Cumartesi
14
. OCAK 1950
Bosm(-harrirlı MOmtaz Faik F«n!k
Denizeller Caddesi 2
Posta Kutusu: 193 ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: ........ 15619
Yan işleri İdare ........ 15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
İDEMOKRASİNİ~NDİR~)
1 İRRETI.ER-HİKMETLER I VE Büyük insan Hazreti Ali
Her insanı ilgilendiren iki mühim şaheser.
|| KEMAL _PİLÂVOĞLU_ (85)__ M
müddetleri gelip de ter-riutumu
• Bildiğiniz gibi
; yerlerinde muayyen -
Devlet Demiryollarındaki
i memurların durumları
j----------------
Mecliste Bakanın ve Bakana karşı Zeytinoğlunun sözleri
ZeytinoğluD.D. Y. mensuplarının diğer memurlardan çok daha mağdur vaziyette olduklarını,yeni tasarıda bunun nazarı dikkate alınmasını söyledi
Büyük Millet Meclisinin dün-t kü toplantısında Eskişehir mil; letvekili Kemal Zeytinoğlunun Devlet Demiryolları ve Limanları işletme Genel Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ve işçilerin , yükseltilme durumu ile kilometre primleri ve ağır işlerde ç lışan işçilerin tazminatları ha kındaki sorusuna.Ulaştırma B kanı Kemal Satır cevap verdi.
Kemal Satır 1949 senesinin 5 inci avında Kemal Zevtinoğlu-nun kendisine Devlet Demiryolları ve Limanları memur ve işçileri hakkında yeni bir barem . kanunu hazırlanıp hazırlanmr . yacağını sorduğunu böyle bir ka nunun 1950 yılı içerisinde hazırlanacağını o zaman, kendisine ifade ettiğini belirttikten ezcümle şunları söyledi
■iO günden bugüne kadar bu evzu yzerlnde çalıştık. Fakat kdîr edersiniz ki yeni bir bara kânunu hazırlamak ve onun khrştlığını bulmak uzun tetki-kata dayanmaktadır. Bugün için dışardan yardım görmeden altı buçuk milyon lira bir karşılık etmiş vaziyetteyiz. Bu hu-hazırladığımız yeni barem geçen ayın 27 sinde Kuruluna arzettik. Ta-önümüzdeki günlerde Meclise geleceğini ümit etmek-
D. Partinin son tebliği
Yazan: Mümtaz Faik FENİK
UMUMÎ AFFA
AİT HABERLER,
Otuz iki vatandaşın katli hâdisesinin duruşması
Askeri Yargıtay, Genel Kurmay Mahkemesinin salâhiyetsizlik kararını yerinde bulmadı
Orgeneral Mustafa Muğlalı ve arkadaşları ile beraber
Vali Hâmit Onat da Askerî Mahkemeye sevkediliyor
Oemokrat Parti istişarî kongresinin toplantısından sonra, Genel Kurul tarafından neşredilen tebliğ, Demokrat Partinin nasıl ıbir kanun ve nizam partisi olduğunu umumi efkâra bir defa daha isbat etmiş ve iktidar tarafından şimdiye kadar türlü vesilelerle yapılan menfî propagandaları tekrar sıfıra indirmiştir.
Seçimlerin yaklaştığı şu sıralarda böyle bir tebliğ her halde iktidar partisi hesabına hiç de iyi olmamıştır. Bundan, kalemlerini hınçla ve kinle bileyen, iftira ve tezvir torbalarındaki «toklan bol bol harcamak için vesile anyan kalemşor-lerfn iıe kadar canı sıkılsa yeridir.
Tebliğ, gayet açık bir surette gösteriyor ki, Demokrat Parti, dini politikaya âlet eden o meşhur kitapta söylendiği gibi bir düşmanlık partisi değildir. İktidar erkânının iddia ettikleri gibi vatandaşlar arasında nifak saçmıyor; kimseyi birbirine düşman etmek, boğazlamak İçbı çalışmıyor. Onun tek istediği şey, bilâkis dürüst bir seçim nizamînin kurulması, ve bu nizam 1-çihde vatandaşların hak ve hürriyetlerine saygı gösterilmesidir. Bu tahakkuk ettiği takdirde seçimlerin normal siyâsi şartlar altında ve karşılıklı bir anlayış çerçevesi içinde centilmence, bir mücadele halini alacağı şüphesizdir. Yoksa seçimler eğer ağır bir (baskı havası içihde ve bugün iktidara hâkim olan zihniyet dairesinde yapılacak olursa, o zaman bunun çok acı neticeleri görülebilir; ve olup bitenlerin tek mes’ulü yalnız ve yalnız iktidar partisi olur. İşte bizim tebliğin u-muıni havasından anladığımız bu-dur.
si dahilinde kendi hakkını arainasi kadar tabiî bir şey olamaz? Kimse seçimlere fesat karıştıranları, reyde hiyle kullananları lıayir ile yâdede-cek değildir;, pekâlâ bilirler. Fakııt mesele, istedikleri gibi tefsir edip buradan kendi partilerine metıtaat sağlamak çok daha işlerine gelmiştir. Kendilerine bir defa daha hatırlatmak lâzımdır İd seçimler mutlaka milletin reyine göre yapılacak, bunun aksi yolu tercih edenler, kanunun büyük mes’uliyeti ile karşılaşacaklardır. O halde, İstişari kongreden sonra neşredilen tebliği bir nevi geri dönmüş şeklinde telâkki etmek kadar hatalı bir şey yoktur. Esasen büyük kongrenin kararlarını değiştirmek de kimsenin salâhiyeti dahilinde değildir. Genel Kurul hiç bir tastik vermemiş, fakat Demokrat Partinin kendi Bünyesi ■fr (Devamı Sa: 5 Sü:3 de)
Umumî af teklifini
Hükümet değil Milletvekilleri yapacak
Bir kaç gühdur şehrimizde, umumi af çıkacağına dair bir haber dolaşmakladır. Bu hususta İstanbul gazetelerinde de. bazı haberler çık-
mıştır. Son Posta refikimizin Anka-
ra muhabiri umumi af meselesine
dair gazetesine şu haberi vermiş-
tir:
İy^j haber alan bazı mahfiller ö-nümüzdeki aylarda Meclise bir af lâyihası teklif edileceğini söylemektedirler. Ancak geçen sene-yapılan tekliflere Adalet Bakanı cevap vermiş ve böyle afların varld olmadığını söylemişti. Fakat bu mahfiller Halk Partisinin umumi seçimlerden evvel böyle bir teklifi kanunlaştıracağını ve memlekette geniş ölçüde sempati yaratarak mu-★ (Devamı Sa: 5 Sü: 3 de)
Bundan bir müdet evvel Van vilâyetinin Özalp ilçesinde Türk ve İran hudutları üzerinde çapulculuk yaptıkları iclidasiyle yakalanan 33 Türk vatandaşının 32 m mahallin i-dâri ve ask.eri makamlarının emriyle mûKâktemesiz olarak kurşuna dizil: iniş ve bu hâdise vukuundan çök sonra Meclise intikal ederek bu suretle de mezkûr vakada dahli görülenler hakkında adli takibata geçilmişti.
Nitekim işe derhal el koyan Genelkurmay Askeri Mahkemesi, içlerinde Orgeneral Mustafa Muğlalı, Tümgeneral Rasinı Saltuk ve arkadaşlarının muhakemelerinin mevkuten cereyanına karar vermişti.
Dâvanın başlamasından bir kaç celseyi müteakip suç mevzuuna da-. hil oldukları iddia edilen o zamanki Van valisi Hamit Onat ile diğer iki idare âmiri, Genelkurmay Askeri mahkemesini dâvanın Van Ağır Ceza mahkemesinin vazife ve salâhiyeti dahilinde bulunduğu ve muhakemenin mezkur mahkeme tarafından görülmesi icab ettiği şeklinde esbabı înucibeli b’r karar almaya şevketmiş ve dosya Askerî Yargıtay 4. Ceza Dairesine iade olunmuştu.
Dün , aldığımız malûmata göre, Askeri • Yârgıtay., 4. Ceza Dairesi, Genelkurmay Askeri Mahkemesinin göreVşizliVkarannı - yerinde -gütme-iniş ve‘ sanıkların bulundukları makam ve memuriyetleri salâhiyetlerini suiistimal- ederek mAdunianna suç işletmek-gibi'-bir harekette bulunduklarını nazarı itibara alıp, aynı zamanda bupıın askerî bir cürüm olduğunu ileri sürerek dâvanın eskisi gibi Genelkurmay. Askeri * (Devamı Sa: 5 Sü: 3 de)'
Bir deniz Faciası
Güvenlik Konsey inde
Milliyetçi Çin delegeleri Konseyden çıkartılmıyor
Konseyin bu kararı üzerine Sovyet hey’eti toplantıyı terketti
Bazı gazetecilerin ve bazı kimselerin bu tebliği okuduktan sonra, milli husumet andı İflâs etti. Ortalık, berraklaştı; engin ufufklara, cazip âlemlere giden akıncı İnsanlar nihayet galebe çaldılar, gibi bir tefsir yapacakları beklenebilir. Fakat şurasını hemen söyliyellm ki, büyük kongredenberi değişen hiç bir şey yoktur. Esasen ortada millî husumet andı diye Ibir and yoktur kij değişmiş olsun! Bu islin, seçimlerin serbest olmasını ve vatandaşların rey haklarına namusları gibi riayet edilmesini isteyen insanların ailmll kararını ele alın, bunu bir tehdit ve tahrik vasıtası gibi kullananların muhayyilelerinde vücut bulan bir uydurmadan başka bir şey değildir. Bu cihet tebliğde de tasrih edildiği gibi, parti adına yapılan muhtelif beyanlarda gayet açık bir suretle umumi efkâra ar zedllrois, fakat bıına rağmen müfrit particiler bu sözü sanki ortalıkla bir düşmanlık varmış gibi istismar etmeğe devam- etmişlerdir. Bunlar bilmezler mi ki, milletin kanunî yoldan va Anayla çerçeve-
Yurtta kar ve fırtına şiddetle devam ediyor
Anadolu nun her tarafına kar yağıyor, karın irtifaı bazı yerlerde iki metreyi aştı İstanbul’da Tren ve vapur seferleri aksıyor
Balan bir deniz altıda 52 kişiden ümit kesiliyor
50 kadar gemîi ve uçağın yaptığı arama faaliyeti
Londra, 13 (a.a.) (Afp) — Muhtelif tonajda 50 kadar gemi, dün akşam İsveç bandıralı Divina vapurile çarpıştıktan sonra batan Trûculent deniz altısının sulara gömüldüğü yeri gösteren kırmızı bayraklı şamandıranın etrafında bekleşmektedir. Bunalrın arasında destroyer den tutun, ufacık tenezzüh motörüne kadar tekneler vur. Deniz uçakları kaza mahallinin üzerinde uçmakta ve dalgıçlar çalışmaktadırlar. *
Bugün öğleden sonra sual 16.30 a doğru, aralarında Chathanv tersanesine mensup 18 işçi de bulunan deniz altı mürettebatım teşkil eden 76 kişinin durumu şu merkezde idi. 9 ceset çıkarılmış, 15 kişi kurtarıl mıştir. Bunların içinde denizalt' komutanı da vardır) 52 kişi kay -bölmüştür.
Saatler geçtikçe bu zavaıllıları canlı olarak bulmak ümidi azalmaktadır. Amirallik dairesi tersanenin duçarına :• İşçilerden çoğunun kazada ölmüş olmasından korkuluyor, şeklinde bir ilan astırmıştır.
Seçim tasarısı üzerinde müzakereler Seçim Kanunu tasarısını inceiiyen karma komisyon dün de Denizli mi! lelvçkilı Dr. Byhçet Uz'uıı başkanlığında toplandı,^
Komisyondu,-Aıç'm Kanunu t a sarısının^! ınr) jjjfaebi Üzerinde müzakereyi.- başl®Eı Bıı maddenİQ • siyasî partilerm* genel merkezlerin deki yetkili organları bu partilerin (Devamı Sa: 5 Sü: 4 de) j
Yaşar Doğu dun kokteyl - partide Pakistan Büyükelçisi ile beraber
Pakistana gidecekTalebe ve Güreşçiler
Pakistan B. Ataşesi dün kokteyi verdi
Yaşar Doğunun, Avrupa güreş şampiyonasına İştirak edeceği de dünkü
Pakistan Sefareti Basın Ataşesi Dtıdaşî, dün akşam Pakritana gidecek Türk Üniversite talebesi rve dünya şampiyonu güreşçileriıiıiz Yaşar-Doğu ve Celâl Atik .şerefine bir kokteyl parti vermiştir. lJu toplantıda Pakistan Büyükelçisi Ekselans Mian Beşir Alımed ve refikası hazır bulunmuşlardır. Toplantı geç vakte kadar sam i »i Jâp. luıya, idik-' drii'UM ptndştir. . İ-t •-
T-dfutur Doğu kjırkfısıyl^a-görüşen bif.'iprkHtİaşîmjza cl«Diatir Mj
.— Bu seyahatten çok'tnemnu-num. Biz. seven, bizi anlayan kar-
kokteylde anloşıldı
deş bir memlekete hareket ediyorum. Oraya güreş yapıp yenmeye değil, sevgi ve kardeşliği takviyeye gidiyorum.»
Bundan sonra kafile, başaknı Darlyal Bediz de şunları syylomiş-: tir: ’’
1 . f— Son günlerde Yaşar Doğu Avrupa güreş şampiyonasına gire-miyecçk diye bazphaberler çıkmıştır Bu ftoğru değildir.
.Yaşar)4u«p?re Fakstan» gidecek, _-)radan' tayyare fle rneuılçkete dö-, necektir. Yaşarın Avrupa şampiyo-| nasıııa yetişmesi için her türlü ted-I bir aiınmışUr.
Yurdun her tarafına anî olarak bastıran kış, kurla karışık fırtına halinde bütün şiddetiyle devam etmektedir. Bu arada dün gece yarısı şehrimizde hararet sıfırın altında 19 dereceye kadar düşmüş bulunmaktadır. Cenubun en mutedil iklimli bölgelerinde dahi kendini hissettiren bir soğuk dalgasının ve karın lıütün yurtta, son scnolerde görülmemiş derecede.hüküm sürmekte olduğu aşağıdh okuyuçağınız* telgraflardan da anlaşılmaktadır:
İsLınhulda nakil vasıtaları intizamsızlığı
İstanbul 13 (Telefonla) — Kar ve havanın muhalefeti dolayısıyla tren ve vapur seferlerinde aksaklık olmaktadır Bu şabah kulkrpası ica-beden Erzurum treni, Çetınkaya • Erzincan arağında yol kapalı oldu-) undan tehir edilmiştir Toros ekspresi tir saat yirmi dakika rötarla Haydapaşaya gelebilmiştir. Ankara ekspresi de -D dakikalık bir. gecikme ile gelmiştir.
Banliyö trenlerinin ve körfez vapurlarının seferlerinde de büyük aksaklıklar olmaktadır. Ayrıca Boğazda Karadenize açılmak üzere fırtınanın dinmesini bckliyen yü-★ (Devanu Sa: 5 8ü: 7 de)
akmîma—ı L________KÜREK
İkinci Ramses, sana inad !
İMKısır'da yapılan seçimlerde, "■çoğunluğu Vafd Partisi kazandı! Allah Allah, Vafd Partisi Mısır'da akalfiyette değil miydi? Muhalefette değil miydi? Nasıl oldu tla kazandı?...
Nasıl oldu du iktidar, sandal-yayı, kendi eliyle kalkıp muhalefete devrii teslim edebildi?
Demek bir zamanlar Firavunların bile hâkim ulduğu bir yerde günün birinde serbest seçim yapılabiliyor ve kimse. -Ebül-lıevl» i dinlemiyor! — YEDEKÇİ
4 Af LF
GBW GEÇERK&1V.
Hangi dağda kurt öldü ?
Me - De
im radyo, Demokrat Parti-ııin istişafi koiıgre üzeriiit yayınladığı (eb’Iiği harfi harfine okuıuâz im? Siz inisiniz, radyo iktidar partisinin oyuncağı haline geldi tliyen? «uyurun tekzip. Hem de fiili tekzip.
Takat hak yemiydim. Böyle tekziplere can kurban. Keşke, muhalefetin lıiitiin dediklerini bu cİh,sten tekziplerle yalına çıkar salar.
Her gün bir kaç tanesini be lirltiğimiz antidemokratik olayla mı böyle tekziple, istediğimiz demokrasiye kolaycacık, kimsenin burnu kanamadan, başı ağrımadan ulaşıverecegiz ama, kime anlatırsınız?
Kaloma:
Ama ıbir de su var! Meşhur lâftır: Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu, derler. Biz Demokrat
Parti tebliğinin böyle birdenbire radyo gündemine alınmasından ne yalan söyüyeyim, işkillenme dik de değil.
Hani, büyük balıklar* zıpkın la.’la avlarlar ya; balık zıpkını ye di mi, can havliyle, çırpınır ve direnirmiş. O zaman avcılar, zıpkının bağlı olduğu ipin makarasını koyııveriılermiş. Tâ ki, balık yarasının aoısîyle, son sürat, gitsin: bir taraftan kan, bir taraftan acı, bir taraftan da sarfet-liği enerji; takatsiz düşsün! Tamam mı? O zaman, zıpkını tekrar çekmeğe başlarlarmış. İçeri a-lacaklan sırada, eğer yine deprenir. karşı koyarsa b‘ir kaloma daha (ipi koyuverme). Ve bjylecc. baliği: gık diyecek hal kalmaya n.H kadar aynı oyunu tekrarlar-
Ballar Balı:
Fakat bırakın politikayı da, si- | ze bir kiicük güzel çiçekten bir danya bal sunayım: Aşağıda, po-lil'knuızı balla kostiğim şiir, şair vc aktör Suat Tascr’in dört yasında kızı »sık Tascr’in. Jlic kimse ııin yardımı vc müdahalesi olma dan, kendiliğindim söylediği bir şiirdir: Güllerih açtığını kulağınızla duymuyorsunuz Kitaplar güller gibi sarmaşıyordu ı Güller açıyordu Kırmızı ışıklar yanıyordu Siz burada doğdunuz.
Güvercin alkadaşlar
Güneşlerin arasında bir gölge j Memleket arkadaşları
Oturun oturun dediler Elektrikler söndü Geç kaldık dediler Gecenin yarısında Bir çocuk uyandı Anne dedi
Ben bir rüya gördüm
Benim güllerini acaba doğdu mu 1 Hayvanat bahçesinde orkestra başlıyordu Ah. küciil. ışık, ne olurdu hepimi-/ dünyayı, senin rüyalar kadgr s iızel izlerinden görebilscydik. Seslerle açan güller, her biri ayrı ayrı sevlgr s'övlediği halde, yine de ijirbiriyle sarmaşan kitaplar, •kud-,.-. güvercinler güneşlerin )■ ıni'icmcdiği gölgeler. Kurtlarla kuzuların, atmacalarla serçelerin, parslarla karapainrın bir araya gelip kardeş kardeş söyleyebildikleri^ başka hjr dünyanın şarkısı
■ ürürken, biîyle fasit şeyler-, Ife, poitika adına didişmeler | nemize gerekti.
Ama ııe çare ki insan büyüdükçe küçülüyor ve bir dalın da asla, senin içinde bulunduğun yaş- | tâki asil büyüklüğe, yücelik ve anlayışa ulaşamıyor.
Ne dersiniz? Zıpkın avında kaloma mı?
Etra/ımıza dikkatle bakalım!
• Yeni Sabah» gazetesi (etrafımıza dikkatle bakalım) serlevhası altında yazdığı bir başmakalede şunları söylüyob:
«İktidar partisi, dar bir zihniyetle, kendisini fildieind içinde sanarak
«Gazetelere verilen su ilânı biraz (la hayretle okuduk:
«İstanbul Radyosu için yazıhane. koltuk. dolap ve elrisafi 18 katimden ibaM 218 parça madenî ctfyii kftpaîı zarT usu-ille satın alınacaktır.. Muhammon bedeli 88.ISO liradır...»
Sonra, masraf fazla, olduğu içil radyo ücretlerine zam!
Bir de lüzumlu isleri para olmadığından yapamadığımızı düeüneliın: Mose-vo sıra dlrritfûfği için öofcûicîa-kisilik sınıflarda k
Küsuru bırakalım. 88 blıı liralık koltuk, dolap masa, vesaire... Hom.de madeni ta'-raf /fidan...
Yunanistan ve Mısırda seofflıle (ln alman kararlar ve bu karaı sırdaki tatbik şekli İbret gözlerimizi ııiftga yetıpclMir. G tunlarda, bu bahse Kahire rflaylatı lte( Ser. Vafd partisi, hükümdar i yüzünden, sert bir seklide iktidardan zaklaştınlıaıa idi ama Mı kâfi, için için bu siyasî oluyordu. Nitekim, beş y parlâmftıto ve idare, halkı, bu partiye bağlı kalmaktan kurtaramam ıstır ve vaktaki Hüseyin Sırrı pasa gibi bir tarafsız iat kabineyi kurarak, seçimleri tam bir dürüstlük içinde yaptı çöhunl.uğu yine Vaft partisi sa&ladı. Simdi iktidar. Vafd partisine devredilecektir. Mısır kralı, milli arzunun tezahürü karsısında hiç bir 8a hal biat ve ayak direme göstermemiş i’C milletin arzuBuna boyuh eğmek zaruretini. büyük blı- kiyasetle kabul eylemiştir. Blzdo de geçen 194ü seçimlerinden sonra zuhur eden olaylar, bilhassa Ege mtntakasında ve cenup vilayetlerimizde kı muazzam gösteriler halkın seçimler neticesine ne kadar az güven gösterdiğini iabat eylemle idi.»
Muharrir bundan sonra emniyetli bir seçim için etrafımızda olup bitenlere dikkatle bakmamızı ve bunun için gereken şartları anlatarak makalesini şöyle bitiriyor:
«Bu şartlar vc emniyet altında yapılacak bir seçim, çoğunluk partisini azınlık haline sokarsa bundan hiç telâş etmemeli ve ne Halk Partisinin yıkılışı vatanın yıkılışı demektir gibi bir bâhimeye kapıl-malı ve ne de Halk Partisi (İç bin yıl iktidara kalacak efsanesine lnanıpamalıdır. Bizde dö, Kahirede olduğu gibi, iktidarın bir partiden başka bir partiye geçmesi sükûn ve eAıniyct içinde pekâlâ olabilir. Vb olrtalıdn-. Yüz küsur yıllı «hürriyet geleneği olan olgun bir memleket Mısırın yaptığını yapamaz mı? Böyle bir şeyi llalk Partililer hasıl düşünebilirler. )
Tan- da Be. Fa, Radyo Savaşı başlıklı yazısinda şunları yazıyor: «îllâmaçaallalı, bir zilleri eksik hanım kızlardan tutun da. sesleri kısılıp yarı yolda kalan delikanlılara kadar herkes İstanbul Radyosuna üşüştü.
Hâni bestekâr Osman Nihat, eserlerinin okutulmasına müsaade etmemekte gittik-' 'çe hak kazanıyor. Allahtan Dedp'Jer. Sa-dullah Aga’Iar, Mustafa Çavue'lar. Şevki Beyler... Sag değiller. Yoksa onlar da. mutlak aynı yolu tutarlardı.
Hayır bir soy- değil, tm-oç’in atmosferdeki yerini işgal otmiçiz diyorlar, Yani lıütlln sesimiz olduğu gibi İsveç radyosuna akacdlyormu0. ı
Biçare ÎBvccUlcr,! Kendileriyle soğuk harbe glrlsUgimizi sanmaaaiar bari!- I
*
Ayranı yok içmeye
«Akşam» gazetesinde (Dikkatler) sütununda mobilyalar için resmî dairelerde yapılan israftan bahsedilmekte ve şöyle denmektedir)
T. GN. KİMYAGERLER K.
YILLIK KONGRESİ
Türkiye Genel Kimyagerler Kurumu yıllık kongresi 30 Ocak 1.95Ö Pazartesi günü saat 17.30 da Ankğ-rada Halkevinde toplanacaktır. Bu ikinci toplantı çağırışı olduğu için kebiri hükümdedir. Gündem: Kongre başkan ve sekreterlerinin seçirhi, Merkez Yönetim Kurulu iş Ve hesap raporları, 1050 yilı bütçesi, A-natüzükde yapılması teklif olunan değişmeleri, tek-lit ve dilekler, Yönetim, Denetçi Kurulları ve Haysiyet Divanı seçimlerinden ibaret-tû.
Belediye kadrosunda
değişiklik
Ankara Belediyesi memur kadroları arasında bazı değişiklikler olacaktır.
Belediye ı-cis muavinlerinden Sami Alaçamın istifasından sonra belediye sû. işleri müdürü de uh-dfcKinck bulunan ikine: bit maaşlı memuriyetin başka birisine verilmesi üzerine belediye başkanlığına bir dilekçe ile istifa etmek istediğini . ,7tıı B?ledi b-’şkanı ikinci bir vekil memurluk vaacletmiş vc- bu süratle su işleri müdürü istifa etmekten vazgeçmiştir.
Bundan başka Belediye Müfettişi vc Ulus gazetesi muharrirlerinden Ferit Karalı da belediye istihbarat işleri müdürlüğüne tayin edilecektir.
Diğer taraftan Sami Alaçamın istifasından sonra halen münhal bulunan belediye reis muavinliği içtin bâzı müracaatlar yapılmaktadır.
Belediye reis muavinliği için bir kısım kaymakamlar, içişleri Bakanlığı memurları müracaatta bulunmuşlardır.
İKİ ZEHİRLENME VAKASI OLDU, BİR KADIN ÖLDÜ
Dün şehrimizde iki zehirlenme vakası olmuş ve zehirlenen kadınlardan birisi odasında ölü olarak bulunmuştur.
Doğanbey mahallesinde oturan Fat ma Çınar isminde bir kadın gece odasına aldığı maltızdan intişar c-den gazla zehirlenmiştir. Sabahleyin Fatmanın evden çıkmadığ-rı gören komşular, şüphe üzerine vaziyeti zabıtaya bildirmişler vc içeri
öldüğü teshil edilmiştir.
ikinci zehirlenme hâdisesi de Mal tepe de Hanımeli semtinde olmuş ve Bünyan Cavide isminde bir kadı nin zehirlenme alâimi gösterdiği zabıtaya bildirilmiştir.
Zehirlenen kadın derhal belediye hastanesine kaldırılarak tedavi altına alınmış ve her iki hâdise hakkında tahkikata başlanmıştır.
ANMA TÖRENİ
Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Yeni Öğrenci Derneği Başkanlığm-
14 Ocak 1950 Cumartesi günü saat 15 de Fakültemiz konferans salonun da millî şair Mehmet Emin Yurdakul için bir anma töreni yapılacaktır.
Giriş serbesttir.
BUGÜNKÜ FİLARMONİ KONSERİ
Cumhurbaşkanlığı Filârmonik Orkestrasının Devlet Tiyatrosunda bugün vereceği 4. Filarmoni Konserini idare edecek olan Şef Ferid Al-narın âni rahatsızlığı dolayısiyle konseri Dr. Hons Hömer idare ede-çektir.
, Bu sebeple programda da küçük bir değişiklik yapılmıştır. Y. Brah-msın 3. Senfonisi yerine A. Dvora-kın 5. Senfonisi (Yeni Dünya) çalınacaktır.
KUDUZ VAKALARI
YİNE ARTTI
Son günlerde şehrimizde kedi vç köpekler arasında kuduz vakaları artmıştır.
Her gün kuduz arazı görülen bir çok kedi ve köpek Belediye Veteriner müdürlüğüne götürülerek müşahede , altına alınmaktadır. Halen müşahede altında bulunan 20 kopek ve 7 kedinin kuduz olduğu tesbit e-dilmiştir.
Bu arada bir Amerikan generaline ait biı- köpekte de kuduz arazı görülmüş ve müşahede altına alınmak istenmiş ise de Amerikalı general köpeğini veteriner müdürlüğüne teslim etmemek için ısrar etmiş ve evinde tedavi edeceğini söylemiş, ise de kuduz köpek güçlükle müşahede altjna alınabilmiştir.
Kalın kırmızı bir halı üzerinde ayak seslerimiz kayboluyordu. Bir resmigeçitte gibi, Lenin ve Stalliıin Heykelleri önünden geçtik.
Bizi önce «hususi dairelere» götürdüler. Burada kuştüyü yastıklarla rahat yataklar hazırlanmıştı. Doktorlar, hastabakıcılar, lıeı- birimize âsab yatıştırıcı bir ilâç isteyip istemediğimizi sorarak etrafımızda koşuşuyorlardı, Rahatça uzanmamıza müsaade ettiler ve kahvaltı etmeğe vakit bulamıyanlara hafif bir yemek verdiler. İstediğimiz kadar sigara vardı. Bununla ıberaber, her birimiz, diğerleri ile konuşmamıza mani olan bir subay vekilinin ne zareti altında idik.
Nihayet bir zil sesi duyulunca, aynı sırayı muhafaza ederek muhakeme salonuna girdik. Bizi evvelâ, etrafında N.K.V.D. askerlerinin hazır ol vaziyetinde nöbet bekledikleri yüksek bölme gibj bir yere götürdüler. Her saatte ıbir silâh şakırtıları ve kumanda sesleri arasında nöbet değiştiriliyordu. Bu muhafız kıtasının vazifesi yalnız figüranlık yupmak değildi. Bir ara, arkadaşlarımdan bîrinin, cebine koyduğum bir kâğıda dikkat nazarını çekmek içiıı usulca koluna dokundum. Kâğıda cesaret verici bir kaç kelime yazmıştım. Nöbetçilerden biri bu ha reketimi gördü ve hadiseyi hapis* hane müdürüne anlattı, böylece başıma bir hayli İş açtı.
nişan bolluğu
Muazzam avizelerle aydınlatılmış olan muhteşem sütunlu salon,
TETKİKLER
Yeni yıl ve Dergiler
Bugünkü gidiş eski yıla nazaran fikirde olsun, sanatta olsun daha canlı ve daha verimli neticeler sağlayacağa benziyor
’V’eni yıl sözü, şu görgülü yeryu-varlığının, üstünde yaşıyan larla birli.de sadece biraz daha ihtiyarlaması, bozulup dağılmaya biraz daha yaklaşması .mânasına gelseydi, herhalde korkunç olurdu. Yeni yıl, bönCe daha' çok yeni umul-lar, yeni tasarılar, yeni teşebbüsler; eski yılda bitmeyen işlerin bitirilmesi, gerçekleşemiyen arzularla hayallerin gerçeldeştirilmesi, uğranılan başarısızlıkların yeni başarılarla telâfisi mânasına gelir. Kötümserler bu düşünceyi, insanın kendi kendini aldatması şeklinde yorum-lıyarak belki de teebessümle karşılayacaklardır. Ama ne zararı var? Dünya kötümserlere kalsaydı, şimdiye çoktan batmıştı.
Yeni yılın, fikir ve sanat hayatımıza neler katacağını şimdiden kestirmeye elbette imkân yoktur. Ancak, bu günkü gidiş, fikirde olsun sanatta olsun, es.ci yıla nazaran daha canlı, daha verimli olacağa benziyor. Bu, her ne kadar, içinde temenni gizli bir tahminse de, pek , öyle asılsız ve temelsiz sayılmaz. Çünki, ciddi memleket meselelerini kendilerine fikirde ve sanatta baş konu olarak seçen dergilerin sayısı günden güne artmaktadır. Bir yandan gazetelerin harıl harıl kara ah-beı-, faydasız havadis, umutsuzluk dolu makaleler yayınlamak hususunda yarıştığı; öte yandan çıplak kadın vücutlarını, cinsi dedikoduları, irtica ve cinayet salgınını altın madeni gibi işletmeye çalışan boy boy dergilerin bâyilerde mahşer olduğu şu günlerde ağırbaşlı, samimi ve mütevazı fikir - sanat dergilerinin önemi bir kat daha belirmektedir.
Hayat şartlarının yıllardır sürüp giden bozukluğu, bir türlü gerçekleşemiyen dünya barışı, iyimserlerin mukavemetini her gün biraz daha kırmakta ve kötümserleri daha da kötümser olmaya zorlamakta iken, insanın ve toplumun geçici zaaflarını kazanç hırsile istismara
Yazan: j Suat i A ŞER |
kalkmak, herhalde soygunculuktan ve ahlâksızlıktan başka birşey olmasa gerek, işte, böyle bir durum içinde memle.cetin derdini kendi derdi sayan ciddi fikir - sanat dergileri kuvvet ilâcı gibi, aşı gibi, hattâ serom gibi imdadımıza yetişmekte, bi'/i daha çok kötümserliğe düşmekten korumaktadır.
Yeni yılın eşiğinde, mevcut fikir - sanat dergilerine şöyle kısâca bir göz gezdirmek, yukarıki sözlerimizi desteklemesi bakımından, layclalı olacaktır sanırız.
Fikirler: İzmir Halkevi tarafından ayda bir yayınlanan bu sevimli kültür - sanat dergiş^ 22 yıllık bir geçmişe sahiptir. Dergicilik tarihinde 22 yılın önemi tasavvur edilemeye cek kadar büyüktür. Emekli kıymetlerin yanında genç kıymetlere de yer vermesi, bu derginin yaşamasında ve günden güne gelişmesinde başlıca âmillerden biri olmuştur. .Ole.;i halkevleri dergileri, (fikirler.)! ne kadar kıskansalar yeridir. Bu dergiye emek verenlerin cümlesi berhudar olsun.
Varlık: 17 yıldır durup dinlenmeden, ilgisizliğin ve imkânsızlığın dayanılmaz hale geldiği günlerde bile vıİmadan yayınına devam eden Varlık, fikirde ve sanatta elinden geldiği ve gücü yettiği ölçüde daima ileriyi, doğruyu, güzeli tutmuş-tur.Sanat piyasasında birer kıymet olan bugün.cü genç nesil sanatçılarının pek çoğu seslerini ilkin bu dergide duyurmuşlardır. 17 yıllık yayın hayatında Varlık, birçok meç-. hul istidatları isim sahibi sanatçılar haline getirmiştir. Bu halile o-na, biraz mübalâğa da olsa, her devrenin genç rresline kapısını açık tutan bir sanat okulu diyebiliriz. Sayın Yaşar Nabi nin emekleri ve fedakârlıkları boşa gitmemiştir. Bu
TARİKATÇILIK IDD1AS1LE i SABUN ÇALAN
MAHKEMEYE VERİLENLER I BEŞ ÇOCUK
Bundan bir müddet evvel tarikat- Yenişehir Yüksel caddesinde otu-çılık iddiasiyle mahkemeye şevke- ran Perihan Çallı ismindeki kadına dilen Ahmet Hamdi ve 21 arkada- ait bir çuval sabun Tahir Yurtseven, şının duruşmasına dün de üçüncü İsmail Tezelli, Mehmet Kaynak, asliye ceza mahkemesinde devam , Orhan Obah ve Ömür Kormak is" olunmuştur. I mindeki çocuklar tarafından çahn-
Dünkü duruşmada sanıklar avukatları, savunmalarını yapmışlar ve demişlerdir ki: Beyaz takke ve ciib boyi hiç bir zaman Nakşibendi tarikatına mensup kimseler giymezler. Hem beyaz takke giyen Nakşibendi de olmaz, çünkü bugün camilerde herkes takke giymektedir. Ahmet Hamdi Şeyhdir, diğerleri de onun mürididir diyorlar; fakat bunlar i-çin delil yoktur. Nakşibendi tarikatında zikir derunidir dil damağa ’ yapışır. Halbuki bunların açılrtan . höykürdülerini söylüyorlar..
Müteakiben diğer avukat Ahmet | Hamdinin evinde 6 kadının bulun duğunu fakat bunların sırf ziyaret maksadiyle oraya gelmiş olduklarını kavisvari bir şekilde oturma ise evin darlığından ileri geldiğini söy- i lemiştir.
| Neticede duruşma karar için baş- j ka bir güne bırakılmıştır.
üüSHBHEEi
bakımdan kendisini tebrik eder, yeni yılın Varlık \in,daha verimli, daha başarılı ’u jsım dileriz.
Scçilm^ hikâyeler: Salim Bengil in ayda bir .ayınladığı bu dergi, adından da anlaşıldığı gibi, yerli hikâye yazarlarımızın ve dünya hikayecilerinin en seçmt- eserlerini ucuz ve zevkli bir cilt halinde okuyucularımıza sunmaktadır. Hikâye sanatımızın ilerlemesinde ve gelişmesinde Salim dostumuzun bu deı'-ğiyie yapmakta olduğu işin önemini bilhassa belirtmek isterim. 1950 yıLinin Salim’c daha çok verimli olma-
Edebiyat dünyası; Sabahattin Hüs-nii’nün İstanbul’da 15 günde bir yayınladığı bu dergi, genç nesil yazarlarının fikir - sanat mahsullerin: dosyalarda uyuklamaktan kurtarıp okuyucu la ra ulaştırmakla bir nevi
ıııemlec ı vazifesini yerine getir mektedir. Düşünen her kafayı ilgilendirecek konuya, küçük Ölçüdedc-olsa, bu dergide rastlamak mümkündür.
Aile: Her evin zevkle, istifade ile okuduğu tam bir aile ’ dergisi. Salon eğlencelerinden tutun da evlilikte saadetin sırlarına. Yahya Ke-
mâl’in en son şiirine ve zekâ testlerine varıncaya- kadar herşeyi içine alıyor. Ûç ayda bir İstanbul’da, Vedât Nedim Tör’ün titiz nezare-
ti altında yayınlanmaktadır.
Yağmur ve toprak: Kendini köyün
ve köylümün dertlerine hasreden biricik dergi. Baslığının altında Namık Kemâl’in (Amalimiz efkârı-
mıştır.
Sabun hırsızı çocuklar yakalan -mış ve savcılığa teslim edilmişlerdir.
YANGIN BAŞLANGICI
Keçiören çocuk yuvasında çalışan Ünal Aytaç isminde bir şoför gece sobasını yaktığı sırada kurumlar tutuşmuş vc bir yangın başlangıcı na sebep olmuştur.
Yangın itfaiyenin müdahalesi ile söndürülmüş ve şoför hakkında tahkikata başlanmıştır.
BİR DÖVME HÂDİSESİ
Aİltmdağ mahallesinde oturan Eyüp Atmaca isminde bir şahıs aynı semtte oturan Nurettin Kadifel isminde bir terziyi su dökme meselesinden dövmüştür.
Dövülerek yaralanan Nurettin has taneye kaldırılarak tedavi altına alınmış ve mütecaviz hakkında tah kikata başlanmıştır.
mız ikbali vatandır.) mısraı yer almış. Bundan anlaşılıyor ki, (Yağmur ve Toprak) vatanın istikbalini köyün ve köylünün kalkınmasında görmektedir. Karınca gibi gayretli, arı gibi işinin ehli olan ve en ufak bir gösterişe dahi kapılmaan sabırla, tahamüUe çalışan bu dergi, memleketini seven her aydının ilgisine lâyık bir dergidir.
Yapmak: 15 günde bir Ankarada, Orhan Veli tarafından yayınlanır. Eni boyu küçükse de içi alabildiğine dolu ve dolgun. Fikir ve Sanat meselelerinin kısa, fakat özlü bir şekilde incelenmesini, ileri yeniyi ve güzeli esas olarak alan (Yaprak), değerli imzaların yazıları ve şiirlerile büyük bir boşluğu doldurmaktadır.
Kaynak: (Seçilmiş hikâyeler) dergisinin hikâye alanında yaptığını şnr alanında yapmıya uğraşan bu dergi de Ankara’da ayda bir yayınlanır. Birçok genç istidatlara okuyucu iğine çıkmak imkânını sağlaması bakımından geyreti takdire değer.
Hür Gençlik: İstanbul Üniversitesi yüksek tahsil gençliği derneğinin fikir organı olan bu dergi İstanbul’da ayda bir yayınlanmaktadır. Her-şeyiri üstünde memleket sevgisini ve memlektin kültürce kalkınmasını ana dâva olarak benimseyen dergi, irtica gibi, ilim düşmanlığı gibi, gerilik kuvvetlerile savaşmaktadır. Dergi ve Yeni sanat: Biri 15 günlük, öteki aylık fikir ve sanat dergileri. Istanbulda yayınlanıyor. Genç nesil yazarlarile sanatçılarının eserlerini okuyuculara ulaştıran bu dergiler de kendilerince bir ihtiyaca karşılık vermektedirler.
Son söz olarâk, yeni yılın, memlekete fikir ve sanat bakımından faydalı olmıya çalışan yazarlar, sanatçılar, dergiler ve dergicilere verimli ve başarılı olmasını dilerim.
Günün
bedbahtları
Sfö öğünlerde, heıltcsın yegâne ehemmiyet verdiği mevzu, meteoroloji mânâsına gelen havadır.
Düşünülecek olntfsa, hakikaten behsedilmiyecek gibi de değildir. ■Mübarek,' başka başka mcvzularla uğraşılıp kendisine hiç ehemmiyet verilmediğini anlamış olacak ki, bütün soğukluğuyla ortalığı kasıp kavurmakla, konuşulacak şeyler arasında ben de varım! demek islemektedir.
Sabahın erken, gecenin ilerlemiş saatlerinde ile 21 arasında teha-
!üf eden soğuk halkımızı bizar etmektedir. Kim ile kar.şılaşsanız,
ilk sözü:
•Aman, dostum, bu ne so-
ğuk!- olmaktadır.
Vakıa, Ocak ayında da sokak tandır gibi sıcak olacak değil ya, elbette soğuk olacak, lâkin şikâyetin fazlası, halkta, bu soğuğa dayanacak dermarftn kalmamasın-
Baştü, şapka, sırtta palto, elde eldiven, avakta içi tüylü şosonlar olmadıktan ve karın da adamakıllı doymadıktan sonra, bu soğuğa dayanmanın elbette imkânı yoktur.
Millet, Aİaskada kış günlerini püfür püfür rahatça geçirirken, bizim soğuktan çenelerimizin leylek gagasına dönmesinin sebebi de
Haydi, halkta yok, diyeceksiniz, fakat ya. müessesclerde, belediyede vesairedb de mi yok?.. Nedir, o. Zavallı işaret memurlarının hali?.
Sıfırın altında 12 derece soğukta, Zehmeri zürefası gibi iki dirhem bir çekirdek giydirmişler, kö-şebaşlarına bırakıvermişler, bunlar yetim malı mı?.
Hikâyeyi bilirsiniz, ağanuı biri: Şu herife yüz sopa vurun, diye e-mir verince, mahkûm:
— Ağa hazretleri, ya sen sayı bilmiyorsun, yahut da dayak yemedin! diye sızlanmış.
Bu işaret memurlarına oralarda, bu kıyafetle vazife gördüren sayın idare âmirlerinin, galiıba sırtları pek ve altlarında da kaloriferli o-tomobilleri olacak!
Aksi halde, bu soğukta incecik palto ile beş saat nöbet tutmağa mecbur etmek imkânı olmazdı.
Birisine, bir vazife verdiğimiz vakit, o memurun işini lâyıkiyle yapabilmesini temin edecek bütün imkânları da vermek.lâzımdır. Artık bunu da biz hatırlatmıyalım! Beş altı sene evvelini bir gözönüne getirelim, yine yol ağızlarında zabıta memurlarımız vardı. Evet, vardı ama, her birinin sırtında kocaman gocuklar ve ayaklarında kailli çizmeler ve ellerinde de örme yün eldivenler vardı. Eskiye hasret çekilmezmiş amma, bu va ziyette biz geçmiş günleri, köşebaş-larında vazife görenler namına hasretle yâdetmek mecburiyetinde kalıyoruz.
Bunun kemali, üç ıbeş kuruşun içinde ,hem memurlarımızı iyi giyindirmek, bizim şerefimizi de arttırır. Bunu da unotmıyalım!:
Hikmet YAZICIOĞLU
ı’— Ruslar Mahkûm etmek istediklerini nasıl söyletirler ? —■*
&us uşuîü itiraflar
Yazan : Stypulkovsky (Polonya Milli Partisi Gizli Konsey Başkam lo. 27
kısa bir zamanda, girişlerinde sıkı bir kontrole tâbi tutulan kalabalık ıbir halk ’ kitlesi ile doldu. Her renkte üniformalar üzerinde altın ve gümüş epoletlerin parıltısı göz kamaştırıyordu. Subayların göğüslerinde sıralanmış olan nişan ve yıldızlar karınlarına doğru iniyordu.
Derhal, orada bulunan vc sayılan oldukça fazla olan yabancı basın muhabirlerini tanıdım. Hat tâ aralarında tanıdığım simalar bile vardı. Bazıları bana gülümsediler. Aynı zamanda Ibu muhabirlerin yanında, bu temsili görmi-ye davet edilmiş olan Fransa, İngiltere, B. Amerika ve pek tabiî şimdi «Geçici Polonya Hükümeti» adını taşıyan Lılblin komitesi temsilcilerinin de bulunduğunu biliyordum.
Üzeri kırmızı hah ile örtülmüş olan bir masa hakimlerle savcıları bekliyordu. Bu masanın üzerinde, iki kâtibin süratle sırasına göre yerleştirdikleri itina ile ciltlenmiş otuz kadar dosya valili.
Masanın yanında savcıların emrine verilmiş olan savcılık subaylarından bir grup oturuyordu.
Uzun boylu, bıyıklı, başına pırıl pırıl yanan bir miğfer giymiş belinde kılıç bir N.K.V.D. albayı mübaşir vazifesini görüyordu. Birdenbire ayağa kalkıp elini miğferinin kenarına götürerek haber verdi:
«Mahkeme heyeti, lütfen ayağa kalkınız.»
Sovyetler Birliği Yüksek Mahkeme heyeti içeri girdi. Heyet iki geneî'al ve biri yardımcı hakim vazifesini gören iki de albaydan müteşekkildi. Heyete, Rusya’da «Cellad» adı ile tanımın General V. Ulrich başkanlık ediyordu, Fil-hakikağ .aralarında bir çok aıka-daşları ve yakın dostları da bulunan binlerce insanı öteki dünyaya göndermişti. Görünüşte kimse o-nun böyle bir şey yapabileceğine inanmazdı. Bu neşeli küçük Al-man’ın bir sineğe bile fenalık e-debileceğlne ihtimal verilemezdi. Yüzüuü aydınlatan tebessüm nadi-
ren kayboluyordu.
Onların arkasuıdan, Kızılordu başsavcısı General N. Afanasiev ile birlikte Devlet Müşaviri Rudenko göründüler.
Müdafaa sırasında, mahkemenin, arkadaşlarımın menfaatlerini müdafaa etmelerine müsaade ettiği 9 MoskovalI avukat yer almıştı. A-ralarmda, Moskova barosunun en parlak avukatlarından olduğu söylenen Braude’da bu’unuvorılu. Benim gibi, General Okulicki ile Jan ko’ivski’niıı de kendi müdafaalarını kendilerinin yapacaklarını bildirmiş olduklaruıı sonradan öğrendim. Duruşmaya iddianamemin okunması ile başlandı.
İddianame esas itibariyle, itti-hamııame metninden alarak zikrettiğim şu noktaya dayanıyordu:
«Polonya, Litvanya, Ukrayna ve Beyaz Rusya’nın batı bölgeleri Almanlar tarafından İşgal edildiği zaman «Armia Kralım» (Gizli ordu) adı altında gizli bir teşkilât kurulmuştu...
Sanık Okulicki’nin yardımı ile bu gayn meşru teşkilâtın fali-yetleri, kendisine Gizli Bakanlar Kurulu Başkanı adını veren Jan-koıvski ve bakanlan tarafından idare ediliyordu.
«Aynı zamanda Polonya topraklarında* gayn kanunî bir teşekkül olan bir Milli Birlik Konseyi kur dular ve başına da Polonya Sosyalist Partisi Genel Sekreti Pu-zakı getirdiler...»
«Sanık Okulicki ve gizli hükümetin emrinde, ordu teşekkülleri, mühimmat ve silâh depolan, alıcı verici radyo istasyonları, gizli matbaalar ve gizli mahfeller vardı...»
İddianamede bundan sonra bu «gayn kanuni» teşekküllerin Sovyet işgali altındaki faaliyetlerinin incelenmesine geçiliyordu. Neticede) bu teşekküllerin. Sovyetler Birliğine karşı Almanlarla işbirliği yapmak için kurulmuş olduğu knııaatine varılıyordu.
Bu ıheş’unî vesika, Polonya milletinin sözde işlemiş olduğu «cinayetleri» tafsilâtiyle anlatıyordu. ( Suikastler», bunları hazırlamalı; için Londra’dan alman emirler, «ttıthiş» hareketleri, alıcı verici postaların istimalleri zikrolunü-yordu. İddianamenin esasını, sanıkların «suçlu olduklarına» dair yaptıkları itiraflar olduğu gibi, tevkif edilmiş bazı gizli ordu üyelerinden istintak sırasında koparılmış olan ifşaat teşkil ediyordu.
(Devamı var)
9 GÜNLÜK LOHUSANIN ŞALVARINDA HİNDİLER
Dün öğleden sonra üçüncü asliye ceza mahkemesinde gayet garip bir hindi hırsızlığı dâvasına bakılmıştır.
Bu oldukça garip hırsızlık hâdisesi nin tafsilâtı aşağıdadır:
Bundan bir kaç gün önce Altındağ mahallesinde Satı isminde 18 yaşlarında genç bir kadın gece geç vakit yanına aldığı yeğeniyle evlerinde su kalmadığı bahanesiyle lo-huşa döşeğinden kalkarak çeşmeye su almaya gitmiş. Gitmiş amma kom şunun açıkta kalan hindilerinden de vazgeçememiş ve hindilerin bacaklarını arkaya doğru kıvırarak şalvarının içine koymuş.
işte bu sırada hindi sahibinin dışarı çıkmasile kızılca kıyamet kopmuş ve Safının yanına gelerek hindileri çıkartmasını söylemişse de kadın hindi filan görmediğini söylemesi üzerine hindi sahibi derhal kadının üzerine yürüyerek hindileri şalvarın içinden çıkartmak istemiştir. Bu sırada hindiler de şalvar i-çinden bağrışmıya başlamış ve Sa-tı işin anlaşılacağını kestirdiği için • can kurtaran yok mu beni öldürüyorlar» diye bağırmağa başlamış etraftan yetişenler kadını değil, şalvar içinde şaşırmış hindileri kurtarmışlardır.
Sanık Satı bu garip hırsızlığı yapmadığını zira 9' günlük loljusa olduğunu iddia etmişse de hindi çaldığı sabit olduğunan. l'akat bazı tahfif sebeplerinin bulunduğunu göz önüne alan hâkim Safının 15 gün hapsine karar vererek hindi hırsızı .tevkifhaneye gönderilmiştir.
SÜPÜRGE HIRSIZI
Eski sabıkalılardan Ali Çankaya isminde bir genç istasyon anbarı ö-nünde açıkta duran ve bakkal Meh met Akgünlüye ait olan 17 süpürgeyi çalmıştır, ihbar üzerine süpürge hırsızı yakalanmış ve tahkikata baş lannuştır.
r
K
AhYO-TELEFON-TELGRAF HABERLERİ
Kırk sekiz saat
İÇİ
£ on kırk sekiz sâât zarfıhda. I dünya siyaseti, seri ve garip inkişaflar kaydetti. Bunlar, şüphesiz ki büsbütün yeni, beklenmedik ştyler değildi, fakat, hepsinin birden. hemen aynı zamanda vaki oluşu, umami gidişata yeni bir renk kazandırdı, denebilir.. McsOİâ Amerikalılar, Çin’den ümit kestiklerini bir kere daha teyit ettiler ve Japon-yhyî komünizme karşı bir kale haline gdtinnek. aynı zamanda Pasifik-tekl tâahhütlerini kayıtsız şartsız, ifa etmek azminde olduklarını be-! lîi'ttîleT. Buna muvaZÎ olarak da Rus tecavüzüne karşı koyabilmesi içiril Tito’ya askeri yardımda bulunmak bahis mevzuu oldu. Bu iltifata karşı Tito’nım mukabelesi de zikre değer. Çünkü hemen aynı gün, Güvenlik Konseyinde, bu konseye Batıkların müzahereti ile üye olmuş bulunan Yugoslavya; milliyetiçi Çinin, artık ne Çin’i ne de Çin milletini temsil etmediği cihetle, konseyden çıkarılmasını istîyen Riısya-nın talebini destekledi.
Bıindan başka: Amerikalılar, uzun zamandır temas etmekten çekindikleri diğer bir meseleyi ele ala-rak, Hindiçin’i ile yan resmî müza- I kerele giriştiler. Bu ayın başında, | Fnüısızlann hükümranlık behşetmiş oldukları Bao dai, siyaset sahnesin- j de ve bu sefer kuvvetli kozlarla göründü. Hindiç:nî, Asyayı is'ili etmek tehdidinde bulunan komünizme . karşı bir kale addolundu.
B. Milletler mümessiline göre
Y. Doğuda açlık tahribat yapıyor
G. Clapp bu iştft halli için büyük sermaye yatırılmasına taraftar
Vaşington, 13 a.a. — Son zamnn ı jelCre hazırlanacaklarını açıkla-larda yakın-doğuda iktisadi durum »niştir.
hakkında tetkiklerde bulunmuş o- ! Clapp beyanatına devamla. A-lan Birleşmiş Milletler heyeti baş- merika Birleşik Devletlerini teşkil kanı Gordon Clapp, bu bölgenin eden muhtelif idareler arasında çok cepheli olan bir çok meselele- i suların paylaşılması yüzünden çı-rini halletmek için lâzım gelen en 1 kan meselelere işaret etmiş ve ya-Önemli noktalardan birinin Arap km - doğu memleketleri arasında-memleketleri hükümetlerinin daha ’ ki anlaşmadıkların ne kadar büyük büyük mesuliyetler deruhte etmesi olabileceğini siz kıyas edin» demiş-olduğunu belirtmiştir. I tir.
Gordon Clapp, yakıırdoğuda aç- i Gordon Clapp'ın beyanatından lık çekenlerin yalnız harp dolayfsı' sonra toplanan çalışma komisyonu, ile iltica edehlerin değil, diğer bir. aşağıdaki kararları almış ve Con çok insmtlann da aç olduğunu sÖy- naly’ye. Vandanberg’e, âyan ekse-I'ernîştir. ( z -J--’J:-
Clapp, Birleşmiş Milletlere, mül-1 ger parlamento _____ ____
tecile-- meselesini halletmek için 54 nına telgrafla bildirmiştir.
milyon 900 bin dolarlık bir plân | Mukaddes yerlere yardım heyeti, tasarısı vermiş ve bü tasarı kabul -mı—
edilmiştir. Program yakın-doğuda başarılması gereken bir çok hususları ihtiva etmektedir ve birçok tek nik personele büyük sermaye yatı-
rıyet. ve ekalliyet liderlerine ve di-
ve hükümet erkâ-
Diğer taraftan, 1346 da Birleşmiş Milletlerin almış olduğu bir karar gereğince, ibüyükelçi ve elçilerin ziyaret ve ikametinden mahrum bira-kılmış olan faşist İspanya ile bir , zamandır devam etmekte olduğu bilinen, gizli milzakere’er açığa j vuruldu. Hattâ İngiltere ile Amerika, İspanya hakkında verilmiş olan bu karann tadili lehinle oldukla- 1 nnl ve İspanya ile yeniden normal diplomatik münasebetler tesisine hazır bulunduklarını yarı resmî olarak ihsas ettiler.
Havaya ateş !
D alıkesir’e Altıntaş suyu ge-** (irilmiş, bıı münâsebetle snyun membaında da güzel bir tören yapılmıştır.
Yeni seçimlerin yaklaştığı bu günlerde suyun başında bulunmak lâzimgeldiğinden İçişleri Bakanımız Emin Erişirgil de hu törene iştirak etmiş!
Hepsi iyi, hepsi yerinde...
Fakat merasimden sonra bir manga jandarmanın havaya silâh atmasına ne buyrulur?.
Hayır, bir şey değil, herkes, Canbaz Baba dostunun tekrar Balıkesırc vali olup, hemen seçimlerin o gün yapıldığına za-hip olacak!... — A. F.
Meclis köşesi
Çalışına Komisyonu;
Özel teşebbüs müstahdemleri hakkındaki kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Geçici Komisyon:
Filistin mülteciler meselesinde B'i” leşmiv Milletlerin tasarısını tatbik edebilmek için Amerika Birleşik Devletlerine para yardımı yapması-pwovi.ee uujun ocmajc , na imkân verecek kanunun derhal rilmasına ihtiyaç göstermektedir. | kabulünü rica eder. Böyle bir h?-Clapp, heyetin Suriye, Lübnan, reket, yakın - doğunun kalkınma-»«mm. sı yOıundaki gayretleri destekHyo çektir.
Komitenin istediği 54 milyon ( lardan Amerikanın hissesine milyon dolar isabet etmektedir.
Ürdün ve Arap Filistin için teklif ı ettiği projelerin dar ve tecrübe ma-1 hiyetinde olduğunu ve bu, memle-1 ketlerin bu işi yaparken kazana- , câkları tecrübelerle daha geniş pro-1
Ahskânm durumu
endişe uyandırıyor
Bölerin halen müdafaasız olduğu belirtiliyor
Vaşington, 13 a.a. (afp) — Alaska Valisi Gruening’e göre, bu bölge, Amerika kontrolüne girdiğin-1 den beri en büyük istilâ tehlikesi karşı karşıyadır, zira bu toprak ta-mamiyle müdafaasız bulunmakta-I dır.
| Gruening bu demeci. .Amerika Millî Savunma Birliği» nin siyaset ve sanayi adamlarından teşekkül e-den bir toplantısı esnasında vermiş j ve Sibirya’nın Alaska'dan, Bering boğazının ötesinde, ancak 60 kilometre uzakta bulunduğuna işaret etmiştir. Vali, sözlerinin sonunda, I bu topraklar için, soğuk harbi kazanmak maksadiyle kaleme alınacak bir statü istemiştir.
Ingiltereye Macar notası
Budapeşte, 13 a.a. — Macar hükümeti Budapeşte’deki İngiliz elçiliğine verdiği bir notada, batı Almanya’nın kurulmasına dair Macar hü-w nuyıuyu uyanan- kûmetinin 3 Kasım tarihli protesto-dırmakla işe başladığı halde, faşizm, suna kar§1 İngiliz hükümetinin ce- . cahil demagogların nisbeten münev- ı babını red etmiştir.
ver zümrelere hükmetmesidir. İki --------------«-«■'-*
sistemdfe de zamanla bir tesviye ha 1 reketlıtfn yapıldığı görülür. Komü-uİzmde, idareci zümreler tasfiyeye tâbi tutulduğu halde, faşistler, ekseri orta halli tabakaları, okur yazarları ortadan kaldırırlar. İşin sonunda, iki sistemde de bir hizaya gelme veya getirilme âmeliyesi olur, iki sistem de, işin sonunda kültürsüz teknisyenler cemiyetine dayanır. Yal I nız faşizm, hususi ve büyük, sermaye | ye müsait ve mütehammil olduğu hal de, komünizmin buna tahammülü yoktur. Bu bakımdan, kapitalist dünya, komünizm ile mücadeleye ' karar verdiği g(in, bugüne kadar dayanabilmiş olan faşizme meyyal rejimlere ergeç muhtaç olacaktır, gibi bir fikir ileri sürü'ebilir. Ru ’se, esareti esaretle önlemek gibi abes bir mantıktır. Ve son kırk sekiz saat hâdiselerinin düşündürdükleri de bu çerçeve içine alınabilir. Ve, ne t yazık!... Dememek elden gelmez.
Mücahit' TÖPALAK
Günün tablosunu tamamlamak i-çin, Fransa ile Almanya arasındaki yakınlaşma temayülünü ve Fransız Dışişleri Bakanı SchUman’ın bugün, Batı Almanyanm merkezî Bonn’a müteveccihen yola çıkmış bulunduğunu da kaydetmek lâzımdır.
Kırk sekiz saat içinde vukırbulan ve ilk bakışta birbirleriyle alâkasız görünen bütün bu hâdiselerin, fik-rimizce, tek ve müşterek bir mahiyeti vardır. O da, komünizme karşı savunulmak maksadiyle temas edilen bütün devlet, memleket, makam ve şahsiyetlerin, esas itibariyle' ya eski Faşist, ya bugün faşizme meyyal oluşlarıdır.
Bir çok kimseler, insan hak ve hürriyetlerini hiçe saymaları bakımından faşizm ile komünizm arasında hiç bir fark görmeyebilirler. Aslında bu iki rejimin birbirinden ayrılığı aşikârdır. Komünizm, bir takım münevverlerin idaresi altında kitleleri, işçiyi ve köylüyü ayaklan-
do-• 27
Tarım uzmanları
konferansı
YerleGökÂrasında
Yazan: A. S. Esupery
Çeviren: Mücahit TOPALAK
Dünya Bas”
Sahile ; s
HulosalcA jy©
13/1/1950 _ ’
■"İde) -k-
Milletvekilleri Seçimi Kanunu tasarısını incelemek üzere kurulan Geçici Komisyon bugün saat 10 da Kitaplıkta toplanacaklardır.
Mısır kabinesi
Atimda toplanacak olan konferans dört gün sürecek
Atina, 13 a.a. — Merkezi Paris-te olan Avrupa İktisadî İşbirliği İ-daresinin yiyecek ve tarım müdürlüğünün muhtelif Akdeniz devletleri nezdindeki Amerikan tarım uzmanları Atina’da 16 Ocaktan 20 O-cak tarihine kadar bir konferans ak tedeceklerdir. Uzmanlar 15 Ocakta Atina’ya gelecekler ve kendilerine Amerika elçiliklerinin tarım ataşeleri refakat edecektir. Konferansa mezkûr müdürlüğün Fransa, İtalya, Portekiz, Türkiye ve Trieste bölgesindeki Amerikan temsilcileri katılacaktır. Konferansta Marshall pi-lânının tatbiki ile ilgili çeşitli meseleler incelenecektir. Bundan' maksat Marşal Plânı memleketlerinin tarım usullerinin islâhına ve istihsallerin artırılmasına yardim mektir.
kuruldu
üyaler V ölnız Vaft Partisi mensubu
Londra Radyosu, 13 (Basın - Yayın — Vaft Partisi lideri Nahas paşa tarafından kurularak Kral Faruk’a tevdi edilmiş olan yeni Mısır kabinesinin listesi Kral tarafından tasdik edilmiş ve kabine üyeleri tamamen Vaft partisi mensuplarından teşekkül etmiştir.
Eski Rumanya Kralı sıkıntı çekiyor
Nevyork, 13 a.a. (afp) — Eski Rumanya Kıralı • Carol’un meşhur pul koleksiyonundan bir kısmını satmak üzere Nevyork pulcularına talimat verdiği haber alınmıştır*. Satışa çıkarılacak pullar arasında her biri’ 25 bin dolar kıymetinde çok nadir pullar bulunmaktadır. Geçeri mayısta Carol’un kız kardeşi prenses Elenanın Buenos Aires’de 60 bin dolara bir taç sattığı hatırlâtıl-'maktadır.
İran-Hint münasebetleri
et-
Yeni Delhi, 13 (GHH) — 30 Aralık tarihinde Yeni Delhi’de Hindistan’la İran arasında başlamış olan Ticaret anlaşması konuşmaları 12 Ocak 1950 tarihinde intaç edilmiştir. Her iki hükümette bu görüşmeler üzerinde daha şümullü bir müzakereye girmeğe ve Ticari ve Bah rî bir anlaşma yapılmasına muvafakat etmiştir.
Görüşmelerde nakliyat kolaylıkları, vizeler vesaire de tetkik edilmiştir.
Toplantıyı kapatan Ticaret Bakanı Neoğy, bu anlaşmanın yapılmasında büyük faydası dokunmuş olan İran delegasyonu lideri Fethullah Nuri İsfendiyarî’den sitayişle bah-
Vesayet Konseyi tekrar toplanıyor
Paris Radyosu, 13 (Basın - Yayın) — Birleşmiş Milletler Vesayet Komisyonu Başkanı Roge Garau vesayet komisyonunun perşembe I günü yapacağı toplantıda hazır bulunmak üzere dün Nevyork’tan Cenevre’ye hareket etmiştir.
Komisyon Başkanı hareketinden Önce basma verdiği demeçte Kudüs'ün milletlerarası bir rejime tabi tutulması hakkında varılmış olan kararın tatbikinin, ilgili tarafların ı inuii *sıçnuıyan u«ı suayışıe u«r iyi niyet ve müşterek anlayış duy- I setmiş ve Iran ticaret ve ekonomi
Bu yeni notasında, Macar hükümeti «İngiliz hükümetinin Maca -ristan’a demokrasi ve hürriyet dersi veremiyeceği» kaydedilmekte, İn-giltere”yi Almanya’daki Macar emlâkine elkoymakla itham etmekte ve Macaristan’ın bütün milletlerarası siyasî meselelerde fikrini bildir--_____r , _________________________ _______ . _ _____ ____ . _ __________
me :te serbest olduğunu ileri sür- guları ile halledilebilecek bir iş ol- I temsilcilerinin çalışmalarına teşek-mektedir. I duğunu söylemiştir. I kür etmiştir.
Serbest Fıkra
At da var meydan da!
Fronsaya yeni bir kredi oçıldı
Paris Radyosu, 13 (Basın yîrr) — Avrupa ikti " gramı gereğince " kan pamuğu enbeş hazirana ___
• lan'5'milyon «lolau. di anılmıştır.
Diğer taraftan Avrupa İktisadî İşbirliği İdaresi, Marshall* Plâr.ımh Avrupa’da tatbikine başlandığından beri takriben 3 milyar doların, İcar Fonu olarak kullanılmış olduğunu’ bildirmektedir
----------------j Ya-idî yardım prö-Fransa'ya* Ame'ri-satın alabilmesi için - kadar ödenebflec'eir yeni.bir kre
RuSyoda yeni bir konun
Paris Radyosu, 13 (Basın - Yayın) — Sovyetler Birliği Yüksek Şurası, bazı cürümler ve bu arada vatan hainleri, casuslar ve sabotajcılar için ölüm cezasının verilmesini derpiş eden bir kanun kabili etmiştir.
B undan aşağı yukarı, üç dört ay evvel İstanbuldan, An-karadan bazı gazeteci arkadaşla* ı-ımız Demokrat Partinin bir toplantısını takip etmek üzere Elâzığ'a gitmişlerdir. Oradan dönerken, Ulaştırma Bakanı Kemal Satır’a, hatırımda kaldığına göre şu mealde bir telgraf çekmişlerdi:
«Camlan kınk, şofajsız, elektriksiz bir vagonda elimizde birinci mevki biletlerle ayakta İs-tanbula hareket ettik. Mum ışığında size bu telgrafı yazıyoruz. Milletle beraber sağlığınıza duacıyız!»
Şimdi, gazetelerde okuduğumuza göre, aradan üç dört ay geçtikten sonra Ulaştırma Bakanlığı bu telgrafı çeken gazetecilere «mes’ulleri tecziye edilmiştir» gibi bir cevap vermiştir.
★
iki gün evvelki Yeni Sabah refikimizde değerli arakadaşımız U-lunay’m, «Ulaştırma Bakanına seçim hediyesi» diye «imdat işareti» başlığını taşıyan bir fıkrasını o-kuduk. Arkadaşımız Kartal’la
| Sarıçizmell |
Pendik arasında oturduğu İçin fantezi* şeklinde yazılan bıı yazı hakikatin tâ kendisidir. Ve şöyle başlamaktadır:
«Kaloriferleri yanmıyan bir banliyö treninin buz gibi kompartımanlarından birinde, yakaları kalkık, paltolarından ancak burunlarının ucu gözüken iki yolcu, bir kişilik koltuklarda, titreşerek konuşmağa çabalarlar...»
Ve yazı, böyle, Ulaştırma işlerine bir kaside halinde devam eder...
Hadi ötekinin mes’ulü tecziye edildi, bunun mes’ulü ne oldu? Dostumuz ülunay’a haber vereyim ki, dört ay sonra seçimler zamanında kendisi de Ulaştırma Bakanlığından bu mes’ullerin tecziye edildiğine dair bir mektup alacaktır...
Mes’uller... mes’uller. . mes’uller...
Fakat buz gibi trenler, elektriği
yanmıyan vagonlar, çatlak pencereli kompartımanlar, hele Şark vilâyetlerinde, ara istasyonlardaki yolcuların ebedî ve ezelî derdidir. Ama, Bayındırlık Bakanı da parti kongresinde şu kadar senede şu kadar bin kilometre demiryolu yaptık, diye övünür durur.
Buna karşı, anlaşılan at var, meydan yok, diyeceksiniz; hayır, sevgili okuyucularım, at da var, meydan da! Yalnız, Başbakanı mız, Bakanlarımız, hususî trenlerle seyahate alıştıklarından, yolculara vagon kalmıyor!...
Tevekkeli dememişler; bazılarının felâketi, diğerlerinin saadeti ' olur, diye...
Ama, size cevap vereceklerdir: 4şte mes’uller, tecziye edildi; daha ne istiyorsunuz?»
Bizim de onlara söylenecek sözümüz vardır: Demiryollarının buz gibi hali ve bu karanlık durumu karşısında mes’uliyetin yalnız bir gar şefinde-veyahut bir hareket memurunda olduğunu zanneden zihniyet hâla ikbal mev; kiindedlr; asıl onun tecziyesi gerektir.
Su buharı bulnnmryan bu hava | içinde toprak çabuk soğuyor. Du j ha şimdiden soğuk çıktı. Kalkıp i geziniyorum. Fakat, az sonra, da- ' yanılmaz bir titreme kaplıyor bütün vücudümü. Belli ki. şüyu çekilen kanım iyi deveran etmiyor. , İçime, pıçak gibi bir soğuk işliyor ve bu sadece gecenin soğuğu de ğil. Çenelerim birbirine vuruyor. Vücudumda, ihtilâçlı bir sarsılma i var. Elim o kadar titriyor ki. e- i lektrik fenerini bile kullanûmıya- ı rupi. Ben hiç bir zaman soğuktan 1 bu kadar müteessir Olmamıştım. Ama işte şimdi soğuktan ölüyo rum. Susuzluğun ne garip tesirlc-
Sıcakta ağır geldiği için empeı-meablimi bir yere bırakıvermişim. Halbuki şimdi, serin bir rüzgâr git gide azıtıyor. Çölde, barınacak hiç bir yer yok. Çöl, bir mermer gibi dümdüz, mücella. Gündüzün gölge vermediği gibi, gece . de, sizi, çırılçıplak rüzgârın önüne atıveriyor. Bir ağaç yok, bir çit yok. Başunı dayayabileceğim tek bir taş yok. Rüzgâr, açık arazide ileri atılan süvari kuvveti gibi ü-zerime geliyor. Kaçıp kurtulmak için olduğum yerde dönüp durmak tan başka bir şey yapamıyorum. Yatıyorum, kalkıyorum. Yatarken de ayaktayken de hep bu buzdan kamçının altındayım. Koşsam. ko-şamam, çünkü takatini yok. Kaa- I tillerimin elinden kurtulamıyaca- I ğımı anlayınca, dizüstü çöküyo- i rum. Ellerimle başımı tutarak bek I liyorum.
Sonradan farkettiğime göre. ! tekrar kalkıp, bilemediğim bir is- | tikamete yürümüşüm. Yalnız bir ara kendime gelir gibi oldum. Neredeyim? Ne yapıyorum, Nereye gidiyorum, Bu sesler ne? Titremeler içinde, uzaktan gelen bu ses lere kulak veriyorum. Prevot beni çağırıyor. Onun feryadiyle u-yanmışım.
Dönüp Prevot’ya doğru ilerliyorum. Vücudüm hâlâ titremeler, sarsıntılar içinde. «Bu soğuktan leğil, diyorum, bu başka bir şey. Bu son... Bu akıbet...» Vücudumda zerre kadar su kalmadı. Evvelsi gün ve dün, tek başıma o kadâı* çok yürüdüm ki, vücudumda artık su kalmasına imkân yoktur. Demek sonum yaklaşıyor.
Soğuktan ölmek gücüme gidiyor. Ben, içimdeki serapların tuzağına düşüp ölmeyi tercih ederdim. Meselâ, o tepenin üzerinde gördüğümü sandığım haç, meselâ ışıklar, meselâ araplar... Bunların elinde, bunların sayıklaması içinde ölmeyi isterdim. Nihayet, bütün bu hayaller, beni yavaş yavaş alâkadar etmiye başlamıştı. Ben, bir esir gibi donarak ölemk istemezdim. Ben. hayallerimin e-linde ölmek isterdim.
Tekrar dizüstü çöküyorum.
Yanımızda biraz ecza var. Yüz gram eter, yüz gram alkol ve bir küçük şişe içinde bir miktar iyot. Bir iki yudum eter içmeyi tecrübe ediyorum. Sanki bir bıçak yut muş gibi oluyorum. Sonra biraz da alkol alıyorum. Ağzım ve gırtlağım büsbütün tıkanıyor.
Kumda bir çukur kaiıyoruın. İ-çine uzaüıp üzerimi kumla örtüyorum. Yalnız yüzüm açıkta kalıyor. Prevot bir tak'ım kuru şeyler toplamış. Bir ateş yakmaya çalışıyor. Fakat bu ateş yahsa bile alevinin ömrü uzun olmıyacak, Prevot, kuma gömülmek istemiyor. Olduğu' yerde tepinmeyi tercih ediyor, ama, doğru yapmıyor, biliyorum.
Gırtlağım tamamen kurudu. Bu, kötü alâmettir. Ama, kendimi iyi hissediyorum. Sakinim. Bütün üc mitlerin ötesinde, bütün ümitlerden mahrum bir sükûnetim var. Sanki beni zorla bir esir gemisine bindirmişler. Zorla, istemiye iste-miye, yıldızlar altında bir seyahate çıkmışım' Ama, kim bilir, belki de o kadar bedbaht değilimdir...
Kımıldamazsam soğuk yok gibi geliyor. O halde, diyorum, kuma gömmüş olduğum bu vücudu u-nutmıya çalışalım. Hiç kıpırdamazsam, hiç acı çekmeyeceğim, demektir. Zaten, hakikatte, insan o kadar az iztirap çekiyor kî... Bütlin bu bunaltının ardında, yor gûnlukla sayıklamanın orkestras-yonu var. Bir an geliyor, her şey bir hayal, bir hülya, bir rüya kitabı halini alıyor. Biraz zalimce bir peri masalına inkilâp ediyor. Biraz evvel, rüzgâr beni döğüp duruyordu. Onun tokatlarından kurtulabilmek için, şaşkın bir hayvah gibi olduğum yerde dönüp durmaktan başka elimden bir şey gelmiyordu.
Sonra, nefes alamaz oldum. San ki biri beni yere yatırmış, diziyle göğsüme basıyordu. Evet, bu bir dizin temasıydı. Ben ise boş yerie çabalanıp duruyordum. Bu. ezrailin dizi idi.
Çölde hiç blı- zaman yalnız kalmadım. Fakat şiriıdi, etrafımdaki şeylere inancım kaybolduğu için, kendi kendime gömülüyorum. Gülerimi kapıyorum. Kirpiğim bile oynamıyor. Bütün bu hayâl seli, biliyorum, beni sakin bir rüyaya j götürüyor. Seller, denizde, denizin derinliğinde durulur.
Elveda, sevdiklerim ...Elveda... İnsan vücudü üç gün su içmeden dayânamıyorsa- eğet, kabahat bende değil. Beti, kendimi-bu dere(3e.l
çeşmelerin esiı-i bilmezdim. Ken dimin bu kadar kudretsiz, kendi kendisine yaşayabilmekten bu ka cîar âciz olduğumu tahmin et'rn’öz-dini. Zannederler ki. insan, ilani-ha.Ve ileriye dOği’u yürüyebilir. Zannederler ki insan hürdür On lar. bu yanlış kanaata saplananlar görmüyorlar mı, insanı çeşmeli re, kuyulara bağlavan bağ'-- Ç'1 cıığu ana rahmine oağlıyan kordon gibi, insanı dünyanın bağrına rap teden bu bağı görmüyorlar mı? İnsan, bir adım fazla atarsa, ölür..
Sevdiklerim... Size verdiğim (• ziyetten başka hie bir şeye esef etmiyorum. Ne olsa, yine de şanslı j sayılırım. Dönseydim, yine aynı işlere başlamak lâzım gelecekti, j Çünkü vaşamıya ihtiyacım olacak tı. Ve çünkü şehirlerde yaşaniıya-caktım. Oralarda insani bir hayat yok.
Bahis mevzuu olan şey havacılık değil. Tayyare bir gayedeğildiı, blı- vasıtadır. İnsan, hayatını tehlikeye atıyorsa eğer, bu, tayyarenin uğruna değildir. Nitekim çiftçi de, çift sürüyorsa eğer, sapanın hatırı için çift sürmüyor. İnsan, tayyare sayesinde, sadece şehirlerden ayrılır. Muhasebecilerden ayrılır. İnsan tayyare sayesinde bir köylü zevki, bir köylü hakikati inşa eder kendisine.
İnsan tayyare sayesinde bîr erkek işine girer, bir erkeğin tasalarını duvar Rüzgârla, yıldızlar la. karanlıkla, kumla ve denizle temasa gelir. Tabiî kuvvetleri aldatmaya, atlatmiya çalışır. Bahçıvanın baharı bekleyişi gibi, şafağı bekler. Mevdanlar bir arzı me-vut. yıldızlar bir kılavuzdur.
S’kâvet etmiVeceğim. Üç eündür yürüdüm, susadım, kumlarda iz ı aradım. Dünya yüznde nerede o-turduğunu unutmuş olduğum hemcinsimle ulaşmıya çalıştım. Bunlar hep canlı mahlûklara mahsus tasalardı. Ve bunları, nedense, akşam üstü hangi sinemaya gideceğim hakkında verdiğim karardan daha ehemmiyetli bulmuyorum.
(Devamı var'
İhgiliz Basım:
Bu sabahki İngiliz gazeteleri I-talya ile Doğu Almanya’daki vaziyeti gözden geçirrhektddirler.
Bağımsız Times gazetesi, yeni )-talynrt hükürrietinin karşılaşacağı ciddî meseleleri ele almaktadır. Gazeteye göre Kuzey İtftlya’da cereyan eden olaylar bu memlekette istikrarın sağlanamamış olduğuna delâlet eder. Kuzey İtalya’daki ha--i’seler. komünistlerin ellerine geçen her 'irşattan faydalunmak için hazırlıklı bulunduklarını göstermiştir. Bununla beraber durumun bun.clau bi.- i -ıçuk sene evvelkine nisbetle daha ciddî olduğuna kirrts-. inanmamaktadır. Bu arada konıü-; nist olmıyan işçilerin, komünistler tarafından tertiplenen grev hare-I ketlerini boykot etmeleri çok ö-ı neıhlidir. Her ne şekilde olursa olsun olaylar, İtalya’da bir hükümet değişikliğini zaruri kılmıştır. Yem İtalyan hükümeti.' endüstri hayatının bütün kollarında hakim olan gergin havaya karşı koymak mecburiyetindedir.
Times’e göre, yeni hükümetin kurulmasından sonra İtalya’da büyük iktisadi ve sosyal değişiklikler mey dana gelmesi beklenemez.
Liberal Manchester Guardian gazetesine göre de. Doğu Almanya'da I gerek kömünistler gerekse onlara sempatisi olanlar, olaylârıp inkişafı karşısında hayal klrikltğina uğramışlardır. BUnün sebebi, Rusy.ı-nın Doğu Almanya'dan fazla Bat: Almanya ile ilgilenmesidir. Sovyet-lerin gayesi, biı- hâlk demokrasisi meydana getirmek değil, Sovyet ; görüşüne uygun bir Almanya kur-I makSır. Zira Rufeya Almanya'yı kendi idaresi altına aldığı takdirde Avrupa kıtasına hakim olacağını I düşünmektedir.
Liberal İngiliz gazetesi. Sovyet i siyasetinin Almanyada olduğu gibi Polönya ve Çekoslovakya’da da komünistleri hayal kırıklığın^ uğrattığını belirttikten sonra, Sovyetlerin şimdiki siyasetleriyle tehlikeli bir oyuna giriştiklerini kaydetmektedir.
Polonya - Fransa münasebetleri yine gerginleşti
Varşova, 13 a.a. — Dört seneden beri Varşova’da France Presse a-jansının muhabirliğini yapmakta olan 42 yaşındaki Pierre Marshall dün sabah Paris’teki Polonya basın muhabiriniTi tdvkifi üzerine Poln-ya ya* eniniyeti tayfından dün akşam tevkif edi:.ıı;'-th- Marshali, Varşovada karısı ve iki çocuğu ile l eraber oturn'.î'ktaydı. Muhabirin serbest bırakılması veya memieitttr ien ihracı, Fransız maTtamlaruım Paris’teki Polöfıy ı muhabirine kalgı alacakları -Jir.-ürT.'i bağlı olduğu tahmin edilmektedir.
Ingiliz-Leh konuşmaları kesildi
Londra Radyosu, 13, (Basın - Yayın — Polorfya’da devletleştirilmiş olan İngiliz emlâkine karşılık verilecek tazminat hakkında İngiltere ile Polonya arasında cereyan eden müzakereler durmuştur. İngiltere Maliye Bakanlığı, esasen çok yavaş giden bu müzakerelerin Ağustos ayma bırakıldığını bildirmiştir.
Churchill’in tatili bitti
Londra, 13 a.a. — Kendisini getiren deniz uçağından inerken Chür-chill: «Umumi seçim yapılacağını duydum ve belki bana ihtiyaçları olur diye geldim.» Demiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir.
«Memleketimize dünyada hakikî yerini vermek, güneşin hiç batmadığı bir imparatorluğun başına getirmek için yeni bir hamle lâzımdır.»
Avusturya ile ıbanş anlaşması
Paris Radyosu, 13 (Basın - Yayın) — Avusturya barış anlaşması için 4’lü görüşmelere bugün Londra’da devam edilecektir. Bu toplantı, 248 inci oturum olacaktır.
18 PolonyalI hudutdışı edileli
Londra Radyosu, 13 (Basın - Yayın) — Dün Fransa’da 18 PolonyalI hududdışı edilmiştir. Fransa nııı içişlerine müdahalede bulunmaktan suçlu olarak tevkif edilmiş olan 50 PolonyalIdan 20 sinin daha hudut dışı edileceği bildirilmektedir.
Bayan Peroıı’ım hastalığı arttı
Nevyork. 13 a.a. (United Press) — Bayan Peron’un hastalığının tedavisi için bugün Nevyork’tan u-çakla kloromisitin gönderilmiştir.
D. P. Çankaya tlçe Kongresi
P. Çankaya İlçesi Başkanlığın-
Fransız basını :)
Bugünkü Fransız gazeteleri çeşitli konular üzerinde durmaktadırlar.
Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schumanın Almanya’ya yapacağı seyyahati yorumlıyan Combat gazetesi, hiç te iyimser bir lisan kullanmamakta ve bu husustaki görüşünü şu şekilde belirtmektedir:
«Bugünkü durum karşısında Almanya’da cereyan edecek olan müzakerelerde. değişiklikler, otomatik bir şekilde Almanya’nın lehinde olacaktır. Robert Schuman’ın Federal hükümetten bir şeyler elde e-debileceğj de beklenmemektedir. Robert Schuman hiç bir şey bek-liyemez, fakat pek çok eşyler verebilir. Ancak Fransa, af ve açık elini uzatma yolunu tutabilmek i-çin bu harpten ga|ip çıkan ilk mem leket değildir. Bu şartlaç altında Robert Schuman'ın yapacağı tavizler, bir âlîcenablık hareketi olmaktan ziyade bir zaaf eseri olarak yorumlanabilir.
SoSyûlist Populaire gazetesi de bu fikri paylaşarak şöyle demektedir: ;
«Robert Schuman’ın Almanya’ya yapacağı seyyahat, bugün yaralı ve birbirinden çok farklı iki ayrı rejime tâbi tutulan eski Reith halkı için, her hangi bir memleket Dışişleri Bakanının Almanya’ya yaptığı bfr seyahattan başka bir mânâ ifade etmez. Korkun Hitler rejimi yıkılalı 4 sene geçmiştir. Yeni Federal Almanya hükürheti kurulalı ve Alman milleti kendi kendilerini i-dare hakkına kavuşalı da 6 ay oluyor. Robert Schuman’ın Almanya seyahati ancak iki millet arasında karşılıklı itimada dayanan samimi münasebetler kurmak arzusunun bir ifadesi olarak yorumlanabilir.
D.
dair: j ____
İlçemiz senelik kongresi, 28/1/1950 in-â, istiyorlar.
I Curriartfesi günü saat 14 de ilçe mer- -----
kezindfe yapılacağından delege arkadaşlardı .belirli gün ve saatte gel-
l meleri- riba olunur.
Erzincanın derdi
Talihsiz Erzincan, felâkete uğradıktan senelerce sona hâlâ aynı ıstırabın içinde kıvranıyor. Demokrat ! Partihiri istişari kongresi münasebetle Ankaraya gelön delegelerden dâva vekili Hulûsi ErsavaŞı görünce ilk sualimiz:
— Erzincan artık tamamile imar edilhıişttr. Gelsek şehri târiıınıyaca-ğız de'ğil mi? oldu.
Bay Hulûsi bu sualimizi müstehzi bir eda ile karşılıyarak:
1 — Nerede? dedi ve şöyle devam
I ctt5: « •
■ —Erzincan gene bildiğiniz Erzın-candır, vaitleıdcn hiç birisi yerine getirilmemiştir. 14 bin evlâdım zel-ele ile kara topraklara veren Eı-zincanda imar namına bir heykel, bir Stadyum, bir de Vilâyet Konağından başka bir şey yapılmamıştır. Her aile bir odada oturuyor. Şimdiye kadar Erzincan için verilen 17 milyon liradan Erzincana hiç bir şey düşmemiştir.
Rönianyadap gelen keresteler, *• randan gelen battaniyeler, İngilte-ıederi gelen köylü elbişplori, hepsi yok olmuştur. Şimdi de Avusturya-I dan gelen 3 1 odalı 670 adet ev
yapıldı. Bunlar için bizden 14.000 ’.lra, istiyorlar.
ErzincanlIlar ‘ bünu nasıl ödiyebr ■' lirler?
i Erzincanın iskân işi acele miıda-I haleyi ■ icap- ettirmektedir.
« A Vfc K
| Londra mekiııbu :
YURDDAN RÖPORTAJ
ZUHURİ'.DANIŞMAN—İTmurranB
Bir kilisenin önünden geçiyorlardı. Haik, birbirini ile kalka kiliseye girmeğe uğraşıyordu. Kostantin bir müddet onları seyretti. Sonra Leona dönerek :
— Dindar olmaları iyi. Diye mırıldandı.
Bir Sovyet kampında
Binlerce mahkûmun j İstırap ve işkencesi
— 61 —
Ve bundan sonra süratle Ediı-neye döndü.
llumelihisarımn bulunduğu yerde hünımalı bir faaliyet başladı. (!'
Felâket haberi
Kostantin falcı kızının yanından ayrıldığı vakit beyni ateşler içindeydi. Kimdi bu kız? Ne şuh, ne ateşli bir maklııktu!... Sarayında adasına kapanmıştı. Artık başka bir şey düşünemiyordu. Ne Prenses Maryayı, ne Gürcü kızı, ne de Granittik Notarasın kızını... Bu meçhul fettan, onun bütün düşüncelerini kaplamıştı.
Üç giin Bu buhran devam etti. Kofctantinin zaman zaman sarayından kaybolduğu görünüyor, fakat ne&yc gittiği bilinemiyordu.
üçüncü günü artık tahammülü V-almamıştı. Hava almağa ihtiyacı vabdı. Yanına muhafız kumandanı
Leorihı al lı. Kıyafetlini değ ştirnıiş-tt. Tanınmasına imkân yıkuı
— Leon de.'ı. canım sıkılıyor, bünalıyorurn. Dolaşalım Sevgili BizanslIların ne yaptıklarını g «re lim.
— Emir haşmelpcnâhındır. Sokaklar kalabalıktı. Meyhaneler i dolun boşalıyordu. İstanbulda herkes hpvattndan memnun görünü-yordu. ‘
— H(
ut görünüyor Le-
on---
- Hakları var. Hasınetiıı K »stan-ün, Bizans tahtında olduğu enüd sevgili BizanslIların mes ut ol-ırtBmtdarma ne sebep olur?!...
—/Fakat inıparotrları mes'ut de-(İ|-
Lç «n, hayretle Koslantinin yüzü-nâ La .tı:
-A Sahi mi haşmetpenah?... diye sordu. Ben ise sizi...
t—«Zannettiğin gibi değil.
.-A Geçen gün gittiğimiz yere mı gidiyoruz?
— SuX Leon...
Bir. kilisenin örfünde geçiyorlardı. Halk, birbirini ite kaka kiliseye girmege uğraşıyordu. Koştontin bir müddet pnları seyretti.' Sonrâ «Leö-na dönerek:
-— Dindar olmaları iyi...
Diye mırıldandı. Biraz ötade kadınlı erkekli bir grup çılgınca bir neç’e, Ü*!-* haykırıyordu. Bunların hepsi de sarhoşa benziyordu. Delikanlılar Rum dilberlerini yakala-mışlarcjı. Kızlar, şuh ve fettan hdre-keRorh* -onların ellerinden kurtulmağa, çalışıyordu.
Kostantin içini çekti;
—i.BizanslIlar eğleniyor... Fakat iTrjparatorlan mes’ejt değil..
— Rasmbtpenah, her şey sizin e-lin|zdç değil mi? Bu, yeddi İlâhiye mevdu şehrin yegân,e hâkimi değil, misiniz? Kadını ve kızı ile her şey' sizin .emrinize âmâdc değil mi?
Kostantin dalgın ve müteessir görünmekte devam inliyordu;
—Zannettiğin gibi değil Leon... İman bir şehre hâkim olabiliyor da, bir kadının esiri olmaktan kurtulamıyor.
Bu defa Leon hayret etti:
— Bu memlekette emrinize ve arzunuza ramolnııyacak bir kadın mı var haşmetpenah?...
Kostantin cevap vermedi ve yü- , rümeğc devam etti. Bizans sokak- I lan mahşer gibiydi. Sonsuz bir hayhuy, bir hareket, bir neş'e.. .
Şimdi tür köşcbaşını dönüyorlardı. Yine bir küçük grupa rastladılar .Kostantin merakla bu grupa yaklaştı. Bu küçük kalabalık İjizla. gürültü yapmıyordu. Orada olanların hepsi eğilmiş, aynı noktaya bakıyorlardı ve çehrelerde garip bir tevekkülün, inanışın hatları seziliyordu. Kostantin bu pissiz ve mütecessis kalabalığı merale etli. Yavaş yavaş yaklaştı. Sutıcılar, meyhaneciler, külhanbe. Jer’veneiş yaptığı bilinmiyen kinişelerin arasına sokuldu. Duvarın dibinde oldukça eski püskü elbiseli bir kadın oturuyordu. Yere çömelmişti. Önünde bir adam vardı ve elini bu kadına uzatmıştı. Bu, yerde oturan kadının yüzü ya-çı yarıya Kapalıydı. Yüzünü gör- | mek mümkün olmuyordu. Önündeki adamın elini avucuna almış- ' tı. Orada toplananlar merak v«* heyecanla bu kadının sözlerini din Uyurlardı. Kadın, tatlı ve ahenkli bir sesle yavaş yavaş söylüyordu: j (Siz, bugüne kadar sıkıntı için- ; de yaşamışsınız. Mes'ut «leğilsiniz. ! Fakrf içinizde kuvvetli ihtiraslar kayıyor. Bir şey olmak istiyor- 1 sunuz. Öyle değil nü?)
Falcı kadını merakla dinleyen ndanı mırıldandı:
(Bilmem... Belki...)
. (Büyük adam olmak istiyorsunuz. Çalışınız. Olabilirsiniz. Hattâ bir imparator bile olabilirsiniz!...)
Adam irkildi
(Neler söylüyorsunuz?... Ben... Ben mi?...)
(Neden olmasın... imparator da ü)n değil mi? Baş olmak için .ckak büyük adam, değerli • adam çlmak mı Kızını?.. Biz ne başlar, gördük kı ciğeri beş para etmbz .. Ve sizin filmiz öyle gösteriyor. Haydi rahat rüya görünüz deikanlx..-)
‘■Adam içi heyecanla titriyerek geri çe cildi.
Bu defa bir genç kız falcının ö-nünc ) aklaştı, elini uzattı. Falcı, kızı bu narin eli, elinde biraz c-virdi çevirdi. Sonra aynı tatlı ve ahenkli sesle:
(İşte elinizin ortasında bir im-paratoriçe çizgisi var. Acele ediniz. Imparâtoriçe olmak için acele e diniz. Çünkü...)
Bu sırada Kostantin de falcı ki zina yanaşmış bulunuyordu. Kızın söyledikleri onu hayretler içinde bırakmıştı. Gayriıhtlyari Kostantin do elini uzattı. Falcı kızı onun elini oline aldı. Yüzüne bakmıyordu. Kostantin bu elin temasından titredi. İçinde garip bir ürperme hissetti. Fğlcı kızı, derin derin o-nun avucunun içini tetkik ettikten sonra ahenkle ve esrarlı bir sesle şunları söyledi:
(Herke.4 bit şey olma': ister. Fa-l n-jE.öyle-gö deriyor ki, herkesin en S n olmak istediği şey sizin olduğunuz şevdir. Fakat no tuhaf. Si/X bir merdivenin son basamu-
K 'stantln sarardı Bu falcı kızı 1 g.n(-l esrarlı şeyler söylüyordu. Merdivenin s *n İKiS ırnıtgr ne denet olaöa ;? 1
' ■ Orasını göremiyorum, son olduğunu/: muhakkak dedi.)
i Bir felâket mi vpr? ı
(Bilmiyorum. Yalnız sevgi ç z-gisi karışık... Çok hercaimeşrepsi-niz. Her çiçe -.ten koklamak isti-yolsunuz. Hattâ bu dakikada bile.. )
K-..«tımtin elini süratle geri ç
-Saçma. . diye bağırdı, saçı lıyorstuHiz..
Falcı kızı o vakit hafifçe başını kaldırdı. Ve yüzünü biraz daha kapayarak:
Olabilir asilzadem.
Diye fısıldadı. Kostantin:
- - Benim asilzade olduğumu nereden biliyorsunuz? dedi. . •
Falcı kızı.cevap verdi. Kostân-tih, .kumandan. Leonun kolundan çekerek:-.- ■ , , • . r
— Buradan uzaklaşalım... , Dodi.. Uzaklaştılar. Leon:
— Keşki, Bir kere de ben falıma baktırsaydjm, diye sordu.
— Yok canım. . Önüne gelene hükümdarlık.-dağılıyor. .,
•— Fakat isabet . ediyoç galiba haşmetpenjak.,..*,
S\ıs Leon.. • - -
Kostantin. bir dajia hayal âlemine daldı. Sofırâ birdenbire: '
~ Ç^buk Leon,’ geçen gün gitti-ğihıik çvc gidelim., dedi.
İki adafn.şom süratle dar sokaklara daldı. Kapının Önüne geldikleri vakit daha çalmadan* kapı a-çildi. İnce narin bir ses)
—- Sizi bekliyorum efendim.
Dedi. Kostantin hay’retle irkildi. O, kapının açılmıyacağını sanmıştı. Tereddütle içeriye girdi. Yine eskhft gibi «atlı, loş ve mavi bir ışık odayı kaplamıştı.
Kostantin kekeliyerek:
— Sizi burada bulacağımı zun-netnıiyördum. dedi.
Londra (Hususi) — Tanınmış İngiliz liberal gazetelerinden Man-ehester Guardian, 1940 senesinde sebepsiz olarak bir Sovyet kampına gönderilen Gerling Frudzinski isminde bir PolonyalI ile yaptığı mülâko-tı neşretmektedir. Grudzinski hali { hazırda İngiltere'de yaşamaktadır. Bu PolonyalInın başından geçenleri ' bizzat kendisinden işitmek daha iyi olur.
,1940 senesinde Hitler'le Stalin a-raşmda yapılan anlaşma mucibince ı Dojju Polonya bölgesi Almanya tarafından Rusya'ya verilmişti. Ben de tartı Polonya hududundan Litvanyd-ya kaçmak üzere İken Sovyet gizli polis memurları tarafından tevkif olundum. Beni derhal sorguya çeken Sovyet mÜ6tontiği evvelâ benim bir Alman casusu olduğum tah min etti. (Zira ilk isinim Gerling olduğu için benim aynı ismi taşıyan bir Alman Mareşalinin akrabasından olduğumu zannettiler). Bilâhare Sovvetlcr Birliğine karşı mücadele etmek üzer- Fransa'daki Polonya urdı.,un ı ılıliıuk için kaçmakla suç-l:(p t r İ t . O raman Rusya harbe 1 girmiş d?gil.i.. Ben derhal şu cevabı • verilim: Etendim, yanılıyorsunuz, evft r'ı-.ıiısıı \a kaçmak teşebbüsünde bulunınuştum, fakat niyetim Rusya'ya karşı değil Almanya'ya karşi herbetmektir. Sovyet ist.ntak haki m. bunu işittiği zaman hiddetinden mosıacr keaibtı, beni bir yumruk).; yere serdi yo şöyle luıykınh: -Seni
' it .glıi it seni, Almanya’ya karşı yapıl. n hur- Rusya'ya karşı harp demektir Demek oluyor ki suçunu keıı ili at/mlu İtiraf etlin Anc.ık buııfı
I la ı bir ıt r.ıfn.ımeyi imzalamadan | evvel beni soğu : bir hücreye soktular. çııçıplak b’ı haldç İıüçrede tiç sı at' kadar ijşiidiiKten •. çıra bir »tenlnrı- kapı açıldı, içeriye giren iki
! ujun buvlıı in" Sovyet muhafızı beni bayıltım â.va kadar kırbaçlarla dövdüler. Ertesi giin de beni Grod
I no cezaevini gönderdiler. Burada iû;
I ay kadar bekledikten sonra Vitebss hapishanesine naklolundum. Burada da dört ay kadar kaldım. Mahkeme huzuruna çıkarânıadıırf, beni müdafaa etmek Üz&re/hiç bir avukat, tayin- olunmadı.' Dört ay sonra bir gün Vffebsk hapishanesinin NKVD şubesine götürdüler, NKVD memurların dan biri benim gıyaben 'beş sene müddetle mecburî çalışma usulüne tâbi 'tutulmak üzere kamp hayatına mahkûm olduğumu * bildirdi.’Bunun üzerine' Kargopöl kampına gönderildim. Kampın hayatına «Üıştı'ktan sonra,-s-*- • ■■
.srnıfına "mensup .
yıllı,' Alman oldukları için İnalıke-mâsû on sene müddetle kamp hayatına mahkûm olunan birçok' kiliselerle fahiştim. Kargopol kampında çoktiğlm iztirabı asla unutafnıyaca-ğım.. Mâhkumlar şimal kutbu tındıran bir soğüğa rağmen günde on iki saat çalışmak zorunda idiler. Günde iki tabak çorba ve y______3...
mek mahkûmlara verilen gıda idi. ' Herhangi bir mahkûm üç sene müddetle bu-ağır rejime tabi tutulduktan sonra bitkin bir hale gelirdi. Ar tık çalışamıyacağı anlaşıldığı zaman hasus-i barakalara naklolunur, burada ölüm gününe kadar kalmalarına hjüsaeçde edilirdi.»
(1) Fethi celili Kostantıniye, sayfa 8 — İstanbul muhasarası, Şlom-berje, sayfa 28 _ Hayrullah efendi. Cirt 8, sayfa 61 — Hanuner, cilt 2 sayla 2C3.
Frapsup. sarsılmaz bir itimada delâlet eden bir tavırla:
- Şizinlç beraber, bulununca insan o darfeelgri indirir ve fakat kendi kılına bir hatâ gelmez...
Pedi ve onun izzeti nefsini okşamak fikriyle:
— Dünyada, kılıç kullanmakta bir eşi daha bulunmıyan Borö-ver’in talebesinin, kendisine haşininin kılıcını değdirmediğini görme c cidden, hoş olacak! Siz bana öğretmediniz mi bunu?... Talebenin, hocasına şeref vermeyi bildiğini size göstermek için mükemmel bir fırsat ele geçirmiş oluyorum... hiç bu fırsatı kaçırır mıyım?...’Bu olur şey mi hiç!... Söz lerjni ilâve etli.
Fakat, son derecede müşkül bir duruma düşen Boröver, bu sözlerle yumuşadı, fikrinden caymadı. Sözlerini manalı bir bakışla kuvvetlendirerek:
— Belki de bu suretle size bir tuzak kurulmuş olabilir, bunu düşünmeni? lâzım... dedi.
Siz o tuzağı boşa çıkanrsı-
nız.
- Sevketmaap!...
— Burada Şevketmaap yok!... dostu Boröveı'i terketmek istemi -yen Kont do Luvr Var! Belki de,, bazılarını cengâverlik destanlarında, yiğitlik şarkılarında okumuş olduğum kahramanlık moceraların-darf birine iştirak etmiş olacağım!... Hiç tereddüt eder miyim ki!... hem nrçsıl olur!.,, bir kadın, beni kahraman.bir şövalye bilerek imdadına çağırmış ve‘ ben de kaçınayım... olur şey mi bu?... Şövalye, işte size yomir. ediyorum,
ANTALYA!
0, son defa bir hafta kaldığımız Antalyadan ayrılırken, oğlu askere giden bir babanın sevgi dolu sesi He şöyle bağırıyordu:
ANKARA RADYOSU 14 OCAK 1950 CUMARTESİ
7.30 M. S. Ayan — 7.31 Müzik: (Pl) — 45 Haberler ve hava raporu — $.00 Müzik. Şarkılar (Pl) — 8.15 Müzik: (Pl)
— 8.25 Günün programı — 8.30 Müzik: (Pl) — 9.00 Kapanı*.
12.28 AC1118 V6 program — 12.30 M. S. Ayarı — 12.30 Müzik: — 13.00 Haberler
— 13.15 Müzik: Şarkılar — 13.30 öğla gazetesi — 13.45 Müzik: Şarkıların devamı — 14.00 Cumhurbaşkanlığı Armoni müzikası — 14.40 Müzik: (Pl) — 14.55 Konuşma — 15.00 Aksam programı, hava
17.00 Çocuk saati — 18.00 Müzik: (Pl)
— 18.30 Müzik: Semai ve şarkılar — 19.00 M. S. Ayarı ve haberler — 19.15 Geçmişte bugün — 19.20 Müzik: Yurttan seslor — 19.45 Müzik: (Pl) — 20.15 Radyo gazeteni — 20.30 Serbest saat — 20.35 Müzik: İnce saz — 21.15 Müzik: — 22.15 Müzik: Semai, sqrkı vo rumeli türküleri — 22.45 M. S. Ayan ve haberler — 23.00 Müzik: (Pl) — 23.80 Program ve kapanı».
Bunu saymam! yine bekliyorum, gecikmeyin,, yi sirların ve medeniyetlerin hatıralarını taşıyan harabeleri, büyük tezatların çarpıştığı gu rurlu dağları, girintili çıkıntılı kesife, ve parçalanmış sahilleri, Akde- , niz semasının göz kamaştıran ışığı ile meşhur, muhteşem Antalya, Gü ı ney Anâdolunun en tenevvülü paı- |
I | Zengin ovası, bol şeker kamışı, portakalı, limonu, hurması, narı, malta, eriği ile şöhretini asırlar bo* I yunca doVâın ettiren Antalya, ay- I ni zamanda, iklimler diyarıdır. Bu bölgeye yaptığını son iki seyahatte de, gazeteci sıfatiyle, sayın Celâl | Bayar'a refakat ediyordum. Anlal- ' va’nın içj bahar havası kadur )Uk iken, yüksek, emlak alanların ku-rııklaştığı Bcğls ovasın-lr kaı-) sap- • landık. Donmamak ic n otobüsü fe ke.icri-'.t yaya yürümeğe baslad’ğı-ru ğömüİüvörduk. Fenike'de dur KUiı. yıldızlı bir goce,,r* h’ndjğinıi» Sancaklar motörü ile Ge'idAnvı ‘•uynıınian Antalya'ya kadar snnl-lere() ölilm’e pençeleştik.
Anta'-r. körfezinin v-hF'o
-öı ıc eski Likva'nrn bilvilk seli T’ o - r 41den. Oijinnns har bol w i ’ ■ .
'-.»■Vs*n Jıatıralarla dohrl'
I.:ı huralura nhhklsn /iman O I :\--s un bazino'îenni hoykolle-i nı R-vn-ı'ya götüvmü-.’eı-.
.Del kti.- ve Yanarla? da bu bölgededir. Eski Khımaerıı (Tahtalı (lagı doğusunda bir kayadan.çıknp :«lev -ek eski devirlere dayanmak-tadu. $ıst v- .seroaııtin'i kav ılari ( çevrili olan Yanartaş’ın sa.çhpı a.'c* vi Romalılar Tanrı V " an'a isna.l ederek onun adına burada bir de tapinak' yapmışlardı I
Bu sahildeki Adova körfezi kena I rında da eski Phaselis şehri kalın, I tıları. görülmektedir.
Ahta1.Va körfezi batısında vaktiyle gülytigı ve güzel kökülu İlaların çık'ârnıak’lil tadılan Phaselİs'deıı,. junl bugünkü’ Dıîliktaftfen doğuda Delas (Manavgat) çavı ötelerine ka dar uzanan bû bölgeye eski zaipûn-. larda 1‘amfılya udi veriliyordu. Ter. roslardaıı inen ırmaklarla Katarak-, tes, Kostroy ve Euumedon adlan le üç. kı.şmu ayrılan: PûiMfüyu’da Çatıda Olbia_ (Çarıklar), Adalia (A»; • --ly.),' merkezde Rengö, Sylfeüjn, doğuda ise Aspendos ve Side isimlerini 'taşıyalı' altı büyük' şehir bulunuyordu. ' ' Olbia'rim harabeleri Antalya'nın 8 kilometre doğusunda Arâpçayı vadisindedir. Milâddan evvel ikinci asır ortalarına doğru Bergama (Pergamon) Kıralı Attalos Phila* ,ı«ı„u— zrb v oon.ıoo. tarafından
Olbia yavaş yavaş gerilemiş ve. ni* lıaS’et BİZâns devrinde büsbütün silinmiştir.
Romalılar devrinde narlıyı dülia'da (bugünkü Antalya) rator ^drivan günlerine aid. bir za- | fer takınjn enkazı vardır. I Selçuklular. Karaman'a hakim olduktan sopıa denizle muvasalayı! güzel bi DİKKAT tepün- için, biri Alâiye'de diğeri
Antalya'da olmak üzere, iki toy-) Kurtuluş; Sünteı -m.-.hüllesi No! sane kurmuşlar, bu tersanelerde 112.-Seyhan Kâsobevinde iare deve yaptıkları gemilerle Akdenizde c eti şnt)lmakt.“ı olduğunu sayın hal-I hemmi.vetlı rol oynamışlardır. 1 kımga bildiririz, rp]) . Harabeleri Aksu'dan (Eurimedon)
sırfkulak-'■ (müstakil.çiftçi) ı '
la -mensup veya papaz, Pplon- doğuda
nua idiler Günde de} hos (M E 220-138) ta yarımşar kilo ok hri kuruldukta,
verilen gıda ıdı. • .....
■ Yasan : 11 1 j)
| Yusuf A yhan |
Mclas’ın (Manavgat çayı) man-sabına gitmeden önce sahilde gördüğümüz Side harabeleri, bir zamanlar korsan gemileriyle esir tüc carlarının kaynaştığı yerdir. Side denizden gemilerle, karadan kervanlarla dolub boşalan bir ticaret şehri iken Romalılar zamanında e-sir ticaretiyle şöhret aldı.
Milâddan önce ikinci asır sonuna doğru su bentleri yıkılan Side şehrinin şöhretini söndürmeğe başlı-yan Antalya, zamanla çok İnkişaf etmiştir.
Bugünkü Antalya ise, İzmir’den İskenderun'a kadar olan geniş Akdeniz sahilinin belli başlı en bü-
1 üç kilometre uzakta bulunan Per-1 gâ, vaktiyle. Pamfilya'nın en meş* I I hur şehri idi. Kuruluşu çok gerile-re giden bu tehirde tanrıça Diyana adına bir tapınak bulunuyordu.
Hıristiyanlık an'anclerine göre, ı Havarilerden l’aulus Ve Bernaba, [ Kıbrıs'tan Pt rga'yn gelerek hris-| tiyanbğı yaymışlardır. Şehrin bü-i tiyatrosu ile yarış yeri bugün-uu'abclcr arasındadır.
I Şimdiki Hasarköyü sahasında da ......................... uuşu «ı uu-
. Svlletbn şehri bulunuyordu. Sylle-1 yük şehridir. Antalya’da geçirdiği* uın'un. kuzeyindeki Kırkgcçid va-( diSin(|0ı pamuk ovasına, buı'adan da Pedneljs.ıos harabelerine gidilir. Denizden bin n)t ire yüksek olan Pc I .ru-i .-s,., .(Kızdcak ».”) şehrinde ova ya açılan boğaz methal nde, Jüpiter'e ıjıahsııs bir tapmak hnrebo.-.i bulunmaktadır.
Mıiâd(J.ın (Î0U ”il öncesinden beri Phinldva n n meşhur olan Aspen dus şehri, Pergu ovasının sonunda bir tepede göriih ıı Belki* ■ Halkız) harabelerinin )erinde idi. Rahmet I: Atuııırkün ııdrtıı adım dolaştı 'etk k ettiği bM harabelerin ' ’ tdarı arasında mimar Zenuı fin i.m yapılmış büyük bir de tıyal euttur. E-ehıın sularım getiren ge inerler bâlâ sağlamdır. Heykelkr:.' mü/.ovyerı ve muhteşem I malar,yle o devrin medıuıi ölün bu ş rin Ronvb v • »ilerden.Frok. nsul
mlz günler zarfında hakikaten samimi, açık kalbli, tatlı dilli, misafirperver ve tam mânasiyle insan vatandaşlarla tanıştık. Ahmed Te-kelioğlu, Seyid Ali Pamir, Murad . ı erebakan. Akif Sanoğlu, Burhan 'Onat- daima saygı ile, sevgi ile hafi ılıyacağımız şahıslardır. Ahmed Tekelioğlıı D. P. il başkamdir. Seyid Ali Pamir de belediye başkanı. Antalya Şehir Meclisinin 24 üyesi var. Bunlardan 20 si C.ILP. li, •l ü de Demokrat Partili. C.H.P. li . „ı, 20 şehir meclisi üyesi, belediyenin kaim- başına getirmek üzere aralarında bir başkan seçemeyince, Demokrat Partili 4 üyeden Seyid Ali Paııür’e rey vermekte tereddüt etmemişler-k'işu meydanı rnev- dır. AntalyalIlar memleket işlerin-Milarınt getiren la- '(le bu derece iyiniyet sahibi, bu de-sağJamdu . Hevkelk r: J rece samimi, bu derece ihtirassız ve muhteşem Imalar,yde vatanperverdir.
1 -huı ulün bu şTın şehri BeğiŞ ovasında kara saplanma hâ ’lerden. J'ruk-nsul Ve,, j «lisesinden. Fenike-Antalya arasın-raim lan •'«yutmuştur '«Ih denizde boğulma tehlikesinden
M-la biaıı 4!n: y.| m Aksu mm j sonra gözleri yaşararak sayın Ce-■ biıhLı. bivvcu I nları kınandı: Ky- 'al Rayar'dan özür diliyen Ahmed ; ınoıı ulat çimdeki Atına doııannıa I Tekelioğlu. son defa bir hafta kal-l sı, 350 gemiden mürekkep İrim do-1 «lığımız Antalya’dan ayrılırken, oğ namasmı , mağlııbetmişti. O zgınan , lu askere giden bir babanın sevgi gonpleiüı giıti)(\sıne müsajd bir lı- dolu sesi ile arkamızdan şöyle ba-.man .olap"Aksu -ınaipabı. nmâğın giriyordu:
gebi'ligî kumlarla.bugün tâıpâriıiy . —"Bu olmadı, bunun saymam! le dölmfıştur. ’ . 'Yine bekliyorum, çok gecikmeyin!.
GAR GAZİmüs“»„ü„(
umartesf it Ocak 195ü akşamından itibaren tanınmış İspanyol Koro Atrakslonu
SOLERA DE ESPANA
Meşhur şarkıcı
PAOIJİTA SERANI) ve JOZE CASTRO
kadar matine.
Satılık EV
Yenişehir Meşrutiyeti cpddesi Hatay sokak No. 24 de muntazam ve bahçe içinde çok kullanışlı bir'ev satılıktır.
I 2 büyük salon, bir fümuarlı şömine, iki büyük yatak odası (bunlar merkezi teshinle ısınır), ayrıca iki oda.
Bahçede hizmetçi odası, kömürlük ve odunluk vardır. Ev boş tes-f lim edilecektir.
Müracaat 24627 Basri Aktaş.
PAPAZ ÇAYIRI
Yaıon
Mişel Zevako — Çeviren ı Ragıp Hıfkı
54
İSTANBUL RADYOSU 14 OCAK 1950 CUMARTESİ
12.57 Açılış ve programlar — 13.00 Haberler — 13.13 Dans müziği (Pl) — 13.80 Haftanın filmler! — 13.40 Dana müzifl (Pl) — 14.00 Memleket havalan — 14.80 Haftanın programını takdim ediyoruz
— 14.45 Memleket türküleri (Okuyan: A-zlze Tüzem — 15.00 Başka dünyalarda hayat var mı? Konuşan: Ord. Prof. Salih Murat Ûzdilek — 15.10 Saz ezerleri, «arkı ve türküler. Okuyan: Rikkat Uyanık — 16.00 Programlar ve kapanış.
17.57 Açılış ve programlar — 18.00 Ka-NSik şarkı ve türküler (Pl) — 18.15 Dana müziği — 18.45 Varyete müziği (Pl) — 19.00 Haberler — 19.15 Dans müziği (Pl)
— 19.45 Şarkı ve türküler: Okuyan: Hamiyet Yüceses — 20.15 Radyo salon os-kestraaı konseri — 20.45 Röportaj serisi (Gece çalışanlar) — 21.05 Hafif melodiler (Pl) — 21.15 Fasıl heyeti konseri «Hicazkâr» — 22.00 Dana orkestraları ge çldl (Pl) — 22.45 Haberler — 23.00 Film şarkıları (Pl) — 23.15 Dans müzl&l (Pl)
— 23.45 Hafif gece müziği (Pl) — 24.0u Programlar ve kapama.
ce/M/yetteI
LÜZÜMLÜTELEFONLAB
Yangın ........ 00
Sıhhî İmdat ....... 91
Trenler ........ 12028
Hava Yollan ..
Yataklı vagonlar Su arıza .....
Elektrik ......
Havagazı .....
Başkent taksi .
Yeni Güven Taksi Sizin Taksi ..
Merkez Taksi ..
★ SİNEMALAR VB
Büyük Ankara Ulus Yeni Park
Sümer
Sos
.. 14881 .. 11566
.. 21575
.. 24846 .. 24846
.. 22222
.. 22333 .. 23333
.. 11111
(15031) :Ruy Blas (23432) : Aşk Yuvası (22294) : Hazin Aşk (14040) : Kanlı Buse (11131) :Korsanlar Kıralı Kaptan Kid (14072) : Üç Ahbap Çavuşlar, Fedai Denizaltılar (14071) tKorsanlar Kralı Kaptan Kid çesi
★
NÖBETÇİ ECZANELER Gür ay, Merkez, Yeni,
_r TAKVİM 1_
Hicri: 1369 — Rebiiil’evvel: 25
Rumî: 1365 — Ocak: 1
14 OCAK 1950 CUMARTESİ
Vasati
şayet beni beraber götürmezseniz, |jen de tek başıma giderim...
Çocuk , Knal canlanmış, heyecanlanmıştı... ne de olsa, yine çocuktu o... kendisini böyle galeyana getiren şiddetli döğüşçülük arzusu İle hatırına getirdiği ve kahramanlıklarını taklit etmec için yanıp tutuştuğu o cesur, korku suz şövalyelorden bin gibi - meydan okuma vaziyetinde dikilmesi cidden görülmeğe değerdi.
Hu jestleri pek iyi bilen Boröver, onu takdir etti ve dudaklarında bir gurur tebessümü belirdi. Çüfıkü. pencerelerini açarak, tır paklarını çıkararak karşısında dikilen ve titriyen burun deliklerin-jien meydpn’ kavgasına can attığı na biç şüphe edilmiyen urslan yav rusunu bir kaç ay içinde yetiştiren kendisi olduğunu ve elde ettiği neticeden mağrur olmayı hakketti ğini koltuklarını kabartarak sÖyli-yebi lirdi.
Fraıısua, onun bocaladığını gördü ve son darbeyi indirdi:
-■ Haydi, söz sözdür, ben de sizinle geliyorum... böyle istiyorum ... ve .böyle istiyorum, sözünü, kendilerine mukavomçt edile-mlyeceğitıi bilen şımarık çocukların nazlı edası ile söylemişti.
Bu dostane münakaşanın hay-
rej ve takdire değer ciheti de şu idi: Kont ’dö Luvr unvanı altında, kendisini tehlikeye maruz kılamı-yacak olan ve kılmaması lâzım gelen IÇııalın bulunduğunu hatırlal-. mayı teorpbe eden Roröver'in sa'r-fettigi bütün gayretlerin boşa çıkması iai. Fransua, kabul ettiği ro-, le. muannidane bir sadakatle bağlı kalmıştı. Söylenen söyleri de söy-. Üyen Kont dö Luvr idi. Ve sözleri de, her bakımdan mantıki idi. Kıral bir defa bile kendi hüviye-tini belli etmemişti. Kıral sıfatiyle büsbütün başka türlü konuşması lâzım gelirdi.
•Roröver bunu unladı, mağlûp olmuştu; onun karşısında baş eğmeğe mecbur.oldu. Bu. onur bir zaaf idi; çünkü, Kıralı ne nüt hiş bîr nıaceraya sürüklediğini derpiş edebilirdi .. O, içinden bunu tasdik ediyor ve bu sebeple hiç sıkılmaksızm yüksek sesle lânel-ler yağdırıyor, homurdanıyordu..
Fakat. Fransua, arzusuna nail olduğu için görmemezlikten, işit-menıezlikten, geliyor, hiç aldırış etmiyordu. Mahaza:
— Kim bilir, belki de hiç bir şey olmaz... dedi.
Boröver kabaca bir tavırla: —Ben de öyle sanıyorum!... cevabım verdi.
Fakat, Fransua'nın çehresindeki perişanlığı görünce kahkahayı salıverdi ve mütevekkil bir tavırla:
— Adam sen de! iş olacağına varır!... haydi hayırlısı... dedi.
Hazırlandılar. Boröver, büyük bir itina ile Fransua'nın hançerini ve kılıcını gözden geçirdi. Bu teftişten memnun olarak onun 1-pek camadanını çözdü, altında gizli zırh gömleği muayene etti. O, bu gömleğin ne olduğunu ve ne-kadaf kıymetli olduğunu pek iyi biliyordu; çünkü, bunu Fransua’-ya kendisi vermişti. Gömleğin halkalarından İliç birinin kırılmamış olduğuna ve en şiddetli bir darbe ile bile kırılmak ihtimali bulunmadığına emin oldu. Artık bu hususta tamamiyle müsterihti.
O, bu muayeneyi yaparken Fran
— O Rospinyak kimdir?... Yoksa, Madam Katerin’in hizmetinde bulunan mahut Rospinyak mı bü? diye sordu.
Ana Kıraliçe hesabına çalışan Rospinyak'ın aleyhine giriştiği gizli mücadeleyi Fransua’ya söylemekten kat'î surette içtinabeden Boröver, kaçamaklı surette cevap verdi:
— Belki de odur. s
— Rospinyak, Fiyorinda'ya böyle müthiş surette korkutacak derecede ne yapmış olabilir dersiniz?
— Bir erkeğin bir kadına yapacağı‘şeyi yapmış olabilir... kim bilir, belki genç kızuı hiç hoşlanmadığı şeyleri söylemiş, ilânı aşk etmiştir... Belki de, sık sık ziyaret leri ile onu rahatdız etmektedir...
Büyük bir alâka ve merakla o-kumakta olduğu cengâverlik romanları - kahramanlarının gösterdikleri yararlıklarla zihni dolu o-Ian ve babası ile büyük anasından kahramanlık maceralarına atılmak arzu ve cesaretini tevarüs eden Fransua'nın ateşli muhayyilesi işliyor ve kendisinin, - Rospinyak-ın temsil ettiği - alçak, hain şövalyeyi yere sererek onun tarafından menfur bir surette tazyik ve tezyık edilen genç kızı kurtaran kahraman rolünü oynadığını gördüğü “bir takım hayalî maceralar yaratryordu.
Hayatını korumak ğıbi pek ağır bir vazife ile mükellef olduğu Kiralın' tedafüi ve taarruz! silâhlarında ve teçhizatında eksik bir şey kalmadığına emin olunca Boröver, Trenkmay, Burakan, Korpo-dibal ve Strapafor’ı bir kenara çekerek kendilerine mufassal ve kati talimatı verdi.
Epeyce bir zamana ihtiyaç gösteren bu tedbirlerden sonra hareket ettiler. Boröver'lb Fransua, kolkola" önde yürüyorlardı. Diğer dört silâhşor de bermutat bir kaç adım geriden geliyordu.
Yürürken,-Kont dö Luvr birden bire:
ÖCle İkindi
Yatsı
2.23
7.20
9.46
12.00
1.37
12.36
(Devamı vax)
u
6
AAFER’ln Abone Şartlan Memleket içi aylık
Memleket dışı
13 ylık
6 ) .................
33 Ura
15 »
... 5» lira .... 80 » .... 15 »
ZAFER’ln ilân Şartlan
Bafllık ................... 15 Ura
2 ve 3 Öncü sayfada cm. 4 ) 4 Üncü sayfada em. ......... 8 »
5. ve 6. cı sayfada sm,.... 2 »
Doğum, Nikâh, Nisan, Ölüm, ve Mevlût ilânları 5 santimi geçmemek sortiyle 15 lira.
Devamlı İlânlar için hususi tarife tatbik edilir
Oaeeteye gönderilen evrak ve i/(mi lar neffredUsin edljmssi iade edilme».
ilânlardan mesuliyet kabul edilmez
Sahibi ve Başmuharriri MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiilen İdare eden: Hikmet YAZICIOÖLU
Basıldığı ver: GÜNEŞ MATBAASI
(LONDRA MEKTUBU
Başmakaleden devam ı
.J D. Partinin son tebliği dahilinde seçimlerin tam bir emııi-vetle cereyan etmesi için daha başka tedbirier de alınabileceğini teh-I «incilere, baskıcılara bir defa daha | ı»:intiatmnjtn'.
Acı ite söyliyelim ki, iktidar partisi uınıımi seçimlere girildiği şu sırlılarda hâlâ şiddet politikasını devam ettirmekte, ve bunu kentli muvaffakiyeti için bir usul zannetmek gibi bir vehim içinde bocalamaktadır. Tebliğ, işte bu şekilde düşünenlere hatırlatıyor ki, eğer hu »stil dâvam edecek olursa, De-ıu7)krat Parti iktidarın lehinde olmaz. Çünkii o zaman ara seçicilerde öldüğü gibi, sandık başlarında yıiztle"be'ş ön ve hattâ çok daha az ıiisHçttc seçnıtnlferie kalması, vc böylelikle millî iradimin tam teza-■ iiıü.ıc engel olması mümkündür.
---------------- I ikiiıcî esas nokta şuttur: Eğer . , Bu konuşan hiyle ve fesat seçftn zamanında ya-Voksa bu, aynı pdacak olursa, o zaman, Demokrat un -n«. nSv..a.-) pdi-u Rötü Ve lliyleti bir seçim neticesinde teşekkül e'decek bir Meclise iştirakten iSlinkâf edebilir. Ve j bu şekilde hareketi, memleketin ! yüksek menfaatlerine uygun ıbula-| bilir.
İktidar Partisinin seçim kampan-I yasında başvuracağı usullerde bütün bıı noktaları gÖzönüntle bulun-1 dıtfmaHi he'm kendi, hem memle-' ket mcnai'fii için elzemdir.
. Demoki'at Partliıiri, tebliğde izah ediicn bu esııs'farla beraber, gereken ıbütütı tedbirleri dC aldığına ve hâzirlıkl-.ırıiıı hun'a göre yaptığına asla şüphe etfilıhettielidir.
iktidar »arlisiıitlen îstenen tek şey, -eçimin dürüst yanılması, ve btınun düriisi umumî ef-
kârı lklıa etıiıesidir.
.VTe'.nlckefİmizd'e demokrasi cereyanı, hele sön Sökelerde iktidarda bulunâıitâtân belki henüz kavrayamattıkları dcıecetTe büyiik bir saha kazaıimıştn. Pmumî efkârda kökleşen ve gittikçe inkişaf eden bu cereyan aslâ küçümsenemez. Onun için iktidar partisinin hak yolıinâ gelmekten başka çaresi yoktur.
Demokrat Parti tebliğinde serde-dileıı ıbütün mülâhazaların bir tehdit değil, sadece b’ii* ikazdan ibaret olduğu bilhâss-a kaydedilmiştir.
Oiuın iÇlıi iktidar partisi Demokrat farti p’atçalâıııyöt'. Genel Ku-ruldla ihtilâf var. Şûrası çöktü, burası çökfecek, diye a'sllsiz propagandaları bir tarafa bırakıp, kendisini toparlamağa bakmalı, ve milletin istediğini millete vermelidir.
İşte görüyorlar kî, bu iddialarının hiç bir esası yoktur. Adnan Menderes, istişârî kongre kapanır-benliğirü ezecek, .keıı, genel kurulun ittifakla tasvibi ile konuşmuş, ve son tebliğ de yine genel kurul üyelerinin iitîfa-kiyle neşrolunmuştur. Demokrat Parti tam bîr tesanüt halindedir. Müfrit ve mutedil diye bir tefrik yaparak, ortalığı bulandırmak iS-tiyeııler. ancak kendilerini kârtdı-rıvlar.
TESADÜF
Yozan : Müşerref Hekimoğîu
İkisi de aynı anda postahanc ’ye girdiler. Biri -Ne hoş adam' . öteki -işte beğendiğim kadın tipi..- diye düşündü. Erkek telefon kabinesine gitti, fakat bu güzel kızı gözden kaçırmak korkusuyla konuşmadan çıktı. Çünki şu 3nûa onunla konuşmak için ona hitabet-mek arzusunu gidermeden başka bir şey düşündüğü yoktu.
Genç kız. o henüz ismi konula-mıyan. fakat birbirinden hoşlanan ruhları biribiri için yaratılan, birbirini arayan insanlar arasındaki var- -
lığı muhakkak olan altıncı hissiyle harap olacağır erkeğih arzusunu almigtı. ~ .....l"
bul taraTına döndü. Canım şehir., dedi. Hele şu minarelerin güzelliğine bakın! Biliyor musunuz, ben harp yıllarında burada değildim. Almanya’da Jîazilerin tahsis ettiği LOlVi.. biı vagon içinde şehirden şehire, anda hıiduttah hududa sürüklendik, ö-liihı tehlikesılc kucak kucağa, ritfes nefese yaşadık. Bombalarla yıkılan şehirleri, çöken binaları gör-■ ilkçe gözümün önüne hÇp İstanbul ve bilhassa bu mihareler gelirdi. O hava hücumlarından bin buraya jyan insanlar arasındaki var- ^P’iöıgı tdkçKrdo bu minarelerin ıkakkak olan altıncı hissiyle bar;ip olacağını düşünür, içimin ... ı arzusunu almıştı. Bunun ızladiğmı hissederdim.
için dışarı çıkarken Biraz sizinle Berrin gö: pınarlarında toplanan ı yürüyebilip miyim? diye sorunca zapteoemodi. p-
tatlı tatlı gülmekten kendini alama- *’ir yabancı mıydı? Y
• - ■ • • .......... •- •- --'■ylâ yaban kalbimin sesi rrtiydi?
Harp denelerinde o da aynı şeyleri • uşünmemi.: miydi? Köprüden Kadıköy’e geçerken vapurun arka taYa-fınn oturup bazen gurubun kızıllı-;inda bozöh akşamın alata ren-u- eni ıc bazen gecenin koyu karanlı-,»k " ntla bambaşka hüviyetlere bürünerek yüksöİen ve sanki bü koskoca -ehriri'sayîriz günahkârlârını affettirmek içih göklere yalvaran minareleri »evreci, i kon o da aynı endişe-________________________...... „.. i duyup bu korkunç hayalili aöı-kek olduğu halde şimdi sanki nutku -'«.vb- giamiş mıyıdt” Sisli sabah-tutulmuştu. Belki de beraber olmak. lard:ı vapurla köprüye gelirken,' yanyana yürümek zevki ona kâfi bir masal âleminin yavaş yavaş açı-geldiği için konuşmak lüzumunu *an kapısından eşfsanevî bir dün-hissetmiyor bile._______yaya yâ.tlaşır gibi bir his duyar ve
Genç kızın güzel profilim seyre- bir rüyanın hakikatleşmesine ben-derek yürürken içinin rahatlığım riyen bir güzellikle, sis tabakala-hissediyordu. Sıkıntı, üzüntü namı- ■ mdan yavaş yavaş sıyrılan mina-na bir şeyi kalmamıştı. Ne üç gün- ' elerin ihtişamile gözü ve gönlü denberi devam eden yağmurun ver- dolarak bu güzelliği kaybetmemek' diği kasavet, ne senelerden sotıra arzusıle yâna yana dua etmez miy-tekrar bu yollarda yürümenin verdiği hüzün vardı.
Ancak yaz tatillerinde, harice çıktığı zamanlar ise dC * ,
geçtiği bu yollar ona .._r ------
rirdi. Bu giden zaman arkasından duyulan hüzündü.
Sokakların aşman taşlarında, evlerin dökülen boyalarında, eski aşinaların ağaran saçları, karışık yüzleri, çöken omuzlarında onun tahripkâr kudretini hissedip de üzülmemeğe, demek ben de ihtiyarlıyorum diye haizin hazin düşünmemeğe imkân var mıydı?
Faka şitndi, bu henüz ismini bile bilmediği güzel kızın yanında yürürken bu düşünceden çok uzaktı ve sanki hiç bir zaman bu kadar genç olmamıştı. Hayat ne garip ve ne güzeldi...
Birdenbire «tesadüflere inanır-mısınız?» diye sordu.
«Hem de pek çok.. Hayatım baş-tanbaş tesdüf zaten. Annem beni doğururken vezlyeti çok tehlikeli-imiş. Doktorlar onu kurtarmağa çalışmış, bana hiç aldırmamışlar. Sonra bir de bakmışlar ki nefes alıyorum. Yani tesadüfen yaşamışım. Bir vapur kazasından tesadüfen kurtuldum. En iyi dostlarımı hep tesadüflerle kazandım, tesadüflerle kaybettim. Velhasıl hep tesadüf..» Tatlı tatlı ilâve etti sonra. -SİZİ de tesadüfen tanımadım mı?.
«Beni tanıyor müsünüz?» iniyorum ama hiç» bir yabancılık da hissetmiyorum. Sizinle beraber olmaktan rahatlık duyuyorum. Sizi sanki senelerdenberi tanıyormuşum gibi, uzıin bir ayrılıktan sonra kavuşmuşum gibi bir hissim var. Sanki hep, her yerde sizi arıyorum-da buldum.
Vaktile beyaz olduğu anlaşılan büyük bir evin önünden geçiyor-lardL Erkek «bu evde çok güzel ha- j Uralârıra vardır. Şu balkonlu oda behimdl» dedi. «Doğduğunuz ev-
«Hayır, o daha aşağıda. Onu ben , hayal meyal hatırlıyorum zaten, i Babam öldükten sonra satıp kirada ] geYdlk.»
Bir sokağa saptılar. .İşte Leylek I sokağı. Şu kırmızı tuğlalı evde bir sevgilim vardı. Güzel bir Rum kızıydı.»
«İlk sevgiliniz mi?» «Hayır, ilk sevgilim deminki beyaz evin yanında otururdu. Balkona çıkar onu seyrederdim. Taşbebeklere benze-' yen, sarı bukleli, mavi gözlü bir' kızdı. Şimdi şişman bir hanım ol-’ muş.» «Sonra..» diye hırçın hırçın sordu. «Sonra o Rum kızı Lidya..» Genç kız öfkeyle başını çevirerek «Susun, kıskanıyorum» dedi, «A-ma bu kaç sene evvel..» «Olsun, ben maziyi de kıskanırım.»
Genç adam «Sahi mi, mazimi bile mi?» diyor, zevkle gülüyordu. O teslimiyet dolu bir sesle cevap verdi, «Eevet sizi dinlemeğe taammül edemedim» dedi. Sanki siz benim sevgilimdiniz. Sanki siz bana ait bir insandınız. Sanki sizin bütün hayatınıza sahip olmak istiyordum ve mazideki bir gölgeye, bir hayale bile tahammülüm yoktu. Tuhaf bir his ama hakikat.»
Zühal Bahçesinin önünden Mo-da’ya doğru çıkıyorlardı. Yağmur dinmiş, etrafa ıslak bir toprak ko-.kusu yayılmıştı. Genç kız ona çok yakışan bir jestle başını ileriye doğru uzatıp, daha çok hissetmek ister gibi gözlerini kapayarak «Çok-sevdiğim bir koku..» dedi.
Cemal sevinçle «Öyle mi?» diye sordu. «Peki şu yosun kokusunu seVmeZ misiniz?»
Bayılırım.. Ya siz..» Ben de bayılırım.» Sonra Istan-
dı. Sokakta rastgele bir insan, hele JC|yk bir erkekle konuşmak hiç hoşunh "”"T' gitmediği halde şimdi hiç bir şeye aldırdığı yoktu. Bilâkis onunla yari-yana yürümekten, uzun boyunun gölgesine sığınmaktan ve ara sıra burnuna gelen lavanta çiçeği kokusunu koklamaktan garip bir zevk duyuyordu.
Altıyol’dan yukarı doğru sapınca-ya kadar hiç konuşmadılar. Cemal çok rahat konuşan, hele kadınlarla konuşmağa fazlasiyle alışık bir er-
en yağmurun vcı- -------senelerden sotıra arzusıle y [i. di?.
Islak gözlerini onun hayranlıkla ı.uuç, kendini seyreden gözlerine çevire-
dört senede bir rek 'Sizi tanıdığımı söylemekle ya-hep hüzün ev- nılmamışım» dedi.
Hakikaten yanılmamıştı. Çünki bu his beraberliği yalnız minarelere ait değildi. Onlar aralarındaki yar farkına, ayrı dünyalarda geçen senelerine, bu seneler zarfırfda bir birlerinden habersizce, ayrı yollarda. ayrı arzularla, ayrı gayeler peşinden koşmalarına rağmen birbirini bulmak için yaratılmış iki insan-' dı.
1 İkisinde de uzun bir arayıştan sonra, istediğini elinde tutmanın, bü tün varlığını onunla dolu hissetmenin verdiği rahatlığın, o insanın kal birn dmjdju-açak,. kadar 'tatlı olan heyecanı vardı.
Moda burnunda bir taşın üstüne ı oturup saatlerce konuştular. Yoldan geçenler, onların bukadar gözönün-de bir yerde, hiç bir şeye aldırış etmeden, kendilerinden uzaktan ge len - yine ikisinin de sevdiği taka seslerinden başka hiç bir şevin farkında olmadan, bu kadar rahat, kendilerini bu kadar yanlız hissederek konuşmalarını hayretle karşıladılar. «Bu kadar uzun uzun ne konuşurlar acaba? diyerek merak ettiler.
_____ Fakat onların aldırdığı yoktu. . Hem bunda merak edilecek ne var-•tanı- ' dı? Bütün alelâdeliğine rağmen fev kalâde tatlı, insanı .saran, konuştukça açılmak, kalbini açıp da kars-sındakine göstermek arzusu vere cek kadar candân konuşmayı onlar yapmamışlar, bu heyecanı hiç olmazsa bir kere yaşamışlâr mıydı? Yaşamamışlarsa hayret ve merak etmekten çok, hayâttan nasiplerin' alamamanın talihsizliğime küsmeleri lâzımdı.
★
1 Cemal evliliği asla düşünmez, daha doğrusu. tab’ına uygun bulmaZ-ı dı. Buna rağmen izin müddeti bitip Ankara’ya dönerkett genç kıza i Benim karım ölut musun?, diye sormuştu. Bu nasıl olduğu, nereden hangi rüzgârla geldiği bilinmeden | sorulan bir sualdi ama. onun «E-vet!» diye titreyen sesi içini din-lendirmiştı.
Ööylece bu aşk da bir çok benzerleri gibi izdivaçla neticelendi ve... Birçok aşk izdivaçlarının sonu iyi gelmediği halde onlar tesadüfen fevkalâde mesut oldular.
DİKKAT
İşinizi işçiden almak istiyorsanız işte size pahalılıkla mücadele eden
GAYRET Terzi evi
Radyodaki parazit kalkınca ses nasıl net gelirse. Aradan patron kalkınca da
Dikiş ücreti böyle düşer: Birinci sınıf malzeme ile Batldres: 35 Subay sivil palto, pardesü 45 liraya
Gayret Terzievi İZZET KÖROĞLU Telefon : 16041 Anafartalar Cad. Evkaf İşhanı Kat 4 No. 410 (97)
Yurdda kara kış
★ (Baştarafı Birincide)
ze. yakın deniz nakit vasıtâsı beklemektedir.
etmenin ilmi
u
Geriatrics „
| ilk merkez Londra civarında açıldı
Kerraîsint* ihtiyarların
veya g " ' vakfetmiş olan daki ilk merkez_______________
Thames nehri kıy.Uajn yakınlarında kurulmuştur ye İslewörth'daki bir hastqhaneye bağlıdıf.
Çığır açan bu bakifh müessöse-sinde, tıbbı tedavi görmüş olan ve normal biı hayata sıhhat yeniden kavuşmak için bakılmağa muhtaç I olan ihtiyarlara, aslî hastahaneden ayrı özel koğuşlar tömin edilmiş- I ..r_ _______v __
tir. Zira müessese, tıbbî tedaviyle yarlardaki bu -hallerin bunu takip eden bakımın birbirin- I kuruntu» ,1’ ,____
den tamamiyle ayrı meseleler ol - fneyyal olmakla beraber ruhiyat-duğunu meydana çıkarmıştır. i çrlar bu kuruntulara gühnemekte-
U'mumiyetle erkek ve kadın has- lirler, zira, bunların tetkiki, bir te-taların, tıbbi tedavisinden tama- (dcivinip Önemli bir kısmını teşkil iniyle ayrı olarak kendilerine sağ- I edebilir. İhtiyarlara mahsus bakım lanan özel bakım karşısında süri- ! evihçu-, hantalların sevdikleri-■
atla toplandıkları vc iyileştikleri I n,ed*Weri " müşahede edilmiştir. Bu bakım tar- kundilöMr zı büyük bir hastahanönin teknik ' u“:’ **
kolaylıklarının hepsini ihtiva et- j nıe tıedir. Geıialrics müessesesinde hekim ve hastabakıcılar, fiziyote' ı-apistler. ve bütün arızi illetlerdi
: mütehassısları çalışmaktadır. Hâs-' faların,-toplu bir şekilde bir arada | bulunmaktan sıhhatça çok fayda-! landıkları anlaşılmıştır; zira İhtı-| yarlar pek uzun müddetle yalnız ' bırakılırlarsa, üzerlerine marazı bir ı bedbinli.c çöker. Hatta normal biı-ı unıumî hastahanede iken bile, et-I raflarında daha genç insanlar bulunduğu cihetle, muhitlerinin ken)-. dilerine karşı sempati ve hörmet göstermediği zehabına kapılıp yine | umumiyetle inzivaya çekildikleri ' görülmüştür.
j Halbuki hu Geriatric Bakını Evin
------------------- bâkıiTunâ | de. bütün hastalar yaşlı kimseler | medikleri bir camia hissi gelişmiş-geriat» ics» ilmine münhasıran j olup, bütün muhit ihtiyaçlarına iri- tir.
tmiş olan Büyük Britönya - tibak ettirilmiştir. Meselâ koğuş-' -------------------------’—-------=-)----uu-*-»-------
Büyük Britânya - I tiba.ı ettirilmiştir. Meselâ koğuş- j Londra civarında | larda, hastaların etrafta kendi ken- , | dilerine dolaşabilmelerine yardım için, normal hastahâne koğuşların* dakilerden daha fazla sayıda trabu-Züri ve makaralı ip tesisleri bulunmaktadır. Yataklar daha alçak, bakım tarzı daha müessirdir. İhtiyarlardan birçokları hazım cihazı arızalan veya güçlüğünden müzta-riptirler. Daha genç insanlar ihti-ekserisini karşılamağa
şeklinde
ve sev-şeyler not edilmekte, ine verilön verne'.; cazip ve yenilmesi kolay bir şekilde hazır-lanmaktadır.
Hasrrflârdan hemen hemen birçoklarının y.ınlarana kendi öze çağ- l duşlar; Aierilmekte, böylece kurulan ınuhıpto serbest ve kolay bir atmosfer yaratılmaktadır. Böylece yepi bakım evinde umumî hasta-hanelerde ekseriyetle cari tehditlerin birçoklarım lağvetmek ve disiplini gevşetmek de mümkün oL mafctad ır.
Koğuşlarda, oyuncakçılık, yün örme, dericilik gibi çalışma yolu ile tpdavi şeklinin yardımiyle, mes’-ut bir ev havası kurulmasına çalışılmaktadır. İhtiyarların büyük bir hevesle iş »üsabakalarına giriştikleri göıniİıiıüş ve boylbce içlerinden birçoklarıhın daha evvel asla bil-
İhtiyarları yeniden sıhhata kavuş-I turmak müessesenin işinin sadece bir kısmıdır. Daha güç bir mesele, hastalara, sıhhatlarına kavuştuktan sonra bir istikbâl sağlamaktır. Bazı hastaların yeniden dış âleme gönderilmelerine mani teşkil edebilecek birçok sebepler mevcuttur. Meselâ, karısı bir ba acı evine yerleştirilmiş btflunan ihtiyar bîr adam hastalanmış olup, artık hariçte kendisine uygun bir tarzda bakması imka'nsızalşmıştu1. Hastahanede tedavi edilıpjş ve iyileşmiş fakat bu aVâda da5 karisi ölmüştür. Bu adamın durumu nc olacaktır. Kendi başına yaşamak vç yeniden hastalanmak üzere geri gönderilmesi ne işe yarar? İşte gariatric müessese-• inin karşılaştığı meseleler bu cinstendir. Halen muesscsede bulunan haftaların takriben 6 da fatri, hakikaten yâtalak hasta olup, bakıma muhtaçtırlar.
İsleworth müessesesi ihtiyarlık meselelerine karşı özel bir ilgi göstermekte olup, şimdiden, diğer ge-rlatric evlerinin kuruluşuna önayak olmuştur. İngiltere'deki mahalli idarelerden birçokları da, tatbik edilen metodları öğrenmeleri için, hekimlerini bu müesseseye göndermişlerdir. Zamanla geriatrics ilminde Heri araştırma çalışmaları için daha fazla kolaylıklar sağlanı-lacaktır. Bununla beraber şimdiden çığır açan İslewörth müessesesinde birçok ihtiyai’lar yardtm görmüş ve' hayata karşı cesaretlendirilmiş-
Mümtaz Faik FENİK
★ (Baştarafı Birincide) ayyen miktarda sbçmen kazanmağı hedef tutacağını iddia etmekte ve 'şöyle demektedirler:
(— Bu teklifi tabiatiyle hükümet yapmiyacaktır. Bu teklif iktidara mensup bir grup Milletvekili tarafından yapılacak, bugün hapishaneleri dolduran hafif suçluların tehliyesi ve diğer cezalıların muayyen nisbette cezalarının indirilmesi istenecektir. Bu Meclisin devre sonu gelmiştir. Bugün aşağı yukarı iki yüze yakın Milletvekili aleyhine açılmış dâva vardır. Fakat ıttasu-nîyeti teşriiyeleri yüzünden takibat -yapılamamıştır. Bu zevat 950. de seçilmedikleri takdirde haklâpndaki takibat derhal harekete geçecektir. Şu itibarla böyle bir affın Marttan evvel Meclisten çıkması, bu zevatın da müşkül vaziyetten kurtarılması küvvetle muhtemeldir.
İktidar mahfilleri böyle-bir teklif ve temayülden haberdar olmadıklarını söylemektedirler..
Bu mevzu etfafında Son Posta refikimizden başka diğer İstanbul gazeteleri de neşriyat yapmışlardır. Tan Refikimiz de aynı haberi vermiştir.
Bizim öğrendiğimize göre, teklif hükümet tarafından değil, Milletvekilleri tarafından gelecektir.'
* (Bastaraf. Birincide) kadrolar bulunmaktadır, ÎJerfiye hak kazananlardan kadrosuzluk yüzünden terfi ederrtiy,enlerishdurır | ıııunu dikkate şlmak vazifemizdir. I Bu' itibarla yeni tasarıda ,bu gibiler i için şu hükmü yazpttik: Kadrösuz j luk yüzünden alamadıkları (»ir'üst L derece ile fiili dereceleri, arasıridakı | farkın yarısı tazminat olarak verilir.»
Yol primleri alamıyanlar var mıdır? Sualine karşılık olarak da Satır dedi ki: Aralık ayında tahsisOt-sizlik- yüzünden primlerini alamr yanalr ohpuştur. Fakat iki aylık ek ödenekle bu temin edildiğinden bugün için primini almıyan işçi kal» mamaştır. Aralık ayında tahsisat kalmamasının sebebi db tahmin edil" diğinden fazla kilometre - tren yapılmış olmasından ileri gelmektedir.»
ı Ağır işlerde çalışan işçilerin tazminatı meselesine de tünlas eden'
I Bakan ezcümle şunları söyledi: | «İş Kanununun 58 inci maddesine | göre fazla çalışanlara ait ücretler I normal ücretinin saat başına isabet eden miktarına % 50 ilâve edil(?r(?k I ödenmektedir. Bizim Devlet Demir-1 yolları çalışma nizârrina'mösine 'gö-I re iâe kazan ve fuaye’cilere % ' 1Û1.’ kesicilere 1-5 cer ve yol atölyeîa-:rinde çalışan vç aynı işlpri .gören' | işçiler de bu nisbetler dahilindC’taz minat" alırlar.»
kürsüye gelen takrir sah'ibl Kemal Zöytinöğlu Bakanfn adı geçen bâZeYni en g*eç 1950 yılına kadaY getireceğini söylediğini hâtıflâttı ve sösflerlrie devamla Devlet Demiryolları memurlarının durumuna temas ederek şu izahatı verdi:
«1935 yılında Devlet Demiryolları memurları, devlet memurlarına nazaran bit üst devaca maast- aldıkları
ı halde sonradan devlet memurları hakkında çıkan bir kanunla devlet 1 memurları terfih edildiler ve bu suretle Devlet Demiryolları mepup-ları diğvr devlet memurlarına naza-an bir üst dereceden bir alt dtere-j ceye düşmüş oldular.-j Yeni tasarı hakkında şu endişeyi i duymaktayım. Ekseriya bu gibi kanunlarda alt derecelerden ziyade üst derecedeki memurların terfihleri dikkate alınmaktadır. Büyük bir kitle olan ait derecedeki memurların yeni tasarıda durumlarının bu cihfettân dikkatb âlınhâasm'ı rıöa ederim.»
Kemal Zeytinoğlü Devlet Deînîr-yolları işçilerinin terfihi içih geçirdikleri içtihattın ağırlığına da dîî(-kati-çekerek bu gibilere devlet me-murlanna nazaran bir rüçhah' hakkı tanınmasının yerinde olacağını pratik sahada çok kuvvetli bilgiye sahip olan bu işçilere terfih imtihan larjnda .seviyeleri üstünde nazarı süâner sorulhıasınıh doğru olmâdr ğıriı ifade ile bü Hususla'rln na23Yı itibara dlffrhafSını istedi.
Frim meselesine’ tfemas eden Zey-tinoğlu Bakanın bu hususta verdiği izahatı tatminkâr bulttıadığını bildirerek dedi kİ: «Tren - kilometre tahinin, edjîcŞğihden fazla olduğu ’içi/f prim verilememesine benim aklım’ ermiyor. Tren - kîlönietre aı$-mW ise' ona göre vaYrdat da artpuş demektir. O halde nasıl oluyor, da tş'çllere prith verilthek için tahsiş.at bulunsmiyor. Tahsisat yolduğundan bu verilememiş ise bu da mucip bir seboV olaina?. Çünkü bütçelere ku-nen tahsisatlar bir yıl evvelki ölçü lere göre ay&rlânmaktadır.»
Kemâl Zeytinoğlü Devlet Demiryolları tahsisat nizamnamesinin bu-günün şartlarına ve ihtiyaçlarına; uygun olmadığını bu müessesede çalışan işçilerin çok aleyhinde bu-
İstanbul, 13 — Karadenizde hüküm süren fırtına yüzünden BoÖaz-dan limanımıza hiç bir gemi girememektedir.
Altay, İstikbal, Furuzan, Tan ve Yelkenci şilepleri de Karadenize çıkamamakta Büyükdere açıklarında havanın düzelmesini beklemektedir.
Sıvasta soğuktan donanlar
Sivas, 13 (Hususî muhabirimizden telefonla) — Sıvasta müthiş bir soğuk hü.ıümfermadır. Hararet sıfırın altında 31 e kadar düşmüştür. Soğuğun şiddetinden bir çok evlerin camları çatlamıştır.
Kızılköyünden Hüseyin ve İbrahim adında iki kişi köylerine giderken donmuşlardır.
Bündan başka Kovalık mevkiinde çotuğuyla tren bekleyen bir kadının kucağındaki iki aylık yavrusu donmuştur.
Semdilide de 160 santim
Şemdinli, 13 — Üç gündenberi yağan kar neticesinde Şemdinlide karın kalınlığı 160 santimetreyi bulmuştur. Şemdinli ile Yüksekova a-rasındaki posta münakalâtı kesilmiştir. Kar devam etmektedir.
tskenderoncla
Antakya, 13 (a.a.) — Dün akşam başlayan şiddetli bir kar fırtınası bütün hıziyle devam etmektedir. U-: un yıllardanberi görülmemiş olan bu kesif kardan ilçelerle merkez a-rasında münakalât durmuştur.
lunduğunu ifade ederek bir an ön-, ce bunun da ihtiyaçlara ve' şartlara muvazi olarak fedvilini istedi.
Kırklareli milletvekili Fupt Uma-[ yın korunmaya muhtaç çocuklar ! hakkitidaki '538? sayılı kanunun uy-| gulanma tarzına dair olan takririne Milli Eğitim vi» Sağlık Bakanları cevap verdiler
Milli Eğitim Bakanı bu hususta verdiği izahatta adı geçen kanunun tatbiki için ilk. tedbirlerin alındı ğını. boş bulunan beş bölge okulu nun kimsesiz çocuklara tahsis edildiğini; Ankaıada, Çayırhanda, Bi lecikte ve Erzincanda bu yurtların açıklamak üzere bulunduğunu, mah keme kararı ile 13 vilâyetimizden gelen kimsesiz çocuk sayışının 16' olduğunu, bunlardan 57 sinin BRe cik ve 106 sının Ankara Çayırhan yurduna yerleştirildiğini, 21 vilâye timizde, bu durumda olan 6 yaşın dan yukarı çocuk sayısının 350 o larak tesbit edildiğini, Hatay .ve.İş partada da yetiştirme y^rt|afmıi) a-çılaçağını .bp sene bütçeye bu ir için 500 bin lira konulduğ^ü, bu paranın bir kısmı ile inşaat y^pıjdı ğını önümüzdeki sene hazırlanacak programa, ğpre Meclisten ge.iekjli iah sişatînisleneceğini söyledi.
Sağlık Bakanı Kemali. Bayazit- de kendi Bakanlığı cephesinden kamı 'nütı tatbikatı için girişilen faaliyet hakkında izahat verdi.
Buk.uı izahatı . sırasında kimsesi" çoöu^lirÜar menfe Ve. maıtta çbcuk-lan için ÇoÇıik EsirgĞfhc Kurumu kreşlerinden istifade edildiğini iz mi?, îsiantül, Gâ2iântöp Valiliklerine bu hususta para gönderildiğin' Ankara valiliği ilâ de temas halinde bulunduklarını ve 350 çocuğa bakıl mak'tk öldüğünü ifade etti.
Takrir sahibi Fua| Uı?aay Bakanların izahatına teşekkür etti.
| Mesut Bir Nikâh
Gazeteci arkadaşlarımızdan Gazanfer Kunt ile Nedret Arkan'ın nikâhları dün, Halkevindeki evlenme ■ salonunda güzide davetliler huzurunda Belediye Başkanı Ragıp Tü-zün tarafından kıyılmıştır.
I Genç evlilere saadetler dileriz-
A Baştarafı Birincide)
Mahkemesinde görülmesine karar verilmiştir.
Bu karara göre eski Van valisi Hamit Onat ve iki- arkadaşı da Genelkurmay Askerî Mahkemesinde yargılanacaktır.
Eğer Genelkurmay Askeri Mahkemesi görevsizlik kararında ısrar edecek olursa, mezkûr karar bu sefer de Askerî YaTgıtay Ceza Genel Kuruluna sevkolunacaktır.
Sofya’da Sırp ajanlan davası
Londra Radyosu, -13 (Basın - YöJ yın) — Sofya'dan bildirildiğine göre, 64 Yuflûslav ajanı yakında Bulgaristan'da yargılanacaklardır.
ir Baştarafı Birincide) teşkilâtı bulunan seçim çevreleri i-çin -o -çevrenin'seçebileceği ■miMem-kıli sayısını geçmemek, üeera aday gösterebtlirleı» fıkrası üzerinde rareıli müz;12'.6rcler oldu, Ahmet Kemal Varınca; Fahri Knrakayâ. v( Hülki Kara'pElle srtlâhiyt’G'n genel' merkeze brrnkılmasma iti. ıw ettiler. Bundan sonra söz alan bit kışım milletvekilleri de genel merkezdeki yetkili organlar taraf- nttan aday göstermek için teşkil&f S’apıp yap mam'ak me'vzau üzerinde durdular. Neticede 26 mCı maddenin 2 İnci fıkrası aynen' kabul ölündü.1
Bundan sorirâ aynı m'addönin 50 seçmenin oturdukları yer muhtı/rlı-ğmca tasdikli imzaTaYırlı taşıyan yazılı müracaatları ile bir kfmsepip aday gösterilmesi mümkündü)-. Bu takdirde aday gösterilen kfnis'eriin de bu hususa yazılı’ ol’ârâk m'uvsıfû’' katirü bildikmiş dlnlas/ gerfektiK fıkrası üzerfM^ rb'ÜZekarfelç-YC' baş; landı.
Bu sırada söz alan Mümtaz Ökmen I 50 seçmen tarafından aday gösterilmesine lüzum ■ olmadığı üzerinde durarak bu hükrnlin yerinde.kalma1-sını istedi . ve «Bir milletvekilinin yüzüne çürük yumurta atılsa dahi-, fikrini müdafaa etmelidir» dedi.
Bundan soira Ali Rıza Türel müstakil adayların parti Üstesine gir-' memesi hususunda bir konuşma yap tı. NaZırtı Poroy da Adnan Adıvar ile Cihat Babanı misal gösterek -Bir , mili,etv,ekili parti hayatına-girdikten sonra o parti tarafından aday 'gösterilmesi lâzımdır» dedi.
MÜteabiken söz alan Nihat Erim de müstakilleYih de adây göstere*
Nihat Erim de bu görüşe iştirak ett-i ve neticede bu fıkra da kabu) edildi. •
Maddenin «Söçim kurullarına bas kârdık eden yargıçlar yurdun h'iç-biı seçim çevresihde'n adaylıklarıtv köyamazlat; aday gösterilemezler 1 fıkrası üzerinde uzun mfifiâkâ-pıkıı oldu. Hulki Karagullej Şmiıı ^nli--, Er^un ve Tahsin Bekıı Balı ; be madde üzerinde ısrar ettiler. Mliha
bileceğini söyledi.
Nuri Özsan bu görüşe iştirakle memurların, partilere girmesi yasak olduğuna göre her hangi bir paılj-.. nin memüridri aday, ' göstermemesi' üzerlhHç uumu ««, ""'v«
nız partililer ddtfy gösterilirse murlaf. mj...............: “
"dedî.'-n
k)aşalardaf) sonra Fikri .Apavdıri biı kimsenin kendi haberi- dmirdtın. • ! dayiığınm konmasının mahzurlu ol I duğynu belirtti. Nuri Özsan da 27 in ı ci maddeye göre ancak bir seçim I çevresinde aday ğöatermeniri müm I kün olduğunu; diğer seçim çevrele rinde ise bunuû mümkün olamıya' cağını söyledi.
Fi^rri'’"A[?tıydrh, tekll\ veçhile,',
lerhürkirı aday.' göstermemâsl’ 5. vv““-‘),ı Y nde durdu ve’-AJ^Î halde yal;, bu kay
«rkkîcı cîdüt gösterilirse nıe ciıhın noleıllkçu tasdik edilme iıy
* fıkraya ilave edildi.
Dörtyol’da
Dörtyol, 13 (a.a.) — Bugün Dröt-yollular görmeğe çalışmadıkları bir manzara ile karşılaşmışlardır. Balabanın içerisine 3 santim kalınlı-‘inda kar yağmıştır. Yaşlılar (6 va 22 sene önce ve bugün üçüncü defa gördükleri kari gençler ve çocuklar hayretle seyretmektedirler. Bazı Döryollulaı- don hâdisesine mani olmak içîn portakal ağaçları ü-zerindeki karları silkmeye çalışmaktadırlar. Kar, hafif hafif yağ-makta devanı ediyor.
Trabzon’da
Trabzon, 13 — Evvelki gün biraz dinmiş olan fırtına dün akşam ü-?eri yağai kârla beraber tekraı başlamıştır.
Karın kalınlığı şehirde 40, çevre-de 65 santimi bulmuştur. - -
İnebolu’da
İnebolu, 13 —- Üç gündür devamlı yağan kar kasaba içinde bir metreyi. civar yüksek yerlerde yüz o-fuz santimi bulmuştur. Çarşıda bir çc-k dü..kânlar kapalıdır. Köylerle irtibat kesilmiştir. Esasen on beş gündür kapalı olan Kastamonu yolunun açılması daha gecikecektir. Kar fasılâlarla yağmaktadır.-’Deniz-' deki fırtına biraz hafiflemişse de İla gündür Amâsradan buraya gelmek üzere bekleyen Dumlupınar vapuru henüz, gelmemiş ve bir haftadır postalar hiç bir tarafa gönderilememiştir.
Eşme’de
Eşme, 3 (a.a.) — Eşi görülmemif bir soğuk hü lüm sürmektedir. Sıcaklık sıfırın altında 10 dereceye kadar düşmüştür. ' '
Güvenlik Konsesinde
Laken Success, 13 (a.a,). — «U-
•lited Press»: Güvenlik Kopseyi, Milliyetçi Çin heyetinin konseyden I racını hedef tutan. Sovyet tekli-inî 3 oy (Sovyet Rusya, Hindistan, Yugoslavya) ya vâ ikj’ çekimserp karşı 6 oyla reddetmiştik. Oy netir esinin ilân edilbfnesi üzerinâ Ja« kob Maük başkanlığındaki Şoyvet heyeti toplantıyı teYketmiştir.’ Malik daha Önce verdiği demeçte ■ Kuomihtang’ın temsilcileri konseyde kâlthkları müddetçe Sovyet Rusya kohsÇyin müza'/.erelei'ine ka-tılmıyacaktır» ’dfemişti.
Ankara Şoför Okul’unda
YENİ DEVRE KAYITLARINA BAŞLANMIŞTIR. OCAK SONUN-
DA DERSLERE BAŞLANIYOR
1 — Okulun müddeti 2 aydır.
2 — Okulun ücreti (Motor ve di-' reksiyon dersleri dahil) • 132,5 Liradır.
3 — Amatörler için yalnız direlûi-von derai 50 liradır.
■1 — Her gün saat 14 den 18 e kadar okula müracaat edilebilir.
İsmetpaşa caddesi Noı 4 Tel: 21649 (83)
DIŞ TABİBİ
HALÎD SUNGUR
Çânkıridakl muayenehanesini ir .- ' r-tatar Vakıf İş Hanı ka* ' %?(ı 115 e nakletmiştİTf (1579)
husus 3 %üpçı\
Kîr&hk daire
Denizciler taddcsı Acıçeşme so kak (Havuzlu Apartmanü yanında 15 numaralı Yeşil Apartmanın bahçesinde, su\ u elektriği banyosu mevcut iki oda, dar biı lmlü olan müstakil' biy daire 75 İij'aya ve A-pârtmariın 3 üncü kâtında suyu, elek tiriği. I^ıv;. ■ /.ı. banyosu vc kileri .meycul X»odâ, geniş bû . hilü olan ' kullanışlı biı mir. 151ı liraya kiralıktır. T») 2'r.iG Görmek ,rin bu . ıpartn ..i.- "iı ’u-ı kâtındX«üi*nin»’- • Gara müracaat. . şj
Sahife:«
ZAFEH
«W '■ »
SENENİN İLK ECNEBİ TEMASI
F. Wie ına bugün Güçler karmasîle karşılaşıyor
Dünya Kupasında
İngiltere-lskoçya
Ankara Elektrik Teknisyenin Oerneğine Kayıtlı Üyelerin Dikkat Nazarlarına
Derneğimiz üyelerinin cezai ve ukukî bilumum dâvalarına bak-ıak üzene bir avukat temin etmiş-
Türk karmasından bugün güzel bir oyun ve su götürmez bir galibiyet bekliyoruz
Ordu kırmamız Fransada, Fransa o rdu karmasına karşı final maçına çıktığı kadrosile görülmektedir.
Beden Terbiyesi
Kanununa Dair
First Wienna bugün şehrimizde ilk karşılaşmasını askerî güçler karmasîle, ikinci karşılaşmasını da yarın takviyeli Gençlerbirliği ile yapacaktır. Küçümsonmiyecek bir kuvvet olan First Wicnna takımı, hiç şüphesiz îstanbulda kaybettiği prestiji tekrar elde etmek için çalışacaktır. Fakat karşılajına çıkacak olan takımlarımız ve bilhassa askerî güçler karması çok kuvvetli bir kadrodur.
AvusturyalIların oyunu, bilindiği gibi açık bir sistemdir. Santrhafları gezginci vaziyette ileride oynar. Topa hâkimiyetlerine dayanarak u-zun pas yerine kısa paslı oyunu tercih ederler. Buna mukabil bugün memleketimizde, esasını müdafaa teşkil eden bir «Yarım W Sistemi- yerleşmiş bulunuyor. Bu ise AvusturyalIların oyun tarzını bozmakta ve lehimize neticeler vermek tedir.
Askerî karmamız bugünkü maça, Yedek Subayda bulunan millî oyuncularımızın da katılmasile çok kuv vetli bir şekilde çıkacaktır. Müda -Taamız ve bilhassa orta hafimiz kar şı taraf muhacimlerini iyi nıarke e-debildiği takdirde süratli ve atak olan forvetimiz netice alablir. Yal-
nız oyunun son dakikasına kadar Viyanalı profesyonellerin karşısında en küçük bir ihtiyatsızlığa ve gevşemeye yer vermemek lâzımdır. Nitekim Îstanbulda Beşiktaşlılar bu hataya düşerek kazanacakları bir maçı kaybetmişlerdir.
Yarın takviyeli Gençlerbirliği maçı için de aynı mütalealar ileri sürülebilir. Askerî karmaya nazaran daha fazla maç kabiliyeti olan bu kadronun da First Vienna karşısında muvaffak olamaması için hiç bir sebeb yoktur; fazla olarak bir gün evvel maçtan AvusturyalIların yorgun düşmüş olacakları gözönünde tutulursa, Gençler karması lehine büyük bir avantaj daha kaydetmek icabeder.
Mes’ele spor işlerine sporcuların hâkim olmasındadır. Bu hususta klüpler arası bir tefrik yapılamaz
İstanbul — On seneden fazla bir
Yazan: Muvaffak Menemeiıcioğlu
Bu arada bugünkü ve yarınki maçı hakemlerinin İstanbul maçlarını idare eden hakemlerden daha iyi bir görüş ve idareye sahip olduklarını memnuniyetle kaydetmek isteriz ki, bu da, oyunun umumi bakımından büyük bir kazançtır.
Netice itibarile her iki maçın neticesini de lehimize gördüğümüzü
müddettir Türk sporunu idare eden Beden Terbiyesi Kanunu yakında değişecektir. Bu kanun ruhunu, görüşünü ve hedefini Alman Mütehassisı Kari Diens’in raporundan almış olduğu için bizde hiç bir vakit tatbikine imkân bulunamıyan gençlik mükellefiyeti, ile, idari, malî ve bilhassa teknik bütün kuvvetleri yâlnız
göstermeyiniz. Bu tesisat hususunda ben de sizinle aynı fikirdeyim. Ve diyebilirim ki beden terbiyesinin yegâne büyük, çok büyük faydası bu tesisat hususunda görülmüştür. Yeni kanun ne olursa olsun bunun muhafazası birinci derecede e-hemmiyeti haiz bir mesele addedil-melidir.
Genel Müdürün elinde toplayan Fe-
derasyon reislerim bir mümeyyiz
vaziyetine indiren, sporun asıl tam cüzüleri olan klüplere hiç bir rey hakkı tanımıyan totaliter hükümleriyle bugünün demokrasi prensiplerine en az uyan bir müessese vücude getirmişti. Sahalarımız artmış, klüplerin adedi çoğalmış, sporcu miktarı evvelki zamana kıyas kabul edilemiyecek derecede kabarmışsa bunun muvaffakiyet sırrını evvelâ hükümetin esirgemeden bahşettiği bol bol tahsisatta, sonra da zamanın inkâr kabul etmiyen tesirlerinde aramak icap eder. Yirmi sene evvel bütçe tahsisatı 30 bin lira ile 150 bin lira arasında tahav-vüller göstermiş iken bugün, belediye ve hususi idarelerle birlikte, milyonları aşmaktadır. O vakitler fakir olan klüpler şimdi kendi himmetleriyle terakki etmişler, varidatlarını, onlar dahi, kıyas kabul etmiyecek derecede yükseltmişlerdir. Tabiî hepsi değil... Fakat be-
den terbiyesi asıl dikkati çeken millî temaslarda bunların hepsine değil, yalnız o varidatlarını arttırmış, sporu yükseltmiş büyük klüplerin kendi sâyileriyle yetiştirdiği birinci sınıf elemanlara istinat etmekte değil midir? Bu sebeple mevcut teşkilâtın başarısını ölçerken birdenbire gözü çekmiyen bu gibi hususiyetlere de dikkat etmek icap eder. Klüpleri terakki etmezse ne güreşte, ne futbolda, ne basket-bolda, ne atletizmde elde ettiğimiz çok parlak, parlak veya sadece memnuniyeti mucip neticeler elde edilmesine imkân yoktu. Bu ’pelçl tabiidir mi diyeceksiniz? Doğfuc. Yalnız unutmamak icap eder ,ki klüplerimizin terakkisi hususunda ) teşkilâtın rolü pek sönüktür. Bana terakki zemini olarak yeni ve "çok güzel sahaları veya spor sarayını
Fakat buun haricinde bu on bir senelik mevcudiyet nice beklenen eserle kafiyen mütenasip olamamıştır. Sporun memlekette terakkisi birinci derecede sahaya, fakat aynı zamanda yardım ve hocaya tevakkuf eder. Öyle hissediyorum ki teşkilât kendi bütçelerini sakat bir zihniyetle hazırlamış, . Meclise o suretle sevkederek müdafaa etmiştir. Merkez teşkilâtı yüz binlerce liralık tahsisatı kemirirken arasında ne muhtelif sporlar için ecnebi mütehassıs antrenörüne, ne terakki gösteren bir spor kolunun inkişafı için yardım teminine dair hiç bir fasıl göze çarpmamaktadır. Meselâ teşkilât her bölgeye lisansların tasdikinden evvel yapılacak sıhhî muayene için birer doktor taahhüt etmişti. Ben bundan bahsetmiyorum. Avrupada spor cerrahisi diğerile muvazi bir şekilde terakki etmiş ve ortaya inanılmıya-cak harikalar çıkarabilecek bir hale gelmiştir. Bizde ise bundan eser yoktur. Bir sporcunun dizinde su toplamağa başladı mı, bizde artık ondan hayır beklenemez. İki sene evvel bu suretle sakatlanan Fenerbahçe merkez mühacimi Suphi memleket dahilinde altı ay kadar tedavi edildi, gösterilmedik doktor kalmadı. Nihayet klüp sekiz on bin liralık büyük bir masrafı göze alalan Suphiyi Londraya gönderdt Küçük bir ameliye... Bir ay sonra bu' çocuk eskisi kadar kuvvetli o-larak futbola avdet edecek bir vaziyete gelmişti. Bizde bu ameliyatın .mütehassısı yok... Vakıa bu iş daha ziyade Sıhhate Bakanlığına ait gibi görünür ama iyi düşünülürse öyle midir? Beden; terbiyesi* ikf.ve genç doktoru ihtisaslarını yapmak üzere Londraya, Viyanaya ve hattâ Pari-se göndererek her sene sporcularımız arasında yüzlerce defa teker-
rürünü gördüğümüz bu sakatlıklara pekâlâ bir çare bulabilirdi. Millî sporumuz olan güreş için faraza Kasımpaşa veya güreş klüplerine, futbol için hiç olmazsa Türkiye şampiyonu çıkan klüple basket-bolda bu kadar terakki gösteren Galatasaraya, birer entrenör temin etmek de sporun terakkisi bakımından birinci derecede ehemmiyeti haiz birer teşvik eseri addedilirdi. Ne yapalım ki maaş ve masrafa boğulan bütçede bu gibi tefer-rüat etüd bile edilmemiştir. Halbuki umumî bütçeye giren tahsisat ağırdır. İyi ve rasyonel bir teşki-
lâtı bunun yarısiyle idare her vakit kabil olabilir. Bu suretle sarfoluna-cak bu para da memur maaşından ziyade müsmir yerlere harcanmış olur.
İşte Sayın Millî Eğitim Bakanının yüksek nezareti altında çalışmış olan istişare heyeti bu sefer elde mevcut kanunu, genel müdürlük tarafından, hazırlanmış olan yeni projeyi ve âzadan bir kısmının tadilât tekliflerini saatlerce süren müzakerelerden sonra gözden geçirmiş ve bitıremeden toplantılarına nihayet vermiştir. Ortaya konacak eserin ne olacağını şu dakikada bilmediğimiz için miitalea sürmekten çekineceğiz. Yalnız İstan-bulda toplanan sporcuların ittifakla verdikleri bir karara istinaden yeni kanunda bulmayı arzu ettiğimiz esasları hulâsa edebiliriz:
1— Sahanın tesisatı için mevcut usulün muhafazası,
2— Teknik hususların doğrudan
doğruya federasyonlara tevdii,
3— Umumi kâtip müstesna olarak federasyon erkânının kongrelerde klüpler tarafından seçilmesi
ve maaşlı olmaması,
•1— Malî hususatın devlet mura-kabası altında bulunması,
5— Reis müstesna bölge erkânının klüpler kongresinço scçüteesi,
Bu esaslar kabul edilirse masrafın yan yarıya ineceği muhakkak olduğu gibi demokrasi esaslarına,
söylemekle inşaallah hataya düşme-
miş oluruz.
Takımlarımıza başarılar dileriz.
N. SEL
Bugün ve yarınki maçın hakemleri
B. T. Ankara Bölge Futbol Hakem Komitesi Başkanlığından:
14 ve 15 Ocak 1950 tarihlerinde 19 Mayıs Stadyumunda yapılacak olan futbol maçlarının hakemleri; Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğün ce aşağıdaki şekilde tesbit edilmiştir. İlgililere tebliğ olunur.
14 Ocak 1950 Cumartesi:
Saat 14.30 da First Wienna - Askerî Güçler Karması. Hakemler: Faik Gökay, Reşat Önen, Mehmet Güngör.
15 Ocak 1950 Pazar:
Saat 14.J0 da First Wienna - Genç lerbirliği (takviyeli). Hakemler: Muzaffer Ertuğ, Naci Baydar, Kadri Erdemli.
en uygun bir idare şekil bulunacağında da şüphe yoktur. Büyük bir klübün mümessili olarak söyliyebi-lirim ki bu şekil bizlerden ziyade küçük klüplerin menfaatine uygun olacaktır. Çünkü büyük klüplerin adedi sekizi, onu güç geçerken diğerlerini yüzlerle saymak kabildir. Yalnız İstanbul kongresinde bile üç büyük klübün üç reyi, diğer klüplerin elliyi geçen reyleri arasımda şeşini bile işittiremiyecektir. Fakat mesele spor işlerine bizzat sporcuların hâkim olmasındadır. Bu hususta ise küçük, büyük klüp diye bir tefrik yapılamaz.
Ümit ederiz ki sayın Benguoğlu, sporcuların fikrine tercüman olduğunu zannettiğim bu asgarî programı kanun projesini bizzat tetkik e-derken gözönünde tutacak ve heyetin tam uyuşaıpadığı noktalarda sporcu noktai npzanna iltihak lût-fında kındaki geçtiği
Muvaffak Menemeiıcioğlu
Önümüzdeki Temmuz’da Brezilyada Rivo uö Janevro’da cereyan edecek olan dünya kupası maçlarının favorileri arasında Brezilya takımından sonra İngiltere ve İskoçya takımları gelmektedir. Şimdiki halde bütün maçlarını kazanmış olan İngilizier ve İskoç-yalılar Martta karşılaşacaklardır. Bunlardan biri yenilse de Riyo dö Janeyro’ya gitmek hakkuıa sahiptir. Fakat İskoçyalılar yenilirlerse gitmiyeceklerini bildirmek suretiyle kendilerine has spor gururlarını şimdiden açığa vurmuşlardır.
Yukarıdaki resim geçen sene oynanan ve 3—ı İskoçyalılann galebesiyle neticelenen İngiltere - İskoçya maçında Ingiltere kalecisi Swift’in İskoçya solaçığı Laurie Reilly’niıı ayağından topu kurtarışını göstermektedir.
ANKARA'DA
"First Wienna„ ile bundan evvel yapılan karşılaşmalar
1949 yılı sonuna kadar memleketimizde dört defa seyahat yapan First Wienna takımı ile 15 maç yapılmıştır. Bu maçlardan birini de Ankara muhteliti ile oynamıştır.
Üçüncü defa 1938 yılında memleketimize gelen Viy analılar ilk karşılaşmalarını 16 Nisan Cumartesi günü Taksim Stadında İstanbul "muhteliti ile yapmış ve maçı 3-1 kazanmıştır. İkinci karşılaşmalarını ertesi günü şehrimizde 19 Mayıs Stadyumunda Ankara muhteliti ile oynamış, bu maçda da 5 - 0 galip gelmiştir. O gün Ankara muhteliti sahaya şu şekilde çıkmıştır:
Fuat (M. G.), Saffet (M. G.), İhsan (G. B.), Keşfi (G. B.), Cihat (H. O.), Celâl (M. G.), Mücahit (H. O.). Haşan (G. B.), Rıza (M. G.), İzzet (H. O.), Mustafa (G. B.),. t Üçüncü maçlarını 23 Nisanda Tak
sim Stadında Şişli ile yapmış. Maçı Şişli takımı 3 - 2 kazanmıştır. Ertesi günü Beyoğlusporla yaptıkları dördüncü son karşılaşmalarında 5 - 0 galip gelmişlerdir.
First Wiennâ Îstanbulda yaptıkları son karşılaşmalar da dahil olmak üzere bugüne kadar 15 maç yapılmıştır. Bu maçlardan 7 sini kazanmışlar, 4 ünde mağlûp olmuşlar. 3 nıgçta da berabere kalmışlardır.
Kaybettikleri maçlarda İzmir muh telitine 4 - 1, Şişliye 3 - 2, Galatasaraya 1 - 0, takviyeli Fenerbahçeye 2-1 yenilmişlerdir. 15 maçta attıkları 39 gole mukabil 23 gol yemişlerdir.
Bugün 16 inci karşılaşmalarını yapacak,olan First. Wienna takımının Ankarayı ziyaretlerinin İkincisidir. H. O.
- Kartal ve ÛUADRAT —
Çizmelerini Tercih Ediniz.
Vatandaş! Rekabetten doğan ucuzluk işte böyle olur pahalılıkla mücadele ediyoruz. Çizme fiyatları 750 kuruştan değil 5 liradan başlar
Kartal çizmelerinin fiyatları !2 No.dan 25 No.ya kadar 700 Krş. 26 • 29 . . 750 »
30 » 32 » . 850 »
33 » 34 » . 900 )
35 . 36 . . 1250 »
37 . 38 » . 1400 »
39 . 45 . . 1900 •
Quadrat çizmelerinin fiyatları
20 No.dan 26 No.ya kadar 500 Krş.
23 . 25 . » 750 »
26 » 29 ) « 825 »
30 » 32 . . 1000 .
33 » 34 » • 1050 »
35 . 36 . . 1500 .
37 . 38 « » 1550 -
40 * 44 ) ) 2100 »
Adres: ŞABAN KULAK: Güven Kundura Mağazası
Çıkrıkçılar Yokuşu Saraçlar Çarşısı No. 107
Telefon : 11919 (1519)
Tecrübe Ettiniz mi?
YILDIRIM DİŞ SUYU
Diş ağn ve nezlesini derhal geçirir. Fiyatı : 50 Kuruş
YILDIRIM EL SUYU
El ve yüzdeki çatlaklık ve sivilceleri geçirir, cildi pamuk gibi yumuşatır. Fiyatı : 75 Kuruş
Şark Merkez Ecza Deposunda ve
Büyük Eczanelerden atayınız. (1577)
Enis Behiç Koryürek
in en son kitabı
Varidat -1 Süleyman
Akba Kitabevi
Muhasebe
Yeni Vergi Kanunu isteklerine göro uygun fiyatla Muhasebe (Defter) tutulur ve muhasebe dersi verilir.
Müracat: Zafer’de Muhasip.
Danışma, mukavele tanzimi, icra akihîitı ve dâva rü.veti gibi müşkül L-ri olan arkadaşların Derneğimize
Yönetim Kurulu Başkanlığı
Acele Satıl.k Kamyon
Çok iyi vaziyette, 48 model be-, înluk Austin kamyon satılıktır. 'J’e îfon: 24089. • )
Ankara Ticaret ve Sanayi Odasından
Ankaı-ada Hamamönü .semtinde nönü Bulvarı 251/5 numaralı evde «turan T. C. tebaasından olup Anka ada Koyunpazan semtinde Koyun »azan mahallesinde 59 numaralı ma uılli ticari ikametgâh ittihaz ederpk lazır Elbisecilik ticaretiyle i.ştg.ıl ■den ve Ticaret Odasının 6/195 nu narasında kayıtlı bulıınah Şeioriv»
iç olarak tcyrH edildiği g’î)? bu ıın
n iniz, •.•(-ı()1 dahi Ticaret K.ı
«nka«a Ticaret ve Sanayi Odasından
Ankara L'anı.unöuü semtinde I (• ıürtaş mahallesinde ’Mflnıamöni’' laguı l'j 62 .Fimr'ı.’uah evde otu : n [*. C. te ha asın dan olup Ankarad.ı lamamonü semtinde Demlrtaş ma lallesinde Hamamönü sokağında İ4 numaralı mahalli ticari ikame*1-'âh ittihaz ederek Tuhafiyeci ticıı-•etiylc iştigal eden ve Ticaret CHn anın 17/263 numarasında kavıflı rulunan Yusuf Kabak’ın- unvanı t! rareti Yusuf Kabak olarak tescil (• iildiği gibi bu unvanın imza şok'1 lahi Ticaret Kanununun 42 im-naddesı gereğince 13/1/1950 t:r: ıinde tecsil edildiği ilân olunur
(95 ı
Millet Partisi Kongreleri
1 —. Millet Partisi merkez İlçe congresi 14/1/1950 Cumartesiı günü aat 16 da, Yenişehir Sümer-sokak 4c». 5 genel merkez binasında icra’edi ereğinden delegelerin teşrifleri.
2 — Millet Partisi Çankaya ilçesinin merkez bucak-kongresi )15/1/ 1950 Pazar günü saat 20‘de genel nerkez binasında icra edileceğinden ielpgelerin teşrifleri. • ,
Gündem:
1 — Kongre başkanı ve sekret»; ieçimi.
2 — Geçici yürütme kurul faali ret raporunun okunması.
3 — Geçen devre hesaplarının toi :iki. '
4 — Yeni yıl bütçesinin .'kabulü
5 — Yürütme kurulunun ve İhı congreye delege seçimi.
6 ■— Dileklerin tesblti.
(87 ı
Ankara 4. İcra Memurluğundan
Satış İlânı
Bir borcun ödenmesi için hrciz e lilei ek satışına karar verilen Şükı. •e mahallesi Oğus sokak No. 12ü. ! le evienkazının 6/2/1950 günü saat 12.30 da satılacağından muhammen cıvinetinin %75ini bulmadığı takdir ie ikinci arttırması 7/2/1950 günü lynı yerde taliplerinin orada hazn bulunmaları ilân olunur. •
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRODA
Bu gün saat 15 de
( umburbaşkanlığı F. Orkestrası
4. Filarmoni Konseri
Bu akşam sat 20 de
BİR KOMİSER GELDİ
Piyes 3 Perde
Yarın akşam saat 20 de
İki Opera birden
P. Mascagni'nia
Köylü Namusu (Cavalleria Rusticana)
Opera 1 perde
R. Leoacavallo'nun Palyaço
(Pagliaccl)
Opera 2 perde (Öğretmen-ve Öğrencilere)
NOT: Büyük Tiyatroya Pazar gündüz temsilleri konmuştur. Bir hafta Dram, bir hafta Opera temsili verlleöegktlr.
Bu hafta (Bir Komiser Geldi)
KÜÇÜK TİYATRODA
Bu akştpn saat 20 de ANTİGONE
Scapin’in Dolapları (Umuma)
Yarın saat il de
YILDIZ ECE
Masal fi Tablo
(Velilerle Çocuklar.-»)
. Büyük. Tıyjıtru Tel: 10370 40 Küçük Tiyatro Tel: 11 İtil)
Comments (0)