PAZARTESİ
İDARE YERİ
l.tanbul NuruotauutV» No 54 ^7 Telgraf l'Yeni**b*b (**-*—* " ' I I T * n’ V L
V; J - 20796
* Birinci ym— No. 342
YENİ SABAH
GÜNDELİK SİYASİ HALK GAZETESİ

Yugoslavyanın • Vaziyeti
Yazan: Hüseyin Cahid YALÇIN
Amerika
İtalya Balkanlara yerleştikten sonra, Balkanların vaziyeti ne olacak? Kendi adasmda kendini emniyet altında, rahat ve hâkim gören Robinson bir gün kumsalda vahşilerin ayak izlerine tesadüf ettiği zaman içinde nasıl bir endişe ve memnuniyetsizlik duymuşsa Balkanlıların da Italyayı Arnavutlukta yerleşmiş görmekten az çok buna benzer bir rahatsızlık ve emniyetsizlik hissetmemeleri kabil değildir. Bir Balkanlı sıfatile bunun hassas bir noktamıza batmış bir diken olduğunu söylemek mecburiyetindeyiz.
Yalnız, bu nokta üzerinde intihalarımızı ve düşüncelerimizi söylemekle hiçbir amelî fayda elde etmiş olamayız. Yeni vaziyet karşısında ona uygun bir hattı hareket düşünmek icabeder. Bunun için de . tahaddüs eden yeni vaziyeti biraz tetkik ve mütalaa etmek lâzımdır.
Balkanlarda kuvvetli, büyük bir Yugoslavya hükümeti vardı. Ne oldu bu dostumuza? Çünkü, gariptir. Balkanlar meselesi etrafında dünyada bu kadar gürültü koptuğu halde Yugoslavyadan hemen hiç bahsedilmiyor denilebilir. Yugos • lavyaya dair gazetelere akseden ufak tefek ve birbirine zıd malûmattan başka elimizde bir rehber yoktur. Arnavutluğun alınmasından Yugoslavyanın daha evvel haberdar edildiği ve bunda bir mahzur görmemiş olduğu yazıldı. Sonra, Yugos-lavyanın seferbeıiik yaptığına dair bir havadis neşredildi. Fakat tekzip olundu. Yalnız, Italyan gazetelerinde Yugoslavya ile dostluk teminatına dair fıkralar okuduk. Bu ehemmiyet ■ siz birkaç havadis istisna edilirse. Yugoslavya haritadan değilse de faaliyet sahasından silinmiş bir haldedir.
Fakat Yugoslavya Balkanların adetâ anahtarı ve ileri kalesi halinde kuvvetli bir devlettir. Her günkü siyasî vakalar arasında ismi geçmese de Balkanların mukadderatı mevzu-ubahis olduğu bir sırada Yugoslav -yanın söyliyecek bir sözü, oynanacak bir rolü, müdafaa edilecek bir noktai nazarı olmak tabiîdir. Balkan ahvalini gözden geçiren bir kimse en evvel Yugoslavyanın ortadan kaybolmasına hayret eder.
Çünkü, Yugoslavya vukuata karışmayıp seyirci kalmak arzusile sükût etse bile vukuat ona karışacak ve onun yakasından yapışmak istidadını gösterecektir. Ingiltere ile . Fransa, Romanya ve Yunanistan hakkında garanti verirken, Yugoslavyadan hiç bahsetmediler, Fransız gazetelerinden biri bu sükûtu i-zah etti. Yugoslavyadan ziyade Yugoslavya taraf dan olamayız, dedi. Yugoslavyanın Arnavutluk istilâsından dolayı hiçbir endişe izhar etmemiş olduğunu hatırlattı.
Şu halde, Yugoslavya Alman ve Italyan tecavüz ve tehdidine karşı sırf kendi kuvvetine istinad eder bir halde yapyalnız kalmış gibi bir vaziyette görünüyor. Bu bize hakikaten meraklı ve ibret alınacak bic levha arzetmektedir. Balkanlarda i-ki devlet, Romanya ile Yunanistan kendi kuvvetlerinden başka, Ingiltere ve Fransanın garantilerine de güveniyorlar ve ayni zamanda Beriin-ve Roma mihverinin dostluk temina-tile de tatmin edilmiş bulunuyorlar. Yugoslavya ise, yalnız Almanya ve ltalyamn gizli yahut âşMr teml. nallarına inanmış, harlçden bir garanti aramak ihtiyacını duymadığı gibi bu garantiyi tahrik edecek bir endişe ve heyecan da göstermemiş tir. Bunda ibret ve ders alınacak nokta Romanya ve Yunanistanm mı
Hiu«yin Cahid YALÇIN (Sonu 3 üncü sayfada)
ABONE ŞARTLARI
Türkiys Ecnebi
KURUŞ
Mesajı
Almanyada Menfi surette Karşılandı
0J
Amerika Gazeteleri Mesajı Bir “İhtar
Saldıray,, Geldi
Dönya Sulhunu kurtarmak için son bir teşebbüs yapan Amerika Cümhurreisi Roosevelt
Mahiyetinde Telâkki Ediyorlar
Romada Mussolini ile Göring ara sında Temaslar Yapıldı. Arnavut luk Tacı Italyan Kralına Verildi
Almanyada yapılan Modern Tahtelbahirlerimizden ilki Istanbulda
“ Saldıray „m Evsafı
' 1


Berlin: 16 (Hususî) — Amerika Reisicümhuru Roosevelt'in göndermiş olduğu mesaj,. Alman yada fena karşılanmıştır.
Deutcher Dienst gazetesinin dünkü resmî tefsiratı ile Alman gazetelerinin umumiyetle yaptıkları tefsirat, Alman siyasî mahfillerinin Roosevelt mesajı karşısındaki menfi hattı hareketlerini sarih bir surette göstermektedir.
“Deutcher Dienst” gazetesi B. Roosevelt’in mesajı hakkında şöyle diyor:
z‘Evvelâ tahrik etmek, sonra barış peygamberliği oynamak.. Bu ilk defa tesadüf ettiğimiz bir politika değildir.,,
Gazete, B. Roosevelt’in bu teşebbüsünü tereddüd ile karşıla makta ve:
“Almanya, müzakerelerle ada-
let beklemenin feci bir vaziyete müncer olabileceğine, kendi zararına olarak tecrübe etmiştir.,, demektedir.
Nevyork: 16 (A. A.) — Gazeteler, B. Roozeveltin B. Hitlere ve Mussoliniye mesajının bir mü racaattan ziyade bir “ihtar” olarak addedilmesi lâzım geldiğini kaydediyorlar.
ROOSEVELT’İN VERDİĞİ İZAHAT
Vaşington, 16 (A.A) — Alelâce-le içtimaa davet edilmiş olan ve binaenaleyh ancak birkaç gazeteci -den mürekkep bulunan matbuat konferansında B. Roosevelt, Hitler ve Mussoliniye gönderilmiş olan mesajı okumuş ve tefsir etmiştir:
Müşarünileyh, bu mesajın gön derilmesinden evvel hiçbir devletle
(Sonu 3 üncü sayfamızda)
Mesajı menfi telâkki eden Almanya Devlet reisi Hitler ile Mussolini
Pariste Mühim
Konuşmalar
Paris Büyük Elçimiz Hariciye nazırile görüştü
Paris, 16 (Hususî) — Hariciye nazırı Bonnet, bugün Türkiye Büyük Elçisi Suad D avazla uzun bir mülakat yapmıştır. Mülakat mev zuunun Ingiltere ve Fransanın Balkan devletlerine verdikleri teminat meselesinin teşkil etmiş olduğu öğrenilmiştir. Türkiyenin bu hususta Ingiltere ve Fransa tarafından kendisine yapılan teklife yarın cevap vermesi beklenmektedir. İngiliz Başvekili Chamberlain de hafta içinde Türkiyenin vaziyeti hakkında beyanatta bulunmasına intizar edilmektedir.
Safdıray tahtelbahirimizin ı+crftbe seferi esnasında alınmış resm.
misinden bindir. “Kiel” deki Ger mania tezgâhlarında İnşa edilmiş olan bu yepyeni vahidi harbinde sathıbahirde (934) tonilâto mahrecinde büyük ve modern bir denizaltı gemisi olup (6) tane tor-pito tipi vee bir tane de (10) san-(Sonu 3 üncü sayfamızda)
Bundan bir müddet evvel Al -manyada inşası bitirildikten sonra Kiel limanında tecrübeleri yapı -lan denizaltı gemilerimizden “Sal-dıray” dün akşam saat 23 de limanımıza gelmiştir.
“Saldıray” Almanyaya sipariş etmiş olduğumuz iki denizaltı ge-
-----
Casus Mustafa Sagir
NASIL YETİŞTİ?
NASIL TUTULDU? NASIL ASILDI?
Yakında Neşre Başlıyacağız

İran Veliahdı Zevcesile Beraber Tahrana Vardı
Tahran, 16 (A.A.) — İmparato-riçe ile Mısır kraliçesi, Iran veliarı-dı, Mısır prensesi Fevziye, bu sabah Tahrana muvasalât etmişlerdir.
Türkiye heyeti murahhasası da bu akşam Tahrana varacak ve heyet için hususî surette hazırlanan otele inecektir-
Tahran : 16 (A. A.) — Pars A-jansı bildiriyor:
Dün saat 10 da Muhammet Ali El-kebir gemisi içinde Iran Veliah dı, Mısır kraliçesi, Prenses Fevziye ve maiyetleri olduğu halde ben-derşapura varmış ve Iran İmpara-toriçesi tarafından selâmlanmıştır.
Liman ve civarı dontılmış ve (Sonu 3 üncü sayfamızda)
Beşiktaş Ankarada Dün de Mağlûp Oldu
Istanbulda Vefa Doğansporıı Yendi, Güreş Müsabakaları Yapıldı
4
Vefa Doğ an .spor maçından bir estantene
(Yazısı A Üncü sayfamızda)
HUR SABAH
AMERİKANIN SESİ
Birleşik Amerika Cumhurreisi Ruzvelt, açık ve sarih bir teklif şeklinde, dünyanın dördüncü kıtasının Avrupanın sahne olduğu son hâdiseler hakkında ne düşündüğünü bütün dünyaya bildirdi.
Muhtelif payitahtlarda muhtelif tesirler ve tefsirler uyandıran bu uzaktan gelme ses acaba cihan sulhuna ne dereceye kadar hadim olacaktır? Hiç şüphe yok ki bu-sualin cevabını bize istikbal verecektir. Yalnız şu dakikada bilinen bir şey varsa o da kudretli bir dev-
let reisinin ağzından çıkan bu kuvvetli sözler daha şimdiden »ulh severlerin ümidlerini takviye etmiş bulunduğudur.
Vakıa müteveffa Vilson’un prensibleri dünyada ebedî sulhu temin edemedi ama inşallah Ruz-velt’in teklifi hiç olmazsa son buhranın önüne geçer.
Bu duaya âmin diyebilmek i-çin Amerikanın sesine Berlinin ve Romanın verecekleri cevabı bekli-yelim.
A. CEMALEDDÎN SARAÇOĞLU
YENI3AB AH
17 NİSAN 1939
Sayfa» 1
K HATIRA "ITIRAFL ARI |
Tefrika No 63
Yazan ; M. SIFIR
Bombalan Safların Ortasına Fırlattık
Düşman Bölüğü Bir Anda Karıştı. Feryatlar Yükselmeğe Başladı
Uzandığım yerden başımı kaldırıp yola bakmış, tez bir hareketle doğrulup bombama el atmıştım. Tam o esnada düşman bölüğü hep bir ağızdan bir yürüyüş marşına başlamışlardı. Belki de sarhoşlardı. Çığlıkları, ağaçlarda tüneyip etrafı kollıyan baykuşları ürkütmüş, kuytuluklarda sinip ağaçları gözli-yen çakallardı.
Korkutmuştu. Onlar da acı acı feryada, ulumağa başlamışlardı. C an da bir yay gifci gerilen kolumdan fırlıyan bombam, yolun tam ortasına, düşman bölüğünün saflan arasına inmişti. Biribiri ardınca savrulan bombaların kopardığı acı tarakalar her tarafı sarsıyor, olduğumuz yerleri bile titretiyordu. Düşman neferleri yine avaz avaz bağırıyorlardı. Fakat, o anda söyledikleri marş değildi. Can kaygusu üe acı acı hay kırışıyorlardı. Birbirlerini
çiğneyerek geriye doğru kaçışıyorlardı. Aldığımız emir mucibince bu baskında hiç tüfenk kullanmamış, kaçanların arkalarından zehirli kahkahalar atmıştık. Beş dakika sonra yol üzerinde vurulup düşen yaralıların iniltilerinden, can verenlerin har-lıaralarından başka ne bir ses ve ne î de bir nefes bile kalmamıştı. Bozu-I lan bölük, yokuş aşağı kaçıyor değil, sevgili dinleyicilerim, sele kapılmış kütükler, büyük taş parçaları gibi, birbirlerine çarparak, çatırdı-yarak akıyordu. Köy sokaklarına j varabilenler, kendilerini açık duran i ev kapılarından içeri atıyorlardı. Köy, kıyametten bir manzaraya şa-hid olmuştu. Çeteler geliyor!.. Kilise önünde makineli tüfek kuranlar j ve daha neler neler. Hele deniz kenarında buldukları sandallara atılıp karşı sahile kaçmak için birbirlerile boğuşanların haddi hesabı yoktu.
Köyün kenarına kadar kovaladığımız düşmanın bu perişan hallerini biraz ibret ve iftiharla seyrettikten sonra, biz de, onların kaçış suratla-rı ile geri çekilmiş, ihtimali gördüğümüz ikinci bir çıkış hareketini yandan vurmak üzere İncir köy gerisindeki sırtlara doğru yürümüştük. Aradan yarım saat geçtiği halde Paşabahçesindeki çığlıklar daha devam ediyor, hattâ gittikçe de artıyordu. Tam o esnada, Çubuklu üe Göztepe arasında ve hemen hemen Çubuklu üzerlerinde de bir çatırdı kopmuştu. Olduğumuz yerde durmuş, o tarafa dönmüştük. Çırpınarak dinliyor ve içimizi sanki didikliyorduk. Ateşin ansızın durmasından oradaki arkadaşlarımızın da vazifelerini muvaffakiyet ile başardıklarını anlamıştık. Hepimizin yüzü gülmüş gönlü şenlenmişti. Yürüyüşe geçmiştik artık.
Ertesi sabah iki müfreze, Karakulak üe Dereseki arasında ve evvelce kararlaştırılan yerde yerleşmiştik. Mülâzim Refik bey yüzbaşının elini sıkarken gülüyor, söyliyordu.
— Aman yüzbaşım, bir görmeliydiniz. Sürek avında ateşe tutulan . karaca sürüleri gibi nasü da dağılıp kaçıştılar. Ben Çanakkale, Revandlz ve Irakta birçok muharebelerde bulundum. Fakat hiç de böyle tabansız, yüreksiz düşmana tesadüf etmemiştim doğrusu. Çok teşekkür e-derim size. Bu gece beni alıkoymak suretüe oidden unutulmaz bir an yalattınız bana.
O günü bulunduğumuz ormanda geçirmiştik. Akşam üzeri Yusuf bey vine bizi etrafına toplamıştı. Ve tat lı dili ile:
— Arkadaşlar, bu defaki vazifa. miz bitti. On beş gün sonra, yine toplanacağız ve yine böyle cünbüş-lü günler, geceler yagıyacağız, Size © zaman nerede ve nasü toplanacağı tnızı İBtanbulda birleştiğimiz zaman •öyllyeceğim. Boiü yine Beyazıt oa-
misinin türbe kapısındaki kahvede her gün sabahları bulabilirsiniz. Geceyi burada geçireceğiz. Sabaha karşı silâh ve cephanelerinizi Şefik beye teslim eder, sessizce ve birer ikişer Beykoza inersiniz. Vapura da topluca binmeyiniz sakın, tskeledo, Beykoz kahvelerinde birbirlerinizle katiyyen görüşmeyiniz. Bunu bil -hassa rica ederim sizden.. Su vazife hakkında îstanbulda hiç kimseye tek söz bile söylemeyiniz,
Demiş, hepimizin ayrı ellerimizi sıkmış ve alınlarımızdan öpüp ayrılmıştı.
Biz de dört arkadaş ertesi günli Istanbula inmiş, Kalafat yerine geçip Top ömerin kahvesine sinmiştik. Bizim esnafın ve hele mavnacılar cemiyetindeki arkadaşlarnı vaziyetlerini çok sıkışık görmüştük. Düşmanlar cemiyet reisi kahraman Mehmet ile Çiloğlu Abdullahı araştırıyorlardı. Çünkü, yurdun bu ak yüzlü ve pak yürekli evlâtları, Karaağaç an-banndan yükledikleri bir mavuna cephaneyi, Sirkeoi rıhtımında bağlı bulunan Fransız bandırası çeken bir Rus vapuruna aktarırken bir yurt haininin düşmana uşak olmuş bir sütü bozuğun huysuzluğuna kurban olmuş, iş üstünde tutulmuşlardı. Zavallı mavnacılar krokere atılmış, mavuna da Tophane rıhtımına bağlanmıştı. Bu hainliği yapan yine Değirmendereli İbrahim alçağı idi.
Mavunacılann eli ayağı durmuştu. Şaka değil, bu kaçıncı kurtuluş ve tutuluşudu. Cemiyetin bütün a-zaları elleri çenelerinde düşünüyorlardı. Sakın sevgili dinleyicilerim bu erlerin can ve istikbal kaygı ve tasasına düştüklerini ve onu düşündüklerini sanmayınız. Bütün varlıklarını canlan ile beraber yurdun, milletin selâmet ve muvaffakiyetine nezreden bu kahramanlar, İnebolu-nun bu fedakâr yavrulan, ellerin? vurulan manevî kelepçeyi sökmek, çoktanberi mahrumu kaldıkları hizmet sırasına geçmek çarelerini düşünüyorlardı. Bunun için hiçbir türlü fedakârlıktan çekinmiyorlardı. Varlıklı hastalar gibi dertlerine derman aramak için, elleri keselerinde kapı kapı dolaşıyorlardı. Yalnız para saçmak değil, zavallılar el, etek bile öpüyorlardı.
O sırada, yurt endişesile kıvranan bu dertlilerin karşısına Enver adında bir adamcağız çıkmıştı. Kim ve kime mensup olduğu bilinmiyen bu adam, onlara düşman teşkilâtın da büyük bir mevki sahibi, hatırlı nufuzlu olduğunu söylediği bir a-damla görüştürmeği ve bu adamın faydalı yardımlarını temin etmeği vadediyordu. Fakat o zamanda böyle ne olduğu belirsiz bir adama çabucak inanmak, bir çocuk saflığı ile açılmak ta her halde tehlikeli bir ha reket olurdu. Bizim babacanlar baş başa vermiş, uzun uzun düşünmüş lerdi. Bazıları göz göre tehlikeye atılmağı uygun saymıyorlar, biraz daha beklemeği, kader ve taliin hoş bir yüz göstereceği güne kadar bir kenara çekilmeği uygun buluyarlar-dı O günkü müzakere yine çok uzamış, zaten dar olan yürekleri büsbütün daraltmıştı. Çiloğlu Abdullah ayağa kalkmış ve:
— Arkadaşlar. Demişti. Meşhur meseldir. Denize düşen yılana sarılır. Bana kalırsa, önümüze çıkan b*ı adamı kaçırmayalım, belki helâl süt emmiş, ak soylu bir adamdır. Dediğini yapan takandandır. Eğer münasip görüyorsanız, bu adamla ben konuşayım, anlaşmağa çalışalım. Bundan sizin haberiniz olmasın, bir çiyanlık ederse etsin, hırakınız beni soksun, zehirlesin. Tek müradımıza bir gün evvel erelim. Böyle, hizmet günlerinde, ocak başlarında çorba pişiren nineler gibi oturacak mıyız bu masanın başında? (Devamı var)
Denizde Feci Bir Kaza Oldu
Pervaneler aıtına giren birinin bacağı kesildi
Limanda dün bir deniz kazası olmuş, Hüsnü isminde biri şirket vapurlarından birinin pervaneleri altına giderek bir bacağı feci surette ke silmiştir.
Hâdise şöyle cereyan etmiştir:
Çatal kaşık fabrikasında çalı -şan Gedikoğlu Hüsnü dün Tophan rıhtımından bindiği bir sandalla Ka-bataşa gitmek istemiştir. Sandal-Tophaneden epey bir mesafeye açılarak Kabataşa yaklaşırken sandalın önüne şirketin vapurlarından biri çıkmıştır. Ve sandala bindirecek derecede yaklaşmıştır. Vapurun çaldığı mütemadi düdüklerden itidalini kaybeden Hüsnü sandalın parçalanmak tehlikesinde olduğunu zannederek kendini denize atmış ve feci hâdise de bu anda vukua gelmiştir. Vapur kaptanı sandala bindir -memek için gemiyi bütün süratile dümen kırarak çevirmiş, fakat bu defa da çok yakın mesafede bulunan Hüsnü dalgalar arasından vapurun pervaneleri altına gitmiş ve bir bacağı kesilmiştir-
Kazazede kanlar içinde etraftan yetişenler tarafından kurtarılarak derhal hastahaneye kaldırılmıştır. Zabıta kaza hakkında tahkikata baş lamıştır.
On Beş Günde Tamir Edilen Sokaklar
İstanbul Belediyesi tarafından Kadıköy Kaymakamlığına verilen 15.00Û lira ile Mart ayınnı sön on beş gününde yapılan sokakların listesi şudur:
Recai Zade Ekrem sokağı, Yo-ğurdçu Park sokağı, Murad Bey sokağı, Naznıi Bey sokağı.
Üsküdarda yapılan yolları
Beylerbyi caddesi, Haydarpaşa caddesi, îhsaniye sokağı, Bilr -haniye caddesi, Aziz Mahmud E-fendi sokağı, Bağlarbaşı, Abacı Dede, Evliya Hoca, Bundan başka Üsküdarda 848 metre murabbaı lâğım hafriyatı yapılmıştır.
Eyüb kazasında da son on beş gün zarfında 1961 metre murabbaı parke yol tamiri tamamlanmıştır.
Bakırköyünde yapılan yollar şunlardır:
Hazırlık sokağında 340, îzzet Molla sokağında 114, Bitişik Bağlar sokağında 42, Orhan Gaziler 248, Yeşilköy istasyon caddesinde 344, Korkuluk Bostan sokağında 41 metre murabbaı.
Beyoğlu kazasında da başla -nan «birçok inşaat tamamlanmıştır.
MAARİFTE *.
Liselerde yatılı talebenin vereceği ücret
Maarif Vekâleti 1939 senesi zarfında leylî mekteplerde talebeden a-hnacak pansiyon ücretlerini tesbit etmiştir.
Vekâletin bu husustaki kararma
göre, Galatasaray lisesi 240, Erenköy kız lisesinin ük kısmı hariç olmak üzere, Istanbuldaki diğer yatılı mekteplerle İzmir mektepleri ve İsmet Paşa kız enstitüsü 200, Erenköy kız lisesi (ilk kısmı) ve Balıkesir lisesi 175, Erzurum lisesi 165, Adana, Bursa, Diyarbakır, Kayseri liselerile Bursa kız öğretmen okulu 160, Edime, Konya, Sivas, Kars, liselerile Çanakkale ve Manisa orta okulları ve bilûmum sanat okulları 150, Trabzun lisesi 154, Kastamonu Gaziantep, Yozgat liselerile Bolu, Aydın, Maraş orta okulları, 140, Afyon, Kütahya liselerile Bilecik orta okulu, Niğde orta okulu 120 liradır.
Halk Baharın İlk Haftasını Dün Kırlarda Geçirdiler
Bir müddettenberi çok müsait bir şekilde giden havalar dün ilk baharın geldiğini müjdeliyen bir güzellik arzetmiştir. Bu sebeple bütün İstanbul halkı dört mevsimin bu en sevimli mevsimi olan baharı büyük bir neşe içinde geçirmişlerdir.
Hafta tatilinden istifade eden a ileler kadınlı erkekli kendilerini yeşillenmekte olan kırlara atmışla dır. îstanbulun bilhassa Şişli, Meci-diyeköyü taraflarındaki kırları baştan başa halk kahkahalarile dolmuş tur. Suların henüz tamamlle ısın • nıamış olmasına rağmen denize girmek için bazı kimselerin mayolari-le birlikte sahillere gittikleri de görülmüştür. ■
Üniversite Talebesinin Bursa Seyahati
İstanbul Üniversitesi Hukuk ve İktisat Fakültesi talebeleri 23 Nisan bayramı dolayısiyle Bursa-ya bir seyahat tertib etmişlerdir. Seyahate 500 talebe ve 30 - 40 Doçent iştirâk edecektir. Seyahat Denizbankın Marmara sistemi vapurlarından biriyle yapılacak ve Mudanyadan Bursaya hususî bir trenle gidilecektir.
Bursa Belediyesi Üniversite gençliğine Çelikpalas otelinde bir ziyafet verecektir. Üniversiteliler Bursada 23 Nisan bayramına iştirâk edeceklerdir. Bursadan gene hususî trenle Mudanya.va dönen talebeyi götüren vapur îstanbula getirecektir.
MAHKEMELERDE :
Kadınları sıra dayağına çekmiş
Fatihte Atpazarı Tezgâhçılar sokağında kırk rumarada oturan Ra-şidin evinde dün bir hâdise olmuştur.
Raşidin evde olmadığı bir zamanda karısı Muzaffere ayni evde oturan Mehmet isminde biri sataşmış ve kendisine bazı tekliflerde bulunmuştur. Bundan muğber olan Muzaffer vaziyeti görümcesi Müyesser ve kaynanası Elife bildirmiştir. Bunun üzerine bu vaziyetten muğber olan kadınlar Mehmede daha terbiyeli hareket etmesi lâzımgeldiğini hatırlatmışlar, vak’a bir ağız patır-dısı şeklinde devam ederken yukan katta oturmakta olan Mehmedin e-fendisi Cevat aşağı inerek kadınlan dövmeğe başlamıştır. Bunun üzerine hâdise büyümüş ve vak’aya zabıta el koymuştur. Hâdise dün akşam ad-liyeye intikal etmiştir.
Eski sevdiğinin evine taarruz etmiş
Aksarayda Sofular Sülüklü caddesinde oturan Memnunenin evine dün bir taarruz hâdisesi vukubul-muş, ve hâdise adliyeye intikal etmiştir-
Denizden Hüviyeti Meçhul Bir Ceset Çıkarıldı
Kasımpaşa iskelesi civannda dün denizde hüviyeti henüz katiyetle tesbit edilemiyen bir ceset bulun -muştur.
İskelenin kırk elli metre ilerisinde bulunan bu ceset uzun müddet suda kaldığından tanınmıyacak bir hale gelmiştir. Kayıkçılar tarafın -dan Kasımpaşa karakoluna yapılan müracaat üzerine mahallî zabıta cesedi denizden çıkararak müşahede altına almıştır- Cesedin üzerinde elbiseleri kısmen çürümüş ve yırtılmış olup yapılan aramada pantalon cebinde bir miktar parası bulun -muş ve ayriyeten üzerinde Kadir ismi yazılı bir makbuz meydana çıkmışta-.
Zabıta cesedin hüviyetini tesbit etmiye yarıyan bu vesika üzerinden tahkikatı derinleştirmektedir. Yapı lan tahkikatta Kadir isminin mağ -ruka ait olduğu hakkındaki kanaatler hayli kuvvetlidir. Zabıta vak’ada herhangibir cinayet veyahut kasit e-maresi olup olmadığı hakkında da tahkikat yapmaktadır- Maktülün cebinde mevcut parası bulunduğuna göre bunun herhangi bir tama eseri olmadığı zannedilmektedir. Cesedi ı üzerinde hiçbir yara veyahut herhangi bir darbe eseri de tesbit edilememiş ve dün Morga kaldırılmıştır. Zabıta oldukça esrarengiz bir mahiyeti olan bu vak’a hakkında tahkikata devam etmektedir.
Plaj Hazırlıkları
Yaz mevsiminin yaklaşması münasebetiyle Belediye Florya plâj -larını münakaşaya çıkarmıştır.
Belediye Floryada bu sene plajı rüzgârlardan korumak maksadiyle: yeniden çok mikdarda ağaç dik -miştir. İstanbul Belediyesi bu sene Fİ oryaya rağbeti arttırmak maksadiyle plâj fiyatlarında geçen seneye nazaran mühim mikdarda tenzilât yanmak üzere tetkiklerde bulunmaktadır. Bu tetkikler müsbet surette neticelendiği takdirde plâj fiyatları derhal indirilecektir.
Diğer taraftan Belediye Florya plâjlarından Küçük Çekmece plajını halka bedava olarak tahsis etmek bu suretle fakir halkın da denizden istifadesini temin etmek üzere tetkiklerde bulunmaktadır.
VİLAYETTE :
osnszı
Yeni İspanyanın
Akdenizdeki mevkii
İspanya devletinin istinat ettiği toprakların jeopolitik’mevkii, Akdeniz siyasetinde mühim bir rol oynamasına imkân verecek şekildedir. Garp kısmında mühim bir mesafede Portekizin önünü kapamasına rağmen, İspanya hem Atlantik ve hem de Akdenize göğös verecek bir vaziyettedir. Hele buna eevkülceyş cihetinden ehemmiyetli olan Balear adaları ve İspanyol Fası da ilâve edilirse yeni ispanyanın her hangi biti zümreye iltihakının doğuracağı akisleri ortaya koyabilir.
İspanya, mevkü itibarile, her hangi bir ihtilâf halinde İngiltere i-le dost veya hasım vaziyette bulunmak mecburiyetindedir. 1931 ihtilâlinden evvel İspanya îngilterenia müttefiki idi. Bu sebepten şarkı Akdeniz havzasındaki Britanya barajını takviyeye yardım edeceği tabiî idi. Ve bu hareket birliği en yüksek ifadesi 1926 da İspanya ile İtalya a-rasında yapılan gizli itilâf ile kendisini göstermiştir. Ingilizlerin arzusu ile yapılan bu anlaşma hükümlerine göre İspanya ile İtalya, Fransanm Cezayir ile olan sevkülceyş münakale yollarım iki yandan tehdide uğratabileceklerdi. Halbuki ikinci bir ihtimal da İspanyolların İngilizlerle bozuşması Britanya imparatorluğu menfaatlerine mugayir bir siyaset takip etmesidir ki bu vaziyet de 1931 den sonra ortaya çıkmıştı. Fakat bu vaziyette de İspanyolların mevkii pek sağlam değüdi. Zira Fransız itilâfının ve Akdeniz kaleleri gibi İspanyolların da deniz kuvvetleri Cebelüttank boğazı vasıta-sile ikiye ayrılmış bulunacaklardı.
Fakat üçüncü bir ihtimal son ayların doğurduğu neticelerden husule gelmektedir. O da, Ingiliz ve Fran-sızları bırakarak, ayn bir siyaset manzumesine yani Berlin- Roma mih verine iltihakı keyfiyetidir. Bu istikameti, dahilî İspanya harbinde sezen Fransa ile İngiltere, Franko nez-dinde, yeni vaziyetler karşısında eski rekabetlerini unutarak, uzlaşıcı bir siyaset takibine başlamışlardı. Fakat bu hususta bilhassa İtalyanm fiilî yardımı, ve Berlin- Roma mihverinin diplomasi faaliyeti galiba İspanyayı kendi taraflarına doğru çekmeğe muvaffak olmuşlardır. Berlin- Roma mihverinde yer alacak Ispanya, jeopolitik mevkii itibarile otomatik bir surette İngilterenin ve dolayısile Fransanm karşısında yer alacaktır. Vakalar bu istikamette seyrettikleri gün de İspanyol Fası ve ispanyanın Atlantik sahilleri, ayni zamanda Akdenizdeki Balear a-daları mühim sevkülceyş noktalar halini alacak, kuvvetli hava ve deniz
Vali Ankaraya gidiyor
Vali ve Belediye reisi Doktor Lûtfi Kırdar Belediyeler bankasından alınacak beş milyon lira için temaslara geçmek üzere bu birkaç gün içinde Ankaraya gidecektir.
Vali ve Belediye reisi Ankara-da iki gün kalacak bu ziyaretten istifade ederek muhtelif Vekâletlerle şehire aid meseleler etrafında temaslarda bulunacaktır.
müteferrik i
Silivrikapıda hamurkârlık yapan Şaban isminde biri 8 sene beraber geçindikten sonra kendisinden ayrılan Memnune isminde kadının tekrar beraber yaşamak için kendisini uzun müddettenberi zorlamağa başlamıştır. Kadın bu mütemadi teh • ditlerden kurtulmak için kendisini zabıtaya şikâyet etmek mecburiye tinde kalmıştır. Bundan muğber o-lan Şaban dün yanma aldığı yeğeni Hüseyin İle Memnunenin evine gl derek sökak kapısını tekmelemiş, bilâhare Memnunenin teyzesi tarafından açılan kapıdan içeri girerek evde cam çerçeve ne varsa kırarak kaçmıştır. Suçlular zabıta tarafından yakalanmış ve mahkemeleri dün geç vakit meşlıuden yapılmıştır.
Erdün Başvekili bugün geliyor
Evvelki gün Londradan şehrimize gelen Maverayı Erdün Emiri Tev fik Paşa bugün şehrimizden ayrılacaklardır.
Muhterem misafirimiz dün şehirde bazı gezintiler yaparak müzeleri ve şehrin şayanı temaşa mahallerini gezmiş ve akşam da Parkotelde bir müddet istirahat ederek Pera palasa avdet etmiştir- Dost milletin başvekili bugün saat 8 de Toros eks preaile memleketine avdet edecektir.
üsleri meydana çıkacaktır.. Bu arada Cebelüttank boğazında bulunan küçük Pergil adasının tahkimi meselesi de ortaya konacak ve buna karşı, şimdiye kadar tahkime muhalefet eden Büyük Britanyamn ittihaz edeceği tavr dikkate şayan o-lacaktır.
Neticede, İspanyanın haricî siyasetinin ve Akdenizden Atlantiğe kadar geçiş imkânım hazırlayan topraklarının ehemmiyeti itibarile İspanyol unsuru, ittifak sistemlerinde arzettiği imkânlar sebebile büyük devletlerin Akdenizin garbindeki siyasî sistemlerinde mühim bir mevki halini alacaktır.
Bu bakımdan şimdi yeni İspanyanın kati olarak Berlin- Roma mih veri siyasetine iştiraki Fransızlarla İngilizlerln müşterek siyasetlerine dikkat etmeğe mecbur oldukları yeni bir cpheye karşı hareket etmek mcburiyetinl tahmil edecektir.
Dr. Reşad SAGAY
TAKVİM
17 Nİmb 1939 Pazartesi
Aile çocuk hayatlarım birbirine ekleyen en sağlam düğümdür.
İsmet İnönü
98 K 88
(23 Nisan Çocuk Bayramı)
Bayram yaklaşıyor. Şimdidon yavrularımızın hazırlıklarım yaparsak çocuklarımız bayramı daha neşeli geçirirler!
Hicri t 27 Sefer 1358 Kmh 4 Nisan 1355
Kaam: 161
Kuğu fırtınası
Defe saati: 5,17 öfle ı 12,14 — İkindi ı 15,59 Ak|aaı 18.50 — Yatsı ı 20,27
İmsak 13,28
17 NİSAN !»3»
TIRIS ASAM
Sayfaı S
SON HABERLER
Amerika Cümhur reisinin Mesajı
Roosevelt, vaktile Nilsonun yap-’ ' tığı gibi, Almanyaya maskesini indirmesini ihtar etmektedir.,,
La Victoire, yazıyor:
Mesajın uyandırdığı en büyük a-lâka, iki diktatörü kaçamaklı yol -lardan gidemiyecek bir hale getirmesi ve onları "evet,, veyahut "hayır,, demeğe mecbur etmesidir.
Petit Journal gazetesinden: "Büyük Ameıika cumhuriyeti -nin reisi, yapmış ve tamamile yapmıştır-,,
Figaro gazetesi diyor ki:
"Bu teklif bizzat ifadesi ile, "hayatî ihtiyaçlar,, için kuvvete müracaat zaruretini müdafaa eden bütün delâili çürütmektedir.,, ’
Le Journalden:
"Bu plân, pek necip bir telâkki mahsulüdür. Tahakkuku, daha ziyade güçtür. Sulhu istemek kâfi de ğildir. Sulhu yapmak lâzımdır.,,
Ordre gazetesinde Pertinax, şöyle 4iyor:
"Bir ademi tecavüz taahhüdü -nün, bütün dünya tecavüzün tarifin de mutabık kalmış olmadıkça, hakikî bir ehemmiyeti olamıyacağını unutmamak lâzımdır.,,
La Populair de B. Leon Blum, şöyle diyor:
"Roosevelt’in mesajı, takdire şayandır, dünyayı maruz bulunduğu felâketten kurtarmağa matuf kah-ramanane bir hareket ve gayrettir.,,
YUGOSLAVYADA İNŞİRAH
Belgrad, 16 (A.A.) — B. Roose-veltin mesajı, Yugoslav mahafilinde ve efkârı umumiyesinde derin bir intiba hâsıl etmiştir.
Bu jestin B. Chamberlain ve Daladier’nin son beyanatlarını vazıh bir surette tamamladığı ve beynelmilel vaziyette yeni bir dönüm noktası teşkil ettiği kanaati gösterilmektedir.
Diğer taraftan siyasî mahfiller ve efkârı umumiye, Amerika reisi cümhurunun bu kadar nazik bir anda milleti namına müdahalede mülhem olduğu İnsanî hisler bilhas sa kaydedilmektedir.
MOSKOVA KABUL EDİYOR
Moskova, 16 (A.A.) - Gazeteler Roosevelt mesajını tamamen tasvip ediyorlar-
YUNANİSTAN’IN TEŞEKKÜRÜ
Atina, 16 (A.A.) — B. Metaksas Yunanistanın vekilliği hakkında Fransa ve Ingiltere tarafından verilen teminatı aldığını Ibu iki mem. leket elçilerine tebliğ etmiş, Yuııa-nistanın derin minnettarlığım bil -dirmiştir.
Rumanya Hariciye nazın Ber llne hareket etti
Bükreş: 16 (Hususî) — Ruman. ya hariciye nazırı Gafenko bugün saat 14 (ie Berline müteveccihen hareket etmiştir.
Hitlerin 50 inci yıldönümünde hazır bulunacak olan Rumen he -yetinin diğer azası da yarın saat 8 de hareket edecektir.
Bu vesile ile bugünkü Bükreş gazeteleri birçok makalelerini Ru-men - Alman dostluğuna ve iş 'birliğine tahsis etmiş bulunmaktadırlar. Ezcümle Universal Alman-yanın Tuna havzasına dahil olduktan ve Rumen - Alman ticaret muahedesi imzalandıktan sonra iki devlet arasındaki mesai birliğinin her cepheden kuvvet bulduğunu kaydetmekte ve yazısını şöyle bitirmektedir:
“Rumenler samimî olarak sulh istiyorlar. Fakat biz, sulha ne kadar bağlı isek hudutlarımıza da o kadar kuvvetle bağlıyız.,,
Mussolini - Göring görüşmeleri
Roma: 16 (Hususî) —Burada bulunan Alman devlet adamı Mareşal Göring Mussolini ile müteaddit görüşmeler yapmıştır.
Dün akşam Venedik sarayında yapılan görüşmeler esnasında îtal ya hariciye nazırı Kont Ciano da hazır bulunmuştur. Neşredilen tebliğde İtalyan - Alman noktai nazarları arasında her zamankinden kuvvetli bir ahengin mevcut olduğu kaydedilmektedir.
YBafi ^rafı 1 inci sayfada) îstişareae bulunmamış olduğunu söy lemiş, yalnız evvelki gece telgrafla cenubî Amerika hükümetlerine malûmat vermiş olduğunu beyan etmiştir.
Reisicümhur, bu mesajı son haddine varmış olan gerginliklerle yeni den çıkması muhtemel buhran arasındaki fasıladan bilistifade bu mesajı göndermiş ve bunun için haftalarca düşünmüş olduğunu beyan et miştir. Çekoslovakya ve Arnavutluk hâdiseleri, bu mesajı daha evvel gön dermesine mâni olmuştur. Zira o kadar süratle emrivaki karşısında kalmıştır ki, mesajını göndermeğe vakit bulamamıştır.
B. Roosevelt, şimdiki buhrana müdahalede bulunmasının sebebini izah etmiştir. Müşarünileyh, demiştir ki: Amerika, harbin önüne geçmek için hiçbir fırsatı fevtedemez, Hitler ile Mussoliniye müracaat etmeğe karar vermiş olduğundan dün B- Hülle görüşmek ve mesajı tanzim etmek üzere davet etmiştir. Gerek kendisi gerek Hull, dün gece her zamankinden ziyade vicdanları müsterih olduğu halde uyumuşlardır.
MESAJIN TAHLİLİ
Vaşington, 16 (A.Â.) — B Roosevelt, bir mesaj göndermek sure-tile beşeriyeti yeni bir harp felâketinden kurtaracağını ümit etmektedir. •
Mesajın okunması esnasında B. Roosevelt, galip ve mağlûp milletler yanında, "bitaraf milletlerin de ız-tırap çektikleri,, noktacında şiddetle ısrar etmiş ve kendisini böyle bir mesajı göndermeğe şevketmiş o-lan âmilin dürüst bir surette tefsirinin kendisinin bitaraf memleket -lere karşı olan alâkasını tebarüz ettirmesi lâzım olduğunu tasrih eylemiştir.
Müşarünileyh, bütün milletlerin harp tehlikesinden korkmakta oldukları noktasında ısrar etmiştir. B. Roosevelt, mutasavver konferans lara müteallik olan fıkraya geldiği zaman Amerikanın İktisadî konfe -ranslarla teslihatın tahdidine müteallik konferanslara iştirak edeceğini, siyasî konferanslara iştirak et -diyerek hudut meseleleri ve saireyi müzakere etmek hususunu doğru -dan doğruya alâkadar memleketlere bırakacağını beyan etmiştir.
Bu beyanat, derhal Amerikanın Avrupadaki herhangi bir mesuliyet kabul etmesinden korkan infiratçıların endişelerini teskine matuf ol-Suğu suretinde tefsir edilmiştir- I
CENUBÎ AMERİKA TEZE MÜZAHİR
Vaşington, 16 (AA.) — Hariciye rezareti, cenubî Amerika milletlerinin dokuzundan B. Roosevelt’in .teşebbüsünü tasvib eden tebligat alınmıştır. Hariciye nezareti bu mil (etlerin hangileri olduğunu tasrih etmemiştir.
AMERİKA FİLOSU ÜSLERİNE DÖNÜYORLAR
Vaşington, 16 (A.A.) — B. Ro-*sevelt'in mesajını göndermiş oldu-funu haber verdiği matbuat konferansının içtimaından biraz sonra bahriye nezareti, halihazırda Atlas Okyanusunda bulunan bütün Amerika donanmasına büyük Okyanustaki üssü bahrilerine avdet etmesi emrinin verilmiş olduğunu ilâve etmiştir-
' FRANSIZ GAZETELERİ MEMNUN
Paris, 16 (A.A.) — Bütün gazeteler, B. Roosevelt’in teşebbüsünü büyük bir memnuniyetle karşılamak t^hr. Gazeteler, göstermiş olduğu •esaretten dolayı Amerika reisicüm burunu tekrim etmektedirler.
gazeteler, Amerika re-■BİcHmhurunun bu teşebbüsü hak -tında mütalealar yürütmekte ve dik . tatörlerin ümit edilen yolda yürümelerinden şüphe etmektedirler. Ma mafih gazetelerin umumî edası, iki diktatörün kaçamaklı yollardan gidemiyecek bir hale getirilmiş oldukları suretindedir:
Petit Parisien diyor kiy
Yugoslavyanın Vaziyeti
(Baştarafı 1 in-'*» »ayfamızda) âkilâne hareket etmiş yoksa Yu-goslavyanm mı doğru görmüş olduğu fiilen tahakkuk ettiği zaman mey dana çıkacaktır. Eğer Yugoslavya, Berlin- Roma mihverinin sözlerine inanmasının cezasını bir gün kendi hudvdları içinde faşizm medeniyet ve adaletinin tesisi teşebbüsü ile çekerse buna Balkanlı müttefikleri kendisinin en halis ve samimî dostla rı sıfatile pek müteessif olacakları gibi Berlin - Roma mihverinin de artık hiçbir tarafta manevî bir kıymetleri kalmıyacaktır. Berlin- Roma mihveri kendi diplomasilerine bir değer ve ehemmiyet temin etmek istiyorlarsa Yugoslavyaya hiç ilişmemek mecburiyetindedirler.
Düşünülecek bir nokta daha var. Yugoslavyanın bu sükûtu, hattâ bu ihtiraz ve ürkekliği acaba Arnavutlu ğun işgalinde hakikaten bir mahzur görmediğinin ve kendisi için bir tehli ke tasavvur etmediğinin alâmeti midir, yoksa korkusunu bile izhardan içtinap edecek derecede derin bir en dişe içinde bulunmasının neticesi midir? Çünkü Arnavutluğa Italyamn yerleşmesinden nasıl bir mahzur görmiyebilir ki bir kere, Adriyatik sahilleri artık Yugoslavya için hiç kıymetsiz bir yük haline gelmiştir. Adriyatik denizinde kapalı bir Yugoslavya bilmeyiz ki kendisini serbest bir denize çıkmış telâkki edebilir mi ? Sonra, Arnavutluğu bir köprübaşı gibi kullanacaklarını alenen söyliyen Italyan gazetelerinin yazılan herhalde, Yugoslavyanın karadan da az çok rahatsız edileceğini şimdiden açıkça anlatmaktadır. Şimalden Berlinin ve Macarların aşağıdan I-talyanların her an tazyıkına açık bir halde bulunan Yugoslav dostlarımızın nefes darlığına benzer bir sıkıntı duymalarından pek korkarız. Hele Yugoslavya dahilî işlerinin arzettiği zorluk hariçten esecek rüzgârlarla her zaman arta bileceği gözönünde tutulursa Yugoslavyanın rahat yaşı-ya bilmesi ancak Berlin- Roma mihverinin keyfine ve lûtfuna kalmış bir iş gibi görünüyor.
YugoslavyalI müttefiklerimiz ihtimal ki mevsimsiz bir ters çehre ile kuvvetli komşularını sinirlendirmemek ve tecavüzlerini tesri etmemek tarzını kendi hayatî menfaatleri i-Çin daha muvafık görmüşlerdir. Bizim bütün temennimiz onların bu tahmininde aldanmamış olduklarını ve her zamanki gibi kuvvetli, mesut ve rahat yaşadıklarını görmektir.
Hü«eyin Cahid YALCIN

Tayfur Sökmen ve Abdurrahman Melek Ankara Yolunda
İskenderun, 16 (A.A.) — Antalya mebusluğuna seçilmiş olan devlet reisi Tayfur Sökmen ile Antep mebusluğuna seçilmiş olan başvekil Abdurrahman Melek, Ankaraya ha reket etmişler ve Payas istasyonunda Vekiller, mebuslar, konsoloslar, zabitan ve mülkiye erkânı tarafından uğurlanmışlardır.
. Devlet reisme meclis reisi, başvekile de adliye vekili vekâlet edecektir.
Italyan kra'ı Arnavutluk tacını resmen kabul etti
Roma: 16 (Husus!) — Kral Emanuel bug-ün öğleden sonra büyük merasimle Arnavutluktan gelen heyeti kabul etmiştir. Bu merasimde kraliçe ve kral hanedanı erkânı ile başvekil Mussolini ve hükümet erkânı da hazır bulun -muştur.
Kral Emanuel, Arnavut heyeti reisinin nutkuna mukabele ederek kendisine teklif edilen Arnavutluk tacını kabul ettiğini söylemiştir.
İTALYAN MECLÎSİNDE
Roma: 16 (A. A.) —Façyolar ve Kovporasyonlar meclisi ile âyan meclisi, kralın “İtalya ve Arnavut Iuk kralı ve Habeşistan împarato- | ru” ünvanını kendisi ve halefleri ; için kabul etmiş olduğuna dair o- i lan kanunu alkışlarla kabul etmiştir.
Yugoslav Hariciye Nazırı Romaya gidiyor
Peşte, 16 (Hususî) — Berlin ve Romadan buraya gelen malûmata göre Yugoslavyanın İngiliz ve Fran sız garantisini istememek suretiyle yapmış olduğu jest gerek Almanya-da, gerekse Italyada çok iyi karşılanmıştır. Bu mahafil, Yugoslav-yanın kendisini bir sergüzeşte at -mamak suretiyle göstermiş oldu -ğu dirayeti öğmektedir.
Diğer taraftan Yugoslavya hariciye nazırı Tsintsay Markoviç yakında Romaya giderek Kont Ciano ile görüşecektir.
Bükreşte yapılan Mühim Toplantı
Bükreş, 16 (A.A) — Dün saat 17 de sarayda kral Karol’un reisliğinde bütün krallık müşavirlerinin başvekilin ve hariciye nazırının iştiraki ile bir konferans aktedilmiş-tir. Hariciye nazırı B. Gafenco son zamanlarda sarfedilen diplomatik faaliyet ve elde edilen neticeler hak kmda izahat vermiş ve 'bu izahat umumî tasvib ve memnuniyetle kar şılanmıştır.
f" ŞAFAK DÖNÜŞ'
i Çiğan Müziklerinden : ateş alan bir film

İ Yakında LALE’da

Edebiyat
Mehmet Âkif Abdülhak Hâmit Ve Muallim Cevdet
Yazan: Osman Ergin
1908 inkılâbmdanberi yorulmaz bir çalışmakla, yılmaz bir sebatla neşriyatta bulunarak millî kütüphaneye kıymetli eserler vermekte devam eden Eşref Edibin şair Akif hakkında yazmış olduğu, mündreca-tı gibi görünüşü de güzel olan eseri baştan sona kadar okudum ve istifade ettim.
Üslûbundaki sadelik, tertibindeki güzellik teshile mütefekkirleri-mizce nasıl karşılandı ? Diye matbuatta bu eser hakkında yazılanları da muntazaman takibediyorum. Fena bahislerini söyliyenler arasında iki muharririn, benim daha evvelce neşretmiş olduğum muallim M. Cev-detin hayatı, eserleri ve kütüphanesi adındaki kitabımla Eşref Edibin kini mukayese ettiklerini ve birbirlerine benzettiklerini gördüğümden ben de bu beğenilen tarzda bir ü-çüncü eserin daha yazılmasına belki vesile olur diye birkaç satırla bu bahse karışmak istedim.
Yarım asırlık ömrünü ilme hasretmiş, kazandığını hep kitaba vermiş, birkaç eser de yazmış, hattâ ölürken son vatanî ve İlmî bir vazife olarak da on bin cildlik kütüphanesini millete teberru etmiş olan muallim M. Cevdetin aziz hatırasını ebedîleştirmek, ilim hizmetini gelecek nesillere bildirmek arzusile adı geçen kitabı yazdığım ve belediyenin himmetile bastırdığım zaman, onun hacminin şişkinliğini gören bazı kimseler o sırada henüz hayatta bulunan Abdülhak Hâmidin adını ve şöhretini ileri sürerek:
— Bir muallim Cevdet için böyle bir eser yazılırsa Şairi âzam Abdülhak Hâmit için acaba ne yapılacak?
Demişler ve daha başkalarını da ileri sürmüşlerdi. Halbuki Muallim M. Cevdetle şair Abdülhak Hâmit arasında meslek ve hizmet itibarile çok, hem pek çok fark olduğu içiu bu endişeye aslâ mahal yoktu.
Bu türlü düşünenler Eşref Edibin Akif hakkındaki kitabını görünce- ikisi de büyük şair olduğu, yani
aralarında münasebet bulunduğu 1-çin acaba bu sefer ayni endişeyi izhar edecekler midir? Bilmem. Fakat şunu bilirim ki Abdülhak Hâmit için muhallit ve muazzam bir eser yazılmak imkânı her zaman mevcut ve yazı meydanı da el’ân boştur. Bununla beraber sayılan binleri geçen, edip, şair ve muharrirler arasında henüz o meydana atılan ve bu mahali mümkün kılan görülmedi. Hernekadar Hâmidin sağlığında birkaç defa ihtifal yapıldığı, birçok gazeteler ve mecmualar onun hakkında fevkalâde nüshalar çıkardığı, hat tâ şairliğine eklenen Âzam, sıfatı kâfi görülmiyerek Azimolşan deye de vasıflandınldığı ve hattâ ölüsü Akiften çok muhteşem kaldırıldığı halde ölümünden önce ve sonra ticaret kasdile yazılıp bastırılan birkaç risaleden başka onun Azimülşa-nına yakışacak bir şaheseri henüz gözümüz görmedi.
Diğer taraftan bir tek adam, e-yet bir Eşref Edip, Mehmet Akif i-çin vücude getirmiş olduğu 700 küsur sahifelik muhallit eserine arada üç ay geçmeden 300 küsur sahifelik bir ikinci cildini daha ilâve etmekle Edirnekapıda Türk gençli-nin yüksek kadirşinaslığı ile yapılmakta olan taş âbide bitmeden önce herkesin evinde yazı masası üstüne konacak ve oradan aslâ ayrılmıya-cak iki sütunlu bir irfan âbidesi dikilmiş oldu. Eğer işidildiği gibi bir Mitat Cemal, bir Basri Çan tayın cildleri de bunları takibederse Âki-fin mânevi âbidesi daha şimdiden dört sütunlu bir şekil almış oluyor.
İşte bir Muallim Cevdet için yazılması çok görülmüş olan eserin diğer büyük adamlarımız hakkında başka eserler yazılmasına bir mani teşkil etmediğine Eşref Edibin şu cildleri güzel bir misal teşkil etmez mi? Eşref Edibi tebrik ederken ediplerimizin, şair ve muhaı rirlerimizi.ı Abdülhak Hâmit hakkında da bir şaheser ortaya koymalarını diler ve kendilerini bu vazifeyi yapmıya davet ederim..
Yeni Yıl
Bütçesi
Ankara, 16 — B. M. M. bütçe encümeni 1939 bütçe projesi üzerindeki tetkik ve müzakerelerine başlamış bulunmaktadır. Encümen şim diye kadar Kamutay, Cümhuıreis-liği, Divanı Muhasebat, Başvekâlet, Devlet Şûrası, istatistik umum mü dürlüğü, Devlet Meteoroloji işleri umum müdürlüğü ve Diyanet işleri reisliğinin 1939 bütçe projelerinin tetkikini bitirmiştir. 1 Martta Kamutaya verilmiş bulunan 1939 bütçe projesindeki iktisat ve Nafia kadrolan, yeni ihdas olunan Ticaret, Münakale ve Muhabere vekâletleri ile müştereken tetkik ve yeııl den hazırlanarak Kamutaya verilecektir. Bütçe encümeni, dört vekâletin bütçesini yeni şekliyle müzakere edecektir.
iktisat, Ticaret, Nafia, Münakale ve Muhabere vekâletleri yeni bütçelerini hazırlamağa devam etmekte diğer taraftan da kadrolarını tanzim ile meşgul olmaktadırlar Her dört vekâletin yeni teşkilât kanun projelerinin önümüzdeki hafta ortalarına doğru Kamutaya verilmiş bulunacağı haber verilmek tedir. Henüz tesbit edilmiş bir vaziyet bulunmamakla beraber her dört vekâletin yeni kadrolarında mi him değişiklikler olacağı anlaşıl -maktadır. Bu arada Türkofiste ü-çtincü bir reis muavinliği de ihdas olunacaktır.
İSPANYADA MUAZZAM GEÇİT RESMİ
Madrid: 16 (A. A.) — Gene- | rai Franko, Seville’e gitmek üze- ! re buradan geçmiştir. General, ! Sevillede 80.000 kişiye bir geçit resmi yaptıracaktır.

I

İran Veliahdı Zevcesile Beraber Tahrana Vardı
(Baştarafı 1 inci sayfamızda)' her tarafa îran ve Mısır bayrakları çekilmiştir. Kesif (bir halk tabakası yüksek misafirleri alkış lamıştır.
Veliaht ve misafirlerle maiyetleri bugün Transiranieıı hattının hususî bir treni ile hareket ederek ve yarın öğleden sonra Tahrana varacaklardır.
TÜRK HEYETİ HUDUDU GEÇTİ
Tahran: 16 (A. A.) — Pars A-jansı bildiriyor:
Fevkalâde yabancı heyetler bi-ribiri arkasından muvasalat etmektedirler.
Türk heyeti ve askerî müfreze dün sabah Fusrevde hududa var -mış, hariciye ve harbiye bakanla rmın mümessilleri ile bir müfreze tarafından karşılanmıştır.
Heyet, küçük bir istirahattan sonra Kermanşah’a hareket etmiştir.
HEYETİMİZ HAM EDANDA
Hamedan, 16 (A.A.) — Anadolu ajansının hususî surette gönderdiği muhabiri bildiriyor:
Türkiye heyetini hâmil bulunan 8 otomobil saat 14 de Kermanşaha varmıştır. Bütün güzergâhta süvari, jandarma, şehir ve köylerden askerî müfrezeler, bütün resmî binaların önünde Türkiyenin kardeş İran milletine ve onun şanlı şefi ma jeste Şehinşaha Türk milletinin ve onun şefi ile hükümetinin tebriklerini götürmekte olan heyetimizi se-lâmlamışlardır.
Mükemmel olan yolun kenarların da, Pehlevi idaresinin maziye malet-tiği şark Kervansarayları yerine benzin depoları, fabrikalar ve silolar görülüyordu.
Kermanşahta heyet öğle yemeğini hükümet konağında yemiş ve Ker manşahtan ayrılırken muvasalâtında olduğu gibi geniş caddelerde ve hükümet konağı önünde toplanan halk tabakası tarafından hararetle alkışlanmıştır.
Heyetimiz, akşam üzeri geç vakit Hamedana varmış ve geceyi vali nezdinde geçirmiştir. Tahrana varmak için önümüzde 350 kilometrelik yanı bu sabahtanberi geçtiğimiz yol kadar bir mesafe var. dün öğle yemeği Şahabadda yenmiş tir. Askerî müfrezemiz geceyi Ker manşahta geçirmişlerdir. Müfreze bizden bir gün sonra Tahrana varacaktır. Müfrezemiz, her tarafta İran ordusunun hususî bir ihtima -mına mazhar olmakta ve halk tarafındım dostane ve hararetli tezahür lerle karşılanmaktadır-
Lehistanın Iran Veliahdına hediyesi
Tahran-16 (A. A.) — RWD 13 adındaki Polonya tayyaresi Tahranda karaya inmiştir. Bu tayyare, Polonya Reisicümhuru tarafından düğün hediyesi olarak îran Veliahdına gönderilmiştir.
Saldıray
Geldi
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) timetrelik, bir tane de tayyare da-fii topla mücehhezdir.
Yine Germania tezgâhlarında inşa edilmekte olan “Batıray” ismindeki ikinci denizaltımızın da resmi tenzili yapılmıştır ve ikmâl edilmek üzere bulunmuştur.
Malûm olduğu üzere bu sınıf denizaltı gemilerimiz dört tane o-lup mütebaki iki tanesi Haliçte Türk ve Alman mütehassıslarının nezareti altında inşa edilmektedir.
Haliçte inşa edilmekte olan denizaltı gemilerimiz Saldırayln AI-manyadaki eşinin memleketimize gelmesinden bir ay sonra denize indirileceklerdir.

Nağmeden.... Şiir ve Aşkdan örülmüş eşsiz bir senfoni
ŞAFAGADÖNÜŞ
Yakında LÂLE’da ?
Uyf.. 4 -
TBNIIABAH
17 NİSAN 1939
Paşakapısına Müracaat
" Zatı Devletleri Köroğlu Denilen Lâinin Maksadı Habislerini Bilmiyorsunuz „
” Yüzü Çifte benli Ayvaz ağlama ... Ağlayıpta beni yoldan eğleme „
— 1O —
— Ne var, Hayrola kasapbaşı? diye »orar sormaz, hemen söze girişti:
— Nasıl anla^ajım paşam, büyük bir felâket vukubuldu. Köroğlu denilen Bolulu bir haydut, benim dükkânıma kadar geldi. Beni tehdit etti. Hem bunca yıldır biriktirdiğim beşyüz altınımı, *»em de Ayvazımı alarak kaçtı, gitti.
— Ne diyorsun? Ne vakit oldu bu is?
— Bir saat evvel!
— Kolculara haber verdin mi^
— Aman paşam, kolcu kullarınız filân onunla baş edemezler. Köroğlu denilen bu haydutla koca Bolu beji baş edememiş, kolcular ne yapar?
— Ya! Ne tarafa doğru kaçtı?
— Geldiği yoldan.. Boluya doğru!
— Şu halde Bolu bejine ve yollardaki eyaletlerin beylerine birer tezkere yazıp tatarla gönderelim. Tez bu şeririn kellesini kesip bize isal ederler.
— Aman paşam, ayağınızın türabı olayım. Tezkere filân göndermek para etmez .Hem Köroğlunun altında öyle bir at var ki ona tatar filân yetişemez.
— O halde sen bilirsin, yapacak iş kalmaz. Madem ki Köroğlu İstanbul sınırlarının dışına çıkmıştır. Bize başka iş düşmez.
Kasapbaşı işin sarpa sardığını görünce yeniden terlemeğe başladı. Paşayı bu fikrinden döndürmek için ne yapmalı idi? Birdenbire akima jine şeytanca bir fikir geldi:
— Paşa hazretleri, yalnız şu var ki zatı valâları Köroğlu denilen lâinin maksadı habislerini bilmiyorlar. Bu şerir vakta ki palasını kölelerinin boğazına dayaj/ıp parayı istemişlerdi, kendisine tehdit mak-•adile:
— Behey gafil! Bu yaptığın hareket bilmez misin ki felâketini intaç edecektir. Zira derhal paşa ka-pısına baş vurup seni şikâyet edeceğim. Paşa da elbette seni yakalatıp derini yüzdürmekte tereddüt etmiyecektir, dedim.
Fakat melûn şerir, bu sözlerime sadece güldü ve bana cevaben dedi ki:
— Ben paşadan filân korkmam, aradan biraz vakit geçsin, Boludan öbür arkadaşlarımı da yanıma alıp paşanın konağını basacağım. Konağında kadın erkek kimi ele geçirirsem götüreceğim. Paşanın halktan rüşvet yolile topladığı çömlekler dolusu altınları da alacağım ve paşayı haşa huzurdan kazık-sonra evini de ateşe vereceğim.
Affedersiniz. Sözlerim edep hududunu aştı amma, kendisinin sözlerini aynen tekrar etmeyi murat ettiğimden böyle söylemek lâzım geldi.
Sadrazam, bu sözleri dinlerken renkten renge giriyor, sakalı yelpaze gibi titriyordu:
— Vay mel’un vay! Diye homurdandı. Sonra sesini biraz daha yavaşlattı.;
— Acaba bu söylediklerini tatbika teşebbüs etmeğe cür’et edebilir mi dersin?
— Vallahi belli olmaz. Haydut bu.. Lâf falan dinlemez ki., yapar mı, yapar? Güpe gündüz benim dükkânıma giren hem paracıklarımı, hem de Ayvazı aldığı gibi tozu dumana katarak gözden kaybolan bir hayduddan her şey ümit edilir. Hele arkadaşları da kendisi gibi böyle gözü pek, lâf anlamaz, belâlı şeylerse, ki bence böyle oldukları muhakkaktır. Cidden korkulmağa sezadırlar.
Paşa şimdi parmaklarını seyrek bir tarak gibi kullanarak sakalını boyuna tarıyordu. Hilekârlık-korkaklık okunan gözleri, iki kara sinek gibi konacak yer arıyırlardı. Nihayet bula bula yine kasap başının patlak ve çapaklı gözlerini buldular:
- Peki, buna meydan vermemek için ne yapmalı, ne şekilde hareket etmeli?
— Az vvel arzetmiştim. Herşeyden evvel bu adamın Boluya varmamasını temin etmek lâzımdır. Bunun için derhal peşine en seçme yeniçerilerden bir kıta çıkarmalı, kendüerine bol mükâfat vadetmeli ve Köroğlu denilen haydudun ölü veya diri mutlaka ele geçirilmesini emretmelidir. Hattâ kulunuz, onu yakalıyacak olana benden gasbetmiş olduğu beşyüz altını hediye etmeğe hazırım. Tek böyle hır çaki yer yüzünden siline..
Köroğlu belki bir saat, başını bile arkasına çevirmeden atını sürmekte devam etti. Kır at, üstünde iki kişi olmasma rağmen bana mı demiyor, yokuşları, bir iniş rahatile tırmanıyor, dereleri koşar gibi geçiyor, hendekleri bir kuş hafifliği ile atlıyor, koşuyor, koşuyordu.
Zavallı Ayvaz, bu baş döndürücü süratten sersemlemiş, düşmemek için Köroğlunun beline sıkı sıkı sarılmıştı. İlk önce bir hayli bağırmış, çağırmış imdad istemişti. Fakat gelen giden olmadığı ve bunun kendisine hiç bir fayda temin etmiyeceğini anladığından susmuştu.
Böylece bir saat geçtikten sonra bir yokuşun başında ağaçlı bir yere geldikleri zaman, Köroğlu atının dizginlerini çekti. At durdu. At durur durmaz hemen başını arkaya çevirdi. Takip edilip edilmediğini anlamak üzere ufukları gözden geçirdi.
Hayır! Hiçbir hareket görülmıyordu. Takip e-dilmiyorlardı. Ondan sonra Ayvaza döndü. Sesine bir şefkat ve jnımuş'aklık ahengi vererek:
— Biraz dinlensek Ayvaz dedi. At epey terledi. Biz de yorulduk. Terleri kuruyuncıya kadar biz de bir iki lokma bir şeyler yiyelim.
Ayvaz hiç cevap vermedi. Attan indiler. Zavallı çocuk ümitsiz gözlerle geldikleri yolu taradı. Sonra uzakça bir ağacın dibine çöküp hafif hafif ağlamağa başladı.
(Devanız var)
S P O ET I Millî Küme Maçları
Vefa Doğansporu 6-2 Ankara
Gücü Beşiktaşı 1-0 Yendi
Ankaradaki Maçta Cümhurreisimiz de Bulundular
Bisiklet, Atletizm Müsabakalarına Devam Edildi
Millî küme maçlarına Şeref stadında dört bine yakın bir seyirci kalabalığı önünde îzmirin Do-ğanspor takımı ile Vefa arasında devam edildi.
Vefalılar sahaya şu kadro ile çıktılar:
Azad — Vahid, Süleyman — Sefer, Lûtfi, Şükrü — Necib, Muhteşem, Gazi, Sulhi, Mehmet.
Hakem: Faridun Kılıç.
Oyunun başlangıcında İzmirliler yorgun bir manzara arzediyor-lardı. Fakat bu görünüşün saha yabancılığından mütevellit oldu -ğu anlaşıldı ve altıncı dakikadan sonra canlı ve mütevazin bir oyun seyredilmeğe başlandı.
Her iki takım ayni derecede e-nerjik bir oyun oynuyorlardı. Futbolun inceliklerinden ziyade atletik hareketlere tesadüf edilmekte idi. Seyirciler oyunu zevkle değil heyecanla takib ediyorlardı.
Hakem oyunculara sık sık ceza kararları veriyordu.
15 inci dakikadan itibaren Ve-
Doğanspor-Vefa maçından 1 bir sahne
Tartlar ağır basmağa başladılar. Gazinin çok iyi idare ttiği hücum hattı îzmir müdafaasını bir hayli hırpalıyor fakat iki iç muhacimin mütemadiyen ofsayd olması bu tazyikin semeresine mâni oluyordu.
Sulhi ile Muhteşemin böyle mütemadiyen ofsayd kalması Vefa atkımına muhakkak iki gol kaçmasına sebeb oldu. Hakem bu golleri saymadı.
33 üncü dakikada Vefalılar ilk sayılarını çıkardılar. Sulhi sağdan gelen şandeli vole bir şütle ağla ra taktı. Dört dakika sonra yine Sulhi ikinci Vefa golünü kaydetmeğe muvaffak oldu. Birinci devre 2—0 Vefa lehine bitti.
ikinci devre:
Yalnız iki sıfır üstün vaziyette olduklarından değil birinci devrenin büyük bir kısmında gösterdikleri oyun faikiyetinden ikinci devrede Vefanın sayı adedini arttıracağı tahmin ediliyordu. Nitekim oyunun başlangıcı bu tahmine hak verdirecek bir inkişaf seyri gösteriyordu. Vefalılar düdükle beraber hücuma geçtiler ve îzmir kalesi önünde birleştiler. Doğanspo-run müdafaası tehlikeli anlar geçiriyor.
Altıncı dakikada İzmirliler güzel bir hücum yaptılar. Doğanspo-run sağ içi Vefa kalesine bir güt attı. Azad topu kestiği halde bloke (Sonu 7 inci sayfada^
Yağlı güreşlerde baya güreşen pehlivanlar
Yağ Güreşleri Ciddi ve Heyecanlı Oldu Tekirdağlı İdmansızlığını ileri Sürerek güreş, medi baş birinciliğini Babaeskili İbrahim aldı Dün Şeref stadında Millî Küme
maçları devam edilirken Taksim sta dında da Hava Kurumu menfaatine tertip edilen yağlı güreş müsabaka lan yapıldı. Küçük orta, büyük orta, baş olmak üzere 3 sınıf üzerinde icra edilen dünkü güreşler evvelki haftaya nazaran ciddî ve heyecanlı oldu.
Güreşlere saat tam 1,40 da küçük orta ile başlandı. Meydana ilk çıkan 3 çiftten Gerzeli Mustafa, A-dapazarlı Celâli 6 dakikada, Silivri-li Küçük Hüseyin, Adalı Mehmedi ayak kendesile 7 dakikada, Malka-rah Osman, Adapazarh Rızayı 5 dakikada yendiler. İlk iki güreşin galibi Silivrili Küçük Hüseyin ile Gerzeli Mustafa tutuştular, Silivrili ayak kendesile mağlûp oldu. Hur-şitle tutuşan Osman hasmını yendikten sonra küçük orta birinciliğini aldı-
BÜYÜK ORTA
5 çift arasında yapılan bu sınıf
güreşlerde Bulgurlulu Koca Ahmet-Üsküplü İdrisi, Bandırmak Şerafettin - RomanyalI Ahmedi yendi. Karamürselli Hilmi - Adapazarlı Hü -şeyine pes ettirdi.
Pomak Süleyman Adapazarlı Serveti kaldırarak yendi.
Abdülâziz devrinden evveline yetişmiş olan meşhur başpehlivan Hançeroğlu Celil’in yeğeni olan Pomak Süleyman her önüne çıkanı yenerek büyük ortanın birincisi oldu.
BAŞ PEHLİV ANLAR
Baş pehlivanlara sıra geldiğinde hakem heyeti mikrofonla kendine güvenen baş pehlivanları ortaya davet etti.
KURTDERELİ İÇİN
Baş pehlivanlar güreşe başlamadan evvel vefat eden Türk kudret ve kuvvetini cihana tanıtan Kurt-dereli Mehmet pehlivanın hatırasına hürmeten bir dakika ayakta duruldu-
(Sonu 7 inci sayfada)
r —----------------------)
Kurddereli Mehmet Pehlivan Öldü
Kurtderelinin Türk sporculuğuna meslek düsturu sözleri; “Her güreşte arkamda Türk milletinin bu'unduğu, millet şerefini düşünürüm,, Türkün kuvvet ve kudretini bütün dünyaya tanıtan Avrupanın bütün ünlü pehlivanlarının sırtını yere getirerek senelerce şampiyonluğu muhafaza eden meşhur Kurddereli evvelki gün güreşten çekildikten sonra ziraatla meşgul olduğu Balıkesirdeki köyünde dünyaya 00 liralık bir çek idi. ş
Kurddereliye rahmet diler aile ve Türk sporculuğuna taziyetleri-mizi sunarken Ebedi Şefimiz Atatürk tarafından Kurddereliye gönderilen Kurdderelinin Türk sporculuğuna meslek düstüru olan sözlerini ihtiva eden kıymetli bir mektubu aşağı koyuyoruz:
Kurtdereli Mehmet Pehlivana
“Seni cihanda büyük ün almış bir Türk pehlivanı olarak tanıdım. Parlak muvaffakiyetlerinin sırrını şu sözle izah ettiğini de öğrendim. “Ben her güreşte arkamda Türk milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm..,, Bu dediğini yaptıkların kadar beğendim. Onun için bu değerli sözünü Türk sporculuğuna bir meslek düsturu olarak kaydediyorum. Bununla senden ve sözlerinden ne kadar memnun olduğumu anlarsın. Çoluk çocuğun için sana ufak bir armağan gönderiyorum. O mektubumla beraberdir. Pehlivan ömrünün tam sağlıkla uzun sürmesini dilerim..,,
ATATÜRK
(x) Atatürkün armağanı 1000 liralık bir çek idi.
17 NİSAN 1939
TIN II ABAM
İKTİBAS VE TFRÇÜME HAKKI MAHFUZDUR
Sansa
oğazında
Yol Boyunca Ermeni Kıt’alarmın Bıraktıkları Eserler Görünüyordu
Nihayet Ermenilerin Bize Terketmek Mecburiye tinde Kaldıkları Rus Toplarını da Gördük
Erzurum ve civarının mufassal haritası
— "Arkadaşlar, kendinizi meyusiyete kaptırmayın! Son bir çare aklıma geldi: Haritalarımızı ağzı geniş boru gibi bükelim ve hep bir ağızdan Duur! diye uzatarak bağıralım. Şose de kavis yapıyor. Atlılar bize doğru bükülecekler, belki sesimizi işittirebiliriz.,,
Bir ağızdan ve uzatarak avazımız çıktığı kadar (Duuur!) diye kâğıt boruların içinden haykırışımız, tam şosenin büküm yerinde kafileden bir neferi bize doğru baktırdı. Hemen haritalarımızı sallamağa başladık. Kafile durdu ve artık hepsi bizi gördü. Biz bir muharebe kazanmış kadar sevindik. Atlı karargâhımız dört nala yanımıza geldi. Yanıbaşlarındaki bu kadar insanı göremiyecek kadar gaflet içinde giden zabitleri biraz haşladım.
Biz gûya bugün katedeceğimiz 60 kilometreden fazla olan bir mesafeyi kısmen faytonla geçerek az yorulacaktık. Kısa yoldan gitmekle de gûya atlı kafile arkadan bize yetişecekti. Başımıza gelen bu hâdise bizi bilâkis çok yordu. Koşum atları takatsiz kalan faytonlarımızı da yardımla bataklıktan çıkarttık. Biz de artık atlarımıza binerek şoseye çıktık. Karlar yürüyüşün çokluğundan tamamile erimişti. Biz süratliye kalktık. Fakat fayton atları bitkin ve çamurlu bir haldelerdi. Onları kendi hallerine bıraktık.
Surpiranda öğle yemeğini yedik. Buradan sonra Sansa boğazının hiç te Erzincan ovasmmkine ben-zemiyen yakıcı bir soğuğile karşılaştık. Fırat boyunca giden şose bazı yerde hemen ırmağın kenarına yaklaşıyordu. Yol boyunca Ermeni kıt’alarmın yak tıkları veya bıraktıkları eserler görülüyordu. Birço». araba, kamyon -tabiî içlerinde bir şey kalmamış bir halde- yol kenarlarına çekilmiş, bırakılmıştı. Sansa boğazının, içine gömüldükçe ne korkunç bir yer olduğu anlaşılıyordu. Erkânı harbiye reisim Cavit ve pek metin ve neşeli erkânı harbim Avni (sonraları birçok harekâtta erkânı harbiye reisliği vazifesini rördü) ve diğer arkadaşlarımın çoğu, Rus ordularının karşısında bu boğazdan çekilen kıtalarımızın neler çektiklerini anlattılar.
Sağımızda Dersim, solumuzda (şimal) de Mürit dağlan göklere yükselerek boğazı loş bir hale koymuşlardı. Dersim ciheti pek sarptı. Her yerinde göze görünmez pusular kurmağa müsait binlerce kırışıklıklar vardı. Yol boyunca tek tük Ermeni ölüleri görülüyordu. Nihayet Ermenilerin bize terketmek mecburiyetinde kaldıklan Rusların mükemmel 4 sahra ve 2 cebel topunu da gördük. Bunların Erzincan* nakli emnni vermiştim. Bu topların nazlı gidişleri bize büyük sevinç verdi.
Sansaya gelmeden akşam bastırdı Soğuk te gittikçe şiddetini arttırdı. Üzengilerimizde içi kürklü ayak örtecekler olduğu ve ayaklarımızda da kuvvetli çorap ve çizmeler bulunduğu halde arasıra yaya
yürümek mecburiyetini duyacak kadar ayaklarımız üşüyordu. Herkes artık ancak tek bir cümle söyliye-biliyordu: “ömrümde böyle soğuk görmedim ve hemen de ağzını burnunu örtüyordu.
Karanlıkta Sansaya vardık. Bize hazırlanan iki göz (ufacık oda) lı bir eve girdik. Bol ateşin etrafına toplanmadan önce kulak ve burunlarımızın donup donmadığını muayene ve neticeye hamd ve şükrettikten sonra soyunup dökünmeğe başladık. Fakat üstümüz açıktı. Yıldızlar görülüyordu. Damın direklerini çoktan alıp harcetmişler imiş. Bugünkü zahmetlere kıyas edilirse bu dört dıvar içinde barınmak hoş bir şeydi: Üstümüz açık da olsa ateş başında gü • le konuşa, cepheden gelen raporları, ordudan gelen emirleri okuyacak icaplarını yapacaktık. Tabiî hazır bulunan sıcak çaylarımızı da içecek ve karnımızı da doyuracaktık. Sonra iş yatmıya gelecekti. Bu biraz imkânsız ise de ona da katlanacaktık. Çünkü eşyamız gelmemişti.
Yollarda rastladığımız kimselerden anladık ki bu yıl kar ve soğuk her yıla nisbetle boğazda pek fazla imiş. Bunu ErzincanlIlar da Refahiyeliler de velhasıl herkes söyliyordu. Dereceyi (30) la (35) arasında tahmin ediyorduk. Böylebir geceyi damsız bir yerde geçirmek ömürdü. Fakat bütün ordumuzun bu gibi iztırablar karşısında olduğu ve önümüzde bizi bekliyen zaferler ve şerefli işler bulunduğunu düşününce bu damsız oda bize pek lüks bir salon *gibi geliyordu, vazife haricinde, karargâhımda samimiyeti hâkim kılmak âdetim olduğundan yemekte Erzincan ganimetlerinden konserveler yiyecektik. Erzin-canda tatmadığımız et konserveleri hakkında çoğumuzda iyi bir fikir yoktu. Gerçe etler sığır, dana ne-vindendi. Fakat taze ete alışmış olanlar için et konservesi yemek ve hele bukadar yorgunluk üzerine çekilir şey değildi. Güzel yemeklerimiz ağırlıklarımızla birlikte idi. Bunun ne zaman geleceği de belli değildi. Dedim ki:
— İsteyen, konserveleri yer ve ateşin etrafında büzülür, yere yatar, lstiyen de ağırlıkları bekler. Ben birinci guruba giriyorum.
İkinciye giren görülmedi. Konserveleri açtık, a-teşte kaynattık. Okadar lezzetli bir et çıktı ki bundan Erzincanda yemediğimize acıdık! Yalnız balığı beceremedik. Rusların binlerce fıçı balık stoklarına göre elbet bunun da yenebilecek bir hazırlama tarzı olacaktı. Bunu Erzurumda yakalıyacağımız Ruslar-dan öğrenebilirdik. [İleri hareketlerimizde pek çok mıkdarda et ve balık konserveleri elimize geçti. Balığı nasıl yiyeceğimizi de öğrendik. Diğer kitabımda Tebrizden bahsedilirken Rusların pek büyük et konserve müesseseleri bulunduğu da gösterilmiştir.]
'Devamı var)
Bir İngiliz ■ Italyan Harbi Kopacak Olursa... HANG[ TARAF KAZANIR ?_
Büyük Donanmaların Çarpışmalarından Kuvvetle rinin Azlığından Dolayı İtalya Çekinecektir YAZAN : GENERAL KAZIM KARABEKİR
Şarktakinin adı Ak aba körfezidir. (1)
AKABA LİMANI :
Burası şarkî Erden (Trans Jor-dan) m iskelesidir. Cihan harbinden sonra İngiliz mandası altında kalan Şarkî Erden 40.000 kilometre terbimde 300,000 nüfusludur. Baş şehri Amman 12.000 nüfusludur.
Akaba körfezi ucunda Akabayı taşıyor. Payitahtı Kudüste bulunan. Süleyman peygamberin Kırmızı denizdeki donanması da burada durur muş. Yemen, Hint ve Afrikanın bilhassa Zengibar sahillerine gidip gelen gemilerin toplandığı deniz tecim merkezi imiş. O zaman burada llat isminde bir şehir varmış. Akaba denilen yer sahilden 4 küometre kadar şarkta içeride 200 nüfuslu eski bir kaledir. Mısırdan Hicaza giden hacıları muhafaza için yapılmıştır. Körfezin ağzındaki Tiran adasından körfezin ucuna kadar mesafe 154 ki lometredir. Körfezin genişliği 22 kilometre derinliği de 40.570 metredir. İki taraf sahilleri bazı yerlerinde duvar gibi kayalıktır. 600 metreye yükselen yerleri korkunç görünüştedir. Bu körfezin fırtınası çoktur ve serttir. Şimali şarkîden pek şiddetli rüzgârlar bu fırtınalara sebep oluyor. İlkbaharda denizi durgundur. Bu körfezi Lût gölüne dar bir vadi bağlamaktadır. Adı Arap vadisidir. Lût gölünün de Taberiye gölüne Şeria nehri vadisile bağlı olması bu vadinin Taberiye şimaline doğru yürümesi şimalden cenuba doğru u-zun bir çöküntü gösterir.
Akaba bu gün bir İngiliz deniz ve hava üssü haline getirilmiştir. Hicaz hattına ve Mısıra demiryolu,
diğim veçhile Mehdî isyanları sonun da 1899 da lngilizlerin elinde kaldı. 2.611.000 kilometre terbimde ve 6 milyon kadar nüfusu vardı. Hepsi de İslâmdır.
Baş şehri Hartum 53,000, diğer büyük şehirleri Omdurman 104.000 Kassala, El Obeit, Vad Medani' 30.000 er Abu Hamed, Atbara, Berber 20 biner, Kodak (Faşoda), Ladio, Şimalî Hartum 14000 er, Sennar 800') nüfusludur. Sekiz dokuzbin nüfuslu daha bir kaç şehri vardır.
BABÜLMENDEB - PERİM - A DEN
Kırmızı denizin cenup ağzına Ea bülmendeb yani Ölüm boğazı diyorlar. Buranın genişliği en dar yerinde 26 kilometredir. Perim adası Asya sahiline 4 kilometre kadar yakındır. Ve ara yer de sığdır. Afrika ciheti ise Fransız somalisine 20, Ital-yanlara terkolunan yere ise 21 kilometre mesafededir. İtalyanların geçen seneye kadarki hudutları olan Dumeira burnu 26 kilometre idi. Ge miler Perim adasile Afrika arasından geçerler. Perim adasına Şeytan adası da derler. Araplar Majun adası da der. Kayalıktan ibarettir. Burasını İngilizler 1799 da işgal ettiler. Zamanın en yeni tarzda ve en mükemmel silâhlarile tahkim olunmuştur. Uzun toplar kamilen boğazı döver.
Perim adası 13 kilometre terbimde ve 1700 nüfusludur. Yılda buraya ortalama 274 vapur uğramaktadır. Burada büyük kömür depolan vardır.
ADEN :
Vaktile Yemen imamlarının idaresinde iken Portekizlerin bu sahil leri istilâsında onların ellerine düştü. Kanunî Süleyman zamanında
tinesı için Kamaran adası da Mas-saua karşısında ve Asya kıyılarında lngilizlerin bir adasıdır.
HARP NASIL BİR GİDİŞ GÖSTERECEKTİR ? .
KARADA: Mısır, Bingazi. Sudan,Habeş iki taraf kuvvetlerinin çarpışacaktan bir sahne olacaktır. İtalyanların Habeşlere karşı müdafaada katarak cenuptan Sudana, Bingaziden Mısıra ve lngilizlerin de Hind ordusu ve sair kuvvetlerle 1-talyan Somalisine ve Eritreye taarruzları görülecektir.
DENİZDE : Büyük donanmata-nn çarpışmasından kuvvetlerinin az lığı dolayısile Italyanlar çekineceği tabiîdir.
Hava filoları, denizaltı gemileri ve torpito hücumları, kruvazör ve destroyerlerle akınlar başlangıç o-lacaktır.
Her iki taraf fırsat buldukça birbirlerinin sahillerini bombardıman edecek ve nakliyatını durdurmağa uğraşacaktır.
HAVADA: Hava akmlanndan îngilterenin nasibini alması tabiî o-lacaktır. îtalyaya gelince artık havadan ve denizden hırpalanacaktır. Her iki tarafın insanca ve malca zayiatından îngilizlerinki daha çok donanma ve bir kısım ordu parçaları müstesna olmak üzere sömürgelere ve halkına fakat İtalyanların her ye dikleri mermi halis İtalya canına ve İtalyan malına değecektir. Bunun acısını biraz olsun alabilirlerse havadan alabileceklerdir.
İtalyanların son sistem borbar-dıman uçaktan bu yıl ortasında 1300 idi. Her biri 3 ton bomba taşıyor. Bu cins uçaklardan Ingilizlerde dahi 900 tene vardı. Tabiî var kuv-vetlerile her iki taraf fabrikalan fa-
rransızların Akdeniz filosunun en modern gemisi Dunkerk
şose ve hava vasıtalarile bağlanmak] tadır.
İşte Hindistan - İrak - Filistin -Mısır bu suretle birbirine denizden olduğu gibi karadan ve havadan dahi perçinlenmektedir.
SUDAN :
Burasının karadan Eritreye ve Habeş ilinin batı kısmına ve hele Tana gölü havzasına karşı çok tesirli durumunu yukarda söylemiştim. Sahilleri de Kırmızı denizin en güzel limanı otan ve içeriye iki de-miryolile bağlı bulunan Suakin 8000 ve hemen şimalinde Port Sudan 29.300 nüfuslu limanlarile Kırmızı denize karşı önemli bir ülkedir. Burası İtalya - Habeş eserimde bildir-
(1) Arapça Akabanm Türkçesl tehlikeli geçittir. Araplar dağ yollan olsıın, denizyolu olsun tehlikeli yerlere bu ismi vermişlerdir, insanlara da bu ismi verirler. Sudanı ve bütün şimalî Afrikayı zapt ile atını atlas denizine sürerek, kara olaydı daha ilerilere giderdim! diye haykıran ünlü Arap kumandanının dahi adı Akaba idi. Hangisi olduğu belli olmak için tanınmış başka bir ismi de buna eklerler. Meselâ Akaba körfezinin ucunda bulunan Mısır Aka-bası bunun şimal şarkında Hicaz de miryolu üzerindeki ne Şam veya Hicaz Akabası derler.
OsmanlIlar zaptetti. 1839 da Ingiliz-ler bir vesüe bularak Ufak Aden yarımadasına yerleştiler ve buraların hâkimi otan Lâhiç sultanına da bir aylık bağladılar. Sonra her fırsatta genişlediler. Cihan harbinden sonra Taiz mıntakasının hemen yarısına kadar yayıldılar. Garp cihetinde dahi Perim adaşının karşısmdaki Şeyh Saide kadar yerleştiler. Bu günkü Aden sömürgesi 24.600 kilometre terbiinde ve 100.000 İslâm nüfusludur.
Aden şehri limana hâkim bir yarımada üzerindedir. Burası mükemmel surette binaları ve işlek limanı ve kömür depolarile bir Avrupa limanı gibidir. Aden kasabası 32.490 nüfusludur. Çoğu Araptır. Hintli, Afrikalı, İslâm ve Yahudi tecimen-ler de vardır. Limanın şimal tarafın daki Şeyh Osman da 12,167 nüfuslu bir Islâm şehridir.
Aden bütün ulusların gemilerine açık bir iskele vo bir kömür deposudur. Fakat bir harp tehlikesi halinde liman kapanır. Nitekim bu günlerde dahi kapatılmıştır. Yılda ortalama 1630 vapur limana girer ki 6.607.266 safi ton tutar.
Burada her zaman için 3 batarya İngiliz sahil topçusu ve bir uçak üssü bulunur ki İngiliz olarak asker mevcudu 2.000 dir.
Kırmızı denizde hacıların karan-
aliyettedir. Artık neler yapıldığı da pek gzlidir. (Fransızların bu sistem uçakları 600 kadardı.)
Büyük zırhlılar için iki yıla yakın bir zaman lâzımsa da kruvazör ler bir yılda, destroyerler, denizaltı-ları daha az zamanda, uçaklar ise aylar içinde yapılabilir. Nitekim In-gilizler pek yeni sistem olmak üzere Taymis nehrini müdafaa için az zamanda 200 uçak yapmışlardır.
İki tarafın deniz ve hava kuvvetleri hakkında son fasılda malûmat verdim:
Burada şunu kaydetmeliyim ki İtalyanların hava ve denizaltı ve kara kuvvetleri sayıca Ingilizlere faik-tir. Buna karşılık ta lngilizlerin de-nizüstü kuvvetleri çok falktir. Asıl bu yük mesele ise iki tarafın ferdleri arasındaki farktır. Meselâ Italyan deniz uçakları uçuş kabiliyeti v) malzeme itibarile Ingilizlerinkine üs tündür. Fakat iki tarafı kullanan insanların seciye ve sinir kuvvelteri göz önüne alınırsa İngilizler çok fa-iktir. Bu denizlerde daha çok düşünülecek bir meseledir. Ayni kudrette iki harp gemisi ayni darbeler altında kalınca İtalyanların daha önce yüzgeri edeceklerine şüphe edilmez. İki uçak te böyle olacaktır.
İngilizler seciye ve sinirlerini asla bozmamalardır. Italyanlar ise bu
(Sonu T inci sayfad»}
T ■ NİSABAH
Yıkılan Saadet
YAZAN: EMİNE
İzmir At Koşularının
2 ncisi Çok Neş eli Geçti
Evden neşeyle çıktılar.. Şehrin muntazam yollarında, kız erkeğinin koluna girmiş, her ikisinin de gözlerinde saadet ışıkları yanıyor. Ye-şiltepeye doğru gidiyorlar..
Yeşiltepe (B..) nın güzel manza ralara hâkim küçük bir tepesidir.
Bir tarafında bütün kırlara yayılmış, diğer tarafında kıvrılarak a-kan ince bir dere ve ötesinde göz a-labildiğine uzanan zümrüt tarlalar var...
Yeşütepenin yeşil toprağına oturuyorlar.. Sırtlarını baharın ılık ve tatlı rüzgârı okşıyor...
Başbaşa saatlerce, istikballerin den, kuracakları yuvanın güzelliğinden bahsediyorlar.. Gençlik., ne bitmez tükenmez ümitleri, ve zengin hayalleri vardır...
Serinlik başlıyor, kalkıyorlar . Genç kızın güler yüzü birden mah zun bir hal alıyor.. Hafif bir göğüs geçirdikten sonra erkeğine:
— Ne olurdu sanki, ailelerimiz arasında şu soğukluk olmasaydı değil mi urhan?
Erkeğin de neşesi birden uçmu v turt
— Şüphesiz evet.. Fakatme yapa biliriz Selma?..
— Hakkın var!.. Yalnız, yeni bir tadsızlık çıkmasından okadar korkuyorum ki...
Çıktıkları yoldan iniyorlar.. Tad-sızlığın mesulü olarak birbirlerinin ailelerini gösteriyorlar, hücuma geçiyorlar..
Kız düşünüyor, üç sene çılgınca seviştikten sonra nişanlanıyorlar.. Uzak birer akraba olan aileleri tarafından bu netice, pek iyi karşılanmamıştı. Orhanın ailesile arasının biraz açılması, kabahati Selmaya yüklemelerine sebep oluyordu. Genç kız anlıyor, bir şey söylemeden sevgisi için katlanıyordu..
Fakat içinde öyle acılar vardı ki sevgilisinin ailesine hiçbir zaman bağlayamazdı onu.. Bir ameliyat geçirmiş on onbeş gün hastaharede yatmıştı. Birçok akraba ve arkadaşları kendisini yokladığı halde, Or-hanın babası bir defa uğramış, an-
Izmitte Belediye Seçimi Hararetle Devam Ediyor
İzmit (Hususî) — Devlet Şûrası tarafından ibtaline karar verilen belediye seçimi geçen pazartesi günü başlamıştır. Büyük ihtilâf ve keşmekeşler içinde devam eden belediye işleri, Kocaeli valisinin müda -halesi ve Ankaramn da alâkası ile güzel bir neticeye bağlanmış ve Tür-kiyede ilk defa olarak yalnız İzmit belediye seçimine münhasır olmak ü-zere Parti talimatı haricinde partili arkadaşlardan 96 zat belediye aza namzedi gösterilmesine karar verilmiş ve karar Millî Şefimiz înönünün yüksek tasdikine de iktiran ederek namzetler ilân edilmişlerdir.
Halk büyük bir heyecan ve hararetle sandık başına koşarak reyini İstediği gibi serbestçe istimal etmekte ve İzmitin imarına büyük hizmet ve emekleri geçen zevatı tahalükle seçmektedir. O kadar ki, intihabın yapılmakta olduğu belediye binası halkın tehacümüne uğramış ve izdiham son haddini bularak bina çökmek ve yıkılmak tehlikesi gösterdiğinden tahliye edilmek zorunda kalınmıştır. İzmit de belediye tarihinde yüksek bir merhale olarak telâkki e-dilen bu seçime iştirak eden halkın hücumunu yukarıdaki resim daha vazih hatlarla göstermektedir. İşmit halkı belediye seçiminde herkesi memnun ve minnettar eden valimize çok tşekktir etmektedir.
Baysal kltaphanesl
İzmıtteld arkadaşımız Cevdet I Yakubun (Baykal) isimli bir kitap-; hane açmağa teşebbüs ettiğini mem-nuniyetle öğrendik.
Baykal kitaphanesi ayni zamanda İstanbul gazete ve mecmualarının da umumî bayiliğini deruhde e-decek ve neşriyat işlerini bu mıntıkada teşkilâUandıracaktir. -
nesi hiç gelmemişti.. Sonra da nişanlanacakları sırada içlerinde birikmiş hırsları, ufak bir şeyi bahane ederek hem de Orlıanın ve Selmanın annesi yanında haykırmışlardı..
Orhan müdahale etmemiş, hattâ annesini haklı bulmuştu...
Ayrılacaklardı.. Selma nahak yere kırılan izzetinefsinin ' acılarile günlerce kıvrandı.. Fakat yine sevgilisi galebe çaldı, barıştılar..
Bir senedir nişanlılar.. Yakındı da nikâh ve düğünleri olacak. Buna hazırlanıyorlar..
Sabırsızlıkla bekledikleri o günler gelince yeni münakaşa ve tadsız-lıklar çıkmak ihtimali içini bir daha sızlattı. îsyan ettirdi:
— Hayır Orhan.. Yeni yeni so-ğuklauklar olmamalı.. Buna tahammül edemem artık!.. Hem de korkarım ki olacak.. Zira aksi şekilde hareket suretile, zemini şimdiden hazırlıyoruz.
— Sus.. Söyleme fazla!
— Niçin söylemiyeyim, sonradan üzülmektense...
— Kes sesini diyorum sana!..
— Bu nasıl hitap, Tahkir mi e-diyorsun beni?
— Bilmiyorum..
— Ya.. Teşekkür ederim öyle ise. İki saat evvel güle konuşa mes’-ut bir çift olarak çıktıkları tepeden, birbirlerini kırmağa, zehirlemeğe hazır, bedbaht iki insan olarak inmişlerdi...
Erkeğin suratı kararmış, kafa sında karma karışık düşünceler.. Kızın gözleri bulanık, yüzü kızarmış.
Cadde, çarşı, sokakları geçiyorlar.. ikisi de dolgun ve sessiz., yürümüyor da sürükleniyorlar sanki...
Kızın evi önündeler şimdi.. Erkek elini uzatıyor:
— Allaha ısmarladık Selma!,
— Güle, güle Orhan.. Temennim mesut olmazıdır..
İki çift göz son defa, acı ve ızt'.-rap dolu bakışıyor... Biri şapkasını yüzüne iyice eğiyor ve yürüyor.. Diğerinin gözlerinden birkaç damla yaş, yıkılan saadetleri arkasından yürüyorlardı...
İzmit istasyon Binası Yıkılıyor
İzmit (Hususî) — îzmitdeki istasyon binası bugün ihtiyaca kâ i gelmemekte ve bu yüzden birço c müşküllerle karşılanmaktadır. Devlet Demiryolları İdaresi îzmitdeki es ki ve temelleri olmıyan istasyon binasını yıktıracak yerine 300 bin lira sarfiyle büyük ve güzel bir gar yaptıracak ve mevcut demir yolu hatları da genişletilecektir.
İstasyonun arka kısmında bulunan deniz sahilinde de güzel bir rıhtım vücud bulmaktadır. Bu rıhtımın gazhaneye kadar uzatılması çok arzu edilmektedir.
İzmitte 23 Nisan çocuk bayramı
23 Nisan Çocuk ve Milli Hâkimi, yet bayramının canlı ve güzel bir şekilde kutlulanması için hazırlıkla ra başlanmıştır.
Uzun zamanlar münhal bulunan Karasu kaymakamlığına Yumurtalık kaymakamı Adil tayin edilmiştir
Vilâyete ait işler için Ankaraya gitmiş olan Vali ve Parti başkanımız Ziya Tekeli şehrimize dönmüştür. Matbuat takımı İzmite gidiyor
İzmit (Hususî) — Istanbulun na mağlfıb ünlü Matbuat takımı baş-kanları ve hakemleri Ahmed İhsanın reisliğinde olarak mayıs ayı i-çinde şehrimize geleceklerdir.
Mütekait matbuat sporcuları burada İzmit Gücünün mütekait oyuncuları ile karşılaşacaklardır. Matbuat takımını fevkalâde bir şekilde kar şılamak ve izaz etmek için spor öğretmeni Tahir Düzgören ile Futbol ajanı Müfit Saner hazırlıklara başlamışlardır. Gelecek gazetecilere belediye bahçe ve lokantasında mükellef bir ziyafet verilecek, Marmara gazetesi de karınca kaderince kav
Yalnız; dönüşte trenlerdeki vagonların azlığından çekilen sıkıntı; halkın bütün neş’esini kaçırdı!
Fuar hazırlığı, turistik yollar »e son konserler
İzmir (Hususî) — Bu hafta pazar günü at koşularının İkincisi yine büyük bir kalabalık huzurunda pek neşeli bir şekilde yapılmıştır. Saat ikide başlıyacak koşu için Al-sancaktan saat birde kalkan tren daha gelmeden her taraf dolmuş, koşu sahasının bir taraf mı süsleyen güzel çamlık, yemeklerde gelen ahalinin hücumuna uğramıştı. Hava çok sıcak denecek bir derecede idi. Tren geldiği zaman ne tribünde, ne sahanın diğer yerlerinde duracak bile yer yoktu. Hele birinci koşu başlayıp ta birinci gelen Nirvananın 4 numaralı biletlerine 51 lira tevzi edildiği ilân olununca bütün halk bilet gişelerine hücum etti. Herkes bahse gir mek ve bilet almak istiyordu. Şimdiye kadar beşer, onar, nihayet on iki lira tevzi edilen birer liralık biletlerden biri bu defa 51 lira kazanınca halkta oyuna inhimak o derece arttı ki gişelerin önündeki izdiham görülecek hir şeydi. Belediye komiserlerinden izdiham için bir çare rica edilmişse de kabil olamadı. Bilet satışları bir karışıklık içinde bir çok kimselerin iştirak edemiye-ceği bir şekilde yuvarlandı gitti. On dan sonra da hiç bir bilet 140 veya 150 kuruşu geçemedi.
Birinci koşuya 9 at iştirak etmiş ti. Fevzi Lûtfi beyin Nirvanası birinci, Fehmi ve Arif beylerin Önkesi ikinci, Rifat Kâhya oğlunun Yılmazı üçüncü geldi. İkramiyeleri 265, 55, ve 20 lira idi.
Birinci haftanın koşusunda birinci gelen Tığ bu 9 hayvan arasında bulunduğu için halk hep o noktaya toplanmış ve 4 numaralı Nirvana biletleri onun için elli birer lira ikra ■ miye almışlardır. İşte bu hâdise halkın bilet gişelerine hücumunu intaç etmiş ve bittabi , bu fazla rağbet te bilet ikramiyelerini azaltmıştır.
İkinci koşuya 7 at iştirak etmiştir. Mesafesi 1800 metre idi. Birinciliği Fehmi Vuralın Aldervişi, ikinciliği İhsan Atlının Yamanı, üçüncülüğü Salih Temelin Musulu kazanmıştır. İkramiyeleri sıra ile 225, 55 ve 20 liradır.
Üçüncü koşuya 6 hayvan iştirak etmiştir. İntizamsız kalktıkları için iki defa geri kalmış, üçiincüde tekrar kalkmışlardır. Birinciliği Fevzi Lûtfinin Yatağanı, ikinciliği Salih Temelin Batırayı, üçüncülüğü de yine Salih Temelin Ecesi kazanmıştır. Birincisi 400, İkincisi 75, üçüncüsü 25 lira almıştır.
Dördüncü koşu 7 atla yapılmıştır. Bu koşu haliskan İngiliz at ve kısraklarına mahsustu. Mesafesi 2000 metre ve ikramiyeleri 300, 75 ve 25 lira idi.
Birinciliği Bürhaneddin Işığın Kümisarzı, ikinciliği Ahmet Atmanın özdemiri, üçüncülüğü Asım Çırpanın Tomrusu kazanmıştır.
Beşinci koşu Fevzi Lûtfi beyin iki atı arasında yapılmış ve Gazvesi birinci gelmiştir. Mükâfat 130 ve 40 lira idt Bununla eski matbuat arkadaşımız Fevzi Lûtfi dokuz yüz lira kadar koşu ikramiyesi kazanmış olu yor. Kimbilir bu atlar için nekadar masraf ihtiyar etti. Maamafih bir âşinâmızın kazanması bizi bittabi da ha ziyade sevindirdi.
Gerek koşu esnasında ve gerek koşudan sonra trene binmek zamanında halk arasında intizamsızlıktan ve karışıklıktan şikâyet edenler pek çoktu. Meşrubat tarifeleri çok yüksekti. Beş kuruşluk gazoz otuz kuru şa satılıyordu.
Gişeler vakit ve zamanile açıla-line göre bir çay ziyafeti keşide eyliyecektlr.
Buradaki Mütekait sporculardan gazeteci Cevdet Yakubun Matbuat takımı ile oynaması söyleniyorsa da, İzmit Gücü takımı buna meydan ver miyecek ve İska geçmesin diye kendisini sağ açık oynatacaktır.
mıyor, izdihamdan kimse bilet alamıyor, on bini mütecaviz halkın karşısında on vagonlu tren çocuk oyuncağı gibi bir şey kalıyordu. Halkın trene hücumundan bizar olanlar artık koşulara rağbet etmenin manası olamıyacağma karar veriyorlardı. İkinci tren yanm saat sonra geleceği için birinci avdet trenine hü -cumdan binmek kabil değildi. İkinoi trene kalmış olan koşu hakem reisi Evliyazade Bay Refik, trende bağıra bağıra memurlara şikâyette bu lunuyordu. Bütün koşu için sarfedi-len emeklerin karşısında böyle düzelmesi ve tiren üâvesi gibi basit işlerin yapılamaması bittabi herkesi sarfı nazara mecbur bırakacaktır.
Temenni ederiz ki alâkadarları bu işlere ehemmiyet verecek intizamı temin ve avdet seferlerini tanzim etsinler. Yoksa bu gidişle koşu denildiği zaman insanın bir daha uğ-ramıyacağı bir saha hatıra gelir.
BELEDİYE İLE ELEKTRİK, TRAMVAY ŞİRKETİ ARASINDAKİ DAVA
İzmir elektrik ve tramvay şirketi ile belediye arasında tanzifat ve tenvirat resminden dolayı Şûrayı devlette yirmi bin liralık bir dava vardır. Şûrayı Devlet şirketin iddiasını red ile belediyenin tanzifat ve tenvirat resmi talebinde bulunmasının haklı olduğuna karar vermiştir.
TAYYARE SEFERLERİ
İstanbul - Ankara - İzmir tayyare seferlerinin başladığını geçen hafta yazmıştım. Tayyare seferleri muntazaman devam etmektedir. Sefer saatleri şu şekilde tekarrür etmiştir:
Şaat 10,10 da Ankaradan kalkacak tayyare 12,55 de İzmire gelecek ve 14,15 te İzmirden hareket ederek 17 de Ankaraya varmış olacaktır. Saat 8 de Istanbuldan kalkacak tayyare 10 da Ankaraya varacak ve Ankaradan 15,55 de kalkıp 17,55 de îstanbula gelmiş olacaktır. Ankaradan 10,15 te kalkacak bir tayyare 12,25 te Adanaya varacak ve 13,30 da Adanadan hareket ederek 15,40 da Ankaraya gitmiş bulunacaktır. Pazar günleri tayyare seferleri yoktur.
FUARDA FAALİYET DEVAM EDİYOR
Fuar komitesi faaliyetine devam etmektedir. Bilhassa eğlence yerlerinde bir çok yenilikler vücuda getirilmesine karar verilmiştir. Bul-garistandan bildirildiğine göre Bulgaristan trenleri fuar zamanında tenzilât yapmayı şimdiden kararlaştırmıştır.
Bu sene Alman ve İngiliz pavi-yonlan birbirlerile fazla rekabete girişmişler ve İtalya paviyonunuu da tevsiine karar verilmiştir.
TURİSTİK YOLLAR TESBİT EDİLDİ
İzmir vilâyeti dahilinde yapılacak turistik yollar tesbit olunmuştur: İzmir - Karşıyaka, İzmir - Selçuk, İzmir - Burnova ve İzmir - In-ciraltı yollan turistik yol olarak kanunu mahsusu mucibince bir buçuk sene içinde ikmal edilecektir. Malûm olduğu üzere turistik yollar kâ-milen asfalttır. Bir Fransız grupu bu yollara talip olmuş ve bir milyon yüz doksan dört bin liraya ihale e-dilmiştir. Vilâyet daimî meclisi tarafından verilen ihale kararı tasdik ten gelince yollara başlanacaktır. Karşıyaka ve înciraltı yollarının bu sene ikmal edileceği söylenmektedir. RİYASETİCÜMHUR ORKESTRA-
SI ŞEHRİMİZDE
İzmir Halkevi Reisi Cümhuru muz Inönüne müracaat ederek Riyaseti Cümhur filârmonik orkestrasının bütün kadrosile tamire gelmesine ve İzmir halkının da bu konserlerden istifade etmesine müsaad? etmelerini rica etmiş ve muhterem
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları
- Akkoyunlu Kazıkçı Kara Bekir -
- ıs - YAZAN : SAMİ KARAYEL
Akkoyunlu Birdenbire Haşanın Altına Düştü
Karabekir Meydanda Çift Süren Öküzler Gibi Dolaşıyordu
Nihayet; kurt kapanından dahi kurtulan Kel Haşan, adetâ SivaslIya bana bir şey yapamazsın gibi bir tavır takınmıştı.
Akkoyunlu; büsbütün çileden ç’k mıştı. Asabına hâkim olamadığı gö rülüyordu.
Fakat; hiç şüphe yoktu ki; Akkoyunlu hasmına hâkim bir vaziyette göreşiyordu.
Kel Haşan bir kere dahi oİsud Bekin bastıranı amıştı.
SivaslIların yüzü gülüyordu. Peh livanlannm yüzde yüz galip geleceğine emin idiler.
Haşan, kurt kapanından kurtulduktan sonra; daha serbest ve saldırıcı bir güreş tarzı tuttu.
Akkoyunlu hasmınm yeni güreş tabiyesine memnun olmuştu. Haşan nekadar saldıncı güreşirse kendisi için o derece elverişli olurdu. Has-mını açık bulup bir yerinden kapmak kolaylaşırdı.
iki pehlivan birbirlerini bir taraftan kapmağa savaşırken; Akkoyunlu nasılsa Kel Haşanın eline geçti.
Deve yuları denilen oyuna talr-lan Kara Bekir, meydan yerinde çift süren öküzler gibi otlan yolarak ve tanyarak dolaşıyordu.
Haşan, hasmınm boynundan geçirdiği oyunla onu savurarak yere vurmağa çalışıyor. Bekir de bu yulardan kurtulmak için canım dişin? takmış kurtulmağa savaşıyordu.
İki hasım; olanca zorlarını sar-fettiler. Nihayet, Kel Haşan emeline muvaffak oldu ve Bekiri yere düşürdü.
Kel Hasanm pençeleri çok kuvvetli idi. Haddinden fazla iri olan elleri Akkoyunlunun meharetine ve kuvvetine galebe çalmıştı.
Akkoyunlu yere düşer düşmez, yular oyunu da tabiatile çözülmüştü. Haşan hasmını altından kaçırmamak için sim sıkı belinden kavramış duruyordu. Bekir de ayaklarını altına almış, gizlenip büzülmüş bir vaziyette idi.
Deve yular oyunu karakucakta bir nevi boyunduruk oyunudur. Bu, oyun alaturkada yoktur ve olamaz. Çünkü yağlı vücutte bu oyun tesbit edilemez. Bu oyun hakikaten deve yularına benzer..
Deve yuları; serbest güreşte var-
Ismet İnönü tarafından bu teklif kabul buyurulmuştur. Orkestra Pazar günü şehrimize gelmiş ve pazartesi akşamı Elhamra salonunda ilk konserini vermiştir.
İki konser daha vererek gidecektir. Konser fevkalâde rağbete maz-har olmuştur. Bu rağbetten sanatkârlar çok memnun kalmışlar ve iki konser yerine üç konser vermeyi kararlaştırmışlardır. Sanatkârlar şerefine Halkevi tarafından deniz gazinosundan bir çay ziyafeti verilmiş ve ziyafette vali muavini bay Cavit, Belediye reisi doktor Behçet Uz, ve Halkevi erkânı ile bir çok tanınmış zevat hazır bulunmuşlardır.
Yalnız bu konserlerin duhuliye-siz bir şekilde veya çok ciiz’î bir antre ile daha umumî yerlerde yapılmış olmasını istiyenler çoktur. Elhamra salonunun genişliği kifayet etmemektedir. Fuar zamanında bu konserlerin tekrarına müsaade isteneceği ve belediye reisinin de fuardı geniş ve pek çok kimsenin bulunabileceği bir yer tahsis edeceği ve bu suretle filarmonik orkestranın eser lerinden herkesin müstefit olabileceği de haber alınmıştır.
Ulvi Olgu® ‘
dır. Bu oyuna ecnebiler Kile Amerikan derler...
Hasmın boynunu iki el ve kol dolamasile alttan ve üstten kitliyo-rek çamaşır sıkar gibi büküp çevirmektir. Bu zor karşısında eğer, has-mın ensesi zayif olursa bilâ mukavemet dönerek sırt üstü çevrilir ve mağlûp olur.
işte, karakucak güreşine deve yuları dedikleri bu oyun oldukça mühim bir galibiyet oyunudur. Bu oyunu ele geçirmek te kolay değildir. Çünkü; Her hasım bu dolaba girmemek için çalışır.
Ayni zamanda da ayaktan bir hasma deve yuları oyunu takmak kolay değildir. Sivaslı Bekirin bu oyunu kaptırmasına bütün seyirci eler hayret etmişlerdi.
Haşan, oyunu takar takmaz has-mını büküp yenik düşürmek istemişti. Fakat: Sivaslının kavi ve adali ensesi Haşanın mengeneleşen iri elleri arasında bir çelik çubuk gibi yaylandı. Kırılmadı. Bu sebeble meydan yerinde iki hasım harman sürmüş.
iki taraf m zoru o derecede idi ki yuları sökemiyen Akkoyunlu Be-kire karşı Kel Haşan da, oyunun tam manasiyle tatbik edemeyip neticede Sivaslının boynundaki yularla yüz üstü yere düşmesiyle nihayet buldu.
Yere düşüş çok sert ve yanlama bir şekilde olduğundan Hasanm da oyunu çözülmüştü.
Eğer, oyun sökülmemiş olsaydı, yere düşen Bekirin mağlûp olması yüzde yüzdü. Çünkü; bu oyunla bir hasmı yerde mağlûp etmek daha kolaydı.
Bekirin zordan ensesi morarmış tı. Gözlerini kan bürümüştü. Haşan hasmının elinden kurtulduğuna içer-lemişti. Bu fırsat bir daha ele geçmezdi.
Bekir, o derece sersemlemişti ki yere düşer düşmez olduğu yerde büzülüp kalmıştı. Fırlayıp kaçmak ve ayağa kalkmak aklına bile gelmemiş ti.
Deve yularının zorile akıl ve izanı kaybolmuştu.
Hattâ; Kel Haşan bile bir an için şaşalayıp kalmıştı. Kolay değil, kapana girmiş olan hasmını elinden ka çırmışti.
Ne ise; Haşan kemanede, yirmi beş otuz saniye kadar kaldıktan son ra; harekete başladı.
Bekiri, mütemadiyen havalandırıp öne atmağa çalışıyordu. Maksadı anlaşılıyordu. Hasmına kurt kapanı almak istiyordu.
Bir çok savaştıktan sonra; niha yet Haşan hasmına kurt kapanını taktı. Şimdi, Bekir, Haşanın kapanma girmiş up uzun olduğu yerde yatıyordu.
Haşan, hasmını gırtlaklıyarak arkası üstü çevirmeğe çalışırken, Be kir, birdenbire olduğu yerde kurulmuş bir saat yayı gibi büzüldü. Ve yine boşalan bir yay gibi birdenbire açılarak havalandı.
Haşan, kapandan boşalarak has-mının üzerinden düşmüştü. Toplanarak, ayağa kalkmıştı.
Bekir de; bir ceylân hızile sıçrı-yarak ayağa kalkmıştı. Kel Haşan, bu hareketle kurt kapanı oyununu da elden kaçırmıştı.
Sıvaslının hem deve yularından ve hem de kurt kapanından tistüste kurtuluşu SivaslIlara kuvvet vermiş ti. Kastamonuluları da düşündürmüştü
(Devamı var)
17 KJŞAN 1939
TINI1AİAM
Sayfa: 7
SPOR
Millî Küme Maçları
Vefa Doğansporu 6'2 Ankara Gücü Beşibtaşı 1-0 Yendi
(Baştarafı 4 uncu sayfada) edemedi. İzmirliler topu kaptılar ve boş kaleye attılar. Süleyman ümidsiz vaziyette kaleye girmek üzere olan topu eliyle tuttu hakem penaltı verdi. Azad şütü tuttuğu halde elinden kaçırdı ve Murad topu ağlara taktı.
2—1 vaziyete, gelen İzmirliler canlandılar Vefa müdafaası sinirli ve isabetsiz oynuyor.
11 inci dakikada Murad güzel bir firikik vuruşiyle takımı beraber vaziyete getirdi.
Bu vaziyetten sonra Vefalılar paniğe düştüler. İzmirli muhacimler biraz becerikli olsalardı bu panikten istifade ve belki de galibiyeti sigorta ederlerdi.
Oyun 25 inci dakikaya kadar Vefa aleyhindeki bu seyrini muhafaza etti. İzmirlilerin bir iş görememeleri Vefalıları canlandırdı. Buna ilâveten mutlaka sayı kazanmak istiyen Doğansporlular müdafaa elemanlariyle muhacimleri arasında tebeddüller yapmış -lar ve geri hattı zâfa duçar etmişlerdi. Vefalılar bundan istifade ettiler ve son 15 dakika içinde Muhteşemin, Sulhinin, Necibin ve yine Sulhinin ayaklariyle dört gol daha çıkararak Vefalılar 6—2 o-larak oyunu kazandılar.
Ankaragücü - 1 Beşiktaş - 0
Ankara (Telefonla) — İstanbul şampiyonu Beşiktaş takımı i -kinci karşılaşmasını bugün 19 Mayıs stadyomunda 10,000 den ziyade seyirci kitlesi önünde Ankara İkincisi Demirsporla yaptı.
Oyunun birinci devresi Ankara gücü hâkimiyeti altında geçti. Bu devrenin 15 inci dakikasında Va-hap Ankaragücünün birinci ve galibiyet sayısını yaptı.
Devrenin sonlarına doğru Cüm-hurreisimiz İsmet İnönü maçlara seyre gelerek gençliği taltif buyurdular.
İkinci devre mukabil1 hücumlarla geçti. Son 7 dakika Beşiktaş hâkim oldu ise de neticeyi değiştiremedi. Maç 1—0 Ankaragücü lehine -bitti.
Günün en iyi oyuncusu, Beşik-taştan Hüsnü, Ankaragücünden Natık ve Vehap idi.
ŞİŞLİ: 2 — PERA: 1
• Şeref sahasında millî küme maçından evvel birinci oyun Anadolu Hisarı ile Bozkurd arasında yapıldı. Anadolu Hisarlılar üstün ve güzel bir oyunla rakiplerini 3—0 yenmeğe muvaffak oldular.
Günnü ikinci oyunu Hilâl -Kurtuluş muhteliti ile Beykoz -Kurtuluş muhtelitleri arasında olacaktı. Fakat Hilâl - Kurtluş muhteliti sahaya sekiz kişi çıktığından Beykoz - Kurtuluş muhteliti hük -men galib sayılmıştır.
Günün üçüncü maçı Pera - Is-tanbulspor muhteliti ile Şişli - Sü-leymaniye muhteliti arasında yapıldı.
Her iki takım daha ziyade takviyeli Pera - Şişli karşılaşması man zarası arzediyordu. Hakem Ahmet Â-demin idaresinde oyun başladığı zaman İki takım sahada şu şekilde göründüler:
ŞİŞLİ: Armanak — Dalaşta -ridls, Ruhi — Martı yan, İbrahim, Arşedir — Haraç, Nubar, Soldor, Danlş, DIran.
PERA : Cakan bin o — Hıristo, Civelek — Toto, Haşan, Çiçeviç— Meşine Ji, Pulafl, Etyen, Panplno, fTola.
Oyunun ilk devresi daha ziyade Şişil takımının hâkimiyeti altında geçti ve Viranın attığı bir golle devreyi 1—0 Şişli galfib bitirdi. Bu arada Peralılaj bir de penaltı kaçırdılar.
ikinci devre çok Heyecanlı çL
(Baştarafı 4 cil sayfada) TEKİRDAĞLI GÜREŞMİYOR Tekirdağlı idmansız olduğunu söyliyerek güreşmedi.
Bu sınıfın ilk güreşini Büyük İbrahim ile Yanmdünya Süleyman yaptı. Babaeskili Büyük İbrahim Af yonlu Yarımdünyayı bir dalma ile altına aldı. Süleyman alttan dönerken yenik düştü.
İkinci Güreş:
Ali Ahmetle Molla Mehmet ara-
du. Daniş Şişlinin ikinci golünü yaptı pek az sonra da Pera Çolaki vasıtasiyle Şişlinin iki golüne bir golle cevap vererek sahayı 2—1 mağlûp bıraktılar.
Şişli takımı daha iyi oynadı. Ve iyi oyunu sayesinde de maçı 2—1 galib bitirmeğ muvaffak oldular.
Fatih Halkevi : 2 Barut gücü : o
Dün Barutgücü sahasında heyecanlı maçlar olmuştur. İlk oyun Barutgücü B ile Fatih Halkevi B takımları arasında olmuş ve maçı Barutgücü B. takımı 2—0 kazanmıştır.
.Günün en mühim maçı Fatih Halkevi A takımı île Barutgücü A takımları arasında oldu. Fatih Halkevinde Haşimı Faruk, Mehmet Celâl, Bahri, Seyfi, Mustafa, Nevzad gibi birinci sınıf oyuncile oynuyordu. İlk devre Nevzadm ve ikinci devrede de Mustafanın yaptığı iki golle Fatih Halkevi Ba-rutgücünü yenmeğe muvaffak oldu.
Bakırköy Spor klübü sahasında da Bakırköy spor ile Tıb Fakültesi takımları bir maç yapmışlar ve her iki takım da 2—2 berabere kalmışlardır.
gg §g
Bisiklet yarışları
Seri bisiklet yarışlarının 8 incisi dün Topkapı ile Silivri kasabasının biraz ilerisindeki 75 inci kilometreye kadar gidip gelme olmak üzere 150 kilometrelik bir mesafe dahilinde yapılmıştır.
Topkapı stadının önünden hareket eden koşuculardan Haralam-bo ile Torkum biraz sonra ileriye fırlamışlar Silivriye kadar beraber gitmişlerdir.
Silivriden sonra Haralambo i-leri fırlıyarak Torkumla arayı açmağa başlamıştır. Bu ara açış dönüşte ayni devam etmiş 4,44 dakikada Haralambo birinci Torkum i-İrinci, Yani üçüncü olmuştur.
Atletizm müsabakaları
İstanbul Atletizm monitörlüğü tarafından' tertip edilen "Altın çivi,, atletizm müsabakalarının ikinci hafta karşılaşmaları dün 132 atletin Iştiraklle Fenerbahçe stadında



Dünkö yağlı güreşlerde başaltı pehlivanları
Yağ Güreşleri Ciddi ve Heyecanlı Oldu
Berlin (Hususî) — Berl’nin en genç ve en küçük ve fakat en ziyade alâka uyandırıcı müzelerinden birisi, alelâde müzelerin bulunduğu bir mahalde değil, bir kilisede, "Gen darmemnarkt,, tâki Fransız kilisesinde yer almıştır. Berline sığındıklarının ikiyiiz ellinci yıldönümünü kutlulamak üzere 1935 senesinde te essüs etmiş olan bu sergi bir Kalvinist yani protestan taraftarı sergisi, Brandenburg vilâyeti Kalvinist an’aneslnln bir timsalidir.
Berlinde Fransız sergisi ve Kalvinist Alman cemiyeti kütüphanesi, bu kolleksiyonun sermayesini tedarik etmiş ve kolleksiyon da Kalvinist ailelerin verdikleri zengin hediyeler, yadigârlar ve iarelerle tekem mül etmiştir. Bu son üç sene zarf m • da yapılan mübayaat, hali hazırda 550 parça eşyadan mürekkep olan bu müzenin servetini artırmıştır. Fransada on altıncı ve on yedinci asırlarda protestanlık harekâtına dair küçük ve tarihî bir mukaddimeyi ”Talvin„ in tabloları, muasırlar ve müritler bize öğretiyor. Ayni zaman Senbartelmi gecesini, Nant fermanı ahvalini ve Fontenblodaki
sın d a oldu- Çok üstün bir pehlivan olan Ali Ahmet zevkli ve hareketli bir güreşten sonra 38 inci dakikada Mollayı bastırdı ve yendi.
Büyük İbrahim ile dün hiç güreş tutmamış Pehlivan köylü Mustafa karşılaşması 30 dakika sür -müş, havanın kararmasından berabere olarak neticelenmiştir.
İbrahim hakem heyeti tarafın -dan günün baş pehlivanı olarak ilân edilmiştir.
yapıldı-
Atlama ve atmalar üzerinde yapılan dünkü müsabakalarda çok iyi dereceler elde edildi. Mevsimin erken olmasına rağmen Pulatın yüksek atlamada tuttuğu 1,81 iki senelik atlet olmıyan Beşiktaşlı Aratın güllede 13.32, Muzafferin uzun atlamada 6,87 si, Halidın üç adımda 13,60 ı hatm sayılır dereceler -(Ur.
Teknik neticeleri aşağı yazıyoruz:
BİRİNCİ KİR KATAGORİ MÜSABAKALARI
Yüksek Atkına:
Birinci Pulat L81, Münir, Halit Uzun Atlama:
Birinci Muzaffer 6.87 Vahit, Vedat.
Üç Adım Atlama:
Birinci Halit 13.60, Fethi, Üçtek Sırık ile Yüksek Atlama:
Birinci Sudi 310, Şerif, Halit Gülle Atma:
Birinci Arat 13.32, Şerif, Bülent Disk Atma:
Birinci Arat 38.10, Tevfik, Şerif
Cirit Atma:
Birinci Reşat 49.74, Şerif, Ali.
İKİNCİ KATAGORİ MÜSABAKALARI
Yüksek Atlama: Mücahit 1.60, Kıyas, Muammer
Uzun: Yaşar 6.11 (Y. R.), Çaroğ-lu Hayri.
Üç adım: Mücahit 11.72, Yaşar, Şevki,
Sırık: Stavro 2,70, Kemal, Cemil
Gülle: Muammer 13.05, Hayri, Fuat.
Disk: Muammer 31.17, Fuat, A-fif-
Cirit: Kemal 42.82, Fuat, İhsan.
ÜÇÜNCÜ KATAGORİ MÜSABAKALARI
Yüksek: Dinçer 1.59, (yeni rekor), Ragıp, İhsan.
Uzun: Kemal 5.58, Hayrettin, İlhan.
Gülle: İhsan 12.84, Veeçhi, Nar-dik.
Gelecek hafta koşulara başlan a-oaktır. ATLET
MENEDİLEN MAÇ
Paris: 16 (A. A.) — Dahiliye nezareti, bir takım hâdiseler çık -masına mâni olmak için Fransa takımı İle Alman takımı arasında icra edilmesi mukarrer olan futbol maçının yapılmamasına karar vermiştir.
Almanya Mektubu:
Berlinde Kalvinist Müzesini Ziyaret
İtikatları yüzünde» Fraaaadan kovulan Kalviniıtierin büyü» Elektir tarafından kabulü
fesh ve ilgayı ve ezcümle HollandalI Jan Luiken’in, Protestanlığı kabıd edenlerin Fransada maruz kaldıkları müthiş işkence ve mezalimini tasvir eden eserlerimn takdir etmekten insan kendini alamıyor.
Küçük salonların kısmı azami Berlin cemaatine tahsis edilmiştir. Orada, onların mabetleri, en meşhur papasların tasvirleri ve içlerinden bazılarının alâka uyandırıcı bir ta-
Bir İngiliz - İtalya Harbi Kopacak Olursa..,
HANGİ TARAF KAZANIR ?
(Baştarafı 5 inci sayfada) varlıkları yeni yeni tedbirlerle yükseltmeğe çalışmaktadırlar.
Seciyeleri ve sinirleri bozulan bir ulusun sekiz on yılda eski halini bulması mümkün bir iş değildir.
Bir harbin muvaffakiyetle başa • rılması için lâzım gelen diğer iki pek mühim unsur daha vardır ki o da:
Para ve Casusluktur!
Para hususunda Italyanlar kendi başlarına kalırlarsa Ingilizlerden pek zayıftırlar.
Casusluğa gelince; Elbette îtal-yanlar da bir çok yerlerde yuvalar kurmuşlardır. Fakat bu hususta İngiliz parası ve İngiliz kafası çok kuvvetli olsa gerek. Çünkü bu kurumlan çok eskidir ve tecrübeleri de çok geniştir.
Nitekim cihan harbinde sulh mikrobu vesaire gibi muayyen kı-lişelerle müthiş muvaffak olmuşlardı I
Her iki tarafın da uluslar sosyetesinde gizli bazı hünerleri varsa görülecektir. Her halde bir çok baş ka işler yapan fabrikaların bir harp için orduya lâzımğelen malzemeyi
rihi olmuş olan aile hatıraları nazara çarpıyor.
En büyük salon, büyük Elektör-den itibaren büyük Fredrik zamanına kadar olan ve müzede fotoğrafları bulunan "Hohenzollem himayesi altındaki mülteciler,, tablosunu gösteriyor. Mültecilere arze-dilmiş olan kabul, kendilerini evlâtlığa kabul eden memleketlere faydalı olmuştur. Zira onların bügileri, onların icraatı, onların sınaî kabiliyet ve meharetleri, yemişçilik ve seb zevatçılık kültürleri sahasındaki va • ridat membaları, otuz sene muharebesinin taş taş üstüne bırakmadığı, bir memleketin yükselmesine yardım etmiştir.
Berlini en ziyade alâkadar eden bir şey varsa o da, Panke ve Fried-richstrasse’ da 129 numaradaki arsalar üzerinde eski küçük çiftlik binalarıdır. Bu arazi, büyük Elek-tör’ün karısı prenses Dorothee tarafından mültecilere bahşedilmiştir ki Fransız kolonisinin menşei de işte buradadır.
Hastahane, çocuklar darülâceze-si, kadınlara mahsus pansiyonlardan mürekkep olan bu Üç esas bina.
mültecilerin fedakârlık fikrinin ve cemaat mefhumunun birer şahididirler.
Aslı veya fotoğrafları çekilmiş vesikalar, meselâ Nant ve Fonten-blö fermanları ve bilhassa Fransa-dan koğulan mültecilerin kabullerine mütedair olan Potsdam fermam ve ezcümle bazı madalyalar bu kol-leksiyonu itmam ediyorlar B. Z.
yapabilecek gizli şeyleri de bulunabilir ve az zamanda uçak, denizaltı torpito, top gibi şeyler ortaya çıkarılabilir. Artık bir harp olursa son fasıldaki cedvelleri ve haritaları ele alarak ve ajansların ve gazetelerin verecekleri karma karışık ve birbirine uygun olmıyan havadislerden doğruyu bulmıya çalışarak harbin hakikî gidişini seyrederiz.
— SON —
Pazarlıklı satış yapan esnaf cezalandırılılacak
Pazarlıksız satış kanunu mevki mer’iyete geçtikten sonra son zamanlarda bazı esnafın yine eski şekilde pazarlık usuİiyle müş-, terlye mal sattıkları görülmektedir.
Alâkadarlar yaptıkları tetkiklerde bu kabil satışların bilhassa Mahmud Paşa civarındaki esnaf tarafından yapıldığı neticesine varmışlardır. Bu vaziyetin önüne geçilmesi için yeni tedbirler alınmakta dır. Kanun hilâfına hareket edenler şiddetle cezalandırılacaklar -dır*
| F? A O y Q
Pazartesi- 17/4/39
12.30 Program, 12.35 Türk müziği- Pl. 13. Memleket saat ayan, a-jans ve meteoroloji haberleri. 13.15-14. Müzik (Senfonik müzik- Pl.) 18.30 Program, 18.35 Müzik (Cevad Memduh keman ve literatürü konuşma) Plaklarla misaller, 19. Konuşma (Doktorun saati) 19.15 Türk müziği (Halk türküleri ve oyun havalan) Sadi Yaver Ataman tarafından, 19.35 Türk müziği (Fasıl heyeti- Karışık program) Hakkı Derman Eşref Kadri, Haşan Gür, Basri Üfler, Hamdi Tokay, 20. Ajans, meteoroloji haberleri, ziraat borsası (fiyat) 20.15 Türk müziği (Klâsik prog ram)
Ankara Radyosu küme heyet) idare eden: Mesut CemiL (Hicaz Köçekleri)
1. — Acem kızı.
2. — indim gittim.
3. — Baharın zamanı.
4. — Güzel gel aklımı aldın.
5. — Gönüller kapıcı.
6. — Bir sevda geldi başıma.
7. — Şuhi, sitemkâr.
8. — Yine yeşillendi.
9- — Yalvanrım kuzum sana.
10. — Oyun havası ve devri turan.
21. Memleket saat ayan, 21. Konuşma, 21.15 Esham, tahvilât, kambiyo nukut borsası (fiyat) 21.25 Neşeli plâklar-, R. 21.30 Folklor çeyrek saati- Halil Bedi Yönetken, 21.45 Müzik (Türk Müzik Birliği Korosu)
1. — Mozart- Sabah şarkısı.
2. — Schubert- Ihlamur ağacı.
3. — Wveber- Barkarol.
4. — Mendelssohn- Demirci.
5 — Mendelssohn _ İlkbahar.
6. — Zeki- Kemanım.
7. — Zeki- Aşkım.
8. — Haşan Ferit- Bahçe duvan
9. — Ulvi Cemal- Ağlama yar.
10. — Cemal Reşit- Çayır ince 11-— A. Adnan Saygın- And
22.10 Müzik (Küçük Orkestra - Şef: Necip Aşkın)
1. — Ziehren *- Şetsmayister operetinden vals.
2. — Lincke- Kapri Italyan serenadı.
3. — J. Strauss- Hayatın zevkleri valsı
4. — Noack - Köy hikâyeleri
5. — Föderi- Viyana şarkısı
6- — Vollgraf- Kalbim aşkı hasretle bekler.
23. Müzik (Cazband- Pl.) 23.45.24. Son ajans haberleri ve yarınki program.
İki tuğla hırsızı yakalandı
Sarayburnu mahzenlerinde yatıp kalkan Osman Kale ile Mehmet Arslan bir aydanberi Saraybur -nunda Emlki Milliyeye aid boş ve harap fırınlardan çaldıkları 568 aded tuğlayı 12,5 kuruştan Haçik Suniryan, Dikran Kinya Papas oğluna sattıkları zabıta tarafından tesbit edilmiş ve suçlular yakalanmışlardır.
Metresinin 9so lirasını Çalmış
Kalyoncu Çakmak sokak 223 numarada oturan Keti adındaki bir kadın iki gün evvel Bankadan aldığı 950 lirasının metresi bulu -nan Koço Çolcgülen tarafından çalındığını iddia ederek polise baş vurmuş Koço yakalanmıştır.
Odaya panceraden girmiş
Tahtakale sokaklarında yatan İbrahim Sultanahmette medrese o-dasmda oturan Hızına pencere camını kırarak odasına girmiş ve paraları ile bazı eşyalarını çalmış tır. Suçlu zabıta tarafından yakalanmıştır.
Üç kişi yUzelll kuruş çalmışlar
Fenerde oturan tütün deposu kantarcılarından İbrahimin 150 kuruşunu yankesicilik suretiyle çalan Kemal ve kardeşi Ziya ve E-min zabıta tarafından yakalan -mışlardır.
Otomobil çiğnedi
Gazi Osman Paşa mektebi talebesinden Nuri dün saat 14 de bir kamyonun arkasına takılıp bir müddet gittikten sonra yere atlamış fakat tam bu sırada arkadan gelen bir otomobilin şiddetli sadmesine maruz kalarak bacağından ve kafasından yaralanmıştır» Şoföı\ yakalanmış ve yandı da liastah^ ıştır.
17 NİSAN 1939
TÜRK TİCARET BANKASI A.Ş
MERKEZİ! ANKARA
Her Nevi Banka Muamelâtı
B artıp hattına
İzmit hattına
Karadeniz, hattına
Mudany* hattına
Her ay faizleri ödenen: KUPONLU VADELİ MEVDUAT
ANKARA:
Telefon ) '2316
Adapazarı Bandırma Bartın Bolu
Bura*
Eskiyeni?
Telefon ) 24477-8
TALİHİNİZİ BİR KEREDE
YURT GİŞESİNDEN
42862
Sirkeci
ademi iktidar
40133
22740
deneyiniz. Her keşidedebir çok yurtdaşları zengin eden ve sayın müfterilerinin biletlerini «on keşide günün» kadar saklıysa
% 7,5 Muvakkat Teminatı
İzmir »iir’a t hattına Mersin hattına
Tabletleri. Her eczanede arayınız.
(Posta kutusu 1255 Hormobin) Galata, İstanbul
Devlet Basımevi Direktörlüğünden
Bir metresinin
Cinsi: Mikdarı: Tahmin Be. Tahmini,
Fiyatı
a;iyenin
T E
Umum Müdürlük i
270279
270281
îi
TÜRK HAVA KURUMU
Havzbot “Yüzer Ev„
her tarafında
L G R A F A
TÜRKBANK
YURT GİŞESİ
Yeni tertip biletleri Batmağa başlamıştır. Taşra siparişleri seri ve muntazam gönderilir.
Adrese dikkat; İstanbul Yenicami İş Bankası karşısında No. 17 Mehmet Kıvanç
ODEON
Yeni Çıkan Plâklar Vedia Rıza Giz
— Hicaz çarkı - Güller arasında
— Hü^.am şarkı - Adanın yeşil çamları Küçük Melâhat
— Suzinak şarkı - Bir senedir bekliyorum.
— Tempolu gazel - Kim teselli etsin beni
Nedime Birses
— Hüzam şarkı - Kırıldı kadeh
— Koca pınar
270283
Ürgüplü Fadime ve Fadii
97fl9fiR Un • —Halk şarkısı - Dağda sıra sıra badem,i((r
ZlUZÖu Nuı • — Kozan dağı şarkısı
Hamiyet Duygulu
njnnon Un ■ — Eviç şarkı - Adanın yollarında
Z/UZoU Hüı ı — Hüzam şarkı - Yıllandı çektiği»
Ürgüplü Refik Başaran
97(1007 Un • —Halk şarkısı - Elinde süt güyümû
ZıUZol HlJı i —Halk şarkısı - Kozan dağı

27 nd TERTİP Büyük Piyangosu Birinci Keşide; 11-Mayıs-939 dadır.
Büyük ikramiye: 40.000 Liradır. Bundan başka: 15.000,12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle ( 20.000 ve 10.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır...
Yeni tertipten bir bilet alarak İştirak etmeyi İhmal etmeyiniz. Siz de piyangonun mes'ud ve bahtiyarları arasına girmiş olursunuz...
İSTANBUL:
Gemlik
İzmit
Safranbolu
Tekirdağ
muhabirleri vardır.
D R E S I
- Şubeler; TİCARET
DEMİR KÖPRÜ İNŞAATI
Nafıa Vekâletinden:
1 — Balıkesir vilâyetinde Balıkesir - Kepsut yolundaki “Simav” ve “kille” köprülerinin kenar ayaklan kâgir orta ayak ve kirişleri demir ve döşemesi betonarme olarak yeniden inşaatı (92 500) lira keşif bedeli üzerinden kapalı zarf usuliyle eksiltmeye çıkarılmıştır.
2—Eksiltme 2—6—939 tarihine müsadif cuma günü saat (16) da Nafıa Vekâletinde şose ve köprüler reisliği odasında yapılacaktır.
3 — Eksiltme şartnamesi ve buna müteferri diğer evrak (463) kuruş mukabilinde adı geçen reislikten alınabilir.
4 — İsteklilerin eksiltme tarihinden en az sekiz gün evvel *bir istida ile Nafıa Vekâletine müracaatla bu gibi inşaat yapabileceklerine dair müteahhidlik vesikası almaları lâzımdır.
5 — Eksiltmeye gireceklerin 4 üncü maddede bahsedilen vesika ile Ticaret Odası vesikasını ve (5875) liralık muvakkat teminatlarını hevi olarak 2490 sayılı kanunun tarifatı dairesinde hazırlıyacakları kapalı zarflarını ikinci maddede yazılı vakitten bir saat evveline kadar komisyon reisliğine makbuz mukabili"^ vermeleri lâzımdır.
(2567) (1365)
17 Nisandan 24 Nisana kadar muhtelif hatlara kalkacak vapurların isimleri, kalkış gün ve saatleri ve kalkacakları rıhtımlar ._j—1_ — gah iğ de (Güneysu), Perşembe 12 de (Ka-
, radeniz), Pazar 10 da (Ege). Galata nhtı-? mından.
— Sah 18 de (Antalya), Cumartesi 18 de (Ül-gen). Sirkeoi rıhtımından.
—- Salı, Perşembe ve Pazar 9.80 da (Uğur). Tophane rıhtımından.
Her gün saat 8.45 de, Pazartesi (Konya), Çalı, Perşembe, Cumartesf ve Pazar (Sus). Çarşamba, Cuma (Anafarfa). Cumartesi ayrıca T 8.30 da (Anafarta). Tophane rıhtımından.
Pazartesi, Çarşamba ve Cıfma 8.15 de (Sus), ayrıca Çarşamba 20 de (4&gen) ve Cumartesi 20 de (Antalya)’. TophİHie rıhtımından. Salı ve Cuma 19 da (Bursa). Tophane rıhtımından.
Pazar saat 9 da (Tayyar). Tophane rıhtımından.
Ayvalık hattına — Çarşamba 15 de (Saadet)-. Cumartesi 15 de (Bartın). Sirkeci rıhtımından.
— Pazar 11 de (Ankara). Galata rıhtımından.
Bandırma hattına =
Karabirf hattına İmroz hattına
1
— Salı 10 da (Konya), Cuma 10 da (Tan). .Sirkeci rıhtımından.
NOTı Vapur seferleri hakkında her türlü malûmat aşağıdaki telefon numaralan yazılı Acentelerden öğrenilir.
Karaköy Acenteliği — Karaköy, Köprübaşı Galata „ — Galata, Deniz Ticareti
Müd. Binası altında
— Sirkeci, Yolcu SaLonu
Cilt bezi 2210 Met. 46 K. 1016,60 L. 76,25 L.
Basımevimiz için nümune, renk ve mikdarları evsafı sairesile şartnamesinde yazılı 2210 metre dört renk cilt bezi açık eksiltme İle satın alınacaktır. Açık eksiltme 2—5—1939 salı günü saat 15 de bası-mevimizde yapılacağından isteklilerin % 7,5 muvakkat teminat akçesini muayyen vaktinden önce basımevimiz veznesine yatırmaları.
Şartname direktörlükten parasız olarak alınabilir, (2555)
ve BEL GEVŞEKLİĞİNE KARŞI
HORMOBİN

Sahibinin Askerliği
Dolayısile Satılıktır.
îki yaz mevsimi Kalamışta, Suadiye önünde veya Paşabahçe koyunda takdir ve gıbta ile seyrettiğiniz Havzbot= (Yüzer Ev) satılığa çıkarılmıştır. Yaz mevsimini maaile sıhhî bir surette geçirmek istiyen deniz ve denizcilik severler için bulunmaz bir fırsattır. İsteklilerin Taksimde General Receb sokak Mübarek apartmanında (1) numarada Bay Receb Erkmana müracaatları.
Lokman hekim
Dahiliye Mütehassısı Divanyolu 104
Muayene saatleri pazar hariç her gün 2,5 - 6 salı, perşembe ve cumartesi sabahlan 9 ■ 12 fukaraya T. 22398
Satılık Ev
Kabataşta Dolmabahçe caddesinde (177) sayılı ev altındaki kârgir ev altındaki iki mağaza ile satılıktır. İsteklilerin Gala-tada Bahtiyar hanında mübadele komisyonunda Bay Macide müracaatları.
Çocuk Hak mi
□r. Ahmed Akkoyunlu
Taksim - Talimhane Palas No. 4
Pazardan mada her gün
Sast 15 ten sonra


Rıza KÖŞKÜN —ZZ BASIMEVİ
■ İstanbul: Vilâyet Karcısı No. 21 S Kitab,'Mecmua ve her türlü
■ tabı iğlerini en temiz, en gü-i zel ve en ehven şeraitle seri bir ! surette yapar.
k_________________________________
Sahibi: A. Cemaleddin Saraçoğlu Neşriyat müdürü: Macid ÇETİN Basıldığı yeri Matbaai Ebüzziva