PAZAR
İDARE YERİ
— 2O7P6
— No. 369
No M gasotooi
A N B U L
YENİ SABAH
GÜNLÜK 8İYA3İ HALK GAZETESİ
ABONE ŞARTLARI TflrMy» Ecnebi
90Ö Kr. Seneliği 2400 Kr. 500 Kr. 6 aylığı 1250 Kr. 260 Kr. ) aylığı 65Q Kr.
90 Kr. İ aylığı 350 Kr.
Poıta ittihadıma girmemi' m., leketlar iğin 26, 14, 7.B v« 4 Ih
KURUŞ
k-İngiliz Anlaşması Tarafta Alkışlanıyor
Danzig Meselesi
Paris Ve Londra Matbuatı Bu ittifakın Dünya Sulhu Üzerindeki Büyük Tesirlerini
Leh-Alman Gerginliği Büyük bir hızla artıyor
Tebarüz Ettiriyorlar
İngiliz Gazetelerinin Neşriyatı:
NEWS CHRONİCLE’den: «Askerî bakımdan Türkiyenin sulh cephesine iltihakı hayatî bir ehemmiyeti haizdir. Türkiyenin tavassutları
İngiliz - Sovyet itilâf mm akdnde faydalı olabilir.»
«İngiliz - Türk paktı; İngiliz ■ Polonya paktı kadar
ve hattâ daha vasidir. Bu pakt; yalnız Akdeniz meselelerine meselelerine de şamildir.»
Fransız Gazetelerinin Neşriyatı
Büyük Millet Meclisinin evvelki günkü tarihi toplantısında Başvekilimiz beyanatta bulunurken
MATİN’den: «Türkiye bir taarruza maruz kaldığı takdirde İngil-
tere onun yardımına koşacak, Mısır ve Filistine bir taarruz olursa Türkiye derhal bu memleketlere yardım edecektir.»
E POQÜE’den: «Türkiye Karadenize giden boğazlara hâkim bulunuyor. Baltık denizi bir Alman gölü olalıdanberi İngiltere ve Fransa; Polon-yaya ancak Karadeniz ve Rumanya yolile yardımda bulunabilirler.»
Hatay Meselesi Hal Olunur Olunmaz; Aynı Mealde Deklarasyonunun Yapılacağını Tahmin Ediyorlar.
Berlin ve Roma matbu îti anlaşmayı İtalya aleyhine görüyorlar!
Londra, 13 (A.A.) — Gazeteler, Türk - İngiliz anlaşmasını selâmlamakta ve Türkiye’nin bilhassa Ru-manyaya verilen garanti bakımından sevkülceyş ehemmiyetini ve ve coğrafî vaziyetini tebarüz ettirmektedirler. Gazeteler, Türk - İngiliz itilâfı sayesinde bir İngiliz - Sovyet paktına müncer olabilecek olan Türk - Sovyet münasebetlerinin samimiliğinden bahsetmektedirler.
Times şöyle yazıyor:
«Türkiye müşterek müdafaa sistemine mühim bir siyasî ve sevkül-ceyşi yardım temin etmiştir. Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki bağlara, yakında aktedilecek olan İngiliz - Türk itilâfının İngiliz - Sovyet itilâfı için bir köprü vazifesi görmesine yardım etmesi lâzımdır.
Daily Telegraph, diyor ki: «Mütecavize karşı kurulan cephe
Varşovada Alman Gazeteleri Yakıldı. Polonya Halkı Danzig için Her Türlü Plebisiti Reddediyorlar.
10 Gün İçinde Danzige Seyyah Kıyafetinde 30 bin Alman Askeri Sokulmuş!
Paris, 13 (A.A.) — Figaro gazetesinin Varşova muhabirinden aldığı bir habere göre son 10 gün zarfında Dantzig şehrine 30,000 Nazi girmiştir. Bunlar, hücum kıtaatına mensup bulunmaktadırlar. Yalnız kendilerini seyyah gibi gösteriyorlar.
Bundan başka Almanlar, hava yolile, Dantaâg’e esliha ve mühimmat ithal etmişlerdir. Şarkî Prusya-dan gelen tayyareler, serbest şehre inmekte ve hamulelerini Boşalttıktan sonra dönmektedirler.
Bu hâdîselefr~AÎınün - Leh boyunda hüküm sürmekte olan huzursuzluğu arttırmaktadır.
B. Genevieve Tabouis, Oeuvre gazetesinde, buna mümasil haberler vermektedir. Yalnız 30.000 rakamı yerine 4500 rakamını yazmaktadır.
Alman gazeteleri yakıldı
Varşova, 13 (A.A.) — Halk bu sabah Lodz İstasyonundan çıkarken Almanyadan gelmiş olan Alman ga-
F OiOn /a Hariciye Nazın M. B »
zetelerini yakmıştır.
Pilebist fikrini red
f Varşova, 13 (A.A.) — Polonya efkârıumumiyesi, Dantzig hakkında her türlü plebisit fikrini reddetmektedir.
Nasyonal sosyalis makamların, 1933 de diyet meclisinde ilk nazi ekseriyetinin alındığı günün yıldö-(Sonu 7 inci sayfada)
Madrid geçit resmi
İtalyan ve Alman tayyarecilerine madalyalar veren General Franko dün mühim bir nutuk söyledi (Yazısı 3 (İncil sayfamızda)
Kavgalı Futbol Maçı
Anlaşması
Yazan: Hüseyin 'Cahid YALÇIN
îhgiltere âLe aramızda aktedilen i&lâfrn bütün memlekette umumî ı btr j-t'afcdir ve memnuniyet ile kar-)x§riandığına hiç şüphe etmiyoruz. Çünkü bu her şeyden evvel bir '‘‘sulh ve emniyet âletidir. Türk milleti Büyük Harpten sonra hummalı bir faaliyet ile dahilî inkişaf ve İslâhatını temine çalışırken haricî • münasebetlerde en dürüst bir samimiyet ile barış siyasetine taraftar olmuş ve komşularile tedafüi ittifaklar ve itilâflar ile Yakın şarkta iyi bir hava yaratmağa çalışmıştır.
Yeni giriştiğimiz taahhüt bizi bu yoldan ayırmamış, bilâkis milletlerarası münasebetlerde sulha ve emniyete istinad eden hattı hareketimizin tabiî bir neticesi şeklinde mevki almıştır. Bu itibarla memleketimiz hudutları dahilinde olduğu kadar Balkanlı dost ve müttefiklerimizce, garp devletlerince, hattâ Roma - Berlin mihverince bile iyi bir nazarla görüleceğinde şüphe etmiyoruz.
Türkiye de İngiltere, bugün Akidenizde bi rtecavüz karşısında mütekabil emniyet taahhütlerine giriliyorlar. Bu, daha umumî, daha devamlı ve esaslı bir anlaşmanın mu-ddemesidir. Bugün yalnız Akde-
Htiı^ytu Cahid YALÇIN (Sonu 3 üncü tayfada)
maddî ve sevkülceyşî ehemmiyeti
(Sonu 3 iiı»^ü sayfada)
Yeni iki Tefrikamız

Prens Pol
Dün Yapılan Işık-Haydarpaşa Liseleri Maçında Müessif Hâdiseler
1 - Bir Eski İstanbul Polis Müdürünün Hatıratı
Eski İstanbul Polis Müdürü EmekliTümbayHa-lil Aşıroğlunun hatıratı
Umumi Harp nihayetinde ve mütareke devrinde ceryan edip şimdiye kadar gizil kalmış birçok meraklı, tarihi hâdiselerin İç yUzünU aydınlatıyoruz..
2 - Çakırcalı Efe

YAZAN: MURAD SER TOĞLU
Pek Yakında Başlıvacağız

Floransada
Yugoslav Naibi şerefine verilen ziyafette Mussolini de bulundu
Roma, 13 (A.A.) — Yugoslavya Naibi Prens Paul ile refikasını Flo-ransa’ya nakleden trenin arkasından kalkan hususî bir trenle Hariciye Nazırı Kont Ciano, Maarif Nazırı Alfieri ve daha birçok zevat hareket etmişlerdir. Bu ikinci tren Floransada birinci treni geçecek ve bu suretle her iki nazır da misafirlerin muvasalatında istasyonda bulunabileceklerdir.
Ziyafet
Roma, 13 (A.A.) — Yugoslavya Naibi Paul ve Prenses Olga Yugoslavya elçiliğinde Kral ve Kraliçe şerefine bir ziyafet vermişler ve bu ziyafette Mussolini ve Kont Ciano da hazır bulunmuştur.
Prens Paul ve maiyeti bu sabah Florans’a hareket etmişlerdir.
İngilterede Askerlik
Londra, 13 (A.A.) — Avam Kamarası dün akşam 110 reye karşı 218 reyle askerî mükellefiyet kanununun en ehemmiyetli maddesini kabul etmiştir. Bu maddeye müsteniden hükümet 20 ve 21 yaşındaki gençleri altı ay müddetle askerî talimler yapmağa davet edebilecektir.
HER SABAH
Türkiye Ve Dünya Sulhu
Türkiye Cümhuriyetinin mümeyyiz vasıflarından birini «Sulhseverlik, iç ve dış siyasette vuzuh ve dürüstî» kelimelerde hülâsa edebiliriz.
Şimdiye kadar sulh dostu olduğumuzu her vesile ile tekrarladık. Barışın sakin havası içinde, asırlarca ihmal edilmiş, yurdumuzun imarından başka bir rey düşünmüş değiliz. Mübarek Türk köylüsünün hakkı olan huzuru ve refahı ona verebilmek en büyük gayemizdir.
Bütün cihan bilmelidir ki Millî hudutlarımız içinde sulhün nimetlerini katre katre tadarak yaşamak istiyoruz. Kimsenin toprağında, malında, menfaatlerinde gözümüz yoktur. Ancak kimsenin de öz toprağımızda, öz malımızda ve öz menfaatlerimizde gözü olmaması şartile.
Son Türk - İngiliz anlaşmasuıın bütün ruhu bu bir kaç cümle İle hülâsa edilebilir.
A. CEMÂLEDDİN SARAÇOGLV

f E N î S A B A İT.
'TTSKYIS 19J9
HATIRA İTİRAFLARI _
Tefrika Ne 90
Yazan t M. SIF"IR
Yusuf Beyi Düşünceli Ve Dalgın Bulmuştu
‘ Hayır ola Yüz Başım. Çok Meşgulsünüz, Rahatsız Etmeyeyim „
— Pazartesi günü iyi mi? Bak dört gün var arada.
— Belki daha evvel de geliriz. Olur ya, uygun bir vaziyet, müsait İbir fırsat bulursak ne diye gelmiye-lim?
— Teşekkür ederim.. Yalnız size bir şey tenbih edeceğim. Bizimle görüştüğünüzü, ve ne iş yaptığınızı tabiî kimseye söylemiyeceksiniz. Bu görüşmeler de, yapacağımız işler de İramızda mahfî kalacak.
Manalı bir gülüşle söz vermiş, bu hiyanet ocağından, bu melanet bucağından nefretle çıkıp uzaklaşmıştık.
O gece Halep sokağında, Yusuf beyin bulunduğu pansiyonda idik. Molla ve Nemrut Mustafa ile aramızda geçen sözleri, bize yapılan hiyanet teklifini olduğu gibi anlat-tık. Koca yüzbaşı sözlerimizi nihayetine dek dinlemiş ve memnun bir tavırla:
— Öyle ise işler yolunda çocuklar, demişti. Şimdi başbaşa verelim, şu Mollanın veyahut Nemrut Mus-lafanın pis vücutlarını ortadan kal-ftırmak çarelerini düşünelim.
Tam bir saat bu iş üzerinde görüşmüş, muhtelif tedbirler bulmuştuk. Karar vereceğimiz sırada, Hav |iye Nazın Ziya paşanın yaveri süvari yüzbaşısı Kâmil bey de bulunduğumuz odaya ansızın girmişti. Bi ri böyle düşünceye dalmış ve biraz la kızarmış görünce Yusuf beye iönmüş ve :
— Hayrola yüzbaşım, demişti, ^ok meşgulsünüz galiba. Rahatsız itmiş olmıyayım.
Birbirlerile biraz şakalaşıp gülüştükten sonra, düşünce halkasına Kâmil bey de dahil olmuştu. Saatlerce süren görüşme bir karara bağlanamamış ve nihayet iki yüzbaşı da, bizim Molla ile Nemruda ğüler yüz gösterip yaltaklanmamızı, Kendileri tarafından tertip edilecek haberleri onlara götürüp bir müddet oyalamamızı münasip görmüşler ve asıl imha kararını şimdilik te hirle, hasıl olacak vaziyete göre hareket edilmesini uygun bulmuşlardı. Yusuf bey, işin üzerine düşü-lüplüp Molla ile Nebrut Mustafada şüphe uyandırmamak için pazartesi gününden evvel kendilerine gidilmemesini ve bu dört gün içinde de bizim Eminönü, Galata salonu, Şehremini taraflarında meşgul oluyor görünmemizi tavsiye etmişti Kâmil beyle birlikte ayak üzeri uydurdukları bir havadisi bize oracıkta ezberletmiş, zihnimize yerleştirmişti.
Tayin olnan günde, Molla Beyin odasında ve menhus huzurunda i-dik. Biz daha kapısının eşiğinde i-ken, oturduğu yerde, tıpkı yatalak ve aç gözlü ihtiyarlar gibi, yuvalarından fırhyacak derecede açtığı gözlerini yüzümüze dikmişti. Kırpmadan bakıyor, halimizden ve tavrımızdan mana çıkarmıya çalışıyordu. Tam eteklerken gülümsemiş ve:
— Sizi memnun edecek hayırlı haberler getirdik Molla Bey. Pek yakında verdiğiniz adreslerden biri i-le, sizce adresi malûm olmıyan diğer birini suç üstünde tutturacağız.
Diyerek geri geri çekilmiştim. Hain Mollanın memnunluğundan yüzü gülmüş, gözleri de süzülmüştü altık. Keyifli keyifli gerdan kırarak soruyor, heyecanından affedersiniz, yorgun bir manda gibi soluyordu:
— Kimler olduğunu söyle bakayım Mehmet Ağa?..
— Brri »izin tanıdığınız cambar Mehmet. Diğeri de nakliye yüzbaşısı Ahmet.
— Yozgatlı Ahmet dediklerimi bu adam?.. -
— Ta kendisi Molla Bey.
— İşitmiştim o hainin ismini de. Aferin iyi bulmuşsunuz, meşgul olduğunuz besbelli işte. Fakat, tutturabilecek miyiz b uhablsleri?..
— Elbette efendim.
— Muhakkak mı Mehmet Ağa?.. İngiliz dostlarımıza mahcup olmıya-lım sonra?..
— Elbette muhakkak efendim. İ-kisinin de birer adamlarını elde ettik.
— Adamlarını mı elde ettiniz?..
— Evet efendim.
— Görüşseydik onlarla.
— Biz de, hangi gün için emredeceğinizi sormıya geldik beyim. Molla, cübbesinin kollarını sıyırarak, sinirli bir hareketle koltuğunda şöyle bir oturup kalktıktan sonra, haykırır gibi:
— Bu akşam Mehmet ağa, bu akşam. Hiç vakit geçirmive gelmez.
Mediş, muvafakat cevabı bekler gibi gözlerini gözlerime dikmişti, düşündüğümü görünce de telâşlı bir tavırla sormuştu:
— Neye düşündün ya, Mehmet A-ğa?..
— Bu kadar tez istiveceğinizi hileydim. beraber getirirdim. Bugün bulup getireceğimizi pek ummuyorum da onun için düşündüm. Fakat, madamki emrettiniz, öteberiye baş vurur, bulmıya çalışırız.
— İsimleri ne. bunların?..
— Cambaz Mehmedin adamının ismi Hemşinli Nuri, Yozgatlı Ah-medinki de Rizeli Bekir.
— Bunların nasıl adamlar olduklarını sorup öğrendiniz mi?.. Sakın bizi aldatmasınlar sonra?..
— Neye cevap vermedin ya..., demek sen de şüphelisin?..
Rolümün en mühim kısmı başlamıştı. Mollanın hakkımızda göster-rir gibi davrandığı emniyet ve itimadını sağlamak ve sağlamlandırmak için biraz daha kurnazca hareketi tasarlamıştım. İnadıma sözünü işitmemiş gibi görünmüş ve derin düşüncelere dalmış gibi bir tavır takınmıştım. Biraz sonra, gözlerimi gözlerine dikmiş ve:
(Devamı var)
Prost Geldi
Şehircilik mütehassısı Vali İle görüştü ve çalışmağa başladı
Şehircilik mütehassısı Prost dün sabah şehrimize gelmiştir. Bay Prost istasyonda Belediye imar İşleri müdürü Hüsnü tarafından karşılanmıştır.
Prost, istasyondan doğruca Belediyeye giderek Eminönü İmar plânına nazaran yapılan maketi tetkik etmiştir.
Prost, İstanbul’da ilk olarak Kadıköy ve Üsküdarın Nazım plânını yapacaktır. Bundan sonra îstanbu-lun tatbik plânlarını hazırlayacaktır. Mütehassıs Prost’un Ankara’ya gidip İstanbul’un Nazım plânının tasdikinde bulunacağı söylenmektedir.
POLİTİKA
Zehirli sütlerin Tahlil Raporlarının Neticeleri
Zehirlenme hâdisesi mikrobik salepden İleri gelmiş
27 vatandaşın zehirlenmesine sebep olan sütlerin Belediye Kimya-hanesinden tahlil raporları çıkmıştır. Raporlara nazaran zehirlenme hâdisesine sebep olan sütler mağşuş değildir. Zehirlenme hâdisesi mikrobiktir ve sütlerin pis tutulması yüzünden hasıl olmuştur.
Sıhhiye Vekâleti de îstanbuldaki hâdise ile alâkadar olarak İstanbul Belediyesine bu hususta birçok sualler sormuştur. Vekâlete tahlil raporlarının neticeleri ve sorulan suallerin cevapları gönderil m iştir. Diğer taraftan Vekâlet îstanbuldaki süt meselesinin esaslı şekilde halledilmesini İstanbul Belediyesinden istemiştir. Belediye İktisat Müdürlüğü bugünlerde süt fabrikasının tesis edilip edilmiyeceği hakkında kat’î kararını verecektir. Belediye şehirde satılan sütlerin mümkün olduğu kadar temiz olmasını temin ermek maksadile süt tevzi mahallerinde devamlı teftişler yapmaktadır.
Belediye talimatnamesine uygun olmıyan bazı tevzi mahalleri kapatılmıştır. ,
VİLAYETTE :
Vali muavini kazalarda telkiker yapacak
Vali muavini Hüdai Karataban dün vilâyete bağlı mülhak kazalarda tetkiklerde bulunmak üzere İs-tanbuldan ayrılmıştır.
BELEDİYEDE j
Cezalandırılan esnaf
Beyoğlu kazasında 245 esnaf Belediye talimatına uygun hareket et-medikerinden dolayı cezalandırılmışlardır.
Şehre gelen yoğurtlar pismiş
Belediye Sıhhat Müdürlüğünün yaptığı tetkikler neticesinde şehre sevkedilen yoğurtların gayri sıhhî şerait aMnda nakledildiği, yoğurt tablalarının pis olduğu ve bilhassa yoğurdun kaymak kısımlarının daima tozlu olduğu tesbit edilmiştir.
Halkın sıhhati için çok muzır olan bu halin önüne geçmek maksadile Belediye alâkadarlara şiddetli bir tamim göndermiştir. Tamimde bilhassa yoğurt tablalarına yoğurdun imal tarihi ve imal mahallini gösteren etiketler yapıştırılması em-rolunmaktadır.
Helâlardan para alınmayacak
Sultanahmet ve Taksim helalarından para alındığı ve bunun halkın şikâyetini mucip olduğunu gören be lediye, 1 hazirandan itibaren bu gibi yerlerden para almamıya karar vermiştir.
Eğlence yerlerini tarifeleri tetkik olunuyor
Belediye, yaz mevsiminin yaklaşması dolayısile bütün gazino, çalgılı kahve ve kır kahvesi ve plâjların tarifelerini tetkik etmekte ve ucuzluk teminine çalışmaktadır.
Belediye İktisat Müdürlüğü bu müessese sahiplerini birer birer çağırarak onlarla görüşmektedir. Belediye, bilhassa bu gibi yerlerde müşterilerden alman % 10 garson hissesinin müessese tarafından verilmesini temin için çalışmaktadır.
Yeni İki refüj
Edirnekapı - Şehzadebaşı, Aksaray - Beyazıt bulvarlarının refüj haline ifrağı kararlaştırılmıştır.
maarifte : Üniversitede bir tayin
Köprülüzade Bay vJ Fuadın yerme Üniversite Edebiyat Fakültesi Türkiyat Enstitüsü Direktörlüğüne Rahmi Arat tayin olunmuştur.
----------------------------------* Okuyucularımız Diyor kİ ı
Kooperatife borçlu belediye memurlarından kesilen paralara dair bir izah
Gazetenizin 10 mayıs 939 tarihli nüshasının ikinci sayfasının 4 ün cü sütununda (Okuyucularımız diyor ki) başlığı altında neşrolunan yazıyı okuduk.
Burada ismi idarehanenizde mahfuz olduğu bildirilen, bizce meçhul muhterem ortağımız, ne gibi bir sebebe mebni olduğunu kolaylıkla kestiremiyeceğimiz bir iddiada bulunuyor. Her şeyden evvel ifadede bir yanlışlık olduğunu tebarüz ettirmek isteriz:
Belediye memurlar kooperatifi ortaklarmm para İhtiyaçlarını ancak senenin muayyen devrelerinde tatmin eder. Bu devreler bu seneye kadar: Nisan ve II. nci teşrin olmak üzere senede iki defa idi. Bu zat çocuğunun hasta olduğu bir zamanda 75 lira aldığını söylüyor. Biz, en son geçen sene Nisanında para verdik. Bu zatın ifadesine göre bize nakitten 75 lira borçlu olduğu kabul edilirse, bıT parayı aldığından bu güne kadar bir sene geçmiş demektir. Yine kendi ifadesine göre, her ay muntazaman istikraz ettiği paranın l 6 (altıda birini) verseydi 75 liranın itfası bir seneyi mi bulurdu? Kaldı ki eskiden müdevver bu gibi muacceliyet kesbetmiş borçlan dahi kooperatif, gayesini gözohünde bulundurarak, taksitlere bölmektedir.
Bu ortak hakikaten 37,5 lira vermiş olabilir. Fakat bu, iddiası gibi 6 ay vadeli yeni bir istikrazın nısfı değil, diğer ihtiyaç maddelerinin muayyen ve iki tarafça kabul edilmiş taksitleri olabilir. Şöyle ki:
Bir ortak belediye kooperatifinden, gayet kolaylıkla açılan bir kredi ile: 1 - Erzak, 2 - Melbusat, 3 - Yemek, 4 - Muayyen devrelerde nakit, 5 - Mahrukat, 6 - Giyim eşyası.
_'-xabilir. Bu maddeler tabiidir ki istihlâk edilecekleri müddetlere diğer bir tâbirle miatlanna göre taksitlendirilir. Bir ayda istihlâk edilecek olan bir erzakı şüphesiz (ayni ihtiyaç her ay tekerrür ve tatmin edileceğine göre) bir ay da tahsil etmek ûctîza eder. Şimdi bir ortak kooperatifinden: 10 liralık erzak, 5 müsavi taksitte kesilmek üzere 25 liralık mahrukat, altışar taksitte kesilmek şartıTe 30 liralık elbise, 30 liralık giyim eşyası, ve 48 lira da nakit para alsa bunlar için ayda 10, 5, 6, 5, 8, ki ceman 33 lira normal taksit vermesi icap eder. Mesken ve manevi ihtiyaçlarından gayri hemen bütün ihtiyaçlarım kooperatif vasıtasile kolaylıkla tatmin eden bir ortak bütün ihtiyaçlarını dışarıdan temin etse idi hepsi için ayda maaşından beş veya on lira harcıyarak mütebaki istihkakını tasarruf mu ederdi?
Tenkit, bir işletmenin âtisi için en iyi bir rehberdir. Fakat yerinde yapılmak ve bir tetkik mahsulü olmak şartiler.
Muamelâtımız hususunda efkârıumumiyeyi ve alâkadar maka-matı her ân için tenvire âmade olduğumuzu arzederken bu tavzihin muhterem gazetenizin ayni sütununda dercim sayğılarımızla rica ederiz. t
1ENI SABAH — Bitaraflığımıza binaen kooperatif müdürlüğünün yukanki mektubunu aynen-koyduk. Fakat yarın bu mevzua tekrar dönecek ve ayni şikâyeti nıııtazammın aldığımız yeni bir mektubu neşredeceğiz.
Allec! dilencilik yapın kumpanya
Nazlı ve anası Meryemle iki çocuğundan mürekkep bir dilenci kumpanyası; suç üstü yakalanmışlardır.
Dört dilenci Sultanahmet Birinci Ceza mahkemesine verilmişlerdir.
Mahkeme heyeti, anasile kızının inkârlarına rağmen cürümlerini sabit görmüş ve ikisini de sekizer gün boğaz tokluğuna âmme hizmetlerinde çalışmıya memur etmiştir.
Çocukların cürymleri sabit görülmemiştir. . x*
inhisarlar Yeni Fabrika ve Bakım Evleri Yaptırıyor
Mudanyada Yeni Bir Yaprak Tütün Fabrikası Yapılacak
İnhisarlar İdaresi, memleketin muhtelif tütün mmtakalannda fabrikalar ve tütün işleme evleri yaptırmaktadır. Mudanyada modern ve büyük bir yaprak tütün işleme ve bakımevi yaptırılacaktır. Bu binanın yapılmasile Mudanya şehircilik noktasından da bir yardım görmüş olacaktır. İşleme evi mmtakanın bütün ihtiyacını karşılıyacak derecede büyük ve her türlü asrî tesisatı havi bulunmuş olacağından kullanılacak işçi ve mütehassıs miktan da o nis-bette fazla olacaktır.
Bundan başka inşaatı bitmek ü-zere olan Malatya tütün fabrikası, bu yaz makineleri kurularak işle-miye açılacaktır. Bitliste de inşaatı bitmekte olan tütün atölyesinin resmi küşadı önümüzdeki Cümhuriyet bayramında yapılacaktır. Bu atölyenin iptidaî ekli de modem tarza ifrağ edilmiştir. Sonbaharda faaliyete geçecektir.
Elektrik, Tramvay, Tünel
Belediyeye devri pazar-tesl günll Millet Meclisinde müzakere olunacak
Vali ve Belediye Reisi Doktor Lûtfi Kırdar tramvay, elektrik ve | tünel müdüriyetlerinin Belediyeye devrini temin edecek kanun lâyihasının Meclis encümenlerindeki müzakerelerinde hazır bulunmak üzere bu akşam Ankara’ya gidecektir.
Fakat kanun lâyihası Meclis Encümeninden çıktığı için Belediye Reisinin gitmesine lüzum kalmamıştır.
Haber aldığımıza göre kanun lâyihası Millet Meclisinin yarınki celsesinde müzakere olunacaktır.
Vali ve Belediye Reisi ancak ayın 21 nci pazar günü Ankara’ya gidecek ve şehir bütçesini götürecektir.
İNHİSARLARDA :
inhisarlar koloıyası
İnhisarlar idaresinin piyasata yeni çıkarmıya karar verdiği yüksek dereceli inhisar kolonyası bu ayını yirmisinden itibaren satılığa çıkarı-1 lacaktır. İlk olarak yalnız kokusu j limon çiçeği esansı olarak hakikî 80 derecelik bir nevi hazırlanmaktadır. Bu kolonya ferahlatıcı ve sinîr buhranlarına karşı çok elverişlidir. Bir tip üzerine çıkarılacak olan bu kolonyaların yarım litrelik şişeleri perakende olarak 100 kuruşa satılacaktır. İlk tecrübeler müsbet neticeler verdiği takdirde ileride başka kokularda ve muhtelif derecede birkaç tip kolonya daha -tertip edilecektir.
DUşUk dereceli rakı çıkarılıyor
İnhisarlar İdaresinin birkaç za-mandanberi etüd etmekte- olduğu düşük dereceli içki çıkarmak için yapılan tetkikler sona erdiğinden bu nevi içkilerin piyasaya çıkarılması için hazırlıklara başlanılmıştır.
Bundan başka likör, şarap, ve emsali gibi az alkollü içkilerin piyasada sürümünü fazlalaştırmak için i-cabeden tedbirler alınmıya başlamıştır. Kahve ve lokantalarda kahve, çay ve diğer içkilerin yerine geçebilmesi için icabeden müsaadelerin de verilmesi mevzubahistir. Bu takdirde ruhsatiye ücretlerinde de tenzilât yapılması muhtemeldir.
HALKEVLERİNDE :
DAVET
Türkiye Akıl Htfzıssthhası Cemiyetinden:
Cemiyetler kanununun nizamnamemizde icabettirdiği tadilât hakkında karar vermek üzere (27) mayıs 1939 cumartesi günü saat (14) te azamızın Cağaloğlundaki Eminönü Halkevi salonuna teşriflerini rica e-deriz
Türkiye ve Ingilterenin Sulh yolundaki anlaşması
( Türkiye ve Büyük Britanya hükümeti, vukubulacak bir tecavüz hareketinin Akdeniz mmtakasmda bir harbe saik olması halinde birbirlerine bilfiil yardım edeceklerdir. )
İşte dün, gerek Büyük Millet Meclisinde ve gerekse Avam Kamarasında bütün dünya müvacehesindo ilân edilen hakikal budur. Bu iki satırın içerisinde bulunan büyük mana o derece kuvvetlidir ki, sulhü seven ve her hangi bir ihtiras veya hâkimiyet emelleri yüzünden sarsılan ihtiyar dünyanın genç ve yaslı sakinleri, sulhü korumak cihetinden büyük bir adım atıldığını ister istemez, samuru oîârak "kabul edeceklerdir.
Türkiye hükümeti, senelerin ve tecrübelerin kavTleştırûigi bir an’a-neyi daima gözünde tutmuş, ve hâlâ tutmakta bulunmuştur. Bu an’a-nede, her hangi bir devlete karşı gerek maddi ve gerekse manevî cihetten, o milletin hayatî menfaatlerini haleldar etmiyecek bir siyaset takibi idi. Türkiye bu prensibi, sarsılmaz bir şiar olarak eline almış, ve hâdisatm gösterdiği seyre rağmen bu yoldan hiç ayrılmamıştı. Ve bu gün de ayrılmamıştır. Fakat bir dev let, mensup olduğu beynelmilel camianın ferdi olmak itibarile sulh meydanında müsbet bir rol oynamak mecburiyetinde olduğu kadar, milli ve hayatî menfaatler balonundan da, millî emelleri ve inkişaf vasıtalarını da ihmal etmemek zaruretindedir. Türkiye bütün hüsnüniyetlerime rağmen, son günlerde Avrupa havasında gerginlikler vücude getiren ve bir takım devletlerin ortadan yok olmasına kadar giden bir müvazenesizlik karşısında sulh ve millî menfaatleri bakımından müte-. yakkız ve hâdisatı takip eden bir siyaset güdecekti.
Bâlkanlarda ve Akdenizde vukua gelen son hâdiseler, Türkiye hükümetini milli oir emniyet meselesi karşısında bulunduğu kanaatini ortaya "koymuş, ve TurEyenin bi taraf ve lakayt bir vaziyette kala-mıyacağı hakikatini göstermişti.
TürEye hükümeti, muhterem Başvekilinin de arzettiği gibi, hiç bir alâkadar devleti hakkı olduğu istifadeden mahrum etmiyen ve fakat hiç bir Hegemonya hevesine imkân bırakmıyan bir Akdeniz nizamının kendisinin daima gözönünde tuttuğu bir millî emniyet meselesi olduğunu göstermiştir.
Türkiye, beşeriyetin sürüklendiği büyük felâket Karasında, lakayt durmanın yerine, bunun önüne geçebilecek en müessir çarenin yine sulh için birleşen memleketlerle har bi göze alarak sulh gayesinin tahakkuku zımnında bir teşriE mesaiyi muvafık görmüştür.
Bu sebeptendir E, bir gün Tür-kiyenin hak ve menfaatlerinin ihlâli teşebbüsü karşısında, Türkler, muzaffer ve kudretli ordusunun sarsıl maz azim ve tecrübesi ile birlikte müdafaa edilen hakkın meydana koyduğu kuvvete de istinat ederek, silâhile ve kanile mukavemet etmeyi tabiî ve o nisbette sulbe hâdim bir vaziyet olduğunu müdriktirler.
TürEer, Balkanlardaki siy ast müvazenenin, AkdenizdeE emniyet prensibinin bozulması ihtimalleri karşısında, diğer sulh taraftan milletlerle de teşriki mesaîyi arıyacak-tı. Bu normal bir siyaset kaidesidir. Ve bu arada yine Büyük Britanya İmparatorluğu ile müşterek menfaatlerinin birbirine uygunluğunu görünce beyinlerinde bilfiil bir iş beraberliği yoluna gitmeleri de yine tabiî bir siyasî hâdise idi. Ve bundan her hangi bir devletin kuşkulan mağa da hakki yoktur. Zira, anlaşma esaslarının ruhunu teşkil e-den fikir, bu işbirliğinin hiç bir devlete karşı olmaması, tecavüzfârane maksat ve niyetter taşımamasıdır.
Bu yüzden fngiliz ve Türk anlaşması sulh yolunda diElen büyük ve Eymetine paha biçilmez bir âbidedir M bunun karşısında insanlık ancak sulh ün korunması yüzünden şükran hisleri besliyebilir.
Dr. Re,.d SAGAY
14 MAYIS lMf -
"Y E N I S a'b A H
Sayfa ı 3

SON HABERLER
Türk-İngiliz Anlaşması
■ (Baş tarafı 1 inci sayfada)
* büyük bir kuvvet temin etmiştir. Sulh cephesinin teşkili takdire lâyık terakkiler göstermiştir.»
Daily Mail, şöyle diyor:
«Türkiye sulh dostlarına iltihak ediyor. Bu suretle Rumanya müdafaasının en büyük manialarından biri ortadan kalkmış oluyor.»
News Chronicle yazıyor
«Askerî bakımdan Türkiye’nin sulh cephesine iltihakı hayatî bir e-hemmiyeti haizdir. Türkiye’nin tavassutları bir İngiliz - Sovyet itilâfının akdinde faydalı olabilir. Böyle bir itilâfa sulhu emin bir esasa is-tinad ettirmek bakımından son derecede müstacel bir mahiyet arzet-mektedir.»
Manchester Guardian yazıyor
«Türkiye’nin İngiltere imparatorluğu için haiz olduğu ehemmiyeti hatırlatmak beyhudedir. Atatürk'ün kuvvetli ve hakimane idaresi bu
memlekete dünyanın bu kısmında münferid bir vaziyet temin etmiştir. Türkiye’nin Moskova ile doslfluğu Büyük Britanya ile Sovyetler Birliği arasında bir köprü vazifesi görebilir.»
Fransız gazetelerinin memnuniyeti
' Paris, 13 (A.A.) — Fransız gazeteleri, Türk - İngiliz anlaşmasından : dolayı müttefikan memnuniyet gösteriyorlar.
1 Matin diyor ki:
Bu anlaşma karşılıklı olup bir harp takdirinde Türkiyenin Filistin ve Mısıra yardımını ve diğer taraftan da îngilterenin Türkiyeye yardım etmesine istinad etmektedir. Türkiye bir taarruza maruz kaldığı takdirde İngiltere onun yardımına koşacak ve Mısır ve Filistine bir taarruz olursa Türkiye derhal bu memleketlere yardım edecektir.
Sovyetler birliği İle Rumanyanın da Türkiye ile anlaşmalar akdetmiş oldukları ve Fransanın da ayni suretle hareket etmek üzere olduğîı gözönünde tutulursa, umumî bir harp takdirinde Boğazların du devletlere ait harp gemilerine açık bu-ı lundurulacağı ve karşı taraf memleketlerine ise kapatılacağı tezahür eder.
Epoque şöyle yazıyor:
İngiliz - Türk anlaşması son derece mühimdir. Türkiye Karadenize giden Boğazlara hâkim bulunuyor Baltık Denizi bir Alman gölü olalı-danberi İngiltere ve Fransa Polon-yaya ancak Karadeniz ve Rumanya yoluyla yardımda bulunabilirler.
Figaro şöyle yazıyor:
Şunu kaydetmek lâzımdır ki, İngiliz - Türk anlaşması mahdut şu veya bu noktayı istihdaf etmiyor. O, Akdeniz mıntakasma şamildir, ki, bu çok geniş bir sahayı ihtiva eder. Keza şu ciheti de mütalea etmek lâzımdır ki -ve bu yalnız Yunanistan için değil, hattâ Rumanya vegoslavya için de fevkalâde mühimdir- İngiliz - Türk anlaşması Bal kanlara da şamildir.
Demek oluyor ki, İngiliz ve Türk riyasetleri Avrupanın bu kısmında tamamile biribirine intibak etmiş bulunuyor. Bu husus sulhun tarsini emrinde birinci derecede bir unsur teşkil eder.
Figaro’nun bir yazısı
Paris, 13 (A.A.) — Figaro gazete-«Ine Londra’dan bildiriliyor:
Ankara ile Moskova arasında zımnî bir anlaşma hasıl olduktan sonradır ki İngiliz - Türk muahedesine karar verilmiştir. Çünkü Türk hü-rûmetinln mütaleası şudur ki, bu muahedenin esas şartı Sovyet yardımıdır. Hattâ Ankara hükümeti bir taarruz takdirinde Rus ordularının yardımını Moskova’dan talep etmek hakkına bile malik olmak istiyor.
Binaenaleyh öyle ümit edilir kİ, Ingiliz ve Fransız nazırlarının kendi parlâmentolarında yaptıkları be-y.n.t Moskov. İle cereyan „H(_n mözakerelare Londranın teklifleri Çerçevesi İçinde yeni bir h,2 verecek Ve Moskova’nın talebi üzerine de genel kurmay temasları vukubula. taktır.
İngiliz gazetelerindeki hararetli yanlar
Londra 13 (A.A.) - İngiliz mat-buat,. tngnte . Türk paktını hararet-.
Türk - Ingiliz Anlaşması
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) nizden gelecek taarruza karşı iki devleti mütekabil yardım taahhütlerde bağlıyan vesika yarın ayni emniyeti Balkanlara da teşmil edecek ve Türk Cumhuriyetinin kara ve deniz hudutlarının emniyeti garanti altma girmiş olacaktır.
Bu taahhüdü imzalarken duyduğumuz memnuniyette hiç bir devlete karşı ne bir tecavüz hissi vardır, ne bir gurur ve meydan okuma arzusu. Bizim en çok memnu -niyetimiz bu yeni diplomasi vesikasının cihan sulhunu takviyeye hizmet edeceği mülâhazasından ileri geliyor. Türkiye ile îngilterenin elbirliği yapmaları Şarkî Akdeniz üzerinde şayet bazı taraflarda bir tecavüz niyeti mevcut ise bunları nevmid edecek bir mahiyeti haizdir.
Türkiyenin bütün devletlerle münasebatı şimdiye kadar gayet dürüst ve dostane olmuştur. Bundan sonra da ayni mahiyeti muhafaza edeceğinde hiç şüphe yoktur. Bu imzalanan anlaşmanın mihver devletlerince bir dereceye ka -dar nahoş karşılandığı, belki de suitefsir edileceğini tahmin edebiliriz. Böyle olursa cidden müteessif olacağız.
Türkiyenin Almanya yahut İtalya aleyhinde ne gibi bir emeli mevcut olabilir? Muhal bir farz eseri o-larak, Almanyanın veya İtalyanın yıkıldığını bir an için kabul etsek, bundan Türkiyenin hissesine zerre kadar bir menfaat isabet etmez. Binaenaleyh ne Almanya, ne İtalya, Türkiyenin kendi aleyhlerinde bir tertibe iştirak ettiğine, yahut böyle hareketleri teşvik eylediğine mantıkan ihtimal veremez. Biz ancak kendi müdafaamızı, kendi emniyetimizi düşünüyoruz. Bundaki hakkımızı da dünyada kimse inkâr edemez.
Zaten mihver devletleri müteaddit veıslelerle bize karşı dostluk hisleri beyan etmişlerdir. Bu hisler samimî ise - ki samimî diye kabul edebiliriz - ayni dostluğa Ingiltere ve Fransa devletlerinin de iştirak etmeleri onlar için yalnız bir memnuniyet vesilesi teşkil etmelidir. Çünkü kendilerinin Türkiyeye tecavüz etmemek yolundaki emellerine başkalarınım da iştirakleri istedikleri gayenin daha kuvvet bulması demektir.
Türkiyenin vatan hudutlarını müdafaaya inhisar eden bu açık ve dürüst hareketi mihver makfellerinde suitefsire uğradığı veya memnuni-yetsizlik uyandırdığını görürsek bunu ancak bir türlü tefsir kabil olabileceğinde tereddüdümüz yoktur; bizim emniyetimizi garanti altında görmek istemiyorlarmış diyeceğiz. Onlarda ki ademi memnuniyet Türk hükümetinin ne kadar doğru görmüş ve doğru hareket etmiş olduğunun en birinci delili olacaktır.
Vaziyetimiz pek aşikâr idi. Orta Avrupadaki son vaziyet ve Balkanlara İtalyanın gelmesi, bütün Balkan adasını kaplıyacak ve tabiatile Türk iyeyi de çerçevesi içine alacak büyük çapta bir istilâ hareketinin mukaddemesidir. Bu takdirde Türkiyenin her vasıtaya müracaat ederek kendisini müdafaa imkânlarını temine çalışması bir vazifedir. Şu halde yaptığımız en muvafık bir harekettir. Yahut Balkanlar üzerinde beliren bu tehlike bir vehimden ibarettir. Bu halde olsa olsa biz nafile bir zahmet ihtiyar etmiş sayılabiliriz. Bu zahmet yalnız bizi alâkadar eder. Başkalarına bir zarar vermez ki dostlarımızdan bir kısmı bundan şikâyette kendileri için bir hak görsünler.
Hiç şüphe yok ki devletler bir-birlerile itilâf ve ittifaklar gibi taahhütlere girişmiyerek kendi başlarına yaşasalar çok iyi olurdu. Fakat bunun için her milletin emniyetini başka bir çare sayesinde garan- ' ti altına almış olmak icap ederdi. Sosyal hayatta zabıta kuvvetlerine güveniriz ve komşularımızla birlikler aktetmeyiz. Beynelmilel hayatta ise ancak müdafaa sistemlerde milletler kendilerini emniyette bulabiliyorlar. Bu umumî cereyan içinde açıkta yalnız kalmak muhakkak bir felâketi üzerimize çekmek olurdu. Biz melhuz bir hücum hareke-
le karşılamaktadır. Gazeteler, sulh-cu devletlerin parlak bir adım attıklarını, çünkü Türkiye’nin askerî bakımdan fevkalâde mühim olduğunu ve Boğazları elinde tuttuğunu yazarak bundan böyle bir harp takdirinde İngiliz gemileri için Boğazlardan geçmenin temin edildiğini yazıyorlar.
Times gazetesinin diplomatik muharriri diyor ki:
İngiliz - Türk paktı İngiliz - Polonya kadar kuvvetli ve hattâ daha vasidir. Türkiye veya İngiltereyi Akdeniz d e harbe sürükliyecek her hangi bir tecavüz veya Türkiyenin ve İngiltere tarafından garanti edilen devletlerin ve Türkiyenin menfaatlerine dokunacak her hangi bir hareket bu iki devleti yanyana bulacaktır.
Yine Times gazetesi baş makalesinde şöyle yaşıyor:
İngiliz - Türk paktı yalnız Akdeniz meselelerine değil, Balkan meselelerine değil Balkan meselelerine de şamildir. Balkan antantının bir uzvu olmak itibarile Türkiye esasen bu mıntakada fevkalâde alâkadardır. Bariz bazı müşküllere rağmen Ankara Bulgaristanın Balkan antantına iltihak edeceğini ümit e-diyor. Londrada da İngiliz hükümetinin bulgarlar tarafından yapılan şikâyetlere çare olmak üzere bir tarzı hal bularak Türk hükümetine teklif edildiği zan olunuyor.
Türkiye ile Sovyetler Birliğini bi-ribirlerine rapteden bağlar artık şimdi İngiliz - Sovyet münasebetleri için bir irtibat vazifesi de görebilir.
Türkiye ile büyük Britanya arasında teati olunan muslihane teah-hütle Moskova'nın besleyebileceği ihtirazları ortadan kaldıracaktır. Çünkü Şarkî Avrupada bir ihtilâf çıktığı takdirde Sovyetler Birliği tecrit edilmiş bir variyette kalmıya-caktır.
Almanyanın ne İktisadî, ne de siyasî bir ihatası mevzuubahis değildir. İşte Chamberlain’in Avam kamarasında «Büyük Britanya ile Türkiye için diğer hükümetlerle de anlaşmaktan menetmiyecektir.» yolundaki sözleri bunu teyit eder.
Daily Telegraph gazetesi de şöyle diyor:
Bulgaristan mütalebatmı tehir etmediği ve Yugoslavya da Balkan Antantı komşularının siyasetine müzaheret göstermediği müddetçe Balkan devletlerinin tam birliğinden bahsedilemez.
Ancak şurası var ki, artık bugün Büyük Britanya doğrudan doğruya Rumanya ve Polonyaya yardım edebilir. Çünkü Boğazlar yolu ona açılmıştır. Bugün hem Yunanistan, hem de Rumanya İngiltere’den hava yoluyla da yardım görebilirler. Çünkü İngiltere Türkiye ile yaptığı anlaşma sayesinde Akdenizde ve Merkezî Şarkta askerî üsler elde etmiş oluyor.
Türk - Fransız deklarasyonuna doğru
Londar, 13 (A.A.) — Havas muhabiri bildiriyor:
Gazeteler, B. Chemberlain tarafından Avam Kamarasında dün yapılan beyanattan dolayı büyük memnuniyet izhar etmekte ve Londra siyasî ve diplomatik mahfillerinin fikirlerine tercüman olan Türk - İngiliz antantının Ingiliz diplomasisi için tecavüze karşı bir mukavemet cephesi teşkilinde büyük bir muvaffakiyet teşkil eylediğini bildirmektedir.
Gazetelerin tahminlerine göre, Hatay meselesi halledilir edilmez -ki bu hal keyfiyeti her halde geclk-mlyecektlr- ayni mealde bir Türk -Fransız deklarasyonu bugünkü Türk - Ingiliz deklarasyonunu itmam edecektir.
Bazı gazetelerin ileri sürdüğü yegâne hakikî İhtiraz kaydı, Ingiliz -Sovyet müzakerelerinin daha neticelenmemiş olması ve şimdiye kadar Bulgaristan ve Yugoslavyayı tecavü ze karşı koymaya azmetmiş devletler arasına almak kabil olmamış bulunmasıdır.
Alman gazeetlerinin neşriyatı
Berlin, 13 (A.A.) — D. N. B. bildiriyor:
(Sonu 7 inci sayfada)
Alman - İtalyan İttifakının Metni
Matin Gazetesi İki Memleket Arasındaki Son
Anlaşmanın Tam Metnini Ele Geçirmiş
Paris, 13 (A. A.) — Havas bildi-rioyr: «Matin» gazetesi, Alman -Italyan ittifak muahedesinin met -nin ineşretmektedir. Bu haberi, büyü kehemmiyetine ve gazetecilik bakımından sansasyonel mahiyeti -ne binaen, mes’uliyetini «Mtin» bırakmakla beraber, vernıemeziik edemiyoruz.
«Matin» gazetesinin Roma mu -habirinin gazetesine bildirdiğine göre, İtalyanın Berlin büyük elçisi, Almanya ile İtalya arasındaki askerî ve siyasî paktın metninin teshili hakkındaki Alman tekliflerin -den dün gece Romayı haberdar etmiştir.
Sekiz maddeden terekküp etmesi istenen bu pakt, on sene için mutebere lacak ve bu müddetin hita -mında yenilenecektir.
Paktın askerî kısmının bizzat B. Hitler tarafından tesbit edilmiş o-lan metni, şu cihetleri tasrih eylemektedir:
1 — Bir Avrupa anlaşmazlığı takdirinde, Roma ve Berlin, derhal as-’ kerî müşaverelerde bulunacaktır. Bu müşaverelere memur şefler, gizli munzam bir protokolla şahsen tesbit edilecektir.
2 — Âkit taraflar, menfaatlerini, ayrılmaz bir surette birbirine bağlı telâkki etmeyi taahhüt eylerler. Bu demektir ki, âkit taralardan doğrudan doğruya yalnız birini a-lâkadar eden bir anlaşmazlık tak -dirinde de her iki âkit memleket bir tek askerî blok teşkil edecek ve derhal 'kumanda ve strateji hare -kâtı birliği vücude getirecektir.
3 — Âkit taraflar, ancak birlikte ve aralarında anlaştıktan sonra si-
Erzurumlu Cafere
Sürülmek İstenenler
A.ıtürk'iln kongreden Bay Cafere gSnderdiği telgraflardan bin
Millî mücadeledeki fedakârlıkla-rile ve hizmetlerde tanınmış Erzurumlu Bay Cafer, evvelki gün matbaamıza gelerek elinde tutmakta olduğu 3 mayıs tarihli «Tan» gazetesini önümüze attı ve parmağile gazetedeki şu satırları gösterdi:
«O günkü celsede, meşrutiyet, kanlı ve kirli ellerin himmetlerde mecliste boğulup kefenlenirken Ca-ğaloğlunda koyun tüccarlarından zurumlu «C» beyin konağında da
tini karşılamıya ve bunun önüne geçmek mecburiyetinde idik ve bu mecburiyet hiç bir noktada ihtilâf halinde bulunmadığımız, uzak yakın hiç bir tehdide maruz olmadığımız, sulh ve müsalemet taraftarı olduğunda şüphe etmediğimiz İngiltere ile bizi birleşmeğe sevket-miştir. Hükümet İyi yaptı.
Hüseyin Cahid YALÇIN
Döviz Kaçakçılığı Yapan polisler
Pragda 20 polis memuru tevkil olundu
Zürih, 13 (A.A.) — Burada dolaşan bir şayiaya göre, Pragdaki Gestapo polis teşkilâtına mensup 20 kadar memur döviz kaçakçılığı yapmak cürmünden tevkif edilmişlerdir.
Emin bir menbadan bildirildiğine göre Brüm polis şefi, 20 kadar Çek polis memurunu tevkif ettirmiş tir. Bu tevkifatın, Çek nasyonalist risaleleri tabı ve tevzii işlerde alâkadar olduğuna dair şayialar dolaşmaktadır.
lâhlarını terketmeyi taahhüt ey -lerler.
Paktın siyasî kısmı. Roma - Berlin mihverinin esaslı prensiplerini ve bunlardan başka ayrıca aşağıdaki iki mütemmim noktayı ihtiva etmektedir:
1 — Her iik taraf, karşılıklı olarak, her birinin sarih muahedeler ve antantlarla teyit edilmiş dost -hıklarına hürmetli taahhüt eyler -ler.
2 — Her iki taraf, iki memleket arasında evvelce müşaverelerde bulunmadan, bundan böyle, hor ne mahiyette olursa olsun hiç bir yeni anlaşma müzakere ve imza et -memeyi taahhüt eylerler.
B. Hitlerin Romaya yaptığı tek -liflerin diğer esaslı noktaları, mü -masil diplomatik anlaşmalarda mevcut mutad noktalan teşkil etmektedir.
Letonya Ve Estonya
Almanya İle ademi tecavüz paktı yapıyorlar
Riga, 13 (A.A.) — Hariciye Nazırı Wilhelm Munters île Estonya-nın bir ademi tecavüz paktı akdi i-çin Almanya tarafından yapılan tek. lifi kabul ettiklerini ve bunun istiklâl ve bitaraflık poiitikasile telif a-dilemiyecek bir şey olmadığını bildirmiş, Sovyetlerin de ayni suretle bütün komşularile ademi tecavüz paktları akdettiklerini hatırlatmış, tır.
Madritdeki Zafer Resmigeçidi
kalyan ve Alman tayyarecilerine madalya veren Frankoya nutuk söyledi
Madrıt, 13 (Hususî) — Zafer geçit resmini şimdi 19 mayısta yapılacağı söylenmektedir.
Dün Barajaz hava meydanında ve 40.000 kişi huzurunda tayyarecilerin geçit resmi yapılmış, fakat hiç bir hava hareketi yapılmamıştır. General Franco, 16 Alman ve İtalyan tayyaresini askeri madalya ile taltif etmiştir. Franko, sonra bir nutuk söyliyerek ezcümle demiştir ki:
«Sizi temin ederim ki, bugünkü hava kuvvetimiz, yarın havalarımızı teçhiz edeceğimiz cihazlarla yüz misli artacaktır. Hava kuvveti, hazır bir vaziyette bulunmalıdır. Büyük İspanya’yı yaratacak olan, çelik adalelerdir.»
Franco, nutkunu: «Yaşasın İspanya, yaşasın İtalya, yaşasın Almanya» sözlerde bitirmiş, hazır bulunanlar da ayni sözleri tekrar etmişlerdir.
Bundan sonra önde Alman ve onları takiben İtalyan, İspanyol tayyarecileri onar kişilik sıralar halinde kollan ileriye doğru gerili olduğu halde, Franco’nun önünden geçmişlerdir. Bu merasimde İngiliz, Fransız, İtalyan, Alman ve Japon hava ataşeleri hazır bulunmuşlardır.
İdama mahkûm olunan Çek faşisti
Prag, 13 (A.A.) — Alman diva-nıharbi, Çek faşistlerinin şefi general Gajdanm samimî arkadaşı Valc-laviezek’i millî Çek zihniyeti sahasında siyasî faaliyette bulunduğundan dolayı idama mahkûm etmiştir. İdam hükmü, Pilzen’de infaz e-dîlmiştir.
Hitler Ribbentropu otelde ziyaret etti Münih, 13 (A.A.) — Hitler, Al-man Hariciye Nazırı Von Ribben-trop’un inmiş olduğu otele gelerek Von Ribbentrop’la görüşmüştür.
Von Ribbentrop Berline dönmüş tür.
Sovyetlerin Çine asker gönderdikleri yelenlanıyor
Moskova, 13 (A. A.) — Tas a-jansı 50,000 Sovyet askerinin şimali garbi Çinde Hsinkian'a gitmek üzere Sovyet topraklarından hareket ettikleri hakkında Japon men-balarından lşaa edilen haberleri kati surette tekzip etmektedir.
Leh kahramanının hatırası taziz edildi
Varşova, 13 (A.A.) — Dün bütün gün, Pilsudski’nin hatırasını takdis etmek üzere arkası kesilmi-yen bir çok heyetler, Cihannümanın önünden geçmişlerdir.
Akşam, umumî meydanlarda a-teşler yakılmıştır. Mareşalin öldüğü saat olan 20,45 te düdükler ötmüş, çanlar çalmış, toplar atılmış ve Mareşalin hatırasına hürmeten üç dakika sükût edilmiştir.
Sokaklarda her türlü faaliyet durmuştur. Yoldan geçenler, şapkalarını çıkarmışlardır.
Akşam, radyo Pilsudski’nin eserlerinden ve nutuklarından parçalar okumuştur.
bir toplantı yapılmıştı. Kapiten Ha-lidin arzu ettiği ihtilâl partisinin ü-çüncü müzakeresi yapılıyor, bir hi-yanet temeli daha atılıyordu.»
Bay Cafer bundan sonra koltuğunun altında tuttuğu bir albümü bize uzattı Burada kendisinin istiklâl harbinin başından sonuna kadar yaptığı kahramanlıklar birer canlı vesika halinde görünüyordu. Atatürk başta olmak üzere bir çok değerli kumandanların kendisine gönderdikleri telgrafları, talimatlar ve şifreler halk kahramanı Caferin Türk istiklâl savaşında ne kadar büyük bir rol oynamış olduğunu gösteriyordu.
Biz, kendisine «Tan» gazetesinin bunu bir maksadı mahsusla yazmış olacağına ihtimal veremediğimizi anlattık. Bu hakikati efkârıumumiyeye açıkça bildirmeyi bir vazife sayana.
Sayfa ı
Sahte Dişçi
Dün diplomasız bir dişçi yakalanarak müddelumu-mumlllğo verildi
Diploması olmadığı halde dişçilik yapmıya kalkışan Mehmet isminde bir adam, polis tarafından yakalanarak dün Adliyeye teslim edilmiştir.
Mehmet, Ceza mahkemesine sevk olunacaktır.
P£RTQgLU
Kaçmak Ümidi Kalmamıştı
14 MAYIS 1939
Güzel Kamelyayı Neden Vurdular?
Damdan atlıyan Kurşun Hırsızı
Sultanahmette Sanayi Mektebi ü-zerinden kurşun çalmakta olan Sami isminde bir hırsız, dün gece sabaha karşı kendisini polislerin hissedip yakalıyacaklarını anlayınca, kaçmak istemiştir.
Sami; bu suretle damdan yere atlamış, fakat; ağır surette yaralanmıştır.
Yaralı hırsız; baygın bir halde Cerrahpaşa hastanesine kaldırılmıştır.
ûENtZLERDE :
İzmir seferlerimde tadilât
Denizbank’ın Ayvalık tarikile tz-mire işliyen ara iskeleleri postalarının gidiş ve geliş seferlerinde bazı tadilât yapılmıştır. Bundan sonra Ayvalık ve Küçükkuyudan İzmire giden vapurlar Ayvalığa kadar giderek îstanbula dönecekler ve İzmi-re uğramayacaklardır.
Marakaz seferlere başlıyor
Bir müddettenberi îstinye havuzlarında tamir edilmekte olan Marakaz vapuru evvelki gün havuzdan çıkmış, dünden itibaren mutat Mudanya seferlerine başlamıştır. Ma-rakaz’ın seferlere başlamasile bu hatda bazan husule gelmekte olan aksaklıklar bertaraf edilecektir.
İKTİSAT İŞLERİ :
İngiltere ile ticaretimiz artıyor
İngiltere ile yapılan son siyasî an-laşma^i ı muhtelif memleket-
lere ihracat yapan müesseselerde ve piyasada çok iyi bir tesir husule getirmiştir. İngiltere ile iş yapan bazı müesseseler Türkiye mahsullerinin bu anlaşma ile İngiltere ve dominyonlarında iyi bir mahreç kazanmış olacağı kanaatindedirler. İn- : giliz firmalarından bazılarının mümessilleri memleketimize gelerek tiftik ve yapağı üzerine mühim miktarda mübayaatta bulunmak üzere ■tetkiklerde bulunmaları bunun bir delili olarak gösterilmektedir.
Yeni kırkım yapaklaıvz
Şark vilâyetlerinin yeni kırkım yapakları için başlamış olan müzakereler bitmiştir. İzmir fabrikaları bu mmtakadan kilosu 63 kuruştan 100 bin kiloluk büyük bir parti yapağı almışlardır.
Benli Hatun Yalvardı: “ Beni Burada Bırak. Atına Atladığın Gibi Çamlıbelin Yolunu Tut! „
— 37 — •
— Neden cevap vermedin Haşan? Beni seviyor musun?
— Seni seviyor muyum? Bunu nasıl sormağa cesaret ediyorsun?
— Şimdi belli olacak. Eğer beni seviyorsan sözlerime itaat etmen lâzım. Şimdi söz ver bakalım. Ben ne dersem yapacak mısın?
— Sen ne dersen yapacağım!
— O halde beni burada bırakacaksın! Ve atına atladığın gibi yalnız başına Çamlıbele gjd«cel*uinV Onlar sana yetişemezler.
— Ya sen?
— Beni burada bırakacaksın:
— Seni burada bırakmak mı? Bunu hana tekıit etmeğe nasıl cesaret ediyorsun? Bana eğer bu dağları yerinden oynat deseydin, yahut güneşi gökten yere indir deseydin bunu yapmağa teşebbüs ederdim. Bu uğurda hayatımı seve seve s ermekte bir dakika tereddüt etmezdim. Fakat bu söylediğini asla yapamam.
— Dinle Haşan! Bu gelen ordu ile başa çıkmamıza imkân yok. Ellerine düşersek ikimiz de helâk oluruz. Halbuki sen beni bırakıp gidecek olursan belki kalpsiz kardeşlerim bana merhamet ederler, onlara yakarırım. Belki kalplerinde ufak bir his kalmıştır. Beni de öldürmezler. Sen de babanın yardı-mıle bir ordu düzer, Erzurumun üstüne gelirsin. Yine beni alırsın.
— Ya kardeşlerin seni affetmezlerse?
—- O zaman, her vakit göğsümde taşıdığım zehirli hançeri kalbime batırır, kendimi öldürürüm. Böylece ancak benim soğuk cesedimi elde edebilirler. Sen her bahar mezarımı ziyaret eder ve üzerine bir kucak sarı gül atarsın! Senin bu vefakârlığın benim ruhumu öbür dünyada şad eder.
Bu sözler, Haşana okadar dokunmuştu ki gayri ihtiyarî gözlerinden yaşlar boşandı:
— Benli Hatun, dedi. Sözlerinle kalbimi parçaladın. Yalvarırım sana, bir kelime daha söyleme! Sana inandığıma en büyük şeyler üzerine yemin ederim. Eğer benim kaçmamla kardeşlerinin seni sağ bırakacaklarına inansam buradan kaçmam, fakat kendimi ayaklarının dibinde öldürürdüm. Halbuki zalim kardeşlerinin senin üzerine birer canavar gibi saldıracaklarına asla şüphem yoktur. Binaenaleyh
-Z “Kamelyaya Hangi Hain El Kıydı. Biliyorum. Kardeşim Aşkına Mukabil Ondan Ne Alıyordu ?,,

A
bana düşen iş, seni kanımın son damlasına kadar müdafaa etmektir.
Benli Hatun ne yapsa Haşanı fikrinden vazgeçl-remiyeceğini anlayınca birdenbire kollarını sevgilisinin boynuna doladı, iki sevgili göz yaşları içinde kucaklaştılar. Kimbilir, belki bu onların ilk ve son kucaklaşması idi.
Kara Vezirin canavar ruhlu dört oğlu ile kara ruhlu adamlarından mürekkep ordusu bu manzarayı gördüklerinden kuduracak gibi oldular. Bu ne cüret, bu ne küstahlıktı? Kara Vezirin güneşten bile kıskanıp gizliyerek büyüttüğü, güzelliği dillere destan kızı, iöyle binlerce kişinin gözleri önünde bir yabancı ile öpüşsün! Bu olur şey değildi.
Atlarını daha kuvvetle mahmuzladılar. Ve daha korkunç naralar atarak, kılıçlarını daha hiddetle salhyarak ileri atıldılar.
Doğrusunu söylemek lâzımsa Benli Hatunun Haşandan hiç ümidi yoktu. Ne de olsa onu çocuk addediyordu. Bu kadar genç, bu kadar narin bir delikanlının böyle bir sürü canavarla başa çıkamıya-cağı muhakkaktı. O, şimdi sadece delikanlının gösterdiği mertliğe hayran hayran bakıyordu.
Artık takipçiler iyice yaklaşmışlardı. Haşan sakin bir tavırla belinden uzun küıcını sıyırdı ve Benli Hatuna uzun uzun baktı. Bu, onun son bakışı oldu. Zira az sonra takipçilerin en önünde bulunan Kara Vezirin en büyük oğlu Haşana yetişmiş ve elinde salladığı gürzü bütün kuvvetile savunmuştu.
Benli Hatun gözlerini yumdu.
Zira Haşanın bu müthiş darbeden sonra sağ kalmasına imkân yoktu. Her an Haşanın acı acı bağırmasını büyük bir elemle bekledi. Fakat beklediği olmadı. Haşan bağırmadı. Benli Hatun hâlâ gözlerini açmağa cesaret edemiyordu. Hasani öldüren darbenin kendi başına da inmesini bekliyordu.
Böyle ne kadar beklediği kestirilemez. Yalnız bir anda acı ve kalın bir sesin toprağı titrettiğini duydu. Korku ile gözlerini açtı ve gördüğü manzara karşısında tüyleri diken diken oldu.
En büyük zalim ağabeysi yerde upuzun yatıyor ve Haşan elinde biraz evvel ağabeysinin tuttuğu gürzü tutuyordu.
Ne olmuştu? Bu iş nasıl vukua gelmişti? Gördüğü manzara hakikat mi, yoksa rüya mı idi?
(Devamı var)
Meslekte 50 nci Yılını Doldu ran Doktorların Jübilesi
Sirkeci - Filorya hattında yeni tarite'er bu sabah başlıyor Devlet Demiryolları banliyö trenlerinin yeni tarifelerinin tatbikine bugünden itibaren başlanacaktır. İ-darenin evvelce verdiği karara göre bu tarifelerin ayın 15 nde tatbiki icabederken mevsimin hayli ilerlemiş w florya ve diğer sahil mintan kalara halkın fazla miktarda rağbet etmesi hafta tatili günlerhıde bu hatda' fazla izdihamı mucip olduğundan tarifenin tatbikatına bir gün evvel başlamak mecburiyeti hasıl olmuştur. Yarından itibaren eski tarifelere nazaren beş tren daha fazla tahrik edilecektir. Fiatlar geçen senek! gibi ipka edilmiştir. Birinci mevki gidip gelme 34, ikinci mevki 23, üçüncü mevki 17 kurpştur.
Bugün
MELEK
gözleri gibi gözler, penbe kadife teni gibi tatlı bir ten görmedim. Sarayda bu kadar sultanlar gördüm, her biri uzak diyarlardan güzelliklerinin hatırı için alınıp getirilmişler, içlerinde Kamelya gibi bir güzele rastgelmedim. O ne şirin, o ne zarif endamdı. Geçerken periler sultanı gökten inmiş de aramızda dolaşıyor sanırdım. Söz söylerken de boğazında sanki bülbüller öterdi. Rum güzeli diye atalardan din-lediğim’z efsanelerdeki güzeller bunun hizmetkârı bile olamazdı.
Aleko anlattıkça heyecana kapılıyor, kalbi yaralanmış bir kuş gibi acı bir sesle anlatıyordu.
— Öyledir de bu güzele kardeşin nasıl kıydı? dedim...
— Ah beyim, ona kardeşim de kıymadı., beni söyletmeyin kalbim ateş doludur. Onun içinde neler, neler var!.
— Kamelyayı senin sevdiğini söylüyorlar, belki bu kalbindeki a-teş onu yaktı. Teskin edilmiyen a-teşini onu öldürmekle kandırdın... Şimdi de burada Sultanayı seviyorsun.
— Kamelyayı vurmıya hangi hain el kıydı, biliyorum. Kardeşim sanki aşkına mukabil ondan ne alıyordu. Biz ancak, artan kemikleri yiyen köpekler mevkiinde idik. A-sıl lop eti bizim paşa yiyordu.
— Hangi paşa?..
— Bizim Zekiye Sultanın paşası, Nurettin Paşa.. Padişahın damadı, Gazi Osman Paşanın oğlu imiş.
' — Yalan söylüyorsun, dedim, Kamelya Yankonun metresi idi. Taksimde onunla beraber yaşıyordu.
— Ah beyim, bilmeden ne kadar kat’î söylüyorsun. Yanko bir berberdir. Kamelya gibi Beyoğlu güzeline onun kazandığı para ile bir çift ayakkabı bile alınmaz. Onlar hep oyundur Paşa bir akşam Beyoğlun-da Kamelyayı görmüş. Sokaktart geçerken arkasına dizilen âşıklarını görmüş. Bu güzellik sultanının kara gözleri onun kadına ve aşka doy-mıyan kalbini de yakmış. Kamelya Beyoğlu güzeli diye her mecliste anılır, bir geceyi onunla beraber geçirmek için beyler, paşalar inada koşuşuyorlardı. Onun perestiş-kârı olmıyan hiç bir genç, hiç bir devlet adamı yoktu. Hepsi Kamelya, Kamelya diye yanıp tutuşurlardı. Nurettin Paşanın onu ilk görüşte gözleri kamaşmış. Her kadına sahip olabilirken böyle bir güzellik padişahına sahip olamamak gururuna ve hırsına dokunmuş. Derhal arkasından takip ettirmiş. Kamelya o zamanlar Alman hastahanesi ya -nındaki evde kardeşimle beraber yaşıyordu.
Kör Hafız da Alekonun âşıklarından biri olduğu için onun vasıtasile Alekodan bir çok şeyler öğrenmek mümkün olacaktı. Meseleyi Hafıza açtığım zaman Alekoyu getirtmenin ehemmiyetsiz bir iş olduğunu, fakat hepimizin mes’uliyetini mucip olacak bir hareketten içtinap etmek icap ettiğini söyledi. Kendisi-le hiç kimsenin vakıf olamıyacağı gizli bir yerde Alekoyu söyletmeyi tensip ettik.
Bundan bir iki hafta sonra Hafız Alekoyu getirtti, beraberce bir kaç gazino dolaşarak içtik ve en nihayet, kafalar iyice tütsülendikten sonra, küçük Peraoalas tâbir olunan Madam Sürpiğin hanesine gittik. Hafız daima bizi arkadan takip ediyor, Alekoyu tak:p eden hafiye olup olmadığını tarassut ediyordu. O zaman saraya mensup .herkesin arkasında bir çok hafiyeler dolaşır, saraya ait esrarı faş etmemelerini temine çalışırlardı. Alekoya bir çok yerlere gitmeği teklif ettiğimiz halde hiç birini kabul etmemiş, yalnız Sürpiğin evine gelmeği kabul etmişti, burada Sultana isminde bir sevgilisi olduğu için burasını tercih etmişti. Madam Sürpiğe gittiğimiz zaman Sultana Dudu yoktu. Sürpik bizi karşıladı, Sultanamn evde olmadığını birazdan geleceğini söyledi. Hafız mutadı üzere rakı istedi. Bize nefis mezelerle süslü bir sofra hazırladılar. O zamana kadar kâfi derecede tütsülenen kafalar bu ü-çüncü veya dördüncü mecliste bir kat daha dumanlandı. Aleko artık ne söylediğini bilmiyor, âdeta hezeyan ediyordu. Ben Hafızı artık i-çirmeden menettim. Zira daha fazla içerse bir şey söyletmek mümkün olmıyacaktı. Hattâ bir müddet sarhoşluğunun itidal kesbetmesini bile beklemek icap etti. Biz öteden beriden konuşuyor, Alekoyu buraya maksadı mahsusla getirdiğimizi ihsas etmek istemiyordum. Konuşurken sözü Beyoğlundaki dilber kadınlara intikal ettirdik:
— Hele Kamelya, dedim, hepsinin padişahıydı. Hınzır uşak o sultan gibi kadına nasıl kıydı?
Hafız da benim teessüflerime iştirak etti. O da Alekoyu söyletmek için:
— Onu zannederim, Kirkor değil, Yanko öldürttü, dedi...
Aleko sarhoş olduğu halde hemen itiraz etti:
Ona Yanko değil başkaları kıydı, dedi...
Aleko içini çekti, gizli kalmış bir yarasına dokunulmuş gibi âdeta bütün vücudü bir sızı duydu:
‘ Ah, Kamelya, dedi. O cihanın güzellik padişahıydı. Sultanların sultanı, güzeldi. Ben Kamelyanın
Meslek hayatında 50 nci doktorlar şerefine tertip olunan jübile dün akşam Tokatliyan salonlarında parlak bir şekilde yapılmıştır. Du merasimde yaşlı doktorlarla şehrimizin tanınmış tabipleri ve Üniversite Fakültesi profesörleri bulunmuşlardır.
YVONNE PRINTEMPS I
*• I
PİERRE FRESNAY
tarafından temsil edilen
ARTİST AŞKI
Şahano bir aşk romanı
Bugün saat 11 ve 1 de tenzilâtlı matineler
Sinemasında
(Devamı var)
Bugün
Güzel ve Sevimli Yıldız
SARAY sinemasında
ANNABELLA’yı
MACERA KADINI
Nis, Paris, Londra ve Monte Karlonun büyük öte lerinde cereyan eden büyük aşk, Lüks ve macera filminde güzellisi ve şıklığı ile parladığını görünüz Foks Jurnal: İngiltere mecburî askerlik meselesi, Avrupa siyaseti, Hollanda silâhlanıyor ve saire...
■■■M Bugün saat 11 ve 1 de tenıilâtlı matineler CMKSSfOTS
Bugün L A L E de
OLİVÎA DE HAVİLLAND - GEORGE BRENT MARGARET LİNDSAY gibi üç büyük artistin yarattığı:
Fransızca sözlü : Baştan başa renkli
ALTIN HARBİ
Tabiatın güzelliğini; Aşkın derinliğini; hareketin en heyecanlısını toplayan en güzel filmdir
Bugün 11 ve 1 de Ucuz Halk matineleri. Telefon: 43595
ITMAYIS'hS»' .
TTN İSABÂ R

Vels’in Dedikleri Çıkıyor Mu?
1940 HARBİ
Ingiliz Muharriri 1940 Yılında Yeni Bir Umumi Harbin Patlıyacağını Haber Vermişti. Acaba Bu Korkunç Kehanet Tahakkuk Edecek Mı ?
SPOR j
Işık - Haydarpaşa Lisesi Maçında Kavga Çıktı
Bir Polonya tankı Teşen mıntakasına girerken
«undan başka harp malzemesi alışverişi de «bitaraf» sayılıyordu. Bu slelâde bir formüldü amma yine iki ;ene müddetle Alman garp cephelinden harbi uzak bulundurmağa kâfi geldi.
İtalyanların Fransız cephesine karşı takındıkları tehditkâr vaziyetin izahı kabil değildi. Fakat Fransız hava ordularının arasıra yaptıkları gösteriş uçuşları yakın komşularını sinirlendirmekle beraber yine oldukça uyuşturucu bir tesir icra)-sından da geri kalmıyordu.
Bu «mahdut» 1940 harbi, milletlerin 1913 harbine atılmakta göstermiş oldukları heyecana nisbetle, tâ başlangıcından itibaren, pek sönük kalmıştı.
Harbe ordularla beraber «iktisatlar» da iştirak etmişti. Mücadele u-cuz bir mücadele olmuştu. Umumî parola az malzeme kullanmak mer kezinde idi.
Maamafih bu yeni harp makine ve fen bakımından Çindeki Japon muharebesine üstündü. Askerî ma-(kamların emrindeki yollar, otomobiller, kamyonlar, şimendiferler, e-Jektrikli malzeme, çeşit çeşit tüfekler ve büyük hava kuvvetleri vardı. Cephe gerisinde kimyevî maddeler ve her türlü harp malzemesi fabrikaları muntazaman çalışıyorlardı. Piyade muharebesi hiç vukubulma-makta ise de kimyacılar harbi pek parlaktı. Şarkî Prusyanın «mütemadi ölüm» lü gazlarla her türlü vardım imkânlarından uzaklaştırılmış olması, Çinde yapılmış olan askerî harekâtı çok geride bırakıyordu.
O zaman Polonya orduları birleştirildi ve muvaffakiyetsizlik halinde tatbiki düşünülmüş olan ikinci plâna tevfikan Ştettinden Bohemya hududuna kadarki sahaya yayılarak siperlerine sokuldu. Bu ordular bu siperlere arkalarını dayayarak Si-lizyayı bir sistem dairesinde ufalt-mıya başladılar. Her gece tayyare muharebesi hem Berlin ve hem de Varşova üzerinde birer cehennem yaratıyordu. PolonyalIların tayyareleri fazla, fakat Alman tayyareleri daha iyi ve pilotları da daha usta İdi. Buna karşı PolonyalIlar da muayyen bir yere gidip kocaman bir bomba attıktan sonra üssülhaTeke-lerine dönen hava torpidoları pek çok vardı.
Bohemya da tıpkı Fransa gibi seferberliğini yapmış, fakat harbe derhal girmemişti. Çekoslovak orduları memleketlerinin sınırlan 1-çinde, dağlarda veya Macar hududu boyunca intizar halinde bulunuyorlardı. Avusturya asabî, fakat bitaraftı.
Cenup muharebesi îtalyanlar için parlak surette başladı ve Polonya harbi ile resmen birleşmiyerek normal cereyanını takip etti. Bulgaristan, Arnavutluk ve Macaristan Yu-goslavyaya harp ilân ettiler. İtalyan tayyareleri «havayı kararttılar» ve Hırvatistanla Sırbistanm pek az
şehri bombardımandan kurtulabil-1 di. İtalyan merkez filoları Dalmaç-ya limanlarile adalarını işgal ettiler. Fakat İtalyan kıtalarının Sil-vanya ve Hırvatistan dağlarında i-lerleyişi tahmin edildiği kadar kolay olmadı. Zağret polunu zorlayın-caya kadar altı hafta geçti.
Bu havali dağlıktı. Gaz ve makine kullanılmasına müsaade etmiyordu. Kat’î bir darbe indirilebilecek hayatî noktalar yok gibi idi. Halkın dağ muharebelerile uzun, ananevi bir ülfeti vardı. Köylüler şehirlilerin bombardıman edilip e-dilmemesine ehemmiyet bile vermi-yerek ve harbi kabul etmiyerek çete muharebeleri ediyor ve İtalyan karargâhlarında kurşunları gece gündüz vızıldıyordu. Besarabya hududunda mühim bir kızılordu bulun
Son b.stem bir Alman tankı
masını ve köylüleri de homurdanıp du/masına rağmen Yugoslavyaya1 mütemadiyen malzeme gönderen Rumanya henüz bu gürültünün içine atılmıyordu. Macarlar Yugoslav hududunu aşarak Belgradı tehdide başladılar. Fakat kuvvetlerinin kısmı küllisi Çekoslovak hududu boyunca vakayie muntazır kaldı.
Sene sonunda muharebe acaip bir şekilde inkıtaa uğradı. Prağm, Lon-dranın, Parisin mütemadi gayretleri muvakkaten semere verdi. Almanya ile Yugoslav-yayı işgal etmiş olanlar bulundukları yerlerde kaldılar. Fakat bu mmtakalar ayrıldı ve muharebe durdu. Muharebenin büsbütün önüne geçmek ve iki yangın ocağının birleşmesine mani olmak için bir takım teşebbüsler yapıldı. Birkaç hafta bunun imkânı bulunacak gibi göründü. Almanya ile Polonya hemen hemen ayni niyetleri beslemekte idiler. Çünkü Leh ileri hareketi durmuştu. İtalya ise çetin bir çete muharebesi yapa yapa koca bir memleketi işgal etmektense eline geçirmiş olduğu Dalmaçya ile iktifa etmeyi düşünüyordu. Denilebilirdi ki medeniyetin ruhu bir kere daha uyanarak sanki: «Yer yüzünde
neden böyle şeyler hep başımıza gelir?» diyordu.
İngiliz kabinesi, Veveyde bir konferans aktederek Versay muahedesinin kat’î tadili zamanının gelmiş olduğunu düşündü. Duf Kuper’in, Ellen Vilkinsonun Randof Çörçil’in sulhperverane nutukları bütün Avrupa’da akisler yapıyordu. Benito Kruzo ile Korlis Lamon da Ameri-kada bunların mesaisine yardım ediyorlardı. Papa), Kenterburi Piskoposu, İsviçre devleti reisi mahir ve ihtiyar Benes te ötekilerin gayretlerine kendilerininkini ilâve ediyorlardı.
1934 - 35 İçtimaî ihtilâflardan sonra sulh işinde daha samimî olmuş o-lan Fransaı Luse ve Şavan gibi hatiplerinde zeki sulhçular bulmuştu. Hanri Fortla Reis Vilsonun inisya-tifleri bir kere daha yadedildi. Cihanşümul bir sulh tasavvuru insanların hayalhanelerinde bir kere daha yaşadıktan sonra sönüverdi.
Harp tekrar Lehistan Ukrayna-sında (burada köylüler ihtilâl ederek görünüşe göre Sovyet malzeme ve zabitlerile mücadeleye başlamışlardı) ve Alman toprağını işgalden kurtarmak için yapılan kuvvetli bir ileri hareketle başladı. Almanlar mütareek esnasında geceli gündüzlü çalışarak havacılıktaki geriliklerini telâfiye çalışmışlardı.
Yeni tipte daha sür’atll tayyareler ve pek öldürücü bir mitralyöz icat etmişti. Birkaç hafta hava muharebeleri o derece şiddetli oldu ki, böy-lesi o vakte kadar hiç görülmemiş olduğu gibi bundan böyle de görül-miyecektlr.
Almanlar yavaş yavaş kâfi bir üstünlük elde etmiş olduklarından torpillerile gazlarını İşe karıştırdı
lar. Loç ve Varşova tehdit olundu. Buralardan sivil halk çıkarıldı. Polonya cephesi yarıklığından Silizya ile muvasala tesis olundu. Bunun üzerine muharebe sahnesi genişledi. Rusya tarafından teşvik gören Litvanya, eski Vilna şehrini zaptetti. Avusturya, hem İtalyanm ve hem de Almanyanın yanında vaziyet a-larak garp ve cenup harp sahneleri arasında hattı vasıl vazifesi görml-ye başladı.
Sevkülceyş bakımından manasız olan bu hal, teknik bakımdan fevkalâde muvaffak bir hâdise idi.
Berline karşı yapılan ilk taarruz asrî teçhizatla ve asrî askerliğin a-zamî bilgisile yapılmıştı. Bu doğrudan doğruya «Kalpgâha» havale e-dilen bir darbe olacaktı ve Polonya erkânıharbiyesi buna, 1914 te Almanların Paris üzerine yapmış oldukları taarruza güvendikleri gibi güvenmişlerdi. Fakat PolonyalIlar bu taarruz için pek çok mütehassısa danışmağa mecbur olmuşlardı. Fran-sada, Rusya’da, Çekoslovakyada, ts-veçte malzeme hazırlayan fabrikalarda bu taarruzun şekline dair malûmat hâsıl olmuş bulunduğundan taarruz plânının ana hatları Varşova’da olduğu kadar BerTinde de öğrenilmiş bulundu.
(Devamı varj '
Maç Işık Lisesinin Galebesile Biterken Halk Sahaya Hücum Etti. Bazı Müessif Hâdiseler Oldu
Kavgayı tesbit edea
Liseler şampiyonunu tayin edecek olan Işık - Haydarpaşa karşılaşması dün Taksim stadında üç bine yakın bir kalabalık önünde yapıldı.
Maçın şampiyon takımı belli etmesi bakımından hayli enteresan o-lacağı zannediliyordu. Eğer oyunun sonunda müessif hâdise olmasaydı. Muhakkak ki, maç çok zevkli olacaktı. Aşağıda tafsilâtile anlatacağımız müessif hâdiseyi bertaraf edersek iki takım hakem Feridun Kılıcın idaresi altında şu kadrolarla sahaya çıktılar.
Işık lisesi — Adnan; Salim, Nec-mi; Yavuz, Rifat, Aytekin; Niyazi, Adnan, Hüseyin, Şeref, Nizamettin.
Haydarpaşa — Sabri; Cemal, Süleyman; Kadri, İsmail, Tarık; Fikret, İbrahim, Şinasi, Hidayet, Gazanfer.
Oyun, oldukça zevkli ve enerjik olarak devama başladı. İlk dakikalarda Haydarpaşa hâkim oynuyordu. İkinci dakikada Işık kalesi zir gol tehlikesine maruz kaldı. Işıklılar gol tehlikesini atlattıktan sonra açılmı-ya başladılar. İki tarafın zaman zaman güzel hücumları arasmda geçen ilk devre 0-0 berabere bitti.
İkinci devre rüzgârı lehlerine a-lan Işıklılar Haydarpaşayı sıkıştırmışa başladılar. Oyunun şampiyonluğu belli etmesi yüzünden sertliğe • kaçan taraflar ıoluyorsa da hakem bunları cezalandırıyordu. Fakat bu cezalar tesirini göstermiyor, Hav-darpaşalılar daha cüsseli olduklarından avantajı kendi lehlerine çevirebiliyorlardı. Işıklılar, devrenin ortalarına doğru biribiri arkasına muhakkak iki gol kaçırdılar. Lşık müdafaası Salimin bilgili ve enerjik ça-lışmasile gol olmasına mani oluyor ve Haydarpaşa’nın en tehlikeli o-yuncusu Fikreti güzel marke ediyordu.
İkinci devrede, her iki tarafın cansiparane çalışmasile 0-0 bitti. O-yun, onar dakikadan ikf devre daha uzatıldı. İlk 10 dakikalık devrenin 4 üncü dakikasında Işık lisesi sol-açığı Nlzamettinin bir şandell Hay-
İşık lisesi dünkü kadroslle
fotoğraflardan biri
'darpaşa kalecisinin hatası yüzünden kaleden içeri girdi. Bu golün şevki ile harekete gelen Işıklılar, i-ki dakika sonra sol iç Şeref önü boş ve müsait olduğu halde topu kalecinin göğsüne nişanlıyarak takımını ikinci galibiyet golünden etti.
1-0 dakikalık ilk devre 0-1 Işık lisesinin galebesile bitti. İkinci on dakikanın başladığı zaman Işığın müdafaaya çekildiği ve Haydarpaşanın sıkıştırdığı görülüyordu. İkinci dakikada Haydarpaşalılar sağdan Fikret vasıtasile bir akın yaptılar. Hakem düdük çaldı ve düdük çaldıktan beş altı saniye sonra da top Işık kalesine girdi.
Işıklılar hakemin düdük çalması
Işık lisesi - Haydarpaşa
yüzünden oldukla n yerde durmaları ve hakemin de golden evvel favl vermesi golün sayılmamasına sebep oldu ve bu defa da Haydarpaşa o-yuncularile seyircilerinin sinirlenmesine sa»bep oldu.
Devrenin bundan sonrası Hay-darpaşanm hakimiyeti altına geçerken oyunun bitmesine üç dakika kala müessif hâdise baş gösterdi.
Haydarpaşa sağ içinin yaptığı hareketi hakem favülle cezalandırdı. Favülü çekmek üzere hareket eden Işık lisesi bekine bir Haydarpaşalı-
nın hücum ettiği görüldü. İşte o esnada seyirciler sahaya hücum ederek Işık lisesi futbolcularını ve hakemi kovalamıya başladılar.
Bu arada sahanın en iyi oyuncusu olmaktan başka hiç bir kabahati ol-mıyan Salim, seyircijer tarafından nakavt oluncıya kadar dövüldü. Diğer Işık oyuncuları da dayak yemekten zor kurtuldu.
Bilhassa hakeme hücum edenlerin ortaya savurdukları küfürler, stadın her (tarafmidan îşftiliyordu. Bilhassa bu kavganın oyun bitmesine üç dakika kala başlaması ve evvelce de buna benzer bir vak’anın
olması gençlik namına bizi üzüyor. Mekteplilerin klüplerde oynamaları disiplin noktai nazarından menedildikten sonra Maarif Vekâleti Beden Terbiyesi erkânından birinin gözü önünde cereyan eden bu hâdise bizi çok düşündürmektedir.
Bilhassa oyunile şampiyonluğu hak eden bir takıma karşı maçın sonuna üç dakika kala yapılan bu ha reket müsebbiblerinin meydana çıkarılarak cezalandırılmalarını bekliyoruz. •
Oyundan sonra hakem polise verdiği ifadede oyunun mağlûp takım tarafından sona ermemesi için kes-tirildiğini söylemiş ve şampiyonluğun Işık lisesinin hakkı olduğunu ilâve etmiştir.
li maçı adan bir sahne
Taşovanın İskası
Erbaa, (Hususi) — Taşovanın Kelkit' ırmağından sulanması için yapılacak (Regülâtör) ve kanalın mütehassıslarınca avan projesi bir ay evvel yapılmış ve Nafıa Vekâleti Sular Ümum Müdürlüğüne gönderilmişti. Salâhiyettar makamlardan alman bir habere göre: Regülâtör ve kanar projesi üzerinde yeniden İncelemeler yapılmaktadır. Regülâtör için konulacaTT paranın' çok görüldüğü ve sular umum müdürü Sa-lıhattin Bükenin mıntakamıza gelerek regülâtör masrafının daha aşa; ğıya düşürülmesi çarelerini araştıracağı anlaşümaktac&r. Vaziyetin tavazzuhu ve projeznin kat’î bir şekil almasî~âncak Salâhattin Bükenin gelişinden sonra belli olacaktır.
Basri Ünlü
Çorluda teftişler
Çorlu, (Hususî) — Trakya kaza ve kasabalarında tetkik gezisi yapan Trakya Umumî Müfettişliği kültür müşaviri Celâl Gökçay bu a-rada Çorluya da gelmiş, tetkiklerine başlamıştır.
Diğer taraftan Trakya Halkevlerini teftiş eden Halkevleri müfettişi Behçet Kemal Çağlar, bu arada Çorluya da gelmiş ve Halkevini tef» tişe başlamıştır-
Sayfa ıT
YEN İS AIAIT
IT MAYIS 1539
Nazar Boncuğu
Yazan : Seniha DİNO
Miinire, on sekiz yasını ikmal etmeden anne olmuştu. Kendinden yirmi beş yaş büyük olan kocasını pek çok sevmesine rağmen bahtiyar değildi. Zıt olan ahlâkları ev hayatlarına tam bir ahenk verememişti. Yegâne eğlencesini dokuz aylık kızı Nevin teşkil ediyordu. Çocuk ta nur-topu gibi gayet zeki bir yavru idi. Her gelen misafir çocuğun hoş gülüşlerine, tombul tombul kollarına bakarak:
—«Ne cici çocuk... Ne hoş şey!» dedikleri zaman genç annenin yüreği oynardı. Nazardan çok korkardı. Misafire çocuğu çıkarmamağa karar vermişti. On aylık olmadan çocuk yürümeğe bile başlamıştı. Ev-;de misafir hissedince yavaşça kalkar, odaya giriverirdi. Genç annenin yüzü tekrar sararırdı. Misafirlerin bu defa da: A yürüyor nonoş... Kaç aylık oldu? demeleri aıı-i neyi meraktan çıldırtırdı. Düşündü, taşındı. Evlâdına nazar değmemesi için kocakarılara danıştı; tütsülere inanmağa başladı. Nazar boncuğu takılmasını da tavsiye eden bir yaşlı hanıma hak vererek, Modadaki e-vinden çarşının yolunu tuttu. Nevine nazar boncuğu arıyordu. Çok gü zel, şöyle gösterişli boncuk bulmak gayesile gözleri aktar vitrinlerinde, dalgın dalgın yürüyordu. Bulmuştu. İstediği gibi gökmavisi, nazara çarpan boncuklan bulmuştu... Yavrusunun kolunda göze çarpacak bu boncuğun pazarlığına koyuldu. Aktar:
— Yaşında var mı*efendim?
— On aylık oldu.
— Gürbüz mü?
— Maşallah çok gürbüz.
— Allah nazardan saklasın.. Tabii çok cins... İstanbulda mı doğdu efendim?
— Peştede doğdu.
— öyle ise durun size daha gü
İpsalada Büyük Kalkınma İşleri
i İpsala, ( Hususî ) — 2600 den fazla nüfusu olan ve Edirneye bağlı bulunan kazamız son senelerde gerek imar, gerek ticaret ve gerekse ziraat bakımından nazarı dikkati celbedecek inkişaf ve terakkiye maz har olmuştur.
Kasabayı süsliyen yeni binalar ve bu arada büyük bir ihtiyaça karşılık veren küçük, fakat temiz bir oteli vardır. Kazanın kültür durumu her gün biraz daha ilerlemekte olup fbriktepe, Esatçe, ve Sarıcaali köylerinde birer ilk okul binası mey dana getirilmiştir.
Kazanın ziraî ve ekonomi durumuna gelince merkezde faaliyete geçirilen selektör makinesi çiftçiye çok faydalı olduğu gibi, yeniden tesis e-dilen tavuk ve tavşan istasyonlarından halk hakkile istifade İmkânlarını bulmuştur.
21 dekar bir arazide ve kasaba civarında kurulan kollektif fidanlık ta yeni bir fidanlık binası meydana getirildiği gibi, meyvalı, meyvasız fidanlar yetiştirilmekte ve bunların sayısı her gün artmaktadır. İbrikte-pe köyünde de bir fidanlık kurul muştur. Ayrıca Topçular köyünde bir Atatürk anıtı yapılmıştır.
Ziraat idaresi tarafından çiftçiye akala cinsi pamuk tohumu dağıtılarak ektirilmiştir. Eskiden iyi bir İstihsal merkezi olan «kozacılığın» da tamimine çalışılmaktadır. Bu yıl tec rübe mahiyetinde olmak üzere 20 kutu ipekböceği tohumu beslenmektedir.
Edirne meyvacılık ve aşıcılık kur sundan mezun iki tarımbaşı ziraat mualliminin nezareti altında faydalı bir şekilde çalışmaktadırlar.
Kazanm Meriç nehri sahilinde bulunuşu meralarında hayvancılık bakımına ve çeltik ziraatine çok elverişlidir. Son yıllarda gerek hay-
zel boncuklarımı göstereyim. Dediği zaman Münire Peşteyi düşünüyordu. Kocasile balayım orada geçirmişlerdi. Münire Peşteden çok hoşlandığı için orada epeyce zaman kalmışlardı. Nevin de orada dünyaya gelmişti. Münire şimdi önünde duran yüze yakm, iri iri güzel boncukları gördükçe artık sevgili yavrusuna nazar değme korkusu kalmadığına tamamlle kani olmuştu. Aktar yine söze başladı:
— Peşteden yeni mi teşrif ettiniz hanımefendi?
— Altı ay oldu.
— Kimbilir ne müşkülâtla getirebildiniz ?
— Oh, sormayınız!.. Yalnızca da seyahat ediyordum.
— Cidden çok müşkül... İnşallah bir kaza filân olmadı ya?.
— Hamdolsun...
— Yaramazca da olacak?
Münire bu sefer aktarın fazla gevezeliğine tahammül edemedi. Daha doğrusu Nevine boncuğu takmadı. Aktarın nazar değdirmesinden ürkütü. ,
«Evet, yaramaz» diye sözü ka-. pamak, boncukları alıp eve koşmak arzusile çırpınıyordu. Fakat nerede... Geveze aktarın sorguları daha bitmemişti:
— Saçları uzun mu hanımefendi? Uzunsa... örünüz de ucuna takınız.
— Yok, olamaz. Okadar güzel saçları var ki. Mümkün değil öremem Acaba nazar değmemesi için muhakkak saça mı takmak lâzımdır?
— Hayır hanımefendi... Kuyruğuna da takılsa olur, demesile, Münire ğayriihtiyarî bir çığlık kopardı:
— Nasıl ! Nasıl ?.. Evlâdımın kuyruğuna mı? Nevinciğimin kuyru ğuna mı?
— Evlâdınız mı dediniz... Nevini niz mi? Fakat hanımefendi bunlar katır boncuğu....
vancüık, gerek çeltik ziraati bir hay. li rağbet bulmuştur.
Buraya bağlı olan Pazardere, Ha rala, Balancık, Karpuzlu, Koyunte-pe, Yapıldak ve Koyunyeri köylerin de yeniden birer köy konağı inşa e-dilmiştir.
Kasabanın Halkevi yeni kurulmuştur. Bu arada gençlik ve spor hareketleri de başlamış ve İpsala spor klübü adile bir klüp teşekkül etmiştir.
Bu teşekkül ayni zamanda gençliğin kültürel hareketlerile de üği-lenmekte ve mecmua, gazete, kitap ve radyo gibi vasıtalardan istifadelerini de temin etmektedir.
Meriç nehrinin taşmasından hasıl olan su birikintilerinin muhite musallat etliği sıtma hastalığı da yapılan ciddî ve devamlı mücadeleler neticesinde şiddetini kaybetmeğe başlamıştır.
88 98 88
Çorluda Evkafın yaptıracağı binalar
Çorlu, (Hususî) — Asfalt yol üstünde ve Çorlunun en güzel bir mahallinde (1300) metre murabbaı bir arsaya 938 senesinde inşası mukarrer olan zemin katları mağaza ve üst katlan kabine olarak kullanılacak modern evkaf binaları bütçe itibarile yapılamamıştı. Bu binaların 939 malî yılı İçinde inşası kararlaştırılmıştır.

Büyük Türk miman Mimar Sinan âbidatından olup Balkan harbi sıralarındanberi minaresi ve dış kub beleri yıkık bir halde bulunan ve Çorlunun yegâne mabedi olan bu cemi muhtacı tamir bir halde idi. Haber alındığına göre evkaf umum müdürlüğünce bu cami de bu yıl tamir görecek âbldat arasında bulunmaktadır.
Bir Polisle Bekçiyi Yaralayan Azılı Şerir
Mevkuf Bulunduğu Hastahane-den Kaçan Ihsan Çetincin Konyada Nasıl Tutuldu?
Sultan Aziz Devri
Başpehlivanları -Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir-— «O - YAZAN : SAMİ KARAYEL
İzmir, IHususî) — Maruf sabıkalılardan İhsan Çetincin Manisada mevkuf bulunduğu hastahaneden lzmire kaçarak geTmiş ve sonra Kon yaya geçtiği anlaşıldığından orada yakalanmıştır.
Bu meşhur hırsız; vaktüe İzmir ve Karşıyakada 14 ev ve mağaza soymuş olan bu sabıkalı, bir gece hırsızlık maksadile girdiği Kuzuoğ-lu çarşısında Moreno Ganatonun ecza deposunda elektrik lâmbalarını yakmış ve bunu gören bekçi, derhal polisleri haberdar etmiş, bu mağaza ile diğer mağazaların tavan a-rasında heyecanlı geçen bir takip neticesinde yakalanmış, bütün suçlarını itiraf etmiş, mahkemeye verilmiş, jandarma nezaretinden kaçmış, tekrar yakalanmış, müteaddit suçlarından dolayı on iki yıl, dört ay hapse mahkûm edilmişti. Hiç u-mulmadık zamanlarda ve hayret e-dilecek tarzda zabıta elinden kaçabilen bu şehir hırsızının İzmir hapishanesinde mahkûmiyet müddetini doldurması beklenirken onun yeni bir kurnazlığı görülmüş, İhsan Çetin Cin, bir deli gibi hareket ve tavırlar yapmağa başlamış, bazı mahkûmlara hücum etmiş, hattâ bir kaç kişiyi dövmüş, bir kaç kişiden de dayak yemişti.
Bu azılı, doktorTarâfından muayene edilince onun sinir buhranlarını tedavi etmek için Manisada emrazı asabiye hastahanesine gönderilmesi muvafık görülmüş, ayni zamanda kendisinin hastahaneden kaçmasına mani olacak tedbirler a-lınması hastahane başhekimliğine bildirilmişti.
İhsan Çetin Cin, hastahanede tedavi edildiği sırada bir gün oradan kaçmış, lzmire gelmiştir. Bir ay evvel Başturakta bir mağazada yapılan hırsızlığın, şekli itibarile o-nun eseri olduğu anlaşılmış, zabıta onu yakalamak için sıkı tedbirler al-mıştı.
İhsan Çetin Cin, ucu demir bir ip merdivenle en yüksek binaların üzerlerine, pencerelerine tırmanmak ta büyük bir çeviklikle tehlikeli vaziyetleri atlatarak istediği binaya girmekte idi. Başturaktaki mağaza-
Trakyada Çalışkan Bir Köy
Çorlu, (Hususî) — Misınli köyü 270 hane, 1130 nüfuslu, tek katlı ve beyaz sıvalı evlerde Çorlunun büyük ve şirin köylerinden biridir.
Halkı çalışkan ve ekmeğini topraktan çıkarmağa azmetmiş bulunmaktadır. Cömert topraklarında her türlü hububat ve nebatat yüz güldürücü bir şekilde yetiştiği gibi para kazandıran muhtelif fasüelere mensup mevat ta tecrübe tarlalarında görülmektedir.
Köyün âbidesi, Cümhuriyet Halk Parti binası, heyet ve okuma odası ve köyün ufak tefek ihtiyaçlarını giderecek bir kudrette demirci, kalaycı, bakkal ve kahvehanesi mevcuttur.
Su ihtiyacı bol suyu bulunan kuyular ve akar çeşmelerden temin e-dilmektedir. Nümune bahçesi, fidanlık, kavaklık, bağlıkları, bunlardan başka dalma faydası görülen ecza dolapları, köy müraselât, me-varidat ve tevziatını bir noktada ce-meden posta kutusu, tek muallimi; ve 100 mevcutlu üç sınıflı bir mektebi vardır.
Muhtar Rıza Asin, muallim Ah met Ziya Adal ve köy kâtibi Süley-manm köy kanunu çerçevesinde bu töyün mahallî ve mülkî âmirliği temsil edilmektedir.
Azmi SELAT
98
ya da arka taraftaki hava deliğinden girmiş, bir dürbin, bir kaç fotoğraf makinesi ve 150 lira para çalmış, bir daha lzmirde görülmemişti.
Zabıtamız, civar vilâyetler zabıtalarına bu azılı hırsızın fotoğraflarını göndermiş ve yakalanmasını istemişti..
İhsan, lzmirde kaldığı takdirde yakalanacağını anladığı için buradan Konyaya gitmiş, fakat orada henüz faaliyete geçmek için fırsat bulamadan şu suretle yakalanmıştır:
İhsan, Konyada tütün ve müskirat bayii B. Şükrü adında birine müracaat ederek İzmîVde Eaşturak caddesindeki mağazadan çaldığı fotoğraf makinelerinden birini vermiş:
— Ben buranın yabancısıyım, bu makineyi sana üç liraya rehin bırakmak istiyorum.
Demiştir. B. Şükrü, üç lirayı ver miş, fotoğraf makinesini alınıştır. Fakat iki saat sonra İhsan tekrar gelmiş:
— Bana daha üç lira lâzım.
Diyince, B. Şükrü:
— Ben senden zaten şüphelen-miştim. Bu makine, hırsızlıktır. Şiın di polis çağırıp seni yakalattıracağım.
Diye ortaya bir söz atmış, bunu söyler söylemez, İhsan Çetin Cinin dükkânın Önünde taban kaldırıp kaçtığını görmüştür. Bunun üzerine B. Şükrü, oradan geçen bir bekçi ile bir polise vakayı anlatmış ve kaçmakta olan hırsızı göstermiştir. Polis memurile bekçi, İhsanın peşine takılarak onu Takip etmiş ve tabancalarını çekmişlerdir. İhsan, Konya sokaklarını bilmediği için kaçarken bir çıkmaz sokağa dalmış, orada yakalanacağını anlayınca yanında bulunan tabancasını çekmiş, üzerine gelen polis ve bekçiye ateş etmeğe başlamış, ikisini de yaralamıştır. Silâh seslerine yetişen polisler, İhsanı ip merdivenle çıkmaz sokakta bir dıvara tırmanırken yakalamışlardır. Şimdi Konya mahkemesine verilen 15u sahıkalı, son suçlarından dolayı da ayr'ca mahkûm edilecektir.
98 98 \
Taşova Tütünleri
İyi Fiyatla Satılıyor
Erbaa, (Hususî) — Şimdiye kadar 1000 çiftçi tütününü derambar etmiş ve satmıştı. Piyasa umumiyetle ilk devrelerden daha iyi gitmektedir. Bilhassa son bir hafta i-çinde engin, orta fiyatları müstahsili memnun ve tatmin edecek bir tereffü göstermektedir.
Alıcılar: İnhisarlar, Oustro-Türk Felemenk - Türk, Şevki önder oğulları, Hekim oğulları ve daha bazı firmalardır. Yüksek kalite tütün fiyatlarının da yükseleceği ümidi vardır.
Tokat ve Niksar mıntakalarmda da alım satımlar devam etmektedir. Bu iki mıntaka fiyatları Erbaa piyasasına tâbidir.
Köy mübayaası henü başlamamıştır. Kaymelerin normal şartlar dairesinde yükselmesi demek müstahsilin elinden alman değer fiyatla çıkması demeRir. Bu bakımdan pi-yasaların iyi olması şüphesiz ki tütüncülükle geçinen Taşovalıları mem nun eder.
Çorluda yani hoparlör
Çorlu, (Hususî) — Halkevimizin aldığı yeni hoparlör evin cephesine konmuşun Her gün istekli bir dinleyici kitlesi bu vasıtadan millî ve beynelmilel neşriyata takip etmek suretile faydalanmaktadır.
Hülâsa; Kazıkçıyı Pelli köyünde daha ziyade tanımıştım... Sabahtan akşama kadar yanından ayrılmadım. Ağzının içine bakıp dinledim. Çok az konuşuyordu.
Çok hırslı ve asabî bir adam olmakla beraber yavaş ve lâğar bir insan imiş gibi görünür hali vardı.
Uzatmıyayım; ikindi oldu., ortalığa gölge düştü. Artık güreşe başlamak zamanı gelmişti.
Güreş köyün harman yerinde olacaktı. Köy iki taraflı insanlarla dolmuştu. Hüseyinin taraftarları ile Kazıkçının tarafdarları âdeta birbirlerinden ayrılmış gibi idiler...
Fakat; yine birbirlerile güzelce konuşuyorlardı. Köyde daha ziyade Hüseyinin tarafdarları vardı.
Güreşin başlamak üzere olduğunu davul, zurnaların harman yerine girip pehlivan havasmı vurmalarından anlamıştık..
Araboğlu Kazıkçıye seslendi:
— Oğlum, haydi kalk soyunmağa başla... Davullar, zurnalar pehlivan havasını vurmağa başladı.
Kazıkçı uzandığı yerden heyecan sız bir tavırla kalktı ve soyunmağa başladı.
Hattâ; kisbetinin keçebentlerini bağlamak için ben yardım ettim. O kadar soğukkanlı idi ki ; hayret e-dersin... Hiç heyecan duymuyordu.
Nihayet; harman yerine geldik.. Yağlanma başladı. Kündeci Hüseyin de gelmiş yağlanıyordu.
Fakat; ne yalan söyliyeyim, Hüseyinin yüzü sararmıştı. Fazlaca heyecanlı olduğu görülüyordu. Sinir içinde idi vesselâm.
Bekir, oralarda bile değildi. Bir kere olsun ne yan gözle, ve ne de uluorta hasmma dönüp bakmadı bile....
Halbuki; Hüseyin müt-madıyen Kazıkçıyı kontrol ediyordu. Kazıkçı eğilmiş, paçalarını bağlıyordu. Ben de sırtını yağlıyordum.
Aman Yarabbim; ne adaleli «ırtı vardı bu adamın... Adeta; iki iri torik balığı ensesinin kökünden beline kadar uzanmış yatıyor gibi adaleler vardı.
Çok geçmeden kıbleye dönüp dua ettiler., ve ihtiyarlardan biri meyda na çıkıp seslendi:
— Arkadaşlar!. Güreş kıran kıranadır... Hariçten karışmak yok tur.. Suya, beze, yağa gitmek te yoktur.
Davul, zurnalar yanık, yanık pehlivan havasını tekrar vurmağa başladı. Peşrev başlamıştı.
Kündeci Hüseyinin çok canlı ve diri olduğu görülüyordu. Herkeste ses, soluk kesilmişti.
Ben de, Araboğlunun yanına o-turdum. Güreş meydanına karşı çok güzel bir yerde idik.
İlk hamleyi Hüseyin yaptı. Narasını sallıyarak hücum etti:
— Haydi Kazıkçı be!
Diyerek çift paçaya daldı. Kazıkçı, Hüseyin! çarçabuk karşıladı ve mukabil hücuma geçti.
iki taraf ta birbirine zorlu bir surette saldırıyordu. Müdafaa güreşi yoktu. Hücum ve çabuk yenişme tabiyesi vardı.
Beş dakika geçvedi. Kazıkçının narası işitildi:
— Haydi âhretlik be!.
Nara ile karışık çapraza girmesi de bir oldu. Zaten; Kazıkçı çok seyrek nara atan bir pehlivandı.
Her narasının altında muhakkak gizli bir kuvveti vardı. Hüseyin çap
Ayı Boğan Pehlivan Kazıkçıya Seslendi
“Oğlum, Haydi Kalk Soyun ! Davullar Çalmağa Başladı,,
razdan kurtulmak için manevraya başladı.
Fakat; demir pençeli Sıvaştı has mini mengeneye sokmuş, sürüp duruyordu. Nihayet; çengelliyerek altınlı aldı.
Durmadan; meşhur kazığını vur du. Hüseyin Bekirin kazığından kurtulmak için kendini öne attı. Dönüp budamak istedi. Lâkin, bu zorlu kazığı sökmek imkân haricinde idi.
Ben, olduğum yerde tir, tir titriyordum. Heyecanımdan kalbim göğsümden fırhyacak gibi idi.
Araboğlu da heyecanlanmıştı. Oturduğu yerde gidip geliyordu.
Benim fazlaca heyecanlandığımı gören Araboğlu:
— Murat, ne var ne yok oğlum ?
— Aman usta; ne tatlı ve heyecanlı güreş bu..
— Şimdi görürsün bak ne olacak Kündeci Hüseyin?.
— Kurtulabilir mi dersin?
— O, kazık yerini buldu mu bulmadı mı?.. Artık bu oyundan kurtulamaz Hüseyin...
— Çok çabuk olacak bu iş desene?!..
— Eh!.. Nihayet on dakika...
Hüseyin, kazıktan kurtulmak i-çin koca gövdesile çırpınıp duruyordu..
Bekir de; hasmmı bir yandan gırt laklayıp mağlûp etmeğe-çalışıyordu. Hakikaten; Bekirin Kazıkçı fâ-kabı yerinde bir teşbihti.
Hasmı imkânı yok olduğu yerden kıpırdanamıyordu. Sanki; iskele kazığı gibi olduğu yere çakılmış kalmıştı.
(Devamı var)
Mekteplerde kayıtlar ne vakit başhyacak Ankara, ’ •) (Telefonla) — Lise ve orta mekteplere alınacak parasız yatılı talebenin müsabaka imtihanları, muallim mektepleri, orta mektepler, liselerin birinci ve iküıci sınıflarının bütünleme ve engel imtihanları, orta mekteplerin son sınıflarının sözlü, dışardan bitilme ve mezuniyet imtihanlarına ve liselerin son sınıflarının bütünleme ve engel imtihanlarına 1 eylülde başlanacaktır. Liselerin son sınıflarının imtihanları 8 eylülde, parasız yatılı talebe müsabaka imtiyanları 5 eylülde, muallim mektepleriyle, orta mektepler, liselerin birinci ve ikinci sınıflarının bütünleme ve engel imtihanları, orta mektep bitirme imtihanlarına dışardan girenlerin imtl-hanlariyle mezuniyet imtihanları 15 eylülde bitirilecektir.
Liselerin son sınıflarının mezuniyet imtihanları 9 eylülde başlıya-caktır. Liselerin son sınıflarının olgunluk imtihanları 18 eylülde bitirilecektir.
Maarif Vekâleti, derslere başlanacak günleri ayrıca tesbit ederek mekteplere bildirecektir.
Yamanlar kampı îzmir, ( Hususî ) — Yamanlar sıhhat ve neşe kampının 25 haziran tarihinde açılarak iki buçuk ay devam etmesi kararlaştırılmıştır.
Veremle mücadele cemiyeti kamp hazırlıklarüe meşguldür. Karşıyaka' ile Yamanlar arasındaki dağ yolu bu sene esaslı surette tamir edilecektir. Karşıyaka - Yamanlar servisi için bir kamyon veya otobüs satın alınmasına teşebbüs edilmiştir.
f4 MAYIS lröF
Y E N 1 S A B A R^.
3ayf«ı 7
Türk-İngiliz Anlaşması
(Baştarafı Üçüncüde)
' Gazeteler; Chamberlaln’in dün A-vam Kamarasında yaptığı beyanat hakkında neşriyatta bulunmakta ve Türk - İngiliz karşılıklı yardım paktının otoriter devietleri çember altına almayı istihdaf eden İngiliz siyasetinin yeni bir unsurunu teşkil eylediğini söylemektedir.
Volkischer Beobâchter diyor ki:
İngiltere - Polonya ve İngiltere -Türkiye paktlarının müşterek bir vasıflan vardır ve o da samimiyetten ârî bulunmalandır. Her iki hâdisede de tumturaklı ifadelerle bu paktların hiç bir başka devlet aleyhine müteveccih bulunmadığı temin edilmektedir. Fakat hakikatte tngil-! tere - Polonya paktı münhasıran Almanya aleyhine müteveccihtir ve ' İngiltere ile Türkiye arasındaki pakt da münhasıran İtalya aleyhine müteveccihtir.
B. Chamberlein’in Balkanlar hakkında bütün söyledikleri, İngiliz harpçileririin bugünkü çember altına alma siyasetlerde kendi meşru menfaatlerini muhafaza etmek değil, fakat yalnız merkezî devletleri korkutmak ve râm eylemek istediklerini ispat ediyor. İngilizler, Balkanlarda emniyeti yeniden tesis etmek hakkını nereden alıyorlar? Polonya ile olan paktın da başka bir misal teşkil ettiği bu gibi megaloman teşebbüslerin namuskâr bir sulh siyasetile hiç bir alâkası yoktur. Bunlar, hâlâ, menfur Vetsay zihniyetinin ilham ettiği hareketlerdir. Bugün İngiltere, Fransa’nın 919 da oynadığı ayni rolü oynamak istiyor ve kendisini bütün Avrupa’da hakimi mutlak vaziyetine koyuyor.
Berliner Lokal Anzeiger diyor ki: Almanya’nın çember altına alınması yolunda her gün yeni bir adım atılıyor. Chamberlain’ın programı budur. Gün geçmiyor ki, İngilizler îngilterenin dünyanın en sulhperver devletini teşkil ettiği ve bu sebepten bütün diğer milletlerin teh-did altında bulunan hürriyetlerini müdafaayı kendisine hizmet edindiğini bildiren bir nutuk söylemesinler veyahut bir beyanatta bulunmasınlar. Gün'geçmiyor ki. Chamber-lain, kendisinin tamamiyle harp ;s-tiy enlerin lehinde çalıştığım en basit zihinler için bile ispat edecek tedbirler alındığını bildirmesin.
Mes’ul Türk devlet adamlarını İngiltere’nin bu harbe ve çember altına almıya tahrik siyasetine iltihaka karar verdiren sebepler acaba hangi sebeplerdir? Geçen seneler zarfında, Türkiye, Ingiltereden dalma İyi tecrübeler almış değildir. Umumî Harpten sonra İngilizler, Osmanlı İmparatorluğunu parçaladılar. O zaman İngiltere İle İş birliği yapmış olan İslâm milletleri aldatılmıştır. Arap imparatorluğu kurulmamış, yalnız İngiltere’ye tâbi devletler vücude getirilmiştir. Bugün buralarda İngiliz süngüleri ve İngiliz altınları hürriyet azmini boğmaktadır.
Bugün Türkiye hiç bir suretle tehdit altında değildir. İtalyanın sulh ve sükûna kavuşturduğu bir Akde-nlzde, Türkiye, muhtemel her türlü Avrupa anlaşmazlığında tam bir bîtaraflık muhafaza edebilir. Türkiye, İngiltere ile yaptığı bu pazarlıktan hiç bir şey kazanamaz.
Roma 13 (A. A.) — D. N. B.
Bütün İtalyan, gazeteleri, İngiliz-Türk paktının, çember siyasetinde yeni bir merhale teşkil eylediğini tebarüz ettirmektedir.
Glornale, d’İtalia, İngiliz - Türk deklarasyonununa tahsis ettiği yakısında, bütün bu sistemin bilhassa îtalyaya karşı müteveccih bulun -duğunu bildirmekte ve Londramn, kendi kuklalarını İtalyaya karşı hareket ettirmeğe muvaffak olmak için muazzam paralar sarfeylediğlni ■ Eylemektedir. ______________
İstanbul HalkTiyatrosu
Kenm Güler ve erkede,ları Pazar güaü gündüz Üsküdar İnşirah bahçesi
BÜYÜK MÜSiMERE
Temsil, Varyete,
Hokkabaz
Gece Kadıköy Kuşdili T,yatrosunda MEDİHA
Siyasî mahfillerde hassaten tebarüz ettirildiğine göre, İngiliz-Türk anlaşması, İngiliz - İtalyan Akdeniz anlaşması ile doğrudan doğruya tezat halindedir. Zira Türk - İngiliz anlaşması, şarkî Akdenizde statü -koyu radikal bir surette değiştir -mektedir. İtalyan mahfilleri, An -karanın, İngiliz politikası kombinezonlarına bu derece tek taraflı olarak girmekle, acaba müslüman menfaatlerine iyi hizmet ettiğini sanıp sanmadığını soruşturmaktadır. Tür-kiyede çok iyi biliriz ki, araplar İn-gilterenin hodbin tahakküm siya -setine karşı şiddetli bir mücadelede yalnız Filistine inhisar etmemektedir. İtalyan siyasî mahfillerinin fikrine göre, Türkiyenin hattı hareketi, devamlı bir sulh ve Balkan yarımadası devletlerinin ekonomik-salâhı siyasetine pek müsait bir hattı hareket değildir. Burada söylendiği gibi, Balkan devletlerinin tabiî dostları, diğerleri gibi Bal -kanlarda hegemonya hedefleri ve askerî hedefler gütmekte olan mih-ve rdevletleridir.
Danzig Meselesi
(Baş tarafı 1 inci sayfada) nümü olan 21 mayıs için bir plebisit hazırlamak emrini aldıkları şayiasının çıkması üzerine, bazı gazeteler bu şayialarla meşgul olmaktadır.
Leh milli kahramanın batırasım taziz merasimi menolundu
Dantzig, 13 (A.A.) — Âyan meclisi Mareşal Pilsudski’nin ölümünün yıldönümü münasebetile serbest şehir arazisinde kâin Wrzeszcz spor sa hasında dün akşam yapılması mukarrer bulunan toplantının menedil-diğini Polonya komiserine bildirmiştir.
Âyan meclisi, konulan memnui-yete rağmen, bu toplantı yapıldığı takdirde, Leh halkının emniyeti mesuliyetini yüklenemiyeceğini bildirmiştir. Umumî Polonya Komiseri Dantzig’li PolonyalIları Mareşal Pilsudski’nin hatırasını taziz için tertip edilen bu tezahürata iştirakten meneden bu karâra şiddetle itiraz et iniştir.
Varşova, 13 (A.A.) — Danzig’deki Polonya fevkalâde komiseri, Polonya gazetelerinin bayiinin camekân-ları kırılarak dükkânın t4hribinin ve Mareşal Pilsudiski’nin resminn yırtılmasını Âyan Meclisi nezdinde protesto etmiştir.
Yüksek komiserin protestosu
Varşova, 13 (A.A.) — Danzig’deki Polonya yüksek komiseri, evvelki gece Leh gazetelerini nakleden arabaların hasara ıfğramasile neticelenen hâdiseyi,-Âyan Meclisi nezdin-de protesto etmiştir.
Alman balıkçısını PolonyalIlar mı öldürdü?
Berlin, 13 (A.A.) — Ofra ırmağından geçen bir Alman balıkçısı, ırmağın Almanya’ya ait olan kısmında Polonya orman muhafızları tarafından öldürülmüştür. Balıkçı, kendisine ırmağın Polonya’ya ait kısmına geçmek hakkını veren daimî bir müsaadenameyi hamil bulunmakta idi.
Ingiliz hükümdarları Amerika yolunda
Ottowa, 13 (A.A.) — Sis dola-yısile İngiliz hükümdarlarını hâmil bulunan «Empress of Aus-tralia» vapuru tekrar süratini kısmak mecburiyetinde kalmıştır. Evvelce tahmin edildiği veçhile vapurun pazartesi sabahı Quebec’te bulunabileceği zannedilmektedir. Vapur Terre - Neuve’lln 200 mil şarkında bulunmaktadır.
SAMSUN YERLİ MALLAR SERGİSİ
19 Mayıs 939 da başlıyacak beşinci Samsun yerli mallar sergisine iştirak sanayicilerimizin vazifesidir
» M K
Yeni İçtimaî ahlâk yerli malı kullanmağı emrediyor.
Yurttaş;
Dalma yerli malı kullan.
Ulusal Ekonomi
ve
Arttırma Kurumu
Ayvalıkta Çocuk Bayramı
60 Yetim Yavrunun Sevindiril meşine Fırsat Verdi
23 Nisan bayramı dolayısile sevindirilen öksüz yavrular
Ayvalık (Hususî) — Sakarya ilk okulunun değerli himaye heyeti 23 nisan çocuk bayramı münasebetile (60) fakir çocuğu göğüslük, ayak-
Izmitte Belediye Seçimi Yenilendi
Bu Münasebetle Yeni Azalar Vali Ve Belediye Reisi Şerefine Bir Ziyafet Verdiler
İzmit belediyesi ziyafetinden bir görünüş
İzmit, (Hususî) — Izmitte ihti-lâflı olan belediye seçimi yenilenmiş ve eski belediye feTST bütün halkın arzusu ve îîrSakıle tekrar belediye reisliğine seçilmiştir.
Bu münasebetle belediye azalan Vali ve Parti başkanııhız Ziya Tekeli şerefine belediye bahçesinde 200 kişilik büyük bir çay ziyafeti vermişlerdir. Ziyafette vali, Amiral Mehmet Ali, devair müdürleri, belediye azalan, ağır ceza, hukuk ve as-
Sokakta Kanlı Bir Boğuşma
Kadınlı Erkekli Kavgacılar Bir Birine Girdiler, iki Kişi Yaralandı
İzmir, ( Hususî ) — Tepecikte Kuruçay mahallesinde arap saçı gibi kanşılrbir hâdise olmuş ve iki ki şi bıçakla yaralanmıştır. Hâdiseyi kısaca anlatalım:
Kuruçay mahallesinde oturan ve cambazlıkla geçinen üç kardeş vardır. Bunlar Osman, Bekir ve Hur-Şittir. Bu üç şahsın eşleri olan Fidan, Ayşe ve Sabriye tütün mağaza sında ameledir.
Yine tütün mağazasında çalışan Mehmedln eşi Aliye ile Hurşldin ka-ı rısı Ayşe iki gün evvel kavga ediyorlar. Aliye, Ayşeden kurtulmak için kendisini bıçakla yaralıyor ve cürmümeşhut mahkemesinde 17 gün hapse mahkûm ediliyor.
Bu hâdisenin muhakemesinde mahkemece şahit olarak istima olu
kabı ve çorap vermek suretile sevindirmiştir. Yukarıdaki resim okulun himaye heyeti ile giydirilen çocukları göstermektedir
liye mahkemeleri reisleri, gazeteciler, muhtelif teşekkül ve halk mümessilleri hazır bulunmuş ve ziyafet çok samimî bir hava içinde fikir ve gönül birliği ile nihayet bulmuştur. Bilhassa vaTı Ziya Tekelinin İzmit halkına her türlü yardım ve mü zaheretten geri kalmıyacağını vâdet-mesi uzun ve sürekli alkışlarla karşılanmıştır. Ziyafetten sonra bir deniz gezintisi yapılarak dağılınmış-tır.
nan Bn. Sudiye adında bîr "kadın vardır ki bunun ifadesi Ayşenin kocası Hurşitie kayınbiraderi Osmanı kızdırıyor. Bunları arası ailevî bir meseleden dolayı esasen açıktı.
Sudiye, Osmanın kız "kardeşi Saniyenin kocası olan Demiroğlu E-sada göz dikerek Saniyenin ortağı olmuştu.
Bu şahitlik meselesi de abaya inzimam edince evvelki akşam Kemer de Teneke mahallesinde kadınlı, erkekli rakipler karşılaşıyorlar. Sokak ortasında saçsaça, başbaşa geliyorlar. Osman bıçağını çekerek Sudi-yeyi, Hurşit te Aliyenin kocası Meh medi kabasından yaralıyorlar. Yaralılar hastaneye, suçlular hapishaneye sevkedilmişlerdir-
Türklerin milli şairi
«Taymis» gazetesinin 28 nisan 939 tarihli aylık nüshasının bibliyografi kısmından:
«Türkiye matbuatını son zamanlarda alâka ile heyecanlandırarak leh ve aleyhinde fikirler yürütülmesine vesile olan en mühim eser, Türkiye matbuat âleminin eski ve Tanınmış muharrirlerinden Eşref E-dib’in neşrettiği (Mehmet Akif: Hayatı ve eserleri) adlı kitap olmuştur.
Mehmet Akif, Türk ruhunu iyi anlamış ve ona heyecanlar yaşatmış, halk tarafından sevilen bir şair, ateşli bir vatanperverdir.
Türkiyenin 1908 de başlıyan son siyasî tarihinin hemen her safhası onun şürlerinde tecelli etmiştir. 927 den itibaren Türk matbuatında yazıları görülmez olan bu şair, 937 senesinde vefat etmiştir.
Türklük âlemine en yüksek heyecanlar veren ve Cümhuriyet Hükümeti devrinde bestelenen »İstiklâl Marşı» nın güftesi de bu şairin eseridir.
Mehmet Akif hakkında Türk matbuatında çıkan tenkit ve tahliller, bu şairin halkın görüşünü, efkârı umumiyeyi aksettirmekte büyük bir istidat sahibi olduğunu ve görüşlerde memleket halkının ekseriyetinin düşüncelerine tercüman olduğunu tebarüz ettirmiştir. Mehmet Akif hakkında Eşref Edib’in ve diğer muharrirlerin de yazıları da bunu göstermiştir.»
V ENİ NEŞRİYAT
LOKMAN HEKİM
Lokman Hekimin (30) uncu sayısı çıktı. (Zayıflık başa belâdır. Her derde bir yuvadır.), (Eskimiş apandisiti nasıl anlamalı?), (Hekim gelinceye kadar apandisitti hastaya nasıl bakmalı?), (Kabakulak hasta-alığı nasıl başlar?), ( Kabakulak hastalığını nasıl iyi etmeli?), (Baş dönmesi, göz kararması nelerden i-leri gelir?) gibi kıymettar makaleler vardır.
| F? A O f O I
PAZAR: 14/5/939
12.30 Program.
12,35 Müzik (Küçük orkestra -Şef: Necip Açkın)
1 — Czemik - Danseden kalpler - Konser valsi.
2 — Bizet - Arleziyen süit No.lj
a) Prelüu
b) Menuet
c) Adacictl
d- Karillon
13,00 Memleket saat ayarı, a-jans ve meteoroloji haberleri.
13.15 Müzik (Küçük orkestra -Şef: Necip Aşkın) devamı
3 — Pachernegg - Viyana süiti
a) Küçük geçit resmi.
b) Operada balet müziği
c) Grabende gezinti.
d) Praterde atlı karınca
4 — Leopold-Karlsbad hatıiMsı
5 — Dohneyi - Rapsodi Do ma-j(Sr.
6 — Gıessmer - Kırlangıçların vedaı
13,50 Türk müziği
1 — Suzinak peşrevi
2 — Arif beyin Suzinak şarkı: (Beni bitzar ederken)
3 — Suzinak şarkı: (Görünce gerdanında)
4 — Zeki Arifin Suzinak şarkı: (Sevdim seveli)
5 — Şükrünün Hüzzam şarkı : (Ay öperken- sularını)
6 — Hüzzam türkü: (Ata binesim geldi)
14,20-14,30 Konuşma (Kadın saati - Çocuk terbiyesine dair)
15.30 Millî küme müsabakaları (19 mayıs stadından)
17.30 Program.
17JJ5 Müzik (Pazar çayı - Pl.)
18.15 Çocuk saati
18,45 Müzik (Şen oda müziği: İbrahim Özgür ve Ateş böcekleri)
19.15 Türk müziği (Fasıl heyeti)
20,00 Memleket saat ayarı, a-jans ve meteoroloji haberleri
20.15 Türk müziği
1 — Şehnazpuselik peşrevi
2 — Dedenin Şehnazpuselik bes tesi.
3 — Cavide Hayrinin Şehnazpu-selik şarkısı: (Ateş gibi)
4 — Leminin Şehnazpuselik şar kı: (Nârı firkat şûle paş)
5 — Sedat öztoprağın Şehnaz-puselik şarkı: (Gûş edip çağlamak)
6 — Reşat Erer: Keman taksimi.
7 — Şehnazpuselik şarkı: (Yandım deminden)
8 — Denizoğlunun Şehnazpüse İlk şarkı: (Yolun bulamam)
9 — Dedenin Şehnazpuselik yürük semai: (Bir dilberdir)
10 — Sedat Öztoprağın Şehnaz-
puselik saz semaisi.
21,00 Neşeli plâklar - R.
21.10 Müzik (Riyaseti Cümhur bandosu - Şef: İhsan Künçer)
1 — Sousa . Marş
2 — Rameau - Tambourin
3 — Vincent D’indy - W ailen s-tein’in kampı
4 — Wagner - Parsifal Prelüdü
5 — Weber - Valse davet.
22,00 Anadolu ajansı (Spor servisi)
22.10 Müzik (Cazband . Pl)
22,45-23 Son ajans haberleri ve yarınki program.
İstanbul Defterdarlığından:
fuhammen kıymeti Lira K.
Emniyet Müdürlüğünde mevcut sahipsiz muhtelifülcins
(175) kalem eşya 155 75
Hocapaşa Maliye şubesi binasmda mevcut müstamel dolap, koltuk, soba, sandalya, yazı masası vesaireden ibaret (67) altmış yedi parça hurda eşya 48 70
Defterdarlık binasında mevcut ve 276 parça müstamel yazı masası, koltukt sandalya, elektrik sobası vesaire 168 85 Defterdarlık binasında mevcut (14) parça müstamel sandalya, koltuk. 15
Sultanahmette muhterik adliye binası bahçesinde mevcut yıkılmış ceviz ağacı 6 qq
Yanan Üsküdar adliye binası emanet dairesinde mevcut muhtelifülcins eşya. 213 80,
Yanan Üsküdar adliye binası emanet dairesinde mevcut •
on yedi adet av tüfeği (Rthsatnameyi haiz eşhasa i
satılır). 23 50
Yukarıda bulundukları yer yazılı muhtelifülcins eşya, sandalyalar gösterilen muhammen bedeller üzerinden açık artırma İle satılacaktır. İhale 23/5/939 salı günü saat 14 te yapılaoaktır. Taliplerin % 7,5 teminat akçelerini vakti muayyeninde yatırarak mezkûr gün ve saatte Defterdarlık Millî Emlâk Müdürlüğünde müteşekkil komisyona müracaatları.
(3059)
Emlâk ve Eytam Bankasından:
İcra dosya No. Nevi Gayrimenkultin mahalli
Hesap No.
938/69 Yalı Kuzguncuk Paşa limanı caddesi eski
120 yeni 149, 151 numaralı B. 17
Bankamıza ipotekli olup Üsküdar İcra memurluğunca yukarda numarası yazılı dosya ile 22/6/939 perşembe günü açık arttırma ile satılacak olan gayrimenkulü alanlar arzu ederlerse Banka gayrimenkul mukabilinde, mevzuatı dahilinde para ikraz edebilir. .(3140)
^EN l*§ A Ş A W
14 MAYIS 1H39 •- .
Yesarl Asımın İki Plâğı
MİZANI
Bayanlar: SUZAN MAHMURE, FAİKA ve Beşiktaşlı KEMAL SENMAN
BAYAN F. Ö.
Aşkından Usandım 1/547 Yakan Dudaklar
Gönül Bahçeleri
17557
Ayşe Teyze
COLUMBIA PLÂKLARINDADIR.
Pazarlık Usulile Eksiltme İlânı
Nafıa Vekâleti Samsun Su İşleri Sekizinci Şube Mühendisliğinden :
Pazarlığa konulan iş:
1 — Hamzalı bataklıkları İslahı kanalları ile Aptal ırmağı İslah kanalı üzerine yaptırılacak altı adet btonaıme köy yolu köprüsünün inşasıdır. Keşif bedeli 35544 lira 77 kuruş olan bu iş 25/4/939 tarihinden itibaren bir ay müddetle pazarlık suretile eksiltmeye konulmuştur.
2 — Eksiltme vahidi fiat üzerinden ve pazarlık usulile yapılacaktır.
3 — Pazarlık 25 Mayıs 939 tarihine rastlıyan perşenbe günü saat 15 de Samsunda Su işleri sekizinci şube mühendisliği binasında eksiltme komisyonu odasında icra edilecektir.
4 — İstekliler: Eksiltme şartnamesi, mukavele projesi, Bayındırlık işleri genel şartnamesi, umum su işleri fennî şartnamesi, hususî fennî şartname ve projeleri 180 kuruş mukabilinde Samsunda Su işleri Sekizinci şube mühendisliğinden alabilirler.
5 — Pazarlığa girebilmek için isteklilerin 2665 lira 86 kuruşluk mu-
vakkat teminat vermesi ve mümasil işleri yaptığını gösterir vesika ibraz etmesi ve eksiltmenin yapılacağı günden en az sekiz gün evvel ellerinde bulunan bütün vesikalarla birlikte bir istida ile idareye müracaat ederek bu işe mahsus olmak üzere vesika almaları ve bu vesikayı ibraz etmeleri şarttır. Bu müddet içinde vesika talebinde bulunmıyanlar pazarlığa iştirak edemezler. (2951)
TÜRK HAVA KURUMU
24,00
1,80
144,00
10,80
24,00
1,80
24,00
60,0o
4,50
84,00
6,30
12,00
0,90
36,00
2,70
84,00
60,(X
4,50
120,00
yazılı olan
9,00
mahaller
aeğııaır.
KORUYUNUZ
s
Büyük Piyangosu
İkinci Keşide: 11-Haziran-939 dadın Bliyilk İkramiye: 45.000 Liradır Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle ( 20.000 ve 10.000 ) liralık iki adet mü kâfat vardır...
Yeni tertipten bir bilet alarak İştirak etmeyi İhmal etmeyiniz. Siz de piyangonun mea'ud ve bahtiyarları arasına girmiş olursunuz...
TÜRKİYE İŞBA
ZJ"1 navııoc... | |™înhîsarlar LJ. Müdürlüğünden :
İaIC SÜT MAKİNELERİ 1--------------------------------------------------------I
1939 modelleri gelmiştir £
X Dünyauın^n sağlam ve en ucuz [
Sütçüler âleminde bir hâdise...
İv

MI EL E
SOT MAKİNELERİ (Ur.
Paslanmaz, lekelenmez ve bozuj-znaz. Yedek akşamı daima mevcuttu: , Mıele makinelerimize mahsus hususî yağımız gelmiş-k tır. Fiatı diğer yağlardan daha ucuzdur. Anadoluda acente aranmaktadır.
Türkiye umum deposu Jak Dekalo ve Şsı. İstanbul Tahtakale No. 51 z TAŞRA SATIŞ YERLERİ ı
Ankara acentemiz
Adana „
Konya „
Ceyhan „
Gazianteb
Erzurum „
Polatlı „
Eskişehir „ Trabzon „
Trabzon „
Bolu „
Sivas „
Yusuf Esehdemir ve oğulları
Ömer Başeğmez
Mehmet, Şükrü, Necati Kaşıkçı SaW Akman
Mulkfoğlu M. Şakir özşeker
Neş’et , k)lakoğlu
Süleymaa Uzgeneci
Alanyalı \bdurrahman Şeref Polathaneı’1 kardeşler Kurumahuıut oğlu Hafız Salih Mehmet Yöcder
Mustafa Gözii Küçük
Devlet Demiryolları İlânları
Muhammen bedeli 891 lira olan Komodin, resim sandalyası (döner), tabura, iki gözlü storlu dolap, döner yatar koltuk ve 4 metrelik çift tahta merdiven gibi ahşap eşya 26/5/1939 cuma günü saat (10,30) on buçukta Haydarpaşa gar binası dahilindeki komisyon tarafından açık eksiltme usulile satın alınacaktır.
Bu işe girmek istiyenlerin 66 lira 83 kuruşluk muvakkat teminat ve kanunun tayin ettiği vesikalarla birlikte eksiltme günü saatine kadar komisyona müracaatları lâzımdır.
Bu işe ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır.
(2898) (3232)
Her güzel kadının yegâne düşüncesi verdiği vâdi tuttu ve tutmaktadır. Ne mübalâğa ve ne de inkisarı hayaldir.
bir kremin işi değildir. Binbir isimle türlü mübalâğa ile size teklif edilen kremleri ihtiyatla karşılayınız.
SAĞLIĞINIZI
KANZUK
MEYVA TUZU
En hoş ve tabiî meyva usarelerinden yapılmıştır.
Taklid edilmesi kabil olmayan bir fen harikasıdır. İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ
REYOĞLU - İSTANBUL
Sahibi: A. Cemaleddin Saraçoğlu
Neşriyat müdürü: Macid ÇETİN
Basıldığı yer: Matbaai Ebüzziya
I — Çamaltı tuzlası için şartnamesi mucibince 160.000 Kğ. ağır dizel yağı kapalı zarf ıısulüe eksiltmeye konmuştur.
II — Muhammen bedeli 11200, muvakkat teminatı 840 liradır,
III — Eksiltme 25/5/939 perşenbe günü saat 14 te Kabataşta Levazım şubesi müdüriyetindeki alım komisyonunda yapılacaktır.
IV — Şartnameler her gün sözü geçen şubeden parasız alınabilir.
V — İsteklilerin kanunî vesaikle % 7,3 güvenme parası makbuz
veya banka teminat mektubunu İhtiva edecek kapım zarfların ihale saatinden bir saat evveline kadar mezkûr komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır. (3201)
İstanbul Belediyesi ilânları
1
1 — İstanbul Ziraat Bankasından aylık alan Belediye ve Hususî idareden müteşekkil mahallî idare emekli ve öksüzlerinin 939 yılı birinci altı aylık yoklamaları 12 Mayıs 939 dan İtibaren başlamıştır.
2 — Maaş sahiplerinin yoklama ilmühaberlerini oturmakta oldukları nahiye müdürlüklerine tasdik ettirdikten sonra resmî senet, aylık cüzdanı ve nüfus tezkerelerile birlikte mayıs 939 sonuna kadar ait oldukları belediye şubelerine müracaatla yoklamalarını yaptırmaları ilân olunur.
■X (3220)

Senelik muhammen kirası ilk teminatı
120,00
60,00
12,00
Divanyolunda Hacı Rüstem mahallesinin Medrese sokağında 2 numaralı Darüssuade ağası Mehmet ağa mektebi
Çenberlitaşta Atik Alipaşa mahallesinde Cami avlusu sokağında 1 numaralı Atik Alipaşa mektebi Kantarcılarda Kepenkçi Sinan medresesinin 2 N. odası
Çenberlitaşta Atik Alipaşa mahallesinde Mehmet
paşa sokağında 3/5/7 numaralı kârgir ev ve dükkân 180,00 Kantarcılarda Kepenkçi Sinan mahallesinde Kepenkçi Sinan medresesinin 12 numaralı odası Rüstempaşa mahallesinde Balıkpazan sokağında 17 N. dükkân
Kantarcdarda Kepenkçi Sinan mahallesinde Kepenkçi Sinan medresesinin 1 numaralı odası Veznecilerde Camcı Ali mahallesinde tramvay caddesi sokağında Kuyucu Muratpaşa medresesi Çenberlitaşta Mollafenari mahallesinin Çenberlitaş sokağında 74 N. dükkân
Kapalıçarşıda Gelincik sokağmda 27 N. dükkân Kapalıçarşıda Tarım Taşhan sokağmda N. 1 dükkân Kapalıçarşıda Divrik sokağında 21 N. dükkân Beyazıt Soğanağa mahallesinde Tavşantaşı sokağmda N. 1 Abdullah paşa mektebi
Unkapanında Yavuz Ersinan mahallesinde Zeyrek sokağında 5 N. dükkân
Zeyrekte Çinili Hamam sokağmda 2 N. Hacı Kasım ağa mektebi
Süleymaniyede Elmaruf mahallesinde Takvimhane sokağında 33 N. taş mektep
Şehzadebaşında Hüseyinağa mahallesinde Kırık Tulumba sokağında 11 numaralı Darülhadis Bos-nevî medresesi
Küçükpazarda Hoca Hayrettin mahallesinde Mektep sokağmda 4 numaralı Abdüsselâm mektebi Küçükpazarda Hoca Hayrettin mahallesinde Aşmalı türbe sokağmda Kavaf Şemsettin türbesinin 1 numaralı odası
4,50
0,90
13,50
Yukarda semti, senelik muhammen kiraları teslim tarihinden itibaren birer sene müddetle kiraya verilmek üzere ayrı ayrı açık arttırmaya konulmuştur. Şartnameleri Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler hizalarında gösterilen ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 30/5/939 salı günü saat 14 buçukta Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (3392)
Dr. Hafız Cemal
Lokman Hekim
Dahiliye Mütehassısı
Divanyolu 104
Muayene saatleri pazar hariç her gün 2,5 - 6 salı, perşembe ve cumartesi sabahları 9 - 1‘ fukaraya T. 22398
İstanbul 4 üncü icra memurluğundan:
Paraya çevrilmesine karar verilen hane eşyasının birinci açık arttırmasının 17 mayıs 939 tarihine tesadüf eden Çarşamba günü saat 9,30 da Beyoğlunda Hamalbaşında Ömer Hayyam caddesinde 146 No. da paraya çevrilecek ve kıymetlerinin % 75 şini bulmadığı surette 2 inci açık arttırmasının 19 mayıs 939 tarihine tesadüf eden cumartesi günü ayni mahal ve saatte yapılacağı ilân olunur.
Boğazıçinin En Güzel Ve Kullanışlı YALISI
Istinyede iskeleye bir dakika mesafede otobüs durak yerindedir. Ehven fiyatla satılıktır. Görmek ve gezmek istiyenle Istinye iskele memuru Cemile yahut Galata rıhtımında Kefeli Hüseyin han dördüncü katta Sünusiye mürecaat edebilirler.
GÜMRÜKLERDE İŞLERt OLAN MÜESSESELERE
Çâker Yazaroğlu
Gümrük komisyoncusu
Galata: Karaköy, Çan&k-çılı han
No. 34 - 35 Telefon : 35,95