Çarşamba
15
MART 1950
Yıl : 1 No. 320
Basmuharrlrh Mümtaz Faik Fenik!,
Denizciler Caddesi: I
Posta Katusn: 191 — ANKARA |
Telgraf: Zafer Gaseted Ankara 1
Başmuharrir tel: ...... . 15619
Yazı İlleri, idare ...... 15115 '
Fiyatı her yerde !• kuruştur. !
Vatandaş, Dikkat !
i 3ugün seçmen listeleri saat 17 de askıdan indirilecektir.
i İsmi listeye geçmemiş olanlar saat 17 ye kadar muhtarlıklara itirazını yapmamış bulunanlar oy hakkını kaybedeceklerdir. Bu yoldaki herhangi bir müşkül ve şikâyetlerinizi şû numaraya bildiriniz:
I _________________ Tel: 25525
Seçimler 14 Mayısta yapılacak
B. Millet Meclîsi 24 Mart Cuma günüfeşhediliyor
Bu akşam kaldırılacak olan seçim listeleri üzerindeki hatalara karşı şikâyetler çoğaldı
Yakında feshedilecek olan Meclisten bir gorunuş
Niçin Muhalefet kazanacak?
Muhip DIRANAS
tazelenen
Bulgar notası
Sofya nihayet dün bir cevap verebildi
Bulgarlar suçluların şiddetle cezalandırıldıklarını bildiriyorlar
on zamanlarda, memleketin karşısında bir çok müesseselerimi-meselelerimizi, bir yığın iktisadi ve içtimai dâvamızı yeni baştan ele almak; ıbunları yeni dünyanın gidişatına uygun bir tempoya uydurmak durumunda bir memleketiz. Eski bir dünyaya ve zihniyete ait kalmış, canlılığı, gerçekliği yoksunmuş; hâlâ geçmiş bir düzene göre işler, daha doğrusu şlemeğe uğraşır; huylarının, alışkanlıklarının e-siri, mafsalları bir türlü kopanp atamadığı. iplerle bir sürü tek parti kazığına bağlı ve dolayısiyle hareketi ancak ıbu iplerin izni nisbetin-de mahdut bir partinin, bu şartlar içinde daha uzun zaman iş başında kalmasının memleket hayrına olup olmıyacağını takdir için, ille okumuş yazmış olmaya lüzum yoktur. Toplum dediğimiz, halk dediğimiz; sezisi, sağduyusu büyük olan kuvvet; hem bugünkü dünya gidişini,
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Son zamanlarda, memleketin çeşitli bölgelerine yaptığımız seyahatlerdeki müşahedelerimiz, demokrat çevrelerle olan sıkı temasımız, görücü sıfatiyle katıldığımız ıbir çok kongrelerdeki birlik ve beraberlik havası, partililerdeki canlılık ve inanış kuvveti; ayrıca, tarafsız çevrelerin ve partiler dışı kalmış vatandaşların zaten herkesçe bilinen görüş ve düşünüşleri, şu inancımızı bir kere daha takviye etti ki; Demokrat Parti etrafında toplanan muhalefet, eğer kanun dairesinde, tam ve olgun bir seçim yapılırsa, iktidarı alabilecek kuvvet ve çoğunluktadır.
Seçimin kaderine büyük ölçüde tesir edeceği şüphesiz olan tarafsız vatandaşların durumu da münakaşa götürmez: Onlar, şu veya bu partiye kayıtlı olmamakla beraber, hemen umumiyetle, bugünkü iktidar partisinin icraatından memnun değillerdir. Bu memnuniyetsizliklerini, çoğu açıkça ifade etmekte, yahut hiç değdse, saklamaya lüzum gör memektedir. iktidar partisinin anlayışını, hükümet işlerinin iyi gidip gitmediğini münakaşa ve tenkide yanaşmıyan, yahut lüzum görmi-yen bir takım passif tarafsızlar da gene gayri memnunlar arasında sayılmalıdır. Çünkü, hiç ıbir iddia sahibi olmasalar da bu vatandaşların, yirmi yedi yıladnberi iktidarda bulunan bir partinin artık yıpranmış, kocamış, hamle yapamaz hale gelmiş bulunacağı hakkında haklı ve müspet bir kanaatleri vardır. Onlar, memleket işlerinin daha iyi yürütülüp yürütülemiyeceği hususunda ıbir ölçüye sahip olmak istiyorlar. Memleketin, Halk Partisinin idaresinden daha iyi, daha isabetli ve daha kalkındıncı şekilde idare edilip edilemiyeceğini bilmek ve anlamak için de tek fiilî mukayese imkânı olarak, iktidarın el değiştirmesini arzuluyorlar. Zahiren passif gibi duran bu vatandaşların da, görülüyor ki, kuvvetli bir muhalefet mantıkları vardır.
Şu halde, Demokrat Partinin bugün iki milyona yaklaşmış bulunan kyıtlı üyesini, tarafsızların, açık veya kapalı fakat toptan gayri memnun, yekûnuyle çarptınız mı, Halk Partisinin 1850 seçimlerinde iktidarı normal olarak kaybedeceği neticesine varmak hiç de yersiz olmaz. Demokrat Partinin seçimlere güvenle bakması; kendi iman ve teşkilât kuvvetinin yanında, bir de bu gerçeği elle tutmuş, gözle görmüş olmasındandır.
Zaten, süratle değişen bir dünya
Meksiko üzerinde
30 Metre boyunda bir uçan daire
Bu esrarengiz cismin 13 bin metre yükseklikde olduğu ve zekâ sahibi bir kuvvet tarafından
sevkolunduğu anlaşıldı
Paris Radyosu (Basın - Yayın) — gündenberi Meksikanın muhtelif bölgeleri üzerinde görülmüş olan bir uçan daire dün sabah Meksika başkentinde uçak meydanı üzerinde görülmüştür. Uçak alanı personeli tarafından iki saatten fazla seyredilen bu esrarengiz cisim, Genelkurmay subayları, tarafından dürbünle takip edilmiştir. Subaylar u-çan dairenin 13 bin metre yükseklikte olduğunu tesbit etmişlerdir. Alüminyom, yahut da parlak ve düz bir cisimle kaplı olan uçan daire yetkili müşahitlere göre 30 metre kadar bir uzunlukta olup zekâ sahibi bir kuvvet tarafından sev-kedilmektedir.
çekişme
Uran klik’i Nihad Erimi mağlûp etti
Erim yeis ve nevmidi içinde K ndıra ve Bursaya çekilmiş
Uzun zamandan beri bir taraftan hükümet içindeki Nihat Erim grupu diğer taraftan C. H. P. İdare heyeti arasında vaziyete hâkim olmak üzere başgösteren müca-1 dele, son günlerde yeniden i ateşlenmişti.
İyi haber alan kaynaklar-j dan öğrenildiğine göre, bu mücadelede parti içindeki müfritler diye anılan Müm-ı taz Ökmen, Hilmi Uran ve Ahmet Selgil grupu daha 1 ağır basmaktadır. Nihat Erimin seçimlerde yüzde 30 un tamamiyle kendi adamların-' dan olması için sarfettiği gay retler de bu suretle suya düş-I müştür. Bu cümleden olarak parti kurultayını geçiktir-I mek suretiyle sevk ve idare-. yi elinde tutmak isteyen Ni-1 hat Erimin bütün emellerine set çekilmiş bulunmaktadır.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Dün geceki büyük yangın
Seçim tarihi henüz kat’î olarak açıklanmamış olmasına rağmen C. H. P. içinde görülen mücadele seçimlerin çok yalcın olduğuna bir i-şaırelt sayılmakta ve şimdiden genç ve ihtiyarlar olarak iki grupa ayrılmış bulunan adaylar C. H. P. Genel Sekreterliğini müşkül bir duruma düşürmüş bulunmaktadır.
Ankara Belediye Meclisi üyelerinin mühim bir kısmı dairelerdeki genel müdürlerin ekserisi şimdiden adaylıklarını koymuş bulunmaktadırlar. Bu suretle daha şimdiden C. H. P. adaylarının yekûnu 350 ye yükselmiş bulunmaktadır.
Aday miktarının bu kadar artması C.H.P. içinde gruplar teşekkülüne sebep olmuş ve şimdiden Milletvekillerinin gençlerden ve yaşlılardan seçilmesi meselesi üzerinde münakaşalar başlamışta-.
Şimdiden 350 ye yükselen aday miktarının seçim tarihine kadar daha fazla artacağı tahmin edilmektedir.
Seçim listesine gelince, içinde bir çok hatalar bulunan bu listeler de bugün kaldırılacaktır.
Meclisin 24 Martta feshedileceği-ne ve seçimlerin de 14 Mayısta yapılacağına muhakkak nazariyle bakılmaktadır.
Seçim listelerinden şikâyetler
Muhtarlıklara yapılacak itirazlar Seçim Kanununun 21 ci madde-,si gereğince hususî bir deftere kaydedilip itiraz estirilmesi
_______________________ _____________ ne bir mektup verilmesi icabet mektedir. Bu hususların hiç biri yerine getirilmediği gibi muhtarlar da bunlara dair matbua bile bulunmamaktadır.
Seçmen listelerinde bir çok yanlış isim ve doğum tarihlerine tesa-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
sahibine imza ve ayrıca dfcalr i tiraj
itirazın sahafci-
Bulgar hükümeti Filibede Türk konsolosluğunun kapısına konulan bomba hâdisesi ile alâkalı olarak, hükümetimizin Eylül 1949 da vermiş olduğu protesto notasına dün cevap vermiştir.
Bu notada sanıkların şiddetle cezalandırıldıklarından bahsedilmekte ve 4 Eylülde İstanbulda Bulgar konsolosluğuna bir te -cavüz hâdisesi vukubulduğuna dair kendileri tarafından yapılan iddialar tekrarlanmaktadır.
★
Bulgar hükümeti, 9 - 10 Eylül tarihinde Filibedeki Türk Konso-
Bulgaristanda her an bir isyan bekleniyor
Nevyork Radyosu, (Basın-' Yayın) — Mareşal Tito’nun başlıca müşaviri, Piade, Bul* 1 gar halkının bir gün Moskova | emrindeki hükümete karşı is-ir (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
loşluğu önüne konulan bom- . balar etrafında Türk hükümeti- I nin vermiş olduğu protesto no- . tasına en nihayet dün cevap ver- ’ miştir. Bulgar radyosu vasıtasiy- ı le yayınlanmış olan bu cevabi nqiada mesullerin cezalandırıl -| dıklanndan bahisle, muhakeme es nasında, bu teşebbüsün Amerika-1 nın yaptığı tahriklerin bir neticesi olduğunun meydana çıktığı, Bulgar hükümetinin mesulleri araştırıp cezalandırdığı halde Türk makamlarının Türkiye-deki Bulgar temsilcilerine ser -
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Belçika işçileri kralıistemiyor
İki çocuk öldü, diğer ikisi de ölüm halinde yaralandı
13/3/1950 tarihinde Haydarpaşa istikametinden Ankaraya gelmekte olan iki numaralı Ankara ekspresi. Eskişehirde iki çocuğu parçalamış, biri hafif diğeri ağır olmak üzere iki çocuğu da yaralamıştır.
Bu müesif hâdisenin tafsilâtı şudur: Yersiz yurtsuz ve yuvasız kalan ve lokomotiflerin atmış olduğu yanmış kömürleri toplamak suretiyle ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 3 de)
1500 maden işçisi grev ilân etti
Dünkü Meclis
Felaketzedelere yardım tasarısı
Komisyona havale edildi
Toprak Kanunu tartışmaları
Büyük Millet Meclisinin bugünkü celsesi açılır açılmaz kürsüye gelen D. P. Milletvekillerinden Kemi Zeytinoğlu, üç D. P. li Milletvekili tarafından Eskişehir sel felâketinde evleri harap olan vatandaşlara ev temini hususunda yapılan kanun teklifinin ehemmiyetini belirterek, teklifin incelenmesi için Bayındırlık ve Bütçe Komisyonların dan müteşekkil bir karma komisyon kurulmasını istedi. Bunun ü-zerine derhal kürsüye gelen Devlet Bakanı Cemil Sait Barlas, hükümetin de aynı mealde bir teklifi olduğunu söyledi.
Neticede her iki teklifin bir geçici komisyonda tetkikine karar verildi.
Bundan sonra bir kaç celseden-beri müzakeresine başlanan Toprak Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki tasarının ★ (Devamı Sa) 6 Sü: 2 de)
Sel felâketzedelerine yardım tasarısının acele görüşülmesini isteyen Kemal Zeytinoğlu
Aftan istifade için
Samsun mahkûmları
Meclise başvurdular
Akköprüde iki ev,
İki Fabrika yandı
Dün gece şehrimizde büyük bir yangın olmuş, Akköprü semti gece yarısından sonra bir hayli tehlike geçirmiştir. Hâdise şudur:
Akköprüde Süvari Polis karakolu karşısında Sebat kereste fabrikasın da saat 12.40 da yangın çıkmış, ateş , re bulunduğu şu günlerde ellerinden 1 nutmuyoruz. Samsun cezaevini dol-derhal etrafı sarmıştır. Vakaya za- bir kaza çıkmış veyahut cehalet ve [duran üç yüzden fazla hükümlü ve manında yetişen itfaiye derhal sön- zaruretin kurbanı olarak cezaevleri- mevkuf bugün bir araya toplanarak
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 6 de) İne düşen biz bedbaht evlâtlarınızı I * 'Devamı Sa-R Sii: 5 de)
Dün akşam Samsun cezaevindeki da düşünmenizi yalvarıyoruz. Suçlu-mahkûm ve 1----------------, ■
ki telgrafı aldık:
mevkuflardan aşağıda- I luğun acılarını vicdan muhakemesi önünde biz, maddi ve mânevi acı-• Büyük Millet Meclisi Başkanlı-1 larını ise öksüz ve masum yavrula-............. J"’ sureti j ı-ımızla ana ve babalarımız çekmek-telgı-afımızın sayın gazetededirler. Ne kadar 4uçlu olursak affedilmek üze- j kâr çocukları olduğumuzu asla u -
gına takdim edilen aşağıda
nizle de yayınlanmasını rica ederiz: | olalım, bu vatanın fedakâr .Siyasî suçların affedilmek üze- j ' *
,! re bulunduğu şu günlerde ellerinden
za- bir kaza çıkmış veyahut cehalet ve'
Londra Radyosu 14 (Basın - Yayın) — Belçika Başbakanı Eys-kens, Kral Leopold ile Pazar günkü referandumun neticelerini görüşmek üzere İsviçreye hareket et-mişltir.
Kralın dönmesini istiyen Hıristiyan Sosyalist Partisi dün bir beyanname neşrederek, verilen oylardan çoğunun, halkın Kralın dönmesini arzu ettiğine esaslı bir delil teşkil ettiğini belirtmektedir. Diğer aratftan 1500 kadar maden işçisi Kralın dönmesini muvafık görmediklerini göstermek için grev yapmışlardır. Genel İşçi Federasyonunun ileri gelen bir memuru da Kral parlâmentonun rızası olmadan dönmiye kalkıştığı takdirde genel bir grev yapılması ihtimalinden bahsetmiştir.
Belçika Kralı Leopol
SEÇİMLER YAKLAŞIRKEN D.P. NİN GÖRÜŞLERİ
Demokrat Parti Genel İdare Heyetinden Refik Koraltan’ın Trabzon D. P. kongresinde iki saat süren bir nutuk söylemiş olduğunu dün haber vermiştik. Koraltanın nutkunda 1950 seçimlerine temas eden kısmı aşağıda veriyoruz:
1950 seçimlerinin yaklaşmakta olduğu bugünlerde benden Genel kurulunuzun umumî olarak görüşlerini ve takip ettiği hareket hattını öğrenmek istiyeceğinizi tahmin ediyorum.
Dış politika hakkında partimiz a-dına Dışişleri Bakanlığı bütçesinin müzakeresi münasebetiyle de tekrar ifade edilen görüşler Türk milletine mal olmuş bulunuyor. Bildiğiniz gibi, dünyada sulh ve istikrar temin olunamamış; huzursuzluk devam etmektedir. Bu halin tek sebebi ideoloji namı altında koyu bir
Cumhuriyet Gazetesi beraat etti
Cumhuriyet gazetesi hakkında onuncu asliye ceza mahkemesinde Fahri Kurtuluşun tekziplerini usulsüz neşretmekten dolayı devam e-den duruşma sona ermiş ve Cumhuriyet gazetesi beraet eıtmiştir.
Diğer taraftan -İsimsiz seçim» serlevhalı başmakaleden dolayı savcılık tarafından mahkemeye verilen Nadir Nadi ile Cevat Fehmi Başkut beraet etmişlerdir. İkinci asliye ceza yargıcı kararında Nadir Nadinin bu başyazıda Basın Kanunu üzerinde münakaşalar yapıldığı bir sırada sadece fikirlerini belirterek bazı maddeleri tenkit etmiş olduğunu ! kaydetmişti-.
Refik Korallan
emperyalizmin mevcudiyetidir.
Bir tarafta emperyalizm, diğer tarafta hür ve demokrat milletler, dünyada iki ayrı cephede için için ve fakat çok şiddeftli bir mücadele halindedir. Bu mücadelenin nasıl bir neticeye varacağı dünyanın çok daha korkunç olacak bir harbe mi, yoksa nihayet akıl ve mantığın ve insanlık düşüncelerinin galebesiyle barışa mı vasıl olacağı bilinmemektedir. Bu durum karşısında bizim en
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
AKINTIYA---1
KÜREK
YEOEkCi
Haf&tLctiA.
Sabanın günahı ne ?
«kara Palas Marshall plânı yardımı ile genişliyecek-
miş! Böylelikle de turizm memlekette inkişaf edecekmiş!
Doğrusu iyi bir başlangıç!
Hem bu sırada Ankara Palas da dar gelmeğe başlamıştı; şehrin sokakları, vilâyetlerden gelen adaylar ve heyetlerle dolup taşmıştı!
Fakat siz söyleyin! Bu heyetleri doyurmak için, Baba Kar-piç'e de Marshall plânından bir yardım istemez mi? —
Yedekçinin YEDEĞİ
ZAFER
15 ■ 3 • 195ü
Konyûda C.H.P. den ayrılanlar çoğalıyor
Amerikalı I ZIRAf BAHİSLER I
Gazeteciler --------------------1
PULSUZ İSTİDA
Seçim yaklaştıkça İstifaların artacağı tahmin edilmektedir
bugün geliyor Qrman işlerindeki kötü
den mürekkep bir Amerikalı gaze- w _
Hâlâ mı
Konya, 14 (Telefonla) — Konya ve havalisine C. H. Partisinden istifa ile Demokrat Partiye kaydolanların sayısı günden güne artmaktadır. Şu bir kac gün içinde Hadım ilce merkez ve köylerinde 48, Akşehir ilce, merkez ve köylerinde 32, Ereğli ilce, merkez ve köylerinde 23 ve Konya merldez Ve köylerinde de 112 ki ceman 210 vatandaş C. H. P. sinden istifa ile Demokrat Partiye
kaydolunmuşlardır.
Seçim yaklaştıkça bu istifaların daha da fazlaşacağı muhakkaktır.
Konya, 14 (Telefonla) — Bu gece şehrimizde Demokrat Parti il merkezinde yeni Seçim Kanunu mevzulu kursta 500 den fazla partili bulunmuş ve toplantıda Fahri Ağaoğ-lu. Himmet Ölçmen. Saffet Gürol ö-nemli birer konuşma yapmışlardır.
İGAZETELERDENİ
Ehemmi mühimme tercih etmek lüzumu
..Cumhuriyet» gazetesinde Abidin Daver (Ehemini muhimnıe tercih etmek lüzumu) başlıklı başmakalesinde ezcümle şöyle demektedir:
«Eskişehir, bir kaç senede bir su bas-siddetll olmuş .'1000 ov yıkılmış. .30.000 vatan dasaçıkla kalinis: 10milyon lira kıymetinde talimin edilen 200 000 dönümlük pancar ve hububat zeriyatı mahvolmuş. Felaketin büyüklüğü karsısında Devlet Reisi do Eskisehire giderok hükümet erkflnı ve halkla temas etmiştir.
Eskischirdeki gazete muhabirlerinin bildirdiklerine göre sayın Cumhurbaşkanı mız felûketin sebep oldugq zararlar hak -kında malûmat aldıktan sonra. Bayındır lık Bakanına sormuştur:
— Simdi ne yapacaksınız'.’
Yapılacak olan bu proje ne projesidir? Bu, eker Eskişehirin yıkılan kısmının projesi değil de, Eskişehir ovasını ve şehrini su baskınlarından kurtarma isleri' ması, Bayındırlık Bakanlığı ve Bakanlığın şu isleri reisliği için iyi bir not teşkil etmez. Eskişehir bu seneki gibi bir facia sekljni almamış olmakla beraber, gecen yıl da bir su baskınına u&ramıştı. Eski şehir bölgesindeki su islerinin bütün plânları çoktan yapılmış olmak gerekti. Çünkü bu bölgedeki'Porsuk ifarajıııın inşasına 1944 senesinde başlanmış ve 1948 1919 devresi İçinde ikmal edilmiştir. Bu baraj yapılmadan evvel Eskişehir ovasın dakl su islerinin umumi bir surette plân-
iaştırılmıs olması icab etmez miydi? Ba yındırlık dergisinde «barajın vazifesini tamamlamak üzere Porsuk yatağının, simmiş ve lüzumlu etüdler ikmal edilerek projeler hazırlanmış ve is eksiltmeye çıkarılmıştır. muhammen kesif bedeli iki milyon liradır» denildiğine göre plân ve projelerin parça parça yapıldığına htlk metmek lâzım geliyor. Bu. neden böyle oluyor ?»
Işgilli terazi
»Hürriyet» gazetesinde (İğne ile kuyu kazan) sütununda Jşgilli terazi» isimli yazıda deniliyor ki:
»— Karadeniz kıyılarında aç. çıpluk, basta vatandaşlarımız hakkında hükümetin aldığı yarım tedbirler...
— Rica ederim, vatandaşların ıstırabı politika mevzuu olmasın.'
— Memlekette günden güne artan işsiz İClin sefaletini önlemek için ciddi bir teşebbüse girlşilmodlgini görünce...
— İssizlerin sefaletini particilik meşe-
— Yarın bir barajın Eskisehire tam felâkete mal olduğunu inkâr etmiye
bir hiç
- Bu müthiş felâketi yine siyasi bir taktik olarak mı kullanacaksınız?..
Anlaşılıyor ki. politikacılık, particilik telâkki edilmesin diye, kan kusup kızıl cık hoşafı yedim demekten başka çare yok?»
CEMİYETTE
Yangın ...................... 00
Sıhhî imdat ................. 91
Trenler .................. 12028
Hava Yollan .............. 14881
Yataklı vagonlar ......... 11566
Su ânza .................. 21575
Elektrik ................. 24846
Havagazı ................. 2484f
Başkent taksi ............ 22222
Yeni Güven Taksi......... 22333
Sizin Taksi .............. 22333
Merkez Taksi ............. 1111)
Ersan Taksi ............. • 21111
Tepemizdeki tehl.ke
»Son Posta» gazetesinde (Kısaca) sütununda Saclt Yumer »Tepemizdeki tehl.ke» başlıklı yazısında şöyle demektedir.
»Yavaş yavaş, dünyanın, bir öküzün
Gördünüz mü başımıza gelenleri?
Efter arz. boynuza istinat etleydi şimdi •İnha az korkardık. Ne çare ki boşlukta...
Ah. dünyanın blitUıı korkusu bir ökü zün basından doğuyor!,.
den mürekkep bir Amerikalı gazeteci grupu şehrimize gelecektir.
Amerikalı gazeteciler Etimesgut hava alanında karşılanacak ve Harp okulunu ziyaret edecek spor gösterilerini müteakip Tank Okuluna gideceklerdir.
Gazeteciler yarın da şehrin muhtelif yerlerini gezeceklerdir.
Tapu Kadastro okulunda yangın başlangıcı
Yenişehir semtinde tapu kadastro okulu bacasının tutuşmasiyle yangın başlangıcı olmuştur.
İtfaiyenin müdahalesi ile yangın söndürülmüş ve hâdisede ihmali görülen ahçı Idris Yılmaz hakkında tuh kikata başlanmıştır.
İskân Genel Müdürlüğünde yangın başlangıcı
Kâzım Özalp caddesinde iskân genel müdürlüğü binasında kalorifer bacasının tutuşmasiyle yangın çıkmıştır.
Hâdise mahalline gelen itfaiye kapıları kırmak suretiyle içeri girmiş ve yangını söndürmeye muvaffak olmuştur.
Bir buçuk yaşında bir çocuk kuyuya düşmüş
Yenidoğan mahallesi Eskişehiı sokağında oturan bir buçuk yaşların da Ömer Arıkan isminde bir çocuk bahçede oynarken kuyuya düşmüştür.
Çocuk, komşuların da yardımiyle kuyudan çıkarılmış ve tedavi edilmek üzere hastaneye kaldırılmıştır.
Danıştay ve Adliyede tayinler
Ankara birinci ticaret mahkemesi başkâtibi Mehmet Gürelli danıştay 3 üncü sınıf yardımcılığına naklen tayin edilmiştir.
Danıştay 6 inci sınıf yardımcı a-dayı Ali Sıtkı Gökalp ve Refik Yunus bu görevlere memur olarak tayin edilmişlerdir.
Birinci Ağırceza mahkemesi salonu
Haber aldığımıza göre, bir müd-dettenberi küçük bir oda içinde dâvalarını görmekte olan Ankara birinci ceza mahkemesinin salon sıkın tısının giderilmesi için yeni bir usul bulunmuştur.
Şöyle ki: İkinci ağır ceza mahkemesi salonundan birinci ağır ceza mahkemesi de istifade edecektir. Bu usule Martın 23 ünden itibaren başlanacak ve haftanın Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günlerinde ikinci ağır ceza salonu kullanılacak Salı ve Perşembe günlerinde de birinci a* ğir ceza mahkemesi istifade edecektir.
Böylece bir müddettenberi devam den salon sıkıntısı da halledilmiş o-lacaktır.
idare ve başarısızlık
Binlerce metre mikâp tomruk çürümüş, milyonlarca lira bir ihmale kurban gitmiştir.. Mes’ul olmadığı gibi bütün bunların hesabını soran da olmamıştır.
---— Yazaa: —
A. R. Incealemdaroğlu
»Zonguldak Milletvekili»
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
Büyük (15931) 1 Bedelin
Ankara (23432) : Aak adası
ulus (22294) 2 Havana'da festival Yeni (14040) : Uçuruma Doğru Park (11131) : Uçuruma Doğru Sümer (14072) S Maskeli süvari.
Sus (14071) î Uçuruma Doğru Cebeci (18846) : Saygon
*
NÖBETÇİ ECZANELER
Derman, Sağlık, İstanbul
ZAFER’ln Abone Şartlan
Memleket İçi
12 aylık .... .......... 3b Ura
• » .........—.....10 •
Memleket dip
12 aylık ............. M Un
0 » ......-....... Ki •
I • ............... 10 »
Toplantı
Ankara Kalorifer, H. Gazı ve Sıhhî Tesisatçılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığından:
30 Maı t 1950 Perşembe günü saat (15) de Ankara Elektrik Teknisyenleri Derneği binasında yapılacak olan adî Genel Kurul toplantısına sayın ■ üyelerin teşrif: rica olunur.
Gündem:
1 — 1949 yılı bilançosu denet ve idare kurulları raporlarının okunması ve ibrası.
2 — 1950 yılı bütçesinin müzakere ve kabulü.
3 — Yeni idare kurulu, denet kurulu, haysiyet divanı, üye ve yedek üyeleri seçimi.
4 — Üye dilekleri.
Adres: Anafartalar Cad. Garanti Bankası yanı Güvercin Sok. No. 8.1 (485) !
Güpegündüz iki sandık şeker çalmışlar
Evvelki akşam saat 18.30 sıralarında bir bakkaldan iki sandık şeker çalmak isteyen iki hırsız yakalanmış tır.
âıhhâye civarında kalabalık bir saatte yapılmak istenen hırsızlık hâdisesi şöyle olmuştur;
Tahsin Karabacak ve Sefer Kaya isimlernde iki şahıs Sıhhiyedeki Günaydın bakaliyeslnin anbarına giderek kimsenin olmadığı bir sırada evvelâ bir sandık şekeri alarak dışarı çıkarmışlar ve bu sandığı meçhul bir semte götürdükten sonra i-kinci sandık şekeri de götürmek isterlerken o sırada nöbetini bitirmiş olan polis memurlarından Hüsnü Bitirgiç iki arkadaşın bir sandık şekeri tereddütle götürmelerinden şüp helen.miştir. Tahsin ve Sefere sandığı nereden aldıklarını sorduğu vakit sanıklar evvelâ bir bakkala götürdüklerini söylemişlerse de polisin sjkıştırması üzerine iki arkadaş kaçmak istemişler ve müteakiben de yakalanmışlardır.
Tahsin ve Sefer şekeri Kâmil ve Mustafa Cankara ismindeki bir bakkala götürmek için talimat aldıklarım söylemişlerdir.
Sanıklar ve Cankara kardeşler hakkında gereken takibata başlanmış ve savcılığa teslim edilmişlerdir.
ZAFER’ln İlân Şartlan
Bağlık .......................
2. re 8 üncü sayfada Sm.
4. cü sayfada Sın..........
16 Lira
0. re 8. cı sayfada Sm..... 2 »
Doguın, NlkAh, Nigan, Mevlût İlânları 6 santimi ■artlyle 10 lira.
Ölüm ve geçmemek
Devamlı ilânlar İçin hususi tarife tatbik edilir.
Gateteye o Önder ilen evrak ve ycw«laı likalardan mesuliyet kabul edilmez.
BAHÇELİEVLER BÜYÜK FİDANLIĞA NAZIR
SATILIK ABSA
Çiftlik asfaltı üzerinde Bü -yük Fidanlığa kargı cephe 22, de rinllk 38, elektrik, su, telefon, havagazı ve kanalizasyon tesisleri bulunan 2617 ada 11 parselde 852 metre arsa. Müracaat Tel: 14067 Eğe Birliği Ticaretevi, Adliye civarı Şekerciler sokak No. 24.
Hiç şüphesiz, »Kırmızı Adaçayı Süvarileri» aklından geçirmişti. Umumî ıbir tasviple karşılandığını, görünce ferahladı. Sadece ihtiyar bir AvusturyalI.
— Grey! Hangi Gray bu? İsmini hiç duymadım, dedi.
Martins tehlikeyi geçiştirmiş olduğunu düşünerek ;
— Jane Gray, dedi, başka Gray yoktur.
O zaman İngiliz Kolonisi arasında bir takım gülüşmeler oldu. Martins şaşırdı; fakat Crabbin süratle yine imdada yetişti :
— Mr. Dextcr’in küçük bir lâ-tifesi, dedi, Mr Dexter büyük şair Gray’den bahsediyor.
— Adı Jane Gray midir onun.
— Mr. Dexter’in ettiği lâtife de bu ya! Zane Gray adî haydut ve kovboy romanları yazan biridir.
— Büyük bir muharrir değil demek öyle mi?
Crabbin ‘
— Hayır! Hayır! Bilâkis hatta ona muharrir demek bile faz-
ürkiye'nin tabiî servetlerinden birisi muhakkak ki or* manlarımızdır. Millî varlığımızın ana mevzularının belki de ba-
şında gelen bu mühim ormancılığımız asırların ihmali ile bugüne kadar devam edegelmiştir. Sinni kat’a gelmiş olan muhtelif ormanlarımızdaki ağaçların çürümesi ve maktalardan çû kanlamaması yüzünden memleket büyük zararlara maruz kalmıştır.
Tebezzürü tabiî ile yetişen orman larımız eğer tathir ve teşcir işleriyle beraber bakımlarına da ehemmiyet verilmiş olsaydı genç ve sağlam kalırdı.
Enkazın ormanlardan dışarıya çı kanlamamış olmasıdır ki, diğer genç fidanların neşvünemasına büyük mani teşkil etmiştir.
Orman tekniği yılların tecrübesi ile vücut bulmuştur. Tecrübeli fen a-damlarımızın mütehassıs olarak yetiştirilmiş olması nazarî sahada kal mıştır. Ameli bir anlayışla orman-
KONSER
T. E. D. Yenişehir Lisesini Bitirenler Demeği Yönetim Kurulundan:
Devlet Konservatuvarı Necdet Remçi Atak Keman Ekolünün muhtelif sınıflarındaki gnç ve değerli üyeleri tarafından 15 Mart 1950 Çarşamba günü (bugün) saat 21 de Hâlkevinde Derneğimiz adına bir konser verilecektir.
Bu konsere gelmek isteyen sayın üyelerimiz davetiyelerini ücretsiz olarak 15/3/1950 Çarşamba (bugün) saat 11 den 13 e kadar Yenişehir Lisesi erkekler kısmı kütüphanesinde bulunacak olan genel sekreterimiz Orhan Ergin’den alabilirler.
Program:
1 — Cesar Cui - «OrientaL (Erol Alagün).
2—BenjaminGoddard - «Berceuse Joselyn» (Gülen Sunar).
3 — Bach - «Mi Minör Keman Kon çârtosu — Kısım I» (Şerıpet Aba-oğlu).
4 — Erdoğan Çaplı - Bir Halk Temi üzerine Variasion» (Hüsnü Özbeyazit).
5 — Paganini - «Prelüde Allegro» (Hüsnü Özbeyazit).
6 — Corelli - «La Folia» Onarır).
7 — Saint - Seans:
a) «İntroduction»
b) «Rondeau»
c) -Capricioso- (Halûk Onarır.)
(478)
lara bakılmış olsaydı elbet memlekete temin edeceği faydalar da o nis-bette geniş olacaktı.
Ormanlar dışında halen devlet iş letmeleri tarafından yapılmış olan modern inşaatla bir devlet ormancılığı asla İktisadî değildir, bu bir lükstür. Milyonlarca lira bu yüzden mahvolup gitmiştir.
Bugünkü ormanlarımızın durumu perişandır, mühmeldir. Amanej -manian ve revizyon işleri ikmal c-dilmemiştir. Teşcirat işleri İlmî ve fennî bir şekilde ve ciddî bir surette ele alınmış olsaydı hiç şüphe yok ki tam bir işletmecilik ruhu ile inkişaf da seri olurdu.
Ormanlar ve mevcut milyonlarca kental odun çürüyüp gitmektedir, kâğıt sanayiinde müstamel kısa o -dunlar yerine, hiç de ekonomik ol* mıyan kerestelik tomruklar yılda takriben yüz yirmi bin metre mikâb ağaç İzmit fabrikalarına sevkedile* rek kâğıt imal edilmektedir. Halbuki on beş santim kutrunda ve doksan santim uzunluğundaki odunlar sellüloz olarak daima işe yarar. Eu yüzden kereste sanayiinde müşkilât çekilmektedir. Orman davası bir memlekette ziraat, sanayi ve hattâ sağlık işlerinin üzerinde en mühim bir mevzudur. Tarım Bakan lığında İlmî ve hennı çalışmalara da ha ciddî yer verilmeliydi. Fabrika imalâtından ziyade ormanlarda kesim çağına gelmiş olan ağaçlar vakit ve zamanında kesilerek ormandan çıkarılmalı ve ferdî sermaye ile
kurulmuş olan fabrika sahiplerine verilerek serbest imalâta yer ve imkân verilmelidir. Devlet, kendi fabrikalarındaki mamullerini pahalıya mal ederek piyasalarımıza ar-zetmektedir. İnşaat fe diğer sanayi işlerimizde müstamel olan kereste buhranının da önüne geçilmiş olur.
Realist bir görüşle mütalâa ve tel kik edecek olursak bu işlerde ne kadar geri kaldığımızı zaman bize pek acı misalleriyle vermiştir. Devlet ormanları muhafaza etsin. Teşcira-tını yapsın, ormanlar dahilindeki ilmi ve fennî çalışmalara yer versin, katettiği tomrukları orman dışındaki stok mahallerine sevkederek satışını yapsın; yoksa her işi kendisi yapmak isterse elbet de muvaffak olamaz.
Ormanların İçinde ve dışında dev rllmiş ve kesilmiş binlerce metre mikâp tomruklar çürümüş, milyonlarca lira bir ihmâle kurban gitmiştir. Mesul yok, bunun hesabını soran yok. Adetleri yüzü geçen orman işletme müdürlükleri memlekete hasekiyle faydalı olamamışlardır. Kontrplâk, ağaç gemi inşaatı da mühimdir. Bu sanayiin bugün memleket dahilinde on yıldan beri geri kalmış ve hattâ ihmal edilmiş olması da yürekler acısıdır.
Memleket dahilinde inşa edilecek kontrplâk fabrikaları, şeker sanayiimiz üzerinde de müessir bir mad dedir. Dış pazarlara her zaman ih-Iraç edebilecek duruma daha geniş ölçüde geçmek lâzım gelirdi.
Bugün ormanlar bakımsızdır, işletmeler lüksten kurtulamıyorlar. ■ Memleket çok kaybediyor ve et-: miştir de...
binaenaleyh!..
C cl felâketi dolayısiylc, nıiiituı seyahatlerinden birisini yapan Devlet Başkanı, fşsklşehlrde Bayındırlık Bakanından izahat istemiş, Bakan da kendisine etüd yaptıracağız, demiş. Bunun üzerine fıkralar yazılmış, resimler çizilmiş de, Ulus bunun pek iyi anlaşılamadığına kani olmuş olacak ki, dün bir açıklamada bulunmuş.
Bu yazıdan anlaşıldığına göre, Şevket Adalan, realist bir devlet adamı imiş. Milyonluk, milyarlık devlet işleri görürmüş. Hesapsız olarak bir santim dahi harcamazmış.
Sanki bunların aksini iddia e-den varmış gibi,Ulus’un bu mugalatası karşısında şüpheye düşmek, hiç de yanlış bir hareket değildir. Bayındırlık Bakanı için, kim ne dedi? Söylenilen lâf etüd mevzuundan ileri gitmedi. Onda, her söylenilen aşağı yukarı doğrudur.
Biz biliyoruz ki, Sansuyun e-tüdleri, projeleri vesairesi, her şeyi hazırlanmıştır. Bu işin yegâne eksik tarafı -para» dır.
Çünkü, Porsuk barajı daha yapılmadan evvel, o civarın su işlerini bir kül halinde ele almak mecburiyeti düşünülmüş, ve her şey ona göre hazırlanmıştır.
Fakat, baraj ihaleye çıkarılmış ve müteahhidine, fedakâr arı e çalışmasına rağmen, her çeşit müşkülât çıkarılmış, her türlü maksatlı talebine karşı, hep yoknş gösterilmiştir. Bütün bu müşkülâta göz yuman, başladığı işi bitirmeğe azmeden müteahhit nihayet barajı bitirmiş, fakat kendisi de sıfırı tüketmiştir.
Bayındırlık Bakanlığının, baraj inşaatı sona erer ermez, yapacağı iş, sulama kanallarının ve Sarısu deresinin düzenlenmesi işini İha -leye çıkarmaktı.
Lâkin, her zaman söylediğimiz gibi, işe kansan politika meseleleri, eldeki tahsisatın bölüm, pürçük edilmesine sebep olmuş, muh telif bölgelerin memnun edileceği düşüncesiyle, paralar neticesiz işlere saTfedllmiştir.
(Halûk
Aranıyor
Ticari muameleye aşina, okur, yazar tecrübeli bir şoför ve bir tezgâhtara ihtiyaç vardır. 12766 telefona. (484)
Manevi evlât veya evlatlık arayanlara
Dokuz aylık Nur Topu gibi bir erkek çocuğu kimsesizlik se-bebile isteyenlere verilecektir.
Müracaat: Yenişehir Selanik Cad. Bilge Ap. No. 62 de kapıcı Haşan Türkkuzu.
DİŞ TABİBİ HALlD SUNGUR
Anafartalar Vakıf İş Ham kat L No. 115 - Tel: 16245.
(377)
Felâketzedelere yardım hey'etinin beyannamesi
Ankara, 14 a. a. — Eskişehir felâketzedeleri genel yardım heyeti aşağıdaki beyannameyi neşretmiştir:
Eskişehir su baskını âfetinin yur-1 dun her bucağında uyandırdığı heyecanın umumî bir yardım hareiketi 1(. yaratması karşısında bu yardımlar- yapılan yardımlarır dan azamî verim sağlamak maksadı • •
ve başbakanlığın yüksek tensipleri ,_______________a__________
ile kurulmuş olan genel yardım he- tiyacınm en kısa yoldan giderilmesi-yeti olarak yurttaşlarımıza hitap edi ne çalışmaktır. Bu maksatla size yoruz. | Türkiyenin kalbi Ankaradan hitap
Feleğin gadrine uğramış fedakâr ediyoruz: Mümkün olan her vasıta ve metin ruhlu hemcinslerimizin ge- j]e Eskişehirin imdadına koşunuz, çirdikleri acı ve çetin tecrübelerin taze hatıraları hepimizin kalbinde' sızlayan bir yara halindedir. |
Bu felâketzedelerden büyük kısmı bugün geçici olarak vagonlara, okul . lara ve camilere yerleştirilmişlerdir.
Nüfusu yüz bine yakın güzel Esi* şehirden 25.000 den fazla vatandaş yuvasız ve barınaksız kalmıştır. ı
Denebilir ki, mesken buhranını bu ölçüde ağırlaştıran ve nüfusun ya
1ar hazırlanmaktadır.
Heyetimizin gayesi, bir taraftan ' Eskişehir felaketzedelerinin, ihtiyaç* ları ve bu ihtiyaçların karşılanma derece ve safhaları hakkında halkımızı tenvir etmek, diğer taraftan da 'in süratle ve ta* rnamiyle muhtaçların ellerine varmasına ve bilhassa Eskişehirin ev İh-
! Eskişehir sel felâketi hepimizi ya ; fert olarak yahut mensup olduğumuz hayır dernekleri, İçtimaî, iktisadı, siyasî cemiyetler, birlikler yolu ile topluluk halinde, seferber olmağa davet etmektedir. Halkımızın mürüvvetinden azami derecede istifadeyi temin etmek ve dağınık teşebbüslere, intizamsızlıklara ve mü-»u »■çuae.s»™»»™» ve .»»»»»» ,» kerrf müracaatlarla rahatlıklara şama şartlan ile endüstri tesislerine yermemek için aramızda
bu kadar ağır darbeler indiren bir v- fav,M’ h')' ’ah,r'1"’ 'aS'a~
sel felâketi pek nadir görülen ahvaldendir. .
Eskişehire yardım için yurdun | dört köşesinden gelen giyim eşyası en muhtaç vatandaşlarımıza dağıtıldı ve dağıtalacaktır. Buna rağmen karşılanması gerekli ihtiyaçlar ölçüsüz denecek kadar büyüktür. Bir i çok vatandaşlar henüz yeter bir giyim ve kuşanmadan mahrum bulunuyorlar. Daha geniş ölçüde giyim eşyası yatak, yorgan, kap kacak vesaire gibi eşyaya ihtiyaç var.
Bundan başka en kısa bir zamanda 2500 den fazla evin yapılması kesin ve hayatî bir zarurettir.
Bu elim talihsizliğe uğrayan vatan çocuklarını yeniden barındırmak ı ve meskene kavuşturmak için plân-
tesirli ve faydalı bir işbirliği sağla-malıız.
Bu davetimizin her üniversite, her ' okul, her banka, her ticarethane ve teşekkül, her aile —erkek, kadın ve çocuklar— tarafından büyük bir ta’nalükle karşılanacağından ve herkesin kudreti nisbetinde bu yardıma koşacağından eminiz. Yeni bir elbise veya ayakkabı alacağınız, bir düğün veya eğlenceye katılacağınız, ! yahut her hangi bir tören veya ziyafet tertip edeceğiniz zaman Eski-şehiri düşününüz: Allah yurdumuzu bu gibi felâket ve musibetler-. den korusun.
Eskişehir felâketzedeleri ge-ı nel yardım heyeti adına başkan
: Diyanet İşleri Reisi
Hamdi Akseki
Bütün bunlara mukabil, -hâlâ etüd ettireceğiz!» demek, kendini kandırmaktan başka bir mânâ i-
fade edemez. Bu işlerle uğraşanlar bilirler ki, su işlerimiz, sene-
lerdenberi görülen yanlış politika yüzünden, milyonlanmızı yemi', eritmiştir.
jgîlgOllİHl ffiucanınış, fakat bırakılmıştır. Eğer daha bir sene, mütebaki ksımlarının yaptırılmasına başlanmayacak olursa,
I masına
1
bugüne kadar sarfedilmiş olanlar heba olacak ve bu güzel ve mün-bit ova eski halini alacaktır. Bu-
nun gibi daha bir çok başlanmış, ve yanm bırakılmış iş gösterebiliriz.
Gönül isterdi ki, bu işler hakikaten politikaya, propagandaya âlet edilmesin ve Eskişehir faciası gibi acı neticeler doğurmasın! Fakat yazıdan anladığımıza göre, huy değişmemiş ve normal seyrini takip etmekte bulunmuştur.
İhtisas asrında yaşadığımızı söyleyenlerin, haklı olduklarını teslim ediyor ve bunda ısrar dahi ediyoruz, Evet, ihtisasa asnnda bulunuyoruz. Her işin erbabına teslim edilmesinin şart olduğunu biliyorz ve iktidarın da bunu bilmesini ve tatbik etmesini arzu edi-
yoruz.
Koskoca bir felâket karşısında, «etüd yaptıracağız» diye işin içinden sıyrılmak, sonra da haklı a-kisler karşısında mevzula alâkası olmıyan sütunlarca yazı yazmak,
hâdiseleri mazur göstermez kana-
atindeyiz!
Hikmet YAZICIOÖLU
y
1
y
(ı
ğ
k k
ladır, dedi.
Martins, bu sözlere fena halde içerlediğini sonradan bana itiraf etti. O güne kadar kendisi de kendisine bir muharrir diye bakmıyordu. Ama Crabbin’in bu sözleri söylerken öyle bir tafrası vardı ki, bir bu; bir de ışığın acaip gözlüklerinde ikide bir yaptığı parıltı, Martins’in sinirlerini altüst etmişti.
Crabbin :
— Halka vakit geçirten bir hikayeci işte! dedi.
Martins hiddetli bir tonla :
— Başka ne olsundu? diye sordu ?
Crabbin x
— Yani... demek istettiğim
Mr. Dexter... diye düzeltmeye çalştı.
— Shakespeare nedir ?
Pervasız bir dinleyici :
— Şair! diye cevap verdi.
— Siz Zane Gray’i okudunuz mu?
— Hayır, filvaki okudum diyemem...
— O halde siz ne söylediğinizi bilmiyorsunuz.
Gençlerden biri Crabbin’i müşkül vaziyetten kurtarmaya çalıştı.
— Ya James Joyce’u nereye dahil ediyorsunuz Mr. Dexter?
— Nereye dahil ediyorsunuz ne demek? Kim olursa olsun, ner-
de olursa olsun kimseyi bir yere dahil etmek niyetinde değilim.
Ne tıkabasa bir gündü bugün. Coolcrile fitil gibi içmiş, sonra aşık olmuş, derken bir adam öldürmüşler, derken burası. Hiç te isabetli olmayan bir vehimle, burada kendisiyle eğleniyorlarmış hissine düştü. Çnkü Zane Gray, romanlarından birinin kahramanıydı.
Genç ı
— Demek istediğim... büyükler arasına dahil ediyor musunuz demek istiyorum, diye cevap verdi.
— Doğrusunu söyleyeyim mİ ben böyle bir muharrirden bahsedildiğini bile bu güne kadar duymadım. Nedir yazdığı eserler
Kendisi işin farkında değildi ama etrafta büyük bir tesir bırakıyordu. Çünkü ancak bir büyük muharrir bu kadar orijinal konuşur, bu derece kendini beğenmişlik ederdi. Orada bulunanların bir çoğu ceplerinden çıkardıkları zarflara, kâğıt parçalarına Zane Gray ismini not ettiler. Graf-fin, usulca Crabbin’in kulağına eğilip :
— Zane nasıl yazar? diye sordu :
— İtiraf edeyim ki bu hususta benim de pek bir fikrim yok.
Artık Martins’in kafasına bir sürü isimler yazdırılmaya başladı. Yok Stem, yok Woolf... A-vustııryalı bir genç, alnındaki, okumuş yazmışlığa delâlet eder siyah perçemini elile arkaya iterek : »ya Daphne de Maurler. diye bağırdı. Mr. Crabbin geııce ters ters bakarak Martine’e döndü :
— Hoş görün onları, dedi. Yüzünden İyilik akan, tatlı
(Devamı var)
Yerli filmlerden alınacak vergi
Yabancı memleketlerden gelen filmlerden alınmakta olan yüzde * elli nisbetindeki verginin yerli film ciliğe de tatbik edilmesi için gereken teşebbüslere girişilmiştir.
Hükümetin bu yolda yeni bir karar alıp almıyacağı henüz belli değildir.
C. H. P. den iki istifa
Raziye Şimşekel ile Mehmet Şim-şekel kayıtlı bulundukları C. H. P Oğuztan ocağından istifa etmişlerdir.
İtizar
d(
vi
Tİ
la:
C. la k( )İ: liı
«Afganistan mektupları» yazısı j bugün mündericatımızın çokluğun-dan dolayı neşredilmemiştir. Oku-yucularımızdan özür dileriz.
_r TAKVİM 1_ i ______ dı
Hicri: 1369 — C. Evvel: 2G
Rumî: 1366 — Mart; 2
15 MART 1950 ÇARŞAMBA
Vasati Ezani
Sabah ötle İkindi Aksam Yatsı
İnısak
6.12
12.23
16.44
18.16
Fransız komünist
HER GÜN BİR HADİSE:
* Atflee Kabinesi
eçen Şubatın 23 ünde yapılan seçimlerle iktidara gelmiş bulunan İngiliz İşçi Partisi, Avam Kamarasında, Muhafazakârların müteselsil hücumları karşısında bocalıyor. Zira parti seçimlerde çok zayıf bir ekseriyet sağlayabilmiştir. İşçi Partisi Muhafazakârlar karşısında 19 gibi bir rakama dayanan bir çoğunluk temin etmiştir. Yani partinin, bütün muhalefet partilerinin bir arada çıkardıkları saylavlardan ancak 7 ile ifade olunan bir üstünlük elde ettiği görülüyor.
Böyle bir duruma düşmüş olan İşçi hükümetinin, muhalefet tarafından vurulan darbelere mukavemet etmesi kolay değildir. Nitekim kolay olmuyor. Çelik endüstrisinin devletleştirilmesi bahsinde olduğu gibi; dün de, iskân meselesi konuşulurken, hükümet enikonu sallandı. Çoğunluğu sağlamak üzere, hasta yatan Bakanlar yataklarından kaldırılıp Meclise getirildi. Vaziyet bir gün için kurtarıldı. Yatın (bugün) muhalefetin yeni bir hücumu bekleniyor. Hükümet çoğunluğu sağlayamazsa istifa etmek zorunda kalacak ve yeniden seçimlere başvurmak lüzumu hasıl olacaktır.
Bu durum içinde İşçi Partisinin karşılaştığı üç ihtimal vardır:
1— İstifa etmek; 2— Devletleştirme ile alâkalı mevzuatın Meclisten tasdikini istemekten vazgeçerek, beklemek; 3— Dayanmak...
Bugüne kadar cereyan eden hâdiselerden anlaşıldığına göre, İngiliz hükümeti üçüncü şıkkı tercih etmiş, yani dayanmayı göze almıştır. Bugüne kadar cereyan ettiğini söylediğimiz hâdiselerin birinci kısmı, Avam Kamarasına sevkedilen Kanunlar, ikinci kısmı ise Cripps’in istifa ettiğine dair yayılan haberlerdir.
Denebilir ki, partinin en kuvvetil rüknü olan Maliye Bakanı Cripps’in istifa haberi, İşçi Partisinin mukavemet edeceğine niçin bir alâmet teşkil etsin? Bu bilâkis, parti içinde bir izmihlâli, bir dağılmayı gösterir. Halbuki, bizim fikrimizce, mesele böyle mütalea edilmemelidir. İşçi Partisi, dayanmak içindir ki, umumi efkârın gözünden düşmüş rükünlerini bertaraf ediyor. Filhakika, beş senelik sosyalist tecrübesinin yükü bu adamlar için pek hafif olmamıştır, lâkin, İngiliz milletini daimi bir mahrumiyet içinde bıra-n.ıiranı Cripps ile oldukça kısır bir Cİij »Jj-MeKdame (■-den Ernest Bevin’in birlikte hastalanmaları, klinik hudutlarını aşan iki vak’adır, denebilir.
İşçiler, sevilmiyen adamlarını atıyorlar. Bu, adetâ, batmak tehlikesine maruz bir geminin safra atması gibi bir şeydir. Artık hatır gönül dinlenmiyor. Belki yarın daha bir çok istifalar vukubulacaktır. Ve bütün bu istifalar, temin edebiliriz, partiyi kurtarmak için yapılmış o-Iacaktır. Zira parti, sadece bir iktidar mülâhazası ile ayakta durmamaktadır. Parti, belki istikbali çok parlak fakat hâli çok korkunç ve müşkül bir tecrübeye atılmıştır. Bu tecrübeden dönmek için artık zaman çok geçtir. Nitekim, bunu muhalefet de idrak etmiş olacak ki, Muhafazakârların evvelsi günkü ve dünkü darbeleri hiç de zayıf yerlere vurulmuş öldürücü darbeler değildir. Denebilir ki, muhalefet, sadece usul hakkında konuşmakla iktifa etmiştir. Filhakika, iskân bahsinde, liberallerin de iktidarı desteklemeleri buna bir delildir. Bu bakımdan, İngiliz parlâmentosunda cereyan eden müzakere ve mücadele, bir iktidar ve muhalefet mücadelesi değil, milli bir ölüm kalım savaşının en iyi nasıl yürütülebileceği hakkında yapılan bir müşaveredir. Muhafazakârların lideri Churchill, daha seçim kampanyasında, artık geri dönülmiyecek olduğunu söylemişti. Şimdi, muhalefetin istediği şey, daha çok şahıslan temizlemektir. Bu suretle, büyük ölçüde şahsiyetlere istinat eden Ingiliz iç ve dış siyaseti, muayyen bir istikamete sevkedilecek ve fakat, İşçi Hükümet, kanaatimizce, istiaf etmiyecektir.
Mücahit TOPALAK
partisi tehlikede
Kızıl lider Thorez gün geçtikçe Moskovanın gözünden düşüyor
Paris, 14 (Nafen) — Fransız komünist partisinin gayet tehlikeli bir durumda olduğu anlaşılmaktadır. İş o kadar sarpa sarmıştır ki, parti içindeki «Stalin aleyhtarlarının» temizlenmesi hareketini bizzat Thorez ele almıştır. Fransız komünist partisinin Jtzun zamandan-beri şefi bulunan Thorez’in Mos-kovanın gözünden düşmekte oldu- • —— ••-•«„„„ ğu ve esasen prestijini kaybettiği | girişecekler ve yardımı bir sırada son grevlerin de aka- mava Ma
mete uğraması üzerine büsbütün Kremlinin gazabına uğradığı belirtilmektedir. Şimdiki halde Thorez sağa, sola başvurmakta, orada burada bizzat temizlik yapmaktadır. Komünist partisinin içinde Moskovaya ve onun adamlarına karşı muhalefetin belirdiği ve genişlediği zannedilmektedir.
Fransız gazetelerinin verdikleri malûmata göre, Fransız kızıl lideri Thorez’ gittiği şehirlerde «Kızıl ordunun gelmesini beklemeden biz kendi kendimizi kurtarmalıyız» demeğe ve harp sanayiinin bal talanması için emirler vermektedir.
Peyk memleketlerin
Mükemmel olması için hiç bir fedakârlıktan kaçınılmıyaıu
Fenerliler Balosu
Eskişehir sel felâketi doloyısile 25 Mart 1950 ye bırakılmıştır
«Pavyon Baloya aittir»
Davetiyeler; Klüp lokalinden, Süreyya pavyonu, Ankara Palas ve Yeni Blrke’den temin olunabilir.
Atlantik paktı gereğince Amerikan askerî yardımının başlayacağı şu sırada Fransjz komünist partisi içinde görülen ikilik ve artan ihtilâflar Moskovayı endişeye düşürmektedir.
İlgili çevrelerde belirtildiğine göre, Cherbourg limanına Amerikan askeri yardım malzemesi geldiği vakit komünistler son bir teşebbüse \ ' ı baltala-
maya çalışacaklardır. Her ne kadar Cherbourg limanındaki dok ameleleri arasında pek az komünist bulunuyorsa da Thorez’in başka bölgelerden bu limana «kızıl ko-mandı grupları» sokacağı anlaşılmaktadır. Fakat bu hareketin neticesi de Thorez’in akibetini tayin edecektir. Hükümet bunu bildiği için sıkı tedbirler almış ve askerî yardım malzemesinin taşınmasına mani olabilecek grupları derhal hareket edemez bir hale getirmeye matuf plânlan hazırlamıştır.
Amerikan uçaklarım getirecek olan Dixmundt uçak gemisinin hangi gün ve hangi saatte Cherbourg limanına geleceği bildirilmemektedir.
Bütün İslâm âleminin
Bunlar Moslovoda hususî dersler alıyorlar
Londra, 14 (Nafen) — Peyk memleketlerdeki gizli polis idarecileri ile emirlerinde çalışan yüzlerce memurlar sık sık Sovyet Rus-yaya celbedilmekte ve burada kendilerine hususî dersler verilmekte-tir. Moskova ve daha başka bir çok Rus şehirlerinde yeni «polis taktiklerini» öğrenen bu peyk polis memurları sonradan memleketlerine gönderilmekte ve bunlar yeni sistemleri tatbik etmektedirler.
İlgili çevrelerde belirtildiğine göre, son aylar zarfında Kreinlin «polis»e artan bir ehemmiyet vermiş ve her geyin ona bağlı olduğunu anlayarak yeni yeni plânlar hazırlamıştır.
Viyanadan gelen haberlere göre, bundan bir müddet evvel Rus-yaya çağrılmış olan 400 kadar Macar siyasî polis memuru geçenlerde Budapeşteye dönmüşler ve neler öğrendiklerini tatbike başlamışlardır. Halkı sindirmek maksadiyle Budapeştede bir kaç gün içinde yüzlerce kişinin tevkif edildiği, bunların sıkı soruşturmalara tâbi tutulduğu ve sonra da gözleri korkutulduktan sonra salıveril-dikleri bildirilmektedir. Fakat aralarında işçiler ve teknisyenlerin de bulunduğu kalabalık bir gruptan hiç haber alınamamıştır. Çekoslo-vakyada olduğu gibi Macaristan-da da işçi çevlerinde şiddetli bir muhalefetin belirmiş olduğu görülmektedir.
Bazı raporlara göre, Sovyet iç işleri bakanlığının yetiştirmiş olduğu memurlar da peyk memleketlere sevkedilmekte ve bunlara da dahili vazifeler verilmektedir.
Tifo yeniden Rusya'ya hücum etti
Paris Radyosu, 14 (Basın - Ya -yın) — Mareşal Tito dün verdiği bir söylevde, Yugoslavya aleyhtarı propagandada Sovyetler Birliği tara fından ileri sürülen delillere cevap vermiştir. Mareşal Tito, harp sırasında Sovyetler Birliği tarafından memleketine yapılan yardımdan bahisle şöyle demiştir:
Sovyetlerin bizi kurtarmış olduğunu söyleyenlere, kendi kendimizi kurtarmış olduğumuz cevabını veriyoruz. Biz Batıdan Sovyetler Birliğinin de yaptığından çok daha büyük ölçüde yardım gördük.»
Bundan sonra iki memleket arasındaki ticarî mübadelelerin bir bi-lânçosunu yapan Mareşal Tito «al ■ dığımızdan çok daha fazlasını verdik. demiştir.
Rusların sistemli tecavüz hareketi
Roma Radyosu, 14 (Basın - Yayın) -— Atlantik paktı programının askeri yardım idarecisi Bruce dün akşam demeçte bulunarak, Sovyetler Birliğinin bütün harekelerinin sistemli ve devamlı bir tecavüz teşkil ettiğini belirtmiş ve Ruslar’ın bu durumunu görmemezlikten gelmek, Sovyeftler Birliğinin bu taktiğe devam etmesine imkân vermek mânasına gelecektir demiştir.
Bruce, Batı Avrupa memleketlerinin hazırlamış oldukları askeri masraf listelerinin bu memleketlerin Amerikan yardımı dışında kendi kendilerine yardım etmek azminde olduklarını gösterdiğini ilâve etmiştir.
üçüncü bir blok teşkili fikri ortaya atıldı
Londra, 14 (Nafen) — Burada intişar etmekte olan «İslâm mecmuasında intişar eden bir makale bütün İslâm memleketlerinin «üçüncü bir blok» içinde birleşmeleri fikrini ortaya atmakta ve bundan elde edilebilecek neticeleri tahlil etmektedir.
Makalede belirtildiğine göre, İslâm aleminin bir çok memleketleri stratejik bakımdan gayet önemli mevkilerde bulunmaktadır. Bu bakımdan bu «üçüncü blok» ehemmiyet kasbedebilecek vaziyettedir. Diğer taraftan son otuz sene zarfında bu memleketlerde elde edilen terakki İslâmiyetin canlılığına kuvvetli bir delil teşkil etmektedir.
Makalede şu hususlar da belir -tilmektedir:
• İslâm memleketleri bir araya gelerek menfaatlerini koruyabileceklerdir. Bu memleketlerin çoğu bir harp çıktığı takdirde hep ön saflarda bulunacaklardır. Böyle bir ihtimal hakikat olmasa dahi «üçüncü blok» her vakit mühim neticeler verebilecektir.
Eski Hrvaf diktaiö'ü kayp
Berne, 14 (Nafen) — İkinci cihan harbi esnasında Mihverin emri altında diktatörlük yapmış olanlardan yalnız Hırvat Ante Paveliç kayıptır. Bu şahsın hayatta olduğu ve bir yerde saklandığı zannedilmektedir Ante Paveliç hakkında son olarak İsviçre’de intişar eden bir kitap bu eski Hırvat diktatörünün Moskova-da bulunduğunu ve orada tahsil gör düğünü kaydetmektedir. Diğer taraftan bazı İtalyan gazeteleri de Ante Paveliç’in Güney Amerika’da bu ’unduğunu ve orada Hırvatları top lamıya çalıştığını kaydetmektedirler.
Saar mes'elesine ait bir beyanat
Londra Radyosu, 14 (Basın - Yayın) — Fransa’nın Vaşingtondaki büyük elçisi Bonnet dün Amerika dışişleri bakanı Acheson’la yarım saat süren bir görüşmede bulunmuştur. Bu görüşmeden sonra demeçte bulunan Fransız büyük elçisi Fransa ile Saar arasında imzalanan son anlaşma münasebetiyle Almanya tarafından yapılabilecek bütün protestoların hiç bir şeye yaramıyacağını söylemiş ve şunları ilâve etmiştir:
•Bu anlaşma, bu topraklar hak -kında müttefiklerin müştereken verdikleri kararlara tamamen uygundur; Saariın istikbali nihai olarak barış antlaşması ile tesbit edilecektir.»
Bonnet ve Acheson'un bu görüşme sırasında sadece Saar meselesini değil, Fransa’nın Uzak Doğu ve Hindiçini'de karşılaştığı meseleleri de incelemiş oldukları sanılıyor.
Bombayda yeni kargaşalık! ir İsviçre Radyosu, 14 (Basın -yın) — Bombay şehrinde durum gayet gergindir. Sokaklarda çıkan kargaşalıklarda dört kişi Ölmüş, polis elli kişiyi tevkif etmiştir. Diğer taraftan camiler polis kuvvetleri ve nöbetçiler tarafından kordon altına alınmıştır.
- Ya-
Zehri hand !
S ingte dayak yemeğe ibaş-layan boksörü anlamak i-çin, müsabıkların yüzlerini tetkik etmek kâfidir. Çünkü erbabı biliyor ki, canı yanan, mağlûbiyete doğru giden, mütemadiyen gülümseri...
Hayatın diğer taraflarında da bu misale rastlarız. Meselâ: İkinci dünya harbindeki Alman tebliğleri... Her gün batan yüzlerce müttefik gemisinden bahseder, dururdu.
C. H. P. organlarının, D. P. den olmuş gibi gösterdikleri istifalar hakkmda bir kıyas yapabilmek için bıı iki misal kâfidir, her halde!... — A. F.
I Dünya Basınından Hulâsalar
14 - 3 - 1950 —
İngiliz basını:
Times gazetesi bugünkü sayısında Belçiko referandumunun neticele ri hakkında yorumlarda bulunmakta ve deferandumun Krallık meselesini halletmiş olduğunu kaydetmekte, dir. Gazeteye göre, Kral LeopolJ, oğlu lehine t-ahtdan feragat etmek suretiyle bu meseleyi iyi bir şe -kilde halletmek imkânına sahio-tir. Gazete şunları ilâve etmektedir:
• Kral Leopold böyle hareket ettiği takdirde kendisi için temin e-dilen ekseriyeti, Belçika’da Kraliyît hanedanının kuvvetlenmesi işinde kullanmış olacaktır. Meşrujti bir Kraliyet, milletin bir kısmının değil, tam ekseriyetinin güvenine da -• yanmalıdır.»
Liberal News Chroııicle ile sağcı Daily Express gazeteleri dc Times gazetesinin mütalealarına aşağı yukarı ayni şekilde katılmaktadırlar. Daily Express gazetesi, Kral Leopold'un ilk vazifesinin kendi haklarını temin etmek değil, memleketin refahını düşünmek olduğunu yazmaktadır.
News Chronicle gazetesi ise Belçika halkı ile Krallar arasındaki bu durumun, harbin meydana getirdiği facialardan biri olduğunu kaydetmekte ve Kralın oğlu lehine tahtından feragat etmek suretiyle bütün meseleyi kökünden halledebileceğini belirtmektedir.
Manchester Guardian gazetesi ise Kraliyet meselesinin Belçika'nın bütün siyasî hayatını gergin bir safhada tuttuğunu ve vaziyetin ileride büsbütün karışabileceğini yazmaktadır. Gazeteye göre, bir insanın durumunu tesbit etmek için yapılan bu fedakârlık lüzumundan fazladır.
Anfille denizlerinde manevralar
Paris Radyosu, 14 (Basın - Yayın) — Vaşington’dan bildirildi -ğine göre, Amerikan, Kanada ve Ingiliz donanmalarının iştirakiyle Antille denizlerinde yapılacak olan manevralar bugün başlamakladır. Bu manevraların başlıca gayesi de-nizaltılarına karşı mücadeledir.
Diğer taraftan Amerikan bahri-yesi, Pasifik denizinde 4 üncü bir uçak gemisi birliğinin teşekkülünü haber vermektedir.
f unonistan’ın yeni kabinesi
Atina Radyosu, 14 (Basın . Yayın) — General Plastiras, Sofuklis Venizelos ve Papandreu’nun, yeni kabineyi kurmak hususunda anla -mış olduklarını Krala bildiren mektuplarına cevaben dün Kralın özel sekreterliği tarafından bu şahsiyetlere gönderilen mektuplarda, Kralın bir anlaşmadan bilgi edindiği fakat seçim sonuçları kesin olarak belli oluncaya kadar, Kralın diğer perti liderlerile de istişarelerde bulunacağı bildirilmektedir.
Moyerling faciasının esrarı açıklanacak
Viyana, 14 (Nafen) — Robert Pa-cham isminde bir Viyapaiı «Mayer-ling faciası» esrarını açıklıyabilece-ğini ileri sürmüştür. Elinde bir çok vesika bulunduğunu söyliyen bu Viyanalı aynı zamanda Mayerling de feci bir şekilde ölen Kronprinz Rodolphe'un da çocuğu olduğunu söylemektedir.
Futbol moçları bohsi müşterekte kazanç
Londra, 14 (Nafen) — Hull bölgesinde Hessle şehrinde yaşamakta olan fakir bir dul kadın futbol maç lan bahsi müşterekinde şimdiye ka dar hiç bir kimsenin kazanmadığı nisbette para kazan nıya muvaffak olmuştur. Bu dul kadın 30 kuruşla bahsi müştereke iştirak etmiş ve neticede 76.0801 İngiliz lirası kazan mıştır.
Çankaya D. P. İlçesinin yeni binası
Çankaya ilçesi, Çankaya bucağı, Maltepe, Çankaya ve Yenişehir O-caklariyle birlikte, Yenişehir İzmir caddesi 20 numaraya nakledilmiş-
Bugünkü ilçe karması saat 19 da yeni binada ilk toplantısını yapa-
Müthiş!....
Radyo'da konuştu!..
"İyi dinleyiniz, ben Matteo'yum..
Ah, Paul sen niye öldün?.„
Spirifzma mı İntihal mi ? İtalya'da feci bir dava ihtiyar bir anne ile, oğlunun ölümü hakkında yoz dığı bir piyes'n muharririni karşı karşıya getirmiş-t’r. Sonık, "Ben mediu-mum, hadiseleri bana ö-bür dünyadan bir ruh anlattır/ diye kendini müdafaa etmektedir.
CENOVA’dan Madam Maria Bonnacorsi, bir kaç ay önce Roma radyosu tarafından yayınlanmış olan «Meçhul Trajedi» ad lı piyesin yazarı Gian Francesco Lu-zi aleyhine bir dava açmıştır.
Madam Maria Bonnacorsi yazan, mevzu olarak, hayatının en mahrem dramını seçmiş olmak ve esarette ölen oğlunun hatırasını çalmakla it ham etmektedir. Bu davanın en me raklı tarafı, bir başkasına ait eserin çalınması bahis mevzuu olmayıp doğrudan doğruya bir spiritiz-ma vpk’ası karşısında bulunulmasıdır.
Filhakika yazar, öbür dünyanın gizli kuvvetleri ile temaslarda bulunan bir mediumdur.
Piyesin konusu «tam» ölümdür, yani, kimseye ismi ve dünya üzerindeki mevcudiyeti hakkında bir şey söyliyemeden hayata gözlerini yuman ve böylece dünya ile son ba ğını keserek esarette iken ölen bir askerin hikâyesidir.
Bu arada, onun sadece ismini, «Matteo» ve deniz kenarında büyük bir şehirde doğmuş olduğunu bilen bir arkadaşı, Paul, esirin eşyalarını araştırır ve ihtiyar annesinin bir fotoğrafını bulur. Fotoğrafın üstünde hemen hemen silinmiş bir şekilde Maria ismi okunmaktadır. Paul ölünün üzerindeki tesirinden kurtulmak için bu Maria’yı bulmağa ka rar verir.
Bu fikri sabitle, esaret arkadaşının oturduğu şehre gider. Bazı izler sayesinde, Matteo adında oğlu olan bir Maria’nın oturduğu mahalli bulur, fakat Maria’nın evinin bulunduğu yerde şimdi bir yığın harabe yükselmektedir. Cesaretini kay-betmiyen Paul, Belediye dairesine gider ve Matteo’nun oturduğu mahalleyi harap eden bombardıman kurbanlarının listesinde, enkaz altından ölü olarak çıkarılan 60 yaşlarında Maria adlı bir kadının da bulunduğunu görür.
Paul, bu Maria’nın aradığı kadın olduğuna kanidir, fakat aynı zamanda bu sırrı bilen yegâne adamın kendisi olduğunu da bilmektedir. Köyüne dönmek üzere bir kamyona biner, uyuyakalır. Bir sarsıntı sırasında muvazenesini kaybederek düşer ve ölijr. İşte o zaman Matteo’nun sesi mikrofonda yükselerek dinleyicilere hitap eder
«İyi dinleyiniz, ben Matteo’yum, Matteo Accusio. Ah, Paul neden öldün? O kadar içine girmiştim ki seni, Maria Accusio’yu aramıya sev-kedebilmiştim. Seni götüren ve düşerek ölümüne sebep olan kamyona lânet olsun! Yaşıyanlar dünyası ile son bağımı da kaybettim. Aranızda beni bir müddet daha muhafaza e-debilecek kimse yok mu?»
Madam Bonnacorsi yayım başladığı zaman radyosunun başında değildi. Fakat Via dei Galli de oturduğu 7 numaralı apartmanı derhal bir heyecan dalgası sarıyor ve kısa bir zamanda bütün mahalleye yayılıyor. Komşuları tarafından haberdar edilen anne, radyosunun başına koşuyor ve yazarın verdiği tafsilâttan, kaybolan oğlunun eşkâlini, konuşma tarzını ve âdetlerini derhal tanıyor. Annenin gözyaşları ve iz-tirabı evin içindeki ve Cenova’nın bu mahallesindeki heyecanı bir kat daha arttırıyor. Bu mahallede oturanlardan çoğu Matteo’yu şahsen tanıyordu ve Maria’nın felâketinden haberdardı. Böylece «Meçhul Trajedi. de Bonnacorsi ailesinin dramını tanımakta güçlük çekmedi.
Bir saat sonra Roma radyosu acele olarak telefonda aranıyor. Telefon eden, piyesin yazan ile konuşmak istiyen Madam Bonnacorsi’dir. Kendisinin 1940 danberi harpten ge ri dönmiyen Matteo’nun annesi olduğunu ve tıpkı Luzi’nin piyesindeki gibi oğlunun bahriye eri olduğunu ve muhasemat başında îonien denizinde kaybolduğunu bildiriyor. Luzi acaba onu Almanya’da bir esir kampında mı görmüştür? Yazar,
yalnır hiç bir zaman Almanya’ya ce Roma’ya oradan da piyes yazarı-gitmemiş olduğunu söylemekle kal- nın yazı geçirmekte olduğu Sini-mıyor, fakat harp sırasında askere gaglia’ya gidiyor.
alınmamış olduğunu da bildiriyor. All hk kadınla tlğl
Piyesin kahramanı Matteo tamamı- , ?. .. , j H )
le hayaîl bir şahsiyettir. I '“‘f Soruşmede her .kıs, de du-
I rumlarını muhafaza ediyorlar. An-
Bu cevap ihtiyar annenin cesare-, ne bu kadar isabetli tafsilât verebil tini kırmıyor. Muhakkak ki bu ben mesi için yazarın «mecburen» oğlu-zerlik pek fevkalâde bir şeydir. Pi- ( nu veya onun arkadaşlarından biri-
yesteki «Matteo» bir muharebe so- [ ni tanımış bir kimse olması lâzım nunda îonien denizinde esir edilen geldiği noktasında İsrar ediyor. Lu-bir bahriyelidir _ ve tıpkı hakiki zi ise, bunun Mdece bir tesadüf ol-Matteo gibi kulağının arkasında so- duğunu veya ruhların bir kaprisinin ru işareti şeklinde bir yara izi ve kendisine bu mevzuu ilham etmiş parmaklarının üzerinde uzun kıllar olduğunu ileri sürüyor, vardır. Tıpkı onun gibi balık tavasını çok sever. Dahası var, Maria) Bonnacorsi, e
bir bahriyelidir ve tıpkı hakiki
zi ise, bunun sadece bir tesadüf ol-
r. Danası var, Maria ı Bu vaziyet karşısında Maria, ya-evi bombardımandan; yaları durdurmak için mahkemeye yıkıldıktan sonra uzun zaman öldü müracaat zorunda kalıyor. Hiç bir sanılmıştır ve harpten dönmüş olan . veçhile oğlunun acıklı hikâye*. Paul isminde birisi onu bulmak irin s*n)n radyo dinleyicilerinin önüne nüfus dairesinde araştırmalar yap- serUmiS °lmas'nı istememektedir, mıştır. Filhakika Bonnacorsi fo- o,ü oğlunun hatırasını yaşatacak tografını daima üzerinde taşıyordu, birini bulmak içip radyodan meçhul Madam Bonacorsi, fotoğrafın üze- [ bu- dinleyici kitlesine hitap edil-rindeki yarı yarıya silinmiş imza- meşine asla razı değildir. «Onun nın Bonnacorsi yerine Accusio diye dünya ile son bağı benim, annesi.» okunmuş olmasında şaşılacak bir şey demektedir, yok diye düşünüyor.
Madam Bonnacorsi uzun yıllarının sona erdiğine emindi. 9 sene süren bir beklemeden sonra oğlunun mesajı ona hava yolu ile geliyordu. Piyesin yazarı oğlunun ya nında yaşamış ve ölürken yanında bulunmuş bir kimseden başkası o-lamazdı.
İhtiyar-----, ------- (
dişine yapılan yardım sayesinde ön
demektedir.
Bu dava karşısında hakimlerin iztirap şaşkınlığını tasavvur edebilirsi -o niz. Acaba, bir yazarın muhayyilesini istediği gibi kullanmak hakkına haiz olduğunu mu kabul edecekler yoksa, bir annenin oğlunun ha-. tıraşını yalnız kendisine saklamıya hakkı olduğunu ve iztirabının meç-i hul bir kitlenin gözü önüne seril-anne, mahallesinde ken-| mesiıje mani olabileceğine mi karar
vereceklerdir?
■■■İMHBİM İLK TÜRK İCADI
Portakal şarabı
Gireyfürt - Mandarin - Portakal
Sularından vitaminine, nefasetine, kokusuna halel gelmeden imâl edilmiş
Derecesi 15, hastalara DEVA, Romatizma, Karaciğer, Şeker hastalıklarına şifadır.
Toptan Satış yeri:
Yeni Hal. Yeni Pazar. 1 **■ f
Perakende Satış yerleri:
Uludağ Bakkaliyesi, Yenişehir. Tel: 21799. (410)
Ankara Üniversitesi Fen
Fakültesi Dekanlığından
İki haftadır İstanbul Üniversitesinin davetlisi olarak bir sıra konferanslar vermekte olan dünyanın tanınmış Atom Fizikçisi Profesör Heisenberg Fakültemizin de davetini kabul ederek Ankara'ya gelecek ve 15/3/1950 Çarşamba günü saat 17 de Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinin konferans salonunda «Modem fizikin felsefi esasları» konusu bir konferans verecektir. __
Giriş serbesttir. (1553) - (156)
Merzifon D. P. İlçe Kongreside yapıldı
Kongre çok hararetli oldu
Merzifon, 14 (Hususî muhabiri- j miz Ruhi Yıldırım bildiriyor) — Merzifon D. P. ilce kongresi bugün çok kalabalık bir kitle huzurunda yapılmıştır. Kongreyi takip etmek üzere Samsun, Amasya, Gümüşin cıköy, Çorum idare neyetlerinden de birer gurup gelmiş bulunuyordu.
Yoklamayı müteakip kongre başkanlığına Samsun idare heyetinden Avukat Rahmi Ozan seçilmiş, heyecanlı ve ateşli bir konuşma ile kongreyi açmıştır. Bu arada muhtelif hatipler söz almış, Karatepe köyü delegesi Ali Erekçi bütün demokratların nefretle karşıladığı şu hadiseyi anlatmıştır:
«Alıcık bucağına C. H. P. milletvekillerinin geleceğini duydum. Ben de gittim. Köy odasına girdiğimde, Ahmet Eymir ve parti müfettişi Hamdi Orhun köylü ile hasbıhalde İdi. Sözü seçimlere getiren Hamdi Orhun ne dedi arkadaşlar biliyor musunuz?
Ali Erekclnin gözleri yaşarmıştı. Çok heyecanlı olarak: «Bizim İçin
bu davayı kazanmak Sakarya Meydan Muharebesini kazanmaktan da ha önemlidir».
Ali Erekçi geçen konuşmayı an lattı, hava elektriklenmişti. Müteakiben Amasya il başkanı Celâl Topla, Merzifonlu Avukat İsmet Olgaç ve Diş Doktoru Sahabettin Şenler yaptıkları konuşmalarda davanın kutsiyetini izah ettiler.
Diş doktoru sözünü bitirirken:
«— Haddim olmıyarak Büyük A-tanın kıymetli bir vecizesini bir tek kelime İlâvesiyle söyliyeceğim:»
«Ne mutlu Demokrat Türküm diyene!»
Bu söz şiddetli alkışlara vesile ol du. Sonra ilce idare heyeti ve il kongresine gidecek delege seçimleri yapıldı. Mahmut Sürmelinin konuş-masiyle kongre sükûn ve gurur i-çinde son buldu.
Kongreden sonra parti binasına geldiğimizde kaydolunmak üzere bekleşen yüzlerce vatandaşla karşı taştık.
^prı^----
ZAFER
15 - 3 - 1050
»TîüTT
DİLEKLER
Sokakta
Orhan, yeniden tahammül edilmez bir ihtirasla sarsıldi. Tamarın nesef alıp verişini hissediyordu. Kıpkırmızı alan yanaklarından fışkıran hararati hissediyordu.
kalan bir
veremli
— 118 —
— Kapının önünde beraber geldiğimiz kadın da bekliyor her halde...
— Kapıyı kapıyalım....
— Sakın ha... Konuşalım daha iyi...
— Öyle mi istiyorsunuz?
— Bu akşam için...
— Sizi buraya, benim yanıma getiren talihe o kadar minnettarım ki...
— Ben de sizi merak ediyordum görmek istiyordum ve vakit-• tenberi...
Orhan heyecanla sarsıldı:
— Sahi mi?..
— Tabii... Çünkü Bizansta her kes, sizden bahsediyor.
— Buna hayret ettim. Benden ne için bahsediyorlar.
— Çünkü siz bir Türk şelızade-sisiniz.
— Fakat esir bir Türk...
Orhan içini çekti. Çünkü bu iki kelime birbirine yakışmıyordu. E-sir kelimesiyle Türk kelimesi birbirine yakışmıyordu.
— Siz esir misiniz asaletlû?
— Bunu bilmiyor musunuz?
— Hiç buna dair bir şey işitmedim.
— O halde burada neden duruyorum öyle ise!..
— Bilmem ki...
— Çok küçüksünüz. Demek size bunu söylememişler...
— Belki...
— Öyledir Tamar.
Tamar kıpkırmızı oldu. Şehzadenin kendi adiyle hitap etmesi onu sarsmıştı.
— Ben, esir olduğunuzu zannetmiyorum. İsterseniz şimdi buradan çıkıp gidemez misiniz?
. — Gidemem. Çünkü her tarafta beni gözetleyen muhafızlar vardır.
— Bu dakikada kimse yok.
Orhan tuhafı/ tuhaf Tamarın yüzüne baktı. Bu kız neler söylüyor, neler söylemek istiyordu?. Kendine hâkim olamıyarak bir daha onu çıplak ve penbe kolundan yakaladı. Tamar, bu defa kendini kurtaramamıştı.
— Ne demek istiyorsunuz?
— Kolumu bırakınız da söyli-yeyim.
— Hayır... Bırakmıyacağım.
Ve Orhan daha kuvvetli onun kolunu sıkmağa başladı.
— Ama kolumu acıtıyorsunuz.
. — Ben farkında değilim Tamar.
Sonra, öteki kolunu da yakalı-yarak çekti.
— Söyleyiniz.
Diye ısrar etti. Sihirli bir kuyu kadar derin ve esrarlı olan gözle- ' rinin içine bakıyor, onun kalbinden geçenleri okumak istiyordu.
Kız, bu kuvvetli adalelerden kurtulmağa beyhude çabaladı:
— Bırakınız Allah aşkına... Söy-liyeceğim.
— Sizi dinliyorum.
— Neden kaçmıyorsunuz?
— Söylemiştim. Muhafızlarım
— Fakat sizi sevenler de var.
Orhamn kalbi bir daha heyecandan sarsıldı:
— Bana bir tek isim söyleyiniz kâfi...
— Sizi sevenler çoktur asaletmeap...
— Bana bir tanesi kâfi..
— Öyle mi?. O halde o ismi söy-liyebilirim.
— Notarasın kızı...
Orhan yıldırımla vurulmuşa döndü. Halbuki o başka bir i-sim bekliyordu. Tamarın ismini işitmek istiyordu. Bir anda İren de gözünde canlandı. Acaba hangisi daha güzeldi?!...
— Ben... Ben... Başka bir isim bekliyordum.
— İren kâfi değil mi asaletmeap?...
— Allah aşkına başka bir isim söyleyiniz.
Kız bunu işitmemezliğe gelerek cevap verdi:
— Sizin kaçmanıza yardım edebilecek çok kimseler var.
Orhan derin bir yeis içinde kıvranıyordu:
— Nereye gidebilirim?
— Meselâ neden Anadoluya gitmiyorsunuz?
— Ne yapacağım orada?
— Siz, padişah sülâlesinden değil misiniz? Hükümdarlık sizin hakkınız değil midir?
— Bu, o kadar karışık bir şey ki... Artık bunu düşünmekten u-sandım.
— Hükümdarlık fena bir şey değildir asaletmeap...
— Ben bir gönüle hükümdar olmağı tercih ederdim...
— Bu dünyada her şey mümkündür.
- Orhan, yeniden tahammül edilmez bir ihtirasla sarsıldı. Ta-marın nefes alıp verişini hissediyordu. Kıpkırmızı olan yanaklarından fışkıran harareti hissediyordu. Onu kollarından sımsıkı
yakalamıştı. Biraz daha kendine çekti.
— Peki... diye inledi, eğer böyle bir şey yaparsam, benimle beraber gelecek misin?
Tamar sapsarı kesildi. Bu kuvvetli kollardan kurtulmasına imkân yoktu. Adetâ yalvaran bir sesle:
— Allah aşkına beni bırakınız..
Diye inledi. Fakat Orhan daha ve titriyen bir sesle ilâve
— Benimle beraber gelecek misiniz? Söyleyiniz.
Ve onun cevabım beklemeksizin şiddetli bir ihtirasa kapılarak eğildi, ve dudakları dudaklarına yaklaştı.
Tamar, mukavemet edemiyece-ğini anladığı için bitkin bir halde kendini bırakmıştı.
Tam bu sırada arkalarından gelen bir ses:
(Sizinle birlikte gidecektir asaletmeap...)
Dedi. Bunu söyleyen, Tamarla beraber gelen kadındı.
Orhan, bir lânet savurarak geriye döndü. Tamar mahcup bir halde çekildi.
(Sizinle birlikte gidecektir asaletmeap...)
Orhanın beynine bir balyoz inmişti sanki... İçinden, bu kadını boğmak hissi geliyordu. Sert bir sesle:
— Bu suali size sormamıştım. Dedi. Sonra ilâve etti:
— Ben, sualimin cevabını Ta-mardan bekliyordum.
Tamara dönerek tekrar sordu:
— Gelecek misiniz?
Tamar, geçirdiği heyecandan daha kurtulamamıştı:
— Bilmiyorum. Siz kararınızı veriniz bir kere...
— Veriyorum.
Kadın tekrar söze karıştı:
— Asaletmeap... Bu gece sabaha doğru her şey hazır olacaktır. Tamarı ben getireceğim.
Şehzade Orhan hayretle kadının yüzüne baktı:
— Siz kimsiniz?
— Yolda size anlatırım.
Ve Tamarın kolundan çekerek uzaklaştı.
Şimdi Orhanın başına sanki bir dünya yıkılmıştı. Her taraf karanlıktı. Ve dışarıdan hâlâ baygın bir sazın ahengi dalgalanıyordu.
Biraz sonra verdiği sözü düşünerek titredi.
Ne yapacaktı? Hakikaten saltanat iddiasiyle Anadoluya geçecek miydi?
Matbaamıza gelen bir okuyucumuz bize aşağıdaki şikâyette bulundu?
•Ben sekiz senedenbcri Anka rada bulunuyorum. Konya Ak-sarayından 927 doğumlu Ruhi Tunç adında bir hemşerim geldi. Kendisini Gülhane hastaha-sinde muayene ettiler. Verem olduğu resmen anlaşıldı. Fakat yatak olmadığı için yatıramıya-caklarını söylediler. On gün ka-ar hastaya baktımsa da artık tahammülüm kalmadı. Ne-, reye başvurdumsa aldırış eden yok. Nihayet hastayı bir doktorun muayenehanesine bıraktım, gittim.. Şimdi vaziyeti size bil-, diriyorum. Alâkadarların dik-1 kat nazarını çekmenizi rica ederim.»
Keçiören Binektaşı No. 49 da Kâzım Güven
Mahalle Bekçileri
geçinemiyorlar
Ankarada vazife gören bekçilerin eline geçen paranın 90 li-1 radan ibaret olması, müteaddit şikâyetlere ve sıkıntılara yol açmaktadır.
Bilindiği gibi gece gündüz her türlü zahmefte katlanarak vazife gören bu vatandaşlar, git-I tikçe ağırlaşan hayat şartlan altında kalabalık aile nüfuslariyle ı çok zor bir durumda bulunmaktadırlar. Kendilerine hiç olmazsa mesken zammı veya çocuk zımmı gibi, ayrı bir yardım yapılması hususunda ait olduğu İdarî makamların dikkat nazarını çekmeği vazife biliyoruz.
DOKTOR
Aziz Tevfik Yeginsoy
DAHİLİYE MÜTEHASSISI
Hastalarını her gün saat 15 den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi karşında, Nizameddin apartmanı No. 2 —Tel: 15343.
(Devamı var)
SATIŞ İLÂNI
Soğukkuyuda eski Atlıspor klü-bünün bulunduğu yerde Yarış Atlan Yetiştiricileri ve Sahipleri Cemiyetine ait muhtelif eşya: (masalar, iskemleler, koltuklar, dolaplar, Amerikan büfe ve takımı, sobalar, hurda demir ve tahta akşamı vesaire) 19 Mart 1950 Pazar günü saat 10 dan itibaren açık arttırma suretiyle satılacaktır.
Sefaletin ağlıyan, hakir ve a-ciz bıraktığı dostunu bu kıyafette ve bu insanlarla bir arada görmek onu dehşetli şaşırttı. Fakat Pierre hemen iskemlesini, içkisini, kızları terkederek arkadaşına koştu, kolunu yakalıya-rak yüzü tekâllûs etmiş soruyordu.
— Ne oldu?
Philippe:
—Burada için ne?
Cevabı veren, oyun salonlarından bir tomar bankonot sayarak gelen bir genç kadın oldu; ve Pierre ile Philippe’e hitap ederek:
— Ha! onu buldunuz mu? Bu akşam sana gitmiştim Philippe ve Mösyöye orada rastlamıştım.
Philippe Groux’nun geçici dostlarından olan bu genç kadın, taze, güzel bir esmerdi. Kadın sözüne devam etti:
— Acele et! Rus istediğini kaybedebiliyor, dedi.
— Gidiyormusun? Diye soran Philippe’e:
— Tekrar geleceğim, dedi ve Pierre’e tebessüm edilmek kadın başını eğerek oracTan zaklaştı.
Pierre Philippe’den biraz boylu idi ve kolunu bırakmıyarak ona doğru eğildi:
— Tahammülüm kalmamıştı, evine gitmiştim ve bu küçük o-raya geldi, sonra saatleri öldürmek için., ne yapacağımı bilmediğimden.. lâkin sen nasıl oluyor da bu akşam buradasın?
Philippe sadece "Gel» dedi ve Pierre’i hol’ün sol tarafındaki istirahat salonuna sürükledi.
Derin maroken koltuklara o -turmuşlardı.
Gözlerini Pierre’den uzaklaş -tırmış olan Philippe, nazarlarını yine ona doğru çevirdi. Cazibesi güzelliğinden ziyade tesir eden o çehreyi tetkik eder gibi uzun baktı. Şakaklarındaki kırlaşmış saçlarına rağmen Pierre-in muhafaza ettiği gençliği, sürdüğü bu hayat için miydi?
Cidden müteessir görünen bu adamın ince çehresinde, simanın tatlılığına rağmen çok kuvvetli bir ifade vardı: Bol kirpikli göz kapakları arasında, altın renginde pullarla dolu gözleri titriyordu. Pierre’in duyduğu heyecanlı sıkıntı, dudağını ısırmasına ihtiyaç hissettiriyordu ve
için
u-
MES’ELELER
Milletvekilleri tarihî bir vazife karşısındadırlar
Umumî Af İnsanî bir zarurettir
Yazan : O. Ş.
INSANI hayvandan ayıran en seri, partilerin mütekabil anlayış büyük vasfın, hürriyet için zihniyeti içinde gerçekleştirebllmiş-duyduğu şuurlu aşk olduğu tir. Yakın bir gelecekte, bu kanun-düşünülebilir. Demokrasi de, inşa- I la umumî seçimler yapılacaktır. Bu na insan olmak sıfat ve haysiyetiy- seçim, Türk demokrasisinin hakiki le hürmet eden ve onun her türlü ,‘J“ J“-“— * :vı "
haklarını tminat altına alan bir rejimdir. Bunun içindir ki, medenî ce miyetlerdeki ceza müessesesi, ferdin hürriyetini tahdit etmek şeklinde te celli eylemektedir.
Aç bir janvaljan, ekmek çalmıştır. Ailesinin namus ve şerefini kurtarmak için bir vatandaş, katil su çunu işlemiştir. Hakarete uğrıyan bir köylü, erkeklik şerefini koruduğu düşünce ve zihniyetiyle bıçak çekmiştir... Cemiyet bugün, açları çalıştırıp onları doyuracak bir seviyede değilse; eskidenberi sürüp gelen bazı dar göfüş ve sapık zihniyetler bu toplulukta mevcutsa ve biz bu cemiyeti, bu yanlış zihniyeti tutup mahkeme önüne getiremiyor-sak, bunların bütün kefaretini bir kaç zavallıya, bir kaç kader kurbanına çektirmemiz adalet sayılabilir mi?
Diğer taraftan, her kademedeki mahkemelerimiz ve bilhassa yargı-tay, işlerinin çokluğu yüzünden iş-liyemez bir hale gelmişlerdir.
İş hacminin bu derece artışını, nüfusun artışı ile izaha imkân yoktur. Bu nokta üzerinde hassasiyetle durmak ve düşünmek lâzımdır. Bunda derin ve acıklı sebepler vardır. Had dini aşar işlerle meşgul olmıya mec bur kalan mahkemelerimizin daima sâlim bir düşünüşle karar verebilmeleri güçtür. Halbuki hak veı hürriyet bizim en mukaddes kıyrrtetle-rimizdir. Bunu tevzi ve tayin etmek le mükellef olanlara, vicdan rahatsızlığı duymamalarını öemin edecek zaman ve imkân vermek, bir memleketin istikbali ile doğrudan doğruya ilgili bir meseledir.
Memleketimiz harbin hemen hita mındt», derin bir zihniyet ve rejim değişikliğine girişmiştir. Tek partili rejim yerini çok partili demokratik bir nizama bırakmak yolundadır. Eski dar zihniyet, daha geniş, daha hürriyetsçver ve müsamahakâr bir zihniyet istikametinde gelişmeler kaydetmişttr. Bu, Türki-yemizin çoktandır beklediği en büyük kazanç olmuştur.
Sekizinci Büyük Millet Meclisi vakarla, vatanseverlikle çalışmış, se çim kanunu gibi demokratik bir e-
Yazan ı B. Volmer
NUSAT
söyledim, Pier-
bir dönüm tarihi olacaktır. Bu seçim, Türkiyemize yeni ve geniş u-fuklar açacaktır.
Yukarıdanberi söylediğimiz şartlar neticesi vücuda gelen vaziyet gö zönüne alınırsa, bu yeni demokrasi devresine, millet olarak tertemiz, huzur içinde girmemizin bir zaruret olduğu anlaşılacaktır. Artık eski devreyi kapamak, eski acıları unut mak ve unutturmak, yaraları sarmak, elele vererek tam bir birlik içinde, bu yeni merhaleye imanla, karşılıklı güvenle ilerlemek ve var mak lâzımdır.
Umumî af, bunun için millî bir zarurettir. Umumî af, Türk milletinin demokratik istikbali hesabına bu nun için bir şarttır.
Umumî affın, bugün ayni zaman da İnsanî zaruret olduğunu söyledik. Çünkü hiç bir kimse, bugünkü ce-zaevlerimizin insan nevine lâyık ol duklarını iddia edemez. Bir suçlu, en ağır suçu işlemiş olsa da, vatandaş ve insan olmak sıfatlarını kaybetmiş değildir. Onun da yemek yemek, temiz yerde yatmak, ısınmak, yıkanmak, temizlenmek hakları vardır. Bütçe imkânsızlıkları neticesi cezaevlerimizi ı hazin bir durumdadır. Buna rağmen çok dolu oldukları için, bütçeye yine ağır basmakta ve ıslahları için para ayırmıya da bu yüzden imkân bulunamamak tadır. Halbuki umumî afla elde e-dilecek tasarrufla, bunların hiç değilse bir kısmının İnsanî şartlara uy gun hale getirilmeleri mümkün olabilecektir.
Türk vatandaşı olan ve olmıyan suçlular senelerdir ağır şartlar içinde cezalarını çemektedirler. Bu durum, kanun va’zının asla istemediği ve düşünmediği fazla ağır ve haksız bir ceza mahiyetindedir.
Memleketimizde 17 senedenberi hiç bir af yapılmamıştır. Halbuki harbe girmiş veya girmemiş olan diğer memleketler af yaptıkları gibi, bazıları son seneler içinde bir kaç defa af ilân etmişlerdir. •
Türk milleti, diğer milletler kadar merhametli ve şefkatli değil mi dir? Türk milletinin ve onun meşru mümessili Büyük Millet Meclisinin adaletinden, şefkat ve merhametin-
7.:
7.;
ANKARA RADYOSU 15 MART J950 ÇARŞAMBA
'.31
'.45
1.00
1.25
1.30
dişlerini uçları kısa bıyığının altında parlarken, kaşlarnın ara»-sında, güzel anlına doğru bir- kırışık peyda oluyordu., ve birdetb-bire Philippe tekrar Katerin’i gözünün önüne getirdi.;
— Pierre, gitmen Jazım. Seni yine burada gördü;», Katerin’in cevabını yarım gün bile beklemeden.
— Beni bufiada m» gördün? Nfe-demek bu*?' Tekrar ediyorum sana gitmiştim çünkü.. Phiaîppe sözünü keserek:
— Neden bana, bütüik bu seneler zarfında ondan, para çek)-tlğini söylemedin?
Pierre gözlerini Philippe’e dikti. Müteessir ve, «ıkişarî hayale uğramış o gözler sual soruyordu:
— DemeH) beni sana çekiştirdi?
— Serveti kalmadığını, ancak yaşayacak kadar parası olduğunu bilmiyormusun?
— Doğru söyle Philippe, artık beni sevmiyor mu?
— Gitmem lâzım başka çok kadınlar var. Seni hurda gördüm. Bu sabah beni aldatmış olduğunu tahmin etmiyorum, &■ fena bir an idi, artık geçti, onu1 rahat bırak.
— Sana artık beni sevîiûfçor mu diye soruyorum?
— Rahatı, sükûnu buSmuş-tur...
— Neticede cevap?
— Şeni seviyor Pierre, fakat ona gitmen doğru değil, mazur gör lâkin bu akşam seni müdafaa ederken, yaptığımdan utanıyorum. Onu kendi muhitinde görmüş olsaydın... okadar asil, cesaretinden okadar şen ki, kendini feda ederdim, eğer bu kandini fe. da etmek ise.
Pierre elini Plıilippe’in kolunun üzerine koydu ve:
— Benim mi onun mu dostusun? Diye sordu.
— Seni hiç bir zamaıı terket-.
miyeceğimi
re.
— Benden kâfi derecede konuştuk Philippe, sen Katerin’i gördün ne yapmam lâzım?
— Hiç! istediğini yapabilirsin! düşüneceğini, bana yann yazacağını vaad etti, mektubu yarın sana veririm.
Ve Philippe kalkmak için davrandı. Tuttuğu kolu dostça sıkarak Pierre ona mani oldu.
— Vaktinin on dakikasını bana hasredemzmisin?
— Fakat her şeyi konuştuk, seni seviyor ve mukavemet ede-miyeceğine kaniim; yalnız şimdi mes’uttur ve sen ona çok ızdırap verdin.
— Oynamak istiyorsun Philippe ve onun için beni başından savıyorsun. Kal konuşmamız bitinceye kadar oyuncular gitmez. Bana anlat; değişti mi? Kendisinin bu kadar yakınına geldiğimi öğrenince heyecanlandı mı? Onu daima sevdiğimi hakikaten söyledin mi? Evet, bunu ona söyledin ve sonra ne cevap
— Beni hâlâ seviyorsa gitsin! işte verdiği cevap ve sana tavsiye ettiğim şey.
— Tekrar geldiğim zaman bütün kadınlar ayni şeyi söylerler. Yeniden başlamaktan korkarlar ve bunda haklan vardır, mamafih senin yerinde olmuş olsaydım, bunun tekrar bir başlangıç olmadığını ona izalı ederdim Anlıyormusun Philippe, o tama-mile benim olmadı, yoksa...
— Evet, anlıyorum ve o da bunu anlamıştır ve bana, bunun için mi takrar geliyor dedi.
— Sana bunu mu söylerdi? Dinle Philippe bu sabah samimi idim, belki sen yanlış tefsir ettin, kısaca izah edeyim: Ben bitmiş bir adamım, devam edebilmek için bu kış çok mücadele ettim, buna muvaffak oldum ve bu seni memnun etmiyor. O-
yuna devam edebilmek için bir gün hile yapmaya mecbur olduğunu tasavvur et ve bu çare bir, iki, üç, dört hafta sana yaradığını, fakat hile yapanın hoşuna gitmediğini ve en güzel oyun partisini bitirmeden hilene nihayet vermeğe mecbur kaldığını bir düşün..
Ve Pierre gözlerini kapadı. Philippe soğuk bir tavır ile:
— Kendin için konuş. Bana gelince, parti bitmeden buna bir nihayet verebileceğimi tahmin ediyorum.
— Hayır! hata etmiş olursun, diye haykıran Pierre daha alçak sele devam ederek:
— İyi bir dostumdun bunu asla unutmıyacağım.. mamafih.. Katerin’in düşüneceğini söyledin.. Kimden öğüt alabilir?
Philippe sabırsızlıkla cevap
— Karın yanlız yaşıyor, çocuğunla ve Miss Jackson ile.
— Miss Jackson, zavallı Mary . Ve Pierre gözlerini tekrar kapadı.
— Sen ayrıldığın zaman Ka-terin yatmak üzere miydi?
— Bilmiyorum, kalmama müsaade edebilmesi için fazla heyecanlı idi.
— Bıı kadar fazla mı.. Ekseriyetle erkenden mi yatar? Şimdi henüz saat on bçuk!.
— Ne düşünüyorsun Pierre?
— Geçireceğim dehşetli geceyi. Katerin sana yazacağım mı vaad etti? Ah! Philippe... hayatımın en dehşetli gecesi
— Bizimle supe etsene. Simo-ne’un hoşuna gidiyorsun.
— Simone? Kim bu?.. Ha evet! dostun, fakat Philippe, Katerin’i seviyorum, beni yanlış * mışın, onu seviyorum.
Philippe:
— Seni lâtifeci.. dedi.
Pierre ona kırgın nazarlarla baktı ve koltuğa tekrar yaslanarak elini gözüne kapadı.
Philippe başını kapıya çevirdi. Birdenbire Pierre, tarifi imkânsız bir sesle: - Benim küçük Katlehen’in» diye mırıldandı. O sırada kapı açıldı ve bir uşak Philippe’e doğru ilerllyerek:
— Banka mezada çıkarıldı Mösyö, dedi.
Philippe:
— 500 frank, dedi.
(Devamı var)
den kimse şüphe edemez.
işte, bu sebeplerledir ki umumî af, ayni zamanda insani' bir zaru-
Hükümetimizin bu durumu takdir etmemiş olmasına imkân tasavvur edilemez. Bununla beraber, af ka nunu tasarısının bu kadar dar tutulmuş olması ve genişletileceği ümit edilen Adalet Komisyonunda da daha çok daraltılması, eğer siyasî bir taktik neticesi değilse, bunu hükümetin ve komisyonun çekingenlik ürkekliğine ve yersiz bazı endişelerine atfetmek icabeder. Umumî bir affın, her hangi bir parti için istismar ve propaganda vasıtası olarak kullanılmak istenildiği zannının u-yanmasından endişe edilmiş olabilir.
Fakat, milletin hakikî mümessili olan ve şuurla, büyük bir sağduyu ile hareket eden Büyük Millet Mec lisinin, bu nevi taktik ve endişelere yer vermeden, milletin ihtiyacını karşılamasını beklemelidir.
Hatâlı ve eksik tasarı üzerinde durmaya lüzum olmamakla beraber, bazı noktaları tebarüz ettirmek fay dalıdır.
Her şeyden önce, 29 Ekim 1948 ve ya 1946 gibi tarihlerin tesbitinde ne gibi düşüncelerin hâkim olduğu a-çıkça belirtilmelidir. Umumî af şayialarının bu tarihlerde yayıldığı ve bu yüzden bazı vatandaşlann suç işledikleri gibi bir iddia dermeyan edilecekse, bu ağlanacak kadar manasız ve yersiz bir ifade olur. Hiç kimsenin, böyle veya buna yakın bir tahmin ve zanla vatandaşları haklarından mahrum etmek mesuliyetini ve vicdan rahatsızlığını ü-zerine alamaz. Memleket çapında bir meselede keyfî bir tarih tesbit edilemez. Muayyen bir tarihî esas ıtmak için çok kuvvetli vp makul sebep ve âmiller mevcut olmadıkça, en yakın tarihe kadar işlenen suçların, kanunun şümulü içine alınmamasını anlamak ve kabul etmek güçtür.
Bundan başka, 1948 ekimine kadar işlenip bugüne kadar gizli kalmış suçların nelerden ibaret olduğunu, bunlar hakkında şimdiye ka dar âmme davalarının niçin açılma mış bulunduğunu, bu hükümden ne kadar suçlunun istifade edeceğini istatistik bilgilerine dayanarak açıklamak şarttır. Meclis ve Millet, ciddi memleket meselelerinde şahsî düşünce ve arzu ile müphem ifade ve götürü hesaplarla muamele yapılmasını tecviz edemez.
Komisyonun, milletvekillerini affın dışında bırakmak hususundaki kararı da isabetsiz ve adaletsizdir. Milletvekili, bu sıfatı kazandığı zaman insan olmak vasfını kaybetmemiştir. O da herhangi bir vatandaş gibidir ve affa lâyıktır. Bunları küçük politika hesaplarına ve endişelerine kurban etmek günahtır. Hak kaniyet ve adalet, milletvekillerini affın dışında bırakmayı değil, onlar la' beraber daha geniş vatandaş küt leşini de bu affın şümulü içine almayı gerektirir. Milletin ihtiyacı bu ,dur.
Affın niçin ve nasıl bir zaruret olduğunu tebarüz ettirdikten sonra, ★ (Devamı Sa? 6 Sü: 7 de)
1.30
.45
13.:
13.-
1.00
M. S. Ayan
Müzik: Neşeli parçalar (Pl). Haberler ve hava raporu.
Müzik: hafif müzik (Pl) Günün programı.
Müzik: Mozart - La Majör Klarnetll Kentet.
Çalan: Wendllng - Yaylı sazlar
kuarteti (Pl).
Açılış ve paroğram.
M. S. Ayan.
Müzik: Şarkılar.
Haberler.
Müzik: Ailen Roth Orkestrası Çalıyor (Pl).
öğle gazete
Müzik: Havai Adalarından r ler (Pl).
Aksan» programı, hava rapoı
Açılış ve program.
M. S. Ayan
Müzik: nalk Türküleri.
Konuşma: (Çiftçilerle başbaşa) Müzik: Caz orkestralarından: Shcp Flelds (Pl.).
M. S. Aj^n ve haberler. Geçmişte bugün.
Müzik: Bach - Fa Majör 1 Numaralı Brandonburg Konçertosu (Pl).
Alols Mclichar idaresinde Berlin Filarmoni Orkestrası
Konuşma. (Maliye Bakanlığı adına) Müzik: Şarkılar.
Radyo gazeteı Serbest Saat.
Müzik: (Tarihi Türk müziği) Konuşma.
Müzik: Dans müziği (Pl). Konuşma: B. M. M. saati.
Müzik: Opera aryaları (Pl). Müzik: Saz eserleri.
M. S. Ayan ve haberler Program ve kapanış.
91.
sİ.
clodl-
19.1
2O.(
20.:
20.:
20.'
21.1
22.(
22.1
22.:
22. ‘
23.1
İSTANBUL RADYOSU 15 MART 1950 ÇARŞAMBA 1.57 ' 1
1.00
1.15
1.30
1.60
İ.30
12.1
13.1
13.:
13. :
13.1
14. :
22.00
20.45
Açılış ve programlar Haberler
Şarkı ve türküler (Pl).
Hafif orkestralardan melodiler (Pl) Şarkı ve türküler 8erbest saat
(Konuşma veya müzik) Dans müziği (Pl). Programlar ve kapanış. Açılış ve programlar Gitar kuarteti konseri Edebi eser ve yeni şiirler Konuşan: Necdet Evliyagil Dans müziği (Pl).
Saz eserleri
Haberler Hafif ara müziği (Pl. İstanbul Konservatuvarı Türk Musikisi İcra Heyeti Konseri tdarc eden: Ali Rıza Sengel tOû-lizar faslı» 1 — Pesr™ ( isak) e — Bcstei etiidVt zülfün-dür (Tamburi tsak) 3 — Daldan tiri gamzendir gönül (Tamburi tsak) i — Bir hos hıram taze civan (Tamburi tsak) 5 — Taksim 6 — Bilcydi derdi derunum (Tamburi tsak) 7 — Saz Semaisi (Tamburi Dürrü Turan) Piyano soloları (Pl).
Robert Schumann... ıKinderszcnen - Çocuk sahneleri» Çalan: Piyanist Al/red Cortot.
Radyo Salon Orkestrası konseri 1 — O. F. Haendel, (Gavotte» i — Hans May, tBir romans gecesi» 3 — Oscar Strauss, tBir balo gecesi» operetinden tSevgilim ne kadar değişmişsin» 4 — Landeroin. «Tsarasonun dansı» 5 — An dr e Messager, sYalpa» operetinden potpuri.
Dinleyici istekleri (Hafif batı müziği) Şarkı ve türküler. Operada bir saat.
L. Van Beethoven... Fidelio operası, hazırlıyan: Reridun Altuna. Haberler
Dans müziği (Pl). Programlar ve kapanış.
İstanbul Manzaraları
Staddan gelen sesler, uğultular
Emel Derya
«— Ağabey! Numaralı Tribün ister misin? )
«— Abla abla! Amcayı mı arıyorsun? Nah orda! Bi şiklet vereyim mi?.
«— Eğlencelik bunlar!... Fındık, fıstık, incir, üzüm var!....
(— Ulan Salim be!... Duvardan atlıyamıyacağız galiba! Baksana eli sopalı polisler çıkmış!....
.— Aldırma! Biz de ağaçtan seyrederiz!....
•— Hadi Necla! Nerede kaldınız canım? Demindenberi sizi bekliyo-
.— Refik otomobili «Park, edecek yer arıyordu da!.
(— Çabuk olalım! Numaralı yerlere bile zorla oturuyorlarmış.»
.— Hadi hadi geldik!.
Kapısında mahşeri kalabalıkların toplandığı bu mahaller; İstanbul’un belli başlı, sayılı, sırada subutta cilan bir kaç stadyomudur.
Maçların ehemmiyet ve derecesine, klüplerin şampiyonluk ve kuvvetlerine göre, taraftarlarının artış ve eksilişi ile dolup boşalan bu sahalarda en olmadık vak’alardan, en
gülünç hadiselere kadar envai çeşit manzaralara rastlanır.
Parasını çarptıranlar, cüzdanını düşürenler, sevgilisini kaybedip, ka labalıktan ezilen büzülenler hep bu radadır.
Tatlı pazar tatilini feda* eden memur, istirahatini gözden çıkaran amir, çocuğunu evde bırakan anne, derslere mola veren mektepli, ağa-beysini atlatıp sevgilisiyle buluşan genç kız, hem kanının cevelânını temin etmek, hem temiz hava almak, hem de medeniyetinin icabı hapse mecbur olduğu vahşi his ve hareketlerini açığa vurmak, bağırmak, haykırmak, hoplamak, zıplamak, tepinmek, bağırmak, haykırmak için, yuvarlak bir meşin parçası peşinde koşuşan bu yirmi beş kişiyi (hakemler de dahil!) seyre gelir.
Mühim ecnebi karşılaşmaları ve milli maçlarda buraları, tam manası ile bir ana baba günü manzarası ar zederler.
Merakı olan olmıyan; maçı seven sevmiyen, kırmızı beyazın gayreti ile tribünlerde yer almak, bayrağı-★ (Devamı Sa: 5 Sü: 1 de)
j5 - 3 - 1950
Yazan: Guy dc Maupassaııt
* (Baş tarafı dünkü sayıda) Ancak bir sene onu görmeden yaşamış. Tekrar gördüğü va kit çok değiştiği büyüdüğü ve güzelleştiği için güçlükle tanımış. Oğlan onu görmemezlikten gelc-rek gurur içinde yanından geçmiş. Zavallı kız kederinden iki gün ağlamış ve işte o zamandanberi iştirabı hudutsuzmuş. Her sene buraya gelirmiş. Ona selâm vermeğe cesaret edemeden önünden geçince, oğlan bakmıya bile tenezzül etmezmiş. Kızcağız onu deli gibi şevmiş. Bana: «Doktor bey, o benim yer’ yüzünde gördüğüm yegâne erkekti, başkalarının mevcudiyetinden bile haberim yok!» dedi. .
Anası babası ölünce, onların işine devam etmiş. Yalnız, bir köpek yerine korkunç bir kimsenin ya-naşamıyacağı iki köpek almış.
Bir gün, bütün ruhunun yaşadığı bir köye girerken, sevgilisinin kolunda Chououet’nin dükkânından çıkan bir kadın görmüş. Bu karısı imiş. Demek evlenmişti.
O gece. Belediyenin yanından geçen suya kendini atmış. Geç kalmış bir sarhoş onu kurtarıp ec-zahaneye götürmüş. Clıouquet rob döşambr ile onu tedavi etmek için inmiş ve onu tanıdığını belli etmeksizin soyup friksiyon yapmış ve sonra sert bir sesle: «Siz delisiniz! insan bu kadar aptal olmamalı!» demiş.
Bu sözler onu iyi etmeğe kâfi gelmiş. Nihayet kendisi ile konuşmuştu ya! işte böylece uzun zaman mesut olmuş.
Her ne kadar ısrar etti ise de Chouquet tedavi ücreti olarak hiç birşey kabul etmek istememiş.
Bütün hayatı böylece geçmiş. Clıouquet’yi düşünerek iskemleleri tamir eder, bütün sene came-kânların arkasından onu gözlermiş. Eczahaneden bir kaç ilâç almayı adet edinmiş. Böylece cnu daha yakından görüyor, onunla konuşuyor ve ona yine para veriyormuş.
Başlangıçta söylediğim gibi, bu bahar öldü. Şu hazin macerayı ta mamen anlattıktan sonra, bütün hayatı boyunca biriktirdiği paraları bu kadar şiddetle sevdiği a-dama vermemi rica etti. Hiç ol-
Her pazar saat 17 de; maline bütün program iştirakile
■
Monzorolorı:
; “^Staddan gelen
*
(
sesler, uğultular
(Başlarafi 1 üncüde) m temsil edecek onbir oyuncuya şevk ve gayret vermek ister.
Böyle günlerde ister dost olsun, ister taraftar, sahada hakim olan bü yük bir sportmenliktir. Hasım o-yuncunun güzel hareketi alkışlanır, kendi hatâlarımız varsa ta’yib edilir. Neticede galip, bağlûp ne o-lursa olsun, spormence karşılanır.
İllâ!...
Bir de lig maçı gibi, şilt gibi, takımlarımız arasında karşılaşmalar yapıldı mı?...
İşte o zaman sahalara yanaşayım demeyin!...
Daha şehrin öbür ucundan bir u-ğultu halinde şöyle sesler duymanız mümkündür.
•— Bir baba hindi...
Olsa da şimdi...
Hey Allah!
Pişirsek yesek...
Hey Allah!
W
0
t
Hey Allah!-
Onbinlerce hançerenin feryadı ile kulağınıza ulaşan bu dalgaları daha korkunç bir uğultu bastırır...
•— Gooooooolll!...»
Sanki şehrin bir kenarında inhidam olmutur. Tribünler bir anda sevinç ve keder avazeleri ile doluve-rir.
«— Yaşa, varol!
Ya ya yal!
Şa şa şal!
(......) çok yaşa!»
Beri yandan başka türlü feryatlar:
— Hakemin gözüne gözlük!
Cebine yüzlük,
Başına tarak!...»
Tabiî bunlar da yenilen tarafın nazikâne (!) protestosudur.
Kalay işiten sade hakem değildir. Golü tespit eden gazete fotoğrafçıları, mevsimin cinsine göre, sahada konyak şişesi, ayva koçanı, gazoz şişeleri gihi mermiler ile taltif edilirler.
Yeni sahalar, yapılışları ve inşa şekilleri itibariyle halkın hücumuna maruz kalmıyacağı için, sahada el şakasına şimdilik pek rastlanma-maktadır.
Ama, hızını alamıyanlarm maç boşanışı. sporcuların otobüslerini o-muzladıkları da pek görülmemiş ha (liselerden değildir.
Eeee! Ne yaparsınız? Bu da İstanbul’a has sporun kendine mahsus yeni bir çeşididir!...
Çeviren: Gülseren Gönenç mazsa öldüğü zaman bir kerecik kendisini düşüneceğine emin olduğundan köşeye birkaç kuruş koy mak maksadiyle oruç tutarak sadece onun için çalıştığını söyledi.. Bana 2327 frank verdi. Cenaze için 27 frangı papaza bıraktım. Son ne fesini verince kalan parayı aldım.
Ertesi gün Chouquet’lerin evine gittim. Karısı ile karşı karşıya o turmuş yemek yiyorlardı. Bana yer gösterdiler. Bir şurup ikram ettiler ve gözlerini sulandıracak kadar heyecanlı ve ikna edici bir hazin macerayı arUalmıya başladım. Chouquet, bu serseri, orada burada sürünen tamirci kadın tarafından sevildiğini öğrenince, san ki şöhretini, kibar kimselerin hürmetini, izzetinefsini, kendisi için hayatından daha kıymetli olan bir şeyini çalmış gibi gocunarak
Onun kadar heyecana kapılan karısı başka söyliyecek birşey bu lamadığı için durmadan: «Bu dilenci! Bu dilenci! Bu dilenci!» diye söyleniyordu. Yerinde durâmı-yan Choquet ayağa kalktı, takkesi bir yana kaymış, masanın arkasında büyük adımlarla gidip geli-
• Akıl alır mı bunu doktor? Bir erkek için korkunç şey. Ne yapmalı? Eğer hayatta iken bunu bilseydim, jandarmalara onu tevkif ettirip hapse attırırdım ve sizi temin ederim hiç oradan çıkamazdı.»
Acıklı acıklı anlattığım bu maceranın neticesi üzerine şaşırıp kal dım. Ne yapacağımı ne söyliyece-ğimi bilemiyordum. Vazifemi mut laka sonuna kadar yapmalı idim. .2300 frank olan biriktirdiği paralarını size varmemi rica etmişti, mademki anlattıklarım hiç hoşunuza gitmemişe benziyor bu parayı fıkaralara vermek daha iyi olur.» dedim. Her ikisi heyecandan oldukları yere mıhlanmış bana bakakaldılar.
Cebimden her memleketten, her markadan, kimi altın, kimi metelik olan paracıkları çıkardım ve sonra sordum: «Neye karar veriyorsunuz?»
Önce madam Chouquet sözü aldı: «Madem ki bu, kadının son isteğidir, bunu reddetmek doğru değil.»
Kocası biraz mahçup şöyle dedi: «Bu para ile daima çocuklarımıza birşeyler alabiliriz.»
isteksiz bir s-orie- -NzıSıl Tstcr-"
şeniz, dedim.
«O halde verin, mademki bu işi size yüklemiş, bu parayı daima iyi işlerde kullanmak imkânını bulacağız., dedi.
Parayı verip onları selâmladım
ve çıktım.
Ertesi günü Chouquet gelip beni buldu ve damdan düşer gibi:
»Bu kadın burada arabasını da bırakmış. Onu ne yapacaksınız?, dedi.
•Hiç eğer isterseniz alın..
• Mükemmel, bu işime gelir. Bos
tanıma bir kulübe yaparım, dedikten sonra çıkıp giderken şunu hatırlattım: .İhtiyar atı ile iki köpeğini de bırakmıştı. Onları da ister misiniz?. Şaşırarak durakladı. «Yok, hayır, onları ne yapayım? Ne isterseniz yapın onları, derken gülümsüyordu. Sonra elini u-zattı, sıktım. »Ne memlekette doktor__________
iyi geçinmesi lâzım,, dedi.
i uıı ıııuama uuzuııumıauıgı idKOiıue Kopekleri ben alıkoydum. Bü- I müddet müteakip yıllar için de de-
Kollektif Şirket Mukavelenamesi
AZİMOSUMDA
Kıymetli Ses Sanoikârı
18 Mart Cumartesi saat 15 de Cumhurbaşkanlığı F. Orkestrası 12 inci Halk Konseri
15190
Tel : 12603
ve atrakslon tipik orkestrası
SOlERA ESPaNOL
JOSE CASTRO İştirakile
22 Mart Çarşamba Gecesi Saat 21 de
Büyük Sinemada
Özel Müsamere
Necdet Cici nın
iştirakiyle
Ses Kraliçesi Hamiyet YÜCEgfes
Ustad HAKKT DERMAN
İlân
KULLANINIZ
Vodesiz Tasarruf Hesapları İkramiyesi
1950 YILI İKRAMİYELERİ
İSTANBUL ve ANKARADA
Ayrıca
Bu hafta Pazar gündüz (Opera)
200.000 Liralık
Para İkramiyeleri
Ev kazanan isterse bedelini alabilir
Hakkı Derman, Şerif İçli, Şükrü Tunar Refakatinde
Unutamıyacağınız bir Gece
Fevkalâde Zengin sürprizli x)rogra)n???
Biletler, Ulusta Filoıyaspor Mağazası ile Büyük Sinemada «ıtılmaktadı^om-™
T. C. ZİRAAT BANKASI
18 Mart Cumartesi akşamından itibaren
Tanınmış Paris Revü Heyeti
BALLET KELLENROC
Aj*nı programda
Londra B.B.C- Radio Yıldızı
SUNNY LESTER
iranlı akrobatlar
TRİO MAFFİ
Endeluz Bülbülü
PAQUiTA SERRANO
ANKARA VEFA Gençlik Kulübü yararına
Ankara’da Sağlık sokak No. 57 de mukim Mehmet Hersek ile Ankara-da Öncebeci Taşkent sokak No: 15/7 de mukim Ahmet Hersek arasında aşağıdaki maksat ve şartlarla bir kollektif Şirket teşkil edilmiştir.
1 — Şirketin Merkezi? Ankara’da İstanbul caddesi, Yenituran Mahallesi Bezen sokak No. 51 dir.
2 — Şirketin ııev’i: Kollektiftir.
3 — Şirketin unvanı:
Hersek Kardeşler Kollektif Şirketi
Mehmet Hersek - Ahmet Hersek
4 —Şirketin mevzuu: Bilûmum de mir ve döküm işlerine müteallik imalât, taahhüdat ve ticarî muamelâtta bulunmaktır.
5 — Şirketin sermayesi:1 Her iki
şerik tarafından yan yarıya vazedil
miş 600.000.— Türk lirasıdır. I
Bujıun 26.591.81 lirası nakdî olup mütebakisi Şirket merkezindeki ma halde mevcut ve Vergi Usul Kanunu mucibince kıymetleri tayin edilmiş olan:
309.870.— lirası makine,
85.664.25 lirası alât ve edevat 56.829.— lirası Demirbaş eşya 27.100.— lirası Nakil vasıtası 45.939.94 lirası Malzeme
33.000.— lirası atelye arsası 15.000.— lirası Atelye binası ve müştemilâtı ki, I
Vl
f'
573.403.19 lirası ayni’dir.
Şirket işlerinin inkişafı için 5 inci maddede tayin edilen sermayeden daha fazlasına ihtiyaç hasıl olduğu takdirde faiz, komisyon ve masrafları Şirketin umumî masraflarına kaydedilmek üzere istikraz suretiyle temin edilecektir.
6 — İmza selâhiyeti: Şiı-ketin bilumum umurunu tedvir etmek üzere şerikler münferiden imzaya se-lâhiyettardırlar. Lüzumu halinde ü-çüncü şahısları da tevkil edebilirler.
7 — Kâr ve zararın taksimi: Her senenin Aralık ayı sonunda tanzim edilecek bilânçoya göre elde edilecek safi kâr ve zarar ‘şerikler arasında mütesaviyen taksim edilecek-
yapalım, bir ile eczacının 1
yük bir avlusu olan papaz atı aldı. Araba Chouquet’ye kulübe vazifesini gördü ve bu para ile beş tane tahvilât aldı.
İşte bütün hayatım boyunca rast ladığım yegâne derin aşk.
Doktor sustu.
Gözleri sulanmış olan Markiz: •Şurası muhakkak ki yanlız kadınlar sevmesini biliyor, diye içini çekti.
(*) Mangır.
Hamiyet YÜCESES
YASATAŞ (Yapı Sanayii Türk Anonim Ortaklığından)
Ortaklığımızın yıllık Genel Kurul toplantısı 30 Mart 1950 Perşembe günü sat 16.00 da yapılacaktır. Belirli | gün ve saatte Ankara Tarko Han1 kat 2 No. 14-16 daki merkezinizde hazır bulunmaları sayın ortaklara ilân olunur.
Gündem:
1 — Yönetim kurülu ve denetleyici tarafından verilen raporun okunması ve yönetim kurulunun ibrası.
2 — Ortaklık bilânçosunun ve kayıplar kazançlar hesabının incelenmesi, kabul veya tadilen kabul veya reddi.
3 — Süresi biten yönetim kurulu yerine yenisinin intihabı.
4 — Denetleyici ücretinin takdiri
ve 1950 senesi için denetleyici seçimi. * (482)
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO’da Bu akşam saat 20 de Son üç Opera temsili KÖYLÜ NAMUSU (Cavalleria Rusticana) Opera 1 perde PALYAÇO (Pagliacci)
O{tera 2 perde (Son üç Opera temsilinin ilki)
8 — Şirketin müddeti: 1 Mart 1950 tarihinden 31 Aralık 1952 tarihine kadardır. Müddetin hitamından bir ay evvel yazı ile diğer şeri-I ke müddeti uzatmamak hususunda | bir ihbarda buJunulmadığı takdirde
, vam edecektir.
9 — Tasfiye: Ticaret Kanununda mevzu ahkâm dairesinde icra edilecektir.
10 — İhtilâfat: İşbu mukavelenamenin tatbikinden mütevellit ihtilâfat şerikler tarafından tayin edilecek hakem marifetiyle halledilecektir. Hakemin vereceği karar kati ve muteberdir.
1 Martl950
Mehmet Hersek - Ahmet Hersek (481)
Ankara Belediye Başkanlığından
1 — Ankarada Belediyeye alt Buz Fabrikası ile Soğuk Hava Deposu üç sene müddetle kiraya verilecektir.
2 — Bir aylık kirası 800 lira olup Millî Korunma Kanunu gereğince % 50 zammı ile beraber 1200 liradır.
3 — Üç senelik kira bedeli 43200 liradır.
4 — Teminatı 3240 liradır.
5 — Şartnamesi her gün Belediye Tutanak Müdürlüğü kaleminde görülebilir.
6 — Teminat Belediye veznesine yatırılacaktır.
7 —İhalesi 31/3/1950 Cuma günü saat 16 da Belediyede toplanan komisyonda yapılacaktyır.
8 — İstekli birden fazla olduğu takdirde ihalesi kura usulü ile yapılacaktır.
9 — İsteklilerin belli gün ve saatte Belediye komisyonuna mü -
racaatları. (1502) - (152)
DİKKAT ORTAÇ,a
■ Nylon Çorap Fiatları:
Acele 150 Liralık Bir Hesap Açtırınız
Her 150 Lira için ayrı bir kura numarası verilecektir
10 Mart, 15 Mayıs çekilişlerinde yalnız para ikramiyeleri; 30 Haziran, 31 Temmuz, 29 Ağustos, 30 Eylül, 28 Ekim, 30 Analık çekr. llşlcrlnde ise, bazılarında ikişer ev olmak üzere, hem ev hem para ikramiyeleri vardır.
İkramiye giriş şartlarını Bankalarımızdan öğreniniz.
Ankara Be/ediyei Başkanlığından
Samanpazarından Nümune Hastanesine inen İnönü Bulvarı üzerindeki taksi durağının Koyunpazarına uzanan yol ürerinde tesbit edilen meyilsiz kısmı alınması '3/31950 gün ve 838/13® sayılı Belediye Komisyonu tarafından karar altına alınmıştır. İlân olunur.
_____ (1566) - (158)’
Afyon Demokrat Parti İl İdare Kurulu Başkanlığından | 31/12/1949 tarihinde çekilmek ü-
zere tertip edilen eşya piyangomuz biletlerin, arzu edilen şekilde satılma masından ötürü 30/Haziran/1950 ta rihine tehir edilmişti. Demokrat Parti Genel İdare Kurulunun Büyük eşya piyangosu tertip etmesi üzerine piyangoyu tasviye etmeğe başladık. Şimdiye kadar bilet alan sayın halkımızı. biletlerini, genel kurul biletleri ile tebdil edilmek ü-zere 15 kuruşluk pul ile birlikte baş kanığımız adına göndermelerini rica ederiz.
KÜÇÜK TİYATRO’da Bu akşam saat 20 dc DÜNYA GÖZÜYLE ve TÜCCAR ( Öğretmen ve Öğrencilere) SON TEMSİLLER
19 Mart Pazar günü saat 11 de Çocuk Tiyatrosu’nda KELOĞLAN Masal 5 Tablo Yazan:. 2iya Demirel Müzik: İlhan Usmanbaş Sahneye koyan: Agâh Hün Dekorlar: Turgut Zaim (Velilerle Çocuklara)
C. G. Verem Aşısmı^
Tatbikatına Ankara Veremle Sava# Derneği 1 No. lu Dispanoe- I rinde devam edilmektedir. S
Aşı yaptırmak istiyenlerin her gün saat 9 - 13 arasında mlira- ■
caat etmeleri rica olunur. H
Memurlar Kooperatifi arkacında ■ Adres: Ankara Veremle Savaş Derneği ■
merkez binası ■
Gaip köpek
675 belediye numaralı Çakır İsimli sol gözü kör köpeğimi kaybet -tim. Bulanların adresime bildirmesini rica ederim. Mustafa işfer
Topraktık No. 187
Ankara (486)
Ankara Ticaret ve Sanayi Odasından
CUMHURBAŞKANLIĞI FİLÂRMONİ ORKESTRASI
12 inci Halk Konseri
18 Mart Cumartesi günü saat 15 de Şef: Ferıd ALNAR
1 —Ulvi Cemal Erkin (1906)
1 inci Senfoni
a) Allegro Aperto
b) Adagio
c) Scherzo ç) Moderato
10 dakika ara
2 — J. Haydn (1732 - 1809)
Viyolonsel Konçertosu, Re majör
a) Allegro moderato
b) Adagio
c) Allegro
Çalan: Feyha Talay
3 —Ulvi Cemal Erkin (1906)
Köçekçe
ZAYİ
İzmir, Kemeraltı As. Şubesinden aldığım Askerlik terhi6 vesikamı kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisi hükümsüzdür.
1340 doğumlu Kemal Gülter
Sahibi:
Adviye FENİK
Yüzüşlerini fiilen Hare eden:
HİKMET YAJZbCIOĞLU
Basıldığı yer:
Güneş Matbaası
No. 3077
Merkezi Ankara’da olmak üzere kurulan Hersen Kard«s t: Kollektif Şirketi, Mehmet Hersek - Ahmet Hersek unvanlı Şirketin ticaret un-vaniyle bir örneği aşağıda yayınla-1 nan Ankara Birinci Noterliğince tas ____________________„_____________
dikli mukavelenamesinin, vaki is- de yapılacaktır. Davetiyelerin Adliye tek üzerine 14/3/950 tarihinde tes- karşısında F. Hatipoğlu mağazasın-cil edildiği ilân olunur. (481) dan temini rica olunur. (480)
BalIkesirliler
Tanışma Günü
19 Mart 1950 Pazar günü saat 14
Bali Marka Hakiki Minyon Gül Marka
535 kr$.
550
525
Ortaç
Anafartaiar Caddesi No. 224 Adliye karşısı Köşe Mağaza Ankara
Tel: 11135 Ankara
ZAFER
15 - 3 ■ 1950
I.» ıa.
Sayfa: G
B. M. Meclisi 24
martta feshediliyor
b
★ (Baş tarafı birinci de) düf edilmektedir. Bundan maada seçmen listeleri ilân edilmiş yerlerden başka yerlerde asılıyor. (Deliler tepesi listesi misaldir). Diğer bir enteresan vak’a da Küçükesat listesidir. Bu liste zaman zaman başka yerlere asılmakta, seçmenler müşkülâta uğramakta ve yanlışlan tesbit edememektedirler.
Bazı listelerde hane numaraları mükerredir, yahut küçük sıra numaraları teselsül etmiyor.
Seçmen listelerinde ölmüş, muhitten ayrılmış, yaşını doldurmamışlar olduğu gibi bazı ev ve apartmanlar topyekûn kaydedilmemiş-
Haber alındığına göre vilâyet, muhtarlara tebligatta bulunarak bütün yanlış ve eksiklerin tamamlanması için seçmen listelerinin yeni baştan tetkik ve tanzimini istemiştir.
Bu akşam askıdan inecek listelerin nasıl düzeltileceği ve tashihat yapıldığı takdirde bunun doğrulu-ğunuvatan daşların nasıl kontrol e- | deceğini anlamak güçtür.
Ayrıca bir çok muhtarların gündüzleri yerlerinde bulunmadıkları müşahede edilmiştir.
Mamaktaki seçim defterleri
Mamakta 2 muhtarlı.; olduğundan 2 yere asılı seçmen kütükleri vatandaşların tetkikine arzedilmiş
ve fakat ekseriyetin teessürünü mucip olmuştur. Çünkü seçmen kütüklerinde yeni yapılan numara-taj nazara alınmamış ve bir sıra takip edilmemiş olduğu gibi seçmen lerin isimlerinde, soyadlarmda, doğum yerlerinde ve doğum tarihlerinde o kadar yanlışlıklar olmuştuı ki 1900 ü aşan seçmenden 300 ünün künyesinin doğru olmadığı görülmüştür.
Bir çok vatandaşlar da listede i-simlerini hiç bulamamışlardır. Listelerin tanziminde bir kontrol olmadığı gibi daktilo edilirken de hiç dikkat edilmemiştir.
Demokrat Partinin vatandaşlara hitaben dağıttığı beyanname memnuniyetle karşılanmış ve listedeki yanlışlığın tashihine tavassutlarını rica için D. P. Ocağına kafile kafile müracaatlar olmuştur. Bu müracaatlar arasında diğer partilere mensup vatandaşlar da mevcuttur.
D. P. Mamak Ocağı her zaman olduğu gibi bu işte de vatandaşların mukaddes haklarını kullanabil-
meleri için icabeden teşebbüse geç-
Moskovanin gözünden düşen I Bajmokaleden devam I
Çek Dışişleri Bakanı dün istifa etti
Associated Press — Londradan dinlenen haberler yayımında bil -dirdiğine göre Çekoslovakya Başbakanı Antonin Zapotocky bugünkü kabine toplantısında, Clementis’in kendisine istifasını vermiş olduğunu bildirmiştir. Zapotocky, Cumhur başkanı Gottwald’ın da bu istifayı kabul etmesi tavsiyesinde bulunmuş filhakika Gottwald’da bilâhare Clementis’in istifasını kabul etmiştir.
Yayımda, Dışişleri Bakanlığının, Başbakan yardımcısı Viliam Siroky-ye verildiği de açıklanmıştır.
Geçen yaz Lake Success'de, Clementis’in komünist rejiminin gözünden düştüğüne dair şayialar başlamıştı. Bazı diplomatlar, Clementis’in istifa edip Birleşik Amerika-ya iltica edeceğine dair tahminlerde bulunmuşlardı. Bu sıralarda Clü -mentis'in karısı Praydan Nevyorka gitmiş ve bilâhare, avdetinde kocasına refakat etmişti.
Clementis’in istifasına sebep gös terilmemiştir.
Niçin Muhalefet kazanacak ?
Dünkü
(Baş tarafı birinci de) görüşülmesine devam edildi.
İlk sözü alan Tarım Bakanı Ca-vit Oral, halen yürürlükte olan kanununun müzakeresi sırasında 17 inci maddesine muhalif olduğu bu kanunun tadil teklifinin bir buçuk sene evvel Saka hükümeti tarafından Meclise getirildiğini, bu teklifin iç bünyesine taraftar olmakla beraber, iç iskân konolizasyon ve tapulama kanunları çıkarılıp tatbik edilmeden Toprak Kanunlarının tatbikinin imkânsız olduğunu belirtti ve eldeki kanunun beklenen neticeyi vermediğini ifade ederek ezcümle dedi ki:
— «Ortada topraksızlık meselesi değil, yurtdaşın memleköt içinde tevzii meselesi vardır. Eldeki ka -nunla Karadeniz bölgesinde kaç çiftçiye toprak dağıtabiliriz. Bence teşkilât masraflarını göze alıp iç iskân ve kolonizasyon meseleleri halledildikten sonra Toprak Kanununun tatbiki 25 - 30 sene içerisinde tamamlanabilir.»
Cavit Oral, uzun süren konuşmasında, Türkiyedeki sahipsiz toprak ve 1947 den bu yana halka dağılan arazi miktarlarını bildirerek dağı-tılabilen arazinin çok az olduğunu söyledi.
Tarım Bakanının izahatından sonra söz alan Ziya Ersin Cezaroğlu da Bakanın konuşmasını teyit etti.
Ahmet Tahtakılıç ile Ali Rıza Yiğitoğlu’nun tasarının komisyona iadesi hakkındaki takrirlerinin reddi üzerine maddelere geçildi.
Yeni tasarının 9 uncu ve halen
Meclis
yürürlükte olan kanunun 16 ncı maddesine kadar bütün maddeler kabul edildikten sonra, sahibi tarafından işletilmiyen topraklardan 2000 dönümden fazlasının kamulaş-tırılacağını bildiren bu madde üzerin de bir çok Milletvekilleri konuştular. Bu arada D. P. den Muammer Alakart, bu maddenin Anayasanın mukaddes hak olarak tanıdığı mülkiyet prensibini zedelediğini izah ederek bu tahdidin kaldırılmasını istedi. Bir kısmı ise bu miktarın daha da indirilmesi üzerinde durdular. Neticede madde küçük bir değişiklikle kabul edilerek 18 inci maddeye gelindi. Müzakerelere yarın da devam edilecektir.
Eskişehirdeki kaza
ir (Baş tarafı birinci de)
hat üzerinde bir hayli ilerliyen 13-16 yaş arasında dört çocuk yorulmuşlar ve soğuktan kendilerini korumak için hat üzerine lokomotiflerin dök tüğü sıcak küllerin üzerine yatarak uykuya dalmışlardır. Bir aralık u-yanan çocuklardan birisi karşıdan trenin geldiğini görmüş ve arka -daşlarına «tren geliyor kalkın» diye l bağırmışsa da bu sırada üzerlerine gelen tren bu dört çocuktan ikisini bellerinden ikiye bölmek suretiyle feci şekilde öldürmüş, kaçmak isti-yen diğer iki çocuktan birinin bacağını koparmış ve birisine de çarparak ağır surette yaralamıştır
Yaralılar hastaneye kaldırılmış, savcılık tahkikata başlamıştır.
hem memleketin o gidişe göre olan aksaklıklarını ve ihtiyaçlarını, maddesi ve ruhuyle, hattâ aydın zümreden daha İyi duyar. Onu, kendisini idare edecek olanları seçimde serbest bıraktığımız gün, reyini, hiç şaşmadan, millî ve sosyal hayatiyetinin gerektirdiği istikamette kullanacağından şüphe edilmemelidir.
Ilaikm cahil, yahut az cahil, yahut daha okumuş yazmış olup olmaması keyfiyetinin, takdirin isabeti üzerinde esaslı bir rolü olamaz. İster çoğunluğunu, Ingilteredeki gibi okumuş yazmışlardan alsın, ister bizdeki gibi daha az okumuş yazmışlardan, hatta diyelim ki, cahillerden alsın; halkın halk olma vasfı ve aynı şartlar içinde aynı neticeler verme kat’iyeti değişmez.
Halk, iktidar partisinin yeni ihtiyaçlara, yeni siyaset muvazenelerine, zamanın icap vc şartlarına a-yak uydurabilmek için nelere kat- ı landığını, ne fedakârlıklar ettiğini, hatta, prensiplerinden ve şahsiye- i tinden, hattâ devrimin ana kanunlarından neler harcadığını görüyor. Ama, bu katlanışın ve fedakârlıkların beyhudeliğini de pekâlâ anlıyor. Çünkü bir partinin bünyesinde, zihniyetinde yapmaya çalıştığı bu değişiklikler, bu fedakârlıklar bile, sadece o partinin bir buhran içinde çırpındığının delilleridir. Velev geçici bir zaman için dahi olsa, kendi bünyesinde tereddüde düşmüş, boyuna safra atarak tutunmaya çalışan bir balon misali ne edeceğini şaşırmış bir partiye, memleket idaresini teslim edecek bir halk sağduyusu, bir toplum şuuru dünyanın hiç bir yerinde bulunamaz. Halkın mutlak hâkimiyetine dayanan rejimlerde vatandaş reyleri, bu hale düşmüş bir iktidarı, kendini toparlasın diye, derhal muhalefet kızağına çeker.
Bizim kanaatimiz budur.
Muhip DIRANAS
Avusturya boksörlerinin müsabaka yapmadan geri dönmeleri muhtemel
Müsaadesiz çağrılan amatörlerle maç yapmaya imkân görülmüyor
Seçimler yaklaşırken D.P.nin görüşü
★ (Baş tarafı birinci de) ı büyük kuvvetimiz milletimizin u- | yanık, kararlı ve tam olarak birlik I halinde olmasıdır.
Filhakika muhtelif vesilelerle Partimiz adına yapılmış olan beyanlarda dış politikada hükümetle beraber olduğumuz ifade edilmiştir. Yani millî haysiyet ve şerefi ve memleketin istiklâlini korumak i-çin iktidarca sarfolunan gayretlere partimiz bütün samimiyetle katılmış bulunmaktadır. Partimizin memlekette yakın bir zamanda iktidara geçecek kadar teşkilâtlanmış ve kuvvetlenmiş bir parti olduğu gözönünde tutulursa bugünkü iktidarla bu mutabakatın ne büyük kıymeti olduğu anlaşılır.
Biz böyle hareket etmekle şüphesiz hem programımıza sadık kal- - - -
mı5. hem de Türk milletinin hakiki »ununa beyaz, yanı muvafık rey temayülüne uygun hareket eıtmiş vermiş olmamız tenkit mevzuu ya-bulunuyoruz. nılm,«b».
İç politika durumna gelince;
Biliyorsunuzki 7 Ocakta Ankarada parti teşkilâtımızın temsilcileri üe genel kurulunuz müştere: bir toplantı yaptılar. Bu toplamda teşkilâtımızın durumu gözden geçirildi. Partinin mumî faaliyeti, parti siyaseti görüşüldü. Genel kurulunuzun sevk ve idaredeki tutumu tam bir ittifak halinde ortaya kondu.
Bu toplantı münasebetiyle yayınlanan beyannamede de belirtildiği gibi Demokrat Parti; dört yıllık hayatında memlekette kuvvetli bir nizam ve sükûn âmili olduğunu isbat etmiş bulunuyor.
Bu dört yıl zarfında memleketimizde görülen Demokratik inkişafın sarsıntısız mir şekilde ve millî birliği zayıflatmak değil bilâkis kuvvetlendirmek suretiyle gerçekleşmesi partimizin bu vatanperver ileri ve geniş görüşle siyasî ahlâk -esaslarına riayetkâr hareket hattı siminde galebe çalan anlayış zih-sayesinde kabil olmuştur. I niyetinin seçimler esnasında da de-
1950 seçimlerine yaklaşmakta ol- 1 vamına sıkı sıkıya bağlıdır. Çünkü; duğumuz bugünlerde partimizin bu »Y» ve Büzel neticelerin istihsalinde hüviyetinin herkes tarafından ha- kanunların mükemmel olması ka-tırlanmasında fayda vardır. Se- ^ar’ tatbik edenlere hâkim olan çimlerin sükûn ve siyasî emniyet zihniyetin de büyük rolü olduğuna havası içinde cereyan etmesini mümkün kılabilmek için bilhassa _________ -____________=--- _________
iktidarın bunu göğzönünde bulun- tin siyasî hayatında bir dönüm durması lâzımdır. İktidar, yersiz noktası teşkil edecek ehemmiyet-ve insafsız tecavüzlerden hiç bir te bulunan bir devrede iktidarın . . . «. • -• . bu nezaket ve ehemmiyeti kavrıya-
rak hareket edeceğini kuvvetle ü-mit ve temenni etmekteyiz.
Dünya ve memleket şartlarının çok nazik bir durumda olduğu şu sırada yurdumuzda siyasî emniyet ve istikran sağlayacak, milletimize refah ve saadet yollarını açacak bir devreye ancak bu suretle girebileceği kanaatini taşıyoruz. Bunun içindir ki, partimiz ve partililerimiz; bütün milletle beraber 1950 seçimlerinde millî iradenin tam o-larak tecellisini beklemekte; bu
Partinin daha evvel hazırlayıp İlmî heyete tevdi ettiği Seçim Kanunu tasarısı mühim bir değişikliğe uğaçtılmadan kanuniyet kesbetmiş-tir.
Seçimlerde emniyeti tesis etmek hususunda Seçim Kanununun e-hemmmiyeti vardır. Bu ehemmiyetin ne kadar büyük olduğu 1946 seçimlerinde anlaşılmıştır. İçde büyük bir itimaft buhranı tevlit etmiş olan 1946 seçimlerinin acı safahatı üzerinde durmıyacağım; fakat eski Seçim Kanununun seçimde itimat ve emniyeti temin edecek kifayette olmaması Partimizi, ara seçimlere girmemek kararına götürmüştü. Bu kararımızın milletimize yeni ve ileri bir Seçim Kanunu kazandırmış olduğunu söylemek yerinde olur.
Bazı çevrelerde yeni Seçim Ka-
pılmıştır.
ı Demokrat Partinin malı olan bu Kanunu, teferrüat kabilinden bazı noksanları ileri sürülmüş dahi olsa; reddetmiş olsaydık, fikirlerimizden, prensiplerimizden ve yaptıklarımızdan emin olmadığımız mânâsı çıkardı.
Halbuki! Demokrat Partinin bu mevzuda sonuna kadaT prensip sahibi ve kararlı olarak hareket ettiklerini, ne istediklerini bilmiyen üç beş gafil politikacı istisna edilirse bütün milcjtçe teslim olunmuştur. Seçim Kanununun bu ileri hüviyetine rağmen onu kabul ederken ı partimiz adına Meclis kürsüsünden ifade edilmiş olan bir fikri de bura-uuşa- ^e*trar etmekte fayda mülâhaza millî
ı ""' ' J
Partimiz adına denilmişjtir ki;
Önümüzdeki seçimlerin tam bir serbesti ve dürüstlük içinde cereyan edebilmesi bu kanunun tan-
şüphe yoktur.
Biz 1950 seçimleri gibi memleke-
menfaat elde edemiyeceğini anlamalı, Demokrat Parti gibi büyük Türk milletinin hakemliğine razı olarak seçimleri Demokratik rejimi temiz ve sağlam temeller üzerinde krmak ideali içinde temin etmeli -dir.
Memnuniyetle kaydetmeliyim ki hükümet, Seçim Kanunu müzakereleri münasebetiyle iç politikada bizim tarafımızdan ifade edilmiş olan bu duruma karşı anlayışlı bulunduğunu isbat eder, şekilde hareket etmiş; bu suretle Demokrat
yolda derin bir teyakkuz içinde bulunmaktadır.
İktidarın bu millî dikkat ve teyakkuzu hesaba kafarak memlekette demokrasinin bütün icaplariyle kurulmasına karşı yanlış bir harekette bulunmıyacağına inanmak istiyoruz.
Seçim Kanununun kabulü münasebetiyle Başbakan tarafından Meclis kürsüsünde söylenen sözler bu noktada bize ve bütün millete ümti verici olmuştur.
Başbakan, Türk milletinin İra- I desinin serbest olarak tecellisinin bu memleket için hayırmahzı olacağı kanaatini izhar etmiş ancak, bu suretle işbaşına gelecek partilerin memleket işlerini azimle yürütebileceğini söylemiştir.
Başbakan aynı zamanda şunu da demiştir: «Arkadaşlar, kabul buyurduğunuz kanun seçimde, nezaret ve murakabayı tamamen adliye mensuplarına bırakmıştır. Seçimi murakaba edecek yargıçlarımız seçimden mütevellit ceraimi de muhakeme edeceklerdir. Bu bakımdan adliye teşkilâtımız gerek dahile, gerek harice karşı büyük bir imtihan karşısında bulunmaktadır. Bu tecrübe memleketimizde ilk tecrübedir. Fakat hâkimlerimizin tama-miyle hukukî bir zihniyet içerisinde ve adalert kültürü içinde olmaları, memleket duygularının çok geniş bulunması, memleket sevgilerinin payansız ve hedeflerinin memleketin itilâsı ve yurdun tehlikelere karşı canlı ye kuvvetli olması olduğu içindir ki adliye teşklâtjmı-zın bu büyük intihandan muvaffakiyetle çıkacağına imanım vardır, bütün memleket de aynı kanaati ve aynı imanı beslemelidir. Bu kanuna göre idarecilerin vazifesi ise, vatandaşın reyini vermek için sandık başına gidip gelmesine kadar geçen müddet zarfında hiç bir korku ve tazyik altında kalmamasını temin etmek ve memlekette seçimin emniyetle cereyan etmesi için huzur ve sükûnu muhafaza etmeğe inhisar etmektedir.
İdare memurlarının bu hususta memleketin âlî menafiini gözönüne alarak kanunların kendilerine vermiş olduğu vezaifi muvaffakiyetle ifa edeceklerine inanıyorum. Türk milletinin olgunluğuna hepimiz inanalım. Ve gelecek seçimlerin sizin bu kanunu yaparken beslediğiniz ümitlere uygun olan yani seçimin her türlü tazyik ve takyitten âzâde bir şekilde cereyan ederek neticeleneceğine inanalım.» Bu sözlere tamamiyle sadık kalınmasını beklemekte ve önümüzdeki 950 seçimle-I rini kuvvetinden emin olanların sü-, kûneti ve millet hakemliğine rı-| za gösterenlerin huzuru ile karşılamaktayız.
Bulgar notası
★ (Baş tarafı birinci de) bestçe çalışma imkânını vermedik leri iddia edilmektedir. Kendilerine karşı yapılan bir ithamı karşılamak için aynı ithamı karşı tarafa yöneltmek bolşeviklere has bir hareket tarzı olduğuna göre, yukarıda bir kaç kelime ile belirttiğimiz Bulgar komünistlerinin Türkiyedeki Bulgar temsil-oilu-inin çalışma imkânlarına dair iddialarını tabiî karşılamak lâzımdır. Sanıkların bu teşebbüsünün Amerikanın bolşevikliğe karşı yaptığı devamlı tahrikâtın neticesi olduğuna dair ileri sürülen iddia da aynı mealdedir. Bulgar komünist idarecilerinin suçu karşı tarafa yüklemek suretiyle temize çıkabileceklerini düşünmelerine ihtimal verilemez. Cevabî notada, yalnız sanıkların cezalandırılmış olmaları ve hem de muhakeme kararını müteakip, yani bir ay önce, bildirilmiş olsaydı, efkârı umu-miyenin zaten kararını vermiş oldu ğu bir meseleye yeniden dönmek istemezdik. Fakat notada Bulgaris -tandaki temsilcilerimize karşı yapılan en ağır baskı ve tethış tedbirleri karşısında hür dünyanın gözü önünde aynı ithamları memleketimiz hakkında ileri sürmenin her hal de bir mânası olsa gerek. Bu olsa olsa, Kremlinin, hür dünya devletleri temsilcilerinin peyk devletlerdeki icraatına mani olmalarım tavsiye eden karariyle ilgilidir. Başka türlü düşünmek mümkün değildir. Çünkü Bulgar hükümeti Sofyadaki askerî ataşeliğimize karşı olan casus luk tertibiyle başlamak üzere de -vamlı surette memleketimize karşı tahriklerde bulunmuş ve bizi kendileriyle siyasî münasebetlerimizi kesmeğe mecbur etmek gayesini güt müştür. Hudutta bir teftiş esnasın da Bulgar muhafızları tarafından yakalanıp Bulgar topraklarına sürüklenen ve sonradan her türlü devletler arası hak vc adalet prensiplerini çiğniyerek ölüme mahkûm e-dilen subayımız henüz iade edilmemiştir. Ataşelikte çalışan memurlarımız hâlâ Bulgar zindanlarında çürümektedir. Binaenaleyh gaye sarihtir. Halen Bulgaristanda yaşıyan 1 milyona yakın Türkün, Türk elçilik ve konsolosluklarının kapan.-masını teminle ana vatanları ile o-lan her türlü bağları kesilmek istenmektedir.
Memleketimize karşı yüneltilen bu nevi tahrikleri bundan bir müddet önce Bulgar Komünist Vatan Cephesinin parti teşkila,tina Batılı Devletlere karşı hücumların arttırılmasına dair gönderdiği tamimle birleştirmek de mümkündür. Neticede olayların, küçücük Bulgarista-nın akıbeti il.e de kıyaslayacak o-lursak, Sovy etler Birliğinin Bulga-ristanı bütün dünyadan tecrit ederek kendisine çekmeğe ve onu Sovyet Rusya’nın bir eyaleti haline getirmeğe çalıştığına hükmedebiliriz.
Sofyalı
Bir Avusturya boks takımının üç maç yapmak üzere Türkiyeye gelmekte olduğu bildiriliyor.
Yaptığımız tahkiakjta göre, gelecek boksörlerin durumu hakkında alâkadar makamlar nezdinde hiçbir malûmat mevcut değildir ve organizatörler henüz Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğüne müracaat e-derek müsaade almamışlardır.
Bilindiği gibi beynelmilel nizamnamelere göre bu gibi amatör müsabakaları için mahallî federasyonlardan izin almak mecburiyeti vardır. Zamanın daralmış olması dola-yısiyle, gerekli müsaade alınamadığı takdirde, memlekete kat’î şekilde davet edilmiş bulunan Avusturya boks takımının buraya geldikten sonra ne olacağı, kimlerle maç yapacatı merak uyandırmıştır.
Avrupa güreş şampiyonası
Peşteden bildirildiğine göre, Stok holm’de yapılacak olan Avrupa gre-ko - romen güreş şampiyonasına Macaristan da hazırlanmaktadır.
Türkiyenin şampiyonaya katılacağını bilhassa bildiren Macar basını, Macar güreşçilerinin de bu mü sabakalara iyi hazırlanmakta olduklarını ve bütün sikletlerde iştirak edeceklerini bildirmekte, bu arada Sovyetlerin Stokholm’de yapılacak olan şampiyonaya girmiyeceklerini yazmaktadır.
★
Nisan ayı içinde Pariste muhtelif memleketlere mensup takımların iş-tirakile bir futbol turnuvası tertiplenmektedir.
2 Nisanda başlanacak olan bu turnuvaya Macaristanın en kuvveti takımlarından biri de katılacak ve iki karşılaşma yapacaktır.
Demirsporun yeni antrenörü
Londra, 13 (Nafen) — Ankaranın Demirspor futbol kulübünün tanınmış Galli antrenör îdris Hopkinsden istifade edebileceği zannedilmektedir. 38 yaşında olan Hopkins bundan ik isene evvel faal oyunu ter-ketmiş ve antrenör olarak îsveçe gitmiştir. Hopkins’in kontratı Mayıs ayında sona ermektedir.Söylendiğine göre, Demirspor idaıecileri ile Galli futbol antrenörü arasında temaslar yapılmaktadır. Teklif edilen paranın miktarı bilinmiyorsa da bunun Türk futbol tarihinde bir rekor teş kil edeceği zannedilmektedir.
Millî Eğitim maçları
Millî Eğitim mükâfatı müsabakalarına bu hafta başlanacaktır.
İlk deplasmanda Demirspor ile Gençlerbirliği takımları İstanbula giderek Galatasaray ve Beşiktaş ta-kımlariyle karşılaşacaklardır.
Bu sene müsabakaların bir hususiyeti malî cihettir.
Her bölgede yapılacak olan maçlar o bölge kulüpleri arasında taksim edilecektir. Her takım seyahat-ta masraflarını kendi karşılıyacak-tır. Hasılattan Eskişehir felâketze-
C.H.P.de tazelenen çekişme
* (Bas tarafı birinci de)
Şayet bu mücad&le Nihat Erimin galebesiyle neticelenmiş bulunsaydı ve kendisinin bütün istediklerini tahakkuk ettirmek suretiyle Kurultayda hâkim olabilseydi, Hilmi Uranı C. H. P. Başkan vekilliğinden atlatarak başkan vekilliğini bizzat eline alması mümkün olacaktı.
İşte, Nihat Erimin Ankaradan ayrılarak Bursa ve Kandıraya gitmesi bu mücadeleden mağlûp olması ve biraz da mânen yorulması neticesi vukubulmuştur. C. H. P. yi birlik olarak göstermek üzere her türlü sızıltılardan kaçıldığı halde bu son olaylardan sonra mücadelenin ânî olarak patlak vermesine ve C. H. Partisinin yüksek zirvelerinde bir parçalanma zuhur etmesine muhakkak nazariyle bakılmaktadır.
Diğer taraftan bazı kimseler de Nihat Erimin son Kandıra ve Bursa seyahatine yeni Basın Kanununun Meclisteki müzakeresinde hazır bulunmamak maksadiyle .yaptığını iddia etmektedirler. Bilindiği gibi Nihat Erim demokratik bir basın kanununu Meclise getireceğine dair söz vermiş, bu hususta basın mensuplarına da müteaddit seferler taahhütlerde bulunmuştu.
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO’da Kapelman Yaylı Sazlar Kuarteti Dördündü Konseri
27 Mart 1950 Pazartesi saat 21 de MİTHAT FENMEN iştirakiyle Her yer (50) kuruş Biletleri satılmaktadır.
Afdan istifade için
★ (Baş üırafı birinci de) bir daha suç işlememek için and içtik. Biz bedbaht çocuklarınızın bu andını ve duymaktan asla hâli kalmadığımız vicdan nedametini büyük Meclisimizin bütün âzasına arzede-rek şefkat ve merhametlerinin biz -lerden de esirgenmemesini saygılarımızla ve göz yaşlarımızla arzede-
Samsun Ceza Evi
Mahkûm ve Mevkuflan
delerine de yardım yapılacaktır. (Fikstürü yarınki sayımızda)
Tebliğ
Bölge Futbol Ajanlığından:
Ankara, İstanbul ve İzmir genç takımları arasında 18 - 19 Mart 1950 tarihlerinde yapılacak olan futbol teması Milli Eğitim maçlarına önümüzdeki hafta başlanması kararlaştırıldığından geriye bırakılmış bulunmaktadır.
İlgililere tebliğ olunur.
Fenerbahçe Israilde ikinci maçı da 5-3 kazandı
Tel ■ Aviv, 14 (a.a.) (Özel) — Fenerbahçe takımı ikinci maçını bugün Petah ■ Tikva’nın Hapoel 11 ine karşı yapmış ve 5 - 3 galip gel miştir.
Erken saatlerden itibaren ahali stada akın etmeğe başlamıştı. Takım lar sahaya çıktığında stad hınca hınç dolmuş bulunuyordu.
Maçtan evvel söz alan Petah Tik-va valisi, Türk sporcularına «hoş geldiniz» demiş ve spor ile olsun, diğer temaslar neticesinde olsun, iki memleket arasındaki bağların kuvvetlenmesi temennisinde bulun muştur.
Fenerbahçe sahaya şu kadro ile çıkmıştır:
Cihad - Murad, Ahmet, Hilmi, Samim, Kâmil, Müjdat, Erol, M. Ali, Ahmet (Cemal), Lefter, Halit.
Birinci devrede hücum teşebbüsünü mütemadiyen ellerinde tutan sarı - lâcivertliler bunun semeresini 4 gol atmakla görmüşlerdir. İlk gölü Lefter, ikinci golü Erol kaydetmiştir. 3 üncü gol ise ilk maçta olduğu gibi 30 metreden çekilen nefis bir frikik neticesinde Hapoel ağlarını bulmuştur. Bunu Fenerin 4 üncü golü takip etmiştir. Bu devrede Hapoelliler ancak bir sayı yapabilmişlerdir.
Fakat ikinci devre başlar başlamaz hemen hücuma geçen İsrailliler 2 inci dakikada vaziyeti 4 - 2 ye getirmişlerse de, Fenerbahçeliler buna gol- atarak mukabelee etmiş-lerdir. Müteakiben hücumların birinde topu iyi kullanmış olan Hapoel forveti savılarmı 3 e çıkarmağa muvaffak olmuşlardır.
5-3 vaziyetten sonra topa yum rukla çıkan Cihadın kolu burkula -rak maçı terketmek mecburiyetinde kalmış ve yerini Turana bırakmış tır. Fakat bundan sonra netice değişmemiş ve maç 5-3 Fenerin galibiyeti ile sona ermiştir.
Atom sağlık servisi
Kanser tedavisi kolaylaşıyor
Vaşington, 14 (a.a.) — «Afp»; A-tom komisyonunun bütçesini incelemeğe memur temsilciler meclisi tâli malî komisyonunda izahat ve ren atom enerjisi komisyonu Bio-loji ve tıb kısmı direktörü Dr. Chfelds Warren, Tennessee’deki Oak Ridge, atom .tesislerinin Birleşik Amerikanın en büyük kanserle savaş merkezlerinden biri halini almakta olduğunu bildirmiştir.
Bugün yayınlanan bu beyanatta Dr. Warren, Oak Ridge’te kanserin ve çocuklarda Lösömi’nin tedavisi için yeni metodlar araştırılmasına hasredilen gayretleri belirtmiştir.
Âlimin (tasrih ettiğine göre Rad-yoactif İyodinin Tiroid kanserini i-yileştirdiği bugün artık tahakkuk etmiştir.
Aynı şekilde Radyoactif Kobal-tin de kenserin dış tedavisinde Ra-dium’dan 500 - 1000 kere daha ucuza malolmaktadır.
Dr. Warren, sözlerini bitirirken Atom enerjisi komisyonunun bu sabah âmme sağlık servisleri ve A-merikan Kanser Cemiyeti ile işbirliği yaptığını belirtmiştir._
Dün geceki büyük yangın -*• (Baş tarafı birinci de) dürme ameliyesine başlamıştır.
Fakat yangın kereste fabrikasından çıktığı için ateşi kolayca bastırmak mümkün olamamış ve yanındaki depo ile iki ev ttamamen yanmıştır.
Fabrika Mahmut Alanyabya aittir. Müsteciri Mehmet Çetinkaya-dır. Durmuş adında birine ait olan depo ise 50.000 liraya sigortalıdır. Yanan evler de polis memuru Mahmut ile Ulus gazetesi klişecisi Haşmete aittir. Umumî zararın bir milyona yakın olduğu tahmin edilmektedir. Savcılık ehemmiyetle tahkl-| kata başlamıştır.
Sağlık Bakanının bir mektubu
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Dr. Kemali Bayezit’den aşağıdaki mektubu aldık. Aynen neşredince-
«14/3/1950 tarihli gazetenizde (İda-ıî Baskı Maraş’ta da şiddetlendi) I serlevhası altında şahsımı istihdaf j eden yazıyı gördüm.
Bu yazı ile alâkalı olan aşağıdaki cevabımın Matbuat Kanunu hükümlerine uygun olarak neşrini saygılarımla rica ederim.
Maraş’daki memur (Bayezit’liler hakkında devam eden neşriyat dola-yısiyle ben de merak ederek bir liste getirtmiştim. Bu listede gördüm ki pek kalabalık ve asırlandan beri daima devlet hizmetinde bulunmuş olan Bayezit ailesinden hakikaten Maraşda on sekiz memur vardır. Her zaman görebileceğiniz ve isterseniz neşredebileceğiniz bu listedeki memurların on altısı benim mektepten yeni çıktığım, yahut memur olduğum zamanlarda çok mütevazı maaşlarla pek küçük hizmetlerde kullanılan, veyahut bu suretle işe girerek biraz daha yukarıya çıkarılmış olan küçük memurlardan ibarettir.
_ Asıl baskı yaptığı isnat edilen Orman İşletme Müdürü Nazım Ba-yezit’e gelince: O dahi 1946 da Bingöl Orman Mühendisi iken Pazarcık İşletme Müdürlüğüne tayin e-dilmiş ve 2/6/1948 de Maraş Orman işletme Müdürlüğüne nakledilmiştir. Halbuki ben 10/6/1948 de Bakanlık vazifesini deruhte dtmiş bulunu- ) yorum. Şu halde Bakan olarak yakınlarımdan birini bir vazife başına getirmiş olmaklığım bahis konusu olamaz. 1949 yılında Maraş’a tayin edilen ve o da başka bir Bakanlığa bağlı bulunan tek yakınıma gelince:. Ne tayininde bir tesir, ne de vazifesi bakımından baskı yapacağı iddia edilemiyecek bir görevde bulunan bu zatın ismini politikaya karıktırmak büyük bir insafsızlık olur. Görülüyor ki sırf mahalli | politika bakımından düzenlenmiş olan bu haber tamamiyle asılsız ve muayyen maksada matuftur. (
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Maraş Milletvekili ı
Dr. Kemali Bayezit»
Meseleler
Milletvekilleri tarihî
bir vazife
karşismdadırJa
c
B
k i n rr i d.
x-«ı
A (Başhvnfı I üncüde) t Ter hangi bir partinin ingn;-4^
Dunun ner nangı ou patımın ’nen. M faatlerı için politika hesap ve ga«*t. leriyle kullanılamıyacağını da ilâv 'Z
etmelidir. Bu dava, millî ve İnsanî bir davadır. Partilerin müşterek davasıdır. Bu sebeple, milletvekilleri-mizin, Seçim Kanunu çalışmalarında gösterdikleri karşılıklı anlayışı ve işbirliğini bu mevzuda da gös-' termelerini beklemek tabiîdir. Mil-letvekillerimiz, millete ve insanlık camiasına karşı borçlu oldukları bu vazifeyi takdir etmişlerdir ve bunu yapacaklardır.
Türk milleti bu affı, umumî ve derin bir istek halinde tekrarlayıp durmaktadır. Anayasamızda plbi-
n la
••
y
çı
sit yapılmak derpiş edilmiş olsaydı,! B
bütün vatandaşların umumî affın n
lehinde oy verecekleri anlaşılabi-! ç
lirdi. b
Onun için, harbin başladığı tarihten kanunun neşri tarihine kadar işlenmiş olan adî ve siyasî bütün suçların, tam ve mutlak bir surette affedilmesi artık millî ve beşerî biı ihtiyaç ve zaruret halini almıştır! Önümüzdeki hafta içinde Yüksek Meclise sunulacak olan af tasarın nın müzakeresinde bu yolda oy verecek her milletvekilini, Türk Milleti ve bütün medenî milletler samimiyetle ve minnettarlıkla alkış-; lıyacakl ardır.
Umumî af bir zaruret olduğuna vt bütün milletçe istenildiğine görej sekizinci devre milletvekilleri he( hangi bir mülâhaza ile bunu tahakı kuk ettirmedikleri takdirde, gele' cek Büyük Millet Meclisi, umumi bir affı mutlak surette gerçekleşti recektir.
Fakat, Seçim Kanunu gibi deme# ratik ve ileri bir eseri millete ar( mağan eden Sekizinci devre Büyük Millet Meclisi, Türkün ebedî ve r zelî civanmertliğine, şefkat ve mer hametine, yüksek adalet ve insan-lık duygularına ve milletin umuni dileğine uyarak, millî' ve İnsanî bil zaruret olan umumî affı tahakkuk ettirirse, Türk tarihine şan ve şere! le girmiş olacaktır.
Osman Şakir KAN Sl
Bulgaristanda her an isyan bekleniyoı
★ (Baş tarafı birinci de)
yan edeceğini tahmin etmektedir. Dün yayınlanan bir demecinde Piade, Rusları Yu -goslavlarla Bulgarlar arasında nefret uyandırmakla itham etmiş, Bulgar halkının, Balkanlarda daha iyi münasebetler kurulmasına çalışmalarını tavsiye etmiş, bugünkü Rus siyasetinin Çarlannikinden farksız olduğunu ilâve etmiştir.
Comments (0)