Cumartesi „ 15 NİSAN 1950 Yılıl —No. 351 Bajmuharrlrlı MOmtar Faik Fenik Denizeller Caddesi: 1 Fosta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: 15619 Yan İsleri, idare: 15319 Fiyatı her yerde 19 kuruştur. ZAFER [DEMOKRASİNİNDİR) ıf (£a Sâmilial
tomobil• Buz dolabı■ Radyo No:353 J(f liyiik ikramiyelerle çıktı Net Kitabeyi
■ ■ I I I I I
H.P.aday tesbitinde yolsuzluklar
C.H.P. Genel Merkezi çok müşkül vaziyette bulunuyor
İllerden grup grup gelen hey'etler yoklamaların tekrarını istiyorlar
Mardin hey’eti de bir iade i itibar listesi hazırladı
C. H. P. nin Ankara yoklamasında elde edilen netice, gün geçtikçe AnkaralI C. H. P. liler arasmda daha şiddetli münakaşalara yol açmaktadır.
Listenin zayıflığı, yoklamalarda yapılan hileler ve bazı eş ve dostun kayrılması ileri sürülen tenkitlerin başında gelmektedir.
C. II. P. nin hatırlı kimselerinden şuyûbulan haberlerde bu noktalar üzerinde bilhassa durulmakta ve D. P. Ankara adaylarının her bakımdan üstün olması karşısında C. H. P. nin durumunun çok nazik olduğu ifade edilmektedir.
Listede Mümtaz Ökmen, Arif Çubukçu, Cevat Akkerman gibi müfrit olarak tanınan ve 7 Eylül kararlarında rol sahibi olan kim-
Müfrit Mümtaz Ökmen
Kızıl tehlikeye karşı broşür!
Adviye FENİK
selerin bulunması büyük hoşnutsuzluk yaratmıştır.
C. H. P. adaylar listesine AnkaralIlar «Ahbaplar ve akrabalar» listesi adını takmışlardır. Bunun sebebi de Cevat Akkerman gibi seçim kabiliyeti hiç olmıyan, Mecliste hiç bir faaliyeti görühniyen. bir şalısın Mümtaz Ökmen'in yakın akrabası olması ve sırf onun gayreti ile listeye girmesidir.
Ankara aday yoklamasının demokratik olmadığı, müdahalelerle bu neticenin elde edildiği belartil-mektedif.
Bir habere göre, tasnife memur, Ankaranın tanınmış şahsiyetlerinden bir delege, yapılan hilelerden parti merkezini haberdar etmiştir. Yoklama günü Dr. Ahmet Hamit , Selgil’in listeye girmediğini öğrenen C. H. P. Genel Sekreter Yardımcısı Cevat Dursunoğlu derhal oylar tasnif edildiği Halkevine gitmiş ve vaziyete müdahale etmiştir. Bu müdahale neticesi Ahmet Hâmit Selgil son turda ve en az rey ile listeye girebilmiştir.
Ankara Parti Müfettişi Muzaffer 1
Akpınarın yakın dostlarına söyle-
diğine göre, 35 lerden ve mutedil
ettiği
er seçim zamanı, iktidarın diline doladığı ve üzerine türlü türlü rivayetler bina bir tehlike vardır: Komü-Aman dikkat ediniz, Ko-
labileceği ihtimali aşılanacak olursa, netice neye vanr? Buna nasıl seçim serbestisi, propaganda ser-
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 4- de)
olarak tanınan Ankara milletvekili Prof. Avni Refik Bekman 117 rey almış fakat müfritlerden Mümtaz Ökmenin gayreti ile yalnız 17 rey almış gösterilmiştir.
Yoklama Kuruluna iştirak eden delegeler bu netice karşısında hay-★ (Devamı Sa. 6 Sü. 5 de)
İstanbul Matbuatı
Mareşalin ölümü ile ilgili olarak bir beyanname yayınladılar
Mareşalin ölümü ve bu ölü me idari makamatın gösterdi ği lâkaydi ve gençliğin yaptığı tezahüratla ilgili olarak İstanbul matbuat mümessilleri Gazeteciler Cemiyetinde toplanmışlar ve aşağıdaki be yahhamfeyi neşretmişlerdir: (14 Nisan 1950 Cuma günü Gazeteciler Cemiyeti binasında toplanan ve aşağıda imzaları bulunan biz İstanbul gazetelerinin mümessilleri İstanbul ve Ankarada cereyan eden bazı hâdiseler üzerinde görüşerek şu prensipleri yayınlamağa karar verdik:
1— Yarım asırlık askerî hayatı içinde bu yurda büyük ve memleketi kendisine minnettar bırakacak değerde hizmetlerde bulunan rahmetli Mareşal Fevzi Çakmak’ın şerefli hatırasını andıktan sonra bu büyük kayıp etrafında Türk Milletinin ve şuurlu gençliğimizin göstermiş bulundukları hassasiyeti millî şeflere karşı duyulması i-cabeden saygı bakımından takdir ve iftiharla karşıladığımızı bildiririz.
2— Bu pek yerinde olan hassasiyeti derhal sezerek vatandaşların elemli duyguları istikametinde gerekli tezahürleri yapmakta gecikmek
■A- (Devamı Sa G Sü. 4 de)
Büyük askerin ölümünü fırsatı bilenler Tevkif edilenlerin say ısı 86 yı buldu
Adliyece tevkif edilenler aleyhindeki suçlar dört sebep üzerinde toplanıyor
İstanbul, 14 (Hususî) — Mareşal Fevzi Çakmak’ın cenazesinin ebediyete tevdii esnasında ve cenaze merasiminden önce şehrimizde vu-kubulan müessif hâdiselerin tahkikatına zabıta ve savcılıkça bu sabah da devam edilmiştir,
ir (Devamı Sa. 6 Sü. 5 de)
minforma boş durmuyor! O, bilhassa bu kritik günleri seçecek, akla gelmedik perendebazlıklara başvuracaktır.
Kızıl tehlikenin ne şekle gireceği bilinmez; çünkü, her zaman bilindiği kıyafette gözükmez; bazan bir hatip, bazan bir köylü ve hatta bazan elinde bir teşbih ve başında yeşil sarık olduğu halde dinî bir a-day gibi dolaşır.
Evet, kızıl tehlikeye karşı hepimiz, daima gözümüzü dört açmalıyız. Bu hususta biz de, iktidarda bulunanlarla hemfikiriz. Komüniz
• •
Yargıtay Başkanı Oz
yörük D.P. listesinde
Yargıtay Başkamnın gazetemize beyanatı
min bir mikrop gibi, üremesi için vasat hazırlanmasının daima önüne
geçmeliyiz. Çünkü kızıl tehlike
memleketi izmihlâle götürür; bu-
• gün komünizm, iktisadi bir doktrin olmaktan çıkmış, tamamiyle bir
Kuşçuluk olmuştur. Rusların bütün
dünyada takip ettikleri emperya-
lizm siyaseti ise malûmdur. Fakir halkın ıstıraplarını istismar etmek ve bütün memleketleri Rusyaya bağlı bir sömürge haline sokmak!
Sağduyu sahibi bütün vatandaşlar, bu tehlikeyi daima görmüşler ve o-na karşı gereken teyakkuzu göstermişlerdir; bundan sonra da şüphesiz aynı şekilde hareket edeceklerdir.
Şimdi duyuyoruz ki, Ulus’un eski başyazarı Falih Rıfkı Atay’ın 12 Mart’ta Ulus’ta neşredilen bir makalesi iktidar partisi tarafından bir broşür halinde bastırılmış ve bütün köylere dağıtılmıştır. Yazıyı biz de okuduk; gerçekten kızıllara karşı vatandaşları ikaz eder bir mahiyettedir. Bu itibarla kendisini ne kadar övsek yeridir. Fakat yazıya biraz dikkat edersek bütün bu ikazların ve bütün bu vaiz ve nasihatlerin altında. Halk Partisini behemehal kazandırmak için, vatandaşları birbiri aleyhine birer polis vaziyetine sokmağa çalışan bir ifade mündemiçtir. Eski başmuharrir diyor ki: -Köylü, tıpkı ikinci dünya harbi sırasındaki Beşincikol tehlikesinde olduğu gibi her yabancıdan şüphelenmelidir. Emniyet kuvvetleri, partilere kılavuzluk etmelidirler.» Sureti haktan görünen bu tavsiyelerin hakikî mânâ ve mahiyeti meydandadır:
Eğer bir köye, şayet dışarıdan bir ♦şabancı gelecek olursa, köylüler “onu takip edecekler, onda bir kızıl ajan hüviyeti olduğu vehmine düşeceklerdir. Halbuki seçim zamanlarında köylere, muhtelif partilere mensup yabancı kimselerin uğrayacağı tabiidir. Fakat köylülere, muhakkak bunun bir Rus ajanı o-
İzmir ve Istanbuldan müstakil I garda bir arkadaşımızla yaptığı olarak adaylığı istenen Yargıtay konuşmada şunları söylemiştir: Başkanı Halil Özyörük, dün akşam ' ir (Devamı Sa. G Sü. 1 de)
D. Parti Izmirde
miting yapacak
10 Mayısta yapılacak mitinge çok büyük bir ehemmiyet veriliyor
İzmir, 14 (Hususî) — Haber verildiğine göre, D. P. İzmir İl idare heyeti 10 Mayısta İzmir Cumhuriyet meydanında bir miting tertip etmeğe karar vermiştir.
Mitinge çok büyük bir ehemmiyet verilmektedir.
İzmir, 14 (Hususî) — Amerikada oturan Fatma Cemali isimli bir kadın İzmir C. II. P. başkanlığına telgrafla müracaat ederek C. II. P. den adaylığınının konulmasını is-»: temiştir. &
Dikkat: Bu gece saati bir saat ileri alınız
’ 5 Şubat 194G tarihli 3 - 5049 sayılı Bakanlar Kurulu kararı gereğince memleketimizde bu yıl yaz saati bu gece saat 24 den itibaren tatbik edilecektir. Bu karar gereğince bütün saatler bir saat ileri
Budapeştenin kurtuluşu münasebetiyle, şehrin her tarat:
Stalin ve Lenin’in resimleri altuıda Macar Millî Savunma Bakanı, merkezi sikleti Rusyaya ubudiyeti ifade eden bir demeç vermiştir. Yukarıda bu merasimden bir sahne ve Stalin’Ie Leninin asılı resimleri görül mektedir.
150 Vatandoş şefi1, çıplak ve aç bir durumda bulunuyor
Ordu, 14 (Hususî muhabirimiz Fevzi Boztepe bildiriyor) — Çok şiddetli ve tahripkâr bir rüzgârı müteakip civarda pek çok orman yangını olmuş ve bilhassa Ulubey bucağının Dargıca köyünde 27 ev, eşya ve yiyecekleriyle tamamen yanmıştır.
ir (Devamı Sa. 6 Sü. 2 de)
Yunan Kabinesi
yine istifa etti
Peiain hakkındaki hükmün iptali için teşebbüslere geçti
Paris, 14 (Ap) — Mareşal Philip Başbakan Venizelos’un ekalli-pe Petain, vatana ihanet ithamiyle yet hükümeti Amerikalıların kuv-1 giydiği hükmün iptali hususunda (vetli tenkitleri karşısında bugün teşebbüste bulunması için avukatı istifa etmiştir. Venizelo? Kral Pau-Jacques İsorni’ye talimat vermiştir. 1,a yeni hükümeti kurması için mu-
Petain halihazırda, Fransa'nın tedil solcuların lideri Nicholas Plas Atlantik sahilinde Yeu adasında ha- tirasa müracaatta bulunmasını tav pis cezasını çekmektedir. | siye etmiştir.
İstifaya Amerikalıların yaptıkları tenkidin sebep olduğu bildiriliyor
Atina, 14 (a.a.) (United Press) ■
!— Başbakan Venizelos’un t ithamiyle yet hükümeti Amerikalıları hususunda' vetli tenkitleri
AKINTIYA---1
I____KÜREK
Birleşik Amerika’nın Asya’ya ait politikası
Amerika Fevkalâde Büyük Elçisi siyasetin dayandığı altı miihim prensibi olduğu gibi açıkladı
Vaşington, 14 (a.a.) (Afp) — Birleşik Amerika fevkalâde büyükelçisi Philip Jessup dün akşam yaptığı radyo konuşmasında, Birleşik Amerikanın Asya siyasetinin dayan dığı 6 prensibi belirtmiştir:
1 — Birleşik Amerika her milletin müstakil olmağa, kendi kendini idare etmeğe ve seçeceği vasıtalara göre kendi meselelerini halle hakkı olduğu kanaatindedir.
2 — Birleşik Amerika demokratik hükümet şekli taraftarıdır ve bu şeklin tatbiki mümkün olan her
yerde bunu teşvik eder.
3 — Birleşik Amerika, istiklâl-
lerini muhafazaya
azmetmiş

hür milletlerin, hür kalmalarını sağ
layacak olan askerî yardımı hak
ettikleri kanaatindedir.
4 — Birleşik Amerika kendi gücünün hududu içinde teknik r.niza-l heretinin arzu edildiği her yere yardım eder.
5 — Birleşik Amerika zihniyet ve siyasetini tanıtmak ve komü -nistlerin giriştikleri iftira hücum-
ir (Dcvaını Sa. G Sü. 3 de) '

Sağdan sola çark !
E ğitim Bakanımız Tahsin “■ Banguoğlu, eski intihap bölgesi olan Bingöl’de yoklamaya girmeğe, nedense pek cesaret edememiş! Şimdi % 30 lardan ve taaaaa. . Edirne’den aday gösterilecekmiş!
Demek Banguoğlu, Doğudan Batıya becayiş edecek!
Eh. Memuriyet hayatında uzun zaman Şark hizmeti görenlere, Batı’da vazife almak, bir hak değil midir?
Hem belki de bu iş, İstanbul* dan çatır çatır Doğu’ya nakledilen 157 öğretmenin umumî isteği üzerine münasip görülmüştür!
Bana kalırsa, doğrusu da bu!.. Doğu vilâyetlerimizde üniversiteler, mektepler, enstitüler a-çılmış, sıra Edirne’yi aydınlatmağa gelmiştir! Hem Edirne-nin devayi nıisk'i de meşhurdur!
Öyleyse, gözün aydın olsun Edirne! — Yedekçiniıı YEDEĞİ

İmha edilen
MES’ELELER
Ver Allahım ver...
Me De
sigaralar
g* II. P. ulu yüzde yetmişe dahil adayları öyle değerli, öyle kültürlü, öyle tecrübeli vc olgun kişilermiş kİ, bunları gören muhalefet mensuplarının ağızları açık kalmış. Simdi bir çok illerde karşı partiler dahi reylerini biı adaylara vereceklermiş.
UIııs gazetesi böyle yazıyor. Eh! Olur olur! 1!M6 seçimlerinde bir çok Halk Partili Milletvekili de yine Demokratların reyleriyle Meclise girmiş değil miydi?
Üstellik biı sefer, Halk Partisinin, hem bazı değil, pek çok vilâ yette hakikaten Demokratların reyine muhtaç olduğu da aşikârdır. Zahir bunun farkında olduğu için olacak, C. H. P. resmî orga-niyle bayağı bayağı işi açığa vurup Demokratlara sığınıyor. Ayıp değil ya! İstiyenin bir yüzii ver ıııiyenln iki yiizü kara derler.
OY EKİMİ:
toprak, eskiden bire on mu veriyordu; yarın bire yirmi, bire otuz, ver Allahım ver, mahsul verecek.
Fakat müstakbelin mahsulü şimdilik İktidar partisinin umu- ' runda değil. O traktörleri rey e- ; kimi mevsiminde yola çıkarmış- I tır. Bunun bir mânâsı var: An- ! nara toprakları, traktörler dağıl diktan sonra 14 Mayıs hasadında bire kaç rey sağlatacak, on.ı bakıyor.
NOT:
Adının açıklanmasını istemiyen okuyucuma?
Ankara köylerine traktör dağıtımı başlamış. Şimdi bu mübarek hayvanlar langır langır, oür aza met, dağ bayır Ankara vilâyetinin köşe bucağına dağılıyor. Yarın toprağın bağırını deşecek ve
Arada Bir
Danimarkava sattığımız tu‘ tünler rulubelli yerde muhafaza edildiâi için mahalli mevzuatla yakılarak imha ______ edilmiş _
2 nci Cumhuriyet!
i Dışişleri Bakanlığından tebliğ e-
[ dilmifitir:
Türk tütünlerinden mamÛl kiil-ı ’ liyetli miktarda sigaranın halk ta 1 rafından içilmemesi sebebiyle, Da-nimarkada yakılarak imha edilmiş | I olduğuna dair Köpenhağ menşeli ( | bir Reuter Ajans, teleranna atfen , ..............................
23 Mart 1950 tarihinde bazı gaze- tetkikler yapmış olan bir
| telerimizde yayınlanan bir haber ii-1 A)nerikaiının yazdığı gibi, Türk zerine Bakanlığımızca derhal gerek hfllkl ince bir modernizm perdesi | li soruşturmalarda bulunulmuş ve altında hâ]â orta çağ ve hattâ eski
Türk Cumhuriyeti yeniden kurulacaktır. Fakat onu iflas etmiş kabiliyetler değil, Cumhuriyet idealile muhalefet yapan hürriyet ordusu kuracaktır
tatürk Cumhuriyeti kurduğu zaman yirmi altı yıl sonra onun, yeniden kurulması icabede-cek bir hale gelmiş olacağını elbette düşünmemişti. Memleketimizde,
1 Yazan: *" ■“
Seyfi Kurlbek
Aaîl duygularınızda tamamen mesele üzerinde hasass^ıyetle duru- devjr]er hayatı yaşamaktadır.
ueıaurnm. «upua - a makamlarından Anadolunun uzak, yolsuz ve ten-
büyiik ve müstesna Aske- _ malûmat talep edilmişti. | ba köşelerine gitmeğe hacet yok:
mânan «m moHrİA. 1 jju hususta alınan malûmata göre Bu gerçeği müşahede etmek için civarına bakmak dahi utanmaktadır: I kâfidir. Asfalt caddelerinde partal
1 _ İçinde bir miktar Türk lü | elbiseleriyle, sırtlannda yorganla-tününün de bulunduğu Bulgar ve nyla dolasan, geceleri kanaUsas-Yunan tütünleri harmanından Da- ] y°n çukurlarında uyuyan sefil va-niınarkada imâl edilmiş sigaralar- tandaşlaıın bulunduğu .Modern ...................... ■ 1 Başkentimizin» yanı başındaki köylerde bile • *—!
yılda hiç miştir.
Lüks ve konfora boğulmuş köşk ve apartimanlarında oturup, inkılâbın memleketi on yılda on asır ileri götürdüğünü haykıran sözde inkılâp kahramanları bir gün şu orta çağ etnik devirler kılıklı köylerimize gidip Cumhuriyetten biraz olsun refah ve kalkınma bekleyip durmuş olan vatandaşlarımızı görmek zahmetine katlanmamışlardır. Fakat Demokrat Parti zuhur edip „ de nihayet bu biçare köylülerin de
kanlığı Marsyall yardımından mem bir söz söyliyeceği anlaşılınca köşk leketiimize getirtilmekve olan tarım âlet ve makinelerini kullana-
sizinle beraberim. Hazin olan ta- larak Danimarka
raf, o .... .. .. " ' ' ‘
rimizin artık manen ve madde- ' Bu huşumu ummu muıumava ou ■■■
ten ebediyete malolmuş varlığım, mesele aşağıdaki şekilde açıklanmış başkentimiz eh hattâ cesedi soğumadan, tabudu bı‘ ' ' kabre indirilmeden, gündelik so- ' kak politikalarında istismar edecek kadar küçülebilen insanların var olması keyfiyetidir. Bırakın, biz onlara yaptıkları işin çirkin, ayıp, günah olduğunu dahi söyle-miyecek kadar Büyük Asker’in hatırasına ve ölümüne saygı duyalım Sevgiler.
dan iki bin kiloluk bir stok uzun müddet rutubetli bir mahalde beklemesi dolayısiyle bozulup küflenmiş ve içilemez bir hale gelmiştir.
2 — Bu sigaraları imal eden miies neşenin Danimarka hükümetine peşin ödemiş olduğu bandrol resmini geriye alabilmesi için mahallî mevzuatça mezkûr sigaraların imha edil inesi gerektiğinden bu imha işi sigaralar {yakılmak suretiyle yapılmıştır.
Cumhuriyet yirmi altı bir şeyi değiştirenle-
Allah beterinden
Aşk ve dostluklar üzerinebirkaçsöz
ı rım âlet ve makinelerim kuııana-
Suût TASER 'ak makinistleri yetiştirmek mak-
__ - . sadivle 2 Mayıs 1950 tarihinde baş-
Tarım âletleri makinist kursu
Haber aldığımıza göre Tarım Ba-
Dünya kuruldukurulalı herkesin kendine göre anladığı, anlamakta İsrar ettiği ve - ka-kaatimce - ikinci veya ücüncü biı kimse ile anlaşamadığı bir takım çetin meseleler arasında AŞK ve DOSTLUK meseleleri başta gelir, Aşk üstüne, dostluk üstüne söylenmedik söz. yazılmadık kitap, işlenmedik hatâ kalmamış; ama gene de bir çıkar yol bulunamamıştır. Bu ha le bakınca insanın şöyle düşünesi ve sorası geliyor: Aşk ve dostluk kavramaları acaba insanların dışında, insanlardan ayn gelen bir ideal midir, yoksa ayrı ayrı her insanın yaratılışından, kendi ruhundan doğma özel bir hasret midir?
Kesin cevapları bugüne bulunamıyan bu sorular, biti kenmez tariflere, formüllere açmıştır. Bu ise, gene bitmez
. kenmez, anlaşmazlıkların, yanılma- ] ların başlıca sebebi olmuştur. ;
Herhangi bir şeyi mutlaka izalı etmek, başka bir deyimle, formülleş- 1 tirmelc inadı insanları çoğu zaman • bir çıkmaza sürüklüyor. Bu dünya- • da bilipte izalı edilemiyecek, yaşanıp ta formülleştiıilemiyecek ba2i şeyler de vardır. İşte aşk ve dostluk 1 bunlardan ikisidir.
Gece gündüz yakamızı bırakmı-ynn, kapımızdan bir türlü ayrümı-yan yalnızlık, aşksız ve dostsuz geçip giden ömrümüzün kahrolası bir delili değil midir?
Geçen gün, sevmek ve sevilmek için yaratıldığına inanan, ama bir türlü dolu dizgin sevemediğini ve hayal ettiği gibi sevilemediğini söy üyen güzel bir bayanla bu konu üzerinde söyleşiyorduk. Bir ara dedi ki:
— Siz gerçgk aşkın ve gerçek dostluğun birtakım menfaatlerden üstün olduğunu iddia ediyorsunuz Ama bence boşuna yoruluyorsunuz; çünkü, şimdiye kadar edindiğim muhtelif müşalıade ve tecrübeler bana şunu öğretti ki, aşkın da, dost luğun da asıl adı menfaattir.
— Bu, sizin acı müşahade ve tecrübelerinizden doğan şahsî kanaatiniz; herkes için doğru olması gerekmez ki...
— Ben de zaten kendi hesabıma konuşuyorum. Başkalarının kanaati, yahut inancı bu hususta bana ne verebilir? Hem sonra, şahsî hükümlerimiz şahsî tecrübelerimizden doğduğuna göre, her birimizin ayn ayrı bir aşk ve dostluk anlayışı olması tabii değil midir?
Biraz düşündükten sonra dedim ki:
— Hayır, bence tabii değildir. Güzel hayan âdeta hışımla:
— Nasıl değil? Uzağa gitmeye hacet yok. İkimizin şu andaki anlaşmazlığı bunun en canlı bir delili değil de nedir? Söyleyin, nedir?
Bakışları, zihnimin karanlık köşelerinde boyuna kıpırdanıp duran ve bir türlü yüze çıkamıyan düşün çeleri aydınlatmak istercesine par-lanııya başlamıştı. Sesimin tonuna mümkün mertebe inançlı bir ton vermeye çalışarak şöyle dedim:
- - Yeryüzünü kaplıyan bunca insanın aşk diye bir hâdisenin ya içinde, ya da peşinde olduğu muhakkak, bu hâdiseden edinilen ayrı ayıı şahsî tecrübeler de, tabiî olarak, ayrı ayrı şahsi hükümler doğuruyor, Yani herkes ayni noktadan yola çıktığı halde başka başka menzillere varyor. Buna da diyecek yok; çünkü insanlık birse de insanlar bir değil. Ama, herkesin kendine göre
sadiyle 2 Mayıs 1950 tarihinde bağlıyacak ve 5 ay devam etmek üzere 20 muhtelif okul ve işletmede yatılı olarak tarım âlet ve makineleri kursu açacaktır.
muhafaza buyursun
evlet mekanizması da, insan *** vücudu gibidir. Nasıl, bir a-darnın başı ağırdığı vakit, vikeu-dünün diğer kısımları bundan müteessir olur ve iyi çalışmazsa, meselâ, çalışamaz, konuşamaz veya uyuyamaz hale gelirse, şimdi, biz de aynen öyleyiz. Yalnız, ağn başımızda mı, dişimizde ml belli ( değildir.
Hastayı, doktora gösterip, tarn şifayı temin edecek, reçeteyi almak mümkün olamamaktadır; çünkü iktidar partisi, i.şl İddiaya bindirmiş, benim verdiğim ilâç i-yldir, iddiasiyle gururlanmakta, buna mukabil hasta da her gün bir parça daha fenalaşmaktadır.
Fakat bozukluğu bağıran İdinse, A ile Z arasında hiç olmazsa B idi. Bozukluğu sadece görüp bağırmak değil, düzeltip ayarlamak vazifesini yüklenmiş bir adamdı. Millet, lşle-caktı. Bir milletvekili ne Meclis i- rinjn idaresini beklediği memurla-çindeki oy, düşünce ve demeçlerin- ymdan aciz * 1 ’ ’L” " *
den ne de bunları Meclis dışında daT) ehliyet söylemek ve açığa vurmaktan so- makamları rumlu olmıyacaktı... ı -
Anayasamız bütün bunlan emrediyordu; hem de kendi hükümlerine mutlaka riayet edilmesini de tekiden talep ediyordu (Madde : 103 — Anayasanın hiç bir maddesi, hiç bir sebep ve bahane ile savsana-maz ve işlerlikten alıkonamaz. Hiç bir kanun Anayasaya aykırı o-lonıaz.) | „u
Şef sisteminin Anayasa dışı biı- ( jjaide görüyoruz, sistem olduğu ve Anayasanın baş- -tan başa savsanmış bulunduğu üzerinde binlerce vatandaş haykırmış ve yazmıştır. Fakat Halk Partisi gazetelerini okuyanlar, ve sözlerini dinliyebilenler hâlâ ortada gerçek bir Halk Hükümeti, tatbikinde kusur olmıyan bir Anayasa varlığının iddia edilmekte olduğunu hayretle müşahede ederler. Fakat yirmi altı yıldır bir idare sistemi haline giren , demagojinin bütün bu bedbaht te- . - - ——- --------------------
zahürlerine rağmen millet gerçe- I Fakat Türk milletinin bedbahtlığı ği tamamiyle anlamıştır. Kısa bir ' sadece inkılâbın bu acıklı halini zamanda sel gibi akıp taşan ve bü- 1 müşahede etmek değildir. Türk mil-tün memleketi kaplayan muhalefet letinin asıl bedbahtlığı şuradadır ki Bunların en bariz isbatıdır. Millet inkılâp ve cumhuriyeti bu hale so-dışında ve millete karşı bir idare hanlar bu tarihi suçla sanki hiç bir metodu olan şef sisteminin Cumhu- | İİEİleri yokmuş gibi milletin karşı-riyetten sadece bir isim bıraktığını sma BeÇİP ondan güven oyu ümit anlamayan vatandaş kalmamıştır.
İktidarın liderleri de acizlerini millet huzurunda itiraf etmiş du- ' rumdadırlar. Halk Partisinin bir başkanı Devlet teşkilâtının (A) dan (Z) ye kadar bozuk olduğunu; Halk Partisinin başkanı da Anayasamızın zayıf ve kâfi derecede de- ; mokratik olmadığını söyledi. Devlet teşkilâtının ’rıçı
dugunu ilân eden kimse, elinde hiç | ......... vv
bir imkân olmıyan bir vatandaş ol- bu tarihî şeref Demokrat Partinin sa bu feryadında haklı olabilirdi. 1 nasibi olacaktır.
vc feryadı değil, ikti-ve başarı istiyor. İdare ------------ sadece lâf söylemek, I feryat etmek, vaadetmek makamları değil İş ve başarı yerleridir. Gerçek Halk hükümetlerinde ac-ziyeti haykıranları değil, en ufak bir aciz ve başarısızlık gösterenleri dahi bir dakika yerinde tutmazlar. Fakat şef sistemlerinde aciz, ehli
■ yetsizlik ve liyakatsizlik cezasız ka I lir. İşte 26 yıllık Cumhuriyeti biz | bu sebeplerden dolayı bugün bu
Demek ki 26 yıl sonra biz gene birinci yıldayız: Yeniden devlet teş kilâtı kuracak ve yeniden Anayasa yapacağız. Cumhuriyet yıllarının asırlara bedel olduğunu söyliyenler demek ki 26 asır sonra arkalarına baktıkları zaman «bir çuvaldız bo-yu yol bile» alamadıklarını ve cumhuriyeti yeni baştan kurmak gerek tiğini görmüş oluyorlar.
İşte şef sisteminin akıbeti budur.
Halen, müdavi doklara, milletin itimadı olmadığı derdin İyileşmeğe yüz lutmaınasiyle her fırsatta meydana çıkmasına rağmen, doktor icra! tebabetten feragat etmemektedir. Halbuki, hasta müşterek malımızdır. Onun der" dine elbirliği ile çare bulmamız, hattâ umumî bir kontültasyorı yaptırmamız elzemdir.
Bu vaziyette, ufacık ağrı, her tarafa sirayet etmiş ve ehemmiyetsiz, ufak işlere kadar dayan nııştır. Her nereye gitseniz, bir sıkıntı bir İsteksizlik İle karşılaşmanız muhakkaktır.
halini
Bir yere İstida vermek gibi basit biı- işe bile, kanunen on beş günde cevap verilmesi mecburi iken, aylarca beklediğimiz vaki-dir. Bu, o kadar umumi bir hal almıştır ki, ahrete alt vezaif bile İhmale uğramakta ve ailesi efradından birisini kaybetmekle acı duyan vatandaş bu muamele karşısında, kederini bile hiddete çe virmeğe mecbur kalmaktadır.
lerden, apartmanlardan köylere koşanlar çoğaldı.

Hayat gittikçe pahalılanmakta, işler durgunlaşmaktadır.
Millî Ekonomi boğulmuş, Maliye yabancı yardımıyla açığını kapamaktadır.
Verem, sıtma ve frenginin tahribatı zaman zaman pek göze battığı için ara sıra «mücadele, gösterişleri yapılmaktadır.
Yollarımızın yapılmasına ordumu zun silâhlanmasına yabancı yardım ediyor.
Bütün vatandaşların gördükleri ve bildikleri şu acıklı durum karşı-
heı- bir aşk ve dostluk anlayışı olduğu ve olniası gerektiği kesinlikle iddia edilmemeli. Aksi halde, birbirlerine âşık olduklarını, birbirlerinin ger- \ çekten dostu olduklarını söyliyen iki İnsanın sinsi birer yalancı ve düzenci olmadıkları nasıl iddia edilebilir? Bana kalırsa siz, hemen bütün kadınlar gibi, insanları realitede oldukları gibi değil de, olması gerektikleri gibi görmek istiyorsunuz. Siz canlı hayatın içinde değil, rüyaların toz pembe âleminde yaşıyorsunuz. Birtakım hayaller ve gölgeler arasında yolunuzu kaybetmişsiniz. Aşk ve dostluk hakkında ki acı hükümleriniz, inançsızlığınız da işte buradan geliyor.
Bakışlarını kerşıki duvara day: yarak ağır ağır, tane tane konuşnu ya başladı. Kelimeler dudaklarında âdeta bir lıastahaneden taburcu edilen hastalar gibi dermansız çıkıyordu:
— Hayatı... gerektiği kadar sevemiyoruz. Halbuki ilk işimiz doyasıya yaşamaktır.
. Bakışlarını duvardan çekti:
— İyi düşünüyoruz ama kötii yaşıyoruz. Kendi kendimize brle yalan söylemekten I yoruz. Hepsinden fenası, benliğimize çok düşkünüz. Elimizden gelse herşeye ve herkese hâkim olmak isteriz. Bu çok fena, çok çirkin bir-şey. Tahammül edilmez, affedilmez birşey...
ikimiz de bir müddet sıkıcı bir sükûtun içinde kaybolduk. Sözleri [ reddcilmiyecek, çülütülemiyecck renk vererek: kadar doğru idi. Çekine çekine de- — Neticelerden bıktım, usandım gOre bir halk devleti olacaktı. JH dim ki' | artık.. Neticelerden korkuyorum, kimiyet kayıtsız şartsız milletin
— İyi düşünüp kötü yaşadığımızı Şimdilik müsaadenizle. Başka bir-1 1.^. TLLk 1.IL .k,
söylediniz. Kötii vaaadıihnrıızA «iin- rain i'e.ın havle neticesiz bir soh- 1 ' ' """ ’’
he yok; ama, „ , nüyor muyuz bakalım?
Dalgınlığından yavaş yavaş uyan
Elimizden geldiği kadar..
— Hayır, buna inanmıyorum. Dalgınlığından iyice uyanmıştı: — Neden?
— Çünkü, hiçbir zaman elimizden
Resim ve Heykel sergisi
15 Nisan 1950 Cumartesi günü saat 16 da Ankara Yeni Sergievi salonunda On Birince Devlet Resim ve Heykel Sergisi açılacaktır.
geldiği kadar düşünmüyoruz; sadece dii.................... ” " 1
kadar tmez tü-yol tü-
ce düşündüğümüzü sanıyoruz. Neti-I sında, Cumhuriyet Halk Partisinin, ecde, aldanmanın cezası da ağır olu-' çıkardığı bir propaganda fatabın-
I — Yeni Türkiye devleti milletin ' ve hükümetin birbirini tamamlayan bütünlüğüdür.
— İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış , bir kütleyiz.
— Millî iktisadı Cumhuriyet doğurdu.
— Denk bütçe, düzgün ödeme: İşte Cumhuriyet mâliyesi.
Lâfla, palavra ile bir milleti kalkındırmak, bir inkılâbı yürütmek mümkün olsaydı şüphesiz Halk ’ Partisi, Cumhuriyeti dünyanın en refahlı ve mesut bir devleti yapa-’ I çaktı. Fakat bazı mumlar yatsıya kadar yanabiliyor.
yor' Evet, düşünmek zor iş, kabul ‘ c»an aldığırn şu^vecizelere» bakınız: ediyorum. Ama iyi yaşamak için iyi v""'
düşünmek zorundayız. Ben şuna
I inanıyorum ki, bütün saadetlerimi-,•1- zin, bütün felâketlerimizin tohumları düşüncemizde gizlidir; onu veya ötekini yeşertip meyvasını almak kendi elimizdedir.
Canı sıkılır gibi oldu. Saatine bakarak dedi ki:
— Siz şairler, hayatı söze boğuyor sunuz. Halbuki hayatın hiç hoşlan-I madiği tek şey varsa, o da sözdür, daha doğrusu kuru lâftır. Nasıl yaşanması lâzım geldiğini herkes bi-
) karşı liyor, ama hiç kimse lâzım geldiği korkmu-’ gibi yaşamasını bilmiyor. Müsaadenizi rica edip ayrılmak zorundayım.
Ayağa kalktı.
— Ama bir neticeye varmadık.
— Gülerek:
— Netice! Şimdiye kadar kim neticeye varmış, söyler misiniz?
Yutkundum. Birşeyler söylemek üzere idim;o, tebessümüne bilgiç bir
sına geçip ondan güven oyu ümit etmek cesaretini buluyorlar.
Evet, Tüi'k Cumhuriyeti yeniden kurulacaktır. Fakat onu iflâs etr#iş kabiliyetler, milletin itimadını ebediyen kaybetmiş insanlar değil, ger çek Cumhuriyet idealiyle muhalefet saflarında toplanmış olan hürriyet ordusu kuracaktır.
~ ---------- Gelecek nesiller yazık edilen 26
baştan başa bozuk ol- yılın hesabını soracaktır.
ı eden kimse, elinde hiç İkinci Cumhuriyet kurulacak ve
Dün, çok hürmet ettiğim bir dostumun cenazesine gittiğim kit karşılaştığım manzarayı _ rünce, benim bile teessürüm hiddete çevrildi.
va-gö-
Allah, hepsine rahmet eylesin, sekiz vatandaşın birden ölmesi, her halde bütün mekanizmayı altüst etmişti. Çünkü belediyede bu işle uğraşan makam, evrakı ile gelene gözü kapalı olarak bir mezar numarası vermiş ve koyu-
Üniversitelileri getiren tren kaza atlattı
Meıhuın Mareşal Fevzi Çakmakın cenaze töreni münasebetiyle Ankara Üniversitesinden 1200 kişiyi getiren hususî tren bir kaza atlatmış tır.
1200 üniversiteli talebeyi Anka-raya getiren tren Eskişehir ile PolatlI arasındaki Sazılar istasyonunda durduğu zaman tren yağcısı tekerlekleri kontrol ederken üçüncü vagonun arka tekerleği yağsızlık ne ticesinde kızarak yanmaya başladığını görmüştür. Vagon yola devam edecek olursa dingilin kırılması ihti-malini göz önüne alan makinist bu 26 yıldır iktisadımızda, idaremiz- | vagonu istasyonda bırakmaya kaile, mâliyemizde, ordumuzda bize i'£ :;1!“
akıl ve yol göstersinler diye ya- bırakılmış vc bancı -mütehassıslar- getirttik. Şim üniversiteliler diğer vagonlara yerdi yeni baştan mütehassıslar getir- j leştirilmiştir.
tiyoruz: Sanki gelmiş geçmiş yüz- ... ı n ı
lercc1 mütehassısın tavsiyeleri tu- KlDDS ÇİÇCK DâİOSU tülmüş, dedikleri yapılmış gibi.. ■
Cumhuriyet, Anayasanın yazdığına ve kurucuların söylediklerine göre bir halk devleti olacaktı. Hâ-
rar vermiştir. Vagon o istasyonda vagonda bulunan
Birleşmiş Milletler Sosyal Yardım
* Teşkilâtı kurslarına qönderilenler
Birleşmiş Milletler tarafından İngiltere, Fransa ve Hollanda’da açılmış bulunan sosyal servisler teşkilâtı ve idareleri ile çocukların korunması, sosyal istatistikler, işçi ■ evleri ve iş ihtilâfları, iş ve işçi bulma teşkilâtı işleri ve sosyal sigorta öğretici kurslarına hükümetimiz de katılmaktadır. Çalışma Ba-ı kanlığı bu maksatla araştırma ku-
• rulu üyelerinden Hikmet Geray ile İşçi Sigortalarından Rauf Eğilmezi
ı İngiltereye, 2 nci Hukuk Müşaviri . Bülent Kıral ve İşçi Sigortaların-ı dan Nedim Ergunu Fransaya, Is-. tanbul Çalışma Müfettişlerinden ı Rauf İnseli Hollandaya göndermiş-, Ur.
Kurslar dört ay devam edecek-. tir.
Bu vaziyette doksan yedi numaradan yüz dörde kadar olan sekiz mezarın sekizi de açılmış; topraklar adam boyu dışarı yığılmış, her cenazenin yirmi yirmi beşten aşağı olmıyan yakınlan o-raya toplanmış; imam bir tane... toprak atanlar iki tane... Kalabalık mahşer gibi. .
İş görmenin, âdâp ve erkâna göre mevtayı kabre koymanın imkânı ortadan kalkmış. Bir münakaşa ve yavaş perdeden gürültüdür gidiyor. Herkes hilâ istisna hıı vaziyetten şikâyetçi idi.
Halbuki, mezar numaralarını veren makam, bu cenazelerin, öğle namazı vakti kalkacağını pek âlâ bilmesine göre, vaziyeti evvel den görmeli ve ona göre, sağdan soldan yeı-ler verip, herkesin dertli gününde telâşa düşmesine sebebiyet vermemeliydi.
Yukarıda söylediğimiz gibi, son vazifemizi bile yapmakta müşkülâta uğrayacak kadar islerimiz bozulmuştur.
Yegâne söyliyeceğimiz şudur: Allah beterinden saklasm!
Hikmet YAZICIOĞLU
Bir çocuk yanarak öldü
, Kızılcahamam kazasının Ayvoşıh tertip edilen köyünden dört yaşında Hüseyin a-vo.*, v- _____ ... ' ’ .7 dında bir çocuk ateşle oynarken
i lacak; her Türk hür doğacak, hür Ziraat Fakültesi salonlarında yapı- alevden çocuğun etekleri yanmaya
i . lacaktır. '-------x—
__________________ _____________ Kıbrıstan getirtilen Mersin dal- _________ __________ __________B_ lığı, vicdan, düşünme, söz ve yayım farı, Nerkislcr ve Kibrisin en nadi- da aldığı yaraların tesiriyle ölmüş-hakları ve hürriyetleri Türklerin ! de çiçekleriyle süslenen bu balo-tabii haklarından olacaktı.____nun seçkin davetlileri arasında ta-
İşkence, eziyet yasak olaçak, hiç nınmış sanatkârlarımızdan Nevi -kimse felsefe inanından muaheze man Altındağ, Melâhat Pars, Cev-edilemiyecekti. Kanunda yazılı usul riye Ceyhun, Miizehher Güyer, Mu-vc haller dışında kimsenin evine zaffer Ilkar, Cevdet Çağla, Fahri gidilemiyecek ve üstü aranamıya-1 Kopuz, Naci Tektel, Osman Güve-’tirak edecektir.
Kıbrıs Türk Kültür Derneği yararına Ziraat Fakültesi Talebe Cemiyeti tarafından •Kıbrıs Çiçek Balosu- bu akşam
I ı
Kötü yaşadığımıza şüp-' gün gene böyle neticesiz bir şoh-1 yaşayacaktı. Türkler kanun karşı- | ma, gerçekten iyi düşü- bet yapabiliriz. Hoşça kalın. sında eşit olacaklar; kişi tutulmaz- |
Ve gitti.
Arkasından bakakaldım, düşüncelerim peşisıra uzadı gitti.
Neden sonra ben de kalktım. Dı-şarda akşam olmuş, yağmur yağmış, yollar ıslanmıştı. Yalnızlığın korkunç eli sanki gırtlağı
başlamıştır.
Çocuk yanmaktan kurtarılmışsa
tür.
CEMİYETTE
Koluma yaslanmış, beni otelin altındaki gazinoya siirükliiyor-diL
— Bu kadar ürkek bir bal almayın, dedi. Bu, benim, bir otel odasında, bir erkekle beraber vücuduma elini sürdürmeden geçireceğim ilk gece değil ki .. Siz de elinizi sürmiyeceksiniz. Bana yaklaşmayacaksınız. Bu nun çaresine ben bakacağım. Çünkü sizden bu hususta söz istesem, vereceğiniz sözün kıymeti olmazdı. Halbuki, ben söz verirsem, uetekim işte söz veriyorum, bana elinizi süremezsiniz...
Sonra, sesi biraz daha alçaldı :
— Ben kızım... dedi.
Sokakta biraz ilerledikten son ra, kolumdan çekerek beni yine durdurdu.
— Ben dedi bekâretimi kaybetmek istemem. Hele bugün, bu şekilde...
— Ve bilhassa benim tarafımdan.,.. dedim.
Anlaşılan, sesimde hor gören, hattâ iğrenen bir ton varmış. Fa kat o oralı olmadı. Tekrar yürümeğe başladı ve yüzünü yüzüme yaklaştırarak
— Ben böyle bir şey söyleme dim, dedi.
ÜÇÜNCÜ FASIL
Ben şimdiye kadar o akşamki kadar sıkıntılı, korkulu ve neşesiz bir yılbaşı görmemiştim.
Yazan: FERENC MOLNAR
Çeviren: M.T.
nir ve Salih Orak da bulunmaktadır.
Ayrıca bu neşeli güne harikulade İranlı akrobatlar TRİO MAFFİ iş-
Harj» fırtınası içinde, Avrupaıuu büyük dramına her an katılmak korkusuyla dehşet ve heyecan içinde yaşayan bir memleketin yine dehşet ve heyecan İçinde yaşıyan karanlık bir şelırindey-dik. Büyük caddelerde tek bir yol cıı yoktu. Bir kaç talebe, iş olsun diye, kaldırımlar üzerinde keski ne fişeği patlatıyorlardı. Biz, ikimiz, iki gazinoya şöyle bir göz attıktan sonra çabucak uzaklaştık, zira içerideki havada, (rttiranlar da kasvetli idiler. Nihayet bir polis memuruna müracaat ettik. Bize büyük, ışıklı vc hareketli bir barın yolunu gösterdi.
Bar dolmuştu. Müthiş bir gürültü vardı; sıcak, koku, kahkaha ve müzik birbirine karışıyordu. Bir kadeh bir şey içtikten sonra otele döndük. Otelin holü hâlâ yan aydınlıktı, fakat burada hiç olmazsa hoşa giden bir ılıklık vardı.
Kızıl saçlı kız. :
— Otelde bir har var mı? di-
ye sordu.
Gece bekçisi hiç bir şey söylemeden önümüze düşerek, bizi bir hayli yürüttükten sonra bom boş bir bara götürdü. Beyazlar giymiş bir garson, elinde bir akşam gazetesiyle, tezgâha dayanmış uyuyordu.
Bize orada yiyecek ve içecek verdiler. Kızıl saçlı kız benden çok İçiyor ve içtiği yüzünden anlaşılıyordu. Şimdi daha canlı, daha güzel olmuştu. Bir köşeye çekilmiştik. Mütemadiyen başını göğsüme dayıyordum Saçlarının tabii kokusu kendine has bir kokuydu. Diğer kadınların kokusuna benzemiyordu.
Esmer, kumral vc sarışın kadınlar bende üç ayrı tabiî kadnı kokusunun hâtırasını bırakmışlardır, fakat bunlardan hiç birinin kendine mahsus bir şahsiyeti yoktu. İliç birinde bu kızın kokusunu andıran bir şeyi koklamamıştım.
Burnum gayet hassastır. Hiç unutmam. Çocukluğumda mektep
len döndüğüm zaman portmantoda sekiz on tane kürk manto görsem, bunları koklayarak, her birinin, annemin hangi arkadaşına ait olduğunu anlarım. Bu eski hâtırayı burada nakletmemin sebebi, kızıl saçlı kızın saçlarından yayılan kokunun niçin beni sonuna kadar, dalma tahrik etmiş olduğunu izalı etmek içindir. Yaşadığım müddetçe, bugün bile hisseder gibi olduğum o tarif edilmez kokuyu unutını-yacağım. Bu ne bir çiçek kokusu ne de sunî bir lâvanta idi. Bu, cildin neşrettiği bir koku da değildi. İliç kimsede biı kokuyu duymanın imkânı yoktu. Bu hattâ bir koku bile değildi. Hem kızdıran, hem coşturan kuvvetli biı- insan şahsiyetinin havaya serptiği zerreler gibi bir şeydi.
Bilir misiniz? Afrikada yaşı-yan bazı vahşi kabile efradı, birtakım zehirli otlan yavaş yavaş ağızlarında çiğneyerek ken dilerini zehirlerler ve sarhoş o-lıırlar. Ben bir kere İm adamlil-
n görmüştüm. Kimisi baygın, kimisi coşkun bir vaziyette sendeleyerek daıısedeıek, keııdi ellerini, kollarını, dişlerinin yetişebileceği uzuvlarını ısırıyorlardı. Kızıl saçlı kızuı kokusu bende böyle bir tesir yapıyordu. Du (laklarını ağzıma almak için her eğilişimde, bu kırmızı gür saç yığını yüzüme yaklaşınca ellerim titremeğe başlıyordu. O zamana kadar, hiç bir şey benim üzerimde bu tarz bir tesir icra etmemişti.
Yemeğimizi bitirdikten sonra tekrar hole döndük.
— Bir dakika oturun, dedim. İtaatkâr bir küçük kız edasiy-le koltuklardan birine büzüldü.
Ben, gidip kâtipten başka bir fiş istedim. Daha evvel kiralamış olduğum iki yataklı odanın bulunduğu kattan başka bir katla ikinci bir oda kiraladım. Elim de anahtarla dönünce, kız sordu:
— Nedir o?..
— Anahtar.
— Odamızın anahtarı ını?
— Hayır, benim ddamın anahtarı.
— Ama daha evvel.......
— Malûm... Malûm... dedim. Daha evvel iki yataklı bir oda kiralamıştık. O odada siz yalnız yatacaksınız. Ben de kendi odanı da yatacağım.
(Devaınt rar)
LÜZUMLU TELEFONLAR
Yunguı .................. 00
Sıhhî imdat ............. 91
Trenler ............... 12028
Hava Yollan........... 14881
Yataklı vagonlar ...... 11566
Su fi rıza ........... 21575
Elektrik . 24846
Havagazı ............. 24848
Başkent Taksi ........ 22222
Yeni Güven Taksi...... 22333
Merkez Taksi .........11111
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
(15431) : Sefiller
(25432) 5 Yıldızlar Bı». ı
(22294) Zafere DoPru (14949) t Yeni Güneş (11131) Lüks Hayat (14072) : Kanlı Hayalet (14671) ; Lük» Hayat (11844) I Kahraman öncü
Büyük Ankara Ulus Yeni Park Sümer Sus Cebeci
ECZAHANELER
Cebeci, Yenişehir, Hayat,
j TAKVİM |
Hicri: 1369 — CemaziyeFâhır 27
Rumiı 1366 — Nisan 2
15 Nisan 1950 — Cumartesi
Ezani
Vasatı
HER GÜN BİR HÂDİSE
Frcmko'nun kızının
Pllâvdon dönenin
Amerika'nın Uzak Dağu siyaseti
düğün merasimi
ADYO*TELEFON-TELGRAF HABERLER

Jf
Mühim değişiklik
rjjerik,a,, Uzakdoğu meselelerinde nihayet, bazı.fikirler verilecek bir beyanata müsaade et-
Amerikayardıma devam edecek
Hatırlarda olduğu, gibi,, Çıpı (Kay •kin mağlûbiyetinde^ sonra , bir hercüpıcrç içinde sürüp giden Uzak doğu siyaşeti, dün akşam Jesşup’uıı radyoda söylediği, bir nutukla az çpk ay^ml^pmış oldu. Amerikanın Uzakdoğu Büyükelçisi olan Jessup. son günlerde, bizzat Dışişleri Bakanı Acheson,; JıatLa Başkan, Tapınan ile birlikte, Güneydoğu Asya siya-şetini fetanet ve isabetle yiirüte-memiş olmakla itlıam edilmişti. A-merikan kongresindeki Cumhuriyetçi âyan üyelerinin. Demokratta -ra karşı açmış oldukları bir mücadele gibi görünen bu hücum, Amerikan hükümetini beklenilenden:ibi-raz daha fazla sarsılış ve işin sonunda Başkan Trumaıu Bakan ve memurlarını ,şahsî nüfuzunu kullanmak suretile lıünayçye mechuı kalmıştı.
Mesele yatıştıktan şoîiki,, artık l’zakdoğuda ne şeyyar. ne sabit, bir vazifesi kalmamış olan Jessup’un hesap verme ve vaziyeti aydınlatma kabilinden bir beyanatına intizar ediliyordu. Jessup bu beyanatı dün akşam yapmış Ve ’F maddede Amerikanın, Uzakdoğudaki yeni siyasetini -çök vâZih olmamakla beraber hâiseleri;.’ takip edenler' için oldükça manidar4 bîr şekilde- aydınlatmıştır.
Amerikan hükûihetinin beyanatı sayılabilecek olan bu demecin bilhassa dört mâddekr dikkâte şayandır. Birinci maddede Birledik Ame-rika, lıer milletin müstakil Olmağa, keni kendini idare etmeğe Ve' seçeceği vdsitalârh göre kendi pıeseTe-leriııi halle hakkı olduğu; ikinci madde ise Amerikanın Demokratik lıiikûınet şekline taraftâr olriıakfa beraber, bıınun ancak tatbikî mümkün olan yeklerde’t^eşvik'1 Vd -himâ-ye edilmemesine târâftar bulunduğu. belirtilmektedir.
Bu iki madde,. kanaatimizce Şıı mânâyı taşır: Amerika, Uzakdoğü-da takip ettiği siyasetin- es⪠hattı olarak temsili hükümetlere itimât emeği kabul etmiştir. Bir hiikûtne-tin pe zaman temsili, ne zaman mü-tehakkim olduğunu tayine elverecek bir, ölçünün çok. güç bulunabi-,e.ÇQğİ Ve nilıayet bugün Amerikanın, demirperde arkasında temsili sıfat Ve mahiyetleri hayli şüpheye mahal yerçıı hükümetleri fiilen ve hukuken tanımakta olduğu gözö-nüııde tutulacak, olursa, ilenebilir ki Jessup’un beyanatındaki bu iki maddenin muhtevası, Amerikanın Çiu siyasetinden ters yüz edişidir.
Birleşik Amerikanın, bu beyanattan sonra komünist Çin’i tanıması benlenebilir.
Memleketlerin kendi hükümetlerini seçmeleri isteniyor
’ İ^aris Râdyö^‘14 ' (Öasm -,^8-’Anıetffiakiİin Asya eykala-d'i* ’Öüydke'lç'fs;'. JZİY' ‘Philıpp ‘ Yesşûp dîin,' Uzak Doğu meseleleri' haklan- i dâ u^tjn bir 'demekle' bulunarak A-ınerikâ'hth Asya |iyase'tjnin başlıca ğâyelerini izah etmiştir. Jessupsa ..
göte Birleşik Amerika he[ şeyden ' iktisaden Ön?e, her nylıetİn bağımsızlığa ve yapılacak kehaiSıbe uygun gelen bükumet ı e-jı'trlihi 'şeçlneğe hakkı cddugunu kp-lıul e^nç&fidır^ yaŞın^tm .ijuk^nic-
.Wnı, *) ^ivâ'an' ı^R ’toİ'S ,wk)SK|a6ia«ıja-
ge-rpktiğilıkanaotindedir. .Bundan başka. .Vaşing ton: bnğiHfaızl ıklarım ı (müdafaaya .kesin -olarak ı.karar; Vermiş memleketlere,1 askeri»yardımda bu-tyuunayı ikabulnettiği.»gibin-dünyayı i böleni ayr iliklenin barış yoliy-İC -'HÖll^için BirMmî^ MRlctletîn
__, '"“•’ff ı | HiMi Çini’den bahseden Jesstıp, kmoF(l?â‘n)ı(Asya evkalâ- halen Moskova’nın kuklası olan 1 -u " Ha-Chi-Mih tarafından idare1 edilen I
: bir komünist ayaklanmasrkarştsıh- | ! da bulunulduğunu beyanla, Uzak 1 [ Doğu’da girişilıııiş olan komünist1 _ faaliyetlerini tebarüz ettirmiş ve | ( âz' gelişniiş memleketlere! . .------i olan iktisadi yardımla '
bü bölgelfei-de komünist faaliyetle-' tine tesirli bir şekilde karşı köy-, ınaiıfn mümkün olabileceğini belirt ' m iştir.’
Hindi dinî’ye'İktisadî ve askerî yardım'meselesiyle ilgili olarak Va-şington'da Fransa ile Ahıerika arasında görüş teatilerine devanı edilmektedir. Kısa vadeli yardım bah- I sinde yapılmakta olan bu müzake- | reler lehde bir gelişme takip etmek tedir. Yakında Pariste yapılacak o-İan Schuman - Acheson müzakerelerine kadâr bir anlaşmaya vârılma si beklenmektedir. Uzun Vadeli yar dini bahsinde ise, daha henüz bir
I
gayretİbrm^’ îştir&kd deVaVıî’ edbööli- | çok önemli noktaların incelenmesi
tıı1.
gerekmektedir.
Amerika sulh
Yunanistan’da
dilenmeyecek
Hükümet durumu
kaş ğı i irilsin !
| stanbul Valisi, geçenlerde,
■ din adamlarını toplayıp resimler çıkartmıştı;, onlarla tâtlı sohbetler edip, sonııuda bi? de ziyafet çekmişti...
Fakat Mareşal'ın cenazesinde anlaşıldı; meğer Vali, din adam lamım bir kısmını çağırmış, bir kısmını unutmuş!...
I5)0ğrıîsu, İstanbul Valisinin yüksek idareciliğine,pek sığdı-ranıadıın!
Nasıl oldu bu yanlışlık! Biri yer, biri bakar, hep kıyamet on-
Bana kalırsa, bu seçim aralığı olsun, unutulanları arayıp bulmak, bir daha ziyafet ve resim çekmek lâzımdır!
Hem, bu iş , hiç ihmale gelmez! Belki diğer valiler de kendisinin işaretini bekliyorlar-dır! — A. F.
Oünya Pasmındon
Hulâsalar
M - 4 - 1950
Karmen Franko, ipekli faydan tuvaletile kiliseye girdi ve
Savunma Bakanı yine )ardım vadHti
LMndHı’Mtlj%HI.'IIV - V». | yıVrj - AmeriU?'siröünırt'a Halanı John«yni,1 Btttili'; niattefiklöi’in''’m’üş-terek"sfclVU'ıllfıHs^nl'"gen^ftıÂVi’ek ' üze-ı '• Arneıik-a’nın elinden "gelen' Ikti-s)âdî *ve‘,âikö"î',\*ai'dhhTM'i 'e^fige-
Jiaip ‘ . Bil-
leşiR Amerika, bir silah yarışına.gJ-
■ “.....'■ ........... ...........
k,5?Kî'1lı,ll?KcWlBı,(ı
Yukarda Karmensita Franko ile ko cası henüz söz kesildiği esnada Franko tarafından Pardö Palasta ve rileıı bir resmikabulde görülüyor

ıçıçı şade QhWo kadar da hçjyeç^njı vq sevinçlin olmuştur. Devİet, baka 1 Bayan Kaimen Frene Villaverde Markizi D Ki’istobal Maıtinez Bprdiq. ilp divacı, Madrid İçtimaî hayatının .en önemli olaylarından birini teşkil etmekle beraber, Devlet lİ-ışkamnın şahsında tarriamen inikas ptmiş'bulunan Hristiyan. ailesinin en- temiz an’anelerine bağlı İspanvpl halkı-r nın, bütün içtimai sıntlar tarafından sevilen bu iki gencin aşk izdivaçları münasebetile en samimi sevinç ve neş'esinj izhar etmesine vçsile olmuştur.
Ingiliz Basını:
İh’gtlîz gazvelerinden- Manchester tuardian, Sovyet Rusya ve Demir perde arkasında kalan mçmîeket^ lerde, harice hgr hangi bir haberin? çizıpaıpası için alınan sjkı te^birleı^ Ben bahsetmektedir. Gazete bu ara-&a, uzun müddet Çekoslovakya’da lalan muhabirinin seri .halinde çı-, |tan yazılarından faydalanarak, Rus va ve peyki devletlerin bir kaç ay-aanberi komünist olmayan unsurlarla yabancı gazetedilere karşı şid &etli bir mücadeleye girişmiş olduklarını işaret etnffekte ve komünistlerin harice haber Sızmasına asla tahammül edemediklerini kay ^etmektedir. Manchester Guardian t a göre, peyk memleketlerinde ve' Rusya’da cİoğrüyıı söyleyenlerin Faşiöt, ıhürteci veya harp kundakçısı' olarak Yaslflândırıldıklarını da| İjıilhaâsa hatırlatmaktadır:
Daily Expı-ess gazefösi. Rusya ile barış yapıln)alı, mıdır?., sualini spr-hıakta ve .güyepliği sağlamak için her şeyden evvel milletlerin kuvvetli olmaları lâzım geldiğine işaret etrpektedir.
İngiltere ile Birleşik Amerika «İrasında işbirliğinin kuvvetlendiril mesi.gerektiğini,belirten Daily Ex-pi-eşs gazetesi., yazısını..şöy 16 bitir-i inektedir;
• Şayet Sovyet Rusya ile dövüşül ^iyçcekşe, kuvvetli kalmak suretiyle bu devletle bir anlaşmaya var manın çarelerini aramak lâzım ge)
1 ipektedir.'»’
Daily Mail gazetesi ise; bir Amerikan uçağının düşürülmesiyle neticelenen Sovyet hareketi üzerinde 'durmakta ve1 Sovyötlerin kendi ha-1 Tfeketlerini . makul göstermek için 3 £lin gibi-kısâ! bil’ zamana ihtiyaçla-’ □ İ olduğunuı ve! b'u müddet zarfmda iddialarını kuvvotlendirmiye çalıştıklarını yazmaktadır. Gazeteye gö (re bu., gecikme, SoVyetlerin vicdanen müsterih olmadıklarını göster-ıflektediı. . )
Uçan daireler filo halinde geçiyor
İPalöp'mod 14a(aiâ!)! -u-^Düfi'1 'ğöce lermo'da sinemadan çıkâhlar kte '1-2 uçan dairehin üçlü gruplar ■MfîffitTT(F*'ıTÇ,füin(7n'n1 ğiîrmüşler.
ı:
Bayan karmen Franko Polp, İspanya başşehrinin en güzel kızla-rindim bi' idir. Sevimliliği ve sâdeli-, ği iİe 'bütuiİ halkın sevgisini ka’-zanmiştir. 1938 de, daha henüz çocukken, kendisini Burgps’dâkihas-tahârtelerin hizmetine vâhfetmiştir. Madrid'de hastahaneİeri, ihtiyar ve çocuklara mşhsus halk yemekhanelerini ve bîr çok J)ayJi; müpsse-selerini ziyaret etmek şıiretile , ö-nemli bir insani vazife görmüştür. 22, Aralık 1944 tarihinde içtimai hayata, atılmış ve güzelliği, sevimli sadeliği ile İspajıyoJ, kşdjn gençliğinin temsilcisi olmuştur.
Plastiras Ver izelos’u desL kfeyecekmiş
[ Atina Radyosu, İ4 (Basın - Yayın) — Bu sabahki Atina gazetelerinin yazdığına' göre, son 24 saat içinde Yuanaistan'ın iç durumunda siyasî istikrara doğru kati mahiyette gelişmeler kaydedilmiştir. Başbakan Venizetan,,dün Kral tarafından kabul edildikten sonra. General Plastiras'ı ziyaret etmiş ye kendisiyle uzüç bİı- görüşmede bulunmuştur. Bu göı üşma esnasında merkez partileri ar^smdW tam bir görüş, birliği hajsıl. olmuş ı ve , bin. anlaşmaya vaıılmıştır.
General Plastiras'ın bu . hususta, ('azeteçilftie verdiği' demeç bütün sabah gazetelerinde yayınlanmaktadır. General Plastiras bu demecinde Venizelos’un vatanseverliğinden ve iyi niyetinden hiç bir zlaman şüphe etmediğini 12 Mart -tarihinde meVköz partileri arasında vardan anlaşmanın tatbiki suıetivle memleketin- kfrlkthmasirtı tahakkuk et-tiı'eöek istfk^âi-li Ve yetkili bii,! hü'-' kûmetin kurulması zaruretinin Vepizelpş tprafındfin tamapıi^le takdir edildiğini söylemiş, bununl? beraber millî'^ecUsın .toplantısına, kadar üç merkez partisi, hükümetinin kuılı'lmasina imkân. HâŞıI olmadığı tak.ctii.de liberal hükümetin halk partisinin' tahakkümü altına girmesini önlemek maksadile merkez partilerinin Venizelos hükümetine güVen oyu vereceklerini belirfmiş-tir.
Domokrut sosyalist partisi Papafıdreu da'gazetecilere demeçte, üç merkez partisinin iş-tirâkile yeni bir hükümetin derhal kurulmasının—daha. -münasıp -olaca-ğını 1 belirtmekle’berahâr; bü mümkün olmadığı takdirde sosyalist'partisibin ‘■'Vfcfiiitölos 'hüRCrrrtetirrL tekliyeceğini açıklamıştır. "’ ’
Bu ııiesçle ile ilgili olarak m )â(Lsi sorulan başbakiiı) Vemzeloş. 1 ■' 'I Plastira ve 1 ‘apundreu mm demı-çleiinilen nıcmnUnluğ(tnu u-‘lıar'etmiş ve ‘iç dyjİ'^p^çİfjJci,• fion, ipr (
Bundan iki yıl evvel tanıştığı kocası, Döktcfr Kri^obal Martinez Bediû, Villaverde Markizidir ve Papa XIII cü Benoffnın en ünlü temsilcilerinden birini teşkil ettiği bh- aileye mensuptur. Kral 'ChsV'le£-Quiııt, bu ailenin Derebeyliğini Kontluğa yükseltmiştir. 1811 senesinde, Korata Kontu ve Villaverde Markizi aynı zamanda Argillo Kon- uv, IHUtss&e^ye K.aqjI KU1.
tu idi. Bu unvanı bugün, Şİpdıkıj duğu.tehlikel'eJli'belirtientasabir de-ViUaçde. Markizinin babası, taşır maktadır. Doktor Kıostobal Maı-i tinez Bordiû halen purlak. bir surette cerrahılıkla meşguldür!
,ktf@e- taşıyordu. Güvey ise Saint Se-jpuleve. şövaliy eler inin üniformasını iâiymiştk.
; Karanfil çiçeklerde süslenmiş bulunan Fardo kilisesinde, İspanya fUrima’şı Kardinal Doktor Plcy De-ni,elk diRİ merasimi ifadan sonra İspanyol .ailesinde muhafaza edilmiş olan ı Hristiyan r faziletlerini- veı mo-dernjzartin .hu müesseseye karşı kur-
Gelin ile güvey kiliseden çıkarken halk tarafından hararetle al-(kışlan'mıştir.
Yeni evliler, şahitler ve düğün a-layı, yakında bulunan Porda Sarayına gitmişler ve orada bir akşam ziyafeti verilmiştir. 800 e yakın davetliler arasında Bakanlar, Müsteşarlar. Krallık Müşavirleri, Madrid’deki Diplomatik Heyet Başkanlar İspanyol zadegan sınıfının temsilcileri ve bunlar arasında da İspanya büyüklerinden on- ikisi bulunmuştur.
Yeni evlilerin bir vals havası ile açtıkları balo gecenin geç saatlerine kadar devam etmiştir. Genç evliler'spTörilân dolaşarak hazır bulu-pâhların tebrik temennilerini kabul etmişlerdir. Bir çok fotoğraflar çe-
I
I
Amerikcn silâhlan Fransaya vardı ■VonçiıityRadyoşu;. 14 (Basın -nYh yiöJirr^/ıöİinnEraDSapiHa Churbourg lilBfunıpdft' Elhtıram^gilerir1 Amerika ’sİ&fc iFjapaalyaS lasketflunıalzeme - getırciT-gemrrnn—tramniesinri süTatle boşaltmışlardır. - -Konfönistter Bir
♦—u------------
meliyesine bizzat nezaret edemFran-sa millî()'savu^mâ' p.gl^ ya-
kında '4' geminin daha aynı lpnana şilâh ve malzeme, getireceğini söylemiştir.
eşlenebilir. gösteri terUp etopey^taılkiMnışl»
n-ser lk' mddw.7eli.ee, tan...H,,u.fUsJmX5 fetg A.„ j irdan Din lktisallı. rlıi'prı (sıvn«ı •. . , —
lardan biri İktisadî-, “ diğeri siyasi mahiyet taşımaktadır. Jessup, bahis konuşu, maddelerden? birinde Amerika'nın âızu edilen yere tekni^ V: mali yardımda bnhmacağını bîfdif-nıekte, fakat bnnıuı borç olarak verileceğini ilâve, -etmektedir.
Yani artık bol kçşçden senetsiz, sepetsiz yardım devri geçmiştir. B(ıs Çaur Kay Şck'iiı tamai «en. terke-dildiğini- gösteriliği gibr, Hindi Çi^İ ne yapılacak veya_ yapı İması ^Frap-sızlâr tarafından isteneııyaydınvkp-nusunıla Vaşiııgûm konuşmalarının düne kadar sürencemede kalmış ol nursun da izph ffljahjltrı
Amerikanın,—sonunda, . Ho _Şİ Minh’i tanıması da kuvvetle muhtemeldir.
1 Amerika, bizim kanaatimize göre vardığımız bu hükümleri adetâ teyit eder mahiyette bir madde daha ortaya atmıştır. O maddede evvelâ: a) Japonyanın serbest bırakılması; b) Amerikanın her türlü müzakere ve anlaşmalarda Birleşmiş Milletler çerçevesi dahilinde hareket etmeğe azmetmiş bulunmasıdır.
Açıkça anlaşılacağı gibi, Japon-yanın hemen bir, sulh andlaşmasnıa bağlanması yolundaki arzu, Amerikanın Asyayı en az bugünkü mânâda korumaktan vazgeçtiğini gösterir. Halbuki, hatırlanacağı gibi, İngilizleş komünist Çın hükümetini tanıyıp- Japonya ile acefr sulh yapılmasını istedikleri zaman, bunun Jıeniız mevsimsiz olduğunu ilk iddia edenlerden biri de dünkü beyanatı yapmış olan Philip Jessup-tur.
Görülüyor ki Asya siyasetinde taıu bir değişiklik vardır. Yalnız, Amerikanın bütün müzakere ve anlaşmaları Birleşmiş Milletler çerçevesi içinde tutmak yolundaki azmi ve kararı, önümüzdeki ay Paris ve Londrada cereyan edecek olan ikili ve üçlü toplantılarla nasıl telif edilecektir? O bilinemez.
Pek kuvvetle muhtemeldir ki, o müzakereler sonunda Amerikanın Avrupa siyasetinde de bir büyük değişiklik olsun.
Mücahit TOPALAK
Amerikanın soğuk harp kurmaylığı
Nevyork, 14 (a.a.) — Nçvyork Times gazetesi siyasi muharririnin bil-, diı-diğine göre, dışişleri bakanı soğuk harpte Amerikan.ın , terbiyesini tr-sbit etmekle vazifeli bir yüksek konsey ihdasına, karay . vermiştir.
Bu suretle Amerikanın Sovyet teşebbüslerine karşı harekete geçecek tek memleket olarak kalması önlenecektir.
Muharrir, strateji kortitesirtM başına fevkalâde büyük elçi PHillp-pe Jessup’un getirileceğini ve kendisine'dışişleri bakanlığı yüksek memurlarının yardım1 edeceklerini bildirmektedir.
Serbest Fıkra
kurulunu
bu^vp ,j otağjıni^t.u . 1^; j ? toplantıya davet ettiğini açıklamıştır.
Herkes vazifesini bilse!.
’RAN ŞAHININ KARDEŞİ EVLENDİ
Roma, 14 (a.a.) .—, İran Şahmın Z,1 /’*l)ndaki kız kardeşi- Prenses tatma Pehlevi dün akşam. Roma’da . Vljav®8chia bmanırun nikâh daire sın- )de bir Amerikalı, talebe :ile. evlenmiştir.
izde bir çok zabıta vakaları neden çıkar? Hemen cevabını vereyim:......._
— Ekseriya, hükümet ve zabıta memurlarının işgüzarlığın dan’..
Bu gibiler, hem vazife ve me-S'ijiyotlcrinin lıııdudynu bilmezler, henj de. halktan:ÖDJÖ’V'vPÜfe ve mesleğini yapmağa kalktı mı onlara tecavüz ederler. Soma da ortaya şöyle bir iddia, ile çıkarlar;
Vazife halindeki memura karşı geldi!
Acâba bu gibi hallerde isnat edilen sııç nasıl olmuştur? Daha doğrusu, kini kimin vazifesine karşı gelmiştir?
Bir düşündünüz mü? Size pek taze bir misal arzeıleylm:
İstanbul gazetelerinde bir resim gördüm; bu resimde Nâzım Hikmet, arkasında bir Jandarma, yanında da ya jandarma veya

Sarıçizmeli
bgkçi kıyafetli birisi, hastalıaııe bahçesiııdeler... Fakat nedense, Nâzım Hikmet’iıı yanındaki zabıta memuru, İstanbul matbuatının fedakâr bir.ıfotd muhabirinin —Saiâhattiııe pek benzettim— gırtlağına sarılınıŞ, lıııbire, yakasını, paçasını tartaklıyor!,. Acaba ııcden?
•Sair Nâzım Hikmetin yanındaki zabıta memurlarının vazifesi nedir? Mevkufu, âminen ve salimen ‘doktorların muayene yerine kadar götürmek, oradan yine, âminen ve salimen ceza evineı teslim etmek değil mi?. .
Acaba dürüstlüğü ile tanınmış bu I'oto Muhabiri, Şairi jandarmaların elinden alacak, tayyareye bindirip hudut haricine mi kâ çıracıık? Veyahut hastalıaııe bah.
çesi memnu bir ımıltakadır (la orada dolaştığı için mi zabıta yakasına yapışmıştır? Yooo...... Sıv
dece, 12 senedir mevkufiyet lın-lin.de olan hasta bir kalem ve fikir adamının, resmini alacak, günün aktiiol bir hâdisesini tesbit ederek böylecc vazifesini ve mesleğini yapacak! Peki, neden bu zabıta memuru, vazifesini gören bir vatandaşa hücum ediyor, onu tartaklıyor ve belki de elindeki fotoğraf makinesini almağa kalkarak tecavüze geçiyor” Şimdi bu vaziyette bu Foto Muhabiri kaza fa:
— Sen he karışıyorsun?
Diyecek olsa, maazallah, alın iste size bir zabıta vakası! Bu vatandaş, bal gibi, vazife halindeki zabıtaya hakaret sııçııııu irtikâp etti gitti!..
Fakat, kabahat onda değil, asıl kubahat; oha vazifesini öğret-miyen âmirlerde, diyeceksiniz!
Hay, çok yaşayın'!...
Bayan Karmen Frankp Polo, de-1 varilli surette maddî Ve mânevi yardımlarına koştuğu mütevazı taba- J kaya mensup insanlar tarafından o kadar sevilmiştir ki, İspanyol barı-1 şinr Ve büyük bir fedâkârlık, sadakat, ve çzimle kurduğu nizamı yaratanın ailesine karşı beslediği samimi sevgiyi göstermek üzere bütün milletin Devlet BâŞkariinin kızına sunduğu sayısız,hediyelere kendi elinden çıkmış mütevazı bir eşyayı katmak istemiyen bir tek işçi bulunmamıştır.
izdivaç günü, içinde İspanyol ve yabancı üniforma vç nişanlarının pâVildadığı otomobillerin bitmek tükenmez sırası halk tarafından alkışlarla karşılanmıştır. Gelin ve güvey göründüğü zaman alkışlar daha şiddetlenmiştir. Bundan sonra çanlar çalınmağa başlamış ve gelin ile güvey, başta Devlet Başkanı, Ba-USKfer.-BBM^aiır. "KT.SlpKfnatil?: ' -bükükleri fggfejftere l
büyük bir
meçıte. bulunmuş ve müteakiben Pa-, pa tarafından gönderilen ve genç j evlilerin ailelerine has faziletlerin deyimini teşkil edecek Hristiyan bir ocağın kurulması hususunda temennilerini bildiren bir telgrafı bkupm.uştur. Kardinal tarafından pişan halkalarının takdisinden sonra Baş Piskopos Dokterijo Caray izdivaç dinî; jayjnini icrp etp^ştir.
Partici bir Belediye Reisinin marifetleri
• -zadeRân-smıfiğ jspaTİyş- büyükleri yüksek şahsiyetimi olmak ii/eıe muhteşem bir alav refakatinde'kiliseye girmişlerdir.
____İpekli ftıyd. içL juömul dc'koltbsı kapalı bir elbise giymiş olan' ve bir kap ile. ^uyruğu dnıl .metre q-; zunluğundcrbİf' tifl-ÖTtft' '(âŞıyah^ğb1 . jin,- ebeveyni tarafından hediye e-dilmiş pırlanta ve incilerle süslü bir taç, nişanlısı tarafihda'n hediye edilen bir bilezik ve br Çift inci
D. P. tilere ücra meydanlar
7 l l veriliyor
Uşak, (Hususj)( — Demokrat Par- J şimdiye kadar bir defa olsun top-ti mehafilinde hayretler uyandıran ' bir olay üzerinde- dikkatle ıdurul-maktadm Bu da toplu olarak.’sözlli propaganda'yapmak için-Uşr.k belediyesince şehrim'ttzak X e kenai'.bır ı ney dahinin1 tesbit (eU ilonk . .-seçim kürtılıîma- bildivilm4ş;,olmasıdır.1: B. M.‘Metlisinde seçim kanlmuri '41- inci mâddet i1 konıtŞülurkbnlOk''meydim,1 Etlik' sırilâri ■ gibi1- yerleVfh1 tle
iktidar partisi belerfiyelerinve gTislierili'bili'çeği endişesi İleti1 sürülmüş ve bunwq nıahzurlp «.!«lugu noktasında ışraria durulmuştu. Ni-tokim böyle oldUi.Fndisvleıjn.ne.ka-* dan muhik' ve, yerinde olduğuna t,U-şak ‘belediyesinin’ : koyu bii!|,parti tâaSStılıu Ve dar parti- görüşü ile
I
Zevci hükümdar karısına kavuşuyor
Londra,.,14; (ma.) — İngiliz milletler topluluğu' arasındaki münasebetlerle meşgul .olan büro dün akşam .bir tebliğ , yayınlamıştır.
Bu, tpbliğçlç bildirildiğipe göre. Salı gqnü Bççuana Lpnd eyaletinde Scrov'e’de yapılan pün}aJ'İ^eı ve Sçrctse Kam-.ı tarııft.arİ;ırının , çı-, la),ı;(lıbları kargaşi|lıklar flptiçfeıııyu, buradaki çurpm yepiden letlük edilecektir. . .. | . .
Surete Kama’nın Beçuanalund'da-ki karısını görmek için memleketine gitmesine bazı şartlar ajtinda İzin verilmiştir.
' l-.ıntı yapılmayan memleket hastaha-nesi önündeki meydanı seçmiş ol-mâsile sabit oldu. Her yerde birden fazla meydan ayrıldığı’ ve toplantıların mutat olduğu yerlerin tesbit olunduğu görüldüğü halde Uşak belediyecinin muhalefet toptanlıları-n a daha az bir dinleyici katılmasını sağlamak amacile. yapılan bu hareket iyi yarşılanmamıştır. Şimdiye kadaç en müsait yer olarak seçilen ve bütün, toplantıların yapılması fnutat olan çarşıdaki Cumhuriyet meydanının seçilmepıiş olması gü-, diilen gayeyi açıkça belirtmektedir. Demokrat Parti seçim kuruluna mucip sebepleri ihtiva eden bir iti-iaznapıe göndermiştir. Netice merakla beklenmektedir.
Ameriko’da işsizlik
.Londl’P Radyosu, M (Pasın,- Yft-yinAi.-m Amerikadaki .fabrika şajûp-ın leıımlen ve sendika lı.lcı terinden
cesiüjc I bü ^ up dün Muvşhall Plânı idşre-1 cişj Jİçjfhjan’ı ziyaret ederek, itha-lâtı t)rt,tjrıp,ak için girişilen, gayretlerinin. AmVrik/d.a., .doğura-
cağını ve bir kısım sanayiin iflâs etmişine sebep elacagını ilen sin miişlerdir.
lîtR Ü(’AĞÂ YILDIRIM DÜŞTÜ
jçondra,.14 du-hf), — İngiliz Ayvu-pa Tlavıi työ.lİarjıja mensup bir Vi-king uçağına, havalanırken yıldı-1 rım isabet etmiştir. Dümön kontrolü kaybettiği halde pilot derhal noı-iTİal bir iniş yapmağa muvaffak olmuştur.
Uçakta servis vapân kız, ağır ya-?î volcu taşıyan uçuk,
de işs zlk ozcılıyor
Londra. 14 («*ı.» — T(-ırwnuz 1S49 danberi ilk defti olarak İngJterede-ki işsiz süj'isı azalmaya bnşkunıŞ-tır. Filhakika! Şubat ve -Mart aylan arasırida işâî-z dayısı 25:00(1 ka-* da? azalmıştır, bu suı'etle 372.800 ıslanmıştır. -• ,»». lük yekûn 347.30Ö e düşmüştür, ' 1 Paris’e gidiyordu.
Mısır’a tepkili uçak...
P,avis, Radyosu, 14 (Basın - Yayın/ — Dışişleri Bakanı Acheson ile yapmış olduğu bir görüşme sonunda Vaşington’daki Mısır Büyükelçisi, halen İngiltere’nin Mısır’a askeri teçhizat ve bu arada tepkili uçuklar vereceği hakkında çıkan söylentileri yalanlamıştır.
AMERİKALI SEYYAHLAR GELİYOR
Nevyorli, 14 (a.a.) — Perşembe
günü Paristen donen Avrupa iktisadi yardım teşkilâtı dairesi şefi önümüzdeki yaz içinde takriben 365.000 Amerikalı turistin Avrupayı zlvaret edeceğini ve 300 milyon dolar bırakacağını bildirmiştir.
Turizm Dairesi Müdürü ölü mev si|nde, yani 1 Ekimden 1 Mayısa ka dar «lan devrede Avrupada turizmin gelişmesi meselesini incelemek üzere Vaşington'a gidecektir.
Z A F F R
Sayfa: 4
ZAFER
15 - 4 - 1950
Belki de bir devrin sonu gelmişti, yeni bir devir başlayacaktı!..
— 138 —
Önce Halil Paşaya hitap etti:
— Lala!.. Bana münakaşaların neticesini bildiriniz.
— Emir Sultanımındır.
— İnşallah musip bir karara vasıl olmuşsunuzdur.
Halil Paşa sıkıldı. Alnından terler akıyordu:
— Bir imparatorluğun mukadderatını tayin edecek olan müzakerelerin tasa bir zamanda sona ermesi mümkün olamıyor Şevket-lû.. Milletin ve millet için en zararsız ve faydalı yolu bulmakça bilcümle k ılların bütün gayretlerini sarfetınektedirler.
— Bundan eminim. Neler düşünüyorsunuz?
— Kulunuz, eğer hıristiyan âlemi bu işe müdahale ederse vahim neticeler doğubileceğini düşü herek imparatora ağır tekliflerde bulunmanız kanaatini izhar ettim. Kanaatimca ne ki teklif etsek Kay ser kayıtsız şartsız kabul edecektir. Fakat Zağanos Paşa kulun böyle düşünmiyor. O; hepimizin de arzusu olan fethi celili Kostaıı-tiniyeye derhal mübaşeret edilmesi fikrinde ısrar ediyor.
Sultan Mehmet birdenbire fikrini söyleyiverdi:
— Ya.. Öyle mi söylüyor?.. Benim de kanaatim böyledir Lala...
— Şevketiû Hünkâr muhakkak ki her istediklerini yapmağa kaa-dirdirler.
— Sizin de bizimle bir olmanızı isterdik.
— Sultanım emrettikten sonra... Sultan Mehmet, kelimelerin ü-zerine basarak ve teker teker:
(Evet... Muhasaraya karar verdim.. Hiç bir kuvvet beni bu fi-
kirden rücu ettiremez.. Bunca za-
mandır... Gece uykusu uyumıyo-rum... Bir kaleyi değil, bir kıtayı yerinden oynatacak kadar kuvvet ve vesait topladım.. Cenabı Hakkın bu emri celiliyle beni muvaffak etmesini diliyorumK)
Durdu.. Mecliste garip bir sükût hâsıl olmuştu. Sultan Meh-medin sözleri çok sarihti. Ona artık cevap verilemezdi. Halil Paşa âdeta çökmüştü.. Buna mukabil Zağanos Paşa göğsünü kabartmış, ateşli gözlerle Paşaya bakıyordu.
Sultan Mehmet bir kere daha kükredi:
(Bütün millet seferber olsun..
Yedisinden yetmişine kadar her müslüman Türk, bütün varlığını
bu işe hasretsin.. Kumandanlarla, askerlerim cansiperane çalışsın..
Azmimden dönmiyeceğim.. Bugün
den itibaren herkes vazifesi başı-
na gitsin.. Bin yıllık Bizansın hey betli sûrlarını yerle yeksan edecek olan toplarım yola çıksın!.)
Karar verilmişti. Artık yapacak bir şey yoktu. Toplantı dağıldı. Halil Paşa, çok üzgün ve müteessirdi. Derin ve elemli düşüncelere dalarak konağına döndü. Ertesi günü hazırlıkların başlaması lâzımdı.
Zağanos Paşaya gelince, sevincinden, toplantının dağılması sıra sında Akşemsettinin elini öpmüştü.
Haber süratle Edirneye yayıldı. Her tarafta sonsuz bir neşe ve şa-taret hüküm sürüyordu.
Dik başlı ve haşarı atlarına bin miş olan yağız sipahiler ovayı bir baştan bir başa yıldırım gibi geçiyordu.
Bütün bu kalabalığın ortasında, o zamana kadar tarihin görmediği azîm, heybetli, korkunç bir âlet ağır ağır Kostantiniye sûrları üzerine doğru ilerlemekte idi.
Dünya, * bir inkılâp arifesinde idi!..
Belki de bir devrin sonu gelmişti, yeni bir devir başlayacaktı!...
GARİP BİR TESADÜF
Akşam olmuştu. Küçük bir köy evinin önünde iki kişi bekliyordu. Bunlardan birisi iri yarı, le-vend endamlı bir delikanlı idi. Diğeri de ince, nahif bir kadındı.
Kapı açıldı. Burası bir Türk köyü idi. Delikanlı ev sahibi ile konuştu. İsli bir çıranın kızıl ışık lan arasında içeriye girdiler. Köy lü fazla bir şey söylemedi; sormadı. Zaten bu delikanlı pek bir şey sorulacak adama benzemiyordu.
Hafif bir yemekten sonra delikanlı yanındaki yabancı kızı başka. bir odada yatırdı. Sonra kendisi de küçük bir odaya çekilerek yatmak istediğini ev sahibine söyledi.
Gece karanlıktı. Hem zifiri bir karanlık. Ses. seda yok.. Gözün alabildiğine dümdüz bir ovanın ortasındaki bir evde şimdi bu delikanlı genç bir kızın mesuliyetini de üzerinde taşıyor.
Delikanlı uyuyamıyor. sağına, soluna dönüyor, fakat nafile.. Gözüne uyku girmiyor.
Bu delikanlı bizim meşhur U-lubatlı Hasan’dır.
Uzun dakikalar nafile yere göz kapaklarını sıktığı halde uyuyamamıştı. Düşünmeğe ve kendi kendine konuşmağa başladı:
(Şu başıma gelenlere bak.. Pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Halbuki Bizans imparatorunun yanında salak bir kumandan vardı. Leon mu idi ne idi o herifin adı.. Ne mesut adamdı!.. Dünya umurunda değil.. Hakaret karşısında tahammül, muvaffakiyetsiz likten utanmayan... vay canına.. o da adam mı?.
Her ne ise.. Şu başıma gelenleri bir sıralayayım diyorum ama, sıraya girecek gibi değil ki..
(Devamı var)
Arcp Birliği güvenlik poktı Londra Radyosu, 11 (Basın - Yayın) — Arap Birliği Konseyi dün gece yedi üye devleti siyasî, askerî ve İktisadî bakımdan birleştiren müşterek güvenlik paktı tasarısını tasdik etmiştir.
Konsey, aynı zamanda İsrail ile ayrı bir barış imzalayan her hangi üye devlete karşı siyasî ve İktisadî boykota baş vurulmasını kararlaştırmıştır.
Konsey ayrıca Lahey’deki millet- ] lerarası Adalet Divanına benzer bir . Arap Adalet mahkemesinin kurulmasını tasvip etmiştir.
Şubat ayında idi. Vakıa yollar çamurlu ve berbattı. Fakat Fatih daha fazla beklemeğe tahammül edememişti. Derhal topların yola çıkarıl masını emretmişti.
Ertesi günü, her topa elli çift manda koşuldu. Buna rağmen top o kadar ağırdı ki, iri ve gürbüz mandalar bir ağacı yerinden sökecek kadar fazla olan kuvvetleriyle direnmelerine rağmen bu muazzam demir ve çelik yığını yerinden pek güçlükle oynatılabil-mişti.
Fakat bir müddet sonra sıkıntı başladı. Durmadan tekerlekler çamurlara saplanıyordu.. Top o kadar ağırdı ki... ve saplandığı yerden çıkarmak mümkün olamıyordu.
Bizzat Sultan Mehmet, topun yanına geldi. Vaziyeti tetkik ettikten sonre emrini verdi:
( Derhal ameleler tedarik edilsin.. Bir taraftan top arabaları hareket ederken diğer taraftan topların geçeceği yol taşlarla döşensin.. Zerrece ihmali görülenlerin başını keserim.. Her topun yanına beş yüz kişi veriyorum. Bunlar, topun şevkinde görülecek en küçük arızalan bile derhal hal ve fasledeceklerdir. Ne gece, ne gündüz, topun bir dakika bile hareketten kalmasına müsaade etmiyorum..)
Geniş Trakya ovası şimdi bir insan mahşeri idi. Yeniçeriler, e-yalet askerleri, padişahın saray mensupları, zabitler, halk hep o-vaya dökülmüşlerdi. Kösler nakkareler durmadan gökleri inletiyor, at kişnemesinden, kılıç, kalkan sesinden yer yerinden oynıyordu.
San’at - Tiyatro
Tiyatromuza Dair
Tiyatro ve Halk - Yeni ve ileri san'at - Ve nihayet dört mahalleden çıkan netice
IV
Gayesi; sanat ve halka hizmet olması gereken Tiyatromuzun yolu ve prensipleri hakkında düşünebildiklerimizi söylemeye devam ediyoruz.
Tiyatro ve Halk:
Maddî - manevi beslenme kaynağı Halk olduğu için Tiyatro, ona muhtaçtır. Günlük hayatının çetin mücadelesinden kurtulup dinlenmek, eğlenerek öğrenmek, öğrenip anlıyarak yükselmek için de halk, tiyatroya muhtaçtır. Beslenme imkânlarından mahrum bir canlının
Yazan —■—■
I Ahm -t Evinton |
Önemine inanarak Türk Tiyatrosunu, tiyatro terbiye ve sevgisini yaratma dâvasında Basınımıza, okullarımıza ve diğer kültür müessese-lerimize düşen vazifeler de büyüktür.
Yeni vc İleri Sanal:
İnsanın ve insanlardan mürekkep toplumun hayatında nasıl daimî bir mücadele ve değişme mevcutsa, ha-
akibeti ne ise, halkla olan münasebet ve bağları kopmuş bir tiyatronun encamı da odur. Yorulan, fa-
kat dinlenemeyn, nezih mânada eğ-
lenemiyen,
öğrenmenin
heyecanı,
anlamanın sevincile saadet duya-
mayan bir insanın iç boşluğu ne ise, hakikî tiyatrodan mahrum bir
cemiyetin acıklı durumu da aynen

Bir hacım sanatı olan tiyatroda' sahnenin dördüncü duvarı salon, sa-
lonun dördüncü duvarı da sahnedir. Binaenaleyh mimarlık sanatı bakımınan nasıl sahe ile salon bir- J leşmedikçe bir bina bütünlüğü te- j min edilemiyorsa, sahne sanatı bakımından da seyircile aktör arasın-1 da ahenkli bir anlaşma temin edi- : İçmedikçe tiyatro tam değildir. Şu [ halde; eserimiz, oyunumuz, konuşmamız, tiplerimiz, hayat ve ha-, kikate uygunluğumuzla seyirciyi mutlaka sahnenin atmosferi içine almaya mecburuz. Başarı derecemizin tayininde ölçümüz bu, (Tiyatro-Halk) mevzuunda samimî düşüncelerimiz de bunlar olunca, artık kendi notumuzu kendimiz verebiliriz... )
Sahne ile salon arasındaki bir metreyi geçmeyen yükseklik, bir u-çurum halini alır da, aktörle seyirci birbirinin dilinden anlamayan iki ( yabancı durumuna düşerse, koltuğuna gömülüp uyuklayan veya temsil devam ederken kalkıp giden seyirciyi mâzur gölrmek icabeder.
20-30 kişile karşı karşıya kalıp inan-1 dırabilmek, anlatmak, yaratmak | gayretile ecel-teri döken sanatkâra da acımak lâzımdır. İşin hazin ta- j rafı; memnun ve tatmin edilemeyen ‘ halk, acımasını da bilmez: siz, sü-! kûnet istersiniz o konuşur! Siz, | ciddiyet isterseniz, o sahneye lâf ( atar! Espri, komiklik yaparsınız, o somurtur! Siz, yukarıda hüngür hüngür ağlarsınız, o aşağkda kıs kıs güler!...
Bu, Baş müşterimiş, Veli-nimet e-fendimiz, herşeye rağmen, dâima haklı mıdır? Acaba ona; seviye, an-1 layış, zevk, zihniyet, tiyatro terbiyesi ve saygı yönlerinden biraz ol-sun kusur yükliyemez miyiz?.. Yük-liyebiliriz, fakat bu, sitem ve serzeniş hudutlarını aşmamalı, hiçç bir zaman ithama kaçmamalıdır. Çünkü, ona olgunluk, zevk ve seviye yüksek liği, zihniyet değişikliği, tiyatro terbi yesi gökten gelmiyecektir. Türk seyircisi de sahneden yetişecektir. Bu yetiştirme işinde tiyatromuza düşen vazife; inandırmak, sevdirebil-mektir. Bu da ancak, yukarıda işaret ettiğimiz gibi, seyirciyi sahnenin hayat ve atmosferi içine alabilmekle mümkün olur. I
Hastaneden kovulan hasta kadın
Bir okuyucumuz yazıyor : .9/4/950 günü Numune has-tahnesine müracaat ederek, hasta olan eşimin muayenesini rica ettim. Baktılar, Zatürree olduğunu söyliyerek yatırılmasına karar verdiler.
Akşamın saat yedisinde, eşimi orada bırakarak ayrıldım. Ertesi günü yoklamak için gittiğim vakit karımın hasta-hanede olmadığını dehşetle öğrendim. Ölmüş olması ihtimali üzerinde durarak üzüldüm. Fakat bir müddet sonra, müracaat ettiğim adamlar dan birisi, âdeta beni kovar gibi karın taburcu olmuş! diye söylendi. Şaşırdım. Bir akşam evvel zatürreeden hasta olan birisinin ertesi sabah taburcu edilmesinin nasıl kabil olabileceğini sordum ise de başkaca cevap alamadım. Bunun üzerine hastahaneden çıkarak, eşimi aramağa başladım. Nihayet akşamın saat o-nunda Yenidoğan camiinin önünde baygın bir halde bul-
Meğeıse, eşimi 304 numaralı odaya yatıracağız diye, soy muşlar, pijama giydirmişler ve yukarı çıkarmışlar... ve o-rada bırakmışlar. Kadıncağız sabaha kadar beton üzerinde yatmak mecburiyetinde kalmış. Sabah olmuş, aldıran olmamış. Nihayet oradan gazete okuyarak geçen bir doktora seslenmiş, ya yatırılmasını veya elbiselerinin verilmesini istemiş. Doktor buna karşı, derhal bir hademe çağırarak:
— Verin şunun elbiselerini, defolsun gitsin! Emrini vermiş, ve eşimi derhal giydirerek kapı dışarı etmişler!
Bu anlattıklarım, tamamiy-le doğrudur. Ve hakikatin ta kendisidir. Propagandalarla, sağda solda yapılan övünmelerle, hasta vatandaşa karşı gösterilen bu hareketin kabili telif olup olmadığını efkârı u-mumiyenin kararma bırakıyo
(İmza mahfuzdur.)
Bellamy Cinayeti
ZAFERİN POLİS TEFRİKASI
Yazan: Frances Noyes Hart Çeviren: S. Yazıcıoğlu
yatı sihirli aynasında aksettiren sanatta da daimî bir değişme, gelişme ve yaratma vardır. Yaşayan sanat ve bu arada tiyatro; toplumun ilerileme yolunda önde gidebilmeli, hiç değilse kitlenin yürüyüşüne u-yabilmelidir. Arada kalırsa, ezilmeye, geride kalırsa yalnızlığa ve ölüme mahkûmdur..
I
Sophokles'in, Shakespeare, Goet-he ve Moliere’in dehâlarını ve ölmez eserlerini inkâr etmemekle bero ber, bugünün Atom, hattâ Hidrojen devri insanı; tiyatroda artık Antigo-ne’nin kaderde pek ilgilenemiyor, Romeo - Juliet aşkile sevemiyor, Faust’un ilim ve felsefesile düşünemiyor, Mollier'e göbeğile değil ka-fasile gülmek istiyor...
Dünyanın süı*’?t temposuna olduğu kadar sanat temposuna da ayak uydurmaya mecburuz. Meselâ; bugünkü Şiirimiz, Hikâye ve Romanımız, Resmiıhiz, Musikimiz 4 yıl öncekinden bile farklı, ileri ve sos-
yal hayatımızla sıkı sıkıya ilgili iken. Tiyatromuz ve Tiyatro Ede-
biyatımız 40 yıl öncekinden nasıl .farksız olabilir?! O halde Tiyatroda1 da yeniye, ileriye ve yaratıcılığa' doğru yönelmeliyiz. Hattâ koşmalıyız!
Netice:
Yazımı bitirirken tekrar etmek isterim: söylemeye çalıştıklarımız; , işin ve müessesenin selâmeti için hatırlatılmasında fayda gördüğüm
ve nihayet 3 - 4 makalenin çerçevesine sığabilecek naçiz fikirlerim-dir. İlmî ve iddialı bir maksat gütmedim.
■ Böyle olmaz!, hükmümü sebep-lendirebildimse ve «Nasıl olmalıdır?. sorusunu da, denizde damla kabilinden, cevap verebildimse kendimi mutlu sayacağım.
Bir kedinin heykeli dik İdi
Londra, 14 (a.a.) (AFP) — lngil-terenin en tanınmış kedisi olan Si-mon’un hatırasını taziz için dün Playmourth’ta bir plâkanın açılış töreni yapılmıştır.
Geçen Haziran ayında Amethyst gemisi Yangtse nehrinde komünist ablukasını zorladığı zaman Si-mon gemide bulunuyordu. Gemi Londraya geldiği zaman Simon’a kahraman hayvanlar için harp nişanı olan «Dick’in madalyası, veril-miştir.
Simon yaralı olduğu halde, abluka esnasında gemideki fareleri avlayarak mürettebatın gıdasını mu-hafaza etmiş ve böylece kıtlığa mani olmuştu. Fakat resmî makamlar tarafından karantinaya alınan kedi ölmüş ve Simon İngiliz renklerinden yapılmış bir bayrağa sarılarak hayvan mezarlığına gömülmüştür.
Merasimde Amethyst’in komutanı olan üsteğmen, bir kedi başını temsil eden mermer plâkayı açmıştır.
birinci gün
Kızıl saçlı genç kız ferah bir nefes alarak ön sıranın orta san-dalyalarından birine çöktü. Sıranın başından altıncı sandalya —evet, doğruydu. Meşe koltuğun sağ tarafındaki etiket temina verir gibi yüzüne bakıyordu. Sıra A - Koluk 15 Philadephia— Planet. İki yanındaki koltukla rın ikisi de boştu. Redfield şehrinde muvakkatten bile olsa dört a-dım boş yerin mevcut olduğunu görmek insanın içine ferahlık veriyordu. Dışarıda, koridordaki kalabalığın, gürültünün verdiği sersemlikten daha elân nefes alamaz, bir haldeydi. Durmadan tıkırda yan bir alay yazı makinesi; hep-birden takırdayan ordularla tel graf memuru; telefon bölmelerinde heyecandan avaz avaz haykıran insanlar; deli gibi oradan oraya koşuşan resmî memurlar; ezilip yok olmaktan ancak arkalarındaki kül renkli üniformalar sayesin de kurtulan bir alay kızıl saçlı, çilli yüzlü haber getirip götüren çocuk; yorgun, fakat tetik, ve fena halde canlan sıkkın hallerin-
den o anda tanınan basın mensup lan; zeki, neşeli, kendilerinden emin tavırlı kadın muhabirler:
bir de bu imtiyazlı halka ilâveten
yukarıda, aşağıda, sağda, solda, bir alay kalabalık. Sanki olduğu yerde duramıyan, etrafına saldıran, dev cüsse bir vahşi hayvan. Kaynayıp taşmağa âmade, müthiş
bir maksadın tesiriyle harekete geçmeğe hazırlanıyor. İçini yeyip
kemiren,
sonsuz bir tecessüsün
şevkiyle, arzularının tatminine mâni teşkil eden camlı kapılarla, lâcivert ceketli nöbetçilerin ü
zerine doğru durup durup hücum ediyor. Çünkü bu vahşi hayvanın
doya doya açlığını gidereceği mey
dan işte o kapıların arkasında du-
ruyor; ve bu arzusunun önüne geçilmesini pek hoş karşılamıyor.
Kızıl saçlı kız, siyah tüylü şapkasını titreyen parmaklarıyla düzeltti. Dışarıdaki kalabalık kolay kolay unutulur şey değildi. Elindeki sihirli bir anahtar gibi her kapıyı açan mavi basın kartına rağmen, aralarından geçerken üstüne doğru hücum ederek âdeta hırlamışlardı. Tecessüs ve merak denilen şeyin kır saçlı, mülayim çehreli hanım efendileri, kumral bıyıklı, efendi tavırlı insanları, deri çantalı şişman kadınları, boyun lavına ince renkli eşartplar sar mış zarif genç kızları dev cüsse bir «aç kurt haline sokabileceğine kim inanabilirdi?. İtip, kakıldığı-
nı, hattâ yoğurulduğunu düşünüp tekrar derin bir nefes aldı, sonra halinden memnun, şükrederek yerine yerleşti.
Demek burası bir mahkeme salonuydu! Her ne cepheden tetkik edilirse edilsin, öyle pek büyük, ve insanın üzerinde mühim bir tesir bırakan bir yer değildi. Ancak üç yüz kişi alacak bir salon olduğu halde, içeride, dışarıda, Red-field’in sokaklarında neredeyse var kuvvetleriyle duvarlarına dayanıp iterek içerisine girmek isteyen üç bin kişi kaynaşıyordu. Yel paze şeklinde arka arkaya dizilmiş dokuz sıra koltuğu vardı ki, hepsi de tıklım tıklım doluydu. Öndeki üç sıranın üzerine yapıştırılan-etiketler basına tahsis edil diklerini gösteriyordu. Duvarları aşağıdan yarıya kadar sarı meşe ile kaplıydı. Üzerleri ise beyaz ba dana ile sıvanmıştı. Oldukça kirli, isli, büyük pencereleriyle, reıık li camlardan yapılmış kubbesin den sızan, ve içerideki kasvetli ve kirli havaya biraz can, biraz neşe veren solgun sonbahar güneşinin ışıkları altında kusurları büsbütün göze çarpan kötü bir badana.
Kızıl saçlı kızın elini uzatsa tutabileceği kadar yakınında alçak bir demir parmaklık var, parmaklığın arkasında sahneye benzeyen ufak bir yer bırakılmış. Yalnı; aktörler meydanda yok.. Masalar, sandalyeler dizilmiş. Arkada ufak, yüksekçe bir sahanlık, üzerinde yüksek arkalıklı, siyah, maroken bir sandalye. Daha alçak seviyede ufarak bir sahanlık daha, etrafında bir parmadık var, üzerinde de pek rahatsız olduğu besbelli bir sandalye.
Hâkimin ve şahitlerin bölmeleri. Heyecanını kontrol edemiyerek gayri ihtiyari içini çekti. O esnada yanı başında mültefit bir ses:
— Gün aydın yabancı mı de-
sem, merhaba arkadaş mı desem.. Acaba size, ve ayaklarnııza maddi bir zarar vermeden yanınızdaki koltuğa geçebilir miyim? di-
Kızıl saçlı kız, haddi zatında hiç de göze batacak derecede bü-■ yük olmıyan, fakat bu daracık yer de müthiş surette göze çarpar bir mânia teşkil eden ayaklarını bir suç işlemiş gibi toplamağa çalıştı; kızararak başını çevirdi; yanında duran neşeli mütecavize endişeyle baktı. O, sarı meşe koltuğun kendisine temin ettiği daracık yere kemali maharetle yerleşmekle meşguldü.
(Devamı var)
RADYO - BULMACA
ANKARA RADYOSU CUMARTESİ — 15/4/1950
7.30 M. S. Ayarı.
7.31 Müzik: Neş’eli Parçalar (Pl.)
7.45 Haberler ve Hava Raporu.
8.00 Müzik: Şarkılar (Pl.)
8.15 Müzik: 10 Dakika Piano (Pl.)
8.25 Günün Programı.
8.30 Müzik: Çeşitli Hafif Melodiler (Pl.)
9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve Program.
12.30 M. S. Ayarı.
12.30 Müzik: (Radyo Salon Orkestrası.)
13.00 Haberler.
Soldan sağa ve yukarıdan tmin/a:
1 — Gök. bir mevsim. 2 — Yaramaz, tersi: canını bağışlama. 3 — Bir temizlik maddesi, bir maden. 1 — Şaşılacak şey, tersi: doğruluk. 5 — Tersi: Şöhret, çoğalma. 6 — Kısa zaman, toprağa. 7 — Sonuna t gelirse ermiş insanlar... sahibidir. bir harfin okunuşu. 8 — öğrenci, matem. 9 — Laçka, kanun. 11 — Hür. et satan. 11 — Tersi: Dondurucu soğuk, küçük şehir.
Tertibeden: N. Ü.
Es(
Önsöz
Sen-Jermen Vidainının oğlu o-laıı Vikont dö Ferriyer bir gün, Çayır Lokantasında tesadüfen sevimli falcı kız, güzel Fiyorenda’yı gördü. Genç kızın harikulade güzelliğine meftun olan Vikont onu sever ve Fiyorenda da Ferriyer’i sever. Fakat, Vikont dö Ferriyer, tebdili kıyafet etmiş Fransa kralından başka biris olmıyan Kont dö Luvr’a yardım ettiği için, oğlu Hanri’yi kral yapmak maksadij-le oğlu Fraıısuvanın vücudunu ortadan kaldırmak istiyen ana Kraliçe Katerin’in müthiş kin ve husumetine maruz kalmıştı. O zamandan beri, Ferriyer ile Fiyorenda, Katerin’in para ile hizmet ettirdiği yaman bir silâhşor olan Baron dö Rospinyak tarafından takip ve tazyik edilmektedirler.
Bereket versin ki, ■ kahraman Boröver ve Trenkmay, Burkan, Strapfar, Karpodible adlarındaki arkadaşı var ve bunlar yalnız Ferriyer'Ie Fiyorenda’yı değil, Fransa Krlaını da koruyorlardı. Boröver, Katerinin niyet ve maksatlarını biliyordu ve babası Nos-tradamüs’e de Fraıısuvanın hayatı nı yalnız Kaierin dö Medici’ye karşı değil Giz'lerin kurdukları tuzaklara karşı da korumağı vaa-detmişti.
FERRİYERLE FİYORENDA’NIN NİŞANLANMASI
Papaz Çayırı kanlı çarpışması Pariste büyük bir heyecan husule getirmişti. Gerek şehirde olsun, gerek Sarayda olsun, vakanın ferdası olan bir Cumartesi günü hep bundan bahsediliyordu. Giz’lerin taraftarları tarafından bu husus*
Yazan: MİSEL ZEVAKO
Çeviren: RAGIP RIFKI
ta mahirane bir surette yapılan akla hayret verici ve son derec hayalî şayialar almış yürümüştü.
Menşeini yukarıda söylediğimiz bu şayialara göre, ortada hiç bir sebep ve bahane yok iken Protes-tanlar Katoliklere hücum etmişler. Dindar Katolikleri toptan katletmek için Protestanlar bir suikast hazırlamışlarmış. Dünkü arbede, Cinayet Yargıcı yardımcısının dört yüzden fazla okçu ve silâhlı askeri ile Mösyö dö lâ Roş-sür-Yon'un iki yüz muhafızının iştirak ettikleri hakikî bir meydan muharebesi imiş.
Efkârı umumiyeyi böyle garip bir surette Protestanlar aleyhine tehyiç ediyorlardı. Pariste o gün, ahalisi mânîdar homurtularla dişlerini göstererek memnun olmadıklarını izhar etmek istedikleri galeyanlı günlerde görülen man-
Ferriyer o gün, sabahın saat on-larma doğru evinden çıkmıştı. O saate kadar beyhude yere Borö-ver’in vaadettiği ziyareti beklemişti. Vaktin henüz erken olduğunu, biraz daha bekilyebileceği-ni takdir etmişti, ama sabırsızlıktan yerinde duramıyordu... bu sebeple evden çıkmıştı.
Muhakkak ki talihsizdi: Fiyo-renda’yr bulmağa muvaffak olamadı. Evvelâ gittiği Mare soka-
ğındaki ev bir enkaz yığınından başka bir şey değildi. Kimse ona sadra şifa verici bir haber veremedi. Müteakiben gittiği Çayır Lokantasında ise genç kızın bir kaç gündür görünmediğini söylediler.
Bunun üzerine sokakları dolaşmağa başladı. Bütün gün Üniver-site’yi, Site'yi şehri gezip dolaştı, ötekine berikine sordu. Aramaları neticesiz kaldıkça inadı artıyordu.
Nihayet, geç vakit, aldığı biraz daha sarih malûmat üzerine onu Trahuar haçı civarında bulabildi.
Öyle derin bir hürmet ve samimiyetle yanına sokuldu ki, kız, böyle kibar ve terbiyeli bir asilzadenin bir kadına karşı göstermesi lâzım gelen saygıda kusur edeceğini bir an için düşünmüş olma şını bir suç sayarak nedamet etti. İçi rahatladı ve onu, lâtif bir tebessümle karşıladı.
Feriyer, biraz titrek, heyecanlı bir sesle ve sokakta, gelip geçenlerin ortasında bulundukları için yavaşçacık:
— Sizi arıyordum Fiyorenda, dedi, sabahın saat on birindenbe-ri sizi arıyordum.
— Kız :
— Aman Allahım! Mösyö Borö-ver’in veya Kont dö Luvr'un başına bir felâket mi geldi?
Bİt baş işaretiyle kızın bu endi-
şeşini izale eden Feriyer, ona he-
— Sizi sevdiğimi bilmeniz lâzım, dedi.
Fiyorenda, şimdi böyle bir ilânı aşk beklemiyordu. Biraz evvel, karşısına çıktığı zaman bunu ümit etmişti, ama şimdi hiç ummuyordu... Bu söz, onu hayret ve heyecana düşürmüştü.
Hayret ve üzüntü okunan iri siyah gözlerini ona dikerek gayri ihtiyarî gerilemişti.... Derin bir elem duyuyordu...
Ferriyer, niyaz makamında ellerini bitiştirerek)
— İtiraz etmeyiniz... Kaçmayınız... Rica ederim... Sen-Jerve Karaağacının altında bana söylediğiniz sözü unutmadım... Size, sizi sevdiğimi söylersem Fiyorenda, sizi karşıma çıktığınız ilk andan itibaren sevdiğimi söylemiş o-lurum. Bunu söylemekten maksadım da: Fiyorenda, karım olmağa muvafakat etmek suretiyle beni dünyanın en bahtiyar ve mesut bir asilzadesi yapmak ister misiniz? sözlerini ilâve etmek arzusudur. Söyleyiniz, karım olmak ister misiniz? .
Bu, böylece izhar ve ifade edil- 13 00 miş olan saf, samimî bir aşk idi. 1315 Fiyorenda da bunu öyle anladı. 1X30 Adeta, ruhuna hayat verici bir | nur nüfuz etmişti. Karşısındaki 1X40 asilzadenin de tarif edilmez bir ıs 1400 tııap içinde beklemekte olduğunu I gördü. Sadece:
— Evet, Monsinyör, dedi.
Feriyer, uzun zaman zulüm i- 11 çinde yaşadıktan sonra birdenbi- , 1145 re saadete kavuşan bir adam gibi 15 00 derin bir nefes aldı. Kızın, ihtiya- I rî bir teslimiyetle uzattığı ele eği- ' lerek narin parmaklar üzerine bir 1516 aşk pusesi kondurdu. (Devamı var) ’x(*o
13.15 Müzik: Klâsik Saz Eserleri.
13.30 öğle Gazetesi.
13.45 Müzik: Şarkılar.
14.00 Müzik: Cumhurbaşkanlığı Armo-
ni Mızıkası:
14.40 Müzik: Polkaeılar (Pl.)
14.55 Konuşma (Spor Haberleri.) 15.00 Kayıp Mektupları. Akşam Programı. Hava Raporu ve Kapanış.
16,58 Açılış ve Program.
17.00 M. S. Ayarı.
17.00 Çocuk Saati.
18.00 Müzik: Dans Müziği (Pl.)
18.30 Müzik: Karışık Şarkılar.
19.00 M. S. Ayarı ve Haberler.
19.15 Geçmişte Bugün.
19.20 Müzik: (Yurttan Sesler.)
19.45 Radyo He İngilizce.
20.00 Müzik: Orkestra Eserleri (P.l.)
20.15 Radyo Gazetesi.
20.30 Serbest Saat.
20.35 Müzik: İnce Saz (Ilicazkfır Faslı.)
21.15 Konuşma. Kanun Konuları.
21.30 Müzik: Sinema ”Orguyla Melodi.
1er ve Sen. Parçalar (Pl.)
22.15 Müzik: Şarkılar.
22.45 M. S. Ayan ve Haberler. 23.00 Müzik: Dans Parçaları (Pl.)
23.30 Program ve Kapanış.
İSTANBUL RADYOSU CUMARTESİ — 15/4/1950 Açılış ve Programlar.
Dans Müziği (Pl.)
Sinema Saati.
Konuşan: Sezai Solelli. Hafif öğle Müziği (Pl) Yurdun Her KÖşesinder ler ve Söyleyişler.
Tertip vc İdare Eden: Nedim Ot-
Meınleket Türküleri. Atom Enerjisi Hakkında. •Puszta Romans 3 —Mayer Helınund Uzdilek.
Saz Eserleri . Şarkı ve Türküler. Programlar vc Kapama,
Dünkü Bulmacamızın Halli
yan. arife. 6 — Zad. atabe. 7 — Ak. a-raba. te. 8 — Eciba. bal. 9 — İzafe, bile 10 — Eribe, talâk. 11 — Lira, felek.
12.57
rkesl zeteı
Deyiş.
17.57 Açılış ve Programlar. 18.00 Caz Müziği (Pl.)
1S.20 Serbest Saat.
(Konuşma veya Müzik.)
18.3C Dans Müziği (Pl.)
19.00 Haberler.
19.15 Hafif Ara Müziği (Pl.)
19.20 Karışık Dans Müziği ve Tlirk. çe Tangolar.
Çalan: Necdet Koyutürk Orkestrası. Söyleyen: Şecaattin Tan. yerli.
19.45 Şarkı ve Türküler.
20.15 Radyo Salon Orkestrası Konseri.
1 — Paul Lincke. "Amina’ Sark
‘Puszta’ Romans 3 — Mayer Helmund.
•Aşk Sarkışı’ 4 — Jlıony Hey.
■Veda' 6 — J. Strauss. Şarap. Kadın, Şarkı' Vals.
20.45 Sevilmiş Caz ve Kabarç Şarkılar
(Pl.)
21.15 Şarkı ve Türküler.
22.00 Dans Orkestraları Geçidi (Pl.)
22.45 Haberler.
23.00
Ş3.30
24.00
Dans Müziği (Pl.) Hafif Gece Müziği (Pl )
Programlar

15 - 4 - 1950
ZAFER
Sayfa: 5
ORTAÇ :
Anafartalar Cad. Adliye karşıtı Köşe Mağaza, No: 124.
Tel: 11135 Anhat»
UNLARI

akrobatlar
BALLET KELLENROC
Harikulade tranlı Akrobatlar
Pek yakında beynelmilel şöhretli Çinli TRİO HATA’S ve DİMİ MOOS and TANIYA
Her akşam
Tanınmış Paris Revü Heyeti
Trio Maffi
ve kısa bir nıüddet için angaje edilmiş
Meşhur virtüöz AOOLFO VENTAS idaresinde atraksion tipik orkestrası
Ana sülünden sonra En besleyici gıdadır
Soğukkuyu Askerlik Şubesi Başkanlığından
929 doğumlu ve bu doğumlularla işleme tabi yerli ve yabancı Haya, Hava Piyade, Hava Mptörlü Topçu, Hava Motörlü Nakliye, Hava Muhabere, Hava Harp Sanayi ve sair havanın hangi bölümünden o-fursa olsun Hava sınıfına ayrılanlardan artığa bırakılmış olanların ve kanuni sebeplerle şevkleri geri bırakılmış olanların, 5 Mayıs 1950 günü sevkedilmek üzere şubeye başvurmaları, gecikenler hakkında kanuni (Koğuşturma) yapılacağı ilân olunur. (2270)-(250)
İLÂN
Tasfiye halinde bulunan Türk Basın Birliği Tasfiye Hey’etinden:
1939 senesinde 3511 sayılı kanunla merkezi Ankara'da olmak üzere teşkil ve 1946 senesinde 4932 sayılı ka-nula ilga edilmiş olan Türk Basın Birliğinin Ankara 4 Hukuk yargıçlığından sadır olan 949/415 esas, 950/133 karar sayılı ve 6.3.1950 tarihli ilâm ile tasfiyesine khrar verilmiş ve tasfiye memurları olarak mahkemece aşağıda imzalan bulunan bizler tayin edilmiş bulunduğu muzdan adı geçen mülgâ Basın Birliğinde alacaklı olanların Ticaret Kanununun 445 İnci maddesi mucibince bir sene içinde alacaklarım ınüsbit vesikalarını ibraz ederek kaydettirmek üzere tasfiye Bürosu ittihaz edilen İstanbul Aşirefendi Cad. 24 No:lu yazıhaneye müracaat etmeleri lüzumu ilân olunur.
Prof. Abdülhâk Kemal Dr. Osman Nebioğlıı Prof. Bülent Nuri Esen
b
17 Nisan Pazartesinden itibaren Türk Filmciliğinin yarattığı ilk büyük harika
Ateşten Gömlek
DİKKAT
Fiyatlarımızda hiç bir değişiklik olmadığı ve uzun zaman devam edeceğini bildirmeyi
100 lerce
Vatan uğrunda çarpışanla! tanı nan bir tarih
döktürecek eşsiz Millî bir zafer

Sanatkâr, 1000 lerce Figüran — irin, ölenlerin des Türkün İstiklâl mücadelesi — Canla-Her sahnesi göz yaşlan
Türkiye GARANTİ BANKASI A.O.
KÜÇÜK CARİ HESAPLARA MAHSCS
1950 Yılı İkramiye Plânı
100.000 Lira
3 Apartman Dairesi
28 Nisan 1950 Çekilişinde:
Ve ayreo 1OO lira ile 25 lira orasında
33 adet çeşitli para ikramiyeleri
Her 1OO liraya ayrı bir kura numarası
Bankamızda hesabınız yoksa ACELE EDİNİZ!.
Bir defa kullanılmış kereste satılacaktır
1 — Bankamız inşaatından çıkan 10X10, 20X5, 10X5 ebadında vo 2.5 kalınlıkta ve 2 ilâ 4 metre boyunda olaıı takriben 8.00 metre küp temiz durumda kalıplık kerestenin tamamı 2/5/1950 tarihine rastlayan Sah günü saat 14.30 da açık arttırma ile satılacaktır.
2 — İstekliler keresteleri bankadaki depoda her gün görebilirler.
3— Arttırmaya girebilmek için isteklilerin 2/5/1950 Salı günü saat 12 ye kadar bankaya 30 liralık teminat yatırmaları lâzımdır. •
4 — Satıştan mütevellid verilmesi lâzım gelen bilcümle vergi ve rüsum alıcıya aittir.
5 — Banka satışı yapıp yapmamakta tamamen serbesttir. (2337)
r
KUMAŞ
Her Ay Yeni Çeşit Yeni Desen
Vitrinlerde görmediğiniz piyasada bulamadığınız her çeşit kumaşı müessesemizde bulmak mümkündür. Bir defa teşrif ediniz her halde pişman olmıyacaksınız.
TERZİ KUMAŞÇI HAŞAN YÜCEL
Anafartalar, Evkaf İş Hanı kal 1 No. 103 - 104 — Tel: 11822 (699)
Gayret
Terzievi
VAZİFE SAYAR Balladrcs — 35 — Sivil, Subay elbise, palto par-desü — 45 — liraya Aynca taksitle muamelemiz vardır.
GAYRET TERZİEVİ İzzet Köroğlu Anafartalar Evkaf İşhanı No. 416 - kat 4 Tel. 16441 — Ankara
r----—--------J—L- --——“h
Ankara Gazeteciler Cemiyeti Tarafından Tertip Edilen
. t
Eskişehir sel baskınından zarar görenler yararına
Büyük Konser
İlân
. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Miidiirlüğünden Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Ankara Silâh Fabrikası Basıvemi için beş birinci sınıf mürettip alınacaktır.
Yapılacak sınavda gösterecekleri ehliyete göre yevmiye verilecek-Askerliklerini yapmamış olanlarla yaşları kırk beşten yukarı bulunanlar kabul edilmez.
İsteklilerin birer dilekçe ile Ankara Silâh Fabrikası Müdürlüğüne başvurmaları. (2274)-(252)
(403)
Ankara-Istanbul ve İstanbul-Ankara
Yolcularının Nazarı Dikkatine
Her gün karşılıklı Ankaradan lstanbula ve İstanbuldan An-karaya Emniyet Koç Otobüs seferleri 15 Nisan 1950 Cumartesi sabahından itibaren başlıyacaktır.. Sayın yolcuların fazla tafsilât için aşağıdaki yazıhanelerimize müracaatlarını rica ederiz.
Ankara: 11 Jandarma Komutanlığı yanında Emniyet Otoları Yazıhanesi, Tel: 12099.
İstanbul: Sirkeci, Orlıaniye Caddesi Aşmalı Kahve bitişiğince Çorlu • Ankara Yazıhanesi Tel. 25705.
Genel Kurul Toplantısı
Ankara Memurlar Kooperatif Şirketinden
2 Nisan 1950 günü toplanan kooperatif genel kurulunda çoğunluk olmadığından toplantı 16 Nisan 1950 tarihine rastlayan Pazar günü saat 15 e bırakılmıştır. Toplantı Maliye Okulunda yapılacaktır. Mezkûr gün de ortaklarımızın hisse senetlerini hamilen teşrifleri rica olunur.
Gündem:
1 — Yönetim Kurulu vc denetçiler raporunun okunması.
2 — Şirketin 1949 yılı bilançosu, kâr ve zarar hesaplarının tetkikiyle yönetim kurulu ve denetçilerin ib-
3 — Müddetleri bitmiş olan beş yönetim kurulu üyesi yerine yenilerinin seçilmesi.
4 — 1950 yılı için denetçiler seçilmesi ve ücretlerinin belirtilmesi.
(651)
Bu akşam
Ankara Palas Salonlarında
Davet yeler AKBA Kitabemden
Temin Edilir
16 Nisan 1950 Pazar akşamı Klâsik Musiki Heyeti:
Faili re Fersan
Cevdet Çağla Hayri Tümer Fahri Kopuz Halil Aksoy Sadi Hoşses Muzaffer Birlau
Nevin DemirdÖvcn
saat 21 de Teni Sinemada
Halk Musiki Heyeti:
Ahmet Yamacı
Osman Özdekei Muzaffer Akgüıı Ali Can Turhan Karabulut
Konsere giriş: Yeni Sinema gişelerinden alınacak 1 ve 2,5 liralık Kızılay makbuzlariyle olacaktır. Giriş makbuzları gişelerden şimdiden alınabilir.
İlân
SULAR KESİLECEKTİR
Ankara Sular İdaresinden:
1 — '.tanbul caddesinde yeni döşenen 150 mm. lik ana borunun e-sas şebekeye raptl dolayısı ile 17/4/1950 Pazartesi günü sabah saat 8 den akşam 18 e kadar Ulus Matbaası ve civarı ile Rüzgârlı sokağının sağ ve solunda bulunun abonelerimizin suları kesileceğinden ihtiyatlı bulunmaları ilân olunur (2331)
Mühendis veya Fen Memuru aranıyor
Yol işlerinde çalışmış Aplikasyon ve Nivelman yapacak ve makina ile yol inşaatında çadırda yatıp kalkabilecek bir mühendis veya fen memuruna ihtiyaç vardır. İsteklilerin Garanti İnşaat Şirketi Müdürlerinden Y Müh. Daniş Koper’e müracaatları. (706)
TAŞOVA
Elektrik tesisatı yaptırılacak
iller Bankasından:
1 — Tokat iline bağlı Taşova kasabası elektrik santralına tesis edilmek üzere 30 * 35 beygirlik iki adet dizel grupu satın alınacak ve alçak tevettür şehir şebekesi yaptırılacaktır.
2 — İşin keşif bedeli 81.981.13 liradır.
3 — Geçici teminat 5.345.— liradır.
4 — Kapalı teklif zarflan 21 Nisan 1950 Cuma günü saat 15 de Bankamız Satmalına Komisyonu tarafından açılacaktır.
5 — Zarflar makbuz mukabilinde en geç 20 Nisan 1950 Perşembe günü saat 17 ye kadar Bankamıza teslim edilmelidir.
6 — Postada vaki gecikmeler nazarı ıtibare alınmıyacaktır.
7 — Bu işe ait şartname (5.—) lira mukabilinde Bankamız Muhasebe Müdürlüğünden temin edilebilir.
8 — Bu işe ait bilcümle Devlet ve Belediye vergi ve resimleri, no ter ve harç masrafları ve bunların zamları işi alana ait olacaktır.
9 — Tesisat bedeline mahsuben,Banka garanti mektubu mukabilin de avans verilmez.
10 — Banka ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (1281 )-(131)
Ankara Belediye Başkanlığından
Hafta tatili hakkındaki muaddel 3062 sayılı kanunun 1 inci maddesini değiştiren 5620 sayılı kanunun 1 inci maddesinde (fırıncılar, yalnız sebze, yaş mevye ve tütün satanlar, nalbantlar, âlet ve edevatı ziraiye tamircileri 4 üncü maddedeki müesseseler gibi, kasaplar da saat 13 e kadar açık bulundurulabilirler) denilmekte olmasına binaen yukarıda sayılan esnaftan Pazar günleri dükkânlarım açık bulun durmak arzusunda olanların Belediyeye müracaatla Pazar ruhsatiyelerini almaları lüzumu ilân olunur. (2310)
1 H " '■■■"
500110 Ünite
Pennicillin Sultan (Pomad)
Cilt, Göz, Çocuk, Kadın, Boğaz ve Burıın hastalıkları tedavisinde kullanılır.
ECZANELERDEN İSTEYİNİZ
Umumi Satış Yeri: Ankara, Anafartalar Tarko Han Kat 1 No. 2
P. K. 332 — Tel: 16424 (698)
Belediye Başkanlığından
Sahibi
Adviye FENİK
Y asitlilerini fiîlan İdare edea HİKMET YAZICIOÖLÜ
Basıldığı yer : Güneş Matbaası
r 1
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezî İkinci Tertip Kıymetli Eşya Piyangosu
Çekilişe az bir zaman kalmıştır. Bir liralık biletle şık bir ev, kamyon, taksi otomobil traktör, motosiklet, radyo, saat, kumaş gibi 150.000 liralık 14.000 küsur parça hediyelerden birisini kazanmak sizin için bir talih işidir. Bu güzel vesile ile de yoksul çocuk dâvasına yardım etmiş olacaksınız. (700)
Şehir dahilinde seyreden motörlü vesait şoförlerinin seyir halinde iken yanlarına muavin almaları ve sigara içmeleri mahzurlu görülmüş olduğundan keyfiyetin Belediye yasakları arasına alınmasına komisyonca 29/3/1950 gün ve 1367/1810 sayılı karar verilmiştir. İlân olunur. (2265)-(249)
r J ---------
Samsun - Bursa ve Konyaya
Taksi Seferleri
YENİ İZMİR UMUMİ NAKLİYAT ANBARI
Ankara - İstanbul arasında bilumum tüccar ve ev eşyası nakliyatı ile müşterilerine bir hizmet olmak üzere 1949 model yeni taksilerle Ankara - Samsun, Ankara - Bursa ve Ankara - Konya arasında her gün muntazam taksi seferleri yapmaktadır.
Ankara — Sanısını 25 Lira
Ankara — Bursa Ankara — Konya
20 .
15 .
ADRES: Denizciler Cad. No. 13/15 — Tel: 15590
(684)
Pakistan Hakkında Doçent D. Bediz’in verdiği konferans
I Başmakaleden devam ı
tes-
Konferans salonu Türk ve Pakis-1 tan bayrakları ve Atatürk ile Mu-


Kızıl tehlikeye karşı broşür! bestisi diyebiliriz?
Evet, kızıl ajanları adalete
lim etmek ve Türk cemiyetinin bünyesini bu müthiş felâketten korumak birinci vazifemizdir. Fakat bu vazifeyi, seçim zamanları köylünün üzerine yüklemek kadar seçim emniyetini ve serbestliğini bozacak İliç bir şey yoktur. Bu memlekette, Milli Emniyet teşkilâtı var-ün'. Polis ve jandarma vardır. Kızıl ajanlar mevcutsa, kanunda bunlara lâyık oldukları cezayı verecek kadar sarih lıiikiiınler mevcuttur. Hal böyle iken nasıl olur da, köye uğrayan her yabancı vatandaşa bir kızıl şüphe damgası vurup onu derhal âmme vicdanında mahkûm bir vaziyete sokabiliriz? Bir takım köylüleri, bir takım vatandaşlara karşı takipçi birer polis vaziyetine mj sokacağız?
Tarih - Coğrafya Fakültesi |
doçentlerinden Danyal Bediz Pa- — —................... —...
kistan gezisi hakkında Atâtürk Li- hammed Ali Cinnah’ın fotoğıafla-sesi konferans salonunda bir konfe-| ” " ’
rans vermiştir. Konferansta Begüm Geti Ara Beşir Ahmed, Basın Ata-' şeşi Yakup Dadaşi ve eşi ile, Milli Eğitim Müdürü Muvaffak Uyanık, müdür yardımılarından müfettiş Nafiz Tüzün, öğretmenler, İLse ve orta okul öğrencileri ile kalabalık bir dinleyici kitlesi hazır bulunmuş tur.
Ko nferansta hazır bulunanlardan bir g onmuş
Itırabile ağlayan bir milletle karşılaştık. Gezdiğimiz her yerde Ata-türkü gördük. Vardığımız her yerde büyük tezahüratla karşılandık. Tür-| kü tanımayan hiç bir PakistanlIya ! rastlamadık. Türk onlar için dü -rüşt, mert ve milletlerarasında müs tesna bir varlıktır. Onlar için Türkü görebilmek bir saadettir. Dostluğumuzun idamesi lüzumludur. Yeni ' münasebetler tesis edilmelidir. Bize -Pakistanın istikbali büyüktür, bir kardeş muamelesi göstermişler-Oı-ada bizi bizim kadar seven, ta- dil’. Pakistan millet ve hükümetine nıyan, Türkün zaferile neşelenen ıs- teşekkür ederiz.»
rile süslenmişti.
Doçent Danyal Bediz konferansın I da eski bir medeniyetin beşiği olan bu ülkede büyük bir dostlukla karşılaştıklarını belirterek Pakistanın tarihî ve coğrafî durumunu anlatmış ve sözlerine şöyle son vermiştir: ı
Yargıtay Başkanı
listesinde
* (Baş tarafı birinci de)
.Esas itibariyle Milletvekilliğini kabul etmek niyetinde değildim. Fakat İzmir ve İstanbul seçmenlerinden 50 den fazla zevatın bana şahsan vaki olan müracaatları ve ısrarları üzerine bir memleket vazifesi olan Milletvekilliği adaylığını her iki vilâyetten de kabul ettim. Milletvekilliğini çok şerefli bir memleket vazifesi telâkki ettiğim için her türlü mülâhazadan âzâde bulunmak lüzumu karşısında bulunuyorum.
İzmirde doğdum ve büyüdüm. Bu vilâyetle bu cihetle alâkam olduğu gibi, bütün tahsil ve kültürümü kazandığım İstanbul ile de bu derece alâkadarım.»
— Hangi paTti listesinde yer a-lacaksınız?
— D. P. listesinde bana yer vereceklerini söylediler. Fakat ben hâlâ hiç bir partiye bağlı değilim. Refikamı tedavi ettirmek üzere şimdi îstanbula hareket ediyorum. 15 gün kadar kalacağım.
— Seçim şansını nasıl görüyorsunuz?
— Şimdiye kadar bununla meşgul olmadım. Beni »İzmire davet ettiler, fakat refikam rahatsız olduğu için maatteessüf gidemiyece-ğim.
— Tekaütlüğünüze kaç sene vardır?
— 41 senelik hâkimim. Hâkimlikle alâkam daha 2 yıl devam edebilir.
Ordu’da yangın
•fa (Baş tarafı birinci de)
Yangın neticesinde 150 vatandaş açıkta a; ve çıplak bir halde kalmışlardır. Halen bu vatandaşlara hiç yardım yapılmaması çok acıklı bir durum yaratmış bulunmaktadır.
Dargıcaya, İçişleri Bakanlığının ve Kızılay Genel Merkezinin çok acele yardım etmesi beklenmektedir.
ifal/c d ı toprak faciası
Bolonya, 14 (a.a.) (AFP) — Yüzlerce tarım işçiçsi dün Bolonya e-yaletinde Minerbio malikânesini istilâ ederek çalışmağa başlamıştır. Hâdise yerine çağrılan polis sopalarla işçileri dağıtmış ve bazı tevkifler yapmıştır.
Müzik Festivali yarın başlıyor
Türk - İngiliz müzik festivali yarın başlıyaöaktır. Bu festivalde Türk - İngiliz bestekârlarının e-serleri ile birlikte, yeni yetişen Türk bestekârlarının eserlerinin de tanınmasına fırsat verilecektir.
•ı
Marsholl Pâlnı afiş müsebakası
Ankara, 14 (a.a.) — Fransa'da açılan Marshall Plânı afiş müsabakası neticelenmiştir.
Birjnci mükâfatı Parisli genç bir artist olan Alban Wyss kazanmıştır. İkincilik ve üçüncülükleri de Jean Greisiİ ve Riorre la Croix almışlardır.
Bu eserler Marshal Plânı memleketleri arasında Mayıs ayı içinde yapılacak olan milletlerarası afiş müsabakasına katılacaktır. Bunlardan başka beğenilen diğer eserler de bu büyük müsabakaya iştirak ettirilecektir. Bu müsabakada 6000 dolarlık mükâfat verilecektir.
Yeniden kurulmuş olan Ankara, Lokanta, Kahvehane, Bar, Gazino, Şekerci, Tatlıcı ve Pastacılar Derneği Genel Kurulu toplantısı 20/ 4/1950 Perşembe günü saat 14.30 da Halkevi salonunda toplanacaktır. Bu kollara mensup işveren arkadaşların sözü geçen gün ve saatte Halke-vine teşrifleri rica olunur.
Kurucular Heyeti
Birleşik Amerikanın Asyaya ait politikası
★ (Baş tarafı birinci de) larından korunmak üzere geniş haber alma programının tatbikine devam edecektir.
6 — Birleşik Amerika dünya barış ve istikrarını tehlikeye sokan ihtilâfların halli için birleşmiş milletler tarafından sarfedilen gayret lere iştirake devam edecektir.
Bilhassa Japonya hakkında, Jes-sup, Japon milletine kendi işlerini idare mesuliyetini verecek olan barış antlaşmasına hak kazanacak kadar terakki kaydettiği kanatinin Bir leşik Amerikada hâkim olduğu fikrindedir.
BunJdan sonra Uzadoğudfr yaptığı üç aylık seyahatini yorumlayan Jessup demiştir ki:
•Harp durumu mevcud olduğu hissi uyanmadan Asya gezilemez. Me selâ Korede, Güney Kore ile Kuzey Koreyi ayıran hudut hattı, ba-zan 1000 - 2000 kişinin çarpıştığı bfr cephe haline gelmektedir.
Aynı harp drumu Hindiçinîde de mevcuttur. Burada da Moskovanın talebeşi Ho-Şi-Minh’in idare ettiği komünist isyanı vardır.
Bütün bu memleketlerde, çeşitli veçheleri ne olursa olsun komünizm meselesinin meselâ iç kargaşalıklar, halk kitlelerinin sefaleti ve komünist kontrolü altında bulunan topraklarla müşterek bir hududun olması gibi müşterek âmilleri bulunmaktadır.
Hayır, bizim, iktidar partisinin eski sözcülerinden ziyade bu memleketin polis kuvvetlerine itimadımız vardır; kızıl ajanlar varsa, bunları bulup meydana çıkaracaklarına ve derhal adalete teslim edeceklerine kaniiz. Köylü vatandaşlara, bilhassa seçim zamanlarında böyle fuzuli bir polis vazifesi yüklemeğe lıiç bir hakkımız yoktur. Anayasa, memlekette söz hürriyetini, seyahat hürriyetini gayet sarih bir şekilde kabul etmiştir. Kızıl propagandayı önlemek için yine, her türlü tedbir ve teşkilâtımız mevcuttur. Her hangi bir vatandaş için, • Bu, kızıl propaganda yapabilir, bu Bolşeviklerin bir kafiyesi olabilir, diyemeyiz. Bir vatandaşı durııp dururken lekelemek imkânlarını hazırlamağa ve bunun için bazı kimselere açıktan salâhiyet vermeğe kendimizd \ hak görmemeliyiz. Her vatandaş için ..beraeti zimmet» a-sildir. Aksi sabit olunca, onu takip etmek ve adalete teslim etmek alâkalıların vazifesidir. Bunun tersini dügünmekt vatandaşlar arasına şüphe ve nifak tohumlan sokabl lir ki, bu da tehlikelerin en büyüğüdür. Bugünkü dâva ise, herkese itimat telkin ederek seçimleri tam bir emniyet içinde yapmak ve suç delilleri görülmedikçe kimseden şüphe etmemektir.
Kızıllık demokrasinin düşmanıdır; bu itibarla Demokrat Partinin şiddetle menfurudur. Onun için kızıl tehlike ile mücadeleyi, bir partinin malı gibi göstermeğe ve Halk Partisinden başkasına mensup kimseler hakkında böyle ağır şüpheler yaratmağa kimsenin hakkı yoktur. Eğer iktidar partisi, bir kızıl tehlikeden endişe ediyorsa, bunu derhal kanunî yollardan inleyerek vazifesini yapmalıdır.
Adviye FENİK
★ (Baş tarafı birinci de) rete düşmüşlerdir. Nitekim bu durumu gözönünde bulunduran C. H. P. merkezi, Profesör Avni Refik Bekman'ı Ankaranın % 30 na ithal etmiştir.
Gerek Ankara merkezinde, gerek ilçe ve köylerde Mümtaz Ökmen ve taraftarları aleyhine şimdiden bir cereyan ve faaliyet müşahede edilmektedir.
Mümtaz Ökmen aleyhine açılan bu kampanyanın başında C. H. P. nin tanınmış simalarından olup geçen sone Genel İdare Kurulundan Mümtaz Ökmenin gayreti ile ihraç edilen İbrahim Kemal bulunmaktadır.
Diğer taraftan parti merkezinin önünde yoklamada kazanâmıyan milletvekillerine sık sık rastlan-maktadır. Bunlar arasında Muhittin Baha Pars ve Nâzım Poroy başı önüne düşmüş müfritler dikkati çekmektedir. Bir çok emekli generaller de bu meyandadır.
Genel merkezi açıkta kalan milletvekillerinden başka illerden gelen şikâyet heyetleri bilhassa işgal etmekte ve bu büyük bir kararsızlığa yol açmaktadır. Bu heyetlerden bazıları yoklamaların yenilenmesinde dahi ısırır ettikleri müşahede edilmektedir .
Bunlar arasında Çorum heyeti 17 bin lira ve Mardin heyeti 70 bin lira sarfederek yoklamaya hile karıştırıldığından söz açmaktadırlar. Çorum heyeti yoklamayı feshettirmek, olmadığı takdirde Demokrat Partiye iltihak kararında olduğunu saklamamaktadır.
Mardin heyeti ise iadei itibar listesi adını verdikleri bir liste hazırlamışlardır. Bu listede bir Müstakil, üç Halkçı bulunmakta, Demokratlardan da üç kişiyi alacaklarını ummaktadırlar.
Tehlikeli mıntakaların adayı olan Bakanlar, başka yerlerden de gösterilecek
Diğer taraftan öğrendiğimize göre, C. H. P. merkezinin yüzde 30 a-day nisbeti bugün sona erecektir.
D. P. nin çok kuvvetli olduğu İzmir ve buna benzer tehlikeli yerlerden gösterilen ve halen Bakan bulunanlar genel merkezce başka yerlerden aday gösterileceklerdir.
Bu arada Şevket Adalan ile Şükrü Saracoğlunun Yozgat veya Er-zurumdan aday gösterilecekleri tahmin edilmektedir.
C. H. P. nin % 30 Ankara adayları belli olmuş gibidir. Profesör Avni Refik Bekman ile General Naci Tınaz yanında Cevdet Gölet ile Mebrure Aksoley’in yer alması
Büyük askerin ölümünü fırsat bilenler
(Baş tarafı birinci de) I
Talebe olmıyan bazı kimselerin '
İstanbul matbuatı
★ (Baş tarafı birinci de) suretiyle bir takım taşkınlıkların vukuuna meydan bırakan alâkadar makamla-da bu husustaki mes’uliyetine
ARI DEMİR
TİCARETHANESİ
Bölge Boks birinciliği başlıyor 1949 yılı Ankara bölgesi birinciliğine bugün saat 15
taca gerekli muamele yapılmış ıe ıaıeoe oımıyan ua&ı luuucıvım ( adliyeye verilmişlerdir. Bütün bıın-bu harekete iştirak ettikleri an-1 larda dahil elde mevcut normal kuv ■’—1 vetlerden istifade edilmiş, fevkalâde vasıta ve tedbirlere müracaata lüzum görülmemiştir. Gençlerin sinema ve eğlence yerlerinin mateme iştirakini temin hususundaki çalışmalarını, tehdit şekline geçmemek şartile uzaktan takip ettik. Tahrik ve ızrar ) oluna düşenlere o gece 21.30 da müdahale ettik. Bi.ıtna leyh îstanbulda büyük bir törende zabıtanın aldığı tedbirlerden memnunum. Muhtelif çevrelere men sup teşekküller ve îstanbulda bulunan siyasî teşekküller de bü husus ta bana memnunluklarını belirtmiş '.erdir.»
Gündem:
1 — Yoklama, reis ,ve kâtiplerin intihabı.
2 — Derneğin maksat ve gayesi ve kuruluş sebebi hakkında izahat, tüzüğün okunması.
3 — Yönetim, denetim kurulları ve haysiyet divanı seçilecek.
4 — Dernekler birliğine iltihak
konuşulacak ve birliğe memur edilecek üyeler seçilecek. (704)
SüRURİ SAYARI
Bankalar caddesi Yurt sokak No. 15 — Tel: 12682
Piyasanın EN TEMİZ PİK
BORU ve Parçaları
Sipariş özerine Çelik Saç, Mo-bilye, Betonarme Demiri, 6'810 milimetre Demir Boru — Plân ve Proje Teksiri (530)
Uçan Daireler
Silivride yangın
Silivri, 14 — Dün akşam saat 10 sıralarında Çanta köyünde Raif Gümüşe ait içi 1500 saman balyası dolu bir ardiyeden çıkan yangın anî olarak çatıyı sarmış ve bir tarefın-daki motorlu değirmen ile diğer tarafındaki ev ve samanlığa sirayet etmiştir. Bütün köylü yangını önlemeğe çalışmış ise de başa çı-kamıyarak ilçeyi telefonla haberdar etmişler ve derhal yardım ekipleri gönderilerek yangının sirayeti önlenmiştir. Bu yangında mülk sahibine ait hangar ile içinde bulunan iki adet harman makinesi ve 1500 balya saman ve bir traktör ve civarındaki köy kahyasına ait bir samanlık ile bir ev ve değirmenin bir kısmı tamamen yanmıştır. Hasar tahminen 60.000 lira kadardır. Nüfusça zayiat yoktur.
Belki bu kadar alâka toplıya-mamiştır. Çünkü onlar tamamen hayaldir. Fakat hakikat şudur ki!
Bitmez Mürekkepli Dolma
Kalemler mevcuttur
Mürekkepleri bir sene bitmez. Bitliğinde 50 kuruşla dolusu temin edilir.
Fiatı 150 Kuruştur
Toptan - Perakende satış yeri: Arslan Ankara Kuyumcusu PARUNAK ASLIGÜL Anafartalar caddesi No. 204, Tel: 11875. (Şark Kundura Fazlan yanında).
Mahdut Mesuliyetti Memurlar Ev Kooperatifi Yönetim Kurulundan
Kooperatifimizin umumi toplantısı 30/4/1950 günü saat 14 de Ankara Halkevinde yapılacaktır. Ortakların teşrifleri, Ankarada olmıyanların Ankaradaki ortaklardan birine vekâlet vermeleri rica olunur.
Gündemi
1 — Genel Kurul Başkanlık Divanı seçimi.
2 — Yönetim Kurulu ve Denetçiler raporlarının, bilânço ve kâr ve zarar hesaplarının okunması ve müzakeresi'.
3 — Yönetim Kurulunun ibrası.
4 — Tevzi edilen arsalarla diğer kooperatif işlerinin görüşülmesi.
5 — Yönetim Kurulu ile Denet-, çiliklerde münhal bulunan üyelik-
lere yenilerinin seçilmesi. (683)

işaret etmeyi lüzumlu telâkki etmekteyiz.
3— Biz aşağıda imzalan bulunan İstanbul gazeteleri mümessilleri millî matemler karşısında gençliğin ve halkımızın gösterdiği hassasiyeti ne derece büyük bir tasviple karşılarsak yüz binleri aşan kalabalığın ortasında hâdiseleri maksatlarına göre istismara cür’et eden ve bu gibi tezahürleri tereddi ettirmeğe kalkan bir takım mahiyetleri meçhul unsurların da harekelerini o derece şiddetle takbih ettiğimizi açıklarız.
4— Bu prensipleri ortaya atarken kimden gelirse gelsin anarşiye kaçan hareketleri asla tasvip etmediğimiz gibi memleketimizde 1,5 a-sırlık bir mücadele mevzuu olan ve başarılı merhalesinde Atatürk'ten emanet alınan inkılâp prensiplerine her hal ve şartta bağlı kalacağımızı ve bunlara tevcih edilecek kasit ve ihanetlere karşı parti ve zümre farkı gözetmeksizin şiddetle savaşacağımızı tekrar ve kuvvetle teyit ederiz.
Bu bakımdan İstanbul gazetecileri demokrasinin nizamın mu -hafazası yolunda, hükümetten gelecek baskıya olduğu kadar sokaktan gelecek gayrimes’ul tazyiklere de karşı koymağa aynı derecede azmetmiş bulunmaktadırlar. Yukarıdaki esasları umumî efkâra ar-zederken bilhassa bugünkü ahval ve şartlar içinde inkılâp ve demokrasi prensiplerinin muhafazası yolunda duyduğumuz meslek tesanü-dünün kat'ı ifadesi olarak yayınlamayı da borç bilmekteyiz..
Akşam: Enis Tahsin, Cumhuriyet: Nadir Nadi, Her Gün: Faruk Gürtunca, Gece Postası: Halûk Cemal, Milliyet: Ali Naci Karacan, Son Saat: Cihad Baban, Son Posta: Selim Ragıp, Son Telgraf: Nured-din Üryan, Vatan: Ahmet Emin, Yeni İstanbul: Refik Halit, Zaman: Nusret Safa.
de ...... (
laşılmaktadır.
Evvelki gün tevkif edilen 44 kişiden başka dün yeniden 25 kişi E- I minönü Sulh Ceza Yargıçlığınca, 17 kişi de Beyoğlu Sulh Yargıçlığı tarafından tevkif edilmişlerdir. Böy-lece mevkufların sayısı 86 ya yükselmiştir.
Bunların içerisinde yalnız 29 u Üniversite talebesidir, geri kalanlar esnaf ve işsiz güçsüz kimselerdir.
Adliyece tevkif edilen sanıklar aleyhindeki suçlar 4 sebepte toplanmaktadır:
1— Tecemmuat kanununa aykırı hareketler,
2— Bu hareketi defetmek ve nümayişleri bastırmak istiyen zabıta kuvvetlerine karşı fiilî tecavüz,
3— Resmî bir devlet dairesi olan Radyoevinde memurların vazifelerine müdahale,
4— Arapça ezan okumak, inkılâba aykırı hareketlere tevessül etmek.
Savcılık, cenaze töreni sırasında irticaî mahiyetteki hareketler üzerinde delilleri toplamakta muhtemel teşvikler üzerinde durarak, tah kikata ehemmiyetle devam etmektedir.
Cenaze töreni esnasındaki irticaa benzer hareketlerle gençlerin hiç bir alâkası olmadığı tesbit ediljniş bulunmaktadır. Fakat bir takım kimselerin cenaze törenini fırsat bilerek tahrikât yaptığı anlaşılmakta ve bu bakımdan tahkikat de-rinlöştirilmektedir.
İstanbul, 14 (a.a.) — Vali ve Belediye Başkanı Dr. Fahrettin Kerim Gökay bugün gazetecilerle yaptığı bir görüşme esnasında son hâdiseler hakkında şu beyanatı vermiştir:
• îstanbula şamil olarak on binlerin ilgilendiği bir merasimde tek insanın burnu kanamadan hükümet otoritesi ve bir kaç tahrikçi müstesna,, millet birliği zedelenmeden törenin sona ermesine bahtiyarım. Tecemmüat Kanununa muhalif olarak cenazeden evvel vukua gelen toplantılarda nizama aykırı harekette bulunanlara zamanında zabı-
D. P. Duymuşeren köyü yeni idare kurulu
Kırıkkale merkez bucağına bağlı Duymuşeren köyünde Halk Partisinden Demokrat Partiye geçenler çoğalmıştır. Bunlar arasında Halil Erdoğan, Arif Öztürk, Muhtar Abdullah Uslu, Ömer Yıldız, Eyüp Yıldız ve daha bir çok isimler bulunmaktadır.
boksı!
—----------... de An- ’
karagücü spor salonunda başlana-J çaktır.
İki gün devam edecek olan kar-ft şılaşmalara elliden fazla boksörün^ katılacağı söylenmektedir. ,
Uzun bir zamandanberi maç yap ı mıyan bölge boksörlerinin bu maç-» lara ne derece hazırlıklı olduğu ı malûm değildir. Bununla berabert on beş gün sonra şehrimizde yapı-, Jacak Türkiye l/iıinciliği için bu '.karşılaşmaların oldukça çetin ve!.' mücadeleli geçeceği tahmin edil mektedir.
Voleybol hakemlerine
B. T. Ankara bölgesi Başkanlığı ğından:
Bu yıl bölgemizde açılmış bulu«j nan voleybol kursuna devam c-îcıî hakem namzetleri; bugün Yük.-v'lA Beden Eğitimi Enstitüsü salonunda* yapılacak olan bölge voleybol bi.‘ rinciliklerinde amelî bir derse tâb» 1 tutulacbklainndan» ilgililerin saat/ 15.00 de Y. B. E. Enstitüsü saink nunda hazır bulunmaları tebliğ | olunur.
Bölge voleybol birinciliği bugün başlıyor
B. T. Ankara Bölgesi Sportif O| yunları Ajanlığından:
Voleybol Ankara bölgesi biriıy edikleri müsabakalarına bu haftç Y. B. E. Enstitüsü salonunda başlanacaktır.
Bu husustaki tebliğ aşağıdadıt1. İlgililere tebliğ olunur: ' } |
Cumartesi 15/4/1950: Gençlerbirliği - Beşiktaş (saç 15.00 de) Hakemi: Tevfik Artun/
Y. Subay Okulu - Başkent (sa.it 16.00 da) Hakemi: Selman Dar-kat.
Pazar 16/4/1950:
Mülkiyeliler B. - Doğanspor (saQt 10.00 a) Hakemi: Selman Darkat) Ankaragücü - Etlikspor (saat 11.00 dc) Hakemi: Selman Darkat.
Not: Müsabakalar lisanslı olacak-
Toplantı
26/3/950 tarihinde ekseriyet temin edilemediğinden kooperatifimizin ikinci toplantısı 30 Nisan Pazar günü saat 14 de Halkevinde yapılacaktır. Ortaklarımızın teşrifini rica e-deriz.
Gündem:
1— İdare Heyeti ve murakıp ra-. potlarının okunması,
2— Bilânço ve hesabatın tetkiki ve tasdiki,
3— İdare heyetinin ibrası,
4— İdare heyfeti ve murakıpların seçimi,
5— Kadro ve bütçenin tanzimi,
6— Dilekler.
Terziler Küçük Sanat Kooperatifi İdare Heyeti (703)
Genç küme basketbol maçlan
Genç küme basketbol müsabakalarına bu hafta da Siyasal Bilgilerj salonunda aşağıdaki program gereğince devam edilecektir.
İlgililere tebliğ olunur.
Cumartesi 15/4/1950: Kırmızı kü-
Ankaragücü - Hilâlspor saat 14^)0' Hakemler: Cenan, Zeki.
Doğanspor - Gençlerbirliği 15.30 Hakemler: Cenan, Zeki.
Pazar 16/4/1950: Beyaz küme
Ankaragücü - Cebeci saat 9.30 Hakemler; izzet Çetin.
M. Birliği - Başkentspor saat 10j30 Hakemler: İzzet, Çetin (S. B. Salonunda).
____Bugünkü — spor hareketleri Ankaragücü spor salonu -• Saat: 15.00
Ankara boks birinciliği ft-
19 Mayıs Stadı
Saat: 15.00
3 üncü ve 4 üncü küme atletizm yarışmaları
DEVLET TİYATROSUNDA t’rçüNGÜ
Türk - İngiliz Müzik Festivali
ORKESTRA KONSERLERİ
CUMHURBAŞKANLIĞI FİLARMONİK ORKESTRASI
ŞEF: N ORMAN DEL MAR
SOLİSTLER: NANCY EVANS (Mezzo-soprano)
NECDET REMZİ ATAK (Keman)
16 Nisan Pazar 21 de:
UvertUr: «Russlaıı ve Ludmllla» Glinka Senfonik Etüd Eustwood
Yaz «Gecelerinden Şarkılar Berlioz (Solist NANCY EVANS)
Poeme en forma de Süite «Kaıa-Göz»
Cemal Reşit Rey
18 Nisan Salı 21 de:
Sinfonia quasl variazione Anı
Keman ve Orkestra icfn
La Majör Konçerto Mo«(
(Solist NECDET KEMZİ ATAK) Prclüd ve İki Dans Ferit Air
Senfoni Re Minör No. 2 Dvorak
eli

20 Nisan Perşembe 21
Acıklı Uvertür
Senfoni No. 100 (Askeri)
22 Nisan Cumartesi 15 de:
Senfoni No. 32 Mocaı
Lieder cincs Fahrenden
Gesellen Mahle
(Solist NANCY EVANS)
RESİTAL
Basketbol
S. B. O. salonu
Saat: 14 Ankaragücü - Hilâl
Saat? 15.30 ,
Gençlerbirliği - Doğanspor
İstanbul’da
Galatasaray - Vefa Fenerbahçe - Beşiktaş
î
i
Bu hafta
Dâhi yazar VİKTOR HUGO’nun ölmez eserinden alman Aşk, Heyecan ve Istırap Romanı
SEFİLLER .Pranga Kaçağı. Gino Cervi — Va-lentina Cortees
Seanslar: 14-16.15.18.30 -21
Tel. glse: 15031 . MUd.24075

İngilizce Ders
Yeni başlayanlara ve Ortaokul öğrencilerine. Evlere gidilir. Müracaat saat 17.30 ile 18.30. Telefon: 10981. (693)
Satılık Otomobil
1947 - 1948 modeli, kaloriferli, 4 kapılı, Buick marka bir otomobil ucuz fiyatla satılıktır. 16000 Km. yapmıştir. Hususîde kullanılmıştır. Telefon: 25642.
NANCY EVANS (Mezzosoprano)
Piyanoda: MİTHAT FEN MEN
19 Nisan Çarşamba 21 de

BACH, HANDEL, PURCELL, WOLF, BRITTEN, DELIUS, VAUGHAN, WILLIAMS, FİNZt, WARLOCK. (694)
Kiralık 2 daire
3 büyük oda, b*r salon ve müş temilâtı ve yine 3 odadan ibaret iki daire, su ve elektrik mevcut.
Müracaat:' Cebeci Dikimevi üstü, harta nirengi noktası karşısı, Taylanlar Ap. Daire 3.

Comments (0)