HE3 GÜN BİR HADİSE
Artistlerde Limon
ihtarı
Acheson Asyaya el uzatılmasına asla
göz yumulmıyacağını resmen açıkladı
Asya memleketlerine askeri yardım yapılacak
takımı
bugün gidiyor
C. Bayar
Bugün Hipodromda merasim ve
Eskişehre
gösterileri yapılacak
havacılık
Yazısı 3 üncü sayfad
Dün şehrimize g elen misafirler hava meydanında karşılandıkları sırada.
Perşembe
16
MART I950
Baımuharrlrh Mömtaz Faik Fenik
Denizeller Cadde»; 1 Posta Katma: U1 — ANKARA Telgraf: Zafer Gaseteei Ankara Başmuharrir tel: ...... 15(ll
Yarı işleri, idare .... 15115
Fiyatı her yerde !• kuruştur.
Portakal Gibidir
Amerikanın Rusya ve Komünist Çine
Amerikalı gazeteci grubu dün geldi
San Francisco, 15 (a.a.) — «Uni- I ötesinde hudutları dışındaki bölge-ted Press» : Burada «Commonwe- | lerde fesatçı ve tecavüzcü macera-alth- klübünde bugün söz alan Dış- lara giriştikleri takdirde Çinlilerin işleri Bakanı Acheson, Asya’nın j yalnız kendilerine değil, aynı za-diğer kısımlarına el uzatmamayı manda dostlarına da zarar verecek-komünist Çin hükümetine ve Rus- I lerini söylemiş ve Güneydoğu Asya yaya tavsiye ve İthar etmiştir. memleketlerinin Sovye)t nüfuz ge-
Birleşik Amerikanın Uzakdoğu- nişleme ve fesat baskısı yoluna a-da takip etitği siyaseti izah eyliyen Dışişleri Bakanı, Asyada ve Asya
Amerikan askeri yardımından fay dalanan memleketlerde bir tetkik gazisi yapmakta olan 21 gazeteciden mürekkep heyet dün şehrimize gel miştir. Misafirler saat 11.30 da Harpokulunu ziyaret etmiştir.
Misafir gazetecileri Harpokulunda okul komutanı Tümgeneral Fâzıl Bilge karşılamış ve kendilerini şeref salonuna alarak burada Harpo-kulunun veciz bir tarihçesini yapmıştır. Bunu takiben de okul tamamen gezilmiş ve misafirler yemeğe davet edilmişlerdir.
Yemekten sonı» okulun spor salanımda öğrenciler fevkalâde spor gösterileri yapmışlar ve takdirle karşılanmışlardır.
Bundan sonra misafir gazeteciler Harpokulunun civarındaki Tank O-kulunu da ziyaret etmişler, burada da hararetle karşılanmışlardır.
Tank Okulu komutanı albay Celâl Akkoç misafirlere okulun kuruluşun daki gayeleri anlatmış ve takip e-dilen programın Amerikan metod-larına uygun olduğunu izah etmiş ve ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
1
F i
i
gidiyor
nişleme .. _ ...... . .
çık olduklarını belirtmiştir.
Komünist nüfuf ve tahakkümünü kırıp atmak gayesiyle Amerikanın Asya memleketlerine askeri, iktisadi ve teknik sahada yardımda bulunacağını vâdeden Dışişleri Bakanı bu konuşmasında bilhassa şunları söylemiştir:
AsyalIların tek düşmanı
Asyalı milletlerin bugün yakından bilmeleri icabeden hayatî nokta şudur ki, ekonomik ve sosyal hamleler yolunda kendi hürriyetlerini engelleyen en korkunç unsur Sovyet - Komünist emperyalizminin Asyada yayılma teşebbüsü ve bunun gerektirdiği sömürgeleştirme ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
Amerikan Dışişleri Bakanı Acheson
İstanbul, 15 (a.a.) — Sıtokholm’de yapılacak olan dünya Greko - Romen birinciliklerine iştirak edecek millî takımımız, biri yedek olmak üzere 9 güreşçi ve 5 idareciden mü-rekep 14 kişilik bir kafile halinde yarın saat 16 da İskandinav havayolları uçağı ile İsveç'e hareket e-decektir.
-^İnönü’nün iki
-
t
yerden adaylığı
A. FENİK
Erişirgilin seçim gezisi
Mümtaz Faik Fenik’e D.P.
; Kongrelerinden gelen telgraflar
Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik’in sıhhî durumunu tesbit eden resmî raporlara ve kanunî maddesinin sarahatine rağmen tevkif edilerek cezaevine sevkolunması partili prtisiz vatandaşlar arasında derin akisler uyandırmıştır. Memleketin her tarafından gelen ve bu arada Seyhan, Tokat, Çankırı, Ankara ve Perşembe D. P. il ve ilçe kongrelerinde hazır bulunan de legelerin teessürlerini ifade eden telgrafların bir kısmını sütunlarımıza geçiriyoruz:
Adana — Demokrasi dâvasının tahakkukundaki hizmetlerinizden muvakkat bir zaman için de olsa ayrılmağa mecbur oluşunuz bizi üzmüştür. Size sabır ve sağlık di-larken kongrenin selâm ve say gılannı sunarım.
D. P. Seyhan İl Kongresi Başkanı Dr. Sedat Barı
Tokat — Cezanızın tecili hakkmızdaki kanunî hükümlerinin, politika olduğuna şüphe edilmiyen vâhî sebeplerle hiçe sayılmasından ayrıca muhalefetin dili olan sizleri genel seçimlerde susturmak isti-yen zihniyetinin can çekişmede olsa bile hâlâ yaşadığından duyduğumuz teessürü ifadeye Demokrat Parti İl Kongresince memur edildim. Tokat De-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Başkan Eskîşehirde bir kaç saot kaldıktan sonra şehrimize gelecek
Bir müddettenberi İstapbul-da bulunan Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar ve bir kısım Demokrat Parti milletvekilleri bu sabah Toros ekspresi ile Eskişehire hareket e-deceklerdir.
Bayar îstanbulda tertip edilen «Demokratlar Gecesi» nde toplanan 8600 lirayı Eskişehir felâketzedelerine götürecek ve bir kaç saat kaldıktan sonra Ankaraya gelecektir.
Celâl Bayar bir müddet An-karada kaldıktan sonra tekrar İstanbula gidecek' ve 30 Mart Perşembe günü yapıla • cak İstanbul D. P. il kongre-.ndç hazır bulunacaktır.
Karabük işçilerinin
Bakana şikâyetleri
" Biziaı burada vicdan hürriyetile çalışmamıza imkân verilmiyor !„
Karabük, 15 (Telefonla) — Dün akşamdanberi Karabükte bulunan İçişleri Bakanı Mehmet Emin Erişirgil tamamen parti işleri ile meşgul olmaktadır. Sabahleyin Demir -Çelik fabrikasına giden Bakan he -men işçi mümessillerini toplamış vo dertlerini sormuştur. Pazar yevmiyelerinin Meclisten çıkmadığını söyliyen bir işçi mümessiline bunun komisyonda olduğunu bildiren Bakanın tekrar sual sorması üzerine mümessiller acı tenkitlerde bulunmuşlar ve bilhassa İbrahim Odabaşı:
•—Bizim burada vicdan hürriyetile çalışmamıza imkân verilmiyor. Siyasî mülâhazalarla türlü baskılar yapılmakta ve bir çok haksız muamele lere tâbi tutulmaktayız. Beni bile grev kâğıtlarını imza ettirmeye vasıta olmadım ve bu kâğıdı imza et-* (Devamı Sa: 6 Sü?2 de)
nümüzdeki seçimlerde a- de yazması doğru mudur? Burada ’ ı kendi vilâyetle- ' da nisbetler buhafaza edilmek ■--------------' şartiyle vaziyet aynıdır. Çünkü,
İnönü nasıl Halk Partisinin Genel-başkanı ise, Nuri Demirağ da Millî Kalkınma Partisinin Genelbaşkanı-dır; siyasî hak, vecibe ve temsil bakımından aralarında hiç, ama hiç bir fark yoktur. Elbette ki teşkilâtı bulunan bütün vilâyetlerde de Milli Kalkınma Partisi mensuplan, Sayın Nuri Demirağı, kendi adayları görmek isterler. Bu da onların hakkıdır.
Bizim anlamadığımız bir nokta daha var: Meclis henüz fesih kararı vermemiştir. Yeni seçimlerin günü taayyün etmemiştir. Normal devreyi nazarı dikkate alacak olursak, daha seçimlere hayli zaman vardır. Seçimlerin öne alınacağı ve Meclisin Mart sonlarına doğru fesih karan vereceği ise, sadece söylentilerden ibarettir. Resmî ağızlardan kimse Meclisin feshedileceğini söyleme-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Onümüzdek.
daylığını k....... -—
rinden koyması için İnönü’ye evvelâ Konya’dan, sonra Ma latya’dan ve en nihayet üçüncü olarak Ankaradan Halk Partisi heyetleri gelmişler, beraber resimler çıkartmışlar ve çaylar içmişlerdir. Bir Parti Başkar.ına, kendi parti mensuplarının aday göstermek i-ji çin müracaat etmeleri kadar tabiî bir şey olamaz. Mademki İnönü, C. a H. P. sinin Genelbaşkanıdır; parti aı teşkilâtının bulunduğu her vilâyet, Mardin, Hakkâri, Muş hulâsa her vilâyet, elbette ki kendi vilâyetlerinin adayı görmek isterler, bundan şeref duyarlar.
Bizim burada işaret etmek istediğimiz nokta, bu değildir. İktidar partisi gazetelerinin bu müracaatleri doğrudan doğruya, bütün vilâyet halkı tarafından yapılmış gibi göstermeğe kalkmalarıdır. Meselâ, bu gazeteler, Malatya ve Konya C. H. P. sinin gönderdiği heyetleri ..MalatyalIların, Konyalı’lann arzusu» gibi serlevhalarla yazmaktadırlar. Halbuki vaziyet bu değildir; İnönü’ye yalnız o vilâyetteki Halk Par-“ müracaat etmişler
ve onlar kendisinden adaylığını istemişlerdir.
Hakikatte bütün Konyaklar veya MalatyalIlar bu istekte olmıyabi-lirler. Çünkü, meselâ, Konya halkı arasmda muazzam bir ekseriyet, Demokrattır; yahut da, tarafsızdır. Malatya halkı içinde muhalefet, büyük bir ekseriyet tutmaktadır. Ve nihayet bütün Ankara halkının Halk Partisini tutmadığı ı*MG seçimlerinde sabit olmuştur; hattâ bir çok yerlerde, en ileri Halk Partisi mensuplan bile, Demokrat Partinin en zayıf namzetlerinden çok daha az rey almışlardır. Bugün ise, An-karanın içinde muhalefetin kuvveti, kimsenin bilmediği bir şey değildir.
O halde, İnönü’ye AnkaralIların, MalatyalIların, Konyalılann müracaatı şeklinde gösterilen yazılar, sadece Halk Partisinin mesnetsiz bir propagandasından başka bir şey değildir. Bu gibi yazılar, bu vilâyetler halkının gûya yüzde yüz Halk Partisini tuttuğu zehabını uyandırmağa matuf gayretlerdir. Çünkü mü-' ıcaatı yapan doğrudan doğruya Halk Partisidir. Bunun gibi, Istan bulda Milli Kalkınma Partisinden tir grup kalkıp, Sayın Nuri Demir-ağa adaylığını koymasını ricaya gitse, gazetelerin bunu İstanbul halkının Nuri Demirağdan ricası* şeklin-
?1
■ l
I ı:
I -
,e
1 m tisi mensuplaı * ■ - -
r
;ı
n
s)
Atinadan İstanbula gelirker
tinadan İstanbula gelirken uçakta bacağı kırılan misafir gazeteci I
Seçmen listelerinde görülen aksaklıklar
Emin Erişirgil ile refikası da seçmen listelerine yanlış geçmiş!
asılı bulunan
Yedi gündenberi ________ ________
seçmen listeleri dün akşam saat 17 de askıdan indirilmiştir. Listelere yapılacak itirazlar için verilen 7 günlük kanuni müddetin dün sona ermiş olması dolayısiyle muhtarla-
"ZAFER,, Afganistan’da : 8
Otomobil yoksa Gadiler var
Ayşe Mebrure
ol-
ra, pek çok müracaatlar vaki muştur. Fakat, diğer taraftan başka bir memuriyette muvazzaf bulunan muhtarları yerlerinde bulmak müm kün olamamıştır.. Bu suretle bir çok itirazlar, kendilerini dinleyecek muhatap bulamadıklarından netice-I siz ve semeresiz kalmıştır. Bu ara-' da da Cumhuriyet mahallesinin 2, , 4, 11 numaralı ve Cebeci mahallesinin 8 numaralı muhtarları ile Say-makadın muhtarlarını zikredebili-, riz.
Dün de yazdığımız gibi, itirazları kaydetmek için muhtarlıklarda kanunen mevcut olması lâzımgelen defterler, dün de muhtarlıklarda mevcut olmadığı için, müracaat e-denlere makbuz verilememiş ve kanunun esas hükümlerinden birisi de yine bu suretle yerine getirilememiştir.
I * (Devamı Sa: « Sü:
B8
de)
İçişleri Bakanı Emin Erişirgil
d
YEDEKÇİ
Jh,
İzmirde feci
bir cinayet
fil
Site
4 ',
)_L« '"drK*
Lebiderya üzerindeki köprülerden biri
(Yazısı 2 nci sayfada)
Z-jrgin bir kadın b' şı taşla ezilmek surstile öldü üldj
İzmir, 15 (Telefona) — Ûuıbani-yede bugün korkunç bir cinayet olmuş ve Şaliye adında Burlı.tniyenin en zengin kadınlarından Irıi başı taşla ezilmek suretiyle öldürülmüş
Kadının evinde yapılan araştırma sonunda 5Û bin lira nakit ve külliyetli miktarda mücevherat bulun-
* (Devamı Sa: 6 Sü: 3 dc)
Bundan bir müddet evvel Pakls tan’da tatbikat gezisine çıkmış olan profesör ve öğrencilerden mürekkep 47 kişilik kafile Toros Ekspresiy la Ankaraya geleceklerdir.
Güreşçi Yaşar Doğu da bu kafi le ile gelecektir. Pakistana gitmiş olan atletlerimiz geçen Pazar günü Panamerikcn uçağiyle İstanbula gelmişler ve kafile başkanı Naili M oran ve Halil Ziramaıı Ankaraya dönmüşlerdir.
Yukarıdaki resimde, Lahorda yapılan Pakistan atletik müsabakalarında Türk atleti Osman Coşgül 10.000 metrelik koşuyu kazandıktan sonra şeref tribününde görülmekte dir.
Konserve yemek !
C eçmen listelerinde bir çok ** muhaliflerin yer almadığını biliyorduk. Meğer, İçişleri Bakanı Emin Erişirgil ile sayın refikaları da listeye yanlış geç-
Onlar da mı birdenbire muhalif oldular diyceksiniz? Yoksa 66 validen biri, onları da mı tatlıya bağladı?
Seçmen listesi değil, lokantada sonu gelmiş yemek listesi! Canının çektiğini bulana aşkol-
Tuzlu, biberli yemekler, hep yok, kalmamış!
Peki, ya tatlı? O da mı yok! O, bol bol olacak ama, aç karnına yenmez ki! — Yedekçinin YEDEĞİ
ZAFER
Sayfa: 2
GÜN GEÇERKEN.
Harbokulu
Muhip DIRANAS
Bazı Telgraflarda Yüzde Elli tenzilât
ADALET BAKANINA BİR MEKTUP
j*\ ün memleketimize, adedi o-tuzdan fazla bir gazeteci kafilesinin geldiğinden her halde haberiniz vardır. Bunlar, muhtelif Amerikan gazetelerinin muhabiridir ve Marshall plânına dahil ola-larak askeri yardım yapılmakta olan memleketleri görmek üzere seyahate çıkmışlardır. Misafirlerimizi ilk ağırlıyan müessese, asırlık Ilarbokulumuz oldu. Biz de davetliler arasında bulunuyorduk. Sayın misafirlerimizle birlikte Harbokulunu gezdik.
Hemen şunu söyliyeyiııı ki, hayatımda nadiren duyduğum gururların belki en büyüğünü Harbokulunu dolaştığım bugün içinde duydum. Harbokulu, vatanımın yıkılmaz, sarsılmaz temeli üstünde dolaştığım hissini bende uyandırdı. Ben bütün hayatım boyunca hiç bir şeyde, Harbokıılunda gördüğüm sakız gibi temizliği, o pırıl pırıl düzeni, o vekan, o sükûnu, Türke has o ağırbaşlılık ve güveni görmedim.
Okulun tertiplediği jimnastik gösterileri, tuvaııa Türk delikanlılarının zekâ ve vücut kabiliyet-
P. T. T. Genel Müdürlüğü çok adresli nişan, nikâh ve düğün gibi top lantılara davet veya tebrik ve ta-| ziye telgrafları ücretlerinde yüzde 50 tenzilât yapılmasına dünden itibaren karar vermiştir.
Genel Müdürlük bu kararı bütün
Sulh Hukuk Mahkemesi
Hanım kırarsa
kaza.
lerini bir saıı’ııl hâdisesi halinde ortaya koyuyordu; Amerikalı dostlarımızın şiddetle alâkasını çeken ______ __________ __ ..._
bu gösteriler, çelik gövdeli Türk teşkilâtına bildirmiştir. Türk çocuklarının bizatihi kabili- .
yellerinin bir isbatı ve yarın va- Doğumevindeki hakaret tan müdafaasında nelere kadir o- 1 dâvası
labileceklerinin sembolik bir te- ' Doğumevi baş hekimi Zekai Ta zalıüı-ü olmuştur. , }jire hakaret etmekten sanık Ma
Harbokuluııun içindeki ihtişam- ' den Tetkik Enstitüsü genel kâtibi lı ve vakur havayı teneffüs ettik- ' ” '
ten sonra düşündüm ki, Türk milleti, şıı veya bu sahada geri olabilir, zamanla fakir düşmüş bulunabilir, hattâ şu sosyal, bu ekonomik sahada bocalamalara uğ rayabilir; fakat onun bir ebedî tarafı; onu, en fakir düştüğü zaman bile en zengin olana üstün kılan ve en kuvvetliyi bile kendisine muhtaç eden, râmeden bir cevheri vardır ki, insan onun ne olduğunu Harbokuluııun mabet kadar kudsal havasını teneffüs ettikten sonra anlıyor.
Vatanı, ıbütün tarihi, gelenekleri, geleceği ve teminatiyle hulâsa eden bir Ocak. Bir oğlum olsaydı, onu vatana, Harbokuluııun ' sındaıı hediye ederdim.
ve süratten mahrumiyet
-Sulh Hukuk Mahkemelerinin vazifesini 1000 liraya çıkaran SİM sayılı ve 21/12/949 tarihli kanunun yayımı dolayısiyle..: Sayın Bakan;
Yazan :
Halil MAKARACI
«Avukat» !;
Şekip Engineri aleyhine açılan dâ-' vaya dün de 4 üncü asliye ceza mah kemesinde devam edilmiştir. Dünkü duruşmada Başbakanlık müşavirlerinden Şahap Öztürk mah kemeye gelmediği için 3 lira hafif paıa cezasına ve gelecek celseye ken dişinin zorla getirilmesine karar verilmiş ve duruşma başka bir güne talik edilmişti*'.
Tarım Bakanlığı Hukuk Müşaviri aleyhine açılan dâva ' Devlet arabalarında seyahat ettiği halde sahte bono tanzim ederek hususî vasıtalarla seyahat etmiş gibi devlet hâzinesinden para almaktan sanık Tarım Bakanlığı hukuk müşaviri Turgut Argun aleyhine a-çılan dâvaya dün de 4 üncü asliye ceza mahkemesinde devam edilmiş-
Dünkü duruşmada dinlenen şahitler aradan uzun müddet geçtiği için hâdiseyi hatırlıyamadıklarını söylemişlerdir.
Duruşma diğer şahitlerin dinlenmesi için başka bir güne talik edilmiştir.
Hırsızlık yapan hademe
Ziraat Enstitüsünde hademelik ya-I .... -.— ........—* ~“*“4**« uu9 pan ve bilâhare ayrılan İsmeti Tunç
\U-erl 1;1JyaVarda da’ hiç âdet olma’ isminde birinin Enstitüde çalışan dıgı halde hissedilir bir artış görül- bazı kimselerin eşyalarını çaldığı 11‘ _ I ihbar edilmiştir.
| Tahkikat sonunda İsmail Tunç çal ;---—o------- * —dığı eşyalarla birlikte yakalanmış ve
Afea ‘(e a^ed*^n konferansa, savcılığa teslim edilmiştir.
Bir üçkâğıtçı yakalandı
Sabıkalı kumarcılardan Kasım Koç isminde bir şahıs dün üç kâğıt
“ZAFER,, Afganistan’da
D ahsetmek istediğim fakir ma- münasebetlerini de kesti. Afganista- . hailelerde, belediye reisi bir nın, dünya ile irtibat yolu tıkanın-meydan açtırmak kararını verdi.! ca, bu. memleket iktisadiyatı üze -Derhal işe başlandı. Toz duman için rinde oldukça vahini tesirler yap - | de hummalı bir faaliyet gösteriliyor [ maya başladı. Evvelden, dolup taşar du. AfganlIların, bilhassa imar işle- eibi görünen dükkânlar mal balcı - [ rinde, resmî makamlara itaat ve sa- mından havli tenha bir duruma düş-dakatları öğülmeye değer. Kazma •
kürek gibi en iptidai vasıtalarla çalışılarak, on beş gün içinde, bir yol açıldı. Genişliği seksen metre uzunluğu ise ,iki kilometre. Caddenin başına, yorgun fakat müftehir AfganlIların mesut nazarları altında bir levha oturtuldu: Meyvend caddesi...
MeyVend, Kandahar Vilâyetinin bir semtidir. Vaktile orada tngilizler le harp edilmiş ve çok kan dökülmüş. Bu celadet hatırasını ihya mak sadiyle, daha ehemmiyetsiz olmayan bir celadete yani caddenin açılmış olmasına, Meyvend dendi.
Caddenin sonunda .Çemen, var. Kabilde bütün semt ve mahalle i -simleri bizler için çok sempatik. Hayyam'ın lisanını henüz kavrıya-madık, fakat Farisînin kulağa yatkın gelen bir tatlı edası var ki, bu dili duyup da öğrenmek hevesine kapılmamak imkânsız...
Evvelden Çemen’e gitmek için bir takım iğri büğrü yollardan geçmek lâzım gelirdi. Halbuki şimdi, dümdüz, ter temiz bir cadde uzanıyor. İki yanında iki-sıra dükkân. Büyük bir sinema inşa ediliyor. Bizim anlıyacağımız, bir kaç ay sonra, Hintli rakkase, yanık şarkıları ile bu mahalle halkını da dilhun etmeye bağlıyacak.
Benzin buhranı
Şehrin asfalt yollan üzerinde, mo-törlü vasıtaların son günlerde azaldığını ve gadilerin birdenbire revaç gördüğünü müşahede ettik. Meğerse benzin buhranı başlamış. Afganis tanda, benzin, harptenberi karneye tabidir ve istihkak bugüne kadar her gün biraz daha kısılmıştır. Nihayet, Pakistan, benzini kesince buhran tam mânasile patlak verdi. Hususi otomobiller garajlara çekildi. Resmî arabalarla umum otobüslerin benzin istihkakı asgariye in -dirildi. Şehirde bir durgunluktur başladı. Zira eskiden vızır vızır geçip giden otomobiller ve meselâ her beş dakikada bir sefer eden otobüsler, ya tamamen ortadan kayboldular, yahut da seferlerini yarım saat aksatmaya başladılar.
Bununla beraber, gadilerin çıngırak sesleri, bu küskün havayı az çok şenlendiriyordu. Bütün eski gadilerin ahırlardan, eski samanlıklardan çıkarılması, bütün eski bisikletlerin tamire sevkedilmesi, bu benzin buhranını şehrin hayatında, «küçük bir sıkıntı, olmaktan ileri götüremedi.
Buhranın sebebi nedir?
Buhranın sebebi, maalesef, Pakis-tanın bir devlet olarak dünyaya ge-lişindedir. Zira, Afganistanm dünya ile olan ticaret münasebetleri Pakis tan üzerinden cereyan eder. Pakistan, teşekkül eder etmez, transit eşyanın geçmesine müşkilât çıkar -maya başladı. Nihayet, transit muamelesini durdurduğu gibi, bir ara, Afganistanla olan her türlü ticaret
Bununla beraber... AfganlI oralı değildir. Pakistanır
Afganistandan bir mümessilin gidip gitmediğini kimse merak etmemiş-, tir. Eğer böyle bir konferansa iştirak edildiyse, ne gibi kararlar alın-
- ■ - o-—-------- ıvoç ısmınae oır şanıs aun uç Ka,
dıgı, keza AfganlInın umurunda de- oynarken suç üstü yakalanmıştır.
h ld A.fR®n '■ madem benzin yok. üç kâğıtçı Kasım hakkında tahi
e,..».... .K.g.c.ııı, ıııaucııı ueilZin J'OK, o halde iş yine bizim beygire kaldı, diyerek gadisini çıkarmıştır. Madem ki kâfir ellerinen kumaş gelmez, bi- [ zim tezgâhlar çalışır... Madem ki kon serve yok, yazıda otlayan koyunla-rım ne güne duruyor?...
AfganlI daima mütebessim ve i- ısmınae Dır şansın ıçınae yımser ir. O kadar ki, her hangi bulunan cüzdanını çalmıştı bir memlekette milli felâkettir de-, ” ■ .....
nileıek panik doğurabilecek bir haber veya bir vakıa, Afganistanda mütevekkil bir tebessüm ile karşı-, lamı-. Bu hal, insanları insanlara yaklaştırıyor. [
Bundan başka, insanların gradosu hakkında da bir fikir veriyor.1 Ben şrhsan bir çok Afganlı münevver tanıdım. I-Iic birinin düm a nâ-disatının gidişatından korkusu yoktu. Hattâ tebessümlerinde hafif bir istihza bile seziliyordu dense yeri vardır.
Bu haleti ruhiye ile yaşayan mem leketin, küçük dertleri eksik değil. Meselâ, sigara ve zeytinyağı derdi var. En ucuz sigara bizim para ile bir lira. Bunlar da, hani öyle' ahım şahım sigaralar değil; İngiliz ve A-meıikan sigaraları. Tiryakiyi tatmin etmiyor. ,
Denecek ki, Amerikan sigaralarının nesi var? Evet, hiç, ama hiç bir şeyi yok...
Türk sigaraları, bizim canım tütünlerimizden mamûl sigaralar, çok geç ve oradan oraya atıla atıla parça paıça olmuş bjı- halde geliyor. İ-çilemiyor. Bununla beraber, bizim tütünlerimizden piyasada bir tane bulmak mümkün değil. -
Filmlerimizde olduğL i_____iü
tünlerimiz bahsinde de bir gayret göstermek gerekiyor.
Zeytinyağı bahsi bir başka dâva.' Dünyanın her tarafından buraya! türlü şişeler içinde ve türlü adlar altında yağlar glüyor, satılıyor. Bi-nm yağlarımız külliven namevcut...
Gelecek yazımda, Afganistan dü -günlerini anlatmaya çalışacağım.
Baba Karpiç beraaf etti
Memnuniyetle haber aldığımıza göre, tek tip ekmek imali başladık tan sonra beyaz undan börek imal ettiiği iddiasiyle mahkemeye verilen Karpiç Lokantası sahibi Baba Karpiç’in duruşmasına dün de de -vam edilmiş ve neticede fiil ve hareketinde suç unsuru bulunamadığından beraetine karar verilmiştir.
Ayni isim ve Soyadı üzerine bir açıklama
Müteahhit Hüsamettin Sencer’den aldığımız bir mektupta, kendisinin tavukçu dükkânı sahibi Hüsamettin Sencer ile hiç bir alâkası olmadığa açıklanmaktadır.
atandaşın mahkemeye başvurmak suretiyle meşru bir şekilde hakkını araması, kanunun kendisine tanıdığı bir haktır. Bir ihtilâf karşısında kalan vatandaşlara, adlî mer çilere müracaat için tanınan bu hak kın istimalinde azami derecede gösterilecek kolaylık, ferdin adalet me kanizmasına olan itimadım ve sevgisini arttırır.
Vakıalar karşısında hak ve adale-1 tin tecellisi, usulî kanunî şartlara ri-' ayet edilerek ve muayyen hususla-1 rın isbat edilmesi için verilecek müd detin geçmiş olmasından (iddia is-1 ,M;„ bat edilsin veya edilemesin) ve neticede mahkemenin vicdanî kanaat hasıl etmesinden sonra mümkündür.
Mahkeme huzurunda tarafların karşılıklı olarak iddia ve müdafaa- ] larını yapabilmeleri, istinad ettikleri kanunî delilleri fıakime arze-debilmeleri için çok defa mehil istenir. Mehil talebinde bulunmak hakkı, davacı ve davalı için H. U. M. K. nun hükümleri icabıdır. Bu talebe bazan süiniyetle baş vurulabileceği gibi, davanın isbatı için vücudu zaruri olan kanunî bir delilin elde edilmesinde karşılaşılan imkânsızlıklar dolayısiyle de müracaat o-lunabilir. Bu haller ise rüiyet edilen davanın uzamasına sebep olur. Dava açılmadan evvel bir kaç ay içinde karara bağlanması ihtimal dahilinde gibi görülen bir nizada dava açıldıktan sonra muayyen şeylerin
e '■
D İz, iktidar hakkında ileri ge- i ri söyleyip tenkitlerde bulunduğumuz vakit, «Karşıy akalı-1 lar» gülüp gcçiyorlarmış. Fakat, j «şöylece çizilen bir resim» e bile! tahammül edemiyor ve «doludizgin.. hücum ediyormuşuz.
Bunları, Toplu İğne arkadaşımız, biivekâle söylemekte ve işin sonunu da, tatlı bir hikâye ile' bağlamaktadır.
Bir kere, biz şahsan hafif zarif de olsa, tartışmaların olmasına taraftar değiliz. Çünkü, bu, aradaki! eski arkadaşlığı, dostluğu bozar, j Fakat, Toplu İğne arkadaşımızın j dediklerinde bir parça tevatür I bulunduğuna kani olduğumuz- j dan, iki satır İle fikrimizi söylemek mecburiyetini duyduk.
Zevk ve renk üzerinde münakaşa olmazmış, kendilerinin bu I hususta beyan buyurdukları fikre ' itiraz edecek değiliz. Meşhur res-| mi muvafakat gözüyle iyi görmüş olabilirler. Esasen, biz de yazımız- I da bunun beğenileceğini söylemiş-! tik.
Buna makabil, bizim tarafımızdan da bu şekilde bir resim yapıldığı vakit, «gülüp geçme» meselesinin nasıl varit olabileceğine akıl erdiremedik.
Eğer, biz «Karşıyakalılar» bu ç( şit resimler yapar veya resmin i- f fade etmek istediği fikirleri yazı " ile neşredersek, hoş görülmüyor.
O sebeple, elimizdeki kozların müsavi olmadığını, bilmelerini Toplu İğne arkadaşımızdan rica edeceğiz.
Buna ait hikâyeyi anlatmağa lüzum görmüyoruz, çünkü bilirler. Yalnız, atalar sözü gibi kullanılan kısmını şuracığa yazmakla iktifa edelim:
Hanım kırarsa kaza, halayık kırarsa ceza...
___________Hikmet YAZICIOĞLU
I Sayın Bakan;
Her gün yüzlerce ihtilâfın halledilmesi vatandaşların kanun ve a-dalet duygularının tatmin edilmesi için, Türk Adliyesine ardı arası ke-silmiyen bir müracaat akını var. • Bu müracaatların da büyük bir kıs-’ mı hukuk mahkemelerine yapılmak 1 tadır. Hukuk mahkemelerinde gün-L lük dava duruşmaları ve bunlara 1 ait esbabı mucibeli kararların yazılması ve öğleden sonra yazılan ke-c şiflerden maada ihtiyatî haciz, delillerin tesbiti gibi müstacel mevad 1 dan ve ihtiyatî tedbir cümlesinden î olan ve mahkemelerin duruşma haricinde verecekleri kararlar ile der hal hüküm istihsal edilmesi gereken işler de var. Mevcut işlerin çok luğu ve yeni açılan davaların ve sair ! müracaatların nöbetleşe sıraya konması ve halihazırdaki kadroların az : elemanı bulunması, bazan bu hu-5 susta verilecek kararın mecburen ’ gecikmesine sebep olmakta ve bu ’ da müstacel hallerde ihtiyatî tedbir - müessesesinden beklenen faydayı hiçe inirmektedir. Bu bakımdan bü yük şehirlere, yalnız ihtiyatî tedbir işleri üzerinde vazife görecek olan • hukuk mahkemelerinin vücuduna pek fazlası ile ihtiyaç göriilmekte-’ dir.
Sayın Bakan;
Yeni çıkan, 5464 sayılı ve 21/12/ [ 949 tarihli kanun -Sulh hukuk mah . kemelerinin vazifesine, değer veya , miktarı 1090 lirayı geçmiyen ala-. cak ve menkul ve gayrimenkul ayın davalarının görülmesini de ilâve et-( miştir.
Umumi olarak memleketimizin e-. konomik durumu ve köylü vatandaşlarımızın alacaklılık, borçluluk . münasebetleri ve her türlü arazi ıh . tilâfları gözönünde tutularak müta-. lâa ediilrse mahkemelerdeki davaların müddeabihlerinin mühim bir [ kısmının bin lira etrafında olduğu , görülür. Bu miktardaki davalarında , hukuk mahkemelerinde rüiyet edilmesi, mevcut işleri büsbütün çoğalt . makta ve duruşma günlerinin ara-. sini uzatmaktadır. Yine Anakara ad . üyesinden bir misal olarak, eskiden , müddeabihi 300 liradan ziyade olan . davalar altı asliye hukuk mahkemesi ve bu müddeabihlerden ticarî me vaddan bulunanları da iki asliye ti caret mahkemesi arasında nöbetçi mahkeme tarafından müfesavıycn taksim edilcficlmckte idi. Halbuki bugün ise, Ankara Adliyesine İ000 liraya kadar açıaln davalar yalınız üç tane sulh hukuk mahkemesi arasında tevzi edilmektedir. Evvelce se kiz asliye hukuk mahkemesi ara-sında paylaşılan davalar şimdi üç sulh hukuk mahkemesi arasında görülmektedir. Kendi işlerimize ait olan dosya numaralarından öğrendiğimize göre, sulh hukuk mahkeme lerinde bu kanunun tatbikinden son ra görülen davaların sayısı bir hayli artmıştır. Şu halde sulh hukuk mal. kemelerinin işlerini normal seviyeye indirmeyi ve bu vaziyette olan mahkemelerdeki hakimlere ve ka lem kadrolarındaki memurlara hu-' zur içinde çalışma imkânının verilmesini Türk adliyesiııdcki süratin sağlanması bakımından, memleketi-| rnizin bir çuk yerlerinde ve biihas-| sa Ankarada yeni sulh hukuk mah-ı kemelerimizin kurulmasını ısrarla i rica ediyoruz.
Sayın Bakan; eski bir adliyeci ol-I duğunuzu bildiğim ve bugünkü va-ı ziyeti takdir edeceğinizi ümit etti-nıarı temsııen umurıennı Kanu- ... . , , , , .
tatbiki ve adaletin tecellisi hız «■") memleketımtzın adalet da. meune hasretmiş bulunanlann, iş-| ‘«‘ndc Xaz,fe edenlerin di-
lerin çokluğu yüzünden mahkeme-. leklenne tercüman olduğumu zan lcrde yapılan uzun taliklerden do- "edcr=k hu?nu"‘’'aUa ka,cnw ald1’ lay, kaybettikleri zamanın ehemmi ,bu a«!k sız'" de
............ hıısnıınıvptle karşılamanızı temenni
isbat edilmesindeki güçlükler ile, mahkemenin bu isbatı tahakkuk ettirmeden karar vermek istememesi zarurî olarak hakkın kaybolmaması düşüncesiyle duruşma günlerinin atiye talik edilmesine sebep olmakta ve mahkemelerdeki işlerin çok fazla olmasından dolayı da, talikler uzun olarak yapılmakta ve bu suretle davacının kendi tahminine göre hesapladığı kararın tefhim e-dileceği gün de uzamaktadır. Yapı lan talikler neticesinde, duruşma günleri arasının uzun olmasına se-u?p, mahkeme sayısının az oluşu ve ihtiyaca kâfi gelmemesidir.
Memleketimizdeki asliye hukuk , mahkemeleri 941 yılında 105 tane I iken bu savı 948 de 113 e çıkarılmış , ve bu mahkemelerin 942 de gördük-I leri 219000 dava sayısı 947 de 312 bine yükselmiştir.
Yine, 941 de 213 tane bulunan (barış hukuk ve barış ceza mahkemeleri) 948 de 264 de çıkarılmıştır. Bunlar arasında sulh hukuk mahkemeleri 942 de 210.000 mevcut davadan 130.000 ini 947 de de 224.000 davadan 145,000 ini karara bağlamışlardır. (1)
Bu rakamlardan da anlaşılacağı ■ibi durmadan artan dava dosyalarının sayısına mukabil, mahkeme adedi (hiç mesabesinde) daha az bir yükselme göstermektedir.
Bugün için memleketimizin bazı yerlerindeki ve bilhassa Ankara icra dairelerinin ve sulh hukuk mahkemelerinin ihtiyaca kâfi gelmediği inkâr edilmez bir hakikattir. Nüfusun şehirlerde temerküz etmesi, ser best ticaret hayatının inkişafı, şehir imar plânına uygun olmıyarak, rast gele muhtelif yerlerde teşkil edilmiş olan kesif nüfuslu mahalle sakinleri arasında bitmez, tükenmez ihtilâflar, bir ihtisas branşı halini alan tahliye davaları, imar kanununun tatbikinden zuhur eden şüyu-un izalesi zarureti gibi hususlar ad-liyenin ve bilhassa sulh hukuk mah kemelerinin işini tahminlerin fevkine çıkarmıştır.
Meselâ, bugün, Ankara’daki bir sulh hukuk mahkemesinde görülmekte olan en basit bir alacak davasında dahi, işlerin çok olması yü-I zünden her hangi bir sebeple yapı-| lacak olan talik en aşağı 30 gün ileriye konmaktadır. Hakim bu taliki yaparken davayı çabuk bitirmek i-çin duruşmayı daha yakın bir güne koymayı arzu etmekte ise de,atideki duruşma günleri içinde talik e-deceği davayı rüiyet -için koyacağı boş zamanı bulunmadığı için bu u-zun taliki yapmıya mecbur oluyor.
Bu gün adliyenin işleri, geçmiş yıllara nisbetle haddinden ziyade art mıştır. Bu artış mahkemelerin işlerini de normalin üstüne çıkarmıştır. Çünkü hakim, huzuruna getirilen her işi halletmek ve karar bağlamak mecburiyetindedir. Bunun için de her hakimin ve mahkemeler de çalışanların tabiî çalışmalarının fevkinde mesai sarfSttikleri inkâr ! edilemez. Bu halde, sulh hukuk mah ğ. kemelerinin sayısını artırmak ve tek hakimli olan yerlerin kadrolarını; genişletmek zaruridir. Zaruridiı diyoruz, çünkü; mahkemeye başvur-mıya muztar kalmış vatandaşların ve onları temsilen ömürlerini kanu-1 metine hasretmiş bulunanların, iş-'
26 sa'nıklı dâvâ
Başkalarına ait araziyi para mukabilinde başka kimseler üzerine tapulamaktan sanık Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü şeflerinden Şevki Ural, Mahir Atabenli ve 26 arkadaşı aleyhine açılan dâvaya dün de birinci ağır ceza mahkemesinde devam edilmiştir.
Dünkü duruşmada altı sanık hakikaten böyle bir şeyin varit olduğunu, fakat Şevki Uralın şef olması hasebiyle resmi mühürü dilediği gibi kullandığı ve kendisinden hesap sormaya hakları olmadığı ve aynı zamanda mühürü istiyeıriedikle-ri için bu sahtekârlığa haksız olarak dahil edildiklerini ifade etmişlerdir.'
Mahkeme vaktin ilerlemiş olması I dolayısiyle ve diğer sanıkların ifadelerinin alınması için başka bir güne talik edilmiştir.
Dört kişinin ölümüne sebep olan şoför 2 seneye mahkûm oldu Bâlâ yolunda bir kamyonun devrilmesiyle dört kişinin ölümüne sebep olmaktan sanık kamyon şoförü Kemalettin Kaygun ve kamyon sahibi Veysel Erentıirk aleyhlerine açılan dâva dün ikinci ağır ceza mahkemesinde karara bağlanmıştır.
Kazanın vukuu sırasında kamyon üzerine gayri nizamî olarak bir çok yolcular alınmış olması itibariyle suçu sabit görülen kamyon şoförü Kemalettin Kaygunun 2 sene hapsine ve 200 lira ağır para cezasına mahkûmiyetine Veysel Eren Türkün de beraetine karar verilmiştir.
________________hakkında tahkikata başlanmıştır.
45 lira çalan yankesici yakalandı
ı Eski sabıkalılardan Ahmet Saraç isminde bir yankesici Ahmet Uyan isminde bir şahsın içinde 45 lira ___________........ tır.
Yapılan ihbar üzerine yankesici Ahmet yakalanmış ve savcılığa teslim edilmiştir.
Bir esrarcı bir sene hapse mahkûm oldu
Bundan bir müddet evvel İsmet-paşa pazarında seyyar satıcılık yapan Elvan Zarin isminde bir şahıs Muzaffer isminde bir sabıkalıya esrar sattığı iddiasiyle yakalanmış ve bir senedenberi devam eden duruş ma sonunda sanığın bir sene ağır hapsine, 2 sene Sorgun kazasına sür gün edilmesine ve 1000 lira da ağır para cezasına mahkûm edilmesine karar verilmiştir.
Sanık dün mahkemeden çıkarken hıçkıra hıçkıra ağlamış ve yakın dost ve akrabalarına bir iftiraya kurban gittiğini söylemiştir.
Havagazından zehirlendi
İstanbul (Telefonla) — Bu sabah Gedikpaşada Fırın sokağında 11 sayılı apartımanda oturan Saffejt, Hikmet, Mehpare ve Arif odalarında baygın bir halde bulunarak has-tahaneye kaldırılmışlardır. Yapılan tahkikatta bunların, apartımanııı önünden geçen havagazı borusunun ! paclamasiyle zehirlendikleri anla-kadaı-, tü- şılmıştır.
İşsiz Üniversitelilerin İstanbul belediyesine müracaati İstanbul (Telefonla) — Sehrimj-z-de bulunan binlerce işsiz Üniversite mezunundan 800 kişi belediyeye euıcı müracaat ederek sinemalarda kon- i kız çocukları dünyaya gelmiştir. ...... ......------------------..... I Anne ve babayl tebrik eder yav.
rüya uzun ömürler dileriz.
I
Tabancalı dilenci
İstanbul (Telefonla) — Eyiipte Mustafa Durmuşoğlu isminde bir dilenci yakalanmış, üzerinde bir hayli para çıkmış ve bir de tabanca bulunmuştur.
müracaat ederek sinemalarda kon- 1 trollük gibi ufak tefek memuriyetim-
Mes'ut bir doğum
Harita yüzbaşılarından Orhan Öz-gürel ile Münevver Özgürelin bir
LÜZUMLUTELEFONLAR Yangın Sıhhi imdat . Trenler .
Hava Yolları Yataklı vagonlar Su arıza Elektrik Havagazı Başkent taksi ... Yeni Güven Taksi Sizin Tak9i
8üyük İnkara (Jlu« Yeni Park
Sümer
ler istemişlerdir.
yetine işaret etmek istiyoruz. Hu-, kuk mahkemelerinde görülen davalarda adaletin tecellisinde de sü-1 rat temin edilmesini ancak mahkeme sayısının arttırılması ile mümkün olacağı kanaatindeyiz. I
halli, clörgüsü kazak giymiş bir kadın:
— Siz de aynı fikirde misiniz acaba Mr. Dexter, dedi, bence, bugiüie kadar hiç kimse, hiç kim se hisleri Virginia Woolf kadar şairane ifade edememiştir. Nesirde tabiî.
Crabbin söze karıştı:
— Mr. Dexter, dedi, emin olun burada toplanmış bulunanlar sizin en samimî hayranlarınızda. Fikirlerinizi öğrenmek için sabırsızlanıyorlar.
İhtiyar bir AvusturyalInın sesi duyuldu?
— Bugünkü İngiltere'de müteveffa John Golsvvorthy çapında bir edip var mıdır?
Birden her kafadan bir ses çık ımya başladı: İhtiyar AvusturyalIya adetâ içerlemişlerdi; her kes bir isim ortaya atıyordu: Yok, bu Maurier, yok Priestley, yok Morgan. Martins, koltuğa gömülmüş, sessiz sedasız oturuyordu. Gözlerinin önünde hep yağan bir kar, bir sedye, bit de Koch’un karısının kadreli yüzü vardı? «Kochu ikhıci defa görmiye gitmeseydim, o sualleri sormasaydım, belki de zavallı adam şimdi hayatta olacaktı.. dive düşünüyordu. Yeni
Yazan : Groham Greene
bir kurbanın Harry’ye ne fayda sı olmuştu. İşte korku belâsı, ya Herry Kıırtz, ya da Coolcr (bir türlü inanamıyordu.) bir biçareyi harcamaktan çekinmemişlerdi. Ya Dr. İVinkler? Fakat bir bakıma bu üç kişiden hiçbiri, kö müriükte işlenen bu cinayetin faili gibi de görünmüyordu. Martins, hâlâ o cüce oğlanın sesini duyuyordu: «Kömürün üstünde kan vardı, baba».
Martins, Crabbin’in başına aç tığı bu toplantı belâsından yakayı nasıl kurtaracağını bilemez hal deydi. Crabbin, bu hayı huya tek başına karşı koyabilecek miydi? Ş.mdi de, çok meşhur bir Amerikan romanının filme alınması me selesi tartışılıp duruyordu. Chrab-bin’in, kendisi şerefine söylediği bitiş nutkunu şöyle böyle dinledi. Artık toplantı bitmiş sayılabilirdi. Fakat hu sefer bir takım
— 27 —
Çeviren : Kırdanoğlu
gençler kendisini, üzeri kitap yığılı bir masaya sürüklediler ve kendilinden kitapları imzalamasını istediler.
— Nasıl? diye sordu.
— Sadece bir imza, Mr. Dexter. Arkadaşların ricası bundan ibaret. Buyurun, benimkisi: «Sülüıı Gemi»; bir kaç kelime de yazmak lııtfunda bulunursanız pek minnettar olurum.
Martins kalemi aldı ve şunları yazdı: «Santa - Fe’nin münzevî süvarisi müellifi B. Dexter tarafından.» Bu satırları okur okumaz gencin yüzü şaşkınlıktan al-allak bullak oldu. Martin, Benja-min DeKter’in adını taşıyan kitaplara imza atmak üzere masanın başına geçtiği sırada bir an gözü iliştiği aynadan deminki gencin, elindeki ithali Crabbln’e
göstermekte olduğunu gördü. Crabbin, mihaniki bir jestle çenesini sıvazlıyoı ve hafifçe tebessüm ediyordu. Martins durmadan imzalıyordu: «B. Dexter, B. Dex-ter». Yalan da değildi lıani! Adı: B. Dexter’di. Muharrir olmak bu muydu acaba? Martins, içinde Benjamin Dexteı’e karşı bir hınç duydu. Yirmi sekizinci «Sülün Gemi» yi imzalarken: «Ukalâ düm beleği herif» diye içinden kalayladı. Yeni bir kitap almak üzere her başını kaldırışta bir kerre, Crabbin’in üzgün üzgün kendisine bakan yüzünü görüyordu. Bu arada kitabını alan gidiyordu. Salon boşalmıya başlamıştı. Birdenbire, aynadan Martlııs’in gözüne resmî bir polisin hayali çarp ti. Crabbin’in toplantıda vazifeli gençlerinden biriyle bir şeyler münakaşa ediyordu. Martins, kendi asıl adının telâffuz edildi-
(14971)
(18846)
SİNEMALAR
EĞLENCE YERE (15931) J Bedelia (23432) : Ask adaş, (22294) (14040)
(11131) (14972)
Sus Cebeci
NÖBETÇİ ECZANELER Üniversite, Yenişehir, Sakarya
...... , ______ .. de
hüsnüniyetle karşılamanızı temenni eder saygılarımı sunarım.
Ankara Barosundan Avukat
Halil MAKARACI
(1) İstatistik Yıllığı 949. Cilt. 17.
ğini duyar gibi oldu. İşte artık bu anda bütün soğukkanlılığını, sağduyusunun da son zerresini ta-mamiyle kaybetti. İmzalanacak tek bir kitap kalmıştı. Onun üstüne de alelacele «b. Dexter» i basıp kapıya doğru fırladı. Polis, o delikanlı, Crabbin, üçü bir, tam kapının ağzında duruyorlardı. Martins'i göstererek:
— Peki, bu bey kim? diye sordu polis.
Delikanlı:
— Sayın Mr. Benjamin Dextcr, dîye cevap verdi.
Martins:
— Tuvalet? Tuvaleti arıyorum! dedi.
Polisi
— Bana, Mr. Rollo Martins isminde birinin sizin kamyonetlerinizden bîriyle bu gece buraya geldiğini söylediler; diyordu.
— Bir yanlışlığınız olacak, şüphe yok.
Genç adam Martins'e:
— Soldan ikinci kapı, diye tuvaletin yerini gösterdi.
Martins aradan sıyrıldı; vestiyerden paltosunu aldığı gibi mer diyenlerden inmiye başladıı Tam birinci sahanlığa gelmişti ki biri-
(Devamı var)
Bayındırlık Bakanlığı birinci hukuk müşaviri NAMIK CEMAL NAZİKÎOĞLU vefat etmiştir. Rahmetli eski mutasarrıflardan merhum Nazikizade Cemal beyin oğlu, Seniha Na-zikioğlunun kocası, Güzin Re-fioğlu, Ekonomi Bakanlığı maden işleri genel müdürü İslâm Refioğlunun babaları, Devlet Demiryolları hareket baş müfettişi, Ezel, cer müfettişi Turhan, Maliye Bakanlığı müşavir avukatı Semiha Naziki-oğlunun ağabeyleri, eski Ankara mıntaka iktisat müdürü Emin Anadalın kayınbiraderi idi. Cenazesi bugün öğle namazından sonra Hacıbayram camiinden kaldırılacak ve Asri Mezarlığa defnedilecektir. Mer huma Tanrıdan rahmet dileriz^(490)
Bir konser
Gelirinin tamamı Eskişehir seylâp’ ' zede öğrencilerine bağışlamak ir J zere Türkiye Okutma Derneği Ge’l nel merkezi tarafından 41 şubesine1 yazılan bir genelgeyle birer kon- , ser tertib edilmesi bildirilmiş ve Ankara şubesinin de Ankara Halkevin ] de 10/4/1950 Pazartesi günü saat 20.30 da fevkalâde bir konser ter- ! tibi hazırlığına başlamış oldukları haber alınmıştır.
I TAKVİM |
Hicrî: 1369 — C. Evvel: 27
Rumi: 1366 — Mart? 3
16 MART 1950 PERŞEMBE
Vasati
Ezani
Sabah öfcle İkindi Aksam Yatsı imsak
I',
16 - 3 - 1&50
ZAFER
)
I I
‘ """ • ■ Sayfa: 3
HER GÜN BİR HÂDİSE:
Artistler de Limon
Çocuk aklı !
j Yakındoğuda harp hazırlığı j Amerika sil
H varmı?
Uçan daireler
4S denberi dünyanın tepesinde bir takım daireler dolaşıyor. Bunların bir kısmı Kaliforniya’da, bir kısmı İspanyada, nihayet bazıları da, havaya bakmak âdetinde olnuyan şehirlerin, New - York’uıı, tVashiııgton’un üzerinde görülüyor. Bunlar bir takını garip âletler. Tepsi gibi, sini gibi ve en az on bin metreden uçup dünyayı gözetler gibi bir eda takınan cihazlar...
Geçen yıl Eylül ayında, başka seyyarelerden geldiği sanılan bu .uçaklar» m peşine en seri tayyareleri kullanan en mahir Amerikan tayaryecileri takıldı. Bunlar arasında' Yüzbaşı Hamilton, uçan daireyi on dakika müddetle çok kısa bir mesafeden takip ettikten sonra, maalesef, müşahedelerini bildirmek imkânını bulamadan, garın ve esrarlı bir tarzla sukut etti ve oldu.
Yüzbaşı Hamilton yaşamış olsaydı, ıbelki bu âletin nasıl bir şey olduğunu anlatabilirdi. Olmadı. Yalız, bizim bildiğimiz bir şey varsa da yüzbaşının idare ettiği tayya-)nin 600 kîometreden fazla sürat yaptığı, bununla beraber meşhur ııçan dareve yetişememiş olduğudur.
Şimdi ortaya bir sual çıkıyor:
Acaba, Merili gibi bize yakın diğer seyyarelerde de hayat ve medeniyet var mı? Bu medeniyetin derecesi nedir? Bu seyyarelerde taşıyanlar, bizim dünyamızı istilâya m) hazırlanıyorlar? Hangi vasıtalarla istilâ edecekler?
Bittabi, bütün bunlara verilecek cevap bugün için bir hayal olmaktan ileri gidemez. Bununla beraber, bu ucan dairelerin insanlığa öğrettiği bir fikir vardır. O da şudur: Harp, sebepleri ve vasıtalariyle, sonsuzdur. İhsan; nesli tükenince-ye kadar döğüşebilir, fakat, sonunda sulha ve selâmete dönmek zorundadır. Daha şimdiden, bizim dünyamızda, bütün bir insan neslini yok etmeğe yeter silâhlar mevcut bulunmaktadır. Yarın daha korkunçları imal edilecektir. Öbür gün ya biz yıldızlara erişeceğiz, ya yıldızlardaki ahali gelin bizi basacak.
Samanyolu’nun bütün üyeleriyle şimdiden münasebetteyiz. Bu, kanaatimizce hiç de korkunç bir şey teğiidir. ( „ evve], dört
klıt adan ibaret zannedilen (iiîny^ ndan daha iyi değildi. Bugünkü hyamız da, yann seyyarelerle te-ısa girecek olan dünyamızdan daha iyi sayılamaz. İnsan, tabiatı itibariyle âlemşümul olmak zorunda bulunan bir mahlûktur. Binaenaleyh diğer yıldızlarla münasebete girmekte hiç bir mahzur yok. Bu suretle küçük ve sefil dâvalar, büyüye büyüye, kendilerini tasfiye e-deceklerdir. Her zaman, iddia ettiğimiz gibi, vasıtalar, silâhlar ve â-lemler büyüdükçe, insan kendisini ölüme atmak için daha teennili davranacak ve bundan başka, genişli-yen ufku karşısında daha değişik bir düşünce tarzı tutturacaktır.
Uçan daireler; bizim anladığımız mânâda birer haberci veya keşşaf iseler; bunların ilk tesiri dünya yüzünden harbi kaldırmak olacaktır. Zira bu takdirde, bütün dünya milletleri, diğer seyyarelerdeki insanlarla savaşa hazırlanmak üzere aralarında tedafüi veya taarruzî anlaşmalar aktetmeğe başlıyacak-lardır. Fakat, diğer seyyarelerde de insan varsa eğer, harp esası iJâni-haye yürümiyecektir. Bu iş Sa-manyolunun bütün üyelerini saracak, ve bir gün, şüphesiz bizim gö-remiyeceğimiz kadar geç bir günde, kâinatın sulh şenlikleri yaptığı görülecektir.
Nietzsche’nin dediği gibi, insan belki o gün Allah olacaktır.
Uçan daireleri, eğer insanlar kullanıyorsa, sabırsızlıkla bekliyorum.
Mücahit TOPALAK
Amerika silâh
yardımı yaptı
Silâh teslimatı Ingiltere ile bir anlaşma neticesinde yapılmış
Vaşington, 15 (a.a.) — Dışişleri bakanlığından, Yakın Doğuda herhangi bir harp hazırlığını durdurmak için Birleşik Amerikanın bütün nüfuzunu sür’atle kullanacağı bildirilmiştir.
Dışişleri bakan yardımcısı Jack Mefall’un ayandan İsidore Dollin-ger’e yazdığı mektupta bu görüş açıklanmıştır.
Dışişleri bakanlığı, İngiltere’nin Arap devletlerine gönderdiği silâh hamulesinin silâhlı bir münzaa intaç edebileceği yolunda Dollinger’in sarfettiği sözlere cevap vermekte idi.
Mofall, elde mevcut bütün malûmatın «bu sahada barış ve istikrara doğru bir temayül mevcut olduğunu» gösterdiğini bildirmiş ve Birleşik Amerika hükümetince takip edilen siyasetin, 11 Ağustosta güvenlik konseyinde varılan ve bu bölgede silâh ambargosunu kaldıran ve İngiltere, Yakın - Doğu silâh yarışının inkişâf etmemesi temennisinde bulunmuşlardır. Dol-linger, Birleşik Amerikanın Orta Doğuya silâh sevkiyatında bulunmasını da şikâyet etmişti.
Mofel mektubunda ezcümle şunları yazmaktadır:
«Bu siyaseti takip eden Birleşik Amerika hükümeti, dahili asayişin muhafazası için elzem addedilen askerî teçhizatın gerek Arap devletlerine, gerekse İsrail’e sevkedil-mesine müsaade etmiştir. Birleşik Amerika hükümeti, meşru tedafüi ihtiyaçları karşılamak maksadı ile askeri teçhizat sevkiyatı ile alâkalı olarak, Yakın Şark hükümetlerinin yapacakları teklifleri kabule devam edecek ve bahis mevzuu teklifleri yukarda izah edilen siyasetin şumulü dahilinde nazarı itibare alacaktır.»
Eldeki malûmel, Birleşik Amerikanın siyasetini tayin eden genel prensiplere İrigilterenin de uymakta olduğu yolundadır. İngiltere, (bu memleketlerin savunma ihtiyaçlarını karşılamak maksadiyle», Arap
devletlerine silâh sevkiyatı yapmaktadır.
Diğer taraftan, İsrail’le Arap devletleri arasında mevcut münasebetleri, Birleşmiş Milletler müşahitlerinin kontrolü altında mütarekeler tayin etmektedir. Birleşmiş Milletler müşahitlerinin Filistinde vaziye tin sakin olduğu ve ciddi harp hazırlıkları yapılmadığı yolundaki raporları, memnuniyetle kaydedilecek bir hadisedir.
Aşağıda zikredilen hadiseler , bu bölgede barışın devam edeceğini göstermektedir:
1 — İsrail’le Ürdün arasında başlayan müzakereleri,
2 — Arap memleketlerinin, Filistinde hasmane niyetler gütmediklerini bildiren ve geçenlerde yayınlanan resmî beyanatı,
3 — Pasaportlarında İsrail vizesi taşıyan yabancılara tatbik edilen tahditlerin Mısır hükümetince geçenlerde kaldırılması,
4 — Gaza civarında münakaşa mevzuu olan bölge hakkında 22 Şubatta İsrail’le Mısır arasında varılan anlaşma,
5 — Geçenlerde İsrail’le Ürdün arasında imzalanan ve iki memleket arasındaki mütareke hudutlarında bulundurulacak ağır silâhların miktarım tahdit eden anlaşma.
Dışişleri bakanlığı bütün bu gelişmeleri cesaret verici bulmakta-ve Arap devletlerinin takındıkları tavırda İsrar ekmeyerek, İsrail’le bir anlaşmaya varacaklarını ümit etmektedir.
Dışişleri bakanlığı, _silâh ihtiyaçlarını bildiren İsrail notasının metnini açıklamak tasavvurunda değildir.
Birleşik Amerika, Yakın Şark’ta barış ve istikrarın mevcut olmasına büyük ehemmiyet vermekledir.
Dışişleri bakanlığı, Filistin vaziyeti ile ilgili gelişmeleri büyük bir hasasiyetle takibe devam edecektir.»
ünkü gazetelerde, yürek-1er parçalayıcı bir haber
13 - 15 yaşlarında dört çocuk, geceleyin tren yolunda ılık küller üstünde uykuya ' dalmışlar ve üstlerinden geçen bir trenle parça parça olmuşlar...
Eskişehirdc, açıkta kalmış tek kişi yoktur, diyen Vali ve Bakanlar belki bu haberi «alelûsul» yine tekzip ederler ve şöyle derler:
Eskişehir - Ankara trenini ezmeğe teşebbüs eden dört çocuk... Lokomotifte hiç bir hasar olmamıştır... — A. F.
Meclis köşesi.
DAVET
Adalet Komisyonu:
1 — Ceza Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkında kanun tasarısını,
2 — Basın Kanunu tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Dilekçe Komisyonu:
Bugün saat 10 da;
Portakal gibidir
MichelMorgan vePauletteGodard Portakal, H» Bogart Limon
Amerikan büyük elçileri toplanıyor
Ingiliz Hükümeti yine kurtuldu
Roma toplantısına büyük önem veriliyor Londra Radyosu, 15 (Basın - Yayın) — Amerika dışişleri bakanlığının bildirdiğine göre, Amerika’nın Londra, Moskova, Paris ve Roma-daki büyük elçileri Martın 22 sinde Roma’da toplanacaklardır; bu toplantı 3 gün sürecektir; büyük elçiler Amerika’nın Avrupa’da takip ettiği politikayı ve İktisadî siyaseti gözden geçireceklerdir; bu toplantıda, Amerika dışişleri bakanlığı Avrupa işleri dairesi başkan yardımcısı Charles Pattern, Marshall Plânı idarecisi Harriman"ve Almanya’daki Amerikan yüksek komiseri General Mac Cloy da hazır bulunacaklardır.
Iloly an futbol takımı uçaktan korkuyor
Milâno, 15 a.a. (Ahp) — îtalyanın, dünya futbol şampiyonasına iştiraki meselesi, takımın naklinden doğan güçlük yüzünden, yeniden ortaya atılmıştır. İ,talyan idarecileri, geçen yaz, Torine takımı oyuncularının ölümüne sebep olan felâketten sonra, Brezilyaya gidecek oyuncuları en ufak tehlikeye dahi atmaktan çekinmektedir. Halbuki, ancak Haziranda sona erecek olan İtalya şampiyonasının doğurduğu zaruret ve millî takıma seçilenlerin yapmaları icap eden antrenman yüzünden uzun bir deniz yolculuğuna çıkmağa vakit kalmayacaktır.
İlalyan futbol idarecileri, Jules Rime| kupasına İtalyanın nasıl iştirak edeceğini hâlâ kararlaştırma -maşlardır.
Bulgarijtanda temizlik devam adiyor
Roma Radyosu: 15 (Basın-Yayın) Dün Sofya’da bir söylev veren Bulgar Meclis Başkan Vekili Lakof, Bulgaristan’da ileri gelen bazı komünistlerin tevkif edildiğini açıklamış-
Casus Gubicev Amerikada kalmak İstiyor
Londra Radyosu, 15 (Basın - Yayın) — Bir müddet evvel casusluk suçuyle yargılanıp 15 sene hapse mahkûm edilen Birleşmiş Mil-' letler memurlarından Sovyet vatandaşı Gubiçev, Amerika’da kalmaya ve mahkûmiyetini kabule karar verdiğini bildirmiştir. Gubiçev’e ikinci bir şık olarak Rusya’ya avdet etme hakkını vermşiti.
Hükümet bir kere daha güven oyunu sağladı Londra Radyosu, 15 (Basın - Yayın) — İşçi hükümeti Avam kamarasında hükümet masrafları üzerinde tekrar güven oyu almıştır. Güven oyuna müracaat edilmesine Maliye bakanı Sir Stafford Cripp-sin hükümet dairelerinde tasarruf sağlanması ile ilgili olarak muha-fazkârlar tarafından verilen bir takrir sebep * olmuştur; 9 Liberal saylav çekimser kalmış ve hükümet 19 oy farkla güven oyu almıştır.
Sağlık bakanı toptan ilâç ve teçhizat satın almak üzere hazırlanan tasarılar tatbik mevkiine konu -lunca geniş ölçüde tasarruf mümkün olacağını söylemiştir.
Keşmir ihtilâfına ara bulucu Paris Radyosu, 15 (Basın - _. yın) — Güvenlik konseyi dün, Lake Success'de, Keşmir meselesinin halli için bir Birleşmiş Milletler arabulucusunun tayinine karar vermiştir. Bu karar iki çekimser oya karşı, 10 oyla alınmıştır. Çekimser kalanlar Hindistan ve Yugoslavya-dır. Lake Success’de, Filistin’deki eski Birleşmiş Milletler arabulucusu Ralph Bunche veya Amiral
Geçici Komisyon)
Fikir eserleri kanunu tasarısını incelemek üzere kurulan geçici komisyon bugün saat 14.30 da;
Maliye Komisyonu:
Maliye Bakanlığı kuruluş ve görevleri hakkındaki 2996 sayılı kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna bazı maddeler eklenmesine dair kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 15.30 da;
Milli Eğitim Komisyonu:
1 — Köy okulları ve köy enstitüleri teşkilâtına dair 4274 sayılı kanuna geçici bir madde eklenmesi hakkında kanun tasarısını,
2 — Millî Eğitim Bakanlığı ku -ruluş kadrolardyle merkez kuruluşu ve görevleri hakkındaki 2287 sayılı kanunda değişiklik yapılması hakkında 4926 sayılı kanuna bağlı 1 sayılı Rasathane başlıklı kısmın da değişiklik yapılması hakkında kanun tasarısını,
3 — Yüksek öğretim öğrenci yurt lan ve aşevleri hakkındaki 5375 sayılı kanuna ek kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Tarım Komisyonu:
Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü görev ve kuruluş kanunu tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
İçişleri Komisyonu:
Siyasal Bilgiler Okulunun «Siyasi ve iktisadi ilimler Fakültesi» adı ile Ankara Üniversitesine katılması hakkında kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 15.30 da;
Toplanacaklardır.
Ya-
Çinin B. Milletlerdeki durumu
Paris Radyosu, 15 (Basın - Yayın) — Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Trygvie Lie, dün milliyetçi, Çin delegesi Dr. Çiang’dan, Çin’in Birleşmiş Milletlerde temsili meselesinde Trygvie Lie’nin takınmış olduğu tavri protesto eden bir mektup almıştır. Bilindiği gibi Trygvie Lie, komünist Çin delegasyonunun Birleşmiş Milletlere kabulünün huhuken kabil ve bu hareketin bütün Çin toprakları üzerinde tesirli bir idare icra edip etmediğini göstermek için tek çarenin serbest seçimler yapılması olduğunu teyid etmektedir.
Dr. Siang yolladığı mektupta Batıkların komünistlere karşı durmasından vaz geçtiğini, bu memleketlerden hiç olmazsa bitaraf kalmalarını istediğini bildirmiştir.
yin edilecekleri sanılmaktadır. Hatırlarda olduğu gibi Amiral Ni-mitz Keşmir'de bir plebisit hazırlayacaktı. Fakat bu plebisit yapıla-__________________ . . _ mamış ve Nimitz bu vazifeyi başa-Nimitz’in Keşmir için arabulucu ta- ramamıştı.
Serbest Fıkra
Akşama sağ dönersem!
E vvelsi gün, İstanbulda Tanzimatçı Büyük Reşit Paşanın türbesi açıldı. Nutuklar söylemi; makaleler yazıldı.
Fakat o zamanlarda, Osmanlı İmparatorluğuna Garplı mânâsında ve her sahada nizam, hürriyet ve âmme hâkimiyeti esaslarını getirecek olan tanzimat prensiplerini, ağıza almak kolay olmamıştı. Reşit Paşa’nın bu işi, kellesi pahasına göze aldığını şu iki tarihi fıkra bize anlatır:
Paşanın, Tanzimatı - Hayriye-yi padişaha takdim edeceği gündü; haftalardanberi gece selâmlıkta, gündüz sadarette uykusuz günler ve geceler geçirmişti Nihayet o tarihî dakikalar yaklaştı. Artık saraya gidecek ve padi-
Yazan : ——
Sarıçizmeli I
şaha tanzimat esaslarını arzede-cekti. Bu sırada konağın hususi ve mühim ıbir işi için kâhyası o-dasına girdi. Kâhya daha ağzını açarken, Reşit Paşa, şu cevabı verdi:
— Akşama sağ dönersem, bu işleri görüşürüz!
*
Yine Reşit Paşa, padişahla bir muhaveresi esnasında, sultan büyük bir gazapla şu tehdidi savurdu:
— Sen kim oluyorsun?
Koca Reşit Paşanın sükûnetti cevabı şu oldu:
— Ben Âli - Osman devletinin Veziri - âzamiyim!
★
Bilirsiniz; halk hâkimiyet ve hürriyetiyle menfaatleri sarsılacak olan nüfuzlu ve mutaassıp padişah veya zümreler, millete karşı daima hasis ve zalim olmuşlardır. Bugün Tanzimatı -Hayriyenin ilânının Hl inci senesidir. Fakat hâlâ hak ve hürriyet prensiplerinin geniş kitleler tarafından benimsenmiş olmasına rağmen, bir takım zümrelerin keyfî saltanatı sona ermiş değildir.
Her millete, her zaman büyük ve cesur Reşit Paşa'Iar lâzımdır.
Gazetecilerle en iyi geçinen artistlerin Portakal, diğerlerinin Limon olduğu anlaşıldı.
Limon ve portakal müsabakası-
Geçenlerde Parisli on iki gazeteci bir araya gelerek limon ve portakal meselesini konuştular. Bu gazeteciler en meşhur sinema yıldızları ile her gün sıkı temastadırlar. Yıldızların bazısı da gazetecilere karşı sert, diğerleri ise çok mülâyım ve anlayışlı davranmaktadırlar.
Beş yüz gazeteciyi temsil ettiklerini iddia eden bu on iki muharrir, Seine nehrinin karşı yakasında, yıl dızların muntazaman devam ettikleri bir lokantada garip bir müsabaka tertip ettiler: portakal ve limon müsabakası. Gazetecilere karşı en sert muamele eden yıldızlara limon, en iyi muamele edenlere de portakal mükâfatları verilecekti.
Reylerin tasnifinde limon mükâfatını Humphry Bogart, Jean Gabin ve Charles Boyer kazandı. Bu artistler, gazetecilerin müttefikan ver dikleri karara göre, yanlarına yanaşılmaz mahlûklarmış. Hattâ Jean Gabin bir kaç ay evvel yaptığı aşk izdivacında, çocuğunun mutad ve muayyen tarihten bir zaman evvel doğmuş olmasını merak jderek tah kikata girişen gazetecileri sille tokat defetmiştir.
Limon şampiyonlarından biri de Boyer’dir. O da ne zaman kendisine I bir kâğıt uzatılsa ve ne zaman bir imza istçnse, fransızların meşhur lügati ile sövüp saymaktadır. Boyer-nın, pek genç yaşta olan kızlara dahi yüz vermediği ve bu perestiş-kârlarını «edepsiz, haspa, sokak çocuğu, git annenin yanma... Şimdi seni tepelerim» gibi tabirlerle haşladığı söyleniyor.
Buna mukabil gazetecilerle iyi geçinen yıldızların portakal mükâfatı evvelâ Michelle Morgan’a, sonra Marlene Dietirch’e ve nihayet Paulette Goddard’a verilmiştir. Erkeklerden, portakal mükâfatı Errol Flyn’de.
Müsabaka nasıl oldu?
Seine’nın öbür sahilindeki exis-tentıalliste meyhanelerden biri geçen hafta bütün perdelerini indirmiş ve iki kapıya nöbetçi dikmiş. Girenler ters yüzü ediliyor ve bu akşam gazetecilerle sinema artistlerinin çekişmesi var deniyordu. Bahis mevzuu olan artistlerden hiçbiri toplantıya gelmemişti. Bununla beraber her birinin müteaddid dostları, artistlerin davasını müdafaa etmekle meşguldü. Bu arada Moris Şövalye’nın, çok aşağılık bir adam olduğunu iddia eden bir kadının gü zel saçlarına Josephine Baker tarafından bir şampanya kovasının boşaltıldığı görüldü. Boyer bizi hiç bir zaman hariçte temsil edememiş tir diyen bir gazeteci de kadın ve erkek tekmeleri altında yere yuvarlandı.
Boyer’yı müdafaa edenler onun hiç bir zaman asker kaçağı olmadığını, 939 bozgununda ancak hükümetin emriyle Amerika’ya gitmiş olduğunu söylüyorlardı.
Bu hükümet lâfı araya girince Da-ladier meselesi de ortaya atıldı ve iş artistik bir mesele olmaktan ileri gitti.
★
Oylar verilirken:
Oylar verilirken, bahis konusu ar tistlerin dostlan telefon başlarında çırpınıyorlar. Filhakika bu müsabakanın maddi bir mükâfatı yoktu a-ma şöhret bakımından büyük önem taşıyordu.
Gazeteciler birer birer oylarını verip limon ve portakal kahramanlarını tayin ettikten sonra, herkes eşine dostuna tekrar telefon etmeğe veya taziyet ya tebrikte bulun-mıya başladı.
Kadınlardan portakal mükâfatını kazanan Michelle Morgan'm taraftarları, başta Cocteau ol -mak üzere artistin evine müteveccihen bir alay tertip ettiler. Ellerinde kâğıt fenerler ve üzerinde portakal Michelle yazılı levhalar taşıyorlardı. Bir zaman polis bu gürültülü kafileyi durdurmak istedi ise de, kafile arasından sıyrılan bir gazeteci polise doğru ilerliyerek «yahu sizin patron benim kuzenimdir diye bağırdı. Alimallah hepinizi perişan ederim.»
Filhakika sonradan anlaşıldığına göre bu gazeteci Paris Polis müdürünün kuzeni değildi, lâkin onun po üs müdürlüğüne getirilmesini temin için mücadele edeyim derken
«Limon ve Portakal Müsabakası» nda Limon Mükâfatını kazanan bir kaç artist «defi gam» ediyorlar.
iki gazeteden birden kovulmuştu. Bununla beraber kuzen polis müdürü sonradan hatırşinas biri olduğunu ve vefakârlığını göstermiş ga zeteciye eski mevkiinin iadesi için elinden geleni yapmıştır.
Lâkin, bu muazzam fener alayı polis müdürünün selâhiyetini aştığı cihetle, zabıta işe müdahale etmiş ve limon portakal müsabakasının galiplerini evlerinden almıya giden ler zorla dağıtılmışlardır. Bunun ü-zerine muazzam alayı teşkil eden kafile muhtelif gazino ve meyhanelere dağılmış ve telefonlara sanılarak limon, portakal müsabakası şampiyonlarını haberdar etmiştir.
Errol Flyn bulunamıyor:
Portakal mükâfatını kazanmış o-lan ve o sırada Paris’te bulunan A-merikalı sinema yıldızı Errol Flyn'ı bulmak bir türlü mümkün olamadı. Ve bu hal bir çok dedikodulara yol ı. En açık gözlü gazetecilerden biri, artistin nerede olduğunu söy-, leyince bir kızılca kıyamettir koptu, meğerse Errol Flyn o gece hiç hatıra gelmiyecek evli bir kadınla hususi bir dairede başbaşa imiş. Gazeteci isterseniz resmini de getiririm diye iddia ediyordu. Büyük kar gaşalık arasında, portakal birinciliğini kazanan Michelle Morgan kocaman gözlerini oğuşturarak çıka -geldi ve başına oturtulan portakal dalından müteşekkil bir çelenk altında herkese teşekkür etti. Müsabakayı kazananlardan diğer kadınlar hazır bulunmuyorlardı, fakat ha
ber derhal telgrafla Amerikaya yayıldı.
Humphry Bogart, haberi.öğrendiği zaman şöyle demiş:
.Bana limon mükâfatı vermişler. Halbuki ben şimdiye kadar hiç bir gazeteciye kötü muamele etmedim, bununla beraber müteessir değilim. Çünkü Pariste yediğim bütün portakalların lezzeti limon gibi idi. Ve bunları söyledikten sonra o her zamanki haliyle tabanca çeker gibi bir sigara çıkarıp yakmış.
Marlene Dietrich’ye portakal mükâfatını kazandığı müjdesini veren gazeteci, artistten büyük tavizler temin ettiğini ve bu meyanda meşhur bacaklarını diz kapaklarından yukarısına kadar görebilmek mazhariyetine, hususî bir tarzda erişmiş olduğunu iddia ediyor.
Charles Boyer ise haberi öğrenin ce: -Ben zaten emindim, demiş. Bizim gazeteciler o kadar ekşi adamlardır ki, bana portakal mükâfatı veremezlerdi.»
Bu portakal - limon müsabakası yalnız artistler arasında değil, aynı zamanda devlet adamları arasında da yapılmıya bşlanıyor.
Gelecek hafta, yine biz gazeteciler grupu, devlet adamları arasında ga zetecilere karşı en mültefit ve en aksi davranan kimselerin listesini çıkaracak. Tabii bu daha geniş tezahürata yol açacaktır. Müsabakanın adı şimdiden belli olmuştur.
Turunç ve pamplömüs müsaba-
Diyarbakır'da C. H. P. den istifalar çoğaldı
Demokrat Parti teşkilâtı genişliyor
Diyarbakır, (Özel Muhabirimiz -den) — Haftanın bir çok günlerini merkez ilçesine bağlı köyleri, ilçeleri gruplar halinde otomobillerle dolşarak yeniden bir çok ocak ve bucak açmakla meşgul olan D. P. Diyarbakır şubesi, geceleri parti bi nasında geç vakitlere kadar çalış-nıaktâ, parti binası şehirliler ve köy lüler tarafından dolup boşalmaktadır.
İki ay evvel genel kuruldan gönderilmiş olan 20 bin üye kaydına mahsus teklif kağıdı kalmadığından bugün telle 13 bin kâğıdın yeniden istenildiği öğrenilmiştir.
Teşkilâtın genişletilmesi için her taraftan davet vuku bulmakta, mun tazam yol bulunmaması, mevcudun da çamurlu ve kapalı olması yüzünden şimdilik bu davetlerin icabı yerine getirilmemekte ise de yakında buralara da gidilerek, yeniden bir çok şubeler daha açılacaktır. Halk Partisinden istifalar, D. P. ye iltihaklar devam etmektedir. Bu hafta içinde istifa edenlerin sayısı 18 dir. Yine bu müddet içinde 19 Ocakda ha açılmıştır. Bu ocakların idaresini üzerlerine almış olan demokratların adları aşağıda yazılıdır:
Mermer bucağına bağlı Devris Hüseyin Ocağıı
1 — Mustafa Polat Başkan. Üyeler: Sadık Kaplan, Sabrl Çiftçi, Ab-
dülkerim Biçer, Lâtif Aydın.
Pirinçlik Bucağına bağlı Şirini O-cağı:
2 — Başkan: Abdülkadir Gürbüz. Üyeler: Hüseyin Ataç, Ali Tırak, Azam Ekin, Hındo Tunç.
Lice ilçesine bağlı Funı ocağı:
3 — Başkan: Mehmet Balta. Üyeler: Mahmut oğlu Yemlihân Tekin, Yusuf Balta, Mehmet Çoban, Yusuf Bingöl.
Merkez ilçesine bağlı Yeni Kapı Semt Ocağı?
4 — Başkan Sait Özlevent: Üyeler: Mahmut Oduncu, Mansur Ko-naksever, Ömer Değer, Mehmet Cengiz.
Merkez ilçesine bağlı Karabaş O-cağı:
5 — Başkan: Yusuf Kızılel. Üyeler: Kerim Sarılar, Haşan Karahan, Mehmet Eren, Ali îşçi.
Merkez İlçesine bağlı Hacı Osman Ocağı:
6 — Başkan: Hüseyin Çelik. Üyeler: Hüseyin Atala, Abdülkerim Çelik, Sıtkı Çelik, Bazit Çelik.
Çınar ilçesine bağlı Aşağı Hanik Ocağı:
7 — Başkan: İbrahim Akyüz, Ü-ycler: Mehmet Yağmur, Mustafa Toykaya, Alûattin Karakuş, Alâat-tin Yıldırım.
★ (Devamı Sa: G Sü: 7 de)
ZAFER
16 - 3 - 1950
Sayfa: 4
METEOR
Trumanın Dördüncü
K
h
Düşünmeden bir söz vermişti. Anodoluya geçmeği kabul etmişti. Bu öyle bir macera idi kî, sonu ölümle neticelenebilirdi. Beyni ateşler içinde yanarak odasına çekildi. Mukadderata bağlanmaktan başka çare yok.
d h(
— 119 —
g« n:
du te;
ke
ne
sis
ke: sir. bir
iin
'01
Hazırlık
— Ne oldu Leon?
Hassa kumandanı göğsünü bartarak:
— Tamam haşmetmeap...
— Şehzade kabul etti mi?
— Evet...
— Bu gece hareket etsin...
— Emriniz yerine getirilecektir.
— Plânı biliyor musun?
— Hayır.
____ Yanına bir muhafız kıt’ası verilecek. Gizlice hareket edecek olan bir gemiye binecek. Çanakkale Boğazından geçerek Adalar denizine ç±acak. Antalya sahiline çıkacak.
— Neden daha yakın bir yere, meselâ Marmara kıyılarına çıkmıyor lıaşmetpenah...
— Budalalığın lüzumu yok Leon... Çıktığı yerde ona yardım e-dilmesi şarttır.
— Her halde...
— Antalya kıyılarına Karaman-oğulları yakındır.
Leon elini alnına vurdu:
— Tamamen hakkınız var haş-metpenah...
— Bütün hazırlığı senden beklerim.
ka-
IUI
T en üy an
en: ır.
O izi y( en ıkı ırt
yi
v(
lu
So ra
Dı da iin
rtı
ec|
M ıdı
:i..
cp
-bi
)rl idi ı b m( gö i d
Jij
lej
Cız ap
ice »rh rai
ror
:kn
- J . Z
- I ild
- ] ıag
- i ıdü
Imt nn du. ian du.
Eğlence sona ermek üzere idi. Şehzadenin dinlenmeğe, yalnız kalmağa ihtiyacı vardı. Aynı zamanda bu gece fevkalâde bir şeyler olmak ihtimali de vardı.
Düşünmeden bir söz vermişti. Anadoluya geçmeği kabul etmişti. Bu öyle bir macera idi ki, sonu ö-lümle neticelenebilirdi...
Beyni ateşler içinde yanarak o-dasına çekildi. Mukadderata bağlanmaktan başka çare yok, diye düşündü.
(Kaderde ne varsa o olur. Esasen buradaki yaşayışım da hür bir insan yaşayışı değil... Ziynet ve sefatat içinde bir ecaret hayatı... Belki de böyle yaşamaktansa ölmek daha iyidir.)
Saz sustu, baygın kahkalardan eser kalmadı. Marmaranın hırçın suları sarayın mermer rıhtımına vuruyordu.
Vakit gece yarısını geçmişti. Şehzade Orhan bir türlü uyuyaım-yor, elleriyle başını sıkarak derin ve korkunç hülyalara dalıyordu.
Gece gittikçe ilerliyor, karanlık bütün İstanbulun üstüne bir yarasa gibi çökmüş bulunuyordu.
Şimdi sahilde garip bir kaynaşma var. Suyun üstünde inip çıkan mavnalarm içinde tuhaf kıyafetli gölgeler dolaşıyor, biraz uzakta sahili yalıyarak yaklaşmakta olan bir yelkenlinin iri hayali görülüyordu.
Sahilde bir kalabalık başlamıştı. Bunlar silâhlı, mızraklı adam- 1 lardı. Fakat kimse bir tek kelime ' "konuşmuyor, herkes aldığı esrarengiz emri düşünerek sessiz sa-dasız gelip gidiyordu. *
Her halde hazırlık tamamlanmak üzere idi.
Gecenin karanlığında, Bukaleon sarayının mermer merdivenlerin-den hoyrat bir ayak sesi aksetti. Mahmuz şakırtısını andıran bir ses, dar koridorları çınlattı.
Rap... Rap... Rap...
Bir tek adamın ayağından çıkı- , yordu bu sesler...
Uyuyan sarayın şurasında bura- 1 sında isli fenerlerle dolaşan bekçiler görülüyor ve bu bekçiler, malı muz şakırtısını işittikçe duvara yapışarak ona yol veriyorlardı.
Nihayet bu iri gövdeli adam, Şehzade Orhanın odasının önünde durdu. Zaten uyuyamamış olan şehzade kalın ayak seslerinin ken di odası önünde durduğunu duyunca yerinden sıçradı.
Demek macera başlıyordu. Git-miyeceğim diyemezdi. Belki de cebren götürürlerdi. Bitkin adımlarla kapıyı açtı. Yarı karanlıkta iri gövdeli ve üniformalı bir a-dam sert bir selâm verdi.
Bu, imparatorun hassa kumandanı Leon idi.
Şehzade uykusuzluk ve heyecandan sararmış bir çehre ile:
— Buyurunuz!...
Dedi. Leon bir adım daha atarak:
— Bazı hususları görüşmemiz i-cap edecek asaletmeap...
Diye söze başladı. Orhan, her şeye razı bir tavır ile cevap verdi:
— Sizi dinliyorum.
— Her şey hazırdır. En süratli bir kadirga emrinize âmâdedir. Her ihtimale karşı yanınıza kuvvetli bir muhafız takımı verilmiştir.
— Hangi sahile çıkmak icap e-decek?.
— Bunu ancak imparator hazretleri biliyor. Uyle zannederim ki kaptana bu hususta emir verilmiştir.
— Böyle bir jnaceranın muvaf-.fak olacağını imparator hazretleri ümit ediyorlar mı?
— Yüzde yüz...
— Ben ümitvar değilim. Nihayet Sultan Mehmedi bir kaç gün için meşgul edeceğiz, o kadar.
Leon, büyük işler gördüğüne e-
min olarak gururlanıyordu. Göğ- i sünü kabartarak şehzadeye baktı:
— Bu kadarına sizin aklınız ermez asaletmeap...
Dedi. Şehzade sapsarı kesildi. Bu budala BizanslInın hakaretini hazmedemiyecekti.
(Leon, sen birinci sınıf bir budalasın!!...)
Leon, bu alaylı hakaret karşısında sanki çivi üzerine öttürmüş gibi sıçradı. Şehzade de hayrette kalmıştı. Bu sözü söyliyen kimdi?
Leon bu sesi tanıyordu. Bu sözleri şehzade söylememişti. Halbuki odada ikisinden başka kimse yoktu. Bu ses, bu ince ve ahenk-tar ses nereden geliyordu?
Geriye döndü. Kapıda falcı kızı Margaritin şuh ve kıvrak vücudü-nü gördü. Kendini kaybederek • yerlere kadar eğildi ve gayriih,ti-
— Ne buyurmuştunuz Vasilisya?.. (1).
Diye homurdandı.
Margarit ' "ûı* bir kahkaha a-
— Dikkat ediniz kumandan... Bir hitap hatasında bulunuyorsu-
Letjn şaşkına dönmüştü. O, sütbe süt bir Bizanslı idi. Kadın karşısında her şeyi unutan bir adamd.ı
— Benim Vasilisyamsınız...
— Bir daha dikkat etmenizi rica ederim.
— O halde ne söylememi emrediyorsunuz?
— Pek çabuk dam değiştiriyor-
Leon, bunun ne demek olduğunu pek anlayamadı, sustu.
Falcı Margarit içeriye girdi ve kapıyı kapadı. Şehzade de şaşırmıştı. Margarit, çok güzel bir kızdı. Onun bütün hareketlerinde bir mânâ vardı. Zeki ve nükte dandı. Ne yaptığını kimse bilmiyor, fakat her yerde her işe karışıyordu. Gece yarısından sonra bu saraya, bu odaya nasıl girebilmişti!.. Bunu sormak beyhude idi.
— Vazifeniz nedir kumandan?
Bunu soran Margaritti. Leon e-sas vaziyete alarak cevap verdi:
— Şehzade hazretlerini götür-
— Nereye götüreceksiniz?
— İmparatorun emrettiği yere...
Bir sükût hasıl oldu. Margaritin omuzundaki ince ipek muslin yavaş yavaş kaymıştı. Şimdi sağ o-muzu tamamen açılmış, göğsünde bembeyaz bir deniz dalgalanmağa başlamıştı. (Devamı var)
(1) Vasilisya, Bizans Kraliçelerine verilen isimdir.
TAŞLARI!
Çeviren: NİHAT ÜLKEKUL
Küçük gök cisimlerin, küremizin atmosferi içinde ışık neşretmelerine «meteor», bu gök cisimlerine de «meteorit» veya «meteor taşları» denir.
Geceleyin, gökyüzünü dikkatle incel iyen bir rasıt, saatte vasati o tarak 1(» meteor görür. Bir rasıt bütün yeryüzünde görülen meteorların yüzbiııde birini görürse de, bir günde dünya üzerinde görünen me icarların sayısı yirmi milyon kadardır. Ve sadece dürbünle görülebilen çok küçük meteorların sayısı bundan çok büyüktür.
Bundan başka, meteorların sayı sı, muhtelif zaman ve mevsimlerde çok değişiktir. Meselâ gecenin nihayetine dog/Tu görülen meteorların sayısı, gecenin başlangıcında gö rülen meteor sayısuıın takriben iki mislidir. Bu dünyanın kendi mahreki (yörüngesi) üzerindeki hareketiyle izah edilir. Meteorun görünme noktasının yüksekliği vasati olarak 120 km. dir. Gözden kaybol^ ma (ki bu noktada meteorit tamamen gaz haline geçerek söner) yük sekliği vasati olarak 80 km. dir. Fa kat büyük meteoritler daha aşağılara kadar da görünebilirler.
Meteorların hızlan pek azdır. Buıı lann önemli bir kısmı, güneş sistemimize ait olmıyan küçük gök cisimlerinden teşekkül etmiştir. Bu meteorlar karışık ve intizamsız bir şekilde görünürler, bir gece veya birbiri ardına bir kaç gece deva-mınca görünen sayısız meteorların malırek çizgileri, gökyüzünün RA-DIANT denilen bir veya birçok nok (alarmdan dağılarak geliyormuş gibi görünürler. Bunlara (Akan yıldızlar) veya (yıldız yağmurlan) denir.
Bunların en meşhurları: 10 Ağustosa doğru görülen Perseid’ler, 13 A ralıka doğru görülen Leoııidler, ve 20 Nisana doğrd görülen liridler-dir. (Yıldız yağmurları radyan noktalarının bulunduğu takım yıldızın adını alırlar.)
Yıldız yağmurlarının böyle sabit tarihlerde görülmesi bu yıldız yağ murlannın. yerin mahrekine çok yakın eliptik, (beyzi) bir mahrek üzerinde güneşin gök cisimlerinden gösterir.
Bu mahreklerin bir çoğu; kuy- [ ruklu yıldızların mahreklerine tetabuk ederler. Persid’ler, (1862) kuyruklu yıldızının rekiyle, Leonidler Tempel kuyruklu yıldızınkiyle, v. s....
Meteoritlerin oldukça büyük kütlede olanları, havada yanıp gaz haline gelemeden, dünya üzerine düşerler. Düşmeleri, evvelden biline-miyen bu meteoritler bir talih eseri olarak pek nadirdirler. Bir sene de dünya üzerine vasati olarak 2000 meteor taşı düşer. Bunların vasati
etrafında dönen ileri geldiğini
maddesi
Amerika bazı memleketlerin istifade edilememiş mıntakalarının
kıymetlendirilmesi için imkânlar temin edecektir
M ARP sonrası dünyasının karni rışıklığı içinde, karanlığı de-™ ® len fenerler gibi, iki İktisadî hareket belirmektedir.
Evvelâ, dünya nüfusunun % 7 sine varmıyan bir nüfusla, Amerika kendi başına dünya istihsali kadar bir istihsal sağlamakta olup bu istihsali de diğer memleketlerinkine nazaran daha çabuk inkişaf etmiştir. Hususi teşebbüse kıymet vermiş olmak ve millî ekonomiyi idare etmekten ziyade desteklemek için hükümetten faydalanmış olmak bu neticenin sebebleridir.
İkincisi, ekseri diğer memleketlerde istihsal, istihlâk ile hiç bir zaman ayarlanmış değildir. Bu memleketlerin bugün geçirdikleri buhran bir .para buhranı, değil fakat bir .istihsal buhranıdır-. Bu memleketler dolar kıtlığından bahsettik leri zaman anlamak gerektir ki, on lar iştira kabiliyetlerinin üstünde Amerikan malı istiyorlar, — çünkü kendi istihsalleri onlara kâfi döviz getirmiyor. — Biz bile kendi ferdî bütçelerimizde bu -buhranı, ister dolar, frank yahut lira olsun, hissediyoruz. Bu şunu gösteriyor ki, biz ihtiyacımızı karşılıyacak kadar para kazanamıyoruz.
Devletlerin döviz bolluğuna tekrardan kavuşabilmeleri için, ilk ev velâ istihsalin ve emtia mübadele
I
Tııttle
(1S66)
ağırlığı 20 kg. dır. Fakat bunların ekserisine tesadüf edilememiştir.
Bunların bir çoklarının terkibi, saf . demir ve pekaz bir miktar ni-kel’den ibaret bir karışımdır. Diğerleri ise bildiğimiz kaya (silikat) dır. Meteoritler dünya atmosferi i-çinden geçerken yüksek hararetten dolayı meydana gelen esmer bir kabukla kaplıdır. Bilinen en ağır meteorit 60 ton ağırlığındadır. Bu meteorit, güney batı Afrika’da Groot Fontein civarına düşmüştür. Fakat dünya üzerine düşmüş ve gömü.lmüş daha büyük daha büyük meteoritler vardır.
Meselâ, 30 Temmuz 1908 de Sibir ya’ya düşen ve 30 km. kutrunda bir daire içindeki mıntakayı tahribe-den meteoritin ağırlığının 50.000 ton olduğu tahmin edilmektedir.
Bazaıı, meteorit düşerken, çok sa yıda ışık kuvveti az küçük parçalar halinde dağılır.
(Science et Vie) den
Meteor, küçük gök cisimlerinin hava içinde hareketi esnasında, hava ile sürtünmesi neticesi meyda-rak ıjıklı hale gelmesiyle görünür.
hareketlerinin cihanşümul ı hilinde artması lâzımdır.
Davanın esası şudur: Amerika istihlâkinden fazla istihsal etmek kud retindedir. Dünyanın diğer' kısımları, nüfusuna yetecek kadar istihsal yapamıyor. 'Amerikanın ve diğer memleketlerin müşterek menfaati, müştereken istifade etmek ü-zere kaynaklarını birleştirmektir.
Tı uman, 20 Ocak -1949 tarihli nut kunun meşhur dördüncü maddesinde, bu hedefe varmak için el ele verip hangi yol takip etmek lâzım gel diğini belirtmiştir.
Kısaca şunu teklif etmiştir. Amerika, bazı memleketlerin kâfi derecede istifade edilememiş mınta-kaların kıymetlendirilmesi için imkânlar temin edecek ve bu uzun vadeli ameliye için hususi sermayeden istifade edilecektir.
Truman’ın dördüncü maddesinin ortaya koyduğu programın esas unsurları şunlardır:
1 — Liberal bir devlet olduğunu çekinmeden söylemekle beraber Amerika, hariç memleketlerde bir envestisman siyaseti takip etmek mecburiyetindedir. Diğer milletlerin hayat standardını yükseltmiye hazır olan Amerika, düşman devletlerin hususi teşebbüsünü bu davada kul-lanmıyacağını ilân etmelidir.
Papamerikan Birliğinde irad ettiği nutukta Mr. Acheson şöyle konuşmuştur: .Memleketimiz hususi teşebbüs ile meydana gelmiştir ve hususi teşebbüs bizde daima baki kalacaktır. Bu itibarla hususi kapitalistler tarafından tahakkuk ettiril mesi mümkün olan projeler için para yardımında bulunmak hükümetimizin devamlı siyasetine aykırıdır. Aynı zamanda istihsali arttırmak i-çin borç taleplerine cevap vermeyi tercih edeceğiz.»
Bu siyasi görüş alâkalı memleket ler tarafından anlaşılmadıkça, bunlar yardımın ilânihaye devam edeceğini zannetmiye devam edeceklerdir. Bu zimniyeti yıkabilirsek o zaman Amerika diğer milletlerle birleşerek dünyamı! kalkınmasına müessir bir surette çalışabilecektir. Bu, Amerikan yardımının yakında kesileceğini ve Birleşik Devletlerin Marshall Plânı taahhütlerinden vaz geçeceğini asla ifade etmemektedir. Aynı zamanda, aynı görüş birliğine sahip olan milletler, dünyayı ran-tabl bir esasa dayanarak kalkındırabilmek için müştereken bir çare bul malıdırlar.
Bu esas dahilinde çalışmak iste-
gelen yüksek hareratten yana-, miyecek memleketler bulunabilir. ’ ’ ’ ' ’ • I Bu, onların bileceği bir iştir. Şu hal
Uşak gitti, biraz sonra (Krupiyenin)
— Banka 500 frank, diye bağırdığı duyuldu.
— 2000 frank, 2500 frank: Arttırma yükseliyordu: Kanının önünde uşak talimat
bekliyordu; Philippe sesinin perdesini yükseltmeden:
XI
— 4000 frank diyerek ayağa kalktı.
(Krupiye) bağırdı:
— 4000 frank!
Bir sükût oldu. Philippe ağır adımlarla kapıya doğru yürüdü...
Pierre tebessüm ederek ona bakıyordu.
Henüz verilmemiş ıbir karar olmakla beraber, şimdiden Katerin Miss Jakson ile, şayet onu kabul ederlerse, Pierre’e hangi odayı vereceklerini konuşuyorlardı.
Hakikatte, Katerin şöyle biı neticeye varmıştı:
— İmkânsız olduğunu siz de pek âlâ görüyorsunuz, ev çok küçük; mamafih, şunu da ilâve etmişti:
— O! korkuyormuyum zannediyorsunuz? Ve bu cümleyi takip eden gülüşü, samimi bir gülüş değildi.
Ve sonra Katerin somurtarak yatağın içine tekrar yaslanmıştı.
Miss Jackson ise düşünüyordu: «Bukadaı- güzel olduğu ve onu beklediği için ne kadar mes’ut» ve şöyle de düşünüyordu:
«Beklendiği için o da ııekadar bahtiyar»
Mary, Pierre’e olduğu gibi Katerin’e de aşıktı. Bu faciada iki rolü de oynamıştı, her ikisi için ızdırap çemiş, sevmişti. Pier-re’in tekrar döndüğü o güzel Ka-terin’in yerinde olmak istiyordu, ayni zamanda bu güzle Katerin’e sahip olacak, yarı açık nemli dudakları öpecek, yüzünü bu saçların arasında saklıyacak olan, erkeğin yerinde olmak için dikleşen o küçük ve taze göğüslerin, yarı açık geceliğin arasında görünen o vücudun beklediği Pier-re’in yerinde olmak istiyordu...
— Artık bir şey söylemiyormu-sunuz Mary?
— Ne söyleyim? Kararınızı vermiş değilmisiniz Katerin?
Genç kadın gözlerini açma- ) daıı başını salladı ve sonra kol- • Iarını kaldırarark, şirin bir ha-
Çeviren : NUSAT
Yazan : B. Valmer
yasızlıkla sarışın koltuk altlarını göseteren bir hareketle onları başının arkasma bağladı.
— Mary, gidin yatın! Benim düşünmeğe ihtiyacım var. Ve bilhassa ümit etmeyin, ümit etmeyin.. bu tamamile imkânsız...
Miss Jackson’un uykusu yoktu, mahaza gitmenin daha doğru olacağına kanaat getirdi ve Katerin’e bir daha bakarak:
— Bunların hepsi «Onun» olacak, diye kendi kendine düşündü ve sonra cevap verdi:
— Geceniz hayırlı olsun Katerin! Kalbinizle düşünün.
Ve yine düşündü: «Bunların hepsine sahip olacak»
Küçük adımlarla, hafifçe öksürerek gitti.
Dalga olmadığı, yıldızların al tında yayılmış bir ipek gibi parladığı, sathında her şey hareketsiz olduğu zaman, Akdeniz kumda çağlar. Şiddetli bir adamın sesi sakinleştiği vakit, o en tatlı sestir; Akdeniz yatıştığı zaman, o en okşayıcı sestir.
Aşık Miss Jackson karşısında iken Katerin şöyle düşünmüştü:
«Onun gibi olmak lâzım»
Şimdi ise yalnız kalınca, Katerin artık aşka karşı nefret duyuyordu. Çehresini asıp: «Tamamile imkânsız» diye tekrarlıyabi-lirdi, fakat mademki imkânsızdı, bunu tahayyül edebilirdi ve daha iyi hayale dalabilmek için,
daha iyi düşünebilmek için zannediyordu - lâmbayı söndürdü.
Deniz ve hışırtısı daha yakma gelmiş gibi idi. Kateriıı çarşafı • omuzlarına çekti, sağ tarafına döndü, göğsü koluna dayandı ve bacaklarını uzattı.
Düşünmek için cidden artık sebep göremiyordu. Başından attığı, atlı senedeııberi görmediği bu adamı tekrar alması imkânsızdı ve sonra, bu küçük evde kâfi oda yoktu, birbirlerine fazla yakın yaşayacaklardı, her an «ona» rastlıyacaktı.
«Tamamile imkânsız, bunu artık düşünmiyelim»...
Ah! başka türlü bir kadın olmuş olsaydı, hayatına başka bir istikâmet verebilmiş olsaydı...
Hakkı vardı değil mi? Ma demki sonuna kadar muzaffer kalmayı azmetmişti, mağlûbiyetlerini tahayyül etmeğe hayatının he olmuş olacağını eğer... hayır! bunu istemiyordu!
Halbuki bu daha ııekadar basit olabilirdi. Mantığıyla bir hayal kurmaya çalışmıştı, Papaz Morand’ın mantığıyla Allahı aradığı gibi, fakat mantığı...
Hadiseler sizi meşgul etmediği vakit, aklınız mantığınıza hükmeder ve eğlenir, fakat hadiseler etrafınızı alırsa, mücadele artık yalnız ıııantıkda kalmaz, fakat bütün cüvudunuzu sarar ve vücudunuz da hatırlar ve arzu eder-
"Popaz Çayırın
Romanının en heyecanlı safhası
Mişel Zevako'nun
Itagıp Rıfkı Özgürel gibi muktedir bir kalem sahibi tarafından dilimize ilk defa çevrilen bu eseri yakında bu sütunlarda okuyacaksınız....
se, mantık bozguna uğramış kaydolur.
İftihar edilen safiyet, icad edilen ahlâk kaideleri, nefsine hürmet ;Fakat nefsine hürmet nedir? İnsan ancak severken kendisini hisseder, mevcudiyetini anlar ve eğer ahlâklı olmak istenirse, okadar sevmeli ve öyle menfaatsız bir aşkla sevmeli ki, ahlâklı olmak bir intizar devresi fakat bir gaye olmasın. Kate-rin temiz ahlâklı olmamış ve arzusu uyandığı her zaman sevmiş olsaydı, şimdi tekrar sevmek için tereddüt edermiydi? Evet, altı senelik gaybubetten sonra geri gelen bir yabancı idi, fakat onu beklemişti, bütün rüyalarını, hayallerini, kin dolu tahayyüllerini bu yabancıya tevcih etmişti ve kin de insana kendi mevcudiyetini hatırlatır.
Sevilmek arzusunun kendinde uyandığını hissettiği her zaman, onun için artık bir yabancı olanı hatırlıyarak beslediği kini ile o hissini yenmişti. ı
Ve böylelikle yalnız sevmek kudretini mahvetmekle kalmamış, fakat mes’ut olmak imkânı varken ızdırap çeken vücudunun o hislerini de harap etmişti.
Artık kendisinde ahenk, sadelik kalmamıştı. Temiz olmamış olup aşıklan olmuş, onu heyecanlandırmış her erkeğe kendisini teslim etmiş olsaydı, bu gece, yanlızlığı içinde ancak ıbir büyük arzusu olmuş olurdu, çok nefis bir arzu, çünkü bu arzu onu, nadim olan, sığınacak yer dilenen bir zavallıyı af etmeğe, ama iyilik etmeğe mecbur etmiş olurdu; herhalde diğerlerinden pek fazla sevmiş olacağı biri için duyduğu büyük bir arzu onun okşayışlarına büyük bir arzu ve avdetini düşünürken büyük bir sevinç duymuş olurdu, halbuki bu tenha yatakta hissettiği: Sevilmenin arzusu ve avdetin nefreti idi.
Katerin’e hükmeden vücudü idi ve vücudu, nice mes’ut başka geceleri uyutmuş olan denizin hışırtısı ile uyutulmuştu.
Vücudunun daha sıcak bir hayat ile yaşadığını farkediyordu, sanki onu tahrip edenin yaklaşmış olması onu sevindiriyor, ona cesaret veriyordu.
(Devamı var)
esaslar da 1 de Amerika, devlet müdahalesine | en az yer vermek şartiyle serbest rekabet esası ile kalkınmak istiyen : memleketler ile birleşebilir.
nin harice yatırabilmesi için Ame-
2 — Hususi Amerikan sermayesini harice yatırabilmesi için Ame -rika hükümeti adil anlaşmalar yapmalıdır. Amerika’nın tek arzusu, Amerikalı iş adamlarını yabancı memleketlerde, yabancı iş adamlarının Amerika’da gördükleri kolaylığın aynını görmesidir. Bu karşılık temin edilmedikçe, harice yatınla: cak sermayelerin kâr getirmesi ihtimali kalkmış olur ve Amerikalılar paralarını dışarı çıkarmaktan vazgeçeceklerdir.
3 — Amerika kendi imkânları dahilinde diğer devletlere teknik yardımda bulunmalıdır. Amerika bu memleketlere derhal heyetler göndererek istihsal kaynak ve imkânlarını tetkik ettirmelidir. Bu heyetler, alâkalı memleketlerin ve Amerikalı memur ve iş adamlarından te şekkül etmelidir. Brezilya’da Abink-de tetkikte bulunan heyet bu şekilde teşekkül etmişti. Bu heyet istihsali çoğaltmak için Amerika ile Brezilya arasında müsbet bir müşterek çalışma palânı tanzim etmiştir.
Amerikalı iş adamlarının doğrudan doğruya alâkalı bulundukları fabrikalar kurmakla Amerika en müsmir teknik yardımı yapmış olacaktır. Bu suretle yabancı mühendisler de i.ş sahası bulmuş ve bir milletin yaşama seviyesini yükseltmiye yarıyacak modern tekniği yakından görmüş ve öğrenmiş olacaklardır.
4 — Hükümetten hükümete kredi vermek. Hususî sermayelerin hududu dışına çıkılınca bu krediler elzemdir. Aynı zamanda bu, rekabeti arttıracak bir unsur olacaktır. Misal olarak Amerika hükümetinin, yollarını, limanlarını, sınai teçhizatını ve elektrik işlerini tevsi etmek için bir memlekete yaptığı yardımı ele alalım. Kredi, o memleketin dahilî işlerinin artmasına vesile olacak ve o yüzden tahsil edilecek vergiler krediyi ödemeğe yarıyacaktır.
5 — Hayatî ham maddelerin satın alınması hususunda Amerika daha cesaretli davranmalıdır. İktisadiyatı genişliyen Amerika’nın askerî bakım dan kıymetini hesaba katmasak bile, dünya kurşun, tutya, çinko, bakır, manganez ve sair istihsallerine daha uzun müddet ihtiyacı olacak-tır. Amerika hükümeti fiyat ve mik-dar üzerinden ve daimî alıcı olarak, diğer memleketlerle bu maddeler için uzun vadeli mukaveleler yapmalıdır.
Bu suretle sınai inkişaf yolunda bulunan memleketler hesaplarını tanzim etmek ve ilerdeki sanaisini rantalb bir hale geçmesini bekliye-bilmek için istikrarlı bir zemin bulmuş olurlar.
6 — İktisadî işbirliğinde bu kadar ileri gitmek istiyen memleketler ihraç malları için Amerikan pazarlan daimi bir alıcı olmuş olur. Amerika ile serbest rekabet esası üzerinde iş birliği yapmak istiyen memleketler için tercih 'hakkı tanınan mususi tarifeler tanzim edilmesi muvafık olur. Alâkalı memleketlerle Amerika arasında serbest ticaretin inkişafı için gümrük duvarlarının mümkün olduğu kadar indirilmesi şayanı temennidir. Bu hususta Amerika ile anlaşmalar akdetmiş memleketlerin kendi aralarında da ayni anlaşmaları yapmaları gerektir.
Dünynın çok taraflı anlaşmalara doğru gitmesi zaruridir. Fakat bunu mümkün kılmak için tedricen iki taraflı anlaşmaalr yapmak icap edecektir. Ticarî mübadelelerin faz la kayda tabi olan bir dünyada e-konomik birliğe varmak için başka çare yoktur.
Trumanın dördüncü maddesini tatbik edebilmek için yakardaki e-saslı altı unsurun tahakkuku lâzımdır. Bunları her memlekete ayrı ayrı ve iki taraflı anlaşmalarla kabul ettirmek lâzım gelecektir ve bunlara «Dört sepetli» konferans adı ve rilmesi icap edecektir. Amerikalı mümessiller ticari temaslara «iki sepetle» geleceklerdir. Birinde ihraç ,etmek istedikleri diğerinde ithal etmek istedikleri malların nümuneleri bulunacaktır. Karşı memleketler ı mümessilleri de ayni şekilde geleceklerdir.
•Dört sepetin» muhteviyatı ortaya dökülecek ve tetkip edilecektir. Alınacak netice her halde münferid, dağınık ve taraflardan birinin teklif ettiğine mukabil bir şey istememesi gibi hallerle akamete uğramı-ya mahkûm olmayacaktır.
Bu konferanslar Truman’ın dördüncü maddesini » ilgilendiren altı esası, taraflarca tam manasiyle münakaşa etmelerine zemin teşkil etmelidir. Eğer bir anlaşmıya varacak olurlarsa bu iki tarafın da menfaatine uygun olmalıdır. Amerika evvelâ bu gibi iki üç anlaşma yapmalıdır ve alınacak iyi netice diğer memleketlerin aynı anlaşmalara rağbet etmeleri sağlanmış olacak-
Bazı milletlerin Amerikan mede-
14.00
20.1
20.5
20.?
1.50
.00
1.15
.45
1.00
1.45
1.00
20.1
21.1 21.
22.1
22. ■
23.(
İG MART 1950 PERŞEMBE
I M. S. Ayan
l Müzik: Ilaflf Uvertürler (Pl).
i Haberler ve lıava raporu.
) Müzik: Türküler (Pl).
i Müzik: 10 dakika salon orkestrası (Pl).
5 Günün programı. *
) Müzik: Çeşitli hafif müzik (Pl)
9 Kapanı?.
3 Açılı? ve parofcram.
0 M. S. Ayarı.
0 Müzik: Şarkılar,
() Haberler.
5 Müzik: Radyo Salon orkestrası:
1. Mozart: Flgaronun Düğünü O-perasından uvertür;
2. Beethoven: Fantezi Mozaik;
3. Myddleton: Parça;
4. Drlgo: Arlökeniıı • Milyonları;
5. Reckten Wald: lntermezzo:
6. -Köprlng: İspanyol Serenadı.
9 öğle gazetesi.
5 Müzik: Radyo Salon orkestrasının
0 Aksam program» hava raporu ve kapanı?.
S Açılı? ve program.
) M. S. Ayarı
9 Müzik: İnce saz (Ferahnftk faslı)
5 Müzik: Plano ile caz parçaları (Pl)
9 M. S. Ayarı ve haberler.
5 Geçmi?te bugün.
9 Müzik: (Yurttan sesler)
5 Müzik: Beethoven - Re Majör 2 nel Senfoni (Pl).
CJemens Kiuuss İdaresinde Viyana Fllftrmoni Orkestrası.
5 Radyo gazetesi.
9 Serbest Saat.
5 Müzik. Tanburla Cemil).
9 Müzik:
9 Uneskc
(M.
t
i s
19.45
20.15
21.15
Halk türküleri, gazetesi.
Müzik: Dans müzikleri (Pil.
Konuşma: (Sağlık saati) Müzik: Müzikseverin saati.
M. S. Ayarı ve haberler. Program ve kapanı?.
Franz Sclıubert, ıDie Stadt» ve «Erlkönigt 2 — Jolıanncs Brahms, ’ tmmer leiser uıirkt mein Schlum-mer» S — Rtchard Strauss, «Serenada i — Guiseppe Verdi, Aida operasından; cRitomo victor’a» Şarkı ve türküler
Pelleas et Melisande (TEMSİL» Yazan: Maurice MâeterUnck Türkçe-si: Ekrem Reşit Rey. Müzik: Claude Debussy.
Oynıyanlar: İstanbul Şehir Tiyatrosu artistleri.
Fasıl Heyeti Konseri
tSepâhı 1 — Peşrev Z — Şeb midir 3 — Bensiz ey gül -i — Dilde sevda 5 — Gel ey saki 6 — Taksim 7 Bakıp ahvali perişanıma 8 — Olmaz ilâç 9 — Benim sen nemsin 10 — Alimin evleri 11 — Seni her
Küçük orkestradan melodiler
Dans müziği (Pl).
Haberler
Hafif müzik (Pl).
Programlar ve kapanı?.
I
Manevi evlât veya evlatlık arayanlara
Dokuz aylık Nur Topu gibi bir erkek çocuğu kimsesizlik se-bebile isteyenlere verilecekte*.
Müracaat: Yenişehir Selânık Cad. Bilge Ap. No. 62 de kapıcı Haşan Türkkuzu.
niyetine karşı duyduğu itimatsızlık, Trumanın dördüncü maddesinin tahakkuku için psikolojik bir mania teşkil etmektedir. Yabancılar Amerikan vatandaşını geniş bir şahsî hürriyete ve yüksek seviyeli bir ya şama şartına sahip olduğunu biliyor. Fakat madalyanın ters tarafını, namütenahi boşanmaları, sefil eğlence leri ve mide ülserlerini de biliyor Amerikalının çok hareketli yaşadığını biliyor ve ona gıtta eftmiyor.
Amerikalılar anlamalı ki, istemi-yen milletlere yaşayış tarzlarını ka bul ettirmeğe hakları olmadığı gibi öğretmek istedikleri şeyler kadar öğrenmeye muhtaç oldukları şeyler de vardır.
Bahsettiklerimiz kolay halledilecek şeyler değildir. Fakat ciddi davranırsak Sovyet dünyası kuvvetine nazaran garp medeniyetinin kuv kuvvetini çok arttırmıya muvaffak olabiliriz. Hattâ kuvvetli bir garp medeniyetinin halihazırda Rus tesiri altında olan devletleri cezbet-miyeceğini kimse iddia edemez.
Dünya hükümeti bugün için hayalı gibi görünebilir fakat bunun ilerde tahakkuk etmiyeceğini kim temin edebilir?
tı
Çeviren: Burkan Güngör
AZİNOSUNDA
Her Sabah Saat 7 de
'o mavi
Bu büyük tarihi romaîıda Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşunu, Osman Gazi-in kahramanlıklarını, aşkını, izdirabını merak ve heyecanla okuyacaksınız.
(ZBŞHUJ SPOREL TİCARET EVİ
oıumclif kadak
En Yüksek Evsafta ithal ve Yerli SPOR Malzemesini
11
'■
İÜ
Yanımda oturan perişan halli a-dama bir müddet hayretle baktım e sonra dayanamayıp sordum:
____ Affedersiniz, siz mühendis Parsel değil misiniz?
O. bana döndü ve:-
— Roje. sen misin? Beni güç tanıdın değil mı? Haklısın, çünkü o kadar değiştim ki... diye önüne bakarak cevap verdi.
Dikkat ettim, diğer masallarda oturanlar ona dehşet, nefret ve korku ile bakıyorlardı. Vücudundan etrafa tuhaf bir koku, bir ölüm kokusu yayılıyordu. Sandalyemi bi ıaz uzağa çektim.
— Ah!... Sen de kaçıyorsun öyle mi? Bu koku zehirli bir mahlûkun kokusudur; fakat inan bana, sarî değildir, diye inledi.
_ Ne mahlûku, hangi mahluk? diye merakla sordum.
— Beni iyi dinle, dedi ve anlat-mıya başladı:
• Bundan on sene evvel Meksika-nın garp sahillerinde bulunan bir antimuvan madeninde mütehassıs sıfatiyle vazife almıştım. Burası eski bir İspanyol kasabasıydı. Vakti-el İspanyadan gelip buraları medenileştiren halkın bütün adetlerini ve geleneklerini sinesinde taşıyordu. Dar yolları, beyaz esmer tenli, sedef dişli güzel kızlariyle bu kasaba çok hoşuma gitmişti.
Kasaba güzelleri arasında bilhassa Marina isimli genç kızı asla u-nutamıyacağım. Ben o zamanlar bu kızın evinde pansiyoner olarak kalıyordum. Madendeki işlerimde çok ciddi olarak çalışıyor, zamanımı bu yıpratıcı mesaiye zavallı biri esir gibi bağlıyordum.
Bir sabahtı... Henüz günün öldürücü sıcağı ortalığı kaplamıştı. Madene gitmek üzere acele ediyor ve atımı süratle koşturuyordum. Birdenbire atım kişniyerek durakladı. Zavallı hayvan olduğu yerde tepiniyor, ileriye doğru bir adım bile atmak istemiyordu. Atımdan eğilip aşağıya baktığım zaman, üzeri iri ve sert siyah tüylerle örtülü, köpek büyüklüğünde korkunç gözlü bir canavarın bana bakmakta olduğunu ve ağzından koyu salyalar akarak soluduğunu gördüm. Büyük bir korku içinde dört nala geriye dönüp kasabaya geldim. Eve girip odama kapandıktan biraz sonra Ma-
kadınlarınıza benzemeyiz. Bir er* | kek bizden aşk dilenince ölümü de göze almalıdır. Biz kanımız yana yana, ruhumuz kaynıya kaynıya se veriz. Ve aşk yolunda ölüm, bizim j için en tatlı bir zevktir.
Onu şiddetle ittim. Ve bir kadavra gibi sertleşen ellerime bakarak tekrar ağladım. Korkudan donmuş, buz gibi olmuştum.
Marina, nasıl oldu bilmiyorum, birdenbire sendeledi ve yere yıkıldı. Onu kucaklayıp odama götürdüm ve yatağa yatırdım. Eliyle kal bini tutuyor ve boğulacakmış gibi hareketler yapıyoru. Bir doktor getirmek için çıkmak isteyince, bir ölü eli gibi sertleşmiş eliyle bileğimi yakaladı ve ahiretten gelen bir sesle: «
— Hayır, dedi, lüzum yok, çünkü bu derdin ilâcı yoktur. Olan oldu, ben öleceğim, fakat seni de hiç bir kadına bırakmadığım için müteselliyim. Çünkü buna ruhum, ölsem bile tahammül edemezdi. Şimdi sen yaşasan da artık kimse seni sevmiyecek, herkes senden kaçacak!... Oh. bu zalimane bir hareket, fakat seni çok seviyordum, başka türlü yapamazdım, diye söylendi. Ve: «Ölünceye kadar, ölünceye kadar beraber» diye inledi. So tu...
Onun can çekişmesi pek ( İki gün inledikten sonra nihayet gözlerini yumdu.
Onun ölümünden sonra oralardan kaçıp burava geldim. Şimdi herkes benden kaçıyor, şimdi ben bir zavallıyım. Artık ölünceye kadar herkes benden vahşi bir hayvandan, bir ölüden kaçar gibi kaçacak.
Burhan
r
FERİDUN FA31L TÜLBENTÇİ
1
halin var. Bak,
yerneit vujam, .......Illın Wfınf, nfl
oluyor? diye sordu. i
)»- Kalktım, sualine cevap verme-
ı dim. Marina yanıma geldi, boynu-1 I • ma sarıldı ve siyah parlak saçları-'
nı boynuma doladı. Derin siyah göz. I İtrini gözlerimin içine dikmişti. Vü' cudünden o âna kadar duymadığım bir kokunun, bir ölü kokusunun intişar ettiğirfi duyunca kollarından sıyrılmak istedim. Fakat o, bırak-
— Nc«o?. Şimdiye kadar benden böyle kaçmazdın, kanıma karışan bu hattı üstüva hastalığı sana da geçer, diye mi korktun? dedi.
Ve kendisini birkaç gün evvel maden yolunda iri bir canavarın j-sırdığını, kaçarak zor kurtulduğunu, artık kanında bir ölü rayihası taşıdığını, bundan kurtulabilmenin ancak hastalıksız bir insanın kanını emer?k mümkün olabileceğini söyledikten ıc.ıra kızgın dudaklarını boynuma yapıştırdı ve cildimi emmiye başladı. Elinden bir türlü kurtulamıyordum. O, boynuma bir yılan, bir kobra yılanı gibi dolanmıştı. Neden sonra mecalsiz yere düştüm. Beni bıraktı ve odadan cı • ıp gitti.
Ağlamıya başladım. Hıçkırıkları-ıı duyunca Marina tekrar içeriye girdi. Beni örttü. Başucumda anlı-yamadığım bir dille birkaç dua mırıldandıktan sonra yine çekilip gitti. O geceyi humma nöbetleri içinde geçirdim. Ertesi sabah güneş doğduğu zaman kalktım. Sıcaİc ilâç lı bir çay içtim ve bu cehennemi memlekette bir an bile kalmamak karariyle eşyalarımı toplamıya baş Jadım. Kendimde büyük bir halsizlik hissediyordum.
Marina tekrar odama geldi, hazırlandığımı gördü ve knedisini ter-kedcccğirni anlayınca bedduaya baş ladı. O sırada yağmur yağıyor ve ortalık gitgide kararıyordu. Hava ağırlaştığından ben nefes alamıyor, adeta boğulacakmış gibi oluyordum’ Bu ara Marina birden ellerimden tuttu.
— Bana kızma, dedi. Sana yalan söyledim. Ben bu ölü kokusu has (alığını kendimden atmak için seni dişlemedim. Belli ki bu beni iyi '■demezdi Sırf benden ayrılama-n için bu hastalığı senin kanma ıştırdım. Çünkü seni çok şeyi-duru ve biliyordum ki artık iki ılzde de ayni hastalık olunca diğer insanlar bizden kaçacaklar, yal ıız ve ancak biz birbirimize tabam ııül edebileceğiz. MeksikalI kadınlar ■vdikleri erkekleri ölüme de be über götürürler, biz sizin AvrupalI
SPORE1 ÎİCAREÎ EVİ »«(• bulabilirsiniz. Her türlü STOR malzemesi siparişi kabul edilir. Zamanında ve itina ile hazırlanır
Ankara Palas
Adres: Bankalar caddesi Vagonli bitişiğinde
Yurt sokak No: 3
18 Mart Cumartesi akşamından İtibaren
Tanınmış Paris Revü Heyeti
BALLET KELLENROC Aynı programda Londra BBC. Radya Yıldızı SUNNY LESTER iranlı akrobatlar TRİO MAFFİ
Endülüs Bülbülü
PADUITA SERRANÛ ve atraksion tipik orkestrası SOLERA ESPANOL
JOSE CASTRO Işürakile pazar saat 17 (fcr maline bütün program iştirakile
15190
Tel : 12603
GÜNGÖR
L
Mükemmel olması İçin hiç bir fedakârlıktan kaçınılmıyan..
Fenerliler
Balosu
Eskişehir sel felâketi
doioysile 25 Marf
1950 ye bıı ekilmiştir
«Pavyon Baloya aittir»
P A V i Y O N
20 Mart 1950 Pazartesi akşamı fevkalâde program
Meşhur Akrobat Komik Atraksiyonu "TRİO AMADORL Fransız Hallet dansözü“Franca Maraldı,,
LOS AMIGOS Orkestrası
DİKKAT
Fiyatlarımızda hiç bir değişiklik olmadığı ve uzun zaman devam edeceğini bildirmeyi
Gayret
Terzievi
VAZİFE SAYAR Batlaclres — 35 — Sivil, Subay elbise, palto par-desü — 45 — liraya Ayrıca taksitle muamelemiz vardır.
GAYRET TERZİEVİ İzzet Köroğla Anafartalar Evkaf İşhanı No. 410 - kat 4 Tel. 16041 — Ankara
ı
kl
Telefon : 10400
(405)
■MM
OSMAN
OĞULLARI
Ankaradan-Samsuna
Taksi ile dolmuş seferleri başlamıştır. Samsuna varış akşam saat 19 dadır, 1 KİŞİ 35 LİRADIR
Telefon: 11565/11572 ye müracaat.
Samsundan Ankaraya Hareket Yeri:
Cumhuriyet Meydanı Hacı Ali Bakım Garajı, Telefon: 22
Samsun Ambarile alâkamızı kestik. (488)
■
İzolatör Satın alınacakdır
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs
İşletmeleri Müessesesinden
1 — Teklif verme usulü ile 10.000 adet No. 80 tipinde porselen izolatör satın alınacaktır.
2 — Alâkalıların tekliflerini en geç 25/3/1950 gününe kadar birer
numune ile birlikte, Müessese Umum Müdürlüğüne göndermeleri ilân olunur. __ (1540) - (155)
İçişleri Bakanlığından
Bakanlığımız tetkik kurulu başkanlığında açık bulunan 230 lira aylık ücretli dil bilir Daktiloluğa bir münasibi alınacaktır.
Taliplerin Memurin Kanununun 4 üncü maddesindeki vasıf ve şartları haiz olması, İngilizce veya Fransızca bilmesi ve daktilo ile yazması şarttır. (Yüksek tahsilli veya devlet dil imtihanını kazanmış olanlar tercih edilir.) -
Bu vasıflan haiz isteklilerin 1/4/1950 günü Bakanlığımızda yapılacak sınavda bulunmak üzere müsbit evraklariyle Özlük İşleri Genel Müdürlüğüne müracaatları ilân olunur. (1487) - (150)
İlân
Ankara Belediye Başkanlığından:
J
En iyi gıda
zeytindir
DOKTOR
Ada
Parsel
M-
2929
Zarf
Zarf
Müteahhitlerine I
I
Bali Marka Hakiki Minyon Gül Marka
535 krş
Tel: 11135 Ankara
12 arlık
8 )
) )
U aylık
8 )
1 »
Basıldığı yer: Giineş Matbaası
Teminatı
Lira
Hastalarını her gün saat 15 den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi karşında, Nizameddin apartmanı No. 2 — Tel: 15343.
Aziz Tevf k Yegîrsoy DAHİLİYE MÜTEHASSISI
38 Lir
15 »
8 »
Devamlı ilânlar İçin hususi tarife tatbik edilir.
Iş sahipleri ile
m 4 » Anafartalar Caddesi No. 224
■ 1 W y • Adliye karşısı Köşe Mağaza Ankara
M Lira
80 » İS »
Davetiyeler: Klüp lokalinden, Süreyya pavyonu, Ankara Palas ve Yeni Birke’deD temin olunabilir.
Belıcr Metre Tutarı Karesi Lira Lira
komisyonuna baş vur
Sahibi:
Adviye FENİK
Yazıişlerini fiilen idare eden:
HİKMET YAZICIOĞLU
Gaaeteve gönderilen evrak ve vasıla neeredilsin edilmesin iade edilme». tlAnlardan mesuliyet kabul edilmez.
Memleket dışı
........T...
ZAFER’ln Abone Şartlan Memleket İçi
DAKTİLOGRAFİ KURSLARI
ANKARA TİCARET LİSESİ MÜDÜRLÜĞÜNDEN :
Okulumuzun Akşam Daktilografi Kurslarına Öğrenci yazımı başlamıştır. (1450)
Aranıyor
Ticari muameleye aşina, okur, yazar tecrübeli bir tezgâhtara ihtiyaç vardır. 12766 telefona.
(484)
ZAFER’ln hân Şartlan
Baslık .................... 15 Ura
2. ve 8 Öncü sayfada Sm. ... ( )
4. cü sayfada Sm. ........ 8 »
6. ve 6. cı «aytaçla Sm... 3 »
Doğum, Nllcûh, Nisan, Ölüm ve Mevlût ll&nlan 6 santimi seçmemek eartlyle 1B lir*.
Bir kilosu
110 kuruş
Hurma Zeytin ancak
Yozgat Pazarında bulunur
Yeni hal No. 13 Tel? 12766
(48!))
Ankara Ticaret ve Sanayi Odasından
Unvan: Hüseyin Karaman
Sicil No. 3081
Ankarada Arslanhane semtinde Arslanhane mahallesinde Asker sokağında 17 numaralı evde oturan, Anafartalar semtinde Postahane cad desinde Tenekecileri sokağında 1 No. lu mahalli ticarî ikametgâh ittihaz ve bakır, billûriye ve çini ticaretiyle iştigal eden, Ticaret Odasının 5/101 numarasında kayıtlı T. C. tebaasından Hüseyin Karamanın yukarda yazılı ticaret unvaniyle noterlikten tasdikli imzası şeklinin Ticaret Kanununun ahkâmına uyula rak 15/3/1950 tarihinde tescil edildiği duyurulur. (492)
Azerbaycan Kültür Derneğinden
18 Mart 1950 Cumartesi günü saat 16 da Ankara Dil ve Tarih ■ Coğrafya Fakültesi konferans salonunda bay Vahap Yurtsever tarafından:
Meşhur Azerbaycan Edibi
• Fethali Ahundzade'nin hayatı ve eserleri, konulu bir konferans verilecektir.
Giriş serbesttir
1 — Ankarada Kâzım Özalp caddesinde Cebeciye giden yol üzenn de aşağıda metre kareleri, fiyatı tutar bedellerde teminatları gösterilen 20 adet arsa (satış bedelinin % 10 miktarı peşinen ve nakden mütebakisi de ihale tarihinden itibaren 11 ay zarfında ve 11 eşit taksitte olmak üzere tediye edilecek ve taksitler muayyen zamanda tediye edilmediği takdirde bakiye taksitler muacceliyet kesbetmekle beraber ayrıca kanunî faizler de alıcı tarafından ödenmek şartile) ayrı ayrı satılmak üzere 15 gün süre ile ve 2 ve 9 numaralı parseller ka -palı zarf diğerleri açık artırma ile ihaleye konulmuştur.
2 — ihalesi 3/4/1950 Pazartesi günü saat 16 da Belediyede toplanan komisyonda yapılacaktır.
3 — Şartnameleri her gün Belediye Tutanak Müdürlüğü kalemin de görülebilir.
4 — Teminatları Belediye veznesine yatırılacaktır.
5 — Kapalı zarflar 2490 sayılı kanunun 32 inci maddesi gereğince belli ihale gününde saat 15 e kadar makbuz karşılığında komisyon başkanlığına verilmesi lâzımdır.
6 — İsteklilerin belli gün ve saatte Belediye maları.
Afyon Demokrat Parti il idare Kurulu Başkanlığından 31/12/1949 tarihinde çekilmek ü-zere tertip edilen eşya piyangomuz biletlerin, arzu edilen şekilde satılma masından ötürü 30/Haziran/1950 ta rihine tehir edilmişti. Demokrat j Parti Genel İdare Kurulunun Büyük eşya piyangosu tertip etmesi üzerine piyangoyu tasviye etmeğe başladık. Şimdiye kadar bilet alan sayın halkımızı-, biletlerini, genel kurul biletleri ile‘tebdil edilmek ü-zere 15 kuruşluk pul ile birlikte baş kanığımz adına göndermelerini rica ederiz.
MÜJDE
Bir Günde Direk
DİKKAT ORTAÇ'ta
■ Nylon Çorap Fiatları:
Şehrin başlıca yerlerinde mevcut 10 adet reklâm sütunu senelik toptan kiraya verilecektir. Bunların her birinde alttan itibaren üçüncü sırada mevcut bir çerçeve müessesemize bırakılacak gerisi kiracı tarafından reklâm için kullanılacaktır. Sütunların tamiri, boyanması ve tenviri kiracıya aittir. Reklâmlar şehre güzellik verecek şekilde tanzim olunacaktır. İsteklilerin 31 Marta kadar tekliflerini müessesemize vermeleri ilân olunur. (1489) - (151)
11730 18000 11875 11875 13750 13750 11875 11875 18000 11730
6480 6480 7905 7905 6480 6480 7905 7905 6480 6480
Ankaradan - Bursaya, Bursa-dan - Ankaraya radyolu lüks otobüslerimiz 17/3/1950 Cuma sabahı saat 7 den itibaren her gün muntazaman ve aynı saatte her iki taraftan hareket etmek üzere seferlerine başlıyacaktır.
Hareket merkezi İtfaiye Meydanı Akşehir Oteli (470)
İnşaat İşleriniz İçin gereken kalfa ve ustalarınızı Posta Cad. Ahmet Erkmen Hanı, No. 24 deki (inşaat Kalfa ve Ustaları) derneğinden temin edebilirsiniz. (413)
I —V
Terziler Küçük Sanat Kooperatifinden
1949 yılı umumi heyet toplantısı 26 Mart 1950 Pazar günü sabahı saat 10 da Halkevlnde yapılacaktır. Be-' lirli gün ve saatte sayın ortakların ■ teşrifi rica olunur.
Gündem:
1 — İdare heyeti ve murakip raporlarının okunması.
2 — Bilânço ve hesabatın tetkiki ve tasdiki.
3 — İdare heyetinin ibrası.
4 — İdare heyeti ve murakiplerln seçimi.
5 — Kadro ve bütçenin tanzimi.
6 — Dilekler. (463)
BalIkesirliler Tanışma Günü
19 Mart 1950 Pazar günü saat 14 de yapılacaktır. Davetiyelerin Adliye karşısında F. Hatipoğlu mağazasından temini rica olunur. (480)
(493)
ZAFER
16 - 3 - 1850
Sayfa: 4
Sayfa: 6
Dünya Basınından Hulâsalar
15 ■ 3 - 1950 _
1 Yozgat D. P. il
J İZ M’HAnı vrn v^ı I
I Başmakaleden devam ı
M. Eğitim mükâfatı maçları
Fransız basını:
Bugünkü Fransız basını, Fransız - Amerikan askerî anlaşması, Çekoslovakya dışişleri bakanı Cle-mentis’in istifası gibi çeşitli konular üzerinde durmaktadır.
Fransız - Amerikan askerî anlaşmasının tasdiki bahsinde yorumcular, tartışmaların nisbi bir sükûnet içinde geçmiş olduğunu belirtmektedirler. Figaro gazetesi, müzakerelerin heyecansız olduğunu yazmakta L’Aurore Fraııce Libre gazetesi ise, tartışmaların sükûnetinin şimdiye kadar yapılan oturumlardaki şiddetle büyük bir tezat teşkil ettiğine işaret etmektedir.
Belçika’daki Kraliyet meselesini inceliyen L'Aube gazetesi iki ihtimalden bahsetmekledir: Niyabet kanunun kaldırılması ve Kralın memlekete dönmesi, yahut da yeni seçimler yapılması. L'Aube gazetesine göre, şu 4 amil bu meselede nihai rolü oynıyacaktır: Evvelâ Kralın dönmek isteyip istemediği. Liberallerin Kralın dönmesi bahsinde bir anlaşmaya varıp varmadıkları, Liberallerin reddi karşısında Kralın dönmemekte İsrar edip etmeyeceği, Sosyal Hıristiyanların Liberallerin mahdut bir kısmının muhtemel müzahereti ile mücadeleye tek başına devam edip eftmiye-ceği. Bu safhaları atlatıncaya kadar Belçika şimdiye kadar tanımadığı en müthiş imtihanı geçirecektir.
Günün ikinci önemli konusu olan Çek dışişleri bakanı Clementis’in istifası ve yerine Siroki’nin getirilmesi olayına gelince, Combat gazetesi -Prağ’da Buhran» başlığı altında Çek dişişleri bakanı Klemen-tis’in yerine tahsilini Moskova’da yapmış bir Stalinci olan Siroki’nin getirildiğini bildirmektedir.
Populaire gazetesi bu istifa ve bu tayin hakkında bazı izahat vermektedir: Clementis, yakında uzaklaştırılması beklenen içişleri1 bakanı ile Hitler'e karşı mukavemet sırasında doğrudan doğruya Moskova-nın idaresi altında bulunmayan komünist şefler sınıfına dahildir. Batı devletlerine meyli ile şüphe altın- r da bulunan Clementis, Titocu fkir-leri yüzünden bir müddet evvel hudut dışı edilen ve Yud Prova gazetesinin eski başyazarı olan Lovis ile dostane münasebetlerde bulunmuş olmaktan da suçludur. Moskova idarecileri için hiç şüphesiz Cle-mentıs’in mazisindeki lekeler çok daha mühimdir. 1939 da eski dışişleri bakanı Rus - Alman saldırmazlık ; paktını tasvip etmemişti. Bu da bir , müddet için kendisinin partiler dı-irtda kalmasını intaç etmişti.
Kongresi yapıldı
Samet Ağaoğlu Partinin yaptığı mücadeledeki hedefini anlattı
Yozgat, (Hususî) — Demokrat Par ti Yozgat il kongresi ilçelerden gelen delegelerin ve büyük bir dinleyici kütlesinin huzuru ile toplanmıştır. Kongrede genel idare kurulu namına Samet Ağaoğlu ve Ankara il idare kurulu namına Atıf Bender-lioğlu bulunmuşlardır. Kongre baş kanlığına emekli Yozgat valisi Bekir Sami Baran ve ikinci başkanlığa Atif Bender'lidğlu seçilmişlerdir. Atatürkün manevi huzurunda bir dakika ayakta durulduktan sonra il idare kurulu raporu ve geçen yıl hesaplaı-iyle bütçe okunmuş ve samimî tenkitler yapılarak kabul olunmuştur. Söz alan delegeler Yoz gadın şikâyetlerini belirtmişler, yeni Seçim Kanununun tatbikine ait ak-saklıklari açıklamışlardır.
Samet Ağaoğlu partinin mücadelelerindeki hedefleri anlatmış, memlekette idare edenlerle edilenler a-rasında açılmış olan itimatsızlık uçurumunun önümüzdeki seçimlerde kapanması lâzım geldiğini, yeni Seçim Kanununun milletin ve Demok rat Partinin azim ve iradesi ile mey dana geldiğini, 21 Temmuzun bir daha tekerrür etmiyeceğîni ve e-demiyeceğini, önümüzdeki seçimlerin milletin tarihinde bir dönüm noktası teşkil edeceğini söyliyerek, sandık başlarına neşe, ümit ve cesa-
retle gidileceğini, seçim gününün kardeşlik havası içinde bir bayram günü olacağını belirtmiş ve sözlerini şöyle bitirmiştir:
• Bize vatandaşlar arasına nifak ve düşmanlık sokuyorsunuz dediler, hayır bizim imanımızda yalnız aşk ve sevgi vardır. Bunun içindir ki muvaffak olacağız. Kin ve nefret bizim yolumuz değildir. Zaferimiz her şeyin üstünde olarak insan ve vatandaş sevgisinin zaferidir..
Daha sonra söz alan Atıf Bender-lioğlu Seçim Kanununun hükümle-bimizdeki cesaret ve imanla seçimi rinden bahsederek «bu kanun ve kal kazanacağız, demiş ve Demokrat Patinin hürriyet ve demokratik nizamı getirdiğini ve muhalefet vazifesini mükemmelen yaptığtnı söyle-
Daha sonra Bekir Sami Baran, Le-bip Divanli oğlu ve eski milletvekillerinden Haşan Üçöz konuşarak Demokrat Partinin iktidara geldiği zaman neler yapacağını anlatmışlardır. Konuşmalardan sonra seçim lere geçilmiş ve yeni il idare kuruluna, Yusuf Karslıoğlu, Ömer Evci, Haşim Tatlıoğlu. Nihat Nizaınoğlu, Osman Boğaz, Halis Bacanlı, Mithat Şahit, Seyit Tokat, Ahmet Nefesli-oğlu seçilmişlerdir.
Erişirgilin Seçim gezisi
İnönü’nün iki
yerden adaylığı
iniştir. Esasen bu doğrudan doğruya C. H. P. Meclis Grupunun vereceği karar neticesinde teayyün edecektir. Daha böyle bir karar verilmeden heyetlerin C. II. P. başka-nına müracaat etmesi pek tabiî sayılmasa yeridir. Hele İnönü’nün, bundan beş on gün evvel, Malatya Halk Partililerin müracaatları ü-zerine «seçim zamanı bunu hep beraber düşünürüz., gibi bir söz söyle inesi ve şimdi de Ankara Halk Partililerinin müracaatlarına müs-bet cevap vermeleri, Parti Baş-kanıııın fiilen kendi salâhiyetlerini kullandığına ve Büyük Millet Meclisi C. H. P. grupundan daha evvel, seçimlerin feshine karar verip bunu zımnen ilân ettiğine bir delil sayılmaz mı? Acaba, fiilî parti Başkanlığı seçim zamanlarında yine meydana çıkacak mıdır? Son günlerdeki ıbu gibi hâdiselere bakınca, aksini iddia etmeğe imkân yoktur.
Dikkate çarpan diğer bir nokta da şudur:
Diyanbakırda C.H.P. den istifalar çoğaldı
Gençlerbirliği ve D. Spor bugün İstanbula gidiyor
Millî Eğitim Mükâfatı müsabaka-! larının ilk deplasmanını yapmak ü* zere Gençlerbirliği ve Demirspor futbolcuları bu akşam trenle İstanbula hareket edeceklerdir.
Şehrimizde büyük bir alâka ile' karşılanan bu maçları t ' \ ’
üzere kalabalık bir seyirci kafilesinin de İstanbula gitmek üzere oldu-1 ğu söylenmektedir.
Maçları radyo yayınlıyacak
İstanbul radyosunun lig maçlarının önemli karşılaşmalarında olduğu gibi, Millî Eğitim Mükâfatı müsabakalarının da radyodan naklen verilmefsini kararlaştnmıştır.
İlk defa olarak bu hafta Istanbul-da Ankara takımlarının yapacağı karşılaşmalar radyodan verilecektir.
Arsenal geliyor
Galatasaray kulübü tarafından Arsenalin memleketimize getirilme- „
si hususunda yapılan teşebbüsler maya başlamışlardır.
1949-1950 Millî Eğitim mükâfatı fikstürü
müspet şekilde neticelenmiştir.
Arsenal Mayısın son haftasında İstanbula gelecek ve dört maç yapa-
110 bin liraya angaje edilen Arse-aıa^a nalin memleketimize gelmesi, spor
takip etmek | muhitinde büyük bir ilgi uyandır -
—s rmştır.
Arsenalin bir maç da Ankarada
yapması için igililerin teşebbüse geçeceği söylenmektedir.
Türkiye boks birincilikleri
Türkiye boks birinciliği bu sene Mayısın ikinci haftasında şehrimizde 19 Stadyumunda yapılacaktır.
Son zamanlarda ecnebilerle yapılan temaslar dolayısiyle büyük bir alâka toplayan boks, yurdumuzda futbol ve güreşten sonra »şüphesiz en fazla rağbet gören bir spordur.
Bu sene yapılacak olan birinciliğe muhtelif bölgeler şimdiden hazırlan-
A (Baştarafı 3 üncüde)
Lice ilçesinin Til köyü Ocağı;
9 — Bagkan: Aziz Yılmaz. Üyeler; Hüseyin Öz, Ahmet Ak, Ali Çiçek, Süleyman Oklu.
Liceye bağlı Dizdini Ocağı:
10 — Başkan: Hüseyin Arslan. Üyeler: Ali Kaya, Halim Çiçek, Ahmet Menteş, Ahmet Hergün.
Lice'nin Ziraht Ocağı:
11 — Başkan: Cemil Bayhan. Üyeler: Aziz Demirhan, Şerif Avcı, Ali Bilgi, Halil Kaya.
Licenin Çeper, Potin ve Hasbeyaıı Ocağı:
12 — Başkan Kâmil Aytek. Üyeler: İsmail Akdoğan, Rıza Demir, Yusuf Eldem, Ali Savuran.
Çınar ilçesine bağlı Kendîs, Ka-nibank, Cobin Ocağı:
13 — Başkan: Reşit Arslan. Üyeler: Ahmet Arslan, Osman Çiftçi, Sinan Arslan, Sehmus Çiftçi.
Çınar’ın Güzel Şeyh, Pornak ve Bacuvan Ocağı:
14 — Başkan: Osman Elâldı. Üye ler; Şehmus Ebritamiş, Hikmet Bilen, Şemsettin Fidan, Zübeyir Ner-kiz.
Çınar'ın Tılarap, Süveydi ve Has Ocağı:
15 — Başkan: Bekir Gülüstan. Ü-yeler: Abdullah Kaya, Abdülâziz Karadeniz, Abdürrahim Karadeniz ve Fereç Şimşek.
Çınar'ın Karalu, Sergeryan Ocağı:
16 v— Başkan: Kadri Kaya. Üyeler: Mehmet Karagöz, İbrahim Gültekin, Selâhattin Yıldız ve Mehmet Araş.
Çınar’ın Ketin, Ömeran ve Şakir Veran Ocağı:
17 — Başkan: Cemil Kaçar. Üye ler: Ramazan Ceylân. Mehmet Kayıkçı, Hüseyin Yeşilbaş, İsmail Gü
Çınar'ın Berberu ve Rober Ocağı:
18 — Başkan: Sıtkı Karakeçi. Üyeler; Davut Altak, Şehmus Timur, Şehmus Dinçer, Hamit Öztepe.
Çınar’ın Beşpınar Ocağı:
19 — Başkan: Mehmet Savcu: Ü-yeler: Mehmet Karatay, Mehmet Aktak, îdris Güler ve Ali Güler.
I
Seçim Kanununda bir .şalısın iki yerden aday gösterilebileceği bakındaki kayda dayanarak, bunlardan biri olarak şimdilik An-karayı kabul ettiğini bildirmiştir; demek ikinci tbir yerden daha namzetliğini koyacaktır.
Halk Partisi Başkanının, yalnız Ankaradan adaylığını göstermekle kalmayıp, bir başka yerden de a-daylık kabul edeceğini anlatması, demokrasinin inkişafı bakımından mühim bir adımdır. Bu demektir ki, İnönü, aday olarak Ankaradan se-çilmiyebileceğini de hesaba katmış, böylcce, bir vilâyetten daha Milletvekilliğini garanti etmek istemiştir. Bu hareket, bazı kimselere seçimlerin bu defa Ankarada dürüst yapılacağı hakkında ümit verebilir.
Yalnız bir nokta var: Memlekette kahir bir ekseriyetin güvenine mazhar olduğunu iddia eden bir parti içinde, İnönü gibi bir Genel-başkanın Ankaradan ümitsizliğe kapılması ve böylece işi ikinci bir yerden sigorta etmek istemesi de Halk Partisinin durumunu bütün a-çıklığiyle meydana vurmaktan hali kalamaz. Bu da, memlekette muhalefetin ne kadar kuvvetlendiğini açıkça gösterir, sanırız.
1949 - 1950 yılı Milli Eğitim Mükâfatı müsabakalarına lstanbuldan: Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Vefa. Ankaradan: Gençlerbirliği, Demirspor. tzmirden: Göztepe, Al-tınordu takımlarının iştiraki ile 18
Mart tarihinde başlanacak ve 9 haf ta devam edecektir.
Bu müsabakaları okuyuclarımızm kolaylıkla takip edebilmesi için, tanzim edilen fikstürü bir cetvel halinde vermeyi faydalı bulduk.
i
İstanbul
Ankara
Tarih
18/3/1950
Ç'
19/3/1950
25/3/1950
26/3/1950
1/4/1950
2/4/1950
8/4/1950
9/4/1950
Amerikalı gazeteci
D. S.
G. B.
16/4/1950
22/4/1950
23/4/1950
29/4/1950
D. P. kongrelerinden telgraflar
30/4/1950
6/5/1950
a
G. B.
7/5/1950
Göz T. — A. O.
14/5/1950
1
Seçmen listelerinde aksaklıklar
Şecaattin Zorlu
Izmirde fecî bir
hakiki
12 inci Halk Konseri
Bü
15 de
I
(
Tokat D. P. İl Kongresi
Başkanı Rifat Öçden
CUMHURBAŞKANLIĞI FİLARMONİ ORKESTRASI
Vefa F. B. F. B. Vefa
— Göz T.
- A. Ordu
— Göz T.
— A. Ordu
Göz T. — A. O.
Vefa — Göz. T. F. B. — A. Ordu F. B. — Göz T. Vefa — A. Ordu
Ordu — Tevkifinizden duyduğum eza derindir. Ama zafer yine sizin olacaktır. Gözlerinizden öperim, hürmetlerimle. Aksakoğlu
D. S. —
____________
F. B. — Göz T. Vefa — A. Ordu Vefa — Göz. T.
F. B. — A. Ordu
18 Mart Cumartesi günü saat Şef: Ferid ALNAR
1—Ulvi Cemal Erkin (1906)
F. B.
G. S.
B. J. K. — Vefa G. S. — F. B.
D. S. G. B.
D. S.
G. B.
— Vefa — B. J. K.
G. B. — Vefa D. S. — F. B. D. S. — Vefa G. B. — F. B.
G. S. — Göz. T. B. J. K. — A. O. B. J. K. — G. T.
G. S. — A. Ordu
G. S. — D. Spor B. J. K. — G. B.
B. J. K. — D. S. G. S. — G. B.
B. J. K. — Vefa G. S. — F. B. G. S. — Vefa B. J. K. — F. B.
G. S. — Göz. T. B. J. K. — A. O.
G. S. — A. Ordu B. J. K. — G. T.
D. S. — Göz't. G. B. — A. Ordu G. B. — Göz T. D. S. — A. Ordu
Yeniçağ — Tevkifinizden ziyadesiyle üzülen Gerede demokratları adına teessürlerimi arzederim.
Gerede Demokrat Parti İdare Kurulu adına: Nihat Dayıoğlu
mir ve Manisada bilhassa çok kuvvetli olduklarını İzmirde Demokrat Parti idarecileri arasında mebus namzetliği yüzünden ihtilâflar çıktığını, bu ihtilâfların daha dâ büyüyeceğini bu sebeple Halk Partisinin kuvvetlendiğini îstanbulda da bu seçimde C. H. Partisinin kazanma şansının kuvvetli olduğunu söylemiş bu ayın ?4 ünde Meclisin kendi ken dini feshedeceğini ve Mayısın 14 ün de de seçimlerin yapılacağını bu tarihlerin kati olduğunu ve partililerin ona göre hazırlanmasının icabettiği-ni bildirmiştir.
«— Ya hep beraber kazanacağız, veya hep beraber kaybedeceğiz. Ça lışalım» diyerek sözlerini bitirmiştir.
Vilâyetimiz mebusu olan Bakanın burada kazanma kabiliyetinin bulun
* (Baş tarafı birinci de) medim diye sorguya çektiler ve savcılığa verdiler. Biz bunların önlen -meşini istiyoruz» demiştir.
Bakan cevaben:
«— İş verenlerle iyi geçinin, böyle hareketler yapmayın. Çünkü yarın her mangi bir şey olacak olursa, yani devlet zarar ederse bu zararı milletin üzerine yüklerler. Yine bütün sıkıntıyı halk çeker. Bu sebeple fab rikaya siyaset sokmayın» demiştir
Buna karşılık işçi mümessili de: ■ Fabrikaya siyaseti salâhiyetli âmiı ler sokuyor» cevabını vermiştir.
Buradan ayrılan Bakan Karabük belediyesine ve oradan da Karabük Halk Partisine gitmiş ve yalnız beş kişilik bir partici grupuna uzun bir konferans vermiştir. Bu konuşma -sında yalnız seçim mevzuundan bah ( „.. ... seden Bakan, Halk Partisinin Türk? , madiğini kendisinin anladığını ve ye vilâyetlerinden hangilerinde kuv ( namzetliğini Niğdeden koyıpıvı dü-vetli olduklarından bahsetmiş, tz - şündüğünü öğrendim.
Amerikanın Rusya ve Komünist Çine ihtarı
★ (Baş tarafı birinci de) mokratlarının bu kararını •tebliğle iftihar duyar gözlerinden öpe-
Çankırı — Çankırı İlçe Kongresinde şehirli, köylü vatandaşlar müşterek dâvamız uğrunda başınıza gelen felâketi paylaşmaktadırlar. Derin saygılar.
Kongre Başkanı: Dr. Tuncel
Ordu — Haksız tevkifiniz bugünkü İlçe Kongresinde anıldı. Kongrenin ve bütün Ordu halkının bu haksızlığa karşı duyduğu teessüre tercüman olarak hürmetlerimizi ar-zeder, gözlerinizden öperiz.
Kongre Başkanı: Feyzi Boztepe
Ordu — Haksız tevkifiniz, hürriyet ve demokrasiye âşık Ordu şoförlerini tessüre garkelmiştir. A-daletin kısa bir zamanda tecellisine inanarak candan bağlılıklarımızı arzederiz.
Ordu şoförleri namına: Ahmet
İncesu — İlgaz Kuyupınar köy -lüleri, vatanseverlik vazifenizi yaptığınız sırada tevkif edilmenizden dolayı hissettiğimiz üzüntülere ortak olmuşlardır. Size Sayın Bayar-la sevgiler ve saygılar gönderdik. Dertlerinizi ve ıstıraplarınızı paylaşır, sizi Ulu Tanrıya ısmarlarız. Müsterih olunuz.
Şoför Hayri Erdoğan
Çorum -- Partimizin asıl dâvasının nihaî müdafalarını yapacağınız anda hürriyetinizin tahdidi adalet duygularımızı rencide etmiştir. Partimiz adına teessürlerimizi ar-zeder sıhhat temenni ederiz.
Çorum D. P. adına Ali Vural
Bolu — Millet uğrundaen şerefli gününüzü yaşıyorsunuz. Yine millet uğrunda azimle çalışacağınıza e-miniz. Sabır ve sıhhat temenni e-
Ordu — Teessürümüz büyük, i-nancımız kuvvetlidir. Adaletin tecellisine muntazırız. Kalblerimizde-ki şevkiniz, dâvadaki hizmetleriniz kadar guvvetlidir. Sizinle iftihar e-diyor, bir an evvel aramıza katılarak bizimle çalışmanızı özlüyoruz. Talih bize yâr olmasa da, biz size yâr kalacağız. İştiyakla gözlerinizden öperiz.
Ata Bodur, Feyzi Boztepe, Bekir Saykal, Fazlı Ertekin, Mehmet Felek
Giresun — Kanunsuz tevkifinizi gelen gazetelerden teessürle öğrendik. Kanunun hükümran olması i-çin yaptığınız mücadeleye hapishaneden daha dinç çıkarak katılacağınıza ve bu gibi siyasî tevkiflerin şahsınızda sonuncu olacağına inancımızı tekrarlar gözlerinizden öperiz.
Demokratlar namına İl Kurulu Başkanı Dr. Ali Naci Duyduk
Bartın — Türk milleti, hürriyet kahramanlarını minnet ve hürmetle kalbine basmıştır. Bu öldürüle-miyecektir. Umumî efkâr tevkifinizden çok müteellimdir. Köylerde idim; yeni okudum. Sağlığını bütün Demokratlarla diler sevgi ile gözlerinden öperim.
Zonguldak Milletvekili İncealemdaroğlu
Polatlı — Kanun hükümlerine göre bahşedilen hak ve hürriyetten mahrum edilerek infaz müddeti hulul etmeden gayrikanunî hapse girmenizden dolayı hasıl olan teessürlerimizi bildirir, âfiyetler dile-
Polatlı D. P. İlçe İdare Kurulu
Tortum — Bugünkü postadan çıkan gazetelerdeki haksız'tevkifinizi teessürle okuduk; ve bu hal bütün Tortum Demokratları için idrojen bombası tesiri uyandırdı. Demokrasiyi tahakuk ettirmek ve hürriyet ışığının doğmasını temin mak-sadiyle çıkan gazetemizin sahip ve başmuharririni tevkif etmekle bu ışığı söndüreceklerini zannedenler varsa onlara güleriz. Sizin tevkifiniz ceza değil, hüriyet için bir âbidedir. Bunun için sizinle iftihar eder ceza müddetini huzur içinde geçirmenizi temenni ederek sıhhatinize dualar eder, teessürlerimizi arzey-leriz.
Tortum Demokrat Parti Başkanı Sadrettin
★ (Baş tarafı birinci de) okulun yetiştirdiği elemanlar hakkında malûmat vermiştir.
Misafir gazeteciler verilen bu izahattan sonra okulun sınıflarını gezerek öğretim usullerini incelemiş -lerdir. Misafirlere bir cemile olmak üzere üzere mutad hilâfına okulun önündeki sahada tank gösterileri yapılmıştır. Gösterileri müteagip misafirler büfede ağırlanmışlardır.
Saat 17 de Amerikan iktisadi işbirliği Türkiye temsilcisi orta elçi Russel Dorr, Kavaklıderedeki merkez binasında misafir ve yabancı ve Türk gazetecilerde bir basın toplantısı yapmıştır. Bu toplantıda A-merikan yardım heyeti mensupları da bulunmuşlar sorulan sualleri cevaplandırmışlar ve gerekli izahatı vermişlerdir.
Yarın Hipodromda askeri merasim geçidi yapılacak ve havacılık gösterileri ve talimlerinde misafirler hazır bulunacaklardır.
Misafir gazeteciler yarın saat 16 da özel uçaklariyle Yunanistan’a gideceklerdir.
leı tü
4- (Baş tarafı birinci de) siyasetidir. ;/ıer
ve kendi kayw9ff"ınuı imkânı olç“rily sünde yapılmak lâzımdır. Bazı hâtf7 diselerde bu yardım askerî, ve son günlerde Endonezya'ya olduğu gibi bazı hâdiselerde de malî olabilir. Bundan başka teknik yardım yapılması ihtiyacı da kendini duyurabilir. Amerikanın pek yakında Endonezya Birleşik Devletlerine 100 milyon dolarlık kredi verdiği malûmdur.
Çankırı — Dâvamız büyük, hizmetleriniz yüreklerimizin en mutena köşesinde saklıdır. İdare kurulumuz ıstıraplarınızı paylaşır saygılarımızı sunarız.
D. P. İl İdare Kurulu Başkanı Kâzım Arcn
Sarıyer — Maruz bulunduğunuz kanunsuz felâkete bütün çevre arkadaşlarımızla teessür duymaktayız. Yakın zamanda ihkakıhak etmenizi ve muhtel olan sıhhatinizi korumanızı Tanrıdan niyaz ederiz Bütün arkadaşlar hürmetle gözlerinizden öperler.
D. P. Sarıyer İlçe İdare Kurulu
Sivas — Zamansız tevkifiniz bütün Sivas demokratlarını müteessir kılmıştır. Millet adına kalplerimiz müşterek, çile elbette sona erecek tir. Saygı ve âfiyetler diler selâm ve sevgilerimizi sunayız.
D. P. İl İkinci Başkanı Şevki Ecevit
Çankırı — Duyduğum teessürü ifadeden çok âcizim. Üzülmeyiniz. Bu da geçer. Çok sevgiler.
D. P. Bölge Müfettişi Dr. Reşat Tünce)
Ordu — Cezanızın tecili kanunî hükümlerinden olmasına, infazı hayatınızı tehlikeye sokacağına ve kamu haklarını ihlâl etmiyeceğine göre tatbik edilen muamele ıstırap vericidir. Ergeç adaletin tecellisine kani olan Ordu’lu Demokratlar sıhhatinize dua ederler. Teessür ve hürmetlerimi arzederim.
Ordu D. P. İl Başkanı
cinayet
ir (Baş tarafı birinci de) muştpr. Cinayetin paraya tamaen işlendiği tahmin edilmektedir. İki kişi nezaret altına alınmıştır.
Sevdiği kızı öldürdü
İzmir, 15 (Telefonla) — Ödemişin Kaymakçı bucağında bugün feci bir cinayet olmuştur. Yapılan tahkikata göre hâdise şu şekilde cereyan et-
Musa Köse adında bir genç uzun zamandanberi sevdiği 15 yaşındaki Elifi kaçırmak için teşebbüse geçmiş ve bugün öğleden sonra evine girdiği anda, kızın .ben seni sevmiyorum, seninle evlenmem» demesi üzerine tabancasını çekerek Elifin göğsüne dayamış ve tehditle kaçırmak teşebbüsünde bulunduğu bir . sırada tetiği çekerek kızı kalbinden vurmuştur.
| Elif aldığı yaranın tesiriyle derhal ölmüş ve Musa Köse tevkif edil-
Urla Valisi alyehine açılan dâvâ
1944 yılında Hikmet Tanyu ve arkadaşlarına işkence yapıldığı iddi-asiyle hakkında Danıştayca lüzumu muhakeme kararı verilen eski Emniyet Genel Müdür muavini, şimdiki Urfa valisi Kâmran Çuhruh hakkındaki dosya Danıştaydan Yargıtay a gönderilmiştir.
* Haber aldığımıza göre Yargıtay Başsavcılığı Danıştay tarafından gönderilen dosya üzerinde gereken tetkikatı yaptıktan sonra dün Yargıtay beşinci ceza dairesinde sanık Kâmran Çuhruh aleyhine dâva a-çılmıştır.
★ (Baş tarafı birinci de)
Seçmen kütüğü listelerinin gerek hazırlanmasında tutulan yolun yanlışlığı, gerek bu maksatla verilen müddetin kısalığı, eldeki listelerin çok eksik ve çok hafalı olmasını intaç etmiştir.
Vakıa, vilâyet, muhtarlıklara yaptığı yeni bir tamim ile, muhtarların tekrar ev ev dolaşarak listelerin sıhhatini kontrol etmelerini tebliğ etmiştir. Fakat bu tedbirin de mak şadı temin etmiyeceği aşikârdır. Çünkü kanunun bu hususaki maddesine göre, askıdan inen listelerde ancak günlük müddet içinde yapılacak itirazlara mukabil değişiklikler yapılabilecektir.
Vilâyetin tamimi üzerine muhtarların ev ev dolaşarak yapacakları tashihler ise, sadece daktilo hatalarına inhisar edecek ve seçmenlerin kontrolüne bir defa daha arze-dilemiyecektir. Bu vaziyet karşısında pek çok seçmenin sandık başına gittiği zaman, sırf işlerin bidayette aceleye getirilmiş olması yüzünden, oy hakkını kullanamıyaeağı muhakkaktır.
tandaşların reyini kullanabilmelerine çalışmaktadırlar.
Fakat yine bir çok vatandaşların teessürünü mucip olan nokta şudur:
Her zaman, her hususta parti propagandası yapmağa âmâde olan radyo ve ajans gibi müesseseler, seçim gibi bir mevzuda bütün vatandaşları ikaz etmeği, her nedense tamamile ihmal etmişlerdir.
Seçmen listelerinde görülen bu mütevali eksikliğin ve yanlışlıkların Ankara gibi br şehirde bu Xa-dar karışık ve kanunun güttüğü gayeden uzak oluşu gözönüne alınırsa, İstanbul gibi kalabalık veya-yut daha az münevver şehirlerde ne gibi yolsuzlukların olacağı kolaylıkla tahmin edilebilir.
1 inci Senfoni
a) Allegro Aperto
b) Adagio
c) Scherzo ç) Moderato
10 dakika ara
2 —J. Haydn (1732 - 1809)
Viyolonsel Konçertosu, Re
a) Allegro moderato
b) Adagio
c) Allegro
Çalan: Feyha Talay
3 —Ulvi Cemal Erkin (1906)
Köçekçe
Emin Erişirgil ile refikası da seçmen listesine yanlış geçmiş!
Seçmen listelerinin ne kadar eksik ve hatalı bir surette tanzim e-dildiğini isbaj etmek için, İçişleri Bakanı ve Zonguldak Milletvekili Emin Erişirgil ile refikası Nezihe Erişirgilin yanlış bir şekilde listelerde yer almış olduğunu zikretmek kâfidir. Ankarada yalnız Demokrat Parti Çankaya ocağınca yapılan itirazların yekûnu 89 u bulmaktadır. Bir çok muhalif ve tanınmış kimselere listelerde yer verilmemiştir. Bunların ne kendileri ve ne de aile efradı listeye ithal edilmemiştir. Çankaya ocağına yapılan 89 kişilik itiraz listesine Emin Erişirgil ile refikası Nezihe Erişirgil de ithal e-dilmişlerdir. Demokrat Partinin muhtarlıklara müşahit olarak ayırdığı vatandaşlar, muhtarlıklara itirazlarını yaparlarken, sade kendi mensuplarını düşünmek gibi dar bir parti gayretiyle hareket etmemekte, muhalif ve muvafık bütün
Truculent yüzdürüldü
Londra Radyosu, 15 (Basın - Yayın) — Thames nehrinin ağzında iki ay evvel bir İsveç gemisiyle çarpışarak batan ve 64 denizcinin ölümüne sebep olan Truculent deniz altısı nihayet çıkarılmıştır. Bu gün geminin içindeki su boşaltılacak ve faciadan sonra ilk defa olarak geminin içine girilerek kazazede gemicilerin naşları çıkarılacaktır.
BAHÇELİEVLER BÜYÜK FİDANLIĞA NAZIR SATILIK ARSA
Çiftlik asfaltı üzerinde L-yük Fidanlığa karşı cephe 22, de rinlik 38, elektrik, su, telefon, ha vagazı ve kanalizasyon tesisleri bulunan 2617 ada 11 parselde 852 metre arsa. Müracaat Tel: 14067 Eğe Bir liği Ticaretevi, Adliye civarı Şeker eller sokak No. 24
Çin - Sovyet anlaşması
Son Çin - Sovyet andlaşmasını, en ince noktalarına kadar tahlil ve tenkit eden Dışişleri Bakanı, Çin’i, gurur ve iftihar vesilesi teşkil eden tarihi ile beraber Sovyet politika ve ekonomisine köle olmak suretiy-yada yeni bir devir kurulmuş olmakla ittiham eylemiştir.
Asya Milletlerine yardım yapılmasını derpiş eden Birleşik Amerikanın bilmesi lâzımgelen cihet, As-yada yeni bi rdevir kurulmuş olduğudur. Bu kıt’ada, yeni devrin kurulmasına âmil olan nokta, AsyalI milletlerin derinliğine ihtilâlci hareketlere karşımış olmalarıdır.
İki esaslı unsur bu hareketi yaratmıştır:
1 — Fakirlik ve sefalet karşısında kendiliğinden meydana gelen tepki,
2— Yabancı tahakkümünden bezginliğin yarattığı aksülâmel.
Bunun ifade ettiği mâna, bugün için Asyada mevcut millî bağımsızlık ve kendiliğinden fışkırmış kuvvetin varlığıdır.
Birleşik Amerika, k-----
yardım arzusunda bulunan milletlerin bu isteklerini desteklemek suretiyle bu inkılâba müzahir olmalıdır.
Ailen Griffin’in başkanlığında Güneydoğu Asyaya gitmiş bulunan Amerika heyeti, bu bölgedeki muhtelif memlekeıtlere daha tesirli e-konomik yardımda bulunmak üzere neler yapılması gerektiğini bildiren raporunu yakında verecektir.
mc ııu kis seç bu; kat
C Ba« tak
E ruy kişi de . Şüp] kendi kendıne'**^^
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO'da Kapclman Yaylı Sazlar Kuarteti Dördüncü Konseri
27 Mart 1950 Pazartesi saat 21 de MİTHAT FENMEN iştirakiyle
Her yer (50) kuruş
Biletleri satılmaktadır.
Üç şart...
Acheson, yeryüzündeki ----------
demokrasilerin harpten kaçınmak ^nuı ve şimdiki hayat tarzlarını olduğu gibi muhafaza etmek istedikleri ",2n takdirde. d,!n
1— Halen mevcut milletlerarası E-‘ gerginliğin hakikî sebeplerini anla- nun mak,
2— Yaşama tarzlarını muhafaza Gün
etmek isliyorlarsa her sahada mu- *LUn ayyen nisbette devamlı gayret sar- ar* fedilmesinin zarurî olduğunu bil- ^eri mek. %
3— İnanılmış kıymetlerin idamesi
için mevcut millelterarası teşkilât-1 p . larla işbirliği yapmak. lisi^
Lüzumunda ısrar etmiş bulunan 11Un Avustralya Dışişleri Bakanı Percv SIn Spender ile tamamiyle mutabık bu- Slraj lunduğunu belirterek sözlerine vermiştir.
Comments (0)