la
KULLANINIZ
No. 322 ★ Telgraf adresi: Zafer Gazetesi - Ankara
CUMA 17 MART 1950 ★ Fiyatı her yerde 10 kuruş
«
ümttzdo
kaynağı olrnıyan DEMOKRAT PARTÎ’ mücadelesi masraflarını karsılamıa ola
Vatandaş
Demokrat Partinin 7/Mayı
Telefon : 15619 ve 15315 ★ Denizciler Cad. 2 ★ Posta kutusu: 193
Başkan Celâl Bayar Eskişehirde
ye-
Fye
Bi-
er
Felâketzedelerle dertleşen başkan dediki
tiziz
II’
ğı: er:
in, ıs.-kir
"Eskişehirde başlanmış olan iş, iyi düşünülmüş ve bir plâna bağlanmış olsa idi, böyle bir felâkete maruz kalmazdık,,
■e |
La- i
M
ğı: Çi-Ti-
pe.
ü-
1
I
Yabancı basın mensuplan dün şereflerine yapılan hava gösterilerinde resim alırlarken....
Eskişehir, 16 (Telefonla) Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar bugün saat 16,30 da Toros ekspresi ile şehrimize gelmiş ve garı dolduran binlerce Eskişehirli tarafından çok samimî ve içten gelen tezahüratla karşılanmıştır.
Bayar istasyonda otomobile binerek doğruca seylâp mmtakasına git miş ve tren yolu geçidinde otomobilden inerek en çok zarara uğrayan mahalleleri, bilhassa bir enkaz yığını haline gelmiş olan Bağlar mahallesini gezmiştir. Bayarın bu ; yaya gezisi. 1,5 saat devam etmiş ve kendisine Eskişehir Milletvekille-I rinden İsmail Hakkı Çevik, Abidin i Potuoğlu. Haşan Polatkan, parti i-darecileri ve kalabalık bir halk kit-' leşi refakat etmiştir.
Yıkılan evler önünde...
Bayar zaman zaman yıkılan ev-ı 1er önünde durarak, suyun nasıl bas tığını ve halkın evlerini nasıl tahliye Lettiğini sormuş ve evlerinin enka-" ’^tzedelerle gö-------- ,. enkazını temiz-üyen bir kaa„ .............. I|.UW
*c bir şey kurtaramadığını agiıy ^‘‘^-anlatmıştır.
'Mahallelerden sonra tren hattı »boyunca harabolan evleri de gören Bayar seylâp mıntakasımn sonun-' daki Demokrat Parti bucağına uğ-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 3 de)
. ^ettiğini sormuş ve evıeı zını temizliyen felâketze iu- enka
ve
Sürüncemede kalan
İktidarın
Dun Seylap felâketzedeleriyle dertleşen Başkan Celâl Bay
• •
Seçimleri D.P. kazanacak;çünkü
Yabancı gazeteciler Dün akşam gittilerj
Misafirler şerefine yapılan havaıj
Basın Kanunu
Propagandası
in'i, i den] -.ika
A. FENİK
Radyodan yeni istifada çareleri
C. Boyarın İstanbulda gazetecilere beyanatı
İstanbul, 16 (Telefonla) — Bir müddettenberi şehrimizde bulunan Demokrat Parti Genel Başkanı Celâl Bayar bu sabahka Toros Eks presiyle beraberinde D. P. Millet vekili Haşan Polatkan ve Parti Mü fettişi Salih Keçeci olduğu hald Eskişehire hareket etmiştir.
Celâl Bayan Haydarpaşa rıhtı mda İl Geçici İdare Heyeti Baş ın ve üyeleri, ilçe başkanla», ve eski il idare heyetinden Emin Ni hat Sözeri uğurlamalardır. Başka Emin Nihat Sözeri ile de bir görüş me yapmıştır.
Başkan İl Teşkilâtındaki ihtilâf
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
gösterileri çok güzel oldu
Evvelki günden beri şehrimizde iı
bulunmakta olan yabancı basın ve 'd yayın müesseseleri temsilcileri, dün a Hipodromda yapılan resmi geçidi ..| ve askeri hava alanındaki hava gös K terilerini seyretmişler ve saat 16 da Atina’ya gitmek üzere uçakla şehrimizden ayrılmışlardır.
Resmi geçit başlamadan evvel Korgeneral Şahap Gürler, misafirlere şunları söylemiştir :
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
iia-
ya-
%
bez-
Muhiddin Bahanın]
1
rakıstanaan donen öğrenciler Garda arkadaşları tarafından karşılanırlarken
Bursa Milletvekili Muhittin Baha Pars, Yeni Sinema üzerinde işgal ettiği bir dairede geçenlerde bir ziyafet tertip etmiştir. Bu ziyafette, Sıhhat Bakanı Kemali Bayazit, Adliye Bakanı Fuat Sirmen, İçişleri Bakanı Emin Erişirgil hazır bulunmuşlardır. Ziyafetin mükemmel olmasına bilhassa itina edildiği için tanınmış beş kişilik bir ses ve saz sanatkârları grupu da davetliler arasındaydı.
Bu ziyafetin her ne kadar, Bursa Milletvekilinin Meclise getirdiği sözlü bir soruyu takip etmesini manidar bulanlar varsa da, bizim istihbaratımıza nazaran, arkadaşları arasında belki de son buluşmanın bir hâtırasını tes’itten ibaret olması daha kuvvetle muhtemeldir.
Altındağ Muhtarının çıkardığı hâdise
aranıyor
Seçimler yaklaştıkça Halk Partisinin başındaki dertler ' büyümekte ve ne yapacağını ’ bilememektedr. Bu cümleden olarak propaganda âleti olarak I radyodan yeni yeni istifade ça-, releri düşünmektedir.
Öğrendiğimize göre, Büyük Millet Meclisinin oturum devresine münhasır olmak üzere ihdas edilen Meclis saati bundan böyle, Meclisin kapanma-siyle programlarına nihayet verecek değildir. Meclis saati radyoda baki kalacak, ve 3,5 sene içinde Meclis kürsüsünden Halk Partisi Bakanları ve mil-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
çıkarılacak, yeni seçimlere bu hava içinde gidilecektir. Kanun kabul edildikten sonra siz, istediğiniz kadar bağırınız, çağırınız, kanuna uymak, veyahut hapsi göze almak mecburiyetindesiniz!
Bizi bu satırları yazmağa sevke-den asıl saik şudur : Duyduğumuza göre, Ceza Kanununda bazı maddeler Basın Kanununa muvazi olarak yeniden değiştirilmektedir. Bu
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Demokrat âza Kurula
emsettin Günaltay, iktidara geldiği sıralarda iyi bir seçim kanunuyla beraber, demokratik bir basın kanunu çıkar-
mağa söz vermişti. Hakikaten eskisine göre, çok daha emniyetli bir seçim kanunu çıkarıldı. Fakat Matbuat Kanunu acaba neden, bugüne kadar sürüncemede kaldı?
Gazetelerde zaman zaman, yeni Basın Kanununun esasları diye bir takım haberler görüyoruz.
Eğer okuduğumuz haberler doğruysa, yeni Basın Kanununun, eskisine de rahmet okutacak derecede ağır hükümleri ihtiva ettiğine şüphe yoktur. Çünkü bu suretle ^retel.r ve gazeteciler, devamlı ur e t te savcıların, yani Adliye Bakanı memurlarının kontrolleri altına girmiş olacaklardır. Bir sürü formalite, bir yığın usul ve hele cevap hakkının doğru neşriyat hakkında da kabul edilmiş olması, gazeteleri kıskıvrak bağlayacak, bel- i ki de sansürden daha ağır bir tesir yaratacaktır.
Halbuki serbest bir rejimin esası, hür bir basın rejimidir. Eğer matbuat, hükümetin idare cihazına, se çim yolsuzluklanna karşı mütemadi bir baskı altında tutulursa, işlerin düzgün gittiğine ve seçimlerin emniyetli bir şekilde yapılacağına kimse inanmaz; ve hükümet mekanizması, umumî efkârın kontrolünden uzak kalır.
Esefle söyliyelim ki, Basın Kanununun Meclisteki gidiş tarzı, onu dört taraftan bağlamağa matuftur. Günaltay hükümetinde, Seçim Kanunuyla yapılan fedakârlığı, Basın Kanununu şiddetlendirmek yoliyle ?eri almak temayülü hissedilmektedir.
Meclisin 24 Martta kendi kendini feshedeceğini, Zonguldak ta Emin Erişirgil açıklamıştır. Halbuki Mec fisin elinde daha bir çok mühim kanun taşanları vardır. Bu arada Basın Kanunu da, ekspres kanunlar sırasında hemen belki de bir günde
Ugül
r.sı-
kıra
i gazeteler
I urette .«
n(-
rol-
üze-
a**:
I
.5*4* J
Ali Yücel "Rus rakibimi
yenmek, iç'n oyun icot edeceğim,, diyor
İstanbul, 16 (Telefonla) — Stok-holmde yapılacak olan Greko - Romen dünya şampiyonasına iştirak edecek Türk Millî Takımı bugün saat 17 de bir İskandinav uçağiyle İsveçe hareket etmiştir. Güreşçiler hareketlerinden evvel gazetecilere şunları söylemişlerdir :
Ali Yücel — Acaba Ruslar müsabakalara girecekler mi? Girerler se rakibimi yenmek için oyun icat edeceğim.
Halil Kaya — Olimpiyad birinciliğini Mısırlı Haşana karşı çekingen güreşerek kaybettim. Bu hayatımın son tecrübesidir. Formum-dayım.
Nasuh AkaT —’ Ben yedekte gidiyorum. Ama sanıyorum ki, Ha- 1 lil Kayayı yenecek adam bu sefer Stokholmde mevcut değildir.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
olınmayınca hâdise
Adliyeye intikal etti
Geçen seçimde olduğu gibi 1950
çimlerinde vukubulm'ası muhtemel olan hâdiselerden birincisi adliyeye intikal etmiştir.
Hâdise şudur :
Altındağ mahallesi iki numaralı muhtarı, seçim cetvelleri hazırlanırken Demokrat Parti tarafından gönderilen âzayı kurula dahil etme-
■fc (Devamı Sa: 6 Sü: 6 da)
Öğrenciler dün akşam Pakistandan döndüler
AKINTIYA I_____ KÜREK
Milli güreşçi Yaşar Doğu kendisini karşılayanlar arasında (Solda pehlivanın çocuğu görülmektedir.)
Yaşar Doğunun seyahat notları
Pakistanda bir tetkik gezisine çık mış olan Profesör ve talebelerden 1 mürekkep heyet dün akşam saat 19.40 da Ankaraya dönmüşlerdir. [ Talebeler garda Pakistan sefareti erkânı yakın akraba ve dostları tarafından karşılanmıştır.
Pakistana giden öğrenci kafilesiyle birlikte şampiyon güreşçimiz Yaşar Doğu da dün akşamki Toros Ekspresiyle Ankaraya dönmüştür.
Tren istasyona girer girmez büyük bir meraklı kütlesi hararetle Yaşarı karşılamış ve kendisine çi;*k vermişlerdir.
Bir arkadaşımıza Yaşar Doğu seyahat intihalarını ve Stokholm'e giden Greko - Romen millî güreş takımımıza ne için yetişemediğini kı saca izah ederek şunları söylemiş- I tir : I
• Uzun bir seyahate çıkmış bulunuyordum. Vaktinde memlekete dönerek Avrupa Greko - Romen * (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
YGOEftCi
^OflZotİ^L
Açık arttırma !
D uz dolapları, son model elektrik ütüleri, otomobil, dikiş makineleri, radyolar, iğneler, sürmeler...
Daha neler de neler!
Sandal bedesteninde miyiz? Açık arttırma ile, böyle kimin mirası satılıyor?
Hayır! İktidar partisinin fikriyatını yayan ıbir gazetenin piyango ile sürümü arttırılıyor!
Bilmem ki, okuyucu gazeteyi fikir alayım, havadis öğreneyim diye mi alır, yoksa buz dolabı kazanacağım diye mi? İşte bu da ayrı bir meseledir, j
Aziz kariler! merak etmeyi-
Bu, azimet dolayısiyle fevkalâde bir satıştır!
YEDEKÇİNİN YEDEĞİ
Sayfa: 4
Sayfa • 2
ZAFER
17 - 3 - 1950
î
)
■
i
•ı r.
I )ı ıi;
I
n'
Halk Şairi Habib Karaaslan
Demokrat olmuş
Ulusta çıkan uydurma İstifalar
TETKİKLER
Me - De
i çli lı.ılk şiirleri " lıalk sairi Habiı
İ çli halk şiirleri yazan bir " lıalk şairi Habip Karaaslan vardır. Yıllarca evvel bana gelir gider, yazdığı şiirleri okur, benimle hasbıhal ederdi. Seneler var ki onu görmüyordum. Dün birdenbire, ne daha gencelmiş, ne kooalmış, hep ıbildiğim o haliyle Hab.p Karaaslan karşıma çıkageldi :
— Hayır ola Habip Karaas lan! Sen nerelerdeydin! diye sordum. Simdi onun bana dediklerini ayniyle yazıyorum :
— Ben gayri Demokrat oldum, dedi. 1946 yılından beri otuz İki vilâyet, doksan yedi İlçe dolaştım. Köy, nahiyeler hariç. Bu arada gezdiğim bütün yerlerde ekseriyet Demokrat olduğunu gördüm. Seçim dürüst olursa Demokrat kazanacak. Hangi ile ilçeye yardımsa oraya bir şiir düzdüm. Baktım halkın halına yoluna, aldım sazı elime, söyledim ne gördüm, ne duvdumsa. Kozanda dedim:
Ne mutlu kendine Demokrat
O günden bugüne sevinçle doldun Hakkı hakikati arayıp buldun Ayrılmaz Demokrat izinden Tarsus.
Yazdığını şiirler okumakla bitmez. Şimdi bir «Demokrat Yurt Destanı» hazırlıyorum. Allah izin verirse yakında bastıracağım.
Bugün neşeliyim çamaşır yundu Dağların başında deltan okundu Halis yünden şalvar aba dokundu Attın üstümüzden çulu Demokrat
Türkler benzemez koyuna Tarihlerde bak soyuna Tazyikle halkın oyuna Sarılmayın Halk Partisi.
O zamanlar köyde Hınzırı da-ğuıdaki yaylamızda kuzıı yayıyordum. 21 Temmuz 19-16 da. l!\lk kıızu gibi Demokratlara rey vermeğe akışınca, kendimi tutamadım bu şiiri söyledim. Anıa ııeyli-yeyim ki sonunda reyler başka çıktı. Pınar Başının iiçyüz pare köyü oyunu hep Demokrata verdi ama seçimde Halk Partisi çıktı, şaştım. O zaman da şunu yazdım:
Bireclkte eyittlm ;
Hep birden Demokrat yoluna gitti Sırası gelince döğüş de etti. Kuyucak köprüsü yapıldı bitti Yürekte kalmamış sızın Birecik.
Tarsus haktim şöyle coştum:
Resmini gördüm ki bir fikre dalmış Berkok Paşa kalbimizde yer almış Seçimi kazanan geride kalmış, Der Habip Karaaslan işlerim bozuk.
Bu halleri ıbu gezdiğim yerleri gördükten sonra bugün artık Demokrat oldum. Hal ve keyfiyet bundan ibarettir.
Serbest Sütun ■
Haşan Kaptanın resim sergisi
ıs-z
istidatlar
Kömür havzasında
L1 ASAN Kaptan’ın resim sergi-B B sine ait akisler henüz devam etmektedir. Bu hususta Bedri Bü-kesoy’dan dün şu mektubu aldık:
•Gazetenizin 6/3/950 tarihli nüshasında, açılan bir resim sergisi do-layısiyle harika çocuk Haşan Kaptana öğretmenleri tarafından bazı haksız muameleler yapıldığı yolunda oir yazı okudum. O yazıda benim çocuğumdan da bahsedildiği i-çin vaziyetin aydınlanması bakımın dan bazı hususları sırasiyle arzedı-yorum.
Bir not dolayısiyle okul idaresi ile temas mecburiyeti olmuş ve oğlum Tunca Bökesoy'un henüz çok küçük olmasına rağmen çok güzel resim
ler yapıyordu. İşte küllenen bir sanat...
Bu mevzuda adı geçen başöğretmen gibi bütün öğretmenlerden sezdikleri kabiliyetleri tanıtma yolunda gayretler dilerken salâhiyetli kimselerden de senenin muayyen zamanlarında bir çok şubelerde bu mini miniler arasında müsabakalar açmalarını ve birinin diğerinden üs tiinlüğünü görmekle bizlere zevk ve iftihar imkânları bahşetmelerini te menni ederim
Bedri Bökesoy»
Düzeltme
Yüksek Mühendis Şadi Demirbağ
yaptığını başöğretmene söylemiş ve j c*an aşağıdaki mektubu aldık yaptığı resimleri de çocuğumun eli- -Sayın gazetenizin 14/3/1950 tane verip öğretmenine yollamıştım rihli nüshasında sondaj işlerinde
Ulus gazetesinin son günlerde D.P. de istifalar olduğu yolunda neşret tiği masa başı haberlerinin ne dereceye kadar doğru olduğunu gösteren bir yazı aldık.
D. P. merkez ilçesi 3 No. lu bucak idare kurulundan aldığımız yazıda aynen şöyle denilmektedir:
• 15/3/1950 tarihli Ulus ve Akşam Haberleri gazetelerinde (Yüzlerce kişi D. P. den istifa etti) başlığı altında ve (89 vatandaşın D. P. 3 No. lu bucağından itifa ederek C. H. P. İnan ocağına kaydolmuşlardır) yolundaki haberllerin tamamen asıl sız ve hakikatten çok uzak olduğunun ve hattâ bucağımız çevresinde bu isimlerde künse bile bulunmadığının, ve binaenaleyh; böyle boş ve dipsiz propagandalarla partimizi yıpratmak isteyen bu gazetelerin bu arzularına asla erişemiyeceklerl nin ve çünkü; diğer Demokrat Parti teşkilâtı gibi bucuğımızın da bü tün ocaklarile ve üyeleriyle birlikte Demokrat Partinin ele aldığı dâvayı sonuna kadar dimdik ve açık alınla yürütmek azim ve kararında olduğunun, hem bu gazetelere bir ihtar olmak ve hem de umum efkâr ca bilinmek üzere gazetenize derç bu.vurulmasını bilhassa arz ve rica ederiz.»
Demokrat Parti Merkez İlçesi 3 No. lu Bucak idare Kurulu
Ahmet Eryarar
Yargıtay M. Ali Aybar hakkında _____verilen kararı nakzetti
Cumhur Başkanına neşren hakaret etmekten sanık Mehmet Ali Ay-barın duruşması Ankara Birinci Ağır Ceza mahkemesi tarafından neticeye bağlanmış ve neticede sanığın 4 ay mahkumiyetine karar verilmişti.
Savcı Kâzım Kiziroğlu mahkemenin kararına itiraz ederek sanığın daha fazla bir ceza ile mahkûm e-dilmesini talep etmiştir.
Yargıtay birinci ceza dairesinde incelenen dosya sanık aleyhinde esastan bozularak birinci ağır ceza mahkemesinel iade edilmiştir.
Savcı sanığın üç seneden aşağı olmamak üzere cezalanmasını talep etmektedir.
Kaynar su ile yanan çocuk
Çiftlik Zirai Kombinalarda usta ve yine Çiftlikte ikamet eden Mehmet Çakmağın kızı iki buçuk yaşlarında Suzan evde oynarken içi kaynar su ile dolu tencereyi devirerek ayaklarından yanmıştır. Yaralı çocuk tedavi altına alınmıştır.
Çifte ikramiye
Bandırmada Tekel İdaresi Veznedarı Şükrü Öczanlı, Yılbaşı çekilişi için bir piyango bileri almıştır. Çe.alişfen sonra listeye bakmış, biletin son üç rakamına göre (100) Ura ikramiye kazandığını görmüştür. Biletine daha büyük ikramiye çıkıp çıkmadığını tetkik etmeden
ki bundan bir kaç gün sonra harika vaki olan yolsuzluk dolayısiyle mah I Bandırma Ziraat Bankasına gide-çocuk Haşan Kaptan’dan gazeteniz- kemeye verildiğim yazılmaktadır, rek yüz lira ikramiyesini almıştır.
de bahsedildiğini okudum.
Gün Cumartesi: öğleden sonra rc sim sergisine gidip mini mini yavrunun resimlerini birer birer seyrettim.
Benim babam da değerli bir ressam idi. Bende de babamdan edindiğim resim malûmatı olduğu gibi bu zevkli işle ben de uğraştığım için kendi çocuğumun da fena resim yap madığına kanaat getirerek bir gün mini mini Tunca’mm resimlerinin de takdir nazarları önüne serilebilece-ğini tahayyül ederek oradan ayrıldım.
Ne yazık ki çocuğum daima yanımda değil. Okulu benim iş yerime yakın olduğu için akşam üzeri okuldan çıkınca bana Resimhaneye uğrar ve orada resim yapar.
Gün Pazartesi: akşam üzeri oğlum Tunca geldi: «Baba bizim sınıfta Haşan Kaptan diye bir çocuk sergi açmış. Bugün öğretmenler gel diler. Hasan’ı sevdiler ve tebrik ettiler. Tahtaya resim yaptırdılar, bize hepiniz Haşan Kaptan gibi harika olun dediler. Başöğretmen: «Bakın Haşan Kaptan ne güzel resim yapıyor, İçinizde başka resim yapan yok mu?» dedi. Ben yaparım öğ retmenim diye tahtaya kalktım. Tren yaptım. Beni de beğendiler: • Aferin Tunca, sen de harika imişsin, çalış dediler.»
Çocuğum bana yalvararak kendisi için de bir resim sergisi açmamı diledi.»
Tunca Bökesoy’un da bilhassa suluboya ile yaptığı resimleri kısmet olursa yakında heyeti umumiyenin takdir nazarı önüne sereceğim.
Gazetenizde bahsedildiği gibi o-kulun başöğretmeni bazı salâhiyetli kimselere oğlurn Tunca Bökesoy-un da resim kabiliyetinden bahsetmişlerse kendilerine teşekkürü bir borç bilirim.
Kimbilir bu güzel vatanda daha nice Hasan’lar vardır?...
Şu muhakkak kİ bizdeki teşkilâtsızlık yüzünden nice kabiliyetler küllenip sönmektedir.
Bundan 3-4 sene evvel idi Ankara Sarnannazarında bir ahbabın e-vine arasıra uürardım. İşte o me-hallede böyle mini mini bir istidada tesadüf etmiştim. Elinde tebeşir duvar, tahta ve kapılara ne resim
M. T. A. Enstitüsünde, vazifem icabı sondaj işleriyle alâkadar olmadım. Mahkemeye verilmekti -ğim, Balya - Karaaydın madeninin tahkkiatı esnasında müesseye ibraz edilen sarf evrakı içinde bazı otomobil ücretlerinin işletmeler Bakan lığı müfettşilerince yapılan tetkiki neticesinde sahiplerinin bulunma -nıası üzerine bu evrakın, tasni, edildiği hakkında söz konusu müfettişlere gelen kanaatin mahsulü olduğu M. T. A. enstitüsünün bana yaptı ğı 8/3/1950 tarih ve 2398 sayılı tebligattan anlamış bulunmaktayım.
Tasni hâdisesinin vaki olmadığını beyan eder ve mahkemede gerekli vesaiki ibraz suretile hesap verileceğini Matbuat Kanununun mad-dei mahsusası gereğince gazetenizin aynı sütununda neşretmenizi rica ederim..
Y. Maden Mühendisi Şadi Demirbağ
Ziraat Bankası şubeleri, 100 lira ve daha fazla ikramiye kazananların hüviyetlerini tesbit etmektedirler. Bandırm Ziraat Bankası Şubesi de bu usule uyarak Şükrü Öz-eanlı’mn hüviyetini tesbit etmiş, yüz lira ikramiyeyi ödemiş, bileti ve hüviyet fişini, ikramiyeleri ödenen diğer biletlerle birlikte Millî Piyango Müdürlüğüne göndermiştir.
Millî Piyango müdürlüğünde yapılan kontrol ve tesellüm sırasında bu biletin yüz liradan başka (2.000) lira ikramiye de kazandığı tesbit olunmuş, durumdan ne bilet sahibi ve ne de banka haberdar olmadıkları, bu sebeple piyango idaresinden hiç bir talepte bulunmadıkları halde Millî Piyango Müdürlüğü, noksan alınan (1900) lirayı, Şükrü Öz-canlı’ya ödenmek üzere, dün Bandırma Ziraat Bankasına göndermiştir.
nin alt basamaklardan doğru çıkmakta olduğunu gördü. Baktı gelen Paine’di (Martins’i bulması için PalneV ben oraya göndermiştim). Maıüns, Paine’l görün ee sahanlığın yanındaki bir ka pıdan içeri dalıp kapıyı kapadı. İçerisi z.flri karanlıktı. Bu sırada kulağına iniltiye benzer bir ses çarptı. Martins hızla arkasına döndü. Fakat görünürlerde bir şey yoktu. Ses te birden kesilmişti. Martins hafifçe kımıldadı; kımıldar kımıldamaz tıkanık bir solumayı hatırlatan ses yine duyulmaya başladı. Martin tekrar mıhlanıp kalınca ses te yine kesildi. Bu sefer dışarıdan biri: «Mr. Dexter, Mı. Dexter« diye çağırdı. Derken bir üçüncü ses peyda oldu. Sanki, karanlıkta fısıidaşıyor-lardı. Martinsı
— Kim o? diye seslendi. Fısıltı derhal kesildi.
Artık tahammülü kalmamıştı. Cebinden çakmağını çıkaıdı. Mer divenlerde gittikçe uzaklaşan a yak sesleri vardı. Çakmağını bir kaç defa çaktıysa da yakamadı. Odada bir kımıldanma oldu, arkasından bir zincir şıkırtısı gel mlye başladı. Martins, korkunun doğurduğu bir hiddet haliyle:
bugünkü perişanlık
Her yıl yapılan zamlarla kömür ateş pahasına çıkmıştır. Açık buna rağmen kapatılamamıştır, allah millete acısın ! OEVLET İktisadî Teşekkülleri üzerinde milletçe ciddiyetle ve ehemmiyetle durmak lâzımdır. Almanya, İngiltere ve Amerika’da tahsillerini yapmış olan genç mühendislerimiz lâyık oldukları kıymet ve alâkayı işletme bünyesinde görememişlerdir. İlmi ve fenni genç dimağlarına nakşetmiş olan yüksek mühendislerimiz mağdur durumdadır.
Siyasî hürriyetlerini başka parti lere bağlamış ve onun çatısı altında toplanmış olan gençlere türlü
Rasyonel çalışma buna derler!
Y an,M hesap Bağda itan der.tL. derler. Hakikaten, seneler 1 bile geçse, günün birinde, umulmadık bir yerde, hesabınızı karşınızda görmeniz mümkündür.
Bu dediğimiz, ekseriya, insanın borcu hakkında vâki olmaktadır.
Alacaklı devlet ise, günlerden bir gün iki tane eli çantalı zatın geldiğine ve eşyanızı hacze kalktığına şahit olursunuz. Aman, zaman demeye vakit bırakmazlar, evvelce ihbarname gönderilip gön derilmediğine aldırmazlar, bilmem hangi senenin bakayası olan parayı isterler. İtiraz için vaktiniz yoktur. Çünkü karar kılmıştır. Bu suretle ödemekten gayri çare bu lamazsınız. Buna mukabil siz alacaklı iseniz, bazan bunu tahsil etmeğe ömrünüz kifayet etmez, ödeme emri çıkartırsınız, borçlu gösterilen adreste bulunmadı, derler. Ararsınız, tararsınız, buldum diye tekrar bir adres veril- -siniz, fakat, malûm ya borçlu kuş gibidir, tam yakalanacağı zaman uçar gider. Uğraşır durursa. nu2.
Fakat bizde, alacağınız parayı hesap edip, hakkınızı teslim kararı verip, evinize, ayağınıza kadar gönderen bir resmî daireye rastlamak mümkün değildir. İlle istida yazacak, İmza tasdiki göndere cek, hüviyetinizi isbat edecek, u- 1 zun müddet uğraşacak, ondan f sonra hakkınıza kavuşacaksınız. Bu, değişmez bir âdet hükmündedir; öyle gelmiş, öyle gitmekte-
zif edilmiştir. Yeraltı servetleri asla ihmale mütehammil değildir. Kömür havzasında devletin milyonlarca lira sermayesi bu işletmeler üzerinde donmuştur. Devletçilik ferdî teşebbüse de imkân verdirmiş ol-damgalar vurulmuştur. Totatiler bir saydı bugün kömür havzasındaki işlerin çoğu zamanında yapılmış o-lurdu. Zihniyet şahsî otorite ve tahakküm esasına müstenit olursa matlup derecede bir istihsal kapasitesi sukut eder.
Maden sütunlarının pahalıya mal edilmiş olması, Finlandiya ve İtalya’dan maden direği ithal ederek kömür havzasının ihtiyacını karşılamak, maliyetlerini yükseltmek ba kımından da zararlıdır. Ormanlarımız maden direği vermeğe müsaittir.
Gayrı fennî bir işletme yüzünden milyonlarca Aralık döviz hariç pazarlara gitmektedir.
Fuzulî inşaat ve yolsuzluklar bu işletmenin bünyesini yıpratmıştır. Garaj, marangozhane ve umum müdür evleri takriben dört milyon liranın israfını badî olmuştur. Bir verem sanatoryumu yapılmadan bu inşaatlar yapılmıştır. İşçinin sağlık
Yazan :
A. R. încealemdaroğlu I «Zonguldak Milletvekili. I
ruh ve fikirle idare edilen kömür işletmesi maalesef rantabl bir çalışma rejimine girememiştir. Ocak ların mekanik noksanları vardır. Muvazzaf olan mühendisler çavuşlarla işbirliği yapamamaktadırlar. Mesul fen adamları bürolarda tav-
Büyük Devletler arasındaki ihtilâf
Çeviren: Kemal Tuğrul Yazan: Trygve Lie
MUMİ heyet, dördüncü otu-1 müessir olmak için büyük devlet* ıumunıa, ehemmiyetli meşe- lerin tesirli bir surette az çok şey lelerin en büyük bir kısmı I yaptıklarına inanmaktayım. Beı-lin-hakkı.nda önceki hiç bir oturumunda ’ alamadığı kararlan aldı.
İtalyan kolonileri meselesinin tan zımi, iktisadi inkişaf için teknik yaı dım programı, Birleşmiş Milletlerin müteharrik bir hizmetinin ve bir müşahitler kadrosunun tesisi, Yalan Şark’ta Filistin mültecilerinin yardımına koşmak için Birleşmiş Milletlerin bir iş ve yardım ofisini kur mak kararı, ve Birleşmiş Milletler vesayet rejimi idaresini sağlamlaştıran ve Şartınll inci bahsinin ifadesine nazaran bağımlı olan bütün halklara Birleşmiş Milletlerin yar- ı dım elini uzatan kalabalık kararlar : gibi müsbet ve müşahhas tedbirleri l zikretmek bana yeter. 1
Aramızdan bazılarının tasvip ede i mediği bazı kararlar, her oturumda, ) tabiî olarak bulunur. Fakat, heyeti umumiyesiyle, umumi heyetin bu i içtimai her vakitkinden daha ikna ı edici bir tarzda Birleşmiş Milletle- ' ıin yapıcı bir çalışma yapabildiğini i ve halklara talihlerini islâh etmeğe .’ yardım edebildiğini, ve hattâ bu- 1 nun büyük devletlerin ihtilâfı için t de olduğunu gösterdi. I
Heyet yüz milyonlarca beşerî mah 1 lûka yardım edecek kararları ka- 1 bul etti. Bu kararlar yeni idare aletlerinin anket ve beynelmilel uzlaş- * manın inkişaf ve istifadesini derpiş s ettikleri için Birleşmiş Millletlcri ) takviyeye de yardım edecekler. He- ) yet harbe, sefalete ve İçtimaî sevi- « yenin düüşklüğüne karşı mücadele « etmek için yeni silâhları sulhun si- ' lâh ve mühimmat deposuna getir-di. Büyük devletlerin ihtilâfı, yatır-manın çok işaretlerini vermedi. Bu ' nunla beraber, aşağı yukan tam bir 1 sene evvel, büyük devletler arasın- ) da zuhur etmiş ihtilâfların en teh- 1 İlkesinin, Berlininkinin, tehdidi al- ı tında 12/Aralık/1948 de Paris’te, ’ Heyetin üçüncü oturumunun birin- 1 ci kısmı sona erdiği zaman vaziyetin ne olduğunu hatırlamak iyidir. ı
Bu fırsatla, dünya halklarının, da 1 ha az ehemmiyetli devletlerinki gibi 1 tamamiyle büyük devletler halkla- ( zırun, hakikî arzusunun heyet ö- 1 nünde Meksika’ca teklif ve eksen- I yetle kabul edilmiş hal tarzının, ya- ( ni büyük devletlere Hizalarını halletmek ve devamlı bir sulh kur-mak için kuvvetlerini tazelemeyi on 1 lardan istemek hususundaki dave- ( tin, hükmüne mükemmel bir surette uygun olduğu kanaatini ifade etmiştim. 1
Kabulünden itibaren geçmiş olan ( sene esnasında, bu hal zihniyetine ı
de çıkmaz bertaraf edildi; Dışişle- ----------adgIİK
rı Bakanları Konseyi son haziranda durumu asla nazarı dikkate almma-toplandı ve vekilleri Avusturya ile mıştır. Yersiz sarfiyat bir sulh muahedesi hakkında bir an •-•' u laşma için çalışmıya devam ettiler.
Heyetin, atom enerjisi Komisyonunun daimî üyelerinden .divandaki istişareleri takip etmeyi, bir an-laşmıya sevkedeeek mahiyette olup olmadıklarını tâyin maksadiyle bütün yolları açmayı ve bütün müşahhas ilhamları tetkik etmeyi istemek kararının da, Şark kadar Garp tarafından, istisnasızca veto edilrii-ği için son sene Meksika tarafından sunulmuş hal zihniyetinde bulunduğuna, İktisadî inkişaf bakımından teknik yardım için Birleşmiş Milletler programı lehinde olduğuna i-nanmaktayım.
Geçen yaz, tatilim dolayısiyle Norveç’e gittiğim zaman, bir «soğuk sulh» devresine gireceğimizin mümkün olacağını söylemiştim. Çok iyimserdim, ondan şimdi korkuyorum; biz yine -soğuk harpte, bulunuyoruz. Böyle bir durumda, a-tom enerjisine taallûk eden karar, hakikaten şümul itibariyle, heyetin aldığı kararların en ehemmiyetlilerinden biri olabilir.
1949 senesi zarfında, sulhu geciktiren Ve Birleşik Milletlerin canını sıkan ihtilâfın tanzimi ve düzeltilmesinde büyük ilerlemeler kaydetmedikse, o sırada dünyanın iki taraf arasında hakikî müzakerelerin adım adım, yeni bir başlamasını ümit etmekte haklı olduğu bir noktaya vasıl olduk. Üç geçmiş senenin büyük bir kısmı zarfında galip olan vaziyete nisbetle, yani sulhçu telâk kinin şu veçhile esaslı bir şartı olan müşterek menfaat içinde bu elastikiyet ve bu uzlaşma arzusu makamında değişmiyen fikirlerin basit tekrarına nisbetle, bu, bizatihi e-hemmiyetli bir telâkki olacaktır.
1950 ye girerken ve böylece yir-
minci asrın ortasına gelirken, 1948 Meksika hal tarzı Birleşmiş Milletler azalarının umumî irâdesinin ifadesi .olarak kalıyor. Büyük Devletler arasında bir anlaşma ve bir uz-laşmıya kavuşarak senelere vasıl -------------------------------- ««.
olmanın lâzımgeldiğini düşünenler, tulamazlar. Halkın şikâyeti, mühen-1950 de, Şark ve Garp arasında si- dişlerin ve müfettişlerin tenkitleri yasî anlaşma zeminini genişletmiye nazarı itibare alınmamaktadır. Fu-her fırsatta kemlerini hasretmeli- ( zulî işler .........................
diri er.
Daha az ehemmiyetli devletlerin yardımı ile büyük devletlerin hükümetleri, sulhun çetin yolu üzerinde katî bir dönemeç hasıl eden seneyi bitirebildiler.
—--------—ve işler her
.vıl bu müesseseyi milyonlarca lira zarara sokmuştur.
Havza’da işçi gündelikleri azdır. Kalifiye işçi yetiştirmek hususunda müessese müdürleri ciddi bir muvaffakiyet gösterememişlerdir.
Her yıl müessese blânçnlaıı zararla kapaılmaktadır. Rasyonel bir çalışma olmazsa bunlar teakup edecektir.
İstihsal edilen taşkömiirün kül ve maddei ecnebiye bakımından nisbe-ti yüzde otuz beş miktanndadır. Va purlanmızın denizlerde ve limanlarda bu yüzden kazanları sönmekte ve yolda kalmaktadırlar. Bu hatâların mesulü meydanda yoktur. Gayrı İktisadî bir rejim içinde çalığım kömür işletmeleri hâlâ islâh e-düememiştir. Zonguldak ve Ereğli kömür ocaklarında yapılan tahmil ve tahliye işleri de iptidaidir Ça-valye ile tahmil ve tahliye olmaz. Ancak Zonguldak limanında vinç ve şarj imanla yapılan bir kısım işler vardır. Modern bir cihaz olmazsa elbette herhangi bir iş asla İktisadî bir zihniyetle kabili telif değildir.
Yüksek mürakabe heyetinin her sene verdiği tenkidi mahiyetteki ra porları bugüne kadar birşey ifade etmemiştir.
Bir çok israf ve fuzuli işlerin mem leket ekonomisi üzerinde husule ge tirdiği boşluk ve aksaklık yürekler acısıdır.
Metruk ve mühmel olan bazı o-caklar harabolmuştur. İşletileme-mektedir. Memleketin yakacak ve sanayi müesseselerinin ihtiyaçları karşılanamamaktadır. Maliyetler a-labildiğine yükselmiştir. Halk yakacak kömürünü tedarikte büyük müşkilât çekmektedir.
Bugünkü Umum Müdürle bir kaç zatın zebunu olan muazzam isletme hiç bir zaman muvaffak olamıyacak tır ve olamamaktadır. Kendi vazifelerini bırakıp politika işleriyle meşgul olan bu efendiler elbet de müessesenin batmasından mesul tu-
----ve sarfiyat müvacehesinde ı bu gidiş bakalım nereye varacak-’ tır?
IHer yıl yapılan zamlarla kömür artık ateş pahasına çıkmıştır. Açık yine kapatılamamaktadr. Allah bu millete acısın.
rSm€ICIA\IDA\WI-j
l*— Yazan : Graham Greene -__ ■ Çeviren : Kırdanoğlu ——*
Graham Greene
Çeviren : Kırdanoğlu
— Kim o? diye bir daha bağır dı. Fakat o maileni triktraktaıı başka bir cevap alamadı. Martins, bir elektrik düğmesi bulmak için eliyle duvarları yokladıyaa da o-nu da bulamadı. Odanın içinde fazla da ilerliyemiyordu. Çünkü, kâh lısıldıyau, kâh inliyen, kâh madenî sesler çıkaranın odanın neresinde bulunduğunu kestire-miyordu. Madenî ses te kesilmişti. Derken kapıyı da kaybetti. Şim di kapının tokmağını ele geçirmek telâşesine düşmüştü. Bu anda polis onu karanlıktan daha az korkutuyordu. Alabildiğine gürül tii edeı olmuştu.
İşte bu sırada Paine gürültüyü I-şitti. Tekrar dönüp sahanlığın ışığını yaktı. Kapının altndan sızan ışıkla tokmağı bulan Martins hemen kapıyı açtı ve karşısına çı kan Palne’e bilgin bitgin gülümsedi. Sonra hiç bir şey demeden ar
— 28 —
kasını döndü. İçinde bulunduğu o-dada bir papağan, boncuk gibi gözlerini dikmiş, kendisine bakıyordu.
Paine hürmetkar bir tavırla:
— Biz de sizi arıyorduk Mösyö, dedi. Albay Calloway sizinle görülmek istiyor.
— Yolu şaşırdım, dedi.
— Evet efendim, biz de öyle talimin etmiştik.
x
Martinfi’in harekâtı hakkında ajanlarım bana etraflı bir rapor vermişlerdi. Kurtz’la buluşup konuştuğu, oradan Josefstadt ti yatrosuna gittiği, Dr. VVlnkler’e, Cooler’e yaptığı ziyaretler, Llm’in oturduğu apartımaııa uğraması, hepsi malûmumdu. Yalnız, kendi sini takip eden memur, ııosıl oi-
duysa, Coolerin eviyle Anna Sch-midt’in evi arasındaki yolda onu gözden kaçırıvermişti. Bunun ü-zerine kendisini Sacher otelinde bulmayı düşünmüştüm. Ondan sonra cereyan eden hadiseyi biliyorsunuz.
Martına'i karşıma oturttum; bir cigara verdim. Aramızda kalın, geniş yazı masam vardı. Bu davet onun keyfini kaçırmıştı. Bununla beraber, bir hadde kadar, konuşmıya hazır görünüyor dıı. ilkin Kurtz hakkında malûmat istedim. Gördüm ki tatmin edici cevablar veriyor. Sonra Anna Schmidh hakkında bazı sualler sordum. Onlara da İyi cevaplar verdi. Cooler'den ayrıldıktan sonra Anna'ya g.tmiş olduğunu da bu arada öğrendim. Bu suretle raporumuzdaki boşluk ta dolmuş oldu. Sözü Dr. tVlnkler’e intikal
ettirdim. Müşkülât çıkarmadan konuştu.
— Bir hayli taban tepmişsiniz, dedim, bari dostunuz hakkında bazı bilgiler edindiniz mi?
— Elbette, dedi. Hakikat burnunuzun dibine gelmiş te siz onu görememişsiniz!.
— Neymiş o hakikat?
— Lim’ln katledildiği hakika-
ti.
Doğrusu böyle bir cevap bok lemiyordum. Lim’aı intihar etmiş olabileceği bir ara aklımdan geçmişti :ıma, sonradan bunu bile mümkün görmemiştim. Şimdi bir cinayetten bahsediliyordu.
— izah edin, dedim.
Anlatmaya başladı. Kazayı gözleriyle gören bir şahitten bahsediyordu. Fakat bunun Koch olduğunu açıklamıyordu. Bu yüzden, sözleri hayli karışıyordu. Hattâ ilk anlarda, üçüncü bir a-damın mevcudiyetine o kadar e-hemmlyet vermesinin manasım bile anlıyamadım.
— Tahkikata dahil olmamıştır. Arkadaşları da onu saklamak İçin yalan İfadeler vermişlerdir.
(Devamı var)
Fakat, zaman insana bu gibi şeylerin de olabileceğini göstermiştir.
Bandırmada Tekel İdaresi vez-'•edarına Yılbaşı ikramiyesinden u ra ‘•'knıı.s. Adamcağız, her halde, çok kanaatkar imiş, bu se-'beple, listeyi uzun boylu tetkik etmeden Ziraat Bankasına gelmiş, imzayı basmış, yüz liracığını almış.
Ödenen biletler, merkeze gelmiş, tabii tetkik edilmiş, bir de bakılmış ki, ayni bilete 2000 iira çıkmamış mı? -
Bankanın, iyi bir usul olarak kullandığı tetkiki hüviyet meselesi işe yaramış, Şükrü Özcanlı’nın adresi, bu sayede bulunmuş ve talepname, istida vesaireye lüzum görülmeden, bakiye 1»«9 lira köyüne gönderilmiş.
Bu haberi okuduğumuz vakit L*. göğsümüz iftiharla kabardı. «Kes-’ ki her müessesemiz, her dairen -' böyle çalışsa!» dlv/»
tuhalfkuk I eder mi, etmez mf^'Takat, bi? y * 4Ş»HSW«ıeînekten kendimizi ala*r^(*^-* yoru7. .JF
__________Hikmet YAZICIOĞLU
Açılış töreni
Demokrat Parti Çankaya İlce idare Kurulu Başkanlığından :
ilçe Merkezinin İzmir caddesi 20 numaralı binaya nakledilmesi dola-yısiyle 18 Mart Cumartesi günü saat 15 de yapılacak açılış merasimine bütün üye arkadaşlarımızın davetli olduğunu bildiririz.
Saraybumu açıklarında bir ceset bulundu İstanbul, 16 (Telefonla) — Saray-burnu açıklarında dün gece bir ceset bulunmuştur. Yapılan tahkikat-1 ta bunun 35 yaşlarında Yunan te-bealı ve Arikarada Meşrutiyet mahallesinde Rus sefaretinin arkasındaki sokakta bir dükkânda mezecilik yapan Yani olduğu anlaşılmıştır.
Yanının meze almak için altı gün önce şehrimize geldiği öğrenilmiştir. Tahkikata ehemmiyetle devanı olunmaktadır.
Yalvaç Gazetesi mahkemeye verildi
İsparta varisini ve hükümetin manevi şahsiyetini tahkir ettiği iddiasıyla Yalvaç gazetesi sahip ve yazı işleri müdürü Zekai Komşuoğlu a-leyhine biri Ispartada, diğeri Anka ) rada olmak üzere 2 dâva açılnuştir.A
Bir talebenin 177 lirasını çalmış
Ziraat Fakültesinde Cevdet An-pınar isminde bir talebenin dolabı na anahtar uydurarak 177 lirasını çalan boyacı İsmail Tuncer yakalr narak savcılığa teslim edilmiştir.
Sefertası çalan çocuk
12 yaşlarında Salâhattin Kıran isminde bir çocuk Anafartalar cad desinde Marangoz Mehmet Benli nin dükkânı önünden sefertası ça-larkçn yakalanmıştır.
Sefertası hırsızı çocuk adalete
17 - 3 - 1950
ZAFER
^tfiınıaMaıijnHW.-Ma!M:i4-ıG3
Budapeşte
Mektupları
Yeni Savunma Paktı gereğince
Kremlinin
yeni projesi
Budapeşte, (Özel muhabirimizden) — Titoculuğun peyk memleket ler arasında yayılması korkusu Kremlin'i ciddî şekilde meşgul etmekte ve Kremlin idarecilerini buna karşı bazı tedbirler alnııya sev- 1 ketmektedir. ı
Bu maksatla Moskova, kendi ida- 1 resi ve işgali altındaki Doğu Avru- j pa memleketleri haritasında çok mü s him değişiklikler derpiş etmiştir, s Moskova’nın istediği yeni sınırları 1 tesbit için, Sovyetler ile peykleri 1 arasında geçen sene sonlarına doğ t ru başlıyan konuşmalar, 1949 Ekim ayı içinde ânî olarak kesildi. Bu ke s silmenin Doğu Avrupa nın müştak- 1 bel sınırlan meselesinde Peyk mem- 1 leketler idarecileri arasında ciddî fi- t kir ayrılıklarından ileri geldiği mu hakkaktir. Meselenin kendi tarafla- ) rından kati şekilde haUi için Krem- 1 lin Vişinski’ye yeni talimat vererek bu işe memur edince, Sovyet Dışişleri Komiseri, Birleşmiş Milletler toplantısından dönüşte Berlin'e uğradı. 14 Aralık tarihinde Berlin’de yeniden bu konuda görüşmelere baş landı.
Bu konuşmalara ait gündemin zahirî maddelerinin başında Almanya meselesinin halli vardı. Fakat, Vi-şinski’nin başkanlığındaki kızıl komisyon titoculuğun halli işini birinci plâna almıştı. ,
Kremlin’in fikrince, Yugoslavya'- “ nın muhtelif noktalardan çenber i- t çine alınması ve Macaristan'ın A- j vusturya ile irtibatının kesilmesi, { meselenin hallinde ve bilhassa Tito- } culuğun peykler arasında yayılma- j masında mühim bir âmil vazifesi } görecekti. Macar diktatörü Rakoşi, Mareşal Tito’dan sonra Doğu Avru- j pa'daki üstün mevkii elde edebil- • mek için Yugoslavya’ya en fazla J hücum eden bir kominformcu ol- j duğu halde, Kremlin’in yeni plâ- j nında en büyük yük Macarlara tah- , mil edilmiş ve Macar toprakları ye i ni bir taksime daha tâbi tutulmuştur.
Kremlin’in bu yeni projesine gö- , re Doğu Avrupa’nın sınırları şu şe- ' kilde değiştirilecektir:
Doğu — Almanya — Polonya sınırı, Oder’den cenuba Batı Neisse'-fİ£ö.sPo£u Neisse'e kadar tâdil -edi-ye Breslav Doğu — Alman -fcuzey bölgesindeki j3?J/Xa^ya,n,n Arındaki uranyum madenleri de «manya'da kalacak ve burası «şim dilik. Rus askerî idaresinde bulunacaktır.
Vişinski, Avusturya’nın, halk demokrasisi adını verdikleri komünist Almanya’ya katılmak isteğine de muhalefet etmiyeceğini söylemiş tir. Fakat bu arada Macaristan’ın Avusturya ile irtibatını kesmeyi de ihmal etmemişlerdir. 1920 senesinde Macaristan’dan alınarak Avusturya-ya verilen bir kısım topraklar Çek lere verilecektir. Vişinski’nin ifadesine göre, Avusturya komünistleri buna razı olmuşlardır ve hattâ , Macar Komünist idarecileri de, Sop ron ile Drava arasındaki yerlerin Çekoslbvakya'ya verilmesine ve daha da ileri giderek, Güney ve Batı Macaristan’dan bazı yerleri Tito ve rejiminden «temizlenen. Yugoslavya'ya vererek Çekoslovakya ile Yıy goslavya’nın müşterek bir sınıra s«fı hip olmasına muvafakat etmişlerdir.
Esasen Kremlin’in her hangi bir emrine boyun eğmekten başka bir şey yapacak durumda olmıyan bu memleket idarecilerinin muvafakat-ları da buna inzimam edince, Kremlin bu yeni projesini Budapeşte. Varşova, Prag ve Bükreş’e bildirmiştir.
Macaristan’a tahmil edilen bunca fedakârlıkları Kremlin karşılıksız bırakmak istememiş ve Macar - Romen sınırında «bir iki. nahiyeyi de Macaristan’a eklemeyi projesine almıştır. Fakat Romen diktatörü An-na Pauker. bunu bile kabul etmemektedir. Kominformun bunca pro pagandasına rağmen, Macar - Romen anlaşmazlığı devam etmektedir.
Amerika Fransaya yardımabaşlıyor
Bu sene 500 milyon dolarlık askerî malzeme gönderilecek
Paris, 16 a.a (Lps) — Fransız millî meclisi tarafından tasdik edilen Amerika - Fransa karşılıklı savunma paktı şimdi cumhuriyet konseyinin tasvibine sunulacaktır. Bunun sırf bir formaliteden ibaret olduğu söylenmektedir. Zira cumhuriyet konseyinin dışişleri komitesi bu anlaşmayı dün akşam kabul etmiştir.
Bu anlaşma, Fransız uçak gemisi Dixmude’in Fransa’ya gönderilecek askerî malzeme ile Amerika’dan ayrılmak üzere olduğu bir anda tasdik edilmiştir.
Müzakerelerin sonuna doğru savunma banakı M. Pleven, Fransa’nın bu sene Amerika’dan alacağı
askerî malzemenin 500 milyon dolar kıymetinde olacağını söylemiştir. Şimdiki savunma plânları mucibince Fransa kara kuvvetlerinin yüz de 35 ini verecektir. Bakan, Atlantik paktını imza eden 12 memleketin hazırladıkları savunma plânları mucibince, Fransa’nın müdafaa ve emniyetinin garanti edildiğini fakat bu palçta imzacı memleketlerin taarruza geçebilmelerini sağlıyan hiçbir madde olmadığını, Amerika’nın gönderdiği malzeme seye-sinde Fransa filosunun tonilâtosunu olduğu gibi muhafaza edebileceğini söylemiş ve İngiltere'nin Fransa'ya cömertçe yardım ettitini ilâve et -miştir.
HER GÜN BiR HÂDİSE:
ZAFEtt’ln Abone Şartlan
Memleket İçi
u •r”* ............. 38 Lira
Memleket dıvı
13 aylık ............. 68 Lira
8 » ............... 10 )
J » -.............. 18 »
ZAFER’ln İlân Şartlan
Baalık ................. 16 Lira
1 »e 3 OncU «aylada 8m.... 4 )
4. ctl »aylada 8tn...
6. ve fl. cı «aylada 8tn.
Doğum, NlkAb, Nl»an, ölüm ve Mevlût I) Anlan 6 «antlml geçmemek •adiyle 16 lira.
8
Devamlı Hânlar İçin hususi tarife tatbik edilir.
Oateteye oOnderllen evrak ve yatılar negredUein edilmelin iade edilme». ti Anlardan meaullyct kabul erilime».
Iran Şahının Pakistanı ziyareti
Belçika Kralının son durumu
Penbe şallım, kim büyüttü böyle bi-perva seni !
D ir Kandıralı okuyucum-dan mektup aldım. İki
dc tekrar-
üç cümlesini, size
Iıyayım :
Memleketimizde diyor, sade ketentohumu yetişmez! Bölgemiz, Günaltay kabinesine üç de Bakan yetiştirmiştir ; Rüştü Aksal, Şerafettin Bürgc ve bir de Nihat Erim!
★
Bir hususiyetimiz daha : Askerlikte ıbile subay :
— Bölük dur! dese, Kandıralı yürür!
Beklediği komuta, şudur:
— Kandıralı dur!
★
Nihat Erim’in parti başkan vekilliğim arzu ettiği söyleniyor; ber halde beklediği komut ;
— Kandıralı dur! — A. F.
Dion beşizleri bugün
tamam 15 yaşında...
Beşi de hayatlarını kurtaran doktora nankörlük ediyorlar!
Şah basın konferansında görüşlerini anlattı
Londra Radyosu, 16 (Basın - Yayın) — İran Şahmın Pakistan’a yap mış olduğu resmî ziyaret sona ermiş bulunmaktadır. Şah'ın Batı ve Doğu Pakistan’daki bu seyahati 15 gün sürmüştür. Şah dün bir basın konferansında, müslüman memleket leri arasında İktisadî bakımdan daha sıjcı bir işbirliğine duyulan ihtiyaçtan bahsetmiştir. Pakistan ve İran'ın dünya barışına yapabileceği en büyük hizmet bu memleketlerde yaşıyan halkın hayat seviyesini yükseltmektir. Ve bu yolda atılacak ük adım iki memleket arasında ticarette daha fazla bir ser-bestiyi mümkün kılmak olmalıdır. Bir İslâm blokunun tesisi hususundaki teklif üzerinde fikri sorulan Şah, İslâm memleketlerinin evvelâ iktisadi durumlarını kuvvetlendirmeler) lâzım geldiğini söylemiş ve ■ İran ile Pakistan’ın karşılıklı işbirliği bu yolda iyi bir örnek teşkil edebilir, demiştir.
Cenevrede müh'm
görüşmeler olacak
Londra Radyosu, 16 (Basın - Ya yın) — Cenevre’de, Belçika Kralının memlekete dönmesi meselesiyle ilgili görüşmelere devam edümek-tedir. Cenevre’de bulunan Belçika başbakanı dün akşam demeçte bulunarak, Liberal ve Sosyalist parti temsilcilerinin Kral ile görüşmek üzere bugün Cenevre'ye gelmelerinin kuvvetle muhtemel olduğunu söylemiştir. Belçika Âyân ve saylavlar meclislerinin başkanları e-sasen Cenevre’de bulunmaktadırlar.
Liberal parti mensupları dün Brüksel’de bir toplantı yapmışlardır. Toplantıdan sonra parti mensuplarından birisi demeçte bulunarak, konuşmaların genişlemek istidadında olduğunu bildirmiştir.
Polonya dünya
bankasından çekildi
Londra Radyosu, 16 (Basın - Yayın) — Polonya, dünya bankası ile dünya para tonu teşkilâtlarından çe kildiğini bildirmiştir. Amerika’daki elçisi vasıtasiyle dünya bankasına gönderdiği bir mektupta Polonya hü kümeti buna sebep olarak bankanın Polonya tarafından istenmiş olan 200 milyon dolarlık krediyi vermediğini kaydetmektedir.
Polonya’nın çekilmesiyle Çekoslovakya hariç dünya bankası ve dünya»para fonu teşkilâtına dahil başka komünist peyk devlet kalma-
balyadaki mülteci kampları kapatıldı
Londra Radyosu, 16 (Basın - Yayın) — İtalya'daki mülteci kampları bir Nisanda kapanacak ve ondan sonra beynelmilel mülteci teşkilâtı faaliyetini Almanya üzerinde toplayacaktır. Teşkilâtın genel direktörü, Haziran sonunda teşkilâtın himayesi altında 400 den fazla mülteci bulunacağını söylemiştir. Bir seneye kadar teşkilât vazifesini bitirdiği zaman 100 bin kadar mültecinin yerleştirilmemiş bir durumda bulunacağından endişe duyulmaktadır.
Hafp vukuunda yolcu uçaklarına gizli yol
Londra, 16 (Nafen) — Güney Doğu Asyada bir harp çıktığı zaman yolcu uçaklarının takip edecekleri yolu tesbit etmek üzere Avustü-ralya ve Yeni Zelanda hükümetleri başkanı ile hava kuvvetleri kumandanları arasında gizli bir yol güzergâhı tesbit edilmiştir.
Yunonistonda ka ine henüz kurulamadı
Atina Radyosu, 16 (Basın - Ya-(yın) — Kral Paul yeni Yunan hükümetinin kurulması için, parti liderlerde iştişarelere devam edecektir. Kral dün Çaldaris ve Venize-los’la uzun görüşmelerde bulunmuş ve yeni hükümetin teşkili hak-kındaki görüşlerini öğrenmiştir. Kral, bugün general Plastıras ve Papandreu’yu saraya davet etmiştir. Kra lyarın da demokrat birliği genel sekreterleri çirimokos’u kabul edecektir.
Kral, Pazar günü yapılacak olan askerî tatbikatta hazır bulunduktan sonra Pazartesi parti liderlerde istişarelerine devam edecek ve kuvvetli bir ihtimalle o gün parti lider lerindpn birini yeni kabinenin ku-rulmasile görevlendirecektir.
Mısır kadınları faaliyetle
Kahire, 16 (Nafen) — Bint el Nil teşekkülü Mısırlı kadınlar arasında sayısı pek çok olan okuyup yazma bilmiyenlerin adetlerini azaltmak üzere teşebbüse geçmiştir. Bilhassa bu teşekkül kadınların siyasî
Şamda komünist kadınların nümayişi
Şam, 16 (Nafen) — 8 Mart tarihinde komünist oldukları tahmin edilen birçok kaâın nümayişlerde bulunmuşlardır. Şam sokaklarında ellerinde .kahrolsun emperialistler. yazılı tablolar taşımakta olan bu kadın kafilesini polis dağıtmış ve içlerinde ele başı oldukları tahmin edilen 3 kadını tevkif etmiştir.
Bevin’in Avrupa birliği mevzuu üzerinde temasları
Paris Radyosu, 16 (Basın - Yayın) — — —,_____ ______......
— İngiliz Dışişleri Bakanı Bevin, haklardan istifade edebilmeleri içiçn 1 dün Almanya'daki İngiliz Yüksek gayret sarfe^mektedir.
Komiseri General Robertson’u kabul etmiştir. Bundan başka Bevin, Avrupa İktisadî İşbirliği Teşkilâtı siyasi Müşaviri Stiker ile de görüşmüştür. Bu görüşmede Maliye Bakanı Staffort Gripps de hazır bulunmuştur. Bu sonuncu görüşme, bir Avrupa Birliğinin kurulması mesele si üzerinde cereyan etmiştir.
Kısa bir zamanda kadınlara oku- I yup yazma öğretebilmek için en j modern sistemler tatbik edilecektir. 5 ay gibi kısa bir zaman içinde ' okumayı öğretmekle beraber, yazı biraz hesap ile bazı iptidai hayatî malûmat verilecektir. Bunu temin için Mısırda 3 hususî mektep açılmıştır.
Serbest Fıkra
10 motörlü yeni dev uçaklar
Londra, 16 (Nafen) —İngiliz uçak fabrikalarından Saunders - Roe 10 motorlu yeni dev uçaklarından birincisini bitirmek üezredir. Bu u-çakların ismi «Princesse. olacaktır. Her ne kadar uçakların sur’ati saatte 544 kilometre olarak tesbit edil miş ise de motörlerde yapılması düşünülen bazı yenilikler sayesinde bu sür'at artacaktır.
Dahili tefrişaftı gayet lük olacak ve uçaklar 105 yolcu taşıyabilecektir.
Atlantiği geçmeğe hazırlanan yat
Londra, 16 (Nafen) — Batıdan ha-
Dahili tefrişatı gayet lüks olacak gidecek olan ilk en küçük yat Atlantik denizinde seyahati için hazırlıklarını bitirmiştir. 7 buçuk metre boyunda olan bu yat içinde yalnız iki kişi olarak İngilterenin Lymington limanından hareket ede-
Seyahatin 40 ilâ 60 gün arasında sona ereceği ümit edilmektedir.
Sabit fikir
n ilmem siz de deli hikâye-“ lerini sever misiniz! Geçen Ierde bir yerde okudum; isterseniz size de nakledeyîtn:
Timarhanede bir deli, artık a-kıllandığını iddia etmiş ve doktordan taburcu edilmesini istemiş.. Görünüşte hakikaten deli, akıllanmışa benziyormuş; timarhanede hâdise çıkarmıyor, güzel güzel oturuyormuş...
Doktor sormuş :
— Peki demiş... Seni çıkarmasına çıkarayım ama, çıkınca ne yapacaksın?
Deli şöyle bir kafasını kaşımış ve cevap vermiş :
— Ne mi yapacağım? Çıkar çıkmaz bir lâstik bulacağım; sapan yapacağım. Doğru buraya geleceğim, sapanı çektiğim gibi bir taşla şu camı şangır şungur kıracağım!
Doktor :
— Hele, demiş. Sen biraz daha
| ~Sarıçizmeli I
yine ayni suali sor-
içeride kal!..
Aradan ıbir hayli geçmiş.. Deli yiııe doktorun karşısında ve iyileştiği iddiasında ;
— Görüyorsun ya, doktor biraz daha içeride kal dedin, işte artık bir şeyim kalmadı. İyileş-
Doktor muş ;
— Peki, buradan çıkınca ne yapacaksuı?
Deli bu defa da tıraşlı kafasını kaşımış ve ayni cevabı tekrarlamış; tımarhaneden çıkacak, lâstik bulacak, sapan yapacak, sonra da gelip şu camı şangır şungur kıracak!
Doktor, hele hele sen biraz daha istirahat ct, diye delinin arkasını okşamış...
I
• ••
Uzatmıyalını; ıbir müddet sonra, yine bizim deli, doktorun kar şısında. Fakat doktora verdiği cevap bu sefer şu olmuş :
— Efendim, buradan çıkınca, doğru Beyoğluna gideceğim. Ger çi vali, kadınlara sarkıntılık e-denleri cezalandırıyor ama, elbette Beyoğlunda gece vakti bana sarkıntılık edecek bir kadın bulunur! İşte onunla alıban olacağım. Elbette onun bir evi, tanıdığı bir otel falan vardır. O-nunla beraber gideceğim. Odaya girince, mantosunu sırtından alacağım, elbisesini çıkarmasına yardım edeceğim. Her halde çamaşırlarının arasında ıbir lâstik vardır! Onu çıkaracağım, bir sapan yapacağını, ve buraya gelip şangır, şungur şu camı indireceğim!
★
Hayatta akıtandı zannettiğimiz nice adamlar, lıâlâ böyle sabit fikir hastalarıdır!
(4İ 934 yılının bir sabahı, Kana* H da basın ajansları 48 kelimelik ; ® bir telgrafla dünyaya şu haberi yayınlıyorlardı:
«North Bay. 28 Mayıs — Callan- 1 der’e bir kaç kilometre mesafede o-turan Madam Dionn bugün beş kız çocuğu dünyaya getirmiştir. Callan-der Doktoru A. R. Dafoe beşizlerin ve annelerinin sıhhatte olduklarını söylüyor. Madam Dionn 24 yaşındadır ve 6 çocuk annesidir,.
Bu 48 kelime, aynı bebekler hakkında aynı telgraf telleri ile çekilen milyonlarca kelimenin birincisini teşkil ediyordu.
Chicago American muhabiri Char-li Black ile ben Toronto Star muhabiri, Callander'e hemen hemen aynı zamanda vardık. Her ikimiz de eli boş gelmemiştik. Ben takriben 300 dolarlık bebek eşyası getirmiştim. Bunlar arasında 12 düzine kundak, pamuklu, fanilâ ve hattâ bir de bebek banyosu vardı. Fakat Charlie günün kahramanı oldu. Sıcak su ile ısıtılan demode bebek «Couveuse. u (vaktinden önce veya çok zayıf olarak doğan çocukları muayyen bir sıcaklıkta tutmaya yarıyan âlet) bu lup getirmişti. Bu hemen hemen mü zelik bir şeydi. Fakat bu inanılmaz ilk hafta içinde Marie'nin zayıf nefesini idame için çok işe yaradığına da hiç şüphe yoktu.
Emili’nin de hayatını bu garip küçük siyah kutuya borçlu olduğu muhakkaktı. En zayıf bebekler için en aşağı 30 derecelik bir sıcaklığa ihtiyaç vardır, binaenaleyh «kuvöz, ler muhakkak surette lâzımdı. Cal-lander’de elektrik cereyanı 'bulunmadığı için bunların hususi surette imal edilmeleri icap ediyordu. To-ronto’da «Star, dergisi bu iş için hususi siparişler vermişti, fakat Marie onların gelmesini bekliyecek durumda değHdi. Bunun için Char-lie’nin «kuvözü, çok işe yaradı.
Doktor Dafoe büyük bir heyecanla minnettarlığını ifade etti. O gece fotoğrafçı Fred Davies ile beraber, tuğladan yapılmış mütevazı evine gittiğimiz zaman bize kapıyı kendisi açtı. Kısa boylu tıknaz bir adamdı. Sırtında eski bir pantalon la yün bir caket vardı. Piposunu ağzından düşürmüyordu.
Gece geç vakte kadar, anne ile be beklerin hayatlarını kurtarmak için girişmiş olduğu çetin mücadeleden bahisle gevezelik ettik.
Bebeklerin nefesleri o kadar zayıftı ki, şayet kendilerine normal bebekler gibi bakılacak olsaydı hep si de çoktan Ölmüş olacaklardı.
Ertesi sabah saat dörtte Dionn'la rın evine koştuk, zira Dr. Defoe Marie için hiç de ümitvar olmadığını söylemişti. Hakikatte ise bebeklerin hiç biri için ümit yoktu.
Doktor:
— Nasıl yaşadıklarını anlamıyorum, fakat yaşıyorlar diyordu. Son ra da bunların şimdiye kadar gördüğü bebeklerin en küçülç olduklarını ilâve ediyordu.
Biz geldiğimiz zaman hastabakıcı Yvonne Leroux bebeklerin yaşadıklarını söyledi. Maria bir kriz geçirmişti. Bir an küçük kalbi durur gibi olmuştu. Nihayet, hastabakıcı, o-na doktorun tavsiyesi gereğince iki damla rom vermişti. Ve Üocuk kendine gelmişti. Bu, günün en büyük havadisi oldu. a
Dr. Dafoe, dışarı çıkarak bebekleri görmek ister misiniz?, dedi.
Odaya girdik. Orada bizi hayatımı zın en büyük heyecanı bekliyordu. Güzel ve güleryüzlü anne yatağında oturuyordu. Ancak köylerde rastlanabilecek bir sevimlilikle bizi kabul etti. Yanında bir sepet içinde, daha ziyade portakala benziyen — oka-dar küçüktüler — 4 buruşuk ve kır mızı baş görünüyordu. Marie, beşinci bebek ayrı bir yerde Charlie nin getirdiği «kuvöz'de idi.
Biraz tereddütle doktordan fotoğraf çekip çekmiyeceğimi sordum. Dr. buna itiraz etmedi ve Oliver Dionn büyük baba bu arzumuzu gelinine tercüme etti. O da sevimli bir tebessümle talebimizi kabul etti.
İlk poz hadisesiz geçti; İkincisi de öyle, üçüncüsünde ise ilk beyaz saç başıma düştü. Manyezium lâmbası infilâk etti ve ampul parçaları odanın her tarafına yayıldı. Cam kırıklarının sanki bir şelâle halinde sebe-tin üzerine ve bebeklerin başına döküldüğünü sandım. Daha şimdiden gazete başlıklarını görür gibi oluyordum: Starın manyeziuıp lâmbası Beşizleri kör etti. Veya daha beteri: Marie, bir lâmba infilâkının sebep olduğu şok yüzünden öldü. Ar tık her şeyi bekliyebilirdim, bir Dr. bir hastabakıcı, veya hiddet içinde bir aile tarafından kapı dışarı edil mem çok muhtemeldi.
cap ediyordu. Müşterek ağırlıkları bir buçuk kilo olan bu iki bebeğe şırınga yapılacaktı. Normal bir ten-kiye ile bu işin yapılması imkânsızdı. Doktor, bir enjeksiyon şırıngası alaraK ucuna bir kauçuk tüp taktı. Hastabakıcı:
— Doktor, bu‘onları öldürecek, diye mırıldandı.
— Bunu yapmazsam o zaman muhakkak ölecekler diye cevap verdi Büyük bir maharetle küçücük a-meliyeyi tamamladı ve bebekleri kuvözün içine bıraktı. Ve zannedersem şimdi biraz rom hak ettiler, dedi.
Dakikalar saat gibi geçiyordu. Bebeklerin çok zayıf olan nefesleri tedricen canlanıyordu. Hırıltı kesildi ve normal bir şekilde nefes almağa başladılar. Bir kere daha doktor ölümü evden uzaklaştırmıştı.
O gece, doktor ilk defa olarak bize denizlerin inanılmaz ağırlıklarını açıkladı. Mari 900 gram geliyordu, Emillie’de, Cecile 1 kilo 100 gramdı, Annette 1 kilo 200 gram, Yvonne bebeklerin ağır sıkleyi idi, 1 kilo 300 gram geliyordu.
Cumartesi günü akşamı Star'ın hediyesi olan büyük -kuvöz, geldi ve sepetten vazgeçildi.
Pazartesi günü beşizlerin ilk haf talan tamamlanmıştı. Yaşamak onlar için artık bir adet haline gelmiş ti ve bundan hoşlanıyor gibiydiler
O hafta vasati olarak gecede 2 saat uyku uyuyordum. Çocuklar hakkında 35,000 kelimelik telgraflar gönderiyordum. 3 sene sonra ise beşizlerin işlerini idare etmek için gazetecilikten ayrıldım.
Dr. Dafoe ile beşizlerin ebeveynini zengin olmak için mücadele ederlerken gördüm. Dr. bu uğurda kudretin üstünde gayretler sarfe-diyordu. 29 Mayıs 1941 de beşizlerin yavaş yavaş doktordan yüz çevirdiklerini ve hayatlarını kurtarmış olan bu adamla hiç bir müşterek bağlan yokmuş gibi hareket ettiklerini büyük bir teessürle gördüm. 58 inci doğum yıldönümü günü idi. Ciddi bir ameliyattan sonra hasta-haneden çıktı. Bu olayın kendisini
Fakat bu sade insanların samimiyetleri ve misafirperverlikleri karşısında hayretler içinde kaldım. Bu olaydan en çok heyecana düşen biz olmuştuk. Hattâ doktor hadise hak kında bir lâtifede bile bulundu. Bebeklere hiç bir şey olmamıştı.
Daha sonra doktor fotoğraf çe kümesini menetti. Sabrı tükenmiş olduğundan değil, fakat ilk iki gün içinde bebeklerin yaşıyacakları hakkında hiç de ümitvar olmadığı için. Sonra üçüncü veya dördüncü gün çocukların belki de bu devreyi atlatabileceklerini düşünmeğe başladı.
Ertesi günü evin kapısında bir levha gördük «Girilmesi yasaktır. Bu doktorun emri idi. Dışarıya çık tığı zaman bize bebeklerin sabah bültenini gösterdi. Marie mutad krizlerinden birini daha geçirmiş vo rom sayesinde kurtulmuştu. Biı çok tanınmış doktorlar kendisine neden konyak kullanmayıp da rom verdiğini sormuşlardı. Cevabı çok sade idi: -Rom daha ucuz, hem son ra tesiri de görülüyor.:
Kendisinden içeriye girmek mü saadesini istedik. Gözlerimizin içine bakarak şu cevabı verdi: «Bebekle rin sükûnete ihtiyaçları var. Onların hayatı benim için dünyada her şeyden kıymetlidir.»
Cuma, beşizlerin beşinci günü. CaUander bir deliler evine dön müştü. Her taraftan uçakla, trenle otomobille muhabirler geliyordu.
O akşam Charlie ile ben doktora mutad ziyaretimizi yaptık. Bizimle bir şişe etrafında konuşmaktan hoş lanıyordu. Haberler fena idi. Beşizlerin durumu vahimleşiyordu. Hepsi de kabız olmuşlardı. Biberon lanna bir kaç damla manyezi damlatılmasını tavsiye etmişti. Üçünde bu tedbirin tesiri görülmüştü. Diğeı ikisinde ise hiç bir reaksiyon olmamıştı. Bunlar pek tabii olarak en zayıflan olan Marie ile Emilie idi Her ikisi de kıymetli «kuvöz, e ko nulmuşlardı. Öğleden sonra eve dön düğü zaman hastabakıcı gözleri yaş lar içinde iki bebeğin ölmek üzere olduklarını haber vermişti. Cam ka pağı kaldırıp bebeklere bakmış ve parmağının ucu ile alınlarına doku- müteessir etmediğini söyledi. Bu-narak hastabakıcının doğru söyledi- | nun doğru olmadığını biliyordum, ğini anlamıştı. Şırınga yapılması i Tam iki sene sonra da öldü.
Demokrat Parti İncesu
kongresi yapıldı
Çivrılde 60 kişi C. H. P. den istifa ederek D. P. ye geçti
İlçemiz D. P. yıllık konresi 14 köy I çim kanununun demokratik esasla-ve 5 mahalle ocak delegeleri huzu- • --»*»- —• •• •■
ru ile ilçe merkezinde İmren Lokantasında yapılmıştır.
Kongre başkanlığına den gelen müşahitlerden avukat En ver Aktan ve ikinci başkanlığa da Mehmet Erkan seçilmişlerdir. Yoklamayı müteakip eski idare heyeti rapor.u okunmuş ve eski heyet ibra edilmiştir. Ekseriyeti bulan delegeler gizli oyla ilçe idare kurulu seçimine başlamış, yapılan bu seçim sonunda Bekir Dörttepe, Muttalip Ünal, Bekir Atik, Ömer Çetin, Haşan Mestav. Veli Esen, Duran Yal-çın’ın asil üyeliklere, Bezmi Gü- . .. . „ ____-
venç, Veysel Aktan, Muttalip De- [ çin etraf köylerden bir çok delege ner, Osman Demiral, Kemal Esen, J ve dinleyici akın akın ilce merkezi-Nuroddin Ünal, Mevlit Sumak da ne gelmektedir.
yedek üyeliklere seçilmişlerdir. | Kongresi yapılan Seıaserli köyün-
Asil üyeler arasında vazife taksi de Hüseyin Cengizin Başkanlığı al mi yapılmış, başkanlığa: Muttalip tında ocak idare kurulu Cemal Taş Ünal, İkinci Başkanlığa Bekir Atik,' demir, Zühtü Çetinkaya, H. ibra kâtipliğe de Veli Esen ayrılmışlar- him Ateş ve Ali Yıldınm’dan teşek dır. 1-*:-
Bunu müteakip il kongresi delegeleri de ayrılmış ve gündemde mevcut işlemler ikmal edilerek gerekli hususlar karar altına alınmıştır. Bu meyanda dilekler sıra ile tesbit edilerek tervicine çalışılması ayrıca karara bağlanmış* -
Kongre evvelkilere lerce dinleyici mütekamil bir şekilde ve , samimî bir hava içinde geçmiş, met Seyit ___________ __________,____„
millet ve memleketin dertlerine te- tirakiyle açılmış, ayrıca Musa Kamaş edilerek bazı mühim hususlar ' rakaya, İsmail Çiğdem, Mustafa Sa bahis mevzuu olmuştur. Bilhassa ııtaş, Ali Karadağ ve Ali Karakaya söz alan hatipler 1946 nın sistemli D. P. ye kaydolmuşlardır, seçimlerini ve Türk milletinin nab | Işıklı Bucağı merkezinde D. P. zina uygun bulunmıyan evvelki se- ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
ıa taallûk ettiğini ve artık pürüzsüz bir seçim yapılarak lâyık olan . vekillerini seçmenlerin pervasızca il merkezin-[ seçebileceklerinde tereddüt edilmi-1 yeceğini belirtmişlerdir.
19^5 senesinde atılan bu millî davanın ilk adımı dört sene gibi bir müddet içinde olgun bir safha ar-zetmekte olduğunu görmiyen göz, işitmiyen kulak kalmamıştır.
Çivril’de Bucak ve Ocak kongreleri Çivril, (Hususi) — İlçemizin D.
P. ocak ve bucak kongreleri sona ermiş ve ilçe kongresi yapılacağı i-
kül etmiştir.
C. H. P. den istifa ederek D. P. ye Cemal Taşdemir, Mehmet Erol, İbrahim Girgin, Tevflk Durak, Ali Yıldırım, A. İbrahim Ateş ve yeniden, Süleyman Kılınçaslan, Süleyman ve Fethi Çetinkaya D. P. ıştır. I ye kaydolmuşlardır.
~ nısbeten bin-1 Osmanköyden yeniden D. P. Sca-karşısında daha ğı Bayram Özaslanın başkanlığında ’ ” ' çok Yusuf Doğan. Bekir Karakaya, Ah-
! met Seyit ve Mustafa Karataş'ın iş-
Sayfa: 4
DİLEKLER
San’at Bahisleri: Tiyatro
ZUHURİ DANIŞMAN™
acıklı hâli
4
ı
)
I
)e
't
-
el
-
•I
(r
Bir babanın
— Biraz kafanızı yorunuz kumandanım..
— Başka türlü düşünemiyorum.
— Demek ki sekizinci kayzer yok olacaktır!.
— Susunuz.. Sizi menediyorum.
— 120 —
cadı
Ve Margarit yavaş yavaş Leonun yanına doğru yaklaşıyordu. Leon, Margaritin lekesiz, berrak göğsünde çoktan kendini kaybetmişti.
Odada garip, esrarengiz bir sükût hâkimdi. Üç kişinin üçünün de düşündüğü bambaşka şeylerdi. Bu esrarlı sükût havası içinde bir denbire, fısıltı halinde tüyleri ürperten bir ses dalgalandı...
(Mamaimi!... Mamaimi...) Leon, gayriihtiyaı-î, bir
görmüş gibi sarararak duvara yaslandı. Şehzade mânâsını anlamadığı bu kelimenin tuhaf ahengi karşısında ürperdi. Ve sesi aynı kelimeyi bir kaç İtere daha tekrar etti:
Leon âdeta boğazlanan bir öküz gibi hırıldıyordu...
(Susunuz... Söylemeyiniz... Dinlemek' istemiyorum...)
Fakat Margarit şimdi tamamen Leonun yanına yaklaşmıştı. Göğsünü onun kollarına dayamıştı. Saçları omuzlarında dalgalanıyordu.
Ve Leon, artık kendine malik değildi. Falcı, istediğine muvaffak olmuştu. Şimdi bundan istifade etmek gerekti. Leonun aklı başına gelmeden her şeyi hallatmek icap ediyordu. Hafifçe geri döndü. Şehzade Orhana yaklaştı.
— Bu kelimenin neye delâlet ettiğini biliyor musunuz asaletme-ap?...
— Hayır...
— Leon da bilmez. Hattâ öğreneceğini de zannetmem.
— Leon mırıldandı:
— Söylerseniz anlarım.
— Siz düşünüp bulamaz mısınız?
— Bulmasına bulurum ama, kafamı yormak istemem. •
— Hakkınız var. Büyük işlerle meşgul olduğunuz için kafanız çok yorgundur.
— Teşekkür ederim.
— Ben her vakit herkese böyle iltifat etmem kumandan...
— Siz çok lûtufkârsınız.
Şehzade Leonun hamakatine, fal cı kızın zekâsına hayret ediyordu.
Acaba bu kızın maksadı ne idi? Şimdi de onu merak ediyordu. Margarit devam etti:
— Öğrenmek ister misiniz asa-letmeap?.
— Çok isterim.
— Bu kelimede kaç harf var a-salatmeap?.
Şehzadeden evvel Leon atıldı:
— Yedi...
Margarit güldü:
— Aferin Leon... Zekânız git- ı tikçe açılıyor.
Şehzade de gülmemek için dudaklarını ısırdı. Leon ise fevkalâde memnundu.
— Demek yedi harf var.
— Evet.
— Şimdi muhterem kumandan. Size bir sual daha soracağım.
— Ona da bu şekilde derhal cevap vermeğe hazırım.
— Buna eminim. Paleolog sülâlesinden kaç imparator Bizans tah İtina oturmuştur?
Leon irkildi. Bu kelime ile Pale-olog’lar arasında ne münasebet vardı acaba? Falcı ısrar etti:
— Söyleyiniz kumandan!.
— Sekiz...
— Bu kelimede kaç harf vardı?
— Yedi.
— Paleogların birincisinin a-dı nedir kumandan?
Leon bir daha irkildi. Birşeyler sezer gibi olmuştu... Rengi sararmakta devam ediyordu. Kekeliye-rak cevap verdi:
— Mihael’dir.
— Yani, ilk harfi nedir?
— M...
— Meçhul kelimenin ilk harfi nedir kumandan?
— M...
Ve sonra Leon, boğazlanan biz dana gibi böğürdü:
— Aman Allahım!...
Şimdi duvara daha fazla yas- ı lanmıştı. îki elleriyle duvarı tutuyor ve Margaritin yüzüne gözleri- ; ni hiddetinden fazla açarak korku ve dehşet içinde bakıyordu. Margarit istediği tesri yaratabil -mişti.
Şimdi, esrarlı bir sesle izah etti:
— Vaktiyle, Paleologların ilk kayzeri olan Mihael, bir falcıdan, sülâlesinin akıbetinin ne olacağını sormuş. Kâhin buna yalnız Mamaimi kelimesiyle cevap vermiş. Mihael;, bu kelimenin mânâsın anlamış ve fevkalâde korkmuş. Bu yüzden kendisinden sonra gelenlerin bu kelimeyi bilmelerini i istememiş. Fak^t gizli ilimlere vakıf olan bir çok kimseler bunu öğrenmişler. Bu kelimenin mânâsı şudur: Paleoglardan yedi imparator gelecektir. Fakat sekizinci-si...
Margarit sustu. Şehzade de, Le- 1 on da hayretle onu dinliyorlardı:
— Sekizincisi... Bu kelimede sekizinci harf yoktur. I
— Allah aşkına söyleyiniz.
— Söyliyeceğim. Bu kelimede sekizinci harf olmadığı halde sekizinci imparator Kostantin’dir.
Leon geniş bir nefes aldı:
— O halde bu kelimenin mânâsı yoktur.
— Vardır kumandan...
— Bir şey anlamıyorum öyleyse.
— İzah edeceğim. Bu esrarlı kelimede sekizinci harf olmadığına göre, sekizinci kayzer de yok farzedilmiştir.
— Halbuki vardır.
— Biraz kafanızı yorunuz kumandanım..
— Başka türlü düşünemiyorum.
— Demek ki sekizinci kayzer yok olacaktır!!.
— Susunuz.. Sizi menediyorum.
— Ben, gizli ilimlerden bahse -diyorum. Dikkat ediniz. Sekizinci kayzer yok olacaktır. Bizansın a-kıbeti, bu kelimeden anlaşılmaktadır. Şimdi beni dinleyiniz kumandan... Buraya bir vazife ile geldiniz. Şehzadeyi Anadoluya kaçıracaksınız. İsyan çıkartacaksınız. Böylece, Sultan Mehmedin îsftan-bulu muhasara etmesine mâni o-lacaksınız. Öyle değil mi?
— Vakıa böyledir. Fakat bunu imparatorla benden başka kimse bilmiyordu.
— Görüyorsunuz ki ben biliyorum. Mukadderata karşı gelebilir misiniz? Çıkacak isyanın muvaffak olacağını zanneder misiniz?. Bu isyan Sultana karşı ne tesir yapabilir? Kumandan, iyi düşününüz, boş ve mânâsız bir hayal peşindesiniz. Bunu imparatora i-zah edemezdim, inanmazdı. Bunu ancak sizin gibi zeki bir adam anlayabilirdi. Onun için size izah ettim.
Leon memnun olmuştu.
— Hakkınız var. Diye mırıldandı.
— O halde, şehzadeyi mânâsız bir tehlikeye atmakta bir fayda yoktur.
— Ama ben emir aldım, her şey hazır.
— Biliyorum. Sizin zekânız buna karşı bir mazeret bulabilir.
— Artık bir şey düşünemiyo-
— Ben söyliyeyim mi?
— Söyleyiniz.
— Siz şehzadeyi almağa gelmeden evvel şehzade kaçmış olabilir.
— Bu nasıl olur?..
— Yahut kaçırılmış, bir yere hapsedilmiş olabilir.
bir
(Devamı var)
«Ben de herkes gibi temiz dürüst bir Türk vatandaşıyım. Ailemle aramızdaki geçimsiz- 1 lik yüzünden ayrıldık.
9 aylık bir erkek çocuğum yanımda bakıma muhtaç bir haldedir. Ben halen hastalığım had bir şekil almış, ayakta du-ramıyacak bir haldeyim. Hayır sahibi vatandaşların yar-dımiyle, çocuğumu ve. beni Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne götürdüler, Vaziyeti bütün çıplaklığı ile anlattım ve bir müzaharet olarak, hiç değilse bakamıyacak olduğum yavrumun çocuk yuvasına alınmasını istirham ettim. Aldığım cevap şu oldu:
«Çocuk Yuvasında boş yer yoktur, ancak on gün sonra gelir müracaat edersin, dediler. Esasen 10 gün daha bu hal de yaşıyacağım belli değil. Nur topu gibi yavrumun arada aç ve sefil kalmaması ve netice; körü körüne ölmemesi için ilgililerin dikkatini çekmek üzere sayın gazetenizin kıymetli tavassutunu rica e-derim.
Çankırı ili, Şabanözii ilçesi-! nin Demirci köyünden Meh-
1 met oğlu İbrahim Dcmirtaş.»
Bir Köy halkının dileği Bir köy halkı namına- gaze-1 temize aşağıdaki mektup gtın derilmiştir:
«Mengen ilçesinin Akve-ran kötünün Yürükler mahallesi su çeşmesinin çok eski olduğundan suyun patlak vererek gelmemekte ve su yolu tamire muhtaç bu -lunmaktadır.
Fakir köylümüz bunu yap-tırmıya muktedir olmadığından hükümetimizin şefkatli e-linin uzatılmasının ilânen bildirilmesini rica ederim.
Köy halkından Zeki Yörük
Bir biletle iki oyun
Dünya yözii ile ve tüccar.. Her iki oyun da biraz müsamaha ve tohammülle görülmiye değer
ÜÇÜK Tiyatronun temsil ge I çelerinde bu yıl bir yenilikli oldu; seyircilerimiz bir bilet-. le iki oyunıf birden seyretmek im- I kânını buldular. Bu yenilik hoşa gitmiş olmalı ki, geçen ay, zamanımız Fransız yazarlarından Jean A-nouilh’ın modern (Antigone) siyle Moliöre’in (Scapin'in Dolapları) ko medyası tam 48 defa temsil edildi. Şubatın ortalarından beri de Charles Vildrac’ın (Dünya Gözü ile) dramı ile Plautus’un (Tüccar) komedyası temsil edilmektedir.’ Temsil ve seyirci sayısının günden güne arttığını görmek sanat adma insanı sevindiriyor. Seyircilerimiz sahne hayatımızın verimli bir şekildo gelişmesinde, olgunlaşmasında en az sanatçılarımız kadar ödevli ve sorumludur. Bu noktanın iyice anlaşılması sanatımızın geleceği için son derece önemlidir. Çünkü bildiğiniz gibi, tiyatro faaliyetinin üç esaslı unsuru vardır: bunlardan biri eser, İkincisi oyuncu, üçüncüsü de seyircidir. Bu üç unsurdan biri eksik oldu mu, tabiatiyle ortada tiyatro diye de bir şey olmaz.
Geçen akşam Küçük Tiyatroya oyuncu olarak değil de seyirci olarak gittim. Son zil susup da ışıklar yavaş yavaş kararmıya başlayınca oturduğum koltukta aldı beni bir titreme. Dışım salondaydı ama, içim sahnedeydi; perde açıldı ve (Dünya gözü ile) oyunu başladı. Orta haili, hattâ fakirce diyebileceğimiz bir oturma odası. Odada 16-17 yaş- .-----„ — -------- ......... ,
larında bir kız, hafiften bir şarkı adam selâmeti bu evden uzaklaş-mırıldanarak orta masasının üzerin- makta bulmuştur. Şimdi, yıllar son deki vazoya çiçek dolduruyor. Sa-1 ra karşı karşıya gelen bacı kardeş f ""
i
■ Yazan: ' ■■■■■■
| Suat Taşer ;
londa çıt yok, herkes nefes almaktan bile korkuyor adetâ. Ama ben titremeler içindeyim. Ellerimin kanı çekilmiş, buz gibi. Sebep? diye-ceksniz. Biraz evvel söyledijjı ya, salondaki koltuğu dolduran sadece dışımdır, içim sahnede, şarkı söyli-yen kızın içindedir. Salonda benden başka herkes (Ne olacak?) diye bekliyor, bense (Nasıl olacak?) diye bekliyorum. Ah, işte oyunculuğun bütün derdi, acısı ve dehşeti bu (Nasıl olacak?) sorusunda gizlidir. Derken kapı açıldı, içeri yaşlıca bir zat girdi. İkisi arasında göçen konuşmalardan öğreniyoruz ki, bu zat senelerce evvel memleketten ayrılan, hayatını kendi gönlünce sürüp giden ve şimdi uzun, yeni bir seyahatin arifesinde baba ocağını ziyarete gelen dayı beydir. Küçük kız baskılı hayatının dertlerini, dayı da serbest hayatın güzelliklerini sayıp döktükten sonra kiliseye gitmiş olan büyük kızla anne çıkagelirler. Soğuk ve gücenik bir hoşamedi olur. Çünkü kardeşle bacı arasında tâ çocukluktan beri sürüp gelen bir anlaşmazlık, bir seviş-mezlik vardır. Kadının kocası öldükten sonra araya giren bir miras meselesi bu anlaşmazlığı ve seviş-mezliği son haddine vardırmış ve
Türk-Pokistan ticareti
Karaşi, 16 (Nafen) — Pakistan ile Türkiye arasındaki ticarî münasebetleri tetkik etmek üzere gayrî resmî bir Türk ticaret heyeti buraya gelmiştir.
B heyet Sümer Bankı temsil etmektedir.
Öğrenildiğine göre Türkiye Pa -kistan kenevir, deri, çay, spor le-vazımatı, günlük ile cerrahî aletleri almak istemektedir.
Bunlara mukabil olarak da Türkiye - Pakistan tütün, dökme demir, işlenmiş deriler, ilâçlar, asfalt, çelik boru, gazejte kâğıdı dahil olmak üzere her nevi kâğıt, lâvanta-lar ile çamaşırlık kumaşlar ihraç etmek istemektedir.
Sümerbankın idaresindeki Hereke yünlü fabrikasının müdürü bu heyetin başında bulunmaktadır.
Kolunun üstünde göğsünün şeklini ve tepesinin sivriliğini hissediyordu, birbirine yapışmış baldırlarını, şehvetle gerinen bacaklarını hissediyordu.
Ah! ötekilere kendini vermiş olsaydı! »Onu» zihninden silebilmek için bu gece ötekileri düşünmek istiyordu. Ve Pier-re’den daha genç ve daha güzel olan Raymond Bardane’ı düşündü.
Raymondu, ondan vazgeçmesini ikna edebildiği akşam, yanağına konmaya müsaade ettiği buseyi hatırladı...
Raymond ona doğru eğilmiş ve yanağında gösterdiği yerden o-nu öpmüştü ve Katerin’in başını çevirip ona dudaklarını vermesine ramak kalmıştı. Bunu yapmamıştı, çünkü söylediği sözlerden iftihar duymuştu vc bunu yapmış olsaydı söylediklerini tekzip etmiş olurdu. Bunu yapamamıştı çünkü, Madam Bar dane kıskançlıktan muzdarip o-lurdu ve çünkü başkalarına ıstırap vermemek lâzımdı. Bunu ya-mamıştı çünkü sevmeğe kudreti yoktu, zira sevmeğe kudreti olursa, insan etrafında yarattığı ve kendine yaptığı fenalığı düşünmez tehlike ve tehlikeyi yenmek düşünülmez; insan sever kendini verir, kendini daha fazla vermek ister, yeğâne düşünülen budur: Kendini büsbütün vermek ve sizi alanı tamamile almak...
Heyhat! ne onu aldatmış olanı tamamile almasını, ne de kovduğu erkeğe kendisini büsbütün vermesini bilmişti.
Denizin hışırtısı leri yad ettirirken nün tepesi koluna
bacaklarının Pierre’i yatakta, şehvetle __________„___
hissederken, hatırlamak istediği zavallı Raymond idi.
Pierre’i beklediğini kendi de biliyordu ve bunu unutmak ga-yesile bir başkasını düşünüyordu, bütün benliği Pierre’i çağırırken • Raymond» diyen aklını dinlemekte yaptığı gayri şuuri kötülüğü idrak edemiyordu. Ertesi günü Philippe'e şöyle yazacaktı:
Yapamıyorum! İsrar etmesi lüzumsuz. Bana menfur görünen bir ziyareti yapacağına dair etti-
Her Sabah Saat 7 de
Yataklı Vagonlar Şirketi
Ankaradan-Samsuna
Taksi ile dolmuş seferleri başlamıştır. Samsuna varış akşam saat 19 dadır.
1 KİŞİ 35 LİRADIR
Telefon: 11565/11572 ye müracaat.
gene ayni meseleyi kurcalarlar
i ileri geri derken aradaki anlaşmazlığa bir düğüm daha atılmış olur. Nihayet, her karşılaşmada olduğu gi-I bi gene soğuk ve gücenik bir halde birbirlerine veda ederler. Piyes te böylece sona eı*er. Piyes sona eı ama, benim heyecanım ve titı mem sona ermez. Çünkü, bütün yun esnasında olduğu gibi, oyundan sonra da içim arkadaşların hesabına kalkar kalkar iner. Salonda benden başka herkes (Ne olacak?) diye bekliyordu, beklediğini de gör dü. Ama ben ve oyuncu aradaşlarım (nasıl olacak?) diye bekliyorduk; şimdi oyun bittikten sonra da (Nasıl oldu?) diye bekleyip duracağız, işte oyunculuğun içyüzü ve insanı yiyip bitiren tarafı budur.
Ayni heyecan, ayni titremeler i-çinde seyrettiğim ikinci eserin, (Tüc car) m konusu da kısaca şu: Babasının buyruğu ile çıktığı bir alış -veriş yolculuğunda, delikanlının biri güzel bir kızı satın alıp evine getiriyor. İhtiyar baba kızı görüp kim olduğunu öğrenmek istiyor. De likanlının- kölesi bir masal uydurup: (Bizim efendi annesi için aldı) diyor.’ İhtiyar baba kıza gönül veriyor, satılığa çıkardığını söyleyip tanıdıklarından birinin evine saklıyor. Tanıdığın karısı ise başına bir ortak geldiğini sanıp kocasiyle kavga ediyor. Delikanlı gurbete gitmeyi düşünüyor, ama arkadaşı sevdiğini bulup niyetinden vazgeçiriyor.
Her iki oyun da, biraz müsamaha ve tahammülle görülmeye değer. Müsamaha ve tahammülle deyişim den maksat, oyunun kendisi değil de oynanılan eserlerdir. Tarafsız bir seyirci gözüyle söylemek zorunda kalırsam, oyuncu arkadaşların gayretini ve başarısını teker teker belirtmek vazifemdir. Hele (tüccar) daki oyuncuların ellerini sıkmam adetâ bir borçtur. Dekorların sade güzelliğini, meydancının (yani rejisörün) düzgün ve düzenli yaygısını (yani mizansenini) övmek te oir nevi farzdır.
Tercüme dilindeki titizliğinden ö-türü N. Ataç’a da ayrıca teşekkür ^deriz.
.00 Akıja
«yitiyor (Pl)
20.
21.1
21.
Orke r Szigetl.
ANKARA RADYOSU 17 MART 1950 CUMA
7.30 M. S. Ayarı
31 Müzik; Ne«e
45 Haberler ve
00 Müzik: Sark
15 Müzik: Moiodii
25 Günün prograı
30 Müzik: Mozart - Re Majö
Samsundan Ankaraya Hareket Yeri:
Cumhuriyet Meydanı Hacı Ali Bakım Garajı, Telefon: 22
Samsun A-mbarile alâkamızı kestik. (488)
Çeviren : NUSAT
Yazan : B. Volmer
mes’ut geceye göğsü-değdiğini, beklediği uzandığını
ğiniz tehdit beni korkutmuy buradan gideceğim ve gittiğim y ri katiyen bulamıyacak».
Gidecekti ve Raymond’a ona bir yer bulması için rica edecekti. Şimdi sığınacak bir yer arayan kendisi idi. Raymond da onu müdafaa edecekti ve mademki izini kaybettirmek için bir kaç ay tam bir inzivaya çekilmeğe mecbur kalacaktı, başkaları gibi Madam Barılane de onun ne olduğunu bilmeyecek ve kıskan-mıyacaktı.
Yalvarmaları ve saçmalıkla-riyle artık can sıkmaya başlayan Mary ile oğlınıu d’Armajon'a gönderecekti ve korkunç buldu ğu etrafındaki boşluğu doldurmak için genç bir aşığı olacaktı.
Kimbilir? Belki sevile sevile, o da sevmeğe başlıyacaktı. Ona lâzım olan aşk idi. Ne itiraf! gece vakti yapılmış ve onu tebessüm ettiren ıbir itiraf, fakat tebessüm ederken içini çekti, yatağın içinde döndü, parmaklarını göğsünün 'arasında birleştirdi, kolunu kaldırdı ve yanağını dayadı, bacağının birini hareket ettirdi, kıvırdı ve tekrar uzattı. Ona lâzım olan aşktı...
Açık pençereden deniz hışırtısının süzüldüğü bu odada böyle düşüncelere daldığı ilk gece değildi. Lâkin eskiden bu düşüncelerin tehlikesi yoktu, çünkü kini olduğu için aşkı vardı. Eskiden uykusuz ıbir geceden sonra, ateşli vücudundan nefret ederdi, dişlerini sıkarak, çıplaklığını örten yorganı üzerine çekerek, temiz ve saf kalmanın arzusu, saf uyanabilmeniıı arzusu ile iradesi gerilirdi. Aşk hayatını tek rar canlandıran, kaybedilmiş sevgilinin fazla uzun kucaklaşmasında, titreyişli inlemeyi yeniden duyuran rüyaları görmemek isterdi. Ve böyle gecelerden sonra, gün hicapla dolu ağarır ken, bu kötü odadan kaçardı. Ufak aynalarla fazla döşeli tu-
valet odasına ancak uğrar ve vücudu sıkı mayosuna hapsedilmiş, ister aralık ister ocak ayı oslun denize koşardı. Ve şehvetinin sırdaşı, serbest olabilmek ve u-zaklara yüzebilmek için kuvvetini kullandığı denizde, tekrar safiyetine dönerdi. Buz gibi sudan vücudu sağlamlaşmış ve sertleşmiş çıktıktan sonra, neş’eli olurdu, yemlerini vereceği, sevdiği ve daimi neş’eleri için takdir ettiği kuşları gibi neş’eli olurdu.
Evet, yarın gideceğim. Bir an olsun, oııa yerini iade etmeği nasıl düşünebildim? Yann gideceğim, yalnız Raymond adresimi bilecek, Miss Jackson ve Doude başlarının çaresine bakarlar.
Kollan yorganın üzerine uzanmış, dudağını ısırarak kendi kendine şöyle düşünüyordu.
— Oh! zavallı evim! Haziran ayı da burada okadar gtizel ki, ayı da burada okadar güzel ki! Paris., bir otel, sokaklarının gürültüsü ve suçlu imiş gibi kabahatli olmadan saklanmak.. Neden saklanacakmışım? Niçin kaçıyor gibi davranacakmışım?
Yatak ne kadar da sıcak. Ve düşünceleri nekadar karışıktı!..
Altı sene zarfında Katerin kendisini sürüklüyen bir kaç fikri, sağlam olarak zihninde yerleştirmeğe vakit bulamamışmıy-dı? Onlardan kalan yalnız zevk fikri idi ve Katerin, Pierre’i sevmek ihtiyacına yahut Ray-moiıd’un kolları arasına atılmak arzusuna, ancak, sabahları, kuşlarla güneşin oynaştığı bir bahçenin neş’esile karşı koyabiliyordu.
Saatlerce Katerin, Raymond'a neş’enin, yaşamanın, varlığın ga-yes: olduğunu izah etmişti.
Ani olarak nazariyeleriniıı nekadar çürük ve çocukca olduğunu farketti: Pek tabii! lıer şeyin jıheııkli bir bütün olduğunu far-
zediyoruz, halbuki her mahlûku idare eden, götüren nedir? Neş-e ile ahenk mi? Hayır! Zevk duymak arzusuna erişmek gayesiyle mahva sürükleyen vahşi bir mücadele Katerinin yaşadığı bütün anlar, şimdi yaşadığı an ile bir değildi, içindeki bir his, ihtiyarlığa vardığı zaman, lıatırlıyacağı »anın bu an olacağını söylüyordu ve şimdi bu anda, bütün benliği kendi mahvına sebeb olacak zevke doğru atıl-
Raymond? Hayır! burda olan Pierre idi. Onu görmek için uğraşmaya ihtiyacı yoktu., halbuki görmemek için boşuna çabalıyordu; hurdaydı, yanında, • yatağının içinde, yastığın üstünde yanağı ile aradığı onun eli idi, beklediği, bacaklarının yanında temasını hissetmek istediği bacaklar onunkilerdi, küçük ve sivri göğüslerin beklediği o idi, nemlenen yan açık dudaklarının ihtirasla istediği, onun ağzı idi...
Fakat bir sabahın neş’esl, rüyaları dağıtmaya kâfidir. Geıi gelen bir hayal değildi artık, Pierre kendisi idi ve onu kovmak lâzımdı ve Raymoııd’u bunun için hatırlamıştı... O! ne çocukca fikir! bu yeni geleni Pierre ile mukayese etmek istememişti, o ki, genç kızlığının bütün İnil yalarına evvelâ sahip olarak hislerine ve sevgisine şekil vermişti..
— Piefre! Pierre!
Dudakları ile onu çağınyor-du ve onu çağırmamak için ağzını iki eli ile kapadı, çünkü benliğinin çok derinlerinden, tanımadığı o meçhülden, yalanların hatırası ve nefreti onu kurtarmaya geliyordu...
Yalandan nefret, yalandan tiksinmek, Katerin çin bir kaç dersin neticesi değil, fakat bütiiıı soyunun verdiği telkinlerin bir neticesi idi ve bunun içindir ki, • Katerin’in. kütüphaneye girmesi, kütüphanenin divanında birbirine sarılmış vücutlarını, üzerine eğilmiş erkeğin bacaklarına Hedıvidge’in bacaklarının sarılmış olduğunu, Hedıvidge’i göğsü açılmış görmek, gördüğü bütün bunları görmüş olmak lâzım gelmişti, ancak o zaman ihanete inanabilmişti.
(Devamı var)
Eskişehir’e ağıt
Ne de ho|tu Eskişehir Her yanından geçer nehir Nehir değil sanki zehir Ne dağ koydu ne ovayı!
Porsuk seni kim coşturdu Sarı suya karıştırdı
Ev yıkmakla yarıştırdı Kör olasm Porsuk çayı!
On binlerce ocak söndü Hepsi viraneye döndü Ölüm değil bir zulümdü Evsiz koydun kaç anayı!
Gece herkes uykudayken Hırsız gibi girdin ah sen Ne istedin bu şehirden Aradığın hep buldun mu?
Erzincana mı imrendin Yoksa onu kıskandın mı' Bütün gücünle direndin Yedin, içtin, kandın mı?
Sende değil hep kabahat Seni böyle bırakanda Onlar uyur rahat rahat Seylâpzede yatsın handa!
Söyle Muzaffer şöyle Bakalım ki duyarlar mı
Acep şimdi bundan böyle Adâlete uyarlar mı?
Yazan: Muzaffer Özşimşir
ÇAĞRI
Demokrat Parti merkez ilçe idare kurulu başkanlığından:
4 No. lu bucağa bağlı ocaklar idare kurullarile bu ocaklarda kayıtlı bulunan bütün üye arkadaşların 19/3/1950 Pazar günü, aşağıda gösterilen saatlerde kendi bucak binalarına teşrifleri rica olunur.
Şükriye ocağu: 19/3/1950 Pazar günü saat 14 de.
Nâzımbey ve Pazar ocağı:19/3/ 1950 Pazar günü saat 15.30 da.
Yenihayat ve Kayabaşı ocakları: 19/3/1950 Pazar günü saat 17 de.
İdare Kumlu
Çaııakkaleliler Dayanışma Derneği Atatürkün muvakkat kabrine _______ bir çelenk koyacak
18 Mart Çanakkale zaferinin 35 inci yıldönümü münasebetiyle Anka I ra Halkevinde bir anma töreni ha-1 zırlamış olan «Çanakkaleliler Da- j yanışma Demeği., aynı gün saat on da Anafaıtalar kahramanı Atatürkün muvakkat kabrini ziyaret e-derek bir çelenk koyacaktır. Der -nek başkanlığı bütün dernek üyelerini o gün saat 9.30 da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin tarih kurumu katında bu merasime katılmak üzere hazır bulunmalarını inektedir.
Trenler ....
18.45 Memleket türkül 19.00 Haberi
19.15 Hafif
19.20 Radv
ilanla 8 —
9 — Mest etti beni
isali 3 — Dilberi ıradan öy
Çcfjltll lıaflf müzik (Pl). Şarkı ve tüı Serbest saat.
(Konuşma 1
Hafif orkeat
No. 2 Çalan: Piyanist Eoon Pelrı ve Leslie Homarc dra filârmonik (
Keliz Mendelssolı
I soloları (Pl).
Sebastian Badı... Sııit
Edansa
LÜZüMLUTELEFONLAR
Yangın Sıhhî imdat
İSTANBUL RADYOSU
17 MART 1950 CUMA
11
.45
20.15 Gelir Vergisi Saati
20.30 Dinleyici istek (Türk müciıJl)
21.00 İktisat balı isi
Orkslrası.
22.45 Haberler
Hava Yolları .....
Yataklı vagonlar Su ârıza .........
Elektrik .........
Havagazı .........
Başkent taksi ....
Yeni Güven Taksi Sizin Taksi .. Merkez Taksi Ersan Taksi ..
12028 14881 11566 21575 24846 24846 22222 22333 22333
11111 21111
SİNEMALAR EĞLENCE YERLERİ (15931) I Bedella (23432) : Aşk ad (222M) 5 Havai (14049) : Ucum (11131) : Uçuru (14972) : Maskeli aü Şeytanı
(14971) : Uçurun (18846) : Saygon
★
NÖBETÇİ ECZANELER Ege, Bayer, Sebat
Cebeci
Sahibi :
Adviye FENİK
Yazıişlerini fiilen idare eden:
HİKMET YAZICIOĞLU
* Basıldığı yer: Güneş Matbaası
Sürpriz Marka Bir Gömlek
BİR VİLLA KAZANDIRIR
Ayrıca bol ve zengin hediyeler 7.5 - 23.50 lira arasında her keseye elverişli 20 çeşidi vardır. |
DİKKAT
Fiyatlarımızda hiç bir değişiklik olmadığı ve uzun zaman devam edeceğini bildirmeyi Gayret
Terzievi
VAZİFE SAVAR
Batladres — 35 —
Sivil, Subay elbise, palto par-desü — 45 — liraya Ayrıca taksitle muamelemiz varılır.
' GAYRET TERZİEVİ
İzzet Köroğln
1 Anafartalar Evkaf Işham No. 410 - kat 4
TeL 1C041 - Ankara (405)
Ankara Ticaret ve Sanayi Odasından
Unvanı: Asım Ateş.
Sicil No. 3083
Ankarada Çıkrıkçılar yokuşu sem tinde Şenyurt apartmanı 4 numaralı evde oturan, Tabakhane semtinde Tabakhane sokağında 65 No. lu mahalli ticarî ikametgâh ittihaz ve bak kaliye ticaretiyle iştigal eden, Ticaret Odasının 8/315 numarasında kayıtlı T. C. tebaasından Asım Ateşin yukarda yazılı ticaret unvaniyle noterlikten tasdikli imzası şeklinin Ticaret Kanununun ahkâmına uy ulu rak 16/3/1950 tarihinde tescil edl-diği duyurulur. (502)
Ankarada satış yerleri:
ORTAÇ
ANAFARTALAR CAD. No. 224
ERK ÜT
Anafartalar Cad. No 234
ERGİ
Bankalar Cad.
KAMELYA Anafartalar Cad. No
L EKLER
Ulus Meydanı
VEHBİ ALMAÇ
Anafartalar Cad. 118
Gömlekle beraber kuponları ısrarla istcyl
BALCILAR
Hikmet Balcı, Anafartalar
Cad. No. 00 MEHMET ERLER Ulus Meydanı
niz. (337)
Fenerbohçeliler kulübü Bcşkanlığındon.
Klübümüzün yıllık toplantısı 26/3/950 Pazar günü saat 15 de lokalimizde yapılacaktır.
Sayın kurucu üyelerin toşrifleri rica olunur.
Gündem:
1 — Yönetim kurulu ve
raporlarının okunması.
2 — Kurulun ibrası ve
mürakip
üyelerin
SPOREL TİCARET EVİ
En Yüksek Evsafta ithal ve Yerli SPOR Malzemesini SPOâEl TİCARET EVİ
Her türlü SPOR malzemesi siparişi kabul edilir. İngiliz humaşları toptan satılır. Zamanında ve itina ile hazırlanır.
Adres: Bankalar caddesi Vagonli bitişiğinde
Yurt sokak No: 3
TAŞOVA
Elektrik tesisatı yaptırılacak
İller Bankasından:
1 — Tokat iline bağlı Taşova kasabası elektrik santralına tesis edilmek üzere 30 35 beygirlik iki adet dizel grupu satın alınacak ve alçak levettür şehir şebekesi yaptırılacaktır.
2 — İşin keşif bedeli 81.981.13 liradır.
3 — Geçici teminat 5.345.— liradır.
4 — Kapalı teklif zarfları 21 Nisan 1950 Cuma günü saat 15 de Bankamız Sotınalma Komisyonu tarafından açılacaktır.
5 — Zarflar makbuz mukabilinde en geç 20 Nisan 1950 Perşembe günü saat 17 ye kadar Bankamıza teslim edilmelidir.
6 — Postada vaki gecikmeler nazarı itibare alınmıyacaktır.
7 — Bu işe ait şartname (5.—) lira mukabilinde Bankamız Muhasebe Müdürlüğünden temin edilebilir.
8 — Bu işe alt bilcümle Devlet ve Belediye vergi ve resimleri, noter ve harç masrafları ve bunların zamları işi alana ait olacaktır.
9 — Tesisat bedeline mahsuben,Banka garanti mektubu mukabilinde avans verilmez.
10 — Banka İhaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (1281 )-(131)
muKemmeı oıması için mç Dir fedakârlıktan kaçınılmıyan„
Fenerliler Balosu
Eskişehir sel felâket» dolayısile 25 Mart 1950 ye bırakılmıştır
• Pavyon Baloya aittir.
seçimi,
3 — Yeni mürakiplerin seçimi. (500)
ZAYİ
Belediyeden aldığım 368 numaralı köpek markasını 947 yılında kaybettiğimden hükümsüzlüğünü ilân ederim. F. Yamanus (2108)
KAYIP
Ankara Belediyesinden almış olduğum 73 No. lu araba ehliyetimi zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Hüseyin oğlıı Ahmet Tığız (901)
r
Ankara Belıdıyei Başkanlığından
Samanpazanndan Nüm un e Hastanesine inen İnönü Bulvarı üze-ı indeki taksi durağının Koyunpazanna uzanan yol üzerinde tesbit edilen meyilsiz kısmı alınması *3/31950 gün va 838/1369 sayılı Belediye Komisyonu tarafından karar altına alınmıştır. İlân olunur.
__________ __________________ (1566) - (158)
150 ton Kireç alınacak
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs İşletmeleri Müesspsesinden
1 — Su filtresi için, teklif verme usulü İle 150 ton kireç, satın alınacaktır.
2 — Şartnamesi parasız olarak Müessese Alım Satım Servisinden verilir.
2 — Alâkalıların şartnameye göre tekliflerini en geç 1.4.1950 gününe kadar Müessese Umum Müdürlüğüne Vermeleri ilân olunur.
(1628)
Davetiyeler: Klüp lokalinden, Süreyya pavyonu, Ankara Palas ve Yeni Birke’den temin olunabilir.
En iyi gıda zeytindir
Bir kilosu
110 kuruş
Hurma Zeytin ancak
Yozgat Pazarında bulunur
Yeni hrfl No. 13 Tel:) 12766 (489)
DİŞ TABİBİ
HALİD SUNGUR
Anafartalar Vakıf İş Hanı kat 1. No. 115 - Tel: 16245.
(377)
PHILCO
RADYOLARI
Toptan Satış Deposu: Marpuççular, Bamatan Han No. 37 - 18, Telefon? 21571
Telgraf: NATESK
Bilhassa Anadolu içindir. Çünkü şehir çere yanının kuvveti ne kadar düşse bile, her zaman aynı kuvvet've hassasiyetle çalışan
3 DALGALI ve GARANTİLİ
r—GAR GAZİNOSUNDA—,
18 Mart Cumartesi akşamından itibaren
Tanınmış Paris Revü Heyeti BALLET KELLENROC Aynı programda Londra BBC. Radya Yıldızı SUNNY LESTER iranlı akrobatlar
TRİO MAFFİ
Endülüs Bülbülü
PAOUITA SERRANO ve atraksion tipik orkestrası SOLERA ESPANOL
JOSE CASTRO iştirakile
Her pazar saat 17 der matine bütün program iştirakile
_ , 15190 j
Tel : 12603
Ersan Taksi Ltd. Şirketi
23 Nisan Çocuk Bayramı
münasebetiyle, gördüğü fevkalâde rağbete bir mukabele olmak
1 üzere
Müşterilerinin çocuklarına lüks taksileriyle bir gezinti tertip etmiştir.
Bu gezintiye 5 ilâ 10 yaş arasında 100 çocuk iştirâk edecek ve çocuklar 7 otomobillik kafileler halinde iki parti olarak, Çiftlikteki Hayvanat Bahçesine götürülecek ve şirketimiz nezaret ve muhafazası altında gezdirilecek ve bahçeye giriş bedel • leri tarafımızdan ödenecektir.
Her çocuk kendi evinden otomobille alınacak ve gezin -ti sonunda evine bırakılacaktır. Kafile Şirkett merkezinde toplanacak ve hep beraber hareket edilecektir.
BU GEZİNTİ MÜNHASIRAN
ERSAN TAKSİ Ltd.
(Tel: 21111)
Müşterilerinin çocukları için tertip edilmiştir. Çocuklarını bu güzel gezintiye iştirak ettirmek istiyen müşterilerimizin adres ve isimlerini şimdiden yazdırmaları rica olunur.
Telefonla otomobil istiyen her müşterimizin adresi yazılmakta olduğundan müşterilerimizin adresleri esasen şirketlmizce bilinmektedir.
Binaenaleyh bugünden İtibaren şirketimiz müşterileri meya-nına girecek her aile de ERSAN müşterisi addolunacaktır.
Vâki müracaat adedi 100 den çok fazla olacağı İçin hepsini karşılamıya maalesef imkân olamıyacaktır. Bu sebeple 100 çocuk bütün müracaatlar arasından kur’a* ile seçilecek ve geziye İştiraki kazananlar Ulus ve Zafer Gazetelerinin 20 Nisan nüshasında ilân edilecektir. (491)
! *------
• B. C. G. Verem Aşısı
Tatbikatına Ankara Veremle Savaş Derneği 1 No. lu Dispanno-rinde devam edilmektedir.
Aşı yaptırmak lstiyenlerln her gün saat 9 ■ 13 arasında müracaat etmeleri rica olunur.
Memurlar Kooperatifi arkasında Adres: Ankara Veremle Savaş Derneği merkez binası
îş sahipleri ile İnşaat Müteahhitlerine 1
İnşaat işleriniz için gereken kalfa ve ustalarınızı Posta Cad. Ahmet Erkmen Hanı, No. 24 deki (inşaat Kalfa ve Ustaları) derneğinden temin edebilirsiniz. (413)
BAHÇELİEVLER BÜYÜK FİDANLIĞA NAZIR SATILIK ARSA
Çiftlik asfaltı üzerinde Bü -yük Fidanlığa karşı cephe 22, derinlik 38, elektrik, su, telefon, havagazı ve kanalizasyon tesisleri bulunan 2617 ada 11 parselde 852 metre arsa. Müracaat Tel: 14067 Eğe Birliği Ticaretevi, Adliye civarı Şekerciler sokak No. 24.
MÜJDE
Bir Günde Direk
Ankaradan - Buraaya, Bursa-dan - Ankaraya radyolu lüks otobüslerimiz 17/3/1950 Cuma sabahı saat 7 den itibaren her gün muntazaman ve aynı saatte her iki taraftan hareket etmek üzere seferlerine bağlıyacaktır. Hareket merkezi İtfaiye Meydanı Akşehir Oteli (470)
Aziz Tevfık Yeginsoy
DAHİLİYE MÜTEHASSISI
Hastalarını her gün saat 15 den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi karşında, Nizameddin apartmanı No. 2 — Tel: 15343.
Azerbaycan Kültür Derneğinden
18 Mart 1950 Cumartesi günü saat 16 da Ankara Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi konferans salonunda bay Vahap Yurtsever tarafından: Meşhur Azerbaycan Edibi
•Fethali Ahundzade’nin hayatı ve eserleri, konulu bir konferans verilecektir.
Giriş serbesttir. (493)
Teşekkür
T. E. D. Yenişehir Lisesini Bitirenler Demeği Yönetim Kurulundan?
Derneğimiz adına çok muvaf-vakıyetli bir konser vermek lût funda bulunan Devlet Konser vatuvarı Necdet Remzi Atak Keman Ekolünün genç ve kıymetli üyelerinden Gülen Sunar, Halûk Onarır, Sermet .Abaoğlu, Erol Aygün ve Hüsnü özbeya-zıt’a ve piyanoda akompanye e-den Erfuz Edgüer İle Ferit Tü-zün’e teşekkür etmeyi unutulmaz bir borç biliriz. (499)
n i If If A T ORTAÇ'ta Bali Marka Hakiki Minyon Gül Marka Ortaç: Anafartalar Caddesi No. 224
I Nylon Çorap Fiatları: 535 krş. 550 krş. 525 krş. Tel: 11135 Ankara
Başmakaleden devam
Başkan C. Bayar Eskişehirde
Meclis köşesi.
büyük yangın
D a v E T
Millî Eğitim Mükâfatı maçları yarın başlıyor
Genlerbirliği ve Demirspor takımları Istanbula gittiler
gc la dı kf kc et;
git
lef
Le
Bu hafta başlıyacak olan Millî Eğitim mükâfatı maçlarında ilk karşılaşmaları yapacak olan Ankara takımlarından Gençlerbirliği ve Demirspor, dün akşamki Toros ekspresiyle tstanbula hareket etmişlerdir.
Her iki takım da tam kadrolarile gitmektedir. Yalnız Demirspordan Mustafa ve Gençlerden de Sait, askerlik vazifelerini yapmak üzere Geliboluya hazırlık kampına gitmiş bulunduklarından takımlarındaki yerlerini başka oyuncular alacaktır.
İlk karşılaşma önümüzdeki cumar tesi günü Galatasarayla Demirspor, Bcşiktaşla Gençlerbirliği arasında yapılacak, ertesi Pazr günü de Be-şiktaşla Demirspor, Galatasarayla da Gençlerbirliği karılaşacaktır.
Beşiktaştan Şükrü ve Galatasa-raydan Bülent, cezalı oldukları için Ankara takımlarına karşı oynıya-mıyacaklardır.
itizar:
Dünkü sayımızda çıkan 1949 - 1950 . Millî Eğitim mükâfatı fikstüründe İzmir takımlarından Altayın yerine sehven Altınordu yazılmıştır. Millî Eğitim mükâfatı maçlarına İz-mirden iştirak edecek takımlar Göz ] tepe ve Altaydır. Okuyucularımız- « dan özür dileriz.
lü.
I!
P
■-I
Ankaragücü takımı Zonguldağa gitti Önümüzdeki Cumartesi ve Pazar günü iki maç yapmak üzere Zongul dağa davet edilmiş olan Ankaragücü takımı, dün sat 16.50 trenile Zonguldağa hareket etmiştir. ,
Vefa gelmiyor îstanbulun Vefa takımının bu hafta Ankaraya gelerek Cumartesi ve Pazar günü Ankara takımlarının iki* sile karşılaşması tasarlanmıştı. Fakat bundan sarfınazar edilmiştir.
Tehir edilen maç Gençlerbirliği * Ankaragücü ta -kımlarının 6 1ar arasındaki son karşılaşmanın Çarşamba günü yapılması düşünülmüşse de, her iki takım bu hafta seyahate çıkmış bulunduk-
î larından bu maç başka bir tarihe bırakılmıştır.
; Bu hafta yapılacak maçlar
Bu hafta 19 Mayıs Stadyumunda ı yapılacak maçlar:
Birinci küme:
Cumartesi: 18 Mart 1950:
Saat 13.30 da Kalespor - Maltepe. Hakem Reşat Önen.
Saat 15.30 da Havagücü * Emniyet. Hakem: Muzaffer Ertuğ.
Pazar 19 Mart 1950:
Saat 13.30 da Kalespor - Atıfbey. Hakem Refik Güven.
Saat 15.30 da Maltepe -Emniyet. Hakem Nezihi İncili.
İkinci küme:
Pazar 19 Mart 1950:
Saat 13.30 da Hilâlspor - Kurtuluş. Hakem Rahim Kotan. (Toprak sahada).
Saat 15.30 da Dikmenspor - Baş-kentspor. Hakem Fuat Güvengör. (Toprak sahada).
Üçüncü küme:
Cumartesi 18 Mart 1950:
Saat 13.30 da Egespoı- - Altınordd. Hakem: Kenan Sertyel. (Toprak sahada).
Saat 15.30 da Doğanspor - Etlik-spor. Hakem Fethi Tokman. (Toprak sahada).
Atletizm müsabakaları
B. T. Ankara bölgesi atletizm a -j anlığından:
19 Mart 1950 Pazar günü aşağıda yazılı atletizm yarışmaları yapılacaktır. ;
1 — Saat 9 da 35 kilometre üzerinde maraton hazırlık koşusu.
2 — Saat 15.00 de 4 üncü kümeye I
2000, 3 üncü kümeye 3000 metre ol- 1 mak zere kır koşuları. 1
3 — Saat 15.00 de yapılacak kır ( koşularında hakemlik yapacakların ‘ isimleri aşağıya yazılmıştır.
B. Mustafa Çevrem, Melih Cığ, Hü şeyin Dalgakıran, İlhami Pulatayın saat 15.00 de Stadyum da bulunmaları rica olunur.
★ (Baş tarafı birinci dc) rayarak 15 dakika kadar istirahat etmiştir. Buradan doğruca parti il merkezi binasına gidilmiştir. Bayar burada toplanan vatandaşlarla bir hasbihal yapmış ve ezcümle demişti ki:
Büyük Felâket
•— Sevgli vatandaşlarım, Eskişehir’in geçirdiği sel felâketini gazetelerden Jakip ettik ve buradan gelen arkadaşlardan bu elemli mace-3 rayı diledik. Fakat insan hâdise ile karşı karşıya gelince felâketi daha iyi anlıyor. Felâket işittiklerimiz -den ve anlatılanlardan daha feci ve büyüktür. Hepinize geçmiş olsup, derim.
Felâketzedeleri istismar etmenin ve bir fırka namına ele alarak onun ü-zerinde durmanın İnsanî hislerle te-, lifi güçtür. Bunu biliyoruz. Fakat, hâdiseleri tahkik ve tetkik etmok ve istikbâl için emniyet sağlamak siyasi hayatta bir düsturdur. Memleketimizde bir su politikası olduğunu ve bunun takip edilmesi lâzım geldiğini takdir ediyoruz. İleri memleketler, bizden evvel buna başlayan memleketler, bizden ev -vel su dâvasını halletmişlerdir. Biz su politkası deyince iki mühim mesele ile karşı karşıyayız:
1 — Sudan gelecek zararları önlemek.
2 — Sudan istifade etmek.
Görüyorsunuz ki, bir sulama tesisatı kurmak, memlekette feyizli bir ziraat hayatı yaşatmak şöyle dursun bu bereketli menbadan bize felâket akmaktadır. Çünkü, su politikası henüz iptidai bir şekilde bulunmaktadır.»
D. P. nin su politikası
Bayar, bundan sonra Demokrat . Parti programındaki su politikasına ait maddeyi aynen okumuş ve söz- ı lerine şöyle devam etmiştir:
•— Su politikası diye işe başlandı- i ğı andan itibaren yüz milyonlarca ı lira para sarfedilmiştir. Fakat bun { lar, şuraya buraya avuç avuç döküldüğü için bir çoklarından netice ; alınamamıştır. Bu, milyonlarca ve { milyonlarca sarfedilen paradan ınem ı leket lâyıkiyle istifade etmek imkâ- i
nını bulamamıştır. Şurada bir tesi t sat, burada bir tesisat kurulmuş bi-1 r si bitmeden, diğer işe başianmı.ş-’ tır. Nitekim,, Eskişehirde de başlan-
■ mış olan iş zamanında iyi düşür.ü»-'
■ müş bir plâna bağlanmış olsaydı bu gün böyle bir felâkete maruz kalmaz dik. «Politika yapıyorsunuz, diyorlar.
• Biz demokratlar, böyle felâketleri
■ istismar edecek kadar küçük düşünecek insanlar değiliz. Arna hakikat leri 4e böyle zamanında söylemez-
? sek vazifemizi suiistimal etmiş olu-
Sözümü uzatmıyorum. Gördüğüm
1 göz yaşlarınıza tekrar cereyan vermek istemiyorum, ıstıraplarınızı bütün Türk milleti duymaktadır. Za
; ten millî! birlik denildiği zaman, felâket ve saadetleri aynı zamanda bütün millet duyması ile anlaşılır »
Bayar, Demokrat Partiye düşen vazifelere de temasla sözlerine şöyle devam etmiştir:
•— Bugünkü hükümet buradaki felâketzede halkımızın haynna her hangi bir teşebbüste bulunursa demokratlar ona müzahir olarak arkasındadır. Şu halde hep beraber çalışacağız, buradaki vatandaş ve kardeşlerimizin istiaplarına der -man olacağız. Hiç olmazsa o ıstırabı hafifletmeğe ve göz yaşlarını silmeğe çalışacağız. Bunu millî bij* vazife addediyoruz. Meyus olmak bizim şiarımız değildir. Nurlu bir is tikbale gidiyoruz. Her engeli yenmek azminde olduğumuz gibi, bu gibi acılan da hep beraber yeneceğiz. Ve evlâtlarımıza mesut yuvalat bırakacağız.»
Bayarın bu konuşması dinleyenleri çok müteahassis etmiştir. Celâl Bayar konuşması esnasında felâketzedelere İstanbul Demokratlarının 8600 liralık yardımını buraya getirmek üzere kendisine tevdi ettiklerini bildirerek, çeki Demokrat Parti Eskişehir il başkanına tevdi et- 1 miştir.
gsbüezut4utı.Bnrü ltvbgküjvbg kü 1 Bayar, yarın öğleye kadar felâket 1 zedelerin iskân edildikleri yerleri ' gezerek ziyaretlerinde bulunacaktır ve öğleden sonra da otomobille Siv- 1 rihisar yolu ile Ankaraya gidecektir. {
Sürüncemede kalan
Basın Kanunu
e
ıl
16 Mart şehitleri ihtifali yapıldı
Öğrenciler Pakistandan döndüler
/
I
1
?
I
İstanbul, 16 (a.a.) — 16 Mart şehitlerini anma töreni bugün saat 15 de Eyüpteki şehitlikte büyük bir halk kalabalığının iştirakiyle yapılmıştır. Bu münasebetle şehir meclisi adına söz alan Meliha Avni heyecanlı bir hitabe ile şunları söylemiştir:
Arkadaşlar. Şehzadebaşı karako -lunda cereyan eden ve bütün milletin kalbini kana boyayan elim hâdisenin bugün 29 uncu yıldönü -mündeyiz. 29 sene evvel kapısında nöbet bekledikleri Şehzadebaşı karakoluma düşman askerini sokmadıkları için şehid edilen vatan evlâtlarının yarattığı bu şeref âbidesinin önünde bugün hürmetle eğiliyoruz.
Aziz ve büyük şehitlerimiz, sizi İstanbul halkı namına muhabbet ve hürmetle selâmlarken, bütün dünyaya sizin ağzınızdan şunları bir defa daha haykırıyorum: «En kara,
en ümitsiz ve en karanlık günlerde de olsak Türk bayrağına, Türk istik lâline, Türk topraklarına dokunmak yasaktır.» o
Türk milleti her sevdadan vaz geçer her sevdayı gönlünden söküp a tabilir. Fakat vazgeçmiyeceği tek sevdası vardır o da istiklâlidir.
Aziz şehitlerimiz, vatan toprağın da huzur ve sükûn ile yatın, her sene buraya mesut ve hür milletinizin çocukları olarak önünüzde eğilmeğe geleceğiz.»
Bundan sonra halkevleri adına Kemal Çilingiroğlu konuşmuş ve askeri bandonun çaldığı matem »nar şını müteakip bir manga er tarafın dan havaya üç defa ateş edilmiştir. Askerî kıta, polis müfrezesi ve okul öğrencilerinin iştirakiyle yapılan geçit resmini müteakip törene son verilmiştir.
Yabancı gazeteciler dün gittiler
ir (Baş tarafı birinci de)
«Ankara garnizonundan bir piyade, bir süvari, bir topçu alayı ile tümen uçaksavar taburu, tümen istihkâm ve muhabere birlikleri ve bir zırhlı tugayı geçit resmine iştirak e-decektir. Bütün bu askerî birliklerin kullanmakta oldukları malzeme A-merikan yardımından sağlanmıştır. Erlerimiz 29 doğumlu, 4 aylık talim görmüş acemi erattır. Resmi geçidi Ankara garnizon komutanı Tümgeneral İsmail Hakkı Tunaboylu idare edecektir: Misafirlerimiz fotoğraf ve film çekmek için istedikleri mevkilere gidebilirler.»
Bundan sonra bando yerini almış ve geçit resmi başlamıştır. Alay sancağının arkasından 4 ay gibi kısa bir müddettenberi ordu saflan araşma katılmış bulunan erlerimizin muntazam saflar halinde geçişleri misafirlerin hayranlığını çekiyordu. Piyadeleri takip eden süvarilerimiz de hazır bulunanların takdirlerini toplayan bir haşmetle geç tiler. Misafir basın temsilcileri mütemadiyen fotoğraf alıyor, hareket halinde olan kotaların arasına girerek film çekiyorlardı.
Nihayet motörlü toplar, uçaksavarlar, muhabere ve istihkâm birlikleri, son olarak da hafif, orta ve ağır tanklardan mürekkep zırhlı tugay, toz bulutları içinde görün düler ve büyük bir intizam içinde ağır bir ilerleyişle önümüzden geçip gittiler.
Misafirler, modem vasıtalarla teç hiz edilmiş olan Türk ordusunun bu muhteşem gösterisinden duyduk lan derin memnunluğu sık sık tekrarladıkları «fevkalâde» kelimesi ile ifade etmekte idiler.
Etimesğutta
Hipodromdaki bu merasim bittikten sonra doğruca Etimesgut askerî hava alanına gidildi.
Hava geçit resmi saat 14 de baş-lıyacaktı. Bu zamana kadar misafirlerimiz hazırlanan büfede öğle yemeğini yediler. Misafir meslek-daşlardan Frankfurt am Main’da neşredilmekte ve ayni zamanda
Münih ve Be(rlinde'de yayınlanmakta olan Neue Zeitung gazetesinin muhabiri Doktor Kari Kerber şunları söyledi ı
«Türkiye’ye gelmekten çok memnunum. Burada bize karşı gösterilen misafirperverlik bana pek tesir etti. Harap olmuş bir Avrupa'dan sapasağlam kalmış bir memlekete gelmek bana inşirah verdi. Türkiye hakikaten mesut bir yerdir.»
İsviçrede çıkan -Die Tat» la Tribüne de Genve» gazetelerinin muhabiri Paul Wemer intihalarını şöyle ifade etti:
«Pek kısa olarak kalacağım bu memlekette bilhassa iki şeyin tesiri altında kaldım : Birincisi, Türk halkının bağımsızlığını kazanmak için yapmış olduğu çetin savaşlarda verdiği kurbanlar ve bu bağımsızlığını korumak için gösterdiği azim, diğeri de bize karşı gösterilmiş olan çok yakın alâka ve samimiyet. Bunları bütün hayatım boyunca asla unutmıyacağım.»
Bundan sonra yine toplu olarak hava haber alma okulu ve Türk Kuşu motor fabrikası gezilmiş, o-kuldaki tedris sistemi ile fabrikanın çalışmaları misafirlerimizin pek alâkalarını çekmiştir.
-1- (Baş tarafı birinci de) şampiyonasına girecek takımla beraber çalışmak için yetişemedim. Esasen onlar hareket etmeden evvel de yetişmiş olsaydım, Avrupa şampiyonası gibi mühim bir temas için yapacağım bir kaç antrenman kâfi gelmez ve formuma giremezdim. Kilom artmış değildir. Halen 90 kilo geliyorum.
Dost ve kardeş Pakistana yaptığımız ziyaret çok iyi geçti. Orada gördüğümüz candan hüsnü kabul tasavvurun fevkinde olmuştur. Memleketimize karşı büyük bir hay ranlık besliyen kardeş PakistanlIlar bizi, tâbir caizse, el üstünde tut-
Spora ve bilhassa güreşe karşı büyük bir rağbet gördüm. Bizdeki gibi orada da Karakucak güreşi çok revaçta, daha ziyade açık sahalarda güreş yapılıyor. Minder güreşine yeni başlamışlar. Tabiîdir ki bunda henüz acemi kalıyorlar.
Güreşçi deyince onlarda düşünülen kuvvetli ve çok iri cüsseli bir insandır. Kendisile güreştiğim ve i-ki dakikada yendiğim rakibimin kilosu benden biraz fazla idi. Bu güreşten sonra tekniğin kilodan evvel geldiğini anlamış oldular.
İkinci rakibinin kilosu çok ağırdı, fakat ilk güreşimden sonra benimle karşılaşmaktan imtina etti.
PakistanlIlar bizimle sporun her kolunda ve bilhassa güreşte sık temaslar yapmayı çok arzu ediyorlar ve memleketimizden takımlar davet etmeyi düşünüyorlar.»
Yaşar Doğuya, kendisine Pakis -tanda 100 bin liraya yakın hediye ve rildiği yolunda çıkan söylentiler hakkında ne söyliyeceğini sorduk, şampiyon güreşçimiz, bunun katilden doğru olmadığını, kendisjriin sırf bir dostluk ziyareti için oraya gittiğini söyled.
Yaşar Doğu, Stokholmaek, güreşle re yetişememekten üzüntü duydu -ğunu bir taraftan da buraya giden arkadaşlarına bir fırsat vermiş olmaktan memnun olduğunu miş ve seyahat intibaları izah etmiştir:
• Pkistan sıcak olmasına rağmen çok güzel bir memleket. Buranın halkı da memleketleri gibi çok s» cak kanlı insanlar. Pakistanda bulun duğum müddet zarfında kendimi A-nadoluda yaşıyormuş gibi hissetim.» Yaşar Doğu Bağatta yaptığı antrenmanları da anlatarak şunları söy lemiştir:
«Bağdatta büyük bir merasimle karşılandık. Halk istasyonlarda «Yaşasın Tünkiye» diye bağırıyordu. Burada bir iki antrenman yapmak istediğimi ilgililere bildirdim. Bağdat
tâki güreşçilerle yapmak istediğim karşılaşma bir antrenman olduğu halde saha muazzam bir kalabalıkla dolmuş ve bütün Bağdat halkı bizi seyretmeye gelmişti, Burada 8 güreşçi ile karşılaştım ve hepsini de sekiz dakikada yendim.
Kimse benimle güreşmek istemi yordu. Kendilerine bunun bir antrenman olduğunu yenmenin ve yenilmenin tabiî bir hâdise olduğunu anlattım. Benim bu sözüm çok hoşlarına gitti. Ertesi gün bütün gazeteler benden bahsediyordu.
Gazeteler benden o kadar fazla bah setmeye başladı ki ben bir sporcu değil politikacı gibi gösteriliyordum.
Pakistanda ise memleketimize karşı büyük bir yakınlık gösteriliyor ve Türklerin Pakistanda bulun masından iftihar ettiklerini söylüyorlardı. Pakistanda gördüğüm hüsnü kfbulü anlatmakla bitiremem. PakistanlIların misafirpeverliğine hayran kaldım. İlk fırsatta Pakis -tanlı güreşçileri Ziraî Kombinalar kulübü namına Ankaraya davet e-deceğim.
İktido rın propoğondası
★ (Baş tarafı birinci de) letvekillerinin sarfettikleri sözlere ve yaptıkları' propaganda vaatlerinin tekrar edilmesine tahsis edilecektir.
Diğer taraftan haber aldığımıza göre, iktidar partisi, radyodan bu şekilde istifade etmesi yetmiyormuş gibi, bir de muhtelif bakanlık devlet daireleri .tarafından çekilen, askerî, İktisadî ve kültürel filmleri teksir edip, bunları memleket içinde sinemalarda göstermeğe karar vermiştir. Bu suretle iktidar, seçimde, işte icraatımız diyerek, devlet malından hazırlattığı filmleri kendi propagandasına hasredecektir
maddeler içinde gazeteciler için ' çok ağır hükümler vardır. Evet, şantaj ye müstehcen neşriyat çer-‘ çevesine giren yazılar, elbette cezalandırılmalıdır; fakat bu arada, Bakanlar Kurulu âzaları ve yahut Büyük Millet Meclisi üyeleri hakkında yarılacak neşriyatı, ağır kayıtlara bağlamanın hikmeti endir? Bunun tek sebebi aşikârdır : Her türlü tenkidi asgari haddine indirip gazeteciyi vazifesini yapamaz bir hale getirmek!
Fakat matbuat hürriyetinin gayesi nedir? Bir muharir, politika ile uğraşanları tenkid ctmiyecek de kimi tenkid edecektir? Bu arada bazı kimselerin şahıslarına müteveccih hücumlar olursa, bunları hakaret şeklinde tefsir edip derhal mahkemeye müracaat etmek, gazeteciyi otomatikman susturmak için tek usuldür. Çünkü dâva beraetle neticelense bile, kanunen, mahkemeye intikal etmiş bir mesele hakkında bütün gazeteler mütalâa yürütmekten memnudurlar.
Hele seçim zamanı, bir zatın bir gazete hakkında dâva hçması, kendisini doğrudan doğruya dokunulmaz bir hale sokması demektir. Sonunda gazeteci beraet etse bile, o zamana kadar av avlanmış tav tav-lanmıştır!
Diğer mühim bir mesele de, iddia olunan hakaretin hudududur. Matbuat dâvalarının çoğunda âdi hakaret diye bir mevzu yoktur. Bu çerçeveye giren dâvalar siyasî ten-kidlerden doğmaktadır. Eğer siyasî bir tenkid mevzuu olmasa, bir gazeteci ile bir bakan veya milletvekili arasında şahsen ne gibi bir mesele olabilir? Belki de, birbirlerini asla tanımazlar. Gazetecinin yaptığı tenkid ise, sırf politik hayatı alâkadar eden bir meseleden ibarettir. O halde, bu gibi davalarda ceza lan »Neşren hakaret» diye arttırmak şöyle dursun, bilâkis hafifletmek ve bunları âdi hakaretlerden ayırmak lâzımdır. Halbuki hazırlanan kanunlarımız, ıbiraz iğneleyici bir lisanla tenkid yapan gazeteciyi, âdi hakaret yapanlardan daha ağır bir surette cezalandırmaktadır.
Biraz dikkat edersek, doktor, mühendis, mimar, velhasıl her sınıf meslek erbabı, mesleğini icra ederken asla devamlı bir surette hapis tehdidi altında bulunmaz. Fakat bir gazeteci, eline kalemi aldı mı, acaba yarın şu cümlenin altından nasıl bir aykırı mâna çıkarırlar, diye düşünmeğe mecburdur. Ve ekseriya kendi maksadı olmıyan ayrı 'bir tefsir, karşı tarafın gazeteciyi susturmak veya hapse attırmak gibi bir emeline hizmet etmektedir. Hele imtiyaz sahipleri veyahut, yazı işleri müdürleri, gazetede intişar eden diğer yazıların suçlarını da | yüklenmektedirler. Bir milletveki- ( li, kanunen suç telâkki edilecek bir söz sarfeder, fakat bunu Büyük Millet Meclisinde söylediği için sözleri suç sayılmaz, ayni sözleri neşreden gazetenin imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü suç işlemiş sayılır ve soluğu doğru hapiste alabilirler. Çünkü derhal, şeref, haysiyet, izzetinefis gibi büyük kelimeler ortaya girmiştir!
Böyle tek taralfı hürriyet, dünyanın hiç bir tarafında görülmemiştir.
Halbuki politika ile meşgul olan zevat, tenkidlere göğüs germesini bilmeli ve icraatını ona göre ayarlamalıdırlar.
Eğer biz, yeni seçimlere, Matbuat Kanununun bu şekliyle gireceksek, şimdiden haber verelim ki, memlekette Matbuat hürriyeti diye bir mefhum kalmamıştır. Buna rağmen, yine tenkidlerimize devam ediyorsak, inanınız ki, bu bir hürriyet meselesi değil, sadece ve asgarî üç aylık ıbir mahkûmiyeti göze almak cesareti olmuştur. ________________ Adviye FENİK
5 dükkân yandı
Dün gece saat 21 sıralarında Atpa-zarı semti Sutepe mahallesi Menderes sokağında büyük bir yangın çık mış ve 5 dükkân tamamen yanmıştır.
Lâstik tamirhanelerinin İnşasın dan düne kadar burada 7 yangın çıkmış ve her yangında da sigortalı olan dükkânlaran 5 veya 6 sı birden yanmıştır.
Dünkü yangında da Mehmet Seher, İsmail Hayta, Bekir Akpınar, Arif Deveci, Osman Tokat ve Haşan ismindeki şahıslara ait olan ve 18 bin liraya sigortalı bulunan dükkânlar tamamen yanmıştır.
İtfaiye vaktinde müdahalede bulunmuş ve yangının etrafa sirayetini önlemiştir.
Savcılık hâdiseye el koymuş ve şüpheli görülenler hakkında tahkikata başlanmıştır.
Dünya Basınından
Hulâsalar
—. 16 Mart 1950 _
Altındağ Muhtarı
ir (Baş tarafı birinci de)
Bunun üzerine Demokrat Partili müşahit vaziyeti merkeze bildirmiş se de merkezin ısrarlarına rağmen Muhtar Demokrat Partili müşahidi içeri almamakta ısrar etmiştir,
Müteakiben arada çıkan münakaşa sonunda, vaziyet bir zabıtla polise aksetmiş ve hâdise mahallinde tetkikat yapan savcı, Muhtar hakkında âmme dâvası açılması için hazırlık tahkikatını bitirerek sa-nk aleyhimde Ankara beşinci Asliye ceza mahkemesinde dâva açmıştır.
Duruşmaya önümüzdeki günlerde başlanacaktır.
★ (Baş tarafı birinci de)
Mehmet Oktav — Unvanımı düşünerek elimden geleni yapacağım tabiidir.
Tevfik Yüce — İlk defa memleket dışına çıkıyor ve ilk defa tayyareye biniyorum. Stokholmda ilk defa millî formayı giyeceğim. İyi çalıştım. Allah yüzümü ak etsin.
Celâl Atik — Hepimiz iyi çalıştık. Bu sefer de bizi gönülleriyle takip eden milyonlarca vatandaşımızı düşüneceğiz.
Yapı Enstitüsü Mezunlarına
Mi/lf Eğitim Bakanlığından:
Yapı Enstitüsü DUvarcılık, Sıvacılık, Dülgerlik ve Sıhhî tesisat -Kalorifer sanat şubelerinden mezun sanatkârlara ihtiyaç vardır.
Bu sanatkârlar Hava Kuvvetleri İnşaat birliklerinde Yapı Teknisyeni olarak istihdam edileceklerdir.
İsteklilerin, hangi okuldan ne zaman mezun olduğunu ne iş yaptığını belirtmek suretiyle 27/Mart/1950 gününe dilekçe ile Bakanlığımıza başvurmaları duyurulur
kadar bir (1610)
Meşhur bir Amerikalı gazeteci şehrimizde
Şöhretli Amerikan gazetecilerinden Chicago Tribün sahibi Mister Mc Cormick, dün, Ankara Palas ojelinde Türk gazetecilerini kabul ederek beyanatta bulundu.
Milyonlar satan müteaddit gazetelerin sahibi ve Amerikan hükümetinin dış siyasetinde önemli bir rol oynayan Mister Mc Cormick, Türk gazetecilerini mutat saatten biraz geç, fakat, mutat nezaketten fazlasiyle karşıladı.
Mister Cormick, gazetecilerin sual sormasına vakit bırakmadan, güzel bir. konuşma yaptı. Türklere o-lan sevgi ve saygısını anlattı. Ve bu arada, güzel bir hâtırasını nakletti: Mister Cormick, 1917 de Amerikan Genelkurmayında çalışıyormuş. Bu mesaisi sırasında mühim bir anlaşma keşfetmiş. Boğazlar Rusyaya, İskenderun ise Fransaya vaadedili-yormuş.
O gün, bu gün, sayın Ameriaklı gazeteci, Türk dâvasını müdafaa eden bir gazeteci olarak teşahür etmiş.
Büyük gazeteci :
• Türklerin beni hatırlıyacakları-nı ummuyordum, dedi, fakat, beni hatırladılar. Beni dâvet ettiler. Ben de geldim. Anayasanız çok kuvvet-
İngiliz basını:
Bu sabahki İngiliz basını, Amerika dışişleri Bakanı Dean Ache -son’un beyanatını memnuniyetle karşılamakta ve bu beyanata büyük bir önefn vermektedir.
Times gazetesine göre, Acheson hür dünyanın yok olmaması isteniyorsa, Amerikalıların yardımlarını arttırmaları lâzım geldiğini milletine açık bir şekilde anlatmıştır. Times gazetesi Acheson'un demecin de komünist Çini tanımak hususunda şiddetli bir arzunun hissedildiğini yazmakta ve bu meselenin Bevin, Schuman ve Acheson arasında yapılacak bir toplantı esnasında halledilebileceği ümidini izhar etmektedir.
Muhafazakâr Daily Telegraph gazetesi Uazk Doğu durumunun bir an evvel iştikrar bulmasının elzem olduğunu belirtmekte ve Malezya’da durumun normale avdet etmesi için sarfedilen gayretleri iyi karşılamaktadır.
Liberal Manchester Guardian gazetesi, Batı savunması meselesini incelemekte ve şimdiye kadar elde edilen neticelerin gayri kâfi olduğunu kaydetmektedir. Gazete Batı birliğine dahil memleketlerin her birine hususî vazifeler verilmesi l|zım geldiğini kaydetmektedir. Gazete, bütün memleketlerin, askerî sahanın her bölümünde kuvvetli olmaları için çalışmala zım geldiğine de işaret et/ikte ra silâhların standardize e( meselesine büyük bir ömen vermek gerektiğini yazmaktadır. Machester Guardian gazetesi, «silâhların, standardize edilmeleri temin edilmedikçe, iyi bu netınceye vanlamıyacak» demektedir. Gazete, bu gün avam kamarasında millî savunma hakkında cereyan edecek olan müzakereler üzerinde de durmakta ve İngiltere, Belçika, Hollanda ve Fransa orduları arasında tatbik e-dilmekte olan standaridizasyon hakkında izahat verilmesi lâzım gel diğini kaydetmektedir.
Amerikan Dışişleri Bakanı Dean Acheson’un dün San Fransisko’da vermiş olduğu söylevi yorumlayan Fransız basım bu söylevi çok önemli olarak vasıflandırmaktadır. Ce Matin Le Pays gazetesi şöyle demektedir:
Dean Acheson Uzak Doğu’daki Amerikan politikası hakkında San Fransisco’da çok önemli bir söylev vermiştir. Çin - Sovyet anlaşmasının imzalanmasından tam bir ay sonra söylenen bu sözler Fransa için özel bir önem arzetmektedir. Zira bu nutuk Amerika’nın, komünizm tehdidine karşı Hindiçini’ye yapılacak Amerikan yardımının t amtasrih edileceği bir sırada söy-tam tasrih edileceği bir sırada söy-ri, Fransa’da Hindiçini’de ve bütün As’yada büyük akisler yapacaktır. Çünkü Amerikan dışişleri bakanı, Amerika'nın Asya’da komünizme karşı koymak hususundaki azmini katiyetle belirtmiştir; ve sölevinde Hindiçini'yi özel surette ele almıştır.
Les Echos gazetesi ise, Uzak Doğu olaylarını inceleyerek şöyle demektedir.
«Bundan bir müddet önce Fran -sız - Vietnam anlaşması imzalandığı zaman Amerikalılar dudak büküyorlardı. Fakat bugün Çin’deki komünist istilâsı karşısında hakikati anlamış bulunuyorlar; Jes-sup - Bao Dai tecrübesinin zanne -dildiği kadar ümitsiz olmadığını, Fransanın oradaki mevcudiyetinin faydalı olduğunu ve her ikisine de iaşe ve silâh yardımında bulunma nın lâzım geldiğini anlamış olarak Vaşington’a dönmektedir.
Adalet ve İçişleri komisyonların dan kurulan karma komisyon:
Danıştayda açık bulunan üç üyelik için seçim yapılmak üzere bugfru saat 10 da;
Adalet Komisyonu:
1 — Ceza Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkında kanun tasarısın),
2 — Basın Kanunu tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Ulaştırma komisyonu:'
Gemi sahiplerinin sorumluluklarının tahdidi ve konişmentoya müteallik bazı kaidelerin tevhidi hakkmdaki 25 Ağustos 1924 tarihli ve deniz ticaret vasıtalarının rehni ve imtiyazı ve devlet gemilerinin muafiyetleri ile ilgili bazı kaidelerin tevhidi hakkındaki 1926 tarihli milletlerarası dört Sözleşmeye katılmamız hakkında kanun tasarısını görüş mek üzere bugün saat 10 da;
VI numaralı geçici dilekçe komisyonu:
Bugün saat 10 da;
İçişleri Komisyonu:
1 — Belediye Kanununa bazı mad deler eklenmesine dair kanun tasarısını,
2 — Devlet memurları aylıklarının tevhit ve teadülüne dair olan 3656 sayılı kanuna bağlı (1) sallı cetvelin emniyet umum müdürlüğü kısmında değişiklik yapılmasına ve 3201 sayılı emniyet teşkilât kapununun 14 üncü maddesinin kal dırılmasına dair kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 15.30 da;
Kitaplık Komisyonu:
Bugün saat 17 de Kitablıkta; Toplanacaklardır.
seçimleri D. Parti
ir (Baş tarafı birinci de) ların halledilip edilmediği hakkın-daki bir suale şöyle cevap vermiş- j tir :
— Ufak bir mesele ihtilâf telâkki edilmiştir. Ortada her hangi bir ihtilâf mevcut değildir.»
Celâl Bayar umumî seçimleri han gi partinin kazanacağı hakkmdaki |
bir suali de şöyle cevaplandırmış- ,
tır :
— Hâlâ şüpheniz mi var? Gayet tabiî olarak seçimleri Demokrat Parti kazanacaktır. ÇürfJrti millet ı böyle istiyor.»
Garda bulunan yüzlerce Demok-rat «Dağ başını duman almış» i şını söyliyerek Başkanı coşkun zahüratla uğurls
Mevsimlik Modelleri ile işine devam etmektedir. Fiyatlar her yerden ucuzdur.
ADRES: Kooperatif civarı, Kutlu Sokak, No. 3
★ (Baştarafı Sa: 3 de) Başkanlığına Tevfik Işıklı, Başkan-vekilliğine İbrahim Selçuk, muhasebeciliğe Hüseyin Çakır, Kâtipliğe Murat Ören, üyeliklere Ahmet Can, Alj Bostan ve Ahmet Çakı seçilmişlerdir.
Kongre çok heyecanlı ve içten gelen sevgi tezahürleri arasında geçmiş ve isimlerini aşağıda bildirdiğim 60 vatandaş C. H. P. den istifa ederek kitle halinde D. P. kaydolmuşlardır.
Süleyman Işıklı, İbrahim Selçuk, Ahmet Keser, Hasbi Bulut, Mehmet Doğan, Tahsin Pişkin, Hüseyin Çakır, Mehmet Keser, Haşan Doğan, Ahmet Çakı, Mehmet Ayvaz, A. İhsan Bozkurt, Tahir Selçuk, Durmuş Demir, Osman Doğan, Mehmet Kul, Halim Çorbacı, İbrahim Duman, Ali Aymaz, İsmail Sargın, Mehmet Sargın, Ahmet Selçuk, Mustafa Perçin, Mustafa Gedik, Haşan Tekin, Tevfik Aymaz, Mustafa Çan -dır, Mehmet Erdoğan, Abdul -lah Yılmpz, Habip Köse, Cemil Ayvaz, Mehmet Saydam, Faruk Er-tuğ, Mustafa Saraç, Süleyman Bulut, İbrahim Çakmak, Murat Kara* han, Mustafa Çakır, Osman Ören, Kâmil Doğan, Mehmet Sarı, Mehmet Ali Çakır, Haşan Yıldız, Musa Karakaya, İdris Kındı. Mehmet Ka-rahan, Necip Pişkin, İsmail Yavuz, Kâmil Can. İdris Bölbaşı. Bekir Uygun, Kâzım Can, Abdullah Çakır. Mehmet Kıyak, Eyüp Yavuz, Lûtfi Kırmızı. Mehmet Ali Erdoğan, Sahip Kaymaz.
li, siyasî hayatınız çok müstakar. Yalnız, siz de başkalarının işlediği bazı hatalara düşüyorsunuz....
Bütün dünya İktisadî ıbir hata işliyor
Mister Mc Cormick, bütün dünyanın İktisadî hatalar işlediğine ve bu meyanda Türkiyenin de bulunduğuna kani. Bu büyük hatalar ara I sında, gazetecinin, tekel diye ifade ettiği devletçilik de var. Devletçilik, Amerikalı gazetecinin nazarında büyük günah...
Ojeni Özşahin (Esenyel)
KADIN TERZİSİ
Zayi
Sarıkamış kazasından almış olduğum nüfus cüzdanımı kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hük mü yoktur.
Hüseyin oğlu Mehmet Pençyılmaz
Dr. Şahende Köymen
Çocuk hastalıkları mütehassısı tetkik seyyahatinden dönmüş, hastalarını saat 3 ten sonra Yenişehir Atatürk Bulvarı Ayberk Ap. No. 4 te muayeneye başlamıştır. Tel: 23033
Comments (0)