DÜNYANIN EN BÜYÜK PATRONLU ELİŞİ VE MODEL MECMUASI Yepyeni ve büyük sürprizlerle
116 Sahile 100 Kr. 366 Çıktı
* Telefon : 15619, 15315 ve 16882 * Denizciler Caddesi 2 ★ Posta Kutusu 193
Yıl; 2 — No. 561 * Telgraf adresi : Zafer Gazetesi — Ankara ★ 15/KASIM/1950 ÇARŞAMBA* Fiyatı her yerde 10 kuruş
D. P. Grupunda hararetli müzakereler
C. H. P. iktidarı solcuları nasıl himayeediyordu ?
Millî Eğitim Bakanı mühim izahlarda bulundu
Bandırmadaki Merinos çiftliği binası bir milyona çıkmış ve bu binanın içinde İran halıları bile varmış!
Sağlık Bakanı Sıtma Savaş toplantısını açış nutkunu söylerken ve iop antrda bulunanlardanbir grup
Demokrat Parti Meclis Grupu, dün Fuat Hulûsi Demirelli’pin başkanlığında toplanmıştır. Evvelâ ihtisas komisyonlarına u-laştırma ve iskân işleri için de birer komisyon ilâvesi hakkında idare Heyeti teklifi okunmuş ve bu kabul edilmiştir.
Bundnıı sonra Grııpa verilen sözlü sorularda, soru sahibi ve alâkadar bakandan başkasının konuşması hakkındaki teklif de kabul olunmuştur.
Bundan sonra yapılan işler hakkında hükümetin altı ayda bir Grupa izahat vermesi teklifi ■ konuşulmuş ve bu teklif iki ayda bir izahat verilmesi şeklinde değiştirilmiştir.
(Sonu Sâ. 3, Su. 4. de)
Cumhurreisinin kabulleri
Bir yolsuzluğun tafsilâtı Zonguldak limanı nasıl ve ne şekilde ihale edildi?
Alâkalı makamların bu mühim memleket işini, ihaleyi terviç eden eski iktidar elemanlarına değil,bu işi ele alması lâzım gelen mütehassıslara havale edceğini ümid eyleriz
Bu işteki zarar 12 milyona yakın
Zonguldak liman işinin ma-
hiyeti nedir?
Hâlâ hakikati
görmüyorlar!
Mümtaz Faik FENİK
biz dürüst yapıldı; bizim de buna verecek çok cevabımız vardır:
Seçim Kanununu bu şekilde getirmiyo mecburdular; seçimleri dürüst yapmıya mecburdular. Çünkü millet topyekûn bunu istiyordu; kendilerini buna icbar (Sonu Sa- 4 Sü. 4 te)
Sıtma ile savaş kongresi açıldı
Mücadele esasları ve Marshall yardımı ile alınacak malzeme tesbit edilecek
Halk Partisi Divanının üç I ferse ki, Seçim Kanununu günlük uzun müzakerelerden | getirdik, 1950 seçimleri sonra neşrettiği tebliği dikkatle okuyanlar, senelerden beri bu memleket mukadderatına hâkim olan bu zevatın daha henüz, gözleri önünde cereyan eden hâdiseleri dahi anlamak ve kavramak kabiliyetinden mahrum olduklarını derhal teslim edecek-
Garip olan şudur: Bu Divanın içinde, eski bir Cumhurbaşkanı, bir çok başbakanlar, bakanlar, Halk Partili milletvekilleri de vardır; bunlar üç gün toplanmışlar, konuşmuşlar ve ortada hakikat namına ne varsa, onun tamamiyle tersi kararlar alarak, milletin huzuruna çıkmak cesaretini kendilerinde bulmuşlardır.
Sıtma hastalığı ile yapılacak savaş esasları mevzuunda gülüşmelerde bulunmak üzere Sağ lık Bakanlığınca tertiplenen top-
lantıya dün saat 9.30 da başlanmıştır- Dört bölgeden gelen 12 sıtma savaşı başkanmm iştirak ettiği toplantıyı, Sağlık Bakam Dr. Ekrem Hayri Ostündağ aşağıdaki nutukla açmıştır-
«— Aziz arkadaşlarım,
Yayılışındaki genişlik, çalışma-
ya engel olması, ve
nihayet öl
dürücü tesirleri itibarile, memleket sağlık dâvamızda, yıllardır en başta yer almış bir hastalık
olan sıtma ile savaşan teşkilâtı-
mızın reislerine, siz meslektaşla-
rıma hoş geldiniz diyerek sözüme başlamak isterim.
Sıtma mücadele reislerini her
(Sonu Sa. 3 Sü 7 de)
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar dün Çankaya’da Maraş Valisi Rauf trian, Manisa valisi JRecai Türeli ve Muğla valisi Dilaver Argun’u kabıfl etmiştir.
Cumhurbaşkanlığına yapılacak müracaatlar
Cumhurbaşkanlığı Genel Kâtipliğinden:
Cumhurbaşkanlığına resmî veya hususî dilekler için yapılacak müracaatların 1353 sayılı kanuna göre mutlaka yeni Türk harfleriyle yazılmış olması iktiza e-der. Eski harflerle yazılı müracaatların muameleye konulamı-yacağı alâkadarlarçâ bilinmek üzere ilân olunur.
Türkiyenin nüfuzu
Zonguldak'to eskiden mevcut 400 metre uzunluğunda bir mendirek vardır. Fakat bugünkü haliyle Zönguldak’a gelen gemilere bannak vazifesi gör -mekten uzaktır, HollandalIların üzerinde çalıştıkları projeye göre mevcut mendireğe 100 metre kadar bir ilâve daha yapılacak, mukabil cihetten de (550) metrelik bir mendirek u-zonacak ve aradaki (135) metrelik açıklık, limanın methalini teşkil edecektir. Ayrıca her iki mendireğin üzerinde vapurların kolaylıkla tahmil ve tahliye yapabilmeleri için müteaddit rıhtım ve tesisler vücuda getirilecektir. Eski mendireğin (Sonu Sa- 4 Sü. 5 te)
Zonguldak'ta HollandalIlar tarafından yapılacak rıhtım için denizin doldurulmasına başlanan kısmı
Neşrettikleri tebliğ içinde öy-iddialar mevcuttur ki, bunlara aklı başında bir insanın kahkahalarla gülmekten başka yapacağı iş yoktur.
Şimdi maddeleri birer birer le alalım:
Söylediklerine göre
memle-
ketteki demokratik hareket son
altı ay içinde 14 Mayısa kadar
ulaşılmış olan merhaleden sonra
gerilemiştir. Görenler Allah için söylesinler, bu adamlar, kendi
iktidarları zamanında demokra-
tik hareket diye ne yapmışlardır, ve şimdiki iktidarın daha ne
yapmasını
istemektedirler? 11
Mayıstan bu tarafa, bir

kent faciası mı olmuştur? Çubuk'ta olduğu gibi vatandaşlar dipçikle mi döğülmüşlerdir? Savcılar, muhalif gazetecileri tevkif etmek için baskı altında mı bırakılmışlardır? Bir Arslan-köy hâdisesi mi olmuştur? Oy sandıklarında hiyle, fesad mı
yapılmıştır? Ve nihayet Demokrat Parti iktidara, onların yap-
tığı gibi zorbalıkla mı, bütün
meşru usulleri bir tarafa bırakarak mı geçmiştir?.. Hayır, bunların hiç birisi olmamıştır. Bilâkis Demokrat Parti iktidarı, memlekette onların bıraktığı tek parti ve diktatörlük zihniyetinin enkazını kaldırmak ve onun yerine çok partili bir demokratik nizamı tamamiyle yerleştirmek için çalışmaktadır. Amma der-
İşçilerin terfihi için tedbirler
Ücretli hafta tatilleri
ve asgarî ücret meselesi
Ücretli tatil için bir proje hazırlandı işçiler için lâzım gelen asgarî ücretin tesbiti de bir talimatnameye bağlanıyor
Baş muharririmiz Mümtaz | çoluğuna çocuğuna lâzım gelen Faik Fenik evvelki akşam rad- »ommivan oo«ri ohhî
yoda işçi meseleleri, ücretli hafta ve bayram tatilleri, asgari ücret meselesi hakkında bir konuşma yapmıştır.
Bu konuşmanın dikkate de -ğer bazı kısımlarını aşağı alıyoruz.
Mümtaz Faik Fenik yeni iktidarın işçi meseleleri üzerinde ehemmiyetle durduğunu söyledikten sonra, müşahedelerine ve tetkiklerine göre, bazı yerlerde işçilerin çektikleri büyük akıntıları anlatmış, ailesine,
Çalışma Bakanı Haşan Polaikan
gıdayı veremiyen, gayri sıhhî evlerde yaşayan bir çok işçi bulunduğunu bildirmiştir.
«Türkiyemiz, bir ziraat memleketidir; fakat öbür taraftan da sanayileşme yolunda mühim hatveler atılmıştır. Bütün iş sahalarında, ziraatte olsun, sanayide olsun milyonlarca vatandaş çalışmaktadır. Onların alın terini, el emeğini, vücut kudretini değerlendirmek, onlara çalıştıktan sonra aile ocaklarına döndükleri zaman, bütün yor-(Sonu Sa. 4 Sü- 7 de)
Yolsuzluklara
dair bir soru
Çankırı Milletvekili Kâzım Arar Meclise mühim
bir takrir verdi
Büyük Millet Meclisi bugün saat 15 de toplanacaktır. Meclisin pazartesi günkü gündeminde bulunan 86 sözlü sorudan on birine cevap verilmişti. Bugün sözlü soruların görüşülmesine
arttı
Philippe Prjce ziyareti intihalarını neşre başladı
Londra 14 (a-a.) (Afp) — Akdeniz ve Ortaşark işleri tanınmış mütehassıs» işçi mebus Phi|pp (Sonu Sa. 4 Sü. 6 da)
D.P. nin bir tebliği
İstanbul, 14 (T.H.A.) — Demokrat Parti .İl İdare Kurulu Başkanlığından tebliğ edilmiş -tir:
«Partimizin adını kullanarak ve Partimizin adına hareket et-(Sonu Sa. 4 Sü. 6 da)
Kayalıbay hâdisesi
Ömer İnönü'nün
muhakemesi başlıyor
. İstanbul, 14 (Telefonla) — Teknik okul pansiyon âmiri Muzaffer Kayalıbay’m ölümüne sebep olmaktan sanık Ömer İnönü’nün
devam edilecektir.
Diğer taraftan Çankırı Milletvekili Kâzım Arar tatilden evvel vermiş olduğu arsa spekülâsyonu hakkındaki sözlü sorusunun (Sonu Sa. 4 Sü- 3 de)
muhakemesine yaı ikinci ağır ceza boşanacaktır.
Sanık hakkında nununun 448, 56,
rın saat 9.30 da mahkemesinde
Türk Ceza Ka-
31 ve 33 üncü
maddelerinin tatbiki istenmektedir. Ömer İnönü’ye C. H- Partisi İstanbul İl başkam avukat İlhamı Sancar, eski adalet bakanlarından Ali Rıza Türel ve Asım
Ruacan müdafaa edeceklerdir.
Kahrarnttnkrnmtziaberaber
ANKARA'DAN KORE’YE
Kore’de ilk gün
Poyrazoğlu
Kore Harp Muhabirimiz
Pusan'da bir Türkle, Delegemiz Dr. Kâmil İdil’le karşılaşınca sevincimizi tasavvur edemezsiniz
Genel Kurmay |
Başkanma
Amerikan gemisi süvarisi, birliğimiz tarafından hediye edilen kupa ile
(Yazısı 4 üncü sayfada)

Sabahleyin erkenden kalktık, komutanın tertiplediği şekilde e hazırlığı başladı. Saat 10 gemi kâmilen temizlenmiş, bütün birlikler güverteye çıkmış inişe hazır bir vaziyete gelişti. Rüzgâr o kadar şiddetli eşiyordu ki, gemi küçük olsa ve denizci olmasa ne yapardık di’ ye düşünüyorum. Saat tam 11 de Pusan’ın dış limanına vardık. Burası iki ağızlı iç içe iki liman halinde ve şimal limanı, cenup limanı diye adlandırıl*
Kayalann üzerinde muazzam fenerler ve fenerlerin hemen yambaşında telsiz istasyonları.-Limanı Japonlar yapmışlar... fakat hakikaten liman yapılmaya da değer bir yer... Saat 11,5 da dış limanda demir attık. Su halde ve 25 9 1950 de İskenderun’dan hareket ettiğimize göre, 22 günden 8,5 saat eksik bir
müddette bu mesafeyi aldık- Bu müddet zarfında yalnız Kolom’ boya uğrıyarak 8 saat kadar kaldık Diğer saatlerimiz ve günlerimiz tamamen yolda ve denizlerde geçti-
Demir atar atmaz liman ku-
(Sonu Sa- 4 Sü 1 de)
AKINTIYA KÜREK
Netameli Valilik
cbkesir Valiliğinden istifa eden Stddık Tii-merkan, eğer Halk Partisi kendisine bir müfettişlik verirse, bunu şerefle yapacağını söylemiş!...
Uğurlu kademli olsun!..
Fakat benim anlamadığım tuhaf tesadüfler var:
Hatırlarsınız, vaktiyle Balıkesir valisi olan Fazlı Güleç de «Ben Halk Partisinin valisiyinı» demişti!...
Cenabı Hak iiçüneü valiyi
YEDEKÇİ
Sayfa: 2
ZAFER
15/ÎÎ/Î950
jecerKeîTl
Kızıl suiistimal
De
TOPRAK
OFİSTE
Sağlık bahisleri
Evvelki gün Mecliste açıklandığına göre, Hınıs ve Bingöl zelzelesi felâketzedeleri i-çin toplanmış 400 bin lirayı Kızılay KurlıtnU seçim arifesinde o zamanki C.H.P. hükümeti emrine vermiş. Kızılayın memleketin her tarafında şubesi bulunduğuna göre parayı muhtaç olanlara doğrudan doğruya dağıtmayıp da hükümet emrine vermiş olması, ve hele bunun seçim arifesine rastlaması, gerçekten üzerinde dikkatle durmayı icabettirir bir tahkik mevzuu olmak gerektir.
Seçim arifesinde ve seçim zamanı, Demokrnt Parti adayı olarak Sinop’ta bulunuyordum. Kızılay kasası anahtarının o zamanki Sinop valisinin cebinde vc patanın Halk Parti- ) sinin emrinde olduğu Sinop'unj en ücra köyüne kadar her ta-■ rafında açıkça söyleniyordu.! Nitekim vali ve Halk Partisi! mensupları can ciğer, kifzııl sarması, bütlin vilâyeti taraf! taraf geziyor, köylülere sebil! halinde mısır dağıtıyorlardı.! El altından bağışlanan nakit-ler de ayrı. Ayrıca adaylar, giin gün, bitiğe bölge pazar yerlerini tutuyorlar, pabuçtu, entariydi, tuzdu, şekerdi, artık ne rastgelirse, rast gele köylülere satın alıp hediye ediyor-
lardı. Hattâ bu suretle bîr taşla iki kuş vurmaya çalıştıklarını itiraf edenleri de vardı: Mubayaayı, Halk Partisine çelmek istedikleri manifaturacıdan veya bakkaldan yapıyorlardı. Bu kadar geniş çapta bir para sarfiyatına, ne Halk Partisinin o vilâyete ayrılmış tahsisatı, ne hususî muhasebe bütçesi, ne de adayların zatî servetleri yetişirdi.
Bıı benim hâzır ve nâztr bulunduğum tek bir vilâyetin hikâyesidir.
Şimdi gelelim sadede: Daha üç dört gün önce, bekçi bizim eve Kızılay’ın bir zarfını bırakmıştı. Karınca kaderince boş çevirmedik. Sanıyorum ki, hiç kimse boş çevirmedi. Çoğu zaman, belki de bir övünlük nafakasını veren bu fakir fukaradan milletin yoksullar için emanet ettiği parayı — eğer öyleyse — bu derece adicesine ve hırsızlıktan beter bir kötü kullanışla bir partinin politikası uğrunda heba edenlerden Allah ve millet rızası için hesap sorunuz efendiler. Hesap sorunuz: Hem sadece paraların hesabını değil, bu milletin sosyal yardım gibi en güzel, en beşerî duygusuna ayrıca indirdikleri baltanın da hesabı-
Dün bazi nakiller yapıldı
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünde dün müdürler a-rasında bazı nakiller yapılmıştır. Ticaret işleri müdürü Sabri İlgaz, Et, Balık ve Yağ İşleri Müdürü Suat Bolayır, ile fen işleri müdürü Toprak Mahsulleri Ofisi tetkik kuruluna nakledilmişlerdir.
Ticaret İşleri müdürlüğüne vekâleten araştırma müdürü, et balık işlerine mühendis Refet Artu-nar, bakacaktır.
Henüz fen işleri müdürlüğüne vekâlet etmek üzere kimse tayin edilmemiştir-
Hep o dâva
eh
Gazetelerden
Uydurma bir haber
Ulus gazetesi, dün yine bir yalan haber neşretmiş ve aralarında İstanbul teşkilâtına mensup memurlar da bulunan kırka yakın kadastro memur Ve teknisyeninin Başbakan’ın emri üzerine Aydın vilâyetine gön derildiğini, memurların Menderes çiftliğinin parsel, kadastro ve harita işleriyle meşgul olacaklarını yazmıştır.
Doğrudan doğruya efkârı bulandırmaktan başka bir gaye gütmiyen bu haber baştan başa uydurmadır. Esasen Aydında kadastro işleri yapılmamaktadır. Hiç bir memur Menderes çiftliğine gönderilmiş değildir.
Bir Fransız trupu
Müsadere feryadı
Gençliği uzatmak
Yeni Sabah gazetesinde «Müsadere Feryadı» başlıklı ve Yeni Sabah imzalı yazıda, Halk Partisine ait bir çök emlâk ye akarın ne suretle ele geirildi-ğinin tetkik edildiği şu günlerde muhalefet gazetelerinin şikâyet ettikleri bahis mevzuu ediliyor, tahsisatı mestureden Halk Partisine devredilen dokuz milyon liradan ve ayrıca halkevlerine diye alınan beş altı milyon liradan bahsedilerek, Halk Partisi iktidarının müsadereceliği vaktiyle kendisinin yaptığı kaydolunuyor, Zin gal Şirketi, kohıür ocakları vesaire bu arada zikredildikten sonra şöyle deniliyor:
«Milletin iradecine dayanan hakikî Büyük Millet Meclisi, hiç şüphe etmiyöruz, milletin hakkını meşriı söhibjne iade edecektir.»
Türk - İtalyan iktisadi münasebetleri
Cumhuriyet gazetesinde Abi-din Daver «Tjirk -.İtalyan Ik-
başlıklı
İkinci
tisadî Münasebetleri» yazısında, İtalya’nın Dünya Harbi başından itibaren geçirdiği safhaları belirtiyor ve bü memleketin İktisadî kalkınma alanında harbin sonun-danberi gösterdiği başarıyı kaydettikten sonra son seyahatinde İtalya’da görüştüğü iktisatçı ve sanayicilerin Türkiye ile daha kuvvetli münasebetler tesis etmek lüzumunu ileri sürdüklerini söylüyor ve şöyle di-
«Serbest mübadele usulünün gittikçe artan bir rağbet görmeğe başladığı bir devirde, Türkiye ile İtalya arasında daha sıkı iktisadi münasebetler tesisi ve iki memleketin birbirini tamamlaması çok yerinde ve faydalı olur.»
Milletlerarası çalışma teşkilâtı
üyesi bulunduğumuz Milletler Arası Çalışma Teşkilâtının yönelim kurulunda memleketimizi temsil edecek olan delegemiz Siyasal Bilgilet Dekanı Prof- Fadıl Hakkı Sur, yönetim kurulunun Brükselde yapacağı 113 üncü toplantıya katılmak üzere şehrimizden ayrılmıştır
Yönetim kurulunun ruznamesi-ne göre; işsizliğe karşı mücadele hakkında bazı kararlar alınacak, İktisadî bakırtıdan gelişmemiş memleketlere yapılacak teknik yardımlar görüşülecek ve aynca yakın ye orta doğu memleketleri arasında 24 nisan 1951 de Tahranda yapılacak olan bölge konferansının esasları tes-bit edilecektir.
Ayrıca Koreriin komünistlerden lamamiyle kurtarılmasından sonra. bu memlekette iktisadi düzeni yeniden kurmak üzere bey-nelmlel teşkilât tarafından sosyal sahada alınması'lâzım gelen tedbirler tetkik edilecek ve Ko-renin iktisadi ve soşyal bakımdan kalkınmalı için lüğum^j yardımların b|r plâna bağlanması için milletleraras* çalışma; bürosun yetki verilecektir-
Bu görüşmeler 25 kasım gününe kadar devam edecektir.
Onların küçümsediğini halk küçümsemiycr
Yen» Asır gazetesinde Şevket Bilgin, «Onların küçümsediğini halk küçüksemiyor» başlıklı yazısında Halk Partisi mensup-suplannın iktidar değişeli atlı ay olduğu halde Demokrat Par tinin muhalefette iken vaadet-tiklerinin hiç birini gerçekleştiremediğine dair ileri sürmüş oldukları iddiaları cevaplıya-rak bugünkü muhalefetin elle tutulur hakikatleri bile göremi-yecek kadar gözlerini kin bürüdüğünü, Halk Partisi erkânının bu iddialarına halkın iştirak etmediğini yazmakta ve Demokrat Parti iktidarının yap tıklarını teker teker saymak -tadır.
Fransa Dışişleri Bakanlığı Kültürel Münasebetler Şubesiyle hariçte artistik hareket teşkilâtının himayesinde tertip olunan bir turneye iştirak eden bir Fransız tiyatro trupu gelecek hafta içinde memleketimize gelecek ve Ankarada üç temsil verecektir.
Heyet, Vera Korene, Clarisse Deudon, Annie Gaillard, Gene-vieve Page ve Maurice Escande, Maurice Donneaud, Jaques Tor rens, Jean Demailly den müteşekkildir-
Oynanacak eserler Recine’in Phedre - Becque’in La Parisienne ve Alfred de Mussefnin Un Cap-rice, Henry Bernstein'in Le Sec-ret piyesleridir.
Dekorlar Suzanne Reymond, Touchagues, Jean - Deniş Mal-cles, Jansen gibi büyük dekoratörler tarafından tertip edilmiş, kostümler Pierre Balmain' tarafından hazırlanmıştır.
Bu temsiller münasebetyile Ankarada Fransız kitap, tablo ve maket sergileri tertip olunacaktır.
Heyet Ankaradan sonra Istan-bulda da temsiller verecektir.
D.P. Alaplı Bucağının temsilcisi
Koradeniz Erefilisinin Alaplı bucağı D- P. idare kürülu üyesinden Eyüp Yariıan, partiye ait İşler etrafında ilgililerle görüşmek için şehrimize gelmiş ve matbaamızı da ziyaret etmiştir-
Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilen Eyüp Yaman parti teş kilâhmn, kendi bölgesinde gün geçtikçe bir kat daha kuvvetlendiğini söylemiştir.
İnsan ana rahmi içindeki ilk varlık çağından beri hayat ve ölüm iç güdülerine bir sahne olmakta ve bunların savaşması ile de gitgide mukadder ihtiyarlık belirtilerini göstermeğe başlamaktadır. Her insan bugün düne nazaran daha ihtiyardır. Yumurta için bölünmek ihtiyarlık demektir; ve ihtiyarlık hayat tekâmülünün normal bir safhası sayılabilmekle beraber modern biyoloji bilginlerine göre bir hastalık gibi sava-şılabilecek bir haldir; netekim tıp ilminin gayretleri sayesinde insanın ortalama olarak yaşı onsekizinci çağda 25, 1900 de 45 ve yirmi yıl önce 57 idi; halbuki hâlen medenî memleketlerin çoğunda «65» i bulmaktadır; bir tahmine göre de 1990 senesinde bütün insanlar yüz yaşlarına varabileceklerdir.
Eskiler bile uzun müddet yaşama ile büyüme (neşvünema) süresi arasında bir nisbet mevcut olduğunu farketmişlerdir. Filosof Aristo’dan sonra bilhassa tabiî bilimler âlimi Buffon’n göre insanın ideal tabiî hayat süresi olgunluk yaşının altı misli olmalıdır. Bu erginlik yaşı da 20 - 25 olduğu cihetle o halde olağan kazalar ve kanserler gibi hastalıklır dışında olarak her insan 120 - 150 sene yaşamalıdır. Zaten genel tıbbî kanaatlere göre yüz yaştan önce olmaması lâzım gelen normal ölüm daha ziyade hayat süresi içindeki kötü şartlardan, lüzumsuz zehirlenmelerden, ferdî ve sosyal hıfzıssıhha yokluklarından ve nihayet mevsimsiz hastalıklardan ileri gelmektedir. Netekim genel istatistiklere göre bin ölümde 170 ihtiyçyrlıktan, 330 kalb ve damar hastalıklarından, 100 kanserden, 100 veremden, ölmektedir. Geçen yıl Amerikada ölen 1,387,000 kişi arasında 360,000 kalbden, 153 bin kanserden, 114,000 beyin ka nemasından, 108,000 böbrek hastalıklarından, 92,000 de muh telif kazalardan olmuştur. Bizde de en kabarık ölüm vakalarını verem ve kalb hastalıkları vermektedir. Bununla beraber tıbbî terakkilerin ve modern tedavi usullerinin insan hayatının uzamasında önemli rolleri mevcuttur. Yıllarca evvel bir çok insanlar mide delinmesi veya a-pandisit krizi üzerinde ölürlerdi, beyin vereminden, tatanos-dan kurtulabilen hemen yok gibi idi. Frengi deliliğine yakalanan üç sene zarfında mutlaka timarhanede ölmeğe mahkûmdu. Halbuki bugün bütün bu hastalıklara karşı silâhlıyız. Sulfanilamide’lerin ve Penici-lin’nin tatbiklerinden önce her karakış İstanbulun bir mahallesinde bir kaç ihtiyarı birden Zatürreeden veya gripten öldürürdü. Zamanımızda ise yaşlılar bile bu dertlerden ayağa kalkabilirler.
Ölümün erken ve mevsimsiz tahriplerine karşı tababetin zaferi sade intanlar alanında de-
Yazan
ğildir. Genel sıhhat bakımı, gıda hıfzıssıhhası büyük tekâmüllere kavuşmuş; D.T.T. lerle bulaşık yerlerin temizlenmesi, su dezen feksiyonları mükemmelleşmiş; ve bütün bu kuvvetli tıp silâhlarının birleşmesi ile yeni doğan çocuklara ait vefiyat her memlekette son derecede azalmıştır. İşte bütün bu tıp nimetleri sayesinde bugün 65 in üstünde yaşıyan ihtiyarların adedr milyonları bulmaktadır. Bundan önceki asırda Avrupada nihayet üç milyon ihtiyar olduğu halde bugün 12 milyon mevcuttur, ve hesaba göre 1980 de yirmi milyon olması gerekmektedir. Gerçi bu sonuçların endişeli ekonomik ve sosyal felsefeleri yapılmakta ve bu ihtiyarlar cemiyet için bir yük sayılmaktadır. Halbuki bunlar beşerî düşünceler sayılamaz. Çünkü serbest mesleklere mensup olan bir çok beden ve kafa sıhhatlisi ihtiyarlar bir çok gençlere örnek teşkil edecek kadar faaliyettedir. Nitekim şöhretli eski Roma .mütefekkiri ve hatibi Çiçeron'un «İhtiyarlığa dair» güzel kitabındaki ihtiyar senatör misalleri zamanımız için de caridir.
Bugün uzun hayat meselesi oldukça halledilmiş bulunmakta ve eski kimyacların «Uzun yaşama iksirleri» hülyaları İlmî ihtiyarlık teorilerine dayanarak gerçekleşmiş bulunmaktadır.
Esasen insanın çağlardanberi ümitlerle tababetten ve biyoloji ilminden beklediği nimet basit
bir hayat uzaması değildir. En önemli direk insanın fizyolojik sefaletten uzak bir halde cevval bir gençlik dinamizmi ile ihtiyarlık saadeti içinde gözlerini dünyaya kapamasıdır. O halde uzun müddet yaşamak kâfi değildir; cinsel kudrete de sahip olarak genç kalmak da gayedir.
İhtiyarlığı tarif etmek kolay değildir; nitekim bunun izahı hususunda öne sürülmüş olan teoriler pek çoktur; fakat artık insanın son çağı gençlik gibi ö-nemle mütalâa edilmekte ve son zamanlarda lâboratuvara hayvan tecrübelerine giren bir konu değerini almış bulunmaktadır. İhtiyarlık genel olarak insan organizmasında dokusel ve fizyolojik bir çözülme devresidir. Harabilik ve yıkıntı âmilleri inşacı ve onarıcı hayatî mekanizmalara galebe çalar; bunun içindir ki bütün organ ve dokularda çöküntü ve değişiklikler olur. İhtiyarlık insanda 65 e doğru ilk belirtilerini gösterir. Lâkin çok daha genç insanlarda ihtiyarlığın çeşitli belirtileri başladığı halde ileri yaşta bazı ihtiyarlar ise zinde ve sağlam fikirli görünürler. «Her insan iç uzuvlarının yaşma maliktir» derler. Fakat genel olarak her organ ayni zamanda ihtiyarlamaz. İhtiyarlığın belirmesi yaş itibariyle her hayvan nevinde ve insanlarda şahsa göre farklıdır. Birkaç gün yaşıyan veya tatlı bir zifaf ânından sonra 3-len bazı böcekler yanında iki-
yüz yılı aşkın bir hayat süren fil ve kaplumbağa gibi hayvanlar vardır.
İnsanın erken ihtiyarlamasında veya yüz yaşı bulmasında yapının, irsiyetin, oturduğu muhitin ve nihayet hayat müddetin-ce tâbi olduğu sıhhî şartların ayrı ayrı tesirleri mevcuttur. Büyük biyoloji bilgini Bogomo-letz’in ilmi bir vasiyetname olarak ölümünden önce yazmış olduğu ve «Gençlik serumu» hak-kmdaki bütün esasları ihtiva eden «Hayatı nasıl uzatmalıdır?» nam kitabında bilhassa yüz yaşın üstünde yaşıyan ihtiyarların yaşama tarzı ve organizmaları ele alınmakta ve modern «İhtiyarlık teorisi» dc buna istinat, ettirilmektedir. Esasen ta ilk mefkûre günlerinden bugüne kadar Platon, M. Ange, Pasteur, Richelieu, Eddison, Freud, Bergson, Goethe, Macter-link, Clemanceau, gibi büyük insanlar ileri yaşlarda ve tam bir ruh faaliyeti içinde yaşamış lardır. Daha dün hayata gözlerini kapayan sporcu İsveç kralı Gustav ve edip B. Shaw yeşil ihtiyarlığın en yakın misalleridir.
kısa ifadesi ile «Gençlik halinde hayatı ve ezeldenberi

BİZE GELEN MEKTUPLAR s
Parselleme işinden şikâyet |
; Kalaba’lı okuyucumuz Halit Çığır’dan parselleme tat- J i bikatı hakkında aldığımız bir mektubu neşrediyoruz: Ş
«Hamur Kanununa uyarak, Belediye İmar Müdürlü- j ;; ğü arazi, arsa parselasyonları yapıyor. Fakat öyle ki, par- | ;! sellenme esnasında ne mülk sahipleri, ne bilirkişi, ne de e I■ bir hâkim, hiç kimse bulundurulmuyor. İmarda parsel J ;; tevziinde istediği parseli dilediği kimseye verebiliyor. İma- | J: ra gidiyoruz, «Bize taşlık verilmiştir, kaybımız büyük» di- 5 ; ' yoruz. «Hukukunuz kime geçmişse mahkeme yoluyla taz- | ;I minat isteyin diyor». Vatandaş hayrına yapılması ica- S ; beden parsellemede niçin durup dururken, tapulu bir ba- ? ; I ğın gelirinden mahrum edilerek mahkeme köşelerinde do- S ; I laşalım?» j
îi Çocuk Esirgeme Kurumundan bir dilek İ
Nallıhan’ın Kuruca köyünden okuyucumuz İbrahim S
I Bülbül’ün bir ricasını yetkili makam ve cemiyetlerin dik- j •; kat nazarına sunuyoruz: J
;: «Dört çocuk babasıyım. Kendim şunun bunun işi ile (
I' geçinen bir adamım. Son doğum neticesi ailemin ölmesiyle e yetim kalan bir buçuk aylık çocuğum beni daha fazla pe- | ;I rişan etti. Ücra bir köyde bulunduğumdan anne şefka- ) I; tinden mahrum kalan çocuğumun, süt ihtiyacını ve bakım *
; işlerini bir anne gibi hizmete eden ve memleketin medarı J i I iftihar bir kurumu olan Çocuk Esirgeme Kurumuna alın- 5 ;; ması hususunda gazeteniz vasıtasiyle tavassutunuzu göz- | yaşlarımla dilerim.» *
Bugünkü biyolojinin hedefi dc icabında ileri yaşlarda bile bir İbsen, bir Hugo, bir Goethe gibi aşk yapabilecek ve son nefese kadar bütün zekâ fakülteleri ile sağlam kalarak bunamı-yacak ihtiyarlar yaratmak
kuvvetleri uzatmak» dr; de insanlığın en hülyalarından biri
yahati» eserinde tasvir ettiği ebediler ailesine mensup ihtiyar lardan hiç kimse olmak istemez. Bunlar için vücutça ölmemeleri mukadder olduğu halde ileri yaşın bütün maddî ve nıhî bozukluklarını çekmeğe mahkûm idiler. Romancı edibin kaleminden bu pasajdan bir parça okuyalım: ......onlar seksen
yaşına vardıkları zaman yalnız inatçı, huysuz, hırslı, kederli u-nutkan, geveze olmakla kalmazlar, dostluk duygularını gösterme kudretleri de yoktur; heyecanlardan mahrumdurlar. Doksan yaşlarında saçlarını, dişlerini de kaybederler; ne bulurlarsa oburlukla yerler; konuşmalarında olağan şeylerin mânalarını ve hattâ en yakınlarının isimlerini de unuturlar..»
İşte bu herkesin ürktüğü u-zun süreli ihtiyarlığın özet halinde bir tasviridir. İşte bugünün hayatiyat âlimleri buna önlemek yoluna girmişler; ihtiyar lığın sırrını çözmeğe muvaffak olmuşlar; ve insanları uzun yaşatmak ve gençleştirmek için de birçok tedavi metotları bulmuşlardır.
Bundan sonraki yazılarımızda bu orijinal konuları inceliyece-ğiz.
Üstat mı denir Bunlara Hâşâ!
uhterem Tevfik İleri'yc: •Türk Tarih Kurumu» 53 üncü sayısını karıştı-
rırken yanında bir de ayrı eser gördüm. Bu eser bir bibliyografya idi ve pek kıymetli doçentlerimizden Ahmet Ateş tarafından yazılmış.
Külliyat-ı Divan-ı Mevlâna Hâmidî adı altında basılıp yayılmış bir kitabı tenkid ediyor. Bu harikulade tenkid dikkatimi çekti. Kitabı aradım, bulamadım. Sonra değerli mütefekkir dostum M. Nermi’nin bir başyazısı bu dikkatimi arttırdı. O da fecî bir tenkid yazmış. Derken Profesör Ali Câ-nib Yöntem’in uzunca makalesini de okuyunca merakım son haddine vardı. Nihayet eseri bulup emanet aldım. Bu koca kitabın son sayfasını kapadığım zaman içimden boğazıma çıkan bir azap ve beynimden boğazıma ineri bir ıstırap duydum. Eserin neşir sebebi çok büyük: İstanbul fethinin beş-yüzüncü yıldönümü münasebetiyle yapılan İstanbul Üniversitesi Edebiyat fakültesi yayınlarının 3 üncü serisinin 2
İnsan bir eser bekliyor. Ulu Fatih devrine lâyık bir eser bekliyor. Eserin aslı mühim bir şey olmıyabilir. Sahibi gibi. Bari onu bize veren doğruca, dürüstçe bir şey vermiş olsaydı. Ne münasebet! Açıkça söyliyeyim ki ihmaller, bilgisizlikler, yanlışlarla dopdolu olan böyle bir eseri adresi şatafatlı birisi yazmış: İstanbul Üniversitesinin Edebiyat Fakültesinde mukayeseli Türk Edebiyat Tarihi Profesörü İsmail Hikmet Ertaylan!
Bu divanın ayrı iki nüshası olduğunun bile farkında olmamış! Ankaradaki nüshasını almış, gözü kapalı okumuş ve gözü açık bastırmış. Başka memleketlerde olsaydı böyle berbat bir eser yazanı derhal profesörlükten uzaklaştırıp orta bire öğrenci kaydederlerdi.
Hadi diyelim ki bu zat çalışmadan kazanmağa abşmış, ya bunu kontrolden geçirtme-. den bastıranlara ne diyelim? Bu kendi kendine profesörü hangi bakan bir Çankaya kazığı ile fakültenin bağrına çak mış? Yücel çakmışsa hoş görürüm, onun böyle marifetleri çoktur. Tarihi 1949 olduğuna göre Tahsin Banguoğlunun bakanlığına işabet ediyor. Ona da bir şey söyliyemem. Çünkü onun da hiç bir şey bilmediğini bilmiyenlerdcn olduğunu bilenlerdenim.
O halde Tevfik İleri'mizin dikkatini saygı ile çekmeği en uygun hareket buldum. Böyle profesör ve profesörlük olmaz. Niçin olmazlığını da gelecek yazımda arzederim.
Aka GÜNDÜZ
Mühim bir radyo konuşması
İstanbul Milletvekili Avakat Salamon Adato 16/11/1950 perşembe günü saat 21.30 da Ankara radyosunda Parlâmentolar Birliği adına Dublin’de toplanan konferans hakkında bir konuşma yapacaktır.
Kaçak bir katil yakalandı
Bir kaç oün evvel, Kütahya De-ğirmisaz cezaevinde katilden hükümlü Ziya Bozdağ gece yarısı jandarmanın gafletinden istifade ederek kaçmıştır. Dün, Elmadağ Kırıkkale arasındaki trenden atlamak isterken jandarmanın dikkatini çekmiş ve hemen yakalanmıştır. Ziya Bozdağ hak kında adlî makamlar takibata geçmişlerdir-
Ve Gülşen için, asıl hayat, bütün hayat ondan sonra başlardı. Geri kalanı parlak bir komediden daha doğrusu, garip bir rüyadan başka bir şey değildi.
Selim çoğu akşamlar gelirken yengeye ve Gülşene çiçek getirmeği âdet edinmişti. Seçtiği çiçeklere daima bir mâna yüklemeği de kendine eğlence edindiği için, onun, elinde demetiyle, odaya girişi daima bir çok şakalaşmalara vesile olurdu.
Yenge ile Gülşen derhal:
— Evvelâ söyle bakalım, şu fes rengi Kasımpatlan hangi-
Diye atılırlar. Onun da ba-
— Doğrusunu isterseniz, bunları size getirmedim., diye cevap verdiği olurdu. Kime getirdim biliyor musunuz?.. Şu mavi türkuaz rengindeki vazoya.. Onun içine pek yakışacaklarını düşündüm de—
Ve bazan da:
— Bunları size getirdim yenğeciğim..
Diye yengenin kucağına bir demet karanfil kor ve: «Bakın şu siyah elbisenizin üzerinde ne güzel duruyor, diye devam ederdi. Alırken hep bunu düşündüm..
CEN( IKIir IKAIIIB8
Yahut da:
— Şu gülleri rinden beyaz mı, yoksa uçuk pembe mi olduklarını sen anlı-yabilir misin Gülşen.. derdi... Hayale benziyor bunlar.. Halbuki hakikat değil mi?., görünce birden seni hatırladım da aldım...
Selim oturduktan sonra, ara larında, konuşmalara henüz başlıyorlarmış gibi değil de konuştuklarına hep devam ediyorlarmış gibi muhavere uzar giderdi. Gülşen cankulağiyle hep onu dinlerdi.. Ondan işiterek işini ve arkadaşlarını hep öğrenmişti. Hepsini yakından biliyordu.. Onun gündelik hayatına geçen en ufak hâdiseleri bile öğrenmek hevesiyle üstüste bir çok sualler sorar, o da güleorek bunların hepsini ayrı ayp cevaplandırır, hiç ü-şenmeden gününü hikâye ederdi.. Onun kendisiyle konuşur-
Nakleden: Ş. TAYLAN ken dudaklarının kenarında beliren gülüşünü Gülşen adama ( kıllı benimsemişti. Selim hiç kimse ile konuşurken böyle gülümsemiyordu.. Bu, yalnız Gülşene mahsus olan gülümseyişte himaye ve şefkat var- j
dı. Genç kız, bu gülüşü görün- ,
ce kendini derhal emniyette j
hissediyordu. Her zamanki sı- j
kılganlığını unutuveriyor, kal- (
bini, düşüncelerini, bakışlarını (
ona teslim ederek ruhuna nüfuz etmesine müsaade ediyordu... 1
Yalnız, Selimden gizlenmeğe karar verdiği bir sırrı vardı ki, 1
ne pahasına olursa olşup onu (
ele veremezdi. Son zamanlar- 2
da onu artık kendi kendinden (
bile gizlemeğe çalışıyordu. Şimdilik ruhunun en kuytu bir I
köşesine sürerek, oraya hap- 1
setmişti. Hiç kimsenin, ne Se- l
limin; ne Gülüz’ün, kimsenin 'i
haberi olmamalı idi. hu sırdan ş
Tefrika No. 26
hislerini, bütün tıpkı o
gayri, bil tür düşüncelerini, bütün hayatını. Selime anlatmaktan çekinmiyordu.
Ona fikirlerini açıkça söyli-yebiliyor, bilmediği mevzular hakkında ondan malûmat istiyordu. Onun yanında kendini öyle bilgisiz buluyordu ki.. Fakat bu yüzden sıkılmıyor.. Kendini küçük bulmuyordu.. Onunla konuşa konuşa, kendine olan itimadı azalmadıktan başka gittikçe artıyordu..
Selim: .Bu kitabı okumalı» dediği zaman ilk fırsatta onu okuyor.. O: »Şunu görmek lâzım..» derse bu sözünü âdeta emir telâkki ediyordu..
Son zamanlarda görüşü öyle değişmiş ve olgunlaşmıştı ki., ve bu değişiklik, o kadar, kendisi farkında bile olmadan vukubulmııştu ki.. Gülşen yeni şahsiyetini ilk keşfettiği gün,
ilk tuvalet giydiği akşam kendini aynada seyrettiği zamanki gibi, »Acaba bu ben-rniyirn?..» diye sonsuz bir hayrete düşmüştü.
Geceleri, yemekten sonra ekseriya Cemal Dayı ile Selim tavla partisine dalarlar, veya günün meselelerini konuşmaya koyulurlardı. Gülşen tavlada daima Selimin tarafını tutardı. Ne dayısına, ne de Selime, ağzını açıp da ne teşvik, ne de tenkid mahiyetinde hiç bir söz söylemezdi. Fakat onun kazanması için hep içi titrerdi.
Münakaşalarda da haklı olan daima Selimdi.
Bütün zekâsı, her zaman o-nun müdafaa ettiği noktai nazar üzerine temerküz eder, ve böylece arkadaşının yanındn, onunla beraber çarpıştığı, fikrini onunkine katarak ona yardıma koştuğu zehabına kapı-
lirdi. Her tartışmadan, hep o-nun üstün çıkmasını can-ü gönülden dilerdi..
Selimo olan itimadı sonsuzdu. Onun yanında geçen haya-
Teyze annesinin yanında iken kalbini vc düşüncelerini işgal eden »Uzaktaki nişanlı» nın hayali artık yok olmuştu.. Artık onu düşünerek avuııamı-yordu. Selimin sesini duyması, onun gülüşünü görmesi lâzımdı.. O yanında iken her ‘şey başka bir güzelliğe bürünüyordu.
O buraya geleli her gün gör meğe alıştığı şeylerin manzaraları bile değişerek mânalan-mıştı. Gülşen İstanbulu sevmeği Selimden öğrenmişti:
— Bak Güllü., dedi.. Doya doya seyret bu manzarayı.. Dünyada buradan daha güzel yer var mıdır bilmiyorum.. Belki de vardır. Fakat burada gördüğün insana heyecan veren, içe işleyen nazlı ve asil biçimi, renklerin bu kaynaşmasını başka hiç bir yerde bulamazsın. Şu göklere doğru uzanan narin minarelere bak. Yer yüzünde hangi mabet böyle sislere bürünerek ruh halinde âdeta semaya doğru uçar?..
(Sonu var)
İki kamyon çarpıştı
Dün, etimesguttan Ankaraya gelmekte olan Nevşehir 196 plâka sayılı kamyon, aksi istikamette giden kum yüklü diğer bir kamyona çarpmıştır.
Çarpışma esnasında her iki kamyonda mühimce hasar meydana gelmiş şoförler hakkında kanunî takibata geçilmiştir-
Teknik Öğrenim Genel Müdürlüğüne Danyal Akbel getirildi
Haber aldığımıza göre bir
müddetten beri
münhal bulunan
Teknik Tedrisat Genel Müdürlü
ğüne Bakanlık müfettişlerinden Danyal Akbel vekâleten tâyin
edilmiştir.
- TAKVİM-
15/11 1950 — Çarşamba
Rumî: 1366 — Kasım 2
Hicrî: 1370 — Safer 4
Vasati Ezani
Sabah 6.2S 1.53
ÖSle 11.43 7.06
İkindi 14.23 9.43
Ak.'jam 16.39 12.00
Yatsı 18.11 9.35
İmsak 4.49 12.13
NÖBETÇİ ECZANELER
Numune, Boyer, Hayat
15/11 1950
ZAFER
Sayfa: 3
DışPolitika
Nepal hâdiseleri
Tibet’in komünist Çinliler taratman istilâsı ile birlikte, bu memlekete 800 kilometrelik bir hüdudu bulunan ve Hindistan’la «Dünyanın çatısı, arasında tampon vazifesini gören Nepal'de de kanşiklık başlamıştır. Bugün (dün) alman haberlere göre, memlekette başgösteren, isyan üzerine, ruhanî ve dünyevi reis, mihrace Diradyh Trimluvna Sir Bikrarn Şah, sayısız zevceleri ve udnlıklariyle beraber firar ederek, Hindistan'a sığınmış ve Hind Cumhurbaşkanı Ra-jandra l’rasat tarafından kabul edilmiştir.
Bugüne kadar alman haberlere nazaran hâdisenin esası şudur: Nepal mihracesi, bütün dini ve ııhrevî nüfuzuna rağmen, e-tas itibariyle müstakil farzolıı-nan Nepal'in idaresiyle meşgul olmamakta; bit ağır işi başvekiline terkederek kendisi, dünyevi hazlarla meşgul bulunmakta idi. 918 e kadar yalnız Tibet başkentinde ve İngiliz umumî valisi nezdindc mümessil bulunduran Nepal hükümeti, bu tarihten sonra istiklâl kazanarak Fransa ve Amerika nezdinc de elçi göndermiştir. Fakat, kötü bir tesadüf eseri olarak, Nepal'in istiklâle kavuştuğu günler, komünist Çin'in yayılma siyasetini tatbi-ka başladığı zamanlara rastlamıştır.
Bizim anladığımıza göre, Hindistan, bu tehlikeli duruma bir çare bulmak yoluna gitmiş ve Nepal başbakanının esasen mevcut salâhiyetini genişleterek hakikî bir devlet idaresi tesis etmek istemişse de, bu müdahale tamamen ters bir netice vererek devlet reisine karşı bir isyan ve ayaklanma şeklinde tezahür etmiştir. Nitekim, bugün, mihrace, Hindistan Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilirken, Ne-palli asilerin, Önlerine gelen her şeyi yakıp yıkarak, başkent Kanmondu'ya 50 kilometre bir mesafeye kadur. geldikleri bildirilmektedir.
Şu husustan şüphe edilmemelidir ki, Hindistan, Asyalı büyük komşusu komünist Çin ile münasebet idame edebilmek için pek büyük sıkıntılar çekmektedir. Komünist Çin’i ilk olarak tanıyan devletlerden biri, hattâ birincisi olan Hindistan'ın, genç istiklâl bünyesiyle, bir savunma şevki tabiisi içinde olduğu, ve yeni yapılmış bir binayı yıkmamak için gayret sarfettiği aşikârdır. Lâkin, bunun için, Nepal başvekili gibi nüfuza susamış bir zata müracaat etmenin ve Kongre Partisi gibi, Hindin istiklâlinde en büyük rolü oynamış bir teşekkülü âlet etmenin ne kadar tehlikeli olduğu da meydandadır. Memleketine keçi yollarından, insan sırlında banyo götürülen mihracenin o memleketle alâka derecesi ne ise, o memleketin idare mesuliyetini üzerine almış olan başbakanın da ne derece itimada değer olabileceği meydanda idi.
Kızılların hangi şartlardan istifade ettikleri bir kere daha bütün vuzuhiyle ortaya çıkmıyor mu? Dün Tibet, yarın Nepal, sonra Hind, vesaire...
Nerede kötü idare var, orada propagandalariyle kızıllar var.
Mücahit TOPALAK
«Barış Sevenler» kongresi
Paris Radyosu, (Basın-Yayın) — Barış taraftarları kongresini tertip edenler, yaptıkları kısa bir toplantıdan sonra, çalışmalarına cuma gününden itibaren Varşova’da devam etmiye karar vermişlerdir.
İngiliz İçişleri Bakanı bugün öğleden sonra Avam Kamarasında, İngiliz hükümetinin, barış taraftarları kongresine iştirak etmek üzere İngiltere’ye gelmek istiyen delegelerden büyük bir kısmına giriş vizesi vermeyi reddetmesinin sebeplerini izah edecektir.
imtiyaz Sahibi:
Güneş Matbaacılık T.A.O. adına Başmuharrir
MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazı işlerini fiilen idare eden
Fatin Fuad
Basıldığı yer:
Güneş Matbaası — Ankara
Kore meselesi Güvenlik Konseyinde
Kızıl Çinliler
Konseye giriyor
Çinli murahhaslar şikâyetçi rolünü tercih ediyorlar
ilk defa olarak mutabakat halin do (Rusya, İngiltere, Amerika)
Paris Radyosu, (Basın-Yayın) — Dün Lake Success'de Filistin meselesini inceliyen Güvenlik Konseyi bugün Çin’in Kore’ye müdahalesi işini ele alacaktır. Komünist Çin hükümeti temsilcileri bugün Lake Success’e gitmek üzere Pekin'den hareket e-deceklerdir. Komünist Çin hükümeti, bu delegelerin, Foımoza’ya ve Kore’ye karşı Amerikan taarruzu meselesini müzakere ile ödevli bulunduklarını ve fakat. General Mac Aıthur’ün raporu üzerinde görüşmelere katılmıya-caklarını beyan etmektedir.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği, Çin komünistlerinin Tibet’i istilâlarından şikâyet e-den bir Tibet notası almış vc bu şikâyeti Güvenlik Konseyi üyelerine tevdi etmiştir. Genel Sekreterliğe yakın çevrelerde ve Gü venlik Konseyine üye delegasyon lar nezdindc elde edilen malûmata nazaran, ne Tı-ygve Lio ve ne de diğer herhangi bir memleketin Tibet’in şikâyetinin Konsey gündemine alınması yolunda teşebbüste bulunmak niyetinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Muhalefetin şartları!
İktidarı ellerinde bulundurdukları zaman, momleke-ti bir çiftlik gibi idare edon vo vatandaşa her hangi bir aşiretin efradı nazariyle bakan C. H. P., şimdi şeyhin kerameti kendinden menkul sözünde olduğu gibi, muhalefet namını benimsemek sevdasına düşmüştür.
Futboldaki averaj hesabı gibi birtakım muhayyel fa-raziyeler kurup, «toplanan reylerin yüzde bilmem kaçı bana verilmiştir. Mecliste bulundurduğum âza sayısına bakmayın, benim itibarım dışarda daha çokiurl» gibi kendini bir şey sanmakta ve hâlâ, eski günler aklına gelip yukardan atmaktadır.
Erbabını bulup «muhalefet» in tarifini yaptırabilse'c, bunların asla istenilen vasıfları taşımadıklarına şahii olmamız muhakkaktır.
Her ne taraftan bakarsak bakalım, zaman icabı bütün devlet kuvvetlerini, kanuna rağmen, kendi nam ve hesaplarına çalıştırarak, haklan olmadığı halde kendilerine milletvekili, reisicumhur gibi namlar takan bu zevatın muhalif namını alabilmeleri için evvelâ, bu seyyiatlar -nın hesabını vermeleri lâzımdır.
Bir an için, bunların muhalif olabileceklerini kabul etsek dahi, söyliyecek bir söz. ienkidedecek bir taraf bulacakları çok şüphelidir. Çünkü, Meclis vo Hükûmot mezrudur. Her şey normale doğru yavaş yavaş gitmektedir. Bu hale göre, eskidenberi icraatları ve soyyiatları malûm bu zevat, ancak:
— Bu gidişi beğenmiyoruz, demokrasi ortadan kalk-malı ve yine eskisi gibi İşleri biz idare etmeliyiz! gibi fikirlerden başkasını ileri süremiyecoklerdir. Nitekim, önler da böyle yapmakta, demokrasi rejiminin tutunmaman için ellerinden geleni esirgomemekiedirler.
Hal böyle olunca, elbette Hükümet bu hale bir son vormek çaresini arayacak ve muhakkak da bulacaktır. Feryat boyhudedir. Onların yapacakları yegâne harekat geriye bakarak utanmak ve susmaktırl
Hikmet YAZICIOĞLU
Dün de 121 aileye toprakverildi
Haymananın Atlılar höyiinde
toprak tevzii merasimi yapıldı
Dün Haymananın Altılar köyünde 121 aileye 8510 dönüm arazi ve 6300 dönüm mera merasimle dağıtılmıştır.
Merasimde Vali Necati llter, Toprak İşleri Genel Müdürü Yekta Aytan, İl jandarma komutam Rifat Ulgenalp ve bütün köy halkı hazır bulunmuşlardır-
Toprak dağıtımından sonra, Vali Necati llter, bir arkadaşımıza intibaını anlatarak şunları söylemiştir:
yor. Bu yıl spnuna kadar dağıtım miktarım 750 bin dönüme çıkarmak İçin, toprak komisyonlarımız kelimenin tam mânasile, geceli gündüzlü faaliyet içinde dir- Önümüzdeki sene tapulama komlsyonlarile işbirliği yaparak ve toprak komisyonlarının sayı sim da en az 50 ye çıkarmak sureliye bu faaliyeti daha çok artıracağız.»
Yakında Haymananın Çalış köyünde 2*bin dönüm. Tutak kö-
Şoförler arasında ihtilâf
«— Altılar köyü halkı bugün b'r bayram günü yaşıyor. Kendilerdin dc söylediği gibi, yüz :c. c cvvdl kurulan bu köy, bu-güne kadar, bu topraklar üzerin do misafir gibi yaşamışhr. An-çal:, bugün bu topraklara sahip
oluyor vc yerini benimsiyor. Ya
kında Ankaranm diğer köylerine
de bugün duyduğunuz sevinci
duyurmağa çalışacağız.»
Budan başka,- Toprak İşleri Genel Müdürü Yekta Aylan da şunları söylemiştir:
e— Bu toprak dağıtımım bütün Türkiye ölçüsünde, bir an evvel yapmak için elimizden go len bütün gayretle çalışıyoruz.
Bu yıl içinde şimdiye kadar
yünde 2800 dönüm, köyünde de 15 bin rak dağıtılacaktır-
Karacaviron
dönüm top-
Dağıtma, bu ay içersindo ta mcmlanaccık ve bu surolle, ka smı ayı içinde Haymanada 29510 dünüm toprak cTaÖtllhmş olacak-
Cundan başka, Ankara viâye-ti dahilindeki lop.ak komisyon larından Polatlı komisyonu, ekim
ayı sonundanberi faaliyete geç-
miş ve ilk olarak Toydemir kö-
yünde 41 aileye 4000 dönüm ara-
yizi dağılmak üzere ölçmüştür. Bu köye, ayrıca, 3500 dönüm
mer'a tahsis edilecektir.
Kızıllara karşı 19 Türk tümeni
Bir Amerikan gazetesi dikkate değer bir makale neşretti
Voşington, 14 a.a. — (USİS): • Vaşington Star, gazetesinin Oı-tadoğuduki muhabiri Blııir Moody .19 Türk tümeni Orta-doğuyu Kızılorduya karşı koruyor* başlıklı bir makalesinde şunları yazıyor:
Oıtadoğuda yapılabilecek bir komünist akınına kuvvetli 19 tü meniyle sert bir kaya gibi karşı duran Türkiye, Batı Avrupanın Rusya taıafındun istilâsına engel olacak büyük bir kuvvetin özü olabilir.
Winston Churchill, .Bir diktatörün nieıkezî Avrupadaki hâ Kimîyetihi kırmak onun «yumuşak karnını* delmekle olur, demişti. Ruhı'a doğru giden kızıl ordunun arkasından Tuna üzerinden yapılacak büyük bir hücum, Stalin’in esas ikmal hattını tehdit edebilir. Bu meydan o-k umuya karşı koymak için büyük bir Sovyet kuvvetini oyulı-yabilir ve Atlantik’e doğru giden kuvvetten bir kısmını buraya çekebilir.
Doğu Akdenizdeki müttefiklerimizi kuvvetlendirmek için Tür-kiyede çalışan Amerikan uzmanları, böyle bir kuvvetin burada kurulabileceğini ümit ediyorlar. Tito da eğer müttefikler tarafına geçerse bu teşekkül daha da kuvvetlenecektir.
Türk ve Yunan ordularının birlikte teşkil edeceği bir Birleş nıiş Miletler kuvveti, bilhassa buna Yugoslavya da katılacak olursa, bütün Peyk devletleri ezebilir, bütün gizli titoizm cereyanıyla gizli hareketleri meydana çıkarır ve kremlin efendilerini meşgul edecek bir mesele doğurabilir.
Kızıllar Tibt'i istilâ ettiler
Paris Radyosu, (Basın-Yayın) —- Teyidedilmiyen haberlere göre, komünist kuvvetleri Lansa’yı işgal etmişlerdir. Çarpışmalar durmuş ve Tibet Meclisi memleketin müstakbel statüsü hakkında (,'in tekliflerini kabul btmiş-tir.
Yunan kabinesi kuruldu
Venizeios iki partiden mürekkep hükümetin programını okudu Atina Radyosu, (Basın - Ya yın) — Yunan Millî Meclisinin dünkü toplantısında Başbakan Venizeios, liberal ve sosyal de’ nıokrat partilerinin işlirakile kurulan yeni hükümetin programım okumuştur.
Başbakan evvelâ eski kabinenin istifasını icap ettiren sebep teri anlatmış ve başkanlığındaki hükümetin iktidarı ele almasın don beri takip ettiği tasarruf si-
yaseti sayesinde Yunanistan e-konömisinin salâha doğru yürüdüğünü, memleketin kalkınması işinin sekteye uğramadan tahakkuk oltirilmekte olduğunu söy-
lemiştir. Yunanistanm iç ve dış emniyeti üzerinde duran Veni-zelos Yunan ordusunun simdi her
zamandan daha kuvvetli olduğunu, Akdenizln savunması hak-kındaki görüşmelere katılmaları için Türkiye ve Yunanislana yapılan davetin iki memleket arasındaki işbirliğini takviye etliğini Yunanistan iç vc dış emniyetinin sağlanmış bulunduğunu belirt-
Atlantik Paktı çalışmaları
Paris Radyosu, (Basın-Yayın) — Atlantik Paktı Konseyi Bu-
kan yardımcıları dün Londra’da toplanarak, Almanya'nın, Batı
Avrupa'nın savunmasına muhte-
mel iştiraki meselesi üzerindeki çalışmalarına başlamışlardır.
Toplantı hakkında alman haberlere göıe, Fransız temsilcisi Herve Alphand, meselenin siya-
sî veçheleri üzerinde geniş izahatta bulunmuştur.
Londra siyasî çevrelerinde, yakın bir gelecekte Fransız ve A-meıikan tezlerinin uzlaştırılabi-leceği sanılmaktadır.
Bakan yardımcıları yarın yeniden toplanacaklardır. Konsey bir kaç güne kadar, İktisadî ve malî grupun raporunu incelemu-ğe bağlıyacaktır. Bütün komiteler 24 veya 26 kasımda bir toplantı yapacaklar ve müşterek çalışma sonucunda savunma ba-
kanları yeniden toplanacaklardır.
D.P. Grupunda müzakereler
(Başı 1 inci sayfada)
Kayseri Milletvekili İsmail Bcrkok'un memleketimizde manevî kıymetlerin meydana çıkması, ahlâk telâkkilerinin takviyesi lıakkındaki teklifi uzun müzakerelere yol açmıştır. Bu mevzuda söz alan Millî Eğitim Bakanı Tevfik İleri, bir milletin ; maddî kıymetlerden dahu çok mânevî kıymetlere dayanması lâzımgeldiğini söylemiş, buna dair misaller vermiş, ve memlekette ahlâk seviyesinin yüksel^ tilmesi işinin yalnız maarif işi olmadığını 'bunun umumi bir mesele olduğunu söylemiştir.
Bu uıada söz alaıı Mahir Vas-fi Kocutürk, Millî Eğitini Bakan lığının vazifeleri hakkında konuşmuş vo bu şiddetli münakaşalara yol açmıştır. Millî Eğitim Bakanı söz alarak, eski iktidardan maarif işlerini nasıl aldığı-nt anlatmış, ve iş görebilmek i-çin evvelâ sahuyı temizlemek lâzımgeldiğini, bunun için çalıştığını bildirmiştir.
Tevfik İleri bu mevzuda konuşurken, eöki maarif sisteminin solculun himaye ettiğini bir çok kitaplardu Nuzını Hikmet'in, şunun bunun ve Haşan Âli’nin yazıları olduğu halde Namık Kemal'in ihmal edildiğini söylemiştir.
Milli Eğitim Bukanı köy enstitüleri mevzuunu da tornan etmiş, burulardu nasıl solcu cere-yıınlaı- aşılandığını ve kız ve erkek talebenin bir uıada bulunmasının ne gibi zararlar tevlit; ettiğini anlatmış, ve kızları bu enstitülerden ayırdığını İzmirde-ki kızlar için 700 kişilik bir enstitü kurduğunu ve hattâ buruyu da kadın öğretmenler tayin ettiğini bildirmiştir.
Eğitim Bakanı, solculurın ve hattâ komünistlerin eski maurif kadrosu içinde nusıl vo kimlerden; himaye gördüğünü anlatırken çok heyecanlanmış, ve bu hususta bir çok bilgilerini ortaya dökmüştür. Bu izahat Grup tarafından büyük bir ulâka ile dinlenmiş ve Eğitim Bakanlığının çalışmaları tasvip olunmuştur.
Bundun sonra Ali Fahri lşe-renln Bandııma’da Merinos çiftliğindeki israflar hakkındulıi bir takriri konuşulmuştur. Tarım Bakanı bu teze cevap vermiş ve Merinos çiftliğinde yalnız blnuluı* İçin bir milyon Hru sarfedildiğini içinde İran halıları bile bulunduğunu söylemiştir.
Çiftliğin tasfiyesi meselesine de temaH ederek bunun için tetir ikat yupılması lâzımgeldiğini israfların öııüno geçilmesi için çalıştığını, uynı İsrafın diğer haralarda da olduğunu bildirmiştir.
Gündemde dulıa bir çok maddeler vardı. Fakat vukit gecikmişti. Bunun için Ankara Hukuk Fukültesinin 25 inci yıldönümünde yapılan tezahürler halikındaki takririn ve diğer tak pirlerin müzakeresi perşembe günü Hiıat 15 o bırakihnışt/r.'
Meclis komisyonları |
dağıtılan toprak miktarı yarım
milyon dönümü geçmiş
Diğer taraftan, Hacı Muslu kö yü ele alınmış, burada da 6000 dönüm arazi dağıtılmağa başlan mıştır.
Sıtma ile Savaş
ADALET KOMİSYONU: Bugün saat 10 da, Danıştay Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna bazı maddeler eklenmesine dair kanun tasarısını görüşmek üzere,
ADALET VE İÇİŞLERİ KOMİSYONLARINDAN KURULAN KAR MA KOMİSYON: 16-1 1.1950 per-
(Boşı 1 İnci sayfada) sene bu mevsimlerde Bakanlıkta toplayıp kendilerile görüşmek, muhtelif mınlakalardaki savaş faaliyetlerini birlikte gözden ge çirip, eksik ve kusurları varsa onların sebeplerini anlayıp mü nakaşasmı yapmak, ve bunların izalesi çarelerini bulmak, bü geçen yıllar tecrübelerinin ışığı
bir korunma meselesi halini almış bulunmaktadır.
Binaenaleyh görüşmelerimizde, varacağımız neticelerde bu mü him noktayı en basta tutmanızı, ve hüsnü hizmet emri mühimmı
altında gelecek senenin mücade
muhtaç bulunduğumuz feragat ile çalışmalarımız muhassalası-nm telifini; yapılacak bir san timlik sarfiyatın bile yurdumuza
Şoförler arasında, mevcut İki cemiyet dolayıslyle çıkan İhtilâf devam etmektedir. Geçen pazar günü halkevinde yapılan bir toplantıdan sonra bir kısım Şoförler iki cemiyetin birleştirildiğini iddin etmekte, diğer bir kısım ise bu toplantının kanunsuz olduğunu belirtmekte -dirlcr.
Pazar günkü toplantıyı tertip eden Ankara Şoförler Derneği mensuplarından Recep Dengln ve arkadaşlarından on dokuz imza ile aldığımız bir mektupta bildirildiğine göre pazar günkü toplantının kanuni ol -duğu İddia olunmaktadır. Mck tup sahibi şoförlerin bu iddialarına mukabil diğer grup da aksini Mdla etmektedir. Bu hususta dün şu tebliği vermişlerdir:
■ Ankara Umum Otomobilciler, Şoför ve İşçileri Cemiyetinden: Meslekdaşlar arasına nifak sok mak isteyen bazı bozguncuların Cemiyetliniz aleyhine bazı propagandalar yaptıkları haber alınmıştır.
Ezcümle gûya Cemiyetimizin teşebbüsü üzerine, 1946 yılın-
dan beri verilen ehliyetnamele-
rin geri alınacağı, şoförlere mecburi olarak kasket ve kıya-
fet giydirileceği, son hafta zar-
fında 74 taksinin plâkalarının i&tirdnt ettirildiği Işaa edilmek-
te ve şoförler aleyhine olarak Hükümet ve Belediye ile işbirliği ettiğimiz rivayeti yayılmak tadır.
Bu rivayetlerin hiç bir aslı, esası yoktur. Bunlar bazı meslektaşlarımızı Cemiyetimiz ve Belediyemiz ve Hükümetimiz aleyhine tahrik etmek İçin sokulmuş kundaklardır.
tayda açık bulunan 6 üyelik için seçim yapmak üzere,
ÇALIŞMA KOMİSYONU: Bugün saat 10 da Çdlışma Komisyonu odasında,
DİLEKÇE KOMİSYONU: Bugün saat 9.30 da,
EKONOMİ KOMİSYONU: Bugün saat 14 te, İktisadî Dcvlel Teşekküllerine beş üye seçmek üzere,
MALİYE KOMİSYONU: Bugün saat 10 da,
1 — Damga resmî kanununun 32 nci maddesine 3765 sayılı ka-nunün 5 nel maddesiyle eklenen 79 uncu numaranın değiştirilmesi hakkında kanun tasarısını,
2 — İstanbul Milletvekili Sanl Yaverin, yeniden bastırılacak para, pul, tahvil, çek vc remiz lor hakkında kanun teklifini,
3 — Türkiye ile Iran arasında yolcu ve mal transit ve nakliyatını kolaylaştırmayı ve çoğaltmayı güden anlaşmayı görüşmek üzere,
TARIM KOMİSYONU: Bugün saat 10 da,
Toplanacaktır.
Avrupa müdafaası ve Almanya
Londra lludyosu, (Basın - Yayın) — Kuzey Atlantik Paktı İstişare Konseyi dün Londra'da topkuıaruk, Almanya'nın Batı Avrupa'nın müdafaasına, ne şekilde işllıûk udcecjjino duir nıü-zukuıelere başlamıştır. Konsoy' bu meselenin sudoce siyasî cihetini müzakere edecektir. Müteakip toplantılara, pakt memleketlerinin genelkurmay buşkun-iurındıın müteşekkil, Kuzey Atlantik Paktı Askerî Komitesi de katılarak, savunma bakanlarının toplantıları için bir rupoı- hazır-lıyacuklardır.
Siyasî Komisyonda Sovyet ittihamları
Paris Radyosu, (Bıısın-Yııyın). - - Siyasî Komisyonda Birleşmiş Milletler Balkan Komisyonunun raporunun incelenmesine devanı edilmiştir.
Sovyetler Birliği ve Beyaz Rusya delegeleri Birleşik Ame-rjka'yı, Yunanistan’du komşu memleketlerde devamlı tahriklerde bulunmakla tezahür eden bir tethiş ı-ojimlnl idanıe ettirmekle itham etmişlerdir. Diğer taraftım Fransa vo Amerikan temsilcileri, Sovyetler Birliğinin, Yunanistan’ın içişlerine müdahaleyi desteklediğini bcllrt-mhjlefdlı'. .......................
le programım çizmek, ötedenbe* d sıtma mücadele faaliyetlerin-
de bir an'ane halini almıştır. Bu tene de bütün mıntaka reisclerini
işleri başından kısa bir zaman için de olsa uzaklaştırmamak İçin daha mahdut br aza ile toplan- ,
bulunuyoruz.
Arkadaşlarım, sıtma ve sıtma nm yurdumuzdaki tahribatı hepimizce malûm. İlim sahasında son
senelerde atılan geniş adımlar, biliyorsunuz, geçen senelere na-
zaran bu gün hedefe vusul imkânım bir hayli kolaylaştırmış
ve diğer bir çok hastalıklarla ol duğu gibi sıtma da artık bir te
davi problemi olmaktan ziyade
F. Köprülü
Dışişleri Bakanı İstanbula döndü
lsluııbul, 14 u.u. — Bugün su-ut 18,30 du limanımıza gelmesi buklenen Mehmet Ali Elkobir vapuru sis yüzünden Marmara ııçıklıırında demirlemiştir.
Gemide, Dışişleri Bukaıııımz Fuat Köprülü de bulunmaktadır.
Aldığımız malûmata göre gemi tuıeak yarın sabitli sis açıldıktan sonra limanımıza girecektir.
Milli Savunma Bakanı Yedek Subay okulunu gezdi
Milli Savunma Bakanı Refik Şevket tnce vc Genelkurmay Buşkunı Orgeneral Nuri Yamut dün Yedeksubay Okulunu ziyaret etmişlerdir. Bakan, bu dönem tatbik edilen test usulü İle öğrencilerin sınıflara ayrılması mevzuu ile ilgilenmiş ve test yapılan sınıflarda ilgililerden i-zahat almıştır. Test İçin kurs gören subaylar ve Amerikalı mütehassıslar, Bakanı ve Genelkurmay Başkanını tenvir etmişlerdir.
Sevgilisini zorla kaçırmış Gölbaşınm Karaoğlan köyünde oturan Hüveyda Helvacı İsmindeki kız, Yavrucak köyünden Lûtfi Yılmaz tarafından kaçırıl-
mıştır.
Zorba aşık sevgilisini yanında
bir kaç gün alıkoymuş ve
darınaya yapılar
şikâyet ü
nc yakalanmış vo hakkında ka
nunî takibata geçilmiştir.
sağlayacağı
gözönünde
neticeleri
daima
hassa rica eylerim.
bulundurmanızı bil-
Milletimizin esirgemediği büyük alâkayı hükümet olarak lk-ııale çalışmaktayız. Varacağınız
neticelerde,
alacağınız karar bir zamanda mem-
leketi sıtma âfetinden kurtarma
yı derpiş etmekle beraber eko-

dâvamızda
kalkınmayı
sağlayacak olan çeltik ve mümasili sulu zerlyat yapılan yer-
lerde korunma işlerine daha
fazla önem verilmesini sîzlerden
bekliyor, çalışmalarımızın yurdumuza hayırlı ve müfit olması Icmennlsile toplantımızı açıyo-
rumj
Bakanın nutkundan sonra, top
lanfıya iştirak eden sıtma savaş başkanlan, hazırladıkları rapor
Bu gibi asılsız haberleri yayan şahısların Hükümet makamlarına ihbar edilmesini sayın mcslekdaşlanmızdan rica ederiz.
Cemiyetimiz gerek Belediye -m izle ve gerekse Hükümetimizle gayet tabii olarak işbirliği etmektedir. Ancak bu hiç bir zaman şerefli, namuslu, vatan ve millet,nl seven dürüst esnafımızın aleyhine değil bilâkis lehine bir harekettir. Cemiyetimiz, meslek şeref ve haysiyetiy le kabili telif olmıyacak hareketlerde bulunan ve bulunacak olan kimselere karşı Hükümet ve Belediyemizle işbirliği edip mücadele etmektedir ve edecektir.
Cemiyetimiz, dürüst ve temiz nıesiekdaşlarımızın emrinde ve hizmetinde bir müessesedir ve öyle kalacaktır.
İdare Kurulu Başkanı Abdullah Caner
ları
okumuşlar ve bunlar üzerin-
de müzakerelere başlanmıştır.
Bir hafta sürecek olan kongrede, yeni yıl çalışmaları da takip
dım plânından sağlanan 851 bin dolarlık savaş malzemesinin sarf ve istimal şekilleri hakkında gerekli kararlar görüşülüp tesbit edilecektir.
olunacak yol ve Marshall yar-
ANKARA RADYOSU ÇARŞAMBA — 15 II 1950
7 28 - Açılın vo Program. 7.30
S. Ayarı. 7.31 — llnrry Hnrllık Or-lastrnsı çalıyor (Pl.) 7.46 — Dilber lor. 8.00 Hafif Müzik (Pl.) 8.26
Soldan SaOa:
1 Müjdeci, gerek, bir hitap 2 Güzel, bir lalın, niyetler .3 — Dllnmanlık, ufla. tersi: nehir t — Tatsız dut. Inıınınıık. suç 6 - VI-lûyet, nk.il, tersi: rey 6 — Bayına A gelirse güze) ut olur, cevval, tersi Kur an dinilesi 7 - Bir nıonılc. kot. kademe, notu 8 - Yüzsüz, bir
12.28 — Açılış vc Program. 12.80
8. Ayını. 12.II0 — -Brkılur 13.00'
1 gidon, eııtartnln kısınılurıııdun. Yukarıdan AvaDıva:
1 — 8u, beyaz kaya 2 Bir II-
çemiz. t. IHI taml e Baca ko. en karılına denir, bir deniz 4 — A-duletli. ti I kâr, 5 Bir çulgı. bir memleket (i - Tersi oyslz. çamur 7 t Tersi hanına A gelir.ne tunhel olur 8 — Bağışlama. müsuudo, ter. Sİ. beyaz 9 Tersi: bir nulrlmlzln
Dilberler. 1.3,15 — Uvertürler
1.3.30 öfflo Gazetesi, 13.46 — Hafif Melodiler (Pl.) 11.00 Hava Raporu, Akşam Programı vo Kapa.
17.68 Açılın vo Program 18.00 M. S. Ayarı 18,00 Mljz.lk: Yeni .Seslerden Geçil Programı 18.30 Koııüsma: Çiftçilerle Bııebmuv —
D 45 Müzik: Caz Orkestralurmduıı: Bıımmy Kuyu (Pl.) 10.00 M. 8.
Pir Yaprak 111.20 Müzik: Cimi lıurbıınkaıılıgı Armoni Mızıkanı -20.00 Müzik. Llod'ler (Pl.) 20.16
Radyo Gazoto.nl — 20.30 Serbest Sn. al 20.35 Müzik' Tarihi Türk
Anısı Sohbeti (Muhip Dıranas) -
21.30 Mtlzlk: Dana Müzikleri (Pl.)
23,00 Konuşma - 23.15 Müzik:
Klflalk Baz. Enerleri 32.36' M0).lk:

Bir hitap, Ilınan 14 - Deniz kona-
rındukl ov. «akut kudın 15 Bir Türk impurutoru, tersi: İçine pu.
Tertip Kdeıı: N. Ü.
Bnrkılnr 22.45 M. S. Aynrı vo Haberler 23.00 Program vo Kupaâîn.
Sayfa: 4
ZAFER
1571171950
Avukatlık stajı bir yıl kalacak
Adalet Bakanı, müddetin üç yıla çıkarılacağı beherlerinin aslı olmadığını söyledi
Son günlerde gazetelerde avukatlık stajının üç seneye çıkartılacağı hakkında birçok haberler yayıhlanmış ve bu hususta ’ bazı hazırlıkların yapılmakla olduğu ileri sürülmüştü.
Bu hususta kendisinden malûmat rica ettiğimiz Adalet Bakam Halil Ozyörük, haberin tamamen asılsız olduğunu söyliyerek demiştir ki:
— Eğer böyle bir şey olsa idi evvelâ Bakanlığımızın haberdar olması gerekirdi- Fakat bu hususta bize herhangi bir tek lif gelmiş değildir. Aynı zamanda Bakanlığımızda, avukatlık stajının üç seneye çıkartılması için herhangi bir çalışma da mevcut değildir- Farzımuhal böy-
le bir tasavvur bulunsa dahi bu müddetin evvelâ iki seneye çıkartılması düşünülebilir. Bilindiği gibi avukatlık stajı daha evvel iki sene idi. Simdi bu müddetin üç seneye çıkartılacağı rivayetlerinin neye müsteniden ortaya atıldığını anlıyamıyorum.
Avukatlık stajı müddeti şimdiki gibi gene bir sene olarak yapılacaktır. Bunun altı ayi mahkemelerde, altı ayı da avukat yanında olmak üzere- tamamlanacaktır.»
Diğer taraftan, Büyük Millet Meclisine avukatlık stajının üç seneye çıkartılması hususunda bir tekif yapı((p yapılmadığını araştırdık ve böyle bir teklifin yapılmadığını öğrendik
Genelkurmay
Başkanına bir mektup
Kore'de Birleşmiş Milletler kuvvetleri ile omuz omuza çarpışan Türk birliğini İskenderun'dan Ko reye götüren Amerikan donanmasına mensup general «W.G. Haan gemisi süvarisi Ansel L-Saffer, Genelkurmay Başkam Orgeneral Nuri Yamut'a şu mektubu göndermiştir:
Orgeneral Nuri Yamut
Türk Silâhlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı
Ankara - Türkiye
Sayın Generalim,
25 eylül 1950 tarihinde İskenderun'da yaptığımız görüşme gereğince bu mektubumla bazı husustan arzediyorum.
Başmakaleden devam:
Hâlâ hakikati
görmüyorlar!
ediyordu. Aksi şekilde hareket etselerdi, yalnız iktidarlarının değil, hnyatlnrının bile tehlikeye gireceğini anlamışlardı. Şurası kafalarına dank etmelidir ki, babayiğitlik onlardan değil, milletten gelmiştir. Böyle bir mecburiyet altında, çaresiz dürüst hareket etmek zorunda kalan insanların, şimdi kalkıp bize sanki her şeyi kendileri başarmış gibi caka satmaları, ve bunu kendi bakımlarından bir hareket noktası olarak göstermeleri kadar acaip bir şey yektur.
Bir yolsuzluğun tafsilâtı
İşçilerin terfihi için tedbirler
Ankaradan Koreye
(Başı 1 nci sayfada) mandanlığından telsizle bir e-mir aldık. Bunda yarm kafilenin trenlerle (Taegü) ye hareket e-deceğini ve bu işleri ggrüşmek üzere komutanla münasip göreceği bir heyetin motorla sahile - gelmesini bildirdiler.

İç ve dış liman mahşer gibi gemi ile dolu... mübalâğasız 125 gemiden aşağı değil... hem de hemen hepsi büyük gemiler-.- içlerinde muazzam transatlantikler de var- Gemilerde hemen hiçbir emniyet tedbiri yok, hemen şimalde koca bir harp cereyan ettiğinden âdeta .kimsenin haberi yok gibi... deniz ve hava hâkimiyetinin faydalarını buraya gelip de görmek lâzım. Vaktiyle keseden yapılan fedakârlıklar şimdi can tasarrufunu temin ediyor.
Liman dışı ve liman havası o kadar emin ki, insan hazerde herhangi bir limana bu kadar emniyete giremez;. Bunu temin edenler tepenizde ve etrafınızda vızır vızır dolaşıyorlar.. . Her an bir motor sesi, her an bir torpidobot veya bir kruvazör...

Gemi demir atarken biz de dürbünlerle sahili ve etrafı seyrediyoruz. Burası öyle hattı üs-. tüva gibi insanın içine ferahlık veren bir manzara göstermiyor. Tepelere doğru yığın yığın evler, hepsi toprak renginde, bizim köy evlerinden farkı üzerlerinin saz çatılı oluşu... Evlerin etrafı yer yer pirinç tarlası-.. dağın tepesine kadar tarhedilmiş tarlalar... Tepelerde seyrek çam ağaçlan.,- Geminin etrafında gayet iptidaî tarzda ve pis yel-ke »li kayıklar Amerikan gemilerinden denize atılan konserve kutu ve tenekeleri ile ambalaj sandıklarım toplamakla meşguller-.
lir
hâkimce bir yerinde âdeta ayrı ve şirin bir mahalle... Yolda bizimki gibi marul bahçelerine mâruf tâbiriyle bostanlara da rastladık... Zaten Kâmil beyin anlattığına göre iklim de tam bizim Türkiye iklimi imiş...

Şehir takriben 800000 nüfuslu-. büyük yapılar, binalar, modern tesisler kâmilen Japon yapısı... ve kısmen az... Binalar az katlı, çarşılar ekseriyetle bizim Anadolu'nun geri yerlerini andırır bir şekilde... Modern mahalleler de varmış, fakat görmedik-.. insan şehrin geçtiğimiz yerlerini görünce bu kadar büyük nüfus kesafetinin hangi binalara sığdığına akıl erdiremez-zannediyorum ki evlerde çok kesif nüfus var... Daha doğrusu aileler pek kalabalık..-
Geçliğimiz yollarda otobüs, tramvay, taksi gibi vasıtalarla binlerce askerî vasıta işliyor. Caddejer asfalt... İç sokakları görmedim. Tramvay duraklarında, tren istasyonlarında çok kesif halk var.-- Felek ağabeyimiz üzülmesin, tramvay, otobüs belâsı burada da var. İnsan kendi derdi ile malûl insanlar gördükçe teselli buluyor ... Daha man zara mı itersiniz... Bu kadarcık yolda otomobille 20 dakikada daha ne görülebilir... Bakın, u-nutuyordum, belinde fakat belinin önü yanı ve arkasında bağlı çocuklariyle kadınlar... Bunların yanında göğüslerindeki kor delâlar aşağıya kadar sarktmş genç kızlar da gördüm. Bundan başka yere serilmiş elma satan-Icr da var... Yalnız burada yalın ayak gezen az... Sonra millî kıyafet olan beyaz ve tuhaf bir don giyenler de yalnız yaşlılar...

Nihayet limana çıktık... Japon yapısı muazzam bir liman tesi-si-.- 10-15 geminin bir anda boşaldığı veya doduğu rıhtım tesisleri... etrafta daha küçük gemiler için tesisler, doklar, benzin ve mazot depolan, ardiyeler ambarlar velhasıl tam mâ-nâsiyle modern bir liman ve liman tesisleriyle birbirine karışmış şekilde demiryolu şebekesi ve müesseseleri-..
Amerikan nakliyat komutanlığı binasına girdik... Resmî ziyaret vesaire yarın olacakmış... Biz şimdilik gayri resmî şekilde izahat aldık- O sırada Birleşmiş Milletler Kore Heyetinde delegemiz Doktor Kâmil Idil geldi, dünyalar bizim oldu dersem i-nanm... Ben bunu bir iki defa tatdım- İstiklâl Harbinden son’ ra Yunanistan’dan döndüğüm zaman, oralarda bir Türke rastladığım zaman... Belki içinizde bir çoğunuz bu ânın değerini takdir edemezsiniz.
Kâmil bey tam bir Türk çocuğu ...Kimini güzellik, kimini otorite ile âdeta bütün Kore'yi kendisine bağlamış desem caiz... Hemen bütün subaylar, başkanlar ve herkes kendisini hürmetle selâmlıyor ve anıyorlar-
Beraberinde olan heyet a-zalannı, Hintli, Filipinli, Çinli ve Salvadorlu arkadaşlarım bize takdim etti. Komutanla kısa bir görüşmeden sonra otomobillerle Birleşmiş Milletler Heyetinin binasına gidildi. Hleyetfe birlikte bir müddet istirahat edilecekti. Kâmil beyin oturduğu villâ Japon subaylarına mahsus villâlardan birisi- Buras
İsterseniz size bir de insan portresi vereyim. Saçlar sert ve dik--, yüzler tam yuvarlak... kaşlarla gözler iki müvazi hat gibi.. çünkü gözler içi görünmeyecek kadar yumuk. Kas hattı göz hattından daha uzun, renkler mat... yâni Çin tipi.-
Japon burada her şeyi yapmış.- tren — binlerce kilometre — liman, kışla, koloni, ve sa're vesaire. Yalnız bir şey daha yapmış ki, bu affedilemez. Koreliyi kendi haline bırakmak-..

Dr. Kâmil Idil bize 1,5 saat içinde hem bunları gösterdi, hem do villâsında bir kaç tatlı dakika geçirtti..-
Daha güzeli, orada 3 Ekim tarifli Türk gazeteleri de bulduk. Üç tane olan bu gazeteler bana aşağı yukarı üç dört gün gidecek.
Koreye gönderilen Türk silâhlı birliğini hamilen İskenderun'u terkettiğimiz günden beri gerek ben, gerekse emirlerimdeki mürettebat, Türk askerleri ve Türk milleti hakkında takdire şayan bir çok bilgiler edindik- «U.S.N. S. General W. G. Haan» gemisinin bütün personeli bu tarihî hâdiseyi yaşamış olmaktan şeref ve sevinç duyarlar-
Biz Kayserin hakkını Kaysere; veririz fakat, onlar da milletin hakkını millete tanımalıdırlar. Çünkü Kayserin hakkı zulümdür; milletin hakkı ise, kendi iradesidir.
General Tahsin Yazıcı’nın komutası altındaki Türk askerlerinin bir çoğu deniz ve vapur hayatının yabancısı olmasına rağmen, yolculuğumuz esnasında karşılaştığımız bir çok ufak ölçüde güçlükler karşısında dahi gösterdikleri nezaket ve işbirliğinin hayranıyız. Eminim ki, eğer bizimle birlikte olabilseydiniz, yazı ile tasvirine imkân olmayan bu hale siz de şahit olurdunuz.
İkinci iddiaları şudur: 14 M?-yıs seçimlerinden sonra yap.la ı muhtar seçimlerinde, belediye, il genel meclisleri seçimlerinde elde edilen sonuçlar, partilerine olan güvenin gittikçe genişlediğini göstermekte imiş! Bu iddi* aya inanmak için bütün riyaziye kaidelerini inkâr etmek, ve rakamların belâğatini tanımamak lâzımdır. Nasıl böyle bir lâf söylenebilir ki, her seçimde muzmahil ve perişan olmuşlar, gerilemişlerdir. Bu hakikati bir defa daha tekrar edelim: Eğer MalatyalI seçmenler, 14 Mayıs seçimlerinde, il genel meclisi seçimlerindeki gibi dikkatli hareket etselerdi; bugünkü Genel-başkanları İnönü dahi milletvekili değildi! Gittikçe genişleyen güven bu mudur?.
Kısa süren bu tanışıklık devremiz esnasında iltifatlarınızla bana şeref bahşettiniz. Türkiyenin her hangi bir limanına ayak basmak eğer bir daha nasip olursa, sizinle tekrar buluşmak şerefine nail olacağımı ümit ederim. Oslün saygılarımla-
Gemi Süvarisi Ansel L. Saffer
Üçüncü iddiaları şudur: Memleketteki Halk Partisi teşkilâtı, merkez teşkilâtı ile her hususta birlik ve mutabıkmış. Cumhuriyet hükümetini temsil edenlere karşı gösterilen saygı, parti içinde ayırıcı temayüller yaratmak için istismar edilme-
Yolsuzluklara
dair bir soru
(Başı 1 inci sayfada) bir devamı mahiyetinde olarak haksız mal iktisap edenlerin takip edilmesi maksadiyle çıkarılan 4237 sayılı kanunu ilgilendiren yeni bir sözlü soru önergesi vermiştir. Önergede şöyle denilmektedir:
shall plânından yapılan tahsisle Amerika’dan alınacak olan 5.800.000 lira kıymetinde makineler işin sonunda memleket -ten HollandalIlara gidecektir. Bir Türk firması bu işi almış olsa idi yine Marshall yardımından bedelleri ödenecek o -lan bu makinelerin tamamı iş sonunda memlekette' kalacak ve bu suretle memleketin çok muhtaç olduğu bu gibi vesait diğer işleri de yapacak idi. İşin sonunda HollandalIlardan satın alınabilir diye bir fikir ortaya atıldığı takdirde ise Marshall plânından tahsis edilen dövizle alınan malzemeyi bizim kendi dövizlerimizle tekrar satın al -mamız gibi bir garabet de ortaya çıkmış olacaktır.
Türk müteahhitlerinin iş tirak ettirilmemesi sebebiyle Türk işçileri asgari miktarda çalıştırılacaktır.
HollandalI şirket mühim bir sermaye getirmemiş, bilâkis E.K.Î. den birkaç milyon liralık bir avans almıştır. Aynı mahiyetteki Ereğli limanı için yalnız 800.000 lira avans verilmiştir. Bundan başka da 10 a-det evi HollandalIlara kirala -rnak üzere inşa etmeği teahhüt ettiğinden 750.000 lira daha sermaye bağlamak suretiyle hakikatte bu avans daha da kabarmıştır.
Mukavelede her ne kadar işin bedelinin yüzde 52,5 döviz yüzde 47.5 Türk parasının ödene -ceği yazılmış ise de iş için Türk parası sarfedilmezse elinde kalacak para kadar döviz müsaadesi temin edileceği yazılmış olduğundan iş bedelinin ancak yüzde 20 sini tecavüz etmiye-etk olan Türk lirasiyle yapılacak sarfiyattan kalacak yüzde 27,5 miktarındaki kısım memleketin çok kıymetli olan dövizlerini alıp götürecektir.
Alâkalı makamların bu mühim memleket işini, ihaleyi terviç eden eski iktidar eleman ljrına değil, bu işi ele alması lâ zım gelen mütehassıslara havale edeceğini ümit edebiliriz.
(Başı 1 inci sayfada) gunluklarını unutturmak, onları mesut ve bahtiyar etmek vazifemizdir.
Kırıkkale’de işçi arkadaşlarımla konuşurken bana uzun uzun dert yandılar:
— Biz işten kaçınmıyoruz, bize çok iş versinler, çalışalım, ziyanı yok.. Fakat hiç olmazsa karnımız doysun!., dediler.
Bunlar arasında götürü iş alıp daha fazla randıman vermek istiyenler pek çoktu. Yapılan mallara göre ücret verilmesi esasını dahi müdafaa ediyorlardı.
Bir işçi bana şunu söyledi:
— Bir bayramda pazartesi günü de çalışmak istedik, o kadar yalvardık da emelimize nail olamadık..
Evet, bu işçilerin hepsi, bayram ve hafta tatilinden şikâyetçi idiler. Çünkü bayramda ve hafta tatilinde çalışmadıkları için yevmiyelerini alamıyor-lardı...
Ne hazin bir şey ki, herkes bayram tatili yaparken, herkes İstirahat ederken, bunlar, bayram geliyor, hafta sonu geliyor diye âdeta matem yapıyorlardı...
İşçilerin bayramlarını bayram etmek, onları hafta tatilinin hem vücut ve hem de gönül rahatlığına kavuşturmak vazifemizdir. »
Mümtaz Faik Fenik bundan sonra yeni iktidarın çalışma mevzuları arasında asgari işçi ücretlerini ve ücretli hafta tatilini de ele aldığını söylemiş ve hulâsa olarak şöyle demiştir:
Ücretli hafta ve bayram tatillerinden bahsedeyim. Bunun için bir kanun projesi hazırlanmış ve Hükümete verilmiştir. Çok kısa bir zamanda bu ka-r.un projesi, Büyük Millet Meclisine gelecek ve kanunlaştıktan sonra derhal tatbik mevki? ine konacaktır. Milletvekillerinin bu mevzuda hassasiyetle duracaklarına ve kanunu bir an evvel çıkarmağa çalışacaklarına şüphe etmemek lâzımdın Şimdi size ücretli hafta tatili nasıl olacak, bunu anlatayım-
Bu işle alâkadar olanlar ga -yet iyi lıatırlıyacaklardır. Eski iktidar zamanında da ücretli hafta tatili meselesi yine bahis mevzuu olmuş, fakat bir türlü neticeye bağlanamamıştır. O zamaı) işçinin ücretli hafta ta? tili istemesi karşısında bir nevî muvazaayı bile müdafaa e denle; vardı. Bu muvazaa nedir? diyeceksiniz, izah edeyim;
Meselâ bir işçi, haftada 6 gün çalışarak, günde üçer liradari 18 lira mı alıyor; bu 18 lira,' 7 güne taksim edilecek ve böylelikle 3 lira yevmiye meselâ tili parası da arada çıkacaktı... 285 kuruşa düşecek ve hafta ta-
Eski iktidarın bu şekildeki dü şüncesi, kuru emzikle çocuk a-vutmaktan başka bir şey değil-
Şimdi Demokrat Parti iktida rı bu mevzuu esaslı bir surette ele almış ve bir kanun proje? siyle işçinin hafta tatilinde de eline her gün aldığı ücretin geçmesi sağlanmıştır. Yani yev miye meselâ 3 lira alan bir işçi haftanın altı günü çalışacak, buna mukabil 7 günlük ücret yani 18 lira yerine 21 lira alacaktır. Bu bayram günleri için de böyledir. O günler için de çalışmadan ücretini alacak ve böylelikle bayram şimdiye kadar olduğu gibi kendisine zehir olrpıyacaktır.
Yeni hazırlanan projede bilhassa şu noktalar mühimdir; Hafta tatili ve bayram ücretine hak kazanmak için haftanın 6 günü, iş müddetleri nizamları-,
'V
(Başı 1 inci s( /fada) bulunduğu yere yapılacak olan lavuar tesisatı ile kömürün doğrudan doğruya vapurlara nakli mümkün olacaktır. Yeni yapılacak 550 metrelik rıhtım ise ticarî ve sınaî eşyanın tahmil ve tahliyesine hasredilecektir. Hulâsa, limanın bir tarafı E.K.İ. nin kömür işlerine tahsis edilecek diğer tarafı ise, sınaî ve ticarî rıhtım ve tesislerle genişletilecek ve böylece Zonguldak şehrinin Kozlu havalisine doğru yayılması da temin edile -
HollandalIlar, işte hulasaten naklettiğimiz bu proje ile işe başlamışlar, limanın inşasını şu şekilde ele almışlardır: Denize evvelâ ince, daha kalın, büyük, çok büyük olmak üzere dört kısım taş dökülmektedir. Bun -dan sonra bu dört tabaka taş temel üzerine, blok betonlar konacak ve böylece liman bitıYıiş olacaktır.
Türk firmaları bu işi yapamazlar mıydı?
Türkiye’de mühim işler başarmış firmaların bu inşaatı yapacak kabiliyette olmadıklarına dair ortada hiç bir sebep yoktur. Nitekim aynı iş, Ereğli ve Trabzon liman inşaatı, Türk ler tarafından yapılmaktadır. Ayrıca memleketimizde bir çok mühim tünel, köprü, yol işler: de Türkler tarafından muvaffakiyetle başarılmış bulunmaktadır.
Elbetteki bu firmalar, Zonguldak liman işini başaracak ı'ennî ehliyeti ve malî kabiliyeti haizdirler. Eleman cihetine gelince, Türk mühendislerinin yüksek kabiliyetlerini ve Türk .şçisinin feragat ve fedakârlığı da ayrıca göz önünde tutulması icap eden mühim bir noktadır. Hal böyle iken Zonguldak limanının nihaî projesi, açık bir münakaşaya konmamış ve Türk firmalarının bu inşaat i-şini taahhüt etmesinden kaçınmıştır. Buna rağmen Türk firmaları, ecnebi firmaların tekliflerinden daha ehven şeraitle bu işe talip olduklarını, dün de yazdığımız gibi, eski iktidarın alâkalı Bakan ve makamlarına tekrar tekrar bildirmekten geri kalmamışlardır.
na göre çalışmış .olmak şarttır. Eğer işçi bir hafta içinde hastalanmışsa bu yüzden işine gelememişse, İşçi Sigortaları nasıl bunu ödeyorsa, o zaman hafta tatili yevmiyesini de ödeyecektir. Vaziyet tıpkı iş kazası, mes lek hastalıkları, analık sigortaları gibidir.
Hazırlanan kanun projesine göre, bu hafta tatili ücretini vermekten imtina edenler, yani işin türkçesi kaçınanlar, ver-miyenler, ijri misli cezaya çarpılacaklardır. Yani işçiye, hafta tatili ve bayram tatili ücretini vermekten kaçınanlar, hem bu parayı ödemekle mükelleftirler, hem de iki misli ağır para cezası vereceklerdir.
Kanunun mühim bir maddesi de şudur: İşveren kimse veya müessese, işçi ile hafta tatilsiz mukavele yapamıyacaktır. Yani ben hafta tatilinde, bayram tatilinde ücret vermem, ona göre çalışırsan çalış diyemiye-cektir. Çünkü kanun projesinin bu maddesine göre, bu kanun hükümlerine aykırı her türlü mukavele bâtıldır. Bu ayrıca işverenin altı günlük ücreti yedi güne taksim etmesine de bir engeldir. Böyle bir muvazaa yoluna sapmak istiyenler de iki misli ağır para cezası vermeğe mahkûm edileceklerdir.
Mümtaz Faik Fenik asgari ücret meselesini şöyle izah etmiştir:
İşçinin, ailesinin çoluğunun, çocuğunun yaşaması, yemesi, iç mesi, ısınması, odasını aydın -latması için asgari bir ücrete ihtiyaç vardır. Asgari geçinme şartı ne ise, bu kendisine temin edilmelidir.
Çalışma Bakanlığı bunun için bir talimatname hazırlamıştır. Eu talimatname hakkında muhtelif Bakanlıkların mütalâası sorulmuştur. Yakında tat -bık sahasına konacaktır.
Şimdi bu asgari ücretin nasıl tesbit olunacağını anlatayım:
öyleya, asgarî ücret, asgari ücret deyip geçiyoruz. Bu nasıl tespit olunmalıdır? Asgarî ücret işverenin keyfine mi kal -mıştır? Hayır.. Asgari ücreti, her iş sahasında mahallî ücret komisyonları tespit edecektir. Eu komisyonlar, mahallî Bölge Çalışma Müdürünün veyahut salahiyetli bir üyenin başkanlığında, bir işçi mümessili, bir işveren mümessili, mahallî Ticaret ve Sanayi Odasından, varsa Ziraat Odasından da yetkili birer temsilci, bir de Belediye Encümeninden gönderilecek bir üye, mahallî hükümet doktoru, ve İşçi Sendikası üyesinden mürekkep olacaktır. Böyle-c₺ adalet dairesinde bir ücret tesbiti mümkün olacaktır.
Bu söz karşısında hemen şunu söyleyelim ki, biz, merkezdeki i-darecilerle teşkilât arasında, parti işlerini tedvir bakımından bir ayrılık olduğunu iddia etmedik; yalnız, merkezdeki idareciler, baskıdan, zulümden, tethiş-ten bahsederken, memleket içindeki teşkilâtın kendileriyle temas eden Devlet Başkanına, Hükümet Başkanına hiç bir şikâyette bulunmadıklarını, hiç bir baskıdan, hiç bir tethişten söz açmadıklarını belirttik. Ve dedik ki, eğer böyle bir baskı mevcut olsaydı, bu teşkilât avaz avaz bağırıp şikâyette bulunmaz mıydı? Demek ki, ortalıkta böyle bir şey yoktur; merkezdeki politikacıların yaptıkları vaveyla bir iftiradan, kuru bir isnattan ibarettir. Teşkilât mensupları hiç bir müspet vaka ile gelip şikâyette bulunmadıkları için merkezdeki liderlerini yalanla-
Türkiyenin nüfuzu arttı
(Başı 1 inci sayfada) Price, bugünkü Manchester Guardian gazetecinde çıkan uzun makalesini «artık gözlerini batıya çevirmiş olan» Türkiye'ye tahsis etmiştir.
Price bu makalesinde ezcümle şunları yazmaktadır:
«Son umumî seçimlerden beri Türkiye’de bütün partiler memleketlerinin dünya parlâmentolu demokrasileri arasında yer aldığı hususunda mutabıbktır. Son umumî se.-imlerden önce Türkiye-de demokratik sistemin işlediği şüpheli görülüyordu, fakat bugün bütün Türkler dünyanın kendilerini tasvip etmekte olduğunu hissediyorlar. Temin ederim ki, seçimlerden sonra Türkiye, Os-manlı İmparatorluğunun inkira-zından beri sahip olmadığı kadar büyük bir nüfuz ve tesire sahip olmuştur-»
Memleketin uğradığı zarar
İşin aslı, yukarda da belirttiğimiz gibi taşın denize atılması ve blok betonların inşasiyle denize konmasıdır. Ereğli limanı Cyatlariyle mukayese edilince, HollandalIlara temin edilen kârın 12 milyon lirayı bulduğu görülmektedir. Gerçi, Zongul-lak liman inşadtnda denizin daha dalgalı ve açık olduğu ve bu işin daha güç ve müsaade -siz şartlarla başarılacağı ileri sürülecekse de, her ne olursa olsun bu işin 12 milyon liralık bir fark göstermiyeceği aşikârdır.
Filhakika limanda yapılacak yalnız beton ve taş işleri için 'Hollanadlılara 22 buçuk mil -yondan fazla bir para ödenmektedir. Buna, E. K. İ. nin deruhde ettiği vecibeler de ilâve edildiği takdirde yekûnu 26 milyon lirayı geçmektedir. Bu işte Hollandalılarıg kullanacakları ve mukavelede 6 milyon liraya yakın olarak kıymetlendirilmiş makinelerin yüzde 70 amortismanı tenzil edilirse 23,5 milyon lira kalır ki, makineleri devlete ait bulunan Ereğli li -man inşaatında aynı işin yalnız 11 milyon küsur lirası öden -mektedir. Bu suretle aradaki farkın 12 milyon lirayı geç -mekte olduğu açıkça görülmektedir.
Zonguldak limanı için Mar-
.Dünya harbinin doğurduğu olağanüstü haller dolayısiyle işgal ettikleri resmî vazife ve mevkiin nüfuzunu suiistimal o-deıek devlet ve millete büyük zararlar bahasına şahsî menfaatler sağlıyan kötü yaradılışlı menfaat düşkünlerinin bulunduğu ve bu suretle gayri meşru iktisaplara kalkıştıkları kabul e-dilerek bu gibi haksız mal iktisap edenler hakkında meşru ol-mıyan mallarının müsaderesi ve şüphelilerin kanunun neşrinden evvel veya sonraya ait suçları hakkında kanunî takibat yapılması maksadiyle çıkarılan 4237 sayılı kanun, 3-6-1942 tarihinde yürürlüğe girmiş olmasına ve bütün devlet memurları mal beyanına tâbi tutulmuş bulunmala rina rağmen sabık iktidarın maalesef tatbikinden kaçındığı bu mevzu üzerinde sayın hükümetin hattı hareketini öğrenmek bir memleket vazifesi haline gel miştir. Bu itibarla aşağıdaki hususların Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygı ile ve ehemmiyetle rica ederim.
Bizim bu sözlerimizin aksi hâlâ ispat edilmiş değildir; çünkü mevcut olmıyan bir tedhiş isbat edilemez! Demek tebliğlerindeki bu iddia da sakattır.
Ama bu Komisyonun kararları nassı katı gibi midir? Yani itiraz edilmez mi?.. Olur a, Komisyon gerek işçi ve gerek işveren bakımından yanlış bir karar verebilir. Buna karşı işçinin ve işverenin merkezde beş kişilik bir kurula itiraz hakkı vardır. Bu itirazlar burada tetkik olunacak, ve alınacak karar Bakanın tasvibiyle kesinleşecektir.
Böylece işçinin el emeği, alın teri yeni iktidarla beraber kıymetlenmekte ve ona hakkı olduğu yaşama şartı temin olunmaktadır.
D.P. nin tebliği
(Başı 1 inci sayfada) tiklerini iddia ederek resmî, ya rı resmî ve hususî müessesele-re başvurulup, albüm, mecmua ve gazete çıkaracaklarını söyleyip ilân ve abone toplanmak istendiğini öğrenmiş bulunuyo-
Partimizin İstanbul'da her -hangi bir neşriyat işi ile alâkadar bulunmadığını açıklar, mü-esseselerin dikkatini çekeriz.»
En son sözleri şudur: iktidarın yarattığı düşmanlık ve müsamahasızlık havası içinde muhalefetin vazifesi ağırlaşmakta ve o nisbette şeref kazanmakta imiş. Düşmanlık ve müsamahasızlık gibi kelimeler kuru lâftan ibarettir. Djişmanlık nerede yapılmıştır? Misal göstersinler!.. Eğer iktidar kanunları tatbik ederken, bundan zarar görenler varsa, ne yapalım ki. bu hukuk devleti nizamının rurî bir neticesidir. Gasıpları gasbettikleri mal istirdat edilir. Asker arasında siyasî propaganda yapanlar takip olunur ve mahkemeye verilir. Büyük Atatürk’ün ölüm yıldönümünde bayram yapanları millet takbih
Peki asgari ücret nedir diyeceksiniz? Talimatname onun da tarifini yapmıştır. Size bu tarifi bir defa tekrar edeyim, isterseniz...
«Asgari ücret, aynı mahiyetteki işlerde işçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin ailesiyle birlikte normal gıda, mesken, giyim, sağlık, yakacak, ve aydınlatma gibi zarurî ihtiyaçlarını karşılayabilecek kifayette olan bir ücrettir» Başmuharririmiz konuşmasını bu maddenin izahı ile bitirmiştir.
Eğlence Merkezi
Beynelmilel Şöhretli
Şunu bilmelidirler ki. Demokrat Parti, kendileri gibi değil, fakat şerefli milletin şerefli reyi-le iktidara gelmiştir.
1 — Bu kanunun şümulüne giren devlet memurları yeniden mal beyanına davet edilecekler-midir?
Vaziyet bir taraftan itfaiyeye bildirilmiş ise de, etraftan yetişenlerin gayretiyle yangın, bir yümeden söndürülmüştür.
2 — Normal gelirleriyle mütenasip olmıyarak üstün bir hayat yaşıyan ve halkın şüphesini üzerine çeken kimselere müsamaha olunacak mıdır?
Gar
Gazinosu
Revüsü Yeni programını sunar
MATİNELERİNDE kabul
olunur
Kore için yaptığı bir tetkiki gördüm. Minelbab ilelmihrap bütün Kore dâvasını, Kore’nin coğrafî, tarihî ve ekonomik durumunu itina ile inceleyen bu eserin Türk okuyucuları tatmin edeceğine eminim-
Villâda Birleşmiş Milletler heyeti ile bir arada geçirdiğimiz bir kaç dakika çok faydalı oldu... Bilhassa Hindistan mümessili bizimle çok ilgilendi. Çok temiz, çok kibar insanlar doğrusu.-.

Şerefli muhalefetten bahsediyorlar. Yooo! Bu kadarı fazladır; rolleri tersine çevirmiyelim. Onlar mı şerefli muhaletefet. Demokrat Parti mi itibarsız iktidar? Bunu mu demek istiyorlar?
BRYMANS
Yarm sabahleyin (Taegu) ya hereket ediyoruz. Buradan sonra birliğimizin ne vazife alacağı belli değil. Bizimkilere sorarsanız bü çorbada az da olsa kendilerinin de tuzu bulunmasına can atıyorlar..-
POYRAZOĞLU
3 — Millet ve devlet menfaatlerini şahsî menfaatlerinin dununda gören bu istismarcı zümre milletin bugünkü İçtimaî ve İktisadî sefaletinden bihakkın mes’uldürler. Bunlardan hesap istememek de Türk milletine kur şı aynı derecede sorumluluğu mucip olacağına göre sayın hükümetin bu husustaki düşünce
Vaktiyle şerefli iktidarı başa-ramıyanlar; şimdi şerefli muhalefeti yapmak için daha kırk fırın ekmek yemelidirler.
İşte tebliğlerinin bilkimya tahlili budur.
Mümtaz Faik FENİK
Telefon: 15190 — 12603
Not: Çocuklar yalnız pazar
Kız Lisesinde dünkü yangın
Dün, aksam üzeri saat 16 sıralarında Kız Lisesi mutfağında bir yangın çıkmıştır-
Kaloriferci Cevat Fettahoğlu eritmek için aldığı bir miktar zifti tenekeyle ateşin üzerine koymuştur. Biraz sonra ziftin delinen tenekeden sızdığı görülmüştür-
Bu esnada, süratle mutfağa yayılan zift, bir kıvılcımla tutuşmuştur.

- 3*
15/11 1950
ZAFER
Sayfa: 5
L. Olivier'ler tekrar
Hollywood ’a döndü
Tiyatro ve Beyaz perdenin san at ve gaye bakımından ifadesi üzerinde L Olivier ve Vivien Leigh’in dikkate şayan fikirleri
«Carrie» de Sir Olivier ve Jannifer Jones
■ ’ . i
SL--;
George » sin4e
Laurence
Hurstwood'un «Carrie» sir
AMM
Filmin asıl kıymetini, msvzudan ziyade rejinin ve fotoğrafın emsalsiz kudreti teşkil ediyor.
Bu hafta şehrimizde, son senelerin en güzel tThe Third Men..» (Üçüncü Adam..) gösteriliyor.
George Sadoul’ün dediği gibi iki film de Sica’p ît Hırsızı» ve «Üçüncü Adam» filmcilikte otuz • hamle demektir.
Senaryo Graham Green’in meşhur romanından alınır ve gayet ustalıkla kullanılmıştır.
Filmin asıl kıymetini teşkil eden noktalar, mevzudan ziyade, rejinin ve fotografinin emsalsiz kudretidir. Üçüncü Adam, ilk defa olarak, ticarî noktalar düşünülmeksizi bir sanat eseri olarak yapılmış bir filmdir.
Bazı sahnelerde, kavuşanların heyecanları bulundukları ruh haletini, ifade edebilmek mahsadı ile, ye, meyilli zaviyeler verilmiş ve istenilen netice hayret bir berraklıkta, elde edilmiştir. Bilhassa bir anı, kapının gölgesine sığınmış Orson Welles’in bacaklarına sürtünen bir kedi vasıtası ile, ayakkabılarından başlıyarak yüzüne doğru yükselen objektifle ortaya rılması, bir fotografi ve filmcilik şaheseridir.
Filmin diğer orijinal bir vasfı da, müziğini
te, Zitter’e inhisar etmesidir.
Zitter, bugüne kadar dünyada mevcudiyeti bile pek bilinmeyen, kanuna benzer, bir âlettir. Filmde bu garip âleti, Anthon Kacas, kendi kompoze ettiği bir them üze-•ne çalar ve hârikalar yaratır, tik defa olaınk, bütün 'm boyunca, müziğin, bir yardımcı seviyesinden, resim-; aynı seviyeye yükseldiğini müşahede etmek kaabildir.
Artistlere gelince, tam mânâsiyle beynelmilel b:r grupturlar ve her biri bir kıymettir.
Alîda Valli: İtalyan’dır ve baş ve tek kadın rolünde fevkalâde muvaffak olmaktadır.
Orson Welles: İlk defa olarak dehası ile mütenasip bir hava içinde oynamakta ve asrımızın «Talma» sı olduğunu isbat etmektedir.
Paul Hörbiger: Alman ve Avusturya filmciliğinin bu ati, harpten sonra ilk defa olarak, bu filmde rol (*I-a ve kısa partisyonuna büyük bir kıymet bahşetmek-
Joseph Coiten: İngiliz. Diğerleriyle aynı ayarda ol-ınkla beraber, tam rolünün adamıdır.
Fakat hepsinin üstünde bir kıymet olarak, filmi ratıeısı Carol Reed’i görmekteyiz.
Recd, devrimiz rejisörlerinin arasında en n biridir ve Üçüncü Adam’la sanat tarihiı kazandırmıştır.
Leigh «Arzu denon tramvay» filminde ,
n sene evvel Holly-wood’u terkederek ana vatanları İngiltere’ye dönmüş bulunan Laurance Olivier ile Vivian Leigh’in tekrar Holly-ıvood’a dönmüş bulunduklarını son gelen haberlerden öğre-
Laurance Olivier Paramount’-un hesabına «Sister Carrie» yi . çevirmekle meşgul. Baş kadın rolünü Jennifer Jones oynuyor.
Vivien Leigh ise Tennessie Williams’ın meşhur piyesi «A-Street car Namet Desire» (Arzu Denen Tramvay) da Blan-çhe Du Bois’yi canlandırmaktadır. Olivier’ler kendileri ile görüşen bir muharrire enteresan şeyler söylemişler.
Sir Laurance Olivier, Shel-ley'in şu sözlerini kendine miyar edinmiş: «Dram’ın en büyük emeli, sempati ve antipa-tileriyle, insan kalbini açıklamak ve öğretmektir..»
Vivien Leigh ise George Ber-nard Shaw’ın sözlerini- tercih ediyor: «Tiyatro, orta zamanların kilisesi kadar mühimdir. Tiyatro bir düşünce fabrikası, bir vicdan ilhamı ve bir hareket icmalcisidir. O üıbitsizlik ve- sıkmtıya karşr bir zırh ve insanları yükselten bir mâbet-tir.»
Bu sözler tiyatroya olduğu kadar perdeye de teşmil olunabilir mi? sualine karşı, Laurance Olivier:
«Tabiî. Fakat ayn dereclerde. İkisi de bir ifade ve rol vasıtasıdır. Filmlerde bunu derin bir şekilde yapamazsınız zira se -yirei kütlesi muazzamdır. İsten aiği kadar derin, geniş ve yüksek gidemezsiniz. Tamamiyle nevine münhasır bir film ö-demez. Fakat nevine münhasır bir dram ödiyebilir. Maamafih, kendine göre sinema da meydan okuyucu bir zorluk arzeder, zira sakladığı güçlükler büyüktür» diye cevap vermiştir.
Hamlet bu boşluğu dolduramamıştır? sualine ise, Sir Oli-
«Hayır, zira filmde Hamlet*! sahne için yazılmış olduğu gibi görmediniz. Hamlet bir ön söz, bir essai’dir» diye cevaplandırmıştır.
NOT: Şüphesiz ki Sir Laurance Olivier ve Lady Olivier görüşlerinde haklıdırlar. Film pahalı bir sanattır ve yatırılan sermayenin geri alınması bir ihtiyaçtır.
Onun için geniş kütlelerin hesaba katılması ve derinlikten kaçınılması, pratik noktai nazardan, elzemdir. Yalnız kütle zevkinin terbiye edilmesi diye bir şey vardır. Her ce-ımiyet, idealist, nazdriyelere rağmen, sınıflara ayrılır. Bu sınıflaşma bazan servete, ba-zan zevklere göre olur. Bugün dünyada manevî tatminini sanat eserlerinde bulabilen bir kütlenin varlığını kabul etmek lâzımdır. Bu zümre ancak rafine eserlerle tatmin- olunabilir. Ne yazık ki ekseriyetin tahakküm ettiği bir jenerali-zesyon dünyasında bulunuyoruz. O yüzden mezkûr zümre umumî vasıtalarla kendini tat-iin etmek imkân ve bahtiyar-ğına sahip değildir.
Radyoyu açtığı zaman vül-ger zevklere hitap eden müzik kulağını tırmalar.
Sinemaya gittiği vakit zevksiz filmler âsabını bozar. Onu tatmin edecek mecmualar gazeteler günden güne maktadır.
Giyimindeki incelik ve zevk dahi muaheze mevzuu olur.
(Sonu 6 ncı sayfada)
jackie Coogan, Chirley Temple ve Boby Duiscol gibi meşhur çocuk artistler grupuna iki tene daha katılmıştır. Gerrard Gervois ve Pierrette Simonnet isimlerindeki bu iki sevimli yavruyu meşhur Fransız filmi Üç Telegraf'tan bir sahnede görüyorsunuz.
Filmcilik bahsinde niçin muvaffak olamıyoruz ?
Başlıca üç büyÜK sebep nedir ?
Sinema konusunda memleketimizde niçin iyi neticeler alamıyoruz diye çırpınıyoruz. Bunun birinci sebebi: film şirketlerinin yaptıkları filmlerde masraf etmekten korkmalarıdır. Film, sanatkâr değil az para istiyen kabiliyetler arıyorlar. Ömrü boyunca belki bir defa mektep sahnesinde oymyan herhangi bir şahıs boyu poşu ile filmde yer almaya hak kazanıyor.
İkinci sebep teknik imkânsızlıklar: Film çevrilirken en heyecan
lı bir sahnede artist telefonla konuşurken, birden telefon elinden kayboluyor ve o eli saç düzeltirken görüyoruz. Sebebi film alma makinesinde film bitiyor, mesai saati £e dolmuş bulunuyor bu vaziyette filmin alınması durduruluyor. Ertesi gün sanatkârın bu sahneye aynı yerden başlaması yani telefon ahizesi kulağında olarak poz alması lâzım gelir. Sanatkâr unutuyor o halâ saçını düzeltiyor-
üçüncü sebep film dolarken
sesli alamamamızda- Önce film resim gibi çekilir. Sanatkâr bu aıada gelişi güzel söyliyeceği sözleri söyler. Bittikten sonra resim faslı film seslendirilir. Türk-çeleştirilen filmler gibi, bu resimler de seslendirilir. Filmde oynı-yanlar konuşmaz. İstanbul Şehir Tiyatrosu sanatkârları radyoda temsil oynar gibi konuşurlar..
Bütün bu imkânsızlıklar ortadan kadmldığı takdirde arhk Türk filmciliği mecrasına kavuştu diye-
Güzel bir komedi
Nis Gazinosunda yeni çevrilen güzel bir komedinin, güzel artisti Gaby Syvia'yı hayli.... cazip bir pozda görüyorsunuz.
AYFER
Sayfa: 6
ZAFER
15/11/1950
Cerrahpaşa Verem paviyonu için uydurma bir haber
Cerrahpaşa verem pavyonunun İstanbul üniversitesine devredileceği baklandaki haberlerin doğru olmadığı anlaşılmıştır. Bu hususta Sağlık ve Sosyal Yar dım Bakanlığı dün aşağıdaki a pklamada bulunmuştur:
' -um 1950 tarihli Son Tel-rî ne-.efesinin 2 nci sahifesin-)' 1 i $c’ b- haberlerinde (İstanbul Hastahes'z mi bırakılacak?)
başlığı altında intişar eden yazıda «Sağlık Bakanlığı Cerrah
Paşa hastanesi verem
pavyonu-
nun İstanbul üniversitesine dev-
ri hakkında bir karar almış ve
bu kararı dün Tıb Fakültelerine ve vilâyete tebliğ etmiştir,? denilmektedir.
Veremin yurtta yaptığı fahri bat gözönünde bulundurularak yapılacak cezri mücadelede mü-lehassı' tabiplere ihtiyaç olduğu tabiidir. Bunun için de Tıp Fakültelerinde birer verem kürsüsü açılması zaruridir- Bu dersin tatbikatı bakımından verem servisine mutlak bir ihtiyaç vardır-Halen bu servisten mahrum bulunan İstanbul Tıb Fakültesi de-konlığı Cerrah Paşa hastanesindeki verem pavyonunun bu işe tahsisini Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığından istemiştir Bakanlık belediyeye ait o-lan bu paviyonun fakülte emrine tahsisi için belediye meclisinden bir karar istihsali zaruri bulun-
duğunu tasrih suretiyle fakülteye ve İstanbul Valiliğine bildirmiş ve bu cihetin sayın belediye mec lisi üyeleriyle mutabık kalmak suretiyle halledilmesi lüzumunu belirtmiştir.
L. Oliver
(Baş tarafı 5 incide) Kısacası bugün zevkli bir insan işkence içinde bir hayat geçirir, öyle ki, çektiği bedbahtlığa kimseyi ortak etmemek için kendini tecrit eder. Halbuki imkânları fazla olsa o kendi sahasında bir misal, bir propaganda vesilesi olabilir.
İşte yalnız bu sebepten dolayı Sir Laurence Oliiver ile hemfikir değiliz. Bir sanatkâr sıfatı ile hiç olmazsa o kütleyi değil sanatını düşünmeli. Kütle zevkine uyan sanat olamaz.
AYFER
4 Keçi çalıp kesmişler
Kızıcahamamır

buca-
ğına bağlı Kise köyünden Kâzım
■Umumî Mağazalar T.A.Ş. Denetçilerinden
I Olağanüstü Genel Kurul toplantısı
Hissedarlar Umumî Heyetinin aşağıdaki gündem maddesi hakkında görüşmek ve karar vermek üzere 5.12.1950 tarihine rastlıyan salı günü saat 10 da Ankara’da Koçak Han’daki Şirket merkezinde fevkalâde toplantıya davet edilmesi muvafık gö ı-üldüğünden sayın hissedarlarımızın mezkûr tarihte yapılacak toplantıya iştiraklerini rica ederiz.
Bu münasebetle hissedarların sahip oldukları hisse senetlerini veya bunu müsbit evrak ve vesikaları toplantı gününden en az bir hafta evvel Ankara'da Türkiye îş Bankası veya Ziraat Bankasına tevdi ederek mukabilinde duhuliye varakaları almaları lüzumu ilân olunur.
Gündem : 1 — Yönetim Kurulunun yeniden seçilmesi
Devlet Orman İşletmesi
Devlet Orman İşletmesi Araç Müdürlüğünden:
1 — İşletmemizin Karkalmaz, Eğriceova ve Kireçcik bölgelerinin Araç merkez, Sarpun ve Yukarı öküzveren harman-veri istifyerlerinde mevcut 3424 adet dengi 1844.841 M3. çam moruğu 23 parti halinde 6/11/1950 tarihinden itibaren 19 gün • iiddetle ve açık arttırma suretiyle satışa çıkarılmıştır.
" — Arttırma 24/11/1950 cuma günü saat 15 te Araç İşlet-1 - Müdürlüğünde toplanacak komisyon önünde yapılacaktır.
Beher metreküpünün muhammen bedeli şartnamelerinde 'nstcrilnıirtir. Her paıti için yüzde 7.5 hesabı ile geçici teminat
3 _ r-ı i c ait şartnameler Ankara’da Orman Genel Mü '■■'■■'üğü ile Merkez Orman İşletmesinde, İstanbul’da Bahcckap*
• on hanında Kat 1 No. 1 Orman İşletmesinde ve Kastamonu ' : 'laik Daday İşletmeleri ile İşletmemizde görülebilir.
4 — İsteklilerin belli gün ve saatte müsbit evrak ve ilk te
•vnntlnrı ile komisyona müracaatları. (8449)—2479
D ev’et Orman İsletmesi Bolu Müdürlüğünden:
1 — İsletmemiz Çebni bölgesi Belkara ağaç istif yerind-
’ -vcut 2000 M3. köknar tomruğun 8 parti halinde 10/11/1950 ' uihinden itibaren 15 gün müddetle, açık artırma suretiyle sa ’tsa çıkarılmıştır.
2 — Açık artırma 24/11/1950 cuma günü saat 15 de Bolı lediye binasında toplanacak komisyon önünde yapılacaktır
Muhammen bedeli 45 liradır. % 7,5 hesabiyle teminat alınır.
3 — Bu işe ait şartname Ankara Orman Genel Müdürlüğü Merkez İşletme Müdürlüğü İstanbul, Adapazarı, Düzce, Gered«
' • ( ::hamam işletme müdürlüklerinde ve İşletmemizde görülr bilir,
4 — İsteklilerin belli gün ve saatte müsbit evrak ve ilk te ı’nrtlan ile birlikte komisyona müracaatları.
5 — İşbu envai normal çap ve evsaftadır. (8440) 248r Türk Hava Kurumu Polatlı Şubesinden:
’ — Aşağıda cins ve miktarı yazılı kurban derilerinin 3/11/1950 perşembe günü saat 14 de ihalesi yapılacaktır.
.2 — Talip olanların % 7.5 pey akçeleriyle birlikte Şubemize müracaatları.
Koyun
Keçi
Sığır
1000
150
25
Aslan isminde birisinin ahırından 4 adet tiftik keçisi çalınmış ve jandarmanın ısrarlı takibi neticesinde, keçiler, aynı köyden Ali Rıza, Yılmaz ve Haşan isimlerindeki Şahısların evlerinde kesilmiş olarak bulunmuştur.
Hayvan hırsızları yakalanarak haklarında kanunî takibata geçilmiştir.
(Taksitle arsalar satılacak)
Türk Hava Kurumu Genel Merkezinden:
1 — Ankara’da Yenituran mahallesinin Akköprü mevkiinde ada ve parsel numaraları aşağıda yazılı arsalar, parsel parsel veya hepsi birden kapalı zarf usuliyle ve taksitlerle satılığa çıkarılmıştır. (On dört parsel numaralı avsa şuyuludur.)
2 — İhalesi 16 Kasım 1950 tarihine râstlıyan perşembe günü saat (15) te Sergievindeki T. H. K. Merkez binasında yapılacaktır’ Şartnamesi Levazım şubemizden parasız alınabilir.
3 — İstekliler, teminat mektup veya makbuzlarını da ihtiva eden teklif mektuplarını saat (14) e kadar teslim etmelidirler. Kuruntumuz ihaleyi yap p yapmamakta serbesttir.
[Hamamönü — Yeni Do- $ tğumevi Çocuk Hastalıktan * [ Mütehassısı
t Dr. Ihsan Can
İmarın
Ada No. Parsel No.
Kadastronun Metrekare M. Fiatı M. Bedeli Ada Parsel Miktarı Kuruş Lira K.
Teminatı Lira K.
! Hastalarını hergün san' [15 ten itibaren kabul eder ) Anafartalar caddesi Kur [şunlu Cami
1
i
i
karşısı No.
)394 Bekman Apartmanı. , ve ev Tel: j
!
[Muayenehane [15888

ZAFER’in Abone Şartları
Memleket İ^i
12 aylık ........... 28 Lira
6 » ............... 16 »
3 ) 8 )
Memleket Dışı
Oazcteyc aöndcrilen evrak t e vaztlar neşredilsin edilmesin iade edilmez.
1540
1540
1540
11 549 22
13 549 22
14 549 4—6
2240
2163
1843
751 16822 40
751 16244 13
751 13840 93
1261 68
1218 31
1038 07
Lüleburgaz Kepirtepe Köy Enstitüsü Müdürlüğünden
Muham. Ge. teminat
Azamî miktar bedeli Tutarı
S.No. Cinsi kilo L K Lira K. L K İhale şekli İhale tarihi
1 Erimiş inek yağı 3000 5 00 15000 00 1125 00 Kapalı 5/XII/1950
2 Toz şeker 2500 1 40 3500 00 262 50 Açık 6/XII/1950
3 Beyaz peynir 1000 1 55 1550 00 116 25 Açık 6/XII/1950
4 Mazot 4000 27 1080 00 81 00 Pazarlıkla 6/XII/1950
1 — Kepirtepe Köy Enstitüsünü 1950 malî yılı yiyecek e yakacakların mukavele ge-
reğince taahhütleri yerine getirilmiş olmakla ihtiyaç arın yeniden 2490 sayıl kanun hü-
kümlerine göre açık ve kapalı zarf usuliyle eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Kapalı zarfla yapılacak eksiltme 5/XII/1950 salı günü saat 15 te Enstitü binasında toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır. Zarflar ihale saatinden 1 saat evvel Komisyona teslim edilmiş bulunacaktır. Taliplerin 2490 sayılı Kanunun 31, 32, 33 ve 34 üncü maddeleri hükümlerine uyularak hazırlık yapmış olacaklardır.
3 — Açık eksiltme ve pazarlık suretiyle yapılacak eksiltme 6/XII/1950 çarşamba günü saat 10 da Enstitü binasında toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır.
4 — Bunlara ait şartnameler Enstitü Müdürlüğünde görülebilir. (8416)—2503
BÜYÜK Mağazada
Taksitle Satış Başladı
Subay ve Memurlara Kolaylık
BÜYÜK Mağazanın
ZENGİN Katlın, Erkek, Çocuk. Bebe Tekmil GıYıM EŞYA Çeşitlerini
Maliye Bakanlığından
I — 35 lira maaşlı Hesap Uzman Muavinliği için 8/1/1951 pazartesi günü müsabaka imtihanı yapılacaktır.
Aranan şartlar şunlardır:
a) Memurin Kanununun 4 üncü maddesinde yazılı evsafı haiz olmak.
b) 1951 yılı ocak ayının başında 35 yaşını doldurmamış bulunmak,
c) Siyasal Bilgiler Okulunu, Hukuk ve İktisat Fakültelerinden birini, Yüksek İktisat ve Ticaret Okulunu veya bunlara eşitliği Millî Eğitim Bakanlığınca kabul olunan yabancı bir okulu bitirmiş olmak.
d) Yapılacak soruşturma neticesinde Hesap Uzmanlığının gerektirdiği nitelikte bulunduğu anlaşılmak,
e) Yolculuk zahmetlerine katlanmağa sağlık durumları elverişli bulunmak,
II — İmtihana talip olanlar en geç 10 Aralık 1950 akşamına kadar Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığına dilekçe ile müracaat edeceklerdir.
Bu dilekçeye şu kâğıtlar bağlanacaktır:
a) Nüfus cüzdanının aslı veya noterlikçe onanmış sureti. b) Kendi el yazısı ile Jıal tercümesi özeti, açık iş ve^v adresi,
c) Fiilî askerliğini yaptığına veya müeccel olduğuna daiı -esmî belge .veya noterlikçe çnanmıs sureti,
(Bu vesikayı getiremiyenler imtihanlara kabul edilirlerse de tayinleri, fiili hizmetlerini tamamladıktan sonra ve kadro müsaadesine göre yapılır.)
d) Okul diploması veya tasdiknamesinin aslı veya noter ikçe onanmış sureti,
e) Sağlam ve yolculuğa mütehammil olduğuna dair fo ’oğraflı resmî rapor.
III — Taliplerden aranılan şartlan haiz olanlar yazılı ve özlü olmak üzere iki imtihana tabi tutulacaklardır. Yazılı imti ’ıan Ankara'da Hesap Uzmanlan Kurulu Başkanlığında; İstanbul ve İzmir’de Hesap Uzmanlan Bürosunda ve bunda muvaffak olanların sözlü imtihanı Ankara’da Hesap Uzman-’ırı Kurulu Başkanlığında yapılacaktır.
IV — Yazılı ve sözlü imtihanlar aşağıdaki ders gruplarına giren mevzulardan yapılır.
1 — Maliye (Maliye ilmi ve Türkiye’de cari başlıca vergi kanunlarının esasları)
2 — Muhasebe (Ticaret Muhasebesi, Bilânço ve ticarî hesap).
3 — İktisat (Umumî iktisat ve işletme iktisadı)
4 — Hukuk (Ticaret hukuku, Medenî hukuk, Borçlar hukuku, İcra ve İflâs hukuku)
5 — Lisan (İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca lisan-’arından birinden yazdırılacak bir mevzuun türkçeye çevrilmesi.;
Millî Eğitim Bakanlığınca yapılan lisan imtihanına girmek suretiyle belge almış olanlar ayrıca sonuncu gruptan imti jan edilmezler. • il *
Ankara Emniyet Müdürlüsünden
Çarşı ve mahalle bekçileri için (108) takım elbise ile (105) ■det kışlık kaput yaptırılacaktır. İstekliler nümunesini ve şartnameyi Emniyet Müdürlüğünde görebilirler. (8442) 248'
Hukuk Fakültesi Dekanlığından
Fakültemiz binasının aydınlık çatısında çinko kaplama işi pazarlık suretiyle eksiltmeye konulmuştur. Keşif tutarı (3851) lira (61) kuruş, geçici güven akçesi (288) lira (87) kuruştur.
İsteklilerin bu işi yapabileceklerine dair Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Reisliğinden alacakları yeterlik belgesi ile Ticaret Odası belgesi ibraz etmeleri şarttır.
İhale 30/11/1950 perşembe günü, saat on birde Fakültede vbp-lacaktır. (8501)—2506
t
_ öııoay ve Memurlara dolaylık Mutı01[, görünüz
Adraı: Anafartalar Adliye Sarayı, yeni mağazalar karşısı No. 300 — Tel: 15149 — Hikmet Ünal ve Ortağı Kollekiif Şirketi Ankara Şubesi
V — İmtihan neticesinde Hesap Uzman Muavinliğine alınanlar üç sene sonra yapılacak yeterlik imtihanında muvaf-'ak olurlarsa Hesap Uzmanlığına tayin edileceklerdir.
VI — Durumları 3656 sayılı Teadül Kanununa göre 35 li-a maaş almağa müsait bulunmayanlara mezkûr kanun hükümleri dairesinde alabilecekleri'maaş verilecektir.
VII — İmtihana girebilmek için ikinci maddede yazılı belgelerin 10 Aralık 1950 tarihine kadar eksiksiz gönderilmiş oı-nası şarttır.
İmtihana' girrrft şartlarını- haiz olanlara yazı iîe tebligat vapıTîr. “ 2337
Ankara Belediye Başkanlığından
Barem dışı 150 lira kadro ücretli Belediyemiz laborantlığına 23/11/1950 gününde sınavla memur alınacaktır.
Talip bulunanların en geç 20/11/1950 gününe kadar Belediye Memur ve Hizmetlileri Tüzüğünün 4 üncü maddesinde vazılı şartları haiz olduklarına dair olan belgelerini bir dilekçe ile Belediye Başkanlığına başvurmaları iân olunur. '
. (8419)—(2471)
Tütün Eksper Kursuna talebe alınacak
Tekel Genel Müdürlüğü Enstitüler Müdürlüğünden:
1 — Enstitülerimizde 1.1.1951 de derslere başlanacak olan Tütün Eksper Kursu ziraat devresine talebe alınacaktır.
2 — Taliplerin lise veya muadili bir okuldan mezun olması, askerliğini yapmış bulunması ve yaşlarının 25 den yukarı «1926 doğumlular dahil» olmaması şarttır.
3 — Giriş müsabakası 12.12.1950 pazartesi günü saat 10 da Enstitülerimizde yapılacaktır.
4 — Fazla tafsilât almak ve yazılmak için «Tekel Enstitüler Müdürlüğü Cevizli - Maltepe - İstanbul» adresine gerekli belgeler «nüfus tezkeresi, diploma, terhis tezkeresi, iyi huy kâğıdı», iki fotoğraf ve bir dilekçe ile en geç 15 Aralık 1950 cuma akşamına kadar müracaat edilerek bir namzet numarası alınması lâzımdır.
«Telefon: 54 - 24 ten Kurs servisi» 8148 — 2403
MABEL
EN İYİ E N NEFİS ÇİKOLATA
Karfiçe çivisi alınacak
Devlet Demiryolları Haydarpaşa Satınalma Komisyonundan:
1 — 30000 kilo muhtelif ebatta Karfiçe çivisi kapalı zarf usuliyle satın alınacaktır.
2 — Muhammen bedeli 21752 lira 50 kuruş olup muvakkat teminatı 1631 lira 44 kuruştur.
3 — Şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır.
4 — Eksiltme 6/Aralık/1950 çarşamba günü saat 11 de Haydarpaşa Gar binası dahilindeki Haydarpaşa Satınalma Komisyonunda yapılacaktır.
Teklif mektuplarının o gün saat 10 a kadar makbuz mukabilinde komisyona verilmesi veyahut muayyen olan saatten evvel ele geçecek tarzda iadeli taahhütlü olarak posta ile gönderilmesi. (8476)—2502
|ve yerli kostümlükleri müşterilerini memnun edecek vasıftadır* i Garantili elbise diklir $
BÜYÜK Mağazanın
Zengin Avrupa ve yerli kürk çeşitleri gelmiştir. Kürkçü Abdlilkadir usta sipariş kabul etmektedir
15/M 1950
ZAFER
Şayia: 7
ALLER ART
ÇALIŞMA OENİŞIİÜI
AÖIRLIÖI
OÖVOf YÜKSEKilfll
SÜRMf
.p„.)oW»rUeT.ro.K
storla-1
ARSI.AN
_ Traktör
Mes*ur A«nan Kü(tiv&
T» TOPRAK CİNSİ SÜRME DERİNLİSİ SÜRME GENİŞLiai AÖIRLIÖI GÖVDE YÜKSEKLİĞİ
8 B 3 AŞ,. 22'28 lonlim (3X 14 İnç) 335/350 Kg. ...
TİP TOPRAK CİNSİ SÜRME OERİNLtûl Sünm OENİŞtm AÛIRllC.I eövoE riu -kiIOI
3 s AŞ., 28'32 650 Kg __ı)n „ uınlım
S
TÜRK MOTOR A. Ş.
İzmir Satış Bürosu İkinci Kordon No. 60 - İZMİR
İBRAHİM BARIŞTA
Çjnkırı caddesi No. 57
ANKARA
TÜRKTAM
Tarım AcentahkİJd flUcss Abidirf paşa C-rddcs* No. ı
A L) A N «
BAÜhl İÇT.1EI»- HİKMET f ' U
Pojts Caıl(İ0-;l No. 4
r İY.AEUAKIR
‘ALİ M KUM
Lıı.utpa?.-» C.llflfe'- 3. or
E L a . . ü
:n eczan
öreri Uo. 36 b U .1 S A
Haşan Suvarıldı Oğulları
İstanbul caddesi No. 82
KONYA
Bayındırlık Bakanlığından
Erzincan’da yaptırılmakta olan Girlevik Elektrik Santralı kontrollüğünü yapmak üzere bir elektrik mühendisi alınacaktır.
Kendisine barem içi maaş veya barem dışı ücret verilecektir. İsteklilerin Bakanlığımız Su İşleri Reisliğine müracaatları ilân olunur. (8418) 2488
r
anraa—ıı ı ıgrocLMm,
Hiç bir masraf ihtiyar etmeden, Ankara'da
TEMİNATLI TAMİRAT
Her nevi
Yazı, Teksir, Sanayi ve aile dikiş
makineleri tamir edilir ve yedek parçaları bulunur
Celâl CÜNDOĞLU: Posta Caddesi No. 41/51. Tel:
12326. 2921
Belediye Başkanlığından
kullanışlı, zarif ve sağlam
BAHÇELİ EV‘
î
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Umum Müdürlüğünden
ve işlek bir semtte
DÜKKÂN
Bankamızın Ankara ve İstanbul Şubelerinde çalıştırılmak üzere İngilizce, Fransızca ve Almanca lisanlarına vâkıf olanlaı arasından müsabaka ile memur alınacaktır.
İmtihana iştirak için askerliğini yapmış olmak ve cvvel«-) Bankamızca açılan lisan imtihanlarına girmemiş bulunmak lâ
Belediye Başkanlığından
Son günlerde bazı semtlerde yer yer dükkân, baraka v( buna benzer gayri kanunî ruhsatsız yapıların inşasına teşcb büs edilmekte olduğu görülmektedir.
Büyük Millet Meclisinin çalışma döneminde müzake.-e vc kabul edilmek üzere hazırlanan kanun tasarısı bu günlerde Meclise sevkedilecektir. Bu tasarı ile vatandaşlarımızdan mes kene ihtiyacı olanların durumu evvelki kanunlardan dah ■ mü kemmel bir şekilde nazara alınmakta ve her vatandaşa tap ile tasarruf edeceği bir yuva sağlanmasına çalışılmaktadır.
Bu itibarla sayın vatandaşlarımızın 3—4 ay sonra yürürlü ğe gireceğini tahmin ettiğimiz bu kanuna intizar etmelerini v( yeniden hiç bir inşaata katiyen teşebbüs etmemelerini r llıns )a rica ederim. Aksi harekette bulunanların yapmakta olduk lan binaları gerek inşaat sırasında ve gerekse yapımında-sonra kayıtsız ve şartsız yıktırılmak üzere ayrıca gerekli ted birlerin alınmış bulunduğunu bildirir ve bu gibi hareketler-tevessül etmemelerini sayın vatandaşlarımdan tekrar ve tel. rica ederim.
Son günlerde bazı semtlerde yer yer dükkân,
buna benzer gayri kanunî ruhsatsız yapılara
büs edilmekte olduğu görülmektedir.


inşasına


jcb
sahibi olmak islerseniz, talihinizi deneyinizi
1950 ikramiyo plânının son çekilişi:
r 29 ARALIK
Yazılı imtihan günleri aşağıda gösterilmiştir.
*J7 Kasım 1950 Pazartesi saat 14 te İngilizce
28 Kasım 1950 Salı saat 14 te Fransızca
29 Kasım 1950 çarşamba saat 14 te Almanca
30 Kasım 1950 perşembe saat 14 te Türkçe kompozisyon
Büyük Millet Meclisinin çalışma döneminde müzake.-s
kabul edilmek üzere hazırlanan
kanun

tasarısı bu günlerde
Meclise sevkedilecektir. Bu tasarı ile vatandaşlarımızdan
kene ihtiyacı olanların durumu evvelki kanunlardan dah ■
kemmel bir şekilde nazara alınmakta

ile tasarruf edeceği bir yuva sağlanması!


her vatandaşa tap

çalışılmaktadır.
Bu itibarla sayın vatandaşlarımızın 3—4 ay sonra yürürlü
ğe gireceğini tahmin ettiğimiz bu kanuna intizar etmelerini

yeniden hiç bir inşaata katiyen teşebbüs etmemelerini b’lhns


lan binalar
ederim. Aksi harekette bulunanların yapmakta

sonra kayıtsız
gerek inşaat
sırasında
iılduk



gerekse yapımında-
şartsız yıktırılmak üzere ayrıca gerekli ted
birlerin alınmış bulunduğunu bildirir ve bu gibi hareketler-
lan
tevessül etmemelerini sayın vatandaşlarımdi
tekrar vs
t;
'4-
7 dükkân^
dolgun para ikramiyeleri.
Dükkânların Veraset ve İntikal vergilerini Bankamız öder.
Yazılı imtihanda kazananlar ayrıca sözlü imtihana çağın lacaklardır. |) v ;j «U J
Kazananlar, lisan bilgileri, tecrübe ve kabiliyetleri gözö nünde tutularak ücret veya maaşla tayin edileceklerdir, imti hanlar Ankara ve İstanbul’da yapılacaktır.
isteklilerin 25 Ksım 1950 tarihine kadar Ankara’da Umun Müdürlük Personel Servisine, İstanbul'da Şube Müdürlüğün-üracııatları. (8222)—2405
150 lira bakıyeli TASARRUF HESAPLARI bu çekilişten faydalanırlar. Her 500 lira için ayrı bir kura numarası verilir.
TÜRKİYE İŞ BANKASI
Manisa Vakıflar müdürlüğünden
1 -r Kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulan iş: Manisa'da Muradiye Camiinin iç kısmında taş çürütme ve kaplama, sıva kalem vesait işlerinin keşif ve şartnameye göre onarımının yapılması.
Türkiye Kızılay Derneği Genel Merkezinden
Ankara’da Cebeci’de Kızılay Hemşire Okulu ve Hastane binasının pencere doğramaları kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur.
2 — İşin keşif tutarı (20001.03) liradır.
3 — Eksiltme, 27/11/1950 pazartesi günü saat 10 da Mani-
1 Vakıflar Müdürlüğü binasında toplanan komisyon huzurun di kapalı zarf usuliyle yapılacaktır.
4 — Eksiltme şartnamesi ve buna bağlı belgeler Ankara'da Vakıflar Genel Müdürlüğü İnşaat Müdürlüğünde ve İstanbul'da Vakıflar Başmüdürlüğünde, Manisa’da Vakıflar Müdürlüğünü görülür ve okunur.
Eksiltme evrakı Kızılay Genel Merkezinden alınabilir.
Talipler daha önce bu kabil bir işi başarmış olduklarına dair vesikayı teklif mektuplarına eklemelidirler.
5 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin usulüne gör (1509) lira geçici teminatı Manisa Vakıflar Sandığına yatırmas ve eksiltme şartnamcsince ticaret odasından aldıklari vesikay braz etmeleri mecburîdir.
(2491)
Belediye Başkanı Atıf Benderlioğlu
rica ederim.
Nefis filmleri ile bütün dünya sinema severlerinin kalbini fetheden Esther WıIliams’ı11
En son çevirdiği
DENİZLERİN SEVGİLİSİ
İstanbul Posta Telgraf Böl e Başmüdürlüğünden
1 Bölgemiz ihtiyacı için numune ve fenni şartnanı 1450 takım elbise kapalı zarf usuliyle diktirilecektir.
2 — Bu işe ait eksiltme 27/11/1950 Pazartesi günü Başmüdürlük Alım Satım Komisyonunda yapılacaktır.
3 — Muhammen bedel 22392 lira, geçici teminat 1679 liı ı
4 — Alâkalılar nürnunelcri ve şartnameyi görmek, geç
teminatı yatımak üzere Başmüdürlük Levazım Şefliğine bel i gü ve saatten bir saat evveline kadar 2490 sayılı arttırma ve eksil' me kanununun 31 inci maddesi gereğince hazırlıyacakları tekli mektuplarını numaralı makbuz mukabilinde konıisy ğınn tevdi eylemcimi ilân olunur. 15137
İskân İşleri Genel M:id J- lüğüsıd“n
l Müdürlüğümüz toprak teşkilâtı için yüz adet hurç i nacaktır. Muhammen bedeli 3900 lira, geçici teminatı
İh., 28/11/1950 tarihine rastlıyan salı günü saat 15 de Ge-Müdiirlük binasında açık eksiltme usulü ile yapılacaktır.
Hurçların fenni ve idari şartnamesi Genel Müdürlüğümüz Levazım Müdürlüğünden parasız olarak alınır ve nümunesi görülebilir
İsteklilerin ticaret odası vesikası, şartnamede yazılı diğer ricr -le ilk teminat mektubu veya makbuzları ile birlikte ) l:ni gün v ■ saatte Genel Müdürlüğümüz binasında toplanacak komisyonda hazır bulunmaları. (8324) 2485
Eksiltmeye iştirak için geçici teminat 10.000 lira olup tek lif mektupları 20 Kasım 1950 pazartesi günü saat 12 ye kadar Kızılay Genel Merkezinde kabul olunacaktır.
Dernek ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. Teklif mek-..« tuplarının postada vaki olan gecikmesi nazara alınmaz. 2888 |
6 — İsteklilerin bu işe girobllmeleri için 1950 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünden alınmış yeterlik belgelerini ibra: etmeleri de mecburidir.
7 — İsteklilerin yukarıdaki maddelerde yazılı vesikalariy-1c birlikte üçüncü maddede yazılı gün ve saatte Manisa Vakıflar Müdürlüğünde toplanan komisyona müracaatları ilân olu
8 — Postada vaki gecikmeler kabul edilmez. (8433) 2475
ıNeptun's Daughtor»
(RENKLÎ)
Zovk... Güzellik... Renk... Dans... Neşo ve Müzik Diğer rollordc: RED SKELTON - RİCARDO MONTALBAN BETTY GARRETT
Müzik: Meşhur Samba Kralı
XAVÎER CUGAT
Seanslar:
14- 16.15- 18.30-21
Numaralı yerlerinizi evvelden aldırınız. İlâveten en son dünya haberleri — Türk - Mısır milli maçı Tel. Gişe: 15031 — Müd. 2407r
I
Ankara Doğum Evi baştabipliğinden
1 — Ankara Doğumevinin ihtiyacından bulunan 41 ka'eıh lûç 15 r.ün müddetle açık eksiltmeye konulmuştur.
2 — S{it:n alınacak olan ilâçların muhammen bedeli lira i ') kutu - olup geçici teminatı 263 lira 54 kuruştur.
3 — teklilcr iş saatleri dahilinde müessese Baş Hekimli ğine müracaatla şartnameyi ve listeyi görebilirler.
4 - İhale 24/11/1950 perşembe günü saat 14.30 da ınür ••s»' setle toplanacak komisyon tarafından yapılacaktır.
5 — İsteklilerin gösterilen gün ve saatte geçici tem'nnt
makbuzları ve yeterlik kâğıtları ile birlikte komisyona müracaatları ilân olunur. (8294)—2438
VVatherproof
Bay ve Bayan trençkotları en ucuz fiyatlarla Ortaçta bulabilirsiniz
38 liradan 100 liraya
Çocuklar için zongin çeşitler
Telefon: 11130
ORTAÇ’a
Mantoluk
vo yünlü toplukların en güzel çeşitleri
Borsalino
Şapka çeşitleri ve en zengin renkleri üe
yeni modelleri gelmiştir.
ORTAÇ
daima sizin kesenizin dostudur.
Robdeşanıbr
Kubdcşambr, Gömlek. K-a vat, Eşarp, Kazak, Çorap Eldiven ve yünlü çeşitlerimiz^ gelmiştir.
ORTAÇ
Ana furtalar Caddesi No. 224 Adliye karşısı, köşe mağaza.
Sayfa: 8
ZAFER
15/1171950
TÜRKÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM. YASAM KÜÇÜKj LERİMİ KORUMAK. BÜYÜKLERİMİ SAYMAK, YURDtt MU. ULUSUMU ÖZÜMDE^ ÇOK SEVMEK; ÜLKÜM YÜKSELMEK, İLERİ GİTMEKTİR. VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN.
Yazan : Ahmet Nedim
Arslan, Eşek, Tilki
Arslanla dost olmuştu, bir eşekle bir tilki Bi.' korudan geçerken arslan dönüp dedi ki: «Avlanalım beraber, sonra da pay ederiz Payımızı yüklenir, yerimize gideriz.»

Bir cok hayvan öldürüp yığdılar bir meydana Bu iş sona erince arslan çekildi yana Sonra dedi eşeğe;
«— Sen, feylesof kişisin Hile nedir bilmezsin, hak gözeten birisin Şu avları sen pay et. hissemizi alalım Karnımızı doyurup yerimize varalım.» Eşek işe koyuldu. Üçe böldü avları Arslanın da kabardı yırtıcı damarları Eşoğin üzerine atılıp parçaladı Bu paylaşma işinin artık kalmadı tadı Dönüp dedi tilkiye:
«— Gel bu işi sen becer Bekliyemem ben artık. Fazla acıktım., yeter» Tilki işi anladı, parçaları topladı İki lokma et aldı, başka pay ayırmadı «Bunlar sizin hisseniz, şunlar da benim payım» Tilki dedi arslana. «Fazlayı ne yapayım?» Arslan dedi tilkiye: «— Bunu kimden öğrendin? Pay ayırmak işinde eşeğe benzemedin!..» Tilki gülerek dedi: «— İbret aldım eşekten ’urmak hayırlı, ölüm yaratan etten.
Tonluk
Kaplumbağalar
Hikâye
Kahraman çocuk
Yazan : H. Başa
Geçen haftaki yazımızın devamı
Denizler kaplanı
Haşan Çaviış’u gafil avlamak gayesiyle hücuma geçmişti. Neyseki tehlikeyi gören Doğan onun sözünü kesmiş:
— Aman dikkat et Haşan Çavuş, demişti.
Haşan Çavuş tam zamanında geri döndü. Karşısında iri yarı bir korsanı kılıcını saplamak Ü-zere buldu.Çevik bir hareketle geri çekildi. Sonra da kendi kendine:.
— Vay kûfir... diye mırıldan dı.
Vuruşnııya başladılar. Doğan yerinde duramıyor, bu tehlikeli anların geçip gitmesi için dua ediyordu. Bir aralık arkadaşının kötü bir durumda olduğunu gören diğer bir korsan da Haşan Çavuş'a hücum etti. Artık Doğan bu ölüm kalım savaşına yiı-ci kalamazdı. Hemen ileri tıldı ve korsana bağırdı:
— Benim kısmetime de çıktın. Gel bakalım...
Korsan karşısında bir çocuk görünce gülnıiye başladı ve kendi dilince bir şey söyledi.
Maksadı alay etmekti. Doğan-b'raz döğüştükten sonra alay eder gibi kılıcını onun gaibine saplıyacak, böylelikle bu komediye bir son verecekti.
Fakat tahmini hiç de doğru çıkmadı. Doğan yaman dövüşüyordu. tik anlarda müdafaada kliği halde, biraz açıldıktan ıra hücuma geçmişti. Korsan iri ter taneleri dökmiye başlamıştı. Çeri geri çekiliyordu. Bir fırsatını bulsa, kurtuluşu kendisini denize atmakta bulacaktı. Korsanın etrafını kolladığını gören Doğan, onun fikrini anlamakta gecikmedi. Elini kana bulayıp da ne olacaktı sanki ? Maksat bir düşmşanı bertaraf i*tmek değil miydi? Denizi işaret ederek:
— Haydi atla, dedi.
Korsan şaşırmıştı. Çünkü Doğan onu fena halde sıkıştırmıştı. Palasını bir savursa başını gövdesinden ayırabilirdi.
Bir çok tehlikeler savulduktan sonra cepheye varıldığı zaman, barut dumanlariyle mermilerin kaldırdığı toz bulutu arasından süzülerek adeta acı acı gülümseyen güneş, Sakarya'nın ala bulanmış sulan üzerinde san lekeler bırakıyordu- İçlerinde A-linin de bulunduğu üç kişi cephaneleri teslim ederek hayvanlarım alıp geriye döndüler.
Düşmanın öldürücü ateşi durmadan yanıyordu. Her dakika ölüm tehlikesi vardı. Nitekim, cepheden çıkalı daha yarım saat geçmeden Ali'nin arkadaşlarından ikisi de toprağa düşmüşlerdi.
Ali küçük olduğu halde soğukkanlı davranmağa çalışıyordu. Ijte yanında tek eşeğinden başka kimse kalmamıştı. Top seslerinden ürken hayvanım sağa sola saptırmadan yürütüyordu-
Ali bir aralık basım geri virdi. O da ne? Eşeğin parçalanmış, zavallı yere kılmış, basmı topraklara vurup duruyordu. Arlık küçük Ali'de takat kalır mı? Çaresiz durdu, gene, düşündü ve içinden boz ■Idandı- Bu türkü ölen öylenirdi. Türkü değil,
sinde kalan yolun üzerine toplanan düşman erlerinin şarkı söyleyerek şakalaştıklarını gördü-
Ali bunları böyle keyfeder görünce, avım pusuya düşürmüş bir kaplan gibi sevindi. Kendini gizliyerek onları daha iyi görebilecek bir noktaya doğru gitti. Ağaçların arasından geçti. A-ğaçlığa çıkınca, çalılar arasında sürünerek onların çok yakınlarına kadar yaklaştı- Kalbinin hızlı hızlı çarptığım duyuyordu. Hemen bir taş yığınının ardına saklandı. Cebindeki, belindeki
koynundakı kurşunlan yığdı, tüfeği iyice doldurdu ve kalabalığın bulunduğu yere nişan o!tı. üst üste beş on el ateş etti.
Birbiri ardından patlayan silâh, düşman askerterini o kadar gafil avlamıştı ki, onlar dehşetli bir baskına uğradıklarım sanarak, perişan perişan silâhlarım da almadan kaçmağa başladılar. Ali durmadan ateş ediyor. Beş el, iki el, üç, beş el.... Düşıpan bölüğünün bu perişan kaçışı karşı Türk siperlerinden görülmüştü. Bu duruma onlar da şaştılar. Bu kadar yakınlara sokulup da gâvura ate$ açan kim, diye meraklandılar- Bu olay karşısında uzun uzun düşünmeğe vakit yoktu. Allah Allahhhl sesleriyle siperlerinden fırlayan Türk askerleri, düşmanın arkasına düştüler. A-ğaçlıklı bölgeyi asıp da düşmanın ilk baskına uğradığı alandan geçerlerken, bir taş yığını erkasmda, kaçan düşman askerlerinden birinin attığı bir el bombası ile parçalanmış küçük bir cesede rastladılar. Cesedin yüzü engin gök yüzünün ortasına bakıyor, dağın ardından yükselen, ay küçük kahramanın gözlerinden öpüyordu.
SON
adamlardan, sonra da ondört yasının hemen on yasım beraber geçirdiği eşeğinden ayrılmak onu sarstı. Bir aralık, yerde hareketsiz yatan hayvanına uzun uzun baktı. Sonra emektar eşeğine daha çok bakamıyacağım anlayarak kafasını çevirdi- Bu defa gözüne, ileride, yerlere düşmüş birkaç silâh ilişti. Bunlar, düşman baskınından kaçarken arkadaşların bıraktığı silâhlar olsa gerek, dedi. Hemen o tarafa fırladı. Yerdeki tüfeklerden birini aldı. Kur-sarjörlerini ceplerine, koy* s alabildiği kadar doldurdu-Birçoklarım da eşeğinin ipleriyle beline bağladı. Bu isleri yapar yapmaz, düşmanın bulunduğu tarafa doğru yürüdü. Aksam olmuştu. Günün son ışıklan, Türk siperlerinin bulunduğu sırtlan hafifçe aydınlatıyordu. Savaş yavaşlamıştı-
Ali çalılıklardan atlayarak, a-ğaçların arasından geçerek koşar gibi gidiyordu. Epeyce yol aldı. Bir ara, sık ağaçların arasından geçerken, yabancı sesler işitti. Durdu, kısa bir dinlemeden sonra gideceği yönü aradı. O tarafa doğru bakınca ağaçlann geri-
OKUL ŞİİRLERİ:
Bilmece - Bulmaca
Bunları
Ekmek, çörek ayvası, Tatlı börek ayvası.
Pazar yerinde
Alın, bakın bir tane! Bursa'nın bu kestane.
bulamazsanız
bağlamını seçiniz.
tersinden
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
Gelecek hafta
Soldan Sağa:
Yazan: Mehmet Necati öngay
Mehmet Necati ÖNGAY
1 — Başkentimiz.
2 — Eskiden kalma kıymetli
Ispanak, turp, pırasa Alın, paranız varsa.
Yağma gidiyor, yağ Bir şey kalmaz akşa
1 — En eskimiz.
Bu tip kamlumbağalar pek korkunçturlar her halde...
Sevgili çocuklar
Birinci sayımızdaki armağanlı bilmeceyi doğru halledenle sında çekeceğimi nin sonucunu gelecek hafta bildireceğiz, Kazananlar kendi adlariyle birlikte alacakları hediyelerin nevini de o gün öğreneceklerdir.
çıkarmadıklarını; denizinin Istan-
rk Yazırtm icadından Batı Roma'nm yıkılmasına, yani (M. S- 476 tarihine kadar geçen zamana ilk çağ denildiğini;
★ Yer yüzünün dörtte üçünün denizlerle kaplı olduğunu;
★ Atel adı verilen maymunların çok uzun kuyruklu ve insana pek çabuk alışan sevimli hay vanlar olduğunu;
★ Tavukların uymurtlay gıdakladıklarını, ördek ların ise yumurtladıktan hiç seslerini
★ Marmara
bul Boğazı ile Karadenize, Çanakkale Boğazı ile de Ege denizine açıldığım,-
★ Islâm dininin Hicaz'da Haz reti Muhammed tarafından ortaya atıldığım ,-
★ Demiryollarının en çok yurdumuzda Ege bölgesinde bulunduğunu;
★ Gergedanların bir tek yav ru doğurduklarım ve bu yavru nun ilk ayında bir köpek büyüklüğünde olduğunu;
★ Bayan Sabiha Gökçenin memleketimizin ilk kadın tayyarecisi olduğunu ve dünyanın ilk kadın askerî tayyarecisi sayıldığını;
!★ Milletimizin en karanlık gününde «Ya istiklâl, ya ölüm!» diyen kahramanın Atatürk ol-duğunu;
BİLİYOR MUSUNUZ?
Bilginler yaptıkları lar sonucu olarak bir düzüne-den fazla kaplumbağa çeşidi olduğunu tesbit etmişlerdir. Bu kaplumbağalar arasında bir kaç gramlık, küçücükleri olduğu gibi, denizlerde yaşıyan, dev misali bir kaç tonluk olanları da
Ferik elmaya bakin; Başkasını bırakın.
Giillübağın bu üzüm; Gel bir tat iki gözüm.
Ankara armud Ne kadar tatlı sulu!
Bal, bal mübarek inci Dile değince
Ürgübün bu p Bundan almalı heıjres.
Kıpkırmızı gözleri var Pek de lezzetlidir eti Eğer ona takılırsa Kaçmağa kalmaz kudreti.
Delik tıkayanın kısmeti
eğlenceli resim
2 — Uysal değil.
Oyuncak yapalım
Tilki kardeşle Ayı kardeş re-1 İşte geçenlerde her nasılsa iki I geçirdiler «Ben evvelâ resim ya sim yapmıya pek meraklıdırlar. I ahbap çavuşlar ellerine bir kalem I pacağım, sen sonra resim ydpa-çaksın» diye çekişedururlarken Ayı kardeş önündeki kâğıdı bir hayli karaladı. Tilki kardeş - ise kızgınlı&ndan yerinde duramıyordu-
Yukaıdaki bulmacayı hallettikten sonra aşağıdaki üç numaralı bilmece kuponuyla birlikte bize gönderiniz. Zaıfm üzerine de «Zafer Gazetesi Çocuk Sayfası Sekreterliğine, Ankara» diye yazınız. Doğru halledenler arasında çekilecek kur’a neticesinde sizleıe çok güzel hediyeler dağıtacağız.
Ayı kardeşin niçin kıs kıs güldüğünü merak ediyor ve eğer siz de gülmek istiyorsanız, hiç vakit geçirmeyiniz. Hemen boya kalemlerinizi alıp, resimde (X) işr/c/.’i gördüğünüz yederi sa,L r*ya, (+) işaretli gördüğünüz yerleri de kırmızıya boyayınız. Bakalım ne çıkacak?
Bilmece
kuponu
Hem eğlenceli vakit geçirmek, hem de küçük bir oyuncak sahibi olmak istiyorsanız, aşağıda görmüş olduğunuz
ezBj ın!W
cu karsıdaki kesik yerden geçiriniz. İsterseniz bütün bu işeri bitirdikten sonra da yav-ılan boyayınız.
resmi bir kalın karton üzerine yapıştırınız. Boş kalan yerleri kestikten sonra nokta nokta olan yerleri kıvırınız. Sivri
okuyun
Ne ağzı var, ne de burnu; Ne yemek yer, ne beslenir. Eğer uyuya kalırsam.
Cırrrl cırr! diyerek seslenir.
Semiha Türksever
Bir çok maskaralık yapar. O pek müthiş pek yarnandır; Bir karış boyu var amma; Pabuçları kocamandır.
Aşağıdaki iki bilmeceyi bulamazsanız satırların baş harflerini okuyunuz.
Ancak odur üstümüze titreyen «Nazlı yavrum, uykun geldi yat» diyen Ne yorulur ne usanır ne bıkar Elbiseni o ütüler o yıkar
Bakmak için aileye gece, gündüz çalışır, Anne kadar o da müşfik, o da aziz, kutsaldır, Bıkmaz zordan, küçük yaştan her müşküle alışır Anne eğer bir ağaçsa, o ya bir kök, ya daldır.

Comments (0)