli barem dahili Fen memuru (Ressam) lığa bir memur alınacaktır.
Taliplerin 24/3/950 tarihine kadar Genel Müdürlüğümüze bir dilekçe ve aşağıdaki belgelerle birlikte müracaat ederek aynı gün saat (14.30) da yapılacak imtihanda hazır bulunmaları ilân olunur.
Aranılacak evsaf ve belgeler:
Evsaf:
1 — Yapı Usta Okulu mezunu,
2 — Sanat Enstitüsü mezunu,
3 — Teknik Okul Fen Memurluğu kısmı mezunu olmak.
4 — Güzel Sanatlar Akademisi dahili mimarî ve tezyinat
______________.________________________ _______ ________ . _ kısmı mezunlan ile yüksek mimarî şubesinin 2 nel sınıfına kadar okumuş bulunanlar tercih edilecektir._________(460)
r
....................................
1950 senesinin Toros ve Lord marka
Yazlık keten lâstiklerini her yerde ısrarla arayınız, Çünkü emsallerinden sağlam ve ucuzdur.
(474)
Ankara Ticaret ve Sanayi Odasından
Unvan: İsmail Topuz.
Sicil No. 3075
Ankarada Dışkapı semtinde Atıf-bey mahalleşinde Fabrika sokağında 6 numaralı evde oturan, Dışkapı semtinde Atıfbey mahallesi 2 No. lu mahalli ticarî ikametgâh ittihaz ve Mozayık imalâtçılığı ticaretiyle iştigal eden, Ticaret Odasınıh 4/143 numarasında kayıtlı T. C. tebaasından İsmail Topuz’un yukarda yazılı ticaret unvaniyle noterlikten tasdikli imzası şeklinin Ticaret Kanununun ahkâmına uyularak 13/3/1950 tarihinde tescil edildiği duyurulur.
(475)
MÜJDE
Bir Günde Direk
Ankaradan - Bursaya, Bursa-dan • Ankaraya radyolu lüks otobüslerimiz 17/3/1950 Cuma sabahı saat 7 den itibaren her gün muntazaman ve aynı saatte her iki taraftan hareket etmek üzere seferlerine başlıyacaktır.
Hareket merkezi İtfaiye Meydanı Akşehir Oteli (470)
15.000 Liralık İstanbul’da Bir Villa Ayrıca: !lkramiyelere
n- -ı L' ı ı Her satın alacağınız gömlek için numaralı bir kart verilecektir.
Bir GÖMLEK İle sahip olacaksınız. S0RRRIZ Po'plin ’9ömlotç lqkdim ediyor„,
12 aylık
6 »
t »
38
16
8
Lira
ZAFER’in İlin Şartlan
16 Lira
Baslık ................
2. ve 3 Üncü sayfada 8tn.
4. oQ sayfada 8m........... 3 »
6. ve 8. cı sayfada Bm..... 3 )
Doğum, Nlkfth, Nlıan, ölüm ve Mevlût ılinlan 6 santimi aoçmemok sortiyle 16 Ura.
Devamlı İlânlar İçin hususî tarife tatbik edilir.
Sahibi:
Adviye FENİK
Yazıişlerini fiilen idare eden:
HİKMET YAZ1CIOĞLU
Basıldığı yer:
Güneş Matbaası
rinlik 38, elektrik, su, telefon, havagazı ve kanalizasyon tesisleri bu-
lunan 2617 ada 11 parselde 852 metre arsa. Müracaat Tel: 14067 Eğe Bir-
liği Ticaretevi, Adliye civarı Şekerciler sokak No. 24
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO’da Kapelman Yaylı Sazlar Kuarteti Dördüncü Konseri
27 Mart 1950 Pazartesi saat 21 de
MİTHAT FENMEN iştirakiyle Her yer (50) kuruş Biletleri satılmaktadır.
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO’da Bu akşam saat 21 de FEYHA TALAY Viyolonsel Resitali
Yarın akşam saat 20 de PEER GYNT Dram 14 Tablo
KÜÇÜK TİYATRO’da Bu akşam temsil yoktur. Gişe Kapalıdır
Yarın akşam saat 20 de DÜNYA GÖZÜYLE ve
TÜCCAR
( Öğretmen ve Öğrencilere) SON TEMSİLLER
5,000 Liralık ORTAç Müessesesinden alacağınız Sürpriz Marka tlzrnmivplorp 750, g^ ^75. r»::_---1„_.
12i'O, 1300, 1380, 1440
AnafartaJar Cad. No. 224, Adliye karşısı köşe mağaza, Telefon: 11135
Pijamalar: 1050 Kr.
Kalkınma plânı ve hususî teşebbüs
ir (Baş tarafı birinci de) nı yapılması kolay br iş saymadığını, bu plânı tesbit edecek bir mütehassıs getirtilmesine karar verildiğini, hususî teşebbüse Halk Partisi programında yazılı olduğu kadar yer verildiğini, İktisadî devlet teşekküllerinin bir şirket halinde birleşmesini hükümetin düşünmediğini söyledi.
Kürsüye gelen soru sahibi Hakkı Gedik, Bakanın verdiği izahatın tatminkâr olmadığını ifade ettikten sonra ezcümle dedi ki «Bu demek, memleket kalkınmasında lâzımge-len ekonomik politika tayin edilmemiş demektir. İndî mütalâalar henüz bertaraf edilmemiştir. Memleket kalkınmasının ana hatlarını tesbit edecek bir plânın hâlâ mevcut olmaması cidden hazindir.»
Sözlerine devam eden hatip böyle bir plânın hazırlanması için yapılması lâzımgelen işleri etraflı bir şekilde izah etti ve hususî teşebbüse verilmesi icabeden ehemmiyet üzerinde durarak bir devlet kapitalizmine gidildiğini, hükümetin hususî teşebbüsün taazzuv ve inkişafına çıkardığı birtakım kanunlarla mâni olduğunu söyledi.
Tekrar kürsüye gelen Cemil Sait Barlas İktisadî doktrinler hakkında kendi anlayışına göre izahat verdi ve bankalardaki fertlere ait mevduatın arttığını belirttikten sonra devletçilik politikasında musir olduğunu belirtti.
I Hakkı Gedik de tekrar söz alarak, bankalardaki mevduat artışı belirtirken Bakanın verdiği rakamların 1938 deki paranın iştiare kuvveti ile bugünkü iştiare kuvveti
dikkate alındığı takdirde bunun
artmayıp azaldığını bildirdi.
Erzincana yapılacak evler hak-kındaki kanun tasarısı ile Hava Müdafaa Genel Kmutanlığının kaldırılmasına dair tasarıların kanunlaştırılmasını müteakip Toprak Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki tasarının görüşülmesine devam edildi.
ilk sözü alan İbrahim Arvas bundan evvelki celsede tasarı aleyhinde bulunan Şevket Raşit Hatiboğlu hakkında şiddetli bir ifade kullandı ve halen yürürlükte olan toprak kanununun 17 nci maddesine temasla «Bu sayede köylünün malı yok pahasına elden alınmaktadır» dedi.
Şevket Raşit Hatiboğlu, bundan evvelki celsede yapmış olduğu ten-kidlerin tamamen objektif olduğunu hiç bir şahsı istihdaf etmediği halde, Sabit Sağıroğlu ile Kasım Enerin şahsî hedef tuttuklarını belirterek, kendisi tarafından ileri sürülen tenkidlerin memleketin ıstıraplarını yakından bilen bir insan sıfatiyle yapıldığını ifade eden bir konuşma yaparak tasarının aleyhinde bulundu.
Antalya Milletvekili Mustafa Korkud ise, tasarının büyük bir ih- ,
I tiyaca cevap verdiğini, bu vaziyette topraksız köylünün daha çok faydalanabileceğini kısa bir konuşma ile izah etti.
| Söz alan hatiplerden Necati Erdem, Emin Sazak, Ahmet Kemal Silivrili de tasarının lehinde bulundular.
Bu arada Kasım Ener ve Sabit Sağıroğlu da konuşarak Şevket Raşit Hatiboğlunun fikrine muhalefette bulundular ve Hatiboğlunun halen yürürlükte olan toprak kanununun mesuliyetini kabul etmesi karşısında, bu kanunun topraksız köylünün aleyhinde olduğunu, söylediler.
^Başmakaleden devom ı
Felâketi politika
Ahmet Tahtakılıç da böyle mühim bir kanunun böyle sıkışık bir zamanda ve Mecliste nisabın mevcut bulunmadığı bir esnada müzakeresinin doğru olmadığını söyledi.
Bunun üzerine Başkan Feridun Fikri ile aralarında münakaşalar oldu, başkan nisabın mevcut olduğu iddiasında bulundu.
Adalet komisyonu sözcüsü Ab-durrahman Konuk ile Tarım komis-
yonu sözcüsünün tasarının müdafaasını yapmasından sonra vakit geçiktiğindan celse tatil edildi.
Yarınki toplantıda tasarının görüşülmesine devam edilecektir.
Bugün alınan bir karara göre
Meclis her gün öğleden sonra top-
lanacaktır.
Dün D.P. Bilecik Kongresi de toplandı
★ (Baş tarafı birinci de) den sonra il idare kurulu raporu okundu ve bir muhalife karşı ekseriyetle kabul olundu.
Öğle yemeği tatilini müteakip umumi ar?u üzerine Fuad Köprülü bir konuşma yaptı.
Bileciğin Demokrat Partinin ilk teşkilâtını kurduğu yer lerden biri olduğunu ve başta geldiğini söyliyen Köprülü dedi ki:
(— Bileciğin 1946 seçimlerin de nasıl kazandığını hepiniz benden iyi bilirsiniz. Bunun neticesini alamadıksa, bunun nereden geldiği de malûmdur; dört yıldanberi buraya gelmek ve sizlerle görüşmek isterim. Bugün geldim ve kongreniz de bulundum. Kongrenizde gördüğüm samim hava, birbirlerinize karşı kusurlarınızı açık kalple ve iyi niyetle söylemek havası beni çok mütehassis etti.»
Daha sonra seçimlerden bahseden Köprülü «dört yıldanberi devam e-den bütün çalışmalarınızın meyvala-rını toplayacaksınız» dedi ve sözlerine devamla şunları söyledi:
— Partimizin ilk kurulduğu günleri zihninizden geçirecek olursanız memleket hesabına elde edilen muvaffakiyetleri anlarsınız». Bundan sonra sözü partinin kuvvetine intikal ettiren Köprülü: «Millet iradesini başka şekle sokmak, reylerini çalmak gibi kötü niyetle hareket e-decek olanların ellerini kıracak kadar kuvvetlidir partimiz» dedi.
Köprülü, daha sonra Demokrat Parti içinde çıkan pıtırtılardan bahsetti: «Büyük ekseriyetin sevgisine mazhar olan Demokrat Parti kendi
içinde yaratılmak istenen bu dolap lan yok etmiş dimdik olarak meydandadır. Biz milletimizin kalbinde
yaşayan mertlik esaslarına uygun olan açıklıktan ve doğruluktan vaz geçmiyeceğiz. Bu millet özü sözü bir olan adamlara inanır. îçi başka dışı başka olanlara yüz vermez. Bu, partiye mensup olanın vazifesi vicdan ve namus borcudur. Doğruluktan
ve açık sözlülükten ayrılmıyalım. Parti arkadaşlığı kardelşikten daha ileridir. Millet yolunda beraber yürümenin bir takım ahlâki şartları vardır. İnsan bunlan tam olarak ye-
Eskişehir su baskılımda zarar görenlere yardım
Şiddetli alkışlardan sonra, gelen telgraflar, okundu. Bilhassa Eskişe-hirden gelen telgraf bütün kongre mensuplarını teessüre garketmiştir. Derhal faaliyete geçen delegeler bir anda (580) küsur lira toplayarak Eskişehir felâketzedelerine gönder inişlerdir. Bundan başka, demokrasi müdafii olan gazeteciler cemiyetine ve adalet cihazına telgraflar çekilmesine kararlar alınmıştır.
İşçilerin dilekleri
Söz alan, Şoförler ve İşçiler Şendi kası başkanı Suat Vaner, çok alkışlanan dileklerini şöyle izah etmiştir:
•— İktidar partisi bugüne kadar, işçinin alnından akan teri görmediği gibi gözlerinden akan yaşların da zerre kadar farkında olmamıştır. Bu nun acısını çeken bizler, yarın iktidara geçtiğimizde ilk işimiz köylümüzü ve işçimizi kalkındırmak olmalıdır. İktidar, grev hakkını niçin tanımamıştır?
Çalışma Bakanlığı diye bir Ba -kanlık kurmuşlar, kendisine bir işçinin hakkını araması için baş vurduğumuz zaman bize, ancak 12 işçinin hakkını arayabileceğini cevabını veriyor. Öyle ise bir işçinin kendi hakkını kendisinin arıyabilmesi için grev haki niçin tanınmıyor?
Sıtkı Yırcalının sözleri
Çok şiddetli alkışlar arasında mikrofona gelen genel idare kurulu ü-yelerinden Şıtkı Yırcalı da aşağıdaki heyecanlı ve büyük tezahürata vesile olan konuşmasını yapmıştır:.
«— İktidar partisi son zamanda tıpkı 1947 muhtar seçimlerinden sonra takip ettiği bir sistemle bilhassa köylerde vatandaşı demokrasi yolun dan ürkütmek için bir takım usullere baş vurmaktadır. Bütün bu yapılanların faydasızlığı 4 yıldanberi tecrübe edile edile ne kadar yıpranıp bir işe yaramadığı da herkes çe malûmdur. Çünkü, halk kararlıdır; kararlı insanların sabrı ve tahammülü içindedir. Bu kararı bugün ve dün değil, daha 1946 yılında reyini Demokrat Partiye attığı gün vermiştir. Ve işte, böyle çetin günler içinde verilmiş kararlı insanla-
rın sabrını ve tahammülünü taşı -
maktadır.
Bunun içindir ki yapılmak istenen her tesir boşa çıkmaktadır. İktidar
partisi geçen seçimlerde ve onu takip eden günlerde, 25 yıldanberi vatandaşlar üzerinde yarattığı inkiyat ve itiyat alışkanlığına inanıyordu. Zannediyordu ki, D, Partiye karşı bu ruh hâletini kullanmak, onu mu-
zaffer kılacaktır. Halbuki milletler bir defa aldanır. İkinci defa millet-
lerin aldandığı görülmemiştir. Tarih bize gösteriyor ki tek tek, cesaretsiz, bilgisiz ve mutiğ insanlar bir dâva uğrunda bağlandıkları zaman maşeri vicdanları bir çok güçlükleri yener. Türk mileti fert olarak oku -mamış, fakir olabilir fakat, milletlerin fertleri üstünde nesiller boyunca tecrübelerden edinilmiş millet bilgileri ve müşterek zekâları vardır. Ve işte, inkilâpları yapan milletlerin ilmini, sanatını kuran da budur. D. P. yaşı küçük de olsa onların dedikleri gibi fert olarak cahil de olsa kendisine milletin başına baş, yaşını yaş yapabilmesini bilmiş tir.
Bu yüzden kuvvetlidir. Bunun
için kısa zamanda muvaffakiyeti elde etmesini bilmiştir. İktidar partisi, şurada veya burada kaleleri olduğunu bildirmektedir. Atatürk Millî mücadelede (Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var) demiştir. İşte bugün de D. P. için sadece şurada burada Demokrasi kaleleri değil, mahalleden köyden ve şehirden dört milyon üyesiyle vatan ölçüsünde bir Sathı Zafer mevcuttur.
İşte bunun içindir ki, D. P. gönü-le ve ıstıraba vatandaşın • neşe • ve hattâ öfkesine kadar girmiş bulunmaktadır.»
(Hâkimiyet kayıtsız şartsız mille tindir) İstiklâl ve Dağbaşını du -man almış marşlarını söylendikten sonra kongreye son verilmiştir. Ya-
pılan seçim sonunda il idare heye-
tine seçilenler:
Esat Budakoğlu — Salâha,ttin Başkan — Tevfik Yoldemiı- — Müş tebağ Iştın — Ahmet Kocabıyıkoğ-lu — İlyas Özyemişçi — İsmail İl-şekerci — Cemal Köseoğlu — Emin Güvensan. Cahit ALBAYRAK
mevzuu yapmıyalım!
Şimdi ıbu sözlere Bakanlık makamının muhakkak surette bir ihti-
sas makamı olmadığı, bu gibi teknik meseleler için her bakanlıkta ayrı ayrı ihtisas heyetlerinin mevcut bulunduğu, belki de küçümser bir ifade ile cevap olarak söylenecektir. O halde cevabımız yine aynı olacaktır :
Demek oluyor ki, ihtisas mevkiine getirilen heyetlerimizde tam bir ehliyet ve mesuliyet düşüncesi hâkim olmadan gelişi güzel bir kayırma politikası güdülerek tayinler yapılmakta ve böyle felâketli neticelere yol açılmaktadır.
Görülüyor ki, vaktiyle bu mevzu politikaya âlet edildiği için, bugünkü felâket meydana gelmiştir. Ve hâlâ bu gibi mevzular politikaya âlet edildiği için yapılan tenkidlere
«cevabını da almıştınız- diye mukabele ediliyor!
Bari hiç olmazsa, bundan sonra
ihtisasa ve bilgiye hürmet edelim.
Kabul edelim ki, tenkid yapanlar da ibu memleketin hakikî öz evlâd-
landır. Onlar da bu vatanın refah
ve saedtini isterler. Böyle düşün-meyip de, behemehal, benim dediğim doğru deyip muayyen meselelerde muayyen fikirler ve şahıslar üzerinde ısrar etmek hataların en büyüğüdür.
Evet, bilhassa teknik meseleleri politikaya âlet etmiyelim; hele bundan sonra, felâketzedelere yapılan ziyaret ve şefkatleri olsun bir politika mevzuu yapmıyalım.
Bir felâket olmuştur; ıbütün vatan evlâtları felâhetzedelerin manen ve maddeten yardımına, tesellisine koşmuştur. Hükümet de uhdesine düşen vazifeleri yapacaktır ve yapmağa mecburdur. Bunun dışında hiç kimsenin, bütün vatandaşların şefkat hislerinin üstüne çıkmağa hakkı ve salâhiyeti yoktur. ________________________A. FENİK
Uçak ve motor
fabrikası çok kötü durumda
Attlee Kabinesi her
an tehlike geçiriyor
Muhafazakârlar dün yine Hükümeti sıkıştırdı, işçiler itimad reyini sağlamak için Bevini ve Cripps'i hasta yataklarından kaldırarak parlamentoya getirdiler
Londra, 13 (Ap) — Bugün akşam ikinci defa olarak Winston Chur • chill’in muhafazakâr taraftarları yeni Avam Kamarasında sallanan işçi hükümeti sıkıştırmışlardır.
Sadece altı iskemleli bir ekseriyete malik olan Başbakan Attlec'nin taraftarları muhafazakârların ademi itimad reyini geri çevirmek için hep beraber parlâmentoya gitmişlerdir. Hatta hafta sonunu hasta yataklarında geçirmiş olan Dışişleri Bakanı Ernest Bevin ve Maliye Bakanı Sir Stafford Cripps bile bu reye iştirak için hazır bulunmuşlardır. Böyle bir muvafakiyetsizlik hükûme tin istifası ve dolayısiyle yeni bir seçimle neticelenirdi.
Muhafazakârlar yarın üçüncü hücumlarına geçeceklerdir. Bugünkü
denemede dokuz liberal hükümet tarafını tutmuşlardır. Muhafazakâr ların yaptığı ilk kuvvet denemesinde ise bunlar onlarla birliktiler.
Londra, 13 (Ap) — Attlee kabinesi gece yeni Avam Kamarasında, kabinenin istifasına sebep olabilecek bir meselenin görüşülmesinde, lehte oy almıştır. Muhafazakârlar, Attlee hükümetinin iskân siyasetine hücum etmişler, mesele oya konmuş ve 289 a karşı 314 oyla muhafazakârların tenkitleri reddedilmiştir.
Bu suretle Attlee hükümeti, ikin-imtihanını da başarı ile atlatmıştır.
Bundan önce de muhafazakârların, işçi partisinin devletleştirme siyasetini tenkit etmeleri üzerine oya müracaat edilmiş ve 14 oy farkla kabine, istifa tehlikesini atlatmıştı.
İdarî Baskı Maraşda da Şiddetlendi
Vilâyet teşkilâtı C. H. P nin elinde, Bayazıt ailesinin sindirme politikası
Maraş, u (Hususî) — Güzel vait lerine rağmen Maraş Valisi Nurettin Özçöbek ve Maraş orman teşkilâtına mensup memurlar seçimler arifesinde idari baskılarını fevkalâde artırmış bulunmaktadırlar. Maraş Milletvekili ve halen Sıhhat Bakanı bulunan Kemali Bayazit 36 tane Bayazıt ailesinden akrabasını Maraş Vilâyetine memur olarak ta yin ettirmiş ve orman teşkilâtının başına işletme müdürü olarak da amcazadesi Nazım Bayazıt’ı tayin ettirmiştir. Orman idaresi bütün memurları ile politika yapmakta ve
orman mahsulü ile geçinen Maraş'ın 300 ü mütecaviz köyünün rençber halkı üzerinde İdarî baskı yaptırmaktadır.
Lig’in son karşılaşması için garip bir teklif
Bölge maçın bu hafta içinde değil gelecek aylarda yapılmasını istedi!
Vali Nurettin Özçöbek Sıhhat Vekilinin tesirinden çekinerek vilâyet teşkilâtını Halk Partisinin emrine âmade tutmakta ve bu yolda tarafgirlikler göstermektedir.
Belçika Kralı ne karar verecek?
ir (Baş tarafı birinci de) rini öğrenmeyi uygun bulmaktadırlar.
Liberal Parti, Kıral Leopoldun tahtından indirilmesini ve yerine 19 yaşındaki oğlu veliaht Prens Bau-douin'in getirilmesini istemektedir.
rine getirmekle mükelleftir. Bir çok arkadaşlarımız yorulacaklar fakat bunu yapmakla millete karşı girişmiş oldukları borcu ödiyeceklerdir. Asırlardanberi hasret çektiğimiz bir şey çok kısa bir zamanda gerçekleşebilir. İki ay zarfında bütün kuvvetimizi toplayalım ve kardeşçe çalışalım.» Nutkuna son veren Köprülü şiddetle alkışlandı.
Bu konuşmayı müteakip hesap komisyonunun raporu okunarak aynen kabul edildi. Dilekler bahsi de
görüşüldükten sonra gizli oyla yapılan idare kurulu seçimi neticesinde il idare kuruluna: İsmail Aşkın, Halil Akcan, Enver Dağsal, Reşat Özgil, İbrahim Gören, Sıtkı Berk -man, Mehdi Kay, İbrahim Olgun, Ali Elmas eeçildiler.
Haysiyet divanı ve genel kongreye gidecek üyelerin seçimi de yapıldıktan sonra demokratların amentüsü o-lan «Hâkimiyet bilâkaydı şart milletindir» düsturu üç defa tekrar e-dildi ve kongreye alkışlar arasında son verildi.
Kongrede bulunmuş olan Fuat Köprülü yarın Istanbula hareket e-decektir.
D. P. Balıkesir kongresi
Balıkesir, (Hususî) — Perşembe günü saat 10.30 da Şehir sinema -sında başlayıp, saat 18 de biten il kongresi tam bir sükûn içinde devam etmiş ve demokrasi anlayışının yep yeni bir'örneği olmuştur:
Yoklamayı müteakip kongre başkanlığına Sıtkı Yırcalı seçilmiştir. Müteakiben il başkanı Esad Budak oğlu tarafından okunan yıllık faaliyet raporu 1,5 saat devam etmiştir.
T.C. Sınaî Kalkınma
ir (Baş tarafı birinci ete) bir anlayışla katılmışlar, sermayenin temini maksadiyle aralarında bir konsorsiyom teşkil etmişler ve dört banka mümessilini statüyü hazırlamağa memur etmişlerdir. Diğer taraftan muhtelif sanayicilerle de gerekli temaslar yapılarak, onların alâkaları da harekete getirilmiştir.
2 Martta statü projesine son şekil verilerek bütün kuruculara gönderilmiş ve kendileri H Mart Cumartesi günü İstanbulda toplantıya çağırılmıştır.
Belli günde saat 11 de başlayan görüşmeler gece saat 21.30 da sona ermiş ve mütesanit bir hava içinde ye ittifakla statü kabul edilmiş, ilk İdare Meclisi ile murakipler seçilmiştir.
Bankanın sermayesi 12,5 milyon liradır. Ancak taahhüt formaliteleri kısa zamanda tamamlanabilecek bazı iştirâk talepleriyle bu miktarın belki de 15 milyon liraya çıkarılması mümkün olacaktır.
Kabul olunan statüsüne göre : Bankanın adı «TÜRKİYE SINAİ KALKINMA BANKASI» dır. Merkezi İstanbuldadır.
Teşekkül maksadı :
A - Türkiye’de yeni hususî sanayiin kurulmasına ve mevcut bulunan hususî sanayiin tevsiine ve modernleştirilmesine yardım etmek ve bnları hızlandırmak;
B - Ecnebi ve yerli hususî sermayenin Türkiyede kurulan sanayie İştirakine yardım etmek ve bu
Bankasının kuruluşu
hususları teşçi ve teşvik;
C - Türk sanayiine müteallik esham ve tahvilâtın hususî mülkiyete intikaline ve hususî mülkiyette bulunmasına gayret etmek ve Türkiyede sanayie ait esham ve tahvilât piyasasının (inkişafına yardım et) mek; olup bunları tahakkuk ettir -mek için Banka uzun ve orta vadeli ikrazatta bulunacak, hususi teşebbüsle birlikte iştirak halinde yeni sanayi müeseseleri kuracak ve ge rekli diğer bütün muameleleri yapacaktır. Ancak «her halde Bankanın kaynaklarını aynı maksatlar için tekrar kullanılabilir bir hale koy -mak üzere, iştiraklerin ve sınaî teşebbüslerdeki mülkiyetin mümkün mertebe seri bir şekilde satılıp el -deh çıkarılmaları hususlarını temin etmek» esas olacaktır.
Bankanın hisse senetleri hamiline yazılı beheri yüz Türk lirası de -ğerdedir. Konsorsiyoma dahil olan bankalar ellerindeki hisse senetlerini yaKında satışa çıkaracaklardır, ve isteyenler beş sene müddetle % 6 temettü hisseleri hükümetçe garanti edilecek olan bu hisse senetlerine sahip olabileceklerdir.
Banka 7 kişilik bir yönetim kurulu tarafından idare edilecektir.
Bu müessese hisse senetlerinin kısa zamanda halk arasında dağılmasını ümid ve temenni ederken, bunu takiben madencilik, denizcilik ve turistik sanayi sahalarında da aynı anlayışla buna benzer müesseselerin faaliyete geçmelerini heyecanla bekliyorum.
Dün yapılan toplantıda, Hava Kurumu, fabrikayı Hükümetin almasını istedi Dün sabah Tüırk Hava Kurumu Genel merkezinde Başbakan Şemsettin Günaltay’ın başkanlığında bir toplantı yapılmıştır.
Toplantıda işletmeler Bakanı Münir Birsel ile Hava kuvvetleri komutanı Orgeneral Zeki Doğan, bazı milletvekilleri ile kurum üyeleri hazır bulunmuşlardır.
Bu toplantının yapılmasına sebep kurumun malî vaziyetinin düzeltilmesi hususuna bir hal çaresi bulmaktır. Bu hususta ilk sözü kurum başkanı olan Şükrü Sökmensüer almış evvelâ kurumun tarihçesini yaparak kurumun açilmasındaki e-sas gayenin sivil pilot yetiştirmek ve orduya yardım olduğunu ve bu gaye için uçak ve motor fabrikasının açıldığını, eskiden bu fabrikada askerî uçakların tamiri ve revizyonu yapıldığım, fakat son zamanlarda bu işlerin burada yapılmadığını, bu yüzden bu teşekkülün âtıl bir durumda bulunduğunu, bu sebeple bu fabrikaların ancak iki ay gibi kısa bir zaman daha bu duruma dayanabileceğini, sonradan bu fabrikaların kapanması icabet-tiğini söyliyerek aşağıdaki tekliflerde bulunmuştur.
Bu fabrikaları hükümet işletmeyi kabul ederse şletmeler bakanlığına devir edilmesi. Hükümet Kurumu bu hususta serbest bırakacak olursa kurumun başka firmalarla anlaşmalar yapabilmesi ve endüstrinin ihtiyacı olduğu lüzumlu malzemenin burada imal edilmesi. Kurumun başkanı Şükrü Sökmensüer-den sonra Cevdet Kerim İncedayı ile Orgeneral Zeki Doğan söz alarak bu fabrikaların uçak ve motor yapmakta devam etmeleri fikrinde olduklarını izah etmişlerdir. Bu arada bu teşekkülün idamei hayat edebilmesi için gereken yardımın yapılmasının gerektiği fikri de müdafaa edilmiştir.
Toplantının devamı başka bugüne talik edilmiştir.
Ankara lig maçlarının fiilen sona ermesi için tehir edilen Gençlerbir-liği - Ankaragücü karşılaşmasının oynanması icap etmektedir.
19 Mart tarihinde M. Eğ. mükâfatı müsabakasının başlaması nazarı itibara alınarak, bu maçın bugün veya yarın oynatılması düşünlmekte idi. Fakat haber aldığımıza göre bölge müdürü bu maçın daha ilerideki bir ayda oynanmasını Ankaragüçlü idarecilere teklif etmiştir. Bu teklif Ankaragücü tarafından reddedilmiş tir.
Henüz lig maçları sona ermiyen ve şampiyon takımı belli olnııyan bir bölgenin millî eğitim mükâfatı müsabakalarına hangi hakla katıla-
iki hâdise ve iki yaralama
ir (Baş tarafı birinci de) velsi gün hemşehrilerinden Fahri, Fikret ve Hamdi ile beraber içkili bir gazinoya gitmişler ve bir hayli içtikten sonra Anafartalardaki Mavi Köşe lokantasma gelmişlerdir.
Münip Ezberci evvelâ garsondan masayı içki ile donatmasını söylemiş, fakat garson fazla sarhoş olduk larını görünce vaziyeti lokantanın sahibi Cemil Koşara bildirmiştir.
Bunun üzerine Münip masada bulunan bir bardağı kırarak kendilerine hemen içki getirmelerini garsonlardan istemiştir.
Cemil Koşar da Münip ve arkadaşlarının fazla sarhoş olduğunu görerek içki veremiyeceklerini söylemiştir.
bileceği ayrıca düşünülecek bir meseledir.
Çünkü, İzmir ve İstanbul bölgelerine mensup kulüpler bu keyfi, karara itiraz ettikleri halde, Ankara-bölgesinin durumu cidden müşkül olacaktır.
Bunun için, bir an evvel lig maçlarının sona ermesi icap ettiğinden, bugün toplanacak olan bölge futbol tertip komitesi bu hususta kesin bir
karar alarak tehir maçını yarın veya öbürgün oynatması muhtemel -
Brüksel, 13 a.a. (United Press) — İçişleri Bakanlığından bildirildiğine göre, Belçikalıların yüzde 57.68 i Kıral Leopold’un geri dönmesi lehinde oylarını kullanmışlardır. Kıral Leopold, ekseriyet lehinde oy verdiği ve bu nispet yüzde 55 i biraz geçtiği takdirde, geri döneceğini söylemiş bulunuyordu. Mamafih, Kıral aleyhtarı sosyalist ve komünistler, Leopold oyların asgarî yüzde 65 ini kazandığı takdirde geri gelmesini kabul etmiyeceklerini bildirmişlerdir.
İstişarî mahiyette olan bu plebi-
dir.
Diğer taraftan bugün millî eğitim mükâfatı müsabakasına iştirak ede cek kulüpler temsilcileri ve bölge müdürlerinin katılması ile futbol fe-deraşyonu başkanmın nezaretinde yapılacak olan toplantıda fikstür ile müsabakaya başlama tarihi kesin olarak belli olacaktır.
Bu vaziyete göre Ankaragücü -Gençlerbirliği maçının da oynanma tarihinin ayarlanacağı tahmin edilmektedir.
Geçmişte bugün kimin malıdır?
ir (Baş tarafı birinci de) sız Mahkemesinin telif hakkı ve bilhassa isim üzerindeki kararların-
dan bahsetmiş, ayrıca Fuat Hulûsi
Demirelin de
telif hakkı mevzuu
üzerinde eseri bulunduğunu anlatmış ve «Geçmişte bugün» adının hiç bir zaman radyoya mal edilmi-yeceğini hukukî debilerle ileri sürmüştür.
sit, Belçikalılar ckwtyetirun. kr rah isteye ^tcme^ff^^rûamak maksadiyle
Kıral Leopoldun geri dönmer-4
için. 1945 de Leopold’u tahttan u-zaklaştıran ve İsviçreye menfaya gitmesine sebep olan kanunun parlâmento tarafından ilgası gerekmektedir.
Belçikadaki 30 seçim dairesinin 21 inde Leopold’un kazandığnı açıklayan Katolik İçişleri Bakanı Albert de Vleeschaıgter, cereyan eden hâdiselerin ışığı altında vaziyetin gözden geçirilmesi maksadiyle kabinenin bugün toplanacağını bildirmiştir.
Eskişehir sel felâketi
★ (Baş tarafı birinci de) rılacaklardır.
Sel felâketine bağlı yeni bir facia
D.P. Ankara il idare kurulu
★ (Baş taraiı birinci de) aliyet günlerinin gerektirdiği mevzular üzerinde ehemmiyetle durmuş ve gereken tedbirleri karar altına almışlardır.
Yeni Ankara İl İdare Kuruluna başarılar dileriz.
Keloğlan temsili
Küçük Tiyatroda, Çocuk Bölümü yeni bir eserin temsiline başlamış-tir. Ziya Demirelin yazdığı «Keloğlan» masalını Pazar günü 800 kişi seyseyretmiştir. Keloğlan’da, Gür-kan Ûluyol, Zürefaboy’da Gürkan Tezcan, çok muvaffak olmuşlar, u-zun uzun alkışlanmışlardır.
Eserin temsillerine devam olun -maktadır.
Münip arkadaşlarının yanında fena bir duruma düştüğü için cebinde taşıdığı bıçağı çekerek Cemilin üzerine yürümüştür.
Cemil yanında taşımakta olduğu tabancası ile Münibi korkutmak maksaiyle ayaklarına ateş etmek istemiş, fakat tabancadan sakınan Mü-nibin eğilmesiyle kurşun karnına i-sabet etmiş ve yaralanmasına sebep olmuştur. Bunun üzerine Münibin arkadaşları lokantanın camını ta -haklarını bardaklarını kırmışlar bu arada da Hamdinin bileği tehlikeli surette kesilmiştir.
Hâdise savcılığa aksetmiş ve gereken soruşturmalara başlanmıştır.
İkinci hâdise de Altındağ mahallesinde vukua gelmiştir.
On beş yirmi kişinin karıştığı bu hâdise de şöyle olmuştur:
Yaşar, Hüsnü, Ali ve Adil adlarında dört arkadaşın ötedenberi bir kadın meselesinden araları açılmıştır.
Dün yine dört arkadaş Altındağ mahallesindeki Alişarin kahvesinde buluşmuşlar ve eski dertler tekrar tazelenmişti r. Bu sırada evvelâ laf atmakla başlayan kavga birdenbire büyümüş müteakiben de on beş yirmi kişi birbirine girmiştir.
Kahvenin içinde başlayan kavga ni hayet kahvenin dışında son bulmuştur.
Alişarin kahvesinin önünde tek -rar birleşen dört eski arkadaş burada birbirlerine tekrar girişmişler ve bunlardan Hüsnü cebinden çıkardığı şiş ile Aliyi karnından ağır surette yaralamıştır Bunun üzerine Yaşar ve Adil de ceplerinden çıkardıkları şişlerle Hüsnüyü sırtından ağır surette yaralamışlardır.
Yaralılar derhal hastaneye kaldırılmışlar ve sanıklar yakalanarak savcılığa teslim edilmişlerdir.
Bilâhare şahitlerin dinlenmesine geçilmiştir. Muharir Aka Gündüz Feridun Fazıl Tülbentçi’nin Ankara radyosunda neşriyata başlamadan çok seneler evvel «Geçmişte bugün» adıyla tarihî bir eser yazmağa başladığını ve 1939 da müsveddelerini bizzat gördüğünü söylemiştir. Basın - Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü Vesikalar şubesi müdürü Muharrir Nureddin Artam da «Geçmişte bugün» adının radyo idaresi tarafından bulunulmuş olmadığını ve Tülbentçi’nin bir eseri olduğunu ifade etmiştir. Üçüncü şahit, Ankara Radyosu Söz Yayınları Şefi Münir Müeyyet Bekman’ dır. Münir Müeyyet:
— Feridun Fazıl Tülbentçi «Geçmişte bugün» adlı eserini 1939 da hazırlamağa başlamış ve bunu daha o zaman gazetelerde neşretmeyi düşünmüştü. Bilâhare Radyo İdaresi kendisine müracaat ederek radyoda yayınlanmasını istemiştir.
Dedi. Akba Kitabeyi sahibi Bilâl Akba «Geçmişte bugün» konuşmalarının mikrofona çıkmadan çok evyel kitap halinde basılması için Feridun Fazıl ile bir konuşma yaptığını açıklamıştır.
Muhakeme Başkanı Muhsin Tuğ-savul, diğer şahitlerin dinlenmesi için mahkemeyi başka bir güne talik etmiştir.
Eskişehir, 13 (Telefonla) — Bu -gün saat 13.30 1 da seylâp mıntaka-sına dahil Hoşnudiye mahallesi Vural sokakta çok müessif bir hâdise olmuş ve bir evin enkazını ayırma esnasında ev sahibi tarafından tu-
tulan üç inşaat ustasından Süleyman
ve Mehmet ismindeki iki vatandaş birdenbire yıkılan duvar altında kalarak derhal ölmüşlerdir. Üçüncü usta da ağır surette yaralânmıştır.
Yaralı memleket hastanesine
kaldırılmıştır. Savcılık hâdiseye el
koymuş ve tahkikata başlamıştır.
DİŞ TABİBİ HALİD SUNGUR
Anafartalar Vakıf İş Hanı kat
1. No. 115 - Tel: 16245.
(377)
Sel felâketzedelerine yardım
Eskişehir sel felâketzedelerine yardım komitesinden bildirilmiştir:
1 — Hamiyetli Ankara halkımızın verdikleri aynî yardımlar günü gününe Eskişehire sevkedilmekte ve oradaki ekipler eliyle hemen sel felâketinden zarar görenlere dağıtılmaktadır.
2 — Sel feâketi için toplanan paralar son kuruşuna kadar bu âfetten zarar görenlerin ihtiyacına sar-f edilecektir.
Kınlayın makbuzlarını alarak çalışan ekiplerimiz tamamen fahri-yen bu işleri görmekte, her hangi bir masraf yapılmamakta ve hiç bir suretle yüzde payı verilmemekte -dir.
3 — Ayni ve nakdi yardımlara hızla devam ediliyor. Bu yardımlara ait listeler toplandıkça yayınlanacaktır.
4 — Ankara umum otomobilciler ve şoförler cemiyetinin kıymetli yardımlariyle bir Kızılay otomobili şehrimizin caddelerini dolaşarak ha miyetli vatandaşlarımızın müracaat larına koşmaktadır.
5 — Sayın AnkaralIlar; en küçük yardımınız bile büyük işler görecek ve memnuniyetle Karşılanacaktır. Yardımda acele ediniz.
Comments (0)