Fransız Başvekilinin Nutku
Yazan: Hüteyin Cahid YALÇIN
“ Gecikmiştir „
Fransız Başvekili M. Daladier’nin Mebusan Meclisinde irad ettiği nutuk, silâh gürültülerine ve tehditle- ( re alışkın kulaklarımızda tatlı biri hayret ve memnuniyet husule ge-tirdi. Devlet adamlarının ağzından artık nadir duyulan bu sözler hissi I selimin ilhamıdır. Fransa, mütecaviz bir emel beslemediği, bütün beşeriyet tarafından asırlardanberi hürmetle karşılanmış ideallere sadık kaldığı için, bugünkü siyasî gürültüler içinde hissesine, ağır zorluklara rağmen, kolay bir rol düşmüştür.
Muhtelif milletlere mensup devlet adamlarının hepsi sulh taraftarlığı ediyor. Zaten işin garip tarafı dudaklara gayri ihtiyarî bir tebessüm davet eden cihet de budur. Şeflerin teminatlarına bakarak görüyoruz ki, Almanya ve İtalya sulhun muhafazasından başka birşey İçin uğraşmıyorlar. Kendilerini hain ve dessas demokrasilerin tasarladığı çemberden kurtarmıya ve onların tecavüzlerine karşı durmıya çalışıyorlar. Diğer tarafta, İngiltere ve Fransa’nın Rusya’yı, vesair devletleri de yanlarına alarak bir sulh cephesi vücude getirmekten başka bir emelleri olmadığı temin ediliyor ve görülüyor. Bu halde, bütün bu askerî ve siyasî hazırlıklar, bu endişeler neden? Kimden korkuluyor? Harp istiyen kimdir?
Ortada harbi isteyen hiç kimse göremezsiniz. Fakat harbi yapanlar, milletlerin istiklâllerini çiğneyen-ler ve daha daha çiğnemiye hazırlanan 1 ar var! İşte vaziyetin gat'irtjett bundan ileri geliyor. Eğer her devlet gerçekten sulh taraftarı olsa îdi, Birleşik Devletler Cümhurreisi RooseveTt’in teklifi memnuniyetle kabul edilmiş ve büyük bir konferans şimdiye kadar toplanmış olurdu. ^oosevelt’in mesajı büyük bir imtihan teşkil etti. Amerika’dan gelen sözleri reddedenlerin sulh taraftarlıkları hakkmdaki teminatları tereddütle karşılandığı halde bu teklifi derhal kabul edenlerin cevapları itimad ile telâkki olunuyor.
İşte M. Daladier’nin rolündeki kolaylığa işaret ederek Fransız siyasetinin telkin ettiği bu itimadı anlatmak istiyorduk. Fransız Başvekili her türlü vasıta ile sulhü yıkanların bile zahiren sulh taraftarlığı etmelerini milletlerin hakikî hislerini ve temennilerini gösterir bir delil olarak ileriye sürüyor ki bu müta-leasındaki isabet inkâr edilemez. Bazı ağızlarda sulh teminatı yalnız dahildeki efkârı umumiyeyi teskin ve celb İçin kullanılmış bir propaganda tedbirinden başka bir mânayı haiz değildir.
M. Daladier, cihanın kaynaşmakta olduğu davayı pek güzel hulâsa ediyor: Tahakküm ile mi iş görülecek, güzellikle anlaşarak ve mütekabil haklara hürmet1 edilmek sure-tile mi münasebetler beslenecek?
Filhakika, dünyanın meselesi budur. Bugüne kadar ortada bir sulh muahedenameleri vaziyeti vardı. Bunun esası o kadar haksız İdi ki Umumî Harpten mağlûp çıkmış devletlerin hiçbiri kendilerine zorl la imza ettirilen muahedenameleri rızîfarn* (tabii
hüd şeklinde ilânihaye tatbik edemezlerdi. Muahedenamelere riayet milletlerarası münasebetlerde kud-sî bir kanun ve düzen teşkil edebilmek İçin zorla tahmil edilmemiş olmaları İcap eder. Fakat bugün bu vaziyet değişmiştir. Sulh muahedenameleri hemen tamamen parçalan-mışhr Ufak tefek pürüzler kin harbe değil, iyi komşuluğa ve dostluğa İhtiyaç vardır. Karşıhkh bir Hüseyin Cahid YALÇIN (Sonu 3 üncü tayfada)
YENİ SABAH •'
™ W W I 260 Kr. 3 650 Kr.
GÜNLÜK SİYASİ HALK GAZETESİ i »■ .. . ı-,.
Cümhurreisi Parti
Büyük Kurultayını içtimaa Çağırdı
Ankara, 16 (A.A.) — Millî Şefimiz Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı ismet İnönü, C. H. P. Genel sekreterliği vasıtasile aşağıdaki tebliği tamim buyurmuşlardır.
Cümhuriyet Halk Partisinin beşinci büyük kurultayı yirmi dokuz mayıs 1939 pazartesi günü saat 10 da Ankarada Türkiye • » Büyük Millet Meclisi binasında toplanacaktır.
Parti nizamnamesinin 3i inci maddesine uyarak bildiririm.
C. H. P. Genel Başkanı İsmet İnönü
Türk Sporunun Kalkınış Plânı
Beden Terbiyesi Umum Mü dürü General Cemil Taner’in “Yeni Sabah „a Beyanatı
XXXXXXXXXXXXXXXXXX^
İngiliz Hariciye Nazır» Lord Halifaks
Generaf Cemil Taner Kırkpınar güreşlerinde «Yeni Sabah»ı tetkik ederken
«Yeni Sabah»ı
Edirne, (Hususî surette gönderdiğimiz arkadaşımız yazıyor) — Kırk-pınar güreşlerini takip, Trakya sporu hakkında tetkiklerde bulunmak üzere Edirneye gelmiş olan Beden Terbiyesi Umum müdürü Cemil Taner’in iştirakile Trakya Umumî Müfettişliğinde müfettişi umumî sayın General Kâzım Dirik, Vali Niyazi Mergen, Edime mebusu esKi Eskrim Federasyonu Başkanı Fuat Balkan, Eskrim Ajanı ve polis müdürü Hadi, Tenis Ajanı İzzet Arkan, Asbaşkan Bahri, Bölge antrenörü Hüseyin Berkan, Altıok klübii ikinci reisi Ahmet Özgirgin, Umumî
Çakırcalı Efe
HER YERDE
3
KURUŞ
Türk-İngiliz Anlaşması
Amerika, Leh ve Yunan Gazetelerinin Neşriyatı
Vaşington, 16 (AA.) — Anadolu Ajansının hususî muhabiri bildiriyor:
Amerikada neşredilen İstanbul telgrafları anlaşmanın ehemmiyetini tebarüz ettirmektedir. Şimdi bu hususta bir başmakale neşreden Associated Baltimores bunun Mü-nih’tenberl İngiltere’nin en mühim muvaffakiyeti ve mihverin îttisaını menedecek en mühim tedbir olduğunu ve İngilterenin kendinin ve yeni müttefiklerinin vaziyetlerini çok takviye ettiğini ve anlaşma Tür-kiyenln o kadar değilse de îngilte-renin muhtaç olduğu muaveneti temin ettiğini, haritanın Atatürk ve
İsmet İnönü memleketinin ehemmiyetini gösterdiğini, Türkiyenin büyük kudreti askeriyesi sayesinde İngiltere; Mısır, Filistin ve Suriye-yi muhafaza edebileceğini, anlaşma İtalya’nın Akdenizdeki mesnetlerinden mütevellit tehlikeyi mühim mikyasta azalttığı gibi Bulgaristan ve Yugoslavyanın vaziyetlerine de tesir ve İngilt'erenin Rusya ile anlaşmasını teshil edeceğini, bunun yanında Rumanya - İngiltere anlaşmasının, tef errüat kabilinden kaldığını yazıyor.
Waşington Star ise yine anlaşmanın ehemmiyetini kayıt ve Türkiye-(Sonu 3 üncü sayfamızda)
İngiliz
Henüz
Sovyet Temasları
Netice Vermedi
Lord Halifaks Cumaertesi Günü Parise Gelerek Bu Mesele Etrafında Fransız Ricalile Görüşecek
Londra, 16 (A.A.) — Lord Halifax cumartesi günü Paris’e muvasalat edecektir. Nazır, öğleden sonra Da-1 rüşeecktir.
ladier ve Bonnet ile birlikte İngiliz-Sovyet müzakereleri hakkında gö-
i
Fransa’nın İngiliz ve Sovyet tezleri arasında bir anlaşma teklif ede-3 üncü sayfamızda)
Müfettişlikten Niyazinin iştirakile yapılan spor konuşmasında ben de bulundum. Çok samimî cereyan e-den toplantıda umumî dertler birer birer teşrih edilerek tedavi edilecek yaralar meydana çıkarıldı. Mekteplilerin ayrılmasile zayıflıyan klüplerin iş görebilecek hale gelmesi i-çin birleştirilmesine, ileride adedi (1000) i geçecek kapalı, açık sahalı, binası kendi malı olan numune klüp lerimizin ilkinin Edirnede kurulmasına karar verildi.
tçtimadan sonra evlerinde ziyaret (Sonu 7 inci sayfada)
Senelerce Koca Osmanlı imparatorluğuna karşı koymuş bir adamdır. Onun harukulâde maceraları halk arasında hâlâ bir masal gibi anlatılır. Bu adam hakikaten müthiş bi. eşkıya, bir cani midir? Yoksa onu bu harekete teşvik eden âmillerin de bu işte kabahati var mıdır ? MURAD SERTOĞLU’nun
Büyük bir itina ile hazırladığı ve her sahifası hakikat olan bir roman halinde yazdığı bu eşsiz ve heyecanlı eseri okuduğunuz zaman bu hükmü siz vereceksiniz
Pek Yakında Başlıyacağız
Bir Eski İstanbul Polis Müdürünün Hatıratı
Eski İstanbul Polis Müdürü Emekli Tümbay Halil Aşıroğlunun hatıraları Bugün Başladık 4 üncüde
Alman-îtalyan Askerî Paktı İmzalanıyor
Berlin, 16 (A.A.) — Alman siyasî mahfillerinde söylendiğine göre, B. Hitler, İtalya - Almanya askerî paktının imzası münasebetile 21 mayıs pazar günü İtalya hariciye nzırı Kont Ciano şerefine vereceği akşam ziyafetinde bir nutuk irat edecektir.
komadan öğrenildiğine göre Kont Ciano Romadan cumartesi günü hareket edecek ve Berlinde üç gün kalacaktır.
Almanyanın Roma büyük elçisi, şimdiden Berline hareket etmişti *.
Pakt 22 mayısta imzalanacak
Berlin, 1 6(A.A.) — Kont Ciano nun 21-22 mayıs günlerini Berlindo geçireceği öğrenilmiştir. Milânda ak-tedilen paktı, 22 mayısta sabahleyin imza edilecektir.
İmzadan sonra verilecek öğle yemeğinde Hitlerin ve Kont Cianonun birer nutuk söyliyecekleri tahmin edilmektedir.
Tren Yolunda Ölü Bulunan Kadın
Memlekette Kesme Şeker Buhranı mı Var?
Tüccar Şeker Şirketinden istediği Kadar Kesme Şeker Alamıyor “Yeni Sabah,, bir memleket meselesi saydığı bu İşe el koymuştur, Ve Devamlı Naşrlyatlle büyüklerimizi tenvir etmeğe karar vermiştir
Alpuılu şeker fabrikası (YftZîSl 2® nclide)
İt 1,1 ■ 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1
ı ı a ı ül» • ' )•(((•)?
HER SABAH
Avrupa Harbe Mi Gidiyor ?
Berlin ve Roma’dan gelen telgraf haberlerinde Danzig’de bir emri va-
y^neM^emezlımenaıler köprüs/P^^P1’™801' 81k slk
altında; tren yolunda iki ayağile sol kolu kesilmiş olarak bulunan kadın cesedinin hüviyeti anlaşılmıştır. Zabıta, bunu Fatihte tskenderpaşa mahallesinde Tekke sokağında 13 numaralı evde oturan Hakkının manevî evlâdı ve tornacı Gabrisin karısı, evvelce kapalı çarşıda «Şık şapka» mağazasında çalışmış Madam Margerita isminde 27 yaşında bir kadın olduğunu tesbit etmiştir.
Bu genç kadın; bir müddettenbe-ri kocasile ayn yaşamakta bulunmuştur. " -
bahsedilmektedir.
Şehre seyyah kıyafetinde şu kadar bin Alman askeri sokulduğunu, Danzig’deki Leh millî müessesele-rinin meçhul (admlar tarafından camlarının kırıldığını, Alman hücum kıtalarının Danzig caddelerinde bir geçid resmi yapacaklarını gene ajans telgraflarından öğreniyoruz.
Endişe veren ve içinde yaşadığımız huzursuzluk havasını biraz daha arttıran bütün bu haberlere rağmen Almanya’nın çıkanın başını
koparacağını zannetmiyoruz.
Kanaatimizce, bütün bu meydan ok umahrrom^)lsa *çoft^rî giderek çıkmaza girmiş bir kiyasetin zevahiri kurtarmıya mâluf câli ihtilâçlarından başka birşey değildir.
İngiltere icabında harb etmeğe sureti katiyede karar verdikten sonra Avrupa’da harb ihtimali muhakkak ki yüzde yetmiş beş azalmıştır.
Dimyata pirince giderken evdeki bulguru tehlikeye düşürmiyecek kadar mihver devletlerinin basiret göstereceklerine hâlâ ihtimal verenlerdeniz.
A. CEMALEDDtN SARAÇOÖLü
Bayfaı 1
YEN IS AB AH
17 MAYIS 193S
MfHMfDİÜ
HATIRA v« İTİRAFLARI
Tefrik. No 93
Yazan i M. SIFIR
Maceralar Peşinde
Arkadaşlarla Maltepe ve Kayış Dağında Dolaşıyorduk
Yeni Bütçe Ankaraya Gitti
Hoca Bekir, yine birşey yumurtlı- j yacağı sırada Yusuf Bey bir işaretle onu susturmuş ve:
— Kara Mehmet beni dinle. Şimdiden tezi yok. Arkadaşlarını al, son vapurla Üsküdar’a geç. Vereceğim kâğıdı Altunîzade de Üçköşkler mevkiinde oturan (......) Beye gö-
tür. O sizi gece hem misafir eder, hem de silâhınızı, yoldduğunuzu temin eyler. Yalnız şu sırada Şile yolu üzerinde dolaşmak tehlikelidir. Düşmanın bu havalide kuvvetli ve sık süvari devriyeleri gezdirdiğini ı biliyoruz. Alemdağında Ermeni kö-yile (Kaymaz) çiftliğinden ileri geçmeyiniz. O civarlarda hem korunur hem de geçinirsiniz. Bir de Çamlı-cadan Alemdağma, Muhacirköy ve Dudullu yolile sakın gitmeyiniz. Curalarda da yine Hintli müfrezeleri var. Gece Küçük Çamlıcatfan Uzun-çayıra iner, Büyük ve küçük Bakkal köyleri arasında bir, iki gün eğlenirsiniz. O civarlarda sizi meşgul ve memnun edecek bir iki çalı kakıcı var. Geçen gün Erenköyüne inen Sa mandıralılardan iki kişiyi soymuşlar. Burada da fazla durmazsınız ve Bakkal köylerle Nerdiben köyü arasındaki yoldan uzaklaşır ve Kayış-dağı ile Maltepe üzerindeki sırtların arasından dolaşarak, Büyük Baklfal köyünün şarkından geçersiniz. Şamandıra köyüne de uğramaksızın Kaymaza inersiniz.
Demiş, biraz harçlık ve bol nasihatle bizi yolcu etmişti.
Aİtunizadede (...) beyin köşküne var mış, serilen yataklarda derin bir uykuya dalmıştık. O gece ile ertesi gü-. nü de orada kalmıştık. İkinci akşam, ortalık iyice karardıktan sonra, (....) beyin verdiği mavzer filintalarını omuzumuza takmış, fişeklikleri sarmış yine encam ve âkibeti : meçhul bir yola atılmıştık. Şimdi sizden saklamağa hiç te lüzum görmüyorum. Hepimiz de memnunduk hani. Hele Hoca Bekirle Hemşinli Nuri. Keklik gibi sekiyor, bülbül gibi ötüyorlardı. Sabaha karşı, Kayış-lağmm, Bakkal köyleri arasında u-zanan yolu görebilecek bir sırtına varmış, fundalıklar içinde gizlenerek nöbetle uykuya dalmıştık. O günü oracıkta geçirmiş, ortalık kararınca indiğimiz yola yakın bir yerde de! gecelemiştik. Fakat tesadüfün garip’ bir cilvesi olacak, değil aradıklarımızı, adam yüzü bile görmemiştik. Sabaha karşı yine eski yerimize dön müş ve sinmiştik.
Şans, ikinci günümüzü de bize zindan etmişti. Tabut tabur yürü-) yüş yapan düşmanlan seyrettirmiş-• ti. O günü de boş geçirmek beni ve bilhassa Mipavriliyi fena halde sinirlendirmişti. İkinffı vakti bulunduğumuz yerden ayrılmak ve Yusuf beyin tarif ettiği yoldan Şamandıra üzerine akmak aklıma gelmişti. Fakat, bizim Hoca Bekir hemen
Limanda Balık Bolluğu
Bugünlerde Umanda çek balık çnur^indan bnnhrın bir kı) . aatılamıyarak tekrar denize dökül bektedir. Relimde deni e dökülen istavrit balıkları görülmektedir.
y.» 193)
Hi«rl;27 Rebiülevrei 1358
4 M A Y I S 1355
Ruzı kizir: 12
saati 4,40
Ö|U 1 12,10 — ikiadi : 16,07 Akfaa: 19,22 — Yatsı ı 21,12
Uıak : 2.34
Pazar günüde Vali ve muhasebe müdürü gidiyor
İstanbul Vilâyet ve Belediye bütçeleri Şehir meclisinden çıktıktan sonra bir memuru mahsusla Anka-raya gönderilmiştir. Pazar günü de Vali ve Belediye reisi yanında Belediye muhasebecisi Mümtaz olduğu halde bütçe hakkında izahat vermek üzere Ankaraya gidecektir.
davranfcrtŞ Vfc teklifinle dil uzatmıştı:
— Gözünü seveyim Kara Mehmet, demişti. Bu da nereden aklına geldi şimdi. Ne kabahati var şuracığın? Hava güzel, su bol ve iyi, hem de yakın. Eh dağarcığımızda çok şükür yiyinti de eksik değil. Hiç olmazsa bu günü vt geceyi de geçirelim burada. Hem kısmet dediğin aramakla bulunmaz ki. Nasip olun-ı ca Allah getirir o nesneyi adamın a-, yağına.
Nuri de Hoca Bekirden yana ol-1 muş, gitmemek için binbir özür bul-1 muştu. Tuhaf değil mi, akıllı uslu sandığım Mipavrili de onlara uymuştu. Tabiî oracıkta kalmış, akşamı da bulmuştuk. Ortalık kararırken Hemşinli ayaklanmış, erzak dağarcığı ile su tulumunu omuzlamış-tı. Fakat, ben yol üzerine inmeyi muvafık bulmuyordum. Gündüz Şamandıra ve Sarı Gazi istikametlerine giden düşman kıtalarının yine bu yoldan döneceğini düşünüyor ve a-çıkçası bir hissi kablelvuku ile yola . sokulmaktan ürküyor, çekiniyor -| dum. Hoca Bekir, türlü türlü hok-1 kabazlıklar yapıyor, yeşilliklerin ü-zerinde perende atıyor, bacakları havada elleri üzerinde yürüyor ve bütün bu hareketler arasında da:
— Kuzum Kara Mehmet, diyordu. Kırma bizi de inelim yol kenarına. Bu akşam içimden doğdu. Her halde ganice bir kısmet çıkacak karşımıza.
Fakat, ben muvafakat değil, bilâkis yerimizde kalmaya ısrar etmiştim. Mipavrili, gençleri memnun etmek için bir çare bulmuştu. Yerimizde kalmayı ve nöbetle yol kenarını beklemeyi teklif etmişti. İki delikanlının uygun
(Devamı var)
Bir Ceset Bu’undu Bunun çöp motöründen düçen bir amele olduğu anlaşıldı
Dün Kazlıçeşme ile Zeytinburnu arasında balıkçı Hakkı tarafından denizde bir cesed bulunmuştur.
Yapılan tahkikatta bunun ayın 2 inci günü 342 numaralı Rasim kaptanın idaresindeki Namazgah çöp motöründen denize düşen 45 yaşlarında amele Halil oğlu Recep olduğu anlaşılmıştır.
Dört dilenci mahkûm oldu
Dün, Güllü, Nâhit, Kâmil ve Nuriye isminde 4 dilenci yakalanmıştır.
Sultanahmet birinci Sulh Ceza mahkemesi bunları, sekizer gün Belediye hizmetinde çalışmıya mahkûm etmiştir.
24 saat İçinde şehrimizde t ukabll 8 vak’a oldu
1 — Fatihte İskenderpaşa mahallesinde Öksüzler sokağında 24 numarada oturan Nazif oğlu Sami; e-vine su almak üzere gelen komşularından Sait kızı Nimeti dövmüş ve yakalanmıştır.
2 — Yine Fatihte «Taş han» da o-turan seyyar sütçü Adem oğlu Ham-za Uysal; Ali oğlu İsmail Fodom isminde biri tarafından dövülmüş ve yakalanmıştır.
3 — Boyacıköyünde oturan Salim oğlu Salih Turanı dövdüğü iddia olunan ayni evde mukim arkadaşı Haşan oğlu Hüseyin tutulmuştur.
4 — Fatihte İbrahimpaşa caddesinde temizlik .yapan çöpçü Muhid-dini; Avazköyü halkından 16 yaşında Ademin dövdüğü iddia olunmuş ve Adem yakalanmıştır.
5 — Tavukpazarında oturan Salih kızı Şeref aynı yerde ikamet e-den seyyar koltukcu İbrahim oğlu İsmail tarafından dövüldüğünü söylemiş İsmail tutulmuştur.
6 — Beşiktaşta Şehit Ali caddesinde 99 numaralı evde oturan Ab-dülkadir Fostan ile Üsküdarda mukim Melâhat Tünel caddesinde dövüşmüşler ve yakalanmışlardır.
7 — Nişantaşında oturan Osman oğlu Mehmed Battal ile komşusu hamurkâr Kadri bir alacak meselesinden dövüşmüşler ve Kadri Meh-medi demirle başından hafifçe ya-ı raladığından yakalanmıştır.
8 — Drağman caddesinde oturan sabıkalı Mustafa oğlu Salih Çete sarhoşlukla Celâl Bütün ve Turhan Akçağla dövüşmüş ve bıçakla bacaklarından hafif surette yaralayarak tutulmuştur.
BELEDİ YEDE ;
Belediye hizmetçi mese-les’ni h-)Hediyo-
Istanblu Belediyesi İktisat Müdürlüğü mühim bir mesele üzerinde etüdlerde bulunmaktadır. Bu İstan-bulda bulunan müstahdem meselesidir. îstanbuıda bulunan birçok müstahdem ve hizmetçiler hasta ve ahlâkî noksanlarla, malûl olduğundan Belediye İktisat Müdürlüğü bu husustaki Belediye nizamnamesini sıkı bir şekilde tatbike karar vermiştir. Bu nizamnameye nazaran Belediye ve poliste birer sicilleri bulunacak ve bu suretle evlere hizmetçi olarak girmek istiyenler Belediyeye birer beyanname ile müracaat edeceklerdir.
Bilhassa bu vazifelere girmek is-tiyenlerin ahlâkî vaziyetleri polis tarafından çok iyi bir surette tesbit olunacaktır.
r I
%

z

f-
Soysuzun Marifeti
Okuyucularımız
Diyor kİ»
Dövüşenlerle Yaralananlar
Ceyhan telefona kavuşuyor Mahabere ve Münakale Vekâleti P. T. T. Umum Müdürlüğünden :
Gazetenizin 24/4/939 tarihli nüshasında intişar eden «Ceyhan telefon istiyor» başlıklı yazı münasebe-tile aşağıda yazılı malûmat ve izahatın verilmesi muvafık görülmüştür.
Şehirlerarası telefon devrelerde şehirler dahili telefon şebekeleri memleketin her bakımdan olan vaziyeti gözönünde tutulmak suretile tanzim edilmiş bulunan bir programa tevfikan yapılmaktadır.
Ceyhan telefon şebekesi de hükümetçe musaddak bulunan işbu programın tayin etmiş bulunduğu sıra ve bütçe imkânları dahilinde vücude getirileceğinden bir müddet daha intizar zarurî bulunmaktadır.
Cinayet
Fenerde iki arkadaş birbirlerini vurdular
Dün gece saat 22 de Fenerde Haydar caddesinde 8 numaralı bakkal Salihin kulübesinde bir cinayet olmuştur:
319 doğumlu Ali oğlu Mustafa Yıldırım ile Aksaray Sofular caddesinde oturan Halil isminde iki arkadaş; birbirlerini bıçakla ağır su-
Şehir Meclisinin Mü nakaşalı Toplantısı
Prostun Mukavelesi Temdit oluı du. Düşkünlerevinin ismi Darülacezeye Çevrildi
İstanbul Şehir Meclisi dün saat 15 de toplanarak ruznamede mevcut meseleleri münakaşa etmiştir.
Fakat ruznameden evvel Belediye Riyasetinden gelen iki tezkere okunmuştur. Belediye riyaseti bu tezkerelerden birinde Belediyeye ait harap binaların yıktırılarak ankazının ve arsalarının satılmasını ve bazı arsaların üzerinde de yeni binaların inşasını istemekte ve bunun için de Belediye bük i sinde ayrı bir varidat ve masarif faslının ihdasını istemektedir. Diğer tezkere ile de Adaları Güzelleştirme cemiyetine bir arsanın parasız olarak verilmesi istenmekte idi. Bu tezkereler kabul olunarak ait olduğu encümenlere havale olunmuştur.
Bundan sönra ruznamenin maddelerine geçilmiştir. Tereyağların i-mal ve satışı hakkında zabıtai belediye talimatnamesine bazı maddelerin ilâvesi uygun görüldüğüne dair Sıhhiye ve Mülkiye Encümenleri müşterek mâzbatası okunmuştur.
Azalardan l-irisi bakkallarda satı- , lan tereyağların kâğıtlarda sarılı o-larak satılıp satılmıyacağını sormuş ve buna müsbet bir cevap verilmiştir. Bundan başka tereyağ satan dükkânların dükkânlarında frijider bulundurulması da kararlaştırılmıştır.
TAKVİM 1
«T, dııkları ş^erin evsaf ve şeraiti ^enyetfe kabul olunmılfTur.
hakkında zabıtai belediye talimatnamesinin 453 üncü maddesinin tadili hakkında Sıhhiye ve Mülkiye encümenleri müşterek mazbatası o-kunarak kabul olunmuştur.
Memba sularının satışa çıkarıldıkları kapların tâbi olacağı şerait hakkında zabıtai belediye talimatnamesinin bazı maddelerinin tadili uygun görüldüğüne dair Mülkiye ve Sıhhiye Encümenleri müşterek mazbatası okunmuş ve bazı münakaşalara sebep olmuştur.

II
Soyadı Soysuz olan bir boyacı bir garsonu vurdu
i
Kalyoncu kolluğunda Enverı yaralayan boyacı Ali Soysuz
Dün gece saat yanmda «Tarlaba-şı» caddesinden geçmekte olan ve Pangaltıda «Vatan» kıraathanesinde garsonluk yapan İsmail oğlu Enver Akgül ile Kasımpaşada oturan kundura boyacısı Ahmed oğlu Ali Soysuz; bir kadın yüzünden yekdi-ğerile kavga etmişlerdir. Bu esnada Ali Enveri arkasından kunduracı bıçağı ile yaralamış ve yaralı hastahaneye kaldırılmıştır. Suçlu Soysuz yakalanmıştır!...
retle yaralanmışlardır, iki yaralı da hastahaneye kaldırılmıştır. Bu kanlı hâdiseye sarhoşluğun sebep olduğu tahmin edilmektedir.
Azadan biri riyasetten Taksim, Halkalı ve Kırkçeşme sularının kabili şürp olup olmadığını sormuş ve riyaset namına verilen cevapta bu suların Belediye tarafından kontrol edilemediğini, pis olduğunu, binaenaleyh Belediyenin bunları tekeffül edemiyeceğini söylemiştir. Bunun üzerine mazbata reye konulmuş ve kabul olunmuştur.
Şehircilik mütehassısı Prost ile yapılan mukavelenin bir sene müddetle temdidi hakkında Bütçe ve Kavanin Encümenleri müşterek mazbatası okunmuştur. Belediye ;-mar Müdürü Hüsnü, Prostla yapılan mukavele hakkında malûmat vermiş ve mukavele mucibince Prost’un senede iki defa ikişer ay İstanbulda kalacağı ve yeni mukavele müddetinin iki sene olduğunu söylemiştir. Prost, geçen senelerde, Beyoğlu, İstanbul nazım plânlarını ikmal etmiştir. Üsküdar ve Kadıkö-yün nazım plânı taslak halindedir. Bunların meclisin teşrinisani toplantısında sevkolunacağı tahmin olunuyor Bundan başka Florya, Me-cidiyeköv, Dolmabahçe, Beşiktaş, Şehzadebaşı, Halıcıoğlu, Fenerbahçe, Üsküdar iskele meydanı, Bebek - Istinve yolu tatbik plânları yapılmıştır. Bunlar Nafıa Vekâle-tindedir.
Verilgn izahat üzerine^ mazbata
Ruznamenin son maddesini teşkil eden Düşkünlerevinin «Darülâceze» «İçtimaî yardım yurdu» olarak isimlendirilmesi hakkında Mülkiye Encümeni mazbatası okunmuştur. Bu mazbata bir çok İtirazlara ve münakaşalara sebep olmuştur.
Neticede azanın birçoğu Darülâceze isminin tekrar verilmesini istemiş, bu ekseriyetle kabul olunmuştur.
Şehir Meclisi bundan sonra bugün tekrar toplanmak üzere dağılmıştır.

KA
Fransa ve Lrgilterenin siyaseti
Fransa • ile İngilterenin Avrupa-daki siyaseti son günlerde M. Dala--dier’in ve M. Chamberlain’in irad etmiş oldukları nutuklar ve giriştikleri diplomasi faaliyetlerde te-beyyün etmekte ve hep ayni istikamette yürümekte olduğunu göstermektedir. Fransızlarla Ingilizlerin bu siyasette nazarda tuttukları nokta Avrupada iki siyasî yolun intihap edilebileceği hakkındaki kanaattir. Filhakika Avrupada ya teşriki mesai yapılacak ve yahut da bir taraflı bir hâkimiyet tesis edilecektir.
Fransızlarla îngilizler mevcut statükonun muhafazası ve herhangi iktisadi ve siyasî muvazenesizlikleri sulh yolile hal yolunu tuttuklarından, onlar daha ziyade, müşterek bir teşriki mesai faaliyeti istilzam edecek bir vaziyet almak arzusundadırlar. Ve bu fikri takviye için de, hadisatın gösterdiği seyir karşısında, icabında bütün kuvvetlerde, Avrupa kıt’asında istiklâl ve mülkî tamamiyetleri, siyasî muvazenenin idamesi ve umumî sulh havasının muhafazası için zarurî olan devletlerin hâkimiyetlerine halel iras edecek her türlü tecavüze karşı koymağı da en hayatî bir unsur olarak telâkki etmektedirler.
Son seneler zarfında dahilî muvazenesizliğinin haricî siyasetteki menfî tezahürüne şahit olan Fran-sızlar, maruz kaldıkları tehlikeyi anlıyarak, dahilî kalkınmalarla bunun önüne geçmeğe çalışmışlardır. Ve bu arada, beyinlerindeki bazı ayrı düşünüş tarzlarım bir tarafa bırakarak Paris ile Londra, ciddî ve açık teşriki mesaiyi hayatî menfaatleri bakımından lüzumlu gör -müşlerdir.
Yalnız bu iki devletin bu tarzda birleşmesi, diğer siyasî zümre tarafından, aleyhlerine çevrilmiş bir kombinezon mahiyetinde görünmek-tedir. r imi ■ I ■ ,„1 nır mah{yCf madan da, Alman - Italyan fiilî ittifakı için de diğer taraf ayni iddiaları serdedemez mi? Bunu beyana, Berlin - Roma mihverinin ne ka -dar hakkı olabilirse, mümasil iddiaları beyana, Paris - Londra bloku devletlerin de ayni derecede hak ve salâhiyetler vardır. Bu mesele karşılıklıdır ve mütekabil faaliyetlere istinat etmektedir.
İşte bu fikirleri, her iki devletin mes’ul adamları mütemadiyen nutuklarında izah ve tafsil etmektedirler. Ve bugün mutad olduğu veçhile, birleşik siyasî kütlelerin başında hareket eden devletlerle diğer alâkadarların sözleri ve hattı hareketleri hep aşağı yukarı ayni mealdedir ki bu keyfiyet te, aralarında sıkı bir tesanüdü ve görüş birliğini müşahede ettirir, ve be -yinlerindeki temasların daimî bir şekil aldığını gösterir.
Ingiltere bu vâdideki siyasetini inkişaf ettirirken, mütemadiyen ü-zerinde durduğu bir nokta, demokratik devletlerin diğer devletlere karşı herhangi bir tecavüzî fikir taşımadığını izahtır. Ingilizlerin, Almanyayı tahrik etmek, Berlinin meşru taleplerini örtmek ve hele harp için birleşmek yolunu intihap etmek tarikini asla düşünmediklerini Ingiliz Başvekili müteaddit nutuklarında beyan etmiştir. Fakat buna rağmen Londranın takındığı tavır, devletlerin yekdiğerini teakup ederek ortadan kalkmasına karşı kolla-rlYıı ka'vlfştûrarak ârTık^seylrci ka-lamıyacağını da, diğer devletlere göstermektedir.
İşte demokratik mehafildeki geniş ve münkeşif faaliyetler bu noktadan çıkar.
Ingiltere, işte buriü karşı tarafın zihnine yerleştirmeğe çalışırken, sulh yolunda müzakerelere açık kapı bırakmak ve herhangi İh -tilâf unsurlarını yenmeğe çalışmakla umumî siyasette büyük bir rol oynamakta ve Fransa da bu role tamamile ittiba etmektedir.
Dr. Reşad SAGAY
1

Y’E’NTS’A B A ff
TTMAYIS IBM
SON HABERLER
Yugoslav Kral Naibinin Roma Seyahati
Romada Hiç bir Anlaşma imzalanmadığı Temin Ediliyor
Belgrad, 16 (AA) — «Hava#.
Bel «radın iyi malûmat alan ma tikelleri, Naibin İtalya seyahatinde her ne mahiyette olursa olsun yeni hiç bir anlaşma aktedilmediğini ve bu hususta bazı yabancı gazetelerde intişar eden kombinezonların tamamen hayali olduğunu kaydediyorlar.
Naible Markoviç'in İtalya'da yaptıkları temaslar münhasıran Belgrad anlaşmalarile esasen tesis edilmiş o-lan dostluk münasebetlerinin takviye ve tasrihine matuf bulunmuştur.
Yugoslavyanın İtalya’yı alâkadar iden diğer dış münasebetlerine gelince, bu münasebetler değişmez bir
Türk -Anlaş
(Baş tarafı 1 inci sayfada)
nin rolü harp halinde hesap edilmi-yecek kadar mühim olduğunu izah etmektedir.
Atina, 16 (A.A.) — Türk - İngiliz müşterek deklârasyonu hakkında tefsiratta bulunan Messager d’Athe-nes gazetesi diyor ki:
«Londra ve Ankara hükümetlerinin müşterek deklârasyonu ile Türkiye başvekilinin bu deklârasyonu teşrih eden nutku, iki devlet arasında pek yakında imza edilecek olan anlaşmanın gayesini tamamen aydınlatmıştır. Halle muhtaç olduğu bildirilen teferruat, anlaşmanın tam bir vuzuh ve icazla tarif edilmiş olan barış ve iyi niyet esasını değiştirmi-yecektir.
Türk - İngiliz anlaşması barışa, bu istikamette hiç bir muvazi hareket imkânını bertaraf etmiven kuvvetli bir hizmettir. Yegâne hedefi Doğu Akdenizinde ve Balkanlarda nizam ve sükûn ve büyük temennisi de bu nizam ve sükûnun bütün Avrupa da muhafaza edilmesi olan Yunan efkârı umumiyesi )-çin anlaşmanın başka bir manası yoktur. Bu temenni, mücerret bir temenni değildir. Avrupa’da bütün milletlerin ve bütün hükümetlerin temennileri barışa doğru müteveccihtir.»
Elefteron Vima gazetesi yazıyor: «İngiliz - Türk müşterek deklârasyonu barışın milletler istiklâlinin takviyesine müessir bir hizmettir. Bu bakımdan gayretlerini barışın tarsini yolunda sarfeden bütün dünya milletlerinin bu deklârasyonu geniş nefes ve sevinçle karşılamış ohnalan pek tabiîdir.»
Proiya gazetesi yazıyor:
.Türk - Ingiliz müşterek deklârasyonu Doğu Akdenizinde barışın tarsini için fevkalâde ehemmiyetli bir hâidsedir. Yunan efkârı umumiyesi Ingiliz - Türk anlaşmasını barışın muhafazası hakkındaki umumî gayrete kıymetli bir yardım olarak memnuniyetle karşılamaktadır..
Katimerini gazetesi yazıyor:
.Türk . Ingiliz anlaşması hiç bir kimsenin aleyhine müteveccih değildir. Alnaşma münhasıran beynelmilel banşm muhafazasını istihdaf eylemektedir. Ayni günlerde diğer •al&hlyeftar şahsiyetlerin de her ta-«fta barışın muhafazası lüzumunu kaydetmeleri mesut bir tesadüftür ®U ,Ur*le »n«lUx - Türk anlasmam-veçhD'
VP hn ri n’ arzum umumfdfr
Mn v. y’"n n°™“’ '■'«'»leşi
İçin yegâne garantidir.»
Diğer gazeteler da bun. benzar tefsirler neşretmektedirler
Varşova, 18 (A.A.) _ ajansının husus! muhabiri bildiriyor.
Bütün gazeteler, Başvekilimiz Dr- Refik Saydamın Türk . InglUn
şekilde aşağıdaki iki prensip üzerine müesses bulunmaktadır.
Yugoslavyanın her türlü muhatlif ideolojrk veya stratejik bloklar haricinde kalmak hususundaki arzu ve azmi ve kendisini diğer Balkan devletlerine ve bilhassa Kumanyaya bağhyan taahhütlere kayıtsız ve şartsız riayeti.
Zagreple çıkan yarı resmî Novos-ti diyor ki:
Naip ve İtalyan devlet adamları sadeec esasen aramızda mevcut olanı derinleştirmeğe ve tamamlamıya çalışmışlardır. Yeniden küçük bir-şey yapmak daha tasavvur edilmemiştir.»
İngiliz ması
anlaşması hakkındaki nutkunu nak-Ieylemekte ve bu nutkun B. M. Mec lisince müttefikan tasvip edildiğini memnuniyetle kaydetmektedir.
Gazeteler, bilhassa, bu anlaşma ile alâkadar olarak Italyanın Akde-nizdeki vaziyetinin müşkülâtını da tasrih eylemektedir.
Gazeta Polska, Türk - İngiliz anlaşmasının Avrupa merkezlerindeki akisleri hakkında Paris, Berlin ve Roma hususî muhabirlerinin telgraflarını da neşreylemektedir. Bu telgraflara göre, Pariste hudutsuz memnuniyet mevcuttur. Paris matbuatı, bazı fedakârlıklar mukabilinde Fransızların da yakında bu ittifaka dahil olacağını, maamafih İngiliz - Fransız dostluğu münasebetle şimdiden İngiliz - Türk ittifakından istifade edeceğini yazmaktadır. Berlinde efkârıumumiye şaşkın, matbuat kızmış bir haldedir. İtalyan mahfilleri ise, bu ittifakı fevkalâde bir hâdise olarak görmekte ve ltalyanın çem herlenmesi suretinde mütalea eylemektedir.
Goniec Warszawski gazetesinin Belgrad muhabiri, Türk - İngiliz ittifakının Balkanlarda İtalyan nüfuzuna bir mania teşkil edeceği için Yugoslavyada meserretle karşılandığım, ttalya ile iyi geçinmeğe mecbur bulunan hükümetin mihvere karşı bitaraf kalmağa çalışacağını bildirmektedir.
Ayni'gazete, Türk . Ingiliz itilâfı sayesinde, lngilterenm Kumanyaya verdiği teminatın nazari kalmaktan kurtulduğunu da tebarüz ettirmektedir.
Kurjer Czenvany gazetesi, itti-fakın Almanya için mühim bir mağlûbiyet teşkil ettiğini söylemektedir. Zira boğazlar son derece mühimdir. Türk - İngiliz ittifakının Balkanlarda da mühim tesiri olacağı, Bulgaristan mihvere girmekten vaz geçecek, Yunanistan ve Yugoslavya kuvvetlenecek demektir.
WarzaarBki Narodny gazetesi, İtilâfın müşterek emniyet zincirinde ehemmiyetli bir halka, Almanya ve ltalyanın cenubu şarki Avrupadaki istilâlarına mühim mania teşkil e-deceğini, Almanyaya Asya yolunu kapadığını, on iki adalar İçin ehemmiyeti olduğunu, İngiliz - Sovyet müzakerelerini teshil edeceğini, Tuna yolu ile inecek Alman emellerine set, mutaarrıza karşı durmak siyasetine esaslı mesnet teşkil eylediğini yazmaktadır.
Dantzigde Hitlercileri resmigeçidi
Dantzig, 16 (A-A.) — Dün Dant-zigdeki Hitlerci teşekküllerin geçit resmi tahmin edildiği kadar mühim bir mahiyet arzetmemlytir. Geçide hüoum ve muhafız kıtal arından 809 Wfi iştirak etmiştir, Şehirde tam bir aükönet hüküm sürümüştür.
Fransız Başvekilinin Nutku
(Bitarafı 1 inci sayfamızda » hüsnüniyetle tamir edilemiyecek bir haksızlık artık kalmamıştır.
Fakat muahedeler aleyhinde doğru bir prensipten hareket eden ak-sülâmel nihayet bir tehdid, bir iha-fe şeklini aldı ve müdafaaları bin-nişbe zayıf küçük milletleri esarette tutmak istidadlarını gösterdi. Cihan efkârı umumiyesi bugün geçirilen siyasî buhrandan anların politikasını mes’ul tutuyor.
Eğer mihver devletleri en salâhi-yetli şefleri ağzından temin ettikleri sulh ve müsalemet politikasında samimî iseler ortadaki bu yanlış anlaşmaya cidden yazıktır. Çünkü mihverin kendisine düşman zannettiği ve ona göre tedbir almak lüzumunu ileri sürdüğü devletlerin biri olan Fransa İşte başvekili ağzından harbin mânasızlığı, lüzumsuzluğu ve hattâ faydasızlığı hakkında bu kadar kat*! beyanatta bulunuyor. M. Daladier'nin ifadeleri arasında harbin hiçbir meseleyi halletmiye-ceği hakkındaki kanaati herkesi bu fikir etrafında toplamağa kifayet edecek kadar bedihî ve doğrudur, îngilıerenin de mihver devletleri aleyhinde bir emel beslemesi aklın alacağı bir iş değildir. Hattâ İngiltere başvekilinin icap ederse Almanyaya teminat verebileceği yahut mütekabil teminat teati olunabileceği 'hakkındaki sözleri kâfi derecede sarihtir.
Demokrasi devletlerinin sulh lehinde bu kadar açık ve kat’î surette mevki almaları, Berlin - Roma mihverini onları bir imtihandan geçirmeğe ve samimiyetlerini anlamak için bir konuşma tecrübesine girişmeğe sevkedemiyecek kadar da kıymetsiz midir? Berlin - Roma eğer dünya efkârı umumiyesine biraz kıymet veriyorlarsa kendi hak- ■ larında ihtimal ki haksız olan bir şüpheyi silmek için bu tecrübeye teşebbüs mecburiyetindedirler.
Hüseyin Cohıd YALCIN
Fon Papen Gitti
Alman büyük elçisi Fon Papen dün sabah Ankarad^-ı şenrim'Zfc gelm ştir.
Memleketine gitmek üzere mezuniyet alan büyük elçi, dün geceki ekspresle şehrimizden Berline hareket etmiştir.
İkramiye kazınan Mısır Tahvilleri
Kahire, 16 (A.A.) — Yüzde 3 faizli ve ikramiyeli Mısır kredi Fon-, siye tahvillerinin dünkü çekilişinde:' 1903 senesi tahvillerinden 661054 numara 50,000.
1911 senesi tahvıllerûlden 257730 numara 50,000 frank- ikramiye kazanmışlardır.
Polonya milli mUdafaa Nazırı Parlste
Paris: 16. (A.A.) — Polonya mil. lî müdafaa nazın yanında iki Kolo-nel olduğu halde gayri resmî bir zi-, yaret için dün sabah Parise gelmiş' ve garda Gamelin ile Polonyanın Paris büyük elçisi tarafından karşılan mıştır.
Havai adalarında zelzele
Hilo, (Hawai) 10 (AA.) — Bütün Hawai adalarında dün şiddetli bir zelzele olmuştur. HiTonun evleri hafif surette hasara uğramıştır. Sarsıntı, 20 saniye sürmüştür. Bir ' kaç dakika sonra daha hafif geçen bir zelzele daha olmuştur.
Eksperlere nazaran zelzelenin merkezüstü faaliyette bulunan dünyanın en büyük volkanı olan Kila-nea’ya takriben 20 kilometrelik bir mesafededir.
Suriye hükOmet buhranı
Şam, 16 (A.A.) — Reisicümhur, istişarelere başlamıştır. Mumaileyh meclis reisi Fares Khuriyi kabul e- ' derek Bukhari kabinesinin verdiği istifanameyi tevdi etmiştir.
İstifanamede hükümet programının tatbiki ve bilhassa 1936 tarihli Fransız - Suriye istiklâl muahedesinin tasdiki imkânı görülmediği kaydedilmektedir. .
Memlekette Kesme Şeker Buhranı mı Var?
İstanbul, Anadolu ve Karadeniz şeker tüccarları on beş gündenberi şeker şirketinden istedikleri miktarda kesme şekeri alamadıklarından müştekidirler. Anadolunun muhtelif yerlerinden gelen tüccarlar, günler-denberi kesme şeker almak için müracaat ettikleri halde, şirket, kendilerini bu gün yarm diye savsaklamaktadır. Ve bu muamele böylece temadi etmektedir.
Şirketin memleket ihtiyacını çok iyi bilmesine rağmen gününde ve zamanında lâzım gelen istoklan bu-lunduramamasuıdaıı memleketin muhtelif yerlerinde kesme şekeri yerine toz şekeri kullanılmağa başlanmıştır. Yani bu gün yurdun muhtelif mıntakalarında maatteessüf bir kesme şekeri buhranı vardır.
Bu vaziyet karşısında Istanbul-da yüz kilosu normal zamanlarda toptan 28,10—28,20 lira arasında satılan kesme şekerleri bu gün 29, 29,5 liraya satılmaktadır ki bu suretle husule gelen beher bir vagonda 100 ilâ 150 liralık farkı müstehlik ödemektedir.
Daha bir kaç gün kesme şekeri gelmiyecek olursa bu fiyatların daha ziyade artması muhtemeldir. Bu gün memleketimizde şeker işleri bir elden idare edildiğine göre, şeker tüccarları hariçten şeker ithal edememekte ve tabiatile yersiz buhranın mes ’uliyeti şeker şirketine te-veeeüh etmektedir.
Diğer taraftan öğrendiğimize göre cihan şeker piyasası son birkaç ay zarfında yüzde 60, 70 derecesinde yükselmiştir. Eğer şeker şirketi hariçten getirmek iztirarında kaldığı şeker miktarını vaktile tedarik etmemiş ise bu gün alacağı şekerlere yüzde 60, 70 derecesinde bir fiyat farkı ödemek ve böylelikle ayni nisbet dahilinde harice döviz çıkarmak mecburiyetinde kalacaktır ki, bu da millî iktisat bakımından her halde memleketin nef’ine bir netice vermiyecektir.
Bu vaziyet karşısında bir memleket meselesi sayabileceğimiz bu sun’î şeker buhranının hangi sebeplerden doğduğunu incelemeğe kfırar verdik ve salâhiyettar şeker tüccarları ile müteaddit mülakatlar yaptık.
Bu mülakatlardan edindiğimiz kanaat şeker işlerinin maatteessüf pek üstünkörü ve görgüsüzce idare edildiği merkezindedir. Müzminle mek istidadını gösteren sun’î ’
İngiliz-Sovyettemasları
Henüz Netice Vermedi
(Baş tarafı 1 inci sayfada) ceği öğrenildimiştir. Bu anlaşmada derpiş edilen noktalar şunlardır:
1 — Sovyetler esasen Fransa ve îngilteer tarafından garanti edilmiş olan komşularını garanti edeceklerdir.
2 — Sovyetler Birliği Fransa ve İngiltere tarafından garanti edilmemiş olan memleketlere karşı giriştiği taahhütler yüzünden bir harbe giriştiği takdirde Londra ile Paris Sovyetler Birliğine yardım etmeyi taahhüt edeceklerdir.
Mevzuu bahsolan garanti edilmemi devletlerin Baltık memleketleri olduğu öğrenilmiştir.
Ingiltere cevap hazırlıyor
Londra, 16 (AA.) — Resmî mah-feller, son İngiliz tekliflerine, Sovyetler tarafından verilen cevabı tetkike devam etmektedirler, öğrenildiğine göre, İngiltere hükümeti pek yakında ve büyük bir İhtimalle Cenevre içtimaından evvel cevabını bildirecektir.
Lord Halifax, bu sagah Chamber-lain ile görüşmüştür. îyi haber alan mahfellerde söylendiğine göre, hükümet, İngiliz - Sovyet müzakerelerinin bir an evvel intaç edilmesine gayret edecektir.
Söylendiğine göre hükümet, Moskova’nın cevabını müzakerelerde 1-leri doğru atılmış bir adım addeyle-mektedir.
İngiliz gazetelerinin görüşü
Londra, 16 (A.A.) — Bu sabahki
buhranın bütün elemanlarını büyük Ierimizin nazarı ittilâlarına arzedi-yoruz:
Kendisine ilk müracaat ettiğimiz îstanbulda, tuzcularda (3-5- nu maralı mağazada zahire ve şeker tüccarlarından Eşref Akatlıya sorduk:
— Memlekette bir kesme şekeri buhranından bâTfia ve şikâyet ediliyor. Böyle bir buhran var mıdır?
— Maatteessüf buhran mevcuttur. Günlerdenberi istediğimiz miktarda şirket kesme şeker veremiyor. Gerek mağaza ve gerekse taşra müş ferilerimizin siparişlerini de bu sebeple gönderemiyoruz. Taşrada da kesme şekeri buhranı başlamıştır.
— Taşra tabinle hangi mıntaka-lan kasıd buyuruyorsunuz?
— Müşterilerim Marmara hnvza-sile Karadeniz sahilindeki şeiıir ve kasabalar tüccarları olduğuna göre bütün bu mmtakalara kesme şekeri gönderemiyorum.
— Bu kesme şekeri buhranı fik-rinizce neden ileri geliyor?
— Memleket dahilindeki dört şe ker fabrikamız bu sene ancak 43000 ton şeker istihsal edebilmiştir. Mem leketin ihtiyacı ise 100 ilâ 110 bin ton arasında oldTöğuna göre fabrikalarımızın istihsalâtı ihtiyacın ancak yüzde kırkını karşılıyabilmiştir. Ih-tiyacımızn mütebakisi olan yüzde altmışı ise hariçten tedarik etmek iztirarı hasıl olmuştur.
Şeker işleri memleketimizde bir elden idare edildiğine göre ithaline mecbur olduğumuz aTfmış bin ton şekeri de şeker şirketinin getirtmesi lâzımgelirdi. Anlaşıldığına göre, şirket bu ihtiyacı gözönünde tutarak tedarikli davranamamış, vaktile şeker alıp memlekete ithal edememiştir. Bu günkü buhran Ha bundan doğmuştur.
— Şeker fabrikalarımızın senevi normal randımanı nedir?
— îyi çalışılmak ve pancar zere-den köylüler memnun edilmek şar-tile bu günkü vasıtalarile senevî dört fabrika 100 ilâ 120 bin ton şeker istihsal edebilir ki bu da memleket ihtiyacım karşılar. Nitekim Al-pullu şeker fabrikasının, hususî ser mayelerle çalıştığı senelerde, bir sene içinde kırk bin ton şeker istihsal etmiş bulunması da yukardaki iddiayı isbat edebilecek en bariz delildir.
Yarınki nüshamızda diğer bir şe er tüccarı ile yaptığımız mülâkatı eşredeceğiz.
I İngiliz gazeteler,, İngiliz . Sovyet müzakerelerinin ölü noktaya geldiğini, Sovyellerîn İngiltereye verdikleri cevapta Rus - Fransız - İngiliz İttifakı yapılması ve bu garanti sistemine baltık devletlerinin de ithal edilmesi hakkındaki ilk tekliflerinde İsrar ettiklerini ve bundan başka derhal genel kurmay temasları yapılmasını da istediklerini yazıyorlar.
Daily Telegraph gazetesi, bir çıkmaza girilmiş olduğunu kaydetmekle beraber Fransız tavassutundan bir netice çıkmasını ümit eylemek-tedir.
Times diyor ki:
.Sovyet hükümeti pek memnun gözükmüyor. Moskova, Avrupa sulhunun müdafaası için yeni taahhütlere girişmeden evvel Fransız - Rus-tngiliz üçler ittifakının akdini iste-mektedir.»
News Chronicle, üçler paktının yapılması hakkında Fransa’nın în-gfltere ve Rusyaya bazı tekliflerde bulunmuş olduğunu yazmaktadır.
Daily Mail, îngllterenin Rusya ile İttifak yapamıyacağını, çünkü bunun Japonya, İspanya ve Portekiz üzerinde fena tesirler yapacağını kaydeylemektedir. '
Daily Herald, İngiliz teklifleriyle Rus cevabının iki memleket arasında henüz çok ciddî görüş farkları bulunduğunu tebarüz old’^unu yazıyor.
ettirin akte

Denze Dökülen Balıklar
Bu, eski bir hikâyedir. Her sene muhtelif mevsimlerde tekerrür e-der. Boğazın ve Ma r m aranın cömert sularından zaman zaman o kadar çok balık çıkar ki, nüfusu bir milyona yaklaşan koca şehir, lezzet itibariie ıdünyada misilsiz olan bu lüferler, uskumruları yiyemez ve bu mavnalar dolusu leziz balıklar, îstanbulun içöpleri gibi Halicin bulnık sularına [yeniden hemcinslerine, bu sefer yem ıolmak üzere atılır.
Denize atılmak yalnız balıkların Ibaşına gelen bir felâket değildir. Çok defalar başta kavun, karpuz olmak üzere birçok meyvalar da ayni âkibete uğrarlar. îstanbula ihtiyacı ınisbetinden fazla gelen bu meyva-!lar dura dura çürümiye yüz tuttu ımu bir sabah topyekûn Halicin ku-ıcağına atılır. Bu kavun, karpuz yığınları, çok defalar Haliçte mavna-lların teşkil ettikleri ada gibi adacıklar bile vücude getirir.
Ben bu gibi hâdiselerle karşılaş-’tığım zamanlar, aklıma derhal fakir Ihalk tabakaları gelir. Krmbilir, mav-ınacıların kan ter içinde kürek kürek denize döktükleri bu uskumrular, Ikaç zavallının, kaç açın midesini doyurabilir, kaç yoksulun kuru ekme-Iğine emsalsiz bir katık olabilir, diye düşünürüm.
İstanbul’un ihtiyacı muayyendir. IFazla balık çıktığı zaman bunun bir Ikısmınm istihlâk edileırfçerek atı-’lacağı evvelden anlaşılır. Bu miktar, Balıkhanede ayrılsa da parasız veya ıçok ucuz bir fiatla îstanbulun kenar tişçi, fakir halk tabakalarının istifade İlerine arzedilse ne kadar büyük bir iyilik yapılmış olur. Ayni şekilde 'kavun, karpuz ve diğer meyvalardan ıda pekâlâ bu şekilde istifade mümkündür.
Birkaç kabzımalın veya tüccarın yersiz ve hasis endişelerine kapılıp Allahın bize gönderdiği nimetleri tepmiyelim, denize dökmiyelim. Günahtır!
MURAD SERTOĞLU
Parti Meclis Grupuıida
Ankara, 16 (A.A.) — C. H. Partisi Meclis Grupu (16-5-1939) saat 15 de reis vekili Hilmi Uran’ın başkahrı-ğında toplandı
Söz alan Hariciye Vekilimiz Şükrü Saraçoğlu, geçen haftaki beyanattan sonra siyasetimizin takip ettiği seyri izah etmiş ve bazı hatiplerin suallerine cevaplar vermiştir.
Umumî heyetçe tasvip edilen bu beyanatı müteakip ruznamede müzakere edilecek başka madde kalmadığından celseye nihayet verilmiştir.
İtalyan gazetelerinin mütalealart
Roma, 16 (A.A.) — Popolo di Roma gazetesi, Duçe’nin, nutku hakkında tefsiratta bulunarak ezcümle diyor ki:
«Vaziyetler kat’î olarak tesbit e-dilmiştir. Şimdi harp olursa, bunun mes'ulü büyük demokrasiler olacaktır. Dantzig meselesile Alman müstemlekeleri, Tunus, Cibuti veya Süveyş meseleleri Avrupa vaziyetini vahimleştirmiş değildir. Bu vaziyet, yalnız yıkılan Versay sisteminin yerine konulmak üzere Alman ve İtalyan aleyhtarı yeni bir blok tesisi hakkındaki teşebbüslerle vahimleşmiştir. Duçe, mihverin barış arzusunu sarih surette gösterdi. Mihver şimdi intizar halindedir ve harp olup olınıyacağı hakkında karar vermek, Paris ve Londra'ya ait kalmaktadır.»
Messajero gazetesinden:
«İtalya, her ihtimale karşı tertibat almıştır ve artık hiç bir şeyden korkusu yoktur. Demokrasilerle çemberleme politikası harbe bu del mokrasilerin sebebiyet vermek ist diğini göstermektedir. Bu demokrpj siler çemberleme siyasetinden vef geçsinler, mükemmel imkânları mevcut olacaktır.
ve Avrupa haricî meseleleri» tolı/a tetkiki başlamıştır. Bu meseleler.
barış yolile de olsa, tarzıhal bul^
çaktır.
TINİSAİAH
17 MAYIS 193»
Sütunlarda Geziler
Benli Hatun Dağda Gayet Mahfuz Bir Mağra Bulmuştu
Bu Mağranın Ağzı Ancak Tek Bir insanın Sığa bileceği Kadar Dar
— 40 —
Ve Önü Uçurumdu
Avrupa’nın siyasî durumu arap saçına döndü döneli ben Tilki kölenizin papucu da dama a t iliverdi. Daha buhranın ilk sarsıntılarında tahrir müdürü iri gözlükleri arkasından müstehzi gözlerini süze süze:
— Haydi bakalım Tilki kardeş, demişti, tası tarağı topla, Ajans telgraflarını, iç ve dış haberlerini, tefrikaları koyacak yer bulamıyorum. Dünyada gene buram buram kan kokusu başladı. Alevler saçan, bombalar yağdıran nutuklar nam ve hesabına senin köşeni siyaset ve haberler kısmına ilhak ediyorum.
Bu karakuşî ilhak kararma ne diyebilirdim? Milletler meclisine, Lâhey adalet divanına başvurmakta ne mâna vardı? Çekoslovakya ile Arnavutluğun akıbetlerini düşününce halime bin kere şükretmek lâzım geliyordu. Çünkü hiç olmazsa benim postum elden gitmemişti. Ben de boynumu büktüm, kuyruğumu yanıma kıvırdım, olanı biteni tetkike koyuldum.
Vekayii ibret aynasından seyretmek bana insanların Tilkilikte beni gölgede bırakacak kadar ileri gitmiş olduklarını öğretti. Hattâ Kurt biraderin dediğine göre hunharlıkta da öyle imişler ve papağana inanmak lâzım gelirse onu bile taklid eden insanlar varmış.
Lâfın kısası bu inziva ve uzlet saatlerini boş geçirmedim, insanları tetkik ettim, siyaseti inceledim ve pek çok şeyler öğrendim. Binaenaleyh tahrir müdürü:
— Tilki kardeş, siyaset nam ve hesabına politikaya ilhak ettiğim köşeni sana iade ediyorum; Tilkiliklerine başlıyabilirsin. Vazifen gündelik gazetelerin tetkiki olacaktır!... dediği zaman Tilki kalbi olmakla beraber insanlarınkinden biraz daha gillügışsız olan kalbimde tac ve tahtına tekrar kavuşan mahlû bir imparatorun sevincini duyarak köşeme geçiyorum:
Tan — Sevincimizi izhar etmek hakkımız değil midir?
Tilki — Amenna hakkındır; hak-kındır amma sevincini pek acayip bir tarzda izhar ediyorsun da arkadaşlar ondan gocunuyorlar.
Akşam — Suyun metre mikâbı 16 kuruşa çıkarıldı.
Tilki — Cenabıhakka bin şükret, gene insaf etmişler. Ya 26 kuruşa çıkarsalardı!..
Son Posta — Bir Alman - Leh harbi patlarsa Lehistan’ın vaziyeti ne olur?
Tilki Şu silâhlanma hızma bakılırsa yalnız Lehistan’la Almanya’nın değil bütün dünyanın vaziyeti berbad olur.
Akşam — Ademi tecavüz paktı.
Tilki — İşit te inanma azizim.
Son Telgraf — Bu işi anlıyarna-dık, anlıyan varsa parmak kaldırsın!.
Tilki — Bu kadar basit şeyleri anlamazsın, sonra bir de kendini dünyanın en açıkgözü sayarsın. Bunda anlaşılmıyacak ne var? Amerika’daki Türkiye paviyonunda dişi Yeniçeri kıyafeti numuneleridir o gördüğün kızlar.
Son Posta — Makineli haşere*.
Tilki — Desenize ki haşerat ta motörlze bir halde...
Son Telgraf - «Tan» ve «Cüm-hurıyet» gazeteleri makul ve salim yola girdiler.
Tilki — Bu işi de tabiî sana borç-ludurlar değil ml? Ekslk olma
TİLKİ
Bir randevücü kadın yakalandı
Şişlide gizli randevuculuk ve fu-’juş yapan Cemile isminde bir kaim yakalanarak dün Adliyeye teslim olunmuştur.
Hal meselesi
İstanbul Belediyesi hal vaziyetle daha, yakından meşgul olmaktadır. Bu arada ayni olns mal satan esnafın birer grup halinde toplan-rılması kabul olunmuştur.
Bıı kararını derhal tatbik mevkiine koydu. Hemen adamlarını uyandırdı. Silâhlanmaları, atlarını hazırlamaları yarım saat bile sürmedi. Köroğlu:
— Herkes ikişer at alacak. Birine kendisi binecek, öbürünü de yedekte götürecek. Yolda atlar yoruldukça değiştirilecek ve bu sayede gece gündüz durmadan yol alınacak!
Herkes bu emirlere tam bir itaat gösteriyordu. Bir saat sonra çelik pazılı ve çelik bakışlı' yüzlerce adam en önde bir su gibi akan Köroğlunun kır atının peşine takılmış, Çamlıbelden uzaklaşıyorlardı.
Etrafı gündüz gibi aydınlatan ay ışığı onlara rehber oluyor ve iyi beslenmiş atlar, binicilerinin iri yarı olmalarına rağmen bir kuş hafifliği ile mes*tfe-’.eri aşıyorlardı.
Köroğlu Erzurumun yolunu tutmuştu.

Sabaha karşı Haşan kendisini büsbütün fena hissetti. Bunu Benli Hatuna belli etmemeğe çalışmasına rağmen o, her şeyi anlamıştı. Yaraların yapüğı hararet kendisini okadar halsiz düşürmüştü ki başını bile kaldıramıyordu.
Benli Hatun bu vaziyet karşısında ne yapacağını düşünmeğe başladı. Vaziyet çok ciddî idi. Eğer babasının eline geçerlerse ölecekleri, hem de müthiş işkenceler altında can verecekleri muhakkaktı. Çünkü babasının tabiatini çok iyi biliyordu.
Bu esnada yavaş yavaş etraf aydınlanuağa başladı. Şimdi ovadan askerlerin sesleri daha kuvvetli çıkıyordu. Benli Hatun ateşler içinde kendisinden geçen Haşanın yanından kalktı. Etrafı araştırmağa başladı. Belki beraberce kaçabilecekleri ve izlerini kaybettirebilecekleri bir yol, bir patika bulabilirdi.
Bu araştırma yarım saat kadar sürdükten sonra böyle bir yol olmadığını anladı. Fakat bu sırada bir mağara keşfetti. Mağaranın ağzı ancak bir insanın sığabileceği kadar dardı, önünde de derin bir u-çurum vardı. Benli Hatun bu mağarayı keşfettikten sonra Haşanın yanına döndü. Bu sırada Haşan uyanmış, kendisini arıyordu. Güneş te çıkmağa başlamış ve ovadaki askerler kılıçlarını, mızraklarını sallıya-rak bulundukları yere doğru gelmeğe başlamışlardı.
Haşan bütün ümidini kaybetmişti.
— Hiç halim yok! diye mırıldandı. Biraz kuvvetim olsa, yalnız atıma binebilsem, belki değişirim. Bana biraz yardım et te atıma bineyim, onlar buraya varmadan üzerlerine hücum edeyim.
— Hayır Haşan! Beyhude yere kendini üzme! Çok halsizsin! Bu vaziyette kimseye karşı kılıç oy-natamazsm!
— Kim demiş! 9
— Hayır, hayır! Niçin kendini ateşe atmak istiyorsun. Bu halinle, bu canavarlara karşı koyabileceğine inanıyor musun?
— Fakat yapacak başka şey olmadığına göre..
— Niçin olmasın?
Haşanın bulanık gözleri birdenbire parladı. Benli Hatun acaba ne demek istiyordu?
Benli Hatun Haşanın gözlerinden sormak istediği suali anladı:
— Bir mağara keşfettim. Oraya sığınalım. Mağaranın ağzı ancak bir insanın sığabileceği kadar uar. ır ve altında derin bir uçurum var. Burada bir insan bir orduya karşı koyabilir.
— Mağara uzakta mı?
— Hayır yakında.
— O halde oraya gidelim. Bellet tıu suretle biraz vakit kazanırız. Babam da bu müddet zarfında ordu-sile yetişir ve bizi kurtarır.
Doğrusunu söylemek lâzımgelirse, bu ihtimale Haşan kendisi de inanmıyordu. Fakat ne de olsa Benli Hatunun kuvvei ma ne viy esini takviye etmek lâzım diye düşünüyordu.
Kaybedecek vakit yoktu. Çünkü Kara Vezirin adamıarı bulundukları yere gittikçe yaklaşıyorlardı. Haşan Benli Hatunun yardımile güçbelâ ayağa kalktı ve Benli Hatuna dayana dayana mağaraya kadar yürüdü. Mağara hakikaten Benli Hatunun anlattığı gibi idi. İçeri girdiler. Fakat yaptığı bu ufak hareket Haşanı büsbütün yormuş ve kendisinden geçirmişti. Baygın bir halde mağaranın içindeki otların üzerine serildi.
Benli Hatun o zaman Haşanın belinden uzun kılıcım sıyırdı ve mağaranın ağzına giderek beklemeğe başladı.
Kara Vezirin adamları her tarafı aradıkları halde Haşanla Benli Hatunu bulamayınca hayret ettiler. Bazıları bir yolunu bulup dağdan kaçmış olabileceklerini ileri sürdüler. Fakat her taraf gözden geçirilince dağda kaçabilecek ufacık bir patika bile olmadığını gördüler. Bundan başka at ta orada duruyordu ve en mühim olarak yerde, bir ağacın altında taze kan izleri de buldular. Bunu görünce içlerinden biri:
— Hain yaralanmış! diye bağırdı.
Onun yaralanmış olması ihtimali askerlerin şevkini büsbütün arttırdı. Tabiatile yaralı bir adamı ele geçirmek çok kolay olacaktı. Diğer bir asker sordu:
— Peki amma, şimdi bunları nasıl bulmalı?
İkincisi cevap verdi:
— Kolay! Kan izlerini takip edelim. Böylelikle kendilerini buluruz. Her halde bir yere gizlendiler.
Bu aramaları derhal netice verdi. Askerlerin en önünde yürüyen birdenbire"
— Buldum!
Diye haykırdı. Diğerle.
—.Nerede? diye sordu.n»
— Kan izleri bu kayalıklarda kayboluyor. Her halde buralarda bir mağara filân olacak. Oraya gizlenmişlerdir.
(Devamı var)
Muallim İhsan Şerif Gömüldü
ihsan Şerifin cenaze merasiminden iki
Evvelki gün Gülhane hastahane-sinde tutulduğu bir hastalıktan kur-tulamıyarak vefat eden kıymetli muallimlerden İstanbul Erkek Lisesi tarih muallimi Bay İhsan Şerifin cenaze merasimi dün yapılmıştır.
Kıymetli kültür adamımızın ce-
nazesi öğleden sonra Gülhane has-tahanesinden kaldırılmış ve namazı Sultanahmet camiinde kılındıktan sonra Beyazıda kadar eller üstünde taşınmıştır.
Cenaze merasiminde Maarif müdürü, Maarif Vekâleti tarafından
intiba
gönderilen bir heyet, bir çok lise müdür ve muallimleri, kalabalık bir talebe kitlesi bulunmuştur.
Yurım asır kadar bir müddet muallim olarak çalışan ve memlekete bir çok kıymetli evlâtlar yetiştiren Bay İhsan Şerifin kederli ailesine taziyetlerimizi sunarız.
Bir İstanbul Polis
Müdürünün Hatıratı
— 1 — YAZAN : Emekli TUmbay Halil Âşıroğlu | Aptullah Paşa Her gün Kendisini Harbiye Nezaretinde Ziyaret Etmemi Emretmişti
Sadırazam İzzet paşanın istifası ü-zerine (11 Teşrinisani 1334-1918) tarihinde Tevfik paşa kabinesi teşekkül etmişti. Yeni kabinede Harbiye nazırlığına ferik Abdullah paşa getirilmişti. Trablusgarp harbi sırasında İtalyanın Anadolu sahillerine yapması melhuz ihraç harekâtına karşı İzmir havalisinde toplanan garp ordusu ve Balkan harbinde de şark ordusu kumandanı iken, birinci kolordu, birinci nişancı alayının, birinci Plevne nişancı taburu kuman-danlığile paşanın maiyetinde çalışmıştım. Kahraman taburumuzun her iki harekâtta gösterdiği fedakârlık ve her husustaki üstünlüğü hasebile Abdullah paşanın teveccühünü kazanmıştım.
Harbiye Nazırlığını tebrik için paşanın Kadıköyündeki köşküne gittim. Lütfen beni kabul ederek geceyi yanında geçirmek üzere misafir ettiler. Tanımadığı genç ve muk ledir kumandanlarımızın şahsiyetlerde Çanakkale ve Kafkas cephelerinde cereyan eden muharebeler ve hâdiseler hakkında istedikleri malûmatı arzettim. Ordumuzun son vaziyetinden ve âcilen alınması icap eyliyen tedbirlerle vatan ve milletimizin istikbal ve istiklâlini kurtarmak için ordumuzun yeniden Ana-doluda harekâta geçmesi lâzımgel-diğini harplerdeki tecrübelerime müsteniden anlatarak nazarı dikkatlerini celbettim.
Paşa gece yarısına kadar benimle ehemmiyetli surette meşgul oldular, maruzatımdan memnun olarak iltifatta bulundular. Sabahleyin gitmek üzere müsaadelerini istediğim zaman şu emri verdiler: «Her gün Harbiye Nezaretinde paşanın nez-dinde isbatı vücut etmek ve verilecek emre göre hareket eylemek.» O günden itibaren yeni vazifeme devama başladım.
Aldığım ilk emir feshane fabrikasındaki bir milyon liralık ihtilas hakkında tahkikat yapılarak müseb biplerinin meydana çıkarılması idi. Bu işle meşgul oldum. Tahkikatımı bitirerek aldığım neticeyi bir raporla paşaya bildirdim.
Paşa çok ehemmiyet atfettiği bu meselenin müsebbiplerini tecziye değil, takipleri için bile bir icraatta b/lunmadı ve mesele yüzüstü kaldı.
Tekrar telâkki eylediğim bir e-mirle harbiye nazın namına îstan-bukla mevcut kıtaatın teftişine memur edildim. Efrat, zabitan ve ümeranın hal ve vaziyetlerini bildirdim. Bu maruzatım üzerine İstanbul muhafızlığı kumandan muavinliğine tayinimi teklif ettiler. (O zaman İstanbul muhafızı Ahmet Fevzi paşa idi).
Böyle mühim anda büroda çalışmamın aradığı faydanın husul bul-mıyacağını esbabı mucibesile arze-derek affımı diledim. Kabul buyurdular.
O sıralarda Harbiye nazırına tehdit mektupları gönderiliyor ve nezaretten çekilmesi talep ediliyordu. Bu sebeple Polis Müdiri Umumiliğine tayinim için sadrazam paşaya ma-
3. Halilin ozamanki r
ruzatta bulunacaklarını söyledileı Ayni zamanda Tevfik paşanın mühürdarı Yusuf Ziya bey (İstanbul valiliğinde bulunmuştur.) Beşiktaş lı idi. Ben de senelerdenberi Beşik-taşta ikamet etmekte olduğumdan tanışıyorduk. Bir taraftan Harbiye Nazırının, diğer taraftan da Yusuf Ziya beyin Sadırazam nezdindeki tavassut ve tavsiyeleri üzerine Tevfik paşa Ayaspaşadaki konağına çağırdılar ve Polis müdürlüğünü kabulüm için teklifte bulundular. Mes leğimle alâkası olmıyan polis işleri hakkında tetkikat yapmak ve ona göre bu müşkül vazifeyi deruhde etmek için bir hafta rr "-3sade istedim. Halbuki dört gün sonra Harbiye Nazırından aldığım kat’î emir üzerine Polis müdürlüğünü kabule mecbur kaldım ve yirmi dört saat içinde iradesi çıkarılarak (6 Kânunuevvel 1334-1918) tarihinde polis müdürlüğüne tayin olundum.
Vazifeme başlamak ve talimat almak üzere Dahiliye Nazırı Mustafa Arif beyi makamında ziyaret ettim. Düveli itilâfiye kuvvetlerinin tstanbula girdikleri gündenberi çok muhtel olan âsayişin bir an evvel hali tabiiye ircaı için icap eden te-dabir ve âcil icraatın icrasını kararlaştırdık. Asayiş Öyle ihlâl edilmişti ki bilhassa Beyoğlu sokaklarında maskeli üşeranın yapmakta oldukları müessif hâdisat ve vukuattan halkın, heyecan ve endişeleri yüzünden geceleri sokağa bile çıkamadıkları şayi olmuştu.
Çok dürüst ve kanunun tamamen tatbiki taraftarı olan muhterem Dahiliye Nazın Mustafa Arif Bey sivil elbise ile müdüriyette icrayi vazife etmemi tensip ettiler.
Halbuki, o zamanlar zabitanın sivil elbise giymeleri kanunen caiî olmadığından hemen sivil elbise ısmarlamak mecburiyetinde kalmıştım. Vazifeme başlıyacağım gün terziye giderken Gala ladaki Mayer ma gazasına uğradım. Gömlek, yaka, kravat aldım. (Devamı var)
Denizcilik Tarihinin En Parlak Güneşi... Deniz Zaferlerinin En Eşsizi...
TÜRKÇE SÖZLÜ
DENİZ ALTI D-1
Marmara Film Stüdyosunun Türkçeye çevirdiği ve şimdiye kadar yapılanların en güzeli
Yarın Akşamdan İtibaren
LÂLE Sinemasında
Telefon : 43593 ■■■■MenBnar
VJ MAYig~IW
'TEN İ S A B~A»
Tayfa ı I
h
AİTarihfenbirYabfefe^M
Tarihte Büyük Haksızlıklara Uğrıyan
Ve Iztırap Çeken Kahraman Bir Millet:
POLONYA
Eski zamanlar, aşağıdaki vaka* dan daha yüksek ve ulvî olanını nak-ledeme: Gözleri görmiyen ihtiyar bir kadının oğlunu jandarmalar tevkif etmişti. Kadın, çocuğunun derhal Sibiryaya sürülmediğini ve Varşova hapishanesinde kapalı olduğunu öğrenmişti. Bunun üzerine her gün gündüz ve gece zavallı ana, ku~ laklarını hapishanenin duvarına yapıştırarak çocuğunun sesini işitmek, kendisine ne yapılmak istendiğini anlamak için çırpmıyordu. Ve yine böyle beklerken, bir gece canhıraş sesler arasında, kamçi altında inli-yen çocuğunun sesini işitti. O vakit el yurdamile yolunu bularak ve hıçkırarak, evinde bekliyenlere hitaben: ■— Çok şükür! Haykırıyor!.. Demek ki sağ!., dedi.
Bu kabil cümleleri söyliyebilmek için insanların he derece bir manevî tazyik ve işkencede bulunmaları lâ-zımgeldiği hiç düşünülür mü?
1831 ihtilâlinin kahramanı Kon( tes de Plater’in hikâyesini okurken mağlûp olmuş bu milletin galiplere ne derece bir endişe verdikleri anlaşılabilir. Kontes, polis tarafından sıkı surette takip edilmesine rağmen vatanını terketmeğe bir türlü razı olamıyordu. Kendisinin Ingilte-rede olduğu söyleniyordu. Hakikatte, o, memleketinin bir köşesinde, bir köylü gibi giyinmiş olarak en ağır işlerde çalışarak yaşıyordu. Gündüzleri bir hizmetçi gibi çalışıyor, yemekleri uşaklarla birlikte yiyor .fakat bütün hizmetkârlar yattıktan sonra Kontes evine geliyor ve etrafında, hürmetkârane toplanmış ailesinin içinde bulunuyordu. ,
Bu her günkü, her dakikadaki mücadelede, Lehlilerin kahramanlık ve fedakârlığı yeni bir kuvvet buluyordu. Millî gayelerini tahakkuk ettirmek azminden yılmıyarak, hemen hiç bir şeyden şikâyet etmeden, bütün gururlarını maruz kaldıkları işkencelerde göstererek, ve içlerinden birinin dediği gibi: «Iztıraplan-mız birer kahramanlıktır!» diyerek her ağır harekete tahammül ediyor lardı.
Polonya kurtulmağa çalışıyor
1793 tenberi Lehliler, Fransada hürriyet için yapılan harekâta nazarlarını ve faaliyetlerini çevirmişlerdi. Pariste 1830 ihtilâli koptuğu zaman, bekledikleri zamanın geldiğini sanarak onlarda ayaklandı. Fakat bir kere daha muvaffakiyetsiz-liğe uğradılar ve 1844 te vatanlarının yeniden taksimine şahit oldular. Bu uslanmıyan adamları ümitsizliğe düşürmek için, Çarlık baştakileri vurmayı düşündü: Firarilerin toprakları müsadere edildi, yüzlerce şüpheli adamlar idam edildi ve 337 milyon frank kadar tutan emlâk ve arazileri de Çar tarafından alındı.
Son bir defa daha, Lehliler, inledikleri boyunduruğu sarsmak, atmak istediler. 1862 senesinde 15-16 kânunusani gecesi Varşovada, «Şüpheli» genç adamların hemen hepsi zabıta tarafından toplandı. 22 kânunusanide daha vahşi ve daha kuvvetli bir İhtilâl patladı. O vakit Rus imparatorluğu, müthiş surette tehlikede bulunduğunu anlıyarak, Prus yadan yardım istedi ve4nı devletle, ihtilâlcileri ezmek için 8 şubat mukavelenamesini imzaladı. Bu kadar fena hareketlere kımıldamadan ba-kan Avrupa, dUştüğü atalet uykusundan kalkınır gibi oldu. Fransa, İngiltere, Avusturya itiraz ettiler. Gortachakoff bu devletlerin sözlerini hakaret derecesinde reddetti
Ruayamn harekâtında serbest olduğunu ve devletlerin itirazlarına kulak bile aşılmadığını göstermek için ihtilâl harekâtı kan içinde boğuldu. Mücadele hakikî bir katliâm mahiyetini aldı. 20 bin Leh harbede-rek lldü; 500 dîyasî şef idam edildi.
Polonyanın 1 ıs Avusturya ve Prusya tarafından üçüncü dtf .aksimini tasvir eden bir resim
YAZAN :
Mauric' Level
(___________________________
Çarlık kat’î galibiyeti eîde ettikten, 10 bin mülk sahibi, vatan topraklarını terlettikten sonra, bu talihsiz milletin mukadderatını tayin için ağır kanunlar vazedildi. (T zamana kadar dokunulmıyan millî lisan menedildi. Lehlilere, memleketlerinde emlâk almak hakkı menedildi. Hattâ, kanlarını döktükleri memleketlerinin ismi bile 1868 de tamamile kaldırıldı. Eskiden Polonya olan yer, artık Vistül vilâyeti olmuştu.
Rus Polonyasında bu faciavî hâdiseler cereyan etmekte iken Prusya Polonyasında da vaziyet bundan daha iyi değildi. 1815 tenberi, PrusyalIlar beyhude yere Polonyayı Cer-menleştirmek istemişlerdi. Fakat Rusyada olduğu gibi, Lehlilerin, vatanlarına, âdet ve ananelerine, geçmişteki şereflerine olan sarsılmaz bağlarını karşılarında bulmuşlardı. Bu millet, acı ve ıztırap içinde büyük bir ulviyet gösteriyordu.
Dumouriz: «Prusya Polonyasm-da kadınlar, erkeklerden ziyade erkektir.» diye yazmıyor mıydı? Hattâ, bundan maada, müslevlîye karşı duyulan kin, Prusya Polonyasınm bir ırk düşmanlığını da takviye ediyordu.
Posevde, 1846 ihtilâlinden sonra Rus düşmanlığı denilen bir his u-yandı ve bu uyanan hissin mülhem olduğu noktalar prens Mettemich’e Galiçyalı büyük bir senyorun yazdığı mektupta gayet açık olarak görülür:
«Kardeşlerimizin katli, nesilden nesile, her günkü yazılarımız, çobanlarımızın şarkıları tarafından nakledilecek, ve bu kadar ağır zulüm hikâyelerine karışarak bu anane halindeki hissiyat İslav milletleri arasında bir gök gürültüsü gibi yuvarlanıp gidecektir...»
Almanlar da, Polonyaya karşı açılan bu mücadelede, zulme kadar varmıyan ve daha ziyade hukukî ve meşru vasıtalara dayanan bir hareket gösterdi.
Umumî harpten evvelki on beş sene zarfında 40 binden fazla Lehli
memleketlerinden kovulmuş ve yerlerini Almanlara bırakmışlardı. Ve yavaş yavaş, çok sıkı ve nefes aldır-mıyan bir kamm rejimine, halkı mütemadiyen iz’aç prensibine dayanan bir usul de inzimam etti. Leh lisanı, mekteplerde -hattâ teneffüs zamanlarında bile- menedilmiştir. Askerler, vahşi muamelelere maruz kalmadan, kışlalarda analisanlarını konuşamazlardı.
Bir çok şehir ve kasabalarm i-simlerf Almanlaştırılmıştı. Bydgos-cez, Bromberg olmuş, Po-znau Po-sev ismini almış, Koronowa, Krone olmuştu... Daha fazlası da vardı.
Polis, küçük isimlerini değiştirmiyen ve Alman ismi almıyan kimselerin taleplerini dinlemiyordu.
Nihayet, Posiıani mıntakasında Prusya kanunu, Lehlilerin yakacakları ocakları tesbit e'diyordü. İklim ne derece sert olursa olsun, kış ne kadar şiddetli geçerse geçsin, ahali muayyen miktarda soba ve ocak yakabilecekti.
Ve nihayet bütün bu hareketler üstünde yer alan ST? tedbir Prusya Polonyasma son bir darbeyi indirmişti : Şansölye Bülow, Prusya meclisinde, Lehlileri, mülklerinden tar-detmeğe kendisini mezun kılan bir kanunu, büyük bir ekseriyetle elde etmişti.
Bu suretle vatanlarına olan sevgilerini sarsılmadan muhafaza ettikleri, haysiyet ve namuslarına bağlılığı kaybettikleri istiklâlleri arkasından gözyaşı döktükleri için, bu zavallıları tecziye zımnında Prusya hükümeti mülkiyet hakkım ihlâl etmişti.
İşte Leh milleti, bu günkü siyasî camiadaki mevkiini, tarihin hâdiseleri arasına, bu şekilde almış ve u-mumî harbin sonunda elde ettiği mevki, eski istiklâl ve vatanına karşı gösterdiği bağlılığın bir mükâfatı olmuştur.
— SON —
B. Rahmi Apak lakenderunda
İskenderun (Hususî) — Hatay’da parti işlerini tanzime memur olan Tekirdağ meb’usu B. Rahmi Apak şehrimize avdet etmiş ve merasimle karşılanmıştır.
SPOR
stanbul Muhteliti Mektepliler Muhteli-ile Karşılaşıyor
Beden Terbiyesi İstanbul Bölgesi Futbol Ajanlığından:
1 — Spor ve Gençlik Bayramı o-lan 19/5/1935 cuma günü saat 17,30 da Kadıköyünde Fenerbahçe stadında İstanbul klüpleri muhteliti ile İstanbul okulları muhtelit takımı arasında bir futbol müsabakası yapıla-* aktır.
2 — Bu müsabakanın hakemi Şazi Tezcan, yan hakemleri Ahmed Adem Gökdün ve Adnan Akındır.
3 — Müsabaka galibine Beden Terbiyesi İstanbul Bölgesi Başkanlığı tarafından bir kupa verilecektir.
4 — İstanbul muhtelit futbol takımını teşkil edecek idmancıların i-simleri ve klüpleri aşağıya yazılmıştır. Bu idmancılar yalnız futbol a-yakkabilarile o gün saat 16,30 da Fenerbahçe stadının idmancılara mahsus soyunma yerinde Ajanlığımıza mülâki olacaklardır.
Beşiktaş klübünden: Mehmet Ali, Hüsnü, Şeref ve İbrahim.
Beykoz Klübünden: Şahap ve Mustafa.
Beyoğluspor Klübünden: Bambi-no ve Etyen.
Şişli Klübünden: Vilastardi, Di-ran ve Arşavir.
Hilâl Klübünden: Hakkı.
Anadoluhisarı Klübünden: Meh-med.
Demirspor Klübünden: Mustafa öz.
5 — Muhtelit takımın kaptanı Hüsnü Savmandır.
19 Mayısta yapılac k atletizm müsabakaları
19 mayıs günü İstanbul’da İstanbul - Ankara - İzmir arasında 3 şehir atletizm müsabakaları yapılacağı ve İstanbul ikinci atlet takımı E-dirneye gideceğini yazmıştık. Bursa ve Balıkesir İstanbul Ajanlığına müracaat ederek 19 mayısta İstan-buldan atlet takımı istemiştir. Atletizm Ajanlığı her iki mmtakaya da birer genç takım göndermiye karar vermiştir.
Beden Terbiyesi İstanbul Atletizm Ajanlığından:
1 — Üç şehir atletizm müsabakalarında İstanbulu temsil edecek filan takım şöyle tesbit edilmiştir:
100 — İrfan, Vedat1; 200 — İrfan, Muzaffer; 400 — Cemal, Zare; 800 — İbrahim, Cemal; 1500 — Hüseyin, İbrahim; 5000 — Artan, Hüseyin; 110 manialı — Vasfi, Yavru; 4X 400 Galip, Güruzan, Hanna, Cemal 100 — Neriman, Muzaffer, İrfan, Vedat; Yüksek atlama — Süreyya, Hrisasopulos; Sırık ile atlama — Sudî, Viçaropulos; üç adım — Fethi, Süreyya; uzun atlama — Muzaffer, Çaroğlu; gülle — Arat, Şerif; Disk — Arat, Yavru; Cirit' — Şerif, Varak.
Yukarda isimleri yazılı atletlerin 19 mayıs cuma günü saat 15,30 da Fenerbahçe stadında bulunmaları rica olunur. Vapur köprüden saat
14.30 dadır,
2 — Üç Şehir Atletizm Müsabakaları programı şöyle tesbit edilmiştir:
19 mayıs cüma günü: Saat 16.00 da geçit resmi.
16.15 de 110 manialı yüksek atlama.
16.25 de 400 metre düz koşu, gülle.
16.35 de 100 metre düz koşu, uzun atlama.
16.45 de 1500 metre düz koşu, cirit atma.
16.55 de sırık ile atlama.
17 de 4X400 bayrak yarışı
20 mayıs cumartesi günü: Saat 16. da 200 metre düz koşu. 16.10 da üç adım atlama.
16.20 de 800 metre düz koşu. Disk atma
16.35 de 5000 metre düz koşu.
16.55 de 4X100 bayrak yarışı.
17 de mükâfat tevzii.
3 — Aşağıda isimleri yazılı bayların hakem olarak Üç Şehir müsabakalarında vazife göreceklerinden 19 mayıs cuma günü saat 14.30 da Köprüden kalkan vapurla Kadıkö-ye Fenerbahçe stadına teşrif etme-
‘ lerl rica olunur:
' Vamık Gezen, Dr. Nuri, Semih, Cemal, Taha, Sıtkı, Nahid, Kange-lide, Hilmi, î. Bakır, 1. Şahinbaş, F.
“Yeni Sabah„ın Ziyafeti Yazan: Osman Cemal Kaygılı
Bizim Yeni Sabah, bir yaşını bitirip ikiye bastığı için, evvelsi gün, hem kendi tahrir, idare ve tertip heyetlerine, hem matbuattan diğer bazı arkadaşlarına (Maltepe) de enfes bir ziyafet çekti. Hem, hangi Maltepede biliyor musunuz? İstanbulu n, güzellikte eşsiz yerlerinden şayılacak kadar güzel olan Topkapı Maltepj^inde...
Biliyorum, şimdi bazı arkadaşlar, Osman Cemal yine mahut Topkapı-dan bahsediyor! diye belki biraz dudak bükecekler. Fakat, o gün o-raya, o dediğim yere yani Topkapı Mâltepesine gelenler orasını gördükleri zaman hiç te dudak bükmedi, bilâkis, bu eşsiz, tabiî güzellik karşısında dudaklarını ısırdılar.
Hattâ, oradaki (Şerif Beyin Nâ-dide bağı) nâ girip te bağın üst başındaki top incirlerin altına kuru -lan gazete sahibi Cemalettin Sara-çoğlunun ilk sözü şu oldu:
— Yahu, çocuklar, çoğumuz İstanbulluyuz, İstanbulda yaşıyoruz amma, İstanbulun burnunun dibindeki bu güzel yerlerden, bu canım sayfiyeciklerden maatteessüf haberimiz yok! Şuraya bakın, yahu, bu ne manzaradır ki bunun bir eşini, bulsak bulsak, ancak Çamlıcada bulabiliriz. Hattâ manzaranın vüsati, açıklığı ve aydınlığının bolluğu cihetinden burası, bir bakıma Çam- i lıcayı bile bastırır!..
Gazete sahibinin bu sözleri üzerine bağ sahibi Bay Şerif dedi ki:
— Daha durun bakalım, siz henüz ne gördünüz ki? Hele biraz geciksin, hele güller, karanfiller, yase -minler hanımelleri tamamile açıl -sın ;hele şu kirazlar, vişneler, kayısılar, şeftaliler olsun; hele bilhassa buraların kaç yıldır dillerde destan olan üzüm zamanı yaklaşsın; siz bir de o vakitler gelip buralarını bir görün!
Manzarası havasından, havası manzarasından güzel olan îstanbu-lun bu en yakın ve en şirin sayfiyesinde daha saat on bire gelmeden bütün hâzirunun karıtılan açlıktan zil çalmıya başlamıştı. Çünkü bir yandan o yürekler tazeliyen Keçe suyu, bir yandan gönüller yelpaze-liyen Maltepe havası herkesi deh -şetli acıktırmıştı. Onun için gazetenin idare şefi Kâzım, daha yemek vakti gelmeden ikide bir, aşçıbaşı Kâmil ustanın yanına koşuyor ve henüz kapakları bile açılmamış o-lan kuzu dolmalarından gizlice birer parça koparıp habire lüpletiyor-du.
Saat yarımda masalar kurulup herkes sofraya yerleştiği zaman, görülüyordu ki, her gün Nuruosma-niyenin, Ankara yokuşunun kapanık, havasız yerlerinde iki dilim ekmekle iki porsiyon yemeği güç yiyenler burada sanki perhizden yeni çıkmış insanlar gibi kuzu, pilâv, salata, yoğurt, helva tabaklarına dalıp çıkıyorlardı.
»Yeni Sabah» m o günkü ziyafetine iştirak etmiş mini mini yavruların bile öyle iştahları açılmıştı ki dört aşçı yamağı ile üç bağ hademesi sofralara güçlükle yemek yetiştiriyorlardı.
Bu fevkalâde yemek iştahı karşısında Maltepenin yerlilerinden bir zat dedi ki:
— îşte görüyorsunuz ya, köyümüzün kerametlerinden bir tanesi... Eğer ki sizler böyle yılda bir değil, bütün bir yaz gelip te burada kalacak olursanız, kışın îstanbula hep birer Çoban Mehmet halinde dö -nersiniz. Bizimkiler adama sordu -lar:
— Siz ne zamandır burada oturu-^Tekll^^^esim^K^esim^T^es^ sim, H, Feridun, Hagopyan» Ekrem, Garbis, A. Rıza, İhsan Belor, Cemil Uzunoğlu, Yasumi, D. Sakalak, A-fif, Bilek, Fethi, Halit Süer, Hayrl.
Yugoslavyanın Yodlnstvo takımı geliyor
Yugoslavyanın Yedinsvo takımı üç maç yapmak üzere şehrimize gelmektedir. İlk maçını cumartesi günü Pera, ikinci maçını pazar günü Şişli, üçüncü maçını salı günü Gala-tasarayla yapacak olan takımda Yu-goslv millî takımına dahil üç oyuncu bulunduğu söylenmektedir»
yorsunuz?
— Ben tam yedi senedi^ faz, kiş buradayım! Üzerinize şifalar, yedi yıl önce İstanbulda bir hastalığa yakalanmıştım. Bütün doktorlar hava tebdili ve istirahat tavsiye e-diyorlardı. Fakat benim ailem ile birlikte uzak ve pahalı yerlere hava tebdiline gitmeğe vakit ve halim müsait değildi. Bunun üzerine en meşhur doktorlarımızdan biri bana burasını tavsiye etti:
— Topkapı Mâltepesine git dedi, orası hem ucuz, hem işine gücüne yakın, hem de hava, manzara ve istirahat cihetinden fevkalâde bir yerdir. İşte o meşhur doktorun tavsiyesi üzerine yedi yıl önce, buraya bir yazlık olarak geldim; fakat hâlâ buradan bir türlü aynlamadım. Nasıl ayrılabilirim ki, burada ne hastalığım kaldı, ne yorgunluğum? Hele şimdi, işte görüyorsunuz ki bir aslan gibiyim!
Murad Sertoğlu sordu:
— O zaman hastalığınız ne idi?
— Uzun yorgunluklar neticesi biı nezif ile bir paralizi idi!
Yemekten ve kahvelerden sonra bazı arkadaşlar yemyeşil kirazların, vişnelerin, incirlerin altında birer şekerleme yaptılar ve daha gençleri de orada Maltepe lisesi sahasında bir futbol ekzersizi ile eğlendiler ve akşama doğru da, ertesi günü gazeteyi hazırlamak üzere bütün davetliler tekrar yola düzüldüler.
Dönüşte arkadaşlardan biri, et -raftaki meyva bahçelerde o, gözün alabildiği kadar geniş ve yemyeşil kırları, bağları ve tâ uzaklardaki Marmarayı, Adaları, Çamlıca ve Boğaz tepelerini, Bakırköy sahil -lerini göstererek:
— Ne yazık, diyordu, ne yazık!.. Biz bu mevsimde Tanrının günü, gazetelerde, sayfiyelerde fazla kiralardan, oralara gidip gelme zahmet ve masraflarından boyuna kâyet edip dururuz. Halbuki buradan iyi sayfiye ve mesire mi oiu; . İstanbul halkı hemen burnum.n bindeki bu kadar güzel bir yer i nasıl olup ta göremiyor?
Ve sonra şunları ilâve etti:
— Pek az bir zahmet, acaba raları ne yapmaz, daha nasıl gi leştirmez, nasıl cennete döne mez? Ben, kendisine cevap ver buraların, büyük harpten ön daha parlak zamanlarını anlatıl oraya hava tebdiline gelmiş o i kitapçı Bay Raif, Maltepenin 1. on yıldır üzüm mevsimindeki alı, olduğu manzaraları ve o zaman İ tanbulun dörtte üçünün buralaı nasıl akın ettiğini anlatmıya başladı ve böylelikle söyleşe, güle, cüm-hur cemaat Topkapı tramvayına gelindi. Gelindi amma, o günkü zevk ve oranın o günkü güzelliklerinin tadı, oraya o gün ilk defa gelmiş olanların damaklarında kaldı Halbuki onlar, bir günün içinde, oralarda neler görebilmişlerdi sanki? Topkapı dışının bütün güzeüik-leri öyle bir sabahla ikindi arasında tamamile görülemezdi ki!
Ne ise, o gün oraya ilk defa gelmiş olan arkadaşlar, iştahlarım (Yeni Sabah) m ikinci bir ziyafetine ve belki de önümüzdeki üzüm mevsimine saklasınlar!
Mıntaka Değiştiren Sporcular
Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü bir tamim gönderdi
Ankara, JA (Telefonla) — Beden Terbiyesi Geneli Direktörlüğü, bir bölgede her hangi bir klüpte oynı-yan sporcunun, eskiden bulunduğu bölgeye avdeti halinde yapılacak muamele hakkında şu kararı vermiş ve teşkilâtına tamim etmiştir:
«Eski bölge ve klübünden alâkasını keserek bölgesini değiştiren müseccel bir sporcu İntisap ettiği klüpten ve bölgeden eski klüp ve bölgesine avdet ettiği takdirde hemen nakli yapılır.
O bölgede eski kulübünün başka bir klübe intisap etmek istediği halde bir sene müddetle bekler.
Uyf». ■
TENİ3ABAH
17 MAYIS W3»
---------------------
Güzel Kamelyayı Neden Vurdular?
S------ 7 ---------)
“ Evet Senin Karagözlü Güzel Kamelyanda Buraya Gelecek „
birini yiyecek gibi nazarlarla süzüyorlardı. Sandallarımız birbirine çar parak geçti. Fakat Sultan asabiyetten âdeta yerinden sıçrıyordu. Fakat ağzmdan tek bv kelimi bile çıkarmıyordu. Sandal Çağlıyan sarayının önünde durdu. Sultan çıktı. Harem ağasını içeri gönderdi. Bir kaç saniye sonra harem ağasile beraber bir tüfekçi geldi, Sultan heyecanla:
— İşi ne yaptınız? dedi.
— Evet Sultanım, efendimizin fermanı bu akşam icra edilecektir, dedi.
Tüfekçi Sultanı selâmladı. Harem ağası Sultandan aldığı bir zarfı tüfekçiye verdi. Bu oldukça kabarık oir zarftı. Arabaya bindik, saraya avdet ettik. ;
O gece yatağımda bir türlü rahat uyuyamıyor, arasıra uyanıyordum. Pencereden bir harem ağasının takip ettiğini gördükçe korkudan bir kat daha uykum kaçıyor, acaba niçin beni tecessüs ediyorlar, diye titriyordum. Nihayet sabah oldu. Harem ağası tüfekçinin gt’diğini Sultana haber vermek üzere beni i-. i "önderdi. Sultan alelacele maş-' 'hini. hotozunu getirtti, giyindi. Ben de gidip tüfekçiye haber verdim. Tüfekçiyi içeri soktuktan sonra ayaklarım ileri gitmedi. Acaba oler anlatacaktı? Kapının önünde durdum. Tüfekçinin kaim sesle anlattıklarım dinledim.
— Fermanınızı 3ün akşam icra '•ra. îçeri girdiğim zaman uşak mutfakta bulaşıkları yıkıyordu. İlkönce onun işini bitirdim. Köpeğin bağırmasını men için onu da temizledikten sonra, evvelâ kadının annesinin odasına girdim. Hınzır gâvur okadar mukavemet etti ki ben bu kadar küstah insan görmedim. Onun da iŞîni bitirdikten sonra Kamelya denen kahpenin odasına girdim. Yatağında habersiz uyuyordu. Beş dakikada onun da işini bitirdim. Başka bir emriniz var mı Sultanım ?
— Ölürken ne dedi?..
— Masum, habersiz uykusundan uyandı. Elimdeki bıçakla beni karşısında görünce:
— Bana niçin kıydın? dedi...
— Sultanımızın intikamını aldım, dedim.
Boğazından taşan kan başka bir şey söylemesine meydan bırakmadı, sevtan gözlari dünyaya ebediyen kapandı...
Artık Sultan içerde ne dedi, ne yaptı, bilmiyorum. Ben deli gibi ken. dimi içeri attım. Ne duyduklarımı söyliyebiliyor, ne teessürümden ağrıyabiliyordum. işte Kamelyanın katili sizin zannettiğiniz gibi ne uşak, ne de paşadır, Kamelyanın katili Zekiye Suttandır...
-SÖN-İdam Cezası Katil Bafralı Lûtfi Samsunda asıldı
Samsun, (Hususî) — Katillikten suçlu olup idama mahkûm olan ve idam hükmü yüksek tasdike iktiran eden Bafralı Lûtfinin hakkındaki ö-lüm cezası bu sabah burada infaz e-dilmiştir. tbrahim Çevrin
Mersinde alaylara sancak verme merasimi Mersin, (Hususi) — Alayımıza sancak verme töreni (20,000) den fazla şehirli ve köylü halkımızın iş-tirak ettiği eşsiz bir merasimle yapıldı. Mersinliler bu büyük günde taşkın bîr heyecanla dohı bayram neşesi geçirdiler. Nurlu sancak alayımıza Orgeneral İzzettin Çalışlar tarafından merasimle verilince bütün halkın heyecandan akan gözyaş larile sonu gelmiyen alkışlar içinde derin bir huşû ve sevgi içinde kut-tıılundı,
Fuat MOREL
— Hıdırellez günü idi, aşağıda arabayı temizliyorduk. Derhal sultandan bir ferman geldi. Arabayı çabuk hasırlasınlar, Sultan hanım dışan çıkacak. Biz derhal arabayı hazırladık, ben de hazırlandım. Sultan bu gün her günden fazla süslenmiş ve güzelleşmişti. Ben yine arabada mutad vaziyetimi aldım. Sultan hanım arabanın kapısından başını uzattı:
— Kağıthaneye!..
Emrini verdi. Araba hareket etti. Arabanın etrafında da at üzerinde bir harem ağası geliyordu. Acaba Sultan neden bu gün bu kadar merasimle çıktı? diye düşünüyordum. Arabamız Kâğıthane yokuşundan i-nerken yeşil çimenler üstünde çift çift geçenlerin nazarları tecessüsle bize dönüyor.
— Sultan hanım geçiyor, Sultan hanım geçiyor.
Diye birbirlerine işaret ediyorlardı. Kâğıthane renk renk süslü kadınlar, beyler ve çocuklarla dolmuştu. Kibar arabalar içinde memleketin bütün kibarları, halk, herkes sanki bu Hidirellez gününde Kâğıt-haneye dökülmüşlerdi. Sultan cama elile vurdu, araba derhal durdu, indim. Kapıyı açtım.
— Aleko içeri gel, dedi.
Bu ilk defa vukubulmuş bir şeydi. îçeri girdim, beni yanma oturttu:
— Şimdi göster bakayım, İstanbul güzeli hangi arabada?..
— Kamelya buraya gelecek mi Sultanım?..
— Evet, senin kara gözlü güzel Kamelyan da bu gün buraya gelecek.
Sultan kıskançlığından âdeta ne söylediğini bilmiyordu. Araba yavaş yürüyor, ben gözlerimle her arabada Kamelyayı arıyordum. Yokuşun yukarısından şiddetle inen bir araba yanımızda yavaşladı. Bu açık bir araba idi. Başımı çevirdim, içinde Kamelya siyah bir tül elbise giymiş, siyah dantelli bir şemsiye altında bir melâike kadar güzel, arabasına yaslanmış etrafı seyrediyordu. Yavaşça Sultanın elini tuttum:
— İşte Sultanım Kamelya, dedim..
Sultan büyük bir merakla başını pencereden çıkardı. Kamelyaya baktı. Kamelya dünya umurunda olmı-yan haşmetli bir Sultan gibi, güzellik sultanı gibi, arabasında kurulmuş, etrafa hakir nazarlar fırlatıyordu. Herkes arabası etrafında irkilip duruyor, kulaktan kulağa, a-ğızdan ağıza:
— Kamelya, Kamelya...
İsmi dolaşıp duruyordu. Sul-tan bu manzarayı hasut nazarlarile seyrediyor, asabiyetten titriyen diz-len âdeta dizlerime çarpıyordu. Gözlerim Kamelyadan ayırmıyordu. Kamelyanın arabası ilerledi. Sultan da arabacıya takip etmesini emretti. Kâğıthane deresi silslü kayıklarla dolmuş, gençlerin şen, şüh kahkahaları bizim arabadan bile duyuluyordu. Bir ara Kamelya arabadan mdi. Kenarda boş duran bir san dala ilerleyip atladı. Sandalı sular üzerinde kayınca sandaldakilerin gözleri hep ona çevrilmişti:
— Kamelya, Kamelya...
Sultan da âni bir hareketle kalktı, arabadan indi, arabacıya bir şev ler söyledi. Arabacı Çağhyan sararına doğru yollandı. On dakika sonra derede bize karşı bir yerde altı sandalcının idare ettiği bir çifte saray sandalı durdu. Sultan benimle beraber sandala girdi, sandal sulan ya-np geçerken, bu defa gözler bize dö-hüyor, ağızdan ağıza:
- Zekiye Sultan, Zekiye Sultan.
Teranesi dolaşıp duruyordu Binin sandal ötekilerin hepsini geçti. Bir saniye Kamelyanın sandalüe yan yana geldik. Kamelya sandalcıya e-gıllp bir şeyler sordu, sandalcının:
— Zekiye Sultan.
Dediğini biz olduğumuz yerden bile «uyduk, glmdl bu iki rakip bir-1

Dinarlı Mehmet Pehlivan Alman-yadan Döndü
Ünlü güreşçi nefis Türk ekmeğine kası et kaldığını kavuşunca sevinçle sarıldığını söylüyor
Bursa (Hususî) — Dinarlı Mehmet pehlivan şehrimize gelmiştir. İki ay kadar Almanya’da kalarak memlekete dönen bu pehlivan, şehrimizde hayır cemiyetlerinin tertip edecekleri güreşlere girmeğe hazır bulunduğunu bildirmektedir.
Dinarli seyahat intibaları hakkında şunlan anlatmıştır:
— «Almanyada kaldığım iki ay zarfında ancak iki kilo kadar ekmek yiyebildim. Memleketimin mis kokulu nefis ekmekleri gözümde tütüyordu. Almanya’da yediğim ekmek patatestendi Yemeği patatesten, salatası patatesten... Hulâsa patates yemekten canım çıktı, buraya gelir gelmez hasret kaldığım Türk ekmeğine öyle sarılmışım ki, bir oturuşta bir buçuk kiloyu birden yedim... Almanya’da kırk kadar güreş yaptım. Bunlardan birinde yenildim. Üçünde berabere kaldım. Diğerlerinde galig geldim. Fakat umumî tasnifte ikinci oldum. Birinciliği Trablusgarp’lı Ali bin Abdü isminde bir Arap kazandı. O benimle müslüman olduğum için güreşmedi... Burada güreş yapılırsa Almanya’da yeni öğrendiğim oyunları tatbik ederek herhalde daha zevkli güreşeceğim.»
Bir köy kahvesini ■oydular
Bartın (Hususî) — Kemerköprl mahallesinden olup Kutlubey Da-bağlar köyünde kahvecilik ve tütün bayiliği yapan Ali Tabağın kahvesi, 1-2 Mayıs gecesi soyulmuş, 25 lira ile 5 liralık tütün ve bir çift yemeni aşırılmıştır. Yapılan takib neticesinde, hırsızlığın, ayıp kdyden Ali Hotozla karısı Zeyneb ve oğulları Yaşar ve Halil tarafından yapıldığı anlaşılmıştır. Hırsızlar yakalanmış, çaldıkları şeyler geri alınarak sahibine verilmiştir.
Samsunda devlet kinini yokmu ?
Aşağıdaki haberi Samsun’da çıkan (Ahali* refikimizde okuduk:
«Aylardanberidir ki Samsun’da bir dirhem devlet kinini yoktur. Ziraat Bankası tarafından keyfiyet ait olduğu makama müteaddit defalar bildirildiği halde cevap bile alamadığını öğrendik. Malaryanın icrayı hükmetmesine en müsait olan bu mevsimde kinin gönderil-meyip te yediden yetmişe kadar halkın sıtmadan daha elîm bir hale düşmesi mi lâzımdır?
YENİ SABAH — Sıhhat ve İçti-
1 maî Muavenet Vekâletimizin bu meseleyi lâyık olduğu ehemmiyeti vererek Samsuna süratle devlet kinini yollamak suretile halkın sıhhatini tehlikeden koruyacağını kuvvetle ümid ederiz.
Asri hoca yine tevkif edildi
Bursa (Hususî) — Asrt hoca adile anılan Hilmi; evinde yapılan bir arama neticesinde bazı muskalar ve büyü vesaiti bulunduğundan ve ayrıca kendisinin okuduğu 20 kadar muhtelif şahıs keyfiyeti zabıtaya ihbar ettiğinden, yakalanarak adli-yeye verilmiştir.
Müddeiumumilikçe Asrî hoca tevkifhaneye gönderilmiştir.
KUtatıyada tayyare
İhtifali
Kütahya (Hususî) — Bugün hava şehitlerinin aziz ruhlan, şehrimizde bir kere daha saygı ile anıldı. öğleden önce, vali, mevki komutanı, bütün subay ve memurlar, askerî kıtalar mektepler ve halk, Tayyare alayının şehitliği yanındaki sahada toplandılar. Tazim duruşun-) dan ve Şehitliğe çelenklerin konmasından sonra ordu adına bir tayyare subayı, Parti, okullar ve Hava Kurumu adına da birer hatip söz alarak aziz ölülerin ölmez hatıralarını bir kere daha gönüllerde yaşac-tılar. Bütün birliklerin Şehitlik önünde yaptıkları bir saygı geçidiyle merasime son verildi.
Es. Turgut
Erdekte Şiddetli Yağmur ve Y ıldırım
Bir köylU sığındığı ağaca vuran yıldırımın tesirli» öldü
Erdek (Hususî) — Kasabamızda bir saat devam eden, bora ile karışık ve tufanı andırır yağmur yağmıştır. Bu esnada biri kasaba içinde Alâettin mahallesinde Haşan ağanın evinin bahçesine, diğeri kasabaya üç saat mesafede Edincik kırlarına olmak üzere iki yıldırım düşmüştür.
Bu esnada eşi ve bir çocuğu ile tarlada çalışan Edinciğin Hamidiye mahallesinden Abdullah oğlu Yunus kendisini bir armut ağacı altına atmış, eşi ile çocuğunu da yanına çağırmış, Yunus’un eşi bu davete icabet etmemiş, çocuğu İle beraber başka bir ağaç altına gizlenmiştir. Biraz sonra armut ağacına isabet eden bir yıldırım Yunus’un ölümüne sebebiyet vermiştir. Yıldırımdan eşile çocuğu kurtulmuş ve bu faciaya şahit olan karısı bayılmıştır. Kasaba dahiline düşen yıldırımda insan ve hayvanca zayiat yoktur. Çorluda hava şehitleri
ihtifali
Çorlu (Hususî) — 15 Mayıs hava şehitlerimiz ihtifaline kolordu binası önünde askerî ve sivil erkân, memurlar, talebe ve büyük bir haik kütlesi iştirak etti...
Merasimden sonra ordu namına bir subay, Hava Kurumu adına posta telgraf memurlarından Azmi Se-lât, halk adına Taceddin ve bir talebenin verdiği söylevlerle şehid-lerimiz anıldı.
S. Azmi
Dinarda yeni bir lâbo-ratuvar kuruldu
Dinar (Hususî) — Memleketimizin müteşebbis ve çalışkan eczacılarından B. Yakub Dinar’da yeni bir tıbbî müstahzarat lâboratuvan kurarak birçok kimselere iş vermiş ve ilk defa Şalazini çıkartmıştır. Bu hâdiseyi gün geçtikçe endüstrileşen Dinar’da tıbbî sanayi yolunda hayırlı bir muvaffakiyet sayar alâkadarları tebrik ederiz. M. A. A.
Kırklarellnds yeni hükümet konağı
Kırklareli (Hususî) — İstasyon yolunda yeniden inşası kararlaşan Hükümet Konağının temeli törenle atılmıştır. Şehrin ve vilâyetin büyük bir ihtiyacına cevap verecek olan bu yapı bir yıl içinde ikmal edilecektir.
Inegölde Elektrik fabrikası cereyan vermiyor
İnegöl (Hususî) — Kazamızda birçok kereste, araba ve sandalya fabrikaları mevcut olmasına ve şehrin kahve ve gazinolarında ve her mahallenin muhtelif evlerinde yüzü mütecaviz makineler bulunmasına rağmen 12 bin nüfuslu kazamızda pazar günleri öğleden sonra elektrik fabrikası cereyanı kesmektedir. Halbuki kasabamızda Üstiş şirketinin kurmuş olduğu elektrik fabrikası yedek olarak bir motor i-lâve etmiştir. Pazar günleri öğleden sonra da cereyanın temini için yapılan müracaatlar neticesiz kalmıştır. İnegöllüler bu işin halli için alâkadarların yardımını rica ediyorlar.
Spor faaliyeti
îdmanyurdu ile Yenidoğan klüpleri arasında 3 haftadanberi devam eden kupa maçı ikiye bir Yenido-ğanlıların mağlûbiyetiyle neticelenmiştir.
Dananın Cinayeti
ödemiş (Hususî) — ödemişin Ka-rakuva köyü civarında kiremit o-cakları mevkiindeki otlakta hayvan güden Süleyman oğlu Ahmet, otlattığı hayvanlar arasında bir ineğin arkasına takılan danayı ayırmak istediği sırada dana, Ahmedin kasığına boynuzu ile vurarak ağır surette yaralamıştır. Yaralı Süleyman oğlu Ahmet, hastaneye nakledildiği sırada aldığı yaranın tesiriyle ölmüştür.
r---------------------)
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları -Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir-
- *3 - YAZAN : SAMİ KARAYEL.
Kazıkçı Bekir Kırkpı-nar Güreşlerine gidiyor
Bekir Ali Beyin Çiftliğinde Adamakallı Gelişmişti
Pınarhisar ayanı Ali bey pehlivan meraklısı idi. Maiyetinde birçok başpehlivanlar besliyordu.
Hattâ; îstanbuldan bir kaç harem ağasile birlikte Sultan Azizin başpehlivanlarından meşhur Kavas-oğlu Koca İbrâhimle, yine Sultan Azizin başpehlivanlarından Arna-vutoğlu Kırkpınar güreşlerine iştirak etmek üzere Pmarhisar âyanı Ali beyin çiftliğine gelmişlerdi.
Ali bey, Sultan Aziz tarafından teveccühe mazhar olmuş bir âyandı.
Bu sebeple; saraya mensup harem ağalan ve başpehlivanlar Ali beyin çiftliğinde konaklamışlardı.
Kavasoğlu Koca îbrahimle, Ar-navutoğlunu bir ay kadar Ali beyin çiftliğinde idman yaparak besii-yeceklerdi.
Ali beyin de bir kaç acar pehlivanı vardı. Tabiî Sıvash Bekir bu meselelerden ve misafirlerden bihaberdi.
Zavallı BekTr; AB beyin çiftliğini çok rahat ve güzel bulduğundan burada Biç olmazsa bir kaç gün misafir kalmak istiyordu.
Esasen; o devirde bir konağa misafir olanBir yabancı istediği kadar olduğu yerde kalabilirdi. Hiç bir kimse misafire kalk git demezdi. Bilâkis memnun olurlardı.
Alı bey ve harem ağalan pehlivanları soyup çiftlikte idman yaptırıyorlardı. Misafir olanlar da bu güreşleri yakından ve uzaktan seyrediyorlardı.
Bekir; Kavasoğlu Koca îbrahim-le, Arnavutoğlunun Sultan Azizin başpehlivanları olduğunu orada işit-mişti. İdmanlarını da görmüştü.
Fakat; zavallı Bekinin yüzüne bakan olmadığı için ortaya çıkıp ne diyebilirdi ?
Çiftliğe geldiğinin üçüncü günü idi. Bir gün Ali bey kâhyasile misafir odalarını geziyordu. Maksadı misafir odalarının ve yataklarının temizliğini kontroldü.
Bekir; kasabaya gezmeğe çıkmıştı. Fakat; kisbeti yattığı odanın duvarında asılı idi.
Ali bey, Bekirin misafir olduğu odaya girdi. Etrafa şöyle bir göz gezdirdi. Duvarda asılı duran zen-bile baktı ve nazarı dikkatini cel-bettiğinden ağasına sordu:
— Ağam; bu zenbil kimin?
Ağa; Bekiri köyden köye gezen nalbant zannetmişti. Beyinin sorduğu suale şu yolda cevap verdi:
— Bir fıkara nalbandın efendim. Yok canım! O, nalbant zen-biline benzemiyor.. îndir Bakalım şunu!..
Kâhya, zenbili duvardan indirdi, açti. İçinde kisbet vardı. Ali bey a-ğasına dönere..
— Gördün mü?.. Nalbant zenbili değil bu... Pehlivan bu adam galiba ?..
— Yok beyim, ne pehlivanı’.. Upuzun sırık gibi bir adam... Hırtı, pırtı, zavallı sessiz miskinin birisi...
— Sen, o geldiği zaman banal gönder olmaz mı?
— Başüstüne efendim., dedi.
Bekir, biraz sonra kasabadan dönmüştü. Hemen kâhya, yanına gidip beyin kendisini görmek istediğini söyledi ve alıp Ali beyin huzuruna götürdü.
Ali beyin yanında, harem ağaları ve Kavasoğlu Koca îbrahimle Arna-vutoğlu da bulunuyordu.
Kâhya, Bekiri parmağile göstererek:
— îşte beyim, görmek arzu ettiğiniz adam bu..
Ali bey, Bekire sordu:
— Oğlum sen pehlivan mısın’
Bekirin geçen maceradan haberi olmadığı için ne söyliyeceğini şaşırmıştı. Boynunu bükerek sustu.
Ali bey sualini tekrarlamıştı:
— Oğlum; ayıp değil. Süyle pehlivan mısın?
Bekir; yalan söylemiyen bir a-damdı. Ezilerek, büzülerek şunları söyliyebildi:
— EhT.. Bir parçacık pehlivanım beyim...
Desteye mi, küçük ortaya mı güreşiyorsun ?
— Eh!... Güreşiyoruz beyim..
Diyerek lâfı kısa kesti. Ali bey Bekirin haline acımıştı. Pehlivan meraklısı bir ayan olduğu için ağasına hitaben:
— Bana bak ağs-; bu adamı yıkatınız.. Bir kat elbise veriniz, a-yakkabı ve çamaşır donatınız. Sonra; başpehlivanlara ne yemek çıkıyorsa o yemekten bolca ve doyasıya veriniz, olmaz mı? dedi.
Kavasoğlu Koca îbrahimle Ar-navutoğlu da Bekire acımışlar ve şefaat etmişlerdi.
Hattâ Kavasoğlu sordu:
— Kırkpmara mı gidiyorsun evlât?
— Evet ağam...
(Devamı var) Bir Yayla İhtilâfı İsparta ile Uluborlu arasında sürüp gidiyor
Uluborlu (Yeni Sabah) — îspar-tanın Gönen köyünün «Yuvaçça» isminde vâsi bir yaylası vardır. Burada Uluborlu ve Seııirkent nahi-hiyesinin «50,000»; Gönen köyünün de «1,500» koyunu otlamakta ve faydalanmaktadır.
Yuvaçça yaylası jeolojik teşek-külâtı ve İktisadî koridor bakımından Uluborlu’ya tâbi ve münasip bir manzara çizer. Lâkin iyi bir varidat kaynağı olan bu yaylayı İsparta Uluborlu’ya veremiyor. 50 bin koyun da aç ve perişan dolaşıyor. Senelerdenberi Yuvaçça yaylasında iki taraf sürücüleri arasında nahoş hâdiseler vukubulmakta^ır. Takriben beş sene evvel teşekkül eden iki taraflı bir komisyon da davayı halledememiştir.
Uluborlu’nun en mühim geçim yollarından biri de canlı hayvan ticaretidir. Bu mm takada doğan iki yeni kaza merkezi olan Yeşilova ve Sütçüler de buna bir misal teşkil eder. Arzumuz her karış toprağı işletmek ve faydalanmaktır. Meseleyi alâkadarların dikkat ve basiretlerine sererken şu müzmin ve kapanmıyan yaraya tarafeynin de haklarına halel gelmeden iyi bir değişmez neticeye bağlayıp münazaa ve münakaşalara artık son vermelerini istiyoruz.
Bursada dolu ve sağnak
Bursa (Hususî) — Günlerdenberi yağmur sıkıntısını gösteren hava, dün nihayet yağmura çevirmiştir. Fakat akşama kadar kısmen açıp kısmen kapadıktan sonra, birkaç defa dolu ile karışık düşen yağmur, daha sonra müthiş bir sağnak halini almıştır.
Gök gürültüleri ile başlıyan sağnak da, birkaç dakika içinde sokakları sellerle doldurmuştur. Bu arada dolu da düşmüştür.
tt-mayis mfr-
YEN1SA0AR'
Sayfa» 7
Afiır Cezada Miihlm Bir Dava
Dayakla Öldürülen Bir Adam, Sonra Denize Mi Atılmış?
Silivride cereyan eden şayanı dikkat bir hâdisenin dünkü muhakemesinde şahitler mühim şehadette bulundular
Türk Sporunun Kalkınış Plânı
| RADYOJ
ÇARŞAMBA: 17/5/939. •
12,30 Program.
12,35 Türk müziği
1 — Udi Eşrefin Hüzzam peşrevi
Silivride Rıfat isminde bir deli -kanlıyı jandarma karakolunda dayaktan öldürmekten ve sonra cesedini denize atmaktan maznun, Silivri eski jandarma kumandam Kasım çavuşla muavihi Mustafa on -başının ve Rıfatm elini, kolunu tutmak suretile hâdiseye tardım et -mekten suçlu bekçi Yusuf ile Halimin muhakemelerine dün Ağırceza-da devam olunmuşlardır.
Kasım çavuşla Mustafa onbaşı, ayni zamanda şoför Sait ile kasap Vitaliyi diğer bir meseleden dolayı dövmekten suçlu bulunmaktadırlar.
Dünkü muhakemede evvelâ, Silivride rençber Kara Ahmet şahit olarak dinlenmiştir.
Kara Ahmet ezcümle şu şayanı dikkat sözleri söylemiştir:
— «Ben bir meseleden dolayı ifadem alınmak için karakola götürülmüştüm. Ramazan; orada yüzü morarmış, ayaklan şişmiş bir vaziyette yatıyordu. Ve hifif hafif inliyordu. Salih ve Sait isminde iki kişi de bir meseleden dolayı nezarethanede bulunuyorlardı. Onlara:
— Bu ne hal? diye sordum. Bana:
— Eğer biz de bu gece burada kalırsak sabaha sağ çıkmayız!..
Dediler ve Ramazanın dayaktan bu hale geldiğini söyledikler.»
Kara Ahmedin bu ifadesine suçlular itiraz etmişler ve Ramazanı dövmediklerini, bilâkis kendisinin karakoldan firar edip denize düştüğünü iddia etmişlerdir.
Şahit bu ifade üzerine şu cevabı vermiştir:
— Ramazan öyle kendi kaçaible-cek bir vaziyette değil, bilâkis ancak dört kişi tarafından kaldırılabilecek perişan bir halde bulunuyordu. Nasıl firar edebilir?
Reis; şahidin ilk tahkikat sıra -sındaki ifadelerini okutmuş ve aradaki bazı mübayenete işaret etmiştir. Şahit buna karşı da:
— Korktum. Hattâ Silivri Müd -deiumumîsine giderek bu korkumu anlattım. Ancak oradan gördüğüm teşvik ve cesaret üzerinedir ki doğrusunu söylemeğe başladım., de -miştir.
Suçlular; Kara Ahmedin tuğla hırsızlığından bir sabıkası bulun -duğunu ve bu sebepten kendilerine düşman bulunduğunu söyliyerek şehadetini kabul etmemişlerdir.
Kara Ahmet; burada büyük bir heyecanla:
— Yalan... Vallahi yalan., demiş ve hiç bir sabıkası olmadığını, icabında bunun, şimdi Silivri Müddeiumumîliğinden sorulabileceğnii beyan etmiştir.
Avukatın bir talebi ve diğer şahitlerinşehadeti
Suçluların avukatı B. Etem Ruhi de, Kara Ahmedin Ramazanı karakolda gördüğünün hakikat olup olmadığının anlaşılması için hangi tarih ve numaralı kâğıt ile karakola çağırıldığının teshirini istemiştir.
Reis, bu talebe karşı, malûmatına müracaat edilmek için veya her hangi bir sebeple karakola giden vatandaşların muhakkak numara Üe çağırılmıyacaklarına işaret et -miştir.
Dinlenen diğer şahit, Alibey n«-bıywi bekçnertnln pare tahsHds'rı Erlunen Bekir de, bir gün:
-.Ramazanın cesedini bekçi îuni“d'OttrmÜ*'- S*" d* »ün konu,tu.S77U d.Tde,S'Ih“ m‘e«
. . .. Ite atllmı5 olduğunu Işrttı-ğmı söylemiştir. * u
Ramazanın kardeji Bcsün d. ez oümle;
— Ağ^ytinin cesedi denizden K*”m çavu* beni Sa-
kkrdeşimdip dersen •
senin kemiklerini kırarım!» diye beni tehdit etti! demiştir.
Madam Vida ne diyor?
Bilâhara, kasap Vitalinin karısı şahit Vida da şunları söylemiştir:
— «Kocamı, bir tabanca çaldığı iddiası ile karakola götürmüşler. Kendisinin dövüldüğünü işitince, yanıma arabacı îzakı alarak karakola gittim. Orada Vitaliyi bitmiş bir halde gördüm. Mustafa çavuş, hâlâ dövüyordu. Kendisine yalvardım ve:
— «Onu bırakın, masumdur. İs -terseniz kaybolan tabanca yerine yenisini alayım veya mukabilinde sahibine yirmi lira vereyim!» dedim. Bütün ricalarım para etmedi. Nihayet tapu memuru tavassut etti ve kocamın namuslu bir adam olduğunu söyledi. Bitâb bir halde bıraktılar. Fakat yürüyemiyordu. Biz İzakla beraber kollarına girerek sü-rükliye sürükliye eve götürebildik!»
Bir sikiet meselesi
Burada maznunların vekili B. E-tem Ruhi:
— Şahidin ifadesi ylndır. Çünkü ksap Viatali geçen celsede gelmişti. Gördünüz, 120 kilo si'kletinde bir adamdır. Kadın ve İzak ise ancak otuz beşer kilo gelirler. İkisi, nasıl-olup ta yürüyemiyen bir adamı ta-şırlar?« demiştir.
Madam Vitalî, kocasının ancak 75 - 80 kilo gelebileceğini ve vakanın bir hakikat olduğunu söylemiştir.
B. Etem Ruhi, Vitalinin 150 kilo olduğunu zannettiğini söylemiş, kadın,, kocasının burada olduğunu ve mahkeme heyeti isterse görebileceğini söylemiş, hâkim bu talebi kabul edince, samiin arasından çıkan şişman bir zat:
— Ben Vitaliyim ve 100 kilo siklerinde bile yokum! demiştir.
Mahkeme; bunu takiben bazı şahitleri daha dinlemiştir. Bilâhara, gelmiyen bazı şahitlerin celbi için dava, başka bir güne talik olunmuştur.
POLİSTE :
Dikkatsiz bir işçinin sebep olduğu yangın
Dün saat yarımda Yeniköyde İskele caddesinde 12 numaralı barsak tüccarı B. Şişmanyana ait binada yapılan tamirat esnasında, tahta budaklarını gaz lâmbasile kaybetmiye çalışan işçi Bermazm dikkatsizliği neticesinde budaklar ateş almış ve kaplamalara sirayet ederek 2 metre kadar bir yer yandıktan sonra itfaiye tarafından söndürülmüştür.
Dikktşiz işçi Bermaz yangına sebebiyet vermek suçile yakalanmıştır.
MAARİFTE :
Maarif Müdürlüğü gaz maskesi satın alıyor
Talebeye tatbikat yapmak ve talimlere alıştırmak üzere Maarif Müdürlüğü birçok gaz maskesi satın almıştır.
ı® Mayıs tatil
Mekteplerde 19 mayıs tatili resmi bayram tatilleri arasına ithal olun-muştur. Buna nazaran 19 mayıs bayramının isabet ettiği cuma günü ve yarım gün olduğu için de oumarteai günü mektepler ve resmî daireler tatil edilmiş olacaktır.
Üniversitede İmtihanlar
İstanbul üniversitesinde 18 ma( pısta dersler kesilecektir, 20 mayun ta Üniversitenin ırfuhtelif fakültelerinde imtihanlar başlıyacak ve haziranda bitecektir. Talebe kamp-■ lan 1 temmuzda başlıyacaktır.
Kazana Düşüp Ölen Amele
Fashane fabrikasında cereyan eden bir taçlanın muhakemesine bakıldı
Dün, Asliye birinci ceza mahkemesinde «sabun kazanına gece bekçisini kasden atmak suretile öldürmek» hâdisesine benzer, fakat bun-
da kasd olmıyan bir davaya bakılmıştır.
Bu vak’a, Feshane kumaş fabrikasında cereyan etmiştir.
İddiaya göre mezkûr fabrika a -melelerinden Rızanın takunyalarını ameleden arkadaşı Ömer, kumaş kazanına atmış, Rıza bunları ka -zandan almak isterken makinenin kuvvetine kapılıp kazanının içine düşmüştür. Bu suretle zavallı amelenin bir kolu ve bacağı kesilmiş bir müddet sonra da hastahanede ölmüştür.
Ömer; tedbirsizlik ve ölüme sebebiyet vermek suçile tevkif edilmiş ve 455 inci maddeye göre ceza ve -rilmek üzere birinci Asliye cezaya tevdi olunmuştur.
Dünkü muhakemede Ömer, Rıza ile şaka etmediğini ve bilâkis vak’a esnasında başka bir arkadaşı ile diğer bir tarafta çalışmakta olduğunu söylemiştir.
Dinlenen şahitlerden Mehmet ve Recep te kazanın yanına giden bir adam, eğer içeriye eğilirse, kendiliğinden dibine kadar makine kuvve-tile çekileceğini beyan etmişlerdir.
Muhakeme, şahit celbi için talik olunmuştur.
İKTİSAT İŞLERİ 1
Türk-İngiliz ticari münasebatı inkişaf ediyor
Son Türk - İngiliz siyasî anlaşmasından sonra İngiltere ile olan ticarî münasebatımız günden güne inkişaf etmiye başlamıştır. İngilterenin muhtelif firmalarına mensup mümessiller şehrimizde tiftik, nebatî yağlar satın almak için tetkikler yapmaktadır. Bundan başka dün İngilterenin tanınmış birkaç müesse-sesinden iki mümessil daha gelerek külliyetli miktarda tütün almak için tetkikat yapmıya başlamışlardır. İn-giltereye satılan bu partilerden sonra bazı anlaşmalarla her sene bu memlekete olan tütün- ihracatımızın artacağı alâkadarlar tarafından söylenmektedir.
Fransızlar tütün a'ıyorlar
Bir müddettenberi şehrimizde bulunmakta olan Fransız Rejisi mümessilleri şehrimizdeki tetkiklerini bitirmişler ve memleketimizden küliyetli miktarda tütün satın almışlardır. Fransızlar önümüzdeki sene içinde de müsait şartlarla memleketimizden alacaktır.
îstanbula motörlU tayyare gfinderllacak
İstanbul’da Türkkuşu talebesine tahsis olunmak üzere Ankaradan 30 planör gönderileceğini yazmıştık.
Haber aldığımıza göre Türkkuşu merkezi kâfi miktarda motörlü mek-tep tayyaresi de gönderecektir. Bu tayyareler Türkkuşundan turizm pilot şahadetanmesi almış olan tayyarecilerin tatbikatlarına Kahsis olunacaktır.
BUt komisyonu toplanıyor
Yarın sabah Süt komisyonu toplanacak ve bu komisyona Belediye İktisat Müdürü iştirak edecektir.
İstanbul İkinci İcra Memurlusundan:
Dairemizin 939/927 numaralı dos-yasile mahcuz olup bu kere paraya çevrilmesine karar verilen'Beyoğ-lunda Tepebaşı Küçük Mezarlık sokak 5 numaralı evin üst katında bir odada piyano ve iki halı bir seccadenin birinci açık arttırması 26/6 989 tarihinde perşembe günü saat 16 dan 18 e kadar ifa edilecektir. Bu arttırmada mahcuz eşya muhammen değerinin % T6 ini bulmadığı takdirde ikinci açık arttırması 30/5/939 Öa salı günü ayni saatte ifa edilecektir. Alıcı olan muayyen gün ve saatta mahallinde hazır bulunacak memuruna müracaat ederek almaları ilân olunur.
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) ettiğim sayın Genel Direktör Yeni Sabaha Trakya ve bütün Türkiyeyi alâkadar eder şu mühim beyanatta bulundular:
General Cemil Tanerin beyanatı
«Edirnede klüp idarecilerile görüştüm. Vaziyetleri hakkında malûmat aldım. Başka yerlerde olduğu gibi buranın klüpleri de azalanın mektep talebeleri arasından aldıkları için kanun mucibince talebelerin ayrılmasile zayıflamış olduktan anlaşılıyor. Klüplerin bu vaziyeti mektepler haricindeki spor hareketlerinin zayıf olduğunu . gösteriyor. Talebe esasen kendi muallimleri nezaretinde spor yapabilecekleri cihetle asıl mektep haricinde kalan büyük kütlenin harekete ve faaliyete getirilmesi yurt için ayrıca faydalı olacağı şüphesizdir.
Şimdi klüpler yeni elemanlar bulmakta ve bunları yetiştirmekte olmaları ve talebelerin de bir taraftan kendi sporlarına devam etmeleri hasebile daha şimdiden spor faaliyetinin artmış olduğu görülmektedir. Şimdi asıl mesele bu faaliyete saha, bulmak meselesi vardır ki, bu da zamanla telâfi edilecektir.
Spor ayni zamanda yurt müdafaasına hazırlanmak bakımından bir vasıta olduğu teemmül edilirse hur dut boyundaki Trakya gençliğinin bu faaliyette ve bu faaliyet vesilesi-le teşkilâtlanmıya ne kadar çalışması ve bu gençlerin kendi isteklerile başına geçen klüp idarecilerinin bu mühim noktayi gözönünde bulundurarak üzerlerine aldıkları manevî mesuliyetin büyüklüğünü düşünerek gayretlerine hız vermeleri lâ-zımgeleceği meydana çıkar.
Çok şayanı şükrandır ki, bu klüp idarecisi arkadaşlarımız faaliyetlerinde kendilerine ilbay gibi sporla fiilen meşgul ve şahsen alâkadar bir büyüğün müzaheretine mazhardır-lar.
Yine şayanı şükrandır ki, bütün Trakyada gençliğin her bakımdan teşkilâtlanmasını alâka ile tasvip ve takip eden Umumî Müfettişin maddî ve manevî yardımına maz-hardırlar. Bu müsait vaziyetin kısa bir zamanda Edirne ve Trakya gençliğinin her bakımdan bariz faaliyetine müşahit olacağımıza emniyetimiz kuvvetlidir.
Ingillzler Bulgarlara kredi açıyorlar
Lordra, 16 (A.A.) — Financial News gazetesinin aldığı bir habere göre Bulgaristana 500,000 liralık bir kred iaçılmasma dair bir itilâf aktedilmiştir. Bulgaristan bu para ile bilhassa demiryolu malzemesi ve yol inşası için lâzım olan makineleri alacaktır.
Ayni gazetenin bildirdiğine göre elyevm Atinada bulunan Sir Lli-thoross, İngiliz eşyasının ithaline mukabil Yunanistandan tütün alınması için müzakereler yapmaktadır.
Ancak Yunan tütünleri külliyetli miktarda Almanyaya sevkedilmekte olduğu için müzakereler esnasında bazı müşkülâta tesadüf edilmektedir.
Sovyotlerln yeni Amerika elçisi
Vaşington, 16 (A. A.) — Yeni Sovyet sefiri Urmanski, hariciye na zırı Hull tarafından kabul edilmiştir.
Urmfanski’nin sefirliğe tayinin-denberi yaptığı ilk ziyaret budur. Sefire henüz itimatnamesi gönderilmemiştir. İtimatname geldikten son râ Ro&reVeft tarafından ^kabuf edileceği tarih, tesbit edüecektir.
Yunan Bulgar hududunda hâdlsa olmamış
Atina, 16 (A.A.) — Yunan - Bulgar hududunda gûya bir hâdise olduğuna dair çıkan haberler resmen kat’î olarak tekzlb edilmekte Ve bütün Yunan hudutları boyunca mutlak bir sükûnet mevcut olduğu bildirilmektedir.
Hltler Sar'da
Treves, 16 (A.A.) — Hitler, garp hudutları istihkâmlarında yaptığı teftişlere devam ederek bugün de Sarre mıntakasmı teftiş etmiştir.
Saha ve muallim
Edirnede de diğer yerlerde olduğa gibi saha ve muallim meselsi önemle göze çarpmaktadır. Her klübün bütün malzemeyi havi idman tertibatım. haiz bir şahası ve bunların yetişmiş ve öğretmiye muktedir bir idman muallimi bulunması esası ü-zerinde yürümekteyiz. Vilâyetlerin ellerine geçirecekleri para ile bir taraftan açık saha ve kapalı jimnastik salonlarını muntazam bir program tahtında meydana getierceği-miz gibi her jimnastikhaneye ve sahaya daimi ve muktedir bir muallim koymak, hedefimizdir.
Bu muallimleri açacağımız yüksek Beden Terbiyesi Enstitüsünden çıkarıp her sene birer parça artırmak suretile kadrolarımızı dolduracağız. Bu zamana kadar da altışar aylık kurslarla bilâhara ikmal edilmek üzere mullimler yetiştireceğiz. İlk kursu bu sene haziranda Kuleli
mektebinde açmayı düşünüyorum.
Devletin malî veziyeti müsait o-lunca bize verecekleri fazla yardam parasile de vilâyetlerin dar bütçelerinin noksanını tamamlayarak mümkün mertebe kısa zaman zarfında ihtiyaçlarını karşılamıyar çalışacağız. Hayale kapılmıyoruz. Zamandan ve mekândan azamî istifade ederek ihtiyaçlarımızı tamamlı-yacağız.
Yaptığım bir hesapla Türkiye idman ve beden terbiyesi tesisatının tamamlanması için 163 milyon liraya ihtiyacı vardır. Bu tesisatın tamam olduktan sonra işletme masrafı senevî 13 milyon liradır. Bu büyük rakamdan ürkmüyoruz. Bunu yenmek Türk gençliğinin ilk başaracağı iştir.
Atletizm
Spor temaslarında atletizme çok ehemmiyet veriyorum. Bütün spor faaliyetlerinin esasını, ilerlemesini sporcuların ferden atletizm faaliyetine verecekleri ehemmiyette buluyorum. İleride tesbit edilecek olan muayyen atletizm evsafını kazanmı-yan sporcuların futbol müsabakalarına iştirak etmelerine müsaade et-miyeçeğim.»
Tekirdağ yolile îstanbula hareket eden umum Müdür bir müddet An-karada kaldıktan sonra 25 haziranda yeni seyahate çıkacak, Karadeniz havzasında tetkiklerde bulunacaktır.
ATLET
190 ncı alayın kuruluş yıldönlimU
Tekirdağ: 16. (A.A.) — Tekir-dağdaki 190 inci alayın kuruluşunun yirminci yıldönümü münasebetile kışlada merasim yapılmıştır. Bu merasimde Tümgeneral Kemal Balıkesir, davetliler, alaydaki sübay ve erler bulunmuştur. Törene istiklâl marşı ile başlanmış, albay Sıtkı Yurtcanlı, istiklâl savaşında zaferler kazanan bu alayımızın yirmi iki yıllık mazisini heyecanlı bir hitabe ile anlatmıştır. Müteakiben alay, Tü men komutanının huzurunda bir merasim geçidi yapmıştır.
Amasyada şiddetli dolu
Amasya, 16 (A.A.) — Evvelki gece şiddetli yağan dolu neticesi o-larak 14 köyün ekinlerinin harap olduğu anlaşılmıştır. Vilâyetin diğer mahallerinde tahribat derecesi henüz anlaşılamamıştır.
Ingiliz Kral vo Kraliçesi Kanadaya yaklaştılar
Londra: 16. (A.A.) — İngiltere Kral ve Kraliçesini Kanadaya götürmekte olan (Empress of Australia) Vapuru,_KauadşL sularına girmiştir. İngiliz hükümdarlarını istikbale gelen Kanada donanmasına mensup iki torpito ile üç deniz tayyaresi gemiye refakat eylemektedir.
Almapyada nUf us tahriri
Berlin 16: (A.A.) Bohemya ve Moravya müstesna olmak üzere yarın bütün Almanyada nüfus, meslek ve fabrika tahriri yapılacaktır.
ZAYİ — Eminönü Belediye Muhasebesine ait 24.12.938 tarih ve 166023 numaralı depozit makbuzunu zayi ettim. Hükmü olmadığını ilân ederim.
Ali Kalfa
2 — Ahmet İrsoyun Hüzzam şarkı: (Hatırında kalsm)
3 — Rakımın Hüzzam şarkı i (Aşkın bana bir gizli elem)
4 — Faiz Kapancının Hüzzam şarkı: (Seni gördü o şafak saçlara)
5 — Şükrü Şenozanın Mahur şarkı: (Bu sevda ne tatlı)
6 — Hicaz türkü: (Bağa girdim üzüme)
7 — Halk türküsü: (Şu dağlan delmeli, gönlü eğlemeli)
13,00 Memleket saat ayan, a-jana ve meteoroloji haberleri
13,15-14 Müzik ( Riyaseti Cüm-hur bandosu - Şef: İhsan Künçer)
1 — J. BouChei -
2 — J. Lavrovici - Tuna dalgalan.
3 —Rossini - Guillaume Teli U-vertürü.
4 — E. Grieg - Peer Günt L cı süitisinden No. 1, 2, 3, 4
18.30 Program.
18,35 Müzik (Virtözler - PL
18,00 Konuşma. i
19.15 Türle müziği (Fasıl heyeti)
20,00 Memleket saat ayarı, a-jans ve meteoroloji haberleri.
20.15 Türk müziği.
1 — Uşşak peşrevi
2 — beyin “uşşak şarkı 1 (Meyhane mi bu bezmi)
3 — Rakımın Uşşak şarkı: (Ba na hiç yakışmıyor böyle)
4 — Rakımın Uşşak şarkı: (Silmem bir gün hayalimden)
5 — Cevdet Çağla: Keman taksimi.
6 — Udi Zekinin Uşşak şarkı; 'Bir gün geleceksin diye)
7 — Halk türküsü: (Karam)
8 — Mahur şarkı: (Hâlâ kanayan kalbimin aşk ateşi)
9 — Rakımın Hicazkâr şarkı : (Bekledim tâ fecre kadar)
21,00 Konuşma (Haftalık posta kutusu)
21.15 Esham, tahvilât, kambiyo-nukut ve ziraat borsası (fiyat)
21,25 Neşeli Plâklar - R.
21.30 Müzik (Küçük orkestra • Şef: Necip Aşkın)
1 — Heinz Reinfeld - Eve gel yavrum.
2 — Mainzer - Düğün töreni
3 — Kützlader - Haydi bana bir hava daha çal.
4 — J. Strauss - Polka
5 — J. Strauss - Bizde vals.
6 — Bareuer . İtalyan şarkısı
7 — Leopold - Çigan oyunları 22,00 Müzik (Melodiler - PL) 23,00 Son ajans haberleri ve yarınki program.
23,15-24 Müzik (Cazband - Pl.)
'EN! NEŞRİYAT
fski Şehremini
Cemil l'opuzlunur
Eski Şehremini profesör doktor Cemil Topuzlunun anlatıp gazeteci arkadaşlarımızdan Sabih Alaçam tarafından seyyal bir üslûpla kaleme alınan bu cazip ve meraklı bioğrafi her sınıf okuyucunun lezzet ve istifade ile okuyacağı bir mevzudur.
Özlü ve istifadeli esersevenlere bu kıymetli kitabı tavsiye ederiz. Dağıtma yeri Ahmet Halit kitap e-vidir. Eser iyi tertip edilmiş ve nefis bir şekilde basılmıştır. Bütün bunlara rağmen fiyatı (50) kuruştur.
Üsküdar Asliye Hukuk Hâkimli-ğinden:
Asaniğa vekili avukat Kami Nazım Dilman tarafından Yani Arigu-ridis aleyhine açılan boşanma davasından dolayı müddaaleyhe tebliğ edilmek üzere gönderilen dava istida sr sureti müddaaleyhin KadıkÖ-yünde Bahariye caddesinde 67 No. lu haneyi terkedip gittiği ve nerede olduğu malûm olmadığı şerhile mübaşir tarafından bilâ tebliğ İade e-dilmiş ve mahkemece de müddaaleyhin ikametgâhı meçhul olduğa anlaşıldığından ilânen tebligat icrasına karar verilerek dava istidası suretile 26/6/939 pazartesi saat (10) a daveti mulazammm davetiye varakası mahkeme divanhanesine talik edilmiş olduğundan müddeialevh Yani’nln (20) gün zarfında dava istidasına cevap vermek ve yevmi mezkûrda mahkemeye gelmeli üzere keyfiyet ilân olunur. (17817)

YEN fSAB AH
17 MAYIS 1939
Türk Gibi Kuvvetli
Sözü Boş Değildir
ÇAPA MARKA MÜSTAHZARATI
Bu sözü teyid güzel vurd topraklarının biricik İmal kaynağıdır.
Arpa unu Bakla unu Yulaf unu Nohut unu Çavdar unu Pirine unu Kornflau Bezelya unu Patates unu Fasulye unu Mercimek unu
Buğday nişastası Pirinç nişastası
Memlekette bu maksatla kurulmuş ve her şeye rağmen (24) sene neslin gûrbilz yetişmesine tevakkufsuz hizmet etmiş yegâne Türk san’at evidir. Yavrularınıza, doktorlarınızın tertip ve tavsiyesile vereceğiniz bu gıdalar mutlak huzurunuzu temin edecektir.
ÇAPA MARKA
Dünyada beynelmilel şöıretl haiz eşlerde kat'lyyen omuz omuzadır.
Daha üstününün bulunması mümkün değildir. Tekmil müstahzaratımız muhayyerdir. Her yerde daima taze olarak bulacaksınız. Adres: Beşiktaş—Kılıcall M. Nuri ÇAPA Tel. 40337
İstanbul Belediyesi ilânları
Mezat Müdürlüğü Eşya şubesine bırakılan bir kanape ile üç parça tabağın sahipleri on beş güne kadar gemediği takdirde satılacaktır. (3351)
*
Silâhtarağa Kemerburgaz yolu için lüzumu olan ve beher metre mikâbına 3 lika 69. kuruş bedel tahmin edilen 217 metre mikâp ham taş pazarlığa konulmuştur. Keşif evrakile şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler en az 800 liralık işe benzer iş yaptığına dair vilâyetten alacaları fen ehliyet ve 939 yılma ait Ticaret odası vesikasile 60 lira 5 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 24/5/939 çarşam ba günü saat 14 buçukta Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (3354).

Muhammen bedeli 4000 lira olan Tepebaşı bahçesindeki Gardenbar binasının ankazı satılmak üzere açık artırmaya konulmuştur. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2490 sayılı kanunda yazılı vesika ve 300 liralık ilk teminat makbuz veya mektubile birlikte 25/5/ 939 perşembe günü saat 14,30 da Daimî Encümende bulunmalıdırlar.
(B) (3246)
----------* K O L t N O S ' U
KULLANMAKLA GÜLÜĞÜNÜZÜN PARLAKLIĞINI TEZYİD EDİNİZ. Güzellik ve cazibe. Bağlam ve revnak dişlerle kaimdir. KOLİNOS, KENDİNİZE cazip ve güzel olduğunuzu hissettiren KOLİNOS’u TECRÜBE EDİNİZ.
Taze bir ağzın ve sehhar bir gülüşün saadetini hissedeceğinize mutmain olabilirsiniz.
^Macun teksif edildiğinden ihtiyacınızı uzun müddet tatmin eder.
Devlet DemiryoIlarTTârîîan^
Adapazarı - Sapanca Gezinti Trenleri
Haydarpaşa - Adapazarı - Haydarpaşa gezinti trenleri 21/5/939 Pazar gününden itibaren işlemeğe başlıyacaktır. Kalkış ve varış saatleri aşağıda gösterilmiştir. İstasyonlardan fazla tafsilât alınabilir. (3331)
1 inci tren 18,00
2 nci tren
18.56
1 inci tren
6.55
2 inci tren
7.30
Haydarpaşadan
hareket:
Adapaz arından hareket:
Salep Tarçın
Kimyon Karanfil Zencefil
Karabiber Yenibahar Beyaz hibe Sofra tuzu Kırmızı biber
SOLUCAN BİSKÜİTİ
AĞARAN SAÇLARA
( Kutu ve
Paketleri)
I Kumral ve Siyah
renkte sıhhî saç boyalarıdır. İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ Beyoğlu - İstanbul .
TÜRK HAVA KURUMU
Neden
Aspirin
Çunk3'ASPİRİN senelerj denberî her türlü soğukal^ gıdıklarına ve ağrılara karjf ^tesiri şaşmaz bir ilâç olduğunu ^fsbat etmiştir.,
A S P İ R I N in tesirinde^ emin4olmak İçini lütfen
sına dikkat_edıniza
Büyük Piyangosu
İJûnol Keşidp;J1-Haziran-339 dadır Büyük İkramiye: 45.000 Liradır Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle ( 20.000 ve 10.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır...
Yeni tertipten bir bilet alarak İştirak etmeyi İhmal etmeyiniz. Siz de piyangonun mee'ud kg ve OaıtUyjrl^.’i a.'asına çılrmlş olursunuz...
T
Diş Doktoru Diyor ki:
d bir müddet “RADYOLİN,, 4 kullandıktan sonra dişleriniz inci gibi parladıktan başka mikropların kâmilen mahvolduğunu, zararlı salya ve ifrazatın kesildiğini, diş etlerindeki iltihabların durduğunu ve nihayet ağzınızda lâtif bir rayiha başladığını duyacaksınız.
Gayet Temiz
Gayet Sıhhî
Gayet Ucuz
Her gün sabah, öğ e ve akşam yemeklerinden sonra günde 3 defa dişlerinizi
Raoyoıın ı;u ıırcaıayınız
Kastamonu Nafıa Müdürlüğünden:
1 — Kargı kazası merkezinde projesi mucibince yeniden inşa edilmekte olan hükümet binasının 939 yılı içinde ikmal edilecek (17223) lira (83) kuruş keşif bedelli kısmının evrakı keşfiyesine göre inşaatı kapan zarf usulile ve bir ay müddetle evvelce münakaşaya çıkarılmış ve yapılan ilân neticesinde talip çıkmadığından 2490 sayılı kanunun 40 mcı maddesine tevfikan komisyonu tarafından mezkûr inşaat bir ay müddetle eksiltmesi pazarlıkla yapılmasına karar verilmiştir.
2 — İhalesi 29 mayıs 939 pazartesi günü saat 15 te Kastamonu Nafıa dairesinde toplanacak komisyonu tarafından yapılacaktır.
3 — İstenilen bu işe ait evarkı keşfiye ve fenniyelerin suretlerini Ankara, İstanbul ve Kastamonu Nafıa Müdürlüklerinde görebilirler.
4 — Talip olanlar ihale günü iden bir hafta evvel bulundukları vilâyete resmen müracaat ederek bu işi yapabileceklerine dair vilâyet makamından bir ehliyet vesikası almaları ve % 7,5 muvakkat teminatı olan (1314) lira (88) kuruşluk muvakkat teminatının bulundukları vilâyet Ziraat bankasına yatırılarak makbuzunun Kastamonu Nafıa müdürlüğü adresine gönderilmesi ve 939 Ticaret Odasmca tescü edilmiş vesikalarile teklif mektuplarının ihale zamanına kadar komisyona posta ile gelmiş bulunması şarttır.
5 — Postaların gecikmesinden dolayı zamanında gelmiyen teklif mektupları ve evrakı müsbiteler nazarı itibara almmıyarak sahiplerine reddolunur.
6 — Bu inşaata dair fazla tafsilât istiyenler bir mektupla Kastamonu Nafıa Müdürlüğünden sorabilecekleri üân olunur. (3337)
inhisarlar IJ. Müdürlüğünden:
I — Çamaltı tuzlası için şartnamesi mucibince 160.000 Kg. ağır dizel yağı kapalı zarf usulile eksiltmeye konmuştur.
II — Muhammen bedeli 11200, muvakkat teminatı 840 liradır.
III — Eksiltme 25/5/939 perşenbe günü saat 14 te Kabataşta Levazım şubesi müdüriyetindeki alım komisyonunda yapılacaktır.
IV — Şartnameler her gün sözü geçen şubeden parasız alınabilir.
V — İsteklilerin kanunî vesaikle % 7,5 güvenme parası makbuz
veya banka teminat mektubunu ihtiva edecek kapalı zarfların ihale saatinden bir saat evveline kadar mezkûr komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır. (3203)
Türkiye İş Bankası A. Ş. den:
19 Mayıs Bayramı münase-betile Bankamızın İstanbul, Galata, Beyoğlu Şubeleri ve Beyazıt, Kadıköy, Üsküdar Ajansları 19 ve 20 Mayıs günleri kapalı bulunacaktır.
Fatih Sulh 3 üncü hukuk hâkimli-| ğinden:
| Aksaray Millet caddesi 31 numarada oturmakta iken hâlen ikametgâhı meçhul bulunduğu mübaşir meşruhatından anlaşılan Mustafa Çağlar aleyhine mahkememizde açı-I lan sulh teşebbüsü davasında muhakeme 5/6/939 saat 10 olarak tayin i edilmiş olduğundan mezkûr gün ve saatte ismi geçen Mustafa mahkemeye gelmediği takdirde gıyaben karar verileceği tebligat makamın-aa olmak üzere ilân olunur.
Zührevî ve cilt hastalıkları
Dr, Hayri Ömer öğleden sonra Beyoğlu Ağacamü karşısında No. 33 Telefon 41358
Fatih I. Sulh Hukuk Hâkimliğinden:
Hazine Aksarayda Kemalpaşa, caddesinde Yenikapı caddesi sağ tarafında altında bisiklet dükkânı o-lan 23 No. lu Apt. da mukim ölü emekli subay oğlu Tevfik aleyhine açtığı alacak davası için gönderilen zaptı davaya mumaileyhin ikametgâhı malûm olmadığı mübaşiri tarafından verilen meşruhat üzerine on beş gün müddetle ilânen yapılan tebligata rağmen mahkemenin muayyen bulunduğu günde gelmemiş olduğundan gıyaben mahkeme icrasına ve 1-2-933 tarih ve 933 numaralı avans ilmühaberi ile 12 lira 14 kuruş harcirah evrak'nın divanı Muhasebattan celbolunaıak muhakeme 29/5/9Ö9 saat 10,30 talikin* karar verilmiştir. Yevmi ve saati mezkûrda mahkemeye gelmediği ve müddeti kanuniyesi zarfında İtiraz etmediği takdirde vakıayı kabul ve ikrar etmiş addile aleyhine hüküm verileceği tebliğ makamına kaim olmak üzere işbu gıyap kararı usulen, 141 maddesine tevfikan ilân olunur. (939-131).
Sahibi: A. Cenıaleddhı Saraçoğlu Neşriyat müdürü: Macid ÇETİN Basıldığı yer: Matbaai Ebüzziya