İKTİSADÎ MES'ELELER
UMUMÎ KANAAT
Başbakan Gunaltay
Dün Seçim Kanunu mevzuunda konuşan Adnan Menderes
ŞUBAT 1950
; ı _ No.294
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: t
Posta Kutusu: 193 — ANKARA
Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara
Başmuharrir tel: .........15619
Yazı İşleri, İdare .......15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
Bugiin 2 nci sayfada
Deniz Yolları İşletmesi faydalı olamıyor!
Yeni Seçim Tasarısı da Dün Kanuniyet Kesbetti
D. P. nin bazı müspet teklifleri çoğunluk tarafından ilk defa alâka ve anlayışla karşılandı ve kabul edildi
Adnan Menderes de dün bu mevzuda Mecliste mühim bir konuşma yaptı
Meclisteki son
hâdise niçin ve nasıl vaki oldu?
Küfürle hiç bir netice alınmaz
Yazan : Mümtaz Faik FENİK
* )»
-
vvelki gün, Büyük Millet Meclisinde bazı milletvekilleri cereyan eden çok ağır ve küfürlü münalcaşafan gazetelerde okuduğumuz zaman, doğrusu hayretten donakaldık. Biz, mil-letvekillerimizden memleketin ve hayrına güzel sözler ve fi-
beklerdik, yoksa, en ücra mahalle kahvesinde bile, en sinirli bir münakaşa neticesinde dahisarfe. dilmesine imkân olmıyan küfürler değil!..
Bu ağır çekişmelere iştirâk eden kimseler, acaba memlekete bu şekildeki kavgalarla mı bir nizam vereceklerine kanidirler?. Eğer hakikaten böyle düşünüyorlarsa, çok hata ediyorlar. Çünkü bu nevi küfürlü sözlerin asil Türk milletinin sağ-1 duyusunda büyük bir tepki vücuda getireceğine asla şüphe edilmemelidir.
Öyle görülüyor ki, bazı milletvekilleri, son günlerde Meclisin feshedileceği hakkmdaki haberler üzerine büyük bir telâşa düşmüşler, ve bir daha seçilmemek endişesi karşısında fena halde asabiyete kapılmışlardır. İşte bu hava dolayısiyle-dir ki, en ufak bir münakaşa, sonunda en fecî neticelere doğru sürüklenmiştir.
Ne oluyor? Ne var? Milletvekilliği ebedî bir mansıp mıdır? Elbet-
te, gelecek devrede seçilmek olduğu gibi, seçilmemek de bir ihtimaldir. Bu ihtimale karşı daima hazırlıklı olmak, ve ona göre tedbirler almak, sadece bir basiret işidir. Bugün birbirlerine karşı bu kadar ağır sözler sarfeden kimselerin yarın sandık (başlarında neticeleri tam mutavaatla kabul edeceklerini nasıl iddia edebiliriz?
Demokrat Partinin millet arasında düşmanlık yarattığı gibi yanlış ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Büyük Millet Meclisinin toplantı sında seçim kanunu tasarısının ikinci görüşülmesine başlandı.
Millî iradenin tezahürüne imkân verecek emniyetli bir seçim kanununun çıkarüması için D. P. nin yap tığı yerinde tenkidler ve ileri sürdüğü fikir ve mütalâalar bu tasarının inkişafında çok büyük faydalar sağlamıştır.
Bilhassa tasarının birinci müzakeresi sırasında D. P. lilerin üzerinde ısrarla durarak ve vukufla tebarüz ettirdikleri aksaklıklar hükümet ve komisyon tarafından da anlayışla karşılanmış ve D. P. lilerin isteklerine uygun tadillerin çoğunu komisyon teklif etmiştir.
Müşterek bir takrir
Seçim kütüklerinin tanzimine ait olan 16 ncı madde için D. P. den Nuri Özsan ve C.H.P. den Sait Kök sal bir önerge vererek bu kütüklerin tanzim ve tashihine müteallik ih tiyar heyet ve meclislerinin yapacak lan bütün işlemlerde o bölgede teşki lâtı bulunan siyasî partilerin temsilci bulundurmalarının ve işlemlerden iki gün evvel temsilci göndermeleri için partilere malûmat verilmesini istediler.
Bazı C.H.P. lilerin takrir aleyhin deki tezahürleri üzerine söz alan Nuri Özsan ezcümle dedi ki :■
«— Türk milletinin mütehassir olduğu seçim kanunu için büyük emek sarfedilmiştir. Bunun kusursuz olarak çıkmasına çalışmalıyız. Biz Demokrat Parti olarak böyle bir müşahide lüzum olduğunu belirtmiştik. Bunun çıkarılması ile büyük bir boşluk hasıl olacaktır. Hem bunda endişe edecek bir cihette yoktur. Bu bir nevi emniyet subabı vazifesini görecek, ve seçimlere iştirâk nisbetini arttıracaktır.»
Nuri Özsanın bu izahatını müteakip önerge reye kondu ve kabine ü-
yelerinin de iştirâki ile ekseriyet tarafında kabul edildi.
Propaganda Toplantıları
Seçim propagandalarının nerelerde nasıl yapılabileceğini bildiren bölümün açık toplantılara ait olan 41 inci maddesi birinci görüşme sırasında D. P. tarafından ileri sürülen görüşe uygun olarak komisyonun yaptığı teklif ile aynen kabul edildi ve bu maddeye «münakaleyi bozmıyacak ve pazarların kurulmasına engel olmıyacak surette toplantılar yapılması mutat olan ve bu evsafta bulunan meydanlardan elek triği olanların tercih edileceği» kaydı kondu.
Kapalı yer toplantılarına dair o-lan 43 üncü maddede D. P. nin isteğine uygun olarak tashih edildi ve maddeye «partilerin belgesini haiz ve miktan 5 i geçmiyen tem-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Bu milletvekilleri, birbirlerine küfür etsinler diye seçilmemişlerdir, deha evvel yapacakları iş milletin hayrına ve yararına fikirler serdetmektir.»
Evvelki gün Büyük Millet Meclisinde Millî Savunma Bütçesi müzakere edilirken, bir kısım milletvekilleri tarafından çıkarılan hâdise, her tarafta büyük bir teessür uyandırmıştır. Siyasî mahfillerde bu hâdise, son senelerin en acı hâdisesi olarak vasıflandırılmaktadır. Hele bazı müfrit milletvekillerinin asabiyetle çıkan bu küfürlü münakaşayı yatıştıracak yerde teşvik edici bir şekilde konuşmuş olmaları, teessürü daha da çok arttırmıştır. Herkes şunu söylemekte müttefiktir : Bu milletvekilleri, birbirlerine küfür etsin diye seçilmemişlerdir. Bundan daha evvel, yapacakları iş, milletin ve memleketin yararına fikirler serdetmek, ve birbirlerine mantıkla, bilgi ile tefevvuk etmektir.
Bu hdâisede, Mecliste başkanlık yapan Raif Karadenizin de vazifesini hakkiyle yapamadığı ve gürültünün bu şekilde büyüdüğü söylenmektedir. * (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Demokrat Parti Hükümetin
dış siyasetini destekliyor
Fuat Köprülü dün Mecliste Dış Bakanlığı Bütçesi münasebetile dikkate şayan bir hitapda bulundu
Macar Elçiliğinde
bir iltica daha!
17 senelik memurlardan Bayan Gertrud Ridinger de hürriyeti seçti ve iltica etti
Macar Elçiliği memurlarından Bayan Gertrud Ridinger de istifa etmek suretiyle hüriyeti seçmiştir.
Dün akşamki ekspresle İstanbula giden Bayan Gertrud Ritinger on yedi senelik bir hariciye memuru-
Büyük Tefrika
Yarın Mutlaka Okuyunuz
Macera - İhtiras - Cinayet
• • •
İşgal altındaki Viyana'da geçen binbir entrika
Muharriri diyor ki: Bu macera garip olduğu kadar da ha zin bir hikâyedir. Eğer İçkiden o genç kadını siler, *yok ederseniz o zaamn murdar, mülevves, iğrenç bir hikâye olur. Hiç bir şey ıbu maceranın ruhlarda uyandırdığı melânkoliyi silemez. İnsanlardan nefrete kadar gidersiniz. Bütün talihsizliğim, yahut alihim, ona kendimden hiç birşey katmamış olmamdır. Bilâkis, olduğu gibi anlatmaya fazla itina bile ettim diyebilirim..
Graham Greene’nin bu büyük eserini neşre yarın başlıyoruz
dur. Daha evvel Macaristanın Berlin ve Prag elçiliklerinde bulunmuştur.
Gayan Gertrud Ridinger dört beş gün evvel Gazi Mustafa Kemal Bulvarındaki Elçilik binasında, kimse bulunmamasından istifade ederek zatî eşyasını almış, çıkmış ve Ankara’da bulunan ahbaplarının evinde gizlenmiştir.
İstifasını, müteamil usule tevfikan Elçiliğe bildirmiş olan Bayan Ger trud Ritinger ile son dört ay içinde
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
Rus - Çin paktında gizli ek maddeler
Nevyork, 16 (a.a.) (Afp) — New York Times gazetesi, bu sabah birinci sahifesinde dört sütun üzerine ve «sarih haberlere göre» diye baş-lıyan makalesinde komünist Çin hükümeti temsilcilerde Sovyet hükümeti arasında gizli ek anlaşmalar imzalandığını bildirmektedir.
Bu gizli anlaşmalar, büyük sayıda Çin işçilerinin Rusyaya gönderilmesi ve Rusyadan da Çine • müşavirler» gitmesi şartlar tiva etmektedir.
Batı linyit maden ocaklarının ıslahı için yeni tahsisat
Vaşington, 16 (a.a.) — Bugün,
Marshall plânı genel karargâhın dan bildirildiğine göre, Türkiyedek batı linyit maden ocaklarını geliş tirmek maksadile 1.268.000 dolar i lâve tahsisat kabul edilmiştir. Bı güne kadar kabul edilen par: yekûnu 2.136.000 dolar olup Soma. Tunçbilek ve Değirmisaz ocakları nin geliştirilmesi işine harcanacak tır. Ar (Devamı Sa: 6 Sü: 6 de)
Doktor Etienne Berthet, Verem Mücadele Demeği Başka Doğan ve Verem Mîütehassısı Doktor Celâl Ertuğ’la beraber
------ Türkiye’de veremle savaş------------------
Meclisin dünkü toplantısında Seçim Kanununun kabulünden sonra bütçe konuşmalarına geçildi ve dün den kalan İçişleri Bakanlığı bütçesinin müzakeresi tamamlandı.
Bunu müteakip Dışişleri Bakanlığı bütçesinin konuşulmasına başlan ’dı.
İlk sözü Demokrat Parti a -dına Fuat Köprülü aldı ve şunları söyledi;
Muhterem arkadaşlar,
Hariciye bütçesinin müzakeresi dolayısiyle burada söyliyeceğim söz ler, bütçenin teknik mahiyetine ve fasıllarına, rakamlarına ait olmıya-
Sadece bugünkü umumî dünya vaziyeti içinde memleketimizin dış siyaseti hakkındaki görüşlerimizi i-_______________________________
fade ile iktifa edeceğim. 1
Bugün dünya vaziyeti kaç sene- JU1 I 2e*A denberi devam eden vahametini mu fVlwCIISl w C8 U O
ic (Devamı Sa: 6 Sii: 1 de)
Fuad Köprülü
Dünya sağlık teşkilâtı mütehassısının tetkikleri
Orta Şark Veremle Savaş Merkezini İstanbulda tesis etmek üzere memleketimize gelen, Dünya Sağlık Teşkilâtı Verem Mütehassısı Doktor Etienne Berthet dün saat on beşte Ankara Veremle Savaş Derneği Başkanı Vali Avni Doğanı ziyaret etmiş, bundan sonra demeğin hastahane ve dispanser-
★ (Devamı Saı 6 Sü: 7 de)
Tedavisi mümkün olmıyan topal kızını öldürdü
^görüşülen sair mevzular
Detroit, Michigan, 16 (Ap) — Tedavisi mümkün olmıyan topal kızını öldüren 53 yaşındaki Alman musikişinası Eugene Braunsdorf, cinayet suçu ile yargılanacaktır.
Braunsdorf. 29 yaşındaki kızını, tabanca ile vurmuş ve kendi de dört defa intihara teşebbüs etmiştir.
Braunsdorf, suçu sabit olduğu tak dirde, müebbet hapse mahkûm olacaktır. Michigan eyâletinde ölüm cezası yoktur.
Alakant’m sözleri
Boksta Italyanlara yenildik
Bugünkü Meclis müzakereleri sırasında Erzincan ve Erzurum belediyelerinin 3.300.000 liralık borçlarının affedilmesi veya 60 senede ö-denmesi mevzuunda söz alan Muammer Alakant şu konuşmayı yapmıştır:
Muammer Alakant (Manisa) — Arkadaşlar, bir devlet ve bir cemiyet kaidesidir ki, bir cemiyetin i-çinde, muayyen bir köşesinde fev-kalde bir felâket olduğu zaman, bu fevkalâde felâketi bütün cemiyet paylaşır. Bu hukuku âmmede bir A (Devamı Sa: 6 Sü) 5 de)
açlarından iki ayrı görünüş («
AKINTIYA KÜREK
Yolları açık olsun I
li sanatkâr, Muam-Karaca, temsillerde iktidarı tenkid ediyor, aman şu seçim zamanlaruıda burada bulunmasın diye, dış memleketlere turneye gönderiliyormuş..
Alâeddin Tiridoğlu, Uşakta Halk Partisinin ikiye ayrılmasına sebep oldu, aman uzaklaş-suı diye Ciddcyc elçi tayin edil iniş biı- takım açık sefaretler de bu aralık mahfuz tutuluyormuş!
Şimdi ben de şakadn bir teklif karşısında kalırsam hayret etmeyin! Ama zannetmem; akıntıya Nürek çekmek hep bizim düstürümüzdür!
YEDEKÇİ
I
ZAFER
| İKTİSADÎ MES ELELER |
sayfa: 2
tren kazası
I
I
I
Başbakan cılayın
Muhip DIRANAS
Türk basınından temsilci davet ediyor. Başbakanın böyle bir mantıksızlıktan haberi var mıdır? Sormaz, düşünmez. Bu iş, efkârı umumlyede, gerek partisi namına, gerek unıumîmânada nasıl bir tepki yapar? Umurunda değil! Kendi fikri sabitleri içinde akima esmiştir; çağınr. Mensup olduğu parti ne cinsten bir siyasî taktik takip ediyor? Hareketi, partisinin u günkü gidişatına uygun mudur? Ne umuru? Aklına esmiş, yapar. Türk basınından aldığı lâyik cevap işten değil. Bu memlekette, hâlâ devam edegclen zlniyet İçinde bu cins azarlanmalar hattâ bir bakanın mevkiini berkitir. Onun için, o gece daha rahat bir uyku nasibidir. Aına, işin hakikati başkaymış, aldırma. Böyle birbirini tutmaz, her kafadan, her salâhiyetten, ayrı bir notayla çıkan bu sözüm ona İktidar orkestrası, bu memleketi serseme çeviren bir gürültü konseri veriyormuş? Kabil! Her biri kendi sesini, yahut kendi enstrümanını dinleyen siyasî müzisyenlerden mürekkep orkestranın, dinleyicilerin ıztırabından ve birike birike bir yuhaya ve ıslığa dönecek sabırsızlığından ne haberi ola?
Gerçek bir demokrasinin ıstırabını duyan bu millete, gayesine ulaşabilmesi için, sade iyi bir muhalefet değil, derli toplu; ne yaptığını, ne yapacağını bilir bir iktidar da lâzımdır. Bir otorite meselesi! Ve son bir kaç sene içindeki tecrübelerden sonra, müsbet misallerle, bu otoriteyi, asgarî, Fuat Sirmen’den biraz daha yaşlıların, tecrübelilerin sağlaya -bileceğine inanır oldum.
Nitekim Başbakan sayın Şem -settin Günaltay’ın bugün okuyacağınız nutku buna en güzel misaldir. O, bugüne kadar İktidardaki genç adamlardan hiçbirinin u-laşamadığı bir merhaleden konuşuyor. Bir de etrafındakiler ona ayak uydursa!
I ktidar partisi asgari, bir, parti olarak, bu İçinde yüzdüğü şaşkınlıktan biran önce kurtulmaya bakmalıdır. Bu partinin, kimi iyi niyet altında l»ir yanını bir yana çekiyor, kimi yine iyi niyet namı altında öbür yanını, ö-bür yana çekiyor. İnsanın sanacağı geliyor ki, iktidar diye bir fil bulmuşlar, bir kör ıbir bacağına yapışmış, bir kör bir kulağından tutmuş, öbür »görmez» kuyruğuna asılmış, beriki karnına basmış, ve körlerin en talihli olanı da sırtına binmiş, her bir! kendin ce bir mâna bulmaya uğraşıp iktidarı, filin kendi yapıştığı parça-sınca kıymetlendirip gidiyor.
Mecliste bütçe müzakeresi olur, ayni parti kendi içinde birbirine girer; kendilerinden olan Meclis Başkamın bir kısmı çalyaka, alaşağı etmeğe savaşır, bir kısmı, yerine oturtabilmek için aşağıdan yukarı iter. Hiddetle celseyi tatil eden başkan, kulisin bir kapıcından girip öteki kapısından çıkınca uysal bir kuzu kesilip haksıza hak linin tarziyesini verir. Bir müfrit çıkar, Atatürk devrinin bilmem hangi senesinden kalma ezbere nutku, beni de siddin senedir bellediği kelimeler, cümleler ve tonlarla tekrar eder, ama beri yanda, ayni partiden bir başka, ıbeylik nutuk çekmesini bilmeyen bir zat. l'iklr namına basar küEürü.
Bu anlattıklarım, frenklerin detay dediği teferruat İş yalnız bu teferruatta kalsa, insan »bu da bir hoş haldir» der geçer. Ama gel gelelim, işin esasa da taallûku var. Meselâ, seçim işlerinin kumandasını eline geçirdiği için »ne oldum» derdine düşen meşhur Adfiilet Bakanımız kalkıyor, hem kendisinin, hem Başbakanın, hem Başbakan Yardımcısının «yenisini hazırlıyalım» diye geri aldığı bir kanun taslağını —Basın Kanunu— tekrar müzakere ve münakaşa etmek üzere
SEÇİMLİ BÜTÇE
Nadir Nadi, «Se- | nokta üzerinde ısrarla duruyor. Yâni büt-çeye samimi değildir damgasını vurmak istiyor ama bu cihet hakikaten vârit İse, İlk hamlede sanılacağından daha ağır bir durum karşısındayız demektir. Çünkü bütçelerde hükümetler, vaziyeti milletvekillerine olduğu gibi göstermekle mükelleftirler. kamuflajlarla masrafı az, geliri çok göstermeğe kalkarlarsa, bütün konuşma ve tartışmalar temelinden bozulmuş olur. Çünkü herkesin bildiği gibi bütçe nihayet, gelir kısmında, bir tahmin mahsulüdür. Masraflar da öyledir ya... Hükümet gelir rakamlarını, binblr bahane ve tevil İle şişirir giderleri do a-zaltırsa o zaman sisli bir havada geminin seyri gibi, gayet bulanık ve tehlikeli bir hal hasıl olur. İste sayın Menderes'in İsnadı budur. Bütçe bakımından bu kadar vahim bir İthamın, her tarafta, normal bir hâdise imla gibi sükût ilo karşılanması lıic olmazsa hükümet sıralarında, protesto uyandırmaması veya susturucu I cevapların derhal verilmemesi, demokratik gelişme namına memnunluk uyandıracak bir keyfiyet değildir. Şalisi davalarında, milletvekillerinin ne derece hassas oldukları, en ufak bir sürctl lisanın ne kadar şiddetli tepkiler ve akisler yarattığı hatırlanacak olursa, halkın kesesini ilgilendiren milyonlar ve bütçe t samimiliği bahsinde aynı duyarlığın gös-) terllmesj kaydedilmeğe değer.
Evvelce de talınfin edilebileceği gibi kabine, kabarık bütçe giderlerinin illeti-
- ni, Milli Müdafaa tahsisatının fazlalığını 1 ve bu husustaki mecburiyetimizle İzah ı eylemek istemiştir. Giderlerin (% 35) İni
- Milli Müdafaa yutmaktadır. İki seno ev-
- vel İse bu miktar yekûnun (% 58) İne ba-
- liğ oluyor imiş. Binaenaleyh bu seneki rakamlardan goliba memnun olmak lazım gelecek. Halbuki İki yıl evvel bütçe
ı yekûnu da bir buçuk milyar değil İdi.
- Diğer taraftan % 35 Badece ve doğrudan e doğruya orduya ayrılan ödeneklerdir.
I Jandarma ve polis ve gizli İstihbar için
- sarfedllen ve yine memleketin emniyetine
- taallûk eden tahsisat bu hesaba dahil de-
- ğlldlr. Tam ve doğru bir sayıya vara-n bilmek için bu rakamları da (% 35) nJs-e betinde eklemek lâzım gelir.»
Yazı şöyle sona eriyor:
II «Ortalığı gül penbe görmek ve memleketin durumunu Marshall planından fa dalananların hepsinin üstünde sanactuı kadar iyimserliği ileri götürmek hastalığına bizzat Devlet Bakanı Barlas tutulmuş bulunduğunu göstermiştir. Kabine er lağlylc dinlemeleri. Bakanlar Kurulunun tesantldü adına da temenniye lâyıktır »
Cumhuriyette f çimli Bütçe» başlığı altında diyor ki:
«Bizde eskiden bütçe konuşmaları ömür dü. Bir yıl kapalı duran ağızlar o beş on gün İçinde bir açılır, herkes söylemek İstediği ne varsa, bütçe ile llplsi olup olmadığını düşünmeksizin ortaya serer, böylece İçini boşaltır, rahat ederdi. Birleşik Amerika hükümetinin dış politikasından tutunuz da, falan İlçedeki belediye yapısının şekline kadar her «ey bütçe konuşmaları vesileslle teıUdde uğrardı.
Çok partili demokrasiye geçellberl. bir kaç yıldır bu gelenekten kurtulma yolundayız. Ama henüz iyice kurtulduk diyemeyiz. Gerçi şimdi bütçe konuşmaları dışında da herşey söyleniyor: yüzlerce tenkitçimiz. çok şükür bütçeyi beklemeden Tanrının günü bülbül misali şakıyıp dur-madalar. Fakat ne de olsa, hâlâ eski zamanları hatırhyarak bütçe kanunilo İngiliz dış politikasını veya hacıların Kâ-beyi tavaf etmesini birbirine karıştıran milletveklllerlmlze rastlıyoruz, önümüzdeki çok sıkışık zaman şartlarına rağmen bugünlerde bir takım hallblerln bu minval üzere söze ağaz eylemelerini bckllyc-bllirlz. Ne yaparsanız, can çıkar huy çıkmaz derler; eski alışkanlıklardan kurtulmak sanıldığı gibi kolay olmuyor.
Bundan sonra yazar, muhalefet sözcüsü Adnan Menderes’in Bütçe hak kındaki konuşmasına temas e-derek, yazısını şöyle bitiriyor
«Muhalefet, eski yıllara kıyasla hükümette bazı gayretler görmekte ise de yeni bütçeyi uygun bulmamaktadır. Açığımızı kapamak Jçin emisyon yapamayız, İstikraz yoluna gidemeyiz. Olsa olsa masraflarımızı kısabiliriz ve bunu mutlaka yapmalıyız.
Fakat nasıl
Yazık kİ bu pek mühim soruya sayın Menderes uzun nutkunda açıkça cevaplandırmıyor. Hükümetin resmi İfadesine göre önümüzdeki yıl açığımız 173 milyon lira civarındadır. Adnan Menderes hakikatte açığın İki yüz otuz milyonu aşacağını iddia ediyor kİ, bu takdirde Mar-Blıall plAnınındon da tesirli bir yardım bekliyeıneylz (plândan verimli bir şekilde faydalanacak yerde onunla bütçe deliklerini tıkamıya çalışmak bir hatâdır; bu hususa dair ileri sürülen tenkldleri doğru buluyoruz).
Fakat nasıl edelim de bütçemizi denk getirelim? Kısıntı yapabileceğimiz maddeler hangileridir? Devlet idaresini aksatmadan bu proje üzerinde kaç milyonluk bir İndirme sağlayabiliriz?
İşte çözülemiycn noktalar bunlardır, içinde bulunduğumuz şartları gözönünde tutarsak, bize öyle geliyor kİ, bu noktalar bir dalıa seferki bütçe konuşmalarına kadar düğümlü kalacaktır.»
Bütçenin tenkidi
Yeni Sabah’ın başyazısında «Bütçenin Tenkidi» başlığı altında, Mec-lis’te yapılan tenkitlerde muhale j muvafakatin durumlarına te-edilerek deniliyor ki:
)11?
Hicri: 1369 — Rebiül’âhır: 29
Rumi: 1366 — Şubat: 4
17 ŞUBAT 1950 CUMA
Vasati
dediği k
da yüksek Demokratı deren, bir
Evvelsi gün şehrimizde de istihkam yüzbaşısının ölümiyle neticelenen feci bir tren kazası olmuştur.
Hâdise şöyle cereyan etmiştir:
Fehmi Erkan isminde bir istikam yüzbaşısı Amerikaya gitmek üzere pasaport muamelelerini hazırlamak için Ankaraya gelmiştir.
Fehmi Erkan evvelsi akşam işlerini bitirdikten sonra eniştesini gör mek İçin Çiftliğe gitmiş ve bir müd det oturduktan sonra bira fabrikasının yanından karşı tarafa geç • mek isterken yerlerin buzlu olması sebebiyle ayağı kayarak düşmüştür.
Bu sırada manevra yapmakta olan bir lokomotif, tren hattı üzerine düşmüş olan Fehmi Erkanı 50 - 60 metre sürükledikten sonra feci bir şekilde ölümüne sebep olmuştur. Bu feci hâdiseden bihaber olan makinist manevrasını yaptıktan sonra gitmiştir.
Fehmi Erkan isminde bir istih -mediğini gören eniştesi evvelâ ara -mış ise de bir haber alamayınca polise haber vermiştir.
Nihayet Fehmi Erkan dün saat 10 sıralarında bira fabrikası yakınlarında bulunmuştur.
Hâdiseye savcılık el koymuştur,
MACARİSTAN, PAKİSTAN ve LÜBNANDAN BUĞDAY ALIYORUZ
Buğday ve arpa ihtiyacımızı karşılamak maksadiyle yapılan müba-yaaların kifayetsizliğini gören Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlü ğü, yapılan müsait teklifler dolayı-siyle yeni bir kaç mübayaa yapmak üzeredir.
Bu cümleden olarak Macaristan -dan 6 bin ton buğday alınacaktır. Bu buğdayın muayene ve tesellümünü yapmak üzere tayin edilen Toprak Mahsulleri Ofisi Ticaret Dairesi alım kısmı memurlarından Ertuğrul Saim Uzel bugünlerde Bu-dapeşteye hareket edecektir.
Bundan başka; görüşmesi, mukavelesi ve analizi orada yapılmak üzere Pakistandan da buğday alınacaktır. Bunun için de Ofisin tarım uzmanlarından Feridun Üstün ile Konya bölge müdürü Sabahattin Or hon yakında Pakistana gideceklerdir.
Beyruta arpa mübayaası için gidecek olan, Ticaret dairesi müdür muavini Sacit Derbent de alım şart lannı orada görüşecek ve müsbet bir neticeye ulaşıldığı takdirde Lüb -nandan da 3500 ton buğday alınacaktır.
İŞLETMELER BAKANLIĞI KADROSU AY BAŞINDA TAMAMLANIYOR
Haber aldığımıza göre, İşletmeler Bakanlığının yeni teşkilât kanununa göre hazırlanan kadrolar ay sonuna kadar tamamlanmış olacaktır.
Halen Ticaret Bakanlığı küçük sanatlar umum müdürü olan Vedat Bayru’nun da İşletmeler Bakanlığının 125 lira kadrolu işletmeler u-mum müdürlüğüne getirileceği öğrenilmiştir.
Bundan başka, yeni teşkilât kanunu ile tesbit edilen barem dahili küçük dereceli kadrolar az olduğun -dan İşletmeler Bakanlığında çalışmakta olan küçük memurlardan bir kısmının açıkta kalacakları söylenmektedir.
OTOMOBİLLERDE UNUTULMUŞ EŞYA
Eşyanın cinsi ve teslim eden şoför: Madalyon Abdürrahim Belder, Matra Zakir Öztürk, Çocuk iskarpini Ahmet Ertürk, Bir çift lâstik M. Ali Kuvanlık, İngilizce kitap Nuri Genç, Kadın Eşarpı İsmet Evrim, Yeni pantalon Ziya Gevrek, Lâcivert palto Haşan Selçuk, Gözlük Musa Sarıtoprak, Tek eldiven Lûtfi Kuşçu, Otomobil anahtarı Recep Demir-delen.
Yukarda cinsleri yazılı eşya, muh telif tarihlerde muhtelif taksilerde unutulmuş ve taksi şoförleri tarafından cemiyetimize teslim edilmiştir. Sahiplerinin Hacıbayram caddesi Ticaret Hanı üçüucü kattaki mum Otomobilciler ve Şoförler Cemiyetine müracaatları rica olunur.
Not: Bir çift lâstik, yeni pantalon ve eşarp Amerikalılar tarafından unutulmuştur.
Dedikti anlatamadıktı...
Cumhuriyet’in -Bir Dakika» sın-da D. N. -Dedikti Anlatamadıktı» diyor ve şunları yazıyor:
«Dışişleri Bakanı Sayı
Kızılcahamam Millet Partisinden çıkanlar
Millet Partisi Kızılcahamam ilçe başkanlığından aşağıdaki mektubu aldık:
«10 Şubat 1950 tarihli ve (287) No.lu nüshanızın 2 inci sayfasınm 3 üncü sütununda Kızılcahamamdan telefonla bildirilen yazınız hakikate tamamen aykırıdır. Başkanveki-li İpek Fikri Sevim partimizden istifa ile değil idare heyeti kararile çıkarılması için 23 Ocak 1950 gün ve (20) sayı ile il merkezine yazılmış ve merkezce de tasvip edilmiş-tir.
Fikri Sevim evvelce Demokrat Partiden de çıkarılmış ve partinin piyango bilet satışından zimmetine para geçirmesinden Demokrat Partisince mahkemeye verilmiş ve evine de haciz işlemi yapılmıştır.
inıa/r. Ahmet Ertuğrula gelince kendisi henüz partiden ayrılmış değildir. Ve başka partiye de girmemiştir.
Mehmet Kaynar ise partiye de • vamsızlığmdan ve kendisinde parti sevgisi olmamasından parti idare kurulunca istifaya davet edilmiştir.
Bu yazımın aynı sayfada dercediJ meşini ederim.»
Deniz Yolları işletmesi
faydalı olamıyor!
Türk armotörler birçok fırsat ve imkânlardan hiçbir suretle faydalandırılnıamışlardır. Bir milletin deniz nakliyat ve postacılık gibi iktisadi ve hattâ siyasî sahadaki hizmetleri büyüktür. Millî ekonomi politikasının dirijanları türlü »mantalite. nin tesirleri altında kalarak inkişaf ve kökleşme çarelerini bir türlü tahakkuk ettirmeğe muvaffak olamamışlardır.
Tarih boyunca, Türk denizciliği dünyanın liman ve sularında başarı elde etmişlerdir. Karadeniz sahillerinde Kanunî Sultan Süleyman zamanından beri ahşap tekne inşası gelişe gelişe yirminci asra kadar gel miştir. Orman politikasının sakat, kötü organizasyonu yüzünden bu sânayi gerilemiştir.
Bir devlet idaresi ki, ferdî teşebbüslere, çalışmalara lâkayıt kalmıştır, onu yaşatmak çarelerini aramamıştır, bunun memleket ekonomisi ve hattâ endüstrisi üzerinde husule getirdiği boşluk, aksaklık cidden mü himdir.
Devletçilik çerçevesi içinde kalmış olan işlerin hususî iş alanındaki tahribatı, zararları millî bünyemizde rahneler açmıştır.
Devlet Denizyolları işletmesi, hiç bir ihtisas, bilgisi olrruyan Genel Müdürler elinde yıllarca idare e-dilmiş ve halâ da idare edilmektedir.
Bonger, Küpeşte, bora gibi tabirleri işleri nasıl telâffuz ötmesini bir vapurun kendi bünyesi üzerinde bulunan teknik malûmatı ancak de nizci olanlar bilir. Ekonomik bir işletme millî hayatımızda mühim rol oynar. Tecrübeli deniz adamlarımız bir köşede atılmış kalmışlardır.
Havuzlar, fabrikalar kendi kapasitesini verimli bir hale ifrağ edememişlerdir. Bir çok fuzulî personel, hakikî ve kalifiye işçi ve memurlardan mahrumdur. İşler, tamirler vakit ve zamanında yapılamamaktadır. Vapurlar aylarca hattâ yıllarca sıra beklemektedirler, seferler bu yüzden aksamaktadır. Hiç de ekonomik olmıyan lüks işler, yersiz tadil ve ilâveler denizyollarını zararlara duçar etmektedir.
Motörlü vapurlar bizim memleketi miz için İktisadî değildir. Taşkömür madenlerimizi yer altında duran milyarlarca lira değerindeki servetlerimizi rasyonel bir işletme zihniyeti ile telif ederek yerüstüne çıkarmak hususunda gerekli çareleri elbette düşünmek elzemdir.
Havzada kömür işletmeleri fiz-yon olduktan bugüne kadar bir çok kömür ocaklarını metruk bir du-
Incealemdaroğlu
Zonguldak Milletvekili
ruma düşürmüştür. Mekanik cihazların iptidaî ve gayrı modern oluşları ileri sürülmektedir. Bundaki hatâ bittabi salâhiyetti ve ilgili olanlarındır. Sanayi hayatımızın en mübrem ve mühim maddesi olan taşkömür istihsalindeki betaet, atalet işletmeler başında bulunanların diktatör ruh ve kafası ile şüphe yok ki, böyle zararlı duruma düşerler.
Buharlı gemilerin artık yerlerini mazotlu gemilere terkettiğini, ikinci dünya harbinden sonra taaddüt ettiğini müşahede etmekteyiz. Her devlet kendi ekonomik bünyesine intibak eden vasıtayı ve sanayii ter cih eder. Kömür sanayiinin inkişafına hız, ferdî teşebbüslere saha ve imkân hazırlamazsak elbette enerji maddelerini bol miktarda istihsal edememek gibi bir vaziyete düşmüş oluruz. Realiteler bunu bize göstermiştir.
Paralel gitmesi icabeden deniz ve kara sanayiimizin en hayatî maddeleri zaman geçtikçe kıymet ifade etmektedir. Akaryakıt dışarıdan döviz mukabili memlekete ithâl edildiğine göre bizim poletikamıza ay-kırıır. Bu politika kömür sanayiimizin de gerilemesine âmil ve müessir olur.
Ve bunun gibi geniş bir mevzu taşıyan deniz işlerimizdeki aksaklıklar, kötü idare bugün ferdî sahada-
YÜZ ADET KAZMA
ÇALMIŞ
Bundan bir müddet önce, İtfaiye meydanında hurdacılık yapan Haşan Uslu’nun ardiyesinden yüz tane kadar kazma çalınmıştı.
Dün polise müracaat eden Haşan Uslunun çalınmış kazmalarından bir kısmını marangoz Kasım Çayda gördüğünü söylemesi üzerine harekete geçilmiş ve Kasım Çay yakalanmıştır.
Hâdise hakkında gereken tahkikat yapılmaktadır.
İLÂÇ DİYE TENTÜRDİYOT İÇMİŞ
Dün şehrimizde bir zehirlenme | hâdisesi olmuş, işe vaktinde müdahale edilmesi sayesinde müessif bir ' neticenin zuhuru önlenmiştir:
Denizciler caddesinde ikamet et- : mekte olan Ayşe Mutlu isminde 23 ' yaşlarında bir genç kız ötedenberi ; nişanlı bulunmaktadır. Son günlerde iki nişanlının arası açılmış ve delikanlı nişanlısını terketmiştir. Bundan müteessir olan Ayşe Mutlu sinir buhranları geçirmeye başlamış ve dün yanlışlıkla bir miktar tentürdiyot içmiştir.
Hâdise çabuk farkedilmiş ve genç kız hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
ADLİ SİCİLDEKİ
ÇALIŞMALAR
1945 Haziran ayından itibaren faaliyete geçen adlî sicil müdürlüğü son altı ay içinde bütün mahkemelere istenen bilgileri vermeye raş-lamıştır.
Bu arada 1945 den şimdiye kadaı adlî sicil müdürlüğüne 1 milyon kadar ceza bildirme infaz ve talî karar fişleri verilmiş ve bu fişler işlenmiş bulunmaktadır.
Adlî sicil müdürlüğü, ayrıca her ağır ceza merkezinde ve savcılıklar da birer adlî sicil memurlukları ihdas ederek muhakeme edilen bir kimsenin başka cezalarının olup olmadığı hakkında kısa bir zaman i • çinde bilgi edinmelerine yardım etmiştir. Müdürlük bakanlıkta Pazar hariç her gün bir nöbetçi memur bulundurmakta Ankaraya ait sabıkaları telefonla, hariçten sorulanları da telgrafla günü gününe vermek tedir.
Adlî sicil müdürlüğü çalışmaya başladığı tarihten itibaren şimdiye kadar 30 bine yakın muhtelif mahkemelere malûmat verilmiştir.

Bir devlet idaresi ki, ferdî teşebbüslere, çalışmalara lâkayt kalmıştır; onu yaşatmak çarelerini aramamıştır, bunun memleket ekonomisi ve hattâ endüstrisi üzerinde husule getirdiği boşluk, aksaklık cidden mühimdir. Devletçilik çerçevesi içinde kalmış olan işlerin hususî iş alanındaki tahribatı, zararları millî bünyemizde rahneler açmaktadır.
ki çalışmalariyle memlekete muin olmıya çalışan hususî gemi sahiplerini de mağdur ve mutazarrır etmiştir. Birbirlerine halkalarla bağlı olan bu mevzular günlerce izah e-dilebilir.
Bir dairei faside olarak telâkkisi zarurî bulunan Denizyolları idaresindeki zihniyet memur vasfında-dır. Ticarî bir görüş, anlayış ve ihtisas müesseselerin birinci plânı ve karakteri olmalıdır. Milyonların hakimi bulunan, onu istediği gibi is-timâl etmede serbest olan umum mü dürlük bu gidişle bilmem nereye va racaktır?
Türlü istikametlerden esen hava, barometrenin ve puslanın bozuk olduğunu göstermiştir. Bunları reali-ze etmek zamanı geçmiştir. Ciddî bir surette ele almak zarurîdir.
Dış hatlardan işletme belki menfaat temin etmektedir. Halbuki ortada bir kâr görülmemektedir. Bir güverte lostromosunun, bir üçüncü kaptanın denizcilik İşlerimizde mühim rolleri vardır. Bu basit misâl bu işlerden anlı yanlarımızca takdir olunur.
Boya, halat, raspa işleri bile denizcilikle meşgul olanlarımız için mühimdir, hayatîdir. Rodası, bor-gatasını bilmiyen bir işletme müdürü nasıl olur da muvaffak olabilir? Bu ve bunun gibi misaller çoktur.
Bir iş olsun, diye Nasrettin Hocanın hikâyeleri gibi dokuza alıp sekize satmak bugünkü asrın mefhumu ile asla kabili telif değildir.
SAN’A T ÂLEMİNDE^
San'at ve cemiyet
_____ Yazan: _____
Hikmet SEVİG
[
Bir çok sanatkârlar cemiyetten peşinde koşan zihinlerimiz bunu as ayrılmayı tercih etmiş, yal- la kabul edemez.
nız kalmayı gayelerine ulaş-1 ° ‘ * 1 ‘ u:" J
mak için en münasip bir hal olarak görmüşlerdir. Zira onlara göre sessizlik ilham kaynağıdır. Buna mukabil bir çokları güzeli «altıncı bir duygu organı» şeklinde gösterip, «sanat cemiyetin ifadesidir» diyerek tamamen aksi fikri ortaya koymuş lardır. Taine «Sanat felsefesi, adlı kitabında «bir eser onu yaratanın zihni durumuyla sanatkârı çevreli-yen muhitin âdetleriyle çerçevelidir» cümlesiyle aynı görüşü daha derin bir şekilde anlatır. Nitekim bunda başlıca iki sebep vardır: Irk ve yaşanan muhit
Birinci mefhum nesillerden nesile geçen san’at hassasiyetleridir. İkin cisi İçtimaî bir mahiyet taşır: «Çok yahut az soğuk, bir yaprak üstünde nasıl çiğ meydana getirebilir yahut bir çiği ortadan kaldırabilirse, muhite ya san’atın gerçekleşmesine im kân verir ve yahut onu beraberinde götürerek yokeder. Guyau bu konuda şöyle der: «Hakikî sanat, hayatın ilk en geniş, en toplu, en İçtimaî hissini verebilendir.» O, insanları birleştiren her şeyi güzel; cemiyetin bağlarını çözmeğe yüz tu tan her eseri çirkin bulur. Bu filozofa göre «dehâ, her hakikî aşkta olduğu gibi bereket yaratan ve hayatın gerçekleşmesine yardım eden bir sevgi kpdretidir.» Bu meşhur ya zarın «sanat sevgidir; güzeli gördüğüm anda (iki insan) olmak isterdim» diyen ve kendi içinde ufak bir cemiyet yaratmak istiyen cümlesini şu satırlarda tekrarlamamak elde de gü.
Courbet’ye göre san’at insanlığın ilerlemesi gayesinde hakikatin idealleştirilmiş şeklidir. Her sanatı red detmek ve yalnız küçük hikâyeler yazmakla iktifa edebilmek için Tols-toi gibi komünist olmak gerekir ki daha manalı, daha gerçek emeller
| .Sanat .ben»; fen ise «biz. den meydana gelir» denerek sanatkârı cemiyetten ayırmıya çalışanlar oldu. Fakat san’at da .biz» den doğmaz mı? İçtimaî hayat kadar sanatkâra tesir eden bir kuvvet yoktur.
Alman filozofu Kant -güzel herkes tarafından hoşa gidendir» cümlesiyle, bir eserin âlemşümul olması noktasında ısrar eder. Cemiyet nasıl san’atkâr için çalışırsa, sanatkâr da cemiyet uğrunda yaratmalıdır. San'at ve hayatın hudutları ancak bu sayede genişletilebilir.
Büyük san’atkâr, Valery’nin şu I fikrini gerçekleştiren varlıktır: .İnsan olmak, herbirimizde hepimizin, hepimizin herbirimizde bulunduğu-: nu hissedebilmektir.» Yaratan en : iyiyi meydana getiremeğe çalışır; : onun gayesi meşhur olmaktır: ve hiç bir arzu kadar İçtimaî bir his yoktur. San’atkânn zaferi insanlığın ufuklarını bir şairde, bir fırçada, , bir notada birleştirebilmesidir. O bütün ömrünce iyi bir talebe gibi ı yetişir ve böylelikle tehlikeli bir öğretmen olarak belirir. Fikren ha-; zırlanmış bir varlık (ki başlıbaşına ı bir san’attır) sadece, vücutten ibaret bir san’at öğrenir; sanatkârda ı ruh idealdir; manasını cemiyette bu
lan bir ideaL
ı Her eser içtima! hayattan can alır ı ve bu hayata yeni bir hamle yaptırır. Eski asırlara nazaran canlılığını kaybetmiş olan san’atm bir buh ' ran geçirdiğine şüphe yoktur. Bu i durum fikri bir zayıflığa işarettir. I ! Halbuki, mes’ut bir istikbal için bü-1 yük sanatkârlara ihtiyaç vardır, ln-ı sanın, kendi üstüne yükseLmiye, ken
■ dİ hudutlarını aşmağa uğraşması za I manı gelmiştir.
San’at hayata, itaat ederek, hisle bilgiyle isyan etmek, kendi cevheri-i ni cemiyetle paylaşmaktır: Cüret de
■ bir san’attır!
I
Türkiye İş Bankası A; Ş. den
CEBECİ AJANSIMIZIN
J TAKVİM I
Açıldım sayın müşterilerimize bildiririz
PULSUZ İSTİDA
Tahrifler-yalanlar
küçüklükler!..
C porda da öyledir. Kulüp has-talan vardır kİ, takımının yaptığı bir maçı seyrederken ne hallere girdiklerini İbretle görmek mümkündür. Oular, her ne pahasına olursa olsun takımlarının galip gelmelerini isterler ve bunun için oyuncularının yaptıkları her türlü favullere göz yumarlar, âdeta tasvip eder gibi bir hal takınırlar. Buna mukabil karşı taraf o-yuncusunun en ufak hlr nizamsız hareketi kendilerini sinirlendirir, olmadık lâflar söyllyecek kadar ileri gitmesine sebep olur.
Fakat bu, yalnız sporda, futbol maçlarında olur, meselâ mahkemede, Büyük Millet Meclisinde, bu işi yapmağa imkân yoktur. Çünkü kanun, hareketlerinizi çer-çevelemlştir, mahkeme saf a ha tini, Meclis müzakerelerini tamamlyle bitaraf bir şekilde takip etmek mecburiyetini yüklemiştir. Bir dâ vada, taraf tutar şekilde neşriyat yapmak, orada söylenmemiş sözle» ri yazmak ve neşretmek yasaktır. Büyük Millet Meclisinde ise, din» leyiciler daha büyük takyidata tâbi tutulmuştur.
Burada, müzakere dinlemek arzusunda bulunanlar, evvelki giin ) kü celsede olduğu gibi şiddetti \ münakaşalar, hattâ kavgalar olsa bile, taraf tutar şekilde değil söz söylemek, yüz hareketi bile yapmaktan mahrum edilmişlerdir.
Bu kanunun, millî İradenin özünü teşkil eden meclisin, hiç bir taraftan müdahale edilmeden salim kafa ile İş görmesini temlnen hazırlanmış olduğu muhakkaktır. Hal böyle oldukça, burada geçen müzakereleri, umumi efkâra aksettirmek vazifesiyle mükellef gazetecilerin, tamamiyle bitaraf hareket etmek mecburiyetinde olduklarına hiç şüphe yoktur.
Fakat, iktidar organları bu külfetten âzadedir. Başka partilerden olan milletvekillerini tezyif yollu neşriyat yapmak, onlar için haktır. Ve daima da orada geçen konuşmaları, hadis olan vakaları başka zaviyelerden görürler ve olmasını istedikleri şekilde yazarlar. Evvelki günkü hâdise hakkında bu organların verdiği haberlere göz gezdirmek kâfidir.
Bize göre, bir milletvekili, haîıgt partiden olursa olsun, milletvekilidir. Meclis içinde veya dışında olsun, söylediklerinden mesul tutulamazlar.
O halde, hanım kırarsa kaza,' * halayık kırarsa, ceza... tabirine u-yarak hareket etmek, hem kendilerini, hem de gazetecilik mesleği mensuplan arasındaki itibarlarını düşürmektedir.
Acaba, bir şey mi yapıyorum, zannediyorlar? Büyük Millet Meclisi görüşmelerini aynen, kendin- , den bir şey ilâve etmeden yazamazlar mı? Bu şekildeki müzakereleri, olmadığı şekilde göstermek, taıhrif etmek bir suç değil midir?
İşte iktidarın sözlerinin, halkın bir kulağından girip öbüründen çıkmasına başlıca sebeplerden biri de budur.
Ne demeli artık, Allah ıslah etsin...
Hikmet YAZICIOOLU
Hocı Bekir Kayakök
Vefat Etti
Zincirli cami köşesinde Gazeteler Ibayil Hacı Bekir Kayakök* Çarşamba günü bir kalb krizi neticesinde vefat etmiştir. Cenazesi dünkü Perşembe günü Aslanhane camii şerifinde namazı müteakip arkadaşlarının göz yaşlan arasında ebedi iştira-hatgâhına tevdi kılınmıştır.
Bu kıymeti haylimizin arkadaşlarına ve kederli ailesine blş sağlığı, kendisine de Tanndan rahmet ve mağfiret dileriz.
Alenî teşekkür
Ulus Gazetesine açık teşekkür Gazeteler bayii Bekir Kaya-kökü’nün cenaze merasiminde gösterdiğiniz alâkaya teşekkür e-deriz.
Ankara Gazete Bayileri

f
Sayfa: 3
A DYP »TELEFON-TELGRAF HABERLERİ

Misler Churchill
Kızılların Birleşik
ve atom bombası
Almanyaya taarruzu

Karodenizde limon
bolluğu 1
HERGÜN BİR HÂDİSE ;
s
s
ister Churchill, bir kaç gün evvel Edimburg’da verdiği bir seçim nutkuyla, iç meseleleri bir tarafa bırakarak dış siyasete el attı. 23 Şubatta yapılacak olan İngiliz seçimleri için partiler arasında ve umumî efkâr nezdinde açılan mücadelenin iç siyasetten dış siyasete atlayışı bu suretle başladı. Ha tırlanacağı gibi, İngiliz seçim kampanyası bugüne kadar daima iç meseleler üzerinde tekâsiif etmiş, ve hassaten devletleştirme, ücret ve para meseleleri üzerinde çetin bir hal almıştı.
Muhafazakâr Parti Başkanı, seçim nutkunda Atom bombası ve Atom enerjisinin kontrolü meselesini ortaya atarak seçim mücadelesine yeni bir veçhe vermiş bulunuyor. Ne var ki, Mister Churchill, mücadelesinin yeni motifini muhataralı bir mevzudan seçmiş ve seçim gayretiyle, saçmalamıştır.
Komünist Millî cephe bütün işgal kuvvetlerinin çekilmesini isliyor
Berlin, 16 (a.a.) — Doğu Almanya’da komünist nüfuzu altında bulunan milli cephe, bütün işgal kuv vetlerinin Almanya’dan çekilmesini, barış andlaşması imzalanmasını ve Birleşik bir Almanya kurulmasını istiyen politikasını bir defa daha teyidetmiştir.
Millî cephe, basın muhabirlerine göre, komünistlerin Alman Federal Cumhuriyetine ve batılı işgal devletlerine karşı yaptıkları hücumla-
rın tekrarından ibaret olan 15 noktalı bir program kabul etmiştir.
Milli cephe ayni zamanda, Batı Almanya’da işgal statüsünün. Rhur idaresinin, müttefik askerî güvenlik dairesinin ve müttefik yüksek komiserleri tarafından federal hükümete daha geniş yetkiler verdiren anlaşmanın kaldırılmasını istemektedir.
Bundan başka milli. cephe. Sovyet Rusya ile daha sıkı ticarî bağlar kurulmasını tavsiye etmektedir.

m
Churchill’in iradetmiş olduğu o - .müthiş, nutkun bugüne kadar Relimize geçen metinlerine göre, es-ki Başbakan üç nokta üzerinde du- , ruyor : 1) Atom Bombasını kontrol altına almak maksadiyle Ruslarla doğrudan doğruya temasa geçmek; 2) Ingilterenin bu zamana kadar niçin Atom bombası yapamamış olması; 3) Atom araştırmalarına devam edilmesi ve Amerikanın bu mevzudaki tefevvukunun en iyi korunma vasıtası olduğu.
Romanyanın yeni güvenlik tedbirleri
Hindistan'a
ve Pakistana
İslâm hicreti
a,
ıh al n-
‘.S
IX aradenizde kış şiddetli, fırtına dehşet olur, biliriz! Fakat evvelki gün, Raif Karadeniz’in başkanlığında toplanan Mecliste, bazı milletvekilleri daha büyük bir fırtına koparmışlar! O kadar ki başkan bile, kabarmış, kabarmış da sonra... sonra siya siya yedekte süt limana girivermiş! — A. F.
Meclis köşesi
DAVET

Adalet komisyonu:
1 — Adli tıp müessesesi kanun tasarısını,
2 — Bingöl milletvekili Feridun Fikri Düşünselin hayvan hırsızlığının meni hakkındaki kanuna ek kanun teklifini,
3 — Malatya milletvekili Mahmut Nedim Zapcı’nın Ticaret Kanununun 502 inci maddesinin değiştirilmesi hakkında kanun teklifini görüşmek üzere bugün saat 10.30 da;
İnsanlar yine feza yolculuğu peşinde
Dikine yükselecek olan roket âya dört günde varabilecek
Bu üç madde arasındaki tenakuz, âdeta göze sıçramaktadır. Churchill ne istiyor, belli değil.
Atomun kontrol altına alınmasını mı, yoksa araştırmalara ara vermeden devam edilmesini mi? İngil-terenin de atom (bombasına sahip olmasını mı, yoksa bu sim paylaşan iki devlet arasında mutavassıt rolü oynamasını mı? Bunlar da belli değil. Belli olan bir şey varsa, o da Churchill’in, bir seçim nutku vermiş olmasıdır. Muhafazakâr parti Başkanı, bu sözleriyle, seçmenlerine demek istiyor ki, -Ben sizi a-tom bombasından korurum. Üsteki*- IRIMaıa gelirsem, halen reiskâr-da olan hükümetin beceremediği işi yapar, yani Atom bombasını imal ederim. Bu arada, merak etmeyin, üstünlük Amerikalılardadır. Onlar-^Z^da uyuşur ve bir müddet atom müdafaasını sağlarım....
Halbuki, Mister Churchill, dettiklerinin hiç birini
----------------,------yapamayacağı gibi, hükümete karşı savurduğu tenkidlerde de haksızdır. Şöyle ki: Atom enerjisinin, sırf askeri mânada kontrol edilemiyeceği muhakkaktır. Bunun için Ruslara değil, belki Allaha müracaat etmek lâzımdır. Silâhlar, gerek klâsik olsun, gerek Atomik olsun, durmadan tekâmül edecektir. Buna hiç bir kuvvet ve hiç bir millet mâni olamaz. Bu noktada Mister Churchill’in vaadi bir yalandan başka bir şey değildir.
Ingilterenin bu zamana kadar niçin Atom bombası imal edemediğine dair ileri sürülen tenkid ise, İngiliz hükümetinin umumiyetle masraf ve hususiyetle millî müdafaa masrafları hakkında Muhafazakâr Parti tarafından ileri sürülmüş bulunan fikir ve tenkidlerle asla kabili telif değildir.
Avukatlar bile devlet emrine girdiler
Londra Radyosu, 16 (Basın - Yarın) — Bükreş’ten bildirildiğine gö re, Romanya hükümeti, memleket dahilinde yeni güvenlik tedbirleri almıştır.
Bu son kararlara göre. Tuna sularında seyrüsefer halinde bulunan veya Romanya'da bir Tuna limanın da demir atmış olan her hangi bir yabancı veya yerli gemi süvarileri, hususî bir müsaadeyi haiz olmadıkça hiç kimseyi gemiye alamıyacak ve. t gemiden çıkaramıyacaktır. Res men hükümet makamları, bu emir gereğince, yabancı gemilerde her zaman anî teftişlerde bulunmak hak kını elde etmişlerdir. Yabancı gemiler. tehlikeli anlar müstesna, hiç bir şekilde telsizlerinden faydala-namıyacaklardır.
Romen hükümeti tarafından alınan başka bir karara göre de, Ro-manyada avukatlık mesleği serbest meslek olmaktan çıkarılmıştır. A* vukatlan, her dava için, devlet tes* bit edecektir. Davaları olanlar, dilekçe ile hükümete müracaat ederek kendilerine avukat gösterilmesini isteyeceklerdir. Bu dileklere gö re, hükümet, istek sahiplerine birer avukat tayin edecektir.
Fransa'da teihişe karşı tedbirler
İsviçre Radyosu, 16/2 (Basın - Yayın) — Fransız hükümeti, Fransa-daki bütün mahallî idare makamlarına, ttthiş ve baltalama hareketlerine karşı tedbir almalarım tamim etmiştir. Hükümet, bu karan, Nis limanında bir geminin yükü tahliye edilirken, komünist liman işçilerinin Hindiçini’ye sevkedileceğini sanarak denize attıklan silâhla dolu kasalar hadisesi üzerine almıştır.
Diğer taraftan komünist olmıyan bir işçi sendikası, Fransız işçi genel ____
konfederesyonu tarafından yarın için surette ölmüştür. Bu tertip edilmiş iki saatlik greve kendi nı sokaklarda kalem satmakla âzalarını iştirâktan menetmiştir. Bu ' çirmekte idi. Ölümünden sonra .. grevin, düşük ücretler için tertip- I bin 500 İngiliz liralık bir servet bilenmiş olmasına rağmen, Hindiçini- raktığı görülmüştür. Tek varisi ol-deki harbi protesto için, de yapıldı- duğu bilinen bir kız yeğeni hükü-ğı zannedilmektedir. | met tarafından aranmaktadır.

Çin Türkistanından müslümanlor kaçıyor Kahire, 17 (Nafen) — Şimdi Sing-Kian ismini taşıyan eski müslüman Çin Türkistanından binlerce Müslü-manın Tibei. üzerinden Hindistan ve Pakistan'a en kötü hava şartlarına rağmen hicretleri geceli gündüzlü olarak devanı etmekte olduğu öğrenilmiştir.
Çin Türkistanı’ndan »Sing-Kian» kaçıp Pakistan’a sığınmıya muvaffak olan 15 bini mütecaviz müslü-manın anlattıklarına göre Sink -kian'dan kaçanların en az yüzde kırkı yollarda donarak feci bir şekilde ölmektedir. Telefatın ekseriyeti Tibet’in dağlık arazisinde olmaktadır.
Son 50 seneden beri hem Rusya-ya, hem Çin’e karşı istiklalleri için çarpışan Sing-Kiang müslümanları-na Çankayşek'in milliyetçi Çin hükümeti 1945 senesinde kendi mevzii hükümetlerini kurmak salâhiyetini vermişti. Fakat şimdiki komünist Çin idarecileri Moskova’dan almış oldukları emir üzerine bu hak ki tanımamakta ve yüzbinlerce müs lürnanı tuz madenlerine ve diğer
• bilinmiyen yerlere» sürmektedirler. Bu şekilde memleketlerinin istiklâlini istiyen müslümanlar dağıtılmakta ve istiklâl kelimesini ağzına alanlar ortadan kaldırılmaktadır.
Sovyet Rusya, Rusyanm tanınmış
• müslüman işleri» eksperi tvan Ni-kolayeviç Bakulin’ni Pakistana büyükelçi tayin etmiş iken bundan 10 gün kadar evvel bu kararından vaz geçmiş ve bu »eksperi» Sing-Kian işleriyle -meşgul olmak üzere Çin'e sevketmiştir.
Sefalet içinde ölen adamın serveti
Nevyork, 16 (Nafen) — Robert tneles isminde olan ve 62 yaşında bulunan kimse Nevyork’ta sefil bir ~ adam hayatı-ge-17
Çalışma komisyonu:
Zonguldak milletvekili Emin Eri-şirgil ve Sabri Koçerin, işçilere hafta tatilinde gündelik ödenmesi hakkında kanun teklifini görüşmek üzere bugün saat 10 da;
II numaralı geçici dilekçe komis-
Bugün saat 10 da geçici dilekçe komisyonunda;
V numaralı geçici dilekçe komisyonu:
Bugün saat 10 da kitaplıkta toplanacaklardır.
A tlantiği otuz kilometre yük-
* * sekten otuz dakikada geçeceği söylenen Amerikan feza roketi model halinde hazırdır, tik tecrübelerin yapılması için sadece havaların müsaade etmesi bekleniyor. Bu arada Amerikan hava kuvvetlerinin tıp şubesi feza tababeti araştırma merkezi, adiyle bir komisyon kurmuş, uçuş sırasında insan vücudunun maruz kalacağı etki ve tepkileri öğrenmi-ye koyulmuştur. Komisyon üç Alman âliminin önderliği ile çalışıyor.
Bu çalışmalar dünya çekme gücünün hissedilmediği bölgelerde insanın sağlık durumu hakkında ilk ö-nemli neticeye varmıştır: Orada insan, cilt ve adeleleri üstünde hava basıncı hissetmemekten ötürü hareketlerini kontrol edemese bile me -kân duygusunu kaybetmemektedir.
Havasız yerde dahi emniyetle elini I fate karşı korumak lâzımdır, burnuna götürebilir.
Atom üstünlüğünün Amerikalı larda olduğuna dair, Mister Ohur-chill’in serdettiği fikir ve iddialar ise münakaşaya daha çok müsaittir. Bugün Rusların neler imal ettikleri belli olmadığı gibi, ellerinde bulunan Atom bombasının dünyanın her hangi bir köşesine götürecek vasıtalara malik oldukları muhakkaktır. Daha üç ay evvel neşredilen £ vjn resmi bir Amerikan istatistiğinden anlaşıldığına göre, hava üstünlüğü Amerikalılarda olmakla beraber, Atom bombasını uzun mesafelere götürüp atabilecek olan B.50, B^) ve B.29 uçaklarına refakat eden Thunderbolt av uçaklarının Stermovik model Sovyet av uçaklarıyla başa çıkamıyacak oldukları anlaşılmaktadır.
Serbest Fıkra
ri
t
Binaenaleyh, Mister Churchill’in seçim nutkundaki bu maddede yalan değilse bile yanlıştır.
Ingiltere gibi, demokrasinin vatanı sayılan bir memlekette, en kötü günlerde, «size zafer vaadetmi-yorum. Gözyazı ve kan istiyorum, demek cesaretini göstermiş olan 'bir liderin, sonradan, bir seçim nutkuyla bu kadar garip ve hattâ gülünç duruma düşmesi, ancak seçimin verdiği heyecan ve ihtirasla i-zah edilebilir.
Atom bombasını bağrına çekecek olanlar idare edenler değildir, idare edilen kütlelerdir. Kütlelerin en büyük ve en mühim meselelerinde idare edenler daitma yalan söylemişlerdir. Ve söylüyorlar. Bu yalanlara ne zamana kadar tahammül edilecek, bilinemez.
Mücahit TOPALAK
I
umhuriyet refikimiz, eski Meclisi Mebusan Reisi Ahmet Rıza Beyin hatıralarını neşrediyor; orada okudum: AJımet Rıza Beyin Pariste çıkarttığı Meşveret gazetesi, bin türlü müşkülâtla İstanbulda da elden ele dolaştığı bir sıralarda, genç muharririn hürriyet ve memleket sevgisiyle yazdığı yazılar, o zamanki idareyi dehşetli surette sinirlendiriyor ve ne yapıp yapıp, Ahmet Rıza Beyi susturmak çareleri düşünülüyor, bunun için de evvelâ kendisine 2.600 altın gönderiliyor, Ahmet Rıza Beyin bu mühim parayı reddetmesi ü-zerine, Fransa hükümetine, Meşveretin kapattırılması için müracaat ediliyor....
Hamdolsun biz bugün, bu devirlerden ve usullerden çok u-zaktayız....
Fakat muharrir olsun, memur olsun Halk Partisi ve hükümetlerinin lehinde yazı yazmıyan ve lâf etmeyen kimselerin de herkes gibi memlekette pek rahatça bir ömür sürdüklerini henüz iddia edemeyiz! Çünkü ne kadar güçlükler ve talihsizlikler varsa, nedense gelir bu gibileri bulur! Ya bir bahane ile memuriyetinden edilir veyahut olmadık işlerden kendisine ve ailesine rahat
Sarıçizmeli
yüzü haram olunur...
Yalnz bu arada bir istisna olarak artık Muammer Karacayı göstereceğiz! Sevimli sanatkârın senelerdir binlerce kişi önünde Halk Partisi ve Hükümeti hakkında ince ince, için için sarfet-tiği sözler herkesin malûmudur! O bu işe devam cdedursun; meğer, başla Nihat Erim, Necmettin Sadak, İçişleri, Ulaştırma Bakan lan hepsi, hepsi seferber olmuşlar, kendisini 50 kişilik trup-pıyla beraber dış memleketlerde bir seyahate teşvik edip duru-yor lar iniş! Sevimli sanatkâr, son Saat Refikimizin bir muharririne, başına konan, bu devlet kuşlarını şöyle anlatıyor :
— Maksim salonunu bile sahipleri vermiyorlardı. Bereket versin Nihat Erimin emri sayesinde salonda bu kış, dış tunıc için hazırlıklarımızı yapmağa muvaffak olduk. Eksik olmasınlar! Dışişleri Bakanı da gideceğimiz memleketlerdeki sefaret ve konsolosluklara bize yardım etmelerini yazacağını söyledi. Eksik olmasınlar! Ulaştırma Baka-
Trieste'de Kızılların hâdiseli grevi
Trieste. 16 (a.a.) — (United Press) — 18 bin komünist grevcinin dün İngiliz - Amerikan bölgesindeki belediye binasına hücumu esnasında bir kaç kişi yaralanmıştır. Tevkif edilen grevciler İtalyan polisi tarafından Amerikan ve İngiliz makamlarına teslim edilmişlerdir.
Gece yansı biten 48 saatlik mî grev esnasında grevcilerle pol kuvvetleri arasında daha bazı hâdiseler de cereyan etmiştir.
Şehir ve limanda faaliyet hemen hemen durmuş, daire ve dükkânlar kapanmıştır. Limandaki işlerin durması üzerine Avusturya’ya ait Marshall yardımı malzemesi getiren Amerikan gemileri başka limanlara sevkedilmiştir.
Amerika'da ölüm ve yaşama nisbeti
Vaşington, 16 (a.a.) — Dün akşam Federal Güvenlik Ajansı tarafından yayınlanan istatistik, şimdi Birleşik Amerika’da ortalama hayat uzunluğunun 67,2 yıla yükseldiğini açıklamaktadır. Bu rakkam Birleşik Amerika’da bu konuda varılan en yüksek seviyeyi göstermektedir.
1948 de ölen kimselerin yaşlarına göre hesaplanan bu nisbet 1947 de 66,8 idi.
İstatistik 1-4 yaşındaki çocuklar arasında ölümün 1940 danberi yüzde 40 tan fazla azaldığını fakat bir yaşından küçük olan çocuklar arasındaki ölümün gene binde 35 nis-betini muhafaza ettiğini açıklamak tadır.
Yıllık urijumi ölüm nisbeti binde 9,9 dur.
ıu, İçişleri Bakanı da yardım yapacaklarını vaadettiler. Hele eksik olmasın! Nihat Erim, bana mektup yazdı; Ankarada beni bir kaç defa kabul etti. Benimle bir kardeş, bir ağabey gibi eksik olmasın! konuştu; beni teshir etti. Bu turne fikrini de eksik olmasın! Nihat Erim bana tavsiye etti : Senin gibi bir sanatkâr, nasıl olur da sanatını sadece Türk halkına hasredebilir! dedi, hülâsa, eksik olmasınlar....
Şimdi aziz okuyucularım! İşte Muammer Karaca ve arkadaşları, eksik olmasınlar! hükümetin yardım ve müzaheretiyle Temmuz sonuna kadar memleketten ayrılacaklardır! Böylelikle, işlerine gelmiyen nükteler bile Muammer Karacanın bagajlarıyla mem leket dışına çıkarılacaktır!
Zaten diyeceksiniz; şu önümüz deki iki üç ay içinde seçim gürültüleri arasında Muammer Ka-racayı diııliyecek vaktimiz mi
İşte, eksik olmasınlar! Bizi dü-
NOT : Dünkü yazımın ilk kısımlarında iki cümle yanlış olarak tertip edilmiştir. Bundan benim kadar bu yanlışlığı yapan arkadaşlar da müteessir olmuşlardır. Özür dileriz.
Asgarî sürat: Saniyede II kilometre
Astronautik ilminin ana problemi-işte budur. V2 leriyle feza yolculuğu için ilk perspektifi veren Almanlar olmuştqr. Gerçekten V2 hedef üstüne düşmeden önce havada 100 kilometre yükseliyordu. Yeni Meksiko istepinde yaptıkları tecrübelerle A-merikalılar Almanların buluşunu daha çok geliştirmiye muvaffak ol -dular: Birbirine bağlı iki rekabetten biri 400 kilometrede eşinden kopup ayrılıyor ve öteki saatte 8000 kilometre gibi fantastik bir hhzla yükselişine devam ediyor. İnsan tek niği böylece dünyanın çekme alanını geçmek yolunda büyük bir sıçrama kaydetmiş bulunuyor.
Feza yolculuğuna girişmek için çözülmesi gereken ilk meseleler şun
1 — Dünyanın çekme gücünden kurtulmak.
2 — Dünyanın hava kuşağını delip geçinceye kadar gerekli yakıtı taşımaya imkân bulmak.
Birinci meselenin halli ya yeni bir yakıt bulmak, yahut hiç değilse eskilere Amerikalıların yeni Meksiko’da sağladıklarının beş misli bir hız verecek yeni bir terkip kazan -dırmaya bağlıdır. İspat edilmiştir ki dünyanın çekme gücünden kurtul mak için saatte 40 bin, yahut saniyede 11 kilometre sürate ihtiyaç vardır.
Yalnız yukarı çıkıldıkça sarfedi-len kuvvet azalır ve hız çoğalır. Fizikçiler hava kuşağının dışındaki boşluğa ulaşmak için —ki bunun i-çin 8 dakika kâfidir— 370 ton yakıt lâzım olduğunu söylüyorlar. Bu miktar birbirine bağlı beş mermi içinde bulunacak ve yakıtı tükenen mermi sırasiyle kopup düşecektir. Son mermi bir kere hava dışı boşluğa vardıktan sonra motor gücüne ihtiyaç olmadan yoluna devam e-decektir.
ikinci mesele yolculuğun ilk sekiz dakikasında hava tabakasından geçerken kızıl ateş haline gelecek olan roket cidarlarına karşı korun-. maktır. İnsanların bulunduğu kabineyi bu hararete karşı korumak ve umumiyetle harareti sabit tutmak i-çin mühendisler yarayışlı bir maden aramaktadırlar. Kabinenin yal-ı nız hararet derecesini değil, hava basıncını da sabit tutmak lâzımdır, ; yoksa havasız boşluğa varınca in -sanoğlunun başınâ acayip haller gelir: Su içecek olsa ağzına bir damla bile akıtamaz. Şişeyi öfke ile sil-ı kecek olsa şu küçük küreler halin-ı de dağılıp çocuk balonları halinde ; ortalıkta yüzer. Bir kurşun kalemine elini dokunacak olsa kalem ok gibi duvara fırlar. Uyumak isterce kendini karyolaya bağlaması gerek-ı tir. Ortalıkta uçuşan nesnelerin ro-ı ketteki daha ağır maddelerin (yakıt deposu gibi) çekme güçleri sayesin-! de yere inip durmaları için belki on iki saat zaman lâzım olur Mühen-) dişler bu meseleyi rokete belirli bir - seyir düzeni vermek suretiyle halledeceklerini umuyorlar.
i *
Avın öbür yüzünü görebilecek miviz?
Ayın yüzünde dolaşmak için bilginler soğuğa ve havasızlığa karşı bir nevi dalgıç elbisesi giyecekler Bu elbise dünyada tartılsa 360 kilo gelirdi, halbuki çekme gücü dünyadan altı defa daha hafif olan ayda ancak 80 kilo kadar gelir.
Bilginlerin çaresini buldukları sandıklan meselelerden biri, fezada hiç bir engele raslamadan tesir edecek olan kozmik ışınlara ve güneşin ültraviyole ışınlarına karşı ko runmak; birisi de, —daha zayıf bir ihtimal olarak— boşlukta serseri dolaşan milyarlarca meteorlardan birine çarpmaktır.
Şunu kaydedelim ki, aya konmak bilginlerin başlıca hedefi değildir. Onlar konmadan önce peykimizin çevresini dolaşarak astronomlarca çoktan bilinen yüzü değil, henüz hiç bir fani gözün değmediği arka yüzü de tanımak istiyorîâr. Güneş âlemimizin öteki yıldızlarına gitmek ise daha uzun zaman hülya halinde kalacaktır. Çünkü hesabını yaptığımız bugünkü imkânlarla meselâ Me-rihe 200 günde. Müşteriye 2000, peyklerin en uzağı olan Plüto’ya ise ancak 60 - 70 yılda gidilebilirdi. Ama şimdiden şu kadarımı söyliyebiliriz
Dört günde aya varış
Müthiş bir hızla ve pekaz yakıt kuvvetiyle dikine yükselecek olan roket radyo ile sevkedilerek, dünyamıza 384.000 kilometre uzaklıkta bulunan aya dört günde varacak -tır. Hareketten (300000) saniye sonra roketimiz dünya ile ayın çekme güçlerinin eşit olduğu noktaya ulaşmış bulunacaktır.
Roket mermisi içinde insan bulun ması yüzünden doğan meseleler de ı ki, atom kuvveti bir gün feza yolcu-çok önemlidir. Yolcuları her şeyden ; luğunu zaman bakımından makul önce, sonunda 11 kilometrelik saniye | ölçülere indirecektir.
hızını bulan o bas döndürücü (lVochen Zeitung) gazetesinden
Uşak Demokrat Parti teşkilâtının toplantı vegezileri
Yukarda şematik plânı gösterilen mermi saatte kilometre
hızla gidebilecek kabiliyette imiş
Roma devrire ait bir sütun başlığı
Londra, 16 (Nafen) — Londrada Commonhall sokağı ile Watergate sokağ arasndaki kanaization hafriyatı esnasında Roma devrine ait bir sütun başlığı meydana çıkmıştır. Bulunan sütunun yüksekliği 15 metre olup, genişliğide 60 santimetredir. Sütun Londradaki -Roma müzesine» nakledilmiştir. İngiliz arkeloğların-dan Alderman P. H. Lavvson’a göre sütun Romalıların askerî merasim için yaptırmış oldukları binaya aittir.
Teşkilât kademelerile geniş ölçüde temaslar başladı, faaliyet artıyor
I lâtına gereken bilgiyi vermek mak-sadile sarfedilen mesainin hayli iler, lediği ve mühim esaslar tesbit olunduğu aldığım tamamlayıcı haberler ■ arasındadır.
12 Şubat 1950 Pazar günü ilçe idare kurulundan bir heyet, Sivaslı bucağına gitmiş, orada toplanmış bulunan partili arkadaşlarla ve vatan-| daşlarla parti binasında seçim mevzuuna dair önemli bir konuşma yapmıştır. Daha sonra ilçenin en bü-! yük köylerinden olan Bulkaz, Ku-I reyş ve Tatara uğramış, bu köyler-1 de yapılan toplantılarda yeni seçim kanunu ve ihtiva eylediği yeni hü-I kümler, partiye düşen vazifeler, seçim kampanyasındaki hazırlıklar ve çalışmalar gibi önemli mevzular ele alınmış, il başkam Yusuf Aysal, Ha-| lil Sağcan, Sadık Sofuoğlu ve Şe-. fik Poyraz konuşmalar yaparak seçim kampanyasından başarılı sonuç-, larla çıkmamız lüzumunu işaret ey-
(Hususi) — Umumi seçimlerin yapılmasına pek aza bir zaman kaldığı şu günlerde Demokrat Parti Uşak teşkilâtının sarfettiği büyük gayretler, dikkati çekmekte bu çalışmaların arzettiği manzara seçim kanpanyasının eşiğinde bulunduğumuzu ilham eylemektedir.
Hergiin belli saatlerde Demokrat Parti Uşak ilçe merkezinden hoparlörlerle geniş ölçüde neşriyat yapılmakta, partinin esas prensip ve umdeleri açıklanmaktadır. Halkın dikkat ve alâka ile takipeylediği bu nşriyatın vakar, olgunluk ve gerçek ' muhalefet yönünden derin izler ve tesirler yaptığı ve matlûp neticeleri doğurmakta olduğu anlaşılmaktadır. Yeniden kurulan itibari bucaklar:
Seçim kampanyasının arifesinde, Uşak ilçe idare kurulunun çalışmaları arasında dikkati çeken mühim : bir hususta teşkilât üzerinde göste- | rilen itina ve önemdir. Merkez il- |____ ,_____ . .
çeye bağlı mahalle ve köy ocaklarını [ İçmişler, Demokrat Partinin şimdi-ihtiva etme!» üzere yeniden üçün- ye kadar olduğu gibi bu seçim kam-cü ve dördüncü itibari bucaklar panyasındada (Hakka razı olmak) kurulmuş ve faaliyete geçmiştir. ı prensibini müdafaa ve tatbik ede-
Teşkilât kademelerile yapılan te- ceği cihetine işaret etmişlerdir, maşlar ve geziler: Toplantı ve gezilerin devam ede-
[ Umumi seçimlerde başarılı netice. ] ceği ve bütün ilçenen baştan, başa ler almak ve yeni seçim kanununun dolaşılacağı öğrenilmiştir, metin ve asası üzerinde parti teşki- ' (Diğerparti haberleri5 incide)
I Toplantı ve gezilerin devam ede-] ceği ve bütün ilçenen baştan, başa
Sayfa: 4
ZAFER
17 ■ 2 -1950
Dünya Basınından
Hulâsalar
15 - 2.950 _
I l
HA VACILlK\BAHiSLERi
!
17 ŞUBAT 1950 CUMA
(Bu kadarla kalacak değilim Bizanslılar!. Sultan Mehmede, kendisile müsavi haklara malik bir hükümdar olduğumu isbat edeceğim I. Ona, bize yaptıklarının hepsini iade edeceğim I. )
— 94 —
— Fikrimi sormak suretile bana bir kıymet vermiş olan şanlı İmparatoruma minnet ve rşükran-larımı arzederim. Muhakkak ki İmparatorumuzun her yaptığı iş doğrudur ve Allahın ona vaki o-lan bir ilhamının neticesidir. Cena-bıhak, yediilâhiye mevdu şehrimizi korusun. Şanlı İmparatorumun beni af edeceğini ümit ederek fikirlerimi arzediyorum. Kanaatimce Türk Sultam ile aramızın açılmasını memleketimiz için zararlı görmekteyim. Surların kapılarım kapamakla iyi etmediğimizi, fakat bilhassa Türkleri tevkif etmekle daha tehlikeli bir yol tuttuğumuzu zannediyorum. )
Notaras’ın bu mütaleası, meclis te soğuk bir tesir yaptı. Başvekil, imparatorun tedbirlerini tamamen oaltalıyordu. imparatorun rengi sarardı. Fırtına kopmak üzere idi. Notaras yeniden söze başlamak ü-zere idi ki, imparator birdenbire ve fevkalâde asabi bir hareketle onun sözünü kesti:
(Başvekilimiz istiyor ki, Türk Sultanının kölesi olalım. O her istediğini yapsın, her hakareti reva görsün... Biz yalnız susalım. Hayır!.. Hayır muhterem dostlarım!.. Bugüne kadar hep Başvekilimizin dediği yolu tuttuk. Ne elde ettik? Zillet ve hakaretten başka ne gördük?. Ben, Paleoloğ-ların asıl hafidi, Bizans kayseri Kostantin, artık Türelerin kölesi olmamağa karar verdim. Bizans kapılarını kapattığım için pişman 'eğilim!. Türkleri tevkif ettiğim ;in azap duymuyorum.!. Başvekilimiz şunu bilsin ki, bu kadarla kalacak değilim!.-
Mecliste asabi bir hava esiyordu. Bir kısım devlet adamları No-taras’ın fikrinde idiler. Fakat Im-parator’un asabiyeti karşısında ses çıkaramıyorlardı. Acaba imparator Bizansı mahvetmek için daha neler yapacaktı?. Daha ne gibi mecnunane bir hareket tarzı tutacaktı?
Notaras korkmaya başlamıştı, imparator haykırmaya başladı: (Bu kadarla kalacak değilim BizanslIlar!. Sultan Mehmede, kendisile müsavi haklara malik bir hükümdar olduğumu isbat edeceğim! Ona, bize yaptıklarının hepsini iade edeceğim!.)
Notaras inliyordu. Her şey mahvolmak üzere idi. En büyük korkusu hakikat oluyordu. Türklerle münasebetler kesilecek, ve müthiş muhasara başlayacaktı, imparatora yalvarmak üzere hazırlandı. Fakat imparator söz dinlemek istemiyordu:
(Hayır Notaras!. Hayır!. Türklerin tevkifi kâfi değil. Onları, bu .evkif edilen Türklerin hepsini ka zığa vurduracağım!.)
Bu müthiş karar bomba gibi patladı.- Orada bulunanlardan bir çoğu adeta yerinden sıçradı. Bu, müthiş ve korkunç bir şeydi. Böyle bir şey yapabilmek için deli olmalı idi. Bu, Bizansa yıldırımlar yağmasına sebep olabilecek kadar felâktetli bir karardı.
Kostantin, hâlâ bağırıyor, ağzından köpükler saçarak söyleniyordu:
(Evet... Artık Bizansta bir Türk görmek istemiyorum!.)
Notaras, bütün cesaretini toplanıştı:
Heşmetmeap... Ölüme doğru gi-
( oruz...)
(Evet.,. Ölüme gideceğiz Nota-ı s...)
(Fakat... Haşmetmeap, buna hak kınız yoktur. Sevgili tebaalarınızın başka yoldan kurtarılması müm -kün iken onları ölüme mahkûm etmeye vicdanınız razı olmayacaktır. Eğer Bizansın mahvolması, Türklerin elinden olacaksa... Bunu ne kadar geciktirirsek o kadar doğru hareket etmiş oluruz-.
(Ben bu fikirde değilim. Eğer mahvolmak mukadderse, üç gün evvel veya beş gün sonra olmasında ne mahzur var Notaras?.)
(Öyle değil Haşmetmeap... her kazanacağımız gün, bize kurtulmak için fırsatlar bahşedebilir. Türklerle bozuşmamak için her fe-dakürlığı yapmamız lâzımdır haşmetmeap... Vakit kazanmalıyız.)
Bu münakaşa devam ederken bir ıralık dışarıda hafif bir çığlık ol-lu. ince bir kadın sesi., fakat bu iğliğin kimse farkına varmadı. 3ilhassa, bütün Türklerin kazığa vurulması sözü sırasında bu ka -’.ın sesi adeta çılgınca haykırmış
bile müthiş Türkün bize harp açması için kâfi sebeplerdir. Eğer bir de onları kazığa vurursak. Düşününüz ki şanlı hükümdarım... daha surların dışında on binlerce rum var. Bunlar ne olacak? Onların hali ne olur? Onları Sultanın kılıcına nasıl teslim ederiz!. Bizim bu kararımızı öğrenen Sultan, a-caba bu rumlarıa acır mı?. Biz, topu topu yüz elli Türkü öldüreceğiz. Ya o?. On binlerce rumu kazığa vurmaz mı acaba? Haşmet-meap!. Bütün BizanslIlar namına size yalvarıyorum. Bunu yapmayı-
Kostantin de verdiği kararın a-kibetini anlamaya başlamıştı.
— O halde bu Türkleri ne yapacağız?
— Lütfediniz, düşünelim, memleketimiz için en hayırlı yol ne ise onu tercih ederiz. Çok yorgunsunuz. Biraz istirahat buyurunuz. Biz de bu hususta konuşalım.
Kostantin, yorgundu, bitkindi. Başını önüne eğdi. Ağır ağır yandaki odasına çekilerek kendini bir köşeye atıverdi.
Kostantin, Türklerin kazığa vurulmasını söylediği vakit, bir kadının kopardığı çığlıktan bahsetmiştik.
Bu kadın, alelacale oradan uzaklaştı. Loş salonlardan geçti, merdivenlerden deli gibi indi. Sonra bir kapının önünde durdu. Bu kapının önünde iki muhafız vardı. Kadın:
— içeriye gireceğim...
Dedi. Muhafızlar:
. — Kimseyi çağırmadı ki...
— Ben onun hizmetine memur e-dildim. Bir arzusu olup olmadığını sormaya mecburum.
Muhafızlar birbirine bakıştılar. Hakikaten onun emrine bir kadın tahsis edildiğini biliyorlardı. Fakat bu kız çok güzeldi, iki muhafız kızın güzelliği karşısında sarsılmışlardı. Birisi şakaya getirerek onun çenesini okşamak istedi:
—Sizin gibi güzel bir kızı o haydudun yanma yapa yalnız nasıl bırakabiliriz?
Kız biraz geri çekilerek cevap verdi:
— Siz kauının önündesiniz ya...
— Biz de beraber gireriz.
— Olamaz. Yalnız girmem lâzım.
— Bu da olamaz. Hem bizim gibi delikanlıları bırakıp da o haydudun yanında ne yapacaksın?
— Sizinle de sonra konuşurum asilzadelerim.
— Şimdi konuşsak olmaz mı?
Kız, çılğınca bir göz kırparak:
— Tenha bir yerde konuşursak daha iyi olmaz mı asilzadelerim...
İki muhafız iyice gevşemişlerdi:
— Ama içeride çok durmayacaksın:
— Tabii... tabii., zaten duramam da... çünkü onu bir büyük adam görmek istiyor. Belki beraber çıkacağız.
Bunu söyledikten sonra kız içeriye girdi.
Haşan, içeride bir köşeye otur -muş bekliyordu. Kafasından bin bir düşünce geçmekte idi. Kapının açıldığını duyunca doğruldu. Impa ratorun gelmesini beklemekte idi.
(Devamı var)
Bu sabahki lngiliz*gazeteleri u mumiyetle genel seçimleri, mütalâa konusu olarak ele almaktadırlar. Bu arada gazeteler siyasî partilerin görüşlerini aksettirmekte, fakat seçim neticeleri hakkında tahminlerde bulunmaktan çekinmektedirler.
Times ve Manchester Guardian gazeteleri, iç meselelerin yanıbaşın-da, bazı dış politika olaylarını da bahis konusu etmektedirler.
Bu arada Fransa ile Polonya arasındaki münasebetlerin son günler zarfında büsbütün gerginleştiğini belirten bağımsız Times gazetesi, bilhassa şu hususlar üzerinde durmaktadır:
Fransız konsolosu Robinot'ın ge çen Kasım ayı zarfında tevkif edilmesiyle Fransa ile Polonya arasındaki münasebetler birdenbire fena laşmış ve geçen hafta 4 PolonyalI ile birlikte bir Fransızın Stettin’de mahkeme karşısına çıkarılmış olması hadisesi, bu münasebetleri büsbütün kötü bir duruma sokmuştur. Stettin bölgesinde meydana çıkarılan casusluk hareketleri karşısında Polonya hükümetinin son derece titiz davrandığı müşahede e-dilmekteir. Buna sebep, limanda büyük mikyasta askerî sevkiyat yapılmakta olduğudur. Mareşal Rako-sovski’nin millî savunma bakanlığına tâyininden sonra, bu bölgede güvenlik tedbirlerinin daha da sıklaştırılmış olması muhtemeldir. Stet tin mahkemesinin neticesi ne olursa olsun, muhakkak olan bir şey varsa, o da Polonya hükümetinin bu mahkemeyi Fransa aleyhindeki kampanyasına devam etmek için bir vasıta olarak kullanmasıdır. Diğer taraftan Fransızlar, Polonya hükümetinin hattı hareketini protesto et mekle beraber, Fransada bulunan komünist Polonya derneklerinin faaliyetlerini baltalamakla mukabelede bulunmuşlardır. Mamafih Polonya hükümetinin Fransa ile münasebetlerini kesmek yolunu tercih etmesi beklenemez. Bu şekilde iki dev let arasındaki münasebetlerin sul-hane bir şekilde halledilmesi mümkün olabilecektir.
Liberal Manchester Guardian gazetesi, Moskova’da imzalanmış o* lan Çin - Sovyet anlaşmasını ele almakta ve muahedenin büyük bir kısmının muğlâk olduğunu, bundan bir çok kimselerin şüphe edeceklerini kaydetmektedir.
Gazete anlaşmanın bazı kısımlarının Çin için müsait olamıyacağını belitmekte ve bu arada Çin Dış Mongolistan’ın, Çinliler tarafından feda edilmiş bulunduğunu hatırlatmaktadır. Manchester Guardian bu arada Port Arthur, Dairen ve daha bir çok bellibaşlı Çin şehirlerinin istikballerinin şimdilik karanlık kalmakta devam ettiğini ve İktisadî yardım hacminin Çini memnun ede-miyecek kadar az olduğunu yazmaktadır.
Gazete Çinlilerin, şimdi bu son muahededen sonra Sovyetlere karşı olan münasebetlerin ne dereceye kadar müsavat esasına dayanacağını, meselenin merak edilecek bir şey olduğunu, zamanın bu milletin yeni müttefikine karşı nefret mi, şüphe mi veya korku hisleri mi beslediklerini bütün dünyaya göstereceğini hatırlatmakta ve istikbal de Hindiçinînin batılı devletler i-çin son derece ciddî meseleler ortaya çıkaracağını yazmaktadır.
Büyük fırsat
Naklihane dolayısiyle Yenişehir Meşrutiyet caddesinde gayet işlek bir bakkal dükkânı devredilecektir. Hergün 9 ile 12 arasında 21611 telefondan şartlar öğrenilebilir.
Sonra bu kadın, telaşlı ve perişan bir süratle uzaklaşmıştı. Mec lisin vereceği kararı beklememiş-
Kostantin, diğer devlet adamlarını süzdü. Hemen hepsi:
— Notaras’ın hakkı var Haşmet-meap...
Diye mırıldandılar. Notaras bundan cesaret alarak:
— Haşmetmeap... Kapıları kapadık, Türkleri tevkif ettik. Bunlar
Zabit şapkasım çıkardı, atının boynuna doğru eğildi ve nazikâne bireda ile:
— Öyle bir halde bulunuyorsunuz ki... sizi tanımaklığım mümkün olmadı... Mösyö Dö Boröver, ben sizin naçiz bir bendenizim... sözlerini söyledi.
Bu öyle fevkalâde, öyle akla gelmez birşey idi ki Boröver bir saniye kadar büyük bir heyecan içinde kaldı. Ölüm dirim döğüşünü beklerken böyle nazikâne bir muameleye maruz kalması onun bu heyecan ve hayretini haklı gösterecek bir hadise idi.
Bununla beraber, çabucak kendini topladı ve zabitin selâmına aynı şekilde selâmla mukabele ederek nazikâne bir tavır ve eda ile:
— Mösyö Dö Janlis, dedi, ben de sizin uşağmızım...
Fakat, derhal ilk vaziyet ve tavrını alarak ne olur ne olmaz diye her ihtimale karşı hazır bulundu.
Onun Mösyö Dö Janlis dediği zabit, büyük bir sükûnetle:
— Lütfen söyleyiniz Mösyö Dö Boröver, arkadaşlarınız arasında hangisi Kont Dö Luvr’dur.
Boröver’in cevap vermesine vakit kalmadan Fransua, muhafızlarının arasından ilerleyip Şövalyenin yanma geldi ve:
— Kont Dö Luvr benim, dedi.
Janlis onu, müphem bir hayret ifade eden nazarla süzdü ve gülümsedi. Sonra, tıpkı bir kadım selâmlar gibi onu selâmladı.
Biraz öfkelenir gibi olan Fransua, zabitin selâmına vekur bir tavırla mukabelede bulundu.
Janlis, ayni sakin ve lâkayit haliyle:
Büyük Britanya ve tepkili uçak imali
7952 yılında hava yolculuğunda hakiki bir inkılâp yer alacak
I ngiliz havacılığı için 1949 ha-" kikî bir muvaffakiyet yılı olmuştur.
Bugün göklerde, hemen hemen hepsi tepkili ve kendi sınıflarında rakipsiz oldukları teslim edilen İngiliz yapısı birçok tipte dolaşmaktadır. Devrimizde tepkili cer kuvveti şüphesiz sivil ve askerî havacılık alanında hakim faktör bulunduğuna göre, halen îngilteıcnin bu sahada elde tuttuğu önderlik, millî uçak endüstrisini muazzam bir millî varlık haline getirmiştir.
1949 un hesapları tamamiyle kapatıldığı zaman muhtemel olarak tiiânçoda şu rakamlar görülecektir: İngiltere geçen yıl zarfında muhtelif dünya memleketlerine 34 milyon sterlin kıymetinde uçk ve yedek parçaları ihraç etmiştir. 1948 de ihracat yekûnu 25 milyon sterlin idi. Bu ihracat İngiliz endüstrisinin rakiplerine karşı üstünlüğünün iyi bir ölçüsüdür. Şimdiki halde bu üstünlük bilhassa tepkili avcı uçakları sınıfında olmakla beraber, yakında orta ve ağır tepkili taşıt uçak-lariyle belki de tepkili bombardıman uçaklarına teşmil edilecektir. «Ghost., «Dervvent., Goblin., «Nehe» ve «Avon, gibi İngiliz yapısı tepkili cihazlara karşı talep dünya ölçü-dünde olup, gerek Avrupa ve gerek Amerikalı jızmanlar, bu cihazların en az diğer memleketlerde imâl edilenlerden 3 yıl ileride bulunduğunda müttefiktirler.
Yolcu uçakları sınıfında, ön plânda 4 tepkili «Comet. ile tepkili - pervaneli «Viscount» ve «Apollo. zikretmek lâzımdır. Askerî uçakları sınıfında Canberra, Hawker 1052, Su-permarine 510, Avon Meteor ve Ve-nom tip uçaklar vardır. Helikopterler sınıfında, dünyanın en büyük uçağı «Air Horse» baştadır. «Braba-zon I. . dev yolcu uçağının ilâvesiyle, İngiliz endüstrisinin geliştirdiği bu uçaklar havacılık tarihinde mü-1 ellef bir kolleksiyon teşkil etmektedir. Havacılık tarihinde, şimdiye kadar hiç bir memleket bir tek yıl zarfında bu vüs’atta bir başarı göstermemiştir.
«Yılın uçağı, şüphesiz De Havil-land firmasının «Camet.idir. Saatte 500 millik bir sür’atı haiz, 36 kişilik bu yolcu uçağı tngiltereden Trablus’a takriben 6 saat 40 dakikada merhalesiz gidip gelmekle iktidarını isbat etmiştir. Şimdiki yolcu u-çakları iki memleket arasındaki mesafeyi, yani yalnız gidiş veya geliş seferini takriben 8 saatte katet-mektedirler.
«Comet. bu uçuşu tak yükle yapmış ve depolarındaki yakıtın ancak yarısını sarfetmiştir.
İngiltereden başka yalnız diğer bir memleket tepkili bir yolcu uçağına sahiptir. Bu memleket Kanadadır. Kanadanm «Avro 102. adı verilen bu yeni tip uçağı hemen hemen tamamiyle İngiliz yapısı olup, İngiliz tepkili cihazları kullanmaktadır.
«Comet.in’ hatta inşa halinde bile rakipleri olmadığı açıkçî anlaşıl-
11 — Yazan :
Chn Cin rdno r* tan son;ra «Viscount.la seyahat
IVÖ uaı uuvı k oldukca hurdalaşmış bir
maktadır. Bu tip uçaklar 2 yıla kadar İngiliz denizaşırı havayolları şirketinin İmparatorluk hatlarında muntazaman işliyecektir. O zaman seyahat tarife ve şartları tamamiy-le değişecek ve Londradan Karaşi’-ye 10, Kahire'ye 5, Avusturalya’ya 36, Johannesburg’a 10 ve Nevyork’a 8 saatte gidilecektir.
• Comet. le, daha uzun yıllar rekabet etmesi malhuz bir uçak varsa bunun da diğer bir «Comet. olacağını söylemek yerinde olur. Büyük-Britanya bu alanda ileridedir ve bu üstünlüğünü muhafaza etmek azmindedir. Comet’ten sonra, İngiliz endüstrisi daha üstün tipte uçaklar geliştirecektir.
Kendi sınıfında ön plânda bir mevki tutan diğer biT yolcu uçağı, artık klâsik sayılan tepkili-per-vaneli «Viskers. Viscount.tur. Bu tip uçakların dinlendirici sessizliği ve tabir caize, yağ gibi sarsıntısız akışı veya yolculuğunda bir yenilik, teşkil etmektedir. Motörlü bir uçak-
Ingiliz siyasetinde Çörçıil - Attlee mücadelesi
Londra, 16 (a.a.) — Muhafazakâr ların lideri Churchill tarafından İngiltere’de neden atom bombası yapılmadığına dair söylenen nutka karşılık başbakan Attlee dün akşam Nattingham’da bir hitabede bu lunmuştur.
Başbakan bu münasebetle ezcümle demiştir ki:
«Atom silâhlarının imâlini Birleşik Amerika ve Kanadaya bırakan anlaşmayı Churchill imza etmiştir.»
Atom bombası hakkında üçlü bir konferans kurulmasını istiyen Chur-chill’in sözleri üzerinde duran Attlee, bu gibi beyanatın yabancı mem leketlerde yanlış bir intiba yarattığını ve Bevin’in girişmiş bulunduğu bazı görüşmeler üzerine fena tesir ettiğini ilâve etmiştir.
Güney Afrika’da kargaşalıklar
Paris Radyosu 16/2 (Basın - Yayın) — Dün Güney Afrika Paılâ-mentosu önünde Yuhanesburg’da vukua gelen kargaşalıklar hakkında beyanatta bulunan Muhalefet Lideri General Smuts, memlekette bir krizin başgöstermiş olduğunu ve bunun derhal önlenmesi lâzım geldiğini beyan etmiştir; General devamla «Eğer kanunlara saygı gös-terilmiyecek olursa hiç kimse gelecekten emin olamaz, demiştir. Bun dan sonra Güney Afrika Başbaka nı, Güney Afrika’daki AvrupalIları komünizm tehlikesine karşı birleş-miye davet etmiş ve değişik ırklara mensup insanlar meselesinin halledilmesi gerektiğini sözlerine ilâve etmiştir.
---------- --------- ------- _t etmek oldukça hurdalaşmış bir jeep-ten sonra yepyeni lüks bir otomobile ı binmek gibidir. İngiliz Avrupa havayolları şirketi bu uçaklardan sipariş etmiş olup, bu tip uçaklar 1952 de dünya havayollarını tutacaktır. Viscoun’un görünürdeki yegâne rakibi, diğer bir İngiliz uçağı, tepkili - pervaneli «Apollo.dur.
Askerî uçaklar sınıfında, yeni tipte hafif borbardıman uçağı «Cen-berra.yı zikretmek lâzımdır. Tepkili uçak hakkındaki teferruat hâlâ gizli tutulmakla beraber şayanı hayret bir başarı göstermiştir. Geçenlerde, tertiplenen bir gösteri sırasında uçağın giriştiği akrobatik harekâtı takip eden kıdemli ve yüksek rütbeli bir Amerikan subayı, «Canberra»yı bir avcı uçağı zannetmiştir.
Büyük-Britanyanın en yeni avcı uçakları dünyadaki en seri tırman-' ma rekorunu tesis etmişlerdir. • Avon Meteor. 4 dakika ve birkaç saniyede 40.000 kadem irtifaa yükselebilmektedir. Avcı uçakları için bu kabiliyet gayet büyük avantajlar 1 sağlamaktadır.
Avustralya'nın en mühim meselesi : Kızıllara mukavemet Londra Radyosu, 16 (Basın - Yayın) — Avusturalya Dışişleri Bakanı Spender, dün akşam Sidney’de verdiği bir demeçte, Avustralya’nın en mühim meselesinin komünizme mukavemet meselesi olduğunu açıklamıştır.
Bu mücadelede İngiltere’nin yardımından bahseden Spender, İngiltere kuvvetinin devam etmesine hattâ daha da fazlalaşmasına Britan ya Milletler Camiası memleketlerinin yardım etmesi icap ettiğini söy lemiş. Batı Dünyası’nın Komünizmin karşısında birleşmesi lâzım geldiğine işaret etmiştir.
Avusturalya Dışişleri Bakanı, A-vustralya’nın Asya siyasetinin; A-merika’nın Asya siyaseti ile bağlı olması lüzumunu da ayrıca belirt-
Spender, Komünizm ile Batı dünyası arasındaki nihai savaşın Batıda değil de Doğu’da vuku bulması ihtimalini belirterek, «Rusya’ya karşı müsamaha göstermek Batı dünyasını tahrip etmek olacaktır, demiştir.
21 15
22.00
22.15
.vali...
İSTANBUL RADYOSU
17 ŞUBAT 1950 CUMA
PAPAZ ÇAYIRI
Yazanı Mis»! Zevoko — Çeviren ) Ragıp Rıfkı
88
— Kont Dö Luvr hazretleri ve siz, Mösyö Dö Boröver, sizleri tevkif ettiğimi bildirmekle şereflenirim. .. sözlerini söyledi.
XXIX
Fiyorinda çalışıyor
Fiyorinda, Boröver’le arkadaşlarının, mehsur kaldıkları evden kaçmalarını temin edecek ipi bulmak için çıkıp gitmişti. Hakikatte, ip onun için evden uzaklaşmaya bir bahane idi. Çünki; o zihninde bir plân tasarlamıştı.
İşte opun, bu plânı sağlamak maksadiyle sandığından, bütün servetini teşkil eden iki keseyi alıp koynuna sokduğunu görmüştük. Hayatta tek başına her işin içinden kendini sıyırmaya alışmış olan Fiyorinda, altının her kapıyı açan bir anahtar olduğunu pekâlâ biliyordu. Binaenaleyh, o, ip bulmak için değil, plânım tatbik mev-kine koymak maksadiyle evden çıkıp gitmişti.
O, bu plânım sağlamak ve istediği şekilde neticelendirmek için vakti müsait olduğunu sanıyordu. Bu kanaatim, Boröver’le Kont Dö Luvr arasında geçen ve kendisinin kapı arkasından dinlemiş olduğu sözlerle destekliyordu.
Boröver, muhasaraya geceye kadar mukavemet etmeyi üstüne alıyordu. O, söylediği sözü muhakkak yapan bir adamdı; bu, hiç şüphe
götürmez bir hakikatti. Binaenaleyh, tasarladığı plânı düşündüğü şekilde neticelendirmek için önünde daha üç veya dört saatlik bir vakit vardı. Amma o, nihayet bir veya bir buçuk saat zarfında işini bitireceğini hesaplamıştı.
Fiyorinda bu hesabında yanılıyordu. Bu hatası da Boröver’e olan kat'i itimadından ileri geliyordu. Boröver’in, selâmeti derhal kaçmakta bulacağı pek vahim bir durumda bulunabileceğini aklından geçirmemişti. Amma bu hâl vukua gelmişti işte... ne ise... kız ipin acele lüzumu olacağına bidayette pek kani bulunmuyordu, sebebi de bu düşünce idi. Fakat, Ferriyer'e rastlayınca,1 daima akıllı ve müdebbir olduğu için hemen iki taraflı tedbir almanın bir tek tedbire bağlanmaktan daha iyi olacağını düşündü. Madem ki, talih karşısına Boröver’in bir dostunu, uğ-runda.canını fedadan çckinmiyecek derecede sadık bir dostnu çıkarmıştı, artık bu fırsatı kaçırmak hiç de doğru olmazdı. Kendisinin, son derece çabuk bitirmek mecburiyetinde olduğu daha mühim bilişi bulunduğunu düşünerek derhâl Ferriyer'in dostluğuna müracaat etti.
Yukarıda görmüştük; genç kız ona lâzım gelen bütün malûmatı ▼ermiş, herşeyi anlatmış ve fayda-
lı gördüğü tedbirleri söylemişti. Bu suretle hareket etmiş olması gayet makûl ve isabetli idi. Çün-ki, Ferriyer'in geç kalması ve kendisinin de başka bir işle meşgûl olması yüzünden ip işiyle uğraşmaması pek feci akibetler husule getirebilirdi.
Gelelim şimdi, genç kızın yapmak istediği işe, tasarladığı plâna... Bunu öğrenmek için kendisini takip etmemiz lâzım.
Fiyorinda, Ferriyer’den ayrıldık-dan sonra, Nel kapısına doğru hızlı adımlarla yürüdü. Ferriyer’le konuşmakla kaybettiği bir kaç dakikalık zamanı kazanmak istiyordu. İşini evvelden hesaplıyan, nereye gideceğini ve karşısına, atlatması lâzım gelen ne gibi maniler çıkacağını bilen bir insan azmiyle tereddütsüz yürüyordu.
Ogüstanlar rıhtımı üzerinde, tam Manastırın karşısında ve Nel kulesinden bir kaç adını ötede yükselen Gayyar şatosunun yanında, nehre inen tırabzansız bir taş merdiven vardı. Bu merdivenin alt başında, her birinde bir veya iki kayıkçı bulunan yarım düzine kadar nehir kayığı duruyordu. Buradan bir kaç metre uzakta ise başka bir merdiven mevcut olup o-nunda son basamağına sal yanaşmıştı. Fakat, sal muntazam sefer yapmadığından kayıkçılar, acele
2.57 Açılış ve programlar.
3.00 Haberler
3.15 Şarkı ve türküler. (Pl)
3.30 Çeşitli hafif öğle müziği (Pl).
3.50 Şarkı ve türküler.
4.30 Serbest saat.
4.45 Caz müziği (Pl).
5.00 Programlar ve kapanış.
7.57 Açılıg ve programlar 8.00 Caz müziği (Pl).
8.30 Grace Moore ve Dinah Shore'dan şarkılar (Pl).
8.45 Kemanla saz eserleri ve oyun havaları. Çalan Haydar ToUoay.
).15 Hafif ara müziği (Pl).
ı.20 Radyo senfoni orkestrası konseri. Türk bestekârların- - rlerinden, mürekkep program:
Cemal Reşit Rey: «Enstantaneler», piyano ve orkestra için.
Necll Kâzım Akses: «Poeme» Viyolonsel ve orkestra için. Viyolonsel solo: Antonio Saldarelll Ulvi Cemal Erkin: «Piyano konser-
Solist : Piyanist Ferhunde Erkin. Adnan Saygın: «Sihir Dansı» ve «Haly».
Hafif Piyano soloları (Pl).
İktisat konuşması
Konuşan: Prof. Hazım Atıf Kuyu-cak.
Ara müziği (Pl).
Fasıl Heyeti konseri. Konserto (Pl). Serj Rahmanonc tosu No. 3.
Çalanlar: Serj Rahmoninof ve Eu-gen Ormandy idaroslnde Phlladel-pha ork.
Hafif piyano soloları (Pl). Haberler.
Dans müziği (Pl).
Programlar ve kapanış.
19
19
Bir uçak kazasından kurtulanlar bulundu
Seattle, 16 a.a. (United Press) — Kazaya uğrıyan «B. 36. bomba uçağının 17 kişilik mürettebatından 16 sı dün gece sağ salim bulunmuştur. Geriye kalan bir kişi ise İngiliz Ko-iombiyası adalarından birinde 1000 metre yüksekliğinde bir tepe üstünde bulunan bir ağaca paraşütünden asılı olarak kalmıştır.
işi olan bir müşteri gelir ümidi ile orada beklemekte idiler.
Fiyorinda bunu bildiği için dosdoğru o kayıkçılara gitti. Evele-mirde, cebindeki keselerin birinden iki altın çift ekü çıkarmıştı. Bunlar, bir tarafında müteveffa Kral ikinci Hanri’nin başı ve öteki tarafında çaprazvari konulmuş ve köşe aralıkları bir zambak çiçeği ile süslenmiş üstü dört H harfi pırıl pırıl parlayan yepyeni iki altın ekü idi.
Kız, bu kayıklardan, iki adamın binmiş olduğu birincisine girdi, elindeki altın ekülerden birini bir kayıkçıya, diğerini de öteki kayıkçıya verdi ve karşı sahilde yükselen muazzam Luvr sarayını terke-derek:
— Çabuk!... muktedir olduğunuz derecede çabuk oraya çekiniz!...
Nehrin karşı yakasına geçirmek ücreti olarak istedikleri yirmi para için alelekser müşterileriyle pazarlığa alışmış olan zavallı adamların nazarında kızın verdiği altınlar adeta bir servetti. Derhâl küreklere asıldılar ve kuvvetle çekmeğe başladılar. Hafif kayık adeta dalgalar üzerinde uçuyor zannedilirdi.
Bir kaç dakika sonra, teşekkürler ve hayırlı dualar arasında rıhtıma sıçrayan Fiyorinda, Luvr sarayının esas kapısının bulunduğu Osstrüs (1- sokağından bir kaç a-dım uzakta bulunuyordu. Kız hemen oraya gitti.
(Devamı var)
(1) — Bu sokak daha sonraları Luvr sokağı adını almıştı. (
21.10
21.15
22 00
22.40
22.45
23.00
23.30
Piya
kc
CEMİYETTE
LÜZUMLÜTELEFONLAR
Yangın ....................... 00
Sıhhî imdat .................. 91
Trenler ................... 12028
Hava Yollan......a......... 14881
Yataklı vagonlar .......... 11566
Su ârıza .................. 21575
Elektrik .................. 24846
Havagazı .................. 2484*
Başkent Taksi ............. 22222
Yeni Güven Taksi .......... 22333
Sizin Taksi ............... 22333
Merkez Taksi .............. 11111
Ersar. Taksi ............. 21111
*
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
BÜYÜK ANKARA ULUS YENİ PARK SÜMER
SUS CEBECİ
(15081) : Yaratılan adam (28432) : Mösyö Verdu (22294) : Kocam öldürmedi
(14040) 3Harrow Kumarbazı (11181) : Zehirli şüphe (14072) : Cehennemde bir
Melek, öldüren bu
(14071) : Zehirli şüphe (18848) : Balıkçının sevgilisi
NÖBETÇİ ECZANELER Yenişehir, Ankara, Sakarya
Sahibi ve Başmuhariri MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiilen İdare eden Hikmet YAZICIOĞLU Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
I
’i
17 ■ 2 1950
ZAFER
PARTİLERDE
D. P. İskenderun I ■) ilçe kongresi
Çok hararetli geçen kongre Partinin Iskenderunda ne kadar kuvvetli olduğunu ispat etti
İskenderun. (Hususî) — İskenderun Demokrat Partisi çok kuvvetli bir durumda olduğunu 5 Şubat ilçe kongresi ispat etmiş bulunmaktadır. Şehrimiz parti mahfillerinde büyük bir sabırsızlıkla beklenen D. P. ilçe kongresi 5 Şubat Pazar günü saat 10 u beş geçe parti binasında 150 den fazla delegenin iştiraki ve büyük salonu hınca hınç dolduran par tililerin huzuru ile ve tam bir milli vakar içinde yapılmıştır. Kongre açılmadan önce Atatürkün manevî | huzurunda bir dakika ihtiram duru-
intihap edilmesi şayanı arzudur. Çünkü arkadaşlar evvelki seçimde seçmiş olduğumuz milletvekillerinin içlerinde bazıları partimize karşı cephe almış olduklarını biliyorsunuz, arkadaşlar acaba bu milletvekilleri kendilerini namzet olarak gösterdik leri zaman partimizin tüzük ve prog ramını okumadılar mı, onlar bu vatandaşların mukaddes şerefi olan reyleriyle seçilen bu milletvekilleri D. P. nin kalkınması için vatandaş-n , ların seve seve verdikleri rey hak-I kını alarak gerek partimize karşı, huzurunda bir aaKiKa ınurtun auru- .. ,
su yapılmış. Müteakiben kongre di-1 «erekjatandaşlara karşı sunstaıal vanı seçilerek rapor okunmuş, dele-. s“lm müddetmı İkmal et-
geler rapor üzerinde tenkitlerde. bulunmuşlardır.
İlçe D. P. başkanı avukat Fevzi ' Kurtarel partinin kuruluşu ve çalış ması hakkında uzun bir konuşma yaparak kongrede bulunan partililer tarafından şiddetle alkışlanmış-
Müteakiben delegelerden Mithat
Kalkan söz alarak:
•Sayın arkadaşlar kıymetli partimize huzurunuzda bir D. P. bayrağı hediye etmek istiyorum. Kabul olunursa hediye edeceğim, demiş ve bir paket içerisinde D. P. bayrağını çıkarıp kongrede bulunan partililere göstererek, şiddetli alkışlar a-rasında partiye hediye etmiştir.
Mithat Kalkan müteakiben şu konuşmayı yapmıştır:
•Önümüzdeki seçim günlerinde çok dikkatli olmamız lâzımdır. Çün kü bu seçim Türk milletinin mukadderatını tayin edecek bir seçim olduğu hepimizce malûmdur. Türk milleti bu seçimi heyecanla bekli -yor. Bunun için partimiz tarafından bu seçimde gösterilecek olan millet vekili namzetlerinin partimizce iyi bir şekilde tetkiki şart kılınsın gösterilecek namzetlerin gerek partiye karşı ve gerek milletin menfaatine uygun olarak çalışan şahısların
mnuş ueıe- ederek seçim müddetini ikmal et-tenkitlerde meden di^er bir partiye geçmeleri I vatandaşlar arasında soğuk karşı-.ı._. r—-û I lanmış bulunuyor. Bunun için arkadaşlar D. P. nin safında bulunan vatandaşların reylerinin partimize lâyık olan şahıslara verilmesini esas kılalım. Seçim meselesi en büyük bir dâvadır. Bir milletin mukadderatını tayin edecek yalnız seçimdir. Bunun içir) seçim emniyeti yalnız vatandaşların rey hakkı olan reyini seçim sandığına vermekle değil seçim sandığında bulunan reylere emniyetli şahıslara teslim etmekle seçim sağlamış olur..
Müteakiben toplantıya son verilmiştir.
YE'Jİ NEŞRİYAT:
ne uygun olarak çalışan şahısları
Sp'ss
Bütün cepheleriyle :
Rıza Terfih
Hilmi Yücebaş tarafından hazırlanan ve tanınmış (40) muharririmizin yazıları ile meydana gelen bu eserde filozofun en seçme şiirleriyle, Rıza Tevfik’i her cephesyle aydınlatan çok kıymetli makaleler ve hâtıralar vardır.
Edebiyat meraklılarına hararetle tavsiye ederiz.
alınacaktır
Bankamız merkez teşkilâtında çalışmak üzere imtihanla aşağıdaki şartlan haiz iki raportör alınacaktır-
1 — İngilizce veya Almanca lisanlarından birini çok iyi bilmek,
2 — Harici ticaret muhaberatını ve muamelâtım tedvir edebilecek tecrübe ve bilgiye sahip olmak, (ayrıca Fransızca bilmek tercih sebebidir.)
Yukardaki şartları haiz olanların bonservisleri ile birlikte Istan bulda Etibank şubesine Ankarada merkez personel müdürlüğüne müracaatları rica olunur.
Ücret liyakatine göre tayin edilecektir. İmtihan günü müracaat sahiplerine ayrıca bildirilecektir. (637) - (62)
f " Koyun Yoğurdu Satışına Başlandı
1 Sayın müşterilerimizden gördüğümüz rağbet ve teşvik üzerine I Bursa’dan getirtmekte olduğumuz turfanda koyun sütünden yoğurt I yaparak, Anafartalar No. 94 Bursa Pazan ile, Yenişehir Ulus Sine- I ması karşısında Abdülserbest Mağazalarında satışa arzettiğimizi ■ ve başka dükkânlarla seyyar satıcılara verilmediğini saygı ile müş- ■ tenlerimize arzederiz. ABDÜRRAHİM SÜTER I
^^(ŞSŞ^^^^^^^^^^^^^^^^Balü^Pazan^ekercilerSojNo
İlân
Tekel Ankara Başmüdürlüğünden:
(Nakliyat yaptırılacak)
1 — Baş müdürlüğümüz namına artar ve eksilir tahminen (3552162) kilo Tekel maddesile bunlara ait boş kaplarının vesair levazımının, Ankara şimendifer istasyonundan transit deposuna, transit deposundan da şartnamede gösterilen satış ambarlanmıza vesair yerlere 1 Mart 1950 den 28 Şubat 951 akşamına kadar bir yıllık nakliyat işi açık eksiltmeye konulmuştur.
2— Ayrıca olarak altta adları, taşınacak artar ve eksilir yük miktarları ve % 7.5 güvenme paralan gösterilen idarelerin, transit deposu ile bu idareler arası nakliyat işi de bu müddet için açık eksiltmeye konulmuştur.
3 — İsteklilerin, 20/2/950 Pazartesi günü saat 14.30 da güvenme paralarının baş müdürlüğümüz veznesine yatırılmış olarak, baş müdürlüğümüzdeki komisyonda hazır bulunmaları lâzımdır. Şartnameyi görmek ve fazla izahat almak için satış şubemiz müdürlüğüne müracaat edilmesi.
Nakliyat yaptırılacak Bir yıllık mahal Tahmini kilo
% 7.5 güvenme parası Lira Kr.
t r
Ankara merkez 3552162
Ayaş 68755
Bâlâ 103446
Beypazan 140355
Çubuk 77842
Haymana 101295
K. Hamam 165973
Nallıhan 73850
Kırşehir 45780
Kaman 19219
Mucur 11320
1142
60
88
166
109
101
173
110
129
37
36
D. P Maltepe Ocağı | Başkanlığından
17 Şubat 1950 Cuma günü akşamı saat 21 de yapılacak olan (Necati-bey caddesi, Yeşilırmak sokak No. 8/3) toplantıya üye arkadaşların gelmeleri rica olunur.
Müşterilerimizin dikkat nazarına
Müşterilerimizin emrinde olan YENİ GÜVEN TAKSİ’nin diğer taksilerle hiç bir ilgisi ve ortaklığı olmadığını sayın müşterilerimize bildiririz.
Yeni gelen takvimlerimizden almayan müşterilerimizin tak -vimlerini aldırmaları rica olunur.
YENİ GÜVEN TAKSİ
s Tel: 22333
(303)
GALATASARAY BALOSU—» imim
Ankara Palas
SALONLARINDA
Müzeyyen Senar Işıl baloya teberrüken iştirak edecektir. Los Amlgos Cazı baloda çalacaktır.
Zengin dekorasyon ve muhtelif eğlence ve sürprizler arka salon pavyon haline getirilmiştir. Pavyon balo emrindedir.
Davetiyeler: Birke Mağazasından, Çankaya Eczanesinden ve Klüp Lokalinden temin edilebilir. (304)
Kâtip Aranıyor
Eski ve yeni harflere vakıf makine ile yazı yazmasını bilen bir kâtibe acele ihtiyaç vardır. Anafartalar caddesi 137 No. lu Yalım Ticarethanesine müracaat edilmesi. (297)
Dikkat
Gelir Vergisine tâbi tüccaria-
Kâr ve zararınızı her zaman bilmeniz ve gönül rahatlığı, için de iş görebilmeniz için ticarî müesseselerde müteaddid blnço çıkarmış tecrübeli muhasebeci size yardımcı olabilir.
Mektupla teklifinizi Bahçeli-evler, 44 sokak No. 29, kat 3 te beklemektedir. (298)
Samanpazarı As. Şubesi Başkanlığından: (1954)
1 — Şubemizde işlemini yaptıran kısa hizmetli tam ehliyetli okurlar 1 Mart 1950 tarihinde hazırlık kıtasında bulunmak üzere 25 Şubat 1950 tarihinde sevkedileceklerdir.
2 — Şevke tabi olanların 20 Şubat 1950 tarihinde şubede toplan -
maları.
3 — Şubeye baş vurmayanlar hakkında kanuni işlem yapılacağı i-
Ankara Belediye Başkanlığından
Halen kamyonların geliş ve gidişlerine kapalı tutulan istasyon caddesinin, istasyon ile Müdafaai Hukuk Meydanı arasındaki mesafeye münhasır olmak suretiyle, bu taşıtlara da serbest bırakılması, 8/2/950. tarih ve 733 sayıla komisyonca karar altına alınmıştır, ilân olunur.
(990) - (105)
Sayın Müşterilerimizin Bankamızdaki
Gerek Küçük Carî
ve gerek diğer alacaklı carî hesaplarının 1950 yılında yürürlüğe giren Gelir Vergisi Kanunu gereğince ödenecek mevduat faizlerine ait
1950 Yılı vergileri
Bankamızca Karşılanacaktır.
Türkiye Garanti Bankası A. 0.
VİKÖDİN
ÖKSÜRÜK ve BRONŞİTİ KESER
Her Eczanede bulunur
(1008)
Bursa İl İdare Komisyonu
Başkanlığından:
Bursa, Sarıabdullah mahallesi, Ünlü caddede, üst katta üç oda, alt katta iki dükkân, bir yazıhaneyi muhtevi 25000 lira muhammen kıymetli, Özel idareye ait bina satışı, 27/2/950 Pazartesi günü saat 15 te ihale edilmek üzere, bir ay içinde pazarlıkla yapılacaktır. Şartnamesi komisyon kaleminde görülür, isteklilerin 1875 liralık teminat makbuzları ile birlikte belli günde komisyona müracaatları. 1830
(952) (98)
Balya Tahtası Satışı
Maliye Bakanlığından:
Ankara Devlet Kâğıt Deposunda birikmiş ve birikecek olan balya kapak tahtaları mevcut şartnamesine göre arttırma ile satılacaktır.
isteklilerin (150) lira geçici teminat akçesini Ankara Devlet Kâğıt Deposuna yatırarak alacakları makbuzla 27 Şubat 1950 Pazartesi günü saat 10 da Gümrük ve Tekel Bakanlığı binası içinde Devlet Kâğıt ve Basım Genel Müdürlüğüne müracaatları ilân olunur. ((892) - (93)
Türkiye Ziraî Donatım Kurumu Ankara Deposu Müdürlüğünden
Depomuzda mevcut 6755 adet Ingiltere mamulatı çelik uç demiri ile Üreten marka 75 adet elektrikli ve gazlı Kuluçka makinesi 27/2/1950 Pazartesi günü 14 te toplanacak olan bir komisyon huzurunda toptan açık arttırma suretiyle satılacaktır.
2 — Komisyon bu malları kısmen veya tamamen ihale yapıp yapmamakta serbesttir.
3 — Satış yapıldığı takdirde mallar vaziyet hazıralariyle depodan teslim alınacaktır.
4 — Fazla izahat almak, malları görmek istiyenler Türkiye Zirai
Donatım Kurumu Ankara Deposu Müdürlüğü Ankara Orman Çiftliği adresine mektupla veya Donatım Orman Çiftliği adresine telle müracaatları ilân olunur. Telefon: 31121 (104) (963)
Ankara Ticaret I Odasından
Ticaret sicillinin 2924 numarasında müseccel olan Necati Üçer ve Ortaklan Kollektif Şirketinin, esas mukavelenamesinin 4 üncü maddesini değiştiren Ankara İkinci Noterliğinden tasdikli zeyil mukavelenamenin vaki müracaatı üzerine 16/
2/1950 tarihinde tescil edildiği ve bir suretinin aşağıda yayınlandığı duyurulur. (300)
Zeyil mukavele
Ankara ikinci Noterliğinden mu-
saddak 12/11/1949 tarih ve 15762 No. lu Necati Üçer ve Ortakları Kol lektif Şirketimizin iştigal mevzuu-• nu tayin eden (Manifatura, ipekli, yünlü, pamuklu) ve her nevi mensucat vesair emtianın alışı ve bunlan münhasıran perakende olarak satışıdır. Şeklindeki dördüncü maddesi şürekâ kararile aşağıdaki şekilde tadil edilmiştir.
4 — Şirketin mevzuu: Manifaturacılık (ipekli, yünlü, pamuklu) ve her nevi mensucat vesair emtianın
ithal ve ihracı, ve bunların toptan ve perakende alım satımile iştigalden ibarettir.
Adresi Ankarada Anafartalar caddesi No. 144. Necati Üçer, Kâzım Ü-çer, Burhan Üçer.
OTOMOBİLCİLER Otomobil meraklıları
Sizin de bir derginiz var... I
OTOMOBİL DÜNYASİ’nın
Şubat sayısı zengin yazılarla çıkmıştır.
Ankara'da Berkalp ve Çankaya, İzmir’de Yavuz Kitabevinden
alabilirsiniz. -
Abone olmak için Ankara Şoför Okuluna müracaat ediniz ve ücretsiz nümune sayısını isteyiniz. (302)
Devren Satılık
Atıfbey Ma. Karakol altı No: 872 bakkal dükkânı acele satılıktır. (295)
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO’da
Dünyaca tanınmış New York Metropolitan Operası Dramatik Sopranosu Mm. Florence Kirk 22 Şubat Çarşamba saat 20 de P. Mascagni’nin
KÖYLÜ NAMUSU (Cavalleria Rusticana)
Operasında Santuzza rolünü Devlet Tiyatrosu Opera bölümü Sanatkârlarile oynıyacaktır.
Ayrıca
R. Leon CavaJlo’nun
PALYAÇO (Pagliacci)
Opera 2 Perde
Fiyatlar.’ Parter 5 ve 4 lira Balkon: 3, öğrencilere 2 Lira
Telefon: 10370
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYAYRO'da
20 Şubat Pazartesi akşamı saat 21 de Kapclman Yaylı Sazlar Kuarteti Üçüncü konseri
Her yer 50 kuruş Biletleri satılmaktadır Telefon: 10370
15.000 Liralık İstanbul’da Bir Villa Ayrıca: 5-000 Liralık ikramiyelere ortaç Müessesesinden alacağınız Sürpriz Marka
Bir GÖMLEK ile sahip olacaksınız-
Her satın alacağınız gömlek için numaralı bir kart verilecektir.
SÜRPRİZ Poplin gömlek Hatlarımızı takdim ediyoruz
750, 780, 840, 990, 1075,
1200, 1300, 1380, 1440
Pijamalar: 1050 Kr.
bayta: 6
ZAFER
17-2 1950
Seçim Tasarısı kanuniyet Kesbetti
★ (Baş tarafı birinci de) silcinin katılabilmesi ve orada ko-nuşulabilmesi. şartı ilâve edildi.
Bunlardan başka bugünkü müzakerelerde yeni bir maddenin ilâvesi de komisyon tarafından istendi ve bu da kabul edildi.
İlâve edilen madde
Bu madde aynen şudur : «Seçim zamanında zikir ve telmih suretiyle haklarında neşriyat yapılan özel ve tüzel kişiler nerede bulunurlarsa o yerin sulh yargıcına müracaat ederler. Yargıç cevabın verildiği gün, varsa hakaret kelimelerini çıkararak altına neşredilmesi hakkında bir şerh vererek gazete veya mecmuaya gönderir. Gazete veya mecmua bunu aldığı günün ertesi günü yazanın koyduğu başlıkla ayni punto ve ayni sütunda neşre mecburdur. Aksi halde cevabı emreden mahkemece gazete ve mecmua mesulleri bir aya kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.
Matbuat kanununun 48 inci maddesinin buna aykırı olmıyan hükümleri muteberdir.
Seçim kanununun ikinci görüşülmesinde yapılan belli başlı.bu değişikliklerden başka bazı maddeler üzerinde de çok cüzî teferruat kabilinden değişiklikler yapıldı ve bu suretle tasarı 341 lehte ve 10 aleyhte rey ile alkışlarla kanunlaştı. Aleyhte oy verenler M. P. ye mensup milletvekilleridir. Tasarının ikinci görüşülmesini müteakip Adnan Menderes kürsüye geldi ve şu konuşmayı yaptı.
Ibu nevi vatandaşların sezişi ve sağ duyusu çok defa üniversiteyi ikmal etmiş olanların sezişinden üstün, sağduyularından kuvvetlidir. Bu en büyük mesnettir. Bu mesnede daya narak bu kanunun memlekette muvaffakiyetle tatbik edileceğine ve memleket halkı tarafından benimseneceğine hepimiz inanalım.
Bu kanun kabul edilmekle memlekette esaslı olarak kurulması lüzumuna iman ettiğimiz halk idaresinin ilk temeli atılmıştır, fakat bu idarenin rasin olafak kurulması i-çin daha atacağımız büyük adımlar vardır. Bu ilk temelin atılışında kar şı partilerden Demokrat Partinin bizimle birlikte hedefe doğru ahenk le yürümüş olmasını, bu temeli kuv vetlendirmek ve bu binayı kurmak içîn sarfedilecek mesainin de muvaffakiyetle neticeleneceğine delil olarak görmekteyim. (Bravo sesleri) bundan dolayı Demokrat Par tili arkadaşlarıma şükranlarımı sunarım. Onların bu meselede bizimle beraber yürümesi, dahile ve harice karşı, memleket işlerinde görüşleri ne olursa olsun, Türk çocuklarının millî ve büyük ana meselelerde beraber yürüyeceklerini isbat etmiş bulunmaktadırlar. Bu birleşmenin bu bakımdan da büyük bir önemi vardır. (Alkışlar).
Arkadaşlar,
Ancak, bu suretle iş başına gelecek partilerdir ki, azimle memleket işlerini yürütürler.
Bugünkü dünya durumu bu mem lekette kuvvetli bir hükümetin bulunmasını icab ettirmektedir. Bu durum memleketin korunması meselelerinde birbirlerine müzahir ola-
rak yürüyecek partilerin vatansever
temsilcilerinin burada bulunmasını
icap ettirmektedir. Bu ana esası Türk milleti kavramış bulunuyor.
Binaenaleyh, gelecek meclisin bu şekilde memleket mukadderatını selâmete isal edecek zevattan te -şekkül edeceğine hepimiz inanalım. Türk milletinin olgunluğu bunu temin etmiş bulunmaktadır.
Gönül isterdi ki bu ana kanunun kabulüne mecliste bulunan Millet Partili arkadaşlar da iştirâk etmiş olsunlar.
| Başmakaleden devam :
Küfürle hiç bir netice alınmaz
bir fikre kendilerini kaptırmış o-lanlar, kulaklarını açık da, evvelki gün Mecliste söylenen sözleri duysunlar; o zaman hakikaten kimin kimler arasında düşmanlık ve nifak tohumu ekmeğe çalıştığını pekâlâ görebilirler. Dostluk bu mudur?
Ahbaplık bu mudur? Vatandaşlar
İrasında sevgi
bu mudur? Bunlar
mı bize örnek olacaklardır?
Meclisteki son hâdise niçin
ve nasıl vaki oldu ?
Adnan Menderesin konuşması
Muhterem arkadaşlar,
«Bir memlekette millî hâkimiyet prensiplerinin tam olarak tatbik yeri bulabilmesi, iktidarı tayin e -den seçimlerin serbest ve dürüst yapılmasına bağlıdır. Bunun için de, Seçim Kanununun her türlü hile ve fesadı önliyecek ve vatandaş vicdanında tazyik ve tesirler yapılabilmesi imkânlarını ortadan kaldıracak
hükümleri ihtiva etmesi şarttır.
Serbest ve dürüst seçimlere temel olacak bir emniyetli Seçim Kanunu nun millete maledilmesi meselesi, memleketimizde çok partili siyasî ha yatın başladığı günden itibaren karşılaşılan ve bir çok sebeplerle halli çok müşkül görünen büyük bir dâva olmuştur. Bu itibarla kaç yıllardır devam eden siyasî mücadelelerin mihverini bu dâva teşkil etmiştir denilebilir. Ancak şimdi ifadeden büyük bir memnuniyet duymaktayız ki, kanun vazıı bir kere karar verdikten sonra, bu dâvanın halli,
Hedefimiz, milletin mukadderatını tayin edecek olan bu seçimde, va tandaşın hiç bir endişeye maruz kal maksızm kafasını hiç bir korku işgal etmeksizin, serbestçe seçim sandığının başına gitmesini ve orada istediğine ve memleketin mukadderatı mesuliyetini yüklenmek kabiliyetinde gördüğü vatandaş oyunu serbestçe vermesini emniyet altına almaktır. Bu suretledir ki verdiği oy ne ise, sandığa ne atılmışsa neticede aynen o çıkar. Mukadderat seçim zamanında benim iş başında bulunmaklığım yolunda tecelli e -derse ilk günde ortaya attığım hedef üzerinde yürüyeceğim. Muhtelif partilerden bizim gösterdiğimiz bu samimiyete uygun hareket bekle -mektoyiz. Partilerin rriemleketin huzur ve asayişini gözönünde tutu) masının seçim emniyetinin ilk şartı olduğuna inanmaları hükümet mesai sini .'kolaylaştıracaktâr. Bu gayeyi temin etmeğe çalışmak hem hükümetin. hem de muhtelif partilerin vatanî borcudur. Biz, Türk milletinin iradesinin serbest olarak tecellisinin bu memleket için hayrı mahzolacağı kanaatini taşıyoruz. I
Fakat bu arkadaşlar, daha ben bu kanunun hazırlanması tasavvurunda bulunduğum zaman kendilerine vaki olan müracaatıma, biz öyle bir şeye iştirâk edemiyeceğiz yolunda cevap vermiş olmalarını hatırlatmış olursam bugün burada niçin kanuna kırmızı rey verdiklerini izah yolundaki sebeplerin kuvveti hakkında sizi aydınlatmış olurum. Demek ki bugünkü netice bir sene evvel verilmiş olan kararın icabından başka bir şey değildir.
Arzettiğim gibi, Türk milletinin olgunluğuna hepimiz inanalım, ve gelecek seçimlerin sizin bu kanunu yaparken beslediğiniz ümitlere, uygun olarak yani seçimin her türlü tazyik ve takyitten azade bir şekilde cereyan ederek neticeleneceğine inanalım. Türk milletinin olgunluğu bunun mesnedidir. Hepimiz parti olarak Türk milletinin iradesine inkiyat etmeyi şimdiden kabul etmiş olalım.»
Başbakandan sonra Osman Nuri Koni Başbakanın bazı sözlerine karşılık vermek için kürsüye geldi ve 1946 seçimlerinde suiistimal yapanların ellerinin kollarının serbestçe dolaşmaları yüzünden hükû metin samimiyetine inanmadıklarını ve bu itibarla bu kanunun hazırlanmasına partileri adına cevap vermediklerini söyledi.
Tekrar söz alan Başbakan da, suçlu takip etmenin hükümetin değil savcılığın vazifesi olduğunu söyledi.
Gürültüler arasında kürsüye gelen Osman Nuri de «Savcıları harekete getirecek idari makamlardır» dedi.
Bu gibi küfürleri sokak ortasında bir ba^ka vatandaş hakkında kullananlar, şeref ve haysiyete tecavüz etti diye derhal mahkemeye verilirler. Ve en aşağı beş altı ay hapse mahkûm olurlar. Bir mahkûm! yette belki bu küfürbazların da reylerinin lahik olduğu bir kanuna dayanacaktır. Hayır, biz, milleti temsil etmek gibi şerefli bir mevkie gelmiş insanlardan çok daha temkinli, çok daha dürüst, ve edepli bir konuşma tarzı bekleriz. Küfür, hiç ibir zaman, hiç bir yerde, hattâ orta çağda bile, netice almak için bir vasıta olmamtştır. Küfür sadece aczin bir ifadesi ve hattâ bir itirafıdır.
★ (Baş tarafı birinci de)
Çünkü İç Tüzüğün 91 inci maddesi gereğince: »Kamutayda 1 söz kesmek, kişi özelliği ile (yani şahısların hususiyetleriyle) ı uğraşmak ve düzenliği bozacak hareketlerde bulunmak kesin olarak yasaktır.
Yine iç tüzüğün 93 üncü maddesi aynen şöyledir :
• Bir milletvekili kamutayda edeb dışı sözler kullanırsa başkan hemen o milletvekilini temiz dille konuşmağa çağırır.»
Hattâ bu madde hükmüne göre, bir milletvekili başkanlık makamına, içinde bu gibi sözler bulunan bir önerge verirse, başkan onu düzeltmek için sahibine vermekle mükelleftir.
Müzakerelerin seyrinden o anlaşılıyor ki, başkanlık mevkiinde bulunan Raif Karadeniz, bu madde hükmünü derhal yerine getirememiştir.
Siyasî mahfiller de, hâdisenin bu yüzden önlenemediği ve derhal katı bir müdahale yapılamadığı söylenmektedir.
Halbuki iç tüzüğün 187 nci maddesine göre, arkadaşlardan birine veya birkaçına hakarette veya sözle tehditte bulunmak, «kınama, cezasını istilzam eder bir harekettir. Ve bu evvelki günkü toplantıda bol bol yapılmıştır.
Hattâ bazılarının söylediğine göre, bu gibi hallerde Meclisten geçici çıkarma cezası dahi tatbik etmek kabildir.
hiç de güç olmamıştır.
Filhakika uzun yıllar devam eden mücadelelerde bütün memleketin bu mevzuda emsalsiz bir alâka ve hassasiyet göstermesi ve yüksek Meclisin, halkımızın bu büyük alâkasına kayıtsız kalmaması sayesindedir ki nihayet şimdi kabul buyurulan Seçim Kanununun memlekete maledilmesi gibi ileri bir neticenin istihsali mümkün olabilmiştir.
Burada belirtilmesini zaruri gördüğümüz diğer bir cihet de, önümüz deki seçimlerin tam bir serbesti ve dürüstlük içinde cereyan edebilmesi, bu kanunun tanziminde galebe çalan anlayış ve zihniyetin seçimler esnasında da devamına sıkı sıkıya bağlıdır. Çünkü iyi ve güzel neticelerin istihsalinde, kanunların mükemmel olması kadar, tatbik edenlere hâkim olan zihniyetin de büyük rolü olduğunda şüphe yoktur.
Biz, 1950 seçimleri gibi memleketin siyasî hayatında bir dönüm noktası teşkil edecek ehemmiyette bulunan bir devrede, iktidarın bu nezaket ve ehemmiyeti kavrıyarak hareket edeceğini kuvvetle ümit ve temenni etmekteyiz. Şu anda kanu-niyet kesbeden vesika, bu ümit ve temennimizin başlıca mesnedini teş kil ediyor.
Memlekette hürriyet nizamının tam teminat altına alınması ve demokrasi cephesini teşkil eden milletler arasında mevkiimizin bir kat daha yükselmesi 1950 seçimlerinde milletçe vereceğimiz büyük imtihanın muvaffakiyet derecesine bağlıdır.
Ancak bu imtiyandan muvaffak çıkmak sayesindedir ki bugüne kadar siyasî hayatta hâkim olan buhran ve asabiyetin yerine huzur ve emniyet kaim olacak ve demokratik rejimlere has olan normal siyasî şart lar ve hürriyet nizamı içinde istik -rarlı bir devlet hayatı memleketimize de mal edilmiş bulunacaktır.
İşte bu ümidle ve memleket hesabına mesut başlangıçlardan biri oh ması temennisi ile partimiz Seçim Kanununu kabul etmektedir..
Adnan Menderesten sonra söz alan M. P. den Haşan Dipçer: Tasarıyı bazı prensip noktalarından tenkid etti.
Demokrat Parti hükümetin dış siyasetini destekliyor
Başbakanın konuşması
Haşan Dinçerden sonra kürsüye gelen Başbakan da şu konuşmayı yaptı :
Memleket için Anayasa kadar ö-nemli olan Seçim Kanununu bugün tasvip etmiş bulunuyorsunuz. Bu kararla sekizinci Büyük Millet Meclisi siyasî tarihimizde daima hürmet le anılacaktır. Takdir buyurursunuz ki bir kanunun bütün memleketçe sevilmesi ve o kanunun bütün vatandaşlar tarafından candan gelen bir ilgi ile karşılanması o kanunun milletin ruhundan çıkmış olmasına mütevakıftır.
Bazı yerlerde fikrini, kanaatini malûm işaretlerle, yani harflerle i-fade etmeğe alışmamış insanlar bulunması, hiç bir vakit bu insanların olgunlukça geri kalmış olmalarına delâlet etmez. Türk milleti içindeki
★ (Baş tarafı birinci de) hafaza etmektedir. Hattâ yakın zamanlara kadar bir uyuşma ihtimali günden güne azalmış görülmektedir.
Hakikaten bugün yer yüzünde bir ideoloji namına hareket ettiğini iddia eden, fakat hakikatte bir ideolojiyi temsil etmekten ziyade, asırların mahsulü olan, tarihî bir an’ane halinde devam edip gelen bir em -peryalizmin en son ve en tehlikeli tecellileri karşısında bulunmakta'.-yız. Bu emperyalizm ile dünyadaki sulh seven milletlerin, terakkiyi, hür riyeti istiyen, insan haysiyetine hürmet edilmesini istiyen demokrasi cephesi arasındaki mücadele günden güne daha açık bir mahiyet almaktadır.
Şimdiye kadar Demokrat Parti namına yapılan muhtelif beyanlarda ve bu kürsüde müteaddit defalar ifade ettiğimiz gibi,, dış siyasette, hükümetle daima beraber olduk. Memleketin haysiyetini, şerefini, is tiklâlini koruyan ve bunu ancak demokrat milletler safında bulunmakla, Birleşmiş Milletler idealine sımsıkı sarılmakla kabil olduğunu çok iyi anlayan ve bu yolda isabetle ve metanetle devam eden iktidarın dış siyasetine tamamiyle mü zahir olduğumuzu ve bu hususta kendileri ile asla görüş farkımız bulunmadığını.. (Bravo sesleri, alkışlar) ve bunun buğun de yarın da devam edeceğini bu vesile ile bir kere daha huzurunuzda belirtmek isterim. (Bravo sesler).
Arkadaşlar,
Komünizmin dünyadaki en tehli keli faaliyeti bilirsiniz ki manevî sahadaki, propaganda sahasındaki faaliyetidir. Maddî kuvvetle yapabileceğinden çok daha fazlasını ancak propaganda ile, bozgunculuk propagandası ile, beşinci kol vasıta-siyle yapabileceğini çok iyi bilen kominform, bu faaliyetini her yerde olduğu gibi elbette memleketimizde de devam ettirecektir. Buna karşı yalnız hükümetin alâkası ve hassasiyeti kâfi gelmez. Bilâ istisna bü -tün vatandaşların memleketimizde böyle bir faaliyetin, böyle bir beşin ci kol faaliyetinin daima mevcut olduğunu ve olabileceğini gözönünde bulundurarak buna karşı fikirlerini ve ruhlarını hazırlamaları ve teçhiz etmeleri varlığımızın ilk şartıdır. (Bravo sesleri).
Arkadaşlar,
Beşinci kolun yaptığı propaganda şekilleri her zaman açık olmaz, çok defa çok aldatıcı şekiller altında o lur, hattâ vatanperverâne şekiller altına dahi girmek istidadım da gös terir. Meselâ son zamanlarda demir perde arkasındaki memleketlerde Rus emperyalizminin âleti olan mat
buat ve radyo neşriyatını takip e-denler bilirler ki bunlar âdeta kendilerini Türk istiklâlinin en büyük dâvacısı ve müdafii şeklinde göster mektedirler. Bunlar, memleketimize apılan ve bizim daima ve daima büyük şükranla karşıladığımız ve karşılıyacağımız Amerikan yardımı nı, âdeta, Türk istiklâlini ihlâl eden bir hareket olmak üzere tasvir ediyorlar, memleketin vatanperver insanlarını Amerikan dolarlarına satılmış kimseler olarak göstermek istiyorlar. Bilirsiniz, daha Truman doktrinin ilk ilânında Moskova radyosu bir parola verdi: Türkiyenin istiklâlini yüz milyon dolara sattılar, dedi. Parola bu idi. Ve bunu, maalesef bu memleket içinde bir takım zavallıların, hakikî vaziyeti idrakten âciz gafillerin ağızlarından da dinledik.
Arkadaşlar,
Birleşik Amerikanın dünyanın hiç bir yerinde emperyalist bir gaye takip etmediği bütün siyasî hayatiyle ve bütün vakıalarla sabittir. Amerikanın bütün Avrupa ve dünya milletlerine yardımı doğrudan doğruya büyü(k maddî imkânlara malik olan bu memleketin, bütün insanlığı korkunç bir çöküntüden kurtarmak için yapılmış büyük bir fedakârlıktır. Tarihte misli görülme miş bir İnsanî harekettir.
Asırlardan beri şimalden gelen her türlü tehditlere tek başına bile göğüs germiş bir millet sıfatiyle bize yapılan yardımdan dolayı Amerikan milletine ve onun hükümetine en samimî teşekkürlerimizi bildir -mek bizim için millî bir borçtur. (Bravo sesleri).
Aziz arkadaşlar,
Biz, 25 senedenberi .Yurtta sulh cihanda sulh, siyasetini takip etmek suretiyle, dış siyasette çok dürüst ve çok âkilâne, millî menfaatlerimize olduğu kadar insanlık men faatlerine de tamamen uygun bir hattı hareket takip ettik, ve son i-kinci cihan harbi patladığı zaman da, demokrasi cephesiyle beraber hareket etmek suretiyle yegâne doğru ve dürüst yolu tuttuk.»
Hiç bir memlekete karşı, hattâ demir perde arkasında bulunan memleketlere karşı dahi hiç bir zaman cn ufak bir husumet hissi beslemedik. Yalnız bugün oralarda hâkim o-lan kötü zihniyetin, istilâcı zihni yetin, emperyalist zihniyetin düşmanıyız, ve onun tecellilerine karşı daima hassas ve uyanık bulunacağız
Hükümetin takip etmekte olduğu dış siyaset, şimdi arzettiğim bu e-sasları daima takip eden, bunları göz önünde bulunduran bir siyaset olduğu için, biz de bu siyaseti bir
Fikirden malırum bir insan, sükûnetini muhafaza etmeğe çalışırken nasıl muğalâtaya saparsa, hiddetlendiği anda da küfürün gayyasına sürüklenebilir. Ve teessürle kaydedelim ki, müşahedemiz, (bize böyle bir kanaat vermektedir.
İktidar Partisi erkânının demok- ( rasi, her aklına geleni söylemek hürriyeti değildir dedikleri cümlenin malûmudur. Fakat biz de, maalesef bu yola sapanlara şunu hatırlatalım ki, demokrasi, hele teşriî masuniyete bürünüp her akla gelen küfürü savurmak hürriyeti değildir!.
Dünyanın hiç bir yerinde, politikada küfürle maksada varılmaz. Bu derekeye düşen siyaset adamlarımız, savurdukları bu küfürlerle, evvelâ umumî efkâr önünde en az politikadan istiğna ettiklerini bilmelidirler. Halk onlara Yüksek Meclisin huzurunda, ve bir malbet kutsiyeti taşıyan Meclis binasında birbirlerine küfür etsinler diye rey vermemiştir. Bir vekilin, asilin necip duygularına ve itimadına lâyık olması ve ona göre nezahetle, fikirle, prensiplere sadakatle çalışması gerektir. Bunlan eğer bu gibi hareketleriyle gelecek seçimlerde de kazanacaklarını zannediyorlarsa çok hata ediyorlar. Çünkü millet âsalbı-na hâkim olamıyan, ve en basit konuşma kaidelerinin de dışına çıkıp, feveran edebilen bu zevat hakkında çoktan kanaat notunu vermiştir. Büyük Millet Meclisinin yüksek mânevi kıymetini hiçe sayarcasına, taşkınlıklar yapmak, bu memlekette kimsenin hakkı ve haddi de-ğldir. Bunlar, bu hareketleriyle siyasî hayatta bir kahraman kesildiklerini zannediyorlarsa çok yanılıyorlar; çünkü sırf bu küfürleriyle, bu aşırı konuşmalariyle, bu gazup ifade tarzlariyle, siyasî hayatlarına bizzat kendileri son vermekte ve intihar etmektedirler.
Memleket mukadderatını ellerinde bulunduranlar, üzerlerine aldıkları büyük vazifenin kutsiyetini idrâk etmeli, ve hareket tarzlarını milletin itimadına lâyik bir şekilde tanzim etmelidirler. Bir zamanlar Balkan parlâmentolarında pek revaçta olan bu acıklı usulleri biz, bundan sonra kendi Meclisimize sokamayız!.
Bu sözlerimizle kimseye terbiye ve nezaket dersi vermek iddiasında değiliz. Yalnız gürültü çıkaranların asgarî biraz sakin ve vakur olmalarını istemek, işlerin selâmetini düşünen her vatandaş gibi bizim de hakkımızdır.
Temenni edelim ki bu son olsun. Ve fikir münakaşası, asabiyete ve taşkınlıklara artık galip gelsin!
Mümtaz Faik FENİK
Italyan Boks Takımı dün gece galip geldi
Ankara karması yalnız 62 kiloyu kazandı diğer iki kiloda da berabere kaldı
İtalyan Avdacia boks takımı ile Ankara karma boks takımı arasında dün gece Büyük Sinemada bir karşılaşma yapılmıştır.
Saat 20 den itibaren sinema kapısı önünde bekliyen bedavacılar, inzibat kuvvetinin zayıf olması yü -zünden ellerinde bilet olan bir çok kimseleri geri dönmeye mecbur bu'akmışlardır.
Nihayet dışarıdaki bu tahacüme mani olunamamış ve saat 20.50 de kapıları kıran biletsizler içeri girmeye muvaffak olmuşlardır.
Saat 21.10 da evvelâ Italyanlar, sonra da Ankara karma takımı .ringe çıkarak halkı selâmladılar.
Müsabakalar üçer dakikadan üç ravunt olarak yapıldı. Maçları Dan-yal Tepedelenli idare ediyordu.
51 kilo: De Vittelio - Doğan Karaca. Birinci raunt Doğan. İtalyana karşı müsavi bir oyun çıkardı. î-kinci ravundda da Doğan sol direkle Vittalio’yu sarstı. Üçüncü ravuntta Doğan daha üstün dövüşlüğü halde Vittalio maçı sayı hesabı ile kazandı. Doğan mağlûp olmasına rağmej* güzel bir dövüş çıkardı.
54 kilo; Bandinelli - Sadi Ertaş. maçında Bandinelli her üç rauntta da iyi bir dövüş çıkardı. Ayak skui' leri ile âdeta dans ediyordu. Sadi de ikinci ve üçüncü rauntlarda hücu« mu elde tuttu. Maç berabere neti -
58 kilo: Giordanella - Necdet Ay-temiz maçında birinci raunt iki tarafın karşılıklı hücumları ile’geçti. İkinci rauntta Necdet aparkütlerle Giordanellayı oldukça sarstı. Üçüncü rauntta Necdetin nefesi kâfi gel mediğinden İtalyan daha üstün dövüştü. Bu maç da berabere bitti.
62 kilo: La Russo - Mustafa inci karşılaşmasında Mustafa bir ve i-kinci rauntlarda vurduğu kuvvetli yumruklarla rakibini sarstı. Üçüncü rauntta vurduğu sol bir yumrukla Russo yere düştü ise de derhal kalktı. Mustafa İnci kaplan gibi dövüşerek maçı sayı hesabı ile kazandı.
67 kiloda: Vescovi - Saim Saygılı karşılaşmasının birinci raundunda Vescovi Saimi iplere sıkıştırarak yumruklarını makine gibi işletti. Fakat kafa vurduğu için bir ihtar
aldı. İkinci ve üçüncü ravuntlarda yine üstün dövüşen İtalyan maçı sâ-yı hesabı ile kazandı.
73 kiloda; Festucci - Ali Melek, karşılaşması oldukça çetin geçti. Ali Melek kuvvetli rakibi karşısında yılmadan dövüştü. İtalyan faullü dövüşmesi yüzündçn iki ihtar aldı. Festucci maçı sayı hesabiyle kazandı.
Festucci bu galibiyetini orta hakemi Danyala medyundur. Zira İ -talyan da dahil yan hakemler maçı berabere saymışlardır.
80 kiloda: Di Segni - Kâmil İçli karşılaşmasının birinci raundunda Kâmil daha ziyade müdafaada kaldı. İkinci ve üçüncü rauntlarda Di Segni daha hâkim dövüşerek maçı ittifakla kazandı.
İtalyan boksörlerinin dün gece yaptıkları müsabakalara çok üstün bir tekniğe sahip oldukları bariz o-larak görüldü.
Nihayet 7 müsabakanın dördünü İtalyanlar, birini Ankara karması kazandı. İki maç da berabere neticelendi.
Haydar Özakman
Bu haftaki lig maçları
B. T. Ankara Bölgesi Futbol A-j anlığından:
Bu hafta 19 Mayıs Stadyumunda yapılacak olan lig maçlarının gün, saat ve hakemleri aşağıda gösterilmiştir.
Birinci küme:
Cumartesi 18 Şubat 1950:
Saat 13.00 de Havagücü - Maltepe. Hakemler: Muzaffer Ertuğ, Meh met Güngör, Salâhattin Dipçin.
Saat 14.45 de Muhafız - Ankaragü-cü. Hakemler: Faik Gökay, Berki Birdinç, Ahmet Gören.
Pazar 19 Şubat 1950:
Saat 13.00 de Hacettepe - Genç-lerbirliği. Hakemler: Ömer Tanyeri, Naci Baydar, Kadri Erdemli.
Saat 14.45 de Harpokulu - Demir-spor. Hakemler: Reşat Önen, Nezihi İncilli, Fikret Uraz.
Not: Saha imkânsızlığı dolayısiy-le ikinci ve üçüncü küme lig maçları bu hafta da yapılamıyacaktır.
Türkiye’de veremle savaş
★ (Baş tarafı birinci de) lerini görmeğe gitmiştir. Ankara Veremle Savaş Derneğinin bir ay evvel açtığı bir numaralı dispanseri B. C. G. aşı merkezini ve bu aşıyı dışarıda, okullarda ve halk arasında tatbikle vazifdar olan ekiplerin çalışma tarzını, veremi tarama faaliyetini incelemiş ve gördüklerini beğenerek bir çok notlar almıştır.
Doktor Etienne Berthet intihalarını şöyle ifade etmiştir:
• Bu dispanserin teşkilâtının mükemmeliyetine ve buna âcil bir tedavi ve hasta kabul merkezinin ilâvesine hayran kaldım ve gördüklerimden çok mütehassis oldum.
Bu teşekkül tüberküloza karşı yapılan mücadelede buna vaktini has-redenlere ve bu hususta fedakârlık gösterenlere şeref verebilir.
Basın Konferansı
Sağlık ve sosyal yardım Bakanlığında dün sabah saat 11 de tertip ettiğiğ bir basın konferansında demeçte bulunan dünya sağlık teşkilâtı doğu Akdeniz bölgesi verem uzmanı Dr. Etienne Berthet demiştir ki :
Türkiyede, veremle mücadele teş kilâtında sorumluluk taşıyan şahısların üstün vasıflan dolayısiyledir ki bu memleket, dünya sağlık teşkilâtı tarafından doğu Akdenizde ilk faaliyet sahası olarak seçilmiş- _ tir. Türkiye’nin intihap edilmesin- i de ikinci âmil de Atatürk inkılâbın"4^’ dan beri Türkiyede sosyal sahada j sarfedilen muazzam gayret ve çalış |
malara yardım bahsinde dünya ’
sağlık teşkilâtının kendisini vazifeli addetmesi olmuştur.
Dünya sağlık teşkilâtı, programı mucibince, verem âfetine karşı savunma sahasında en modern teknik usullerin gösterilmesine yarıyacak ve aynı zamanda doktor, hastabakıcı ve teknisyenlerin, veremle mücadelenin her safhasında, yetişmelerini sağlayacak bir örnek merkez kurmayı da hedef ittihaz etmiştir.
Türk hükümetinin bu veremle mücadele merkezini İstanbulda kur mayı kararlaştırdığını hatırlatan uzman, bunun, doğu Akdeniz bölgesinde kurulacak ilk modem merkez olacağını belirtmiş, bu sağlık müessesesinde Türkiyeden başka, Doğu Akdeniz bölgesine mensup diğer memleketlerden de gelecek teknisyen, hastabakıcı ve doktorların katılacaklarını ve burada en modern usulleri öğreneceklerini i-lâve etmiştir.
Dr. Berthet, Türkiyeye Birleşik Amerika’dan tıbbî malzeme geldiğini ve İstanbul merkezinin Mayıs ayından itibaren faaliyete geçerek ilk stajiyerleri kabul edeceğini umduğunu söylemiştir.
Macar Elçiliğinde bir iltica dah
★ (Baş tarafı birinci de) Macar Elçiliğinden dört memur istifa etmiş oluyor.
Hatırlardadır ki, bundan bir müd det evvel İstanbul Macar konsolosluğu memurlarından Bayan Emili, onu takiben Ankara Macar Elçiliği memurlarından Bayan Nenet ve son olarak da Ricil istifa etmiştir.
Ankara diplomatik mahfillerinde söylendiğine göre çok kısa bir müddet zarfında Macar Elçiliğinde yekdiğerini takiben vukubulan bu dört istifa elçi Bay Yetvaiyi de müşkül bir duruma sokmuş bulunmaktadır.
Mecliste görüşülen sair mevzular
parti siyaseti değil, hattâ yalnız ken di partimizin görüşlerine uygun bir siyaset olarak değil bütün bir milletin müşterek kanaatinin mahsulü olan millî bir siyaset saydığımız i-çin bu hususta hükümete daima müzahir olduk ve daima da olacağız. Dışardan bizim iç mücadelelerimize bakanlar, demokrasiyi geliştirmek i-çin yaptığımız mücadelelere bakanlar, bu memleketin ruhunda, vicdanında, manevi’ varlığında bir sarsıntı olabileceğini zannedenler, emin olsunlar ki, bu zanları tam bir gaf letin ve tam bir hamakatin ifade-
sidir. Hiç bir zaman bu memleketin huzurunu^ refah ve saadetini, millî birliğimizi kardeşlik hislerimizi, hiç bir zaman ve hiç bir suretle bozguncu propagandaların tesiri ile ihlâl ettirmiyeceğiz. (Bravo sesleri).
Bugün bu memleket demokrasi yolunda mesut bir ilerleyiş gösterirken, harice karşı da hiç şüphe yok-ki eskisinden daha kuvvetli ve daha şuurlu bir birlik manzarası arzedi* yor. işte bu sayede hariçten gelebilecek her türlü tehlikelere karşı koyacağımıza emin bulunuyoruz.» (Alkışlar).
Fuat Köprülünün sık sık alkışlanan bu konuşmasından sonra Dışişleri Bakanı kürsüye gelnûş ve
kendisine teşekkür etmiştir. Bakanlık bütçesinin görüşülmesine blı -gün de devam edilecektir.
★ (Baş tarafı birinci de) çok tatbikata esas olan bir kaidedir. Şimdi bu vilâyetler uzun za-mandanberi görülmemiş bir felâket geldiği zaman bu felâketin mümkün olduğu kadar tahfifi cihetine gitmek bütün Türk Cemiyeti üzerine düşen bir vazifedir. Nihayet Devlet de bir milletin kanunî teşekkülü olduğuna göre, Devlet hâzinesinden bu hususa yapılacak yardım bütün millete şamil bir yardımdır. Bunun için ben, vaki olan teklifin kabul edilerek Belediyelerin bu fevkalâde felâketler karşısında düçar oldukları borçtan kurtulmalarının yerinde olacağı kanaatindeyim.
Bu münasebetle bir noktayı belirtmek istiyorum. Bu ve buna mümasil şark vilâyetlerine âit kanunlar Bütçe komisyonunda mevzuu bahis olduğu zaman, bilmiyorum kimdir, bir muhalif milletvekili buna itiraz etmiş. Bu sahsî bir itiraz olabilir. Çünkü hepiniz bilirsiniz ki komisyonda bulunan üyeler orada komisyonun bir ferdi olarak bulunurlar, ve parti mümessili olarak bulunmazlar. Fakat bu milletvekilinin oradaki itirazı matbuatta muhalefet diye geçmiştir. Muhalefet deyince, evvelce de arzettim, teamül olarak Mecliste en büyük parti gurubuna atfedilmesi icabeder. İngilterede muhalefet dendiği zaman akla Muhafazakâr partisi, tn-gilterede Muhalefet partisi lideri
deyince akla Çorçil gelir.
Avrupa gazetelerine atfı nazar edecek olursanız, görürsünüz ki muhalefet deyince Demokrat Parti anlaşılır, Muhalefet lideri deyince Celâl Bayar anlaşılır.
Şimdi bu söz muhalefete atfedil-miştir, halbuki Demokrat Parti memleket içinde bölümler yapılmasına taraftar değildir. Herkesin ayni hak ve imtiyazı haiz olmasını ister. Bütün bir vatan ve 20 milyonluk mütecanis bir kitleyi ihtiva eden müttehid bir millet görmek isliyoruz.
Onun için Şark vilyetlerine vâki yardımlar muhalefet tarafından itiraz olduğu şeklindeki zehabın tashihini istiyoruz.
Neticede bu borçların affı kabul edildi.
Batı linyit maden ocakları
it (Baş tarafı birinci de)
İktisadî işbirliği idaresi Türkiye icra komitesi başkan yardımcısı Mr. Orren R. Mc Junkins, bu hususta, gönderdiği raporda, madenlerin ge liştirilmesi neticesinden, 1952 senesine kadar bu üç maden ocağının, vasati istihsalinin yüzde elli nisbe-tinde artacağını beyan etmiştir.
Radarın ölümden kurtardığı adam
Nevyork, 16 (Nafen) — Kaliforni-yada kumarhane işletmekte olan Micky Cohen isminde bir şahıs Hol-lywood’daki evinde ölümden bir radar cihazı sayesinde kurtulmuştur. Kendisine 35 bin İngiliz lirasına mal olan bu evde Cohen hırsız veya düşmanlarına karşı gelebilmek üzere bir radar cihazı da koydurmuştu.
Cohen uyurken işitilen bir ses üzerine kalkmış ve evi araştırmaya başlamıştır. Kendisi yatak odasın-^ dan uzak bulunduğu esnada müthiş bir infilâk olmuş ve evin bir çok yerleriyle beraber yatak adasıda harap olmuştur.
düşmanları veya rakipleri tarafından yatak odasına konmuş olan bombanın infilâkı esnasında odada bulunmayan Cohen bu suretle kat’i bir ölümden kurtulmasını radar’a medyundur. Odasındaki radar cihazı yabancı bir maddenin bulunduğunu ziller vasıtasiyle haber vermiş tır.
22 SANIKLI SAHTEKÂRLIK
VE İHTİLAS DÂVASI
Bundan bir müddet evvel Dikmen, Küçük Esat, Cebeci semtlerinin kadastrosunu yaparken para almak su retile hâzineye ait araziyi şahıslar üzerine intikal ettiren Şevki Ural ve arkadaşlarının duruşmaları bir müddet evvel karara bağlanmıştı.
Gene aynı şahıs ve arkadaşları a-leyhine Danıştayda açîlan dâvaya genel kurulca lüzumu muhakeme kararı verildiğinden yirmi iki sanığın birinci ağır ceza mahkemesinde duruşmalarına başlanmıştır.
Sanıklardan Şevki Ural on iki suç tan, Şükrü Emir on iki suçtan, Hay rettin Hoçur, Mazhar Gönülal, Hamdi Yılmazbaş ve Mahir Atabenli de ir çer suçtan ağır cezaya sevkedilmiş-‘ lerdir.

Comments (0)