Arasında
Yazan: Hüseyin Cahid YALÇIN
— 207M
yıl — No. 374
Biz mihver devletlerinde tecavüz maksatları bulunduğuna zalıip oluyoruz. Bu uğurda harbede-cekler mi? Burasını pek bilmiyoruz. Fakat, okadar hazırlanıyorlar ki bu işin sonu mutlaka harbe varacaktır demek mantık bakımından zaruret kesbediyor. Ayni zamanda, bazı vakitler, harbin faydasına, necabetine. behemehal lüzumuna dair mihver devletleri ricali ağzından medlıiyeler işitiyoruz. Sonra, onların ideolojisinin halkta lıarp mefhumunun işgal ettiği yüksek, manevi ve ahlâkî mevkii de biliyoruz, işte bütün bunlar bir araya toplanınca, bizim nazarımızda Berlin - Roma mihveri dünyanın bu günkü kararsız, muztarip ve karanl/k vaziyetinden mesul bir mevkide kakıyor.
İş yalnız sözde, nazariyede ve hazırlıkta değildir. Mihver devletlerinin ikisi de sulhü ihlâl bakımından ciddî suçlar işlemişlerdir. Bu yol bir kere tutulduktan sonra bunun nerede duracağını kestirmek kabil değildir. Binaenaleyh mihver devletlerinin yayılma yolu üzerine tesadüf eden küçük devletlerin hepsi kendilerini tehlikede görmek zaruretinde-dirler. Büyük devletler de bu işin 1-lerlemesi Avrupada mihver devletlerinin bir Hegemonyası şekline inkılâp edeceğini düşünreke kendi vaziyetlerini tehdit altında hissediyorlar. Bu kargaşalık ta ondan Heri geliyor.
İşte azamî derecede objektif olmağa çalışarak, realiteden aldığımız intiba budur. Acaba doğru mu? Vicdanı dürüst her medenî insan kendi kendisine bu suali irad etmek zaruretindedir. Çünkü dünyadaki fenalıkların bir çoğu anlaşmamaz-lk yüzünden doğmuştur. Yalnız kendi düşünce ve görüşlerimiz içine kapanarak vekayü yalnız tır taraflı görmek ve tetkik etmek bizi daima yanıltmak ihtimali vardır. Bizim böyle düşünmemize mukabil mihver devletleri ne düşünüyorlar?
Onların da gazetelerine ve devlet adamlarının sözlerine bakılırsa asıl tehlike ve tehdid karşısında bulunanlar kendileridir. Demokrasi devletleri tepeden tırnağa kadar silâhlanıyorlar; mihver devletlerinin hattına esasen tecavüz etmişler, tabancayı şakaklarına dayıyarak bazı şartlar kabul ettirmişlerdir. Şimdi de harp çıkarmak emelindedirler ve etraflarında düşman bir çember tesis etmek için faaliyettedirler.
Şu karşılıklı iddia ve ithamlar arasında müşterek bir nokta var: Herkes sulh istemekte müttefik! Bu halde, dünyanın bu kadar münevver, bu kadar kültürlü, yüksek ve zeki devlet adamlarının en büyük bir nimet diye telâkki ettikleri sulhü temin edememeleri gerçekten yazık ve kendileri için ayıp değil mi? Hep sulh istiyen siyasilerden mürekkep en yüksek bir zümre nasıl olur da bu müşterek arzularını birbirlerine anlatıp birbirlerine itimat telkin edemezler? Bahusus ki temsil ettikleri milletlerin hepsinin de ayni arzuya bütün kalplerinden İştirak ettiklerinde dünyada hiç kimsenin şüphesi yoktur.
îşte devlet adamlarının resmi sözlerine, matbuatın zahirî neşriya-| tına bakılırsa kabil değil işin içinden çıkılamıyacak bu muammayı halledebilmek için satırlar altındaki manaları okumağa çalışmaktan başka yapılacak bir şey yoktur. Daha geçen gün, Mussolini ortada harbet meğe değecek bir sebep olmadığını ^emin ettikten sonra, kendi haklarının verümesini, bazan beklemenin de harp kadar felâketli olabileceğini söylüyordu.
Her halde, inkâr kabul etmiye-oek surette muhakkak ve sabit o-lan bir nokta varsa o da mihver dev-teflerinin memnun olmadıkları ve-ya memnun görünmedikleridir. Onlar mevcut vaziyetin değişmesini,
* Hüseyin Cahid YALÇIN (Soau 3 üncti tayfada)
YENİ SABAH
GÜNLÜK SİYASİ HALK GAZETESİ
Fransa ile Hatay için Kat’î Anlaşma Oldu
Ingiliz Başvekili Türk - Ingiliz Anlaşması Ve Boğazlar Meselesi Hakkında izahat Verdi
Lord Halifaks Moskovaya Gidiyor
BulgarlarTürk İngiliz Anlaşmasını Balkan Devletlerini Tamamile Birleştirecek Bir Teşebbüs Sayıyorlar
Ingiliz Başv kili Chamberlain
1^7,1 O.U.U U- r , - ,..r
Bir Alman Gazetesinin Fiizuli Mutaleası
Paris, 18 (A.A.) — Havas Ajansı, Ankara’dan aldığı malûmata atfen bildiriyor:
İskenderun Sancağı meselesinde Fransa ile Türkiye arasında bir prensip anlaşması vukua gelmiştir. Avcum Kamarasında bir sual
Londra, 18 (A.A.) — Avam Kamarasında bir suale cevap veren Başvekil B. Chamberlain, şu beyanatta bulunmuştur:
«— 12 mayıs Türk - İngiliz deklârasyonu, Boğazların Türkiye tarafından müdafaası hakkındaki Mon-treux mukavelenamesinin ahkâmını değiştirmemektedir. Zira bu mukavelename İngiltere ve Türkiyeden başka diğer memleketlerin de iştirak ettikleri bir mukavelenamedir.
İngiliz - Türk deklârasyonunun metni, Akdeniz mıntakasında bir harbe müncer olacak bir tecavüz hâdisesi takdirinde diğer Akdeniz dev-letlerile iş birliği imkânını kapamakta değildir.»
Bulgar noktai nazarı
Sofya, 18 (A.A.) — Hususî muhabirimiz bildiriyor:
Bulgar matbuatı Türk - İngiliz anlaşmasının ehemmiyeti mahftusa-sı olduğunu ve Sovyetlerin bu anlaşmayı tasvip etmesi de Sovyet -İngiliz anlaşmasının intaç edileceğine delâlet ettiğini ve bu anlaşmanın Balkanlarda müessir olacağına ve belki Türkiyeye Balkan devletlerini tamamen birleştirmek için bir teşebbüse geçmesine imkân vereceğini yazmaktadır.
Bir Alman gazetesinin mütaleası
Berlin, 18 (A.A.) — D. N. B. A-jansı bildiriyor:
Berliner Borsen Zeitung gazetesi • Sonu 3 üncü sayfamızda)
-----------)
Çakırcalı Efe
Yazan : Murad Sertoğlu OsmanlI İmparatorluğuna kafa fjtan bu müthiş şakinin akılları durduran sergüzeşts-rlnden vücuda getirilen roman
Pazar Günü Başlıyoruz
Komitacılar
Peşinde
Yazan : M. Sıfır
Hayatının Onbeş yılını Makedonyada Bulgar Komitacılarını takiple geçiren Bursalı Ateş Ahmet Çavuşun hatıraları
Yakında Başlıyacağız
ingilizler Bir Milyon Kilo Tütün Alıyorlar
Fransız Ticaret mümessilleri de memleketimize geliyorlar
Ingiltere ile son yapılan siyasî an-laşmadan sonra iki memleket arasındaki ticarî faaliyet günden güne artmaktadır. Bu sebeple Türkiye -İngiltere arasında yeni bir ticarî anlaşma yapılacağı kuvvetle söylenmektedir.
Son günlerde İngilterenin tanınmış birçok firmalarına mensup mümessillerin memleketimize gelerek muhtelif ihracat maddelerimiz üzerinde tetkiklerde bulunmaları hu ihtimali takviye etmektedir. Memleketimizden külliyetli miktarda tütün almak üzere bir haftadanberi temaslarda bulunmakta olan İngiliz mümessillerinden başka, dün sabah da İngilterenin en büyük tütün fabrikası direktörü Savicin riyaseti altında bir heyet şehrimize gelmiştir. Heyet, memleketimizden bir milyon (Sonu 3 üncü sayfamızda)
ABONE ŞARTLARI
TflrkJys Ecnebi
900 Kr. Seneliği 2400 Kr.
500 Kr. 6 aylığı 1250 Kr.
260 Kr. 3 aylığı 650 Kr.
90 Kr. 1 aylığı 350 Kr. Posta ittihadı». firman leketler işin 28, 14, 7.8
KURUŞ
--------------------------"------)
19 Mayıs Bayramı
Bu gün, kurtarıcı Atatürk’ün Samsuna ayak bastığı günün 19 uncu yıldönümüdür. Bu itibarla Türk kurtuluş savaşında büyük bir manası olan 19 mayıs şimdi gençlik bayramı olarak kutlulanmakta-dır. Yurdun her tarafında, gençlerin bu günü tes’it ederlerken, yüklenmiş oldukları aziz Cümhuriyeti koruma ve yükseltme vazifelerini asla unutmamaları ve Cümhuriyeti kuranların hedeflerinden hiç bir vakit ayrılmamak için yeniden and içmeleri lâzımdır.
Bayramınız kutlu olsun I
J
Filistinde Yeniden Kanlı Hâdiseler Oldu
Ingilizlerin Filistin için Neşrettik leri Projeyi Yahudiler De, Araplar Da Reddettiler
İngiliz polisi Telâvivde yapılan bir nümayişi dağıtırken
Kudüs, 18 (A.A.) — Evvelce ha-
ber verildiği gibi Filistin millî ya- karşı protesto nümayişleri başlamış hudi yurdunda bu sabah fecirle be-
raber umumî grev ve beyaz kitaba
tır. ISoz-u 3 ii-eü sayfada I
Piyasada Kesme Şeker Bıihranı Var mı, Yok mu
Şeker Şirketi Mevcut Sıkıntdı Vaziyetin Sebeplerini Anlatıyor
Tüccar Eski İddiasında Israr Ediyor
Şeker hakkındaki neşriyatımız efkârı umumiye tarafından büyük bir alâka ile karşılanmıştır. Filhakika ortada şeker işinden dolayı bir sıkıntı mevcuttur. Bizim gayemiz, bu sıkıntılı vaziyetin-giderilmesi, gerek tüccarın ve gçr^kse halkın piyasada normal fiatla istediği cins şekerden istediği miktarda bulabilmesidir.
Dün bu işi bir de Şeker şirketin-eden tahkik ettik. Şirkette alâkadar bir zat bize vaziyeti şu şekilde izah etti:
«— İstanbul’da son bir ay zarfında kesme şeker üzerinde bir huzur-
( Sonu 3 ün •) '•'vfndal
yasada bol miktarda Dulu-namıyan kesme şeker
HER SABAH
Bir Temenni Tahakkuk Ediyor
Bundan tamam (365) gün evvel, yine böyle bir 19 mayıs günü, yine «Her Sabah» sütununda: «Atatürk on dokuz sene evvel bugün Samsuna ayak bastı. Bu ayağın düşman kafalarını eze eze, Karadenizden Akdenize ne muzafferane adımlarla yürüdüğünü yalnız Türkiye değil, kâinat bilir. Yine herkes bilir ki, Türk davasının bir ucu Samsunda İse öbür uçlarından biri de Antakya ve tskenderundadır. Milliyet bakımından bir Hatay çocuğunu hir A-
1
nadolu çocuğundan ayıramayız.» demiştik.
Bugün bizim için «Bir hayat ve limit başlangıcının yıldönümü» keli-melerile hulâsa edebileceğimiz 19 mayıs gününün yeni bir yıldönümünü kutluyoruz, hem de yakın bir atide yalnız Hatay çocuğunu değil, bütün Hataylı ırkdaşlarımızı göğüslerimize bastıracağımızdan emin bulunarak kutluyoruz.
Türk milletine bu çifte bayramı yaşatanlara bin minnet ve şükran.
A. CEMALEDDlN SARAÇOĞLU
Sayfaı t
TTN I S A B A H
19 MAYIS 1939
Jk HATIRA v. ITIRAFLARI^^
Tefrik. N« 95
Kanlı Bir Müsademe
Avlarımızı Kaçırmamak için Uzaktan Ateşe Başladık
— Hepimize geçmiş okun ağalar. İçimizde korku ile altını kirleten var mı acaba?.. Hani ben biraz kendimden şüpheliyim de...
Demiş, yine hepimizi güldürmüş-IU. Fakat ne gülmek ve ne de düşünmek ile geçirilecek zaman yoktu. Uzandığım yerden biraz kalkınan k geri tarafımıza da bir göz a-tıp kulak verdim. Sinen ve sönen cüret ve cesaretimiz yine kabarmış ve şahlanmıştı. Kayalığın üzerinden biıer birer geriye doğru sürünerek indik, kendimizi bütün hızımızla yokuş aşağı koyuverdik.
Bir saat sonra, Başıbüyüğün tepesindeki kayalıklara sinmiştik. Sıkıntıdan, koşmaktan kızışan, terliven vücudümüzü gecenin serinliği pek çabuk soğutmuş, âdeta üşütmiye başlamıştı. O sırada yaptıkları gece tatbikatını bitiren Hintliler de Ba-şıbüyük yolundan Bostancıya doğru inmiye başlamışlardı. Artık korkudan değil, fakat soğuktan titriye {İtriye bu uzun yürüyüş kolunun geçmesini beklemiş, yarım saatten fazla mükemmel bir ayaz kesmiştik. Biraz sonra, Şamandıra istikametine biz de yürüyüşe geçmiştik'. Yürüyüşle biraz ısınıp kızışınca çenelerimizin bağları çözülmüştü artık. Biraz evvel çektiğimiz acı azap ve korkulu ıztırabın, o anlarda Bizde bıraktığı tesirleri birbirimize söylüyor, gülüşüyor ve etrafı da kollıya-rak yürüyorduk. Hoca Bekir, bu yürüyüş sohbetine karışmıyor, biraz ilerimizde ve başı önünde düşünerek yürüyordu. Mipavrili İbrahim sözlerini bitirince, Bekir birden'durmuş ve bize dönmüştü. Ciddî bir tavırla :
— Şimdi, demişti. Söz sırası bana geldi değü mi?.. Ben ne Mipavrili gibi az korktum, ne de Kemşînli gibi korkmadım, diyeceğim. Çok korktum doğrusu. Şaşarım ikisinin de savurdukları palavralara. Her korkan insanın muhakkaa diTı mi tutulur, ödü mü patlar? Korkmadık ta, sanki ne diye var hızımızla kaçtık, hele eğri büğrü kayalara birer pestil parçası gibi niçin yapıştık ya?.. Neye saklamalı işin doğrusunu. Hepimiz korktuk, can ve gönülden kaçtık işte..
Bu söz üzerine Hemşinli Nuri ile Hoca Bekir arasında açılan ve bize durup dinlenmeden kahkahalar saçtıran münakaşalarını dinliye dinliye yorgunluk bile duymadan Şamandıra deresini tutmuştuk. O sırada gün aydınlanmış, her taraf ılık güneşle ışılmış, yaldızlanmıştı. Biraz daha yürüdükten ve Şamandıra deresinin çatal teşkil ettiği noktaya vardıktan sonra, bulduğumuz bir koytuluğa sokulmuş, Hoca Bekiri gözcü bırakarak uykuya koyulmuştuk.
O günümüzü de bitirmiş, işsiz ve ■ıkıntılı geçen günlerimize eklemiştik. Güneş henüz batmış, ortalık kararmağa yüz tutmuştu. Sokulduğumuz koytuluktan takriben ikT’ytTz metre kadar ilerimizden geçen ve Şamandıraya giden yol üzerinde ansızın beş silâhlı belirmişti. Topluca yürüyorlar, onlar da her vakit bizim yaptığımız gibi tatlı tatlı görüşüp gülüşüyorlardı.
Olduğumuz yerde gerilip kalmış tık. Nasibin önümüze çıkardığı bu kısmeti elbette ki elden Eaçırmıya-caktık. Fakat birden saldırmağa a-razinin vaziyeti ve bizim bulunduğumuz mevki hiç te müsait değildi. Tabiî, bunları seslenerek durduracak değildik ya. Bizim yetişmek için geçireceğimiz zaman zarfında, onlar da soluğu ilerimizde bulunan ve mev zi tutmağa elverişli olan dönemeç ye rinde olaoaklardı. Bu vaziyette biz, ■arp bir yere taarruz etmek mecburiyetinde kalacak, girişeceğimiz müsademede belki de bir ikimiz, yahut ta hepimiz vurulacaktık.
Bu düşünce ile bulunduğumuz ferden ateş açmak kararını vermiş
Yw»n 8 M- SIFIR
ve ilk mermilerimizi, kıyafetlerinden kimin ve nenin nesi olduklarını pek güzel anladığımız köy palikaryalarına göndermiştik. ilk ateşte Biı çorbacılar, takip ettikleri yolun sağ tarafında bulunan çukurluklara atlamak gafletini gösteri vermişlerdi. Gafletini diyorum, çünkü, girdikleri hendeklerin bize karşı olan ateş sahaları kapalı idi. Kendilerine doğru ilerleyicimizi gözliyemiyecek kadar çukura inmişlerdi. Bu ele geçmez fırsatı kaçırmadık. Nuri ile Hoca Bekiri tarif ettiğim bir tümseğe kadar sıçratarak ileri sürdüm. Kîipav-rili ile ben ateşe devam ile çorbacıları oyaladım. Hemşinli ile Hoca tarif ettiğim tümseği tutup ateşe başladıktan sonra, biz ilerledik. Bcyle-ce ve ayni manevrayı tatbik ede vde heriflere epeyce yaklaşmıştık.
Aramızda ancak otuz metre bir mesafe kalmıştı. Onlar da ateş ediyorlardı amma mermileri TJÎr metre üzerimizden geçiyordu. Bir aralık çukurdan baş çıkarmak cesaretini gösteren çorbacı ağalardan birinin, Mipavrilinin attığı bir kurşunlar, her halde alnı delinmiş ve başındaki kasket uçar gibi geriye gitmişti. U-zun boylu ateş ile geçirilecek zamanımız yoktu tabiî. Zaten seyrek o-lan ateş arasında yine bir fırsattan istifade ile, Mipavrili üe Hoca Bekiri iki yanlara yollamış dedikleri şiddetli yan ateşleri karşısında, bizim babacalanrı susturmuş ve hep birlikte tepelerine çullanmıştık. Uzattığımız mavzer namluları karşısında boyunlarını bükmüşler ses ve soluk 1 larını kesmişlerdi. Biri çenesinden, İkincisi sol omuzundan yaralı, diğer üçü de sapasağlam titreşiyorlardı. Tüfeklerini, cephanelerini, Mipavrili almış, itirafı biraz ayıp olacak amma, canlarile para keselerini de Hemşinli Nuri ile Hoca Bekir çıkarmışlardı.
Geberiklerin üzerini biraz çalıçır-pı, yine kendi üzerlerinde bulduğumuz ufak bir portatif kürekle attığımız toprakla kapamış ve hemen hâdise mahallinden uzaklaşmıştık. Mevsim müsait ve dağlar, ormanlar barınmıya elverişli olduğu için tam bir buçuk ay Taşdelen, Polonez, Ar-navutköy taraflarında dolaşmıştık. Fakat, Şamandıradaki bereketli nasibin bir eşine daha tesadüf edememiştik.
Bu havaliye, on beş gün sonra i-kinci sarkışımızda Kaymaz çiftliğinde bir tesadüfle görüştüğümüz Samandıralı Etem Ağa, bize geberiklerin kimler olduklarını isimleri-le saymış, çoktanberi yaptıkları cinayetleri de birer birer anlatmıştı. Hakladığımız afacanlardan biri Pa-şaköylü Şekerci Vasil adlı bir melûn imiş. Bu zalim herife o civarlardaki Rumlar kömürcü Kolras unvanını vermişlermiş, sebebi de bir buçuk senede yirmi altı kömürcü öldürmesi imiş. Etem Ağa, bunları anlatırken gözlerinden döktüğü ateşli yaşlarla yüreğimizdeki hırsı ve hıncı alevlendirmişti. O hızla tekrar şimal istikametine dönmüş, tâ Irva üzerlerine kadar uzanmıştık. Her tarafı arayıp taramış, günlerce pusularda kalmıştık. Ne yazık ki, aradıklarımızla bir türlü karşılaşamamış, toplanan kinimizi harcıyamamıştık.
(Devimi var)
Ticaret Sarayı
Sebze halinin önünde yapılacak
Yeni imar plânma nazaran sebze halinin önünde bir Ticaret sarayı yapılacaktır.
Plânın tatbiki için istimlâk yapıl-mıya başlandığı anda birçok esnafın açıkta kalacağını düşünen Belediye Riyaseti, bunun için şimdiden tedbirler almaktadır.
Karısını Balta İle Öldürmek isteyen Adam!
Dün /ğır Cezada kıskançlığın sebep olduğu bir vakanın muhakemesine başlandı
Karısını balta ile öldürmek isti-yen ve bu arzu ile yaralıyan İzzet Ürer isminde bir gencin muhakemesine dün Ağır Cezada başlanmıştır.
Beykozda cereyan eden bu kanlı vak’anın maznunu; dün mahkemede suçunu itiraf etmiş ve ezcümle demiştir ki:
«— Karım Sabahati çok seviyordum. Kıskançlık saikasile içimi hırs bürüdü. Hiddet ve heyecana kapılarak üzerine hücum ettim!..»
Bundan sonra, İbrahim, Adalet ve Hatice Binnazla Hamdi ismindeki şahitler dinlenmişlerdir
Bunlar, suçlunun karısının üzerine öldürmek kasdile hücum ettiğini söylemişlerdir. Ezcümle şahitlerden Hamdi:
«— Eğer ben yetişmeseydim, zavallı kadın baltanın darbesile parçalanıp ölecekti. Vak’ayı görür görmez; hemen koştum ve suçluyu kollarından yakalıyarak mani oldum!..» Demiştir.
Bundan sonra mahkeme, gelmiyen iki şahidin dinlenmesi için başka bir güne talik olunmuştur.
Belediyede Teftişler
MUstahdimln şubesi mü-dürün İşten el çektirildi
İstanbul Belediyesinde teftişler yapan Mülkiye Teftiş Heyeti, Belediye Müstahdemin şubesi evrakı ti-zerinde tahkikata başlamıştır.
Bu tahkikat neticesinde Belediye Müstahdemin Şubesi müdürü Nedime işten el çektirilmiştir.
Şubedeki teftişlerin üç ay kadar devam edeecği söylenmektedir.
BELEDİYEDE :
Memurin Muhasebe kursları açılıyor
İstanbul Belediyesi Muhasebe Mü-dürlüğünde açılacak olan Memurin kursları 1 temmuzdan itibaren açılacaktır. Bu kurslara bu sene 100 memur iştirak edecektir. Bu memur lar, muhtelif şubelerden ve işi ak-satmıyacak şekilde intihap olunacaklardır. Dersler her gün sabahları başlıyacak ve öğleye kadar devam edecektir. Bu kurslar, bütün muhasebe memurları kursu ikmal edinci-ye kadar devam edecektir.
Sokaklar daha fazla sulanacak
Sokakların iyi bir şekilde sulanması için evvelce caddelerde biribir-lerine 100 metre mesafede bulunan Terkos musluklarının mesafelerinin elli metreye indirilmesi için faaliyete başlandığını yazmıştık.
Şişli - Harbiye arasının inşaatı bitirilmiş ve Harbiye - Karaköy inşaatına başlanmıştır.
Burası da bitirildikten sonra İstanbul cihetine geçilecek ve Beşiktaş - Bebek kısmı müstesna olmak üzere bütün caddelerdeki musluklar 50 metreye indirilecektir.
MÜTEFERRİK I
Tamir edilen camiler
938 senesi zarfında Evkaf tarafından 200 bin lira sarfile aşağıdaki camilerin tamiri bitirilmiştir:
Azapkapıdaki Sokullu, Yenicami, Eyüp, Fethiye, Mahmutpaşa, Mesih Paşa, Sultanahmet, Kılıç Ali Paşa, Ortaköy, Teşvikiye, Bali Paşa, Sultan Selim, Şemsi Paşa.
Bu sene de Fatih, Şehzadebaşı ve Beyazıt gibi büyük camilerin tamiratı yapılacaktır.
“Türk Dili,, Refikimiz
Balıkesirde çıkan «Türk Dili» refikimiz 14 yaşma basmıştır.
Arkadaşımızı tebrik eder ve muvaffakiyet dileriz.
f S
Okuyucularımız Diyor kİ ı
Belediye kooperetıfi Dedikoduları
Muhterem gazetenizin 15/5/939 günlü ve 370 sayılı nüshasının İkinci sayfasının üçüncü sütununda o-kuyucularımız diyor ET Başlığı altında Üsküdar Tephirhanesi memurlarından Ömer Sabri Esen Uysal imzasile neşrolunan belediye memurları kooperatifi hakkındaki şikâyette isimlerimizin (Te~mevzuu bahsedildiğini hayretle okuduk. Bi zim yukarıda adı geçen ve ortağı bulunduğumuz kooperatiften böyle bir şikâyetimiz olmadığı gibi bu hususta mumaileyhe ismimizi de kanştırmasTiçin ne bir vekâlet vermiş ne de mütaleada bulunmuş değiliz. Keyfiyeti bu suretle arzeder-ken bu yazımızın berayi tavzih ayni sütunda dercini rica eder ve say güanmızı sunarız.
Üsküdar Tephirhanesi idare memuru Salâhattin Dönmez Tephirhane memurlarından Ali Yeprem
Yeni Sabah — Evvel, âhir söylediğimiz gibi bu işde tamamile bitaraf olan gazetemiz bu mesele etrafında gerek kooperatif idarecilerinin, gerekse ortakların yazılarını aynen neşretmektedir.
Firari Bir Katil Yakalandı
Kandıradan şehrimize kaçan Seyfettlnln dün sorgusu yapıldı
İsmail isminde bir adamı brovning tabancasile ve 5 kurşun sıkarak öldürüp firar eden Seyfettin isminde bir katil, polis memurlarımız tarafından şehrimizde yakalanmıştır.
Seyfettin, dün Sultanahmet Birinci Sulh Ceza mahkemesi huzuruna çıkarılmıştır. Mumaileyh, cinayetini şu suretle anlatmıştır:
(— Ben Haşan usta isminde bir kayıkçıya bir kayık ısmarlamıştım. Bilâhare îsmail de bir sandal yaptırmak için Haşan ustaya müracaat etmiş. Fakat; kendi kayığının benimkinden evvel yapılmasını istemiş. Bunun için de fazla para vâdet-miş. Bunu haber alınca. Haşan ustaya gittim. Ben de fazla para vereceğimi, kayığımı daha evvel yapmasını söyledim. Kendisi razı oldu. Fakat sonradan İsmailin Haşan ustayı sıkıştırarak benim kayığımın yapılmasına mani olduğunu öğrendim. Tabiî canım sıkıldı. O gün de yolda îsmaile tesadüf ettim. Benimle üstelik:
(— Senin kayık ne oldu yahu?..» diye alay etti. Ve sonra: «Sen kayık yaptırmaktan vazgeç te gel benim kapımda uşak ol!» dedi. Bu suretle aramızda kavga başladı ve üzerime hücum etti. Ondan sonra ne yaptığımı bilmiyorum. Çünkü heyecan i-çinde idim.»
Mahkeme, Seyfeddin’in bu ifadesini zapta geçirmiş ve kendisinin, muhakeme edilmek üzere İzmite gönderilmesini kararlaştırmıştır
TAKVİM
19 Mayıs 1939 CUMA
Hicrl:29 Rebiûlevrel 1358 «MAYIS 1355
Ruzı hızır: 14
Spor ve Gençlik Bayramı saati: 4,38 öfla ı 12,10 — İkindi: 16,07 Akfaaı 19,23 — Yatsı : 21,15
İmıak 12,31
POLİTİK a
Açıkta Kalacak Belediye Memurları □ün bir komisyon toplanarak bunları tasblts başladı
Hazirandan itibaren tatbik olunacak olan yeni bütçe dolayısile muhtelif Belediye şubelerinde açıkta kalacak memurları tesbit etmek mak-sadile dün Belediyede Belediye reis muavinleri Rifat Yenal, Lûtfi Ak-soy, Belediye memurin müdürü ve Belediye Muhasebecisi Muhtar Acarın iştirakile bir toplantı yapılmıştır.
Ekmek Fabrikaları
Belediye derhal İnşaata Başlıyacak
Ekmek meselesi ve yapılacak ekmek fabrikaları hakkında kat’î bir karar vermek üzere yeni bir heyet teşekkül etmiştir. Belediye, ekmek fabrikalarının inşaatına derhal baş-lıyacaktır.
Fakat yapılacak fabrikalar bir yerde ve büyük mikyasta olmıyacak, şehrin muhtelif semtlerinde günde 15 bin sıhhî ekmek çıkarabilecek küçük mikyasta, fakat müteaddit fabrikalar yapılacaktır.
Bununla beraber Belediye ekmek istihsalini asla inhisara almıyacak-tır. Fırıncılar Belediye talimatına uygun ekmek yapmak şartile serbestçe ekmek çıkarabileceklerdir. Bugün ekmek fabrikası inşaatma talip firmaların tekliflerini bildirmeleri için Belediye de ilân verecektir. Bu işe sarfolunacak para yarım milyon liradır.
MAARİFTE :
Dersler dün kesildi
İstanbul Üniversitesinde dün ders kesimi yapılmıştır. Bu münasebetle Hukuk Fakültesi Dekanı Ali Fuar Başgil ve birçok profesörün iştirakile merasim yapılmış, birçok nutuklar söylenmiştir. Talebe Rektöre, Dekana ve birçok profesörlere çe-lenkler vermiştir.
İKTİSAT İŞLERİ ı Ingilizler deri alıyorlar
Almanyadan ve Çekoslovakya -dan muhaceret eden yahudi firmalarının bir çoğu îngüterede iş yapmağa başladıklarından kuzu derisi üzerine îngiltereden bir çok siparişler gelmeğe başlamıştır. Bundan başka kuşyemi üzerine de Ingiltere, Fransa ve Almanyadan müteaddit talepler gelmeğe başladığından 5,30 paradan satılan mallar 6,3 paraya yükselmiştir. Tilki derisi üzerine do Almanyaya sevkiyata devam edilmektedir.
Busenekl pirinç mahsulü
Yeni sene pirinç mahsulü piyasa ya gelerek satılmağa başlanmıştır. Mersin tipi pirinçler 21-22, makine-lenmiş Tosya malları 25—25,30 paradan satılmıştır. Bu sene gerek e-kiş fazlalığı ve gerekse havaların gayet güzel olmasından fiyatlarda geçen seneye nazaran 20 para kadar bir noksanlık mevcuttur.
Buğday ve arpa satışları
Dün Toprak Mahsulleri Ofisi piyasaya 244 ton buğday çıkarmış ve fiyatlar hiç değişmiyerek mahsul 5,32 paradan satümıştır. Yeni mahsul arpa da Mersin tipi bir ay sonra teslim şartile 3,25 paradan muamele görmüş ve 300 ton satılmıştır.
Avrupa ekspresi bir saat gecikti
Avrupa Semplon ekspresi dün Sirkeci garına bir saat teahhürle gelmiştir.
Bu teahhürün sebebi hudutlarımız haricinde sık sık yapılmakta o-lan kontrollerden ileri geldiği anlaşılmıştır.
1
Totaliter - Devletlerinin yeni siyasî vaziyetleri
Hâdisat eylül aymdanberi durmadan ilerledi ve beklenilmedik neticeler tevlit etti Bugün dahi devletlerin mütekabil siyasetleri değişik manzaralar arzetmiye başladı. Son seneler zarfında Avrupa siyaset âleminde teressüm eden siyasî manzumelerin esasını Roma - Berlin mihver ile Paris - Londra bloku teşkil ediyor, ve bu manzumeden birincisi dinamik, ve diğeri de daha ziyade mevcut vaziyeti idameye matuf bir siyaset takip eder gibi görünüyordu.
Berlin - Roma mihveri, durmadan İlerledi. Birlbirlerine muvazi olarak ittihaz ettikleri ve geniş bir yayılma hareketine matuf siyaset tarzı Avrupa haritasında değişiklikler vü-cude getirdi, Versay sulh muahedesinin ortaya koyduğu statükoyu ilk muhafaza rolünü üzerine alan Çekoslovakyanın askerî mevkii yıkıldı. Ondan evvel Avusturya Almanyaya ilhak edildi. Memel Lit-vanyanın elinden alındı ve nihayet Arnavutluk da, Italyan kralına bir taç daha giydirtti. Sıra Danzige geldi. Fakat burada da totaliter devletlerin diplomasi sahasındaki büyük hataları kendisini gösterdi. Her iki memleket çok ileri gitmişlerdi. İlk yayılma hareketlerinde her hangi bir sebeple müsbet bir müdafaa tertibatı görmemelerinden cesaret ve kuvvet alarak, bu iki totaliter dev* let talep ve iddialarını genişletmiye, siyasî ufukta büyük cevelânlar yapmak fikrini üzerlerine almıya başlamışlardı ve bilhassa Ingilterenin, Fransa ile diğer sulh taraftan devletlerle geniş ve ayni zamanda sıkı bir teşriki mesaiye yanaşmıyacağını ve hele mecburî askerlik hizmetini kabul edemiyeceğini düşünerek büyük bir psikoloji hatasına düştüler. İşte Polonya, yani Danzig ve koridor meselesi üzerindeki Alman talepleri çok ileriye varmış olarak kendisini gösterdi. Zira Avrupa efkârı umumiyesi değişmiş, sulbün idamesi için devletler kuvvet bulmuş, ve Türkiye sırf mevcut sulh muvazenesinin temini ve beşeriyetin tamiri kabil olmıyacak bir felâkete sürüklenmemesi için, ve bunu temin zımnında bu bloka girmiştir.
Şimdi Almanya, yani mihver devletleri, bu attıkları ileri adımdan derhal geri dönemiyecek vaziyettedir. Mütemadiyen yeni muvaffakiyetlerle süslenen prestiji siyasetleri, daimî surette inzibat altında ve mahrumiyet içinde bulunan halk kütleleri üzerinde müessir olabiliyordu. Bu vaziyette, Danzig üzerinde bugünkü Alman gerilemesi, dahilî siyaset bakımından Berlini inkisarı hayale uğratmaktadır. Zira hem ileri atılan ve hem de geri çekiliş vaziyetlerinde Berlin müşkül mevkie düşmüştür. Ortalıkta tehlike ciddî olabilir, fakat Polonyanın, haklarını harbi göze alarak müdafaaya azmettiğini bildirmesinden ve İngiltere ile diğer devletlerin de siyaset âleminde müessir bir rol ov-namMsmdan dolayı Almanya, Danzig meeslesini, iyi bir şekilde halletmek istemektedir. Fakat bu iş için de ittihaz edilecek hareket Berlini çok düşündürmektedir. Hâdisatm seyri bütün gergin havaya rağmen, Danzig meselesinin bir hal yoluna gireceğini göstermektedir. Sulhen ve anlaşma ile bu yola gireceği daha ziyade muhtemeldir. Çünkü bu meselenin menfi veya müsbet sureti halli de ya harp veya sulhü doğuracaktır. Bu sebeptendir ki, Danzig meselesi, bütün dünya nazarının dikildiği ve harbi veya sulh halini dikte ettirdiği mühim bir 9İyasî meseledir.
Dr. Reşad SAGAY
POLİSTE :
Küçük bir kız çiğnendi
Dün saat 11,30 da Amavutköyün-de feci bir otomobil kazası olmuştur.
Amavutköyünde Rençper Ahme-din kızı 8 yaşında Ayten, 2083 numaralı otomobilin altında kalarak a-ğır surette yaralanmıştır. Yaralı çocuk Etfal hastanesine kaldırılmıştır. , Şoför hâdise akabinde firara teşebbüs etmiştir.
19 MAYIS 193»
TINI SABAH
krh! S
SON HABERLER
_ ■- -■———
İngiliz Kral Ve Kraliçesi Kebekde
Yapılan Bir Merasimde Yüzlerce Küçük Çocuk Bayıldı
Piyasada Kesme Şeker Buhranı Var mı Yok mu

Qûebec, 18 (A. A.) — Vaktile Fransızlarla Ingilizler arasında cereyan eden Quebec’in âkibetini tayin etmiş olan muharebelerin cereyan etmiş olduğu ve bu gün Abra-ham ovası denilen Saintlaurent’e hâ kim geniş sahada 35.000 çocuk, Fransszca ve İngilizce olarak (Allah kralı korusun) diye başlıyan İngiliz marşını okumuşlardır.
Bu sırada kral ve kraliçe, bir tribünde bulunuyorlar ve ellerile çocukları selâmlıyorlardı.
Maatteessüf güneş ve sıcak 4 laattenberi toplanmış olan çocukları müteessir etmiştir.
Yardım servislerini temin etmek [-----------------------------...
Fransa İle
Kat’î Anla
(Baştaraiı 1 inci sayfamızda) «Balkanlarla kati münasebat» başlığı altında yazdığı bir makalede Türkiyenin haricî siyasetindeki değişikliğin neticelerini tetkik etmektedir:
Bu gazete, bazı Türk gazetelerinin ve ricalinin birdenbire Almanvaya karşı giriştikleri neşriyata cevap vererek Almanların vaktile Türk topraklarına münhasıran Boğazları ve eski Türk imparatorluğunu müdafaa için girmiş olduğunu yazıyor ve diyor ki:
«Şimdi b uayni Türk memleketi bu ayni Alman dostundan birdenbire korkmak lüzumuna kail oluyor. Bu dost Alman ne Suriyeyi ilhak e-derek zenginleşen dost, ne de bugün Filistin ve Irakta bulunan dost değildir. Keza, umumî harpten sonra, yorgun bir vaziyette bulunan Tür-kiyenin üzerine komşusunu saldır-mıya teşvik eden de o değildir.
Mademki Türk gururu, Türk milletini Parisin bir mahallesinde cebrî bir sulh muahedesile tezlil etmek istiyenleri affetmesini bilmiştir, kendisini heyecan anında İngiliz sisteminin içine atan şayiaların da asılsızlığını anlatmakta gecikmiye-ceği ümit olunabilir.
Bu sistemin hesaplarında Türkiye Balkanların tngiliz kontrolü altına girmesinde bir hareket noktası olacaktır.
Filhakika. İngiltere şimalde fngi-liz-Polonya anlaşması ile _ Balkan Antantının bir azası olan Rumanva üzerine ve cenupta İngiliz - Türkiye anlaşmasile Balkan Antantının diğer azası Üzerinde tazyikte bulun-tnaktadır. Bu emelleri ispat eden cihet, Türkiyenin kat’î adımını atmadan evvel Balkan Antantının diğer üç azasile istişarede bulunmasını ingilterenin kabul etmemiş olmasıdır. Halbukf Balkan paktının ikinci maddesi mucibince Türkiye böyle bir istişarede bulunmıya mecburdu, çünkü Türk-tngiliz ittifakı bütün
Baltık Devletleri Alman Teklifini Reddettiler
Berlin, 18 (A.A.) _ Yan resmî bir surette tebliğ edilmiştir:
Şimal memleketlerine yapılan a-(leml tecavüz paktı teklifine Dani-ka böyle bir pakt İçin müzakereye girişebileceği cevabım vermiştir. Norveç, İsveç ve Finlandiya bu mü-«kereleri faydası2 addettiklerini bildirmişlerdir. Bu cevaplardan anlaşıldığına göre, dört devlet kendilerini Almanyanm tehdidine maruz addetmemektedirler. Mezkûr hükümetlerin bıı mesele hakkında ayrıca birer tebliğ neşredecekleri haber verilmek tedb»
te olan izciler, yüzlerce çocuğun ba-ydmış olduğunu haber vermişlerdir. Bayüan çocuklar mükemmel surette ihzar edilmiş olan seyyar sıhhiye otomobillerinde derhal tedavi edilmişlerdir.
Merasimden sonra kral ve kraliçe, valinin ikametgâhına giderek çay içmişlerdir.
Akşam Quebec vilâyeti hükümeti, bir ziyafet vermiştir. Ziyafetten sonra kral ve kraliçe, valinin hususî apartımanma çekilmişlerdir. Saint Laurent sahilleri donatılmış idi. Kral ve kraliçe bu sabah saat 9,30 da hususî bir tirenle Quebec’den ayrılmışlardır.
Hatay için ışma Oldu
Balkan memleketlerinin menfaatlerini alâkadar eder.
Türkiye, İngiltere ile yaptığı anlaşma ile Balkanlardan ve dolayısile Avrupadan bizzat kendi kendisini ihraç etmiş olmuyor mu? İşte Türkiyenin kendi kendisine ihdas etitiği meselenin esası... Türkiyenin gösterdiği tesanütsüzlük karşısında, Balkan Antantı azalarının, bidayette Balkan istiklâli için büyük ümitler vermiş olan bu Antantın ecnebi menfaaöler yüzünden mahvolmasına mani olmak için bütün Balkan meselesini kat’î olarak tetkik etmek mecburiyetinde kalacaklarına şüphe yoktur.»
Yeni Sabah — Bu mütaleaların maksadı mahsusla yazılmış Alman noktai nazarı olduğu unutulmamalıdır.
Lord Haltfaks Moskovaya. mı gidecek?
Paris, 18 (A.A.) — Milletler Cemiyetinin gelecek toplantısında Po-temkin bulunmıyacağı için İngiliz -Sovyet müzakerelerini iyi bir şekilde bitirmek üzere Lord Halifaks’ın bizzat Moskova’ya gitmeğe karar verdiği siyasa Paris mahfellerinde söylenmektedir. Bu haberle Fran-sanın Moskova sefirinin yakında Pa-risten hareket etmesi için sefirin Bonnet ile vukubulan mülâkatmdan sonra verilen karar arasında bir münasebet görülmektedir. Fransa sefiri Moskova ile Londra arasında bir anlaşma zemini hazırlamak için Moskovaya gidecektir.
İngiliz - Sovyet temasları
Londra, 18 (A.A.) — İngiliz - Rus müzakereleri hakkında Reuter A-jansının öğrendiğine göre, bugün Sovyet Büyük Elçisi Maiski ile tngiliz hükümetinin siyasî müşaviri Van Sittard arasında yapılan konuşmadan sonra Sovyet mahafili vaziyeti çok bedbin görmektedir.
îngiliz mahafili ise o kadar bedbin değildir ve müzakerelere bir e-sas bulunacağı ümit edilmektedir.
Dörtyoldaki Alayımıza Sancak Verildi
Dörtyol, 18 (A.A.) — Bugün, Dörtyoldaki alayımıza Milli Şefimiz ismet İnönü adına Orgeneral İzzettin Çalışlar tarafından merasimle sancak verilmiştir. Bu törende binlerce halk ve talebeler hazır bulunmuştur.
Sancak verme merasiminden sonra geçit resmi yapılmıştır. Bu münasebetle de gece, kasabada fener alayları tertip olunacak ve şenlikler yapılacaktır.
Reisicümhura ve Mareşal’® tazin^ telgrafları çekilmişti”
Satırlar Arasında
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) kendi lehlerine değişmesini istiyorlar ve bunda kendilerini gayet haklı görüyorlar.
Bu noktayı müşahede ettikten sonra acaba ne istiyorlar? diye sormak pek tabiidir. Şaşılacak şeydir ki gazetelerden dev*et ricaline varıncaya kadar herkes tarafından her gün sütun sütun söz söylendiği halde Almanya ile İtalyan m ne istediklerini sarih ve kat’î surette Î5T1-
miyoruz. Bunu bilen varsa söylemesini çok rica ederiz. Hitler Avrupa-da artık hiç istediği arazi kalmamış olduğunu resmen temin ettikten sonra, Çekoslovakyayı yuttu. İtalya Tunus, Korsika ve Nice diye feryat ederken Arnavutluğu zaptetti.
Muhakkak olan ikinci nokta da işte mihver devletlerinin kat’î ve son taleplerinin neden ibaret olduğunun bilinmemesidir. Bunlar bilinmedikçe ortadaki ihtilâfların halledilmesine imkân var mı? Rooseveİt herkesin ne istediği varsa gelsin söy leşin diye toplanmasını teklif ettiği konferansı da mihver devletleri reddettiler. Demek ki hem bir şeyler istiyorlar, hem istediklerini açıkça söylemekten çekiniyorlar, hem de güzel güzel görüşüp anlaşmak için vukubulan daveti reddediyorlar.
Fakat bir taraftan da şikâyet bitmiyor. Bu tarzda hareketle en u-fak bir mesele bile hallolımamaz. Çünkü Almanya memnun değilmiş diye hiç bir komşu devlet kalkıp ta Alman devlet reisine: Geliniz, size memleketimizi teslim edelim, bizi himayeniz veya tâbiiyetiniz altına almız demez. İtalya memnun olsun diye Fransa Nice’i teslime kalkmaz, Tıınusu bırakmaz.
Binaenaleyh, dördüncü bir noktaya daha tesadüf ediyoruz: Mihver devletleri mevcut ihtilâfı gerçekten halletmeğe yardım edecek bir hattı hareket taîttp etmiyorlar:
İnkâr kabul etmiyen bu hakikatler karşısında zihin pek tabiî olarak şöyle düşünüyor:
Mihver devletleri istedikleri şeylerin hak ve mantık itibarile müdafaası kabil olmadığını kendileri de biliyorlar. Maksatlarını açığa vur-salar kendi milletleri içinde bile muzaheret görerrûyeceklerdir. Binaenaleyh müphem sözlerle efkârıumumiyelerini aldatmağa mecburdurlar Ayni zamanda azamî derecede silâhlanıp kabilse zorla bazı faydalar elde etmek fikrindedirler. Bu vaziyette hislere düşen vazife de ihtiyat ve basirettir.
Htheyia Cahld YALÇIN
Emlâk ve Eytam Bankasının Emekli dul ve yetimlere bir kolaylığı
Emlâk ve Eytam Bankasından maaşlarını alan emekli, dul ve yetimlerin evvelce bankadan maaş almaları için mal müdürlüklerinde vizelerini yaptırıp bankaya gelerek maaşını alacağı. gün ve saatli fişler almakta bunu müteakip tayin edilen günde tekrar bankaya müracaat e-derek maaşlarını almakta idiler. Banka bu vaziyetin müşterileri için masraflı ve külfetli olduğunu nazarı itibara alarak bunu çok pratik bir hale getirmiştir.
Mal müdürlüklerile kaymakamlık binaları müşterilerin hangi gün ve saatte bankadan maaş alacaklarını havi ilânlar asmış ve vize işini de kaldırarak doğrudan doğruya müşteriler ilâna bakarak ayni günde bankaya bir defa müracaat ederek paraları verileceği bildirilmekte ve bu suretle banka müşterilerini mal müdürlüklerine yalnız yoklamaları için göndermektedir.
İngiltzle Bir Milyon Kilo Tütün Alıyorlar (Baştarafı 1 inci sayfamızda) kilodan fazla tütün satın almak ü-zere temaslarda bulunacak ve buradan Ege mıntakasına gidecektir.
Bundan başka alâkadarlara gelen haberlere göre Fransa hükümeti namına malî ve ticarî bazı anlaşmalar yapmak üzere muhtelif heyetler memleketimize müteveccihen hareket etmişlerdir. Bu heyetler bu hafta zarfında şehrimize gelerek alâkadarlarla temaslara bağlıyacaklardır.
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) I suzluk olduğu muhakkaktır. Bunun | sebebi bizce yerli ve. ecnebi şeker meselesidir. Sandıkta yerli şeker piyasada büyük bir rağbet kazanmıştır. Ecnebi şekeri (Torbada) ayni fiatla satılıyor, kalitesi ve birçok aktarmalardan sonra gelmesi ve zedelenmesi yüzünden rüçhaniyetini kaybetmektedir. Bugünlerde her isteyen, her istediği kadar sandıkta şeker alamamıştır. Buna rağmen mayısın ilk on beş günü içinde satılmış bulunan kesme şeker normalin iki misline baliğdir. Arada ecnebi şeker geldiğinden tstanbula yerli şeker sevkiyatı kesilmiştir.
Şeker Şirketi, olbaptaki kararname hükümlerine göre istihsal her ne kadar olursa olsun senede ancak 65.000 ton şeker satmak hakkını haizdir. Son senede 1.000.000 tona varan istihlâki karşılamak için ara yerdeki 35000 tonu hariçten ithal etmek mükellefiyetini yüklenmiş bulunmaktadır. Millî fabrikalarımız dahilde bulunduğuna göre hariçten ithal edilecek ecnebi şekerlerin İktisadî kaygılarla pek tabiîdir ki sahillere ve yüzde 80 den fazlası tstanbula getirilmek zarureti âşikârdır. îstanbullul-ann arada sırada gördük leri yerli şekerinden mahrum kalıp da kendilerine ecnebi şekeri arzo-lununca şikâyete başladıkları zan-nındayız. Memleketin muayyen yerlerinde hükümetimizin malûmat ve mürakabesi altında ihtiyaca tekabül edecek kadar şeker vardır. Hiç bir buhran olmıyacağı kanaatindeyiz. Esasen pek yakında yerli fabrikalarımız istihsale başlıyacak ve uzur bir müddet için buhran ihtnnaJ-kat*îyyen varit olmıyacaktır.»
Diğer taraftan şeker tüccarlarından Şakır Kerimzade Cümhuriyet gazetesinde intişar eden bir yazı hakkında şu izahatı vermiştir.
«— Şeker Şirketinin Cümhuriyet gazetesinde, şeker buhranına ve şeker piyasalarına dair verdiği cevap baştan aşağı hatalı, aczi ve kusurları örtmek için uydurulmuş cevaptan
başka birşey değildir.
1 — Çok şayanı istiğraptır ki, se-nelerdenberi memleketin şeker ihtiyacını temin ile meşgul teşkilâtın idarecileri memleketin sarfiyat mik-.tarrnı bile bilmekten bîbehredirler. İstanbul ihtiyacı diye gösterdikleri miktar serapa yanlıştır. İstanbul küp şeker sarfiyatı hiç bir zaman 2200 ton olamaz ve en basit bir hesapla da küp şekeri sarfiyatı, toz şekerin iki misli değil, bilâkis belki nısfı derecesinde olabilir.
Biz sade, zaman, şahıs ve mekân kaydederek şeker buhranından bahsettik. Bu tamamen hakikattir. Hakikate mugayir olan onların iddiasıdır. Hopalı müşterilerimiz günler-denberi beklemiş ve bizzat şeker Şirketinden kendisine şeker verile-miyeceği, mallarının bulunmadığı söylenmiştir ve adamcağızın vapuru haftada bir olduğundan bir hafta daha beklemiye mecburdur. Edre-mitli müşterimizin hamulesi tamam olan motörünü günlerce bekletmiştir ve nihayet o da eli boş gitmiştir. Bütün piyasa, Şirketin şeker vermediğini kat’iyyen bilir. Esasen kuyudatları da , ambarlarında ancak e-hemmiyetsiz ve ihtiyaca karşı hiç denecek miktardan fazla küp şekerleri bulunmadığıdır.
Fiatlara gelince tüccar bol zamanda şekeri hammaliyeyi de ödedikten sonra küp şekeri ancak 28,07.1/2 28,10 ve toz şekeri 25,07.1/2-25,10 a-rasında esnafa satarken şirket bu hususta bizleri hiç bfr zaman yalancılıkla itham edemez. Binaenaleyh burada da iddiaları varit değildir. Bugün piyasada yüksek fia'.a satılan sadece Alpullu küp şekeri değildir.
| Zira cins itibarile ona çok faik olan Çekoslovak şekeridir. Esnaf malı saklamıyor. Fakat şirketin günler-denberi şeker verememesi karşısında gayet tabiî olarak ihtiyatlı hareket etmekte ve pek tabiî olarak kârını düşünerek ve yine meşruu tecavüz etmiyen bir farkla satmaktadır.»
Filistinde Yeniden Kanlı Hâdiseler Oldu
(Baş tarafı 1 inci sayfada)
Şimdiye kadar sükûnet hüküm sürmektedir.
Telâviv’de ateş söndürme saati kaldırılmıştır.
Kudüste nizamı temin etmek için askerî kıtalar kamyonlarla sokaklarda dolaşmaktadırlar.
Telâvivde şehrin dış mahalleleri tenhadır. Yahudi ahali, şehrin merkezine akın etmiştir. Halk, sokaklardan sükûnetle geçmektedir. Sivil yahudi muhafızları, intizamı te min etmektedirler. Yalnız, muhafızları nakleden otomobiller, sokaklarda dolaşmaktadır.
Hayfada 4000 genç toplanarak sembol mahiyetinde olmak üzere be. yaz kitabın birf nüshasını yakmışlardır. Bilâhare binlerce kişi, bu gençlere iltihak etmiş ve nümayişçiler sokaklardan: «Kahrolsun beyaz kitap, yaşasın Balfour’un beyannamesi” diye bağırarak geçmişlerdir.
Telâvivde hâdiseler
Telâviv, 18 (A. A.) — Beyaz kitabın neşri üzerine yapılan protesto nümayişlerinin Telâviv’de vahim bir şekil alması üzerine ateş söndürme saati müddetsiz olarak ilân edilmiştir.
Dün Tel-Aviv’de 5000 kişi ellerinde bayraklarla şehrin başlıca cad desinden geçerek millî şarkılar söylemişlerdir.
Halk, hükümet dairesinin kapılarını kırmış, evrakı parçalamış, eşyayı kırarak yakmış ve îngiliz bayraklarının yerine yahudi bayrakları diktikten sonra binaya ateş vermiştir.
Hayfada
Hayfa, 18 (A.A.) — Grev hâdisesi devam etmekte ve mitingler yapılmaktadır. Yahudi cemaati İngiltere fevkalâde komiserine bir telgraf göndererek beyaz kitabı kabul etmediğini ve İngiltere ile teşriki me
saide bulunmıyacağmı bildirmiştir, öğleyin 20 bin kişi toplanarak büyük bir nümayiş yapmıştır.
Bir kadın öMüriHdü
Kudüs, 18 (A. A.) — Fil istin in bir çok yerlerinde tedhiş hareketleri yeniden artmıştır.
Hayfa civarındaki yahudi mahallesine geceleyin kırk Arap taarruz etmiştir. Bir yahudi kadmı ölmüş ve bir polis memuru yaralanmıştır.
Ara[)ların reddi
Kudüs, 18 (A.A.) — Arap komitesi de beyaz kitap muhteviyatını reddetmiştir.
Bu Kadına Acıyalım!
Bir kadını, vücudünü eraefclere satmak için pazarlık yaparken yakalıyorlar. Ve fuhuş vesikası olmı-yan bu kadını tevkif ederek mahkemeye veriyorlar. Kadın mahkemede vücudünü üçü mektebe giden dört babasız çocuğunu yaşatmak i-çin sattığını söylüyor. Hâkim bunun üzerine neden fuhuş vesikası almadığını soruyor. Kadın da cevaben, çocuklarının ileride şerefini düşündüğü için bir ailenin namus • ve şerefini yok eden böyle bir vesikayı almıya cesaret edemediği cevabını veriyor.
Bu kadın, belki mahkûm olacak. Çünkü bir suç işlemiştir. Bir kadın, vücudünü hükümetin sıhhî müra-kabe altında tutmak demek olan fuhuş vesikası almadan kanunun müsaade ettiği mahallerin dışında fuhuş yaparken yakalanırsa hapse ve para cezasına çarpılır. Vatandaşın sağlığım ve memleketin moral vazıyetini düşünmiye mecbur olan hükümet, böyle bir kanunu tatbik etmekte yerden göğe kadar haklıdır.
Fakat bu kadın da haklıdır. Eğer dört çocuklu ve kimsesiz bir kadm, geçinmek ve çocuklannı geçindirmek için bir iş aradığı halde bulamazsa, o memlekette kendisini ve çocuklarını açlıktan kurtaracak bir İçtimaî yardım müessesesi yoksa ve eğer dediği gibi üçü kız olan ve gittikçe büyüyen çocuklarının şeref ve namuslarını düşünmek faziletini göstererek gizli fuhuş yapıyorsa, o kaıim, hürmet edilm-iye ve savılmı-ya bile lâyıktır.
Bu kadım acıyalım!
MURAD SFRTOĞLU
Yeni Askerî Barem Kanunu
Ankara — Meclis Bütçe Encümeninin yeni askerî barem kanunu projesi üzerindeki tetkiklerini bitirdi--ğini yazmış ve teklif olunan derecelerle bunların tekabül ettiği miktarları neşretmiştik.
Terfi şartlarını haiz oldukları halde kadronun müsaadesizliği dolayı-siyle bir derecede rütbesine mahsus asgarî müddetin iki mislini geçirmesine rağmen terfi edemiyenlere her derecede bir defaya mahsus olmak üzere üst derece maaşı verilecektir. Bu hükmün tatbikinde geçecek terfi müddetlerinin başlangıcı bu projenin meriyete girmesi tarihinden itibaren hesap edilecektir.
1453 sayılı kanunun 15 inri ve 3140 sayılı kanunun birinci maddeleri mucibince verilecek mesken tazminatı; birinci, ikinci ve üçüncü dereceler için 60; dördüncü ve beşinci dereceler için. 30; altıncı, yedinci, sekizinci dereceler için 22, dokuzuncu, onuncu, on birinci, on ikinci ve on üçüncü dereceler için 15 lira olarak teshil olunmuştur.
tzin veya muvakkat memuriyetle Ankara'dan aynlanlara, ayrıldıkları müddetin yalnız üç avı için bu tazminat* verilecektir.
Millî Müdafaa Vekâleti hususî
■ kalem müdürü maaşlı sivil memur olduğu takdirde bunlar, drğer vekâletler hususî kalem müdürleri hak-kındaki hükümlere tâbi olacaklardır. “
Aslî vazifelerinden başka muallimlik alan subaylara ve askerî memurlar haklarındaki asıl vazifelerine ilâveten muallimlik deruhde e-den sivil memurlar hakkındaki hükümler tatbik olunacaktır.
Yeni proje ile 1453 sayılı kanunun 1 ve 3 üncü maddeleriyle 2702 sayılı kanunun- birinci maddesi ve 3278 sayılı kanunun ikinci maddesi hükümlerinden bu projeye muhalil olan hükümler kaldırılmıştır.
Kanun. 1 haziran 939 tarihinden İtibaren yürürlüğe girecektir.
□ ,D. Yolları ve limanlar1 JbUtçesl
Ankara, 18 (Hususî) — Devlet Demiryolları ve Limanlan İşletme Umum Müdürlüğü bfftçesi 39,130 bin lira varidat ve'yıhe 39,130,000 lira masraf olarak kabul edilmiştir.
Alman Hava Kuvvetleri
Vaşington, 18 (A.A.) — Meclis bütçe komisyonu, askerî hava bütçesinin tetkiki münasebetile Lind-bergi dinlemiştir. Lindberg Amerikanın askerî hava tayyareleri hususunda Avrupa devletlerinden gen kaldığını söylemiş ve hava araştırma merkezlerinin çoğaltılması liiau munda ısrar etmiştir.
Verilen malûmata göre, Lindberg Amerika hava kuvvetlerinin ar tırılması lüzumunda harbiye nezare-tile mutabıktır.
Bundan başka Lindbergin Almanyanm tayyare inşa kabiliyetini yılda 20 bin olarak tahmin ettiği Alman hafif bombardıman tayyarelerinin Amerikanmkilere faik olmakla beraber Amerikanın «Uçan kale» lerile mukayese edilemiyeceğini ilâve ettiği bazı komisyon azası tarafından haber verilmektedir.
Malatya baladlys reisliği
Ankara, 18 (Hususî) — Malatya belediye reisliğine doktor Caferin intihabı mazbatası kabul edilmiştir.
Sarf•' *
rEHtSABAH
19 MAYIS 1939
Sütunlarda Geziler
VAKİT —- Peru’da 5 yaşında bir kız, çocuk doğurdu.
TİLKİ — Bir gazete «Kıyamet kopuyor» diye bir tefrika ilân ediyordu. Bu inanılmaz hâdise sakın o tefrikanın yeni usul bir reklâmı olmasın.
VAKİT — Bizim akaretler.
TİLKİ — Eğer onlar da idarehane binanız şeklinde dolambaçlı dehlizler, koridorlar tarzı mimarisinde iseler içlerinde oturacak kiracılara Allah acısın.
CUMHURİYET — Yarın kıyamet kopuyor.
TİLKİ — Bu da hususî istihbarat cümlesinden olsa gerek.
CUMHURİYET — Diktatörler hudutları teftişe devam ediyorlar.
TİLKİ — Şöyle dişe dokunacak iyi bir parça buluruz diye mi acaba?
CUMHURİYET — Şeker buhranı hakkında tüccarın ileri sürdüğü iddia varit görülmüyor.
TİLKİ — «Yeni Sabah» ın muharriri gibi sizinkiler de zahmet e-dip bu işi iki taraflı tetkik etselerdi şeker şirketinin kesme şeker istiyen tüccara şeker yerine bol bol nasihat I verdiğini görürlerdi. Fabrikaları şir ket söyledi diyorsun. Şirket lâf söylemez. Şirket namına söz söyliyea zat kim? Asıl sen onun ismini haber ver.
TAN — Evvelâ tarziye, sonra hakaret.
TİLKİ — Dünyanın her tarafında tarziye hakaretten sonra gelir bilirdik amma demek ki iş değişmiş.
TAN — Adalara 15 haziranda su verilecek.
TİLKİ — Bari bu sefer Adalıların arzuları kursaklarında kalmaz İnşallah.
TAN — Tavşanlıda kirez, vişne bol.
TİLKİ — Biz İstaııbulda .kaça yiyeceğiz, sen onu söyle.
TAN — Suriyede aleyhimize propaganda.
TİLKİ — Şunun bunun aleyhinde propaganda ile uğraşacaklarına öz menfaatlerini düşünseler a...
SON. POSTA — Bir Alman gazetesi İngiltereden 30 milyon Sterlin ve 500 tayyare alacağımızı yazıyor.
TİLKİ — Zenginin malı züğürdün çenesini yorar! diye eskFBîr Türk darbımeseli vardır.
SON POSTA — Almanlar olmı-yaymış, biz Çanakkaleyi kazanamazmışız.
TİLKİ — Acaba Umumî Harpte Çanakkale olmasaydı ve Rusyaya bol bol cephane, silâh şevki mümkün olsaydı onlar kaç hafta dayanabilirlerdi?
SON POSTA — Avrupada kaç türlü harp sebebi var?
TİLKİ — Hakikî sayısını ancak Tanrı Taalâ bilmekle beraber el altında hazır beş on tane var.
AKŞAM — Suya vitrinoz bindi!.. TİLKİ — Eyvahlar olsun, ister inisin Belediye, Belediye süvarisile su satıyorum diye fiatlara zam yap-mıya kalkışsın...
AKŞAM — Filistin on sene sonra müstakil bir devlet oluyor.
TİLKİ — Çoğu gitti azı kaldı desen e. Sayılı günler edğil mi? Göz açıp kapaymcıya kadar geçer. Yalnız Filistindeki bu boğuşma devam ederse on sene içinde Filistinde nüfus kalmaz ki, istiklâle kavuşsun.
TİLKİ
Balık Kaçakçılığı
Bir Yunan hayati Izmlre geldi
İzmir (Hususî) — Türkiye - Yunanistan arasında kaçakçılığa mani olacak müşterek, esaslı tedbirler a-lınması için müzakereler yapılması muvafık görülmüş ve bu müzakereler için Yunanistanın Sisam adası müddeiumumisinin reisliğinde yedi kişilik bir heyet şehrimize celmiş-tîr.
Mağarada Açlık Başlamıştı
Kara Vezir Haşanla Benlinin Açlığa Dayanamı yarak Teslim Olacaklarını Sanıyordu.
42 —
Kara Vezir, kızma lâf geçiremiyeceğini anladı. Benli Hatimu kandırarak dışarı çıkarmağa imkân yoktu.
Bunu anladıktan sonra askerlerine yeniden şiddetli emirler verdi. Mağaraya yeniden hücumlar başladı. En seçme, en yaman silâhşorlar, Mağaraya hücum ediyorlar, fakat hepsinin âkibeti ayni oluyor, hepsi de vurularak uçuruma yuvarlanıyorlardı.
O gün de böylece sona erdi. Ertesi gün askerler daha şiddetli olarak hücum ettiler. Fakat bu da para etmedi. Zira bu sefer kılıçlar ikileşmişti. Haşan da iyi olmuştu. Yapacak biricik şey Haşanla Benli Hatunu aç* bırakmak ve bu suretle teslim olmalarım temin etmekti, öyle yapmağa karar verdiler ve mağarayı sıkı bir şekilde muhasara altına aldıktan sonra beklemeğe başladılar.
Haşanla Benli Hatun da bu plânlarını anlamışlardı. Haşan:
— Bu defa kurtulmamıza imkân yok! Her şeye karşı koymak kabil. Fakat açlığa bir şey yapılamaz, diye mırıldandı.
Benli Hatun hiç cevap vermedi. Zira üç günden-beri bir şey yememek ve bir sürü askere karşı koymak, bütün metanetine ve iradesine rağmen onu a-damakıllı yormuş, sarsmıştı.
Haşan devam etti:
— Biricik ümit babamda. Eğer yola çıktıysa çok geçmez, yetişir.
Doğrusunu söylemek lâzımsa Haşan bu sözleri sırf Benli Hatunu teselli maksadile söylüyordu. Zira o da buna pek inanamıyordu.
Halbuki vaziyet hiç te böyle değildi. Gece gündüz durup dinlenmeden yol almış bulunan Köroğlu ve yüzlerce silâhşoru tam onların muhasara edildikleri mağaranın bulunduğu dağın eteğine varmıştı. Kendilerine yol gösteren bir köylü:
— Kara Vezir, askerlerde beraber bu dağda dört gündür harbediyor demişti.
Köroğlu sordu:
— Kiminle harbediyor?
— Kimse bilmiyor. Esasen, Kara Vezirden daha evvel buraya bir ordunun geldiğini gören de yok.
— Peki o halde harbettiklerini nereden anladınız ?
— Anlaşılmaz mı ? Üç gündenberi aşağıdaki uçuruma yuvarlanan leşlerin sayısı iki yüzü geçti.
Köroğlu vaziyeti bir türlü kavrıyamıyordu. Nasıl oluyor da Kara Vezir böyle görünmiyen bir ordu ile harbediyordu. Fakat içinde beliren bir his, ona bunun içinde Haşanın mevcut olduğunu söylüyordu.
Köylüye tekrar sordu:
— Kara Vezirin ordusu kaç kişilik?
— iki bin kişilikti amma bir kaç yüzü kırıldı.
Halbuki Köroğlunun ancak beşyiiz atlısı vardı. Bununla 2000 kişilik bir orduya nasıl karşı kordu? Maamafilı askerlerin yorgun olması ve her halde lıarbettiği ordunun da bir mevcudu bulunması vaziyeti kendi lehine düzeltiyordu.
Daha fazla düşünmedi. Askerlerini yüzer kişilik beş kısma ayırdı. Her birine icap eden talimatı verdi ve hep birden hareket ettiler..
Yukarıda çarpışma yine bütün şiddetile devam ediyordu. Benli Hatun kendisinden geçer vaziyette mağarada yatıyor ve Haşan da son kuvvetini sarfe-derek dinmek bilmiyen, ardı arası kesilmiyen hücumlara karşı koyuyordu.
Kara Vezir askerleri teşvik ©iliyor:
— Kim bu melûnu öldürürse ona on bin altınla Benli Hatunu vereceğim diyordu. Bu vâd, hücumların büsbütün şiddetli olmasını intaç ediyordu. Fakat hepsi kırılıyordu.
Tam bu sırada arka taraftan şiddetli feryatlar, haykırışlar duyuldu. Kara Vezir başını çevirdiği zaman bir sürü silâhşorun, ellerinde kılıçlar olduğu halde atlarile tozu dumana katarak geldiklerini gördü. Ani bir baskına uğramışlardı. Derhal bir emir verdi. Bir kısım askerler silâhlarını kaparak geriye koştular. Çarpışma başladı. Bu gelen askerler çok iyi kılıç kullanıyorlardı. Fakat miktarları azdı. Kara Vezir bunu görerek sevindi. Fakat bu sevinci çok sürmedi. Şimdi de sol taraftan şiddetli feryatlar ve küfürler duyulmağa başlamıştı. Orası da bir baskına uğramıştı.
Kara Vezir sarardı. Derhal yeni emirler verdi. Bir kısım askerler de oraya doğru seğirttiler. Fakat aradan bir dakika geçmemişti ki ayni baskın yukarıdan ve dağın arkasından vukua geldi.
Askerler bu âni darbeler altında darma dağın oldular. Bir kısmı atların nalları altında çiğnendi. Bir kısmı selâmeti firarda buldu. Bir kısmı da Kara Vezirin bulunduğu yere doğru koştu.
Kara Vezir anlıyamıyordu. Bu baskını yapanlar kimlerdi? Kimler olabilirdi? Bunu yapmağa nasıl cüret etmişlerdi? Maamafih askerlerinden hâlâ ürnit-vardı.
Fakat biraz sonra ortalıkta kimsenin kalmadığını görünce şaşaladı. Ne olmuştu bu askerlere? A-şağıdaki ovada şuraya, buraya kaçışan bir sürü a-dam görülüyordu.
Birdenbire gök gürler gibi bir ses duyuldu ve bir sürü iri yarı, korkunç kıyafetli adamın ortasında ilerliyen ve vaziyetinden diğerlerin başı olduğu anlaşılan bir adam göründü. Altında harikulâde bir at bulunuyordu.
(Devamı var)
Akşam Kız Sanat Mektebinde
İstanbul Akşam Kız San’at Mektebinde dün bir defile tertip edilmiş ve talebenin kendi emeklerile meydana getirdikleri san’at eserleri bizzat kendileri tarafından teşhir edilmiştir. Bu geçiş merasiminde Vali Lûtfi Kırdar ve refikalarile Şehir Meclisi azalarından bazıları, İstanbul matbuat mümessillerde mümtaz
bir davetli kütlesi hazır bulunmuş-1 tur. I
Kızlarımızın meydana getirdikleri ve her biri bir san’at kıymeti taşıyan eserleri takdir edilerek ali: ,-lanmıştır.
Bir kısmı Nevyork Enternasy )nal Sergisinde de teşhir edilmek ü ere Amerikaya gönderilen modernize e-
d i İmiş eski Türk kıyafet nümuneleri davetliler tarafından takdirlerle karşılanmıştır. Talebelerin geçişlerini müteakip mektep salonlarında mükellef bir çay ziyafeti verilmiştir. Resim, kostümleri içinde talebeleri ve talebelerin arasında, valiyi göstermektedir
Bir İstanbul Polis
Müdürünün Hatıratı
— 3 — YAZAN: Emekli TUmbay Halil Aşuroğlu Polis Müdürlüğünü Askerî Elbise ile Yapıyordum
İstanbul Polis Müdürlüğüne ne zaman ve nasıl tayin olundum? Damad Ferit kabinesinin mevkii iktidara gelmesi. Kabinede kimler vardı? Sadrazamla aramızda geçen mühim ve gülünç vakalar. İzmi-rin işgalinden dolayı yapılan protesto mitinglerine ne suretle müsaade edildiği. Sultanahmet, Fatih, Üsküdar mitingleri. Refi Cevadin «Alemdar. gazetesinde aleyhimde yazdığı yazıların ve yaptığı hücumların sebepleri. «Alemdar» gazetesi niçin kapatılmıştı? Pontüs meselesi münasebetile o zaman dokuzuncu ordu müfettişi bulunan Mustafa Kemal paşadan aldığım şifreli telgraf. Polis müdürlüğünden niçin azledildim ve nasıl Çatalcaya müstakil mutasarrıf oldum? ikinci defa nasıl polis müdürlüğüne getirildim ve hangi sebep ve ne suretle müdürlükten çekildim?
DÜNKÜ NÜSHANIN HULÂSASI
Tümbaı/ Halil 11 teşrinisani 13'34/ 1918 senesinde teşekkül eden Tevfik Paşa Kabinesi Harbiye Nazın Ferik Abdullah Paşayı tebrik etmek üzere köşküne gidiyor. Paşa gece yansına kadar kendisile ehemmiyeti' surette meşgul oluyor. Ona, ne yolda hareket edeceğini söylüyor. O günden itibaren yeni vazifesine başlamış oluyor.
Aziller meselesine gelince Müdüriyeti umumiyenin bu muazzam kadrosundan bu güne kadar üç merkez memuru, bir heyeti teftişiye reisi, bir müfettiş ve bir de şube muavini ihraç edilmiştir. Bunların da azilleri hiç bir zaman sebepsiz ve ka-nunsuz değildir. Halil bey haklarında en küçük bir şikâyet vaki olan memurların esbabı şikâyetini hemen tetkik eder. Halbuki bu azledilenlerin haklarında şikâyet dosyaları mevcuttur. Evvelce her ne sebebe mebni ise bu evrakı iştikâiye bir köşei nisyana atılarak senelerce tozlar, topraklar altında kalmıştır. (Yenigün) muharriri neşriyatı vakıadan evvel müdüriyeti umumiye-ye müracaat etmiş olsaydı, hakikat hali anlardı.
— Mazuller meyanında irade ile mansup memurlar da var deniliyor.
— Evet. Fakat Müdüriyeti umumiye kendilerine işten el çektirmek hakkını haiz ve azilleri ise Bâbıâliye yazılmıştır.
Zabıtanın gevşediği meselesine gelince: Zabıtanın bilâkis her gün kesbi kuvvet etmekte olduğunu temin edebilirim.
Polis Müdürüne suikasdi tekzip
Akşam refikimiz, Polis Müdürü Halil beyin otomobiline karşı bir şahsı meçhul tarafından bir suikast yapıldığını yazmış ise de Polis müdürü bey, bu husus hakkında kendisinden malûmat istiyen muharririmize bunun asıl ve esası olmadığını beyan ve tekzip etmemizi rica eylemiştir.
— Sansörce çıkarılan bu havadisi yazan (Akşam) aleyhine takibat yapılacağı müstahberdir.

Şube müdür ve muavinlerde memurların tebrikinden sonra derhal harekete geçerek Beyoğlu ve İstanbul cihetindeki polis merkezlerini teftiş ettim. Asayişin bir an evvel temini için elzem emirleri verdim, ilk iş olarak Polis müdürü Mehmet Ali bey zamanmda Beyoğlunda istiklâl caddesindeki Palofte mağazasından sirkat edilen bin beşyüz liralık saat, kordon ve elmasları çalanların bulunması için mağaza sahibinin ecnebi polislere müracaat ettiğini haber aldım. Sariklerin derdestleri için Beyoğlu merkez memurluğuna emir vermiştim. Bir kaç gün zarfında hırsızlar yakalanarak Ad-liyeye teslim edildiler. Polis Müdüriyeti umumiyesinde zamanıma ait dosyalarda mevcuttur. Ertesi gün de Üsküdar polis müdürlüğünü ve o civardaki merkezleri teftiş ettim. Bir hafta içinde vukuatı zabıtanın azaldığından halktan memnuniyet mektupları almağa başladım.
Dahiliye Nazırı Mustafa Arif beye askerî elbise ile ifayi vazifeye devam etmek gerek düveli itilâfiye nezdinde ve gerekse maiyetimle halk üzerinde azim tesir yapacağını arz ile müsaadesini istihsal eyledim. On
işlerin içyüzü.
O zamanki Harbiye Nazırı Abdullah Paşa
beş gün zarfında âsayiş, maiyetimdeki bütün memurların gece gündüz durmıyarak sarfettikleri gayret ve hattâ fedakârane çalışmaları yüzün den düzelmişti.
Sık sık polis karakollarını dolaşarak bilcümle muamelâtın kanun ve adalet dairesinde yapüıp yapılmadığını tetkik ve takip ile hiç bir yolsuzluğa meydan vermiyordum.
Ancak tek tük vukuatı âdiyeden başka zikre şayan hâdise vukubul-muyordu.
Memurinin bu sâyı gayretlerine mebni 1 kânunusani 335/919 tarihinden itibaren her ay bedeli 3500 kuruş tutan bir nefer tayini verilmesini temin ederek iaşe hususundaki sıkıntılarını biraz hafiflettim. Bütün kuvvet ve gayretlerde vazifelerini hüsnü suretle ifa eylediklerinden Dahiliye Nazırının iltifat ve teşviklerine mazhar oluyordum.
Asayiş düzelmiş olmaKÎa beraber bir siyasî faaliyet te başlamıştı.
(Devamı var)
Yaş Üzüm İhracatı
Ingiltere İle temaslarda bulunmak Üzere bir mü-mesll gönderildi
Yaş sebze ve meyva tarım satış kooperatifleri bu sene îngiltereye yaş üzüm ihraç etmek üzere faaliyete geçmiştir.
Mahsulün sevkedileceği hususî ambalaj şekilleri tesbit edilmiş -e ihraç edilecek üzümlerin nevileri tes bit edilmeğe başlanmıştır. Bu sebeple Ingiltere piyasalarında iyi a-lıcılar temin etmek üzere kooperatif geçen hafta Londraya bir mümessil göndermiştir.
Londradan ilk gelen haberlere göre bu sene için müsait bazı angajmanlar yapılmıştır.
Bundan başka kavun ihracatı i-çin de bu sene geniş mikyasta faaliyet başlamıştır.
Y ENİSAB AH
Sayfaı S
19 MAYIS 1935'
Breslav Sergisinde Türk Pavyonu
Türk Pavyonu Her Cihetten Ziyaret Edenleri Memnun Bırakmıştır
Breslav sergisinde Türk pavyonu
Berlin (Hususî) — 1937 senesin-1 de, Breslau panayırını ziyaret etmek fırsatında bulunmuştum. Panayır, heyeti umumiyesi itibarile bende pek iyi tesirler bırakmıştı. Hele Laypzig panayırı gibi, Labirent sisteminde olmaması ve köste-
bek yuvalarını andırır bir vaziyette bulunmaması ve binaenaleyh pek yorgunluk vermemesi itibarile de benim gibi birçoklarının da takdir ve tahsinini celbetmişti.
Breslau panayır cemiyetinin daveti üzerine, üç gündenberi burada bulunuyorum. Hakkımızda gösterilen hüsnükabul ve misafirperverliğin medyunu şükranıyım.
Sillzya’nın payitahtı olan Breslau şehri de diğer Alman şehirleri gibi inşaat programının faaliyetine iştirak etmektedir. Bu vesile ile şehir, günden güne yeni bir kisveye girmekte ve güzelleşmektedir.
Dün gece, yerli ve ecnebi matbuat mümessillerine Thr. Hansen lokantasının büyük ziyafet salonlarının birinde, panayır ve sergiler cemiyeti ile Alman matbuat cemiyeti riyasetleri taraflarından mükellef bir ziyafet verilmiştir. Pek samimî bir hava içinde geçen birkaç saat zarfında, bazan bu gibi toplantılarda âdet olup insana usanç veren ve hemen de hep aynı mealde ve fakat başka başka şekillerde tecelli eden nutuklardan eser bulunmaması davetlileri pek ziyade sevindirmiştir.
Panayır, sabah saat onda, şehremaneti binasının merasime mahsus olan dairesinde, memleketin ileri gelenleri ve yerli ve ecnebi matbuat mensubininin huzurile resmen açılmıştır.
Breslau panayır ve sergilçr cemiyeti reisi Her Alfons Kempe ile köylü tabakası rehberi B. Otto Jaeschke haziruna beyanı hoşâme-di etmiş, Silizya valisi ve mıntaka reisi B. Josef Wagner serginin resmen açıldığını ilân etmiştir. Merasimi müteakip, davetliler, emirlerine amade otokarlarla sergi binasına gitmişlerdir.
Beş senelik bir hayata malik olan Breslau panayırı, mütemadi bir fa. aliyet eseri olarak pek büyük bir inkişafa malik olmuştur. Evvelce yüz bin metre murabbaı bir yer işgal eden panayır yeri bugün 150 bin metre murabbaı yer işgal ediyor. Henüz inşası ikmal edilmiş olan büyük sergi binası da cidden takdire şayestedir.
Panayır, münhasıran ziraat ma-Minelerinin teşhirine hizmet etmek için yapılmıştır. Maamafih bunlar beyanında yazı makineleri, dikiş makineleri, bisikletler, son sistem iokomotiflerin müteharrik ve min-l/üür numuneleri de mevcuttur. ,'F daıre sırf «dyo makinelerine tahsıs edümiştir, ki, bunlar arasında Telefunken şirketinin en son sistem radyoları ve bilhassa., pek cesim Oparlörleri cidden nazarı dik-kati celbedlyordu.
Panayıra, bu sene, Balkan hükû-metlerinden Türkiye, Yugoslavya, garisrtan, Romanya ile bir de
Polonya iştirak etmiştir. Balkan hükümetleri paviyonları içinde, bir Türk olmak şeref ve haysiyetile göğsümü kabartan, maamafih sureti tanzimi hususunda gösterilen zev-kiselimden dolayı umum ziyaretçilerin takdir ve hayranlıkları celbeden biricik paviyonun, köşelerinde, cephelerinde al bayraklarımız dalgalanan paviyonumuz olduğunu söyliyecek olursam katiyen mübalâğa etmemiş olurum. Berlin ticaret mümessili dirayetli B. Said Sar-fer’le Berlin Türk Ticaret Odası heyeti idaresinin, ve bilhassa, paviyonun tanzim ve tertibinde, geceli gündüzlü mesaisi sebkat etmiş olan Oda umumî kâtibi B. Zeki Torgay’ın bu husustaki muvaffakiyetleri şayanı takdirdir. Yalnız bir tesadüf eseri olarak, memleketimizin en güzide ve en ziyade rağbet gören incir ve üzüm nümunelerinin herhangi bir sebep tahtında olarak vakit - ve zamanile yetişememesi, paviyonumuzda derin bir boşluk bırakmıştır. İstikbalde, bu gibi noksanlara meydan verilmemesi, şayanı temennidir.
«Deutschen Auslands-Club» kulübünde tertip edilen İktisadî musahabeye birçok Alman’lar iştirak etmişlerdir. Berlin Türk Ticaret mümessili B. Sait Sarper, fasih bîr almanca ile musahabeye iştirak edenleri selâmlamış ve rakamlara istinad eden bir rapor okumuştur. Bu rapor pek büyük bir alâka ile dinlenmiş ve sürekli alkışlara maz-har olmuştur. Türkiye ile ticarî münasebetlerde bulunan bazı firmalar, kendilerini alâkadar eden bazı meseleler hakkında sualler sormuşlar ve bu suallere gerek B. Said Sarper, ve gerekse, Berlin Türk Ticaret Odası kıymetli reisi B. Mümtaz Fazlı Taylan mukni cevaplar vererek alâkadarları memnun etmişlerdir.
Gece, davetliler şerefine, Operada Fledermaus piyesi gösterilmiştir. Breslau’da bulunduğumuz şu birkaç gün zarfında, esbabı istira-hatimizi temine .çalışan ve gösterdikleri nezaket ve misafirperverlik-lerile, umum davetlileri kendileri^ minnettar bırakan Breslau panayır ve sergiler cemiyeti riyasetine, ve Ticaret ve Sanayi Odası başkanı B. Otto Hitzer ile şeriki mesailerine alenen teşekkür etmeyi bir vazife bilirim.
_______________________B. Z.
Bir boğanın boynuzladığı kadın hastahanede öldü
Aydın (Hususî) — Şehrimiz orta mahalle Karacaahmedinden Tabakların Ahmedin Ali diye tanılan kahveci Alinin dana tabir edilen boğası kız kardeşi Esmayı karnının sol tarafından boynuzlamak sureti-le yaralamış, derhal memleket hastanesine kaldırılan kadıncağız aldığı yaranın tesirine dayanamıyarak hastanede ölmüştür.
19 Mayıs Spor Bayramı Münasebetile
Spor Bayramlarının tarihine bir bakış Yazan: Rıza ÇAVDARLI
Bu sefer spor bayramları hakkında Bay M. Turhan Tan'dan daha evvel bir kaç satır yazı yazmayı, ve bu bayramların küçük bir tarihçesinden bahsetmeyi daha münasip buldum. Gençliğin böylece yeni bir hata karşısında kalmıyacağını ümit etmekteyim.
Her hangi bir ansiklopediyi karıştıracak olursak, bunda spor bayramlarını, eski Yunan millî kisvesine bürünmüş olarak görürüz, insanlar arasında buna inanış asırlarca devam etmiştir.
Fakat bir ansiklopedi, her şeyi doğru ve hakikî bir surette gösteren bir varlık olamaz. Bahusus İlmî meselelerde ansiklopedik malûmatlar, dan mümkün olduğu kadar uzak kaçmah; hattâ bunu gençliğe bir i-lim membaı olarak göstermemeğe çalışmalıdır.
Sporların ve dansların tarihlerini iyi tetkik eden Meillvard namında bir âlim mevcuttur. Bu zat eserinde
(1) bunlarm tarihini çıkarmış, gözümüzün önüne koymuştur. Hattâ tetkikatını o derece derin bir surette yapmıştır ki, (Ari) ırkın yani (Yunanlıların) Anadoluya muvasalatlarından çok evvel, burada yaşı-yan Hattililer yani (Etililer) arasında bir çok spor şekillerini gösteren ve toprak altından çıkan mah-kûklerin resimlerini de gözümüzün önüne koymuştur.
Bu zatın buluşlarında (Olimpiyat) ların Yunanlılardan çok evvel mevcut olduğu, ve zeytin dalından çelengin bir zafer alâmeti olarak kullanıldığı da gösterilmektedir. (Boks) 1ar, (Koşu) 1ar, (Güreş) 1er hattâ top oyunları vardır.
Fakat orta Asya halkları arasına girecek, bunların milâttan 3000-4000 sene evvelki dinlerini tetkik e-decek olursak, her sene spor hakkında yapılan dinî bir âyinin bulunduğu görülür. Yani spora da mabette bir mevki, hattâ pek mukaddes bir mevki ayrılmıştır. Ona mahsus bir teganni, bir dua vücude getirilmiştir. Buna ait dualardan küçük bir kısmı (Mançu âyetleri) hakkm-daki kitapta gösterilmiş olmasına rağmen yazık ki daha mufassal bir malûmata sahip değiliz (2).
Fakat diğer taraftan Çin hacıları, milâdî asırların başlangıçlarında bize bu âyinlerden pek iyi bahsederler.
Tsang-Hiuen, Hindistana geçmek için orta Asya halkları arasına geldiği vakit, bir tesadüf eseri olmak üzere, bir mabette spor âyininin yapıldığı güne tesadüf etmiştir. Bu hacı bu hususu şu şekilde anlatır: (Bu «Barbarlar» (3) ) ın mabetlerinde, spor bayramı yapılıyordu. Mabedin iki bine yakın talebesi büyük bir meydana toplanmışlar, etraflarını halk sarmış, koşuyorlar, güleşiyorlar, yumruklarla birbirlerine vuruyorlardı. Bir tarafta da deriden şişirilmiş büyük bir top vardı ki bununla sadece "kadınlar oynuyordu. Topa ellerile dokunuyorlar, ayaklarile vuruyorlar, birbirlerini ite kaka şişirilmiş deriyi bir delikten geçirmeğe uğraşıyorlardı.) (4)
Dindar hacının tarifinden anlaşılacağı üzere bu günkü futbol olduğuna hiç şüphe edilmiyen top o-yununun kadınlar tarafından oynan ması çok hoşuna gitmiş olacak ki bir çok sayfalarını bu hususa hasretmiş, keyifle, zevkle yazmıştır.
Bu hacı bize nihayet, dualarla âyinin bittiğini, kazananların başlarına çelenk konulduğunu da nak letmeyi unutmamıştır.
Milâttan evvel ikinci asırda, orta Asyadan geçerek tâ (Kuzgun) denizine yani bu günkü (Hazar gölüne) kadar bir seyahat yapan Çin gene-
(1) La vie prlvee, üç büyük cilttir.
(2) Harlez; la religian Natio-nale des tartares orientaııx.
(3) Çinliler bütün ecnebilere «Barbar» derler.
(4) Stanislas Jıılien; les pelerin» chlnols.
SPOR
İstanbul - Edirne Bisiklet, Üç Şehir Atletizm Müsabakalarına Başlandı
Klüplerle Okullar Muhteliti De Bugün Karşılaşıyor
Haftalardanberi büyük alâka ile beklenen İstanbul - Edime büyük bisiklet müsabakaları, 12 mıntaka-dan 40 sporcunun iştirakile bugün yapılıyor.
Hepsi İstanbul’a gelmiş olan yarışçıların dün sıhhî muayeneleri yapılmış, koşunun ârızasız ve tam bir mükemmeliyet içinde cereyanı için icabeden bütün teknik tedbirler Trakya Umumî Müfettişliği ve bisiklet Federasyonu tarafından alınmıştır. Bu arada bisikletçilere Federasyon tarafından birer çift ihtiyat lâstik dağıtılmış, yarışa ta\ım halinde iştirak eden bölgelerin koşucularının biribirlerine yardımları kabul edilmiş, yolda ârızaya uğrı-yan bisikletlerin tamiri için Enver ve Ahmet isminde iki arkadaş yardımcı olarak ayrılmıştır. Hakemler, yarışta yalnız teknik kısmile alâkadar olacaklardır.
Bu sabah saat 7,30 da Edimeye hareket edecek olan yarışçılar şunlardır:
Ankara: Orhan, Nuri Kuş, Nazmı, Osman, Alâeddin, Kerim.
Bursa — Hilmi, Haşan, Ahmet, İhsan.
İzmir — Bayram, İsmail, Nihat, Süleyman.
Eskişehir — Osman, Faik. Faruk, Zekeriya, Haşan, Halil, Emrullah.
Ankara atletizm antrenÖ7d
M. Ratkay
Konya — Ahmet, Mehmet, Hü-sam, Abdullah.
İstanbul — Lâmbo, Mihal, Anas-tas, Agop.
İzmit — İbrahim, Mithat, Şükrü, Vahdet.
Çanakkale — Mustafa.
Balıkesir — Mehmet, Salim. Edirne — Mehemt.
Manisa — İsmail.
İstanbul Üniversitesi yüksek mu-
rali Wan-Yen-Ti de ayni halde, ayni âyinden bahsetmeyi unutmamıştır. Senede bir defa spor için dinî bir merasim yapıldığını, bu zamanda bir çok oyunlar oynandığını yazar ve daha ileriye giderek bunların bir çok hususî klüplere sahip olduklarını. ve bizzat kendisinin de (Yüzme klübü) ile (At koşusu) klübünü ziyaret ettiğini anlatır.
Demek oluyor ki milâttan evvel ikinci asırda orta Asya spor V klüpler tesis edecek kadar bir tekâmül göstermiş vaziyette idi. Bu tekâmüle vasıl olabilmek şüphesiz ki asırların bir eseri idi. Şu halde bunun başlangıcını milâttan evvel çok eski zamanlara, karanlık devirlere oturtmak lâzımdır.
Diğer taraftan, en eski Türk â-yinlerini tetkik ettiğimiz zamanda da, biz bir çok âyinlerin sporla nihayete erdiğini görürüz. Hâlâ bu günkü Volga Türkleri arasında hı-ristiyan Türkler (Çeremiş) de, cenaze merasimi ancak bir at veya ayak koşusu ile nihayete erdirilir. Yakutlarda, en büyük âyinler, koşular, güreşlerle bitirilir. Bu da bize sporun din ile tevhit edildiğini, dinde iyi bir mevkie sahip olduğunu göstermekle beraber, onun bu halk-
îstanbul Edirne yarışma iştirak eden
allimden Baki.
Yarışçılara bu sabah birer torba içinde, Elma, kahve şekeri, portakal, sanduviç verilecek 100 üncü kilometreden sonra kendilerine su ve 160 ncı kilometreden sonra da ikinci parti yiyecek yardımında bulunulacaktır.
Federasyon tarafından alman tedbirlerden başka sporcular hâmisi Trakya Umumî Müfettişi General Kâzım Dirik de yarışlarla yakından alâkadar olmuşlar, Trakyada bisikletçilerin geçtiği mmtakalarda yarışların takibi, bilhassa Edirnede karşılamak üzere icabeden tertibatı aldırmak suretile sporcuları himaye ve taltif buyurmuşlardır. İstanbul - Edirne yarışına iştirak edecek gençlerimize muvaffakiyet dileriz. İstanbul - Ankara, İzmir
atletizm karşılaşması
Mevsimin ilk şehirler arası karşılaşması olan 3 şehir atletizm müsabakalarına bugün Fenerbahçe stadında saat 16 dâ başlanacaktır. Ankara, İstanbul, İzmir arasında cereyan edecek karşılaşmalara bütün takımlar hazırlıklı olarak iştirak etmektedirler. İstanbul takımı İzmit ve Balıkesirde, Ankara takımı Bursa ve Eskişehirde müsabaka yapmak üzere karşılaşmak için ayrıca ikişer takım gönderdiklerinden İstanbul-daki müsabakalara ihtiyatsız olarak iştirak edeceklerdir. Bilhassa 7 atlete izin alamadıklarından şansları oldukça zayıflamış bulunan AnkaralIların Atletizm Antrenörü Ratkay atlelteri ve buradaki yarışlar hakkında şunları söylemiştir:
Bu sene yapılan bütün hazırlık müsabakalarına 200 den fazla atlet iştirak etmiştir. Atletizmin istikbalinden eminim. Istanbula hazırlıklı olarak geldik. 100 metrede Fikret, 200 metrede Şevki, 400 de Nuri, Şev-
lar arasındaki eskiliğini de tebarüz ettirten bir varlıktır. Yani tarihin anlaşılması zor bir başlangıç olan lejandlarla beraber doğruş demektir.
Bunu isbat edecek elimizde diğer bir vesika da îskandinavyada yapılan kazıntılarda milâttan evvel iki bin veyahut daha eski zamanlara ait bir kaç spor mahkûklerinin çıkmasıdır ki; şekil ve kıyafet itibarile tamamile orta Asya sporunda bir varlık gösterirler.
Zaten sirk ve cambazlık hayatının bu halklar arasında ne kadar eski olduğunu, ve ilk muhaceretlerinde iyi bir sirk ve cambaz hayatına sahip olarak Anadoluya ve Eğeye indiklerini gösteren diğer mah-kûkler de, bu gün tamamile yer altından çıkarılmış olduğu halde, tarihin elinde bulunmaktadır.
Girit kazıntılarında elimize geçen malıkûkler, milâttan evvel 3000 senelerinde, localarile muntazam sirklerin bulunduklarını göstermekle beraber, ayni zamanda bir boğa üzerinde taklak atan bir cambazın da harikulade vaziyetini ortaya koymaktadır. (5)
(5) Le-s civilisation egeennes.
biıikletçilerimiz
ki, 800 de Ökkaz, 5000 de Mustafa, Ali, 110 da Kâmil, Hayri, tek adımda Ömer, üç adımda Ömer, yüksekte Jerfi, sırıkta Muhittin Ankarayı temsil etmektedirler.
Kuvvetli sürahilerimizden Nuri, Etem, atlayıcılarımızdan Galip ve üç adımda 13,70 ve 13,40 atlayan Ab-durrahman ve Galibe, gülle, disk, ciritçilerimize izin alınamadığından buraya zayıf geldik.
Ayrıca antrenör Salâhattin idaresinde Bursaya, Şerif idaresinde Es-kişehire gönderdiğimiz takımlara Orhan, Ahmet, Raşit’, İsmail, Askerî gibi koşucularımızı dağıttığımızdan ihtiyatsız geldik. Burada ihtimal bayrak yarışlarına hiç iştirak e-demiyeceğiz.»
Ankara Atletizm antrenörüne teşekkür ederek ayrıldım. Her ne de olsa atletizm sahasında hatırı sayılır bir kuvvet olan AnkaralIlardan Muhittin sırık atlamayı, ökkaz 800 metreyi kazanacak vaziyettedir. Nuri 400 de, Mustafa 5000 de İstanbullulara kuvvetli birer rakip olarak bulunmaktadırlar.
Çoktan beri müsabakalarını seyretmediğimiz İzmirliler de iyi hazırlandıklarını, millî atletlerden yüksek atlayıcı Süreyya ve 100 metreci Cemil gibi kıymetli elemanlara sahip olduklarından sürat ve atlamalarda iyi dereceler alacaklarını söyle inektedirler. Kendilerine muvaffakiyetler dileriz. Atlet
İstanbul muhteliti MeMepl'ler muhteliti
Üç şehir atletizm müsabakaların-dan sonra saat 17,30 da ilk defa İstanbul muhtelitile Mektepliler muhteliti arasında hususî bir maç yapılacaktır.
Ferden çok kıymetli elemanlara malik mektepliler muhtelitinin İstanbul muhteliti karşısında alacacı netice merakla beklenmektedir.
Yani orta Asya halkları, büyük muhaceretlerini yapmadan evvel, tam manasile bir cambaz ve bir sirk hayatına sahip imişler. Mükemmel teşkilâtlı sporları da varmış. Çünkü daha Ege sahillerine gelir gelmez, ilk olimpiyatlarını kurmuşlar, bunları dinî, efsanevî masaüarıle süslemişlerdir.
Bu gün tesit ettiğimiz 19 mayıs spor bayramının da menşelerini buralarda, bu en eski, bu en büyük medeniyet arasında aramak lâzımdır. Binaenaleyh kamusları, ansiklopedileri bir tarafa bırakarak, ilmin, arkeolojinin, filolojinin arkasından yürümemiz icap eder.
Emlnönll Halkevlnda
Eminönü Halkevinden:
Gençlik ve spor bayramı 19 ma yıs 939 cuma akşamı saat (21) de Evimizin Cağaloğlundaki salonunda aşağıdaki programla kutluları acak-tır. Arzu edenlerin davetiyelerini ev bürosundan almaları rica olunur.
1 — İstiklâl marşı: Evimiz orkestrası tarafından,
2 — Konferans (19 Mayıs) Hal kevi başkanı Agâh Sırrı Keven t tarafından ,
3 — Konser, Evimiz orkestrası tarafından.

T t N IS A B A H
19 MAYIS 193»
DELİ
Yazan : Hüsameddln Nuri
Şimdi kapısının tahtaları çürümüş, havuzunun yeşil sularım yosunlar kaplamış, şirin bahçesini vahşi ısırganlar sarmıştır bile...
O, burada bundan yirmi sene evvel çılgın gençliğinin korkunç hatıralarım yaşamıştı. O zamanlar o-nun hiç bir kayıt altına girmek is-temiyen serbest, fakat isyankâr bir ruhu vardı.
Heyecan, merhametsizlik, tehlike .beşerin İlâhî korkularile eğlenmek bu garip insanın sanki tabiî bir ihtiyacı idi.
En büyük vahşeti, hissizliği soğuk ve siyah gecelerde görülürdü.. İsterdi ki dünya hep böyle korkunç ve karanlık kalsın...
Çünkü, bu zamanlarda kurt tepelemeğe dağa çıkar.. Yine annesi isteğine engel olmak için tüfeğine sarılır.. Yerlerde sürünerek gözyaşları dökerdi.
Kasabanın en azılı delikanlılarına çatardı.. İsterdi ki onlar yine hor zamanki gibi ellerinde kamalarla kanım oluğuna akıtmak için kör çeşmenin başında beklesinler..
Bir gün çiftliği acı bir çığlık kap ladı.. Bu feryat kasabaya kadar u-zandı. Biraz sonra dehşetten, hayretten, korkudan gözleri açılan bir saf insan kitlesi çiftlik yanındaki küçük türbenin etrafına toplanmışlardı.. Hiç kimse bir şey söylemiyor, herkes İlâhi bir korkunun verdiği dehşetle titriyordu.. Korkudan kanlanan gözler türbenin içinde yalnız bir noktaya bakıyordu. Bu; Allahın kabir âlemine kabul etmiyerek kemiklerini mezarından dışarı fırlattığı bir evliya idi.
Zavallı insanların derin bir tevekkülle kendisine gönül bağladıkları ; o her gece başucunda ışıldıyan mumunun karşısına geçerek dertli yüreklerinin sırlarını, emellerini top rağına ifşa ettikleri bu mübarek zatın Allahın gazabına uğradığını san dılar...
O günün gecesi gençler, ihtiyarlar hep küçük mescide toplandılar. Yanık bir ses Allahtan bu günahsız insanların bilinmiyen günahlarını af için yalvarmağa başladı. O esnada etrafı birdenbire korkunç ulumalarla karışık çığlıklar kapladı.
Bu sefer bütün ölülerin mezar- 1 lanndan atıldığını sandılar.. Bu; yal nız beşerin İlâhî korkularile gönlünü eğlendiren, yanık feryatlar karşısında ruhunun vahşiliğini tazeliyen bir delinin cinayeti idi...
Çok kimseler onu bir kaç gece elinde kazma ile türbeden çıkarken görmüşler.. Hattâ o gün herkes türbenin bahçesinde ağlarken o karşıdan gizli gizli gülüyormuş.
Fakat bütün bunlardan sonra kimse bu çiftlik sahibinin oğluna dil uzatamadı.. Yine bu fecaatin olduğu gece çılgınlar gibi seviştikleri en sevgili arkadaşı da yatağında hançerle öldürülmüş bulundu..
Çok kimseler o aslan yürekli delikanlıyı da bu canavarın kahpece öldürdüğünü söylediler...
Etrafındaki sıkı ihtimamlara rağmen hayatını, gençliğini tehlikeye atmaktan çekinmeyen bu serseri kimdi böyle ?,.
Yanık feryatlar karşısında ruhunun vahşiliğim' tazeliyen, beşerin İlâhî korkularile gönül eğlendiren bu delinin insanlardan alınacak bir intikamı mı vardı?
Bir çok zamanlar bu çılgınlığın manasını kimse anlıyamadı. Onun için bazıları; Allahın gazabına uğramış bir deli dediler... Bazıları da onu beşerin, insanlığın üstünde mu kaddes bir varlık saydı..
Fakat daha ziyade onun; gönlü dağlanmış bir mecnun olduğunu söy. lerlerdi. Nihayet onu da bir gün öldürdüler.. Fakat gönülleri yakan hatırası ölmedi, senelerce dilden di-le bir efsane gibi dolaştı..
Şimdi kırık kapısından çürük tahtaları görünen, havuzınun yeşil sularını pis yoBUnlar kaplıyan, bahçesinde vahşi ısırganlar biten bu harabe bundan yirmi sene evvel böyle değildi.. Onun kapıamda gel-tniyen bir misafiri bekllyen hizmetlileri, bahçesinin gönlü sarhoş e
den çiçekleri arasında dolaşan şeffaf yaşmaklı ince dilberleri vardı.
Oranın kuğulu havuzunun başında bir türlü gelmiyen misafirini bek liyen güzel bir sahibesi vardı..
Bu güzel; tabiatin saflığından veremli vücudüne şifa uman ince bir dilberdi. Her gün hizmetçileri ona havuzunun başında, bahçesinin çiçekleri arasında ince, tatlı seslerile kedersiz, şen şarkılar terennüm ettiler..
Bazan çıplak vücutlerini güneşin-yakıcı sıcağına bırakarak bu dertli güzele günlerce şifalar beklediler.
Geceler berrak ve yıldızlı sema-larile etrafı sararken onu korkunç düşünceler kaplardı.
Bir yıldızlı gece yine yalnız., dertli ve düşünceli.. Kuğulu havuzunun kırmızı mermerleri üzerine u-zanmış.. üzerinde nazlı bir hayal gibi süzülen kuğular, bu hülyalı geceyi içine yutan yeşil sulara bakıyordu.
O gece; ılık bir tatlılıkla gevşi-yen vücudü bilinmez bir heyecanla titriyordu. Birisini bekliyordu.. Fakat o gelmiyordu...
Çok sürmedi bu düşünceli geceler, günler... Bir gün; hiç beklemediği başka birisi onu kolları arasına aldı.. Senelerce beraber yaşadılar.. Birbirlerinin dudaklarından yal nız aşk, hayat değil, birbirlerinin dertlerini, acılarını da içtiler...
Bu da çok sürmedi. Bir gün... Bu veremli güzel ilk sevgisinin ciğerlerine düğümlediği kızıl bir dertle gözlerini dünyaya kapadı..
İşte o zaman o, benliğinden ruhunu koparan Allaha karşı âsi bir mecnun oldu.. Aczinden, çaresizliğinden köpürdü..
Kanlı intikamını alabilmek hırsile onun yer yüzünde yarattığı insanla rina karşı kinle kudurmuş korkunç bir canavar oldu.
En sevdiği vücutleri sevgililerin bağrından aldı. Aşk için, saadet i çin, neşe için koşan ıssız hayat yolcularının yollarını kesti. Kaç mesut yuvayı ümitsiz ve öksüz bıraktı...
Nihayet onu da bir gün öldürdü-lar.. Fakat yürekleri yakan hatırası ölmedi.. Senelerce dilden dile İlâhî bir efsane gibi dolaştı..
Ölüm Döşeğinde Vatanı Düşünen Türk Kadını
Acıpayam, (Hususî) — Halkevin de bir zehirli gazlardan korunma kursu açılmıştır. Muntazam konuşma ve tecrübeler yapılmaktadır.
Bir posta şubesi açıldı
Kazamıza on iki saat mesafede bulunan on sekiz köylü Karaman nahiyesi merkezinde bir posta şubesi açılmış, halkın mektuplarını vermek hususunda pek büyük kolaylıklar temin etmiştir.
Yurdsever bir kadın
Karaman nahiyesine bağlı Yaku-biye köyünden Mehmet Ali kıızı Fatma His ölüm döşeğinde bulunduğu bir sırada üzerinde bulunan bütün altınlarının Hava kurumuna verilmesini vasiyet etmiş, bilâhare vefat eden Fatma Hisin bu vasiyeti altınların bedeli olan (22) lira Hava kurumuna yatırılmak suretile yerine getirilmiştir, ölürken bile yurdun muhafazasmı düşünen yüksek duygulu Türk kadınını takdire lâyık söz bulmak güçtür.
At koşulan
19 mayısta Parti menfaatine olmak' üzere Acıpayam gençleri tarafından bir müsamere tertip edildiği gibi ayni günde güreş ve af koşuları yapılacaktır. Bu husustaki hazırlıklar hayli ilerlemiştir.
Esklşehlrde esrar kaçakçıları yakalandı
Eskişehir, (Hususî) — Geçenlerde yakalanan esrar kaçakçılarının muhakemesi neticelenmiş, zanlılardan Osman bir sene yedi ay, İbrahim Nuri ve Mustafa da bir sene altı ay hapse mahkûm olmuşlardır. Zehra, Emine, Hamdiye beraet etmişlerdir.
Yurt Hususiyetlerinden;
Kûtahyanın Yerli Bayramı: Müderris Günü
genç kızlar en güzel elbisele-bohçaya koyarak götürüyorlar, orada fasılalarla kıyafet değiştiriyorlardı
Bu mesire yerine rini bir
kısa
Kütahya, (Hususî) — Bu gün Müderris günü. Yeşil ağaçların gölgelendirdiği yeşil yamaç parçası, bir kaç gün önceden kurulan çadırlarla beneklenmiş. Her tarafta küme küme insan var. Saz sesleri, yerli halk türküsü çağırışlarına karışıyor ve genç, ihtiyar, kadın, erkek herkes gülüyor, söylüyor, eğleniyor.
Müderris, Kûtahyanın tam kıyısında, şehrin hemen cenup yamacına yaslanmış bol ağaçlı, çimenlik bir sahanın adıdır. Her yıl Kütahya burada muayyen bir günde eğlenir. Bu muayyen gün nasıl tesbit edilmiştir, bu pek belli değildir. Fakat Müderris günü ekseriya Hıdırellez--den bir hafta sonra tesadüf eden ilk tatil gününde yapılır. Bu gün hâlâ devam eden bu halk eğlentisinin düne ait hoş bir de hususiyeti vardı. Kadın ve erkeğin ayrı birer varlık sayıldığı, tesettürün dinî bir vazife kabul edildiği zamanlarda Müderris, Kûtahyanın âdeta bir gelinlik kızlar mahşeri mahiyetinde idi. O
Bilecikte Fakir Çocuklara Yardım
ÇocukEsirgeme Kurumunun Senelik Kongresinde Neler Görüşüldü
Bilecik, (Hususî) — Çocuk E-sirgeme Kurumu merkez kongresi bu hafta Halkevinde, şube murahhaslarının ve kalabalık bir aza kitlesinin iştirakile yapıldı.
Kurumun hâmisi İlbay Ali Rıza Oksay, Ağır Ceza Reisi, Müddeiumumi Adliye müfettişi Bay Hüsamettin Eroğlu, bir çok hâkimler, daire reislerTve Çocuk Esirgeme Kurumu müfettişi bay Reşat Bora bu toplantıya iştirak edenler arasmda bulunuyorlardı.
Kongre divanının teşekkülünden sonra geçen senenin çalışma ve hesap raporları okundu. Bu raporlardan; mütevazi bir bütçe ile işe başlanarak, çıkan fırsat ve imkânlardan istifade edilmek suretile muhammen bütçenin 2-3 misli bir varidat temin edildiği ve bu nisbette yardım sahasının genişletildiği, çocuk haftası, ders senesi başı ve sene ortasında bir çok çocuğa elbise, ayakkabı ve mektep levazımı dağıtıldığı, bundan başka kimsesiz ve fakir çocuklara sıcak yemek verildiği, ayrıca muhtaç çocuklara para yardımı yapıldığı, cemiyetçe müsa-mereler ve çocuk baloları tertip e-
Mersinde
Sahte belediye mllfettlşl yakalandı
Mersin, (Hususî) —- Burada, ken dişine belediye müfettişi süsü verip dolandırıcılık yapan bir adam yakalanmıştır.
Elbistanlı Şükrü oğlu Hüseyin ismindeki bu adam, mahalle aralarında bazı evlere giderek sıhhî teftişlerde bulunmuş ve temizliğe riayet edilmediğinden bahisle ev sahiplerini ceza ile tehdit etmiştir. Bu evlerden elli, yüz kuruş gibi paralar dolandırmakta olan Hüseyin nihayet yakayı ele vermiştir.
Mersin zabıtası sahte müfettişi yakalamış ve derhal adliyeye sev-ketmiştir.
gün buraya yalnız kadınlar girer ve erkeklere ancak bahçenin etrafında dolaşmak hakkı verilirdi, o da pek hoş karşılanmamak şartile.. Müderris gününe gidecek kadınlar, bilhassa genç kızlar, en güzel elbiselerini bir bohçaya sararak beraberlerinde götürürler ve orada kısa fasılalarla elbise değiştirirlerdi. Öğluna kız ariyan analar, müstakbel gelinlerini burada seçerler, gönlüne eş bulmağa çalışan delikanlılar yarınki yavuklularını -uzaktan da olsa- burada görürlerdi. Ve bu suretle her Mü derris günü, yeni düğünlerin bir a-rifesi olurdu.
Bu gün artık bu hususiyetini kaybeden Müderris günü, şimdi sadece müşterek bir eğlence, zevkli bir dinlenme günüdür. Ve işte bu sene de Kütahyalılar bu mesut günde eğlenip dinlendiler. Ve akşam gün ağır ağır batarken kafileler halinde şehre döndüler.
Es. TURGUT
98 98
dildiği, şube çalışmalarının intizam dahiline alınarak daha verimli bir şekle getirildiği, yeni şubeler açılması için icap eden teşebbüslerin ya pıldığı anlaşılmakta idi.
Raporların münakaşa ve kabulünden sonra şubelerin 1939 muham men bütçeleri tetkik ve tasdik olunarak kabul edildi. Dilekler arasında azanın yurt çocuklarına karşı fazla bir alâka ve hassasiyet gösterdikleri iftiharla görülüyordu.
Bundan sonra yeni idare heyeti seçimine geçilerek, Başkanlığa Ve-cihi Divitçi, Asbaşkanlığa hâkim A-tıf Seyhun, sekreterliğe başöğretmen Reşat Tarcan, veznedarlığa öğretmen Hulûsi Yücel, muhasipliğe Varidat Müdürü Hakkı Tusavul ve azalıklara da orta okul direktörü Akif Günalp, öğretmen Fütuhat Ta-lu ve öğretmen Yakup Bulut seçildiler.
Kongreden sonra iştirak edenlere Kurum tarafından bir çay ziyafeti verilmiş ve çalışma mevzuu ü-zerinde faydalı bir görüşme yapılmıştır.
V. TUNALI
; gg gg
Emir Abdullah
Ankaraya giden oğlu Emir Naylf İçin (O artık benim değil, İsmet inönUnlln çocuğudur) diyor Şamdan yazılıyor: Ahiren Am-mana gitmiş olan Elifba gazetesinin bir muhabiri Şarkî Erdün Emiri Altes Abdullah ile görüşmüştür.
Emir Abdullah, ahiren Ankaraya gitmiş ve Reisicümhurumuz İsmet İnönü’nün yaveri olarak muhafız alayına girmiş olan oğlu Emir Nayiften bahsederken:
— (Ben onu necip Türk milletinin Cümhurreisi ve Millî Şefi olan dostum ismet İnönü'nün emrine ver dim. Nayif artık benim değil, İsmet İnönü’nün oğludur.) demiştir.
r ~-------------------■’
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları -Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir-
- as - YAZAN : SAMİ KARAYEL _
Sultan Aziz Devrinden Bazı Hatıralar
On İki Çifte Kayıkla Büyükdereye Bir Buçuk Saatte Giderdik
çekmemizden yavaş gittiğimize kani olmayınız... Adeta bir torpito gibi denizin üzerinde; uzun ve çok süslü olan kayığımız uçardı.
Sizi temin ederim; Dolmabahçe sarayından Büyükdereye bir buçuk saatte gelirdik.
Hele; saraya dönerken bu yolu akıntılar dolayısile bir saatte alırdık.
Lâkin, bir çok kereler efendimiz saraya kayıkla dönmezdi, hayvanla avdet ederdi.
Ben, hamleci sırtında kürek çektiğim için daima efendimizin harekâtını görebilirdim.
Kayığa daima yanlamasma otururdu. Mabeyincisi Fahri Bey karşısında elpençe divan durarak mevki alırdı. Makarnacıyı çok severdi. Bazan, Arnavutköyü veyahut Tokmak burnu akıntısını geçerken gülerek :
— Makarnacı ne a, zorladı mı?. Hele; bir çaprazla bakalım!., diye lâtife ederdi.
Sultan Aziz efendimizin akıntıya bile karüı koymak istiyen bir ruhu vardır.
Makarnacı; efendimizin ihtarı üzerine geriye dönerek seslenirdi:
— Hoh!...
Hamlecinin bu ihtarı üzerine hep birden küreklere daha kuvvetli yapışır, iri bazularımızın kuvvetini denizle karşılaştırarak güreşmeğe baş 1 ardık...
Arnavutköyü akıntısını öyle bir geçiş geçerdik ki, burunda bulunan kayıkçılar, balıkçıalr, seyirciler, ec-neblier bile hayrette kalırlardı. A-deta; duru bir su üstünde gider gibi kayığımız sekerek akıntıyı delerek kayıp giderdi.
işte; bu sırada, ben Makarnacıdan aşağı kalmamak için bileğime dayanırdım.
Efendimiz, on iki seçme pehlivanının denizle ve akıntı ile mahi-rane ve kuvvetle boğuştuklarını gör düğü zaman keyiflendiği hissolu-nurdu.
Büyükdere çayırında ekseriya güreşirdik... )
(Devamı var)
Biga da Hava Şehitleri İhtifali
Biga (Hususî) — Hava şehitleri ihtifali büyük bir intizam, kalabalık halk kitlesi ve kursta bulunan iki yüz muhtar ve köy kâtibi, köylerin mümessili hazır bulundukları halde özenilerek yapılmıştır.
Hazin bir sessizlik içerisinde yarbay Karayel ufak bir söylevle hazır bulunanları iki dakika sükûta davet etmiş, ilçebay Hikmet Yavuz, orta okul ve ilk okul talebeleri tarafından ateşli şiir ve nutuklar o-kunmuştur.
Bunu müteakip Halkevi bandosu matem marşı çalmış ve şehitler mezarlığındaki âbide ile Akbaşın kahramanı kaymakam Hamdi ve Kâni beylerin civardaki mezarlarına belediye, orta ve ilk okullar tarafından çelenk konarak ihtifale nihayet verilmiştir.
Biga kaymakamı değişti
Biga (Hususî) — Dört seneden-beri semereli çalışmalarile kendisini pek fazla sevdiren kıymetli idareoi kaymakam Hikmet Yavuz, Sütçüler kaymakamlığına ve yerine Çankırı maiyet memurlarından Fethi Tan-suk tayin edilmiştir. Kaymakamın kazamızdan ayrılması dolayısile Şehir klübünde bir ziyafet tertip edilmiştir. Yeni kaymakamımızın yakında gelmesi beklenmektedir. Vazifesinde başarılar temenni ederiz.
— Beyim, ben de çok yiyemem.. I Bir but kâfi..
Ali bey, Bekirin bu mukabelesine | cevap vermeden'Arnavutoğlu oldu-1 ğu yerden atıldı:
— Aferin Bekir be!.. Çok yemek hamallıktır be!..
Fakat; Ali bey Bekire ısrar etmişti :
— Kalk, pehlivanlarm yanma j git!..
Bekir, Ali beyin kat'î emri üzerine kâhya ile bulunduğu sofrayı terkederek Arnavutoğlu ile Kavas-oğlunun sofrasına gitmişti.
Kavasoğlu, Bekirin nazik bir şekilde yemek yediğini görünce:
— Yo!.. Böyle pehlivanlık olmaz.. Şöyle kolları sıva bakalım... Kırkpınarda bizi bekliyenler var Sonra meydanı dar getirirler bize...
Bekir, sakin ve sessiz duruyordu. ismini, cismini işitmediği bu peh livanların acayip ve çokça konuşmaları tuhafına gidiyordu.
Hülâsa; Bekirle küçük bir pehlivanmış gibi oldukça alay ettiler. Yemekten kalktıktan sonra; çok geçmeden yola çıktılar.
Yolda giderken Kavasoğlu, saraya nasıl geldiğini anlatıyorda. Bekir, yine arabanın kuyruk tarafında yer almıştı.
Kavasoğlu, Sultr n Azizin efendiliğinde yanına geldiğini ve olduğunu şu yolda nakle başladı:
— Ali bey; ben, iyi bir pehlivan idim... Fakat daha baş güreş tutar bir vaziyette değildim. Sultan Aziz efendimizin yanma intisap ettim.
Arnavutoğlunu parmağıle göste rerek:
— Bu da, benden bir kaç ay sonra geldi. Fakat; Makarnacı efendimizin yanında bulunuyordu. Makarnacı iri yarı, yüz otuz okkalık bir adamdı. Efendimiz o vakitler daha Veliaht bulunuj'ordu. Sarayında koçlar, Hint horozları, güzel binek atları vardı. Her hafta cuma günü namazdan sonra, saray kayıklarından on iki çifteye biner, gezmeğe giderdi. Ekseriya gittiği yer Bü-yükdere çayırı, Veli efendi çayırı, Kâğıthane gibi yerlerdi. Efendimizin on iki çiftelik kayığında kürek çekenler hep iri yarı pehlivanlardan mürekkepti. Makarnacı, iri ensesi, kabn ve müşekkel gövdesile hamlede kürek çekerdi.
Parmağile işaret ederek:
— Arnavutoğlu da sıvıryada kürek çekerdi.
Ben, hamleden sonra, ikinci kürekte yer almıştım. Başlarımız dibinden tıraşlı idi. Başımızda Aziziye denilen kısa ve kenarları geniş kırmızı fesler vardı. Arkamıza ince ve Hilâli denilen bol yenli ipekli gömlekler giyiyorduk. Ayaklarımızda lâcivert atlas şalvarlar vardı.
Sultan Azizi Veliahtlığında herkes severdi. Hattâ; o, kayığîle Bo-ğaziçinden geçtiği zaman yalılarda ve kıyılarda bulunan halk elpençe divan durarak onu seyrederlerdi. E-fendimizin başı tıpkı bizim gibi tıraşlı, gövdesi hepimizden daha müşekkel ve iri idi. Daima sade giyinirdi. Arkasında koyu lâcivert bir ceket ve oldukça bolca bir pantalon ayaklarında rugan kalıç kundura bulunurdu. Hoş, efendimiz padişah olduktan sonra da hiç bir vakit kıyafetini ve hayatını değiştirmedi. Hepimiz, gayet ustalıklı ve güzel kürek çekerdik... Kürekler hep birden hafif bir temasla suya dalardı. Ve yine hafif ve şapırdısız sudan çıkardı. Sanki tereyağından kıl çeker gibi kürek çekerdik.
Fakat; bu derece hafif kürek
YENTSABAH
t r
19 MAYIS 19 3T
İstanbul HalkTIyatrosu r
Kenan Güler ve arkadaşları
İstanbul Vakıflar Direktörlüğü İlânları
RADYO PROGRAMI
m
Semti ve mahallesi
Muhammen aylığı Lira K.
Cadde veya
sokağı
No.su Cinsi
I
a-
a-
L
t — Keber B61a • — Kalemek avı-Balet müziği.
2 — Heuherger — Şarkda süilin-den-Rakseden kızlar.
3 — Niemann — Vah baston.
22. Haftalık posta kutusu.
22.30 Müzik (Balet müziği-Pl.)
23 Son ajans haberleri ve yarınki program.
23.15-24 Müzik (cazband-Pl.)
İndirilme Merasimi
CUMA: 19/5/939
12.30 Program
12.35 Türk müziği - Pl.
13,00 Memleket saat ayarı, jans ve meteoroloji haberleri
13,15-14 Müzik (Karışık program - Pl.)
18,80 Program
18.35 Müzik (Operet müziği-Pl.) 19,00 Konuşma
19.15 Türk müziği (Fasıl heyeti)
13,00 Memleket saat ayarı, jans ve meteoroloji haberleri
20.15 19 Mayıs Millî bayramına ait hususî program.
Musahabe, şiir ve müzik
21.15 Esham, tahvilât, kambiyo-nukut ve ziraat borsası (fiyat)
• 21,25 Neşeli plâklar - R.
21.30 Müzik (Riyaseti Cumhur Füarmonik orkestrası - Şef: H. F. Anlar)
Neşeli müzik: “
1 — K. M. v. Weber - Oberon ’ | Uvertürü
2 — D. F. E. Auber . la Muette1 _ de Portici, Uvertür
3 — Franz Schubert - Rosamun
de, — I inci ve 2 inci bale müziği
4 — Mime Maillart - Les Dra-gons de Villards, Uvertürü
5 — A. Thomas: Mignon operası Uvertürü
6 — j. Strauss - Wein Weib und Gesang.
22.30 Müzik (Opera aryaları -Pl.)
23,00 Son ajans haberleri ve yarınki program.
23,45-24 Müzik (Cazband - Pl.) CUMARTESİ 20/5/39
.3.30 Program.
13.35 Müzik (Bir konserto-Pl)
14.00 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri,
14.10 Türk müziği:
1 — Nişaburek peşrevi.
2 —Ziya paşanın nişaburek sem-disi: (Ey gül ne acep).
3 — Ziya paşanın nişaburek sem-disi: (Bin zeban söylersin).
4 — Fahire Fersan: Kemençe tak-limi.
5 — Ahmet Rasimin rast şarkı: (Bir gönlüme bir hali perişanıma bak)
6 — Ali Rifat Beyin nişaburek şarkı: (Meyledip bir)
7 — Nişaburek saz semaisi.
14.40 Müzik (Neşeli plâklar-Pl.)
15.30 Millî küme müsabakaları (19 mayıs stadından naklen).
17.30 Program.
17.35 Müzik (Dans saati)
18.15 Türk müziği (Fasıl heyeti).
19.00 Konuşma (Dış politika hâ-âiselerl)
19.15 Türk müziği:
1 — Cemil Beyin kürdilihicazkâr peşrevi.
2 — Boğosun kürdilihicazkfir şarkı (Güller açmış bülbül olmuş bir karar).
3 — Şemsettin Ziyanın kürdillhi-cazkâr şarkı: (Güvenme hüsnüne).
4 — Salâhattln Pınadın kürdili-hicazkâr şarkı: (Ne gelen var).
5 — Kemal Niyazi Seyhun: (Ke-mençe taksimi).
6 — Artakinin kürdilihicazkâr şarkı: (Ay dalgalanırken).
7 — Vasilin kürdilihicazkâr saz semaisi.
8 —Dedenin uşşak şarkısı: (Ağlatırlar güldürürler).
9 —Hicaz türkü: (Sürmelimin gözlerine)
10 — Gerdaniye türkü: (Ey serenler serenler).
memleket saat ayan, ajana ve meteoroloji haberleri.
20.15 Temsih (Werther) Yazan: Goethe.
21.18 Bfiham, tahvüât, kambiyo . aukut ve Ziraat borsası (FiyaQ,
21.28 Neşeli plâklar - R.
Şvf: Neaip Aşkın)
Zayi ruhsatname
Sıhhat ve î. M. Vekâleti Celilesi-nin 5/92, 5/93, 5/94 numaralı ve 17/10/928 tarihli Fransada kâin «DEGLAUDE» laboratuarları ma-mulâtından (Cardibaine Gouttes) i-simli 3 ilâca ait ve AZNAVUR mah-tumları firması namına verilmiş 3 kıt’a1 tıbbî müstahzar ruhsatnamesi zayi olmuştur. Yenisi verileceğinden zayi olanların hükmü olmadığı ilân olunur.
Saldıray denizaltımız» da sancak çekilecek
Haliçteki tezgâhlarımızda Türk işçisinin elile yapılmakta olan denizaltı gemilerimizden «Atılay» ın denize indirilme merasimi bu gün saat 12 de icra edilecektir.
Hasköydeki kızaklarda icra edilecek bu merasimden başka bundan bir müddet evvel limanımıza gelmiş olan «Saldıray» denizaltı gemimize de Türk sancağı çekilecektir.
Haliçte yapılacak töreni müteakip Perapalasta bir çay ziyafeti verilecektir. Gerek buradaki, gerekse Almanyadaki inşaatı üzerine alan Alman firmasının müdürü M. John merasimde bulunmak üzere dün sabahki Senıplon ekspresile şehrimize gelmiştir.
Cuma günü akşamı
Üsküdar inşirah bahçesi
DEHRİ EFENDİ AİLESİ
Zeyrek
Çadıroı Ahmet
Çelebi
Kilise oamJi
18,60 Ev
ıo oo
İnhisarlar IJ. Müdürlüğünden:
Cinsi
Miktarı Muhammen %7,5 eksiltme eksiltme bedeli teminatı şekli
1 adet
EGE TİYATROSU
Nureddin Gençdur ve arkadaşları
Başlıyor.
Pek yekinde
Yez temsillerine
Giren yere, Grip, nezle, baş ve diş ağrıları girmez
GRİPİN
Bali paşa I yokuşu Kadirga, Şehsuvar boy
Kumkapı, Nişancı
Şehzade, Kaleoderhane Tramvay
Motor (110 bey-
girlik)
Motor (70 beygirlik)
I — Doç marka biri 70 diğeri 110 beygir kuvvetinde iki adet motör yukarda hizalarında gösterilen usullerle satın alınacaktır.
II — Muhammen bedeli, muvakkat teminat, eksiltme saatleri hizalarında gösterilmiştir.
III — Eksiltme 31/V/939 tarihine rastlıyan çarşamba günü kabataşta Levazım ve mubayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır.
IV — Şartnameler her gün sözü geçen şubeden parasız olarak alınabilir.
V — İsteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatlerde % 7,5 güvenme paralarile müracaatları ve kapalı zarfları ihale saatinden bir saat evveline kadar kanunî vesaikle birlikte mezkûr komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde verilmesi lâzımdır. (3430)

I — Şartnamesi mucibince 250.000 metre düz beyaz kanaviçe kapalı zarf usulile eksiltmeye konmuştur.
II — Muhammen bedeli 38750, muvakkat teminatı 2906.25 liradır.
İÜ — Eksiltme 30/V/939 salı günü saat 15 de Kabataşta Levazım Şubesi Müdiriyetindeki Alım komisyonunda yapılacaktır.
IV — Şartnameler her gün sözü geçen şube ile İzmir ve Ankara Baş-, müdürlüklerinden 194 kuruş bedel mukabilinde alınabileceği gibi nü-mune de görülebilir.
V — Mühürlü teklif mektubunu kanunî vesaik ile %7,5 güvenme parası makbuzu veya banka teminat mektubunu ihtiva edecek kapalı zarfların eksiltme için tayin edilen günde eksiltme saatinden bir saat evveline kadar mezkûr komisyon Başkanlığına makbuz mukabilinde verilmesi lâzımdır. «3240»
1 adet
6950
4500
521.25
337.50
kapalı 3.
açık eks.
Çarşı Sahaflar
Çarşı \ Yağlıkçıdır ’
Beyaaıt, SeRbanbaşı
Yakup ağa Simitçi
Çarşamba, Tsevceğlz
Çarşı Emirşah
Kumkapı,^' hsine
Hatun
Çarşı
Çarşı
Çarşı
Bahçekapıda'Dördüncü Vakıf hanın asma Tâtında
Bahçekapıda Dördüncü Vakıf hanın asma katında.
Bahçekapıda Dördüncü Vakıf hanın
1 inci katında
Mahmutpaşada Çuhacı hanı ikinci-adada
Rüstempaşa
İbrahim paşı Parçacılar Kahvehane Kahvehane
Mahkeme
Soğuk algınlığından muztarip bir aileyi ih-yakâr tesirile iyileştirir
___________________n □alma yanınızda bulunursa kendinizi grip», soğuk algınlığına, nezleye karşı sigorta etmiş olursunuz. Aldanmayınız. Rağbet gören her şeyin taklidi ve benzeri vardır. GRIPIN yerine başka bir marka verirlerse şiddetle redde-
Çanjucı Ahmet Çelebi -Amil
Ayni n&yat mescidi üstünde oda ve sofa
22,1/30 Havuzlu Mescit camii
46,38 Dükkân ve üstünde oda
Dükkâı
Dükkân
95
73-105
Dükkân
Dükkân
3
5
10,12 ve 11 Dükkân (lkl) V *
1
30
17
14
11
23
40
39
12
8
5 00
8 00
2 00
12 00
15 25
12 00
5 00
4 25
3 50
Dükkân
Dükkân
Dükkân
Dükkân
2 00
Oda
Oda
27 00
16 00
Kadirga, Bostan Âli Cami yanındı Kumkapı, Çadırcı Ahmet Çelebi Kırkçeşme
Şeyh Mehmet
Geylânî
Beyazıt Yenikapı, Kâtip
Kasım
Bali paşa yokuşu Nefer
Yalı köşk
Külhan
Taşçılar
29
27
8
17
Oda
Dükkân ve üstünde asma oda
Burmak han üst katta od^
Oda »’
Cami avlwct*da oda
Oda ve odunluk
Ardiye
Arsa ve sarnıç
82-30 Arat'
16 00
5 00
3 00
2 50
J 20
1 50
30 00
1 50
1 50
Seneliği Lira
yeni 33 Deniz kenarında üâ 75 arsa 400
KvınKapi,' Şehsuvsr-^
Bey Hisar dibi
Yukarıda yazılı mahaller 910 senesi mayıs sonuna kadar kiraya verilmek üzere açık arttırmaya çıkarılmıştır, istekliler 30 mayıs 939 salı günü saat on beşe kadar Çenberlitaş ta İstanbul Vakıflar başmüdürlüğünde Vakıf Akarlar kalemine gelmeleri. (3499)
EMLÂK VE EYTAM BANKASINDAN
SATILIK
M
I — Şartnamesi mucibince (I) adet sigara paket makinesi kapalı zarf usulile eksiltmeye konmuştur.
n — Muhammen bedeli aif (10,000) muvakkat teminatı (750) liradır.
III — Eksiltme 3/VH/939 pazartesi günü saat 10,30 da Kabataşta Levazım ve Mübayaat şubesi müdüriyetindeki komisyonda yapılacaktır.
IV — Şartnameler her gün sözü geçen şubeden parasız olarak alınabilir.
V — Münakaşaya iştirak etmek istiyen firmalar fiatsız fennî tekliflerini münakaşadan (15) gün evvel tetkik edilmek üzere tütün fabrikalar şubesine vermeleri ve tekliflerinin kabulünü mutazammın vesika almaları lâzımdır.
VI — Mühürlü teklif mektubunu kanunî vesaik ile % 7,5 güvenme
parası makbuzu veya banka teminat mektubunu ihtiva edecek kapalı zarflan münakaşa günü İhale saatinden bir saat evveline kadar komisyona makbuz mukabilinde verilmelidir. (3475)
Liseler Alım Satım Komisyonu Başkanlığından
Nev’i Miktarı Kilo- Muhammen Fi İlk teminatı Lira Kr.
Kr. Sa.
Tereyağı 2800 115 241 50
Süt 59000 12 588 38 ’
Kâse yo^ırdu 15300 adet 5
Yumurta 455000 adet 1 75 580 12
Komisyonumuza bağlı yatılı liselerin 1 Haziran 930 gününden 31 Mayıs 940 gününe kadar yukarda yazılı erzaklardan tereyağı Haydarpaşa lisesinden maadasına ve yumurtaya verilen öatlar yüksel? görüldüğünden süt ve kâse yoğurduna Haydarpaşa lisesine verilen fia't yüksek görüldüğü diğerlerine talip çıkmadığından pazarlıkla ihaleleri 24 Mayıs 939 çarşamba günü sabahı saat 10 da Beyoğlu İstiklâl caddesi 349 numaralı alım satım komisyonunda yapılacaktır.
istekliler ilk teminat makbuzu ile ve Ticaret odasının yeni yıl vesika-sile belli gün ve saatte komisyona gelmeleri.
Şartnameyi görmek ve liseler muhasebeciliği veznesine yatırılacak
21J0 Müzik (Küçük orkestra . müzekkeresini almak için Galatasaray lisesine müracaatları,
’f: Nftiİü Ack-ınl -Slai--------- ——- ___
\ (3519)
Esas YERİ x Kıymeti Nev’i Mesahası depozito
270 Heybeliada Değirmen sokak No. 2 mükerrer 70.- Arsa 235.54 M2 14.— \
271 Heybeliada Değirmen sokak No. 2 mükerrer u8.— ».rsa 229.80 M2 11.60
272 Heybeliada Değirmen sokak No. 2 mükerrer 65 — Arsa 218.88 M2 B.—
273 Heybeliada Değirmen sokak No. 2 mükerrer 42.-1 Arsa 169.47 M2 8 10
274 Heybeliada Değirmen sokak No. 2 mükerrer 35 — Arsa 115.17 M2 7.--
275 Heybeliada Değirmen sokak No. 2 mükerrer 40.— „ i Arsa 203.87 M2 8—
276 Heybeliada Değirmen sokak No. 2 mükerrer 56.—j Arsa 282.65 M2 11,20
277 Heybeliada Değirmen sokak No. 2 mükerrer 61.— Ara 305.63 M2 12,20
278 Heybeliada Değirmen sokal No. 2 mükerrer 85. Arsa 564.73 M2 17.—
279 Heybeliada Değirmen Sokak No. 2 mükerrer 4' ,— 1 , Arsa 285.52 M2 8.40
280 Heybeliada B. cadde sokak No. 62 1/2.- Arsa 76.40 M2 84.40
497 Eski Beylerbeyi yeni Bostancı810.— başı AbdUllah ağa Hacı Ömer ef. Ve Istavriz sokak eski No. 5 yeni 7 Tarla 1097.— M2 62.—
499 Bostancıbaşı Abdullah aga Mah. Rasim ağa sokak eski 6 yeni 4 357.- Tarla Hektar 7870 M2 7L40
532 Fatih Keçeciler eski Karabaş Mah. Safalıçeşme sokak eski 36 mü. yeni 82 ve 84 2.70 ?sa 990/19200 His. 55.—
561 Büyükada Nizam, Nizam sokağı ada 208 parsel 8- 120.— | Arsa 238.— Mİ t 24.0i
562 Büyükada Nizam Aşıklar yolu No. 2 121.- Çamlık 482.— M2 24.20
1887 Büyükdere Frenk kilisesi sokak eski 8 yeni 37 76.- Ârsa 51/84 Hiı. 624.63 Mi 15.20
1088 Büyükdere Büyükdere cad. eski 99, 101, 107, 109 yeni 98, 102, 104 2499.— . Arsanın 51/80 his. -1201.87 M2 499.60
281 Heybeliada B. caddesi sojıak No. 63 174.— Arsa dörtte üç his. 147.64 M2 34.80
Adres ve tafsilâtı yukarda yazıl m gayrimenkuller peşin para ile ve açık arttırma usulile Bâjlacaktıı,
İhale 26/5/939 cuma günü saat ondadır. İsteklilerin bildirilen gün ve saatte depozito akçesi, nüfus tea
keresi ve Uç kıt’a vesikalık fotoğrafla birlikte şubemiz emlâk servisine gelmeleri
İ327S)
Vyf*ı *
YE N İS ABA H
19 MAYIS 1939
Güzelliğiniz İçin
Krem Balsam iı
Kanzuk
oktorlarımız Tasdik Ederler kİ
HAYAT; HEYECAN ve NEŞ E İLE KAİMDİR

Bütün dünyaca takdir edilmiş sıhhî güzellik kremleridir. Gece için yağlı, gündüz için yağsız halis acıbadem çeşidleri hususî vazo ve tüplerde satılır.
İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ İSTANBUL - BEYOĞLU EvHş Mayıs Sayısı BUGÜN ÇIKTI Bu Sayıda :
Millî el işlerimizden renkli olarak ■»zeybekler büyük bir haftada örneklerde beraber, iyi bir Daktilomusunuz ?
20 den fazla canlı, Faydalı mevzularla baştanbaşa renkli 40 Sayfa ayrıca 8 Sayfalık bir ek, büyük bir örnekler paftası
H Fiyatı ıs Kuruştur. H

Hastalıklarımızın Çoğu Ruhidir. L
Zaaftan, cesaretsizlikten, korku-p dan, melankoliden, ümitsizlikten,f Menşei ise kansızlığın meydana ge-| tirdiği durgunluk dediğimiz heye-l cansızlık ve neşesizliktir. Bugünl hastaneleri boşaltacak yegâne ilâç] da budur. Heyecan ve Neş’e. I Bir hastaneye gidiniz, hastaların! elemlerini, endişelerini, güler biri yüz ve itimadla kaldırınız, yani! durgun ve yorgun kanlarını hare-| kete getiriniz; derhal yatakların-l dan kalkarlar, evlerine koşarlar.! işte insan makinesine maddî ve! gsragn A. BSOB ABI B manevî bu kudretleri vermek, ha-|
EP™ â||R| B yatı saadetlerle geçirmek, her te-|
BS B H| B şebbüs ve azimde muvaffak olmak
||n JO Q demektir. Bu da mevsim değiştir-
VjffilESy melerinde kanın kırmızı yuvarla-
® B flBr B cıklarını tazeleyip çoğaltmak ve
tabiî bir şekilde harekete getir-nıeıde olur. Bu yüksek kudreti sîzlere ancak; Fosfarsol, Kan, Kuvvet, îştah şurubu temin eder. Fosfarsol; Tatlı bir iştah verir, kanı, kuvveti çoğaltır. Zekâ ve hafıza parlatır. Görmek, Koklamak, işitmek hassala-rını arttırır. Sinir ve adaleyi sağlamlaştırarak uykusuzluğu .ve fena düşünceleri giderir. Mide ve Barsağı lenbih ederek, muannid inkıbazları geçirir. Bel gevşekliği ve ademi ik' i darda büyük rol oynar. Velhasıl, insan makinesine lâzım olan bütün kalori ve enerjiyi vererek, hayatı neş’e ve heyecan içinde yaşatır. I IFOSFARSOL'u diğer mukavvl İlâçlardan ayır ... . açhca hassa :
Devamlı bir surette kan, kuvvet ve iştiha temin etmesi ve ilk kullananlarda bile azamî bir hafta içinde tesirini göstermesidir. Yüce Sağlık Vekâletimizin resmî müsaadesini haizdir. Her Eczanede bulunur.
II ■■■■■■■■ II
E
Zührevî ve cilt hastalıkları
Df, Hayri Ömer
Öğleden sonra Beyoğlu Ağacamii karşısında No. 33 Telefon 41358
İstanbul Asliye 4 üncü Hukuk Mahkemesinden:
İstanbul Muhakemat Müdüriyeti vekili Ziya Muzaffer tarafından Fenerde Hızır çavuş mahallesinde mes cit sokağında 17 sayılı evde oturan İbrahim aleyhine 938/2745 N. ile açılan tahliye ve alacak davasından

Traş olduktan sonra cildinize krem sürmeyiniz
fraş bıçakları cildi yumuşatır ve yüzünüzü pamuk gibi yapar.
) j traş bıçaklarını % Eâi ısrarla is' eyiniz.
RADYOLiN
bir nokta
dütün hayat imtidadınca dişlerin güzelliğini ve sağlamlığını-temin eder. ANCAK: Bu ga-rentiyi elde edebilmek için dişleri « RADYOLİN » ile sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra muntazaman fırçalamak lâzımdır.
dolayı müddaaleyhin yazdı adresine davetiye gönderilmiş ise de müddaaleyhin ahiren ikamet ettiği mahallin bilinemediği davetiyesine yazılan meşruhattan anlaşılmış ve istek veçhüe üânen tebligat yapılma-
sına ve bu husus için kendisine yirmi gün mühlet verilmesine ve muhakemenin 19. 6, 939 günü saat 15 e talikına karar verilmiş olduğundan yukarda adı ve adresi yazdı müdda-aleyh yazılı gün ve saatte mahke-
meye gelmediği veya bir vekil göndermediği takdirde hakkında gıyap kararı verileceği ve bu baptaki davetiyenin de mahkeme duvarına a-sılmış olduğu ilân olunur.
(938-2745)
Yakında piyasaya çıkarılıyor
Yemekleri müteakip her gece yatarken temizlenmeyen dişler mikroplara ve onlar derecesinde muzır olan yemek kırıntılarına muzır tesirlerine maruz bırakılmış, demekt r. Geceleri ağız dahilinde 35 dereceye varan
hararetle bu mikroplar ve salya ifrazatı büyük tahribat yaparlar. Geceleyin fn çalanmasıi ihmal edilen dişleri sabahleyin temizlemeğe kalkışmak, kırılanbir vazoyu cilalamağa uğraşmak tan farks zdır. Bunun için ,
Sabah Öğie vtı Akşam her yemekten sonra günde 3 det.
RADYOLİN
ADALARA GÖÇ VAPURU
20 Mayıs 193? tarihi iden itibaren ikinci bir ilâna kadar Cumartesi, Pazartesi, Çarşanba günleri köprüden saat 11.30 da Modadan 12.00 de bir vapur kalkacak tekmil Adalara gidecektir. Göç seferile naklolunan eşya % 50 tenzilâta tabidir.
İstanbul Valiliğinden:
1 — 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramı, Fenerbahçe stadyomunda okullar ve spor klüpleri, Beşiktaş, Bakırköy, Beyoğlu, Şişli, Eminönü, Fatih, Şehremini, Kadıköy, Üsküdar, Eyüp, Şilede Halkevleri, Adalar, Beykoz, Sarıyer, Silivri, Yalova ve Çatalcada kaymakamlar tarafından hazırlanan programlara göre yapılacak müsamere ve spor hareketlerde kutlul anacaktır.
2 — Fenerbahçe stadyomundaki merasim damgalı davetiyelilere mahsustur. Yer mahdut olduğundan elinde davetiyesi bulunmıyan hiç kimse alınmıyacaktır.
Davetiyesiz olanların stadyoma kadar zahmet etmemeleri lâzımdır.
3 — Diğer yerlerde yapılacak merasim davetiyesizdir. Herkes işti
rak edebilir. (3474)
Sayın Müşterilerimiz:
Tokalon lemi vazolarının müsabakasına ait ikramiyelerin vürudu geç kaldığından keşidesi tehir edildiğini ve bilâhare yapılacak keşide tarihi ayrıca gazetelerle ilân edileceğini beyan ve bu mecburî teahhurdan dolayı mazur görmeizi rica ederiz.
Muhammen bedeli 891 lira olan Komodin, resim sandalyası (döner) t tabura, iki gözlü storlu dolap, döner yatar koltuk ve 4 metrelik çift tahta merdiven gibi ahşap eşya 26/5/1939 cuma günü saat (10,30) on buçukta Haydarpaşa gar binası dahilindeki komisyon tarafından açık eksiltme usulile satın alınacaktır.
Bu işe girmek istiyenlerin 66 lira 83 kuruşluk muvakkat teminat ve kanunun tayin ettiği vesikalarla birlikte eksiltme günü saatine kadar komisyona müracaatları lâzımdır.
Bu işe ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır. (2898) (3232)
ISahibi: Ahmet Cemaleddin SARAÇOĞLU
Neşriyat müdürü: Macit ÇETİN Basıldığı yeri Matbaai Eblizziya