Buhran Niçin?
Yazan: Hüseyin Cahid YALÇIN
Ortada çok ciddî bir buhran ve endişe mevcud olduğunda şüphe yok. Her memleket az çok sıkı askerî tedbirler alıyor ve hummalı bir faaliyet ile silâhlanıyor. Buna bi rsebeb olmak icab e-der. Eğer bugün başka dünyalardan şu bedbaht arzın üzerine bir insan gelmiş olup da muhtelif memleketlerin gazetelerine göz gezdirse, bir parça aklı varsa, o-nu da kaybeder ve hiç bir şey an-lıyamaz.
Hangi memleketin gazetesine, hangi devlet adamının sözlerine baksanız sulh tarafdarlarından başka kimseye tesadüf edemezsiniz. Bu sözler doğru ise, demek ki, birinci derecede muhakkak olan nokta, herkesin sulha muhabbet hu-
İtalya ve Almanya Yeni ve Müşterek Bir Harekete mi Hazırlanıyorlar?
Alman ve İtalyan Filolarının Tanca ve Cebelüttarığı Hedef İttihazından korkuluyor
Rozvelt; Diğer Devletlere Dokunup Dokunmayacaklarını Hitler ve Mussoliniden Telgrafla Sordu.
susunda ittifak etmesidir.
İkinci muhakkak olan nokta hiç kimsede karşısındakine itinıad bulunmamasıdır. Hele büyük devletler, az çok sarih surette iki tarafa ayrılmış bulunuyorlar. Bunların sözlerine bakılırsa, bütün kabahat karşı taraftardır. Meselâ, Berlin — Roma mihveri küçük devletleri telâşa düşürenlerin İngiliz ve Fransız-lar olduklarını iddia etmekte, kendilerinin kimseye karşı düşmanlık hissi beslemediklerini temin et inektedirler. Ayni zamanda, bu devletlerin neşrettikleri kanaatlara nazaran, îngil izler dünyaya tahakküm arzusundadırlar, küçük devletleri ellerinde alet olarak kullanmak az-mindedırler. Bundan dolayı ortalığı karıştırmaktadırlar. Diğer taraftan, Ingiltere ve Fransa hükümetleri ise dünyayı bir istilâ tehlikesi altında görmektedirler. Bu tehlike şimdiki halde küçük devletlere müteveccih bulunuyorsa da onların kolayca işi görüldükten sonra sıra kendilerine gelecektir. Gelmese bile Berlin — Roma mihveri devletleri kuvvet ve üstünlük kesbedecektir ki, bizzarure onların hegemonyasına boyun eğmek lâzım gelecktir.
Göze görünen vaziyeti bu suretle hulâsa ettikten sonra akla bir sual gelmek pek zaruridir: Maksad-ları bu kadar müttehit olan şu büyük devletler neden biribirlerini an-lıyamıyorlar? Hepsi hakikaten sulh taraftarı iseler fikir mutabakatını tesbit ve ilân edememeleri kabil midir? Akıl ve mantık böyle bir imkânsızlığı kabul edemediği için, yine pek zarurî olarak meseleyi şu suretle izah etmek lâzımgeliyor: Muhakkak ki tarafların biri yahud her ikisi de az çok samimî değildir. Her halde kat’î surette muhakkaktır ki sulhü arzu etmekte bütün büyük devletler ciddî ve samimî surette müttehit bulunmayorlar. Bazıları yahud hepsi ya biribirlerinin zararına ya küçük devletlerin zararına genişlemek, kuvvetlenmek istiyorlar. Fakat bunu alenen itiraf etmekten utandıkları veya korktukları için bir sulhperverlik komedyası oyna-yorlar.
Bu nazarî düşüncede bu noktaya geldikten sonra, gözlerimizi realite sahasına çevirerek vekayiln ne tarzda cereyan ettiğine bakalım. Bel ki bizi tenvir edebilecek hakikat ziyasını burada bulabiliriz.
Berlin — Roma mihverinin teminatına göre, Almanya ve İtalya devletleri Yunanistanın ve Roman-yanın dostlarıdırlar. İtalya ve Yunanistan d^vUt adamları son günlerle karşılıklı dostluk hatıralarını ihya ettiler ve biribirlerine çok nazikâne şeyler söylediler. Almanya Romanya ile bir İktisadî mukavele-lame yaparak iki memleket arasında bir yakınlık tesis etti. Gayet âlâ. öbür tarafta İngiltere ve Fransa hükümetleri de Romanyaya ve Yu-nanistana karşı büyük bir dostluk eseri gösterdiler. Onlar hiç müracaat etmedikleri ve talib olmadıkları halde, bu devletlere bir garanti verdiler. İstiklâllerini tehdid edecek
Hüseyin Cahid YALÇIN * sayfamızda)
CİYANONUN DÖNKÜ NUTKU
İspanyadaki İtalyan Askerleri Geri Çekiliyor
Roma: 15 (Hususî) — Harici* ye nazırı Kont Ciyano bugün; Arnavutluk tacının İtalya Kralı tarafından kabulünü tasdik için toplanan parlmentoda mühim bir nutuk Höyiemiştir. Ciyano; ezcümle; t-talya — Arnavutluk birliğinin tarihin takdis ettiği bir hâdise olduğunu söyledikten sonra:
—“Bir aksülâmele meydan vermeden hiç bîr insan kuvveti* bu birliği değiştiremezi,,
Demiştir.
Mumaileyh; bunu takiben tn-(Sonu 3 üncü sayfamızda)
Güreşçilerimiz Dün Gece Norveçe Hareket Etti
Fenerbahçe Doğansporu 5-1
Demirspor Beşiktaşı 2-0 Yendi
Yüce Ülkü İnönü voleybolcuları
Dünkü okullararası futbol, voleybol müsabakalarına 22 takım girdi.
Osloda yapılacak Avrupa Greko Romen güreş şampiyonasında Tür-kiyeyi temsil edecek olan (Kenan Küçük Mustafa, AnkaralI Yaşar, Celâl Atik, Mersinli Ahmet, Mustafa, Çoban Mehmetten müteşekkil güreş takımımız dün akşam saat 10,10 da kalkan Romanya vapu-rile Köstence tarikile Norveçe hareket etmiştir.
Ankarada açılan ve iki ay devam eden kampta nefes bakımından hay li yükselmiş bulunan takımımız 03-loya nazarı dikkati celbedecek bir (Sonu k üncü tayfamızda}
«yun Lalyan parlameatosunaa mühim bir nutuk söyliyen Kont Ciano
Millî Güreşçilerimizden Çoban Mehmet ve Mustafa
Vaşington: 15 (A. A.) — Amerika Reisicümhuru Roozevelt, Hitlere ve Mussoliniye bir telgraf göndererek diğer devletlere dokunmı-yacaklarına dair teminat verip ver-miyeceklerini sormuştur.
Roozevelt, yüz milyonlarca insanın mütemadiyen bir harp ve hattâ harpler silsilesi içinde yaşadıklarını kayd ile dünyanın mutlak surette böyle bir akibete uğrayacağına inanmak istemediğini bildirmektedir.
Son seneler içinde tecavüze kur ban gitmiş olan milletleri zikreden Roozevelt, bugün gergin vaziyetin bir felkete müncer olacağı zamanın yaklaşmakta olduğunu söyliye-rek şöyle demektedir:
Benim kanaatim şudur ki, eğer bütün milletler, kendi hükümetlerinin şimdiki ve ilerideki siyasetleri hakkında samimî beyanat ölde edebilirlerse dünya sulh davası ile-(Soııu 3 üncü sayfamızda)
Türk - İngiliz Müzakereleri
Dostane bir hava içinde ilerliyor
Londra, 15 (Hususî) — Karşılıklı yardım paktı akdi için Türkiye ile yapılan müzakereler dostane bir hava içinde ilerlemektedir.
M. Çemberlaynin Romanya ve Yunanistana verdiği teminatı bir kaç gün içinde Türkiyeye de vereceği kuvvetle tahmin olunmakta -dır.
Hitlere Suikastını?
Çeklerden mürekkep bir gurup; Alman devlet reisini öldürmek mİ İstiyordu
Londradan bildiriliyor:
Daily Mirror gazetesi Wilhelms-hafen limanında "Tirpitz,, in denize indirilmesi sırasmda M. Hitlere karşı Çeklerden mürekkep bir grupuu hazırlamış olduğu bir suikast teşebbüsünün 31 martta Alman gizli teşkilâtı tarafından meydana çıkarıl -dığını yazmaktadır. Alman devlet reisinin Wilhelmshafene gelmesin den biraz evvel zabıta memurları limanın rıhtımlarında otomatik tabancalarla müsellâh iki Çeki yakalamışlardır..
Ayni zamanda deniz tezgâhlarının civarındaki evlerden birinde-yapılan bir baskın da; müsellâh ve
(Sonu 3 üncü sayfada)
Bir Heyetimiz Dün Gece Berline Gitti
Nafıa Vekilimizin riyasetindeki heyet azalan; Hitlerin 50 nci doğum yılı merasiminde Memleketimizi Temsil Edecekler
Heyetimiz Sirkeci istasyonunda teşyi edilirken
Alman devlet reisi B. Hitlerin ı Berlinde yapılacak merasimde hü 50 inci doğum yılı münasebetiyle | (Sonu 3 üncü sayfamızda)
Arnavutluk Tacı
İtalya Parlâmentosu Dün Tacın Kral Tarafından Kabulünü Tasdik Etti
Arnavutluğun Londra Sefiri yeni Arnavut hükümetini tanımadığını ilân etti
Bari, 15 (A.A.) — Arnavutluk tacını İtalya kralına takdim etmek üzere gelen Arnavut heyeti buraya ya varmış ve askerî merasimle karşılanmıştır.
Roma, 15 (A.A.) — Resmî Ar-
Sovyetler Birliğinin Vaziyeti
Ingiltere, Moskova Hükûmetile Yeni Bir Hava ittifakı mı Yapıyor?
Diğer Taraftan Sovyetlerin ne anlaşma, nede garanti istemediği fakat; yeni bir kollektif emniyet ihdasında İsrar ettiği bildiriliyor (Yazısı 3 Üncü sayfamızda)
hbK SABAH
Düşündürücü Bir Bilanço
İspanyanın sahne olduğu dahilî boğuşmanın hazin bilançosu insanlığa modern harblerde askerden ziyade sivil halkın kurban gittiğini öğretti. Filvaki Madrid-den gelen bir telgrafta Ispanyol dahilî harbinde (450.000) muharibe mukabil (750.000) sivil öldüğü bildirilmektedir.
navut heyeti, Mussolini tarafından kabul edilmiştir.
ARNAVUTLUĞUN LONDRA ELÇİSİNİN CEVABI
Londra, 15 (A.A.) — Arnavut-
(Sonu 3 üncü sayfada)
Demek oluyor ki bu gidişTe siperler şehirlerden emin bir mele© olacak ve harblerin en müdhişi cephelerin gerisinde yapılacak.
Vaziyet bu merkezde iken “mutlaka dövüşeceğimi” diyenler hiç olmazsa öz memleketlerinin masum çocuklar il e günahsız ninelerine acımıyorlar mı?
A. OEMALEDDlN SARAÇOĞLU
Sayfa t 2
TEN I SA B A H
16 NİSAN 1939
MÎhmÎDI^
NATIRA vı İTİRAFLARI
Tefrika No 62
Yazan ; M- SIFIR
İngilizler T ar af mdan Hazırlanan Yeni Plân
Wr İngiliz Süvari Bölüğü Paşa bahçe Sırtlarını Tarayacaktı
Yusuf bey son haber karşısında biraz telâşlandı Şefik beyin sözünü birden kesti. Kol saatine göz atarak sordu:
— Doğrumu acaba bu, dedi. E ğer öyle ise kuvvetimizi ikiye ayırmak, vakitli davranmak lâzım.
Kahveci İlyas, Refik beyin cevap vermesine meydan bırakmadı ve:
— Yüzbaşım, dedi. Bu havadisin bir başka türlüsünü ben de işittim hisarda. Evvelki akşam Çekme köyünden bir İngiliz süvari bölüğü gel di bizim oraya. Elmalıya çıkacaklarını ve Paşabahçe ile Çubuklu sırtlarını farıyacaklarını söyledi bölüğün tercümanı bana.
Söze Şefik bey de karışmıştı. Yine harita açılmış, üç baş bir araya toplanmıştı. Biz de o sırada bombalan paylaşmış, boş sandıkları gömmek üzere toprak kazıyorduk. Ansızın Yusuf beyin gür sesi işitildi:
— Silâh başına arkadaşlar!..
Hemen toplandık, sıralandık. Yu suf bey kuvveti ikiye bölmüş, bizim bulunduğumuz kısmı kendine ayırmıştı. Diğer kısmı da Şefik ve Refik beylerin emrine vermişti. Sırası gelmişken söyliyeyim. Refik ve Şefik beyler iki kardeşti. O zamanlar Beyoğlu icra memuru olan Hacı beyin oğullarıydı. Memleket istiklâline kavuştuktan sonra Refik beyi (Bafra) da müddeiumumi olarak görmüştüm. Bir zaman sonra da, yine Baf-rada av esnasında bir kazaya kurban gittiğini öğrenerek çok eseflen-miştim. Şefik beyin de bir kaç senc, evvel tekaüt olduğunu ve Bursada tayyare sinemasını işlettiğini işit-miştim.
Yüzbaşı, o gece için Refik beyi kardeşi Şefik beye muavenet etmesi İçin bırakmamış, ayırdığı kuvvete kahveci İlyas He dört arkadaşını da katmıştı. Ve:
— Haydi bakalım. Söylediklerimi unutmayın ve düşmanı kabil olduğu kadar köye yakın yerlerde kar şılamağa çalışın. Allah size de, bize de muvaffakiyet versin.
Duasile selâmetleyip uğurlamış-tı.
Biraz sonra biz de yürüyüşe baş lamıştık. Ortalık kararırken Paşa-bahçesinin gerisindeki son sırta varmıştık. Bulunduğumuz yerden köyün bir kısmı ile köyden Poloneze çıkan yol apaçık görünüyordu. Yusuf bey bizi sırtta bırakmış, yola inmişti. Biraz sonra da yanımıza gelmiş ve:
— Kara Mehmet, demişti. Yol Üzerinde taze ayak izleri bulamadım. Bu heriflerin sahilden Çubukluya fftmeleri, oradaki bölük ile birleşip beraber yürüyüşe geçmeleri ihtimali de vardır. Haydi silâhlarını bı-rak. Köye kadar bir yollan baka-yım. Biz hurdayız.
Tam yirmi dakika sonra, Paşa-bahçesinin kenarında İdim, Tesadüf karşıma Ermeni köyünde bıçkıeılık yapan Süleyman adında tanıdık bir bemşerfyi çıkarmıştı. Yanma sokuldum. Selâmlaştıktan sonrada Bordum i
— Ne tarafa gidiyorsun Süleyman?..
— Ermeni köyüne Kara Meh-med. Ne işin var senin buralarda?,
— Sorma şimdi onu. Paşabah-çesinden mİ geliyorsun?..
— Evet...
— Köyde yürüyüşe hazırlanan ]5lr bölük var mı ki?..
— Kilisenin sokağında silâh çatıları vardı amma, merak edip bakmadım. Bölük müdür, takım mıdır bilmem.
— Beraber insek köye, anhya-maz mıyız acaba ne tarafa gideceklerini?..
Süleyman aklına bir şey gelmiş gibi birden silkinmişti ve:
— Kara Mehmet, demişti. Ben, iskeledeki Yunan kumandanlığına vesikamı imza ettirirken bizim köyün lâfı oldu amma pek iyi anlıya* madım doğrusu.. Senin köye inmen olmaz. Yabancı olduğun için şüphe lenir, tutarlar. Söyle bana, niçin anlamak istiyorsun bunu.
İşin doğrusunu bu hemşeriye söylemenin muvafık olup olmıyaca-ğını düşünmeğe başlamıştun. Tam o esnada köyün içinden bir el şakırtısı arkasından da: - Zito!.. sesleri koptu. Ve bu şakırtı ve sesler devam ede ede bizim bulunduğumuz istikamete doğruldu. Biraz sonra da yokuşun nihayetinde bölüğün başı bir karaltı halinde göründü. Artık işin anlaşılmıyacak yeri kalmamıştı. Geliyorlardı ve beklediğimiz yoldan geçeceklerdi.
Hem koşuyor, hem konuşuyorduk Süleymanla. Birkaç kelime ile vaziyeti anlatmıştım ona da. Beş dakika geçmemişti bile aradan, yol ü-zerinde Yusuf bey karşımıza çıkmış ve sert bir sesle bağırmıştı:
— Kimdir o yanındaki Kara Mehmet?..
— Yabancı değil yüzbaşım, bir hemşeri.
Demiş ve yanma sokulmuştum. Gördüğümü, işittiğimi anlatmağa lüzum kalmamıştı ki. El şakırtıları, zito feryatları bir uğultu halinde bulunduğumuz yere kadar eri • şiyor, işitiliyordu. Süleymamn, şüphelenilecek bir adam olmadığını an-lıyan Yusuf Bey gülerek:
— İster kal bizimle. İster git yoluna. Yalnız geri dönmek yok.
Demiş, önümüze düşmüştü. İki dakika sonra ben de cephanemi belime sarmış, tüfeğimi elime almış -tim. Süleyman da askecken iyi bom hacılık öğrendiğini söyliyerek biz( katılmış, verdiğim iki bomba ile sa ■ ğıma uzanmıştı.
Yusuf Bey bu defa, geçenkinden daha cüretli davranmıştı. Beni köye gönderdikten sonra, arkamdan kuvvetimizle birlikte yavaş yavaş yürümüş, köyün hemen hemen kenarı sayılan bu noktaya kadar ilerlemişti. Sesimizi, soluğumuzu kes miş, gözlerimizi yolun dönemeç noktasına dikmiş bekliyorduk.
Paşabahçe rumlarının çılgın çığlıkları, el şakırtıları kesilmişti altık. Hafif Hafif esen rüzgârın salladığı dal ve fundaların tatlı hışırtılarından başka etrafta çit bile yok tu. Ah sevgili dinleyicilerim, ne tatlı, ne heyecanlı geçiyordu o anlar bilseniz. Hepimiz sevinçlerimizden çırpınmak, avaz avaz bağırıp sıçramak istiyorduk. Yapamıyorduk ki. Sevinçlerimizi yüreğimize gömmüş, biz de sanki topraklara gömülmüştük. Sessiz, hareketsiz, sinmiş bekliyorduk. Bilir misiniz, sevincini iz har edememek ne güç şeydir. Ne kadar da sıkar insanı.
Nihayet kara karaltılar yaklaşmış, taarruz sahamıza epeyce girmişlerdi. Yüzbaşı Yusuf Bey heyecanından kolumu çimdikler gibi sıkmış ve:
— Haydi Kara Mehmet. Demişti Savur işaret bombasını...
ıDevamı var).
Tifo için
Esaslı Tedbirler
Alınıyor
Bu hususta belediye hekimlerine de yeni vazifeler verildi
İstanbul belediyesi, yaz müna-sebetile herhangi bir tifo salgınını önlemek maksadile şimdiden tedbirler almaktadır. Belediye Sıhhat müdürlüğü şimdiye kadar gıda maddelerinin tahlili, imal ve satışının mürakabesi, otel, dükkân, han, ve bekâr odalarının teftişi, mekteplerde aşı tatbiki ve esnafın üç ayda bir muayenesi işile alâkadar olmakta idi.
Bu işlerde daha faydalı olur mü-lâhazasüe bu vazifeler belediye hekimlerine devrolunmuştur.
İstanbul ve Beyoğlu tebhirhane-lerinin de kuvvetlendirilmeleri maksadile yeniden üç kamyon ve iki a-raba verilmiştir.
Bundan başka gıda maddelerinin teftiş işi de “müracaat hekimi” namı verilen muayyen doktorlara verilmiştir. Bu hekimler her gün lokanta ve sair mahallerden nümune-Ier alacak ve bunları belediye kim-yahanesinde tetkik ettireceklerdir.
BELEDİYEDE :
Noksan ekmek çıkaran fırıncılar
Belediye müfettişleri tarafından fırınlarda yapılan sıkı bir kontrol neticesinde çoğu Kum kapıda olmak üzere 20 fırında noksan ve nizamnameye uygun olmıyan ekmekler görülmüş bunlardan 1515 kilosu mü sadere olunmuştur. Müsadere olunan ekmeklerden bir kısmı Dârülâ-cezeye gönderilmiş, bir diğer kısmı da satılarak parası ayni müessese-ye verilmiştir.
Belediye mürakipleri ve iktisat Vekâleti kontrolörleri tarafından ya pılan teftişler neticesinde de pazarlıksız satış kanununa muhalif hareket eden 15 esnaf 20 lira para cezasına mahkûm edilmişlerdir.
Süt derdi hallediliyor
Vali ve belediye reisi doktor Lût-fi Kırdar İstanbul süt meselesini tetkik ettirmek maksadile Ankara Ziraat Enstitüsü profesörü doçentlerinden mürekkep üç kişilik bir heyet davet etmiştir.
Gelen heyet Ankara Ziraat Enstitüsü profesörlerinden ve Sütçü -lük mütehassısı Lihtenbergerin riyaseti altında doçent Ekrem Rüş -tü ve Devlet Ziraat kurumu Süt -çülük mütehassısı Fikret Çağlardan müteşekkildir.
Bu heyet îstanbuldan Ziraat müdüriyeti sütçülük muallimi Rifat ve Üveysin iştirakile kuvvetlendiril miştir.
Dün vali ve belediye reisi doktor Lûtfi Kırdarm riyaseti altında umumî bir toplantı yapılmış ve süt meselesinin halli için yapılacak faaliyet programı tesbit olunmuştur.
Ankaradan gelen heyet şimdilik süt meselesi bilhassa süt istihsali unsurları üzerinde esaslı bir tetki-kat yapacak, Istanbulun süt açığını ve bunun temini yollarını derpiş e-den bir rapor hazırlıyarak belediye riyasetine verecektir. Vali ve belediye reisi bu raporu tetkikten sonra süt meselesinin kat’î şekilde halli için bir karar verecektir.
Cezalandırılan esnaf
Son üç gün içinde Adalar kazasında belediye talimatnamelerin-; riayet etmiyen 8 esnaf cezalandırılmıştır.
Vali Beşlktaşta
Vali ve belediye reisi doktor Lûtfi Kırdar, Beşiktaşta Çocuk bahçesi haline getirilen Abbasağa mezarlığına giderek tetkiklerde bulun -muştur.
Deniz hamamları
İstanbul belediyesi, yaz mevsi -minin yaklaşması hasebile deniz ha marnları meselesile meşgul olmıya başlamıştır. Şehrin münasip yerlerinde hamamlar inşası için icap e-den tetkikat yapılmaktadır. Bu sene birbirine sık mesafelerde birçok hamamlar yapılmasına müsaade edilecektin-
Diyor kİ ı
Bir mahalle halkı sakalardan şikâyetçi
Kasımpaşada, Hacıhüsrev mahallesinin çeşmesinden su doldurmamıza imkân yok. Sakaların şerrinden su alamıyoruz.
Hayvanlarını elektrik direklerine bağlıyorlar, çocuklarımızın bu hayvanların bir tekmesile sakat kalmaları bir gün meselesi oldu. Mahallemizin selâmeti namına bu hale artık bir nihayet verilmesi için dikkat nazarı celbet-menizi sayın gazetenizden dilerim.
Abdullah Çolpan
Tramvay şirketi 35 bin lira Tazminat verecek
Asliye beşinci hukuk mahkemesi dün çok dikkate değer bir dava hakkında karar vermiştir. Davanın mevzuu şudur:
Birkaç sene evvel Şişhane yokuşunda bir tramvayın yoldan çıkarak devrilmesile husule gelen facia sı -rasında Üniversite talebelerinden Abdullah isminde bir genç kazaze -deler arasında bulunmuştur. Birçok kimselerin öldüğü ve ağ.r surette yaralandığı bu hâdisede Abdullaha tesadüfen hiçbir şey olmamış yalnız bu gencin gözleri önünde cereyan e-den acıklı hâdiseden dolayı bir bulı ran neticesi olarak bütün sinirleri bozulmuştur. Bu vaziyet karşısında tahsili de terke mecbur olan genç eski tramvay şirketi aleyhine 35 bin liralık bir dava açmıştır. İşte bu dava dün neticelenmiştir.
Tabibiadil tarafından muayene edilen gencin hakikaten mevzubahis hâdiseden daimî olarak malûl kaldığı anlaşılmıştır.
Suçlu avukatları bu işde şirketin suçu olmadığını iddia etmişler, fakat mahkeme neticede tramvay şirketini Abdullaha 25 bin lira maddî ve 10 bin lira da manevî olmak üzere 35 bin lira tazminat vermeğe mahkûm etmiştir.
Adalara Su
Tankların yanaşması İçin madeni bir İskele yapılacak
Adalarda su tanklarının yanaşması için yapılması kararlaştırılan iskelenin madende yapılması mu-karerdir. Bunun sebebi maden tarafının lodos ve meltem rüzgârlarına nisbeten daha kapalı olmasıdır.
Yapılan hesaplara nazaran Adalardaki su tesisatı belediyeye (150) bin liraya malolacaktır. Belediye bu parayı tamamen hazırlamıştır.
Adalara verilecek su Elmalı suyudur. İstanbul belediyesi istikbalde Bostancıdan ve denizin altından geçecek borular vasıtasile Adaya su verilmesini derpiş edecektir.
Maili inhidam evler
Unkapanında maili inhidam görülen üç evin yıkılmasına ve iki e-vin de iyi bir şekilde tamir ettirilmesinin sahiplerine tebliğine daimî encümen tarafından karar veril -miştir.
OUşkUnlerevi sertablpllğl
Düşkünlerevi sertebabetine ilâ-vei memuriyet olarak müdür doktor Bekir Zafir tayin edilmiştir.
TAKVİM
16 Niıan 1939 PAZAR
Hicrî : 26 Sefer 135» Realı 3 Nisan 1335
Kıan; 160
POLİTİKA
Lâle Mevsimi
Defu saati: 5,18 öfla l 12,14 — ikindi , 15,59 Ak,ea) 1»,49 — Yelen 20,26 lesaek )3,30
Deniz Müessese-lerinde yapılacak değişiklikler
Denizyolları ve limanlar umum müdürlükleri öğrendiğimize göre yeni kurulan Muhabere ve Münakale Vekâletine I bağlanan müesseselerin 'bazılarında mühim İdarî değişiklikler yapılacağı anlaşılmaktadır. Bu karara göre Denizbank lâğvedilecek ve yeniden ihdas edilecek Deniz Yolları Umum Müdürlüğü ile Deniz Ticaret Müdürlüğü tarafından idare edilecektir.
Limanlar Umum Müdürlüğüne Rauf Manyas Deniz Yollan Umum Müdürlüğüne de Üsküdar tramvayları müdürü İbrahim Kemal Baybara tayin edilmişlerdir. Hâ -len ve Denizbaııka 'bağlı bulunan körfez vapurları ve romörkörcü-lük Deniz Yollanna; klavuzluk; Liman işletmeleri, Deniz Ticaret Müdürlüğü, Limanlar Umum Müdürlüğüne bağlanacaktır.
Tahlisiye ile Yalova kaplıca -lan ayrı birer idare haline getirilecektir. Denizbankm bundan bir müddet evvel hazırlanmış olan kadrolarında yeni baştan tadilât lüzumu görülmüş olduğundan An-karada yeni kadroların hazırlan -malarına başlanılmıştır.
Vekâlet Denizbanktaki memurların yeniden sicillerini istemiştir. Buna göre memurlar arasında yeniden değişiklikler yapılacağı zannedilmektedir. Muhabere ve Münakale Vekâletinin yeni teşkilât projesi bugünlerde Büyük Millet MeCİİSİne verİleCektİT^^^^^
MÜTEFERRİK ı
Eski Adliye sarayı enkazı
Yanan Adliye binası enkazının müteahhit tarafından kaldırılamı-yacağı anlaşıldığından Maliye Vekâleti enkazın ne suretle ve ne şekilde kaldırılabileceğini Millî Emlâk müdürlüğünden sormuştur. Müdüri yet şimdi enkazın ne şekilde ve ne kadar bir para ile kaldırılabileceği ■ ni tetkik etmektedir.
istihbar ettiğimize göre Millî Emlâk müdürlüğü bu emlâki bizzat kaldıracak ve bilâhare masarifat mü -teahhitten alınacaktır.
Muhabere ve Münakale veki'i şehrimize çeliyor
Muhabere ve münakale vekili Ali Çetinkayanın bugünlerde şehrimize gelmesi muhtemeldir. Vekil şehrimizde birkaç gün kalacak ve deniz müesseselerinde yapııacak yeni teşkilât esasları etrafında bazı tetkiklerde bulunacaktır.
Yaşlı hekimler için jübile
Türk hekimleri dostluk ve yar -dım cemiyeti idare heyeti cemiyet âzasına mahsus olmak üzere bir çay verilmesine ve yaşlı meslektaşlara jübile yapılmasını karar altına almıştır.
SaLye binasına vazlyed edildi
Denizbankın Satiye şirketinden 140,uuü lira fazlasile satın aldığı Salı pazarındaki binanın satış işinin kanunsuz bir şekilde yapıldığı ileri sürülerek Satie şirketi aleyhine De-nizbank tarafından bir dava açılmıştı. Birinci ticaret mahkemesinde yapılan davada, Satie şirketi vekilleri ikinci ticaret mahkemesine nııi racaat ederek mahiyeti itibarile bu davanın ticaret mahkemelerinden alınarak hukukta rüyet edilmesini istemişlerdir. Mahkeme bu iddiayı Denizbanka bildirmiştir.
Denizbaıık aksiıvi iddia ederek ticaret mahkem^ jun kanunen bu davaya bakmas)*c8p ettiği nokta -sında ısrar etmiştir. Mahkeme bu hususta bir karar vermek üzere her iki tarafın da iddialarını tetkik etmektedir.
Avrupa trenlerinin tarifeleri değişiyor
15 mayıstan itibaren konvansi-yonel trenleri şehrimize 6,45 de gelecek, 22,30 da hareket edecekler -dir. Bundan başka Ekspresler de 7,22 de gelecek, 22 de hareket edeceklerdir.
Fransız - İtalyan müna-sebatındaki gerginlik
Arnavutluğun mukadderatını İtalya krallığına bağlamak için toplanan faşist kongresinin hitamından sonra Italyan Başvekili Mussolininin Venedik sarayında söv, lediği nutuk, garp demokrasilerinin son zamanlardaki faaliyetlerine bir nevi mukabele teşkil etmektedir. Bilhassa bu nutuk içerisindeki bazı cümleler, ifade ettikleri mana ve tev lid edecekleri akisler itibarile şayanı dikkattir.
Bu nutukta esaslı iki nokta nazara çarpmaktadır. Bunlardan bir tanesi Roma - Berlin mihveri devletlerinden îtalyanın her hangi bir tesir altında kalmadan yoluna eskisi gibi istikbalde yürüyeceği hakkında olan fikirdir. Yalnız burada tayin ve tesbit edilecek iş, îtalyanın yürüyeceği yoldur. Bu yol ne olabilir ve nereye gider?.. işte bütün mesele buradadır. Îtalyanın emelleri ne olursa olsun bugün hâdiselere ittiba mecburiyetinde olunursa Mussolininin sözleri bu hususta muayyendir. Garp demokrasilerinin Akdenizde faşist tevessüün ilk kurbanlarından olduğunu beyan ettikleri Yugoslavya ve Yunanistanın ve dolayısile diğer Balkan ve şarkî Akdeniz devletlerinin istiklâline riayet edeceğine dair verilen teminat hususî bakımdan müsbet bir neticedir. Yalnız bu teminatın tutulması da mütekabil hüsnüniyete bağlıdır. Şarkî Akdeniz ve Balkanlardaki statükonun ida mesi ve sulh halinin devamı da bu hakikate istinat etmektedir.
Bu suretle şimdiki halde şarkî Akdenizde ve Balkanlardaki devletlerden Mussolininin ilân ettiği ve haklarında gayet açık olan kararlı ve azimli düşmanane hareket edeceğini bildirdiği devletler yok gibidir. Halbuki İtalyan başvekilinin nutku-, nun hitamında kendisini dinliy m belki kırk binden fazla îtalyanın hep bir ağızdan: "Kahrolsun Fransa! Parise, Korsikaya, Tunusa!,, diye bağırmaları manalı bir harekettir. Şüphesiz ki halk kütlelerinin herhan gi ufak bir âmil neticesinde de ba-zan feverana kapıldığı vakidir. Fakat sistemli bir surette muayyen bir hedefe doğru tahrik edilen ve sinirleri gerilen bir milletin nazarında düşman telâkki edilen millet, hakikî bir düşman olarak ortaya çıkar. îşte Romanın isim tasrih etmiyerek mü-nasebatta bulunduğu devletlerden bir kısmını açık olarak düşmanı o-larak tavsif etmesi ve dolayısile düş manca hareket edeceğini bildirmesi de bu nutkun ikinci esaslı noktasını teşkil eder.
Hâdiselerin seyri gittikçe komşu iki lâtin devlet arasında doldurul •« ması yavaş yavaş güçleşen bir uçurum açmaktadır. Hele, Fransanm cenubu garbinde Pirenelerin orta -sında duran ve yeni bir lâtin devleti olan yeni ispanyanın da Fran-saya fazla müzahir olmadığı da nazarda tutulunca, İtalyanların hareketi daha manalı bir mahiyet alır.
Uzun müddet Akdenizde ve Av-rupadaki tefevvuk yarışında üstün duran Fransa, Îtalyanın nazarında nüfusuna nisbetle muazzam bir imparatorluğa sahip, zengin ve Akde-nizin karşı tarafındaki Afrika ülkelerinde haksız yere cesim servet membalarına malik bir devlet olarak durmaktadır.
İtalyanların emellerine Fransız matbuatı karşılık olmak üzere, Romanın bu husustaki faaliyet ve tasavvurları ne olursa olsun sulhü koruma yolunda yürüyeceklerini ve iti« dalin milletlerin münasebetlerinde en iyi bir teskin çaresi olduğunu ileri sürmektedir. Fakat her iki komşu millet arasında fikir ve emel itibarile bir uçurum açılmıştır. Bu uçurum, ortada mevcut gerginlik ve asabi* yet neticesinde, muazzam bir savaş mezarı da olabilir ki cihan nazarın* da buna kalkışacak devletler büyük bir mesuliyet altında kalabilirler. Fakat kütleler arasında uyanan, yalan tahrikât ve hırs kolay kolay sönmez. Mesul devlet adamlarının, içten yanan bu ateşi parlamadan söndürmeleri lâzımdır. Yoksa her iki taraf için ufuk karanlık, istikbal müphemdir.
Dr. Reşad SAGAY
16 NİSANJ9,*
SON HABERLER
’talya ve Atayanın Yeni, Müşterek Bir Hareketlerinden Korkuluyor
Ingiltere ve Fransa Tancayı İşgal mi Edecekler ?
(Baş tarafı 1 nci sayfada)
Tanca, 15 (A.A.) — Stefani a-jansı bildiriyor:
Birkaç haftadanberi göze çarpan bazı alâmetler Fransa ile în -gilterenin beynelmilel Tanca mın-takasını işgale hazırlandıkları kana atini tevlit etmektedirler.
İngiliz amiralinin sayfiyesinde birkaç gün evvel yapılan içtimaa bü yük bir ehemmiyet atfedilmekte -dir. Cebelüttank emniyet servislerinin şefi ile beynelmüel Tanca idaresinin yüksek memurlarından biri bu içtimaa iştirak etmişlerdir.
Söylendiğine göre içtima esnasında tehlike anında İngiliz bahriye silâhendazlarının karaya çıkmasına intizaren şehirde bütün salâhiyetleri haiz hususî bir komitenin teşkili meselesi görüşülmüştür.
İTALYADAKİ KANAAT
Roma, 15 (A.A.) — Havas ajansı büdiriyor:
Siyasî mahfiller Fransa ve In-gilterenin Tancayı işgal ve îspan -yol Fasını istilâ niyetinde olduklarını ima ediyorlar. Bu tahrikâmız imaların bu bölgede muhtemel bir hareketi hazırlamak ve haklı gös -termeğe matuf bir matbuat kam -panyası açmak gayesini istihdaf e-dip etmediği ve bunda bir kısım Alman füosunun gönderilmesiyle bir münasebet olup jlmadtğı düşü nülmeğe lâyıktır.
ROMANYADA ASKERİ TERHİS
Bükreş- 15 (A. A.) — Resmen bildiriliyor:
13 nisanda Macaristan hariciye nazın Kont Casky’nin hariciye encümeninde beyanatta bulunarak Ma caristanın Romen hududlanna riayet edeceğini söylemesi ve bu beyanatın Macaristanın Bükreş elçisi tarafından Romanyaya bildiril -mesi üzerine Romanya hükümeti silâh altına alınmış olan ilk sınıflan terhis etmeğe karar vermiştir.
Garantiler muvakkattir
Paris, 15 (AA..) — Salâhiyetta' bir menbadan büdirildiğine göre Fransa ve Ingiltere tarafından şarkî Avrupa devletlerine verilen şimdiki garantiler muvakkat bir müddet için muteberdir. Rıı fında bir takım iki taraflı paktlarl ı daha geniş bir mütekabil emniye: tesisi vücude getirilecektir. İngiliz Filosuna “ Hazırol! „ Emri Verildi
Londra, 15 (A.A.) — Bir Alman
Cianonun Nutku
fBaştarafı 1 inci sayfada) giliz Başvekili Chamberlainin son beyanatına temas etmiş ve Cham -berisinin daha ciddî kontrolden geçmesi lâzım gelen havadisler ü-zerinde uzun boylu konuştuğunu Büyüyerek: “Arnavutluk işine 7-8 Nisan hâdiseleri üzerine değil daha evvelinden bakmak lâzımdır!,, demiştir.
Mumaüeyh bundan sonra, İspanyadaki İtalyan askerleri meselesini mevzuubahsetmiş ve:
İspanyadaki askerlerimizin General Frankonun Madride girdiği ihtişamla vatanlarına döneceklerini tekrar ederim-.demiştir.
Kont Ciyano; Arnavutluk hâdiselerinin; kraliçe Jeraldinin hasta olduğu bir zamana tesadüf ettirilmiş olması miinasebetile yapılan tenkitlere de işaret ederek:
— Kraliçe Jeraldinin; kadın, anne ve bilhassa Macar olması itiba-rile vaziyetile yakından meşgul olduk. Ve her hususta Italyan bayrağına sığınabileceğini de kendisini söyledikdemiştir. ' ,
TlItllAlAk
filosunun yakında ispanyaya gideceğine dair verilen haber üzerine sa-lâhiyettar deniz mahfellerinde anavatan filosunun icabedcrse derhal denize açılmağa hazır bulunduğu beyan etmektedir.
Bununla beraber paskalya dola-yısile verilen izinlerin kaldırılmasına lüzum görülmemiştir.
Yeni bir hreket mi ?
Paris: 15 (Hususî) — Buraya gelen haberlere göre îtalyada yapılan askerî hazırlıklar son bir kaç gün içinde yeniden hızlanmıştır. Bir şayiaya göre bütün İtalyan filosu sefere hazır bir haldedir. Napoli başta olmak üzere bazı yerlerde de hususi otomobillere bile askeri nakliyat için vaz’iyet olunmuştur. İtalyan donanmasında da büyük hazırlıklar olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan Alman filosundan bir kısmının İspanya sularına hareketi bu hazırlıklar zamanına tesadüf ettiğinden endişe ile karşılanmakta ve iki devletin yeni bir harekete hazırlanmalarından korkulmaktadır.
Diğer taraftan bugünkü Le Jo-ur gazetesinde Pietri ispanyada İtalyan - Alman provagandasına dikkati çekiyor ve orada iki “reklâm tablosu,, mevcut olduğunu bildiriyor: Tanca ve Cebelittarık:
Muharrir Madridde yapılacak olan zafer resmigeçidinin mütemadiyen uzağa atılması sebebini soruyor ve ilâve ediyor:
Alman filosunun İspanyada arayacağı şey, diplomatik bir karardır. Alman filosu bir kor -kutma manevrası bir Alman prestiji seferi yapmak istiyor. Napolideki biitiin Otomobiller askeri idarece alındı
Londra: 15 (A. A.) — Daily Telegraph gazetesinin Italyadan öğrendiğine göre, asken hazır -lıklar faaliyetle devam ediyor. Na-polide asker sevkiyatı için bütün hususî otomobillere ciheti askeriye-ce vaz’iyet edilmiştir.
Alman kıtaatının Italyaya girişinin tevakkuf ettiği zannediliyor. Bu münasebetle Milâno sokaklarında beyannameler dağıtılmış ve dost diye gelen Almanların Fran-sızlardan çok daha fena oldukları halka bildirilmiştir
ne ne ' -
Ruzveltin Telgrafları
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) ri bir adım atmış olur. Avrupadan uzak bir milletin şefi sıfatiyle Ro-ozevelt, Hitler ve Mussoliniye şöyle diyor:
Aşağıdaki müstakil milletler -den hiç birinin topraklarına veya müstemlekelerine müsellâh kuv -vetlerinizin taarruz etmiyeceğine veya bunları istilâ eylemiyeceğine dair teminat vermeğe hazır mısınız? O memleketler şunlardır:
Finlândiya, Estonya, Litvanya, Letonya, İsveç, Norveç, Danimarka, Holanda, Belçika, Büyük Britanya, Fransa, Portekiz, İspanya, İsviçre, Lehistan, Lüksemburg, Polonya, Macaristan, Romanya, Yugoslavya, Rusya, Bulgaristan, Türkiye, Arab devletleri, Suriye, Filistin, Mısır, İran.
Roozevelt, mezkûr devletlere hiç değilse on sene müddetle ve “daha ileri gitmeğe cesaretiniz var sa çeyrek asırlık” bir garanti verilmesini teklif eylemektedir.
Eğer böyle bir teminat verilirse bunu Roozevelt alâkadar hükû-
Buhran Niçin?
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) bir tehlike karşısında silâha sarılmağa mecbur olurlarsa bütün kuvvetlerde yardımlarına koşacaklarını ilân ettiler. Bu da âlâ..
Şimdi biz uzaktan şöyle düşünemez miyiz: Berlin ile Roma bu Balkanlı devletlerin pek samimî dostlarıdırlar. Tabiî, onların beka ve inkişaflarını bir dostluk dolayısi-le arzu ederler. İyiliklerini bu kadar derinden temenni ettikleri bu devletler bir tehlikeye düşerlerse İngiltere ve Fransa da onlara yardım etmeyi kabul edince neden bu teminat Berlinde ve Romada iyi bir nazarla görünmüyor? Roma ve Berlin Yunanistan ve Romanyanın mülkî tamamiyetlerinin garanti edilmesine neden kızıyorlar? Farzedelim ki Yunanistan ve Romanya hiç bir tehlikeye maruz değildirler de böyle bir garantiye lüzum yoktu. Meşhur sözdür, fazla mal göz çıkarmaz ya! Yu- • nanistanın ve Romanyanın saadet ve bekasını isteyen Almanya ile Ital ya kendi temennilerine İngiltere ve Fransanın da iştirak ettiklerini görmekle memnun olmak mı lâzımgelir, yoksa hiddetlenip ateş püskürmek mi?
Romanya ile Almanya arasında akdedilen İktisadî anlaşma çok esaslı bir taahhüttür, Almanyaya büyük maddî menfaatlar temin eder ve iki memleket arasında tesis ettiği İktisadî alâkalar dolayısile siyasî bir yakınlık ve dostluk membaı da teşkil edebilir. Halbuki Romanyaya ve Yunanistana garantilerini veren garp devletleri mukabilinde hiç bir menfaat istihsal etmemişlerdir. Bunu bir hayır işi diye yapmadıklarını, Romanya ve Yunanistanın istiklâl ve bekası onların da menfaatleri i-cabmdan olduğu için böyle bir taahhüde girdiklerini biliyoruz. Fakat iki jnemleketin hayatî menfaatlerinin biribirine uyması iki taraf için de bir kabahat sayılamaz ya!
İngiliz ve Fransız garantileri Berlin . Roma mihverinin zahiren ilân ettikleri meslek ve maksadı katiyen ihlâl edecek bir mahiyette değildir. Bilâkis, Balkanlara sükûn ve istikrar vermeğe hizmet edecektir. Ayni gayeye yani sulh ve söküne taraftar olduklarını temin eden Berlin - Roma mihveri bu mes’elede bir memnuniyetsizlik eseri gösterirlerse dünyayı mantık ve hak ile izahı imkânsız bir muamma karşısında bırakmış olurlar.
Hi-ev)n Cahid YALÇIN
Görlng Romada Alman Mareşalini bizzat Mussolinl karşıladı
Roma, 15 (Hususî) — Mareşal Göring bu sabah şehrimize gelmiş ve istasyonda bizzat Mussolini tarafından karşılanmıştır.
GÖRİNG'İN ZlYARETLERl
Roma, 15 (A.A.) — Mareşal Göring bu sabah Panteon’da kral ikinci Victor Emanuel ile birinci Hum-bert’in mezarları önünde eğilmiş -tir. Mumaileyh bundan sonra meçhul askerin mezarı ile Faşistler namına dikilen heykeli ziyaret etmiştir.
Mareşal, Faşist partisinin sekreteri Starace tarafından kabul edil miştir.
öğle zamanı Göring ile refikası Quirinal sarayına giderek hüküm darlar tarafından kabul edilmişler -dir.
Erdün Başvekili
Eıdün Başvekili Tevfik Paşa dün sabahki ekspresle Avrupadan şehrimize gelmiştir.
Müşarünileyh, Perapalas oteline misafir olmuştur.
metlere bildirecektir. Böyle bir teminat bütün dünyayı derhal fe-rahlandıracaktır.
Roozevelt, derhal şu iki meselenin müzakereye konulmasını ileri sürmektedir:
1. — Ezici silâhlanma yükünün hafifletilmesi çaresinin aranılma -81,
2. — Bütün milletlerin ayni müsavat dairesinde dünya piyasalarından alış veriş etmeleri ve kendi muslihane ekonomik hayatları için lüzumlu olan iptidaî maddeler elde edebilmeleri için enternasyonal ticaret yolunun açılması.
Dün Bir Heyetimiz Berline Gitti
(Baş tarafı 1 inci sayfada) kûmetimizi temsil edecek olan heyetimiz dün akşamki ekspresle şehrimizden Almanyaya mütevecci -hen hareket etmiştir.
Nafia Vekilimiz General Ali Fuad Cebesoyun reisliğinde bulu -nan mezkûr heyetimiz; Büyük Er-kânıharbiye ikinci reisi General A-sım Gündüz, General Pertev, Çankırı mebusu ve Gazetemiz başmuharriri Hüseyin Cahid Yalçıp, Ankara mebusu Falih Rıfkı Atay, Sivas mebusu Necmeddin Sadık ve Muğla mebusu Yunus Nadiden mürekkeptir.
Yalnız Yunus Nadi dün akşam heyetle beraber gidememiş; hareketini bugüne tehir etmiştir. Nafia •
Sovyetlerin Vaziyeti
Moskova, 15 (A.A.) — Havas a-jansı bildiriyor:
B. Chamberlain ve Daladier’nin son beyanatlarından sonra Sovyet-ler Birliği vaziyetinde bir değişiklik olmadığı görülmektedir. Sovyetler Birliği ne anlaşma, ne de garanti istememekte, fakat yeni bir kollek-tif emniyet ihdasında ısrar eyle -inektedir.
Bazı şayialara göre, Sovyetler Birliğinin Baltık memleketlerini müdafaa taahhüdünde bulunmaması çok muhtemeldir. Esasen kendisinden böyle bir şey de istenmemiştir. Bununla beraber, bu memleketlerin istiklâlini korumak Sovyetler Birliğinin menfaati icabından olacağı dü şünülmektedir.
Hitler e Suikast mı ?
(Bastarafı 1 inci savfamtzda^ şüpheli dört şahsın tutulması neticesini vermiştir. Bununla beraber, diğer iki şahıs da polisin elinden kur tularak Hollandaya ilticaya muvaffak olmuşlardır.
Hollanda otoriterlerinin Hollandaya iltica keyfiyetinden ve bu suikast teşebbüsünden haberdar olmadıklarını beyan ettiklerini de işaret lâzımdır.
CADIDAN ODA!..
Diğer taraftan Fransız gazeteleri de; Tirpitz zırhlısının denize-indirildiği 31 martta Alman radyo istasyonlarından birisi vasıtasile Hit-lerin Amerika radyo istasyonlarına geçirüen nutku dinlenirken; tam 42 kelime söyledikten sonra birdenbire Hitlerin nutkunun kesildiğini ve Alman radyosunun bir ninniye başladığını ve milyonlarca dinleyicinin bu beklenmiyen vaziyetin mânasın! anlıyamadığını kaydetmektedir!..
Yine mezkûr gazetelere göre Alman devlet reisi; o gündenberi nutuklarını camdan bir oda içinde söylemekte ve Alman resmî makamla-ri: “Führer boğazından hastadır. A-çıkta nutuk söylerken hastalanma -sın diye böyle camdan bir oda yaptırılmıştır!,, demektedirler!...
Mezkûr agazeteler; bu odanın cam duvarlarına mavzer kurşunlarının bile işlemediğini ilâve eylemek bedirler!...
Arnavutluk Tacı
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) luğun Londra sefareti tebliğ edi • yor:
Tiran hariciye nazırı, 13 nisanda Arnavutluk sefaretine bir tel graf çekerek Tirandaki sözde millet meclisince ittihaz edilen kararları bildirmiş ve bir hükümet kurul duğunu haber vermiştir. 15 Nisan -da Londraya gelen bu telgrafa Arnavutluk sefiri şu cevabı vermiş -tir:
"Tiranda ecnebi tahakkümü altında kurulan rejimi ve hükümeti tanımaktan imtinâ ediyorum.,,
Mareşal Fevzi Çakmak
Birkaç gün evvel Ankaıadan şehrimize gelen Erkânıharbiyeiu-munaiye başkanımız Mareşal Fevzi Çakmak evvelki akşam Ankara-ya dönmüştür.
vekilimiz ve heyetimiz azalan Sirkeci istasyonunda, başta Vali ve Belediye yeisi B. Lûtfi Kırdar olmak üzere müteaddit zevat tarafından teşyi edilmişlerdir.
Heyetimiz ayın 19 unda Berlinde bulunacaktır.
Nafia Vekilimizin dünkü tetkikleri
Dün akşam Berline hareket e-den Nafia Vekilimiz General Ali Fuad Cebesoy; dün şehrimizde bazı tetkiklerde bulunmuş ve Nafıa işleri hakkında alâkadarlar -dan izahat almıştır.
Nafıa Vekilimiz; bu arada Vali ve Belediye reisimiz B. Lûtfi Kırdan da ziyaret ederek bir müddet görüşmüştür.
BİR HAVA İTTİFAKI MI?
Londra, 15 (A.A.) — Bir hafta devam eden gerginlikten sonra vaziyeti tetkik eden Ingiliz matbuatı, bu vaziyetin son diplomatik temaslar ve İngiltere ile Fransanın Yunanistan ve Romanyaya verdikleri garantilerle tavazzuh etmiş olduğunu mü şahede etmekte ve dolayısile büyük bir memnuniyet göstermektedir.
Gazeteler, bilhassa Sovyetler Birliği ile müzakerelere girişilmiş olmasını sevinçle karşılıyorlar.
Daily Mayi diyor ki:
Sovyetler Birliği ile yapılacak ha va ittifakı Polonya ve Romanya tarafından çıkarılan müşkülleri berta raf edecek ve İngiltere ile Fransa nın Romanya ve Yunanistana yaptıkları garantiyi kuvvetlendirecek -tir.
Sigortalar ve Harp Tehlikesi Amerikadan Karadeniz ve Akdenlze gidecek eşya primleri yeniden arttırıldı
Nevyork, 15 (A.A.) — Deniz si-gortaları Baltık, Akdeniz ve Karadeniz limanlarına gönderilen veya bu limanlardan gelen eşyanın harp tehlikelerine karşı sigorta bedellerinin yeniden arttırıldığını bildirmektedirler.
Filistin Müstakil Bir Devlet mi Oluyor ?
Ko'ferans müzakereleri muvaffakiyetle bitmiş
Kahire, 15 (A.A.) — Resmî Mısır mahfellerinde gösterilen kütû-miyete rağmen siyasî Kahire mahfellerinde Filistin konferansının bir anlaşma ile neticelendiği beyan edilmektedir. Bu anlaşma ile Filistinin müstakil bir devlet olarak ilânı için konulan müddet, 10 sene olarak tes-bit edilmiştir.
Mısırın Londra sefiri müzakerelerin neticesini İngiltere hariciye nezaretine bildirmek için gelecek pazar günü Londraya hareket edecektir.
Madridin Büyük Bayramı
Zafer rosmlgsçidl ıs mayısa mı bırakılıyor ?
Berlin: 15 (A. A.) — Alman istihbarat Ajansının bildirdiğine göre 2 Mayısta Madridde yapılması takarrür eden zafer resmi geçidinin hükümet merkezinde yapılan hazırlıkların ikmâli için 15 Mayısa tehir edilmesi ihtimali vardır. Geçide ecnebi gönüllüler de dahil olmak üzere 200.000 kişi iştirak edecektir.
İspanyanın müstakbel siyaseti hakkında mühim beyanatta bulunulacaktır.
İSPANYAYA GÖNDERİLEN İTALYANLAR
Londra: 15 (A. A.) — News Chronicle gayet iyi bir membadan
3«yf«ı 1
Otobüs altında Can veren çocuk
Mecidiye köyUnde evvelki gü n mla çtfın tıcl kazanın mahkemesine dün başlandı
Evvelki gün Mecidiyeköyü civarında asfalt yolda vukua gelen ve Süleyman isminde bir çocuğun ezilmesiyle neticelenen otobüs kazasının muhakemesine dün baş -lanmıştır.
Cürmümeşhud kanununa göre bakılan dava, dün öğleden sonra nöbetçi olan Asliye İkinci Ceza mahkemesinde yapılmıştır.
Müddeiumumîlik hâdisede şoför Remzi ile su arabacısı Mahmu-du suçlu görmüş ve dünkü muha -kemede her iki suçlu ile beraber ezilen Süleymanın babası Hurşid
de hazır bulunmuştur.
Evvelâ tahkikat evrakı okun -muş ve bandan şoför Remzinin kor na çalmamak ve diğer bazı sebeb-lerden; arabacı Mahmudun da; yük arabasına adam almak ve işlek bir cadde üzerinde adam indirmekten dolayı Süleymanın ölü -müne sebebiyet vermiş olmakla itham edilerek ceza kanununun 455 inci maddesi mucibince cezalandı -rılmalarının istendiği anlaşılmıştır.
Bunu takiben de vak’a mahallinde keşif yapan Belediye mühendislerinin raporu okunmuştur.
Mezkûr raporda ise; şoförün nizamî süratle ve nizamî bir şekilde gittiği anlaşıldığından hâdisede bir suçu olmadığının yazıldığı görülmüştür.
Bundan sonra; kazaya kurban giden 15 yaşındaki Süleymanın babası Hurşid ayağa kalkarak davacı olduğunu ve tazminat istediğini 'bildirmiştir.
Arabacı ne diyor?
Suçlulardan arabacı Mahmut; hâdiseyi şu suretle anlatmıştır:
— “Ezilen Süleyman, benim amcamın çocuğudur. Kendisine Şişlide tesadüf ettim, “beni Mecidiye köyüne götür!,, dedi. Arabaya aldım ve yanıma oturttum. Topal Cemalin kahvesine varmadan indi. Sağ tarafım “hendek” olduğu için mecburen yolun sol tarafına indirdim. Ve ben yoluma devam ettim. Bir kurşun atımı kadar yol henüz gitmiştim ki arkamdan bir düdük sesi işiterek geri döndüm. Ve biraz evvel ayrıldığımız yerde onun ölüsünü buldum. Otobüs hendeğe yuvarlanmış, Süleyman da tekerleklerin arasında ezilmişti!...,,
Şoför hâdiseyi nasıl anlatıyor?
Arabacı Mahmudun bu ifadesinden sonra şoför Remzi dinlenmiştir.
Taksim — Büyükdere arasında işliyen 3072 numaralı otobüste çalışan ve “1413” sicil numarasına kayıtlı olan şoför Remzi ise hâdiseyi şu suretle anlatmıştır:
— “Saat yarımda Taksimden kalktım.. Mecidiye köyüne geldiğimiz zaman sürati kestim.. Çünkü yol kalabalık ve işlektir..
Bu suretle azamî 5-10 kilomet re hızla ve korna çala çala ilerlerken karşıdan bir araba geldiğini gördüm. Ve solundan geçmeğe hazırlandım. Lâkin bu sıralarda ve araba ile aramızda bir metre kadar bir mesafe kaldığı zaman f ansızın arabanın üstünden biri yere atladı ben hemen el ve ayak fi-renlerine bastım. Direksiyonu hendek tarafına kırdım. Lâkin müsademeye mâni olamadım. Hendeğe yuvarlandık. Bu sırada da ço -cuk ezildi!... Hâdisede benim hiç bir kusurum yoktur. Çünkü birdenbire önüme çıktı ve ben; onu çiğnememek için arabayı hendeğe kasden yuvarladım!..,,
Şahidler ne diyor?
Şahidlerin hemen hepsi; arabacı Mahmudun söylediği gibi; arabanın ilerlememiş olduğunu kazanın Süleyman arabadan atlar atlamaz vukua geldiğini beyan etmişlerdir. Neticede; diğer şahidlerin dinlenmesi için talik olunmuştur.
alarak verdiği bir haberde son gün ler içinde İspanyaya yeniden 4000 İtalyan askerinin geldiğini bildirmektedir.
Sayfa ı 4^
TENI9ABAH
16 NİSAN 1939
f DUYDUKLARIM 1 K..........................•••
— Dünyayı nasıl görüyorsunuz?
— Tayyareden.
— Ne gibi!! '
— Uçuyor gibi/
¥ _ „.
Kadıköy vapurunda iki kişi ara-«jında:
— Duydunuz mu? Arnavutluk Italyaya bir sıçrama tahtası olacakmış.
. — (Dalgın bir halde ): Ne dedi-
niz; Tahtakale mi?
— Hayır canım: Sıçrama tahtası...
— (Biraz durarak): Bırakınız şu çekirgeyi.
¥
Kadıya asker efendi fırtınalı bir havada kayıkla Bebekten Beylerbeyine geçerken telâşla:
Kayıkçı — Ne telâş ediyorsunuz. Hiç, bir Kazasker efendi hazretlerinin kayıkta boğulduğunu işitilmiş şey midir efendim?!!
Kazasker — İşitilir diya telâş ediyorum ya! oğlum.
¥
Tramvay duraklarına konan kafesli çöp kâselerine bakarak., geçenlerden biri: '• ****£{
— Yüksel ki yerin bu yer değildir!,,
Semih Mümtaz S.
POLİSTE :
Tahta ile başından yaraladı
: Fenerde Çivi fabrikasında ça-
'lışan Dursun ve ayni fabrikada bulunan Kâzım ile arkadaşı Ahmet arasında dün bir kavga çıkmış ve Dursun her iki arkadaşını başlarından tahta ile yaralamıştır. Zabıta işe el koyarak tahkikata başlamıştır.
Ehliyetsiz arabacının başına gelenler
Küçükpazarda oturan ve ehliyetsiz araba kullanan Ferhad dün kullandığı beygirlerin ürkmesiyle arabadan düşüp yaralanmış ve te-
, davi altına alınmıştır.
Portakal a irken paralar) aşırmış
Taksim Mangasar - caddesinde oturan seyyar esnaf Musadan portakal almak bahanesiyle elli kuruş dolandıran sabıkalılardan Mus tafa oğlu Sadeddin dün yakalanmıştır.
Denizde bir kaza
Yemiş iskelesi sandalcılarından Sadık dün paçavra yüklediği san-daliyle kalafat yerinden Kâğıtha-neye geçmekte iken Emin kaptanın idaresinde. Sevim motörü hızla çarparak sandalı parçalamıştır. Polise müracaat edildiğinden tahkikata başlanmıştır.
Balıktan zehirlenme
f Kuışdilinde Kurbağalıderede oturan Hayriye dün seyyar bir esnaftan aldığı Torik' balığını yedikten sonra zehirlenme alâimi göstermeğe başlamıştır. Hayriye derhal polise müracaat ettiğinden tedavi için hastahaneye kaldırılmıştır.
— 9 —
Kasapbaşı belki yine itiraz edecekti. Fakat ko-yunJarı ucuzca ele geçirmeyi ümit ettiği için çobana ters cevap vermek istemedi, razı oldu. Az sonra ka-sapbaşı Mısır eşeğine, Köroğlu ile Ayvaz da kır atın sırtına binmiş oldukları halde yola çıktılar. İbrahim ağa çayırına vardılar. Kasapbaşı sordu:
— Nerede senin koyunların?
Köroğlu, çobanın kendisi için ayırmış olduğu yirmi koyunu gösterdi:
— İşte! Şu yanda..
Kasapbaşı Mısır eşeğini o yana çevirip giderken Ayvaz sordu:
— Dört boynuzlu koç ta bunların arasında mı?
— Hayır.. Dört boynuzlu koç burada değil, Çamlıbeldedir.
— Çamlıbel nerede?
— Boluda..
— Boluda mı? Halbuki sen bana burada demiştin.
— Sen ona bakma!
Böyle deyip bir hamlede sırtına geçirmiş olduğu çoban gocuğunu attı. Ayvaz, çoban sandığı adamın kocaman kılıçlı, haydııtvari biri olduğunu görünce aklı başından gitti ve avazı çıktığı kadar haykırdı. Kasapbaşı gcıi döndüğü zaman gördüğü bu manzara karşısında dona kaldı. Köroğlu kır atını bir malı-muzladı. Sonra kasapbaşıya döndü. Bakalım ne söyledi:
Kasabaşı kasabaşı,
Sürü senin Ayvaz benim.' Söyle Ayvaz senin neyin? -Adını duyduğun Köroğlu benim'*
Şimdi kır at, tozu dumana katmış uçuyordu. Kasapbaşı ile öteki çoban arkasından şaşkın şaşkın bakınıyorlardı.
Neden sonra kendilerine geldiler. Kasapbaşı şimdi et kokulu kanlı parmaklarını saçlarına sokup çekiyor, tutam tutam saç koparıyordu. Bir taraftan da :
— Mahvoldum, mahvoldum! diye söyleniyordu. Ayvazın idare ettiğim malı, mülkü ve bende bulunan parası da gidecek. Ah, Allahın belâsı olan şu Köroğlu kılıçla mı olur, topuzla mı olur; Ayvaz denilen belâyı gebetiverseydi kendisine yüz altın verirdim. Çünkü bu takdirde vasisi bulunduğum mal ve mülkü doğrudan doğruya bana intikal ederdi. Halbuki şimdi bir kaç sene sonra büyüdükten, Han-yayı, Konyayı anladıktan sonra yakama asılıp bunları isterse ne yaparım?
Aman yarabbi, ben ne budala, ne lâftan anlamaz, ne kafasız insanmışım.. Ayvaz denilen belâyı çoktan öbür dünyaya gönderecek yerde bunu yapmadım da başıma bu belâların gelmesine sebep oldum. Eyvahlar olsun! Ben ne yaparım şimdi, Çare yok! Ne olursa olsun mutlaka onları bulmalı, hem Köroğlu belâsını, hem de Ayvazı öbür dünyaya göndermek lâzım. Dövünmenin faydası yok.. Derhal işe girişmeli!
Kasapbaşı, gözlerini Köroğlunun atının kaldırdığı tozlardan bir türlü ayıramıyan çobana döndü.
Haftanın en güzel ve en büyük program:
SARAY sinemasının
2 büyük filmden mürekkep emsalsiz programdır.
1 -LOREL-HARDI AVCILAR
iki komiğin en son ve en neşeli Türkçe sözlü komedileri 2-KORKUNÇ GECE Florence Rice ve Fdmond Love tarafından oynanmış büyük aşk ve ıztırab romanı
İlâveten: FOKS JURNAL: Mr. Le’brun’ün yeniden Reisicümhur ihtihabı ve Yunanistanda istiklâl şenlikleri. Bugün saat 11 ve 1 de tenzilâtlı matinele-,
DÜNYA BİR KASIRGAYA TUTULMUŞ m ÎhIoeL Â L E”e ““ Sinemacılığa bir şeref tacı giydiren KEŞİF ALAYI ERROL FLYNN — OLİVİA de HAVİLLAND
Köroğlu Kendisini Gösterdi
Köroğlu Birdenbire Sırtındaki Çoban Gocuğunu Atarak Kendini Belli Etti Ve Atını Mahmuzla-dığı Gibi Ayvazla Gözden Kayboldu
Onu şöyle bir tartakladı. Enine, boyuna, Maşallah dağ gibi bir delikanlı idi. Yırtık gömleğinden tunç gibi bir yumak adale fırlamıştı. Bu adam öyle bir iki kişiyi değil, beş on kişiyi haklıyabilecek kabiliyette görünüyordu,
— Çoban, bana bak! dedi.
Çoban gözlerini oua çevirince devam etti:
— Yüz altın kazanmak ister misin?
Yüz altının o zamanki manası, bugünkünden tftisbütün başka idi. Yüz altın o zaman, bir servet, bir hazine ifade ediyordu. Çoban bunu duyunca gözleri açıldı:
— Elbet isterim... Bunun için ne yapmak lâzım?
— Hemen bir ata atlıyarak Köroğlunun peşine düşeceksin. Ona yetişecek, hem kendisini hem de birlikte kaçırdığı Ayvazı temizliyeceksin!
Çoban külâhını sol tarafa eğerek kafasını kaşıdı:
— Yüz altın fena para değil... Fakat canımı yüz altına değişemem..
— Korkma, benim nüfuzun çoktur. Kadıyı para ile elde ederim. Bilâkis Köroğlunun koyanlarım almak için sana hücum ettiğini, senin sırf nefsini müdafaa etmek için çarpışmağa mecbur kaldığına dair yirmi tane yalancı şahit bulmak, benim için işden değildir. Üstelik bir haydudu öldürdüğün için mükâfat bile alırsın.
— Hayır, hayır.. Ben onu düşünmüyorum. Benim düşüncem, bambaşka bir şeydir. Köroğlundan korkuyorum. Çünkü o adam, öı/le senin bildiğin silâhşorlardan değildir. Onunla ben baş edemem. Onu öldüreyim derken, öbür dünyayı ben boylarım. Neme geHek!
— Vay canına! Bu adam okadar müthiş mi?
— Ben bir kaç defa Boludan koyun alıp getirdim, orada herkes bir Köroğlu diyor da başka birşey demiyor.
— Yahu, ben adamı gözlerimle gördüm, beraber konuştuk. Hiç te öyle pek iri yan değil. Müthiş kuvvetli bir adama da benzemiyor.
— Sözlerin okadar yanlış değil... Köroğlu öyle pehlivan kadar kuvvetli, tuttuğunu koparan bir a-dam değil... Fakat onun elinde kdıç zehirli bir yılan kesiliyor. Hele altındaki kır at? Ben Ömrümde böyle at görmedim. Bolu beyi sırf bu atı almak için kendisine bin at vermeyi teklif etmiş. Bir at değil, at kılığına girmiş bir aslan o... Bu at Köroğlunun altlında oldukça ona yetişecek yiğit yoktur.
— E, şimdi ne yapmalı?
— Onu ben bilmem.. Bugün Padişahın yansı kadar kuvvetli olan Bolu derebeyi kendisile baş edemiyor. Ben mi baş edeceğim? Git hükümete baş vur. Şikâyet et,. Arkasına ordu düşiir. Böylelikle belki Ayvazı ele geçirebilirsin. Başka ne yapsan faydası olmaz.
Kasapbaşı naçar başını eğdi ve iri Mısır eşeğine binerek Üsküdann yolunu tuttu. Giderken de bittabi Köroğlunun bıraktığı koyunları da önüne katmayı unutmadı. Yolda hep ne yapacağım düşünüyordu. Uzun uzadıya mülâhazalarda bulunduktan sonra nihayet paşa kapısına baş vurmağa karar verdi.
Nüfuzlu bir şahsiyet olduğundan kendisini derhal sadrazamın huzuruna çıkardılar. Paşa:
(Devamı var)
Bugün MELEK Sinemasında
Haftanın En Güzel Filny
KUTUP YILDIZI
Fransızca sözlü - Aşk - Güzellik - Gençlik nefis şarkı ve danslar fevkalâde eğlenceli bir mevzu SONYA HENNIE RICHARD GREENE İlâveten PARAMUNT dUnya haberleri Bugün saat 11 ve 1 de tenzilâtlı matinele .
Bugün görülecek, eğlendirecek ve güldürecek film...
Sinema Kraliçesi Kahkaha Kralı
GABY MORLAY ve FERNANDEL
tarafından fevkalâde bir tarzda yaratılan ve
SÜMER Sinemasında
Büyük bir muvaffakiyetle gösterilmekte olan
HERKUL
Nükteli, eğlenceli ve neş’eli filmini mutlaka görünüz. Bugün saat 11 ve 1 de tenzilâtlı halk matineleri.
Güreşçilerimiz Nor-veçe Hareket Etti
Fenerbahçe Doğansporu 5-1 Demir spor Beşiktaşı 2-0 Mağlûp Etti
Dünkü maçtan
Dün îzmirin Doğansporile Fener bahçe arasında Kadıköy stadında 2.000 seyirci önünde oynanan maç 5—1 Fenerin galibiyetile neticelendi. Takımlar saat 16.55 de hâkem Halit Galibin idaresinde aşağıdaki kadrolarile çıktılar.
Doğaııspor: Ömer — Fethi, Abdullah — Sait, Macit, İrfan — Yusuf, Hayri, Fuat, Abbas, Mehmet.
Fenerbahçe: Hüsamettin — Le-bip, Muzaffer, Esat, Aytan, Mehmet Reşat, — Semih, Yaşar, Ali Rıza, Naci, Basri.
Oyuna Fenerliler başladı. Naci vasıtasile yaptıkları ilk akın Öme -rin ellerinde eridi. Oyunun beşinci dakikasında Basrinin çok yerinde bir ortasını Ali Rıza istical yüzünden dışarıya atarak ilk fırsatını kaçırdı. Akabinde Naci vasıtasile inkişaf eden bir hücum neticesinde top Semihe geçti. Semihin topu bekletmeden yaptığı ortayı Naci çift bir plase ile Fnerin ilk sayısını kaydetmeğe muvaffak oldu.
1—1 Sekizinci dakikada İzmirlilerin yaptıkları bir akın Fener müdafaasının ağırlığı yüzünden İzmir sağiçinin 18 üzerinden çektiği sı -kı bir şütle oyunu beraber vaziyete soktu.
Oyun Fenerlilerin hakikî bir hâ-kimiyetile devam ediyor. 20 inci dakikada Ali Rıza ofsayd vaziyette bulunan Naciye topu geçirmekle muhakkak bir gole mâni oldu. Haf hattı nda Necdetin 18 üzerine kadar sürülen tehlikeli akınlar Fener mü -hacimlerinin fazla durgunluğu yüzünden heder oluyor. 37 inci dakika Basrınm çok güzel bir kornerde Fe nerliler tekrar galibiyeti temin etme ğe muvaffak oldular: 2—1
Ve hemen 1 dakika sonra kale önünde bir kargaşalıktan istifade eden Ali Rıza kaleye çok yakın bir sahadan 3 üncü golü de kaydetmek te gecikmedi. Birinci haftaym bu suretle Fenerin 3—1 galebesile neticelendi.
İkinci haftaymın ilk dakikala -rından itibaren Fenerliler tekrar oyuna hâkim oldular. 5 inci dakikada Esadın çok güzel bir ortasını Yaşar boş kaleye atamadı. Arka -daşları da gol kaçırmak yarışında ön safı tutmak için âzamî gayreti sarfetmekten geri kalmıyorlar. İzmir müdafaası da bu beceriksiz muhacimler karşısında rahat rahat oynamak imkânını buluyorlar. Bir aralık Fener kalesini sıkıştıracak derecede açılmıya da muvaffak oldular.
Nihayet 23 üncü dakikasında Na cı şahsî bir gayretle topu 18 üzerine kadar sürerek sıkı bir şütle topu 4 üncü defa olarak İzmir ağlarına taktı. İzmirliler mütemadiyen ta -kim değiştirmekle meşgul.
35 inci dakikada Reşat birer birer İzmir oyuncularını geçerek avut çizgisi üzerinden çok güzel bir orta yaptı. Ali Rızanın yerinde bir kafası: 5—1.
Son dakikalar: İzmirlilerin tehlikeli bir akınım ve İzmir sağiçinin kuvvetli bir şütü: Tehlikeyi kale di reği karşılıyor.
bir manzara
NASIL OYNADILAR?
İzmir takımı bütün oyun imtıda-dınca top peşinden koşmaktan başka bir iş yapmadı. Merkez müha -cim Fuat eski formundan çok kaybetmiş. Müdafaa yediği gollerin ekserisinde hatalı idi.
Fenerbahçe umumî bakımdan her zamanki sönük bir oyun çıkardı. Hüsamettine kat’î iş düşmedi. Müdafi de vazifesini yapmış sayılır. Esat ve bilhassa Mehmet Reşat Aytanın çok olduğu nisbette iyi idiler. For hattında oymyan yegâne oyuncu Basrı idi. Naci çalıştı.
Hâkem Fikretin bir çok defa yersiz kararlan bertaraf edilirse iyi denebilir.
Demlrspor: 2 Beşiktaş: o
Ankara, (Hususî) — Bugün 19 mayıs stadyomunda 5.000 den faz la bir seyirci önünde İstanbul şampiyonu Beşiktaş takımı şampiyonumuz Demirsporla Millî Küme Deplasman karşılaşmasını yaptı.
Şimdiye kadar yaptığı iki maçtan ilkinde Millî Küme şampiyonasında iyi bir mevki alan Ankaragü-cü ile berabere kalan İkincisinde Ga-latasarayı yenen şampiyonumuz Be-şiktaşın çok çalışmasına rağmen saha seyirci avantajı kendinde ölr.-.a-sına rağmen cidden güzel bir oyun çıkararak kuvvetli rakibi Beşiktaşı 2 — 0 mağlûp etmiştir.
B^rutgücU sahasında
Bugün ”Barutgücü„ sahasında yapılacak olan maçlar şunlardır:
1 — Fatih Halkevi - Barutgücü (B) takımları saat 14 te, 2 — Fatih Halkevi - Barutgücü (A) takımları saat 16 da.
Güreşçilerimiz Norveçe hareket etti
(Baş tarafı 1 inci sayfada) varlık olarak gitmektedir. Finlandiya, İsveç, Estonya, Norveç, Almanya, Macaristan ve İtalya gibi güreşte mevki sahibi memleketlerin iştirak edeceği Avrupa şampi . yonasında takımımız kazanmak için çok çalışmak mecburiyetinde kalacaktır. Hazırlanamadıklarmdan tek nik güreşçi Sairnle dünya şampiyonu Yaşarın bu müsabakalara iştirak edememesine rağmen iyi çalıştıkları takdirde takım halinde İsveç, Norveç, Finlandiya, Letonyalılar ara -sında yer almaklığımız kavidir. Fer den Çoban, Küçük Mustafa, Mersinli Ahmet, Celâl Atik, Kenan güvendiğimiz güreşçilerdir.
Okullar arasındaki spor Yedinci Sayfamızdadır
Türk tıp cemiyetinin İçtimai
— Postencephalitique parkinson da belladoıı kökü ile tedavi.
İhsan Şükrü Akset
2 — Asabi frenginin Schreuss -Bernstein şemasına göre tedavisin -den alman netice
Şükrü Hazini Tiner
3 — Huleyme ödemleri
Prof. İgersheimer
16 NİSAN 1*3»
YtNISAlAH
SayfaI »
İKTİBAS VE TERCÜME HAKKI MAHFUZDUR
Taarruza Hazırlık
Nihayet Ambarlardan İstifade Müsaadesini Alabildik
Alanyanın Dertleri
Kazada; Yeni Telefon Ve Modern Bir iskele ile Geniş Sağlık Kadrosu
Tesisi Lâzımdır
Şirin Alanyadan iki güzel görünüş
Vehip Paşa Erzuruma Karşı Bir Keşif Taarruzu icrası Hakkında Mütaleamı Sordu
Vanın Rus ordusu tarafından işgalini teshil için isyan eden ermenilerin Osmanlı askerlerine karşı siperlerde hazırlıkları
Ordunun; seri bir darbe hakkındaki teklifimi kabul etmesine rağmen tertibata dair verdiği emir, ve hele bu iaşe emri, işleri altüst ediyordu. Bu emirler; muvaffakiyetli hareketimizi felâkete çevirebilirdi. Düşündüm, taşındım, artık iş resmî çerçevesinden çıkmıştı. Manastırda binbaşılık zamanındaki eski samimî hukukumuzdan istifade etmek aklıma geldi. Vehip Paşaya hususî bir cevap yazdım.
Bu cevabın, birinci maddesi: "Hürmetle elleri-idi. İkinci maddesi de “Son emirle bütün şimdiye idi. İkinci maddesi de "Son emirler bütün şimdiye kadarki muvaffakiyetli hareketimizin mahvolacağın-, Kütür köprüsüne çekilmekliği icap ettiren bu emrin kıt’alanmızm maneviyatını da tamamile kıracağını ve Ermenilerin bundan istifade edeceklerini,, acıklı bir ifade ile gösteriyordu.
Vehip Paşanın, şifreli telgrafla, ellerinden öpmekle işlerimi yoluna koymuş oldum, "işlerim,, diyorum. Çünkü "Erzurumun kurtuluşu işi,, idi bu! Ahvalin icap ettirdiği hareketler dahi tabiî benim işimdi.
Hemen bugün (2 mart) gelen ikinci bir emirle "Mecburiyet halinde yani geriden mevaddı iaşe cel-bedilemediği takdirde ileri ambarlardan istifade edebilirsiniz,, müjdesini aldım ki bu benim için kâfi idi
Bugün Rizenin de kurtulduğu haberinden pek sevindik. C
”3 martta Vehip Paşa telefonla Erzuruma karşı iki alayla bir keşif taarruzu icrası hakkında benim ve 9 uncu fırka kumandanı Rüştü beyin mütalealarımızı sordu. Ayni günde şu cevabı verdim:
“3 Mart 1334 Erzuruma karşı iki alayla bir keşif taarruzu icrası hakkındaki mütaleası âcizanemle 9 uncu fırka kumandanının mütaleası emir buyurul-muştu. Ortalık ziyade karlı olup yol haricinde hareket pek müşkül ve bazı yerlerde imkânsız dahi olduğundan gerek harekât bakımından ve gerekse iaşe ve cephane ikmali, yaralıların geriye alınması gibi hizmetleri bakımından merkezi sikleti şose boyunca tutmak lâzımdır. Bunun için kısmı külliyi (iki alay, iki istihkâm bölüğü, 12 top) Evreni hanları civarında topladıktan sonra bir alayın şose şimalinden, diğer bir alayın da cenuptan şevkini ve sağ cenahta Haydari (haritada Cidâri yazıyor) cihetinden 2 tabur, iki makineli takım ve bir cebel takımından ibaret bir müfreze sevketmeyi ve Karasu şimalinden dahi mürettep süvari alayının Erzurum şimalinde Tufaneç istikametine şevkini ve heyeti umumiye bir fırka demek olduğundan dokuzuncu fırka kumandanı miralay Rüştü beyin kumandasına vermeyi münasip görüyorum.,,
Rüştü bey de buna yakın mütaleada bulundu.
CEPHEYE HAREKET
4 mart sabahı karargâhınım birinci kademeslle Erzincandan cepheye hareket ettim. Harekâtı kendim idare edecektim. Yeni bir zorluk karşısında kalmamak için orduya, “keşfi taarruziyi yakından görmek üzere cepheye hareket ediyorum" diye bildirdim.
İşi arzu ettiğim yola koymuştum. Ahvalin icap ettireceği şekli yakından görerek kararımı vereceğimden pek sevinçli idim. Sabahleyin saat 7,30 da iki faytonla ben ve erkânı harbiyem Pirvan-Küpesi ova yolundan hareket ettik. Yol berbat, köprü yok. Süleymanlıya kadar bataklıklar ve karlar içinde çok sıkıntı çektik. Çok yerde indik ve arabaları bataklıktan kurtarmak için hayli uğraştık. Bizden sonra hareket eden karargâhm atlı kısmı, bineklerimizle beraber âdeta yürüyüşle şoseyi takip ederek hizamızdan geçiyorlardı.
Aramızda 1000 metreden fazla mesafe vardı. Köyde kimse bulunmadığından faytonlarımızın çamurdan çıkarılmasına yardımcı da bulamayınca atlı kafileye doğru koşmaya ve onlara seslenmeğe başladık. Soğuktan başlarını sıkıca saran zabit ve neferler bizi görmüyorlar ve sesimizi işitmiyorlardı. Rövelverlerimizi çıkararak o tarafa ateş etmeğe başladık. Bir kaçımız mendil de salladı, kıyafetimizin kışlık hali, hızlı koşmamıza engel oluyordu. Aksiliğe bakın ki atlı kafile süratliye de kalktı. Artık hizamızı geçtiklerinden onları geri baktırmak için keramet lâzımdı! Şoseye gidip daha geriden gelecek olan ağırlıkları beklemek, yahut geri dönüp faytonları çamurdan çıkarmağa uğraşmaktan başka çaremiz kalmıyordu ki ikisi de bu soğukta hoşa gider işlerden değildi. İşin daha fenası; bu vaziyette atlı kafile başını alıp konak yeri tayin ettiğim Sansaya giderse biz muhafızsız, karargâhsız ortada kalacaktık. Ufak fotoğraf makinelerini andıran telsiz cihazlarının tam tatbik sahası idi. Telsiz çıngırak 'bile ne kadar faydalı bir âlet olacak.
Vaktile okuduğum Kâmil Flamaryonun (Les incomuis, Meçhuller) başlıklı eserinin sonundaki tahayyüller gibi "insandan insana fikir geçirmek,, hüneri, herkes için tatbik sahasına geçmiş bir devirde olsaydık bu gibi sıkıntılar belki eğlenceli birer oyun olurdu. Bugün içine düştüğümüz kötü vaziyet, erkânı harbiyemi artık maneviyattan imdat istemeğe kadar götürdü. îş artık duaya kaldı! Çünkü muharebe yürüyüşünde karargâhı bu hale sokan erkânı harplerim, maddî çaresizlik karşısında çok mahcup bir halde kalmışlardı. İşin vahim ciheti de olabilirdi. Bir Ermeni çetesile karşılaşmak- Gerçi kıtalarımız çok ilerilerde idi. Fakat bu işlerde pek meharetli olan Ermenilerden böyle bir hareket beklenebileceği gibi bizi yalnız bulunca Dersim milislerinin de tehlikeli olabileceğini hesaba katmak mecburiyetinde idik. Dedim ki;
(Devamı var)
Alanya (Hususî) — Mesahai sat-hiyesi 3000 metre murabbaı olan A-lanya kazasının arazisinin üçte ikisi ni ormanlar, birisini toprak teşkil etmektedir. Ormanlardan kereste nakliyat ve katiyatı tadil edildikten sonra coğrafî vaziyet itibarile ilçenin şimal rüzgârlarına kapalı bulunmasından ve arazinin azlığına rağmen feyizdar olmasından çok gayyur ve kanaatkâr olan Alanya ve sahil köyleri narenci mahsulâtı yetiş tirmek için toprağa sarılarak bir-birlerile müsabaka edercesine çabalamalarının neticesi on sene gibi az bir zaman zarfında muhtelif cins ve nefasette memleket piyasalarında şöhret alan Alanya portakal ve muzculuğunu doğurmuştur. Harice ihraç edilen bu mahsulatın her türlü rağbete mazhariyetini temin İçin bir çok fedakârlıklar ihtiyar e-dilmiş, bu meyanda ambalaj hususunda mühim bir rol oynıyacak o-lan sandık tahtalarının dahilde daha itinalı ve muntazam bir şekilde nazarı dikkati celbedecek bir tarzda imalini temin noktai nazarından bir iki sermayedar hususî motor getirerek bu ihtiyaçlarmı karşılamağa çalışmışlarsa da her müteşebbisin bu bapta fazla dökülüp saçılmasına meydan vermemek, ve bu yüzden birçok servetin ecnebi kaynaklanma gitmesinden ülkemizi korumak, halkımızı kurtarmak, her hususta şimdiye kadar elektrik ışığından mahrum olan beldemizi bu vesile ile do nurlandırmak zımnında bölgeye bir saat mesafede bulunan ”Obe„ çayından su kuvvetile istihsal edilecek elektrik kuvvetile hem kasabayı ten vir ve hem de narencilik ambalajı hu susunda lâzım olan imalâtı sınaiyeyi makine kuvvetile meydana getirmek zımnında icap eden tetkikatı fenni-yenin yaptırılması, ve bu bapta müs-bet neticeler elde edildikten sonra 120 beygir kuvvet istihsal eden bic şekilde tertibat ve tesisatı haiz ve 40 bin lira sermayeli bir Türk anonim şirketinin kurulması için teşeb-büsata girişilmiş ve derhal icap e-den sermayenin esası bankaya konularak bu baptaki merasimi kanu-niyenin ikmal ve intacına çalışılmak ta bulunulmuştur.
Halkın bu yoldaki pek büyük a-zim şevki gayretini teşvik ve teşci zımnında vilâyet merkezindeki elektrik şirketinin hini tesisinde şirketi korumak, ve böyle millî mües-sesenin idamei hayatı ve inkişafını temin ve devam ettirmek zımnında Antalya vilâyeti hususî muhasebesi tarafından Antalya elektrik şirketine aksiyon olarak konulan 9000 liranın şirketin bugün tamamen par-lıyarak hissedarlarına yüzde ondan fazla kazanç ve temettü tevzi etmesinden dolayı beldemiz halkının, ümran ve kalkınma hustısunda, büyük fedakârlıklarını teşçi ve teşvik yolunda muhasebenin bu meblağı aynen Alanya elektrik şirketine devri memleketçe beklenmektedir.
Bu yolda atılan adım ve çalışmalarda sayın Nafıa ve iktisat Vekillerimizin, büyük yardım, ve müzaheretlerini bütün kaza halkı hürmot ve dört gözle beklemektedirler.
TELEFON İHTİYACI
Buranın en mühim dertlerinden biri de telefon işidir. Antalyanın bütün kazalarile telefon muhaberatı muntazam olduğu lıalde Alanya bun dan mahrumdur. Hiç bir zaman An
talya ile doğrudan doğruya muhabere ve mükâleme kabil ve mümkün olamamaktadır. Bidayette devlet sermayesile kurulan, bir çok emeklere mal olan, her hususta, siyasî, ticarî, İktisadî mühim roller oynıyan telefon muhaberatının bir tarzı salime ifrağı şarttır. Kazada telefon şebekesini canlandırmak zımnında evvelce teşkil edilmiş olan komisyonun hemen faaliyete geçmesi, bu bapta telâfi kabul edilmez noksanların ikmalile Antalya-Alanya telefon hududunun muntazam bir hale derhal ifrağı, zarurî ve mühim olan yeni hatların açılması, memleketin can ve şah damarlarına taallûk eden bu tesisatı meydana getirmek için toplanılan paradan zimmetlerine pa ra geçirenler hakkında ciheti adli-yece yapılmakta olan tetkikat ve tahkikatın bir an evvel ikmalile müsebbiplerinin pençei kanuna hemen tevdii ve zimmetlerine geçirdikleri paranın bir an evvel tahsili âmme menfaatlerinin icabıdır.
TÖMBEKİ ZERİYATI
Gazi paşa nahiyesine bağlı dört köyde ve 50 dekarlık arazide tömbeki zeriyatı yapılmakta ve senevî (8000) kilogram tömbeki istihsal e-dilmektedir. Yedi senedenberi devam eden ve dört senedenberi inhisarlar idaresi tarafından kontrol ve
TAVZİH
Erdek Belediye Riyasetinden:
30 Mart 939 tarihli muteber gazetenizin beşinci sayfası beşinci sütununda (Erdekliler pis sudan kurtuluyor) ve yine ayni tarihlî gazetenin altıncı sayfasının üç ve dördüncü sütunlarında (Erdekte zeytin hilekârlığı) başlıklı yazılarla Erdekten verilen malûmat hakikate uygun olmadığından aşağı -daki tavzihnamenin ayni sütuna dercini rica ederim:
1 — (1200) haneden ibaret olan Erdek üçte ikisi tamamiyle yanmış bir kasabadır. (80) hektar harap bir sahada yeni baştan kurulacak bir kasaba için gerekli bütün tesisat ve inşaat île âmme hizmetlerine müteallik belediye -den beklenilen kanunî vazifeler on beş bin liralık varidat bütçesiyle tedricen ve azamî bir gayretle başarılmasına çalışılmaktadır. Yapılacak işler tasnif edilmiş ve bütçenin çevresi dahilinde hiç bir iş ihmal edilmiş değildir.
2 — Yeni getirilecek su projesinin tatbikine değin muvakkaten kasaba çeşme yollarının ıslahı; ancak su işleri cümlei vezaifinden olan belediyenin gösterdiği lüzum üzerine tekarrür etmiş olduğu gibi ıslah ameliyesi eski borularla yapılmış olmayıp kâmilen yeni getirilen madenî borularla temin edilmiş ve bu iş alınan tedbirle süratle başarılarak nihayet bu hafta zarfında çeşmeler halka küşat e-d i İm iştir.
3 — Mahallî vaziyete bihakkın vakıf olan belediyemiz; borçlarını ihmal eden pek mahdut vatandaşlar hakkında tahsiliemval kanunu, nu tatbike mecbur kalmakla ancak kanunî vazifesini ifa etmiş olup tatbikatta bir gûna usulsüzlük ve mağduriyeti mucip bir hareket olmadığını arz ve ihbaratı vakıayı tekzib eylerim.
Erdek Belediye Reisi H. YÜCE
mürakabe edilen, ve idarenin eksper leri tarafından fidelikten başlıyarak tömbeki mahsulü meydana gelince ye kadar tohumların ıslahı, dikim, kırım, kurutma işleri gibi bir çok faydalı öğütleri bilfiil arazi üzerinde köylülerimize gösterilen bu tömbeki tecrübe ve denemelerinde iyi bir randıman alındığı, çok fakir o-lan bu havalide halkın bu işten büyük istifadeler temin ettiği sitayişle görülmektedir. Yalnız memleketimizde tömbekinin istihlâk miktarı göz önünde bulundurularak bu ihtiyacın hariç memleketlerden teminin den ziyade dahilde istihsal edilmesine çalışılarak her sene mühim miktarda paramızın dışarıya gitmemesi için icap eden tedabirin âcüen ittihazı temenni ve arzu edilir.
İRVA VE İSKA İŞLERİ VE İHRACAT
Muhitimizdeki sanayii ziraiyenın daha olgun ve mütekâmil bir şekil de meydana gelmesi için Dim çayından açılacak bir kanal ile Alanyanıs amudu fıkarisini teşkil eden portakal, muz ve dut bahçelerini sulamak üzere Nafıa Vekâletince istikşaf pro fil ve projeleri yaptırılarak 150.000 lira sarfile meydana getirilecek ve 939 senesinde başlıyarak 940 sene sinde nihayete erdirilecek olan sulama tesisatı hakkında halkımızın feyizdar Cümhuriyet ve halkçı hükümetimize ve bilhassa bu hususta büyük millî bir hassasiyet gösteren, en büyük maniaları kıran ve mülkümüzü her cephesinde ümrana kavuş turan sayın Ali Çetinkayaya karşı bütün AlanyalIların duydukları miu net ve şükran hisleri büyüktür.
Kırk bin nüfusu cami ve 131 pare köyü ihtiva eden kazamızın sahası pek geniştir. Bazı köyler merkeze vasatî 24 saat mesafededir. Bu köylülerin sıhhatini korumak, onlara sıhhî tarzda İlmî ve fennî bilgi aşılamak, lâzım gelen edeviyeyi vermek için münhal olan gezici sağlık memuruna ilâveten kadroya ikinci bir seyyar sağlık memurunun ilâvesile ekserisi merkeze uzak köyler halkının hastalıklardan korunma, ve u-zun yolsuz mahallerden gidip gelme meşinin temini noktai nazarından ve sağlık kurumunun menfaatleri i-cabmdandır.
Buradan ecnebi memleketlere, bilhassa Yunanistaııa her sene öküz, koyun, keçi gibi mevaşi ihraç edilmektedir. Bunlara ilâveten harice gönderilecek mühim miktardaki derilerin sevkiyatında lâzım gelen fennî tedabiri almak ve halkın günlük yediği hayvanları belediye çavuşunun muayene ve kontrolüne inhisar, eden şekilden kurtarmak, civar kazaların da ihracat iskelesi olan Alan yada icap edenlerin yapılmasına ihtiyaç göstermektedir.
Burada mevsimin dört şekline göre dışarıya, narenci. koza, tömbeki, susam, fıstık, ve hayvan ihraç edilir. Alanya Denizbankça ikinci sınıf bir iskele olarak kabul edilmiş tir. İskelenin ahşap kısmı kâmilen haraptır. Varidatı 938 senesi haziranında belediye tarafından Deniz-banka devredilen ve döşemesi kalmamış bir şekilde olan ve keşfi Denizbankça yaptırılan iskelenin tamitf ve tahkimi ile yenilenmesi umumi ve zaruri olan menfaatler icabından dır.
YEN I 8 Ad AH
16 NİSAN 1»39
Sayfa: •
Hayal Ve
Genç kaptan vapurun merdivenlerinden inerken düşünüyordu. "A-caba onu bulabüecek miyim?,, Rıhtıma inince durdu, etrafına bakındı. Sonra hızlı adımlarla yürümeğe başladı. Sekiz sene zarfında şehirde bir çok değişiklikler olmuş, fakat o, o kadar dalgın, okadar düşünceli idi ki hiç bir şey görmüyordu. Dakikalarca nereye gittiğini bilmeden yürüdü. Yürüdü... Nihayet önüne çıkan bir kahveye girdi. Oturdu. Daima ayni şeyi düşünüyor, ayni cümlevi tekrarlıyordu:
— ”Onu bulabilecek miyim ? Evlendi mi? Başka bir yere mi gitti? Kimden sorabilirim?,,
Tam bu sırada gülerek kendine doğru gelen siyah esvaplı bir adam gördü. Elini uzatan, aradığının kardeşi idi. Kaptanın gözleri parladı. Uzatılan eli bütün kuvvetüe sıktı. Sorulan suallere cevap veriyor, fakat bir türlü onu sormağa ce saret edemiyordu:
Kardeşiniz nasıl? Evlendi mi? Gitti mi?„
Niçin bu adam anlamıyor, nazar larmdaki merakı hissetmiyor, cevap vermiyor? Muttasıl kendinden, yalnız kendi işlerinden, kendi hayatından, saadetinden bahsediyor. Nihayet eve beraber gitmeyi teklif etti. Kalktılar. Siyah esvaplı adam daima anlatıyor, diğeri ise bir şey anlama dan dinliyordu. Geldiler. Loş fakat muhteşem bir salona girdiler. Siyah esvaplı adam antikalarını gösteriyor. Halılarının kıymetinden bahsediyor. Köşede ise bir kadın, eteklerinde iki çocuk oynaşan bir kadın var. O hiç bir şeyi görmeden bekliyor. Niçin ondan bahsetmiyor?
Yoksa öldü mü? Hayır, hayır belki evlendi, belki değil muhakkak. Fakat onu görse, bir kere daha gö-rebilse. İhtimal değişti. Belki daha güzelleşti! O rüyalarının kahramanı, hayallerinin en renklisi, en parlağı. Onu tekrar görmek gayelerinin en büyüğü şimdi. Mazideki o ı-şıklı günleri tekrar yaşıyabilecek mi? Artık hayal onu tatmin etmiyor, o rüyaları hakikatte yaşamak istiyordu. Ateşli nazarları kapıya döndü. Her halde gelecek. Şimdi o-daya girecek. İhtimal giyiniyor. Ken dine eskisi kadar güzel görünebilmek için biraz saçını, başını düzel tiyor. Yine beyaz hafif bir esvap i-çinde gelecek. Gözleri daima kapıda. Heyecanla bekliyor. Yaklaşan ayak sesleri. Kapı şimdi açılacak, o beyaz esvaplar içinde mütebessim girecek. Lâcivert gözleri ile ona bakacak, bakacak... FaAat ayak sesleri uzaklaştı. Açılıp kapanan bir kapının tok sesi. Onu takip eden bir kahkaha. Yalandan çok yakından gelen onun kahkahası. Onu ilk gördüğü günkü şakrak kahkahası... Bir deli gibi ye-
Mersinin nüfusu
Mersin (Hususî) — Valimiz ve parti başkanımız B. Rüknettin Na-suhioğlu; 10 nisan tarihli “Son Posta.,, gazetesile diğer bir akşam gaze-tesinde Mersin nüfusunun % de yir misini ecnebiler teşkil ettiği hakkında çıkan bir yazı üzerine bir tavzih neşrederek bunun yanlış olduğunu bildirmiştir.
Mumaileyh, aynca, İçel ve Merdinde yapılan ümran işlerinin şahsına affolunmasını da, "İşler yalnız vazife bakımından yapılır, şahıslara izafe ettirilemez,, cümlelerile karşılamıştır.
§8 36
Aydın ağaç bayramı
' Aydın, 1? (A.A.) — Aydın Hal-kevinin tertib ettiği ağaç bayramı dün yapılmış ve çok neşeli bir hava İçinde geçmiştir. Orman numune bahçesinde toplanan halk ve mektepliler fideliklere orman ve ziraat memurlarının nezareti altında muhtelif ağaç tohumlan ektikten sonra fidanlıklardan çıkarılan fidanlarını belediyenin koruluk sahasına dikmişlerdir. Ağaç bayramı her sene gubatın ilk pazar günü yapılacaktır.
Hakikat
Yazan : Mehmet
rinden fırladı. Kapıya doğru geldi. Fakat gittikçe hafifliyen kısılan bir kahkaha odada idi. Büyük gözlerle odanın karanlık köşelerinde aradı. Kahkahayı atan o, eteklerinde iki çocuk oynaşan şişman kadındı. Bakıyor, alay eder gibi kendine bakıyor. "Beni tanımadınız. O kadar mı değiştim?,, Sonra çocuklarının saçlarını okşarken mırıldanıyor. "Çocuklarım; bana benziyorlar mı?„ O cevap vermeden dudakları ayrık, gözleri dumanlı bakıyor, dakikalarca bakıyor. Olamaz, sekiz sene evvel ya nında bir kelebek hafifliği ile âdeta uçan sarışın genç kız bu şişman kadın olamaz. Bir insan bu kadar değişemez. Bu kadar etlenemez. Hayır, hayır kendini aldatıyorlar. Se-nelerdenberi kalbini ısıtan, hayatını aydınlatan hayal bu kadının mı?
Bütün geçen o iztirap seneleri bu kadın için miydi ? O bu günü göı -mek İçin mi yaşamıştı? Hayır kendini aldatıyorlar. Bir insan bu kadar değişemez.
Kadının nazarları iztiraph sordu: "Beni korkutuyorsunuz, söyleyin, konuşun, çok mu çirkinleşmişim, çok mu ihtiyarlamışım. Hayat, seneler !.„ O zaman erkek nazarlarını başka tarafa çevirirken yavaş bir sesle mırıldandı: "Hayır!,, sonra bir anda ihtiyarlamış, çökmüş gibi başı eğik omuzları çökük, yavaş yavaş kapıya doğru ilerledi. Boğuluyor, artık bu karanlık havayı teneffüs edemiyor. Sanki boğazını tıkıyan bir yum ruk, kalbini avucunun içinde sıkan tırmalıyan bir el var. Ölüm havası esen bu odadan arkasına bakmadan kaçmak istedi. Fakat o sırada kapıdan giren siyah esvaplı adam sordu:
— Hayrola, gidiyor musunuz? Niçin, yemeği beraber yemiyecek miydik?
Artık bu adamın sesini duymağa tahammülü yoktu. Ona öyle geliyor ki, sevdiğini evlendiren bu hale getiren, felâketini hazırlıyan, nihayet bütün ümitlerini bir anda yıkan h-_p bu adamdır. Eğer bu gün karşısına çıkmasaydı, onu buraya sürükleme-seydi, bir ışık, kalbinde bütün haya-tınca parlıyacak, bir ümit, bir hayal kalmıyacak mıydı? Onun üstüne a-tılmak, bu uğursuz siyah esvapları parçalamak, bu sıska boynu sıkmak, sıkmak....
Fakat hiç bir şey yapamadı, hiç bir şey söyliyemedi. Yalnız kolunu hırsla çekerken kısık bir sesle:
”— Hayır dedi. işim var, beni bırakınız-,, ve bütün ümitlerini, bütün hayallerini nihayet bütün hatıralarını bu loş salonun siyahlıkla -1-na gömerek çıktı. Kalbi boş, nazarları renksiz, ışıksız, nereden geldiğini, nereye gideceğini bilmeden insan akınlanna karışıp gitti.
Çorluda Hamit gecesi
Çorlu, (Hususî) — Çorlu orta mektep gençliği kolordu sinema salonunda tertip ettiği 7 maddelik bir programla büyük şairimiz Hâmidi andı. Merasime İstiklâl marşını mü teakip mektep müdürü Hüseyin Ti-muçinin dokunaklı bir hitabesüe baş landı. Talebeden üç genç tarafın -dan eserlerinden müntehip parçalar okundu. Bu toplantıya general Kâzım Dirik ve general Salih Omurtak kadastro fen müşaviri Halit Ziya da şeref verdiler. Salon, Çorlu münevverleri talebe ve talebe veliie -nnden mürekkep seçkin bir kalabalıkla dolmuş bulunuyordu.
ae 8g ag
ARTTIRMA KURUMUNUN KONGRESİ
Aydın ulusal ekonomi ve arttırma kurumunun yıllık kongresi Halkevi salonunda valimiz özdemir Günaydının reisliğinde toplanmıştır. İdare heyetinin çalışma raporunu tasvib eden kongre, ulusal ekonomi ve arttırma prensiplerinin daha ziyade inkişafını mümkün kılacak kararlar almış ve Ankarada toplanacak kongreye delege seçtikten sonra dağılmıştır.
Sinan İhtifali
Büyük San’atkâr İzmit ve Çanakkalede de Anıldı
İzmit, (Hususî) — Mimar Sinan ihtifali îzmitte çok güzel ve canlı olmuş ve buna kalabalık bir halk kütlesile mektepliler iştirak etmiştir, ihtifal Koca Sinanın eserlerinden olan Yeni Cuma camiinde ya -pilmiş, öğretmen Nuri Doğan ve Hicabi Altuner tarafından, büyük Türk mimarının hayatı ve eserleri izah edilerek şiirler okunmuştur, Yukardaki resim, ihtifalden bir görünüşü tesbit etmektedir.
Çanakkale, (Hususî) — Büyük sanatkâr Mimar Sinanın ölü. münün 351 inci yıldönümü burada Halkevinin hazırladığı zengin bi» programla Türk Gücü Spor kllibif salonunda yapılmıştır.
Orta okul Türkçe muallimi Ba. yan Münire Öğü, bir konferans vermiştir.
Bayan Münire öğüden sonra kül süye çıkan ve değerli bir hatip ola Nafia müdürü Tevfik ileri büyük sanatkârın hayat ve eserleri hak kında gayet güzel ve canlı bir konferans vererek Koca Sinanın kıy metli hatıraları anılmış ve kültür direktörü Lâtif öktem de yazdığı güzel bir şiirini okumuştur.
Bunu müteakip Halkevi tenis 1 kolu tarafından Çapanoğlu isimli bir perdelik komedi temsil edilmiş,
96 96 96 98 98
Kör Hır sızın Marifetleri
Çanakkale (Hususî) — Ayvacığın Gülpınar köyünden İsmail oğlu Kör Hafız Mehmet Seven ve Çanakkalede Aziziye mahallesinde oturan Berber Süleyman oğlu Harun Sat yukançarşıda Bünyaminin dükkkâ-nı*a anahtar uydurmak suretile 24 şişe 29 luk, 12 şişe 16 Iık ve 50 kuruş para ile bir kol saatini çaldıklarından Sulh ceza mahkemesince her iki suçlu da tevkif olunmuştur.
Hâdisenin tafsilâtı şöyledir:
Kör Hafız Mehmet, Harunun dükkânına giderek ondan ödünç para istemiş Harun da bende para yok benim dükkânın anahtarı Bünyaminin dükkânına uyuyor, orasını açıp alacağımız şeylere ortak oluruz diyerek sabaha karşı dükkânı açıp bu suçu işlemişlerdir.
Sulh ceza Hâkimi Ali Aktuna suçluların hüvviyetlerini tesbit ettik ten sonra Kör Mehmede :
— Hiç hapis oldun mu?
— Evet Istanbulda Ağabeyimin paralarım çaldım diye iftira ettiler ve 5 ay hapis oldum.
— Sen dükkân açmışsın rakı para ve saat çalmışsın. Anlat bakalım nasıl oldu.
96 % 9
Bir Mahkûm iki Gardiyanı Yaraladı
Manisa (Hususî) — Dört sene evvel Uşak Belediye reisini katilden 15 sene 7 aya mahkûm İzmir - Bay-rakhlı Nazmi oğlu Fethi öçalan kaim bir çiviyi sivriltmek suretile kendisine bir cerh âleti temin etmiş ve sebepsiz olarak gardiyan İsmail Ars lanı ve Arslanı kurtarmağa gelen gardiyan Mustafayı hafif surette yaralamıştır.
Katil, cürmü meşhut kanununa tevfikan şehrimiz ağır ceza mahkemesine sevkedilmiştir. İddia makamı ve mahkeme heye’i, rapor veren hükümet doktorunun celbine ve suçlunun sabıkasının sorulmasına karar vererek mahkemeyi bir gün son-raya tehir etmiştir.
Katil Fethi, Uşak Belediye reisim öldürünce Afyon hapishanesine nakledilmiş ve orada başgardiynn muavinini yaraladığından Kütahya hapishanesine, orada da ceza evinin sükûnetini ihlâl ettiğinden şehrimiz hapishanesine sevkedilmiştir.
— Ben çalmadım iftira ediyorlar.
— Peki saati nereden buldun?
— Efendim ben kurşunlu camisi çeşmesinde abdest alırken ceketimi asmıştım. Bir kimse tarafından cebime saat konmuş ve ben de bu saati Kürt Yusuf a 50 kuruşa sattım.
— Senin gözün açık olsa kim bilir daha ne yaparsın.
— Herşey yaparım efendim.
— Peki anahtarı nereden buldun
— Sokakta buldum ve bu anahtarın sahibi çıkar diye caminin minaresinin içindeki kuvuğa sakladım. Yalnız ben bir şey çalmadım Bana iftira ediyorlar.
— Başka diyeceğin var mı?
— Hayır.
Diğer suçlu Harana:
— Sen ne diyeceksin bak bu işi beraberce yapmışsınız ve Bünyaminin dükkânına anahtar uydurup rakısını ve saatim çalmışsınız ve bunların paralarını taksim etmişsin.
— Benim hiçbir şeyden haberim yok. Bana iftira ediyorlar diye inkâr etti. Ve her iki suçlu da tevkif olundu.
I 96 96
Onbeş Yaşında Bir Çocuk Yengesini kaçırdı
Ceyhan, (Hususî) — Ceyhanın Kırmıt nahiyesine bağlı Tumlu köyünde ve bundan yedi ay kadar evvel evlenen Fakı Mehmet oğlu 1b-rahimin karısı Sultanın, îbrahimin 15 yaşındaki öz kardeşi Hulusi kaçırmıştır.
Zaten İbrahim de Sultam evvelce sevmiş ve aralarında cereya-ı eden bir çok aşk maceralarında i sonra Sultanı kaçırmış ve bu suretle evlenmişlerdi. Sultan İbrahim!* evlendikten bir müddet sonra kocasının küçük kardeşi Hulûsiye gönül-vermiş ve onunla alâka peyda ederek kocasına lakayt davranmağa başlamıştır. Binnetice biribirlerini kaçırmağa karar vererek bilâhar-de bu kararı tatbik etmişlerdir.
Keyfiyetten haberdar edilen zabıta, genç âşıkla mâşuku şiddetle aramaktadır.
Bugüne kadar birçok genç, ihtiyar kadın ve erkekler arasında geçen gönül ve aşk maceralarını gazetelerde günlük havadis olarak ve
Aflınar Sınanın /zmiftefci «erlerinden Yemcıma camiınin içi
—-------------------
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları
- Akkoyunlu Kazıkçı Kara Bekir -
- i* - YAZAN SAM! KARAYEL
Akkoyunlu ile Kel Haşanın Yaptığı Güreş
Bir Aralık Akkoyunlu Hasmının Ayaklarını Ele Geçirdi
ve bu vodvilde rol alan kıymetli gençler, seyirciler tarafından alkışlanmışlardır.
Halkevi temsü kolu bayanların sahneye çıkmaması yüzünden istenilen muvaffakiyeti temin edememek ve kadınsız piyesleri oynamak mecburiyetinde kalmaktadır.
SivaslIlar misafirlerini ağırla-f nıak, hayvanlarına yem ve saman I hazırlamak için azamî gayreti gösteriyorlardı.
Sivas, esasen Anadolunun buğday ve arpa ambarı idi. Yiyecek ve içecek para ile değüdi. Bir adamın aç kaldığı, ne işitilmiş ve ne de görülmüş ahvalden değildi. Her şey boldu.
Hattâ; fazla samanı köylüler koyacak yer bulamadıklarından dolayı her sene harmanda yakarlardı. O vakitler, samana kim para verirdi.
SivaslIlar; beş altı bin atlı ile Köroğlunun yatağı olan Çamhbeli aşıp, Kaz ovasını at oynatarak geçip gelen misafirlerini davul ve zurnalarla karşıladılar.
Ağalar, beyler sarmaş dolaş olmuş müsafaha ediyorlardı. Bunları görenler pehlivan güreşine gelen iki hasım taraf değil, düğüne gelen gelin güveyi tarafı zannederlerdi.
Günlerden salı idi. Âdetten olduğu üzere koşular ve sair oyunlar cuma namazından sonra başhyacaktı.
Esasen; iki gün yol yorgunluğu almak icap ediyordu, iki gün duyulmadan geçti. Çadırlarda, hanlarda, kervansaraylarda, ağa ve bey konaklarında yerleşenler gülüp oynayıp sohbet etmişlerdi.
Cuma günü, cemaati kübera ile, edayi salât verildi. Duadan sonra, şenliklere başlandı.
Vilâyetlerden gelen atlılar davul zumalarile büyük bir resmi geçit yaptılar. Cirit oyunları yapıldı.
Nihayet; güreş başladı. îlkevvelâ Akkoyunlu Bekir ortaya çıkmıştı. Bekirin Tokat ve Amasya güreşlerinden daha iyi olduğu görülüyordu. Daha beslenmiş, daha çevikleşmiş ve adaleleşmişti. Kara bıyıklarını bükerek meydan yerinde bir aşağı bir yukarı dolaşıyordu. Çok neşeli ve hızlı olduğu yüzünden ve yürüyüşünden belliydi.
Çok geçmedi. Bir kaç dakika sonra; Taşköprülü Kel Haşan da meydana çıktı. Babayiğit bir delikanlı olduğu görülüyordu.
Kumral saçlı, kumral bı -yıklı, adaleli, iri kemikli elli ayaklı dev cüsse bir pehlivandı.
Usulden olduğu üzere ihtiyarlardan biri meydana çıktı, iki pehliva nı birbirile müsafaha ettirdi.
Ve., ortaya seslendi:
— Ey ahali... Bildim, bilmedim demeyiniz... Güreşe kimse müdahale etmiyecektir. Hakem heyetinde, Avı boğanla, Yürükoğlu vardır. Bu peh-vanlar ne derse o, olacaktır.
ihtiyar meydan yerinden çekildikten sonra; iki pehlivan bir sıçrayışta birbirlerinden ayrıldılar.
Keklik gibi sıçrayıp, yeşilliğe el vurarak manevraya başladılar. Alc-koyunlunun haddinden fazla hisli ve çevik olduğu aşikârdı. ,
Fakat; Kel Haşan da hasmından aşağı değildi. Lâkin, Bekirin hareketlerinde daha ziyade çeviklik vardı.
On dakika kadar iki pehlivan birbirlerinin etrafında dönerek yine bir birlerini kapmağa çalıştılar.
Lâkin, bu müddet zarfında her iki pehlivanın da hasımın bir tarafından kapıp yere vurması miimltjin olamamıştı.
gerekse roman ve hikâyelerde okuduk. Fakat böyle on beş yaşındaki bir delikanlının da kardeşinin karısını kaçırdığını duymamıştık.
işte şimdiye kadar eşine tesa -düf edilmiyen bu vak’a Ceyhan havalisinde esef ve nefretle karşılan-
Bir aralık; Akkoyunlu hasmını tongaya düşürdü. Sıkı bir dalışla ayaklarım ele geçirdi.
Kel Haşan, yakalandığını görünce sırt üstü düşmemek için olanca kuvvetile ters dönerek yüzü koyun kendini yere attı ve daha göğsü yere değmeden fırlayıp kaçtı.
Kel Haşanın bu hareketi o derece çabuk ve süratli olmuştu ki, Akkoyunlu, hasmının bu şimşek çevikliği karşısında ne yapacağını şaşırmıştı.
Şikârının elinden büyük bir maha retle kurtulan Kel Haşan, ayağa kalktı ve gülerek şu narayı attı:
— Hedi Bekir be!..
Bekir, Haşanın bu çalımına içerle-mişti. Ayak manevralarına yine başladı. Lâkin, SivaslInın hırs ve asabiyeti daha hâlâ üzerinde idi. Sivaslı, hasmını tekrar bir tarafından kapmak için fırsat kolluyordu.
Nitekim, çok geçmedi. Kel Haşan tekrar hasmının damı iğfalin a düştü. Bekir, bu sefer de hasmına dalarak baldırlarından yapışmıştı.
Kel Haşan, tekrar bu manevraya düştüğünü görünce eskisi gibi ters dönerek bir balık gibi kendisini yüzüstü yere attı.
Ve... bir yay gibi çözülerek süratle kaçtı. Ve ayağa kalktı. Bekir, yine hasmını elinden kaçırmıştı. Hem de ayni oyun, ayni manevra ile...
Taşköprülü, Akkoyunluyu hiçe saymış bir tavırla çırpınarak iki narasını attı:
— Heydindi Zivazlınr,..,
Bekir, büsbütün çileden çıamış-tı. Kastamonulular galeyana gelmiş, oldukları yerden el çırpıyorlardı.
Bekirin bıyıkları, saçları hırsından dim dik olmuştu. Şaka değil Kel Haşan, üstüste en zorlu oyunundan kurtularak ayağa kalktıktan sonra; attığı naralarla kendisile alay ediyordu.
Bekir, çabuklaşmıştL Durmadan hasmına saldırıyordu. Kel Haşan da mukabele ediyordu.
Kel Haşanın bir kusuru vardı. O da yalnız sağdan güreşiyordu. Yani; bir tarafh güreşen bir pehlivandı.
Halbuki, Akkoyunlu hem sağdan ve hem de soldan, iki taraflı hasmına yanaşan ve güreşen bir pehlivandı. Binaenaleyh; ilk bakışta Akkoyunlu hesabına bu tarzda güreş bir galibiyet addedilebilirdi
Kel Haşan; hasmının iki taraflı olarak güreştiğini bildiği için daima sol tarafını kolluyordu.
Bekir de; Taşköprülüyü sol tarafından bozmağa çalışıyordu. Nitekim çok geçmedi. Kel Haşanın sol tarafından yakaladı. Tek ayağı eline geçmişti. Haşan, bu sefer kolay kolay ayağını kurtaramıyacaktı ve. hakikaten de kurtaramadı.
Nihayet; Akkoyunlunun altına, düşmüştü. Bekir, hasmmm belinden tutmuş bekliyordu.
Haşan, kemaneden kaçmak için sağa, sola, öne zorladı.
Fakat; Bekirin demir pençesinden yakasım kurtaramadı. Üste de kurt kapanı oyununa girdi.
Akkoyunlu; koca gövdeli hasmı-nı kurt kapanı oyunu ile yamyassı yüzü koyun uzatmıştı.
Kel Haşan, fena vaziyete düştüğünü anlıyordu. Lâkin, hasmının e-linden kurtulmanın da zorca olduğunun farkında idi.
Akkoyunlu; hasmını bir an evvel mağlûp etmek için bütün kuvve* tini sarfediyordu.
(Bevamı var)Â
16 NİSAN 1939
TINİIABAM
Sayla: 7
SPOR_____i
Okullar Arasında
Dün Yapılan Futbol Müsabakalarına 8 Voleybol Müsabakalarına 14 Okul Girdi
Kızlar arasında tertip edilen Voleybol müsabakalarına merasimle başlandı.
İstanbul ve Galatasaray lisesi futbolcuları bir arsJa
dıkları yüksek bir oyunla 0—0 berabere bitti. Temdid edilen (10) dakikalık iki devrede de çok güzel oynıyan bu takım yenişemeden 0—0 beraber olarak sahadan ayrıldılar.
BOĞAZİÇİ: 4 İSTİKLÂL: O'
Günün üçüncü ve son karşılaşması Cihad, Süreyya, Necdet gibi tanınmış futbolcular da bulunlan Boğaziçi lisesi iie İstiklâl lisesi arasında oynandı.
Boğaziçi lisesi:
Cihad, Bülend, Süreyya, O»-man, Enis, Necdet, Sabri, Mustafa, Niyazi, Abdullah, Bilgi.
İstiklâl Lisesi:
Muzaffer, Şeref, Celâl, Sırrı, Hüseyin, Fethi, Metin, Sadi, Kadri, Tarık, Ragıb.
Oyuna muayyen vakitten 20 dakika sonra İstiklâl hücumiyle başlandı. Çok geçmeden îstiklâl-lilerin enerjiye dayanan oyununa teknik kabiliyetleri daha fazla o-lan Boğaziçi liselilerin takım halinde çıkardıkları birinci sınıf bir oyun dan sonra IstiklâJliler 4—0 olarak sahadan ayrıldılar.
Kızlar arasında tertip •dilen voleybol müsabakalarına dün başlandı
Kız okulların arasında tertip edl Jen voleybol müsabakalarınnı icrasına dün İstanbul Kız Lisesinde kalabalık bir seyirci önünde başlanmıştır.
Cidden çok güzel organize edilen teknik bakımdan da iyi netice veren dünkü karşılaşmaları aşağı yazıyoruz:
Erenköy — Cumhuriyet
Kızlar voleybol müsabakalarının 'birinci oyunu Cumhuriyet ve Erenköy Kız Liseleri arasında idi.
Cumhuriyet:
Düriye,, Neriman, Kadriye, Pakize, Belki».
Erenköy:
Neclâ, Neclâ, Enise. Muzaffer, Mübeccel’den müteşekkil takımla sahaya çıktılar. Her iki takım da iyi hazırlandığını gösteren mükemmel denecek bir oyun oynadılar.
Biraz daha iyi hazırlanmış o -lan Erenköy (4 - 15), (5 - 15) galib gelmiştir.
Kandilli lisesi kız öğretmen okulu
Günün üçüncü oyunu Kandilli Kız Lisesi ile Kız öğretmen Okulu arasında ve şu takımlar arasında yapıldı.
Kandilli:
Fikriye, Melahat, Fevziye, Safiye, Feriha, Kadriye.
Kız öğretmen Okulu:
. Meliha, Bedia, Hadiye, Saffet,
Günün hemen en çetin karşılaşmasını bu İki takım yaptı. Her İki taraf da gerek ferd, gerek takım halinde çalışma itibariyle b!rfbl|-
Okullar arası futbol ve voleybol müsabakalarına bu hafta 3 sahada birden devam edilmiştir. Klüplerden* mektepli sporcuların ayrılması üzerine Türk sporu öldü, mekteplerde canlı spor hare- ı keti görmiyeceğiz diyenlerin Tak-| simde (2000) e yakın seyirci ö-nünde oynanan liseler futbol maç-lariyle Kabataş ve İstanbul Kız Liseleri sahasında yüzlerce seyirci önünde oynanan voleybol maçlarını gördükten sonra düşüncelerinin ne kadar yersiz olduklarını kendileri bizden evvel itiraf edecekler -dir.
Şimdi uzun medhüsenadan vaz geçerek 22 okula mensup 172 gencin aj^S gün ve saatte yaptıkları maçları verelim:
İSTANBUL LİSESİ: 3 GALATASARAY LİSESİ: 1 Okullar arası üçüncü hafta futbol müsabakalarının ilk oyunu İstanbul Lisesiyle Galatasaray lisesi arasında idi. Takımlar şu kadrolarla karşılıklı dizildiler:
İstanbul Lisesi:
Fikret, Nuri, Hayri, Kâzım, Ahmet, Hamdun, Muharrem, Ci-had, Müherrem, Cezmi, Yunus.
Galatasaray Lisesi: (
Fazıl, Ali, Faruk, Halil, Talât, Abid, Melih, Aydın, Refik, Nuri, Metin.
Saat 14 de başlıyan oyunun ilk dakikaları çok serî karşılıklı hü -cumjarla geçmeğe başladı. Her iki takım da cidden mükemmel oynuyordu. Birinci devrenin 15 inci dakikalarına doğru Nuri Galata-sarayın ilk golünü yaptı.
Esasen, güzel oynıyan İstanbul, lisesinin daha canlı oynmağa başla-1 dığını görüyoruz. İstanbulluların hücumlarını hatalı kestiklerinden Galatasaray aleyhipe verilen penaltıdan Cezmi İstanbul lisesinin ı beraberlik sayısını yapıyor devre (1—1) berabere bitiyor.
İkinci devrede her iki takım da birinci devredeki gibi canlı oynuyorlar. Bu devrede de Galatasa-raydan Aydının yaptığı bir sayıya Cezmi ve Cihadın attığı iki golle mukabele eden İstanbul Liseliler ©yunu 3—2 galib olarak bitirdi -ler.
HAYRİYE LİSESİ: O HAYDARPAŞA LİSESİ: O Günün ikinci oyunu Hayriye ile Haydarpaşa liseleri arasında idi. Her iki takımda da ferden yüksek elemanlar göze çarpan bu iki gü-ride takım şu kadrolarla oyuna başladılar :
Hayriye Lieesi;
Muahid, Alâeddin, Sadeddin, Turgud, Arif, Tevhid, Galib, Orhan, Kadir, İsmet.
Haydarpaşa Lisesi • Hayri, Cemal, Süleyman,
AıaÜ, Eşfak, Nuri, Fikret, Şinaai, t’ank, Hidayet, Muzaffer.
Nizami oynanan yarımşar sa -Hülle Üd d«YTe tar iki tarafın biri-felt4nden altta kalmamak İçin çıkar
Kltaplar arasında
Çocuk Romanları
Gerçi çocuklar biraz yaşını başını aldıktan sonra, okuyacakları, romanları seçmekte kimsenin reyini almağa lüzum görmezlerse do; bir çok aile reisleri ve çocuk baba lan vardır ki, bunlar hemen her gün kitapçıların önlerinden geçerken, çocuklarına okuttur utabilecek faydalı eserler arayıp sormak tan geri durmazlar. Bütün bu aile babalarma büyük bir memnuniyetle müjdeliyebiliriz ki, önümüzdeki 23 nisanda, çocuklarına, muharrir ve tarihçi arkadaşımız İskender Fah -rettinin yeni neşrettiği on iki ciltlik (Çocuklara tarihî romanlar) serisini hediye edebilirler.
İskender Fahrettin uzun zaman-danberi bu seriyi hazırlamakla meşguldü. Hattâ öğrendiğimize göre Maarif Vekili merhum Reşit Galip bu işi yapmasını kendisinden rica etmişlerdi.
İskender Fahrettinin tarihî çocuk romanları arasında (Kubilây) Hanın akınlan), Sümerliler devrine ait (Tanrının oğlu) Osmanlı tarihinden alınmış küçük denizci bir kahramanı yaşatan (Avcı Mehmet), (Karakurumdan Tunaya Türk akını, (Timuçin ve oğı^ları), (Çanakkale harbinde küçük Ahmetlin kahramanlıkları), (Fatihin çocukları) muhtelif tarih devirlerine ait çok heyecanlı vak,atarla doludur. Çocuk -lar, bu romanlarla bir kaç devrin tarihine ait - sathi de olsa - bilgilerini artırmış ve eserleri büyük bir zevkle takip etmiş olacaklardır.
Diğerleri de içtipıaî dertlerimize temas eden mevzulardan alınmış ve çocuk anlayışına göre yazılmış eserlerdir.
İskender Fahrettin bu değerli »erisile millî kütüpanemizin göze çar pan boşluklarından birini doldurmuş oluyor. Çocuklarımız bu suretle hiç olmazsa, ahlâklarını bozan iğrenç ve tehlikeli' eserler okumaktan kurtulacak ve kendilerine zevkle okuyabilecekleri eserleri emniyet le gösterebileceğiz.
M. N.
Kolunu makineye kaptırdı
Mecidiye köyünde Belediye garajında çalışan usta başı Aslan dün Bilindir tamir ederken dikkatsizlik likle kolunu makineye kaptırmıştır. Arslanın kolu ağır surette yaralandığından tedavi için hastaha-neye kaldırılmıştır.
rine denk olduğu için oyun zevk ve heyecanla takip edildi. Ve (Kan dillinin) (7 - 15), (12 - 15) galebesiyle neticelendi. Maçlara gelecek cumartesi maçlara devam edilecektir.
İnönü — Yüce Ülkü
Günnü ikinci karşılaşması İnönü ile Yüce Ülkü arasında idi.
Yüce Ülkü:
Beyhan, ismet, Gülseren, İlhan Şükriye, Perihan.
İnönü:
İffet, Emine, Jale, Ulviye, Feriha, İlhan.
Her iki takım da bidayette canla, başla, enerji ve teknikle karışık bir oyun göstermeğe başladılar sa da çok geçmeden her halde takım halinde daha ziyade çalışmış olduğu göze çarpan İnönlüler birinci devreyi 2—15, ikinci devreyi 8—15 kazanarak Yüce Ülküyü tas fiyeye uğrattılar.
Erkekler arasında yapılan voleybol mllsabakası
Erkekler arasında tertip edilen voleybol karşılaşmalarının İkinci hafta müsabakaları dün Kabataş lisesi sahasında yapılmış ve aşağıdaki neticeler alınmıştır:
Sanat okulu Erkek öğretmen ' Okulunu (8—15), (10—15).
İstanbul Lisesi Hayriye lisesini (11—15), (10—15).
Işık Lisesi Kabataş Lisesini (11 •—15), (8—15), Haydarpaşa Liseli Şişli Terakki Lisesini (4—15), (6—15) yenmiştir.
İkinci devre oyunlarına gelecek hafta yine ayni sahada devam edilecektir.
Midyat Havalisindeki
Petrol Araştırmaları
Midyat (Yeni Sabah) — 935 yılında Basbirin nuntakasında bavlıyan petrol sondajları 987 bidayetine kadar devam etmiş ve bin metrelik bir kuyu açılmıştır, iyi netioe alınamadığı cihetle aynı yıl Mldyatın Ker buran nahiyesine nakledilmiş ve Hermiş köyünde yine bin metrelik ikinci bir kuyu açılmıştır. Bu kuyuda iktisadi petrole rasttanamamışs* da mühim mikyasta havağaaına ve petrol sızıntılarına tesadüf edilmiştir.
Yapılan uzun tetkik ve jeolojik incelemelerden sonra Kerburan havalisinin toprak teşekkülâtının Musul petrol nuntakasının toprak teşek külâtile tam bir intibak ve müşabehet arzettiği görülmüştür. Mıntaka-nın bir çok yerlerinde petrol sızıntıları mevcut olduğuna göre yer altında behemehal İktisadî petrolün bulunacağı ümidi beslenmektedir. Son ra, bu yıl tekrar edilen incelemeler muhitte muazzam petrol kuyularının bulunduğu yolundaki kanaati takviye etmiştir.
Türk ve ecnebi mütehsüBislanr. vardıkları müşterek ve kat’î kanaate binaen Hermiş köyünde ikinci bir kuyunun açılmasına itizar olunduğu gibi m üs be t vasıflar gösteren Kerbent nuntakasında da yeni bir sondaj ameliyesi başlamıştır.
Kendilerde görüştüğüm kıymetli petrol mütehassıslarımız bay Cevat Eyüp ve bay Kemal Lokman neticeden fevkalâde ümitvardırlar. 939 senesinin bize büyük bir millî bayram daha kazandıracağı hakkındaki kanaatleri kat’îdir. Bu takdirde yalnız |
98 98 88
Izmlrda İnhisarlar Ida- I resinin Mitlin deposu İzmir (Hususî) — İnhisarlar Vekâleti tarafından Alsancakda şimdiki tütün ve sigara fabrikası yanında meydana getirilmesine karar verilen muazzam tütün deposu 724,000 liraya müteahhide ihale edilmiş ve inşaatına başlanmış olan tütün deposu inhisarların en büyük tütün deposu olacaktır, idarenin alacağı tütün mahsulü bu depoda bir sene bekledikten sonra lüzumlu görülen yerlere sigara i-mali için sevkedilecektir.
Deponun inşasına Mayıs ayı başında 'başlanacak Şubata kadar ikmâl edilecektir. Deponun içinde her türlü fennî tesisat bulunacak ve daimî bir buhar havası hâkim olarak müessesedeki işçiler ve sağlıkları korunacaktır.
inhisarlar idaresinin Alsancak sigara fabrikası müdürü Kemal Sarlıca Cibali fabrikası müdürlüğüne terfian tayin edilmiştir.
İKTİSAT İŞLERİ :
Esnaf cemiyetlerinin bir kararı
Esnaf cemiyetlerinin mensubini-ne daha faydalı olabilmesi ve onların bütün dertlerile ilgili bir su -rette uğraşılabilmesi için yeni tedbirler alınmağa başlamıştır.
Bu sebeble hâlen cemiyetlerin âza adedinin bilfiil çalışan esnafa nazaran pek az olmasının sebepleri de aranmaktadır. Alınacak yeni tedbirler sayesinde bütün esnafın cemiyetlerine yazılması temin edileceği gibi âza adedinin çoğaltılarak aidatın azaltılmasına da çalışılacaktır.
Çocuk haftasında Çocuk E-sirgeme Kuruntunun sizden göreceği alâka ve yardım memlekette kuvvetli bir nesi*, çalışkan ve muktedir bir gençlik vücude getirecektir.
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi
★
Yurdda 35 Milyon Türk ne büyük Kuvvet ve saadet kaynağıdır. Çocuk Esirgeme teşkilâtını yardımınızla kuvvetlendirmek bu saadeti bir batında temin etmeğe kâfidir.
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel M erkezi
l:
.ı...
Petrol mütahassıs» mühendis Bay Kemal Lokman
Midyat havalisinde değil bütün mem lekette ehemmiyetli bir İktisadî inkişaf ve refah başhyacaktır. Sanayi âleminde altın su tabir edilen ve haiz olduğu yüksek ehemmiyete binaen bu tabire bihakkın lâyık bulunan petrolün topraklarımızdan fışkırmağa başlıyacağı gün devletler arasın d s. ki mevkiimiz bir kat daha kuvvetlenecek ve o günü elbette millî bir bayram günü halinde tesit edece-ğİ2.
Genç petrol mütehassıslarımıza ecnebi mühendis ve ustalar da refakat eylemekte ve Türk işçisi bu vadide de yüksek kabiliyetini göstermektedir.
Toksoy
98 98
Bir Devenin intikamı
Çanakkale (Hususî) — Karaca-viran köyünde bir tülü erkek deve kinlendiği sahibini öldürmüştür.
Karacaviran köyünde 65 yaşlarında deveci Ahmet oğlu Sefer develerini otlatmak üzere kıra gitmiş ve tülü deveyi fazlaca dövmüştür.
Sefer bir ağacın altına yatarak uyumağa başlamış, sahibinin uyuduğunu anlıyan ve ötedenberi kin besliyen deve bunu bir fırsat bilerek birdenbire Seferin üzerine çullanmış ve zavallı adamcağızı pestil gibi ezerek ve kafasını da ısırarak öldürmüştür.
Vak’a mahalline Cümhuriyet müddeiumumisi Salih Oyman, jan darma komutanı ve hükümet doktoru giderek tahkikat yapmışlar ve katil deveyi de görmüşlerdir.
Bulgar Mebuslarının istizahı
Sofya: 15 (A.A.) — Bütün muhalif mebuslar hükümetin haricî siyaseti hakkında bir istizah takriri lmzalıyarak parlâmentoya tevdi etmişlerdir.
HALKEVLERİNDE :
Çocuk balosu
23 Nisan çocuk bayramı münasebetiyle, Şişli Halkevi tarafından Çocuk Esirgeme Kurumunun da iştirâkiyle Dağcılık klübü salonunda bir çocuk 'balosu hazırlanmak-tadır.
Bunun için şehrimizin en maruf ve yüksek ailelerinden müteşekkil bir komite faaliyete geçmiştir. Balonun çok neşeli olması için bütün tedbirler alınmıştır.
Baloya pazar günü saat 15 de başlanacak, danslar, temsiller , muhtelif eğlencelerden başka gürbüz çocuk müsabakası da yapılacaktır. Davetiyelerin Şişli Halkevinden tedariki mümkündür.
Askerlik İşleri 1
Eminönü Askerlik Şubesinden:
Yedek hâkim Abgm. 2744 diploma numaralı Rıza oğlu 1807 doğumlu îsmallin tez olarak şubeye gelmesi ilân olunur.
| RADYO I
PAZAR: 16/4/939
12,30 Proğram.
12,35 Müzik (Küçük oraestra -Şef: Necip Aşkın)
1 - Himppmann - Ormanda bir cüce duruyor- Halk şarkısı üzerine varyasyonlar.
2 - Lehar - Göttergatte operetinden potpuri
3 - Stolz - Viyanada ilkbahar. 13,00 Memleket saat ayan, a-
jans ve meteoroloji haberleri.
13.15 Müzik (Küçük oskestra -Şef: Necip Aşkın)
1 - J. Strauss - Çılgın baron o-peretinden hazine valsı.
2 - Lincke - Şaka şarkısı ve dansı.
3 - Fischer - Tatil günleri
13,50 Türk müziği
Çalanlar: Cevdet Çağla, fîap)D Gür, Hamdi Tokay
Okuyan: Safiye Tokay.
1 - Saba peşrevi.
2 - Udî Ah m edin - Saba şarkı -Gülzan harap eyleme.
3 - Udî Ahmedin - Saba şarkı -öyle âfeti yektayı.
4 - Haşan Gür - Kanun taksimi.
5 - Hamdi Tokayın - Kürdili Hi-cazkâr şarkı - Aşkın dolan sineme el sürme.
6 - Karcığar türkü - Yar bağında üzüm var.
7 - Oyun havaları - Haşan Gür lavta ile iştirak edecektir.
14,20 - 14,30 Konuşma (Kadın saati - Çocuk terbiyesine dair)
17,30 Proğram.
17,35 Müzik (Pazar çayı - Pl.)
18.15 Konuşma (Çocuk saati) 18,45 Müzik (Şen oda müziği -
îbrahim Özgür ve Ateş böcekleri)
19.15 Türk müziği (Fasıl heyeti) Celâl Tokses ve arkadaşları
20,00 Ajans ve meteoroloji haberleri.
20.15 Türk müziği.
Çalanlar: Şecihe, Reşad Erer, Ruşen Kam, Cevdet Kozan.
Okuyanlar: Necmi Rıza Ahıskan Radife Neydik.
1 - Numan ağanın - Bestenigâr peşrevi.
2 - Haşim beyin - Bestenigâr şarkı - Kaçma mecburundan
3 - Mustafa izzet - Bestenigâr şarkı - Gayrıdan bulmaz.
4 - Hafız Yusuf - Bestenigâr şarkı - Çok sürmedi.
5 - Ruşen Kam - Kemençe taksimi.
6 - Hacı Arif - Rast şarkı- Zahiri hale bakıp.
7 - Salâhattin Pınar - Nihavent şarkı - Hâlâ yaşıyor.
8 - Osman Nihadın - Nihavent şarkı - Yine aşkı bana.
9 - Zekinin - Kürdili Hicazkâr şarkı - Sevmekte benim.
10 - Kürdili Hicazkâr saz semaisi.
21,00 Memleket saat ayan. 21,00 Neşeli plâklar . R.
21.10 Müzik: (Riyaseticümhur Bandosu. Şef: Ihsan Künçer)
1 - Louls Pautrat - Marş.
2 - Kotlar - Mont* Kristo (vals)
3 - R. Wagner - Rienzi operasının uvertürü.
4 - A. Roussel - ”Orman„ senfonisinin 3 üncü parçası ,
5 - W. Ketâlbey - Bir çin mabedinin bahçesinde fantezi.
22,00 Anadolu Ajansı (Spor servisi)
22.10 Müzik (Cazband - Pl.) 22,45-23 Son ajans haberleri ve
yarınki program.
YENİ NEŞRİYAT
MAKBER
Abdülhak Hâmidin bu Ölmez e-seri Kanaat Kitabevi tarafından neşredilen (Ankara kütüphanesi)] nin (25) inci kitabı olarak neşredilmiştir. Okuyucularımıza hara-retle tavsiye ederiz.
★
Çocuk dergisi
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi tarafından çıkarıl -makta otan (ÇOCUK) adlı derginin (184) üncü sayım çıkmıştır.
Yurd yavrularının sağlık, sosyal kültürel durumlarının İnkişafına hizmet eden bu kıymetli dergiyi çoouklara, çocuklu &na ye ifcbajd-ra tavsiye ederle.
s.w«) •
TINİIAIAH
16 NİSAN 1939
sıhhatinizi iade eder.
TÜRK HAVA KURUMU
TÜRKİYE İŞ BANKASI
yerli ve ecnebi malı çeşidlerimiz vardır, görünüz ve intihap
Çocuk Hak ini «»j Dr. Ahmed Akkoyunlu | Taksim - Talimhane Palas No. 4 I
Pazardan mada her gün " Saxt 15 ten »tnra
Başınız mı ağrıyor Gripten mi yatıyorsunuz ? Romatizmanız mı teprendi ? Dişinizin ağrısı sizi çok mu rahatsız ediyor ?
Hemen bir tek kaşe:
Jj alınız
NFOKtlRîN* bütün bu rahatsızlıkları derhal geçirir
* Günde 2-3 kaşe alınabilir.
KIPTİ VİRDİM, bideyi bozmaz ve kalbi yormaz. — lın.
’ kuruştur. Her Eczahanede bulunur. NEOKÜRÎN ismine dikkat .
Sütçüler âleminde bir hâdise...
SÜT MAKİNELERİ 1939 modelleri gelmiştir jj"* - Dünyanın en sağlam ve en ucuz
BAKER Ayakkapları
Rahat ve sağlamdırlar.
Bu ayakkapları almakla ik-tisad etmiş olacaksınız. Halihazırda zengin Geliniz, ediniz.
Dünyanın en sağlam ve en ucuz
MİELE
SÜT MAKİNELERİ dir. Paslanmaz, lekelenmez ve bozulmaz. Yedek akşamı daima mevcuttur. Anadoluda acente aranmaktadır.
TAŞRA SATIŞ YERLERİ : Konyada Kaşıkçı Necati, Erzurum-da Neş’et Solakoğlu.
[Türkiye umum deposu Jak Dekalo ve Şsı. İstanbul Tahtakale No. 51 Ankara acentemiz' Adana Konya Ceyhan Gaziantep
Erzurum
Polatlı
| inhisarlar (J. Müdürlüğünden :
Muhammen B. % 7,5 teminatı Eksiltme
Mikdarı Lira Kr. Lira Kr. .Şekli Saati
08 Açık ek. 15.30
89 „ „ 16
80 „ „ 16,30
Cinsi:
3067
2598
384
76
65
00
Yusuf Esendemir ve oğulları
Ömer Başeğmez
Mehmet, Şükrü, Necati Kaşıkçı Said Akman
Mutafoğlu M. Şakır özşeker *Ieş’et Solakoğlu
Süleyman Uzgeneci
Havzbot “Yüzer Ev
Nişasta kola 18.425 Kg.
Mobilya 13 kalem
„ 10 kalem
I — idarece kabul edilen tipler dahilinde resim ve şartnameleri mucibince yaptırılacak cins ve mikdarı müfredat listesinde yazılı 13 parça eşya ile yukarıda mikdarı yazılı Nişasta kola, açık eksiltmeye konmuştur.
II — Muhammen bedeli, muvakkat teminatları, eksiltme şekli ve saatleri hizalarında gösterilmiştir.
III — Eksiltme 20—4—939 perşembe günü hizalarında gösterilen saatlerde Kabataşta Levazım şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır.
TV — Şartname ve listeler her gün sözü geçen şubeden alınabileceği gibi resimler de görülebilir.
V — İsteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatte yüzde 7,5 güvenme paralariyle mezkûr komisyona gelmeleri
★
Muhammen B. % 7,5 Te.
Mikdarı Lira Kuruş Lira Kuruş
230
194
28
(2136)
Sahibinin Askerliği
Dolayısile Satılıktır.
İki yaz mevsimi Kalamışta, Suadiye Önünde veya Paşabahçe koyunda takdir ve gıbta ile seyrettiğiniz Havzbot»(Yüzer Ev) satılığa çıkarılmıştır. Yaz mevsimini maaile sıhhî bir surette geçirmek istıyen deniz ve denizcilik severler için bulunmaz bir fırsattır. İsteklilerin Taksimde General Receb sokak Mübarek apartmanında (1) numarada Bay Receb Erkmana müracaatları.
1 adet
1200. —
90
21 kalem
4775. —
31.770 adet
572. —
858
12
42
Eksiltme
Şekli Saati
Açık 14
14,30
90 „ 15.30
şeraiti sabıka daire-
27 nci TERTİP Büyük Piyangosu Birinci Keşide; 11-Mayıs-939 dadır
Biiyiik İkramiye; 40.000 Uradır. Bundan başka. 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle ( 20.000 ve 10.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır...
Yeni tertipten bir bilet alarak İştirak etmeyi ihmal etmeyiniz. Siz de piyangonun mes’ud ve bahtiyarları arasına girmiş olursunuz...
K0LİN05
antiseptik \ ,
DIŞ MACUNU (
kullanınız. Lez hoş, dişle» ’/Hncigibip r-ıatan Kolinosu dünyada milyonlarca ▼at seve
ze-
_____________________________________________________________________seve kullanırlar. Tüpün muhteviyatı teksif edilmiş olduğundan uzun müd detle ihtiyacınızı temin eder. Büyük tüpü40 küçük tüpü 22,5 ku uştur
.♦
Beşiktaş Sulh İcra Memurluğundan:
Bir alacağın temini istifası için tahtı hacze alınıp paraya çevrilmesine karar verilen müdevver ayna ve karyola ve sair hane eşyası 18'—5—939 tarihine rastlı-yan cumartesi günü saat 10 dan 11 e kadar Beyoğlunda küçük par-makkapı ipek sokak 10 - 16 numaralı evin önünde bilmüzayede ve açık arttırma suretiyle satılacaktır. Yüzde yetmiş (beşini bulmadığı takdirde ikinci arttırması 15 -5 - 939 pazartesi günü ayni saatti ve ayni yerde en çok arttırana ih leşi icra olunacaktır. Dellâliye v
Kırıklık, nezle, grip, romatizma baş ve diş ağrılarına birebirdir. Her eczahanede ı arayınız.
rüsıynu alıcıya aiddir. Taliplerin yevmü mezkûr ve saatte mahallinde hazır bulundurulacak memuruna müracaat eylemeleri ilân olu -ıur. (16988)
Bulaşık yıkama makinesi '
Su tesisatı malzemesi Pirinç etiket*
I — Değiştirilen şartnamesi mucibince ve sinde (1) adet bulaşık yıkama makinesiyle yukarıda cins ve mikdarı yazılı (2) kalem malzeme hizalarında gösterilen usullerle eksiltmeye konmuştur.
II — Muhammen bedelleri, muvakkat teminatları ve eksiltme saat-leri hizalarında gösterilmiştir.
III — Eksiltme 18—4—939 salı günü Kabataşta Levazım ve Mü-bayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır.
IV — Şartname ve listeler her gün sözü geçen şubeden alınabileceği gibi etiket nümuneleri de görülebilir.
V — İsteklilerin eksiltme için tayin edilen güıı ve saatlerde kanunî vesaikle birlikte mezkûr komisyona gelmeleri ilân olunur.
(2166)
Rıza KÖŞKÜN —EE BASIMEVİ
İL
i İstanbul: Vilâyet Karşısı No. 21 ■ Kitab, Mecmua ve her türlü Ş tabı işlerini en temiz, en gü-S zel ve en ehven şeraitle seri bir ! surette yapar.
L
Satılık Ev
Kabataşta Dolmabahçe caddesinde (177) sayılı ev altındaki kârgir ev altındaki iki mağaza ile satılıktır. İsteklilerin Gala-tada Bahtiyar hanında mübadele komisyonunda Bay Macide müracaatları.
Beşiktaş Sulh icra Memurlu -ğundan:
Bir alacağın temini istifası için tahtı hacze alınıp paraya çevrilmesine karar verilen 261779 numaralı Singer dikiş makinesinin 11 - 5 -939 perşembe günü saat 14 den saat 15 e kadar İstanbul belediyesi müzayede bedesteninde bilmü-zayede ve açık arttırma suretiyle satılacaktır. Yüzde yetmiş beşini
bulmadığı takdirde ikinci arttır -ması 15—5—939 tarihine rastlı-yan pazartesi günü ayni saatte ve ayni yerde satılacaktır. Satış peşindir. Dellâliye ve rusumiye alıcıya aiddir. Taliplerin yevmli mez kür ve saatte mahallinde hazır ■bulundurulacak memuruna müracaat eylemeleri ilân olunur.
(16987),
GÜMRÜKLERDE İŞLERİ OLAN MÜESSESELERE
Çakır Yazaroğlu
Gümrük komisyoncusu
Galata, Ziraat Bankası Karşısında Çanakçık han No. 34-35 Telefon: 35,95
Zührevî ve cilt hastalıkları
Dr. Hayrı Ömer ğleden sonra Beyoğlu Ağacami karşısında No. 33 Telefon 41358
Lokman hekim
Dahiliye Mütehassısı
Divanyolu 104
Muayene saatleri pazar hariç her gün 2,5 - 6 salı, perşembe ve cumartesi sabahlan 9 12
fukaraya T. 22398
3
Sahibi: A. Cemaleddin Saraçoğly Neşriyat müdürü: Macid ÇETİN Basıldığı yer: Matbaai Ebüzziya