SALI
X
îf • No M l faütool '£
W i. 343
YENİ SABAH
GÜNDELİK SİYASİ HALK GAZETESİ
ABONE »ARTLARI Türkiye Ecnebi »00 Kr. Seneliği 2400 Kr. 500 Kr. 6 aylığı 1200 Kr. 260 Kr. 3 aylığı 600 Kr. 90 Kr. t aylığı 300 Kr. HER YERDE ’ 3 KURUŞ
leketler için 26, 14, 7.5 re 4 lira

Urkİyeye Yapılsın Teklif [ Yeni Tahtelbahirimiz}
İngiliz Başvekili Bugün Avam Kamarasında İzahat Verecek
Ruzvelt’in Teklifine Japonya da Muhalif
Kan Sızan Taç
Yazan: Hüaeyin Cahid YALÇIN
Büyük faşist meclisi toplanmış ve İtalya kralının kendisi ve hafidleri için Amavudluk tacını kabul ettiği hakkmdaki kanun lâyihalarını tensib etmiş.
Tiranadan da bir Arnavud heyeti yola çıkarak haşmetpenah î-talya kralına ve Habeşistan imparatoruna Arnavudluk tacını takdim ediyor.
Fakat, Ibarbar bir savlet ve kuvvet ile boğazlanmış Arnavud milletinin kanı bu tacın üzerinden 6izıyor. O nasıl giyilir ve dünyanın karşısına öyle bir leke ile nasıl çıkılır? Zavallı Arnavudluğun kırık tacı İtalyan milletinin başında a-caba bir süs mü olacak? O tacı Italyaya kim veriyor? Sanki şanlı bir ordunun kahramanca mücadeleleri sonunda bir zafer hakkı olarak elde edilmiş ganimet midir, bu parça taç?
Şark tarihlerinde beşikteki çocukları boğan haremağalarından bahsolunur. Bugünkü insanlar bu acı hatıraları tüyleri ürpererek o-kurlar ve böyle bir harekette bulunanların şerefli bir iş görmüş o-labileceklerini akıllarından bile geçirmezler. Koskoca bir îtalyan ordusunun gayri mevcud bir Arnavud müdafaasını hemen hemen bir silâh bile patlatmadan çiğnemesini bugün alkışlıyacak mıyız? Arnavudluk tacı yine ayni mahiyette bir zulüm ve tecavüzün hatırası olan Habeşistan tacına ancak bir "pandan” teşkil edebilir, o, iftihar hisleriyle kalbleri kabartacak bir harp ganimeti değildir.
Ayaklar altına alınan hakkın, hiçe sayılan efkârıumumiyenin, sesi susturulan vicdanın 'büyüklüğüne 'bakınız- ki Arnavudluğun kan sızan tacını giymek istiyenler bunun ne kadar küçük bir hareket olduğunu kendileri de bildikleri, onu bir hak dolayısiyle doğrudan doğruya kendilerine mal edindikleri içindir ki, gûya Arnavudluğun ihtiyarî bir takaddümesi imiş gibi, bir komedya tertib etmeğe manevî (bir mecburiyet hissediyorlar.
Arnavudluk tacını ecnebi bir millete takdim edenler kimler? Beş on sefil ve alçak! Şeref ve haysiyet mefhumuna malik ıbir insan bu türlü rezil vatan hainlerine selâm vermez ve sokaktan geçerken onlara rastgelse sürünmemek için çekinir. Koca bir İtalyan milleti beş on para mukabilinde, hasis ve zelil bir menfaat mülâhazasile, ecnebilere uşaklığı kabul etmiş birkaç vatansızın elinden bu tacı kabul ederken hiç istikrâh duymayor mu? Onu şeref ve azamet mefhum lariyle nasıl telif edebiliyor?
Haşmetpenah İtalya kralı hazretleri mübarek başlarına şerefli bir tac giymek istiyorlarsa bunu hakka, .adalete, beynelmilel sulh Ve tesanüde hizmet uğrunda aar-tedilecek gayretlerin bütün (beşeriyette uyandıracağı hürmet ve minnettarlık hislerinde bulabilirler. Zavallı milletlerin hayat ve istiklâlleri çiğnenmek pahasına elde e-dilmiş bir para etmez taçlar 'başta nafile bir ağırlık olur. Arnavudluk tacı büyük bir debdebe ve tantana içinde giyilirken îtalyada al-
Hüaayin Cahid YALÇIN (Sonu 3 üncü sayfamızda)
Roosevelt, Teklifleri Red Edilirse; 10 - 25 Senelik Bir Mütareke Istiyecek ve Amerikayı Mütearrıza Karşı Demokrasilere İltihaka Davet Edecek
Hitler Hoosevelde 28 Nisanda cevap Verecek
Berlin 17 (Hususî) — Führer Roozeveltin mesajına 28 Nisanda Alman ulusu namına yapacağı nu-' tukta cevap verecektir.
. Bıi nutuk Rayiştagda söylenecektir. Hitlerin nutkunda; halihazırdaki beynelmilel vaziyetten Sov yetler Birliği ile demokrasileri me-sul tutacağı anlaşılmaktadır.
BÜTÜN AMERİKA DEVLETLER! MÜZAHİR
.Vaşington: 17 (A. A.) — Ha-■ riciye nezareti Kanadadan ve Haiti, Honduras Guatemala ve Paraguay müstesna olmak üzere bütün Amerika hükümetlerinden Roosevelt mesajına iltihaklarını ve barışın muhafazası için müzahe-
ltalya Hariciye Nazın Kont Ciano Arnavutlukta
retlerini bildiren telgraflar almıştır.
Nevyork: 17 (Radyo) — Berlin ve Romanın Roozeveltin teklifi ni reddetmeleri çok muhtemel görülmektedir.
::

Almanyada inşa olunarak dün limanımıza geldiğini yazdığımız Sal-dıray denizaltı gemimiz Dolmabahçe önünde demirlemiştir.
Gemimize sancak çekme merasimi bugünlerde yapılacaktır.
Dün Dolmabahçe, Fındıklı, Be -şiktaş, Üsküdar sahillerine toplanan
birçok halkımız yeni denizaltı gemimizi seyretmişlerdir. Bazı meraklılar da sandallarla Saldırayın civarına giderek gemimizi daha yakın -dan görmüşlerdir.
Dün aldırdığımız resmimiz Sal-dırayı Dolmabahçe önlerinde göstermektedir.
İki Mühim Seyahat
Macar Başvekilde Hariciye Nazırı Dün Romaya Hareket Ettiler
Berline Giden Romanya Hariciye Nazırı Yolda
Leh Hariciye Nazırile Görüştü
Cenubî Amerikesı devlet!6ri de bilhassa Roozevelte müzaheret etmişlerdir.
Mihverin cevabı menfi olduğu takdirde bu teklifin; müsalemet-
(Sonu 3 üncü sayfada)

Binicilerimizin Amerikadaki
Muvaffakiyetleri
ilk Gün Yapılan iki Müsabakanın
8 Mükâfatını Kazandık
Saitn Polatkan birinciden 3 saniye sonra gelerek üçüncü oldu!
Kahraman binicilerimizden Cevat GOrkanın geçen aenoki
Beynelmilel müsabakalarda
Nia beynelmilel atlı mâni müsabakalarına Türk, Fransız, İngiliz, İrlanda, Belçika, Romanya, Leton-ya, Polonya, Portekiz binicilerinin iştirakile ve Hllyük merasimle başlandı.
îlk g-in yapılan müsabakalara giren Cevat Kula, Saim Polatkan, Cevat Gürkan, Eyüp öncü’den müteşekkil ekibimiz ferden çok güzel dereceler elde ed(.ı»'k bu müsabakalara konulan mükâ. atlardan (8) ini almışlardır.
Arnavutlar
Paris, 17 (A.A.) — Cenup matbuatı, Macar başvekili Teleki ile hariciye nazın Caky tarafından Romaya yapılacak olan seyahate bü -yük bir ehemmiyet atfetmektedir. Tahmin edildiğine göre, tetkik edilecek mühim meselelerden biri de Macaristan, Romanya ve Yugoslavya arasındaki münasebetlerdir. Yakında Yugoslav meslektaşı ile görüşecek olan Kont Casky’nin Maca -ristanla Yugoslavya arasındaki müş külâtın halledilmesi için tavassutta bulunmasının ihtimalden uzak olma dığı ilâve edilmektedir.
Budapeşte, 17 (A.A.) — Macar ajansı bildiriyor:
B. Teleki ve Casky, Romaya ha-
reket etmişlerdir. Yanlarında İtalya orta elçisi B. Vinç ile hariciye yüksek memurları vardır. İstasyonda Romanya ve Yugoslavya orta elçüerl tarafından selâmlanmışlar -dır.
GAFENKONUN TEMASI
Varşova, 17 (A.A.) — Berline gitmekte olan Romanya hariciye na zırı Gafenco, Karakovada birkaç saat Beck ile görüşmüştür.
Varşova: 17 (A. A.) — Berline gitmek üzere Polonyadan geçen Romanya hariciye nazırı ile Polonya hariciye nazırı bu sabah saat 11 de Cracovie’de buluşmuşlardır. İki hariciye nazırı Kattovitz’e ka -dar beraber seyahat edecektir
muvaffakiyetli bir atlayışı
Birinci Müsabaka: 9 milletin çok pahalı atlarile iyi yetişmiş binicilerinin iştirak ettiği ve tasnifi fer dî olan bu müsabakada Türk ve Fransız ekiplerinden üçer, Belçikalılardan 2, Romen, Polonya, İngiliz İrlanda ve Letonya ekiplerinden birer at ki ceman 13 at parkuru hata sız bitirdiler.
Birinci ile ancak 3 saniye zaman farkile Saim Polatkan üçüncü ve al-Cevat Kula onuncu, Cevat Gürkan (Sonu 3 üncü sayfada)
Arnavutluğun istiklâli için sonuna kadar mücadele edecekler
İtalya hâriciyesinde Arnavutluk işleri için müsteşarlık kuruldu Nevyork, 17 (A.A.) — 200 Arnavut, 20 şer kişilik gruplar halinde Arnavutluk konsolosluğuna gide -rek aşağıdaki karar suretini vermişlerdir:
"İstiklâlimizin ilgasını hiçbir zaman gönül arzusile kabul etmiye -ceğiz. Mücadeleye devam edeceğiz.,, 200 polis asayişi muhafazaya me mur edilmiş bulunuyordu.
MARSİLYA KONSOLOSU İSTİFA ETTİ
Marsilya, 17 (A.A.) — Marsilya-daki Arnavutluk konsolosu Tiranda hariciye bakanlığına bir mektup göndererek "Herhangi bir Arna -vutluk muvakkat komitesinden sadır olan emre itaat edemiyeceğüıf (Sonu 3 üncü sayfada)
Evlenme Evrakı Parasız Verilecek
Ankara: 17 (Telefonla) —Evlenme evrakından alınan ve tayyare resmi hakkındaki kanunun hususî bir kısmını teşkil eden maddeleri tâdil ederek, evlenmede kullanılan evrakın bazılarını kıymetsiz hale koymak suretiyle bunların parasız satılmasını temin eden kanun projesi üzerinde Kamutay encümenlerinin tetkiki bitmiştir. Proje, önümüzdeki haftalarda Iruznameye alınacak ve umumî heyette müzakere edilecektir
Büyük Resmigeçit
Frankonun dün muzafferane girdiği Sevilde bugün; Madridde de 15 Mayısta büyük bir geçit resmi yapılacak
İtalyan askerleri 15 Mayısta İspanyadan çekiliyorlar
Seville, 17. (A.A.) — Franco’ bay çaktır.
raklarla donatılmış olan Seville’e mu zafferane girmiş ve hükümet memur lan, millî hareket rüesası ve azim halk kütlesi tarafından karşılan -iniştir. Kendisini karşılıyanlar, generali ikamet edeceği Yanduri sarayına kadar götürmüşlerdir. Yarın yapılacak olan zafer geçidine 75.00ü kişi iştirak edecektir.
Madrit, 17 (Hususî) — Bugün General Frankonun önünde Seville-de muhteşem bir resmigeçit yapıla-
Ayrıca Burgosta da ordunun Oir zafer geçidi tertip olunacaktır.
Bundan başka Ispanyol donan -ması da Valansiyada galip kumandanın önünde muhteşem bir resmi geçit yapacaktır.
Ve en nihayet, Frankonun önünde en büyük resmigeçit 15 mayısta Madritte yapılacaktır.
îtalyan askerleri de; o gün ispanyadan çekilmeğe başlıyacaklar-dır.
"■ "I--1-■
hEK SABAH
Neredesiniz Varlıklı Hemşeriler?
Üniversite rektörü sayın Cemil Bilsel’in Üniversiteye devam eden yoksul gençlere birer Burs teberrü eden İstanbul sinemacılarına alenî teşekkürünü iç sayfalarımızda aynen okuyacaksınız.
Hatırladığımıza göre sayın rektör bundan bir müddet evvel var -lıklı yurttaşlara müracaat etmiş ve onları fakir ve kimsesiz Üniversitelilere birer Burs teberıüüne davet etmişti.
Şimdiye kadar bu davete şehrimiz sinema sahiplerinden başka bir
kimseye rektörlüğün alenî teşekkürünü basmak bahtiyarlığına henüz ermiş değiliz.
Şehrimizde birkaç kimsesiz ve yoksul Üniversitelinin okumasına yardım edecek zenginlerimiz yok mu? Varlıklı henışerilerimiz birbir-lerile müsabaka edeıcosine bu asîl ve necip vazifeye ne zaman koşacak lar?
Sütunlarımız bu hamiyetli lıem-şerilerimiziıı isimlerini sıralamaya daima hazırdır.
A. CEMALEDDİN SARAÇOĞLU
TtNİS AB AH
18 NİSAN 193S 1
f?A MtHMt DİN
HATIRA v. ITIRAFL AR I
Tefrika No 64
Yazan : M- SIFIR
‘ Oldu Olacak, irildi Nacak,,
Bir Defa Çıktık Yola. Dönmek Olmaz. Önümüze Ne Çıksa Hazırız
Çiloğlunun bu haklı sözleri meclisi canlandırmış, tereddütlü azalan da kanlandırmıştı. Nihayet karar verilmişti. Cemiyet reisleri kahraman Mehmet ve Çil Abdullah reisler Enver beyle görüşeceklerdi. Bu adamın yüzünden gelmesi ihtimali olan fenalığa göğüs verecekler, kendilerini feda edeceklerdi. Hemen o gün Galatada bir yazıhanede Enver beyle temasa geçmişlerdi. Kahraman Mehmet, bu işi doktorunun önüne, dertlerini sermişti. Çiloğlu Abdullah da serilen dertleri deşmişti. ve:
— Efendi, efendi demişti. Sanma ki menfaatimiz için uğraşıyoruz. Hayır. Biz yurdun menfaatlerini herşey den üstün tutan, milletin selâmet ve muvaffakiyeti için çalışan insanlarız. Bizi, mavunacı deyip de hor görme sakın. Dilediğimiz yolu açacak, çalışacağımız bu yolda bizi koruyacak adamın hem elini hem de gönlünü hoş ederiz. Haydi, bu eli bulmak senden, o ele paralan saymak da bizden. Hiç düşünme, pişirdiğimiz millet çorbasında senin de tuzun bulunsun. Bukadarcık olsun yardım et bize ve millete.
Enver efendi, sanıldığı, şüphe e-dildiği gibi bir düşman casusu çıkmamıştı. Kahraman ile Çiloğlunun yüreklerinden fışkıran yurt ateşi onun da yüzünü kızartmış, gözlerini yaşartmıştı. Ve:
— Anlıyor ve görüyorum ağalar Benden çekiniyorsunuz, haklısınız da. Ak görünüp da kara çıkan çehreler okadar çoğaldı ki, sof cübbeler altından öyle potlar sarktı ki, memlekette ak ile karayı seçmek gerçekten güçleşti. Fakat inanınız bana ve temiz vicdanıma.
Demiş ve muhataplarının yüreğine biraz emniyet vermişti.
Cebeloğlu ile Kahraman o gün öğleden sonra, Bebekte, Abdülhami-din mabeyncilerinden Faik beyin yalısının kapısında idiler. Enver efendi kapının zilini çekerken iki ahbabın yüzleri sararmış, akideleri bozulmuştu. Biraz gerilemişlerdi. Bıı aralık Cebeloğlu dudağım ısırarak:
— Ülen Kahraman, demişti. Balımıza bir belâ gelmesin bu yalıda. Bilmem ki, yalının sahibi için pek de İyi söylemezler.
— Oldu olacak, kırıldı nacak artık Abdullah. Bir defa çıktık yola-Dönmek olmaz gayrik. önümüze çıkacak ölüm de olsa atılırız üzerine. Silâhımız yok değil a. ölürsek ölür bir kaç baş da biz yeriz. Düşünme artık işin gerisini.
Yalıya girmişler, salonun geniş divanlarına serilmişlerdi. Faik Bey, »u babacanları cidden babaca ve «andan karşılamış, gerçekten çok hoş ve iltifatlı davranmıştı. Sö-«ü değil hemen yardım elini uzat -nııştı- Ve:
— Sizi şimdi, demişti. Büyük bir kumandanın yaveri olduğu söylenilen "Volker,, adında bir zabit ile görüştüreceğim. Sakın hiç korkmayın, çekinmeyin. Herşeyl açıkça görüşün anlatın.
Kahraman Mehmet bu tatlı vaad karşısında biraz duraksamış, birkaç defa de yutkunmuştu. Veı
— Beyefendi, demişti. Sakın bu adamdan size vs bize bir fenalık gelmesin. Bilmem amma, bu dediğiniz adamdan pek hayır gelmez sanıyoruz
Faik Bey mânalı mânalı gülüm-Bemişti. Veı
— T«r» düşünmeyin çocuklar, demişti. Altın anahtar gönül kapılanın açtığı gibi düşman gözlerimde kapar. Biz çok yaşadık, gördük bili-rlz. İnanınız bana bu adamdan men raat, yardım göreceksiniz.
Faik Beyin dediği olmuştu. Mis-
ter "Volker,, uzun ve çekişe çekişe yapılan bir pazarlıktan sonra mavnacıları, düşman tehlikesine karşı korumağı kabul etmişti. Hattâ mavnacıların elinde bulunan ve Istan -bul limanında yapılacak tahmil ve tahliye işlerinin İstanbul mavnacılarına bağışlandığına dair olan eski bir padişah fermanım müttefiklere kabul ve ahkâmını tatbik ettirmeği ve o sıralarda limanda büyük dubalarla nakliyat yapan (Modyano) a-dındaki Museviye iş bile verdirmeyi taahhüt etmişti-
Mister "Volker,, nihayet bu hizmetine mukabil ayda altı yüz Türk lirası almağa muvafakat etmişti. Hiç de az olmıyan bu miktar karşısında Kahraman ile Cebel Abdullah tereddütle bakışmışlardı. Çok para idi bu. Adamak kolay fakat yapmak güçtü. Verdikleri sözü muhakkak ye rine getirmek itiyadında bulunan bizim babacanlar, paranın miktarını biraz daha azaltmak istemişler, bir hayli de dil dökmüşlerdi. Fakat, Mister cenapları bu miktar üzerinde a ■ yak diremiş, hemen hemen müzakereyi kesmek istemişti. O zaman da Cebel Abdullah kükremişti. Kahramana dönmüş. Ve:
— Reis ben, demişti. Madem ki bu Müsü dedikledıni yapacak, ne edelim, cemiyet varidatı yetişmezse ekleriz. Bu kadar adamız, her birimize ne düşer ki.
Ufak ve zihnî bir hesap üzerine tok gözlü, açık sözlü fedakârlar, Misterin dileğini kabul etmek kararını vermişler, ilk aylığı da hemen oracıkta, titremeden uzanan o kara ele sayıvermişlerdi. Mukaveleler imza edilmiş, yapılan işin şerefine çaylar içilmiş, pastalar yenilmişti.
Hakikat, mavnacıların altın anah tarı sihirli tesirlerini, birbiri ardınca göstermişti. Birkaç gün sonra, krokerde toplanan adalet (!) mahkemesi, zindanda inletilen mavnacıların masumiyetini anlamıştı. Bir cephane kaçakçısının gösterdiği çivi sandıklan yerine mavnaya cep -hane sandığı koymak suretile cahil (!) mavnacıları aldattığını da meydana çıkarmıştı. Çok da acımış-tı mavnacılara. Hemen o gün hepsini serbest bıraktırın işti. Ne yazık ki, tam o sırada işi dengine koyup kaçırmak üzere bulunduğumuz cephaneleri de, Tophane rıhtımı önünde denize arttırmak suretile imhası kararını vermişti.
Mavnacılar gerçekten kurtul -muştu amma, onların yerine bizim hemşerilerden ikisi, karann verildiği gece, imha edilecek mavnanın çımalarını çözüp bulunduğumuz mo -töre bağlarken tıftulmuş, Krokere takılmışlardı. (Devamı var) 8€ ae as
İzmit okuyucularımızdan Bay Samiye:
Yüzbaşı Yusuf Bey bildiğiniz zattır saygılar.
Trabzonda (M. A.) ya:
İltifatınıza teşekkürler- Mektubunuz Kara Mehmede verilmiştir. Cevabını bekleyiniz. Saygılar.
Bafrada Bay (8. K.) »:
Gönderileceği vâdolunan resmi bekliyoruz teşekkür ve saygılar.
Sanyerde L. Nezihe:
Sorduğunuz hâdiseden birkaç gün sonra bahsedeceğiz. Saygılar.
(28 Nisan Çocuk Bayramı)
Bayram yaklaşıyor. Şimdiden yavrularımızın hazırlıklarını yaparsak çocuklarımız bayramı daha neşeli geçirirler!
(jrıameRiep
Muallimliği için imtihan açılıyor
İlk mektep hocaları da İmtihanlara girecek
Maarif Vekâleti 4, 5 ve 6 sınıflı Muallim mektebi mezunlarından olup üç senelik mesai devresi içinde müfettişler tarafından yapılan teftişlerde iyi rapor almış ilk mektep hocaları arasından orta mektep muallimi yapmak için bir imtihan açmağa karar vermiştir. İmtihanlar Türkçe, Tarih, Coğrafya, Matematik ve Fizik Kimya derslerinden olacak bu derslerden imtihanı kazanan ilk mektep muallimleri orta mektep muallimi olacaklardır. '
İmtihanlar şifahî ve tahrirî olmak üzere iki defa ve şifahî imtihanlar her ilk mektep mualliminin mensup olduğu vilâyette yapılacaktır. Tahrirî imtihanlar An-karada Gazi Terbiye Enstitüsünde ve Ağustosun 17 sinde yapılacaktır. Şifahî imtihan günleri tesbit olunmuştur.
Hazırlanan cedvele göre Türkçe imtihanı 19 Haziran, Tarih coğrafya 20 Haziran, Matematik 21 Haziran, Fizik Kimya 22 Haziranda yapılacaktır. i
Şifahî ve tahrirî imtihanları kazanan ilk mektep hocaları (orta mektep muallimi ehliyetnamesi) alacaklardır.
İmtihanlar neticesinde muvaffak olup da orta mektep öğretmenliği için staj görmeleri lüzumu görülen ilk mektep muallimleri Gazi Terbiye Enstitüsünde üç aylık bir kurs tedrisatına tabi tutulacaklar ve bu kurs müddetinden sonra tekrar imtihan edileceklerdir. Yalnız bunların 35 yaşını ikmâl etmiş olmaları şarttır. Vaktiyle muallim olup da çekilenler de bu imtihanlara girebileceklerdir. Askerî vazifelerini ikmâl etmek için kıtalarda bulup da imtihana gir -mek istiyen ilk mektep muallimleri de kıtalarının bulundukları vilâyette ilk mektep muallimleriyle beraber o vilâyette imtihan oluna-, caklardır.
BELEDİYEDE :
Kooperatiften para alanlar dinleniyor
İstanbul belediyesi kooperatifi hesabatını teftiş eden heyet mesaisine devam etmektedir. Birkaç gün-denberi kooperatiften para alan me murlar ayrı ayrı dinlenilmektedir. Bilhassa kooperatiften para alıp hesaplarım tesviye ettikleri halde kooperatif defterlerinde hesapları açık bulunan belediye memurları dinlenil mekte, ve faaliyet bunlar üzerinde teksif olunmaktadır.
İstanbul mezarlıklarının ıslahı
Belediye Mezarlıklar müdürlüğü İstanbul mezarlıklarını esaslı şekilde tanzime karar vermiş ve bu tanzim işine başlamıştır. Mezarlıklara hariçten ölü ziyaretinden başka maksatlarla birecek kimselere mâni olmak maksadile etrafı duvarla çevrili olmıyan mezarlıkların etrafı duvarla çevrilmeğe başlanmış ve duvarları yıkılmış olan mezarların da yıkılan kısımların tamirine başlanmıştır.
Bundan başka bütün mezarlıkların iç yolları tamir edilmekte, diğer yollar açılmaktadır. Mezarlıkları ağaçlandırmak gayesile de hiç a-ğaçsız olan mezarlıklara kâfi miktarda selvi ve mazı ağaçlan dikilmekte ve su tesisatı ve çeşmeler yapılmaktadır. Bu suretle tamir gören mezarlıklar şunlardır:
Bakırköy, Merkezefendi, Feriköy Zincirlikuyu, Merdivenler arası, E-mirgân, Kısıklı, Heybeliada, ve Kı-nalıada mezarlıkları.
Bebek - İstanbul yolu
Bebek - Istinye yolunun açılması için lâzım gelen istimlâk muamelelerine başlanmıştır. Bilhassa yol üzerinde bulunan iki büyük yalının istimlâk muamelesi bitirilmek üzeredir. Muamele bitirilir bitirilmez yalılar yıkılacaktır. '
Okuyucularımız
Diyor ki;
Köprüde Susuzluk
Haydarpaşa ve Kadıköy vapurlarının Köprüde yanaştığı iskeledeki büfeden geçen pazar günü bir bardak su istedim: ”Su satmıyo -ruz gazoz var!,, cevabım aldım.
Tesadüf bu ya! Üzerimde gazoza verecek bozuk param olmadığından iskele üzerinde bulunan gazinonun merdivenindeki tarifeye göz gezdirdim. Bir şişe su beş kuruş yazılı idi: Yukarı çıktım bir bat dak su istedim: Bardakla su satmıyoruz, iyi su verelim şişesi yedi bu-"uk kuruştur,, dediler. '
Merdiven başındaki tarifenizde şişesi beş kuruş yazılı dedim: Cevap olarak buranın kirası ayda iki yüz lira dediler. Aşağı indim. Bi.-kaç dakika da olsa susuzluğa katlanacak ve beş kuruşu vermiyecek-t’.n- Etrafı tetkike başladım: Ta-1 on beş dakika zarfında bay, bayın ve çocuk sekiz kişi su istedi. İkisi gazoz içmeğe razı oldu. Altısı içmeden ayrıldı. Demek her gün akşama kadar birçok kişiler ya istasyon haricinde su arıyacaklar- veyahut da susuzluğa katlanacaklar. Bugünkü belediyenin bu şekli kabul etmiyeceğine inanıyorum. Umu m un sıhhati namına şu şikâyetimi yazmanızı dilerim.
Çemberlitaşta Yabancı diller okulu direktörü __________Ziya ÇETİNKAYA
İhtilâf
Şişhanedeki yeni maliye binası İnşaatı bu yüzden durdu
Şişhane karakolunda yapılacak maliye binası inşaatı maliye ile belediye arasındaki bir ihtilâftan dolayı durmuştur. Mesele şudur:
İstanbul defterdarlığı; Şişha -ne karakolunda yeni bir maliye binası inşasına karar vermiş ve bunun için bir arsa seçmiş ve yeni binanın projelerini belediye fen işleri müdürlüğüne tasdik ettirmiştir.
Fakat maliye; tam inşaata geçeceği zaman belediye; mâliyece seçilen arsanın Evkaf tarafından Belediyeye devrolunan eski bir mezarlık olduğunu ve Belediye ye aid bulunduğunu ileri sürerek işe müdahale etmiştir. Bunun üzerine İstanbul defterdarı Şevket; Blediyeye gelerek Belediye muhasebe müdürü B. Muhtar ile bu mesele etrafında temaslarda bulunmuştur. Bu temastan sonra ihtilâfın süratle halledileceği zan-nolunmaktadır!.
Üniversite Rektörü Sinemacılara teşekkür ediyor
Dün Üniversite Rektörü B. Cemil Bllsel imzasiyle şu mektubu aldık-
“Alemdar, Alkazar, Asri, Azak, Hilâl, İpek, Kurtuluş, Lâle, Melek, Millî, Sakarya, Saray, Suad* Park, Sümer, Süreyya Paşa, Şark, Şık, Tan, Taksim.
Şehrimizin adlan yukarıda yazılı 19 sineması Üniversitenin geçimi olmıyan çalışkan talebesi için her yıl birer burs vermek suretiyle, yüce bilgi evimize hayırlı yardımda bulunmuşlardır.
Adları Üniversite şeref defterine kaydolunan vergili sinemacı -larımıza Üniversite adına alenî teşekkürlerimin ulaştırılmasına değerli vesatetinizi rica ederim.
Flloryada gazino
Belediye daimî encümeni Florya-da inşası mukarrer gazinoyu 11880 lira noksanile 64532 liraya ihale etmiştir. Gazino üç ay içinde tamamlanacaktır.
Ata R. hanı Yangını tahkikatı dün Bitti
Müddeiumumilik; hâdisede ihmal ve tedbirsizlik görerek fabrika İdare memurunu mahkemeye verdi
Sultanhamammda "Atabek” hanında vukua gelen yangın tahkikatı; dün müddeiumumîlikçe ikmâl olunmuştur.
Müddeiumumîlik; tahkikat neticesinde; yangının; mezkûr hanın üst katında bulunan "trikotaj fabrikası” nden çıktığını tesbit etmiştir. Ve hâdisede “dikkatsizlik” le "tedbirsizlik” görülmüştür.
Bu cihetten "trikotaj fabrikası” idare memuru B. Suavi aleyhine müddeiumumîlik tarafından bir dava açılmıştır. Mumaileyh ikinci sorgu hâkimliği tarafından isticvap olunacaktır.
Madam Atina Randevuculuk suçlusu dün kefaletle tahliye olundu
Randevuculuk ve döviz kaçakçılığı suçlariyle Adliyeye verilmiş olan madam Atina, Katina, Zizi ve Marika hakkında “randevuculuk” davasına dün Asliye 2 inci ceza mahkemesinde devam olunmuş -tur.
Dünkü celsede Atinanın vekili B. Sadi Rıza; maznunun tahliyesini rica etmiştir.
Muhakeme heyeti; kıea bir müzakereden sonra bu talebi kabul etmiş ve Atinanın 600 lira kefaletle tahliyesini kararlaştırmıştır.
Diğer maznunlar esasen mevkuf bulunmaktadırlar. Muhakeme ; bazı hususların tetkiki için başka bir güne talik olunmuştur.
Yarın seyyah gelecek
Yarın Ingiliz bandıralı Titisia Transatlantiği şehrimize 350 seyyah getirecektir. Seyyahlar şehrimizde iki gün kalacaklar ve şehrin şayanı temaşa mahallerini gezecekler -dir.
Bulgar konsolosu gidiyor
Bulgar konsolosu Dr. Iv. Slivens ky hariciye nezaretinde diğer bir memuriyete tayin edildiğinden yakında şehrimizden ayrılacaktır.
Üç senedenberi Istanbulda bulunan ve iki memleket arasında dostluk bağlarının takviyesine çalışan Dr. Iv. Slivensky arkasında iyi dost luk nişaneleri bırakarak gitmekte -dir. Yeni konsolos Biserof Atinadan tstanbula gelerek burada vazifesine başlamıştır.
Edirnedeki Bulgar konsolosu Ba-klacief te hariciye nezaretinde başka bir memuriyete tayin edilmiş ve yerine Tirandaki Bulgar sefarethane si ikinci kâtibi Peyço Peef gelerek vazifeye başlamıştır.
Şehir seyyahlara temiz gösterilecek
İstanbul belediyesi seyahat mevsimi zarfında şehrimize gelen seyyahların bilhassa gezdikleri mahalleri daha temiz tutmak maksadile yeni tedbirler almaktadır. Bu arada Edirnekapıda surların haricinde ve surlan takiben de; Mevlânakapı-ya kadar asfalt yolu ve Topkapı sarayı müzesi meydanını; badema her gün sulamağa karar vermiştir!.
Aile çocuk hayatlarını birbirine ekleyen ea sağlam düğümdür.
İsmet İnönü
POLİTİKA
Avrupa işlerinde Amerika
AVRUPADAKİ siyasî kan* şıklara Amerikanın da sesi, Reisicümhur M. Roosevelt’in mesajı vasıtasiyle, kanştı. Adirya-tikteki vaziyetin tevlid ettiği gerginlik karşısında iki mukabil siyasî zümrenin faaliyetleri çarpışır ve anlaşmalar vücude gelirken Birleşik Amerikanın da takınacağı tavır esaslı bîr müvazene unsuru o-larak düşünülebilirdi. Zira her han gi bir silâhlı ihtilâfın vukuu takdirinde, yalnız Avrupanın değil, fakat bütün dünyanın temeli sarsılacağından, beynelmilel bir siyasete sahip Birleşik Amerikanın da bundan müteessir olacağı ihtimali hakikate yakın hir keyfiyet arze-der. Bu sebebden Ingiltere ve Fransa .bütün siyasî faaliyetlerini ve aldıkları karar ve tedbirlerini Vaşington hükümetini haberdar etmeği siyasetlerinin prensiblerin-den (biri olarak kabul ediyorlardı. Garb demokrasilerinin Amerikanın Avrupa işleri hakkında düşündüğü fikirleri ve ittihaz edeceği kararlan bilmeleri Londra ve Paris kabineleri için ehemmiyetli bir koz idi.
Filhakika Amerikan Reisicüm-huru tâ 1936 da Buenos - Airesde irad ettiği bir beyanatta Amerikanın, arzın herhangi bir kısmında; ve daha ziyade Avrupada zuhur edecek bir büyük harbîn Amerika kıtasını da alâkadar edeceğini, menfaatlerini halele uğratacağını ve bazı büyük devletlerin İktisadî inhidamlannın Amerikan refa -hım da sarsacağını İsrar ile söylemişti.
Bugün de Amerikan reisicumhurunun totaliter devletlerin devlet reislerine gönderdiği mesajda ayni prensibler daha ziyade tebarüz ediyor. Amerika biribirine muhalif iki tez takip eden vaziyette birleşmesi imkânı olan bir siyasetle banşabilmelerini Amerikan göziyle müşahede ettiği devletleri büyük bir konferans- önünde toplamağı derpiş ediyor. Reisicümhur Roosevelt Almanya ve îtalyadan mesajında saydığı devletlerin istiklâline ve Avrupa statükosuna on veya yirmi beş sene müddetle riayet edilmesini de istemektedir. İktisadî anlaşmaların ve iptidaî maddeler ihtiyaçlarının tatmini gayesinde böyle bir konferansın toplanması bilhassa Berlin - Roma mihverinin takınacağı tavır ve alacağı karar ile tahakkuk sahasına) girebilmesi ihtimaline vabestedir. Garb demokrasilerinin mesajı memnuniyetle karşılamaları bu sa. hada dermeyan edilen fikirlerin tatbik sahasına konmasına yardım edemez. Halbuki Berlin ve Romanın noktai nazan burada başlıca muvaffakiyet şartıdır. Yalnız tereşşüh eden malûmata ve ezcümle Alman matbuatında görülen menfi akisler, totaliter devletlerin Amerikan reisicümhurunun bir tavassut ve ayni zamanda zımnî bir ihtar mahiyetinde olan mesajına kendilerinin hayatî addettikleri menfaatlerin tanınması ve bunun için de hali hazırdaki faaliyetlerinin idamesine mecbur olacakları şeklinde cevap verecekleri ve bununla beraber Amerikan efkârıumumiyesini de tatmin yoluna gidecekleri düşünülebilir.
Netice olarak, Amerikan reisicümhurunun sulh uğrunda giriştiği ve ayni zamanda aksi vasıtasi-le menfaatlerinin haleldar olmamasını temin maksadiyle yapmış olduğu hareket Avrupanın gergin siyaset âleminde anî ve mtisbet bir tesir yapacak mahiyette değildir. Fakat ne de olsa, Amerikan efkârıumumiyesinin Avrupa işleriyle yakından alâkadar olduğunu ve müstakbel bir ihtilâfın Birleşik A-merikanın iştirâk edeceği siyasetin hangi siyaset olacağım gösterme, si itibariyle mesaj şayanı dikkat * tir.
Amerikan reisicumhuru, Berlin - Roma mihverine gönderdiği bu şeref beyannameleriyle, Amerikan milletinin katî tavrının ne olduğunu ve ne olabileceğini göstermiştir ki, Berlin ve Roma müstakbel hareketlerinde bu yeni vaziyeti nazarda tutmağa mecbur olacaktır. - -
İŞ NİSAN ım

Sayfa ı 3
SON HABERLER
Türkiyeye Yapılan Teklif
(Baş tarafı 1 inci sayfada) f perver devletlerin toplanmasına t biı- vesile teşkil edeceği tahmin c olunmaktadır.
Türkiyeye yapılan t klif
Londra, 17 (Hususî) — Başve- ı kil Chamberlain bugün kral altıncı ( George tarafından kabul edilnüş 1 ve kendisile uzun bir mülâkatta bu- ) lunmuştur. Başvekil yarın (bugün/ i Avam kamarasında son hâdiseler j ve hükümetin siyaseti hakkında iza- i hat verecektir. ı
Romanyaya verdiği teminat, Sov j yet Rusya ile girişilen ticaret mü- f zakereleri ve Türkiyeye yapılan tek 1 lifler hakkında izahat verecektir. Başvekilin Amerika Cümhurreisi Roosevelt’in mesajına da temas et - i mesi muhtemeldir. j
PARİSTE YAPILAN MÜZAKERE
Paris: 17 .A. A.) — Diploma- 1 tik bakımdan dün mühim bir hâdise olmamıştır. Hariciye nazırı Bonnet yalnız Türkiye Büyük el- j çişini kabul ederek Paris ve Lond-ranın Ankara ile yaptıkları müza- . kereler hakkında görüşmüştür. Bu müzakerelerin yakında muvafık surette neticeleneceği teeyyüd etmektedir.
Sovyetler Birliği ile yapılmakta olan müzakereler gelince, ki bugünkü diplomatik müzakerele -rin düğümünü teşkil etmektedir. Fransız maslahatgüzarının bugün Moskovada Litvinof ile görüşmesi pek muhtemeldir. Hariciye nazırı Bonnet de yarın Sovyetler Birliği elçisini kabul edecektir.
Fransız - Ispanyol münasebetleri hususunda dündenberi yeni hiç bir hâdise olmamıştır.
Albay Listerin ispanyaya iadesi için ispanyaca hiç bir talep yapılmadığı teeyyüd etmektedir. JAPONYA ROOSEVELTE
KARŞ ICEPHE ALIYOR
Tokyo: 17 (A. A.) — Japon Inatbuatı, Rooseveltin telgraflarını uzun uzadıya mevzuu'bahis etmektedir.
Japonyaya bu telgraflara tam biı- sükûnet ile muttali olmuştur. Bu telgraflar diplomatik bir tamim den başka bir şey değildir. Ve enternasyonal vaziyeti hiç değiştir -memiştir. Bunları İngiltere ilham etmiştir ve dünya statükosunun mu hafazasını istihdaf eylemektedir. Amerikanın Avrupa işlerine karışacağını göstermeden başka bir mahiyeti yoktur.
İspanyaya gelince, siyasetini değiştiremez. Japonya Amerikanın haricî siyasetine müteessiftir. Amerika bugünkü Avrupa buhranının hakikî âmillerini anlamak istemiyor.
Tokio Asahi Simbun gazetesi de, bizzat Amerikada Roosevelt tekliflerinin Almanya ve İtalyaya tekliflerinin Almanya ve İtalya tarafından kabulüne imkân olmadığının teslim edildiğini ehemmiyetle kaydettikten sonra mezkûr tekliflerin daha ziyade dahilî siyaset maksatları güttüğünü yazıyor. 7TALYAN GAZETELERİ ROOSE-VELT’E HÜCUM EDİYOR
Roma, 17 (AA.) — İtalyan mat buatı bugün Roosevelt’in teklifle cine karşı vaziyet almıştır.
Bu teklifler, kaba bir iddia, gülünç bir küstahlık ve müthiş bir cehalet tezahürü suretinde tavsif! olunmaktadır. Gazeteler Roosevel-tin bizzat şahsına da hiicum eyle -inekte ve mesajını dahilî mülâhazalardan mülhem bir tahrik veharp -Çilık olarak telâkki eylemektedir.
LONDRADAKİ SOVYET SEFİRİNİN ZİYARETİ
- 17 i A. A.) _ Sovyet »e-
firi Maiski ile Fransız sefiri Corbin bugün hariciye nezaretine gitmişlerdir.
BERLİNİN TEFSİRİ
Berlin: 17 (A. A.) — Matbuat, Roozeveltin tekliflerini gülünç olarak tavsif etmektedir. Gazeteler, Hitlerin Almanyanm Sovyet-ler Birliği ile ayni masaya oturmak istemediğini beyan edeceğini yazmaktadırlar. Hitler, büyük bir ihtimalle Sovyetler Birliği ile demokrasileri halihazırdaki beynelmilel vaziyetten mesul tutacaktır.
BİR İSPANYOL GAZETESİNİN İSTİHZASI
Madrid: 17 (A. A.) —Roosevelt’in mesajı hakkında yegâne mütalea beyan eden Ya gazetesi, Amerika reisicumhurunun teşebbüsü ile istihza etmekte ve şöyle yazmaktadır:
“Bu mesaj, hayalperest Amerika reisicümhurunuıı mutadı olan Amerikanvarî ve tiyatroya yakışır jestlerdendir.,,
HERYO NE DİYOR?
Paris: 17 (A. A.) — Siyasî mahafil, B. Rooseveltin mesajı karşısında çok müsaid bir intiba göstermekte ve bu mesajın diktatörleri kaçamaklı yola sapamıya -cak bir vaziyete getirmiş olduğunu beyan etmektedirler.
Bilhassa kendisinden beyanat istenen B. Herriot, dünyanın bütün sulh ve müsalemetseverlerinin A-merika reisicümhuruııa karşı minnettar olduklarını bildirmiş ve ilâve etmiştir:
“Roosevelt ismi her tarafta takdis edilecektir. B. Blum, bugünkü Populaire gazetesindeki makalesinde diktatörlere şu suali sormaktadır:
“Barışı istiyor musunuz?,,
PARİS GAZETELERİ NE DİYOR ?
Paris, 17 (A.A.) — Bu sabahki gazete tefsirleri:
Gazeteler, Roosevelt mesajının İtalya ve Almanyada hasıl ettiği ilk tesirler hakkında tafsilâtta bulunmak tadırlor.
Cevabın menfi olacağı kanaatinde bulunan Le Journal gazetenin Roma muhabirine göre de mesaj Romada müsait bir surette karşı -lanmıştır.
Mesaj Romada eksiksiz ve tef-siratsız neşredilmiştir /ki bu hal, Almanlar tarafından mesajın pek fena karşılandığı göz önünde tutulunca, bir mâna ifade etmektedir.
Italyanlar cumhur reisi Roose -velt’in, Amerikalıların da bütün diğer dünya milletleri kadar arzu ettikleri barışı kurtarmak çaresini düşündüğünde müttefiktirler. Sovyetlerin Roz-velte müzaheret Telgrafı
Moskova: 17 (A. A.) — Tass Ajansı bildiriyor:
Sovyetler Birliği yüksek Sovyet meclisi divanının reisi B. Kali-nin 16 Nisanda B. Roosevelte aşa-• ğıdaki telgrafı çekmiştir:
"Almanya ve İtalya hükûmet-Ierıne yaptığınız asîlâne müraca -. attan dolayı derin sempatimi v® ? samimî tebriklerimi bildirmek ₺e-nün için zevkli bir vazifedir Te-- Jet)b«n0zün cihan banşmın mu-. halazasını samimî surette arzu e . den Sovyet Sosyalist Birliği milletlerinin kalbinde en derin bir akis bulmakta olduğundan emin olabi-' lirsiniz."
Kan Sızan Taç
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) kış sesleri ne kadar göklere çıksa, ötede, iki günlük yavrusunu göğsüne basarak hasta hasta vatanından ayrılmağa mecbur kalmış bir lo-husa kadının ıztırap iniltileri beşeriyetin kulağına çok daha tesirli surette çarpar.
Arnavutluk tacının kabulünü tasvib eden faşist meclisi Italyan milletinin mukadderatını Arnavudluk milletinin mukadderatile asırlık dost bağları esasında birleştiren bu tarihî hâdiseyi sevinçle selâmlayor. Fakat, bu hâdiseye seyirci olan cihan efkârıumumiyesi düşünüyor. Afrika ortalarında bazı vahşî kabileler ihtiyarlayan ana babalarını boğazlayıp yemeyi bir vazife bilirler. Galiba İtalya siyasîleri de milletlerarası münasebetlerde dostlarını boğazlayıp ortadan kaldırmak usulünü icad ediyorlar. İtalya ile Arnavudluk arasında “asırlık dost bağları,, mevcud ise ona hücum ederek istiklâline nihayet vermek mi icap ederdi? İtalya aleyhinde dünyada bu sözlerden daha müthiş bir itham hiç bir ecnebi propagandacının aklına gelemezdi. Bütün î-talyan dostlarının bu hakikat karşısında gözleri açılmak lâzımgelir zannederiz.
Faşist meclisi “kıymetli Arna-vud milletine asayiş, terakki, adalet,, götürdüğünü ilân ediyor. Bundaki feragat eserini, bundaki “altruisme” i hakikaten alkışlamak lâzımdır. Faşist İtalya kendisinin muhtaç olduğu nimetleri nefsini hiç düşünmeden dostu Ar-ı^avudUara götürmek fedakârlığını ihtiyar ediyor. Faşizm medeniyetinin ve adaletinin ne olduğunu îtalyada hayat hakkı bulamıyarak harice sığınmış mütefekkirler bütün dünyaya anlatmışlardır. Artık yakında Arnavudluk limanlarına, melhuz “te’dip seferleri,, için, fıçılarla hindyağı çıkarılacak ve. faşist adaleti hakkında 'bir fikir edinmeleri için, kafile kafile Ar-navudlar meşhur “Adalar” a naklolunacaklar demek oluyor...
Hüseyin Cahid YALCIN
A
Iran Veliahdı ve
Refikası Tahranda
Heyetimiz de Tahrana Vardı
Tahran: 17 (A. A.) — Pars A-jansı bildiriyor-
Iran İmparatoriçesi ile Mısır kraliçesi, İran Veliahdı, Prenses Fevziye dün öğleden sonra hususî trenle Tahrana varmışlardır. Daha şafak sökerken şehirde tavsifi imkânsız bir şevk ve heyecan ve hummalı bir faaliyet görülmekte idi. Tahran Pitoresk bir manzara almış, her tarafta bayraklar dalgalanıyor, zengin tezyinat umumî hayranlığı çekiyor, bütün çehre -lerde sevinç eserleri görülüyordu. Sevinçten taşan bir kalble mutad-dan evvel uyanmış olan bütün halk Veliahdını karşılamak için sokaklara dökülmüş, herkesin elinde istikbal programı bulunuyordu. A-layın geçtiği bütün güzergâhta çiçek buketleriyle talebe ve izciler yollarda, yeni evlileri alkışlamak için memleketin her bucağından gelen ziyaretçilerle bir kat daha kesafet peyda eden ahalinin önünde dizilmişti.
Finlândiya ve Norveç heyetleri dün sabah gelmiş ve hariciye bakanlığının mümessilleri tarafından selâmlanmışlardır.
Gümrük ve İnhisarlar vekili B. Rana Tarhan’ın başkanlığında 14 kişiden mürekkep bulunan Türk heyeti dün öğleden sonra Tahrana varmış ve hariciye nazırı B. Âlâm tarafından karşılanmıştır. Türki-
ye askerî heyeti de akşam üzeri Tahrana muvasalat etmiştir.
Tahran: 17 (A. A.) — Anadolu Ajansının hususî muhabiri bildiriyor :
Dün öğle vakti Kazvin’e muvasalat eden Türk heyeti Türkiye büyük elçisi tarafından karşılanmış ve saat 17 de Kemece’ye varmıştır. Türk heyetinin, hariciye nazırı B. Âlâm, kolordu kumandanı Ahmedi ve teşrifat müdürü B. Foruhar ile mülakatları çok samimî olmuştur. Nazır Âlâm, majeste Şehinşah ve İran hükümeti namına heyete hoş geldiniz demiştir. Müteakiben yüksek ziraat mektebinde çay içilmiş ve samimî hasbihalde bulunulmuştur. B. Tar-han Türkiye heyetine karşı gösterilen ihtimamdan dolayı B. A-lâm’a teşekkürlerini bildirmiş ve heyetin kendisini kendi memleketinde hissettiğini kaydeylemiştir.
Heyet Tahran’a saat 18.30 da varmıştır. Pehlevî caddesinin methalinde heyeti bir askerî müfreze karşılamış ve iki kardeş memleketin millî marşları çalındıktan sonra B. Tarhan askerî tazim merasi-• mi eden müfrezeyi teftiş eylemiştir. Civarda toplanan halk Türkiye mümessillerini hararetle alkışlamışlardır.
Heyet, kendisine tahsis edilen güzel bir otele inmiştir.
Meclisin Dünkü
Toplantısı
Yunanistantn Teşekkürü
Atina: 17 (A. A.) — Atina Ajansı bildiriyor:
B. Metaksas, dün Ingiliz orta elçisini davet ederek kendisine Yunanistan hakkında B. Cham -berlain tarafından Avam Kamarasında yapılan beyanattan dolayı Yunan hükümetinin hararetli te -şekkürlerini bildirmiş ve bu teşekkürlerin İngiltere hükümetine iblâğını rica eylemiştir.
B. Metaksas, bu beyanatın Yunan hükümeti tarafından fevkalâde bir memnuniyet hissiyle karşılandığını ve bütün Yunan milletinin bu hisse iştirâk etmekte olduğunu ilâve eylemiştir.
Gazeteler, birçok defalar tec -rübe edilmiş olan Ingiliz - Yunan dostluğunu tebarüz ettiriyorlar.
Katimerini gazetesi diyor ki:
Büyük devletler hükümetleri -nin Yunanistanın itiraz götürmez haklarının teslim edeceklerinden şüphe etmiyordu. Hükümet reisi tarafından İngiliz orta elçisine çok samimî ve hararetli surette yapılan teşekkür Yunan milletinin en samimî ve en hakikî hissiyatına tercüman olmaktadır.
Elefteron Vima ve diğer bütün Yunan gazeteleri de buna benzer tefsirat neşretmektedirler.
Tayfur Sökmen İle Ab-dUrrahman Melek tahlif edildiler
Ankara, 17 (A.A.) — Büyük Millet Meclisi bugün Şemsettin Günal-tayın başkanlığında toplanmıştır.
Celsenin açılmasını müteakip Antalya mebusluğuna seçilmiş olan Hatay devlet reisi Tayfur Sökmen ile Gaziantep mebusluğuna seçilen Hatay başvekili Abdurrahman Melek Meclisin sürekli alkışları arasuı-da birbiri takiben kürsüye gelerek and içmişlerdir.
Bundan sonra ruznameye geçilerek Meclis binası inşaatı masrafları faslından 90 küsür bin lira indirilerek Millet Meclisi 1938 yılı bütçesine munzam tahsisat olarak konulmasına ait kanun lâyihasiyle orman umum müdürlüğü 1938 malî yılı bütçesine 78 bin küüsür liralık munzam tahsisat verilmesine ait kanun lâyihasını müazekere ve kabul etmiştir.
Meclis, çarşamba günü toplanacaktır.
Amerikadaki Arnavutlar
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) bildirmiş ve buna binaen "Arnavutluk hür bir memleketken kabul ettiği,, Marsilya konsolosluğu vazifesinden istifasının kabulünü rica eylemiştir.
ARNAVUDLUK İŞLERİ MÜSTEŞARLIĞI
Tiran: 17 Radyo) — Italyan hariciye vekâletinde Arnavudluk işleri için bir müsteşarlık tesis o-lunmuştur.
İtalyan Kralı Arnavut heyetini kabul etti
Roma, 17 (Hususî) — Arnavutluk başvekili Verlaçi’nin riyasetindeki heyet bugün kral Emanuel tarafından kabul edilmiştir. Arnavut heyeti öğleden sonra Faşist gençü ğinin yaptığı büyük geçit resminde hazır bulunmuştur. Bu merasimde Mussolini de bulunmuştur.
Süvarilerimizin Muvaffakiyeti (Baştar»fı 1 inci tayfamızda) 14 üncü olmuşlardır.
Bu müsabakalar için konan 20 mükâfattan dördünü Türk binicileri kazanmışlardır.
ikinci Müsabaka:
Tasnifi birinci müsabaka gibi fer dî ve 20 mükâfatü olan ikinci müsabakaya Türk ekibinden Saim Polatkan, Cevat Gürkan, Cevat Kula dahil olmuş, Saim ve Cevat Gürkan 9 uncu Cevat Kula 19 uncu olarak tasnife dahil olmuşlardır.
Birincilerimizin elde ettik -leri yukarıki dereceler ve bilhassa birinci müsabakada 3 binicimizin birden hatasız yarışı yapan lar arasında yer alışı çok kıymetli ve bizi ileride yapılacak takım müsabakalarında birinciliğe götürecek muvaffakiyetlerdir.
Geçen sene yapılan beynelmilel Nis atlı mânia müsabakalarında birinci gelerek Polonya, 5 saniye fark la ikinci gelerek Belçika süvarisi ı mükâfatını kazanan ve ferden ayn ayn güzel dereceler elde eden binicilerimizin ayni muvaffakiyeti göstereceklerinden emin olarak şanslarının açık olmasını diler ve kendilerini tebrik ederiz.,,
AJANSIN VERDİĞİ TAFSİLÂT
Nis, 16 (A.A.) — Hususî muhabirimizden :
Dün burada yapılan konkuripike Türk, Romen, Fransız, İngiliz, Ir -landa, Belçika, Portekiz, Letonya, ve Polonya olmak üzere 78 atla dokuz ekip iştirâk etmiştir.
Bu müsabakaya iştirâk eden atlardan, Fransızlardan üç, Belçikalılardan iki, İngiliz, İrlanda, Polonya Portekiz ve Romenlerden birer at olmak üzere on üç at parkuru hatasız başarmıştır.
Birinciye nazaran üç saniye fark la yüzbaşı Saim Polatkan Ok adındaki atiyle üçüncü, ve Kanat adındaki atiyle de altıncı, yüzbaşı Cevat Kula Güçlü ile onuncu gelmiştir.
Yüzbaşı Cevat Gürkan, Akıncı ile 14 üncü olmuştur.
Bugün yapılan ikinci müsabakada da yüzbaşı Saim Polatkan, yüzbaşı Cevat Gürkan berabere doku-c zuncu gelmiştir.
Bundan sonraki konkurlar, 30 ni san, 8 mayısta Romada ve son müsabakalar da 8 haziran, 16 haziranda Bükreşte yapılacaktır.
Kublây ihtifali
Amerikadan yükselen ses, barışma yolunda doğrudan doğruya bir tesir yapmasa bile doğuracağı müstakbel akis ve neticeler itibariyle ve hele garb demokrasilerine tevlid ettiği kuvvei maneviye yüksekliği bakımından nazarda tutulmağa değer.
Dr. Reşad SAGAY
Hitler Avusturyada Kıtali teftiş etti
Berlin: 17 (A. A.) — Hitler gelmiş ve kara ordusu kumandanı General Von Branchitsch tara -fından karşılanmıştır. Hitler oradaki askerî kıtaatı teftiş etmiştir.
AĞRININ KURTULUŞU
Ağrı: 17 (A. A.) — Dün ilimizin 22 inci kurtuluş yıldönümü, büyük tezahürat ve sevinç içinde tesit edildi. Kurtuluş törenine saat 9 da Cümhuriyet alanında başlandı.
Tashih
Dünkü nüshamızda üçüncü sayfada (Mehmet Akif, Abdülhak Hâ-mit, Muallim Cevdet) serlevhah makalenin 14 üncü satırında (kanaatlerini) olması lâzım gelen kelime yanlışlıkla (fena bahislerini) diye dlzü-miştir. Düzeltir ve özür dileriz.
Roma, 12 (Hususî) — Mareşal Göring ile Mussolini arasında bugün uzun bir mülakat vukubulmuştur.
Bu görüşme esnasında hariciye nazın Kont Ciyano da hazır bulunmuştur.
Mareşal Göring ve refikası saat 15 i çeyrek geçe Almanyaya müteveccihen şehrimişden ayrılmışlar -dır.
Büyük bir hava seyyahati
Bratislava: 17 (A. A.) — Yan-kee Clipper, Greenvvich saati ile 17.41 de denize inmiştir.
Tayyare, bundan evvel saat 9.40 da Hamiltonda ve 11.36 da Bermudes adalarına uğramıştır.
Yankee Clipper, Atlas Okya-nosunda yapmış olduğu seyahat esnasında saatte vasatî 212 kilometre katetmek suretiyle 24 saatte 17.800 kilometre katetmiştir. Hor-ta ile Hamflton arasındaki seyahat, kuvvetli bir muhalif rüzgârdan dolayı biraz müşkülâta uğramış ve tayyarenin sürati saatte 192 kilometreye inmiştir.
Ergani Tahvilleri Dün Ikrarrlye keşidesi yapıldı
Anxara: 17 (A. A.) — Ikra-miyeli yüzde beş faizli 1933 Ergani istikrazı tahvillerinin bugün Maliye Vekâleti, Merkez Bankası ve diğer bankalar mümessilleriyle I Noter huzurunda yapılan on ikinci ikramiye ve altıncı keşidesinde: 121.313 numara,, 30.000 lira 115.770 „ 15.000 „
11.920 3.000 „
150.490 „ 3.000 „
169.992 „ 3.000 „
62.738 „ . 909 „
64.636 „ 909 „
70.858 „ 909 „
164.292 „ 909 „
198.295 „ 909 „
Ve ayrıca 289 tahvile kırkar ra ikramiye ve 6.200 tahvile ı amorti isabet etmiştir.
tide
4 FRANSIZ GEMİSİ CEBELÜTTARIKTA
Cebelüttarık, 17 (A.A.) — Lorraine ve La Bretagne adındaki iki Fransız zırhlısı ile Le Fantasque ve Le Terrible ismindeki iki torpido muhribi, bu sabah buraya gelmişler ve methali kapatan barajlar sebebi-le amirallik limanına giremediklerinden cenupta dalga kıranın yakınında demirlemişlerdir. Bu gemile -rin ne kadar zaman burada kalacakları malûm değildir.
La
Büyllk merasimle Menemende yapıldı
Menemen, 17 (A.A.) — İnkılâp şehidi Kubilây ve arkadaşları için Kubilây âbidesi önünde İzmir ve Manisa ile'civar kaza ve köylerden hususî tren vesair nakil vasıtalari-le Menemende toplanan heyetler, mektepliler, izciler ve binlerce halk tarafından büyük bir ihtifal yapılmıştır. İhtifalde İzmir vali muavini müstahkem mevki komutanı, parti teşkilâtı heyetleri, Manisa vali vekili, parti teşkilâtı üyeleri, Mene -men kaymakamı, belediye reisi, Salihli, Alaşehir, Turgutlu, Bergama, Foça kazalarından gelen heyetler ve bir askerî kıta hazır bulunmuştur.
İhtifale saat 14’30 da askerî mızıkanın çaldığı İstiklâl marşile başlanmıştır. Marşı takiben İzmir parti teşkilâtı adına avukat Ekrem O-ran, Manisa parti teşkilâtı adına da Azmi önakın tarafından birer söylev verildikten sonra, ordunun eu genç subayı teğmen İbrahim ökten kürsüye çıkarak ateşli bir hitabede bulunmuştur.
Bunu takiben öğretmenler adma İbrahim Gökyayla ve Menemenliler adma da Halkevi başkanı Kemal ön der tarafından heyecanlı nutuklar söylemiştir. Söylevlerden sonra â-bideye yüze yakın şükran çe-lengi konulmuş ve bir müfreze asker tarafından havaya üç el ateş edilmek suretiyle inkılâp şehitleri -miz selâmlanmıştır.
Buradan Menemene gidilmiş, Cümhuriyet meydanında Atatürk heykeli ziyaret edilerek şükran çelenkleri konulmuş ve gece de Menemen Halkevinde İzmir Halkevi temsil kolu tarafından "Kanun adamı,, | piyesi temsil edilmiştir.
T İN İIA1AH
1» NİSAN 1939
Sayfaı (
Vali Bu akşam Ankaraya Gidiyor
5 milyon Liralık İstikraz muamelesi bu seyahatte bitirilecek
Vali ve Belediye reisi Doktor Lûtfi Kırdar bu akşam Ankaraya gidecektir. Vali Ankarada evvelce yazdığımız gibi Belediyeler bankasından istikraz olunan (5) milyon liranın alınma şekli etrafında Belediyeler bankasiyle temas edecek bu ziyaretten istifade ederek şehre aid işler etrafında muhtelif vekâletlerle görüşecektir.
Vali Ankaradan cuma günü dönecek ve döndükten sonra şehir meclisinde (5) milyon liranın sarf ve tahsis olunacağı işler hakkında izahat verecek ve hu işin programını hazırlıyacaktır.
Kanlı Bir Vak’a
Şahreminiade bir sarhoş kamasını kapıya saplayıp beklerken bir adamı vurdu
' Şehremininde kanlı bir vak’a ol-) muştur: Şehremininde Uzunyolda : Evliya Ata sokağında oturan Sadri-ye isminde bir kız; bundan bir müd
; det evvel Süleyman isminde bir genç le nişanlanmıştır.
Sadriyeyi çılgınca seven Süleyman; bir gün ümit etmediği bir hakikati öğrenince sevgilisi ile evlenmekten vazgeçmiştir.
Genç adam; kızın ailesine ”ni -kâhsız,. yaşamağı teklif etmişse de onlar razı olmamışlardır. Bunun ü-zerine Süleyman: araya ekmek ;ı Mustafa isminde birisini koyarak , tehdide başlamıştır.
Evvelki gün; sarhoş bir vaziyet-’ te kızın evinin önüne gelen Mustafa . kamasını çekerek kapıya saplam-ş ve eşikte oturup beklemeğe başla • mıştır.
Bu vaziyeti gören halk; sarhoşu yerinden kaldırmak ve bir hâdisenin önünü almak istemişse de Mustafa birkaç kişiyi kovalamıştır.
Bu sıralarda Yaşar isminde bir adam da Mustafayı önlemek iste -miş; fakat Mustafa kamasını olanca kuvvetile Yaşarın sağ kolu altına saplamış, onu kanlar içinde yere sermiştir.
Mustafa; bunu takiben kaçmak istemişse de biraz ileride ayağı bir yoğurtçunun tenekelerine takılarak yere düşmüş ve polis tarafından yakalanmıştır.
Yaşar ölüm halindedir
VİLAYETTE :
Vali Düşkünler evinde
Vali ve belediye reisi dün sabah { Düşkünler evini ziyaret etmiş ve : müessesenin ıslahı için alınacak ted I birler etrafında Ev müdürü ile konuşmuş ve icap eden direktifler* vermiştir-..
İrtihal
Galatasaray lisesi sabık müdürlerinden ve mülkiye mektebile Kuleli ve Halıcıoğlu Askerî liseleri sabık hocalarından Salih Arif Pota-mos’un oğlu Şerif Potamos kısa bir hastalığı müteakip pek genç bir yasta dün sabah vefat etmiştir.
Namazı bugünkü (18 nisan 193a salı günü) ikindi vakti Yenicamide kılınarak Eyüp Sultanda Bahariye caddesindeki aile kabristanına defnedilecektir- Mevlâ rahmet eylesin.
Çelenk gönderilmemesi bilhassa rica olunur.
Köroğlu Aldı Sazı Eline
Ayvaz Köroğlunun Sazın Telleri Üzerinde Bir Kuş Hafifliği İle Uçan Eline Bakıyordu
ln matinelerden itibaren
Şebzadebaşıfgfgf) sınamasında Tenzilâtlı bayanlar günü ve GECESİ NEŞ’E yağmuru Ray Ventura Cazının Iftirakile Büyük Film
DOKTOR SOKRAT POL MUNİ Heyecan ve debşvtler filmi
— 11 —
Köroğlu Ayvazı teselli etmek için çok uğraştı. Fakat sözlerinin hiçbiri, üzerinde umduğu tesiri yapmadı. Nihayet aklına Ayvazın sazdan hoşlandığı, güzel saz çaldığı ve şarkı söylediği geldi. Büyük bir yiğit olduğu kadar da büyük bir sanatkâr olan Köroğlu, musiki nağmelerinin, sözden çok daha müessir olduğunu çok iyi biliyordu. Hemen, daima yanında taşıdığı, en büyük kavgalarında bile atının üstünde bir yanma asdmış olarak götürdüğü sazını aldı eline, bakalım ne söyledi :
At üstünde Ayvaz bana sarılır, Baban duysa, Ayvaz sana dardı». Ayağına giymiş çizme sarıdır. Başı Bağdad şallı Ayvaz ağlama Ağlayıp da beni yoldan eğleme
Ağlama Ayvaz, sana yazıktır Ben atımı bağladığım kazıktı» Bir kuzum var o da sana lâyıktır Başı Bağdad şallı Ayvaz ağlama Ağlayıp da beni yoldan eğleme.
Bu ayvazın entarisi mavidir Babasını sorsan kibarvaridir
İpek kuşak sarmış rengi alhdn Yüzü çifte benli Ayvaz ağlama Ağlayıp da beni yoldan eğleme
Görününce çamlı belin illeri Bahçesinde açılmıştır gülleri Ne dökülür gözlerinin selleri Başı Bağdad şallı Ayvaz ağlama Ağlayıp da beni yoldan eğleme
Koç Köroğlu derler benim adıma Düşenler kurtulmaz aslâ yedime Merhametin yok mu bu feryadıma Yüzü çifte benli Ayvaz ağlams. Ağlayıp da beni yoldan eğleme
Bu Köroğlu ne yaman adamdı yahu? Ne güzoı de saz çalıyordu. Bir aslan pençesi kadar iri olan eli, tellerin üzerinde ne kadar hafiflikle uçuyordu. Sanki bir türlü yerinde duramıyan, hırçın, canlı bir kuştu. Onun kadar çabuk, onun kadar çâlâk hareketlerle telden tele konuyordu.
Sonra, sesi de nekâdar tatlı, nekadar yumuşakta. Ayvaz hayatında aslâ bukadar yumuşak ve buka-dar tesirli, fakat ayni zamanda bukadar gür ve bukadar erkekçe bir ses duymamıştı. Onun bu sesi Ayvaza, yavrusuna mırddanan bir aslanı hatırlattı. Ü-zerinde bıraktığı korkunç hüviyet bir anda eriyiverdi. Şimdi artık Köroğlu ona göre aslâ korkunç ve ürkütür bir şahsiyet değildi.
Köroğlu da göz ucile Ayvazı süzüyordu. Onda husule gelen büyük tahavvülü sezince için için memnun oldu. Ve birdenbire sazı keserek gözlerini büyük bir şefkatle Ayvazın gözlerine dikti:
— Nasıl, korkun geçti mi gayri?
— Geçti..
— Görüyorsun ya, hiç de fena bir adam değilim. Senin de fenalığını istemiyorum. Orada kalsan ne o-lacaktm? Kasapbaşınm uşağı değil mi? Her gün sabahtan akşama kadar et, barsak, ciğer taşımaktan ve üstelik karnını bile doyuramayıp her gün dayak yemekten başka ne yapıyordun ki ne olacaktın?
Ayvaz hiç cevap vermiyor, Köroğlunu dinliyordu.
— Ben, sordum, soruşturdum. Senin bütün geçmişini öğrendim- Anan, baban kibar adamlarmış. Onlar ölünce Kasapbaşı denilen zalim adam seni almış. Hem mallarının üstüne konmuş, hem de seni açlıktan ve dayaktan öldürerek bütün malların üstüne konmayı kurmuş. Yanlış bir şey söylüyorsam söyle!
— Doğru söylüyorsun!
— Sen, akıllı bir çocuksun. Fakat ne de olsa çocuksun. Kendini korumaya kadir değilsin. Halbuki ben sana hürriyeti tattıracağım. Seni esirlikten kurtaracağım. Sana ata binmeği, kılıç kullanmayı, bir erkek gibi yaşamayı, öğreteceğim. İyi bir ata binip iyi kılıç kullanarak zalimleri tepelemeyi, mazlumların, zavallıların imdadına koşmayı öğreteceğim. Böyle olmayı ister misin?
Büyük bir yumuşaklıkla ve ayni zamanda büyük bir katiyetle söylenen bu sözler, Ayvazın gözleri önüne yepyeni ve uçsuz bucaksız bir âlem açıyordu. Gayri ihtiyari bir sevinçle:
— Elbet isterim! diye haykırdı.
— Güzel bir atan ve çifte su verilmiş çelikten yapılmış ve usta bir demircinin çekici altında dövülmüş bir kılıcın olacak. Ve dünyada hiç kimseden, hiçbir ferdden, hattâ benden, Köroğlundan bile korkmıyacaksın. Bütün bu güzel dağlar, iri yapraklı ağaçlar, kokusuna doyum olmıyan çiçekler senin olacak. Hiç kimse buralara yaklaşamıyacak. Korkak ve zalim derebeyleri, güneş batar batmaz senin korkundan kalelerinin kapılarını kapıyarak karanlığa gömülecekler. Halbuki hayat, hiçbir zaman güneşin batışile bitmez. Güneşin batışile ancak tavuklar ve koyunlar uyurlar. İşte birçok insanları tir tir titreten derebeyleri de hakikatte bir tavuk, bir koyun kadar ürkek ve korkaktırlar.
Halbuki sen, güneş battıktan sonra da yaşıyacak ayın güzelliğini, bülbülllerin ötüşünü, gecenin sesini görecek ve dinleyeceksin!
Ayvaz, büyülenmiş gibiydi. Yerinde duramıyor, kendisine bukadar büyük hayat kapılarını açan Köroğlunun boynuna sanlroak için içinde büyük bir heves duyuyordu-
Köroğlu devam etti:
— İşte sana bütün söyliyeceklerim bukadardır. Seni ikisinden birini seçmeğe davet ediyorum. Seni lstemiye istemiye kaçırdım. Fakat başka türlü de yapamazdım. Seni bir yerde bulup, bütün bunları anlatamazdım. Şimdi işte söyledim. Gayri söz senin.. Ne istersen öyle yapacağım. Yani eski hayatını istiyorsan seni Üsküdara götürür, Kasapbaşınm dükkânına bırakırım-
Yok, istemezsen, benimle beraber gelmek istersen o zaman iş değişir. Benim Bolu yanında Çamh-belde bir kalem var. Doğruca oraya gider, birlikte yaşarız. Ben seni bir baba, daha doğrusu bir ağabey gibi müdafaa eder, sana yiğitliği, silâh kullanmayı öğretirim. Yanımıza başkaları da iltihak edecektir. Hep birlikte Çamlıbelde yaşarız. Zalimleri tepeler, mazlumların imdadına koşarız.
Çamlıbel arkamızda oldukça hiçbir şeyden korkumuz olamaz. Dur, sana şunu da anlatayım. Belki sen de duymuşsundur. Halk arasında (Köroğlu yiğitlik dersini itten aldı) diye bir söz vardır. Bu lâf yanlış değil, doğrudur. Hakikaten ben yiğitlik dersini itten aldım.
Daha küçükken bizim köyde bir hâdiseye şahid olmuştum. Köyümüze civar köylerden birinden bir köpek gelmişti. Tabiî köyün bütün köpekleri üzerine hücum etti. Fakat bu köpek çok akılh bir itmiş. Arkasını bir duvara verdi. Böylelikle üzerine saldıran dört beş köpeğe kolaylıkla karşı geldi. Şimdi ben de ayni şeyi yapıyorum. Arkamı Çamlıbele verdikten sonra hiçbir şeyden korkum kalmadı. Ben istediğim zaman onlara hücum ediyorum. Başım sıkılır sıkılmaz hemen Çamlıbele çekiliveriyorum.
Ne ise lâfı dünya kadar uzattık. Şimdi söyle 'bakalım. Neye karar veriyorsun? Seni tîsküdara götürüp Kasapbaşıya teslim mİ edeyim? Yoksa benimle beraber, dağların hâkimi olmak mı istersin?
Ayvaz hiç düşünmeden ve tereddüt etmeden cevap verdi:
— Seninle geleceğim!
— Haydi, öyle ise hareket edelim. Fazla durmağa gelmez, Kasapbaşı herhalde arkamızdan atlı falan çıkarır. Başımız sıkışmadan uzaklaşmanın ve Çamhbelln yolunu tutmağa bakalım. At bir, biz iki. Ne olsa yetişirler.
Kasapbaşınm söylediği sözler, paşanın üzerinde umduğu tesiri yapmıştı. Derhal yanına kâhyasını çağırdı:
— Çabuk haber gönder, bizim çocuklar silâhlarını kuşansınlar ve atlarını hazırlasınlar. Bana da Hoylu beyi çağınn.
Paşanın bu Hoylu bey dediği adam, görülmemiş kuvvette, müthiş bir yiğitti. Belki şimdiye kadar on sefere iştirak etmiş, on yara almış fakat buna mukabil de akla hayale sığmıyacak işler becermişti. Aslen sipahi idi ve Hoyda doğmuştu. Bütün orduda da Hoylu bey diye maruftu. Bir adamın yiğitliğinden, yamanlığından, kahramanlığından bahsedildiği zaman (Hoylu bey gibi) derlerdi.
Hoylu bey harpte on asker gibi çarpışır ve on kişi birden üstüne saldırsa, bir anda onunu birden yere serebilecek derecede ustaca kılıç kullanırdı.
(Devamı var)
Amerika Güreşçi İsliyor?!
Yazan: KERİM KANOK
Üç dört ay evvel Amerikada u-zun bir tetkik seyahatine çıkan bir arkadaşıma Amerikan güreş organizatörlerde şahsan temas ederek pehlivanlarımıza para ve şeref kazandırabilecek bir mahreç temin etmesini kendisinden rica etmiştim.
Hakikî bir güreş merakhsı ve iş adamı olan bu arkadaştan Londra-dan yazılmış bir karttan başka uzun müddet bir haber alamamış ve A-merika seyahatinden vaz geçtiğine hükmederek bu işi âdeta unutmuştum bile. Fakat geçen gün üzerinde Amerikan pullan bulunan açık mavi zarfın bir köşesinde A. H. Ergin 214 East Brood Street antetini görünce mektubun kendisinden geldiğini anlıyarak memnuniyetle zarf) açtım ve okudum.
Arkadaşım evvelâ kendisine ait bazı tafsilât verdikten sonra asıl meseleye temas ederek güreş hak kmda bana uzun uzun tafsilât veriyor.
Amerikadaki vaziyet ve zihniyeti çok açık bir surette gösteren mektubun bu kısımlarını hiçbir kelime değiştirmeden okuyuculanma sunuyorum. Bu suretle gerek Amerika-ya gitmek istiyen pehlivanlarımıza ve gerekse memleketimizin güreş efkârı umumiyesine en doğru malûmatı vermiş olacağımdan dolayı derin bir zevk duymaktayım. îşte mektup :
”.. Sana burada güreş mesele -
sile alâkadar olacağıma dair teminat vermiştim. Oldum ve oluyorum da Amerikada güreş piyasası benim bulunduğum yerden (90) mil ilerde mahut otomobil sanayi merkezi Detroit şehridir. Malûm ya burada yakın şarklı yani Rum, Suriyeli, Ermemden başka pek çok Türk te var. Güreş meraklısı olan bu insanlardan dolayı en çok güreş seyircisi bu şehirde toplanmış oluyor. Detroit’in müddeiumumisi bir Ermeni olduğu gibi en büyük otellerin idaresi de Türklerin idaresinde Kraysler ve Ford otomobil fabrikalarında Türk-lerden gayet mühim mevkiler işgal edenler var. Geçen hafta gayet mühim bir güreş maçı oldu. Ortaya 20.000 dolar kondu. Gittim, gördüm Müthiş bir merak uyandıran bu maç hakikaten heyecanlarla dolu geçti!. Maçtan sonra organizatör meşhur Rum John Pamidis ile görüştüm. Istanbulda çok kıymetli pehlivanlar olduğundan bahsettim. Alâkadar olmadı değil. Fakat diyor ki: Nekadar kuvvetli olursa olsun bir pehlivan bizim istediğimizi yapmağa mec burdur. Yani bu maçta yenileceksin dedim mi, yenilmeli. Halkın nazarında bir pehlivan ne gibi tesir bırakırsa biz ona göre hareket ederiz. Pehlivanın sempatik olmaması şartı â-zamdır. (Dikkat et olmaması) di-
yorum ; bizim düşüncemizin tam aksi) Rum arkadaşımız devam ederek dedi ki:
—Pehlivanın çirkin, korkunç insandan başka her şeye benzemesi ve halkın nefretini kazanması lâzım Zira burada halk nefret ede ede bir pehlivanı seyretmeyi çok sever. Lâkin onun yenilmemesi de şarttır. Zira nefret edilen pehlivan bir defa kaybetti mi, ikinci maçında seyirci adedi yüzde seksen azalır. Tabiî bu nefret edilen pehlivan ilelebet kazanamaz. Lâkin o zamana kadar (pro-raoter) 1er ondan kâfi miktarda kazanır. Ondan sonra da onu ikinci sınıf şehirlerde güreştiririz. îlh..
İşte bu cidden enteressan satırları okuduktan sonra bizim pehlivanlarımızın oralarda pek tutunamı-yacaklarını anlamak güç olmaz.
Geçen gün dünya havadislerinde Amerikada yapılmış bir güreş maçı seyrettik. İki et yığını biribiri-ne süle, tokat, yumruk, tekme girişiyorlar. Sonra biri diğerini ringin iplerinden seyircilerin üzerine kaldırıp atıyor. Halk arasında bir kıyamettir kopuyor. Herif tekrar ringe tırmanmağa çabalarken rakip müthiş bir çifte ile onu tekrar dışarıya atıyor. Şimdi işin en ehemmiyetli tarafı başlıyor. Bay hakem işe karışıyor. Mütecaviz pehlivanın bacaklarına atılarak onu mindere yuvarlamağa çabalıyor. Bu esnada öteki de ringe giriyor. Üç kişi arasında müthiş bir boğuşma başlıyor. Artık seyircilerin zevkine payan yok. Nihayet üç herif ringe sığamıyarak . hep beraber dışarı fırlıyorlar. Gözleri kızmış boğalar gibi tekrar birbirlerine saldırıyorlar. Yumruklar yıldırım gibi işliyor. Fakat güreşçiler hep ayakta. Nakavt olan yok. Sadece gösteriş ve palavra olduğu besbelli. Nihayet bu da yetişmiyor-muş gibi halkın altından iskemleleri kapan bu üç palyaço birbirlerine iskemlelerle girişiyorlar.. Kafa göz sallıyorlar... îşte bu çok meraklı yerde perde kapanıyor... Komedya da bitiyor...
Yukarıdanberi izah ettiğimiz bu şartlara uygun bizde de talip çıkar ve bunlan harfiyen tatbika razı o-lursa kendilerine Amerikan piyasasında iş bulmak çok kolay.
Fakat bugün gerek Avrupa da ve gerekse Amerikada isimleri halk arasında birer kahramanlık destanı olarak dolaşan Koca Yusuflann, Kurtderelilerin ve sair yiğitlerin ahfadı olan bugünkü pehlivanlarımızın böyle zelil bir mevkie inmeyi asla kabul etmiyeceklerinden güreş sahasında şimdilik Amerikalılara tarihî Türk kuvvet ve şecaatini göstermek pek te mümkün olamıyacağını bir kere daha teessürlerle kaydetmek lâzım geliyor.
POLİSTE :
Kasımpaşadaki Ceset Tahkikatı
Evvelki gün Kasımpaşa sahillerinde bulunan erkek cesedi hakkıtı-daki tahkikata dün de gerek müddeiumumi muavini Fehmi ve gerek zabıta tarafından ehemmiyetle de -vam olunmuştur.
Yapılan tahkikat neticesinde; ce sedin şubatın birinde Balatta un değirmeninde buğday boşalttıktan sonra mavnasile hareket eden ve ortadan kaybolan "înebolulu,, Osman oğlu Kadire ait bulunduğu tahak -kuk etmektedir.
daki tahkikata gerek müddeiumu-Ceset morgdadır.
MAARİFTE :
Yeni Fatih Ortamektebi
Maarif müdürlüğü tarafından Fatihte tesisi düşünülen orta mektep için Fatih yirminci okulun işgali altında bulunan binadan bir kamının tefriki kararlaştırılmıştu’.
İKTİSAT İŞLERİ :
Bakırköy bez fabrikasının bazı kısımları pazarları da açık kalacak Bakırköy Sümerbank bez fabrikası Haşil ve Apre dairelerini cumartesi öğleden sonra ve pazar günü de çalışabilmesi için belediyeden izin istenmiştir. Vaziyeti tetkik tiden daimî encümen talebi muvaf .i bularak istenen müsaadeyi vermiş» tir.
Akla Sığmayan Harikalar . . . Güz kamaştıran Güzellikler . . . Sayısız Milyonlar ... Kasırga gibi Dünyayı Saran Ordular .. . Fırtına gibi ülkeler Dolaşan Alaylar .. ,
KEŞİF ALAYINDA
EROL FLYN - OLİVİA DE HAVlLLAND
L A L E’ de
Görülmemiş ve İşitilmemiş bir rağbetle devam ediyor
1» NİSAN İM»
TIKİUIAI
a-y..»
Sarıyer belediye
Muhasebecisinin Muhakemesi
-as - İKTİBAS VE TERCÜME HAKKİ MAHFUZDUR
Ordudan Gelen Emir
Erzuruma Karşı Yapılacak Harekette Fikrim Kabul Edilmiyordu
MUddeiumumi mumalleyn ve varidat kâtibi hakkında ceza istedi
1600 lira ihtilâstan maznun Sarıyer Belediye muhasebecisi B. Enver ile varidat kâtibi Emin hakkın-daki muhakemeye dün ağırcezada devam olunmuştur:
Dünkü muhakemede evvelâ Sarıyer malmüdür vekili B. Ahmet dinlenmiştir.
Mumaileyh:
—"Çeklerde varidat kâtibi E-minin imzası vardır. Fakat bu çekler; Eminin para almağa salâhiyeti olduğuna dair tatbik imzası olmadan malmüdürlüğüne gönderilmiştir.
Halbuki tatbik hakkak bulunması diri..,,
Demiştir.
Bundan sonra
iddianamesini serdetmiştir:
B. Enverin “ihmal” ve "terahi” B. Eminin de; “ihtilâs” suçlariyle cezalandırılmaları istemiştir.
Müddeiumumiyi takiben Belediye avukatı, da ceza talebinde bulunmuş ve ayrıca ihtilâs olunan 1600 liranın suçlulara ödettirilme-sini istemiştir.
Bu taleblerden sonra maznun? ların müdafaaları yapılmış ve beraatları istenmiştir.
Muhakeme; karar için başka fbir güne talik olunmuştur.
imzasının mu-icabetmekte -
müddeiumumi
Devlet hersene nekadar Tekaüt maaşı ödiyor?
Ankara, — Maliye vekâleti 1 haziran 1938 tarihinde hâzineden ayhk alan askerî ve mülkî tekaüt dul ve yetimlerle 1937 yılı içinde bağlanan aylıklardan toptan verüen on senelikler ve ikramiye alanlarla bu aylıkların ve ikramiyelerin miktarlarını tesbit etmiştir.
1938 haziranında hâzineden maaş alan askerî yetimler 21.037, askerî mütekaitler'23322, mülkî yetimler 14.060, mülkî mütekaitler de 10.096 dır. 1937 haziranından 1938 haziranına kadar ikramiyeleri ve on senelikleri birden verilmek suretiyle hazine ile alâkaları kesilen askerî dul ve yetimler sayısı 1636, mülkî dul ve yetimler sayısı da 1829 olmak üzere hepsi 3465 kişidir-
Devlet hâzinesinden tekaüt ve yetim maaşı alanların sayısı ise 68515 kişidir. Hazine bir ayda aske-1 rî yetim ve tekaüt maaşı olarak 976.075.86 lira, mülkî yetim ve te- j kaüt maaşı olarak da 451.663 lira ödemektedir. Devletin tekaüt yetim maaşı olarak verdiği ] 17.132.877 liradır. Mülhak bütçe ile idare edilen devlet daireleriyle sermayesinin tamamı veya bir kısmı devlete ait bulunan dairelerden muhtelif şekillerle verilen paralar ile vilâyet hususî muhasebe ve belediye bütçelerinden muhtelif isimlerle tekaüt ve yetim maaşı alanlara verilen paralar bu rakama dahil bulunmamaktadır.
Ordudan tebdil hava için terhis olunan ve 10 Temmuz 1331 de Diyarıbekirin Lice kazasına tabi Kum ve Çum kariyeleri civarında elleri ayaklan bağlanarak Ermeni komiteleri tarafından şehit edilen askerlerin mahalli vak’ada alman fotoğrafı
Gelen rapor ve emirlerden bahsetmeden önce bu geceyi nasıl geçirdiğimizi de kısaca kaydedeyim: Karargâh zabitimiz, beraberinde getirdiği seyyar karyolasını bana terketti. Bütün arkadaşlar yere u-«anıp yattılar. Bu hayata iştirâkime ittifakla karşı durduklarından bu gece yerde yatmak şerefinden yalnız ben mahrum kaldım. Fakat gece yarısı eşyamız geldi. Herkes yorulan ve uyuşan omuz ve kalçasını uğuşturarak seyyar karyolasına geçti.
Ordudan gelen emirde Erzuruma karşı yapılacak harekette fikrim kabul olunmıyarak hâlâ: (merkez sikletin sağ cenahda dağhk kısımda bulunması münasip olur.) deniliyordu. Artık buna bir cevap veremezdim. Cepheye gidiyordum, Arazi ve Ermepi Kuvvetlerinin ve hususiyle kann vaziyetini görerek icap eden karan verecektim. Cepheden gelen rapordan da şu malûmatı aldık:
(3 Martta Tepeköy- Pulur- Ihça- Gazan hattında Ermenilerle temas hasıl olmuş. Yani Erzurum şehrinin 10-15 kilometre mesafesindeki bu köylerde Ermenilerle karşılaştık.
4 Mart (bugün) Ermenilerin öğleden sonra saat 1 de Tikkire girmekte olan süvarilerimize topçula-rile 8 mermi attıklar görülmüş.)
Ruslarla dün Brestilovskda sulhun imzalandığını da (Dahiliye Nazırı namına Cemal) imzalı bir tamimden öğrendik. Rasathane gibi damı delik olan şu Sansa hanında bu tatlı havadisi öğrenmek bize daha zevkli geldi.
t ve para
Günün büyük yorgunluğu ile mükemmel bir uyku çekmiştik. Sabahleyin etrafı görmek üzere kâşanemizin kapısı önüne çıkarak dağlara ve boğazın vaziyetine baktım. Ermenilerin pek az insan zayiatı verdirilerek kaçırılmış olmasına acıdım: (Eğer Derlim milisleri iyi idare edilseydi bu Sansa boğazı Er-zincandan çekilen Ermeni kıtalarına mezar olurdu.) diye, müfrezesini bırakıp kıdem davasını halle gelen kumandana tekrar içerledim.
5 Mart sabah saat 8. de Sansadan hareket ettik. Fakat yaya olarak, çünkü hava okadar soğuk ki ata binsek donarız gibi geldi. Bir taraftan da kar yağmağa başladı. Yol dışında karın kalınlığı bir metreden fazla. Yolun üstü bile okadar çiğnendiği halde yine yürüyüşü zorlaştıracak derecede karlanıveriyor. Soğuk dünkünden fazla. Boğazın şark mahrecine yaklaştıkça da şiddetini arttırıyor. Ara sıra ata binmeğe de mecbur kalıyoruz. Çünkü ağırlığımız ve yolun fazla kan insanı çabuk yoruyor. Kulaklarımız, ağamız, burnumuz sıkıca sanlı. Kimsenin kimseye ex soz söylemeğe mecali yok. Yüzümüzün havaya kesiüvor kl8,mIan sanki ustıra darbelerde
kesıhyor gibi oluyor. Kar gözlüklerimiz nefesimizden sık sık buğulanıyor.
Kırım harbinde babam, ayağının birkaç parmağını dondurmuştu. Küçükken arasıra nasıl olduğunu anlatır ve gösterirdi. Bu korku mu bende iz bırakmış, yoksa Manastırda takiplerde bazı donma hâdiselerini gözümle görüşümün tesiri mi dimağımda yer yapmış, nedir? Ayak parmaklarım çok üşüdü mü donma başlangıcı zannile hemen attan iner yaya yürürdüm.
Bugün 4 saat süren boğaz yolculuğu cana değdi. Boğazdan çıkar çıkmaz ve hele Bican köye gelince yüzümüze çarpan havanın ılık olduğunu görünce hepimiz hayrete düştük- Bazıları bunu donma alâmeti sanarak endişeye bile düştü. Fakat havanın hakikî halinin bu olduğunu anlayınca birbirimize (Geçmiş olsun-) dedik ve Bicanda neşeli bir öğle yemeği yedik. Bu köye neden Bican demişler diye sordum, hemen herkes bildi. Boğazdan çıkanlar, buraya cansız geldiğinden olacak!
Yemeği Dokuzuncu fırkanın sıhhiye kademesi nezdinde yedikten sonra Rusların bıraktıkları birçok park ve çadırları gözden geçirdik.
Öğleden sonra 2 de atlarımıza bindik ve şoseyi takiben süratli yürüyüşle Kütür köprüsüne geldik. Kârgir ayakh köprü güzel tamir olunmuş. Bunun biraz cenubunda başka bir ahşap köprü daha var. Bu köprünün her iki tarafında Rusların zeminlikleri duruyor. Burası güzel bir ova. Bahar ve yazda her halde pek şirin olacak- Sansa Boğazının dondurucu ve kesici soğuğundan kurtulduktan sonra bu düzlüğün karlı hali de insana lâtif görünüyor.
Tuzla deresi boğazına girerken akşam oldu. Kar basıla basıla yol merdiven haline gelmiş. Hayvanlar için pek tehlikeli. Araba işlemek imkânı yok. Yürüyüşümüz pek yavaş oluyor. Ancak saat 8 de Mamaha-tuna varabildik. 17 inci alay da burada. Yann Hacı beyin kurdur.a gidecek.
Yollar, hafif arabaların bile geçmesine müsait olmadığından obüs ve sahra taburlarının şimdilik Erzincandan ileri almamıyacağını orduya bildirdim-Muvafık görüldü.
Bugünkü cephe vukuatı şu idi;
Ermeniler bugün 5 Martta Sakalıkesik (Erzuru-mun 17 kilometre kadar cenubu garbisinde) köyünü işgal ettiler. Buradaki müsademede Ermeniler-den 10 maktül var ve bir Rus zabitile bir Ermeni e-sir alındı. Rus zabiti Erzurumda 1 ve 4 üncü Ermeni alaylarının bulunduğunu ve ayrıca Fem, Erzincan ve Bayburttan kaçan 1000 kişilik bir kuvvetin de buraya geldiğini söylüyormuş.
6 Martta Mamahatunda kaldık. Buradaki Rusların istihkâm parkında 25.000 kadar kazma, kürek, küskü var. Dikenli tel, telgraf teli vesair muvasala malzemesi dolu. Ambarlarda külliyetli et konservesi de ele geçmiş bulunuyor. Ermeniler cephaneliği yakmışlarsa da. bunun de bir kısmı kurtulmuş- Telsiz telgraf istasyonunu kâmilen tahrip temişler.
Burada Ermenilerin tüyler ürpertecek bir cinayetleri karşısında çok ıztıraplar duyduk. 8 metre kadar kutrunda bir çukur açmışlar; içi çoluk çocuk her yaştan ve her cinsten Türk ölülerde dolu. Vurmuş lar, süngülemişler ve soymuşlar; bu çukura doldur-mu®lar- (Devamı var}
KADIN HEKİMLERİ AYLIK TOPLANTISI
Türk Ginekologi Cemiyeti bu a-yın toplantısını Dr- Tahsin’in başkanlığında yaptı.
Bu celsede: Dr. Hadi İhsan Gediz - Gebelerde böbrek hastalığı ve eklampsi hakkmdaki müşahedelerini bildirdi.
Dr. Mahmut Ata — Kısır kadınların röntgen ile muayenesi (Hys-tero - salpingographie) mevzulu bir tebliğ yaptı ve münteşir bir gebelik dermatozu vakası gösterdi.
Bu mevzular etrafında görüş -melere: Prof. Kenan Tevfik Seze -nel, Dr. Ahmet Asım Onur, Hadi İhsan Gediz, Nuri Süleyman Canba-kan, İhsan Arif, Şükrü Fazıl İlkel, Sinay ve Fresko katılarak fikirlerini söylemişlerdir.
, J19 îk8dar karh dağlar ve yayalar aştı-
ğımız halde ben bugünkü gibi soğuk görmedim. Yakıcı soğuk bilirdim. Bugün de kesici soğuk gördüm. Bazı genç zabitlerimin kulakları soğuktan patladı. Sırtımızda koyun postundan kürk olmasa boğazı yaya geçmek hayırlı olacak. Ayak parmaklarımızın donmasından korktuğumuz için arasıra yaya yürüyorduk.
■■■■■■
Yurdda 35 Milyon Türk ne büyük Kuvvet ve saadet kaynağıdır. Çocuk Esirgeme teşkilâtını yardımınızla kuvvetlendirmek bu saadeti bir batında zemin etmeğe kâfidir.
Vezirköprüde
Ağaç Bayramı
Vezirköprü Kaymakamı Tevfik Kılıçarslan ve kaza ileri gelenleri Adatepe köyünde halk ve köylüler arasında
Halkevinin Tertip Ettiği Muazzam Ve İstifadeli Bir Programla Parlak Bir Şekilde Tesit Olundu
Vezirköprü (Hususî) — Vezirköprü halkevinin tertip etmiş olduğu toprak ve ağaç bayramı bu sene pek muazzam ve çok istifadeli oldu. Hemen diyebilirim ki kadın ve erkek bütün kasaba halkı daha sabahleyin erkenden ağaç bayramı yapılacak olan Adatepe köyünün yollarına dökülmüşlerdi. Bütün otobüsler, otomobiller, arabalar kasaba halkını köye taşırken atlı ve yaya sporcularla bir kısım halkta ellerinde fidanları olduğu halde köy yollarında davul zuma çalarak bayram yerine gidiyorlardı.
Halkevimizin Köycülük komitesi bu bayramın daha istifadeli ve daha muntazam olmasını temin mak sadile büyük bir program hazırlamış ve bu uğurda hiçbir fedakârlıktan çekinilmemiştir. Otomobiller o-tobüslere binen yaya ve atlı olarak köye giden tekmil vatandaşlar halkevinin evvelce hazırlatmış olduğu fidanlardan birer dane alarak sonra yola düşüyorlardı.
Yeni kaymakamımız Tevfik Kı-lıçaslan halkevinin tertip ettiği bu bayramm daha şumullü bir tarzda yapılmasını temin maksadiyle bilâ istisna tekmil devlet memurları, ticaret ve ziraat ve sanayi odalarından vesair müesseseleri kasaba mer-kezirdeki ve civar köylerdeki tekmil okulU_'la köylüleri ağaç bayramına iştirak ettirmiş ve şu suretle Adatepe köyünde yüz binlerce vatandaş toplanmış köy meydanlığı mahşeri bir manzara halini almıştır. Civar köylerden gelen halk ellerinde fidan lan başlarında bayrakları önlerinde öğretmenleri ve muhtarları olduğu halde kafile halinde köy meydanlığına toplanıyorlardı.
Adatepe köyünde hazırlanan meydan daha önceden bayraklarla, tefne dallarıyle, ağaçlarla süslenmiş çadırlar kurulmuştu. Merasim tam saat 10 da tekmil mektepliler, memurlar ve halkın iştirakile hep bir ağızdan söylenen istiklâl marşı ile başlandı. Müteakiben kaymakam Tevfik Kılıçaslan ağacın ehemmiyet
Halkevi Spor komiteatafn üyeleri toprak ağaç bayramınd Ada tepe kftyûnde
ve kıymetini tebarüz ettiren bir nutuk vermiş orman ve ağaçların İktisadî ve ziraî sahada hazer ve seferde yurdun müdafaasında da temin ettiği faydaları izah etmiş ve sık sık alkışlanmıştır. Müteakiben ziraat muallimi Tevfik Fiş de ağaçların yetiştirilmesi ve bakımı hakkında verdiği söylevi köy muhtarının Söylevi takip etmiş ve ilk okul talebesinin ağaç hakkında söylediği şüri dinlenmiş ve alkışlanmıştır.
Bundan sonra tekmil vatandaşlar ellerinde fidanları olduğu halde hep birlikte köyde evvelce çukurları kazılarak hazırlanmış olan mahalle gidilerek fidanlar dikilmiş ve bu esnada halkevinin önceden hazırlatmış olduğu (Vezirköprü halkevi 1939 yılı ağaç bayramını bu köyde yapmıştır) levhası köy koruluğunun ortasına dikilmiştir.
Bir saat kadar istirahat ve öğle yemeği yenildikten sonra köy meydanında proğramın öğleden sonraki kısmının tatbikatına geçilmiş ve ilk defa Gazi ve Merkez ilk okul öğretmenlerinin değerli çahşmalarile mey dana getirilen mürettep bir talebe gurubu tarafından idman ve spor hareketleri yapılmış ve yüz binlerle seyirciler tarafından alkışlanmıştır. Bunu müteakip köylüler arasında halat çekmek müsabakaları, bayrak yarışları, yaya sürat ve mukavemet yarışları, at sürat ve mukavemet yarışları yapılmıştır. Müsabakalarda birinci ikinci ve üçüncü gelenlere merasimle halkevi tarafından münasip hediyeler ve mükâfatlar dağıtılmıştır.
Diğer taraftan öğretmenlerin bir kısmı halkevinin köye getirmiş olduğu sıhhat afişleri üzerinde sağlık yönünden köylüye öğütler verilmiş frengi, verem, sıtma, kara sinek vesair hastalıklar hakkında köylülere konuşmalar yapılmıştır. Muhtelif köyle., den gelen halk bundan sonra millî oyunlar oynamağa başlamışlardır. Yaylı sazlar bir taraftan halk şarkıları çalarken diğer taraftan köylüler yekdigerile müsabaka edercesine halk oyunları oynıyorlardı.
S«H»ı •
T E N I J * I A H
SON ARZU
Yazan: Hüsamettin Nuri
Bir sonbahar akşamı..
Güneş pembe izler bırakarak u-fuktan kaydı.. Karanlık bir tül sahilden bağlıyarak her tarafı sarıyor-Deniz, tabiatın içten gelen sessizliği ni bozmamak için susmuş... çarşaf kadar düz ve lekesiz yüzünde en ufak bir kımıldanış bile yok..
Her şey uyuyor sanki... Yalnız beyaz bir yatakta ıztıraplarını dinlendirmeğe çalışan zayıf, solgun bir genç kız kesik kesik öksürüyor.
Sanki odasına çöken bu ağır durgunluğu halsiz ölüm kahkahala-rile boğmak istiyor. Sonra etrafı mor haleli elâ gözleri yine bir noktaya saplanıyor.
Ak saçlı bir kadınla, sarışın, çağla bademini andıran güzel ve çekik gözleri dumanlı bir kız gölge gibi sessiz dolaşıyorlar.. İkisi de için i-çln ağlıyor.. .
Hastanın göz kapakları kımıldadı.- Titrek bir sesle:
— Narin.. Dedi.
Yeşil gözlü kız hemen koştu. Yüzünü hastanın yüzüne yaklaştırdı. Genç kız kısık bir sesle kelimeleri, cümleleri toplamıya çalışarak fısıltı halinde bir şeyler söyledi. Narin, istediklerini yerine getirmeyi vâdeden gözlerle hastanın gözlerini içine baktı.
O zaman hasta kızın yüzünde me eut bir tebessüm dolaştı- Narinin yüzüne gözlerini kırpmadan uzun uzun minnettar bir bakışla baktı.
Ve sonra birdenbire öksürmeğe başladı. Narin, mendilini Niyazın ağzına götürdü. Delik ciğerlerinin en son parçasını da renksiz dudaklarından soluk bir gül gibi kopardı. Daha sonra anlaşılmaz bir ses., bir hırıltı.. Niyaz renksiz ve hareketsiz kaldı-.
Yatağın başucunda nefes almadan duran ak saçlı kadının (Yavrum!) diye inliyen sesi bu derin sessizliğe karışırken Niyaz güzel e-lâ gözlerini hayata ebediyen kapamıştı..
Bu acıklı ölüm sahnesi Narinin gözlerini karartmıştı. Sendeliyordu Kendini zorla tuttuğu belli idi. Belki o da en sevdiği Niyazla beraber ölmek bile istemişti.. Fakat hayır. 0-nun, çok sevdiği, biraz evvel gözleri hayata tahassürle bakan Niyazına vâdı vardı.
Çok erken topraklara ölü düşen bedbaht arkadaşını yine onun kadar bedbaht annesiyle yalnız bıraktı-Kapıdan birdenbire fırladı.. Sokakla rın arkasında nasıl sürüklendi -ğini bilmiyor, tıpkı bir uyku hastası gibi iradesiz yürüyordu.
Büyük bir evin önünde durdu. Kapıyı çaldı.. Küçük bir hizmetçi kız onu büyük bir salona aldı.
Bir Çocuk Yangın Çıkardı
Bursa: (Hususi) — Evveelki güı Gürsunun Zafer mahallesinden Süleyman oğlu Mehmet Aydının oturduğu evde yangın çıkmış ve ev eşya-sile beraber tamamen yanmıştır Yangına sebebiyet veren Mehmeet Aydının altı yaşındaki üvey oğlu A i dir.
Ali, camanlıkta oynarken ateş yakmış ve yangın bu yüzden olmuştur. Mehmet Aydının bu yangındaki zararı (600) liradır. Gereken tahkikat yapıldıktan sonra evrak adli-yeye verilecektir.
Kız oynatan sarhoşlar!
Aydın (Hususi) — Evvelki gece saat 24 sıralarında Aydının Çayır kırı mevkiindeki bahçelerin birinde Mesudiye mahallesinden Salih kuı Zehrayı içki içirterek oynatmaktan suçlu Aydının Mesudiye mahallesin den Erdoğan ve Kemer mahallesinden Süleyman oğlu Saydan yakalanarak Adliyeye verilmişlerdir.
Kozacılık kursu
Edirne (Hususi) _ Edirnedeki kozacılık kursu açıldı, üç ay devam edecek olan ve Ziraat Vak»İptir, in plân ve bütçesi dahilinde bulunan bu kursa Trakya Tanmbaşı kursundan 20 genç dahi dnvam etmektedir.
Kan rengi bir abajurdan fışkıran kıpkızıl bir ışık duvarlarda pul pul sönerken içe çılgınlık aşlıyan b ı dekor sanki kanlı bir sahneyi andın yordu..
Bir köşede simsiyah gözlü bir adamla siyah saçlı güzel bir kız karşı karşıya oturmuş tavla oynuyorlardı. Oyunun heyecanına okada • benliklerini vermişlerdi ki, Narinin içeriye girdiğini farketmediler bile.
Saniyeler geçtikçe Narinin içinde kine, nefrete benziyen hisler alevleniyordu. Ve sonra birdenbire siyah saçlı kızın istihfafkâr gözleri Narine takıldı.. Birbirlerini süzdüler. Genç adam da başını kaldırmıştı. Narini görünce dim dik duran omuzları sarsılır gibi oldu. Sonra yine iradesine hâkim olmıya çalıştı. Narin korkak adımlarla ona doğru yaklaşırken o sanki bir fevkalâdelik hissetmiş gibi derhal lakayt bir tavır takınmıştı. Rahatsız edildiğinden doğan bir titizlikle Narinin söylemesine vakit bırakmadı:
— Ne istiyorsunuz?..
— Sizinle biraz konuşmak mecburiyetindeyim..
— Ne söylemek istiyorsanız burada, nişanlımın yanında söyliyebi-lirsiniz.. Her halde ondan gizlemiye-ceğimi ümit edersiniz.
Bu hain sesle Narinin bütün vü-cudünün kanı çekildi sanki. Sarı yüzü büsbütün sarardı. Kinli bakışlarla bu hissiz adamın gözlerine öyle bir baktı ki, bu bakış içe en dokunan cümlelerin bile ifade edemiyece-ği kadar büyük bir hakaret idi.
Genç adam bu bakışlar karşısında küstah bir eda ile gözlerini yere indirdi.. Narin söylenecek bir tek kelime olmadığını anlamıştı. Zira söylemek istediklerini gözleri o-nun tâ kalbine saplıyarak daha iyi ifade etmişti. Sendeliverek kapıya doğru yürüdü.. Arkasından uzanan müstehzi kahkahalar kulaklarmı parçalıyordu-. Bukadar kalbsiz bir adam için sönen o genç hayatı düşündü. Kalbinde bir şey sanki yakar casına kaynıyordu.. Zavallı Niyazın son arzusunu bile yerine getirememişti..
Şimdi kimbilir onun tertemiz ruhu nekadar acı içerisinde kıvranıyordu. Ellerini kaldırdı..
— Tanrım, dedi. Eğer ruhlar cesetten ayrıldıktan sonra hakikaten yaşıyorlarsa Niyazın aziz ruhu-da buraya gelmiş bunu görmüştür..
Ve sonra hıçkıra hıçkıra:
— Beni affet Niyaz... diyebildi.
Daha fazla söyliyemedi. Ayakları sendeledi, oraya öylece yıkıldı kaldı..
Nahiyede radyo
Tarsus (Hususî) — Kazanh nahiyesine, müdür B. Salâhaddin Tuncabn ve ihtiyar heyetinin teşebbüsü ile bir radyo alınmıştır-
Radyo nahiyenin Cumhuriyet meydanına konmuştur. Neşriyat saatlerinde açılmakta ve meydana biriken nahiye halkına dünya havadisleri, müzik parçalan ve konferanslar dinlenmektedir. Halk bu neşriyat tan çok istifade etmektedir. Bilhassa dünya havadislerini günü gününe almaktadırlar.
Edirne - İstanbul yolculuğu kısalacak
Edirne (Hususî) — Avrupa hattının hudutlarımız dahilindeki hareket tarifesi kısaltılmış ve Uzunköprü istasyonundaki pasaport ve gümrük muamelesi müddeti ild saatten yetmiş dakikaya indirilmiş olduğundan gerek semplon ekspresi, gerek konvansiyonel tarifeleri esaslı suret te değişmektedir. Yeni tarifenin tat. bikine başlandığı tarihten itibaren Edirne- İstanbul yolu gidiş ve gelişte dokuz saatte katedilecektir.
Buna nazaran Avrupadan gelen ve 22.45 de Edirneden hareket eden konvansiyonel B.45 de Istanbula, İs-tanbuldan 22.35 te hareket eden konvansiyonel de 7.35 de Edirne Ka raağacına varacaktır.
Cizre Büyük Bir sür’atle Tarakki Ediyor
Türkiye, Irak, Suriye topraklarının birleştiği noktada kurulmuş olan şehirdi umumî faaliyet, sıhhat ve maarif işleri
Cizre: (Hususî) — Şimalen Cudi dağları, Kera ve Zivikzini sırtları, garben İdil ve Nuseybin toprakları, cenuben Habor ve şar-kan Hizil sulariyle çevrelenmiş o -lan Cizre kazasının ayni isimdeki merkezi içinden Dicle nehri, Si-lopi ovasından da Nerdüş suyu a-kar. Kazada 15526 sı kadın olmak üzere 27022 ve merkezde 3079 u kadın olmak üzere 5963 nüfus vardır. Sathı mesahası bin kilometre murabbaı olup beher kilometre başına otuz kişi düşmektedir.
Cizrenin kuruluş tarihi hakkında hakikî malûmat sahibi değilsek de kasaba ve civarındaki Şati köyünde mevcut eski asara nazaran burada Türk, Arab, Rum, Roma ve hattâ Finikelilerin hüküm sürdükleri anlaşılır. Halk arasında dolaşan efsanelere göre Cizre Nû-hun oğlu Yafes tarafından kurulmuştur. Bunu; kasaJbanın Cudi dağı eteklerinde oluşuna, Dicle ü-zerindeki köprüye Yafes ismi verilmesine ve nihayet büyük camideki mezarını Nûha aid olduğunun söylenişine atfederler. Ciz -renin diğer bir ismi de “Cezirei İbnunülömer” dir. Cezire, Diclenin feyezanı anında kasabanın bir a-da halini almasından ve tbnülömer de, Cizrenin Arablar eline bu şahsiyet tarafından geçirilmiş olmasından verilen isimlerdir. Muhakkak olan bir şey varsa o da Türkiye - Irak - Suriye topraklarının birleştiği noktada teessüs etmiş olan Cizrenin her halde bir tarihî hâdisata sahne edilmiş bulunmasıdır.
Cizre, bilhassa Emevîler za -manında çok terakki ve inkişaf eylemişti. O tarihte on iki bin ev, dört bin dükkân ve mağaza, 360 cami ve mescid, 90 medreseye sahip olduğu rivayet edilir. Cizrenin hip olduğu rivayet edilir. Cizre -den Medineye yapılan yola intizamından galat olarak “körler yolu” denilirmiş. Yani, ’bir âmâ da 'bu yolda şaşmadan Medineyi bulabilirmiş.
Cizre halkının meşguliyetlerini ziraat ve davarcılık teşkil eder.
Merinos Yeriştirilmesi
Bu maksatla Blgada yeni bir çlttllk tesis olunuyor
Biga (Hususî) — Merinos yetiştirme çiftliği tesisi için Ziraat Vekâleti tarafından Biga Kargı çiftliğinin satın alınacağı haber alınmıştır.
Bu maksatla Bandırma Merinos yetiştirme mütehassısı Abdülkadir Zamantı ve Zeki Sezen Bigaya gelerek çiftlikte tetkikat yapmışlardır-
İklimin en şiddetli zamanlarındı bile hayvanatın barınmasına müsait, (orman, fundalık, bataklık ve kumsallık kısımları çıktıktan sonra) elli bin dönüm kadar olan mezkûr çiftli ğin Merinos yetiştirmeğe elverişli görüldüğü takdirde ziraat vekâleti tarafından satın alma işine başlanacaktır. Sahipleri çiftlik bakımından çiftliğin ancak pek cüz’î bir kısmın-dan istifade edebilmektedirler. Bu teşebbüsün müsbet bir neticeye varması Biganın İktisadî bünyesinde mühim ve hayırlı bir rol oynayacaktır.
Diğer taraftan kasabamızda ormancılığa da büyük ehemmiyet veril mektedir. Halkevi salonunda Orman mühendisi Nazmi Ağartan tarafından (Ormanların kollektif hizmetle, ri ve Türkiye ormanları) mpvzulu bir konferans verilmiştir^
Kazada 150 bin davar beslenmekte. canlı hayvan ve mahsulâtı ihracatından mühim para elde edil -mektedir. Ovada ziraat, eteklerde sebze ve-meyvecilik müterakki
dir. Türkiye — Irak demiryolunun inşaatının hitamını müteakip Cizre iktisadiyatının seri bir inkişafa mazhar olacağında şüphe yok tur.
Cizreliler zihniyet itibariyle ileri ve maarifsever kimselerdir. Değerli idareci Mardin valisi Bay Cevad ökmenin himmetiyle bu yıl köy okulları adedi artmaktadır. . Güzide Adliyeci Bay Ahmet Titreğin riyaseti altında çalışan Ev muhitte büyük bir ihtiyacı karşılamış ve gittikçe daha büyük muvaffakiyetler izharına başlamıştır.
Umumî sıhhat durumu normaldir. Beldî hastalık yok gibidir. Sonbaharda görülen sıtmaya memleketimizin her semtinde rastlamak mümkündür. Yılan ve Akrep nesli yapılan mücadelâtla çok a-zalmıştır.
Cizre büyük bir suratla terâkki ve inkişaf eylemektedir, iki sene-den'beri kaza kaymakamlığı ve Be lediye reisi vazifelerinde bulunan ve kıymetli bir idareci ve şehirci-miz olan Baki Başaranın aldığı soy adına liyâkatini hakkiyle isbat eylemiştir. Bütün Cizre muhitinde derin bir sempati uyandırmış olan değerli genç; hükümet konağı, jandarma dairesi, halkevi binası, kaymakam evi inşaatını bitirmiş, 'belediye parkı, çocuk bahçesi, plâj, Cümhuriyet meydanı, spor sahası tesis etmiş, Atatürk büstü dikmiş, iki adamın yanya-na geçemiyeceği darlıktaki ana caddeyi 12 metre genişliğinde açarak döşemiş, yeni bir çarşı inşasına, su, elektrik, sinema, buz fabrikası tesisatını ilerletmiş, kasabayı ağaçlamış ve Belediye bütçesinde iki yılda on bin lira fazlalık temin etmiştir.
Baki Başaran köy işlerini de ehemmiyetle ele alarak yandan fazla köyde kanunu tatbike ve bu köylerde birçok güzel eserler meydana gelinmesini temine muvaffak olmuştur.
Amelenin Kini
Işden kovan ustabaşısını yaraladı
İzmir, (Hususî) — Alsancakta Mesudiye mahallesinde dün bir hâdise olmuş ve B. Macidin rakı fabrikasında çalışan usta başı Cemal ağır surette yaralanmıştır.
Rakı labrikasında çalışan Kâzı’’ adında bir işçi, vazifesinde faydalı olmadığı düşüncesile dün usta baş» Cemal tarafından işinden çıkarılmıştır.
Kâzım, işine tekrar alınmasını istemişse de isteği reddedilmiştir. Kâzım bunun üzerine bıçağını çekerek usta başı Cemali kolundan ve kamından ağır surette yaralamıştır-
Hâdiseden sonra hastahaneye kaldırılan B. Cemale ameliyat yapılmıştır. Hâdiseye adliyece el konmuştur.
23 Nisan çocuk bayramı ve bunu takip eden haftanın çocuk haftası olarak tesidi, halkımızın en büyük ve en ileri yurd davası olan çocuk ihtiyaçları üzerine dikkat nazarlarını çekmek emelini gütmektedir.
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi
---------------------,
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları
- Akkoyunlu Kazıkçı Kara Bekir --»s- YAZAN : SAMİ KARAYEL
Kel Haşan Deve Yuları Oyununu Tatbik Etti
Herkes Heyecandan Nefesi Kesilmiş Müsabakayı Takib Ediyordu
İki pehlivan ayağa kalkar kalk-1 m az durmadan tekrar birbirlerine saldılar... Ve hiç yorulmamışlar gibi hareket ettiler... Hakikaten her ikisi de yorulmamış, ük güreşe çıktıkları gibiydiler..
Ayak manevraları yine başladı, iki taraf birbirlerinin etrafında geyik gibi sıçrıyor ve bir taraftan da hasınım kapmağa çalışıyordu.
Güreş çok hızlı ve heyecanlı olmakla beraber epeyce uzamıştı. B’r saat kadar olmuştu.
Akkoyunlu; biraz sakinlemişti. Eski asabiyet ve siniri kalmamıştı. Her halde deve yılarının sersemliği daha hâlâ üzerinde idi.
Manevralar olup dururken, Ak-koyunlunun birdenbire otduğu yerden fırladığı görüldü.
Seyirciler; gözlerini açıp kapayıncaya kadar Kel Haşanın deve yılan oyununa girdiğini gördüler..
Kastamonulular heyecanlarım zaptedemiyerek olduklan yerden a-yağı kalkmışlardı.
Akkoyunlu. basınına yulan takar takmaz yüklenip büktü, burdu. Haşan direndi ve zorladı. Olduğu yeri harmanladı.
Fakat: Bekirin yılan Hasanmlu-ne benzemiyordu. Zorlu idi.
Seyirciler; gözlerini tekrar açrp kapadıklan zaman Kel Haşanı sırt üstü yere düşmüş buldular..
Nihayet; Haşan mağlûp olmuştu. Bekir, Hasmmın elinden tutarak yerden kaldırdı. Alnından öperek kucakladı. Elini sıkarak meydandan ayrıldı.
Haşan, yenilmişti. Kastamonulular pehlivanlanna kızıyorlardı. İleri gelenler şu suretle söyleniyorlardı.
— Bak hele!.. Emme de yufka imiş be!.
# SivaslIlar, durmadan davul zurna çalıyorlar, pehlivanlarını çıplak olarak ata bindirmişler, meydan yerinde dolaştırıyorlardı. Bütün bu gü rültüler içinde hakem mevkiinde yav» yana, oturan iki pehlivan aralarında şu suretle konuşuyorlardı:
— Yürükoğlu ne dersin bu işe sen?..
— Vallahi ne diyeceğimi şaşırdım Ayıboğan!..
— Fakat; Allah için söylemeli bu Sıvaslı pehlivan oğlu pehlivandır...
— Evet; pehlivandır... Ben mağ lûp oldu isem hakkile oldum doğrusu...
— Sen Kel Haşanın Akkoyunlu-ya bir şey yapabileceğine kani miydin?..
— Hayır; hiç bir vakit... Kastamonulunun mağlûp olacağına yüzde yüz emindim.
— Gördün ya!.. Deve yularını nasıl söktü Bekir..
— Kurt kapanını da söktü..
— Yaman herif vesselâm...
— Şüphe yok, Haşanın deve yularına, deve yularile mukabele etti, ve biraz da çamaşır büker gibi büktü ve yendi.
— Bu güreş bu kadarla kalıyor mu dersin?
— Nasıl kalır-. Şimdi topun ağzında sen varsın?
— Evet, ikimiz karşı, karşıya kaldık bu herifle..
— Nasıl görüyorsun sen bu güreşti ?.
— Oldukça zorlu görüyorum.. Kolay değil Sivaslıyı ortadan çıkarmak.. Sonra benden çok genç de..
— Her halde Kel Haşana galibiyetinden sonra, Sivaslılar muhak -kak sizden bir güreş daha istiye-cekler. - - -
— Bu muhakkak.. Fakat: ben hazınm.. dedi.
Ayıboğanla, Yürükoğlu arasında geçen bu konuşma oldukça enteresandı. Ayıboğanın kulağına kar suyu kaçmıştı.
Şaka değil, Akkoyunlu, meydan yerinden hem Yürükoğlunu ve hem de Kel Haşan gibi bir pehlivanı çıkarmıştı. Ayıboğanla da berabere kalmıştı. Bu beraber güreşi bir intikam maçile temizlemek, baş pehlivanlık Unvanının ayır d edilmesi lâzımdı.
Kastamonulular, pehlivanlarının mağlûbiyetine çok üzülmüşlerdi. O derece sini denmişlerdi ki, derhal çadırlarını sökerek yola çıkmışlardı.
Sivaslılar, misafirlerini bir gün daha alıkomak istedikleri halde J Kastamonulular geceden yola çıkmışlardı.
Hattâ, bu gidişlerine gelişte olduğu gibi, ne Tokatlılar ve ne de AmasyalIlar iştirak etmemişlerdi.
Çünkü, hiç olmazsa bir gün daha Sivasta kalarak eğleneceklerdi.
Kastamonulular, atlarına bindiler AmasyalIlar, Tokatlılar ve SivaslIlarla musafaha ettikten sonra yola düzüldüler.. Giderken ne davul ve ne de zurna çalıyorlardı- Birbirleri-Ie münakaşa ediyorlardı.
Kel Haşan, çok mahcup bir mevkide kalmıştı. Hattâ, Ağalardan birisi kendisine sordu:
— Haşan, nasıl oldu bu iş?
Kel Haşan, kızarak ve düpe düz şu cevabı verdi:
— Ağam; ne siz ve ne de hemşe-rilerim üzülmesin.. Akkoyunlu hepimizden pehlivandır. Ve göreceksiniz ki, bu adam Ayıboğanı da yenecektir.
Ağa, Haşanın bu doğru sözlerini mânâsız bulmuştu. Hiddetle mukabele etti:
— Sen, mağlûb olduğun için böyle söylüyorsun?
— îyi ya, bu işi mağlûb olan va güreşen daha iyi bilir.-,
— Akibetten ve kendini küçük düşürmemek için söyliyorsun?
— Yalan mı, doğru mu söyliyo-rum yakında görünüz-
— Hiçbir vakit Akkoyunlu, Ayı boğanı yenemez..
— Yenecektir. Hem de kolaylıkla.
— Buna neden hükmetmiş bulunuyorsun ?
— Bir kere, Akkoyunlu, hepimizden daha genç ve daha acı kuvvetli. Sonra, güreşi çok iyi biliyor.
— Lâf bu...
— Ağam, Allah için söylüyorum.. Ben de pehlivanım., gördünüı benim taktığım deve yularından nasıl kurtuldu. Bükemedim boynunu.
— Acemiliğinden...
— Acemilik değil bu., zor bu a-gam.. Eğer, bu oyunu Ayıboğana takmış olsaydım vallahi çamaşır büker gibi bükerdim- Ben, bunların hepsile ayn, ayrı güreştiğim için bilirim gıradolarını.. Gördün ya, kurt kapanından nasıl kalktı?
— Bu da acemiliğinden..
— Böyle deme ağam, kurbanın olayım, insaf et!.. Benim taktığım bir kurt kapanından vallahi Ayıboğan kalkamaz.-. Hem biliyorsunuz Ayıboğanın kalçaları ve aşağıları incedir. Akkoyunlu beni bir çocuk gibi üzerinden atarak bir yay gibi büzülüp ve açılıp kalktı işte.. Allah için doğru söylemeli. Bir yiğite, bir pehlivana yaraşan da hasmmın kudret ve kuvvetlerini istihkar ve istiskal etmiyerek doğruyu söylemektir.
(Devamı var}
W RTSAR İM»
TIN IS ABAM
UyfM 7
Nevyork Sergisindeki Pavyonumuzu Takdir
Nevyork: 8 (A. A.)— “Gecikmiştir.”
Anadolu Ajansının hususî muhabiri bildiriyor:
Buraya gelişindenberi heyetimize karşı bllâlstisna bütün maha-fil tarafından gösterilmekte olan teveccüh, memleketimiz hakkında Amerikada beslenmekte olan sempatinin açık bir ifadesidir diyebiliriz. Bu sempati tezahüratını inşaatı bitmek üzere bulunan Türk pavyonlarına karşı halkın yakın a-lâkasında da görmekteyiz.
Filhakika çoğu müfrit tarzda kübik şekillere giden yapıların ortasında pavyonumuz Türkün zengin, tarihî ve yüksek sanat varlığının timsali olarak herkesin gözünü almaktadır. Nevyork sergisini kuranlar ve sergideki inşaatı yakın -dan takip etmekte olanlar arasındaki hâkim kanaat, Türk pavyonunun, bütün sergi içinde üzerine en çok alâkayı çekecek bit yer olacağı merkezindedir.
Nitekim bu kanaat sergi reisi Mr. Whalen tarafından Türk heyeti reisi Doktor Vedat Nedim Tör’e verilen ziyafette gerek davet sahibi ve gerek serginin Avrupa kısmı komiseri Mr. Conson tarafından İfade edilmiştir. Seçkin bir davetli karşısında Mr. Conson, sergi adına söylediği nutukta, hazuruna Türk heyetinin reisini ve azalarını ayn ayn tanıtmış ve pavyonumuzun yüksek muvaffakiyeti hakkın-daki kuvvetli ümidini ifadeden son ra Cumhuriyet Türkiyesi ile eski
:::
KÖYLÜ KÖŞESİ j|
Köylüye Faideli Bilgiler
Köylünün toprağından sonra en mühim iş vasıtası hayvanıdır. At ve öküz olmazsa köylü çift süremez, ekinini kaldıramaz, pazara bir şey götüremez.
Hayvana iyi bakmak lâzım oldu, ğunu bizim köylümüz pek iyi bilir. Fakat, bunu bilmekle beraber hayvana bakmakta kusur eder. Hele A-nadolu köylerinde ahırlar ve ağıllar baştanbaşa düzelmeğe muhtaç bir haldedir. Burada ahırlar dar, karanlıktır. Havasız ve ziyasızdır. Hayvanlar bütün kış burada yatarlar. Altlarında dize kadar gübre bulunur. Derilerinin üstünde bir parmak pislik, toz toprak sarmıştır. Böyle Jakılan hayvanlar elbette hastalanır, zayıflar, çabuk ihtiyarlar.
Halbuki ahırlar, geniş, aydınlık, havalı ve temiz olmalıdır. Köylümüzün tuhaf bir kanati vardır. Gûya karanlık, dar ve gübreli ahırlar daha iyidir. Böyle düşünenler ve yapanlar çok zarar ediyorlar. Güneş, ışık ve hava alan ahırlarda hastalık olmaz. Tecrübe ediniz, göreceksiniz ki aydınlık bir yerde beslenen inekler, karanlık yerde beslenen inekler, den daha fazla süt vreceklerdir.
Ahırlar nemli ve sulak yerlerde yapılmamalıdır. Böyle zemini olan a-hırlarda hayvanlar çabuk hastalanır. Ahırlan kurak, yamaç yerlere yapmak lâzımdır.
Damları sağlam olmalı, içeriyo yağmur sulan girmemelidir. Dıvar-ları da ıslanmamalıdır. Toprak zemin ile temel arasında bir metre kadar yükseklikte saç veya bir başka bu geçmez madde bulunursa iyi o. lur. Zaten ahır binalarını tuğla ile yapmak mümkünse daha iyidir. Ker piç dıvarlı ahırların iç kısımlarım mümkün olursa çimento ile sıvama, lıdır. Hiç olmazsa bu sıva yerden bir İki metre kadar yükselmelidir. Dı-varları ne pek n0 de olmalıdır. Fazla kalın dıvar çabuk ısınmaz. Fazla ince dıvar da çabuk ısınır, yazın iyi olmaz.
Atlara mahsus ahırların zeminini çimento ile, inekler veya koyun-lara mahsus olanlann da tahta İle döşemek doğrudur. Badana ahırla-nn hem temizliğ hem güzelliği için tarttır. Mümkün olduğu kadar dı-Vûrtarı sık aık badanamalıdır. Yemlikleri ayda bir kereolk olsun sodalı bu ile fırçalamak. Döşemelere bol bol sönmemiş kireç dökmelidlr.
İmparatorluk arasında bir mukayese yaparak demiştir kİ:
“Ankarada üç saat içinde sergi mukavelesinin esaslarını ayrı ayn deirelerle konuştum ve mukaveleyi İmza ettim. Temas ettiğim memleketlerden hiç İbirinde buna ben-aer sürat, alâka ve kavrayış bulmadım. Yeni Türkiyede zamana verilen kıymeti görünce eski İmparatorluk günlerini hatırladım. Istanbulda bir vize muamelesini tamamlamak için üç hafta kaybettiğim hatırımdan hiç çıkmaz.”
Mr. Halen de söylediği kısa bir nutukta, Türk sergisi ve Türkiye hakkında alâka ve sevgi izhar eylemiştir.
Sergi heyeti reisimiz Vedat Tör verdiği cevapta, memleketimizin Nevyork sergisine verdiği ehemmiyetin Amerika ile daha sıkı bir surette tanışmağa olan derin arzusunun bir delili olduğunu anlatmış ve bütün bu yakınlaşma ve barışı hasretle ve endişe ile beklediğini, Nevyork sergisinin bu gayeye doğru bir adım olduğunu söyliyerek sergiye muvaffakiyetler dilemiştir.
Bu ziyafette hazır bulunmakta olan Amerikanın Brezilya bii -yük elçisi de söylediği kısa bir nutukta, Türkiyede vazife ile bulunmadığını fakat Yunanistandaki memuriyeti sırasında memleketimizi ziyaret ettiğini işaret ettikten sonra az bir zamanda Türkiyenin vücude getirdiği inkılâbı ve dünya barışma olan hizmetlerini hayranlıkla takip ettiğini bifhassa tebarüz ettirmiştir.
Salmamı Salgın mı ?
Şehirliler bu iki kelimenin ne demek olduğunu pek bilemezler amma, köylüler onları görünce derhal ne olduklarını tanırlar. Köy kanunu der ki:
Köy muhtarı, köyün geliri yetişmediği vakit her köylüye haline göre salma salar. İşte bu salma bir nevi vergi demektir. Birçok köylerde buna salgın veya salgı da derler.
Köylünün çoğu bu kelimeden ürker. Bu vergiyi bazı köylerde (haline göre) kaydına bakmadan ulu orta tarhederler. Bazı köylerde de hemen hiçbir şey almazlar. Geçen iki sene içinde köy salmaları adamakıllı yüklü idi. Köylülerin bir çoğu bundan şikâyet ettiler. Bu şikâyetlerinde haklı oldukları da sonrada nala, şildi. Nihayet Dahiliye Vekâleti buna bir had koydu. Şu emri verdi:
Bir köylü mükellef, devlete veya mahalli idareye verdiği kazanç, bina, arazi, hayvan, yol vergilerinin yarısından fazla salma vermiyecek-tir. Bundan başka, devlet vergileri ne kadar çok olursa olsun bir köylü mükellefe 20 liradan fazla salma a-tılmıyacaktır.
işte muhtar arkadaş, gözünü dört aç., köylünü ezme, salmayı a-dalet ve hak esaslarına göre tarhet. Şimdi şu ayda bazı köy bütçeleri ta. marnlanmış ve tasdik olunmuştur. Fakat bazı köyler bütçelerini henüz bitiremediler. Ne olursa ol. sun. Salma kararı verdikten sonra artık ondan dönmek olmaz amma hiç olmazsa salmayı iki veya üç taksitte toplamalıdır.
Şurasını da unutmamalıdır kir
Selma kararı verilen deftere bütün mükelleflerin isimleri ve salma miktarları yazılacaktır. Ve ayrıca cedvel köy konağına asılacak, orada 15 gün kaldıktan ve herkos salmasını öğrendikten sonra bir zabıt yapılıp cedvel aşağı alınacaktır. Bu 15 gün içinde itiraz edenlerin hakkı varsa salma miktarı bir kararla indirilir. Hakkı yoksa ve o mükellef bu miktara razı değilse Şûrayı devlete baş vurmaktan başka çaresi yoktur.
Fakat,* muhtar arkadaş, sen do iyi bilirsin ki salma borcunu her köylü vaktinde veremez. Verebilenden almayı asla İhmal etme. Veremi yecek olanların da gırtlağına sarılma. Zira köy vergisi bir hastalık değildir ki adına salgın denilsin.
Hatayda Parti Kongreleri
Antakya ve İskenderun kaza kongreleri de yapıldı
Antakya: 17 (A. A.) — Anadolu Ajansının hususî muhabiri bildiriyor :
Cümhuriyet Halk Partisi Antakya kaza kongresi, parti binasında merasimle açılmıştır. Bu münasebetle teşkilâtı kuran Tekirdağ mebusu Rahmi Apak bir musahabe yapmış ve partinin altı vasfını halkın gayet kolay anlıyabile-ceği şekilde izah etmiştir. Bundan sonra kaza idare heyetiyle vilâyet kongre mümessilleri seçilmiştir. Kongre azasının müttefikan ve sürekli alkışlarla kabul ettikleri bir takrire göre, partimizin genel başkanı Millî Şef İnönü’ye kongrenin saygı ve bağlılıklarının arzına karar verilmiş ve kongre dağılmıştır.
Kongre münasebetiyle parti binası Türk ve Parti bayraklariyle donatılmıştı. Kongreye bütün köy ve ocak mümessilleri iştirâk etmişlerdir.
IskEnderunda
İskenderun: 17 (A. A.) — A-nadolu Ajansının hususî muhabiri bildiriyor:
Cümhuriyet Halk Partisi İskenderun kaza kongresi, halk sinemasında büyük merasimle açıl -mıştır. Merasime alay bandosu -nun çaldığı istiklâl marşiyle başlanmıştır. Kongreyi vilâyet teşebbüs komitesi başkanı mebus Abdullah Mursaloğlu açmış, yoklama yapıldıktan sonra kaza idare heyetiyle vilâyet kongre mümessilleri seçilmiştir. Kaza idare heyeti reisliğine seçilen mebus Hamdı Selçuk br nutuk söylemiştir.
İZMİTTE RESİM SERGİSİ
İzmit: 17 (A. A.) — Halkevi kütüphane salonunda Türkiye müs takıl ressamlarının eserlerini ihtiva eden güzel bir resim sergisi vali ve Parti başkanı B. Ziya Tekeli tarafından açılmıştır.
Ressam Ali Çelebi, Ercümend Kalmik, Fahri Arkunlar, Fuad I-zer, llhami Demirci, Kemal Zeren, Sa'biha, Rüştü Bozcalı, Sa-ım üzeren, Sermet, Ali Nusret Suman, Ziya Keseroğlu, Mahmut Cüda, Talât, Emin Zeki Kocame-mi, I. Hakkı Oygar ve Edip Hakkı Köseoğlunun eserlerinden mürekkep 133 parça resmin teşhir e-dildiği bu sergi Halkevinin teşeb-büsıyle açılmıştır. Bu sergi Türkiye müstakil ressamlarının 23 üncü sergisidir. Halk sergiyi büyük bir alâka ile ziyaret etmektedir. 8ergi 10 gün devam edecektir. Serginin açılışı münasebetiyle bu akşam Halkevi müsamere salonunda Istanbuldıan şehrimize gelmiş bulunan B: İsmail Baltacıoğlu tarafında» sanat hakkında bir konferans? verilecektir.
SİNOPTA AĞAÇ BAYRAMI
Sinop: 17 (A. A.) — Ağaç
bayramı, asker, jandarma, mektepliler ve kalabalık bir halk kitlesinin iştirâkiyle tesit edilmiş ve şehrin şimaline düşen meydan eteğine binlerce fidan dikilmiştir.
Sebze Dikiniz Ve Yiyiniz!
Sebze ekilecek toprağın derin işlenmesi lâzımdır. Bu da kirizme ile olur. Kirizmenin toprağı beslemekte ne kadar faydası olduğunu köylümüze fazla söylemeğe hacet yoktur. Kirizme mevsimi ya ilkbahardır, ya sonbahardır. Fakat ilkbahar sonlarında yapılandan daha fazla istifade olunur. Topraktaki yabancı otların kökleri güneşte kavrulur ve sonbaharda toprak bahçe işlerine daha iyi hazırlanmış olur. Sebze yetiştirmekte en mühim sermaye su ve güb redir. {Ticaret maksadile yapılan sebzecilik ayn bir takım hazırlanma is. ter. Fakat ev bahjelerinde de pek fazla masraf yapmadan pekâlâ İyi kenarından az su geçen, yahut çeş-»ebzeler yetiştirilir. Hele içinden, askeri, sulan bol olan köylerimizde sebze yetiştirmek pek kolaydır. Elverir kİ köylümüz buna merak sardırsın. z
[ KADIN KÖŞESİ j
Zamanımıza Kadar Kadın Güzelliğinde Görülen Değişiklikler
dınlar, merhametsiz şeytanlar! telâkki edilen bu güzellik tiplerinin bu günkü halleri! Gülünecek şey!.
Halbuki meş’um kadın tipleri bu gün modadır... Fakat tip değişmiştir. Greta Garbo, Joan Cravvford, Marlene Dietrich, Mae Vest, Viviane Romance bu role hayat getirmiştir.
Yüzlerinden, tavırlarından, eski meş’um kadınlar tipini tamamile sıyırıp atmışlardır.
Artık, ağır hastalık veya bir göz lük hissini verten haddinden fazla boyalı gözler, sahne üzrinde birer siyah leke gibi görünen büyük ağızlardan eser yoktur.
Yıldızlar birer genç kız hal ve tavrını almıştır. Sessiz sinema zamanındaki ve bu seneki Norma Shea rer’in fotoğraflarını mukayese ediniz.
Greta Garbonun eski ve en son zamanlardaki resimleri arasındaki farkı görünüz.
Bugün, güzellik tipini gösteren artistler, tabiî kalarak güzel görünüyorlar. Tavırlarının, elbiselerinin saç tuvaletlerinin, ve makyajlarının zarafetinde ve sadeliğinde, cazibelerinin menbalannı aramaktadırlar.
Hitler Münihe gitti
Berlin: 17 (A. A.) — Salâhı-yettar bir kaynaktan verilen malûmata göre B. Hitler, Münih’e hareket etmiştir. B. Hitler, memleketin vaziyeti hakkında malûmat almak üzere bugün Avusturyada kalacak yarın Berlinde bulunacaktır. Esasen Romanya hariciye nazırı B. Gafenco da salı günü Berlinde olacaktır.
Tıb Fakültesi Dekanı istifa mı ediyor?
Üniversite Tıb fakültesi dekanı B. Nurettin Alinin; dekanlık vazifesinden istifa edeceği kuvvetle söy lenmektedir.
Bu takdirde; kendisinin yerine dekanlığa doktor B. Kemalin getirilmesi çok muhtemeldir.
Her devrin kendine mahsus bir güzellik ideali vardır.
Prascitele’den zamanımıza kadar kadının güzelliği hiç beklenilmiyen değişikliklere uğramıştır. Beşerin Estetik hakkmdaki istekleri ve hisleri geçen seneler ile, birbirlerine dayanan devirlerle değişir, bugün eski tarihî güzellik tekrar birer güzellik şaheseri olarak görüyor muyuz? Kaybolan kültürlerin, plâstik san’a-tinin şaheserleri olan o harikulâde heykelleri, asîl hislerden mülhem o-larak yaratılan mermerden kadınları, modern çamaşırları elbiseler altında, boyanmış, pudralanmış ve meşhur berberlerin fantezilerinden çıkan bir tüvalet ile saçlan düzeltilmiş olarak tasavvur ediniz! Şüphesiz ki, alınacak netice çok fena olacaktır... Bunun isbatı da yapılmamış değildir.
Bir Amerikalı, ”Milo„ Venüsü-nün bir mulajını almış, bu mabudenin yüzünü, Amerikan sinema yıl-dızlarınmki gibi boyamış, başına da bir koyu perük takmıştır. Bir kolye de, Luvr müzesinin bu meşhur heykelini asri bir hale sokmuştur.
Amerikalının yaptığı bu kıyafet ve bilhassa tuvalet değişikliği ile Venüs bütün o yüksek güzelliğini ve şa’şaasını kaybetmiş ve âdeta Fran-sanın cenubunda yaşıyan kadınlar tipinde ve hattâ biraz da yabancı bir şekil göstermiştir.
Her halde, Holivut veya Paris vazii sahne şahsiyetleri o meşhur Venüsü bu şeklile, mühim bir film çevirmek için katiyen angaje etmezdi ve ne de ayni şahıs, Kleo-patrayı "dünyanın en güzel kadını,, olarak sinema âleminde sivriltmez-di; ve ne de Lükres Borjiya veyahut ta Leonard de Vincinin meşhur Mo-nalisasını film artisti olarak seçmezdi. Acaba Fransız tarihinde tanınmış kadın şahsiyetler olan Dubarry ve yahut da madam Pompadour zamanımızda bir komedi artisti olarak kullanılabilir miydi?
Fakat yine eski zamanlara dönelim :
Şimdi, acaba Prascitele veya Phidias’da kendi güzellik mabudeleri olarak Greta Garbo, Mae Vest, Ka-tharine Hapburn veyahut ta Daniel-le Darrieux’un heykellerini dikerler miydi? Greta Garbonun kalçalarının haddinden fazla dar oluşunu veyahut ta kadın cazibesini nefsinde cem ettiği söylenen Mae Vestin vücudunun "İlâhî tenasüp,, kanunlarına aykırı bulunuşunu, Danielle Darrieux-un fevkalâde ince oluşunu bir kusur addetmezler miydi?
Viviane Romance, Claudette Col-bert, Luise Rainer’in okadar modern olan güzellikleri, bir Raphael’in, veya bir Titien’in fırçasına ilham verir miydi?
Daha uzaklara gitmeden sessiz sinema yıldızlarına bakalım. Osta Nielsen, Lilian Gish, simalarından nekadar heyecan verici bir iztırap ve hüzün saçılırdı!
Bugün bu aktrislerin fotoğraflarına, sanki çok uzak ve tamamile değişmiş bir devrin portreleri hissile bakılıyor... Bu ince, nahif kadınların sporcu, adaleli 939 genç kızile alâkalan bile görülemiyor...
Henny Porten’i hatırlar mısınız? Binlerce aşk mektubu alan bu artisti unuttunuz mu ? O zamanlar bir çok dramatik roller alarak hepimizi heyecana getiren bu güzel ve sıhhatli kadın, şimdi her türlü inceliğini kaybetmiş orta halli birisi halinde görünüyor., ve "sessiz film,, devrinde Amerikan sinemasının meş hur simalarından olan Priscllla Dean d arma dağınık saçlarile, bugünkü İdeal tipi asla temsil edemez.
Ya May Murray, Nazimova, Liya de Putti, Pola Negri, Miamay gibi gözleri yarı kapalı duran, nazarları esrarla dolu görünen o sinemanın en cazibeli birer şahsiyetlerini temsil eden artistlere ne dersiniz? Bunlar yüzünden nekadar facialar cereyan etmiş, rezaletler vuku bulmuş, dram lara şahit olunmuşturI Müthiş ka-
RADYO i
SALI- 18/4/89
12.30 Program, 12-35 Türk müziği- Pl. 13. Memleket saat ayarı, a-jans ve meteoroloji haberleri, 13.15 Müzik (karışık program-Pl) 13.45-14 Konuşma (kadın saati - Ev hayatına ait) 18.30 Program, 18.35 Müzik (Oda müziği- PL) 19- Konuşma (Türkiye postası) 19.15. Türk müziği (Fasıl heyeti)
Tahsin Karakuş ve arkadaşları Hakkı Derman, Eşref Kadri, Hasarı Gür, Hamdi Tokay, Basri Üfler.
20. Ajans, meteoroloji haberleeri. ziraat borsası (fiyat) 20,15 Türk müziği
Çalanlar: Vecihe, Reşat Erer, Ruşen Kam, Cevdet Kozan
Okuyanlar: Muzaffer llkar, Safiye Tokay.
1. —..- Buselik peşrevi.
2. — İtri Buselik makamında beste- Her gördüğü.
3. — Şakır ağanın- Buselik makamında şarkı- Sünbülistan etme etrafı.
4. — Reşat Erer- Keman taksimi.
5. — ishakın- Buselik makamında şarkı- Bir pür cefa.
7- — ... Buselik saz semaisi.
8. — Neşetkann - Nihavent şarkı-Gücendim ben sana.
9. — Faizenin- Nihavent şarkı-Kız sen geldin Çerkesten.
10. — Sadettin Kaynağın- Nihavent şarkı - Kirpiklerinin gölgesi.
21. Memleket saat ayan. 21. Konuşma (Hukuk ilmi Yayma Kurumu) 2115. Esham, tahvüât, kambiyo-nu-kut borsası (fiyat) 21.25. Neşeli plâklar- R. 21.30 Müzik (Radyo orkestrası- Şef: Praetorius)
1. — Henry Rabaud- Eglogue op.7
2. — W. A. Mozart- Senfani sol minör, op- 183
a) Allegro con brio
b) Andante
c) Menuetto -Trio
d) Allegro
3. — Jan Brandts- Buys- (Safı
burg) serenatı, op. 51
a) Allegro molto
b) Larghetto
c) Adagio assai
b) Allegro molto )
22.30 Müzik (Opera aryalan^Fl.)
23. Müzik (Cazband- Pl.) 23.45.24, Son Ajans haberleri ve yannki prog ram.
Gayri Menkul Satış İlânı
İstanbul Emniyet Sandığı Direktörlüğünden:
Müflis Bay Fikrinin iflâsından evvel 11480 hesap No. sile Sandığımızdan aldığı (400) liraya karşı birinciderecede ipotek edip vadesinde borcunu vermediğinden 3202 No.lı kanunun 46 inci maddesinin matufu 40 mcı maddesine göre iflâs dairesince verilen mezuniyete binaen sandığımızda satılması icabeden Üsküdarda Gülfemhatun mahallesinin Aziz Mahmut efendi Kuyulu çıkmazında eski 42 yeni 20 No.lı ahşap bir evin tamamı bir buçuk ay müddetle açık arttırmaya konmuştur. Satış tapu sicil kaydına göre yapılmaktadır. Arttırmaya girmek istiyen (80) lira pey akçesi verecektir. Millî bankalarımızdan birinin teminat mek. tubu da kabul olunur. Birikmiş bütün vergilerle Belediye resimleri ve vakıf icaresi ve taviz bedeli ve tellâli^e rüsumu borçluya aiddir. Arttırma şartnamesi 20—4—939 tarihinden itibaren tetkik etmek is-tiyenlere sandık hukuk işleri servisinde açık bulundurulacaktır. Tapu •içil kaydı ve sair lüzumlu izahat da şartnamede ve takip dosyasında vardır. Arttırmaya girmiş olanlar, bunları tetkik ederek satılığa çıkarılan gayri menkul hakkında her şeyi öğrenmiş ad ve itibar olunur. Birinci arttırma 6—6—939 tarihine müsadif salı günü Cağaloğluııda kâin Sandığımızda saat 10 dan 12 ye kadar yapılacaktır. Muvakkat İhale yapılabilmesi için teklif edilecek bedelin tercihan alınması İcabeden gayri menkul mükellefiyeti ile sandık alacağını tamamen geçmiş olması şarttır. Aksi takdirde şon arttıranın taahhüdü baki kalmak şartiyle 23——6 939 tarihine müsadif cuma günü ayni mahalde ve ayni
•aatte son arttırması yapılacaktır. Bu arttırmada gayri menkul en çok arttıranın üstünde bırakılacaktır. 'Hakları tapu «içlileriyle sabit olmı-yan alâkadarlar ve İrtifak hakkı sahiplerinin bu haklarını va hususiyle faiz ve masrafa dair iddialarını ilân tarihinden itibaren yirmi gün için, de evrakı nıüsbiteleriyle beraber dairemize bildirmeleri lâzımdır. Bu suretle haklarını bildirmemiş olanlarla hakları tapu sicilleriyle »abit olmıyanlar satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar. Daha fazla malûmat almak Istfyenlerin 938/127 dosya numarasiyle Sandığımız hukuk işleri servisine müracaat etmeleri lüzumu İlân olum"-
dt
DİKKAT ı
E.mniyet Sandığı: Sandıktan alınan gayri menkulü ipotek göstermek istiyenlere :nuhamminlerlmizln koymuş olduğu kıymetin nısfını te. oavüz etmemek üzere ihale badelinin yansına kadaf i'oyj vşyıaek suretiyle kolaylık göğtauBokts.dit. _lÜlfiİ _
Sayfa ı )
YINİSABAN
18 NİSAN 1939
ŞİRKETİ HAYRI YEDEN
Boğaziçi Vapurlarına Mahsus İlkbahar Tarifesi
21 Nisan 939 Cuma Sabahından İtibaren Tatbik Edilecektir.
ıoooo
ergce KİŞİ NİEMNUNlYETtl
MEYVATUZU
5 İstanbul: Vilâyet Karşısı No. 21 Kitab, Mecmua ve her türlü I tabı işlerini en temiz, en gii-S zel ve en ehven şeraitle seri bir ! surette yapar.
İNKIBAZI defeder, MiDE ve BARSAKLARI Kolaylıkla »e mülayim bir şekilde boşaltarak rahatlık ve ferahlık verir Hazımsızlık, şişkinlik, bulantı, gaz, sancı, mide bozukluğu, barsak ataleti, inkıbaz, sarılık, safra karaciğer, mide ekşilik ve yanmalarında ve bütün mide ve barsak bozukluklarında kullanınız. MAZON meyva tuzu
(6on derece teksif edilmiş bir tuz olup yerini tutamıyan mümasil müstahzarla» dan daha çabuk, daha kolay ve daha katî bir tesir icra eder.
Avrupada en çok Kullanılan
PÖKER POKER
Traş bıçakları memleketimizde dahi en çok sevilen
Poker Traş Bıçağıdır
İstanbul Belediyesi ilânları
Beher metre munabbaına 4 lira bedel tahmin edilen Beyazıd Aksaray yangın yerinde Balaban ağa mahallesinde Büyük- , Reşit paşa sokağında 9 uncu adada 373 - 374 harita numaralı arsanın arkasında yüzsüz 30 metre murabbaı arsa alâkadarları arasında satılmak üzere açık arttırmaya konulmuştur. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde gö- . rülebilir. İstekliler 9 liralık ilk teminat makbuz veya mektubiyle beraber 4—5—939 perşembe günü saat 14 buçukta Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (B) (2628)


Lokman hekim
Dahiliye Mütehassısı
Divanyolu 104
Muayene saatleri pazar hariç her gün 2,5 - 6 salı, perşembe ve cumartesi sabahlan 9 ■ 12 fukaraya T. 22398
Çocuk Hakimi
Dr. Ahmed Akkoyunlu
Taksim - Talimhane Palas N(
Pazardan mada her gün
Saat 15 ten ~onra
Rıza KÖŞKÜN 1I —BASIMEVİ | İ

Nafıa Vekâletinden:
27 Mayıs 939 cumartesi günü saat 11 de Ankarada Nafia Vekâleti binasında malzeme müdürlüğü odasında toplanan malzeme eksiltme komisyonunda ceman 3058 lira muhammen 'bedelli 22 adet Mors tipi telgraf makinesinin talip çıkmaması yüzünden kapalı zarf usuliy-le yeniden eksiltmesi yapılacaktır.
Muvakkat teminat (229.85) liradır.
Eksiltme şartnamesi ve teferruatı Ankarada Nafıa malzeme müdürlüğünden parasız olarak alınabilir. İsteklilerin teklif mektuplarını muvakkat teminat ve şartnamesinde yazılı vesikalarla birlikte ayni gün saat 10 a kadar makbuz mukabilinde komisyona vermeleri lâzımdır. (1990) (2421)
DİNLEMEKLE
MARKONI
OLDUĞU ANLAŞILIR
y^ys SAHİBİNİN SESİ ?O? İSTİKLAL CAD. SAT'} . . VE ACENTELERİNDE bBVObLU
BU KUCAKLAMADA
"kuru SİSTEM
KURU 8İSTEM
KURU SİSTEMLE
yapılan KELEBEK Marka Kontr - Plâklar
Çarpılma, Çatlama, Kabarma ve saire g bi hiç b’.r arıza göstermez
A
PEBTEV ŞURUBU
Pertev Çocuk Pudrasının
hissesi olduğu bilâihtiyar zihne gelmektedir.
Havzbot “Yüzer Ev„
TÜRK HAVA KURUMU
TlliKIYt İŞ BANKASI
Kontr-PIâklar bu gibi arızalara karşı garanti ile satılır.
KIZIL, KAYIN, KARAAĞAÇ’dan mamul Kontr Plâklar Stok olarak her zaman mevcuttur.
hERYERDE SATIŞ YERLERİ VARDIR
Yazıhane adresi: Sirkeci Mühürdarzade han No. 5
İstanbul Sıhhî Müesseseler Arttırma ve Eksiltme Komisyonundan:
Şişli Çocuk hastahanesinde mevcut 28 adet Bebek karyolası pazarlıkla satılacaktır. Pazarlık 26—4—939 çarşamba günü saat 14,30 da Cağaloğlunda Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Müdürlüğü binasında kurulu komisyohda yapılacaktır. Muhammen fiat 35 lira katî garanti 525 kuruştur. İstekliler karyolaları her gün komisyonda görebilirler.
(2610)
Sahibinin Askerliği
Dolayısile Satılıktır
İki yaz mevsimi Kalamışta, Suadiye önünde veya Paşabahçe koyunda takdir ve gıpta ile seyrettiğiniz Havzbot= (Yüzer Ev) satılığa çıkarılmıştır. Yaz mevsimini maaile sıhhî bir surette geçirmek istiyen deniz ve denizcilik severler için bulunmaz bir fırsattır. İsteklilerin Taksimde General Receb sokak Mübarek apartmanında (1) numarada Bay Receb Erkmana müracaatları.
27 nci TERTİP
Büyük Piyangosu
Birinci Keşidss 11-Mayıs-939 dadır
Büyük İkramiye*. 40.000 Liradır
Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle (20.000 ve 10.000 ) liralık iki adet mü kâfat vardır...
Yeni tertipten bir bilet alarak İştirak etmeyi İhmal etmeyiniz. Siz de piyangonun mes'ud ve bahtiyarları arasına girmiş olursunuz...

İstanbul Asliye Altıncı Hukuk Malıkemesinden:
Davacı Araksi. Gedikpaşa Kadırga hamam caddesinde 25 No. da
Müddeialeyh: Vahram namı diğer Kemal. Mahmutpaşa İrfaniye karşısında 25 26 No. da terzi kardeşi Murat yanında.
Davacı: Araksi tarafından müddeialeyh Vahram aleyhine açılan boşanma davasına ait arzuhal sureti davalıya tebliğ edilmek üzere yazılı adresine gönderilmiş ise de mumaileyhin mezkûr ikametgahım terkle semti meçhule gittiğinin be-yanüe iade kılınması üzerine Hukuk usulü muhakemeleri kanunun 141, 142, 143, ve 183 cü maddelerine tev-fikan iade kılman bu arzuhalle tahkikat gününü gösterir davetiye varakasının mahkeme divanhanesine asılmasına ve 939-166 No. da kayıtlı işbu davaya müddeialeyhin on beş gün içinde cevap vermesine karar verilmiş ve bermucibi karar arzuhalle davetiye varakası divanhaneye asılmış olmakla müddeialeyh Vahramın yukarıda yazılı müddet zarfında davaya cevap vererek tahkikat için tayin kılman 13 - 5 - 939 cumartesi günü saat 10 da mahkememizde hazır bulunması veya kanunî bir vekü göndermesi lüzumu tebliğ yerine geçmek üzere üân olunur-
Sahibi: A. Cemaleddin Saraçoğlu Neşriyat müdürü: Macid ÇETİN Basıldığı yer: Matbaai Ebüzziya