Perşembe
16
ŞUBAT 1950
1 — No: 293
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 2 Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: ........15619
Yazı İşleri, idare ......15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
| D E M O K R A S I N I ~N D I R~1
Huyun 2 nci nahif ede
SAN'AT ÂLEMİNDE
Dâhi Bir Çocukla Karşı Karşıya
Mecliste Dün Bir Hâdise Oldu
Meclis Başkanı ile Atıf inan birbirlerine" Terbiyesiz nezaketsiz,, diye hitapta bulundular, Başkan celseyi tatile mecbur kaldı
Genel af şayiası tahakkukediyor
Bazı yabancı memleketlere ait af kanunları da tercüme ettirildi
Kanunun Mart ayında çıkacağı anlaşılıyor
Uzun zamandan beri umumi af ilân edileceği hakkında bazı şayialar dolaşmakta idi. Bu şayialar iktidarda bulunan kimseler tarafından teyid edilmemekle beraber tekzip de olunmamıştı. Son defa Büyük Millet Meclisinde Adalet Bakanlığı bütçesi müzakere edilirken Adalet Bakanı Fuat Sirmen bir milletvekilinin umumî af hakkındakı sualine cevaben :
«— Hükümet affı kararlaştırırsa bu hususta bir af tasarısı getirecektir. ■ diye cevap verdi. Bu cevabın içinde hükümetin u-mumi affı düşünmediği ve bu hususta hiç bir karara varmadığı hakk-mda sarih bir mâna yoktur. Bilâkısoh cevap alâkadarların umumi af mevzuunu ten-kid ettiği fakat henüz bu hususta varılan kararların işae edilmesini istemediğini gösteriyordu
Öğrendiğimize göre Hükümet Meclisin feshi arifesinde umumî
Adalet Bakanı Sirmen
bir af çıkarmak için lâzım gelen hazırlıkları yapmış bulunmaktadır. Bu hususta muhtelif memleketlerde muhtelif tarihlerde çıkarılmış olan af kanunları da bir esas olmak üzere tercüme edilmiştir. Gerek bu tercümeler ve gerek eski umumî af kanunu gözönünde bulundurularak ceza işleri umum müdürlüğü tarafından yeni bir af kanunu tasarısı hazırlanacak ve bu tasarı Meclisin feshinden evvelki son oturumlarda kabul edilecektir. Bu kararın gelecek Mart ayı içerisinde çıkarılması muhakkak görülmektedir.
Yine öğrendiğimize göre muhtelif memleketlerde çıkarılan af kanunları arasında İspanyadaki af kanunu da tercüme edilmiştir. Bu tercümenin altında Adalet Bakanlığı mütercimi S. Alper’in Adalet Bakanı Fuat Sir-men'in imzaları ve resmî mühür vardır.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Yeni seçimler ve matbuat hürriyeti
Yazan : Mümtaz Faik FENİK
3üyük Millet Meclisinde Adalet bütçesi müzakere edilirken Adalet Bakanının, henüz iyi bir Matbuat Kanunu çıkmamasın dan âdeta İstanbul gazetecilerini mesul tutar gibi konuştuğunu hayretler içinde gördük.
Bizim bildiğimize göre Şemseddin
Gazeteciler kendisine tasarının basın hürriyeti esaslarını gözönüne almadığını söylemişler, misaller vermişler, bunun neden eskisinden de daha ağır olduğunu anlatmışlar, ve Başbakan, nihayet tasarıyı bir defa daha tetkik ettireceğini söylemeğe mecbur kalmıştır. O zamandan beri zannedersek bir bir buçuk ay za-man geçti, şimdi Adalet Bakanının 1 sözlerinden anlıyoruz ki, ortada ye-
Günaltay hükümeti iş başına geldi- !
ği zaman, yeni bir Seçim Kanımu, ’ bOTierınacn nı) uruuıa ye.
ve yeni bir Matbuat Kanunu çıka- n- hjç bir Ş€y yoktur. Ve bu gidişle, racağuu vaadetmişti. Birinci vaadini . .... .-----«. __
Büyük Millet Meclisinin kendi ken- I dişini feshe karar vereceği günlerde yerine getirdi; ikinci vaadi ise henüz olduğu gibi durmaktadır
Adalet Bakanının verdiği izahlara göre gerçi bu hususta bir tasan hazırlanmıştır; fakat İstanbul gazetecileri, bu tasan üzerinde fikirlerini bildirmemişler, ve yalnız, bunun eskisine de rahmet okutan bir kanun olduğunu söylemekle iktifa etmişlerdir. Öyle görülüyor ki, İstanbul gazeteciler cemiyetinden esaslı bir cevap gelmezse, belki de kanun ya çıkmıyacak, yahut da o ağır şek-İi ile Büyük Millet Meclisine sunulacaktır.
Kanaatimizce Adalet Bakanının yanıldığı nokta şudur : Bu son ve eskisinden de ağır olan tasan hazırlanırken, komisyonda gazetecilerden kimse bulundurulmamıştır. Bu tasarı hakkında gazetecilerin fikirleri alınmamıştır. Ondan sonra da tasan meydana çıkınca gazeteciler, tasan hakkında topyekûn fikirlerini söylemişler ve bunun Basın Hürriyetini kökünden baltaladığını bildirmişlerdir. Bundan daha tabiî ne olabilir?
Her tarafı bozuk olan bir tasarının hangi maddesini düzeltmek kabildir? Yapılacak iş, bu tasarının üzerine bir battal işareti çekmek ve hakiki demokratik esastan gözönüne alarak ona göre yeni bir proje hazırlamaktır. Halbuki iktidar mah filleri bu tenkidlerin hiç birisine kulak asmamışlardır. Bizzat Başbakan Şemseddin Günaltay dahi, İstanbul Gazeteciler Cemiyetinde yaptığı bir konuşmada hazırlanan tasarının mükemmel olduğunu İddia edecek kadar ileri gitmiştir.
Türk basını belki eski kanunla yeni seçime girecektir.
Halbuki 1931 yılında çıkan Matbuat Kanununun bugünkü ihtiyaçlara ve bilhassa İkinci Dünya Harbinden sonra her tarafta daha çok ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Hâdisenin başında Eşref Dizdaroğlu da “Alçak, it herif,, diye bağırdı
Meclisin Halk Partisi sıraları bir anda karma
karışık oldu, gürültüler arasında çok ağır sözlerin de sarfedildiği sık sık duyuluyordu
Müfritler Raif Karadenize, haklı olduğu halde özür dilettiler
Meclisin dünkü toplantısında, öğleden sonraki celsede dikkate şayan bir hâdise olmuş ve ilk defadır ki Halk Partili müfritlerle Meclis Başkanı açık olarak birbirine girmiştir.
Milli Savunma bütçesinin görüşülmesi esnasında vukua gelen hâdise aynen şöyle cereyan etmiştir:
Milli Savunma bütçesi etrafında söz alan Atıf İnan tamamen ihtisası dışında olan bu mevzu üzerinde uzun bir konuşma yaptı.
Bu sırada M. P. liler yanında o-turmakta bulunan Müstakil Milletvekili Ahmet Çınara hitaben Atıf İ-nan «Mühendis bey sinlerimi istihfafla karşılıyor» dedi.
Tekrar söz alan Aldoğan «bu arkadaş bu dâvayı kavramış değildir» dedi.
İsmi Atıf İnan tarafından bahis mevzuu olduğu için söz alan Ahmet
Çınar gürültüler arasında kürsüye geldi ve dedi ki :
«Ben Atıf İnanın mazisindeki
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
Dünkü Meclis
İçişleri bütçesinin müzakeresi
İstanbul’da Sarhoş ve Ayyaşlarla savaş
Vali, vatandaş huzurunu bozanlara asla müsaâde etmiyecsğimizi son defa söylüyorum, dedi
İstanbul, 15 — Vali ve Belediye Başkanı Dr. Fahrettin Kerim Gö-kay, şehrimizde polis tarafından yakalanan ve haklarında takibata girişilen sarhoşlara tatbik edilen tedavi tarzı hakkında bugün gazetecilere aşağıdaki izahatı vermiştir:
«Size şunu söyliyeyim ki, sarhoşlar hakkında valiliğe başladığımdan beri tatbik ettiğim kanunî takibatta elde mevcut mevzuata mugayir hiç bir şey yoktur. Bilindiği üzere sarhoş olarak sarkıntılık yapmak bir
suçtur. Bu suçu işliyenin aklı başında olup olmadığını anlamak ve ona göre adlî takibatta bulunmak ve aynı zamanda marazî sarhoşluğa müptelâ olup olmadığım anlamak * (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
D. P. adına yapılan şayanı dikkat tenkit İçişleri Bakanlığının bütçesi görüşülürken ilk sözü alan Fikri Apaydın Demokrat Parti adına şu konuşmayı yaptı : «Muhterem arkadaşlar;
Âmme hizmetlerinin ifası, Anayasanın vatandaşlara tanıdığı siyasî. İçtimaî ve bütün hürriyetlerin tam olarak temin ve muhafazasiyle görevli bulunan İçişleri Bakanlığı bütçesinin Yüksek Mecliste konuşulması vesilesiyle; iç bünyemize taallûk eden Hükümet icraatını ve politikasında takibettiği zihniyet ve hareket hatlarını da tetkik ve mütalâa etmek mümkündür.
(Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Savunma Bakanı Hüsnü Çakır
Meclis Başkanı Raif Karadeniz
Milli Savunma
bütçesi de geçti
Bütçenin müzakeresi Aldoğanla Halk Partili Milletvekilleri arasında bazı garip sahneler arzeden çekişmelere sebep oldu Büyük Millet Meclisi dün sabahki toplantısında Millî Savunma bütçesinin müzakeresine devam etti.
General İzzettin Çalışlar bugünkü ordumuzun her devrin üstünde ol-
Büyük Tefrika
Yazan : Graham Greene
Hâlen İngilterenin en büyük gazetesi Daily Express'te ve Fransa'da -Paris - Matchs. mecmuasında tefrika edilmekte olan 'bu roman -Vatan ve Aşk. muharririnin en son ve en kudretli eseridir.
3 MCU ADAM!
Muharrir tarafından önce senaryo olarak yazılmıştır. Dünya sinemalarında bir senedenberi gösterilmekte olan filmi için münekkitler yirmi senedenberi görülmemiş güzellikte bir eser demektedirler. Filim ayrıca Cannes festivalinin büyük mükâfatını kazanmıştır.
Cumartesi Günü Başlıyoruz
DOĞUDA ŞİDDETLİ SOĞUKLAR
Van gölünün bir kısmı dondu
Erciş, 15 (a.a) — İki yıldanberi kış mevsiminde mütemadiyen sıfırın altında süren soğuklardan Van gölünün Erciş bölgesindeki çıkıntısı tamamen donmuş, gölde seyrüsefer durmuştur. Karşı kıyılardaki köylere gidenler sekiz kilometre kadar buz üzerinde yürümek zorun da kalmaktadırlar. En yaşlılar bile bu kadar sert bir kış hatırlamamakta, kırk sene kadar evvel vukubulan donma hâdiselerinin de bugünküne nazaran çok zayıf olduğunu söylemektedirler.
7 Şubat Çarşamba günü Kahireye müteveccihen İstanbuldan aynlan Hür Keşmir Hükümeti Başkanı Serdar Muhammed Han, Çarşamba gecesini Kıbnsta İstiklâl Partisi Lideri Bay Necati Özkanın misafiri olarak Lefkoşa’da geçirmiş ve Perşembe sabahı Kahireye hareket etmiştir. Resmimiz Serdar’ı son günlerde çirkin bir tecavüze uğriyan Bay Necati Özkan'ın evinde ziyareti esnasında tesbit etmektedir.
Pakistana gidecek atletler şerefine bir çay ziyafeti
Hakistanda yapılacak atJeiizm müsabakalarına iştirak edecek Türk ekibi şerefine dün saat 16 da Pakis tan büyükelçisi tarafından bir çay ziyafeti verilmiştir.
Toplantıda Beden Terbiyesi Genel Müdürü Vildân Âir Savaşır, Pa-1 kistana gidecek kafile başkanı ve ciritçi Halil Zıraman, basın mensupları ve güzide bir davetli kütlesi hazır bulunmuştur.
Benzin fiatlerinde
bir indirme yapıldı
Diğer akaryakıt müştakkatında da buna muvazi şekilde bir fiat tenzilâtı olacak
Aldığımız malûmata göre benzin fiyatlarında bugünden itibaren bir miktar indirme yapılacaktır. _____
Halen litresi 47 kuruştan satılmakta olan benzin bugünden itibaren
45.90 kuruştan, talebe arzedilecek -tir.
Diğer taraftan motorin, mazot, petrol ve müştakları da benzinde yapılan indirmeye muvazi olarak daha ucuza satılacaktır.
duğunu belirterek bütçede indirme yapılmaması lâzım geldiğini söyledi.
General Asım Gündüz, kadroların terfi imkânlarını kolaylaştıracak şekilde tanzimini istedi.
SADIK ALDOĞANIN KONUŞMASI
General Sadık Aldoğan da söz aldı ve şiddetli tenkidlerde bulunarak ezcümle şunları söyledi:
(— Milli Savunma Bakanlığının umumî bir teşkilât kanunu yoktur, Meclisten geçmiş böyle bir kanun olmadıkça hâkimiyet milletindir sözü bir lâftan ibaret kalır. Bu mevzuda ne bu bakanlar ne de geçmişler halk partisi hükümetleri mesuliyetlerini idrâk etmiş değillerdir. Bu hal Mussolini İtalyasında bile olmamıştır. (Allah Allah sesleri).
Aldoğan devamla «Şu halde Cumhuriyet ordusunun tesliha ve teşkilâtından mesul olacak kimse yoktur. Lâf olarak Başbakan ile Millî Savunma Bakanı varsa da ordunun
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
AKINTIYA KÜREK
Dua !
I t ti ha t ve Terakki devrinde Maliye Nazın olan Cavit Bey bütçemizdeki açıktan şikâyet edenlere:
— Bütçe açığının «Fazileti terbiyetkâri. si vardır; demişti.
O devirdenberi hayli zaman geçti. Ve her vakit bütçe açığı oldu. Fakat açığın terbiyetkâr fazileti görülemedi!
Şimdi de Aksal'ın bütçesinde 174 milyon liralık açık var... Demek terbiyetkâr fazilet günden güne büyüyor...
Hemen Cenabı Hak bizi fazilet hususunda daha fazla terbiye etmekten korusun, âmin!
YEDEKÇİ
ZAFER
16 - 2 ■ 1950
twgeW"!Enreaı
T. H. Kurumunun
25 inci yıldönümü
Muhip DIRANAS
Çukurova Mensucat
işçileri de
T ürk Hava Kurumunun bu-
■ güıı yirmi beşinci kuruluş yılını bitirip yirmi altuıcısına girdiğini öğrendim. Türk Hava Kurumuna bundan böyleki çalışmalarında daha geniş başarılar dilerim.
Bilmem hatırlanır mı, Türk Hava Kurumu, bundan yirmi beş yıl önce, »Türk Tayyare Cemiyeti» adıyla kurulmuştu. Her İnkılâp hareketi ve müessesesi gibi, bu Kurum da Atatürk’ün eseridir. Gayesi malûmdu: Türk gençliğini havacılığa heveslendirmek, havacı olarak yetiştirmek, havacılığın yaşadığımız dünyadaki hayatî e-hemmiyetini tanıtmak: Böylece memleket müdafaasında bu en tesirli silâhın, Türk gençliğinin elinde, tıpkı eski devirler cengâ-verlerimiziıı elindeki kıhnç ve pala kadar, ustaca kullanılır hale gelmesini sağlamak.
Havacılık sevgisi, memleketimizde bu kurumun İşe koyulma-siyle başlar demek mübalâğalı o-lur. İlk aşk, hatıralarını gönlümüzde her zaman, yeni örtülmüş bir mezar tazeliğiyle muhafaza ettiğimiz Fethi gibi, Sadık gibi ilk hava şehitlerimizle başlar. Ama kaıbul etmelidir ki, bugün maddî imkânlar elverdiği takdirde. dünyanın birinci sınıf havacı milletlerinden biri olmamıza hiç bir engel bırakmayan havacılık sevgi ve maharetini, biz, Hava Kurumunun memleketteki yaygın ve oldukça sistemli çalışmalarına borçluyuz.
Türk Hava Kurumunun daha da iyi ve müsbet çalışabilmesi, dalıa verimli olabilmesi, hiç şüphesiz kabildir. Diğer emsali kurulularla birlikte, memleketimizdeki ıbelli başlı âmine ınüessese-lerine tenkid yöneltmek istediğimiz zaman, söyliyecek pek çok haklı söz bulabiliriz. Ama bugün, yaııî bir yıl dönümü günü.
elbette bu tenkldlerden uzıık kalmalıyız. Bununla Iberaber, esasa ait bir nokta var ki, ben onu belirtmeden edemlyeceğim: Bu gibi kurumlar, bugün içinde bulunduğumuz demokratik şartlan göz önüne alarak, artık kendilerinin partiler üstü Iblrer âmme rnüesse-sesi olduklarını İyice anlamalı ve bunu lıalk efkârına da anlatmanın yolunu bulmalıdırlar. Eğer hâlâ tek parti devrinde olduğu gibi, kendilerini dolayısiyle tek partiye bağlı birer müessese durumunda tutmakta devam ederlerse, yine kendileri bundan zararlı çıkacaklardır. Nitekim, yeni anlayışa süratle ayak uyduramadıkları içindir ki, dört yıldan-beri, daha çok halkın bağışından ibaret olan gelirleri azaladunnuş-tur.
Muhalefet partilerinin, bu kurumlanıl faaliyetini ve zihniyetlerini yalımdan takip etmekte olduğundan şüphe yoktur. Eğer onlar kendi, sosyal gayelere matuf, menfaatlerini düşünmez de bilerek veya bilmiyerek politika o-yunalrına âlet olmakta devam ederlerse, karşı tarafın da nihayet takınmağa nıedbur olacağı resmî ve dinamik tavırlar vardır kİ, kendileri hesabına pek hayırlı neticeler doğurmaz.
Bununla beraber, Türk Hava Kurumunun bu temenni edilen anlayışa, kısmen de olsa, öteki kurumlardan daha çabuk intibak etiğini veya etmekte bulunduğu, nu burada memnunlukla belirtmeyi borç sayarım. Meselâ, son kongrelerinde kurum şubelerinin idare heyetlerine bir çok Demokrat vatandaşlar da seçilmişler ve dâvayı can ve gönülden benimseyerek; parti dışı çalışmalarla cidden verimli, müsbet neticeler almaya muvaffak olmuşlardır.
Türk Hava Kurumunu, yıl dö-ııümiyle birlikte bu güzel başlangıcı için de tebrik ederim.
karşı karşıya
grev istiyor
Adana, (Hususî) — Çukurova Mensucat sanayii İşçileri Sendikası olağanüstü bir toplantı yaparak grev mevzuunda düşüncelerini bir telgrafla Çalışma Ba-
kanlığına bildirmişlerdir. Telgrafta aynen şöyle denilmektedir :
Çalışma Bakanlığına ANKARA
Çukurova Mensucat Sanayii İşçiler Sendikasının, Çukurova Çırçır Fabrikaları İşçiler Sendi-kasiyle müştereken tertip ederek, Adana İspirtolu İçki ve Tütün İşçileri Sendikası, Adana İnşaat şçileri Sendikası, Çukurova İnşaat Kalfaları Derneği, îk tisat Müdürlüğü, Bölge Çalışma Müdürlüğü, İş ve İşçi Bulma Kurumu Müdürlüğünün dâvetli bulunduğu 12/2/1950 tarihli ola-ğanstü toplantıda grev isteği oy birliği ile kabul edilmiştir. Ayrıca, Çalışma Bakanlığı Müsteşarı Fuat Erciyeşin «Grev isteyen işçinin Türklüğünden şüphe ederim.ı sözü protesto edilmiştir.
Bu iki hususun telgrafla Bakanlığınıza duyurulması karar altına alınmış olduğundan keyfiyeti saygılarımla arzederim.
13/2/1950 Kongre Başkanı Sevkı Erencan
FIRIN İSÇİLERİNİN MESAİ SAATLERİ
I
UllllLtCîiEO
İş külahın altında
Bir hamal tren
hakaret dâvâsı
Dâhi bir çocukla
Q iıkaç gündenberi Ankara Üniversitesi salonlarında yüze yakın tablo teşhir edilmektedir. Bu tab lolardaki renk ahengi o kadar çekicidir ki, resim sanatından anlamı* yanları bile hayran bırakır. Her tablo, gözü alan, doyuran, birbirile oynaşan, ruha yumuşaklık ve fareh-lık veren renklerle bezenmiş ve süs lenmiştir.
Herkes gibi ben de bu cana yakın canlı tabloları hayranlıkla seyir ederken, onların yaratıcısı küçük insanın misafirlerine eserleri hakkında izahat verdiğini gördüm. Söylediği şeyleri daha yakından din
Tifo ve Tifüs
Çocuklarına ehemmiyet veren bilhassa onların gizli kabiliyet ve istidatlarını arayıp bulon milletlerin kendileri ve kültürleri payidar olmuştur ------------------- YAZAN --------------------------------
Dr. H. Malik EVRENOL
D iz, asırlara sığacak İnkılâpları, su içer gibi kolaycacık, kısa ıblr zamanda başarıverdik. O sebeple dünya bize hayran kaldı. Yatmadan yatmaya bıştan çıkan fesi bir göz önüne getirin? Bunu bile kafamızdan çıkanp yerine medeni dünyanın kullandığı şapkayı giymek hemen hemen bir haftanın içinde yapıldı İdi,
Fakat, haricî manzaramızın kolayca değişmesine mukabil, dahili vaziyetimiz, maalesef eskisi gibi kalmış, hiç bir değişiklik göstermemiştir.
Asırlar boyunca tahteşşuurumuza işlemiş bulunan taassup, her işte, fırsat zuhur ettikçe kendini göstermektedir.
Çalışma Bakanlığı ağır ve tehlikeli işler tüzüğünün yürürlüğe girmesi dolayısiyle fırın işleri de bu cins işlerden sayıldığı ve iş kanununda bu nevi sanayide çalışan işçilere 8 saatlik çalışma müddeti tes bit olduğu için fırın işçilerinin de 11 saat yerine 8 saat çalışması meselesini incelemekle meşguldür.
Fırın işçileri 11 saat yerine saat çalıştığı takdirde, bunun ı liyet fiyatlarına 1„:. ceği meselesi, belediye iktisat müdürlüğü, Çalışma Bakanlığı ve Top rak Mahsulleri Ofisi tarafından müştereken İncelenmektedir.
I
aşısı tatbiki
Şehrimiz okullarında beş ay evvel yapılmış bulunan tifo ve tifüs aşılarının müddeti bitmiş olduğundan önümüzdeki haftadan itibaren öğren çilere yeniden bu aşılar yapılacak -tır. Halkımızdan bu aşıları olmak istiyenler de il sağlık müdürlüğü ile Refik Savdam Enstitüsüne başvurabileceklerdir.
ZİMMETİNE PARA GEÇİREN TAHSİLDAR 3 SENEYE MAHKÛM OLDU
Hususî muhabese tahsildarların-
dan Arif Gölaşan zimpıetine 1050 lira geçirmekten sanık olarak ikinci ağır ceza mahkemesine sevkedilmiş-e tir’
I Arif Çölaşanın suçu sabit görüldü-| ğünden mahkeme kendisine üc se-• 8
tesir edip etmiye-
Ankara Doğumevi baş hekimi Zeka! Tahire vazifesi başında hakaret etmekten sanık Şekip Engineri’nin du ruşmasına dün de devam olunmuştur.
Dün de bazı tanıklar ve bu arada Başbakanlık rapörterlerinden Mehmet Karabacak dinlenmiştir.
Mehmet Karabacak Şahap ismin de bir arkadaşı ile konuşurlarken yalancı şahitlik üzerinde durduğu-ğunu ve doğumevi baş hemşiresinin bu dâvada yalan şahadette bulunduğunu arkadaşından öğrendiğini söylemiştir.
Duruşma Mehmet Karabacak ile | baş hembirenin yüzleştirilmesi için I başka bir güne bırakılmıştır.
BİR ÇOCUĞUN PARMAKLARI KESİLDİ
Tenekeciler sokağında sobacı dük-
Dün Ankara garında fecî bir hâdise olmuş ve tren altında kalan bir hamalın ayağı kesilmiştir.
Garda çalışan Emin Çetin isminde bir hamal İstanbuldan İskenderu- ; na gitmekte olan bir katara atlamak istemiş fakat ayağı kayarak tekerlekler arasına yuvarlanmak sure -tiyle sağ ayağı bileğinden kesilmiştir.
Yaralı hamal hastaneye kaldırılarak tedavi edilrjıeye başlanmıştır.
EKMEKLER DAHA BEYAZ OLACAK
Halen bütün Türkiyede ekmek I ve diğer unlu maddeler 89/91 ran- i I dımanlı undan imâl edilmektedir.
10 YASINDA BİR KIZ 9 YADINDAKİ KARDEŞİNİ TABANCA İLE VURDU
Dün Arslanhane mahallesinde 9 ,va şında bir çocuğun yaralanmasiyle neticelenen bir kaza olmuştur.
Mezkûr mahallede oturan terzi Remzi Küçükçü aynı mahalleden e-niştesi Mehmet Düşüngeni yemeğe davet etmiştir. Remzi ellerini yıkamak üzere tabancasını çıkarıp yastığın altına koymuş ve bunu gören evin 10 yaşındaki kızı Nurinnisa tabanca ile oynamaya başlamıştır. Ta-• bancanın âni olarak ateş alması ü* zerine hemen yakınında

ğünden mahkeme kendisine üç sene, on ay, yirmi gün hapis, üç sene memuriyetten mahrumiyet cezası ile 1050 liranın kendisine alınmasına karar vermiştir.
Arif Çölaşan 1050 lirayı iki buçuk ay içinde zimmetine geçirmiştir.
BİR ÇOBAN KAR ALTINDA KALARAK ÖLDÜ
Kırıkkale ilçesinin Kocubaba köyünden İsmail Hakkı isminde bir çoban dağda davar güderken tipiye yakalanmış kar ve çığ altında kalarak fecî bir .şekilde ölmüştür.
TÜRK HAVA KURUMU
26 inci YILINA BASTI
Türk Hava K”—’~)’i bugün kuruluşunun 25 inci yılını tamamlayıp 26 inci yılma basmıştır.
(25) yıl önce bugün, Türk Hava Kurumu; (Türk Tayare Cemiyeti) I adı ile kurularak işe başlamıştı. | Halka, havacılığın .hayati önemini I tanıtmak, Türk gençliğini havacı o-- I larak yetiştirmek, bu maksatla ge-aımamı unaan imal edilmektedir. ■ . . _ . . . »T , . Unan , rekli görülecek spor, öğretim ve en-
Toprak Mahsulleri Ofisi, havalar bu kardes' 9 yasmak, Nursel boynun- düstri tesislerini kurup işletmek ve .................................. 'i------------------------------ genç nesilde havacılık aşkını uyan-I dırmak vazifesini üzerine almış o-lan kurum, bu yirmi beş yıl içinde (yedi) milyon değerinde havacılık tesisi kurarak yetiştirdiği gençlere (sekiz) milyon lira harcamış (?5) milyon değerinde iki fabrika kurmuş ve millî savunma bütçesine (54) milyon liralık para yardımı yapmıştır. Kızılay Cemiyeti ile Ço-çuk Esirgeme Kurumuna (dokuz) milyon liralık bir hisse ayırmış o-; lan kurum, bu suretle sosyal var-sırada barı terkedip gitmiştir. Ara- dım dâvasında da önemli hizmet-’ dan bir müddet geçtikten sonra Sa- ]er görmüştür. Milletlerarası fede-tılmış Taşkın tekrar bara döndüğü rasyonunun üyesi bulunan ve Tür-
liyebilmek için kalabalığın arasına girdim ve can klağile dinlemeye çalıştım.
«Bakınız, işte bu tablo Sancı çeken «Çinli kadın» dır. «Şuracıktaki pembe yüzlü çocuktur, diyordu. Bir aralık ayni yaştaki arkadaşı söze karıştı. Yedi yaşındaki sanatkâr «Dur be, şaşırtma beni» dedi, ve izaha devam etti.
Serbest eserleri hakkında malûmat veren bu sarışın, mavi gözlü, zeki yüzlü çocuk yüz itibarile annesine ve babasına benziyor. Bu harika çocuk bu kabiliyet ve istidadını babasından almakla beraber, ana babanın ihtimamı onu bugünkü hale getirdiğine hiç şüphe yoktur.
Annesi küçük sanatkâr Haşan Kaptan’ın daha üç yaşında iken kalemle bir çok şeyler çizdiğini, ancak güzel sanatlara karşı temayülü, babası ressam Arif Kaptan’ın bundan beş yıl önce Paris’te Louvre müzesini gezerken arttığını müşahede ettiklerini söyledi.
Onu, tabloların karşısından ve heykellerin önünden ayırmak hayli güç olurdu. Hele küçücük kolunu ve elini uzatarak okşaya bildiği heykellerden ayırmak en sevdiği o-yuncaklardan ayırmaktan daha güç ve hicranlı olurdu.
Pariste ferahlı oturacak ve çalışacak yerleri olmayan bu ailenin küçük sanatkârı ile pek yakından ilgilenilmedi. Asıl ve ciddi ilgi Ankara’ya avdetten sonra başlamış; o kadar ki, Haşan Kaptan’a istediği kadar kâğıt, kalem ve oldukça bol boya verilmiş. Küçük yaratıcı da bu malzeme ile sergide seyrine doyulmayan türlü türlü konulardaki tablolarını yaratmış.
Teşhir edilen tabloları arasında oldukça büyükleri de vardır. Bunların evvelâ alt kısımlarını yapar, sonra iskemleye çıkarak üst taraflarını tamamlarmış.
İç duygularını yağlı boyalara mez cederek fırçasının ucile yaşına ve tecrübesine nisbeten müstesna eserler yaratan bu "yavruyu korumak ve yetiştirmek bir millet ve devlet işidir.
Her fırsattan faydalanarak, çocuk, medeniyetin ölçüsü olduğunu ve onun bilhassa müstesna kabiliyetlerin tam manasile yetiştirilme-
sinde bir millet ve devlet işi oldu- j ğunu yirmi beş senedenberi yazmış ve çizmiş bulunuyoruz.
Filosoflar arasında medeniyet ve terakkinin sayıcı ölçüsünü veya öl- 1 çülerini tayin hususunda ayrılık- 1 lar vardır. Bunları burada inceleyecek değiliz. Ancak bir milletin medeniyeti için tek ölçü kabulüne cevaz ve imkân olsa çocuğa verilen kiymet ve önemin dikkat nazara alınması lüzumunü çekinmeden teklif ederiz.
Çocuklarına ehemmiyet veren bilhassa onların gizli kabiliyet ve is- 1 tidatlarını arayıp bulan milletlerin kendileri ve kültürleri payidar ol-| muştur.
İyi bir inceleme ve ihtimam sonucu binlerce Haşan Kaptan’ın ortaya çıkacağı muhakkaktır. Ancak muh- | telif sahalarda normalin üstünde olan bu çocukları layıkiyle yetiş- i tirmek gerektir. Bunlar yurtdaki altın, gümüş ve saire madenlerinden ’ daha kıymetlidir. Zira bunlara ba- I ha biçilmez, biçilemez.Zira yurdun I ve milletin kültürünü, bilgisini, si- I yasetini, sosyal hayatını, ekonomi- I sini, güzel sanatlarını ve sairesini yükeltecek bu müstesna kabiliyette- I ki yaratıcı kükçük insanlardır.
Gerek J. J. Rousseau, gerekse John Dewey ve daha başka filosof- I lar ve terbiyeciler çocuğa kıymet ve 1 önem vermek lüzumunu insanlığın I saadeti ve hakiki medeniyetin adeta 1 alâmeti şeklinde büyük bir İsrarla ifade ettikleri zaman hiç de mübalâğa etmiş değillerdi. Nitekim tam ve mükemmel bir intibaha nail olmuş sandığımız milletlerde çocuk meselesi ifrat ile iştiğâl edilen bir konu olmuştur.
Nevyork’ta Kolumbiya üniversitesinin bir parçası olan «Lincoln» okulundaki talebeler sekiz milyonluk şehrin muhtelif ana ve ilk okullarından seçilmiş müstesna kabiliyetli öğrenciler yetiştirilmektedir. Oldukça eski olan bu okuldan yetişmiş ve hayatta ve bilhassa sahasında muvaffak olmuş kimselerin sayısı yüzde yetmişi buluyormuş.
Simli, her şeyin fevkinde olan bu varlıkları bulup toplu bir halde inkişaf ettirmek ve yetiştirmek bizim için de millî bir ödev ve vicdan borcudur.

i
Eğlenmek için gittiğimiz gazino, pavyon gibi yerlerde olsun resmi ve hususi balolarda olsun, diğer milletlerde olduğu gibi eğlenen herkesin ne diyeceğine aldırmadan keyfine bakanımız yok gibidir.
Öyle yerlerde, hepimize bir resmiyettir, ârız olur. Kendimizi kasar, fazla gülmemeğe, bir hafiflik göstermemeğe elden geldiği kadar, gayret ederiz.
İçimizden geldiği gibi eğlenmek aklımızdan geçerse de, ya mevki itibariyle bir büyüğümüzü, veya çenesi fazla düşük tahmin ettiği, miz bir tanıdığımızı, görür, onun bu hususta sonradan söyliyebllece-ği lâfları düşünür, nikâh salonunda veya bir uzak tanıdık cenazesinde bulunur gibi ciddî ciddî, hafif asık suratla oturur, şunu bunu çekiştirmekle iktifa ederiz.
Bunun, bizdeki adı, eğlenmektir. Bundan Ibaşka, Kızılay, Çocuk E-sirgeme, Tayyare Cemiyeti veya şimdi en aşağı 63 tane olması lâzım gelen vilâyetler yardımlaşma cemiyetlerinin yararına tertip edilen müsamere, balo, sünnet düğünü gibi hayır işlerinde vazife almak da, bizim için oldukça sıkınılacak bir iştir. Bunu büyük bir ayıp sayar ve bize yapılan teklifleri fena karşılarız.
HaLbuki düşünecek olursak, insani fikirlerle kurulduklarına şüphe olmıyan bu derneklerin, ideallerini tahakkuk ettirme yolunda tertip ettikleri bu eğlencelerde vazife almanın, cepten para vermek, ten ziyade şerefli bir iş olduğunu anlarız.
Fakat, düşünmeyiz, daha doğ rusu düşünemeyiz.' Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi asırlar boyunca kafamızın içine işlemiş bulunan tahteşşuurumuza hâkim o-lan taassup (bizi bırakmaz. '
Fesle birlikte, gittiğini zannettiğimiz eski kafanın yerinde durduğunu bu gibi vesilelerle gör. mekte ve asıl lâzım olan ve süratle başarılması icabeden inkılâbın, bu olduğunu düşünmekteyiz.
Hikmet YAZICIOGLU

sekile müsait gittiği, fevkalâde bir dan a8lr surette yaralanmıştır. I hal olmadığı takdirde, Mart ayı i-1 İçinde ekmekleri 79/81 randımanlı
__________________________________ 1 undan imal ettirecektir. Bu suret-kânında çırak olarak çalışan Naci le, şimdi 100 kilo buğdaydan 10 kilo Gökmen isminde bir çocuk soba bo- , kepek çıkarılırken, yeni alınan ka-rusu keserken elini büyük manive- [ tarla 20 kilo kepek çıkarılacak ve lâlı makasa kaptırçnış ve dört parmağı kesilmiştir.
Yaralı çocuk hastaneyi kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
KOREDEN BİR TÜRK
AİLESİ geldi
İstanbul, 15 (Hususî) — Bu sabah limanımıza gelen Adana yolcu vapu-riyle şimali Koreden 7 kişilik bir Türk ailesi gelmiştir. Üç genç kız, iki erkek ve bir karı kocadan ibaret olan bu aile şehrimizde yerleşmek arzusundadırlar.
ekmekler daha beyaz olacaktır.
-Nevyork Metropolitan Operası Sopranosu şehrimize geliyor
Haber aldığımıza göre., Nevyork Metropolitan Operası Dramatik sop ' ranosu Mme. Florance Kirk, yakın-I da şehrimize gelecektir. Dünyaca tanınmış bir sanatkâr olan Florence 1 Kirk, şehrimizde Devlet Tiyatrosun 1 da 22 Şubat 1950 Çarşamba günü akşamı saat 20 de Devlet Tiyatrosu Opera Bölümü sanatkârlariyle birlikte P. Mascagni’nin (Köylü Na muşu — Cavalleria Rusticana) operasında SANTUZZA rolünü oynr yacaktır.
Kızkaıdeşi tarafınnan kazara tabanca ile vurulan Nursel hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
IIEM SUÇLU I1EM GÜÇLÜ
Dün akşam Yeni Barda bir hâdise olmuş ve Ingiliz ataşeliğinde çalışan Satılmış Taşkın isminde bir kavas konsomasyon yaparken bir gar sonla münakaşaya tutuşmuş ve bu
r
BİR SOYGUNCULUK
İstanbul, 15 (Hususî) — Sirkecide İzmir otelinde misafir olarak ^bulunan tuvvu. ........ —- O-- - |
oğlundan geçer.ıen hüviyeti anlaşı- '--BW»ıavyu ua yem uu. uuuv v«
lamıyan iki kişi tarafından soyul- cesaret belirtisi olarak büyük akis-mak istenmiştir. I1er yaratmış bulunmaktadır. Gaze-
Nihat mukavemet edince meçhul telerin Amerika Büyük Elçisinin şahıslardan biri tabanca ile başın- halle meclisi başkanlık divanı reisi dan ağır surette yaralamıştır. Suç- ( Ivan Ribar’a vermiş olduğu itimat-lular yakalanmıştır. “
ir otelinde misafir olarak bulu- rm tüccar Nihat dün gece Halıcı- | Z|) ndan geçerden hüviyeti anlaşı-
zaman polis tarafından üzerinde yapılan arama neticesinde bir taban ca bulunmuştur.
Satılmış polis memuru tarafından karakola götürülürken 50 lira rüşvet vermek teklifinde bulunmuş fakat bu defa bu suçtan dolayı da hakkında takibata geçilmiştir.
kiyede millî havacılığın her alanda en yüksek mercii bulunan Türk Hava Kurumuna varınki çalışmalarında daha geniş başarılar dileriz.
Kurum, 25 inci yıldönümü münasebetiyle bir seri de pul bastırmış ve pul meraklılarının talebine zetmiştir.
merika Büyük Elçisi Georgeg Allen’in Belgrat’a gelmesi Yugoslavya’da yeni bir ümit ve
Belgrad mektupları
namesinin metnini aynen yayınlamış olmaları da Yugoslav'ların A-merika ile olan münasebetlerine ne derecede ehemmiyet verdiklerini gösterecek mahiyettedir. Umumiyetle bu nevi itimatnameler diplomasi lisanının en bariz nezaket kaidelerine uygun basma kalıp kelimelerle ele alınmasına rağmen Yugoslav başkentinde bu sözlere daha üstün bir mana atfedilmek istendiği aşikârdır. Bu meyanda bilhassa büyük elçinin her zaman eşitlik prensibi dahilinde iki memleket arasında dostluk ve bütün diğer sahalardaki münasebetlerini kuvvetlendirmeğe çalışacağını beyan etmesi Tito rejimine bağlılığına rağmen kominfor-mun her cepheden icra ettiği şiddet li tahrik ve baskı karşısında endişe
BİR YUMRUKTA ARKADAŞINI ÖLDÜRDÜ
İstanbul, 15 (Hususî) — Arif ve Yaşar Sonkaya isimlerinde iki arkadaş Sirkecide bir meseleden dolayı kavga etmişler, Arif bir yumrukta arkadaşını yere sermiştir. Gu-reba hastahanesine kaldırılan Yaşar ölmüştür. Arif bu akşam tevkif edilmiştir.
BAK1KÖYDE FECİ BİR CİNAYET
İstanbul, 15 (Hususî) — Bakırköy’de Mahmutbey nahiyesinde çiftçilik yapan ve altı aylık evli bulunan HaLil Arıcı dün akşam bir helâ __ _______________y__________r.
inşası ihtilâfı yüzünden amcası Mü- duyan halk arasında bir serinlik ya min ile kavga etmiştir. Müminin ki- —--i-- • ' ’ ””
zı kahvede oturmuş olan ağabeyi Üzeyre haber göndererek babamızı öldürüyorlar» demiştir. Derhal vaka yerine koşan Üzeyir bıçağını çekerek Halilin dalağını parçalamıştır. Halil ölmüştür.
D. Parti Güdül İlçe Kongresi
Demokrat Parti Güdül kongresi j
13/2/1950 tarihinde il idare kuru- j
lundan Abdullah Gedikoğlu, ve i
Hamdi Bulgurlu, Ayaş ilçesinden I idare kurulu başkanı Yusuf Gölgök, 1 yardımcısı Hüseyin Sürücü huzurile I ve ocak ve bucaklardan gelen de-| lege ve 500 ü mütecaviz partili üyelerin iştirakile yapılmıştır.
| Üçe idare kurulu başkanı Ali Muşlu delege yoklamasını müteakip «ekseriyetle mevcuttur» ve bu itibarla kongreyi açıyorum» diyerek kısa bir hitabe ile açmış ve müteakiben riyaset divanı seçimine geçilmiş ve açık oyla yapılan seçimde ■ başkanlığa Yusuf Gölgök, başkan yardımcılığına Hüseyin Sürücü ve kâtipliğe Mustafa Kalaycı seçilmiş ve kongre başkanı riyaset divanına seçildiklerinden dolayı kongre başkam sıfatile şahsına ve arkadaşlarına gösterilen teveccüh ve itimaddan dolayı teşekkür etmiş ve aziz Atanın hatırasını taziz için bir dakika'’**’ ayakta sükût vakfesinde durulmuş- ’ tur.
Müteakiben ilçe idare kurulu faa- | liyet raporu okunmuş ve ittifakla ı kabul olunmuştur. Dilekler kısmında bir çok delegeler söz alarak Güdül bucağının ilçe yapılması ve tapulama kanununun bir an evvel tatbikini ve bağlardaki hastalıkların | önlenmesini istediklerini belirtmiş- I lerdir.
Dileklerden sonra il idare kurulun dan Abdullah Gedikoğlu ve Hamdı Bulgurlu günün meseleleri ve par ti faaliyetleri ve il genel meclisini ilgilendiren mevzular hakkında delegeleri ve dinleyicileri coşturan birer hitabede bulunmuşlar ve bunu takiben seçimlere geçilmiş ve gizli yapılan seçim sonunda Mustafa Eı-kan, Mustafa Kalaycı, Ali Muşlu, Mustafa Afşar, Süleyman Çakır, Ahmet Beşler, Kâzım Umur yeni ı idare kuruluna seçilmişler ve bunlar da aralarında yaptıkları seçimde . başkanlığa Mustafa Kalaycıoğlu ikin j ci başkanlığa Mustafa Erkan, muha | sipliğe Ahmet Beşler, kâtipliğe Kâ- j zım Umur getirilmişlerdir.
Seçimi müteakip kongre başkanı I . - -... -------------------F yeni seçilen arkadaşları tebrik ve |
birer adım nazariyle bakmak müm- kendilerine muvaffakiyetler diliye-kündür. | yek kongreye son vermiştir,
Dr. II. Malik Evrenol
1
Türkiye İş Bankası A. Ş. den''
CEBECİ AJANSIMIZIN
17 Şubat 1950 tarihinde açılacağını sayın müşterile rimize bildiririz
I
Yugoslavya’dan
Batıya pencere
Yugoslavlarla B. Amerika arasındaki münasibetler yeni safhalar arzediyor
memleket arasındaki bağların kuvvetlenmesi hususunda bütün gayret-lerinin destekleneceğini vadetmiştir. ■ Bilhassa büyük elçi Georges Al-len'in itimatnamesini verdikten sonra basın mensuplarını kabülü sıra smda muhtelif suallere verdiği ce-
ratmıştır. Nitekim İvan Ribar’ın büyük elçinin sözlerine verdiği ce vapta da halkın bu derecede ehem- _____________________
miyet verdiği Amerika ile olan mü | vaplara atfedilen ehemmiyet pek nasebetlere karşı duyduğu ilgi ve ■ büyüktür. Belgrat basınında olduğu arzuyu sezmek mümkündür. İvan gibi memleketin en ücre köşelerin-Ribar cevabında büyük elçiye iki I de çıkan gazetelerde de büyük yer
verilen bu demecin bilhassa büyük elçinin Birleşik Amerika’nın Yugoslavya hakkmdaki resmî görüşüne dair gazeteciler tarafından sorulan bir suale verdiği cevap dikkati çekmektedir. Ailen, başkan Truman’m evvelce söylediği spzleri teyiden de-miştirki: «Birleşik Amerika dış siyasetinin esası Yugoslavya ve diğer bütün bağımsız memleketler de dahil olmak üzere nerede olursa ol-
sun her türlü taarruza ve silâhlı kuvvetler kullanılmasına karşı gel mekten ibarettir. )
George Allen’in ayrıca Amerika dışişleri bakanlığının Yugoslavya Ue Amerika arasındaki bütün pürüzlü meselelerin ve bu arada bilhassa Yugoslavya’daki bazı kimselerin A-merikan vatandaşlığı meselesinin halledilmesi arzusunda olduğunu ve nihayet Amerika’nın Yugoslavya si-
yasetinin kesin olarak Yugoslavya'nın içişlerine karışmamak esasına dayandığını söylemesi ve bu sözlerin Yugoslav basının yer alması, Yugoslavya'nın kominformdan ayrılmasında büyük bir isabet gören halk arasında çok müsait karşılanmıştır. Düne kadar Amerika’nın her sa mimi hareketini emperyalizme ve müdahaleye atfetmeğe alışan Yugoslav basının bu sefer tevile sap-maksızın AmerLcan büyük elçisinin sözlerini olduğu gibi efkârı umu miyeye arzetmesi henüz demokratik itiyatlarım kaybetemyen Yugoslav halkında iyimser bir hava yaratmıştır. Bu arada yeni kabul edilen seçim kanununda 100 seçmen’in müşterek imza ile müracaatları neticesinde müstakil aday gösterilmeleri ve 1945 seçimlerinde seçmen haklan alınan 123,438 kişinin de işgaı devresindeki hattı hareketlerini tamir ettiklerinden bahisle haklarının iadesi bolşevizmin alışık olduğu emir ile seçmek ve seçilmek usulünden ayrılmaktadır ki bu da az olsa batı demokrasilerini memnun etmek için başvurulan bir demokratik hareket sayılabilir. Seçimlerde iktidarda herhangi bir değişiklik beklenmemesine rağmen, batıya doğru açılan pençerenin ilerde daha da genişlemesi için bütün bu olaylara atılmış
Tibet Prensesleri
Rus-Çin anlaşması etrafında
arasında moda
anlaşması
HERGÜN BİR HÂDİSE:
ADYO*TELEFON-TELGRAF HABERLER
Operetten Dram'a !
A İlah selâmet versin Muam-iner Kaarcaya!
şimdi, ecnebi memleketlere yapacağı (bir turneye hazırlanırken, Son Saat refikimizin bir muharririne aynen şunlan söylemiş ;
— Nihat Erim, bana mektup yazdı. Ankarada bir kaç defa beni kabul etti. Benimle bir kardeş, bir ağabey gibi konuştu ve beni teshir etti. «Ecnebi memleketlere turneye çık!» dedi. Dışişleri, İçişleri, Münakalât Bakanlıkları da, eksik olmasınlar, yardım vaadettiler!
Diye hükümetin bütün kadro-siyle, sanat severliğini! uzun u-zun açıklıyor.
Desenize!.. Halkın gönlünde bir «Karaca» vardı; o da «Mu. ammer» olamadı, gitti! — A. F.
Pakt Amerikayı hedef tutuyormuş
ki aydanberi Sovyet Rusyada I _ , bulunan komünist Çin lideri * Mao Çe Tung ve Dışişleri Bakam I 0^' Çu En Lai’nin, nihayet Sovyet hükümetiyle bir dostluk, ittifak ve ik-1 i tisadî yardım anlaşması imzalamış ı olduklarım dün akşam Moskova radyosu haber verdi. Bundan baş- j ka, Mao’nun ve Dışişleri Bakanının, .
I Sovyetler tarafından talep olunan £ i taviz ve imtiyazlara yanaşmadıkları ~ 1 için göz hapsine alınmış olduklarına ( dair muhtelif ajanslar tarafından s yayınlanmış olan haberleri tekzip j zımnında, komünist Çin lideri bazı j umumî merasime iştirâk etti ve ko- ç münist Çinin Moskovadaki büyük Elçisi tarafından şerefine, veda zi- ( yafeti olduğu ihsas edilen bir yemek £ verildi.
Görünüşe göre, komjünist Çinli-lerle Sovyetler arasında iş tatlıya ’ bağlanmıştır. Lâkin, aktedilen dost- J luk, ittifak ve yardım anlaşmasın- * dan —'bugün elimizde bulunan metne göre— Ruslar ne kazanmış, kızıl ( ^Çinliler ne kaybetmişlerdir? Diğer ı «ir tabirle, Sovyet Rusya bu anlaş- £ mayı aktetmekle hangi tehlikelere karşı savunma icaplarım yerine ge- r tirdiğine kanidir? Bu suallere cevap j vermek için, evvelâ andlaşmamn £ açığa vurulan maddelerine bir göz ( atmak gerekir.
(Açığa vurulan maddeleri diyo- ; ruz, çünkü, devrimizde gizli hükümler ihtiva etmiyen bir andlaş- . maya rastlamak zordur. Ve niahyet ' komünist Çinlilerle Ruslar arasında, Dairen ve Port - Arthur limanlarıyla j Mançurya hakkında gizli görüşme-ler cereyan etmiş ve gizli kararlar : alınmış ise, Çinlileri ve Sovyetleri takbih etmeden evvel, Yalta anlaşmasında ayni limanların ve toprakların, Amerika tarafından, Çinin haberi olmadan, Sovyetlere vaade-dilmiş olduğunu hatırlamak faydalıdır.)
Sovyetlerle komünist Çinliler arasında aktedilen andlaşmanın birinci maddesi dostluk ve ittifak hükümlerini ihtiva ediyor. Lâkin, bu ittifak, doğrudan doğruya Japonyaya, onun müttefiklerine veya onunla beraber bir tecavüz hareketine teşeb-JJH.Ü'TOpeek olan «her hangi bir millete» karşı yöneltilmiştir, ki bu «her hangi bir millet» bittabi Amerika-dır. :
O kadar aşikâr olarak Amerikadır ı 1 adı geçen limanların komünist ] Gine teslimi takarrür ettiği halde, I Sovyet Rusya, gerektiği zaman bu limanları kullanmak hakkım muhafaza etmektedir.
Bu hükümlerin karara bağlandığı tarihten hemen bir hafta evvel, A-merikan komutanlarının Uzak Doğuda bir cevelân yapmış oldukları ve hassaten Mac Arthur ile uzun uzadıya konuştuktan sonra Was-hington’a dönerek Başkan Truman’a gizli bir rapor verdikleri hatırlanacak olursa ve nihayet, gerektiği zaman Pasifik donanmasının Mac Arthur’un emrine verileceğine dair bir karar alındığı göz önünde tutulursa, andlaşmada, Sovyet Rusyanın Mançurya şimendifer hattından vazgeçmek pahasına bu imtiyazları sağlamak gayreti anlaşılır.
Andlaşmanın diğer bir hükmü de Mogolistana taallûk etmektedir. Eilindiği gibi, Moğolistan 1911 ihtilâlinden beri Çinden ayrılmış, sonra uzun zaman süren mücadeleler neticesi bir plebisite başvurarak IMG da istiklâli seçmişti. Bugünkü anlaşmada bu istiklâl teyid edilmektedir.
Teyid ve tasrih edilmiyen bir şey varsa o da, Çinin kuzey eyaleti Sin-Kiang ve Tibet’dir. Andlaşma hükümleri, bu bahiste hayret verecek derecede derin bir sükût muhafaza etmektedir.
Muahedenin Çine yüzde 1 faizle temin ettiği 300 milyon dolar kredi yi de, şimdilik bir tarafa bırakarak , güneye inecek olursak, paktta, Çinin Güney ve Güney - Batı komşu, lamdan ve bu komşularla mümkün ve muhtemel münasebetlerden asla bahis yoktur. Buna mukabil, Bang-Kok'da Amerikan diplomatları toplanıp Amerikanın Baodai hükümetine meylettiği anlaşılır anlaşılmaz, komünist Ilo Şi Minh'in Moskova-ya gittiği ve Mao’nun da daha bir müddet Rusya’da kalacağı haberleri şayi olmuştur.
Görülüyor ki, Sovyet Rusyanın komünist Çin ile imzaladığı andlaşma, şimdilik Doğuyu ve Batıyı korumağa matuftur. Filhakika, Doğuda, Japonyada bir yandan Japon komünist partisi Kominform’a meydan okur ve Amerikan askerî komutanları toplantı halinde bulunurken, Batıda da, Amerika, Fransanın Hin-diçini Hükümetini korumak için gerekli silâh ve malzeme listesini istemektedir. Sovyet Rusyanın bu iki manevraya cevap vermesi lâzımdı. Nelekim verildi. Ve meselenin mühim sayılabilecek kısımları sonraya bırakıldı. Haritaya bir göz atılacak olursa, Ruslar Çinin doğu- I sunda elde ettikleri tavizler ve Güneyde tanımış oldukları Ho Şi Minh ile Pasifikteki Amerikan savunma hattına karşı bir hat sağlamışlardır.
Dünkü andlaşma böyle de müta- I lâa edilebilir.
Mücahit TOPALAK
“ Japonyadan ısrarla bahsedilmesi
M 4 » î A ono hi t*
(•

2
un
ı»
Ok t

ıh
İH). Ila"ı
M4 Sov
ta I
-
=
*
c-
(-
t’

Amer ikaya karşı bir tehdittir
Vaşington, 15 a.a. — Dün gece Rusya ile komünist Çin arasında im zalanan 30 senelik ittifak antlaşması hakkında konuşan Amerikan resmi şahsiyetleri Rusların Mançurya-dan çekileceğine inanmadıklarını söylemişlerdir. Dışişleri Bakanlığı Moskova'dan bildirilen ittifak antlaşması hakkında hiç bir resmî tefsirde bulunmamıştır.
Sözcü resmî metnin henüz gelmediğini fakat gelir gelmez tetkik e-dileceğini bildirmiştir.
Yetkili siyasî şahsiyetler Mançur ya hakkındaki hükümlerin ittifak antlaşmasının en manalı kısmını teş kil ettiğini bildirmişlerdir. Çünkü bu hükümlere göre Mançurya demiryolu kızıl Çinlilere geri verilecek ve 1952 de Sovyet kıtaları Port Arthur’dan tamamiyle geri çekileceklerdir.
Resmî şahsiyetler bunu Sovyetle-rin Mançuryadan çekilmek niyet lerinden ziyade bir propaganda hareketi olarak görmiye mütemayildirler.
Tokyo, 15 (a.a.) — Sovyet Rusya ile Komünist Çin arasında imzalanan ittifak antlaşması, Tokyo siyasî mahfillerinde Birleşik Amerika-ya Japonyada üs verilmemesi için Japonyaya yapılmış bir ikaz şeklinde tefsir edilmiştir. Japonya ile yapılacak barış konferansına Çinin iştirak ihtimalleri zaten zayıfken
şimdi bu anlaşma ile büsbütün ortadan kalkmış bulunmaktadır.
General Douglas Mac Arthurun ge nel karargâhına mensup yüksek bir şahsiyet bu hususta şunları söylemiştir:
•Buradaki Amerikan ve Japon şahiyetleri şimdilik bu haberi resmen yorumlamıyacaklardır. Filhakika evvelâ Sovyet Rusya ile komünist Çin arasında imzalanan ant laşma hakkında Vaşington ve Ban-kok siyasî çevrelerinde ne düşünüldüğünü bilmek lâzımdır.
Mamafih, şahsî kanaatimiz, bu antlaşmanın tabiî bir neticesi olarak, sağlam bir Pasifik ittifakı ak-tedilmesi maksadiyle komünist a-leyhtarı devletlerin yeni bir hamle yapacakları yolundadır..
Japonyadaki müttefik konseyi İngiliz üyelerinden Hodgson şöyle demiştir:
•Sovyet Rusya ile Komünist Çin arasında imzalanan antlaşmanın dibacesinde Japonya’dan bahsedilmesi, bu memlekete karşı yapılmış bir propaganda ve bilvasıta Birleşik A-merikaya yöneltilmiş bir hareket şeklinde tefsir edilebilir,.
Milliyetçi Çin konseyi üyelerinden general Şu-Şih-Minh ise bu irtifakın, -İkinci dünya. harbinden önce, muhayyel düşmanlara karşı Avrupada aktedilen antlaşmaları ha fırlattığını, söylemiştir.
Meclis köşesi
D A V E T
Amerikan filosu
Vietnam’a yardım hazırlığı başladı
"Dünyanın Çatısı,, nı on iki yaşında

Dilekçe Komisyonu:
Bugün saat 10 da;
I numaralı geçici dilekçe komis-
Bugün saat 10 da geçicidi dilekçe komisyonunda;
IV numaralı geçici dilekçe komisyonu:
Bugün saat 10 da geçici dilekçe komisyonunda;
VII numaralı geçici dilekçe ko -
Bugün saat 10 da Kitaplık iç salonlarında;
VIII numaralı geçici dilekçe komisyonu:
Bugün saat 10 da da Maliye Komisyonunda toplanacaklardır.
Asyada Kızıl tehlikenin bütün sıkletiyle tehdit etmekte olduğu Tibet, dini esaslar üzerine kurulmuş olan bir hükümetle idare edilir. Müstakildir. Fakat, komünist tırpanının pek yakın olduğu sanılan darbesine karşı, bu memleket idaresi bütün dünyadan yardım istemiştir. Bir Italyan gazetecisinin, «Dünyanın çatısı» di ye anılan bu diyar hakkındaki zevkli reportajını naklediyoruz.
Dünya Basınından
Hulâsalar |l
15 - 2 - 950 ——|
Amerika her ihtimale karşı hazırdır
Vaşington, 15 (a.a.) — Yedinci A-merikan deniz filosu komutanı A-miral Russel Berkey’in bildirdiğine göre. Birleşik Amerikanın 7 nci deniz ve 13 üncü hava filolariyle U-zak Doğudaki İngiliz donanmasıha mensup birlikler Mart ayında Filipin sularında manevralar yapacaklardır.
Johnson'un beyanatı
Vaşington, 15 (a.a.) — Savunma Bakanı Louis Johnson bir toplantıda yaptığı konuşmada «Birleşik A-merika, her türlü taarruza karşı koymak için kâfi derecede hazırlanmıştır» demiştir. Genelkurmayın, başkanın ve benim kanaatlerr mizce Birleşik Amerikanın savunma tesisleri şimdiki vaziyette kâfidir.»
Johnson bu beyanatı, bakanlığının masraflarını azalttığı için kendisine tevcih edilen tenkitlere ceva ben vermiştir.
Savunma Bakanı sözlerine sunu da ilâve etmiştir:
• Üzerime aldığım hizmetler dünya barışını sağlamıya matuftur.»
Tevkif edilen Amerikalı misyonerler
Londra Radyosu, (Basın . Yayın) — Çekoslovak dışişleri bakanlığı bugün iki Amerikalı misyonerin daha tevkif edildiğini bildirmiştir. Söylendiğin» göre Amerikalı misyonerler yasak bir mıntakaya girmekteydiler. Bundan evvel tevkif edilen Amerikalı misyonerler hakkında Prag'daki Amerikan elçisinin sualine cevap veren Çekoslovak notasında, Amerikalı misyonerlerin serbest bırakılması isteğinin nazarı itibara alınacağı bildirilmekte fakat misyonerlerin nerede mahpus tutuldukları açıklanmamaktadır.
Am«rika askerî ihtiyaç listesini istiyor
Paris Radyosu, 15 (Basın - Yayın) — Amerikan hükümeti dün Fransa'nın Vaşington Büyükelçisine, Fransa’nın ve Viyetnanı ordularının askerî ihtiyaçlarını bildirir tafsilâtlı bir liste istediğini şifahi olarak bildirmiştir.
Bilindiği gibi Amerika Hükümeti halen, Hindi-Çinî, Birmanya, Endonezya, Seylân’a ve Uzak-Doğu-nun diğer bölgelerine yapılacak o-lan askeri lyardımını incelemektedir.
Fransa’nın teşebbüsü
Londra Radyosu, (Basıı yın) — Fransız Dışişleri Bakanlığın dan bildirildiğine göre, Vietnam’ın ' desteklenmesi için Fransa, Birleşmiş Milletlere müracaat etmek niyetindedir. Vietnam’daki Fransız yüksek komiseri bu akşam Paris’e varacak ve Vietnam’daki son vaziyet hakkındaki raporunu verecektir.
Ya-
Atom enerjisi komisyon boşkanlığı
Paris Radyosu, 15 (Basın - Yayın) — Atom enerjisi komisyonu başkanlığından istifası yarın yürürlüğe girecek olan David Lilyental dün akşam başkan Truman’la görüşmüştür.
Bu görüşmeyi müteakip demeçte bulunan Lilyental, sadık bir vatandaş sıfatiyle başkan Truman’ın siyasetini tekipte devam edeceğini beyan etmiş ve halen en mühim meselenin silâh yarışını durdurmak olduğunu söylemiştir.
Lilyental, tanınmış bilgin profesör Einstein’in hidrojen bombasının dünyanın sonu demek olduğu hak-kındaki görüşünü paylaşmadığını belirtmiştir.
İngiliz (basını:
İngiliz gazetelerinin ekserisi bugün de başyazılarını seçimlere ve muhtelif iş meselelerine tahsis etmişlerdir.
Bu arada Daily Telegraph gazetesi Churchill’in memleket davalarına karşı göstermekte olduğu alâka ü-zerinde durmakta ve eski başkanın, geçmişte devlet adamları arasında yapılan konferanslar esnasında, müessir bir politikacı olduğunu is-bat eylemiş bulunduğunu kaydetmektedir.
Muhafazakâr gazete yazısına şöyle devam ediyor:
• Eski başbakan Churchill’in, vak-tile devletlerin ayrı ayrı kendisile temasa geçmeleri hakkındaki Rus teklifini reddetmiş olması, Rusya’nın ancak hakikî kuvvete karşı saygı göstereceğine dair olan inancını kaybetmemiş olması, bundan bir kaç gün evvel Birleşik Amerika dışişle-1 ri bakanı Dean Acheson tarafından Birleşik Amerika’nın hareket tarzını izah eden nutukta belirtilen nok-; talara uymaktadır.»
Keşmir meselesinde Mısır'ın tavassutu
Kahire, 15 a.a. — Dışişleri bakanlığı sözcüsü France-Presse ajansı muhabirine beyanatta bulunarak demiştir ki:
«Mısır hükümeti Pakistan ve Hindistan’la olan dostluğuna güvene-1 rek bu iki memleket arasındaki an-' laşmazlığı halletmek üzere aracılık yapmak teklifinde bulunacaktır.»
Fransanm iktisadi durumu iyi
• 1 Paris Radyosu, 15 (Basın - Ya--1 yın) — İktisadî işbirliği teşkilâtı-ı ' nın Fransa’daki Avrupa grupu baş-i ' kanı halen Amerika’da bulunmak-
■ tadır. Grup başkanı verdiği demeç-
■ te, Fransa’nın çok iyi bir durumda olduğunu, 1950 de yabancı bir yardı-
- ma ihtiyacı olmayacağını söylemiş ı ve Fransa’nın istihsalini arttırmak
■ için daha önemli gayretler sarfede-ı ceğini ümid etmekte olduğunu belirt
I miştir.
Ll imalaya dağlarının eteklerin-
■ ■ de barınmış olan Yatung köyünde fecirle beraber, hararetli bir temizlik işine girişikliğini gördüm. Öğle vaktine kadar her iş tamam oldu ve bütün köy halkı saf tutup, büyük Budanın, «Her şeye kadir ve her şeye vakıf», Allahın gölgesi o-lan din adamının teşrifine intizar etmeye başladı. Serin bir rüzgâr e-siyordu. Gök, dağlık yerlerin semasında her zaman görülen tatlı bir lâcivert renkle, tatlı bir güneş altında, bulutsuz ve fırtınasız, sere serpe uzanmıştı. Köyün yolunu belli etmek için, iki sıra beyaz taş dizilmiş. Gûya bu yola kötülük kuv vetleri giremezlermiş. Her kapının önünde, çerden çöpten ocaklar üzerinde servi dalları yanıyordu. Yanan bu servi dallarından yükselen du -man havayı garip bir koku ile ve inanılmayacak derecede mavi bir renkle dolduruyordu.
Nihayet, beklenen kafile, bu mavi dumanın içinden belirdi. Büyük Budaya, diğer Budalar da refakat e-yorlardı.Bunlar ata binmişlerdi.Yaya gelen muhafızlar, silâh taşıyorlardı. Çocuklar koşuştular. Kadınlar diz çöktü. Erkekler baş eğmişlerdi. Dua değirmenleri durmadan dönüyordu.
Lama, beyaz bir ata binmişti. Sırtında sarı ipekliden geniş bir cüppe, başında yaldızlı bir serpuş vardı. On iki yaşında, güzel bir çocuktu Lama.

Dinî Merasim
Bir kaç gün sonra, Allahın gölgesine resmi ziyaretler başladı.
Küçük Lama, muazzam ve esrarlı mabedin orta yerinde, Çin işi sırmalar ve ipeklerle süslü bir tahta oturmuştu. Ahali, sükût içinde Lamanın önünden geçiyor ve takdis e-dilmeyi talep ediyordu. Verilen hediye makbule geçerse, Lama, «Ka-ta» denilen beyaz ipekliden bir eşarp lütfediyordu. Mabedin duvarları fresklerle kaplıydı. Bu tasvirlerden çoğu, Budayı tefekkür ve temaşa halinde gösteriyor, diğerleri de kan gölleri içinde dans eden ve insan ka-fataslarında kan içen korkunç mabutları gösteriyordu.
Keşişlerden birine bir kaç rupi-lik bir hediye vererek, genç Lamanın elinden beyaz bir eşarp almaya muvaffak oldum. Bu küçük çocuğun gözlerinde masum bir sükûnet ve itimad ifadesi vardı. O, Allah olduğunu biliyordu. Bundan ’ an için bile şüphe etmemişti.

bir

Tibet halkı
Tıbet’de Paris modası iskarpin kullanan Prenses leketînin âdetlerine ve felsefesine bigâne olmadığı gibi Batı âleminin bilgilerine de vâkıftır
aksettiren renkleri ve ışıkları ile büsbütün başka bir intiba uyandırır. Gerekirdi ki, altı bin metreden fazla yükseklikdeki dağlardan inerek, lâ civertli yeşilli, yahut da bembeyaz, bu sarı taşlı çıplak araziye serilmiş olan karlar ve buzlar, insanlara, eski Yunanda olduğu gibi, hayat ve güneş aşkı, zevk ve haz aşkı telkin etsin. Hayır. Lama dini, bilâkis, dün yayı şeytanlar, habis ruhlar ve şer kuvvetlerde dolu farzeder. Tibetde insan bu şer kuvvetlerinden kurtulabilmek için her türlü sihir, büyü ve ayine baş vurmak zorundadır.
Bana mabedi gezdiren Lama, feneri yukarıya doğru kaldırınca, duvarlarda, ne insana, ne hayvana ben ziyen bir takım mabut resimleri göldüm. Bunlar korkunç mahlûklardı. Renk renk, çeşit çeşit, kimisinin dişleri arasında bir tutam saç, kimisinin boynunda kuru kafalardan yapılmış gerdanlıklar, bazısı elinde kadeh yerine bir kafatası taşıyan ve kan içen, müteaddit kollu ve a* yaklı korkunç mahlûklardı.
Yanımdaki Lama izahat verdi: • Bunlar habis ruhlar ve şer kuvvetleri değildir, dedi, bunlar ilâhdır. Ölüm ve doğum dairesine yakından bağlı olan şer kuvvetlerini ürkütmek için bu kadar korkunç bir hal almışlar.
Şer kuvvetlerini kaçırmak için bu kadar korkunç olmak lâzım geldiğine göre, demek ki bu şer kuv vetleri dayanılmaz bir füsuna sahip, dedim.
Genç Lama güldü:
Öyle olsa gerek, dedi, baksanıza insanların haline...
Zamanla gözlerimiz karanlığa a-lıştı. Mabedin nihayetinde, bir çok küçük fenerle aydınlanmış bir mihrap gördüm. Mihrabın üzerinde altından mamûl muazzam heykeller yükseliyordu. Bunların arasında yirmi beş bin yıl evvel yaşadıklarına inanılan büyük Ateş, Işık, Hayat mabutları vardı. Yanlarında da, iskeletler, birbirlerine sarılmış yatıyorlardı. Lama dini bu mabette kabusun son haddine ulaşmış bulunuyordu.
çatısını bu İlâh - çocukla, bu göçebe, muhafaza ediyor
kın, bakın ne güzel diye arada rada beni dürtüyordu. Bütün danslara hâkim olan motif ölümdü. Tibetliler ölmün haşmetinden müthiş bir zevk alıyorlar. Bu belki de Buda metafiziğinin bir neticesidir. Çünkü bu felsefe, ölümün yeniden doğmak olduğunu telkin eder.
Allah koşmaca oynuyor
Ziyaretçiler çekildikten sonra, Lama, bana: .Gelin benimle beraber, oynıyalım» dedi. Ben nihayet bir yabancıydım. Benimle teklifsiz konuşmaya ve çocukça muamele etmeye cesarat edebiliyordu. Hemen, sarı ipekten geniş cüppesini çıkardı, yanında duran Lamalardan biri -ne veıd: Lama bu küçük çocuğun uzattığı cüppeyi büyük bir hürmetle alıp katladı. Şimdi artık büyük Lama tamamen serbest kalmıştı. Tahtından indi, elimden tutarak beni çimenlik bir yere götürdü. «Top oymyalım» diyordu. Bu küçük çocuğa' baktım. Biraz evvel, binlerce senelik bir tarihin yükü, üst üste yığılmış tecrübe ve ananelerin altında ufacık görünen bu çocukcağız, şimdi, tıpkı bizim memleketimizdeki çocuklar gibi, ot üzerinde yumruk kadar bir topu kovalamaktan mesut, ab al moru mor, sevimli bir mahluk haline gelmişti.
Sonradan, Tibetde çok kimseyle ta niştim. Bunlar, tahtadan bir iskelet etrafına gerilmiş sağlam bezlerden mamûl bir takım çadırlarda oturuyorlar. En büyük servetleri hay -yanları ve başlıca istihsalleri de yağdır. Tibetliler, sattıkları yağ ile bir nevi arpa satın alarak bunu ken dilerine gıda edinmişlerdir. Bu mem lekete giren çıkan belli değil gibidir. Bezirganlar, büyük tüccarlar, seyyahlar, gücü yeten herkes Tibete serbestçe girip çıkmaktadır. Bu mu azzam ülkede mevsime ve yeşeren ota göre, dolaşıp duran göçebelerin sayısı yirmi milyon kadar vardır. Fakat sonsuz boşluklar, bu yirmi milyon insanı âdeta silmiştir denebilir.
Serbest Fıkra
Hepimize zihin açıklığı!

Yanımdaki prenses hayrandı. Ba- 1 resmen bildirmiştir.
T elefoıı, hiç şüphesiz bize bir ® çok işlerimizde rahatlık ve kolaylık sağlayan bir medeniyet türlü muziplikler eder; çevirirsiniz, çevirirsiniz de numarayı bir vasıtasıdır. Bakmayın, ara sıra türlü tutturamazsmız. Hadi tutturdunuz, bu sefer de zırıltıdan, gürültüden meramınızı doğru dürüst anlatamazsınız! Fakat Bunun haricinde bir çok işlerinizi yorulmadan, vakit kaybetmeden kolaylıkla görürsünüz.
Fakat artık şimdiden sonra hu rahatlıklara da elveda! Öyle eskisi gibi, rehberi açıp aradığınızı kolay kolay bulamıyacaksınız! Muhakkak, telefonla işiniz djüşe-cek herkesin soyadını su gbi ezbere bilmeniz icabedecek! Çünkü efendim; yeni telefon rehberleri, Avrupada ve Amerikada olduğu gibi! Bizde de «soyadı» üzerine
Yazan :
Sarıçizmeli I
Ibasılı yormuş!
İşin doğrusunu ararsanız bizde, hangi babayiğit, 100 tanıdığı arasında bile, 20 tanesinin soyadını doğru dürüst bellemiştir? Biz birbirimizi hep -Ali ıbey» .Veli bey., diye tanımaz mıyız? Her gün isimleri defalarca gazetelere geçen siyasî şahsiyetler hariç, herhangi bir ahbap bile, bizim için uzun zaman, soyadını iyice bilmeden dahi can ciğer olabileceğimiz kimse değil mi?».
Sorarım sîze, hangimizin başına şöyle bir hâdise gelmez?
Meselâ Pazar günü, «Ali beylere» gittiniz. Orada »Haşan beyle» tanıştınız. Haşan bey sizden, siz Haşan beyden hoşlandınız! Hattâ
o kadar ki bu yeni ahbabınızın işini, yerini yurdunu lâf arasında öğrendiniz de, soyadı geçmedi bile!
Fakat, Haşan bey sizi ertesi akjşam evinde yemeğe çağırdı; ertesi akşam oldu, tam gideceğimiz sırada, bir aksilik çıktı, gidemiye-ceksbıiz. Elinizde eski rehber olsa ne âlâ! bütün «Hasaıı» beylere ıbakar, yeni ahbabınızın iş ve gücüne göre aradığınızı hemen bulabilir, mazeretinizi bildirirsiniz.
Fakat şimdi öyle mi? Muhakkak Haşan Beyin (Felfelek) soyadını bileceksiniz!
Yoksa, telefonu kaldırın atın'.
Aziz okuyucularım! Şimdiden yapacak epey işimiz var :
Ya oturup, telefon rehberlerindeki bütün soyadlarını ezberlemek, yahut da eskilerini ciltlerle ciltletip, gözümüz saklamak!
Hangisi kolayınıza gelirse
Bir Tibet mabedinde
Sarsılmaz irade mânasında bir ad taşıyan (Ton gi) genç bir rahip, bizi, manastırın en büyük mabedine götüren merdivenlerin üst basamak larında bekliyordu. Onun peşinden, asırların karanlığına girdim. Ma -bette bir toz ve yanmış yağ koku- .... su vardı. Tibet mabetleri hep kas- sediyorlar ve 1 yellidir. Halbuki. Tibet çırçıpluk lerineki kılıcı toprakları ve mutlak bir temizliği I Y».Jak.

Bir Moğol Prensesi
Mabedin karşısına, zigzaglı renk ler taşıyan büyük çadırlar kurulmuştu. Kutsal danslar başlamak ü-zereydi. Seyretmek için yerime otururken, Prenses Pema Şoki'nin yanma düşmüş olduğumu farkettim.
Prenses, yirmi iki yaşında, ufak tefek bir kızdı, fakat vücudu mütenasipti. Uzun siyah saçlarını orta -dan ayırarak omuzlarına bırakmıştı. Halbuki bir prensesti bu. Tibet âdetine uygun bir tarzda giyinmiş, fakat, kıyafetine bazı yenilikler kat maktan vazgeçememişti. Meselâ a -yaklarında, Tibetlilerin giydikleri bir nevi sandal yerine Paristen gelme iskarpinler vardı ve tırnaklarını kırmızıya boyamıştı.
Prensesle ahbap olduk. Batı tarih ve edebiyatını biliyor, şimdi de kültürünü Amerikan mecmuaları ile tamamlamaya çalışıyordu Bununla beraber, Tibetin bütün gizli âdet ve esrarına da vakıftı.
Danslar başlamıştı. Lamaların, uçsuz bucaksız mesafeler ve göklerle ezeli buzlar ve karlardan bir aksi şada koparmak için icad edidmiş olan musikileri vadiyi dolduruyordu. Oyuncular, sarılı, mavili, işlemeli elbiseler içinde döne döne dan sediyorlar ve lıcr beş adımda bir el-savuruyorlardı.
Amerika Ycmen’i yeniden tanıdı
Vaşhington, 15 a.a. — Birleşik A-merika Yemen krallığını yeniden tanımıştır. Bilindiği gibi, 17 Şubat 1948 de imam Yahya’nın katledilmesi ve onu takip eden iç harp yüzünden Birleşik Amerika artık Ye-men’i tanımadığını bildirmişti..
22 Aralık 1949 da, birleşmiş milletlerdeki Yemen delegesi Kadı Mu-hammed El Emıî, dışişleri bakanlığına giderek, hükümeti adına, Ye-men’in milletlerarası taahhüdlerine ve bu arada Amerika - Yemen dostluk anlaşmasına saygı gösterdiğini

ZAFER
16 - 2 ■ 1950
Ankara Ticaret Odasından
Haşan o meşhur kahkahalarından birini daha atarak:
— Düşünme dostum dedi. Dişlerini gıcırdatmakla kendine zarar verirsin. Şöyle mevkiimle mütenasip bir yer göster de biraz istirahat edeyim.
— 93 —
Ve sonı’a derhal kılıcını çekti. Saray avlusunu inleten bir sesle haykırdı:
— Burası bir can pazarı olursa kabahat benim değil!..
Leon sür’atle bir kaç adım geri sıçradı. Askerlerine emir vermek üzere dedi ki, gürültüyü işiten İmprator geri döndü. Feci vaziyeti görerek Leon’a hitap etti:
— Peki, ne oluyor orada?
Leon dişlerini gıcırdatarak ce -vap verdi:
— Bu serseri ile başımız belaya girecek Haşmetmeap... Emrinize i-taat etmek istemiyor.
— Anlamadım.
Haşan cevap verdi:
— Anlamıyacak bir şey yok. Bu budala herif benim kollarımı bağla mak istedi.
İmparator Leon’a döndü:
— Öyle mi kumandan?
— Emriniz üzerine Haşmetmeap.
— Ben öyle bir emir vermedim. Haşan gülerek söze karıştı:
— Ben sana dememiş mi idim sersemlerin ele başısı...
İmparator, Haşanın bu pervasız hareketine karşı dudaklarım ısırdı.
Leon, maruz kaldığı hakaretin al tında ezilerek sap san kesildi.Gayri ihtiyarî eli kılıcına gitti. Haşan bir daha bağırdı:
— Aman... Dostlar mukayyet o-lunuz. Birisi aklını oynattı galiba. Ateşle oynuyor.
Leon büsbütün perişan oldu. Elini kılıcından çekti. Vaziyeti kurtar mak için İmparator müdahale etti:
— Leon sana bu delikanlıyı misafir et demiştim. Tevkif et demedim.
Sonra Haşan’a döndü:
— Sen de delikanlı, biraz daha temkinli ol.
— İşte onu yapamam efendim. Böyle budalalar mevcut oldukça...
— Her ne ise..Biraz istirahat et. Seninle konuşacağım.
— Bana öyle geliyor ki, konuşacak fazla bir şeyimiz yoktur.
— Kâfi delikanlı...
İmparator sarayın muhteşem kapısından içeri girip, loş koridorları geçerek kayboldu. Haşan ile Leon ve hassa askerleri baş başa kaldı. İkisi birbirine tuhaf tuhaf bakmaya başladı. Leon, ne yapmak lâzım geldiğini bir türlü kes-tiremiyordu. Haşan o meşhur kahkahalarından birini daha atarak:
— Düşünme dostum dedi. Dişlerini gıcırdatmakla kendine zarar verirsin. Şöyle mevkiimle mütena-
sip bir yer göster de biraz istirahat edeyim.' Bayağı yorulmuşum.
Leon mecburen hiddetini teskin
etti:
— Bir gün nasıl olsa hesaplaşacağız. Şimdilik senin dediğin olsun.
— Her vakit benim dediğim olacak zaten...
Leon, Haşana laf yetiştiremiye-ceğini anlayarak onu, sarayın avluya bakan bir salonuna götürdü.
— İmparator isteyinceye kadar burada bekle.
Haşan, Leon’un kolundan yakaladı:
— E... Sen de işittin ki ben burada misafirim.
Leon, Hasan’ın taarruzlarından bıkmıştı:
— Yeter artık.
Diye haykırdı. Fakat Haşan onun kolunu bırakmadı:
faaliyeti, aklı başında olan bütün Bizans ricalini şüphe içinde kıvran diriyordu.
Vakıa BizanslIlar, yüz elli seneden beri bir çok defalar Türk Padişahlarının tazyikine uğramışlardı. Fakat siyasî entrikalarla bu tazyikler önlenebilmişti. Bu defaki, daha evvelkilere pek benzemiyordu. Her halde İmparator da bu işi iyice anlamıştı.
Uzun bir skûttan sonra, asabiyetini belli etmemeğe çalışarak imparator Kostantin söze başladı:
(Bizans büyükleri!. Mühim kararlar vermek üzere sizi buraya topladım. Tarihimizin, bin yıllık Bizans tarihinin belki en karanlık günlerini yaşamaktayız. Allahın inayetile Bizans tahtına oturduğum gündenberi huzur ve istirahat görmedim. Bütün kuvvetimi, sevgili Bizansm müdafaasına hasrettim. Fakat bu yorucu gayret lerime rağmen bugün Bizans tam bir emniyet altında değildir. Mukadderat karşımıza, genç bir hükümdar çıkardı. Öyle bir hükümdar ki, taliin kendisine bahşettiği imkânlardan istifade ederek bütün kuvvetini Bizansm imhasına sarfetmektedir. Uzun zaman-lardanberi, Türklerle hoş geçinmek için her türlü çareye baş vurduk. Hukuku hükümranımızı bile hiçe sayarak, topraklarımız üzerinde korkunç bir hisar yapmasına ses çıkarmadık. Fakat bütün bunlar asla onun kötü niyetlerine engel olamadı. En nihayet Epi-bados köylerine karşı yapılan muameleyi biliyorsunuz.
Bizim bütün hüsnüniyetimize rağmen Türklerin tarzı hareketleri karşısında daha fazla hareketsiz kalmayı hükümdarlık şeref ve haysiyetimiz için zararlı bulduk. Bu yüzdendir ki, her hangi anî bir baskına karşı tedbir almak üzere surlardaki askerî ve sivil kapıların kapanmalarını ve Bizans ta mevcut Türklerin tevkifini emrettim.!.)
Bu oldukça uzun nutuk, hiç bir mütalaa dermeyan edilmeksizin orada olanlar tarafından dinlendi. Kostantin. nutkun yapacağı aksülâ ameli bekliyordu. Fakat hiç kimse ağzmı açıp bir tek kelime dahi söylemedi. Herkes başını önüne eğmiş düşünüyordu. Belli ki orada bulunan yüksek devlet adamlarının hepsi de, daha o dakikada, Bizans surları karşısında Türk kavuklularının hayalini görmekte idi.
Kostantin bir müddet daha cevap bekledikten sonra yeniden söze başladı. Bu defa daha asabi idi:
(Sükûnetinizle, aldığım tedbirlerin isabetli olduğunu kabul ettiğinizi anlıyorum. Aciz ve meskenet içinde yaşamaktansa, haysiyet ve şerefle ölmeyi göze aldım. Bütün BizanslIların da bu hususta benimle beraber olduklarını görmekle iftihar ediyorum.-
Bir daha sustu. Bu sırada Başvekil ve Amiral Grandük Notaras Kostantinin yüzüne bakmakta idi. Kostantin:
— Başvekilimizin mütaleasını al mak isteriz.
Dedi. Zaten söz söylemeye hazırlanmış olan Notaras?
(Devamı var)
No. 3017;
Merkezi Ankara’da Yenişehir — tnkilâp sokak numara 15 te olmak üzere kurulan «Ersan Taksi Limited Şirketi, nin ticaret unvaniyle Bakanlıkça onaylanmış bulunan mu kavelenamesinin ve şirket adına imzaya yetkili Bedia Belbez ile Necla Özey’in imza şekillerini havi Ankara 4. cü Noterliğince musaddak sirkülerin vaki istek üzerine ve dairede saklı vesikalara dayanılarak 15/2/950 tarihinde tescil edildiği, mukavelename örneğinin aşağıda aynen neşredilmekte olduğu duyurulur. (293)
ERSAN TAKSİ LİMİTED ŞİRKETİ MUKAVELENAMESİ
Teşekkül, Unvan, Merkez Maksat, Müddet.
Madde 1 — Aşağıda isimleri yazılı:
Belkıs Rızatepe,
Neclâ Özey,
Bedia Belbez.
arasında işbu mukavelename ve Ticaret Kanununun hükümlerine tevfikan bir Limited Şirket kurulmuştur.
Madde 2 — Şirketin ünvanı «ER-SAN TAKSİ LİMİTED ŞİRKETİ, dir.
Madde 3 — Şirketin merkezi :An-kara, Yenişehir İnkılâp Sok. No. 15» dir. Şirket Ticaret Bakanlığına haber vermek şartiyle Türkiye dahilinde ve haricinde şubeler açabilir.
Madde 4 — Şirketin maksadı doğrudan doğruya veya kiraya vermek suretiyle taksi işletmek, bilûmum nakliyat, garaj işletmek, otomobil ve otomobil malzemesi, akaryakıt mümessilliği yapmaktır.
Madde 5 — Şirketin teşekkül müd deti Ekonomi ye Ticaret Bakanlığınca kat’î olarak tasdik edilerek tescil ve ilân olunduğu tarihten i-tibaren beş senedir.
Madde 6 — Şirketin sermayesi 90.000 (doksan bin) Türk lirasından ibaret olup bunun,
60 hisseye tekabül eden 30.000 lirası: Belkıs Rızatepe,
60 Hisseye tekabül eden 30.000 lirası Necla Özey,
60 Hisseye tekabül eden 30.000 lirası Bedia Belbez, tarafından taahhüt edilmiştir.
Madde 7 — Şirket sermayesinin 33.000 lirası nakten ve 57.000 lirası aynî olarak ödenmiş ve bu kıymet mahkemece takdir ve tespit edil-
Madde: 8 — Şeriklerin üçüncü şahıslara karşı mes’uliyeti ancak şirketteki hisselerine tekabül eden meblâğa inhisar eder.
Madde: 9 — Şirket sermayesi tamamen tediye edilmedikça yeniden arttırılamaz. Sermayenin tezyidi, adedi beşi tecavüz etmediği müddetçe şeriklerin ittifakiyle, beşi tecavüz eylediği takdir de sermayenin dörtte üçünü temsil eden şeriklerin talep ve muvafakatiyle mümkündür.
Bu şekilde tezyidi sermayeye karar verildikten sonra artan sermayenin tamamının taahhüt ve yüzde ellisinin muteber bir bankaya yatırılması lâzımdır.
Sermayenin tezyidi halinde şerik ler arzu ettikleri takdirde hisseleri nisbetinde yeni hisselere sahip olur ve bunların tediyesini taahhüt e-derler. Şerikler bu husustaki rüç-han haklarını kullanmadıkları takdirde hariçten yeni hissederalar alın mak suretiyle şirket sermayesi arttırılabilir. Her iki halde de ayni ser maye vaz'ı şeklinde yapılacak sermaye tezyidlerinde sermaye olarak konulan aynın kıymet takdiri behemehal şeriklerin talebi üzerine alâkadar mahkemece tayin olunacak ehlihibre marifetiyle yapılmak lâzımdır.
Madde: 10 — Şirket sermayesi 9 uncu maddenin birinci fıkrasında
yazılı usul dairesinde tenkis edilebilir. Ancak bu muamelede Ticaret Kanununun 506 ncı maddesindeki hüküm esas olarak alınır. Tenkis hakkındaki kararlar Ticaret Kanununun 396 ncı maddesine göre tekemmül ettirilir.
Madde: 11 — Sermayenin gerek tezyidi ve gerek tenkisi dolayısiyle alınacak kararları gösteren umumî heyet evrakı ve diğer vesaik Ekonomi ve Ticaret Bakanlığına gönderilecek ve Bakanlığın muvafakati istihsal olunacaktır.
Madde: 12 — Şeriklerin hisselerini gösteren vesaik nama muharrerdir. Bu hisseler şirket sermayesinin tamamını temsil eden şeriklerin muvafakati olmadıkça diğer şeriklere veya ahare devredilemez ve satılamaz.
Madde: 13 — Hisseler şirket nazarında tecezzi kabul etmez. Şirket her hisse için bir sahip tanır. Ancak veraset gibi bir suretle bir hisse müteaddit alâkadarlar arasında gayri kabili taksim kaldığı takdire bunlar haklarını müştereken isti -mal ederler. Müşterek alâkadarların mümessil veya vekilleri bulunmadığı hallerde şirketin muamelâtı bun lardan yalnız birine karşı bile olsa cümlesi hakkında muteberdir.
Madde: 14 — Şirket namına ittihaz edilen kararlarda şerikler her hisse için bir reye sahiptir. Ancak bir hissedar umum hisseler adedinin üçte birinden fazla reye malik olamaz. Vekâleten rey verebilmek için bu vekâleti gösteren tahriri bir mezuniyet lâzımdır. Reyler yazılı olarak verilir.
Madde: 15 — Esas muka/elename nin, sermayenin tezyid veya tenkisinden maada her nevi tadilâtı adedi beşi tecavüz etmediği müddetçe şeriklerin ittifakiyle, beşi tecavüz ettiği takdirde Şirket sermayesinin üçte ikisini temsil eden şürekânın muvafakatiyle yapılır.
Şirketin idaresi?
Madde: 16 — Şirketin umur ve muamelâtı; adedi beşi tecavüz etmediği takdirde şeriklerin ittifaki* le, beşi tecavüz ettiği takdirde ekseriyetle verilecek kararlarla yürütülür. Hissedarlar Şirket idaresini aralarından veya hariçten seçecekleri bir veya daha fazla müdüre de bırakabilirler.
Madde: 17 — Hissedarlar ekseriyetle ittihaz edecekleri bir kararla müdürlerin vazifelerine her an nihayet verebilirler.
Madde: 18 — Şirketin hak ve vecibeleri şirket ünvanı altında şirketi temsile ortaklar heyetince karar verilen iki şahsın imzaları ile teay-yün eder.
Madde: 19 — Müşterek imzalar ile şirketi temsile salâhiyetli şahıslar, mahkemeler vesair komisyon heyet ve makamlar huzurunda, müddei, müddeialeyh vesair her hangi bir sıfatla şirketi temsil etmek, şirket namına vekil ve hakem tayin eylemek ve kanunun verdiği bütün hak ve salâhiyetleri ^kullanmak hususunda mezundurlar.
Madde: 20 — Kanun ve işbu mukavelename ile tayin edilmiş bulunan muayyen zamanlarda adiyen veya hâsıl olacak lüzum üzerine fevkalâde olarak şirket hissedarları umumî heyetini içtimaa davet etmek, içtimain akdi için kanun ve işbu mukavelename hükümlerine göre yapılması lâzım gelen ilânat, tebliğat ve sair merasimi yapmak, şerikler umumî heyetinin kararlarını infaz etmek senelik bilânçonun tanzimini temin ile bunu heyeti u* mumiye içtimaından lâakal on gün evvel hissedarların tetkikine ar-zetmek müdürlerin cümlei vezaifin-dendir. Bundan başka müdürler şir ketin malî ve ticarî vaziyeti hakkında bir rapor hazırlıyarak bilânço ile birlikte bunu da heyeti umumi-
yeye vermiye mecburdurlar.
Madde: 21 — Şirket müdürleri, şirket umuruna kendi işleri gibi tam bir dikkat, basiret ve ihtimam göstermeğe mecburdurlar. Şirket müdürleri, Şirketin iştigal mevzuu olan muamelât nev’inden muameleler yapan anonimden gayri her hangi bir şirkete şerik, hissedar olamı-yacakları gibi, anonim şirketler de dahil bulunduğu halde müdür ve meclisi idarö âzası da olamazlar. Bil vasıta dahi olsa şeriklerin muvafaka tı olmaksızın bu kabil işlerle uğraşmazlar. Ve şirketin mevzuu o-lan muameleleri yapan her hangi bir şahıs ile hususî mahiyette dahi olsa akdi iştirak edemezler.
Madde: 22 — Şirket, yukarıdaki madde hükümlerine muhalif hareket eden müdürlerden zarar ve ziyan talep etmek, yaptıkları muamelelerden mütehassıl kân tamamen almak hakkını haizdir. Bu iki şıkdan birinin tercihi heyeti umumiyenin vereceği karara bağlıdır. Şirket, aynı zamanda bu hususta müdürler aleyhine dâva ikamesine de salâhi-yettardır.
Madde: 23 — Müdürler, şirketin u-muı- ve muamelâtı muayyenesi için vekil tayin ve istihdamına salâhiyet fardırlar. Ancak müdürlük sıfatını ahara devredemezler.
Madde: 24 — Müdürler, şerikler tarafından taahhüt olunan sermaye hisselerine müteallik tediyatın ademi sıhhatinden, tevzi ve tediye olunan temettülerin gayri hakikî olmasından kanun ve işbu mukavelename hükümlerine göre tutulması lâzım gelen defterlerin tutulmamasın dan veya gayri muntazam tutulmasından, heyeti umumiyece ittihaz olunacak kararların tamamen ve gereği gibi tatbik olunmamasından, resmî makamlar tarafından talep e* dilecek malûmatın zamanında ve doğru olarak verilmemesinden, iş bu mukavelename hükümlerine göre resmî makamlara şirketçe gönderilmesi lâzım gelen evrak ve vesikaların zamanında gönderilmemesinden veya bu makamlar tarafından kanun ve mukavelename hükümlerine göre şirkete tebliğ edilecek e-mirlerin zamanında ve tamamen ifa edilmemesinden gerek kanun, gerek şirket mukavelenamesinin kendilerine tahmil ettiği vazifelerin a-demi ifasından dolayı şürekâ, resmî makamat ve üçüncü şahıslara karşı şahsen ve müteselsilen mesuldürler.
Madde: 25 — Şirketin istihdam edeceği memur ve müstahdemlerin tayin ve azilleri maaş ve ücretlerinin tesbiti, tezyid ve tenkisi hisse -darlar heyetine aittir. Ancak bu husustaki teklifi umumî heyete müdür ler arzederler.
Madde: 26 — Şirket sermayesi ya rısına tenezzül edecek olursa müdür ler, sermayeyi miktarı aslisine iblâğa veya kalan miktar ile iktifa edilmek üzere tenkise veyahut şirketin feshine karar vermek üzere heyeti umumiyeyi içtimaa davet ederekler-dir.
Madde: 27 — Şirket müdürlüğü- __________ _ _
nü ifa etmeyen şerikler istedikleri, meleleri için, mevcudat ve zaman bizzat veya bilvekâle şirke-1 ne defteri, yevmiye defteri tin evrak ve defterlerini tetkik edebilirler. Fakat bu tetkik hiç bir zaman şirket işlerine müdahaleyi istilzam etmez. Fiili bir müdahale memnudur.
Umumî Heyet:
Madde: 28 — Hissedarlar adedi yirmiyi geçmediği müddetçe umumî heyet kararları aşağıdaki usul daire sinde verilir:
Umumî' heyet halinde toplanma mümkün olmadığı takdirde karar ittihazı istenilen mesele hakkında şeriklerin reyleri muhabere ile a-lınabilir. Bu halde şirket müdürleri mevzubahs hususu veya mutasavver kararı taahhütlü mektupla şerikler
den her birine tebliğ ederler. Şerik lerden şirket merkezinin olduğu yerde bulunanlar tebliğ tarihinden itibaren sekiz gün, taşrada bulunan lar yirmi gün, ecnebi memleketlerde bulunanlar bir ay zarfında ce-yap vermeğe mecburdurlar. Vermedikleri takdirde teklif edilen kararı kabul etmiş addolunurlar.
Hissedarların adedi yirmiyi tecavüz ettiği takdirde umumî heyet içtimai anonim şirketlerde carî kanunî merasime tâbidir.
Bu takdirde umumî heyet içtimai, içtima gününden en az on beş gün evvel yazılı olarak Ekonomi ve Ticaret Bakanlığına haber verilir ve aynı zamanda umumî heyete arze-dilmek üzere hazırlanmış olan müdürler veya idare meclisi ve mu-rakip raporlariyle senelik bilanço* nun birer musaddak suretleri gön derilir. Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı tarafından tayin edilen bir memur umumî (heyet içtimaında komiser sıfatiyle hazır bulunur.
Şerikler adedi yirmiyi geçsin geçmesin, idare meclisi, müdürler veya murakip raporlariyle senelik bilanço ve umumî heyet zabıtlarının ve heyette hazır bulunan hissedarların isimleriyle hisse miktarlarını gösteren cetvellerdeki musaddak ikişer nüshası son içtima gününden itibaren nihayet bir ay zarfında E-konomi ve Ticaret Bakanlığına gönderilir.
Madde: 29 — Şerikler adedi yirmiyi geçmediği takdirde, umumî heyetçe alenî müzakere veya muhabere ile verilen kararları tescil ve kayda mahsus olmak üzere bir mu-karrerat defteri tutulur. Bu deftere kararlar verildikleri tarih sıra-siyle kayıt ve altları şerikler tarafın dan imza olunur. Içtimada hazır bulunmayan ve fakat tahriren rey veren şeriklerin taharirî cevaplarının ve yukarıda yazılı müddetler zarfında cevap vermediklerinden dolayı kararı kabul etmiş addolunan şeriklere müdürler tarafından gönderilen mektupların tarihleri kaydolunur.
Madde: 30 — Şerikler adedi yirmiyi tecavüz etsin veya etmesin e-sas mukavelename tadilâtından gay ri hususlar hakkında karar ittihazı için şirketin en az nısıf sermayesini temsil eden şeriklerin müzakere edilen husus lehine rey vermiş olması lâzımdır. Aksi takdirde verilen karar keenlemyekûndür.
Madde: 31 — İttihaz edilen kararların suretlerini veya asıllamı şirket müdürleri lüzumu halinde şeriklere veya üçüncü şahıslara verebilirler. Verilen bu vesikalar şirket hakkında da her nevi muamelâtta muteberdir.
Senelik hesabat ve kânn tevzii sureti:
Madde: 32 — Şirketin hesap senesi Martın birinci günü başlar ve Şubatın son günü hitam bulur. Yalnız ilk hesap senesi şirketin kati surette teşekkül ettiği tarihte, bu tarihi takip eden Şubat ayının sonuncu günü biter.
■ Madde: 33 — Şirketin hesap mua-muvaze-___________, „____„ ____ ve kop-ye defteri namiyle üç defter tutulur. Bu defterler usulen notere tasdik ettirilir. Şirketin ticarî muamelâtına ait yazdığı aldığı mektuplar, telgraflar ve tediyatı mutazammın evrak muntazam dosyalar halinde muhafaza edilir.
Madde: 34 — Hissedarlara temettü hisselerine mahsuben her ay a-vans verilebilir. Bu avansın miktarı hissedarlar heyetince verilecek kararla tesbit olunur.
Şirketin fesih ve tasfiyesi:
Madde: 35 — Şirket müddetinin hitamı, maksadının husulü veya husulü imkânının ortadan kalkması, ★ (Devamı Sa: 5 Sü: 6 de)
16 ŞUBAT 1950 PERŞEMBE
10 M. S. Ayarı.
1 Müzik: Hafif Uvertürler (Pl).
5 Haberler ve hava raporu.
O Müzik: Zeybekler (Pl.)
5 Müzik: Bando müzikleri (Pl).
!5 Günün Programı.
10 Müzik. Hafif parçalar (Pl).
•0 Kapanın.
!8 Açılış ve program.
10 M. S. Ayarı.
10 Müzik: Saz eserleri ve garkılar.
M) Haberler.
15 Müzik: Radyo Salon Orkestrası: Fiaconnc: Napoli Semaları: Flacome: Sana ve Senin İçin
Tschalkovsky: Kanzonetla; Ludwlg Siede: lntermezzo; Tosti: Melodi.
gazetesi.
: Radyo Salon Orkestrasının
2.
— Burada bana kim hizmet edecek?
— Canım ne hizmeti?
— Meselâ su içmek istersem kim getirecek?
— Allah belânı versin., ne belâlı bir mahlûk imişsin...
— Biraz belâlıyımdır. Fakat sözüme cevap ver. Bana kim hizmet edecek?
— Ne garip hale düştük. Kendi sarayımızda bir Türke hizmet edecekmişiz.
— Tabii ya... Biz hizmet edilmeye alışmışız... Siz de hizmet etmeye...
— Yeter diyorum. Sesini kes. Ne istersen verilecek...
Leon, yan çılgın bir halde dışan fırladı. Elinden gelse Haşanı bir karış suda boğacaktı. Fakat İmparatordan çekiniyordu.
Bu sırada, tevkif edilen diğer Türkler de Valâkerna sarayının av lusuna getirilmeye başlamıştı. Haşan, bulunduğu yerden bunları gör dü. İçi içine sığmamaya başladı. Türklerin tevkif edilmelerine bir türlü akıl erdiremiyordu.
Ve, döğüş gürültüsünün kendilerini o ana kadar işitmekten menettiği şeyi : Dört nal gelen kuvvetli bir süvari müfrezesinin nal seslerini işittiler. Ve bu müfrezenin dörtlü diziler halinde dolu dizgin kendilerine doğru gelmekte olduğunu gördüler.
Protestan zabitlerden biri:
— Acaip Kralın muhafız askerleri! diye mırıldandı.
Boröver de, müthiş bir tehevvürle :
— Evet, Kralın muhafız askerleri! diye homurdandı. O serserilerin, korkak bir yırtıcı kuş sürüsü gibi birden bire uçup kaçtıklarının sebebini şimdi anlıyorum... Onlar, süvarilerin gelmekte olduklarını biliyorlardı ve nazarı dikkatimi çeken o düdük, Kralın muhafız askerlerinin geldiğini haber vermek için çalınmıştı...
Gayri tâbii bir kahkaha salıvererek :
PAPAZ ÇAYIRI
Yazanı
Mlşel Zevako — Çeviren t Ragıp Rıfkı
87
Müthiş bir karar
İmparatorluk divanı aktedil -mişti. Büyük merasim salonunda bütün imparatorluk ricali, mabe -yinciler, yüksek rütbeli kumandanlar toplanmıştı.
İmparator, çok asabi, hiddetli görünüyor, büyük salonda ölü bir sükût hüküm sürüyordu. Herkes, mühim kararlar verilmek üzere olduğunun farkında idi. Türk Sultanının gittikçe artan tahakküm ve
— Allah kahretsin!... şimdi de başımıza Kralın muhafız askerleri belâsı çıktı!... hey Allahım, bugün bana cehennemin hangi ifriti musallat oldu?
Vakıa bu darbe pek ağırdı... bahusus, son derece yorucu ve fecî döğüşlerle geçen bu ikindi vakti düçar olunan bin bir heyecanından sonra... Boröver, Kralın muhafız askerlerini, mağlûbede-rek kaçırttığı Pantekot’un katiller ve serserilerden mürekkep a-venesinden daha korkunç görmüyordu amma insan kuvvetinin de bir haddi vardı ve Şövalye de üç saati mütecaviz bir zamandan be-
ri durup dinlenmeden döğüşü-yordu.
Bu son darbeyi savmaya kuv-
veti yetmiyeceğini anladı. Çünkü, gelenler öyle beş on kişi değil tam bir bölük askerdi. Ve artık herşey bitti deyip rahat bir nefes alacağı sırada karşısına yüz kişi çıkıyordu.
Vakıa, Fransua’nın bir işareti, bu askerleri yerin dibine sokmaya kâfi idi. Fakat, Şövalye böyle olmasını, himaye ettiği kontun hü viyeti meydana çıkmasını istemiyordu. Onu bizzat kurtarmayı, kendi vasıtaları ile korumayı izzeti nefis meselesi yapmış ve bu gaye uğrunda, bir çok mâniaları ve tehlikeleri kolunun ve kılıcının kuvvetiyle bertaraf etmişti.
Daha ilk zamanlarda, yani çarpışmaya başlamadan evvel Krala, kendisini tanıtmasını ve adam gön derip imdat kuvveti getirtmesini tavsiye edebilirdi. Nefsi için mü-debbirane hareket etmek mutadı olmadığı halde Kral için böyle bir tedbiri tavsiye etmesi pek doğru pek yerinde bir hareket olurdu.
Fakat, artık mücadeleye başlamış ve muvaffakiyet kazanmış ol duğu böyle bir anda, Kralın hüviyetini meydana çıkarmak gibi bir çareye tevassül eylemeyi izzeti nefsine, mertliğine yediremiyor-du.
İşte bütün bu düşünceler ve fikirler, bedbaht Boröveri' çileden çıkarmış, adeta alıklaştırmış
ve aynı zamanda, hiç birşey anla-mıyan arkadaşlarını da bu haliyle hyrete düşürmüştü.
Onun zihninden geçen şeyleri yalnız Fransua sezmişti. Küçük e-lini Boröver’in kolu üzerine koyarak gayet ciddî vir tavırla :
— Adam sende! ne üzülüyorsun!... Kralın muhafız askerleri de ötekilerin akıbetine uğrarlar... siz onları da mağlup ve perişan edersiniz... dedi.
Boröver başını salladı ve boğuk bir sesle :
— Kuleye!... Kuleye!... dedi.
Hepsi de bunun ne demek olduğunu anladılar ve oraya koştular.
Fakat, bu defa kulenin kapısı kapalı idi. Herhalde içeride çalışan adam, kendilerini oradan çıkmalarını müteakip bacaklarının bütün kuvvetiyle kaçmış ve kaçarken de kapıyı kapamayı unutmamış olacaktı.
Askerler ise kasırga gibi üzerlerine geliyorlardı.
Ne yapmalı? Kaçmalı mı?... Kaçmak neye yarar? Atlı askerler hemen yetişirlerdi. Binenaleyh, karşı koymak lâzım geliyordu.
Boröver, bu kararı verir vermez tertibatını aldı:
Verdiği bir işret üzerine dört arkadaşı Fransua'yı kulenin duvarına dayattılar ve kendileri de onun önünde durdular. Ferriyer,
Liverdak ve Montarrak da, bu dört adamın önünde iknci bir set husule getirdiler. Boröver tek başına önde durdu. Bir elinde kılıcı ve bir elinde kalın ızgara demiri vardı. Diğerleri de kılıçlarını ve hançerlerini çekmişlerdi. Böy-lece, Fıansua’mn yanına sokulabilmek için yıkılması lâzım gelen üç çelik set vücude getirilmişti ve kendilerine ancak önden hucum edilebilecekti.
Kralın muhafız askerleri, Busi sokağından dört kişilik diziler halinde çıkıyorlar ve dört yol ağzında iki hat üzerinde yayılıyorlardı. Bu hat, yarım daire şeklini aldı ve bunun merkezi, dört nala iler-liyerek Boröver’in bir kaç adım önünde durdu. İki kanat da kuleye kadar ilerlediler ve onu sattılar. Dikkati çeken bir çabuklukla yapılan bu manevre bittiği zaman, Papaz teşhir kulesine arkalarını vermiş olan Boröver ve arkadaşları her taraftan sarılmış bir duruma düştüler.
Birdenbire toparlanan, kançana-ğına dönmüş göz bebeklerinde bir çılgınlık şulesi parlıyan Boröver hemen ileri atılıp vurmak üzere idi.
Lâkin yerinden kımıldamadı.
Acaba sebebi ne idi?.. Askerler, manevrelerini bitirince oldukları yerde durmuşlardı... Hiç biri kı-
17.58
18.00
18.45
3.
4.
5.
öğle ga
Müzik: devamı.
Akşam kapanış Açılış ve program.
Müzik: İnce saz (Ussak faslı)
Müzik: Film yıldızlarından melodiler. (Pl).
M. S. A. ve haberler.
Geçmişte bugün.
Müzik: (Yurttan sesler)
Müzik: Llzst - Lft Majör Plano konçertosu (Pl).
Llzst - 13 üncü Rapsodi (Pl)
Radyo gazatesl.
Serbest saat.
Müzik: Şarkılar.
Müzik: Caz orkestraları çalıyor (Pl) Konuşma (Sağlık saati).
Müzik: Müzikseverin saati.
M. S. Ayarı ve haberler. Program ve kapanış.

İSTANBUL RADYOSU 16 ŞUBAT 1950 PERŞEMBE
12.57 Açılış ve programlar.
13.00 Haberler
13.15
13.30
Şarkı ve türküler (Pl)
Büyük Orkestra eserleri (Pl). Peter Çaykovskl: (Francesca d Rimlmi).
Çalan: Jolına Barnlrolli, İdareslr de Nevyork Filarmonik - Senfoni oı
13.50 Evkadını - Oyun çocuğu.
Konuşan: Melfthat Akkoyunlu. Şarkı ve türküler.
Dans müziği (Pl).
Açılış ve programlar Dans müziği (Pl).
viyana ÇocujipKorosunıîafr-grt*kıla (pd:
Saz eserleri.
Haberler
Ara müziği (Pl).
Gitar kuarteti konser Saikı ve türküler.
TEMSİL (Deli - Dolu opereti) yeti konseri.
rkestradan melodiler, müziği (Pl).
19.00
19.20
19.45
20.15
21.15 Fasıl Heye
22.00 Küçük ork
22.20 Dans
22.45 Haberler.
23.30 Çeşitli hafif gece müziği (Pl).
23.30 Programlar ve kapanış.
24.00 Programlar ve kapenış.
rl.
CEMİYETTE
lıcını çekmemişti... hepsi de eğerlerinin üstünde, elleri kalçalarında alarak atlı bir heykel gibi dimdik duruyorlardı... İşte bu hâl onu olduğu yerde mıhlamış gibi durdurdu.
Bu askerlere kumanda eden zabit, kılıcı kınında olduğu halde âdeta yürüyüşle Boröver’e doğru ilerliyordu.
Boröver, kılıçları kınında duran adamlara hücum edemezdi. Amma, müthiş bir tavırla vücudunu yaylandırarak zabitin; önüne ilk çıkanın üstüne, pusuda yatan bir kaplan gibi atılarak kuvvetli pençeleriyle onu yere sermeği lüzumlu gösterecek bir hareketini veya bir sözünü bekliyerek hücuma hazır vaziyette duruyordu.
Zabit, sakin bir hâl ve tavırla i-lerliyordu. Kulenin dibinde yığılmış bu gurupun haşin tavrına hiç hayret etmiyormuş gibi görünüyor du. Çünkü, yerde yatan cesetleri görmüş ve içinden hürmetkâr bir takdirle:
• Eğer bu kanlı işi başaran bu a-damlarsa hakikaten yavuz kahramanmış bunlar! Yerde, onların sayısının üç misli ölü ve yaralı görüyorum.. Demişti.
Zabit birden bire:
— Hey! dedi, orada gördüğüm siz Mösyö Boröver’siniz değil mi?
Bundan bir şey anlamıyan Borö-
— Evet, Boröver’im ben... diye bağırdı.
Bu sözü, birine «sizi öldürürüm!, dediği zamanki tavır ve ses kuvvetiyle söylemişti.
(Devamı var)
LÜZUMLU TELEFONLAR
Yangın ................. 00
Sıhhî imdat ............. 91
Trenler .............. 12028
Hava Yolları.......... 14881
Yataklı vagonlar ..... 11566
Su arıza ............. 21575
Elektrik ............. 24846
Havagazı ............. 24846
Başkent Taksi ........ 22222
Yeni Güven Taksi ..... 22333
Sizin Taksi .......... 22333
Merkez Taksi ......... 11111
Ersan Taksi .......... 21111
A
SİNEMALAR V E EĞLENCE YERLERİ
BÜYÜK ANKARA
ULUS YENİ PARK SÜMER
SUS CEBECİ
(15031) : Yaratılan adam (23433) : Mösyö Verdu (22294) : Kocam öldürmedi (14040) RHarrow Kumarbazı (11181) : Zehirli şüphe (14072) : Cehennemde bir Melek, öldüren bu kadını
(14071) : Zehirli şüphe (13846) : Balıkçının sevgilisi

NÖBETÇİ ECZANELER
İstanbul, Nümune, Sağlık
Sahibi ve Başmuharirl MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiilen İdare eden Hikmet YAZICIOĞLU Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
^ayı
»ayra:
2 j 1 16 -2 1950
ZAFER
P OKUYUCU MEKTUPLARI
M
■ ■





Önlenemiyen akıntısı
Dün bir okuyucumuzdan aldığımız bir mektuDta. Saraçoğlu mahal leşi «D» tipi evlerinden No. 3 dairesinde oturan bir ailenin çok güç durumda olduğunu belirtmektedir.
Mektupta bildirildiğine göre evin tavan arasındaki depolar, kaloriferler yandığı sırada mütemadiyen akmakta ve evin içerisini bir su deryası haline getirmektedir. Akıntının kesilmesine hiç bir imkân bula mıyan müstecirler ilgili ve çeşitli makamlara müteaddit şikâyetlerde bulunmuşlarsada bundan da bir netice çıkmamıştır.
Elektirikleri sık sık kontak ettiren, eşyaları berbat eden bu su akmasını önlemek için, kimi, hangi makamı alâkadar ediyorsa onun, derhal harekete geçmesini ehemmiyetle bekleriz.

Sağlık Müdürlüğü binasının harap hali
Çankaya Ayrancı bağlan No. 133 de Kemal Gökbel imzasiyle şu mektubu aldık:
Bir cenaze işi takibi dolayısiyle I uğramış olduğum Belediye Sağlık Müdürlüğü binasının harap ve »acaip halini seyrettikten sonra
* ^aşkent Belediyesinin temizliği, - sağlığı temsil eden bir dairesinin acınacak halde olduğunu muhterem gazeteniz vasıtasiyle Belediye Baş-kanına duyurabilmek ümidile bu r* yazıyı yazmaktan kendimizi alamı-

-
3 Mart Cuma Akşamı 21.30da "»e
Teşekkür
Sevgili ve aziz babamız Haşan Alemdar'ın rahatsızlığında kıymetli arkadaşlıklarını esirge-miyen ve cenaze merasiminde bulunmak lûtfunu gösteren, Telefon, Telgraf ve mektupla büyük kederimizi paylaşan akraba ve dostlarımıza ayrı ayrı teşekkür etmeğe büyük acımız mâni olduğundan sayın gazetenizin tavassutunu rica ederiz.
ALEMDAR AİLESİ
(291)
Devren Satılık
Atıfbey Ma. Karakol altı No: 872 bakkal dükkânı acele satıhk-(295)
Büyük fırsat
II Naklihane dolayısiyle Yenişehir ı Meşrutiyet caddesinde gayet işlek | bir bakkal dükkânı devredilecektir. I, Hergün 9 ile 12 arasında 21611 teli lefondan şartlar öğrenilebilir.
İta

MUHTELİF NAKİT
Â\/IWX 2000 ADET EŞİT HAKLI A/Kİl A TESELLİ İKRAMİYELERİ
BÜYÜK SİNEMADA
Kıymetli ses sanatkân
NECMİ RIZA AH1ZKAN
KONSERİ
Fahire Forsan, Cevdet Çağla, Cevdet Kozanoğlu, Ömer Altuğ, Feyzi Arslangil ve arkadaştan refakatile

Konser yalnız bir geqedjr. Biletler gişede satılmaktadır.
(265)
GALATASARAY BALOSU -»
18.2.19.50 Ankara Palas
SALONLARINDA
1 — Los Amigos cazı baloda çalacaktır.
2 — Müzeyyen Senar Işıl baloya iştirâk edecektir.
3 — Zarif dekorasyon.
4 — Pavyon kapalıdır.
Davetiyeler Birke mağazasından, Çankaya eczanesinden ve Kulüp lokalinden temin edilebilir. (290)
JIS........ __ll I. /
İLAN
Ankara Tekel Başmüdürlüğünden: (Nakliyat Yaptırılacak) Kılıçlar istasyonundan Kılıçlar Tekel Barut deposuna ve Elmadağ Askerî Fabrikalar rampasından Elmadağ Tekel Barut deposuna nakledilecek barut ve patlayıcı Tekel maddesiyle sair levazım ve boş kaplarının iadesi 1 Mart 1951 tarihine kadar muteber olmak üzere ihaleye konulmuştu.
13/2/1950 Pazartesi günü komisyon önünde teklif edilen fiyatlar lâyık hadde görülmediğinden eksiltme 23/2/1950 gününe kadar uzatılmıştır. İsteklilerin 23/2/1950 Perşembe günü saat 15 de aşağıda gösterilen geçici teminat paralarını veznemize yatırmış oldukları halde Başmüdürlüğümüz Komisyonunda hazır bulunmaları lâzımdır. Şartnameler Başmüdürlüğümüz Satış Şubesinde ve mahallerinde görülebilir.
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO’da
Dünyaca tanınmış
New York Metropolitan Operası Dramatik Sopranosu Mm. Florence Kirk
22 Şubat Çarşamba saat 20 de P. Mascagni’nln
KÖYLÜ NAMUSU (Cavalleria Rustlcana) Operasında Santuzza rolünü
Devlet Tiyatrosu Opera bölümü Sanatkârlarile oynıyacaktır.
Ayrıca
R. Leon Cavallo’nun
PALYAÇO (Pagliaccl)
Opera 2 Perde
Fiyatları Parter 5 ve 4 lira Balkon: 3, öğrencilere 2 lira Telefon: 10370
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYAYRO’da
20 Şubat Pazartesi akşamı saat 21 de Kapelman Yaylı Sazlar Kuarteti Üçüncü konseri
Her yer 50 kuruş Biletleri satılmaktadır Telefon: 10370
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO’da
Kapelman Yaylı Sazlar Kuarteti Üçüncü Konseri
20 Şubat Pazartesi saat 21 de Çalanlar: Birinci Keman: Enver Kapelman İkinci Keman: Kemal Şener Viyola: Zeki Berküren Viyolonsel: Enver Kakıcı
1 — Ekrem Zeki Üngör (1908) Birinci Yaylı Sazlar Kuarteti (Mevlâna'ya ithaf olunmuştur) «Ttlrklyede ilk çalmış» Felix Mendelaaonhn Bartholdy (1809 - 1847)
2 —
Re majör Yaylı Sazlar Kuarteti
a) Molto allegro vivace
b) Menuetto-un poco allegretto
d) Presto Con brio
Dinlenme
Mozart (1756 - 1791) La majör klâr-netll Kenteti
(Hayrullah Duygu'nun Igtlraklle) a) Allegro
i Taşınacak emtianın ı muhammen
% 7,5 geçici teminatı
TÜRK-ITALYAN
Boks Maçları
16 Şubat Perşembe Gecesi Saat 21 de
BÜYÜK SİNEMADA
Beden Terbiyesi Bölge Başkanlığından :
Ankara Boks Karma takımı ile İtalyan boksörleri arasında yapılacak maçların bilet fiyatları. 10-6-4-3-2 ve Loca 16 lira ola rak tesbit edilmiştir. Tamamen numaralı olan biletlerin satışına 14 Şubat Salı gününden itibaren Büyük Sinema gişelerinde başla- Q nacaktır.
Kâtip Aranıyor
Eski ve yeni harflere vakıf makine ile yazı yazmasını bilen bir kâtibe acele ihtiyaç vardır. Anafartalar caddesi 137 No. lu Yalım Ticarethanesine müracaat edilmesi. (297)
KAYIP
Mahalli
c) Menuetto
Kılıçlar Barut Deposu Elmadağ „ „
213853 93
500000 262
(1033) (108)
23
50
d)
Allegretto Con Variazlc
Ankara Ticaret Odasından
■k (Baştarafı 4 üncüde) sermayenin üçte bire inmesi veya fesih ve tasfiyesine ortaklar umumî heyetince ittifakla karar veril-

CUMHURBAŞKANLIĞI FİLÂRMONİK ORKESTRASI
6. Filarmoni Konseri
18 Şubat 1950 Cumartesi günü saat 15 de
SeJ: Ferid ALNAR
1 — Schumann (1810 - 1856)
Manfred Uvertürü
fesih olmaz. Diğer hissedarlar arasında bu mukavelenamede yazılı müddet için ve aynı şerait dairesinde devam eder.
Madde: 38 — Şirket umuruna ait her meselede bu mukavelename hükümleri ve bulunmadığı takdirde Ticaret Kanunu hükümleri tatbik edilir.
Madde: 39 — Şeriklerin adedi yir miyi tecavüz ettiği takdirde Ticaret Kanununun Anonim Şirketler halikındaki hükümlerine tevfikan bir veya müteaddit murakıp tâyin edilir.
Madde: 40 — îşbu Şirket Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının tasdikinden ve tescil ve ilândan sonra katî surette teşekkül etmiş addolunur Bu mukavelenamede icra edilecek tadilat Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının tasdikine bağlıdır.
Madde: 41 — Şirketin devamı ve------------. ----.— ------- ya tasfiyesi esnasında şeriklerin Imek suretiyle yaparlar ve şirketin I yekdiğerleriyle veya ........
emval ve eşyasını Ticaret Kanunu- şirket muamelâtından ............
nun tasfiyeye dair hükümleri dahi-1 ihtilâfların halli şirket merkezinin linde nakde tahvil ve alacaklarını bulunduğu yer Ticaret Mahkemesine tahsil ve borç ve taahhütlerini yerine n»H)r getirirler. Tasfiyeye memur olan mü dürler diğer şeriklerin muvafakatiyle şirket mevcudunu heyeti umu-miyesiyle başka veya hük-
mî şahsa devredebilirler.
Şirketin umur ve muamelâtının tasfiyesinde bakiye kalan miktar ' hisseleri nisbetinde şeriklere tesviye olunur.
| Madde: 36 — Şirketin fesih ve tasfiyesi Ticaret Kanununun 451, 452, 456, 457 ve 458 inci maddeleri hükümlerine göre yapılır ve 457 inci maddeye göre tanzim olunacak nihaî ve katî bilançonun musaddak bir sureti Ekonomi ve Ticaret Bakanlığına gönderilir.
Müteferrik hükümler?
Madde: 37 — Şeriklerden birinin vefatı veya iflâsı halinde şirket mün-
12/13 Şubat gecesi Kızılcahamam - Etimesğut arasında saat 4 ile 10 arasında bir adet haritacı ti- . 11U nma.
pi bir çanta düşmüştür. İçerisinde mesi hallerinde infisah eder, bordro, puvantaj kâğıtları ve amele kartlan ve buna benzer evrakı matbua vardır. Para ve para eden bir şey yoktur. Bulanlar insaniyet namına Kızılcahamam Yollar 413 Kısım şefliğine getirdiği takdirde memnun edilecektir.
Kızılcahamam 413 Kısım Şefi ABDULLAH SARAÇ
(292)
2 — Y. Brahma (1833 - 1897)
3. Senfoni, fa majör, op. 90
a) Allegro con brio
b) Andante
c) Poco Allegretto .
C) Allegro
10 dakika ara
3 — A. W. Mozart (1756 - 1791)
Flgaro'nun Düğünü Operasından Kontes'İn 1. inci Aryası
4 — G. Verdi (1813 - 1901)
Maskeli Balo Operasından Amelya’-
Ancak, müddetin hitamında bunun temdidi ve sermayenin üçte bire inmesi takdirinde, baki kalan ser mayenin şirket maksadının elde e-dilmesine kifayet edebileceği ah -valde, mevcut sermaye ile iktifaya karar verilmesi kabildir.-
Müddetin temdidi ve sermayenin mütebaki kısmiyle iktifaya karar verilmesi hallerinde, şirket münfesih olmaz ve bu kararlar ticaret sicilline tescil ve ilân ettirilmek suretiyle şirketin devamı şirket müdürleri tarafından üçüncü şahıslara bil dirilir.
Şirketin münfesih olması halinde, tasfiyesine müdürler memurdur. Bunlar tasfiye işini tam salâhiyeti
UCUZ ARSA DAĞITIMI
Biı- müddet evvel, Çiftlik yolu ü-zerinde evli ve çocuk sahibi 3.600 hemşehriye belediye tarafından u-cuz arsalar dağıtılmıştı. Dün sabah yeni belediye binasında noter huzu runda belediye daimî encümeni âzalarının iştiraki ile yapılan bir top -lantıda müracaat sahiplerinden bekâr olanlar arasında kura çekilerek 1.600 hemşehriye daha ucuz arsa dağıtılmıştır.
Ucuz arsalar, 300 ilâ 500 metre kare olup arsa üzerine bir sene zarfında belediyece tesbit edilmiş 2, 3, 4, 5 odalı ev tiplerinden birini inşaya başlamak şarttır.
YAĞ HIRSIZI ÇIRAK
Yeni Hâlde sebzeci Mehmet Boz-kurt, zabıtaya müracaat ederek yanında çırak olarak çalışan Mevlût Karadağın bir hafta evvel dört teneke sade yağ çaldığını bildirmiştir.
Tahkikat neticesinde çalman yağların iki tenekesi elde edilmiş diğerlerinin de Mevlût Karadağ taralından satıldığı anlaşılmıştır.
I, Yağ hırsızı çırak hakkında tahki-rkavia başlanmıştır.

t*

ti”
l
t*

YEMİ NEŞRİYAT:
Türk Hotipleri
Türkiyede hitabet mevzuunda ilk yazılan bu eser, aynı zamanda son asır içerisindeki demokrasi hareketlerini de belirtmektedir.
Çok partili demokrasi hayatında hitabetin kıymet ve ehemmiyetini vuzuhla anlatan bu kitabın fiyatı 3 liradır. Karilerimize tavsiye ederiz.
DİŞ TABİBİ IIALİD SUNGUR
Çankmdakl muayenehanesini Anafartalar Vakıf tş Han kat 1. No 115 e nakletmiştlr.
Ankara Askerlik Şubesi
Başkanlığından 1956
Şubemizce kısa hizmetli, tam ehliyetli olarak askerliğine karar alınan Yedek Subay adaylarının sevkedilmek üzere 22 Şubat 1950 günü nü fus hüviyet cüzdanları ile beraber Şubeye başvurmaları ilân olunur.
(1036) (109)
ZAYİ
Türkiye Garanti Bankası A. Ortaklığından istihsal etmiş olduğum 1 24/5/1948 tarih ve 34 No.lu DÖVİZ
ALIM fişi zayi olmuştur. Yenisini ounlar tasIlye 151nl lam salamyB„ alacağımdan eskisinin hükmü yok- halz olarak müstereken hareket et-tur. SALAMON SORYANO • •• • •
(10025)
nın 2. inci Aryası
5 — G. Pucclnl (185S - 1924)

6 — F. Llazt (1811 - 1886)
Tosca'nın
Les Pröludes, Senfonik «lir.
DOKTOR
müdürlerle mütevvelit
Su isalesi inşaatı
İlân
Ankara Sular İdaresi Müdürlüğünden
1 — Ziraat Enstitüsü civarındaki Ankara Sular İdaresi Su Süzgecinden Keçiören Verem Hastanesine yapılacak su isalesi ve müştemilâtı inşaatı kapalı zarf usulü ile ve birim fiyatı esası üzerinden eksiltmeye konulmuştur.
2 — Bu işin tahmin edilen bedeli (263375) lira 33 kuruştur
3 — Geçici teminat miktan (14285) lira (01) kuruştur.
4 — Eksiltme 27/2/950 Pazartesi günü saat 16 da Yenişehir Kızılay karşısındaki Sular İdaresi binasında yapılacaktır.
5 — İsteklilerin bu işe benzer en az (100) bin liralık bir işi başarmış ve muvakkat kabulünü de yaptırmış olduğuna dair vesikayı ihale gününden üç gün evvel göstererek Ankara Sular İdaresi Müdürlüğüne müracaatla yeterlik belgesi almaları şarttır.
6 — Teklif zarfları eksiltmeden bir saat evveline kadar makbuz mukabilinde eksiltme komisyonuna teslim edilmiş olacaktır, Postada vukua gelecek gecikmeler nazarı itibare alınmaz.
7 — İhale dosyasının yirmibeş lira mukabilinde Ankara Sular İdaresi Müdürlüğünden alınabileceği ilân olunur.
8 — İdare ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (876) (94)
Hcyrünnsı AKmN
Çocuk hastalıktan mütehassısı
Hastalarını Pazardan maada her gün kabule başlamıştır.
Hamamönü, İnönü Bulvarı No. 203. Daire 8. (280)
Satılık Sulu Ç filik
Ankaradan 60 kilometre uzakta, Bâlâ ilçesi çevresinde, şose kenarında 800 dönüm miktarında yeni yapılmış kargır binalı sulu çiftlik satılıktır.
Tabakhane mahallesi Kevgir-li sokak No. 79 üst katta Sefer Oral'a müracaat edilmesi.
Ankara Telefon Müdürlüğünden:
Sayın Abonelere
1 — l/Mart/950 tarihinden sonra telefon paraları tahsildar-eliyle almmıyacaktır.
2 — Kendilerine ihbarname gönderilen veya telefon edilen abone-
lerin borçlarını P. T. T. merkezlerinden birine veya telefon müdürlü- , ğü vaznesine vaktinde yatırmaları rica olunur. (103) (976) . suretiyle alınmıştır.
lar
aittir.
Madde: 42 — Ticaret Kanununun tatbik sureti hakkmdakl kanunun on üçüncü maddesine tevfikan Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı Şiret ü-zerinde murakabe, lüzum gördükçe hissedarlar umumî heyetini davet, kanunlar ve mukavele ahkâmına mugayir hareket vukuunda şirketin feshi hususunda dâva ikamesi hakkını haizdir.
imza Necla Özey
Bclkıs Rızatcpe Bedia Belbez vekili
Haldun Rızatepc
Ersan Taksi Limited Şirketinin kırk iki maddeden ibaret olan bu ana sözleşmesi uygun görülmüş olmakla Ticaret Kanununun 505 inci maddesi gereğine tasdik edilmiştir. Ekonomi ve Ticaret Bakanı A. N. Sertoğlu Damga Kanununun 26 inci mad -desi delâletiyle 12 inci maddesine göre şirket sermayesinden alınması gereken binde iki nisbetinde nis-bî resim 4040 sayılı kanun gereğince yüzde on fazlasiyle Bakanlıkta saklı ana sözleşmeye (198) yüz doksan sekiz liralık pul yapıştırılmak
Ankara Veremle Savaş Derneği Başkanlığından
Derneğimizin yıllık Genel Kurul toplantısı .28 Şubat 1950 Salı günü saat 15 de Memurlar Kooperatifi arkasındaki Merkez Dispanserimizde yapılacaktır.
Sayın üyelerin teşrifleri saygı ile rica olunur. (12-15)
ZAFER’ln Abone Şartlan Memleket içi
12 aylık .............. 28 Lira
6 ) .............. 15 »
Memleket dışı
12 aylık ................... 66 Lira
6 » ........................ 80 »
8 » ...................... 1« »
ZAFER'in İlin Şartlan
Baslık ................
1 ve 3 üncü sayfada 8m.
4. cü sayfada Sm.
6. ve 6.
15 Ura
8 »
Doğum. Nlkfth. Nisan, ölüm »e Mevlût İlânları 5 santimi geçmemek
partiyle 15 lira.
I
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir.
15.000 Liralık İstanbul’da Bir Villa Ayrıca^ 5-000 Liralık ikramiyelere ORTAÇ Miiessesesinden alacağınız Sürpriz Marka
Bir Gömlek ile sahip olacaksınız.
Her satın alacağınız gömlek için numaralı bir kart verilecektir.
SÜRPRİZ Poplin gömlek ballarımızı takdim ediyoruz
750, 780, 840, 990, 1075,
1200, 1300, 1380, 1440
Pijamalar: 1050 Ki.
ZAFER
16 - 2 - 1950
Sayfa: 6
0
Has
- [
indi r y
içişleri bütçesinin müzakeresi
Ve s ray ykır
— E ıbah; Leoı ;radı
:ere tıpra irere — I
ip v
— 1 rece ıat 6
— 1
Has udal ıak i
îmj
Ha;
erse:
İm] iare!
Le(
•i ih1 )ir d
Ateş'
Le
mak
safir dim.
Sc
temi
Böy'
Seni
cak
İr pisi lan Leo kal( bak mal tire kah
sip ede
I etti
cağ
cal
I
ceğ luj
bu
1 lac
(Baş tarafı birinci de)
Hemen her defasında her milletvekili tarafından ileri sürülen ve her hükümet tarafından da lüzum ve ehemmiyeti kabul edilip bir türlü tahakkuk ettirilemiyen ehemmiyetli bir iş olarak şimdiki mülkî ve İdarî taksimatımızın, ihtiyaca uygun ve vatandaşa kolaylık temin edecek durumdan uzak bulunduğuna tekrar işaret etmek yerinde olûr.
Yeni baştan gözden geçirilmesinin zaruret haline geldiğini ifade eden hükümetin 23 yıl önce yapılan bu taksimata ait kendisi ve evvelki hükümet tarafından bir tetkik dahi yapılmamış olduğunu öğrenmekle üzülmemek imkânsızdır.
Arkadaşlar; «
İçerisine girdiğimiz rejim ve tahakkukuna çalıştığımız demokrasi hayatının gerçekleştirilmesi bakımından İdarî mekanizmada yeni bir değişiklik olarak yürürlüğe giren iller idaresi kanununun, arzu e-dilen maksadı istihsalden uzak bulun duğunu bir seneye yakın zamanki tatbikatının neticelerinden de anlamak müşkül değildir.
Tek dereceli ilk seçimden sonra teşekkül eden Recep Peker hükümeti tarafından mahza iktidarın mu hafazasına gayret endişesi ile; ana-hatları birinci idareciler kongresi tarafından çizilen tasarının, şimdiki hükümet tarafından da benimsenerek kanuniyet iktisap ettirilmesi; iktidar zihniyetinin olduğu gibi temadi ettirilmesi arzusunun sarih bir delili olarak bir defa daha belirmiştir.
İller İdaresi Kanuniyle ademi mer keziyete doğru gidildiği söylenemez. Zaten bu kanunun müzakerelerinden şimdiki hükümetin İller İdaresi Kanunu ile «ademi temerküz, yani muamelâtta bakanlık işlerinin azaltılması şeklinde derpiş edildiği işaret olunmaktadır ki bu, doğrudnr. Ancak; buna mukabil vilâyetlerde de husule gelen ihtilâtlardan sarfı nazar, kırtasiyeciliğin bir kat daha muameleleri uzattığı görülmektedir. Bilfarz Tekel müdür ve baş müdür lerinin, posta, telgraf âmirlerinin Ba kanlık ve umum müdürlüklerini vilâyet kanaliyle yapmak zorunda bulundukları bu kabildendir. )
İller idaresi kanun tasarısını; haddi zatında ademi merkeziyet esaslarını sağlıyacak olan mahallî teşekküllere verilecek salâhiyetlerle, edilmesi gereken özel idareler kanun tasarısı ile birlikte kanuniyet iktisap etmesi arzuya şayan idi. Bu kanun tasarısı ile birlikte Meclise sevke-dilen özel idareler kanun tasarısı da; 1946 seçimlerinden sonra beliren millet arzusunun frenlenmesi ve şid detli kanun hükümleri vazı ile idari elemanların otoriter kılınması zih niyeti ile keza birinci idareciler kongresinin tesbit ettiği esaslarla hazırlanmış ve yeni Seçim Kanunu ile kabul edilen sistem değişikliği ve-sair vesilelerle artık bu Meclise sevk imkânlarından mahrum bırakılmıştır ki, bu da hükümetin tam ve hakiki mânasiyle halkın kendi kendini idaresi demek olan ademi merkeziyet usulünün: iktidarı muhafaza edebilmek kanaati gibi kat-ra katra tahakkuk ettirilmek niyetinin bürhanıdır.
Tatbik sahasına girdiği günden itibaren İller İdaresi Kanunu ile idare âmirlerine tanınan yetki genişliğinin psikolojik tesirleri de nazara alınarak yer yer propagandaya vesile olduğunu ve siyasi akidelerini iktidara uygun şekilde izhar etmi-yen vatandaşlar için bir sindirme vasıtası olarak Halk Partisinin valisi olduğunu ilân etmekten çekin-miyen idare âmirleri için kolayca istimal edilebilen bir silâh olduğunu müşahede etmekteyiz.
Hulâsaten beyan edilirse, bütün vilâyet dahilinde vazife alacak talî memurların tayini valiye ait olması lâzım gelirken polis ve emsali em niyet memurları, ilk okul öğretmenleri, ebe, hemşire, tarım, ekonomi, Bayındırlık Bakanları ile, Orman Gümrük, Tekel ve Vakıflar Genel Müdürlükleri teşkilât kanunlarında ki bir kısım memurların tayin yetkileri ait oldukları Bakardık ve ge nel müdürlüklerinde bırakılmıştır. Bu hal vilâyetler idaresi kanununun 13 üncü maddesini tahdid eder mahiyettedir.
Şeklinde ifadesini bulan idareciler kongresinin bu mütaleası; yukarı daki arzettiğim 1946 seçimlerinde beliren bir kısım vatandaşların ruhî temayüllerin manevî dahi olsa tesirlerini İzale bakımından göstermiş oldukları lüzum ve esaslara göre iller İdaresi Kanununun, iktidarı muhafaza maksadını temin bakı mından hatlarını çizmiş, bu hüviyet le kanuniyet iktısab eden İller î-daresi bu salâhiyetleri, tayinleri Bakanlıklara ait memurlar zümresine de teşmil edilmek suretiyle bünye sinde toplanmıştır.
Bu salâhiyetlerin elbette üzerinde durmağa değer mahiyetleri olmak icabeder.
Hal böyle olunca;» yine bu kanunun ayrı bir hükmü ile merkezde istihdam edilmek veya başka .tayın edilmediği takdirde, muayyen bir müddet sonra bütün bir istikbali heder olmak durumunda olan bir valinin bütün icraat ve harekâtını iktidarın arzusuna uydurup müma-şat göstermek mecburiyetini mülâhaza etmek yerinde olur.
Bu itibarla; bütün siklet merkezini valilerin yetki genişliğinde teksif eden hükümlerin, valiler için kanunî bir teminat iraesinden mahrum bırakmakla, İdarî cihazda bir tekâmül merhalesi olarak kabulü imkânsız görülen bu kanunun, muayyen bir maksadın istihsaline matuf esâsları derpiş etmek üzere düşü -nüldüğü yolundaki mütaleaların isabeti tahakkuk etmiş olmaktadır.
Bu konuda, bir meseleye de temas etmeden geçmiyeceğim:
Her Bakanlığın terfi, tahvil işlerinde kararname tanzim etmesi tabiî olarak karşılanmak icabeder. Bu kanunun yürürlüğe girmesinden altı ay zarfında 400 den fazla kaymakamın ver değiştirmiş olmasıdır. Bu rakama göre tahvillerin kanunî bir zaruret ve lüzumdan ziyade indi ve takdiri mülâhazalara müstenit ol -duğu ve hele politik düşüncelerle yapıldığı kanaatine vfermamak mümkün değildir. Değişmeler arasında, gördürülen vazife ile unvanının da birbirine uymadığı meselâ falan yer kaymakamlığına tayin edilen zatın falan vilâyet hukuk işleri müdürlüğünde istihdam edil diği veya aksi görülmektedir. Bu türlü çalıştırmaların memur üze -rlndeki manevi tesiri olduğu inkâr kabul etmez hakikatlerdendir.
Arkadaşlar; nüfusumuzun beşte üçünü ve memleket varlık ve hayatiyetinin temelini teşkil eden köy lü vatandaşların, siyasî İçtimaî, ziraî, iktisadi ve her sahada tekamülüne esas ve mesnet teşkil edecek o-lan köy kanununun da rejime ve tam mifinas'âe thhajckuku arzu o lunan demokrasi esaslarına göre ye ni baştan ele alınması veya esaslı bir revizyona tabi tutulmadı lüzumunu belirtmek vâzifemizdir.
İhtiva ettiği esaslar, taşıdığı ka rakter itibarile günün ve İçtimaî hayatın icablarına cevap verniyen ve belli başlı hüviyetile köylümüzün malî takat ve imkânları göz önünde bulundurulduğu takdirde köylünün kalkındırılmasında ileri atılan dâvanın tahakkuku için geç kalmış olduğumuz görülüyor. Hu I susî kanunların da tahmil ettiği ma
lî ve bedenî mükellefiyetler karşısında istihsal darlığı ve gelir kay naklalrının kifayetsizliği yüzünden köylünün mustarip bulunduğa hakikattir. Buna rağmen bütçesini gelirine göre tanzim imkânlarından mahrum olmakla beraber, bucak müdürleri veya köy kâtiplerinin belirli sütunlarını doldurduğu yıllık bütçe kâğıdını ihtiyar heyetlerinin yerine göre bilerek veya bilini-yerek mühürlemelerde köyünde ol-mıyan fidanlık için, damızlık boğa, gazete risale, hocası olmıyan oku • lun onarım masrafı vesaire gibi salmaya tabi tutularak, muhtar mü-hürlemiştir diye sesini duyurama -dığı ahval acıklı manzaralar halinde gözümüzün önüne belirmekte -dir.
I Başmakaleden devam :
Yeni seçimler ve
Bu kanunun, yine rejime uymayan hükümleri İhtiva ettiğine işaret etmek de lâzımdır. Bu meyanda ezcümle, seçimle iş başına gelen köy muhtarlarının bir mahkeme hükmi-le yeterlik vasfını kaybetmeden evvel şu ve bu mülâhazalarla bir ihtardan sonra işten çıkarılmaları bunun karakteristik bir misalini teşkil eder.
Bu kabil muamelelerin politik mülâhazalar tesirinden azade olarak hakikatin olduğu gibi belirtilmesine ihtimam olunmasının sağlanması gerekmektedir.
Arkadaşlar; hükümetin, * memle -ket bünyesinde ehemmiyetli sarsın tılar tevlit eden, vatandaşın kimliğini isbat, nesebini tayin, veraset ve intikal muamelelerini teshil, iskân işlerini tanzim ve bir çok sosyal muamelelerde aksaklık arzeden nüfus işlerindeki intizamsızlığı, be-dahat haline alan ve hükümet ifadesiyle de belirtilen bir vakıa olarak meydandadır. Bu sene getirilmesi tasavvur olunan mütehassısın celbinden evvel de, bunların ele a-lınması, seneler ve seneler halile terkedilmiş bulunması icraatde noksanlık, vazife ve mesuliyet bakımlarından lâkaydiliği tazammun ettiği gibi medeni bir memelketin tec viz edemiyeceği bir şekilde nüfus kayıtlarının ihtiyaca salih olmaması hayret ve endişeye şayandır.
İdare cihazında ehemmiyetle ileri sürülen ve üzerinde ısrarla durulan meselelerden biri de zabıtanın tevhidi meselesidir. Lüzum ve tahakkuku arzu edilen ve fakat her kabine tarafından ayrı ayrı görüşlerden mütalea edilmesi sebebi ile fiiliyat sahasına intikal ettirilememesi tees sürü mucip olmaktadır.
Meselenin tensiki ve bir prensibe bağlanması artık zaruret halini almıştır.
Arkadaşlar:
Yine dâva usulü bakımından vatandaş hakkı arasında tefrik gözettiği, şahsî ve amme hukukunun u-zun müddet sürüncemede kalmasına sebebiyet verdiği aşikâr olan Memurin Muhakemat Kanununun da
yürürlükten kaldırılmadığına ve ge tirileceği vaadedildiği halde Istan -bul belediyesinin vilâyetten tefriki hakkındaki kanun tasarısının, bir senedenberi geciktirilerek yeni Mec lise terkedilmek tasavurunu politik mülâhazalarla tahakkuk ettirilmiş olduğuna işaret ederek -iyi bir i-dare cihazı kurabilmek için vazifenin icabettirdiği salâhiyetle mesuliyet hudutlarını kesin olarak tayin eylemek, zamanının geldiğini ar-zeder sözlerime son veririm.
Suphi Batur da Millet Partisi adına tenkidlerde bulundu.
Akif İyidoğan şahsı adına yapılan tenkidlere cevap verdi.
Ahmet Veziroğlu asker ailelerine yapılan yardım kanununun işlemediğini söyledi. Kürsüye gelen İçişleri Bakanı, tenkidlere cevap verdi.
İçişleri Bütçesinin görüşülmesine Cuma günü devam edilecektir.
bı'.
kc
Genel af şayiası tahakkuk ediyor
★ (Baş tarafı birinci de)
Bu kanunda muhtelif tarihlerde işlenen cürümlerin nasıl affedileceği sırasiyle kaydolunmuştur. Meselâ 20 sene hapis cezasına kadar hürriyeti selbedici cezaların dörtte birinin yani dördüncü kısmının affedileceği yazılıdır.
Öğrendiğimize göre Adalet Bakanlığı diğer memleketlerde de çıkarılan af kanunlarını tercüme ettirmiştir. Buna göre hazırlanmakta olan kanun yakında Meclise verilecek ve evvelâ Adalet komisyonunda müzakere olunacak ve bilâhare heyeti umumiyeye sevkedile-cektir.
Kaman'da D P. ye iltihaklar
Kaman, (Hususî) — İlçemize bağ lı Yenice köyü bucağından aldığı -mız 10/2/1950 günlü bir yazıda Halk Partisinden istifa edip partimize kaydedilenlerin isimlerini bildiriyorum:
Musa Aslan, Sait Uğur, Recep Ü-nal, Süleyman Yumuş, Sami Dede-bal, Musa Karamanlı, Hüseyin Gö-zel, Yusuf Gözel, Ömer Er, Müker-rem Yumuş, Haydar Yumuş, Halit Yıldırım, Ahmet Orhan, Salih Gözel, Maho Saray, İbrahim Bay Doğan, Hüseyin Ünal, Ziya Uğur, Nafi Uğur, Sair Saray.
Çin - Rus anlaşması ve Acheson'un sözleri
“Anlaşma çinin çekeceği sıkıntılara bir başlangıç mahiyetindedir,,
Vaşington, 15 (Ap) — Amerikan Dışişleri Bakanı Dean Acheson, Çin komünistlerinin Rusya ile Moskova da imzaladıkları anlaşmanın, Çinin çekeceği sıkıntılara bir başlangıç olduğunu söylemiştir.
Acheson, Çindeki mahsul duru -munun fenalığı dolayısiyle bu mem leketin, büyük bir açlığın eşiğinde bulunduğuna ve Rusların üç yüz milyon dolarlık ve beş senelik yardım programının, Çinirj ihtiyaçlarına nisbetle pek zayıf olduğuna işaret etmiştir.
Bir basın konferansında verdiği dçfrneîlinde Çliniin Rusiy.a ile İktisadî anlaşma imzalamış olmasının Çin için bir sıkıntı devresi başlangıcı olduğunu ifade eden Acheson Rusyanın Doğu Avrupadaki peyk, devletlerle de bu kabilden anlaşmalar imzalamış bulunduğunu, fakat Ruslar tarafından bu memleketlere verilecek olan malların daima gecik melere uğradığını, dolayısiyle Rus yardımının hiç bir zaman faydalı o-lamadığını söylemiştir,
Acheson bundan başka, Rusya ile Çin komünistleri arasında gizli anlaşmalar yapıldığını ve bu anlaşmaların da, Moskova ve Pekinde i-

ı
Mecliste dün bir
matbuat hürriyeti
yerleşen ve yayılan demokrasi esaslarına uymadığı artık açık bir hakikattir. Bu kanun tek parti zamanın da ve tek partinin devlet telâkki edildiği devirlerde, Türk Basınına hürriyet vermek için değil, belki basını ve onunla iberaber bütün neşriyatı tam bir inzibat ve disiplin altına almak maksadiyle hazırlanmış, basın hürriyetini tahdit eden bir çok hükümlerle kuvvetlendirilmiştir. Bu kanunda basın suçları için meşhut suçlara yakın bir muhakeme usulü konmuş ve cevap ıhakkı dahî (bir ceza mahiyetine sokulmuştur.
Cevap hakkı, öteden beri gazetecilerin hassasiyetle üzerinde durdukları bir meseledir; ve Matbuat Kanununun gazetecilere yüklediği zorlukların en miühimlerinden biridir. Gerçi, haklarında yanlvş neşriyat yapılan hakikî veya hükmî şahısların cevaplarını en kısa bir zaman zarfında neşrettirebilmeleri kadar talbiî bir hak tasavvur edilemez. Ancak yapılan tahkikin veya gönderilen cevabın hakikate uymasını temin etmek de vazıl kanunun en başta gelen vazifesi olmalı ve bu esas aleyhindeki hükümler tamamiyle ortadan kaldırılmalıdır.
Bir misal verelim: Biz bir havadis yazıyoruz. Havadisimiz doğrudur. Fakat yazının içinde ismi geçen bir şahıs, havadisin de doğru olduğunu bile bile, sırf sütunlarımızı işğal etmek ve bize hücum edebilmek için bir cevap gönderiyor. Suç teşkil etmeyen ağır cümleler kullanıyor. Ve biz, bile Ibile, bu cevabı gazetemizde aynı yere aynı puntularla koymağa mecbur kalıyoruz.
Eğer gazetede her ismi geçen zat bu hakkını kullanacak olsa, bu takdirde gazetelerin bütün sütunları bu işe kâfi gelmez.
Evet yanlış 'bir şey.varsa, tashih edilmelidir. Fakat havadis doğru ise, ve hattâ cevap yazan da bunu teyid ediyorsa, gazeteci, cevabı neşretmedi diye neden cezalandırılsın?
Eğer seçimlere asgarî bir cevap hakkını ihtiva eden bir kanunla girilecek olursa, sade bunun suiistimali dahi, gazeteleri vazifelerini yapamaz bir hale sokacak, veyahut gazeteciler, yüzde yüz doğru olduğuna kanaat ettikleri havadisleri bile neşredemiyeceklerdir. Bu, matbuat hürriyetini birtakım tertipçile. rin elinde oyuncak haline getirmek değil de nedir? Bu yüzden ekseriya muhalif bir gazeteci, haftanın dört günü mahkemelerde dolaşır, saatlerini yer, ve mütemadiyen bu şekilde iz’ac edilip durur. Kanun nedense, bu cevap hakkiyle, doğruyu yazan gazeteciye karşı, ekseriya yalan söy-liyen, ve kinle hareket edebilen cevap sahiplerini himaye etmektedir!
Bunun dışında Matbuat Kanununun en çok üzerinde durulan maddelerinden bir matbuat suçlarının me suileridir. Matbuat Kanunu bu husus ta ceza hukuku prensiplerini ih -mal edip suçsuz kimseleri bile hapisle cezalandıracak kadar aşın hükümler koymuştur.
Gazetede çıkan bir yazıdan asla haberdar olmıyan gazete sahibinin hapis cezasına mahkûm edildiği çok vâkidir. Halbuki en basit bir hukuk kaidesidir ki, cezanuı verilebilmesi için, suçun vâki olması, hattâ kasıt cürmünün bulunması lâzımdır. Matbuat kanununda bütün bu esaslı hukuk prensiplerinin hiç birisi gözönüne alınmamıştır.
Eğer ibiz bu kanunla seçimlere gidecek olursak, o zaman seçim serbes tisi dahi tahdit edilmiş olacaktır. Çünkü hür bir Matbuat Kanunu, serbest ve iyi bir seçim kanununun tabii bir neticesidir. Yoksa, yine seçimlerde elimiz kolumuz [bağlı kalacak, ve iktidar bu sefer, kanunî yoldan, deyip bütün şiddetiyle muhalif gazetelerin üzerine yüklenebilecektir.
Mümtaz Faik FENİK
Italyan takımı ile Boks müsabakası bu akşam
İtalyan «Audacyo» klübü boksörleri ile Ankara karma boks takımı arasında bu akşam saat 21 de Büyük Sinemada bir karşılaşma yapılacaktır.
İtalyan boksörlerinin İslanbulda yapmış oldukları üç karşılaşmada aldıkları neticelerden kuvvetli bir takım oldukları anlaşılmaktadır. Bilhassa içlerinde 54 kiloda Bandi-nelli, 80 kiloda Di Segni 1948 Londra Olimpiyatlarında derece almışlardır.
İtalyanlara çıkacak Ankara takımında ise, 51 kiloda Sevindik Erciş, 54 kiloda Doğan Karaca, 58 kiloda Sadi Ertaş, 62 kiloda Mustafa İnci, 67 kiloda Ali Melek, 73 kiloda Saim Saygılı 80 kiloda Kâmil İçli yer alacaktır.
Ankara takımında dövüşecek olan Saim Saygılı Istanbulda İtalyan bok sörlerini yakından seyrettiğin -den rakibi Festuci’nin za -yıf ve kuvvetli taraflarını öğrenmek fırsatını bulmuştur. Bunun için Saimin Festuci ile yapacağı karşılaşma hayli çetin olacaktır. Ayrıca Ali Melek ve Kâmil İçlinin de rakiplerine karşı iyi bir dövüş çıkarmaları beklenmektedir.
Ankara takımının ilk ecnebi te-
ması olan bu karşılaşmalarda bok • sörlerimize başarılar dileriz.
Lübnan Millî
Futbolcuları bizimle
karşılaşmak istiyor
Lübnan Futbol Federasyonundan, Futbol Federasyonumuza gelen, mektupta bir maç yapmak arzusunda olduklarını bildirmiştir.
Futbol Federasyonuna komşu milletlerle maç yapmayı da arzu ettiğinden, bu maçın 2 Nisan tarihinde Lübnan’da oynanmasını düşünmektedir. Bu hususta yakınlarda Lübnan Federasyonuna gerekli cevap verilecektir.
İtalyan, İran ve Lübnan arasında 3 millî maçın aynı tarihte oynanması mümkün olursa, bugün hiç bir millete müyesser olmıyan 3 millî maçın bir günde yapılması cidden tekdire değer bir hadise teşkil edecektir.
Lübnan millî takımına karşı Futbol Federasyonu hiç millî forma giy-miyen oyunculardan müteşekkil bir millî takım çıkarması kuvvetle muhtemeldir.
hâdise oldu
lan edilen maddelerden çok daha ı-leri gittiğini açıklamıştır.
Amerikan Dışişleri Bakanı, Çin komünist liderlerinin Moskovada 9 hafta müddetle, sırf Rusyanın diğer peyklerle imzaladığı anlaşmalara benzer bir anlaşma imzalamak için bulunmadıklarını, Moskovada yapılan konferansların neticesini belirtecek malûmatın, istikbaldeki Rus hareket tarzından anlaşılacağını i-fade etmiş ve «mühim olan anlaşmanın maddeleri değil, bu anlaşmadan doğacak neticelerdir, demiştiı.
Istanbulda sarhoş ve ayyaşlarla savaş
■fc (Baş tarafı birinci de) için, bu gibi umumun huzurunu ve beldenin asayişini ihlâl edenleri zabıta hekimi kanaliyle emrazı akliye bakımından müşahadeye sevketmek, kanunun zabıtaya verdiği yetkidir. Bu yetki, kullanılmıştır. Hatırlarsınız ki, bu sene Karagümrükte bir sarhoş yorganını ve evini yakmış, etrafa saldırmıştı.
DÜNYA ÇOCUKLARINA
SÜT TEVZÜ
Nevyork, 15 (a.a.) — Milletlerarası çocuklara yardım fonu tarafından satın alınan 50 milyon kilo süt tozu yeniden Asya ve Orta Avru-pada bulunan milyonlarca çocuğa gıda temin edecektir.
Bu süt Birleşik Amerikanın elin de bulunan fazla stoklardan satın alınmıştır.
Yeni dağıtım sayesinde sadece Av-rupada 2.000.000 çocuğa süt verilebilecektir.
Biz, ilk gün de söylediğimiz gibi, doğru dürüst içenlerle hiç alâkadar olmuyoruz. Ancak suç yapanı yakalamak ve hakkında kanun ve tıb-
tın emrettiğini tatbik etmek vazifesini yerine getiriyoruz. Binaenaleyh
mevcut kanun
ve nizamlara mugayir
harekette bulumnıyacağımıza mem-
leket şahittir. Tatbik olunan bu tedbirden bilhassa sarhoşlar memnundur. Hele vatandaşlar müteşekkir ve minnettardır. Kanun yolunda bu teşkilâtın hiç bir surette eksiltilmi-yeceğini, sarhoş veya ayık halde
vatandaş huzur ve sükûnunu bozmaya kalkışanlara asla müsaade et-miyeceğimize herkesin emin olmasını ilk ve son defa olarak söylüyo-
★ (Baş tarafı birinci de) teşkilâtından onlar da bizler gibi bihaberdirler. Kanun olmayınca vazife, vazife olmayınca da mesuliyet olamaz. Başbakan geçen sene teşkilât kanununu getireceğini söylediği halde bu sene yine getiremedi-
O SENİN ANLADIĞIN MUSTAFEBEY ARMUDUDUR Bu sırada bazı C. H. P. liler (Geldi geldi) diye bağırdılar. Aldoğan • O senin anladığın Mustafabey armududur. O kanunlar başka kanunlardır» diye mukabelede bulundu.
Aldoğan, Millî savunma bütçesinin de Cumhurbaşkanlığı bütçesi gibi kanunsuz olarak buraya getirildiğini belirterek «Bu hal başka memleketlerde olsa hükümeti toptan yüce divana sevkederler» dedi-
Hatip, ordunun teşkilâtı hakkında bir çok sualler sordu ve hükümetin bu hususta ne düşündüğünü açıklamasını istiyerek sözlerim şöyle bitirdi :
«Bu durum karşısında millet yarınından emin olarak rahat rahat uyuyamaz. Fakat elemle goruyoruz ki hükümet rahat-rahat uyumakta ve bizleri de uyutmaktadır.»
Aldoğanın bu konuşası C. H. P-lüerin müdahalesi ile karşılandı.
HÜCUMLAR BAŞLIYOR
Söz alan Feridun Fikri Düşünsel, Aldoğanın sözlerini şiddetle takbih ettikten sonra her kazada bir askerlik şubesi açılmasını, ve gediklilerin biran evvel terfih ettirilmelerini istedi. , _ ..
Hulki Karagülle, General Eyüp Durukan ve Sinan Tekelioğlu da konuşarak Türk ordusunu övdüler, bazı temennilerde bulundular.
Saim Ali Dilemre, eski Savunma Bakam Ali Rıza Artunkal ve General Vehbi Kocagüney de söz alarak, Sadık Aldoğana şiddetle hücum ettiler. Bu hatipler konuşmaları arasında Aldoğanın ordudan malûlen ayrılmadığına hayret ettiklerini, söy lediklerinin mantık ve akıl ile kabili telif olmadığım ifade ettiler.
ALDOĞAN TEKRAR KÜRSÜDE
Bu hava içerisinde kürsüye gelen General Aldoğan samimiyet ve açık kalble söylediği sözlerin mugalâta ile edebiyat ile boğulamıyacağını belirterek ezcümle dedi ki :
«Dünyanın her yerinde orduların bir teşkilât kanunu vardır. Bizde ise teşkilât var, fakat bu Meclisten geçirilmemiş, kanun haline getirilmemiştir.»
Ali Rıza Artunkal oturduğu yerden müdahale ederek «Bütün dünyada da bizimki gibidir» dedi.
..EFENDİ, SENİN DÜNYADAN
Buna karşılık veren Aldoğan «E-fendi senin dünyadan haberin yok, İngilterede, Fransada, İtalyada orduların bir teşkilât kanunu vardır. Fakat bunlardan senin haberin yok» dedi. Bu ifade bir çok C. H. P. lileri sinirlendirmiş yer yer müdahaleler başlamıştı.
HABERİN YOK!..»
Sözlerine devam eden hatip kanun olmadıkça müzakere yapılamı-yacağını, milletin böyle bir kanunu istemeğe hakkı olduğunu, kaydederek, ifadesini kasten yanlış anladıklarını, kendisinin ordunun şeref vo itibarına en çok inanmış bir insan olduğunu belirtti.
Sadık Aldoğan bu konuşmasını yaparken Muhtar Ertan oturduğu yerden «Bütün ifadeleriniz tenakıs-larla doludur» şeklinde bağırdı. Aldoğan cevaben, «Kardeşim, senin tenakustan bile haberin yok» dedi.
Cevdet Kerim İncedayı da hatip Türk ordusunun şeref ve haysiyetinden bahsederken «Ha şöyle ihtida et» müdahalesinde bulundu.
Bu müdahaleye karşılk veren Aldoğan «İncedayı kendine gel, Al-doğanın konuştukları küçük hesaplara gelmez, dedi.
ÖĞLEDEN SONRAKİ
OTURUM
Öğleden sonraki oturum açılınca Meclisin bugünkü toplantısında bütçe müzakerelerine devam etmeyip gündemde bulunan bazı meselelerin görüşülmesi için karar alındı. Bundan sonra sabahleyin Sadık Aldoğa-nın yaptığı beyanat üzerine C. H. P. lilerin birçoğu söz aldılar, ve Al-doğana şiddetli hücumlarda bulundular.
General Fikri Tirkeş, İsmail U-ğur, Cevdet Kerim İncedayı, Dr. A-ziz Uraz, Fahrettin Altay ve Atıf İnan konuşanlar arasındadır.
Cevdet Kerim İncedayı uzun ve ; heyecanlı bir ifade ile Türk ordusu- ( nun meziyetlerinden bahsetti ve ( Aldoğanı takbih etti. Dr. Aziz Uras, ; fennî bir istilah ile Aldoğanın aşırı asabî olduğunu söyledi. Bu sözler M. P. lilerin protestoları ile karşılandı ve «Riyaset uyuyor» diye başkana hitapta bulundular.
Fahrettin Altay, Aldoğanın bahis mevzuu ettiği teşkilât kanununun harpten önce bir çok Avrupa mem-. leketlerinde mevcut olduğunu fakat bugünkü nazik vaziyetler dolayısiy-le bu çeşit kanunlara Meclislerden geçirilmediğini bildirdi.
BAŞKAN İŞİ YATIŞTIRMAĞA ÇALIŞIYOR
Bu gerğin hava içerisinde Tahta-kılınç kürsüye gelince Başkan Raif Karadeniz muhtemel bir hâdiseyi ön lemek gayesiyle konuşan hatiplerin Aldoğanı tahkir maksadiyle konuşmadıklarını söyledi.
Tahtakıhnç, Sadık Aldoğanın yap tığı tenkidlerin çok yerinde olduğunu, Türk ordusunun şeref ve itibarını rencide edecek en küçük bir ima dahi yapılmadığı halde mugalâta ile hakikatleri perdelemek istediklerini belirterek ezcümle dedi ki «Orduya selâm, mesele tamam» devri artık geçmiştir. Bugün şubeleri işleri düşenler pekâlâ görmüşlerdir ki bu muazzam bütçeye rağmen oralarda tek tarafı yazılmış kâğıtlar üzerinde muameleler cereyan etmektedir. Bunların durumuna temas etmek bir suç mudur».
YUKARDAN BİR, AŞAĞIDAN BİR!..
Söz alan Sadık Aldoğan da kendisine karşı yapılan hücumlara cevap verdi ve Aziz Urası göstererek «Hay muvazeneli adam, asıl aklını kaybeden sensin, fikir yok İd, a-damda, yukardan bir delik, aşağıdan bir delik» dedi.
Aziz Uras, oturduğu yerden müdahale etmek istedi. (C. H. P. sıralarında gürültüler ve gülümşeler...)
Devam eden Aldoğan Cevdet Kerim için de :
— Benim konuştuklarımda ilim yok, mantık yok diyor. 25 dakika konuştu, baştan aşağı palavra Cevdet Kerim! Dâva bağırmakla halledilmez. Bunları çok dinledik. Bunu siz de biliyorsunuz, ben de. Hepsi masal» dedi.
Ali Rıza Esen, oturduğu yerden [müdahale etmek isteyince Aldoğan i ona da şu mukabelede bulundu:
«Senin söylediğine zaten kulak asılmaz.»
Aldoğan bundan sonra bir çok C. H. P. linin hükümeti müdafaa için çıktıkları halde hükümetin bu hulustaki noktai nazarından haberdar [ olmadıklarını netekim hükümetin , böyle bir teşkilât kanununu hazırlamakta olduğunu söyledi. ' SENİN DE LÂFIN MI OLUR?
Sadık Aldoğanın bu konuşması
A (Baş tarafı birinci dr) bunca seyyiata karşılık bu kadar cü-retkârane konuşmasına şaşıyortUTî.»^ Ahmet Çınar daha lâfını bitirmemişti ki bir gürültüdür koptu. Eşreı i Dizdaroğlu Çınara hitaben «Alça:: it herif in aşağı» diye bağırdı. Ahmet Çınar da «Alçak sensin, it serisin;» mukabelesinde bulundu. M.P. liler Eşref Dizdarın sözünü geri almasını istediler.
Başkan Karadeniz — «Karşılıklı oldu, geri alacak bir şey yoktuı» dedi. Fakat gürültüler devam etmekteydi. Ahmet Çınar konuştuğu zaman Atıf İnan salonda yoktu. Fakat müfritlerin faaliyette bulunduğu görülüyor ve bir şeyler olacağı seziliyordu.
Salona gelen Atıf İnan söz aldı vc hakkında yapılan bunca tezvirata rağmen hakkında Büyük Meclisim verdiği haklı karar önünde Çmarın bu tarzda konuşmasının millî iradem 2 i karşı gelmek mânasına olduğunu ve asıl böyle konuşmanın küstahlık o’-duğunu söyledi.
Gürültüler arasında geçen bu k«- 1
nuşma da bittikten sonra Muhiddi*"! Baha Pars, bu mevzuda daha konu • '
şacak bir çok kimse olduğunu otur- j duğu yerden şöyledi ve Başkan Ra- ' if Karadenize hitaben «Ahmet Ç1-nara bu sözü söylediği için niçin ce- , za vermediğini» sordu.
Raif Karadeniz, Ahmet Çınar bu | sözü söyler söylemez kendisine «A.- -
çak herif» diye bağınldığını, mestP-î^J. lenin cezayı müstelzim bir ciheti bu- ! Ilınmadığını söyledi. Raif Karaden.z bu ifadesine bazı müfritler ve bilhassa Atıf İnan fazlasiyle kızdılar.
Atıf İnan ayağa kalkarak ve Balkana karşı bağırarak bitaraf hareket etmediği .yolunda sözler sarfe’-mak istedi. Bu sözlere karşılık veren Raif Karadeniz sert bir dil iîe
• Atıf İnan bunları sen bir kastı mahsus ile söylüyorsun» dedi ve o-turuma son verdi. Karadeniz riyase* makamından indiği zaman Atıl | İnan üzerine doğru yürüdü ve Ra, i 1 Karadenizin etrafı büyük bir kala- I balıkla çevrildi.
Atıf İnanla Karadeniz arasında , ağır sözler sarfedildi. Salon o kada» J karışmıştı ki kimin ne söylediği za- jJ man zaman anlaşılamıyordu. ' 1
Bir aralık Atıf İnanın Karadenize ,1
• Terbiyesiz, nezaketsizce konuşuyor. 1
sunuz» ve Karadenizin «Terbiye- j siz ve nezaketsiz sensin» dediği işi- 1 tildi. |
Bütün dinleyenlerin ve salondaki. 1 lerin üçüncü celsenin açılmasın I sabırsızlıkla bekledikleri anlaşil - I yordu.
li gecikti. Bir çok milletvekilleri f | I yerlerini aldıkları halde bakanların 1 ve Raif Karadenizle celse başkam- 1 nın salona gelmedikleri görülüyor J du. Bu oturuma Feridun Fikri baş. | kanlık etmek için gittiği halde nedense Riyaset makamında Saracoğ- I lu göründü ve ilk sözün Raif Kara- ’ denizin olduğunu söyledi.
Kürsüye gelen Karadeniz dışarda J verilen bir karara uygun olarak kc- 1 nuşmuş olacak ki Ahmet Çınara ceza vermek için vakit bulamadığın •. I Atıf İnan hakkında da «Atıf İnan ' bana komplo yapıyorsunuz» sözünü sinirlilikle söylediğini kaydetti.
Bu durum, seçim arifesinde müf- • ritlerin yeni bir hareket için hazıı - |
lanmakta oldukları intibaını kuv vetlendirmiştir.
j
I

Altıncı De Gasperi kabinesi
Roma, 15 a.a. — Başbakan Alcide de Gasperi dün akşam saylavla: meclisinde çıkan hadiseden sonr: ezici bir ekseriyetle itimât oyu alm ı5 tır. Bu hadise esnasında bir bakan yaralanmıştır. Meclis, başkanınım harptenberi kurduğu bu altıncı hükû mete 189’a karşı 314 oyla itimadım be ■ lirtmiştir.
Çalışma Bakanı Achille Marazsa nın sol elinin işaret parmağında uf a ■ bir yara vardır.Bakan ısırılmış olduğunu iddia etmiştir.
Brazaville Radyosu, 15 (Basın -Yayın) —'Komünist partisi tara fından kışkırtılan bini mütecevK göçmen bu sabah Telaviv sokaklarında nümayişler yapmıştır. Dünyadaki bütün yahudiler İsrail'in iktisadiyatına yardım etmek maksadiyle teberrülerde bulunmaktadır-lar. İngiliz yahudileri 1 milyon sterlin, Amerikan yahudileri ise 60 milyon dolar teberrüde bulunmuşlardır.
-


zaman zaman C. H. P. lileri sinirlendirmekte ve yer yer müdahaleler olmaktaydı.
Yine müdahalede bulunan AL Rıza Esene : «Aman; Siirt Milletvekili sen doğru da söylersin, yanlış da söylesen ne çıkar. Senin lâfın mı olur» dedi.
Bundan sonra Atıf İnan’m söz al-masiyle Mecliste müfritlerin riyaset divanına karşı topyekûn hücuma geçmelerine vesile olan, diğer sütunlarımızda bütün tafsilâtıyla verdiğimiz hâdise vukua geldi.
Sonuna kadar dayanan Başkan Raif Karadenizin bir koridor tertibine kurban giderek özür dileme- 1 sinden sonra Millî Savunma bütçesi de bermutat ve aynen kabul edile.! ve orduya selâm kararı alındı.
Bundan sonra İçişleri Bakanlığı 1 bütçesinin konuşulmasına geçildi^ (İçişleri Bakanlığı bütçesinin müzakeresi diğer sütunlarımızdadır.)

Comments (0)