▼
PAL
No: 353 * Telgraf adresi: Zafer Gazetesi - Ankara
PAZARTESİ 17 NİSAN 1950 * Fiyatı her yerde 10 kuruş.
f
o
.)
TKlk
O
z
)
'•
” M
Partisi Divanının diin sabahki top fantisi
S
I
nin yüzde 30
ları dün belli oldu
Hilmi Uranla
C.H.P. Divanı dün sabahtan itibaren toplantılarına başlamış, birinci oturumdan hiç bir haber sız-mamıştır. 15 ten sonra toplanan ikin ci oturuma saat 20,25 de nihayet verilmiştir.
Haber aldığımıza göre yüzde otuzu 141 kişi olan merkez tarafından
iki üye arasındaki münakaşalar seçilecek adayların İçel iline kadar olanları seçilmiş, 21,30 dan sonraki oturumda da geri kalan diğer illerden yapılacak seçimlere devam edil miştir.
Bu iki oturum arasında Muhsin Adil Bini1) ile Kemal Çevik şapka-
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 5 de)
BULGARİSTAN
YUGOSLAVYA
| Sofya Hükümeti i ] şiddetli bir ] ) nota verdi {
Sofya, 16 (a.a.) — Bulgar Dışişleri Bakanlığı tarafından Yugoslavya hükümetine verilen notada, Sofya hükümeti, Yugoslavvanın Bul-garistana karşı takip ettiği düşmanca ve kışkırtıcı siyaseti şiddetle protesto etmekte ve bu siyasetten doğacak neticelerin mesuliyetinin şimdiki Yugoslav hükümetine ait olduğunu belirtmektedir.
Notada, Martta Sofya mahkemesinde cereyan eden Yugoslav ajanlarının muhakemesinde, Sofyadaki Yugoslav Elçiliği memurları ile Yugoslav idarecilerinden bazılarına ait ifşaat bahis konusu edilmektedir.
Diğer taraftan notada, Bulgar hü • ... , ------••• «*•'--* «•«*««....«« «om- kumetinin kanaatince Yugoslav ma
partiler arasında ve seçim arifesin- j yerek veya istemiyerek büyük gaf karrılarlnln tahrik.vle çrkanlan hu-(!«) e-afıl nohtıkaeılar tarafından lotlori nlHn»n d:.. .
dut hadiselerine temas edilmekte-dir. Bu hâdiselerin, Belgrad hükû-■k (Devamı Sa. 6 Sü. 6 da)
Nereye gidiyoruz ?
lil-Buz dolabi l
No
110 Kr
Biiyük kramiyslerle clkt Net Kıtabevi 1 n *|
Telefon : 15619 ve 15315 * Denizciler Cad. 2 ★ Posta kutusu: 1
İkinci bir Arslanköy hâdisesi güçlükle önlendi
Tuzlukcu’daki Belediye seçimîndesilâh şakırtıs Dün yapılan seçim 946 da bile eşi görülmemiş
bir İdarî baskının tehdidi altında vuku buldu
Süvari Jandarmalar sokakları sardı - E ahiy , Müdürünün hazin itirafı - D. P. lile kovalanıyor - D. P. merkez binalına baskın-Demokrat Parti secimden çekiliyor - Ünlü Vali Şefik Soyerin rolü
D. P.
Akşehir, 16 (Hususi Muhabirimiz Ölçmen bildiriyor) — Akşehir Tuz lukcu Bucağının evvelce yapılan ve Demokrat Partinin kazanmasiy-le neticelenen Belediye seçimi, bu seçimde idarecilerin kasten hazır- . _ _________________
ladıklan usulsüzlük yüzünden dev- muşlardır, let şurasında iptal edilmiş idi. | Bu çirkin tezahüratın bertaraf
Bugün yeniden yapılan Tuzlukçu edilmesi ve yapılan seçim hazırlı-Bucağı Belediye seçimi idari baskı- ğmdaki bazı, kanunsuz formalitele-ya ve seçim sandığı namusunun ayak altına nasıl alındığına en kuv vetli bir misal daha vermiştir. Dün akşam Konyadan ve civar kazalardan gelen Demokrat Partili müşahitler nüfusun en az dörtte üçünü Demokratların teşkil ettiği Tuzluk- | çu Bucağının sıkı bir jandarma J kordonu altına alınmış olduğunu görmüşlerdir.
Süvari jandarmaları beraberlerinde Halk Partisi bayrağı takılı ı süvari arkadaşlarıyla sokakları dört kineli tabancalarla 40-50 kadar Z|Dün yapılan nikâh merasimi darma neferi mütemadiyen sağda ı
ve gelin Alageyiğin duvağı
ıine girmeye zorlamakta idiler. Vilâyetten gelen müşahitler huzurunda olay böylece tesbit edildikten sonra, baskı havası bir miktar yatışmış ve Demokrat Partililer parti binasında toplanmak imkânını bul-
ıin düzeltilmesi için Konya D. P. il . idare kurulu başkanı ve üyeleri ile Tuzlukçu D.P. bucak Başkan ve ü- 1 1 yelerinin Tuzlukçu Bucak müdürü ile yapıkları temaslar sırasında bu zat Demokratlara:
(— Evet, ben bunların hepsinin kanunsuz olduğunu biliyorum ve kabul ediyorum, fakat yukardan
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 6 da)
Malatya D. Pa^ti
Adayları
solda dolaşarak Demokratları evle-
Maliye Bakanı Aksal evlendi
il Listesine ' kimler girdi?
Malatya, 16 (Hususî) — Ma latya Demokrat Parti adayla nnın yapılan deneme neti 1 cesinde aşağıdaki şekilde tes bit olunduğu öğrenilmiştir:
Mersin avukatlarından Ma I latyalı Hüseyin Fırat, Besn I ilce Başkanı çiftçi Sait Ağaı Ankara avukatlarından Ma latyalı Cemal Reşat Eme» Muğla Bayındırlık memurı MalatyalI yüksek Mühendi Sait Bilginer, Diş Tabibi vl D. P. İl Başkanı Kemal Öz mumcu, Merkez ilce Başkanı çiftçi Kemal Evliyaoğlu, İl t dare kurulundan Avukat Sal ri Özbek, Avukat Rıfkı Rağıı Ağaoğlu, İl İdare Kurulun dan tüccar Mustafa Saltoğlu
Maliye Bakanı İsmail Rüştü Aksal ile bundan iki sene evvel vazifesi başında vefat eden Brüksel orta elçimiz Basri Lostar’ın kızı Alage-yik Lostar’ın nikâhları dün saat 16 da Halkevinde kıyıldı.
Dünkü nikâh töreninde Bayan İnönü ve kızı, Başbakan Şemsettin j Günaltay, Büyük Millet Meclisi I — Başkanı Şükrü Saraçoğlu, Bakanlar, kordiplomatik, generaller, Maliye ve Dışişleri Bakanlığı ileri gelenleri ve beş yüze yakın davetli hazır bulundular.
Nikâh töreni temsil ve konser salonunda yapıldı. Sahnenin önünde bulunan masada bir nikâh memuru ile Ankara Belediye Raisi Fuat Bö-kçi yer almıştı.
Damat İsmail Rüştü Aksal daha
'velden salona girerek ön sırada bulunan davetlilerin ellerini sıktı.
Bu sırada bütün başlar arkaya çevrildi, başında uzun ve muhteşem bir duvak bulunan gelin da-■etlilerin alkışları arasında salona
rdi ve damadın yanındaki koltuk-yer aldı.
Dün bizzat nikâh memurluğu ya-n Belediye Başkanı Fuat Börekçi önündeki büyük ve kara kaplı defteri açarak bütün evlilerin işittikleri sözleri tekrarladı.
Gelin ile damat yerlerinden kalkarak defteri imzaladılar. Daha son ra da nikâh töreninde şahitlik yapan Başbakan Şemsettin Günaltay ile Büyük Millet Meclisi Başkanı Şükrü Saraçoğlu defteri imzaladılar.
Bu sırada bütün davetliler ayağa kalkarak bay ve bayan Aksal’ı alkışladılar.
Yeni evliler tekrar geldikleri kapıdan Halkevinin koridoruna çıktı-
/'dviye FENİK
IRAN ŞAHININ KIZ KARDEŞİNİN
BİR GAYRİMÜSLİMLE EVLENMESİ
i
- i berabere
fler birliği Dcrnirspor
on zamanlarda iç bünyemizde huzursuzluklar yaratan ınü hiın hâdiseler, arka arkaya gelmiş ve yirmi yedi senedir üstüne titrediğimiz vicdan hürriyeti ve mukaddes din mefhumu politikaya âlet edilmek istenmişti:. Cumhuriyet ve inkılâp hareketleri hangi yola dökülmek istidadındadır? İktidar Partisinin vc Anayasamızın cn başta saydığı umdelerden biri olan Lâiklik nerede kalmıştır? Dinin si- vu •.«-
yasete âlet edilmemesi prensibi, ' diselerin do£ruş ve oluşlarında isti-partiler arasında ve seçim arifesin- ' yerek veya istemiverek büvük gaf de gafil politikacılar tarafından İetleri olduğu inkâr edilemez. Biz-Istismar yoluna mı sapmıştır? I zat Şemsettin Günaltay’ın bir sene-
Bugün aklı başuıda her vatanda- ı * (Devamı Sa. 4 Sü. 5 de) '
sın üzüntüsü şudur: Nereye gidiyoruz? Rahmetli büyük Mareşalin son hatırasını partilerine menfaat sağlamak için sömürmeyi düşünenler, mahdut politikacılar mıdır? Yoksa, bunun haricinde, her hangi bir dış tesirin daha şümullü bir alâkası var mıdır? Ondan evvel, hükümet merkezinde bir muhakemenin rüyeti sırasında açıkça meydana vuran koyu irtica kokusu nereden gelmektedir? Bunlar tesadüfen mi arka arkaya gelmiş, yoksa kara bir taassubun tehditkâr bir başlangıcı halinde saklanamaz bir hal mi almıştır? Öyleyse Cumhuriyet ve inkılâp bekçisi ve idarecisi hükümet bu vaziyette ne düşünüyor? Üç beş kişinin tevkifiyle bu hareketlerin şümul ve mahiyeti kapatılabilecek midir?
Hükümet merkezinde şahit olduğumuz bir mahkeme hâdisesi mahiyet ve tazeliği bakımından unutul-mıyacak kadar canlı olarak hatırlardadır. Hâdise bu kadarla kalmamış, bir zatın tarikatçılık dolayısıyla şayi olan mânevi nüfuzundan İktidar partisinin istifadeye kalktığı gazetelere intikal etmiştir. Bizi asıl düşündüren bu cihettir. Gazetelerde yayınlanan ve halk ağzında dolaşan haberlere göre, Ticanî tarikatının Şeyhi veyahut onun yakın bir mensubu son zamanlarda Devlet Reisi tarafından kabul edilmiş, Ankaradan milletvekili adayı gösterilmek üzere teşebbüse geçilmiş, bu zatın ve binleri aşan mü-ridlerinin Halk Partisi merkez ilçesinde kayıtları yapılmıştır. Bu ve buna benzer gazete havadisleri ise, resmi makamlarca hâlâ tekzip edilmemiştir. İktidar partisi ve hükümeti, bunun binde biri kadar az ehemmiyetli gazete havadislerini derhal tekzibe koşarken, şimdi sükût ederek işi duymamazlığa gelme si neden ileri gelmiştir? Dahası var; İktidar partisi organı, bütün gazetelerin yazdığı hâdisenin m yetini değiştirerek, mahkemenin zifesini göremez hale gelişini y hs bir şekilde aksettirmiştir. A. leti sekteye uğratan bu hâdiseyi, Adliye binasının tamiri meselesine İzafe ederek asıl meseleye parmak basmamıştır. Bu vaziyette tekrar
âlet edilmemesi
sorabiliriz: Nereye gidiyoruz? Bu meselede hükümetin düşüncesi nedir? I
Bu sorulara cevap beklemeden evvel bir düşünelim:
Bir senedenberi Şemsettin Güıı-altay’ın söylevdiği nutuklarda tuttu ğu kelâm tarzına dikkat edecek olur sak, bu hâdiseler karşısında biraz da ekilenler biçilmektedir, diye bir kaııaata varmamız mümkündür. İktidar Partisi hükümetinin bu hâ- j
Fuad Arna İstanbula I gönderildi
Prenses Fatmanın KaliforniyalI kocası Islâm dinini tetkike başladı Roma, 16 (a.a.) (United Press) —
İren Prensesi Fatma ile evlenen
25 yaşındaki KaliforniyalI Vincent Le Hillyer, karısının kardeşine, gizli evlenmeleri keyfiyetini izah etmek üzere Romadan Tahran’a giderken İslâm dinini tetkiki başlıyacağını söylemiştir.
Gatezecilerle Excelsior otelinde sil otan kırgınlığı giderebileceği yaptıkları bir konuşmada yeni ev- midinde ^olduğunu ilâve etmiştir.
liler, 1948 de ilk buluşmalarında birbirlerine âşık olduklarını, halen son derece mesut olduklarını ve gelecekte işlerinin düzeleceğini söylemişlerdir.
1-Iillyer, İslâm dinine intisap etmek istediğini söylemiş ve bunun karısının vatandaşları arasında ha-
I İbret gazetesinde çıkan bir kale dolayısıyla İstanbul Adli! tarafından tevkifine karar ver , ve bilâhare evvelki gün Ankaı umdya teVrtif edilen Millet Partisi ileri muhte- lenlerinden Fuat Ama dün öğlı saat 13.35 treni ile İstanbula göl rilmiştir.
Fuat Arna dün istasyonda Hik Bayur, Enis Akaygen, Sadık A ğaıı, Şefik Çakmak, Yusuf Ke Tengirşenk, Ahmet Oğuz, Osı Bölükbaşı ve bir kısım Millet 1 tililer tarafından uğurlanmıştiır Diğer taraftan Millet Partisi gani olan ve şehrimizde ini eden gazete Fuat Amanın ak 7,20 treni ile İstanbula gönderil ğini yazdığı için bir kısım M Partililer Fuat Amanın daha e' İstanbula gönderildiğini öğrenı akşam istasyondan geri dönmüş dir.
I
Dünkü Spor Hareketleri
Kabine K al hıızııı unda yemin etti
Alina, lfra.a. (Afp) — Atina Ajan sı dün General Plastiras tarafından dı kurulan ve Kral huzurunda yemin eden Yunan kabinesinin aşağıdaki ibi teşekkül ettiğini bildirmiştir: I
Başbakan: Nicolas Plastiras,
Ayni zamanda Venizelos’un yokluğu sırasında Dışişleri ve İstihba- ! V(
‘ Bakanlıklarına vekâlet edecek- 1
AKINTIYA
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 6 da)
Yunan Hükümeti
nihayet kuruldu
Kı şe zarureti!
YEDEKÇİ
Jorj Papandreu: Başbakan Yar- I hincisi ve İçişleri Bakanı,
Temistokles Çatâsos: Adalet.
Filip Manulidis: Savunma, Demetre Haciyanni: Terim, Petros Garufalias: Asayiş, Haralambos Psaros: Ulaştırma /e P. T. T.
ır Stavros Kastopulos: Deniz Ti-
Emmanuel Tsuderos: Köordinas- care )
Jorj Kartalis: Maliye,
Jan Melas: Millî Ekonomi,
Jan Michel: Çalışma,
General Konstantin Mcnatas:İaşe I Lukas Sakellaropulos: Devlet
Bakanı,
I
• Jon Glavannis: Sağlık ve Sosyal Yardım,
Jorj Novas: Millî Eğitim,
General Teodor Havinis: Bayındırlık,
Leonidas Yassonidis: Kuzey Yunanistan Bakanı. ,
i
I
azelelerimizde boy bi çeşit çeşit, poz poz, en d resmi görülen şüphesiz İst; bııl valisidir!
Bakarsınız; türbe açılmış, | beden evvel vali!
Bakarsınız; Alheııagoras y tu yapmış, önce vali! |
Bakarsınız; vaizler, hutbe r.uledecek, yine vali!
Ilattâ şaşarsınız; Mareşal
Son hâdiseler üzerine, biri güıı olsun görünmiyecek sı mistik! Fakat, Kuruçeşme kömür depoları açılmaz mı?|
Bu sefer kordelâ keserkl yine vali! Lâkin ne dersin hâlâ hâlâ kesiyor mu acaba]
Ne yanalım taliimiz, klişe katlanacağız!
Yedekçinln YEDII
[GÜN GEÇERKEN.
Hasta ve sakat
Filî cevaplar
Muhip DIRaNaS
çocuklar
■y emokrat Partiye yapılan hücumlar, onu halkın gölünde küçültmek için ortaya atılan iddialar arasında, hatırlarsınız. bir de şu vardı: -Demokrat Parti henüz dört yaşında bir çocuktur. Bir hükümet kurabilecek elemanlardan bile mahrum böy-ie bir çocuka iktidar nasıl bırakılır ..
Demokıat Parti bu tuhaf İddi alan, ortaya atıldığı günden bugüne kadar, bir bıyık altı tebessümüyle karşıladı. Sadece, arada bir ve sırası gelince: .Seçimleri kazandığımız zaman hükümet kuracak elemanı var mı yok mu o zaman görülür» şeklinde kısa cevaplarla iktifa etti. Çünkü kuvvetinden, hazırlıklarından, çalışmalarından emin; memleket realitesinden ve vatandaş ruhiyatından haberli bir parti için, ortaya atılan bir sürü tezvirata ve aklı başında hiç kimseyi kan-dırmıyacak birtakım hükmü Karakuşîlere ehemmiyet verip iı-zerlerinde durmak mânâsız bir hareket ohırdu.
İşte nihayet vakit gelip çattı Partiler, hummalı bir faaliyetle üstelerini hazırlıyorlar. Bir kaç güne kadar bütün adaylar belli olur. Fakat bugünlerde gazetelere akseden yığın yığın isimler var: bilmem, .Demokrat Parti bir hükümet kuracak elemandan bile mahrumdur» diye bol keseden atanlar, Demokrat Parti saflarında yer almakta bulunan büyük çaptaki şahsiyetlerden bazılarının isimlerini gördükçe şimdi ne diyorlar, ne düşünüyorlar?
Biz bu sütunlarda yazdık ve iddia ettikti: .Bu memleketin tarafsız vatandaşlarının ekseriyeti Demokrat Partiyle beraberdir» dedikti. Bu tarafsız Demokratların arasında, epeyce büyük ve aydın insanların, nice devlet a-damı vasfında şahsiyetlerin bulunacağı da tabiî idi.
Fakat Demokrat Parti, her zaman olduğu gibi, o boş iddiaların cevabını da filiyatla vermeği tercih etli. .Şimdi rüyadan uyanıldı
Miliî Eğitim Bakanlığı sakat ve trahomlu olup ta ilk okul çağına gemiş bulunan çocuklar için hususî mektepler açacak
İlk okul çağında bulunan bedenen sakat çocukların ilk öğretimden mahrum kalmamaları için Milli E-ğitim Bakanlığınca esas itibarile hazırlanmış olan programın yeni ders yılından itibaren tatbikine başlanacaktır.
Bu arada güney illerimizde Trahomlu olmaları sebebile umumi o-kullara kabul edilmeyen okul çağındaki çocuklar' için hususi mektepler «açılmasına başlanılmıştır. Bu suretle genç neslin uzun zaman sık ve devamlı bir sağlık kontrolü altında bulundurulması da mümkün olacağından yapılacak muayene neticesinde kesin şekilde iyileştikleri görülenler umumi okullara gönderi leceklerdir-.
Sağır, dilsiz, kör ve bacak veya kolunu kaybetmiş çoçcuklar için de Ankara, İstanbul, İzmir ve daha bazı büyük .şehirlerimizde yeniden özel okullar açılacağı gibi bu gibi çocuklar da okullarına kadar kendilerini evlerinden alıp evlerine bırakacak hususî otobüslerle taşınacaklardır.
Ne demek istedik?
Soıı Posta’da Seiiıu itagıp Emeç terinizde v-) vütdlcrinizde dönjagojiy--Ne demek istedik» isimli başma- kaçmaktan lütfen sakınınız. Kalabalık t«-kalesı’nde, son günlerde Mareşalin zerinde tesir yapacağım diye kışkırtıcı ölümü dolayısiyle İstanbulda vu- ! rolüne baş vurmayınız. Vatandaş hoşnut kua gelen hâdiseler hakkında bir suzluğunu kırbaçlıyarak onun Asabı u-çok gazetecilerin müştereken ya- zerinde hırpalayın ve yıpratıcı Şiirler vınladıkları beyanname dışında ka yaratmağa kalkışmayınız. Halkta uyrın-ian bazı gazetelere dair sorulan dırabıleceğiniz psikolojik bir andan tetl-suaileri cevaplandırmakta ve şöyle | fade ederek ona yerine getlremiyeccğlnlz vaidlerde bulunmaymış.
Bu memleket çok ıstırap çekmiş, çok kan dökmüş, milyonlarca evlâdının bayvtı pahasına bugünkü istikrar rejimine kavuş muştur Hangi partiden olursak olalım, bu sükûn havasını bulandırmağa hiç birimizin hakkı yoktur.
Dalıa iyi günler istiyoruz. İlerlemenin ve üstün yaşama şartlarının yolunu kendi anlamışımıza göre halka göstermek en tabii vazifemizdir. Fakat bunu yaparken şimdiye kadar başardığımız eserlerin ü zerine yüreğimiz titriyerek eğilmeli onları beraberce korumalyız.' Atatürk inkılâpları bıı rejimin temelidir Kuvvetli, müreffeh, ileri bir Türkiye ancak bu temele dayanarak yükselecektir. Onu yıkmağa çalışanlar bizden olamaz.)•
demektedir
«Tereddüde mahal vermiyecek bir sarahatle fikirlerimizi belirtmiş olan beyanımıza, ayrıca ilâve edecek bir tek kelimemiz yoktur. Mahiyeti bu derece açık tutulmuş olan bir durumun dışında kalmak İstemek; hür fikir ve hür vicdan umdesinin sadık birer benlmseyicisl olan bizlerln anlıyamadıfımız şeylerden değildir. Bu sebeple de. bu hususiyeti İzah etmek, bize değil, alâkadarların kendilerine düşer. Bu gibi sualleri, haklı bir meraka dügen okuyucularımız tarafından kendilerini bu tesadüfün dışında tutmayı tercih .eylemiş bulunan müesseseler? ve onların temsilcilerine tevcih etmek daha İsabetli olur.
Hesaplı tertiplere dayanan ve bunun böyle olduğunu muhtelif tezahürlerile a-çığa koyan hareketler karşısında uzun boylu ve sakızlaşmış edebiyat lâkırdılarını sıralamakta fayd^ bulunamıyacağı kanaatindeyim.
Memleketin benimsemiş olduğu ve tatbik mevkiine koyduğu bir takım inkilâp esasları vardır kİ Ortaşarkın köhne re geri hayatına avdete karar vermeden, hiç biri terkedllemez. Cumhuriyet Türklyesi- ! nin hayat be bekası; bunların, derece de- ' rece yürütülüp İnkişaf doğurucu netice- j lerlnin peyderpey alınmasına bağlıdır
İyi işlemiyen bir idare cihazının beceriksiz elinde şimdiye kadar matlûp olan | mesafeleri aşmaktan geri kalmış olan I- i terleme hamlelerini durdurmak değil; bilâkis sıklaştırmak ve hızlandırmak lâzım dır. Bu maksat uğrunda çalışırken (le; gerek vasıtalı ve gerek vasıtasız hiç bir menfaate kapılmadan ve tehdldden ürk- . meden çalşmak, doğru ve hak bilinen yol- I ■la yürümek: bu dâvanın tek düsturu ve' hâkim parolası olmalıdır /
★
Hatıblere
Cumhuriyette »Hatiplere» başlık-hk yazısında Nadir Nadi, Seçim Kampanyasının resmen başlaması üzerine hatiplerin verecekleri propaganda nutuklarını ele almakta ve ezcümle şunlan yazmaktadır:
.Biz önümüzdeki bir ay içinde seçun pıopagandasına fiilen kalılacuk say.n a-daylarııı ve hatiplerin bil noktaya dikkatlerini çekmek İstiyoruz, üzerlerine al dıklan vazife son derece nazik ve o nls-bette büyüktür Tenkitlerinizde, pr.nslp-'
r
Bir sanğık portakal çalmış
Satılmış Çerçioğlu isminde bir hamal toptancı halinde kabzımallık yapan Nazmı Demir ismindeki bir şahsa ait bir sandık portakalı çalarken yakalanmıştır
Portakal hırsızı hamal savcılığa teslim edilmiş ve müteakiben tevkif edilmiştir.
Bir çocuk vagon arasında kalıp yaralandı
Atpazarı semtinde oturan ve hububat silosunda çalışan 14 yaşların da Mehmet Kılıç isminde bir çocuk buğday boşaltırken vagonlar arasında kalmış ve bacağından yaralanmıştır.
Yaralı çocuk- hastaneye kaldırılmış ve tahkikata başlanmıştır.
Sahte altın satmış
Henüz hüviyeti tesbit edilemeyen bir şahıs, Çubuk kazasında oturan ve bir iş için Ankaraya gelmiş bulunan Osman Gür ismindeki çiftçiye altın suyuna batırılmış bir adet gümüş çeyreği 41 liraya satmıştır.
Dolandırılan Osman Gür’ün şikâyeti üzerine sahte altın satıcısı hak kında tahkikata başlanmıştır
Türk Eğdim Derneği
Büyük Eşya Piyangosu
5 Mayıs 1950 de çekilecektir İkramiye listesi çok zengindir.
80 000 lira kıymetinde: Otomobiller
Erkek ve kadın eşyaları Hazine tahvilleri vardır.
Biletler Ziraat Bankasının bütün yort içindeki şubelerinde Posta gişelerinde ve Millî Piyango bayilerinde satılmaktadır
Tanesi 1 lira
İştirak etmekle hem talihinizi tecrübe, hem memleket gençliğinin ve çocuklarımızın tahsiline yardım etmiş olursunuz.
Acele ediniz.
de
(2247) (248)
Yurd Mes'eleleri
Kömür havzamız ve
Zonguldak limanı
Sayın Başbakanımız ve aziz üstadımız Günaltayın Zon-guldaktan iyi intibalarla döndüğünü dünkü ve bugünkü gazetelerde okuduk.
?onguldakta verdiği demeçten de 1 oradaki çalışmalardan memnun kal- I dığı anlaşılmaktadır.
Muhterem hocamızın beyanatta samimî olduğundan hiç bir şüphemiz yoktur. Kendilerinin iyi bir vatandaş olduğunu ve memleketi cid- | den sevdiğini de yakından biliriz I Niyetleri halistir. Kötüden ve kö- ' tülfikten nefret ederler. Bir hoca 1 olarak bu memlekete binlerce talebe yetiştirmiş ve bu talebelerinin derin saygısını kazanmıştır. İnandığını kuvvetle ifade etmek kudretine de sahiptir. Kısacası, ahlâklı bir insan ve faziletli bir hocadır.
Fakat, ne saklıyalım, uzun müd-dettenberi politikaya karışmış ve senelerdenberi de Başbakanlık makamını işgal etmiş olmasına yani fiilen memleketin idaresini elinde bulundurmasına rağmen, nedense, içinde bulunduğumuz İktisadî bozgunun sebeplerini, bunun tabiî bir neticesi olan sefaletin ve memleketteki için için kaynamanın ve hor gün bir parça daha genişleyen muhalefetin nereden doğduğunu araştırmağa vakit ve fırsat bulama mistir.
Bu itibarla, teessürle kaydetmek lâzımdır kİ memleketin sınaî hayatının belkemiği mesabesinde olan Zonguldak Kömür Havzasında ver miş oldukları nutkun İktisadî kısımlarını sadece kendilerine verilen malûmata istinat ettirmek zorunda kalmış ve bu suretle kömür Havzası ve liman hakkında yapılan ve yapılagelen propagandaları —şüphesiz hüsnüniyetle— bir kere de resmî lisanla efkârı umumiyeye tekrarlamışlardır.
Halk Partisi hükümetlerinin öte-denbeıi devam eden bir çalışma ve propaganda sistemi vardır. Bu sisteme göre her köprü başma sırtını geniş mânasıyla partiye dayamış birisi konur. Hükümet bu zata sonsuz bir itimat besler, ne Radar kıl-vur yaparsa yapsın onu görmez. Yine hükümet ve fırka bu zatın kafasından ve kaleminden çıkan her mânalı veya mânâsız bikirleri hiç bir tahlil ve kontrola tâbi tutmadan efkârı umumiyeye. arzeder. Diğer bir mâna İle partiyi ve deha ilerisini idare edenler memleket meselelerine köprü başlarına yerleştirilen adamlarının gözlükleriyle ba-zkarlar.
Bu vaziyet senelerdenberi gösterilen hüsnüniyetin -istismarına yol açmış ve .hakikatte memleketi idare edenler bu tufeyliler olduğu için millet tazyik edilmiş, hapishanelerde sürünmüş, iyi niyetlerle yapılan tenkidler zulümle susturulmuş ve bu haller daha başka meselelerle birleşerek başlangıçta milletçe beraber olduğumuz Halk Partisine karşı derin bir muhalefet ve geniş bir nefret yaratmıştır.
ATAK
kemelerin görülemiyeceğine seneler sonra kanaat getirildiği için imhaları zarureti hâsıl olmuştur.
Binnetice bütün Zonguldak vilâyeti halkı jandarma kırbacına, sonsuz yolsukhıklara ve işletme tarafından senelerce tatbik edilen zu» lümlere asil bir şekilde göğüs germiş, zalimlere karşı kinini içinde saklamış ve yine ancak kendisine para lâzım olduğu zamanlarda ocağa gidip çalışmıştır. Bu ve buna benzer zulümler daha başka bir şey yaratmıştır ki o da: Kömür işletmesi müdürlerine ve onun her dediğine «peki, diyen Halk Partisi erkânına -Nefret, tir.
Sayın Günaltay’ın sahşî meziyetlerine ve memleketseverllğine
At Yarışları
PULSUZ İSTİDA
Uzun seneler Kömür Havzası işçilerine tatbik edilen ve 30 bin vatandaşın jandarma kırbacı altında aç ve biilâç mahkemelere sürülmesinden başka hiç bir fayda sağlamayan ve bilâkis işçinin zorla işinden kaçırılmasına yol açan «Mecburî mükellefiyet» usulünü misal ola-rak vermemiz pekâlâ mümkündür. Bu usul Havza Müdürlüğü tarafından hükümete teklif edilmiş, hükümet tarafından mevzuatlaştırılmış ve bu mevzuatın tatbiki için Zon-guldakta fevkalâde olarak iki de mahkeme kurulmuştur.
Bu mahkemelerde Kömür Havzasında çalışan her işçi, için yâni 30 bin tane dosya açılmış ve bu muha-
inancımız olduğu için, beyanatta bulunurken seleflerinin takip ettik leri bu yoldan bir nebze ayrılarak etrafı dinlemelerini ve konuşmalarını ondan sonra yapmalarını ne kadar isterdik.
Eğer böyle olsaydı nutkun İçinde bariz bir şekilde beliren particilik gayretlerini de mazur görmek müm kün olabilirdi.
Böyle olmadı, ve aziz Başbakanımız Zonguldak ve limanı hakkın-' da kendilerine verilen malûmatı ol ! duğu gibi beyanatlarına ithal etti-’ 1er. İyi niyetlerinden şüphe etme-- diğimiz için bu hali de vaktinin dar ; lığıyla telifine çalışmamız yerinde olur.
Onun için Kömür Havzasını ve Zonguldak limanı meselesinin içyüzünü efkârı umumiye huzurunda gelecek yazımızda sayın Hükümet Reisine bir kere de bizim arzetme-mizl yerinde buluruz.
İzmir’de dünkü
koşuların neticeleri
Bu sefer de iki meşhur ahıra mensup Atta Doping bulundu
Haber aldığımıza göre geçen haftalarda iştirak eden atlardan iki tanesinin, salya muayenesi neticesin de dopingli koştukları tesbit edilmiştir.
Bunlardan birinin Fehmi Simsar-oğlunun Sanlavı diğerinin de W. Giraud’nun Pehlivanı olduğu söylenmektedir.
Bu iki kıymetli at sahibinin etla-rına doping verilmesine göz~yuma çoklarına asla ihtimal verilemez. Bunun için komiserler heyetince İzmir Veteriner Müdürlüğüne lü -zumlu tahkikatın yapılması bildirilmiştir.
Sonbahar yarışlarında on atın do. pingli koştukları 'için miiebbeden diskalifiye edildikleri malûmdur.
Yukarıda isimleri yazılı atlar da aynı şekilde cezalandırılacağına göre sahadan uzaklaştırılan at adedi 12 yi bulacaktır.
Ne yazık ki Sonbahardaki hâdise de bu hilekârlığın asıl müsebbipleri meydana çıkarılarak cezalandırıl -mamış ve ne oldu ise atlara bilvesile at sahiplerine olmuştur.
Bu gidişle maalesef daha bir çok at ve at sahibinin hilekârların kurbanı olacakları muhakkaktır
★
İzmirde dün yapılan koşuların neticelerini aşağı yazıyoruz:
İzmir At yarışları
Birinci Koşu: Arap taylan 1000 metre:
1 — Arda 58
2 — V. 1 58.
Ganyan 120, Plase 110-190 kuruş.
İkinci koşu: B Grupu Arap atları 1600 metre
1 — Akkent 5«
2 — Çınar 58,
3 — 1 Nisan 51,5
Ganyan. 1700, Plase 210-210-140 Kuruş.
Üçüncü koşu. 3 yaşlı İngiliz atları, 1800 metre:
1 — San 58
2 — Fleşdor 51
Ganyan 1TO. Plâsa 170-150 k,uruş.
Dördüncü koşu A grupu Arap atlan 1600 metre.
1 — Atom 61.
2 — Tufan 60
3 — Yunt 63.5
Ganyan 130. Plâse 120-210 kuruş.
Beşinci koşu: Centilmen koşusu 1800 metre.
. 1 — Desdemona 70.5
2 — Princesse 66.5.
Ganyan 100. Pâse 100-250 kuruş.
Çiftçe bahis: Akkent - San 2850 ku ruş, ikili bahis: Atom - Tufan 640 kuruş vermiştir.
İkinci koşuda Barış, beşinci koşuda Kontes ve Pullu koşuya iştirak etmemiştir.
Maksadımız kimseye tariz değil, fakat..
er milletin kendine göre anane halini almış bir huyu
vardır.
Meselâ, Amerikalı atılgandır, pratiktir. İngiliz soğukkanlı, hesaplıdır Bulgar muktesittir. Ya huhl tüccardır. Yunanlı' politika cıdır, İtalyan ince ruhludur. Alman intizamperverdir. Bu me-yanda bizim hususiyetlerimizden cn belli başlısı da misafirperverlik ve hovardalıktır.
Bu huylar, tarih boyunca, bizim malımız otmuş ve bunun hakkında türlü hikâyeler söylenmiş ve efsanevî bir mahiyet almıştır.
Hakikaten, en nfağımızdan, en büyüğümüze, en fakirimizden en zenginimize kadar biiâ istisna, hepimizde bu huy vardır.
Kesemizde on para yok iken bile evimize gelen misafiri ağırlamak, hiç birimize zor gelmez; kırar saranz, elden geleni yapar ka-tiyyen yükriinmeyiz.
Ilal böyle olunca, tabiidir kı. bu huy her vak'ada, her hâdisede kendini göstermektedir. Fakat, bir insanın kendi parasıyla hovardalık etmesiyle başkasının parasiyle bunu yapması arasında bir fark gözetmenin lüzumunu anlamamış bulunmaktayız.
Bu sebeple, israfın, boş yere, bol keseden para harcamanın had di hesabı yoktur.
Hastalık, sağlık insan içindir, derier. Eli, hepimiz canlıyız, bir gün olur, bir yerimize bir şey o-iur. Fakat, bir parçacık dünyalığınız yoksa, biı kaç gün sonra, Hacıbayramda namazınızın kılınması muhakkaktır. Buna mukabil, paranız var, mevtaiiniz var, dayınız varsa, hiç üzülmenize hacet yoktur.
On paranıza halel gelmeden, mestür veya gayri mestur tahsisat emrinize amade kûınır ve siz, Avrupa mı oiür, Amerika mı? Biı tarafa gider, ferin fahur, her ta rafınızı tamir ettirir gelirsiniz!
Bir mide tedavisine yirmi beş bin, bir yarım felce bilmem kaç bin iira hem de devlet kesesinden ödenmiştir. Bunlar gözümüzün gördüğü ve dikkati çekenlerden birkaçıdır Buna göre, kimbiiir ara yerde daha ufak tefek olup, nazarı dikkati ceibetmiyen, kim lere neler harcanmıştır?
Geçen senelerde, Devlet Başka-nını karşılamak üzere fazla sürat le giden arabanın devrilmesiyle, ağır surette yaralanan generalimiz de bu meyandadır.
Amerikaya gönderileli seneyi geçmiştir. Ve doktorlar da kendi sinin bundan daha fazla iyileşe miyeceğine dair rapor da vermiş ierdir. Buna rağmen, hâlâ maaile oralarda oturmakta ve duyduğumuza göre İngilizceye çalışmakta imiş.
Maksadımız, kimseye tariz de ğiidir. Fakat bu darlıkta, iktisadı vaziyetimizin bu kadar kötü git tiği bir zamanda, Devlet kesesin den hovardalık etmenin doğru oi madiğini anlatmaktır
Bizim bildiğimiz, hovardalık ei kesesinden olmaz î
Hikmet YAZICIOĞLU
Mareşal Fevzi Çakmak Ailesinin Teşekkürü
Hakkın rahmetine kavuşan aile reisimiz ve sevgili büyüğümüz Mareşal Fevzi Çakmak’ın ebedî ufulünden duyduğumuz acı çok derindir. Yurdun her tarafından gönderdikleri yazılariyle bizleri taziye ve teselli edenlere ve ziyaretimize gelerek kederlerimizi paylaşanlara ayrı ayrı teşekkür edebilmek imkânsızdır.
Rahmetli Mareşalimizin Mübarek, na’şı başında sabahlara kadar nöbet bekleyen Ankara ve İstanbul Üniversite ve Yüksek Tahsil talebesine ve onu bir günlük mesafedeki aile makberesine kadar elleri iisjünde taşıyan takdirkâr Milletimize, Türk Gençlerine ve memleketimizin her tarafından gelerek bu cemaata katılan sevgili Vatandaşlarımıza ve muhterem Sefirlerle Kordiplomatik mensuplarına sonsuz minnet ve şükranlarımızı arzederiz. Matbuatımızın gösterdiği kadir şinaslığa da ayrıca minnettarız.
ÇAKMAK AİLESİ
Şehirde silâh araması
Dün gece şehrin muhtelif semtlerinde yapılan bıçak aramasında 18 adet taşınması memnu olan bıçak bulunmuştur.
Bıçaklar müsadere edilmiş sahipleri hakkında da tahkikata başlanmıştır.
CEMİYETTE
00
12028 14881 11366 21575 24840 2484(1 22222 22333 İlil)
Arkadaşını öldüren katil tevkif edildi
Evvelki gün Yenidoğan semtinde bir kavga neticesinde arkadaşı Muzafferi 12 yerinden bıçakla yaralı-yarak öldüren Hstçı Kopal dün adli-yeye tesli medilmiş ve ilk sorgusunu müteakip tevkif edilmiştir.
Katil Hacı Kopalın duruşmasına önümüzdeki günlerde başlanacaktır.
Yangın başlangıcı
Dün sabah Bendderesi İzzettin ma hailesinde oturan Hikmet Giingö-rün evinde ocağın yakınında bulunan bir teneke benzinin ateş alma-siyle yagııı çıkmış ve itfaiyenin zamanında müdahalesiyle yangın söndürülmüştür.
Top oynarken kavga etmişler
Amele Recep Üçer, şoför Ahmet Gürsen ve demirci kalfası İlhan Timur isminde üç arkadaş top oynarken kavgaya tutuşmuşlar sonra da birbirlerini döverek yaralamışlardır.
Hâdiseye sebebiyet verenler hak Kında tahkikata başlanmıştır.
Sanki çok tuhaf bir haber ver inişim gibi, bir zaman yüzüme bakakaldı. Böyle, hayret ettiği -zamanlar gözleri mavi gibi oluyordu. O kadar ki, bazan onun, bakışının rengini değiştirmeğe muktedir olduğunu, istediği renk gözlerle istediği gibi bakabileceğini düşünmüşümdür. Bir gün beni, mahkemeye çağırıp yemin ettirdikten sonra, »Kızıl saçlı kızın gözleri ne renkti?» diye soracak olsalar, muhakkak ki gözümün önüne gelen dört beş renk doğru cevap vermeme mâni olacak. Halbuki benim onun gözlerine baktığım kadar hiç bir erkek bu derece ısrarla, hu derece coşkunlukla bir kadının gözlerine bakmamıştır.
Hakikaten, bugün bile, onu düşündüğüm gibi başka bir insa-uı düşünemem. Milano İle Ceno-va arasında yüreğime düşen ve hiç beklcniimlyen, korkulmıyun bir hastalık gibi kavuruveren. aşk ateşi beni öyle bir hale koymuştu ki, o günden bu yana, kızıl saçlı kızı normal bir mahlûk olarak gözümün önüne getiremez oldum. Halbuki, mütemadi
yen onun kusurlarını, âdi, zavallı taraflarını bulmağa çalışıyordum. Nafile.....
Yalnız bir noktayı, bir fikri burada belirtmek isterim: Başlan gıçta ben ona âşık olmadım. Olacağını da yoktu. Lâkin o zorladı beni kendisini sevmem için...
Bu belki bir büyü, belki efsanelerdeki iksirlerden biriydi. Bilmez misiniz, bu efsanelerde kadınlar, özledikleri erkeklere sihirli içkiler ve aşk şerbetleri içirirler. Kendimi ınıisbet kafalı bir adam bildiğini halde, bu Ib tinıalj de düşündüğüm geceler oldu. »Acaba, diyordum, kızıl saçlı kız bana bir aşk ilişiri mi içirdi?..»
Elimde anahtarı görünce, sakin, yumuşak bir eda ile sordu:
— Benimle ayni odada yatmak istemiyor musunuz? Yarına ka-
dar... Zaten sabaha ne kaldı?. .
— Hayıf...
Bu sözleri söylerken yaşamak arzumla ölüme karşı duyduğum korkunun dudaklarımda buluştuklarını anladım.
Burada, okuyucunun, bu .hayır» cevabı karşısında gülümseyeceğini biliyorum. Gülümseyen okuyucu, sonradan, çok haklı ol duğumıı anlayacaktır. Elbette kİ, onunla yatarken gece beni boğaz lamasından ve cebimden bir kaç kuruş parayı aşırıp kaçmasından korkulıyordum. Böyle bit fikir beni asla ürkütmüyordu. Yalnız, bir otel odasında, tek başıma, tek bir yatakta, hayatımın son yalnızlık gecesini geçirmek istiyordum. Aklını sıra, ken ilimle başbaşa kalacak, unutmağa çalışacak, kendi nefsimle muhakemeye girişerek sonunda, a-
nî olarak doğuveren bu cinneti üzerimden defetmeğe çalışacak tim. Zira bana öyle geliyordu ki, bu kızm yanında yaşadığım her dakika, aylara hatta yıllara uzayan, yayılan, belki bütün hayatıma tesir edecek olan fiheste bir ölümün başlangıcıdır. Lau-sanne’dan trene bindiği dakikadan beri, zaten içimdeki bu ö İünı havası esmeğe başlamıştı. Ağır, derece derece, titreye tit-reye, ağlamalı bir ölüm....
Aynı zamanda bu derece büyük ıztırap ve bu kadar büyük, saadet getiren bu bir kaç saat, bir kadın uğruna he lâk olmanuı başlangıcından başka bir şey değildi.
O gün, belki saçmalayarak, bel kİ bir hissi kablelvuku ile, anlıyordum kİ, benim kaderim, bazı böceklerin kaderine benziyor
Bilir inisiniz o küçük hayvanları?... Bir saniyelik aşktan sonra ölürler... Kırmızı kanatlı karıncalar vardır. Herkes bilir. Bunların dişileri oğul vermiş arılar gibi uçuşmağa başlarlar. Arkalarından erkek grupu sökün e-der. Havada çiftleşirler. Sonra bu dişi hayvanlar âşıklarının cesedini yere koyuverirler. Hattâ bir Fransız bilgini bu hayvan laıın kütle halinde yere düşmelerini, grup zamanı aşk uğruna kendilerini yere atan bu âşıkların sükutunu, bir altın yağmuruna benzetmiştir.
Kızıl saçlı kız hâlâ yüzüme bakıyordu.
— Hayır, diye tekrarladım. Geceyi beraber geçiremeyiz.
Asansöre doğru ilerledim. Bilmem ki nasıl yürüyordum? Her hangi pek hazin ve pek gülünç bir eda İle.
Kız arkamdan koştu. Alçak sesle:
— Ne olur, dedi, bırakın, sizinle beraber yatayım... Yemin ederim kİ o iş İçin değil
— Hayır.
Sarardığımı hissettim.
(Devamı var)
LÜZUMLU TELEFONLAR
Yangm ........
Sıhhî imdat . .. Trenler.......
Hava Yolları .
Yataklı vagonlar Su âcıza .....
Elektrik ....
Havagazı .....
Başkent Taksi Yeni Güven Taksi Merkez Taksi .
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
(15031) : Ateaten Gömlek (23432) : Mark Tüvenln
(22294) : Yaban GülU (14040) : Agk Adası (11131) : Yuvam (14072) : Suçsuz Mahkûmla İntikamı (14071) : Yuvam (18846) : Atlantld ECZAHANELER
Üniversite, Çankaya, Başkent
l'tus Yeni Park Sümer
Sus Cebeci
j”TAKVİM I.
Hicri; 1369 — Cemaziyel'âhır 29
Rumî} 1366 — Nisan 4
1950 — Pazartesi
17 Nisan
öfele İkindi Aksam Yataı
2 A F E R
HER GÜN BİR HADİSE
£^ıî(M£)eda^,
Profesör Lattimore göre
Amerika komünist
Çini tanımalıdır
Endonezyada isyan
Schumacher’in
Avrupa fikri
ADYO-TELEFDN‘TELbPAF HABERLERİ
Diğer
Dünya Basınından Hulâsalar
—, 16 - 4 - 1959 ,
Avrupa Birliği ve Almanya
cderal Almanya devletinin muhalefet partisi lideri sos-yol - demokrat Schumacher, dün bir beyanatında Almanyanın Avrupa birliği 'dahilindeki durumunu belirtti.
Bilindiği gibi, İngiliz, Fransız ve Amerikan Dışişleri Bakanlarının toplantısı arifesinde, bütün Avrupa-yı meşgul eden meselelerden biri de Almanyanın Batı Avrupa Birliğine kabul edilip edilmemesidir. Almanya, batı birliğine kabul edilecek inidir? Kabul edildiği takdirde otomatik surette Aıtlantik Paktına dahil olur mu? Bu takdirde silâhlanması lâzım gelmez mi? Alman-ı, batılı müttefiklerce ne de-e kadar silâhlanmasına mü -edilebilir? Bütün bu meselelere. dün Schumacher hemen kamilen cevap vermiş bulunmaktadır.
Sovyet Rusyanın açmış olduğu soğuk harp karşısında Batı Avru-panııı tedafüi bir blok teşkil etmesi bahis konusu olduğu zaman, hatırlarda olduğu gibi evvelâ Schumacher ayak diremiş ve AlmanyalInı, en az federal Batı Almanyanın asla silâhlanmak niyetinde olmadığını bildirmişti. Bunun üzerine, Baş bakan Adenauer’in beyanatına aykırı düşen bu resmi ifade karşısında Bonn hükümetinde tehlikeli bocalamalar olmuş ve meseleye Fransa ile olan Sarre ihtilâfı da inzimam edince iş eni konu vahim bir mahiyet arzetmişti. Sonradan mesele Amerikalıların tazyiki ile kapanır gibi oldu. Hoş, Amerikalıların da bu mevzuda muayyen bir programları vardı denemez. Çünkü bir yandan yüksek komiser Mc Cloy fabrikaların sökülmesini mu. vakaten durdururken bir yandan VVashingtonda en salâhiyetli şahsiyet ler Almanyanın silâhlanmasına as-,1a mü)?aade edilemiyeceğini bildiriyor ve yeni talimat vermek üzere yüksek komiseri başkente davet e-di.vorlardı.
Bütün bu kargaşalık havası, nihayet Adenauer’in şimdilik mahiyet ve şümulü malûm olmıyan tedbirleri sayesinde bertaraf edildi. Fakat, muhalefet durumunda olan Sosyal - Demokrat Partisinin lideri, dün meseleyi canlandırdı. Schumacher beyanatında evvelâ, Avru-5a konseyine Almanyanın kabul edilip edilmemesini bahis konusu ederek, kanatimizce bu teşebbüse karşı açıkça cephe aldı. «Almanya, Avrupa Konseyine girerse silâhlanmak zorunda kalacaktır, dedikten sonra, «Bugünkü Avrupa, yâni Batı Avrupa, Doğudan gelecek herhangi bir sademe karşısında bir teneke yığını halinde yıkılacaktır» sözlerini ilave etti.
Biz, bu sütunlarda müteaddit defalar izaha teşebbüs ettiğimiz gibi, Almanya, - Doğu veya Batı Alman ya olsun asla farkı ve ehemmiyeti yok—, müşterek bir Avrupa müdafaasına katiyen inanmadığı gibi, müşterek bir Avrupa müdafaasının kendi menfaatlerine aykırı olduğu kanaatindedir.
Netekim dün Schumacher’in de açıkça ifade etmiş olduğu gibi, eğer, Almanyanın Avrupa Konseyine gir mesi Batıdan Sarre’in Fransaya kaptırılması pahasına olacak ise, Almanyanın bu konseye girmemesi evlâdır.
Yalnız bunları söylerken, muha-refet lideri düşünmüyor ki Sarre, Fransa tarafından ilhak edilmemiş, sadece bazı mukavele ve anlaşmalarla bu memlekete bağlanmıştır. Yine düşünmüyor ki, bugün Al-manyanın Doğu hudutları, Almanya için çok daha ciddî bir endişe teşkil etmek gerekirdi.
Bütün bu mülâhazaların dışında, kendisine sosyalist süsü veren l\u zatın, nutkundı* çok daha enteresan bir tarafı vardır. O da, bir Avrupa-nın, galip ve mağlûp gözetmeden, yanı, kendi fikrince bir bitaraflık güderek kurulabileceği kanaatidir.
Avrupanm, en az bugünkü şartlar içinde askeri ve siyasî bitaraflığı fikri yeni değildir. Fakat, Al-manyanın her hangi bir Avrupa teşekkülüne kendi şartlarını kabul ettirmeden iştirâk etmiyeceğini anlatan ve her şeyden evvel, Almanların, parti, fikir ve kanaat üstün-te mutlaka birleşmek arzusunda ol duklarını gösteren bu nutuklar, iki dünya harbinin facialarını hatırlatarak insanı ürpertiyor.
Mücahit TOPALAK
Formozadan artık ümit kalmamıştır Bu ada te rkedilme tidir.
Filadelfiya, 16 (a.a.) — Amerika İçtimaî ve Siyasî Bilgiler Akademisinin kapanış töreninde söylediği bir nutukta profesör Owen Lattimore Birleşik Amerika Hükümetinin artık Formoza’daki hükümeti tanımamasını istemiştir. Bundan başka, Lattimore Birleşmiş Milletlerdeki eski Çin heyetinin uzaklaştırılması ve bunun yerine yeni heyetin getirilmesi lehinde hasıl olacak çoğunluğa Birleşik Amerikanın ettiği kanaatindedir.
Belçika Kralının millete hitabı
Sayfa: 3
engel olmamasını da talep etmiştir. Profesöre göre, Batı Amerika, Mao-Çe-Tung hükümetini tanımadan evvel, Çin Hükümetinin iyi ve şayanı itimat münasebetler tesisine hazır olduğunu isbat etmesini beklemelidir.
Şanghay'ın milliyetçiler tarafından bombardımanına gelince Lattimore. bunun Çin komünistlerini Sovyet müzaheretini aramağa teşvik ettiği kanaatindedir.
Beyanname ıosyolıslleri tafmin etmedi
Paris Radyosu, 16 (Basın - Yayın) — Belçika Kralı Üçüncü Leo-pold’un Belçika milletine hitaben yayınladığı mesajından sonra Eys-kens kabinesindeki liberal Bakanlar, Liberal Partinin, Kralın da mesajında belirttiği gibi, kabine buhranının millî uzlaşma zihniyeti içinde halli için hüsnüniyetini göstermiş olduğunu beyan etmişlerdir. Liberal Bakanlar Salı günü sabahı durumu incelemek ve bir karara varmak için toplanacaklardır. Diğer taraftan Sosyalist Partisi bürosu dün öğleden sonra Kral Üçüncü Leopold’un mesajını incelemiştir. Bu toplantı sonucunda şimdiye kadar henüz Hiç bir tebliğ yayınlan-mamiştir. Fakat sosyalistlerin, Naip Prense verilmiş olan iktidar ve salâhiyetlerin, Kralın kararı ile değil parlâmentonun vereceği kararla sona ermesini istedikleri sanılmaktadır. Brükselde Eyskens kabinesinin geçici olarak faaliyette kalacağı ve Niyabet rejimi ile halihazır duruma bir son vermesi için parlâmentoyu -toplantıya davet edeceği belir tilmektedir.
Bruxelles anlaşrası âk İleri ko fere nsı
Paris Radyosu. (Basın - Yayın) — Brüksel anlaşmasını imzalamış olan beş devlet temsilcileri bugün Brüksel'de toplanmaktadırlar. Bu toplantıya, yeni Belçika kabinesinin kurulmasın)a intizaren eski kabı nedeki dışişleri bakanı Van Zeeland başkanlık edecektir. Fransa’yı dışişleri bakanı Robert Schuman. savunma bakanı Ren6 Pleven, maliye bakanı Maurice Petsche temsil edecektir. Beş delegasyon sadece doğrudan doğruya diplomatik meseleleri incelemekle kalmıyacaklar ayni zamanda. Batı savunması görevlerinin taksimi işini de inceliyecekler-dir.
Sosyalist Lider Avrupadarı ümit kesmiş görünüyor
Osnabruck, 16 a.a. (Afp) — Dün gece bir Sosyal - Demokrat mitinginde söz alan Dr. Schumacher federal Alman Cumhuriyetinin Avrupa konseyine girmesinin Fransa-nın Sarre’i ilhakını tanımağı tazam mun etmesi dolayısiyle endişe göstermiş ve Strasbourg’da hâkim olan zihniyetin milliyetçi bir Avrupa zihniyeti olduğunu söyleyerek demiştir ki:
— Halihazır Avrupası bana Doğudan gelecek en küçük bir tazyikle derhal çöküverecek olan çelik ve tenekeden müteşekkil bir milletlerarası kartel hissini vermektedir.
Avrupa ancak galip ve mağlûp arasında hiçbir fark gözetmeden bütün insanlar ve bütün milletlerin eşit haklara malik olmaları prensibi üzerine kurulabilir.
Dr. Schumacher, Almanyanın Av rupa Birliğine girmesi onun Atlantik Paktına iştirâki neticesinde silâhlanmasını icap ettirecektir, de-
Yunan Millî meclisi bugün toplun yor
Atina Radyosu. 16 (Basın - Yayın) — Yeni Yunan kabinesi bugün öğle üzeri ilk toplantısını yapacaktır. Deniz ticareti bakanı Kostepules, gaybubeti esnasında bakanlar kuru, lunun toplantılarında Venizelos'e vekâlet edecektir.
Atina Radyosu, (Basın - Yayın) — Yeni Yunan millî meclisi yarın sabah toplanacak ve Kralın nutku okunduktan sonna meclis başkanı ve meclis divanı seçilecektir. Hükümet programı ancak Çarşamba veya Perşembe günü mecliste General Plastiras tarafından okunacaktır.
Atina Radyosu, 16 (Basın Yayın) — Kara, deniz ve hava bakanlarının savunma bakanlığı altında birleşmeleri üzerine Mareşal Pa-pago Yunan silâhlı kuvvetleri başkomutanlığına tayin edilmiştir. Bu münasebetle Mareşal Yunan silâhlı kuvvetlerine hitaben bir günlük e-mir yayınlamış ve tehlikenin henüz ortadan kalkmadığını bütün Yunan silâhlı kuvvetlerinin tetikte bulunmaları gerektiğini ihtar etmiştir. I
Serbest Fıkra
Şans !
JkA illetvekilleri adaylarımızın ■ ” " mesleklerine dikkat ediyor musunuz bilmem? Her sınıf halk var: Profesör, hâkim, çiftçi, işçi, memur, gazeteci, hattâ pehlivan!
Hepsi iyi, hepsi lâzım, hepsi muhtelif vatandaşlar topluluğunu temsil ediyor. Fakat içlerinde bir tek aktör yok! Sahne hayatımızın ihmal edilmiş olmasına üzüldüm. Neden bu sanat şubesi, hakikî hayatımızdan uzak düştü anlamadım!
Neyse ki, istaııbulda bir aktörümüze büyük piyanko isabet ederek 100 bin lira çıktı! Acaba meslektaşlarını da amorti eder mi dersiniz? — A. F.
Asi yüzbaşı AbdüL z z J .koıtada yargılanacak
Londra, Radyosu, 16 (Basın-Ya-yın) — Endonezya Radyosuna göre. Federal Endonezya müdafaa Bakanı olan Jakja Karta sultanı, Doğu Endonezya isyanı lideri Yüzbaşı Abdülâziz’in harp divanı tarafından muhakeme edileceğini ilân etmiştir. Yüzbaşı Abdülâziz Makasar-dan dün akşam Jakarta’ya getirilmiştir. Federal Endonezya hükümeti Doğu Endonezya’daki askerle rin komutanı Albay Mogocintayı azletmiştir. Azil için hiç bir sebep gösterilmemiştir. Albay Mogo-Sinta Yüzbaşı Abdülâziz tarafından muvakkaten esir tutulmuş ve sonradan federal hükümet namına onunla müzakereye girişmiştir. Yine ilân olunduğu veçhile Endonezya Cumhurbaşkanı Dr. Succerno Doğu Endonezya’yı ziyaretten vazgeçmiştir. Cumhurbaşkanı hâlen Federal hükümetin başkenti Yokarta’da bulun maktadır.
İngiliz Basını:
Belçika Kralı Leopoldun tahta dönüşü meselesinde dün gece Radyo mesajiyle ileri sürdüğü hal şeklinin ilk akisleri pek nikbin sayılamaz. Kral Leopold, parlâmento mu vafakat ettiği takdirde salâhiyetlerini muvakkaten tahta varis Prens Boudoin’a devredebileceğini ve yine Parlâmentonun rızası ile memleketi için en müsait olduğu bir zamanda tam salâhiyeti tekrar üzerine alabileceğini bildirmiştir.
Sunday Times gazetesinin Brüksel muhabirinin işaret ettiğine göre, sosyal hiristiyan partisi parlâmentoda bir ekseriyet elde eder etmez, Kral tam salâhiyetini tekrar deruhte etmekte serbest olacaktır. Observer gazetesi muhabiri de Kral’ın radyo mesajının kayıtsız ve şartsız tekrar tahta dönme talebinin aksi demek olduğunu bildirmek tedir. Lâkin Kralın tam salâhiyetini tekrar eline alma zamanını bizzat kendisinin tayin edeceği teklifi, hataya veyahut tereddüde sebep olabilir. Dün akşam Belçika kabinesinin liberal üyeleri Kral Leopoldun mesajının siyasi gerginliği gevşeteceğini ve ara bir hal tarzına varılması zamanının yaklaştığı ümidini belirteceğini söylemişlerdir. Sosyal hiristiyan liderleri bugün bir toplantı yapacaklardır.
Mes’ut bir nikâh!
£ ayın Maliye Bakanımız Rüştü Aksalı bilirsiniz; bekârdı. Onu, Ankarada Süreyya Barda, üstüste her akşam geç vakte kadar Samba oynarken gör miyen, tanımıyan kalmamıştı. Fakat artık dün, Halkevinde seç kin bir davetli ve nikâh memuru önünde resmen nikâhlandı ve böylece dünya evine girdi! Hemen Allah, sayın eşiyle beraber kensini de mesut ve bahtiyar et-
Bize gelince; bu mesut hâdiseye ne kadar sevindiğimizi tarife hacet göremem. Hiç değilse, Bakanımızın başı bağlanmış oldu! Her halde Maliye işlerimiz de bu suretle bir dereceye kadar yoluna girer, hem onun hem de bizim bütçemizin iki yakası bir araya gelir! Hakikaten bütün vatandaşlar, dâvelli olmasak da, hep beraber düğün bayram yapmalıyız!
Geçenlerde sayın Bakanın Akşam refikimize hususi hayatına dair verdiği bir beyanatı okudum da şaştım kaldım! Efendim, hafıza, dirayet.
| Sarıçlzmeli |
vet! Orta mektepteki arkadaşlarından tutun da, Mülkiye mektebinin beş kız arkadaşına kadar hepsinin isimlerini bir bir sayıyor! Dehşet! Kimisi filân Vekâlette tahakkuk memuru, kimisi filân yerde bilmem ne müfettiş muavini! Meğer sayın Bakan da, tesadüfen, Maliye Bakanı olmuş! Mektepten çıkınca evvelâ Maliye tahakkuk memurluğunda bulunmuş; fakat bu iş kendisini sarmamış! Ayıp değil, sonra beş lira yevmiyesi var, diye Maliye müfettiş muavinliğine talip ol muş, filân feşmekân derken günün birinde basmış istifayı!... Fakat eksik olmasın arkadaşları ona mebus olmağı tavsiye etmişler; ve tesadüfen 1946 da mebus seçilmiş! Ondan sonra, koydunsa bul! Fakat, bugün bile bir hasreti var:
— Hâlâ diyor, lı matlığıma yanarım!
Sayın Bakanın hakkı var; keşki mimar olsaydı, keşki! Hiç olmazsa, yaptığı bir kaç binada biraz çatlaklık ve çarpıklık da olsa, yine su götürürdü! Fakat ne diyelim, Allah, mal sahiplerini bizden daha çok seviyormuş!
Her ne ise, onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevete!
Fakat, sormak ayıp olmasın ama, hatırıma gider ayak bir şey geldi! Hani bizim bildiğimiz bir Pazar Tatili Kanunu vardı; bütün memurlar, resmen vazife göremezlerdi! Pekiii... nasıl oldu da evlenme memuru bu kanunu ihlâl ederek, sayın Bakanın nikâhını ve kanunu kıydı? İster misiniz şimdi, savın Bakanın nikâhı mefsuh sayılsın! Aman! Hem Bakanın başından bir kaç tane de nişan falan geçtiği söylenir, sakın onlar da böyle Pazar gününe rastlamış olmasın!
Yook, yok! Yüreğimiz oynamasın! Memur da. Bakan da sağlam tahtaya basmışlardır! Hadi ha-
Bir deniz faciasının
korkunç hikâyeleri
Suya bata çıka seyreden Torpido birden Juneau'u ikiye böldü
J 942 senesi Kasım ayının üçüncü günü Amerikan hafil kruvazörü Juneau'ya serseri bir Japon torpidosu çarparak infilâk etmiş ve âni olarak batmasına sebep olmuştur. Geminin mürettebatı olan 700 kişiden ancak 10 kişi kurtarılabilmiştir. Bu şimdiye kadar Amerikan deniz tarihinde görü-len tesadüfi kazaların en feciidir.
Juneau 1942 senesinde New Jer-. sey'de gemi tezgâhlarında yapılmış ve en modern silâhlarla teçhiz edi-
- lerek denize indirilmiştir. Kısa bir ı zaman da olsa büyük çapta kruvazör ı ve destroyerleri hava akınlarına _ karşı mükemmel toplariyle koruya-. bilmişti. Juneau kruvazörünün kap-. tanı Lyman K. Svvenson adında çok cesur bir adamdı. Genç ve enerjik
. tayfalara sahipti. Tayfalar kaptan-» larına karşı sonsuz bir sevgi bes-, lerdi. Tayfalar arasındaki bağlılık j okadar kuvvetli idi ki, aralarında , o ilhassa ön plânda gözüken Beş Sul-livan kardeşler, Dört Rogers kar-j deşler ve Brook kardeşler vardı, j Gemide yegâne tertip edilen eğ-lence boks maçları idi. Bu okadar ileri gitmişti ki tertip edilen maçlarda Juneau’lu boksörler kısa zamanda Amerikan donanması
sında ün salmıştı. Birçok kardeşle-î rin ayni gemide bir arada bulunma.
sı hoş görülmeyerek Junea gemisindeki kardeşleri ayırmak için teşebbüse geçenler bulundu. Fakat Beç Sullivan kardeşler ve " kardeşler birbirinden asla ulayacaklarını bildirdiler.
Dört Rogers kardeşlerin ikisi Juneau dan ayrılarak başka gemiye nakledildiler. Juneau’da kalan bu kardeşlerin hiç biri maalesef kurtula-
Juneau kruvazörü Brezilya su-' larında bir konvoya katılarak yeni tip radarlar ile düşman gemile-ı rini haber verme gemisi olarak ■ kullanıldı.
) 1942 senesi Eylül ayında Guadal-
- kanalda Amerikan filosuna verildi-- ği sıralarda filo çok zayıf bir halde - idi. Beş kruvazör - Sanfransisko, - Portland; Helene, Atlanta ve Juneau ile sekiz destroyerden müteşekkili idi. Japon filosu ise o sıralarda çok kuvvetli bir durumda bu-. lunuyordu. Bir çok çetin muharebe-. ler neticesinde Amerikan filosu ağır r hasarlara uğramıştı. Yine böyle bir deniz muharebesinde, aysız bir ge-
. cede Amerikan filosu radarları sa-, yesinde uzak mesafelerde bir Ja-’ pon harp filosunun gelmekte olduğunu anladı. Amerikan filosu hazırlıklı olmakla beraber büyük zayiat verdi. Japonlar da ayni şekilde hasara uğradı. 34 dakika devam eden bu muharebede 13 Amerikan gemisinden 12 si hasara uğradı ve bir kısmı battı. Bu arada Aminal gemisi olan Sanfransiskoda Amiral ve birçok subaylar öldü. İşte Juneau Guadalkanal muharebesinden en az hasara uğrayan gemilerden biri oldu. Yalnız bir torpitonun hafif sıyırmasından biraz sonra yana yatmıştı. Üç kruvazör ve üç destroyer yjjplranmış bir vaziyette geri dönerken bir Japon denizaltısı tarafından gözletleniyordu. Bu denizal tı bir kaç hafta evvel Saratoga destroyerini hemen hemen batıracak bir duruma getirmişti. Fakat daha çabuk davranan Saratoga Japon de-nizaltısını bomba yağmuruna tutarak ateş çemberinden güçlükle kaç. masına sebep olmuştu. Böylece denizaltı kurtularak Cuma günü öğleden sonra bu yıpranmış filoya rastlamış, derhal torpidolarını at-' mıştı. Periskoptan durumu seyreden denizaltı kaptanı Sanfransisko I kruvazörünü batırdığını zannet-
mişti. Fakat yanılmıştı. Çünkü saat 11.01 de Helena, Sanfransisko kruvazörüne doğru üç tane torpidonun gelmekte olduğunu bildirmişti. Rapora göre dıştaki torpidolar gemiye dokunmadan alttan geçecek ortadaki ise tam geminin merkezine isabet edecekti. Fakat bu torpido intizamsız bir şekilde suya bataçı-ka geliyordu. Sanfransisko kruva-| zörüne yaklaşınca birden b re or-! tadan kayboldu. Daha derinlere da-I, larak geminin altından geçti. Bun-j dan sonra kimse torpidonun hava kabarcıklarını göremez oldu. Biraz sonra torpido tekrar su yü~ü..x_ v.
karak Sanfransisko kruvazörünün bin metre ötesindeki Juneau kruva-
! zöı-ünün yan kısmına çarparak infi- ‘ lâk etti. Juneau'ya torpido çarptığı zaman geminin ayrılıp dağılma ancak bir an sürdü ve jx yağmur gibi etrafa düşmeğe Bu okadar beklenilmem lmuştu ki diğer geı vııkubtılduğu
beş SuIIuvan kardeşle
«Juneau» kruvazöründe boğulan ara-kanaati hasıl olacak, alarm veril-
di. Sanfransisko ^kruvazörünün güvertesinde bulunan bir tayfaya isabet eden bir parça iki ayağını birden ağ(r surette yaralamıştı. İnfilâk neticesinde hasıl olan duman tamamen ortadan silinince Juneau kruvazörünün sulara gömülerek kaybolduğu görüldü. Diğer gemiler yollarına devam etti yalnız Helena kruvazörünün kaptanı
tereddüd ederek bir an bocaladı. Derhal telsiz ile haber yollıya’rak imdat çaçğırdı ve yoluna devam etti. Mürettebatından 150 kişi ağır yaralı bir halde denizden toplandı. İlk gece yaşıyanların yarısı öldü. On gün sonra ancak on kişi sağ kalabilmişti.
İşte serseri bir Japon torpidosu Juneau’nun akibetini böylece tamamlamıştı.
İlân
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Ankara Silâh Fabrikası Basıvemi için beş birinci sınıf mürettip alınacaktır.
Yapılacak sınavda gösterecekleri ehliyete göre yevmiye verilecektir.
Askerliklerini yapmamış olanlarla yaşları kırk beşten yukarı bulunanlar kabul edilmez.
İsteklilerin birer dilekçe ile Ankara Silâh Fabrikası Müdürlüğüne başvurmaları. (2274)-(252)
DEVLET TİYATROSUNDA
ÜÇÜNCÜ
ORKESTRA KONSERLERİ
CUMHURBAŞKANLIĞI FİLARMONİK ORKESTRASI
ŞEF: NORMAN DEL M AR
SOLİSTLER: NANCY EVANS (Mezzo-soprano) NECDET REMZİ ATAK (Keman)
16
Uve
Nisan Pazar 21 de:
rtür: «Russlan ve Ludnıllla» GUnka ’onlk EtUd Eastıoood
Yaz «Gecelerimden Şarkılar Berlioz
(Solist NANCY EVANS)
Poenıe en forme de. Süite «Kara-Göz» Cemal Reşit Rou
18 Nisan Salı 21 de:
Siııfoııla guasi varlazloııe a.
Keman ve Orkestra kin
La Majör Konçerto Mc
ollst NECDET REMZİ ATAK) ’relüd ve İki Dans Ferit A
Senfoni Re Minör No. 2 Dv,
(Su
20 Nisan Perşembe 21 Acıklı Uvertür
Senfoni No. 100 (Askeri)
i llıa
22 Nisan Cumartesi 15 ile: Senfoni No. 32 Moıa
Lleder eines Fnhrcndcn
Geaellcn
(Solist NANCY EVANS)
M ahlar
RESİTAL
N A NCY
19 Nisan Çarşamba 21 de
Belediye Başkanlığından
ıo
LİRAYA
300.000
BACH, HANDEL, PURCELL, WOLF, BRITTEN, DELIUS, VAUGHAN, WILLIAMS, FİNZİ, WARLOCK. (694)
oldu. Biraz.
yüzüne
EVANS (Mezzosoprano)
Piyanoda: MİTHAT FEN M EN
ıilınde seyreden motorlu vesait şoförlerinin seyir halinde ı.-ı muavin almaları ve sigara içmeleri mahzurlu görülmüş keyfiyetin Belediye yasakları arasına alınmasına komis-1367/1810 sayılı karar verilmiştir. İlân (2265)-(249)
Benim de anladığını odur. Yâni kılıçlarımız konuşacak değilmi ?
— 140 —
Köylü kadın söylediğine piş man oldu. Teselli etmeğe çalıştı. Kız artık bir şey dinlemiyordu:
— Gitmeliyim. Dertli başımı dağlara salmalıyım. Onun gittiği yollardan, bastığı topraklardan geçerek gitmeliyim.
Bütün yorgunluğuna rağmen hiç kimse onu yolundan alıkoyamadı. Gözleri yaşla dolu olarak upuzun yollara düştü.
Nereye gidiyordu? Bunu kendisi de bilmiyordu. Onun kafasında tek bir fikir vardı. Bir yıl evvel ormanda gördüğü delikanlıyı bulmak.. Bulursa ne yapacaktı? O delikanlı kendisini tanıyacak mı idi?
Tamamen meçhul..
Yol bilmiyor, şehir, köy bilmiyordu. Fakat gittiği taraf Edirne yolu idi. Ve köy evinde aldığı habere göre aradığı delikanlı biraz evvel buralardan geçmişti.
Ağlaya ağlaya yola düştü.
İki gün nereye gittiğini bilmeden yürüdü. Geceleri rastgele kırlarda yatıp kalıyordu.
İkinci gün, sabahleyin erken yine bir pınarbaşında uykudan uyandı. Aradığı delikanlıyı hayalinde yaşatarak sabahı bulmuştu. Ortalık daha aydınlanmamıştı. Hava soğuktu. Titriyordu. Uyuduğu pınar başı sapa bir yerdi. Yakınında ne yol. ne de köy görünmüyordu.
Uzaktan garip sesler, gürültüler gelmeğe başlamıştı. Mahiyetini bilmediği bu gürültüler karşısında ürperdi. Yabancı bir diyarda ve tek başına bir kadın...
Düşündü. Dağa doğru kaçmağı kararlaştırdı. Her halde bu gürültü bir müddet sonra kaybolurdu. O vakit yoluna devam edebilirdi. HeYnen pınar başından ayrıldı. Sık ağaçlar arasına girdi.
Fakat birdenbire gürültülerin çok faklaştığını anladı. Seslerin ne taraftan geldiği belli değildi. Ormanda sesler akisler yapıyordu. Büsbütün şaşırdı.
Naralar, kılıç şakırtıları, at kişnemeleri duyuluyordu. Mecburen kendini kadere terketti:
(Alnıma yazılan gelir., diye düşündü. Ölüm mukadderse...)
Birdenbire yanı başında hırçın bir ses çınladı:
(Hey!.. Arkadaşlar!.. Burada bir ceylân var!..-
Kız afalladı. Etrafına bakındı. Ceylâna benzeyen bir şey göremedi. Fakat ayni ses tekrarladı:
(Senden iyi ceylân mı olur?)
O vakit zavallı kız ürperdi. Bir an içinde yedi sekiz atlı birden etrafını sarıvermişti. Bunlar yağız çehreli, pos bıyıklı kimselerdi. Kız onların kim olduğunu bilmiyordu.
(Benden ne istiyorsunuz? diye inledi. Ben zavallı bir köylü kızım..)
(Doğru.. Zavallı bir köy kızı.. Sabahın karanlığında Allahın dağında ne işin var?..)
Kız cevap veremedi. Atlılardan, birisi yere indi.. Kıza doğru yak-
(Bizim de vazifemiz buralarda dolaşmaktır. Sen de bizim arkadaşımız olursun. Beraber dolaşırız, gel de şu ata beraber binelim..)
Dedi. Kız, çılgınca bir korkuya kapılarak haykırdı:
(Beni bırakınız... Allah aşkına beni bırakınız. Ben sizin aradığınız bir kadın değilim.)
(Bunlar boş lâflar.. Ne biliyorsun seni aramadığımızı...)
(Siz beni tanımıyorsunuz ki..)
(Muhakkak tanımak mı lâzım. Bize bir kadın lâzımdı, onu da bulduk.)
Kız korkusundan bir ağacın arkasına sıçradı. Fakat iri yarı süvari derhal üzerine atıldı ve kızın kolundan yakaladı. Kız kurtulmak için çırpınıyor, bağırıyor, yalvarıyordu.
Diğer atlılar da kızın çırpınmasına gülmekte ve alay etmekte idiler. Bu zayıf ve zavallı kızın iri delikanlıya mukavemet edemi-yeceği belli idi. Nafile çırpınıyordu.
Bir aralık onu kolları arasında havaya kaldırdı. Zorla atın terkisine yerleştirmek istediği belli idi. Kız delice bir korkunun verdiği şiddetle delikanlının üstünü başını yırtıyor, ısırıyor ve bağırıyordu,
Süvarilerden birisi şu fikri ileri sürdü;
(Canım ne uğraşıp duruyorsun. Zaten atın terkisine koysan da zaptedilecek bir mahlûka benzemiyor. Bağla şunun kollarını.. Ondan sonra istediği kadar bağıı-
(Sahi be... B^nçı bir ip veriniz..)
Delikanlı kızı bağlamağa uğraşırken, uzaktan dörtnalla gelen bir atın ayak sesleri işitildi. Süvarilerden birisi:
(Bizden birisidir..)
Dedi. Aldırış eden olmadı. Kız hâlâ çırpınıyor ve bağırıyordu. Nihayet süvari geldi. Ve kızın feryadını işitince :
(Ne oluyor orada?..-
Diye haykırdı. Süvarilerden bi-
(Canım, şu Pınarbaşında vahşi bir ceylân yakaladık. Alıp götürelim diyoruz. Pek de hırçın bir şey imiş.. Deli gibi bağırıyor..)
(Kim olduğun.u biliyor musu-
(Bilmeğe lüzum yok.. Alıp götüreceğiz.)
(Size bu hakkı kim verdi? Kim olduğunu tanımadığınız bir zavallı kızı keyif için alıp götürmeğe ne hakkınız var?)
Süvariler irkildiler.
(Sana ne?..)
Diye birisi hiddetle atıldı. Fakat yabancı süvari:
(Ben her vakit tecavüze uğrayanla beraberimdir.. Mademki bu kız zavallıdır ve bir hücuma uğ- ] ramıştır...) I
(Ee.. Tek başına bize karşı ne yapabileceğini umuyorsun?) |
(Orası şimdiden belli olmaz. Eğer kızı rahat bırakmazsanız, | sizinle başka türlü görüşmem icabeder..)
(Biz bir türlü konuşmadan anlarız..)
(Tamam.. Benim de anladığım odur. Yâni kılıçlarımız konuşacak değil mi?)
(Aferin.. Anlayışlı bir adam imişsin..) I
(Anladığım daha çok şeyler var dır ki siz onları bilemezsiniz..)
Kız bu sırada susmuştu. Hayretten açılan gözleriyle bu yeni gelen süvariyi süzüyor, gözlerinin içi gülüyordu. Bu yardımcıyı Allah göndermişti. Fakat süvarinin ona baktığı yoktu.
Derhal kılıcını çekti. Altı kişiye karşı bir tek adam..
Süvariler gülüyorlardı. Bu zavallı delinin biri idi her halde.. Ona karşı hepsi birden kılıçlarını çıkarmağa lüzum görmemişti. Yal nız bir tanesi ileri atıldı:
(Haydi bakalım. Biraz şakalaşalım...)
Dedi. Yabancı süvari gülerek cevap verdi:
(Eğer işim acele olmasaydı istediğinizden âlâ şakalaşırdım ya.. Şimdilik beni affet. Hemen dersini vermem icabediyor..)
(Devamı var)
Kiralık 2 daire
3 büyük oda, bir salon ve müş temilâtı ve yine 3 odadan ibaret iki daire, su ve elektrik mevcut.
Müracaat: Cebeci Dikimevi üstü, harta nirengi noktası karsısı. Taylanlar Ap. Daire 3.
İngilizce Ders
Yeni başlayanlara ve Ortaokul öğrencilerine. Evlere gidilir. Müracaat saat 17.30 ile 18.30. Telefon: 10981. (693) |
Serbest Sütun:
Üniversiteler arası G.
Kurulu Toplanırken
Ankara Hukuk Fakültesi yönetmeliğinde
yapılacak değişikliğe ait bir kaç söz
ilhassa son iki sene zarfında,
** Ankara Hukuk Fakültesi talebesiyle Fakülte idaresi arasında tedrisat bakımından, tevali eden ihtilâflar hal yoluna girebilmek i-çin, son merci olması hasebiyle daima T.B.M.M. sine intikal etmiş ve efkârı umumiyeyi alâkalandıran hâdiselerden olmuştur.
Her ne kadar bütün ihtilâflar, T.B.M.M. si tarafından talep vukuunda, halledilip neticeye bağlanmış ise de, taleplerin tekerrür etmemesi için tam bir çare aranılmamış. bütün şikâyet ve ihtilâflara mevzu . olan yönetimlikte kısmî değişiklikler, tadiller yapılmakla veya fazladan bazı imtihan hakları verilmekle iktifa edilmiştir. Bu durum muvacehesinde ihtilâf ve dolayısıyla da taleplerin tekerrür edip gideceğini ve yeni yönetmeliğin tadili zaruretinin sebepleriyle, bir başka yazımızla etraflıca izah etmiştik.
Bu yazımızda da, sayın Milli Eğitim Bakanının, Ocak ayı içinde B. M.M. sinin umumi heyetinde, yine hukuk talebesine, Şubat imtihan hakkı verilmesi mevzuu konuşulurken -takdir yüksek heyetinizindir. Zaten bu meseleyi üniversitelerarası genel kurulda, İstanbul Hukuk Fakültesi tevhit edilmek üzere gün deme alacağım, şeklinde beyanatı dolayısiyle, esasından halledileceğine memnuniyetle muttali olduğumuz yönetmeliğin tadilinde talebe olarak, ihtilâfların asıl sebebinin ortadan kaldırılması çaresi üzerinde mütalâalarımızı bildirmek istiyoruz.
Yönetmeliğin tadili zaruretini tatbikinin neticelerinden ve tevali eden ihtilâflardan iyi ifade edecek delil olamaz.
Bu zaruret kabul edildikten sonra mesele nasıl tadil edilmelidir? Şimdilik biz bu suale cevap aramadan evvel sınıf geçmek için yönetmeliğin derpiş ettiği hükümlerden kısaca bahsedelim.
1 — İlk imtihanlar yazılıdır. Ya-
zılı imtihanlar her sınıfta iki dersten yapılır.... Bir profesörün ne-
zareti altında çekilecek kur'a ile tayin olunduktan sonra ilân edilir. (Madde 17). Yazılı imtihanları başarmış olmak için iki dersin her birinden en az beş numara almak şarttır. (M.D. 17). Yazılı imtihanlar eleme mahiyetindedir. Bunları ba-şaramıyanlar sözlü imtihanlara giremezler. (Md. 18).
2 — Bir öğrencinin sözlü imtihanları bir gün içinde bitirilir. (Md. 24).
İmtihanları başarabilmek için yazılı ve sözlü bütün imtihan numa ralarının ortalamasının 7 den aşağı olmamak ve herhangi bir dersten beşten aşağı numara almamış bulun mak şarttır. (Md. 31).
Bütün bu ağır imtihan şartlarıdır ki çalışan talebenin muvaf-'akiyeti-
Yınır
çok uzaktır. Zira «eleme» deyince talebenin ilk evvel hakikî ve tam bir süzgeçten geçirildiği akla gelir, Ve bu mânadaki elemeyi başarmak asıl şart olarak, bazı ağır hükümlerle teçhiz edilebilir. Fakat Hukuk
Fakültesindeki eleme imtihanı; hor sınıfta okunan, seçimlik derslerden başka, asıl derslerin tamamı arasın dan, şifahi imtihanlara tekaddüm eden bir buçuk ay evvelinden kur’a
ile çekilen iki dersten yapılır. Bu itibarla aralarında hiç fark olmı-yan 6 dersten tesadüfen ikisinin eleme imtihana çıkması onlara bir üstünlük temin edemiyeceği gibi,
bunları ağır numara şartları altında başaramıyanlar öteki imtihanlar da da başarı gösteremez diye bir düşünüş tarzı varid olamaz. Binaenaleyh bu imtihanı ağır numara şartlariyle geçilmez bir kale yapıp öteki imtihanlara girmeyi bu şarta talik etmek amelî hiç bir fayda temin etmez. Aksine talebe elemelerin birinden kırık aldı diye bütün imtihanlara girmek hakkından mah
rum ediliyor. Ve zaten sınıf geçmek için bütün derslerden 7 şer numara almak kaydı ile dersler arasında sağlanmak istenen eşitliğe muha-
lif olarak sebepsiz bir tercih yapılmış oluyor.
Denebilir ki 5 er numara çok ağır şart mıdır?
— Hemen söyliyeyim kj bu numaraları almak çok ağır değil, hattâ hafiftir. Zira bu numarayı alan talebe zaten üssümizanı doldurama-
mak tehlikesi ile daima karşı karşıyadır ve o daha fazla numara almak zorundadır. Ancak çok vâki olan hâdise şudur ki: talebe dersin birisinden çok güzel numara, faraza 8-9-10 aldığı halde diğerinden kırık alır. Bu talebenin çalışmamış olduğuna delâlet etmez. Fakat elemede bir dersten kırık almamak
Bellamy Cinayeti
- ■ ZAFERİN POLİS TEFRİKASI
Yazan: Frances Noyes Harf Çeviren: S. Yazıcıoğlu
kaydı olduğu için sözlü imtihanlara giremez ve böylece iyi hazırlan dığı ve başarabileceği diğer dersler den de imtihana girmek imkânı nez edildiği için otomatikman kalır. Böylece sınıf geçmek için, 3 imtihan hakkından birisi kaybedilmiş belge almağa doğru yaklaşılmış o-lur. Esasen beher dersten 7 numara alamayınca üssimizandan, yani sözlü ve yazılı derslerin depsinden kal mak gibi ağır müeyyide önde durur ken ve talebe elemeden birinden kırık not alsa dohi sözlüde aldığı numaralarla bu kırığı 7 ye iblâğ etmek mecburiyetinde iken ayrıca elemeden kırık almamak kaydı, nahak yere çok döküntüye sebep oluyor. Bu durum İstanbul üniversitelilerin lisandan muvaffak olmadıkça diğer imtihanlara girememesine çok benzemektedir.
Binaenaleyh yönetmeliğin bu hük münün münasip bir şekilde tadili zaureti aşikârdır.
imtihanların bir günde yapılması keyfiyeti üzerinde bir başka yazımızda duracağız.
— 3 — *
Kızıl saçlı kız taarruza geçmişti:
— Allah Allah da ne demek! Pekâlâ, cinayetten daha mühim ve dalıa miitlıiş bir şey biliyorsanız lütfen bana da söyleyin.
Muhabir, derhal:
— Yok, yok, siz söylemekte devam edin, dedi.
— Söyleyim! Birleşik Amerika Cumhurreisinden tutun da, çöp tenekelerini toplayan insanlara kadar herkesi alâkadar edecek yegâne şey cinayetten başka nc olabilir? Bütün dünya halkına hitap eden tek şey budur. Amerikanın en ücra köşesindeki bir kadından tııtun Park Avenue gibi en kibar insanların oturduğu konaklardaki hanım efendilere kadar hepsi her gece yatmadan evvel bunları okur. Ilele içine biraz da aşk macerası karışmışsa. Çünkü dünya yüzünde yaşamış, ve ölüp gittikten sonra kalanların kalbini sızlatmağa, iliklerini dondurmağa muvaffak olmuş bütün büyük muharrirler hep bu suretle muvaffak olmuşlardır.
- Etmeyin canım. Biraz mübalâğa etmiyor musunuz? Bütün büyük muharrirler, ha?.. Wor-dsıvorth da mı?
— Wordsworth'u ne yapayım? Sojfok), Euripid, Şekspir, Broıv-ning'e ne buyurulur? -Kitap ve Yüzük» ün mevzuu nedir? Bir cinayet dâvası değil mi? »Othello» bir cinayet hikâyesinden başka nedir ki? -Hamlet», beş cinayet hikâyesinin bir araya gelmesinden teşekkül etmemiş midir? «Macbeth» nedir, ..The Cenci», La-mia», »Cürüm ve Ceza», hele «Carmen» cinayet hikâyeleri değil midir?
Muhabir,, katı surette,
— Affedersiniz, pes, dedi. Yahut, durun, bir dakika.. Acaba dedikleriniz doğru olamaz mı? Sessiz, sedasız epeyce kitap okumuşsunuz, ha?
Kızıl saçlı kız duymamış gibi davrandı,
— Hem de, neden dolayı dünya um en cazip, en sürükleyici mevzuu cinayettir, söyliyeyim mi? İster misiniz?
Muhabir, derhal.
— Hayır, diye cevap verdi. Sonra, yok yok, nasıl diyeyim, bilmem ki, diye devam etti, hem is-
terim, hem de istemem. Nedenmiş
bakalım?
Genç kız birdenbire ciddî bir tavır alarak,
— Çünkü hakikattir de ondan, dedi. Çünkü dünya yüzünde tam mânasiyle hakiki olan yegâne şey
dir de ondan. İnsanın nc kendi hayatına, ne de başkalarının hayatına bir paralık kıymet verml yecek derecede pervasız bir hale gelişi ne demektir. Her halde ü-zerinde düşünülmesi icabedccek derecede kuvvetli bir şey değil
Muhabir, ağır ağır:»
— Bu şekilde ifade edilince tabii öyledir.
Genç kız sözüne devam etti:
— Hem de hepimize ders vermek bakımından da faydalıdır. Bu son zamanlarda artık hepimiz, bu makineleşmiş dünyanın içinde öyle makine gibi bir hayat yaşamağa alıştık ki, kendimizi Öyle marifetli, öyle maharetli, öyle her şeyi bilir zannediyoruz ki.. Ufacık heyecanlarımızı, mızmız hislerimizi bir şey zannediyoruz; vakta^ ki birdenbire «cinayet!., diye ortada bir feryattır kopuyor, elinde kanlı matrağıyla azğın bir insanın gölgesi birdenbire karşımızda beliriyor, işte o anda hayatın ne güzel, ne tehlikeli, ne fevkalâde bir şey olduğunu anlıyoruz.
Muhabir, düşünceli düşünceli:
— Galiba sizi anlıyorum, dedi. Garip şev ama, sözlerinizde olduk ça da hakikat var. Tıpkı, dışarda fırtınalar kudururken, yağmur camları şakır şakır döğerken, aya ğınızda yumuşacık terlikler, elinizde bir kadeh .sıcak ve leziz içkiyle alev alev giirüldeyen bir o-cak karşısında duyduğunuz nefis, rahat, emin bir saadet duygusu gibi. Müthiş bir fırtına, veya müthiş bir cinayet kadar hiç bir şey insana içinde bulunduğu emniyeti, huzuru anlatmağa kâfi değildir. Öyle değil mi?
Hiç bir şey. Sonra düşüne düşüne ilâve eıti:
— Hiç bir şey beni cinayet kadar alâkadar edememiştir, dedi.
— Demeyin canım! Pek o kadar kendinizi kaptırmayın. Ben sizin
yerinizde olsam, bu işi sadece ikin
ci derecede bir zevk olarak kabul
ederdim. Bu hızla gidecek olursa-
nız günün
birinde elinizden bir
kaza çıkacak, zavallı bir bigünahı karısından edip saadete kavuşturacaksınız. İyi nişan alır mısı-
Kızıl saçlı kız hafifçe öfkelenmiş gibi?
— Siz cinayet denilen şeyi eğlence kabilinden telâkki ediyorsu nuz, değil mi? dedi.
(Devamı var)
Korkak bir kız olmadığını söylemişti ya... Ferriyer’in gölgesi bile artık görünmez ve ayak sesleri işitilmez olduktan sonra bile tek başına sokağın ortasında, gittikçe koyulaşan karanlığın içinde, hiç korku hissetmeksizin, bir an kadar hülyaya dalmıştı.
Sen-Onore’nin saati sekizi çeyrek geçeyi çaldı. Gecenin sükûnu içinde çalan saatin tunç çanı Fi-yorenda’yı da dalgınlıktan kurtardı. İçini çekti, büyük bir haz içinde:
— Her halde rüya değil bu hal!... dedi.
Bu anda, onun yüksek sesle soy Igdiği bu sözlere cevap olmak ü-zere, ayni zamanda alaycı ve teh-ditkâr bir ses, kulağına:
— Bir şeye karar vermekle o karar verilen şeyi tahakkuk ettirmek arasındaki zaman zarfında pek çok hâdiseler vukua gelebilir! sözlerini fısıldadı.
Kız hemen geri döndü ve Baron dö Rospinyak’ın, üstüne doğru eğilen suratını tanıdı. Meş’um herifin gözlerinde müthiş bir arzu ateşi yanıyordu.
Etrafına bakındı ve tepeden tır nağına kadar silâhlı dört adamın kendisini sardığını ve mermerden birer heykel gibi durduğunu gördü.
Rospinyak başka bir söz söylemedi. Bir işaret yaptı.
Dört heykel canlandılar, demir gibi kuvvetli ve sert pençeleriyle genç kızı yakaladılar, ve, bir harekette bulunmasına meydan ver meden hemen bir tüy gibi kaldırdılar.
Kız, yakalandığını, en az kuvvetlisi kendisini bir saman çöpü gibi kırmağa muktedir sekiz el ile havaya kaldırıldığını gördü. Mukavemete lüzum görmedi... Hem ne yapabilirdi ki? Yalnız, avazı çıktığı kadar:
— İmdat!... Yetişiniz!... Ferri-yer!... Boröverl... imdat!... diye
Yazan: Ml$EL ZEVAKO
— 3
bağırdı.
Rospinyak, o sert sesiyle:
— Tıkayın ağzını, sersem herifler!... emrini verdi.
Bu emir hemen yerine getirildi. Dört meş’um haydut, omuzlarında taşıdıkları bu pek kıymetli yükle oradan uzaklaştılar. Ama pek uzağa da gitmediler. Bulua sokağına saptılar. Hatırlarda olsa gerektir. Kont dö Luvr'un küçük evi Bulua ve Pötişan(l) sokaklarının birleştiği köşede idi. Pötişân’m meşhur Haçı, iki sokağın kavşağında dikilmiş bulunuyordu. Dört haydut, bu sokakta biraz yürüdükten sonra Kokiyyer sokağı istikametinde ilerlediler. Rospinyak da sessizce bunların yanında yürüyordu. İçerlek bir yerde gizlenen bir mahfe yirmi metre kadar ileride duruyordu. Bir kaç adımda oraya varıldı.
Fiyorenda, mahfenin yastıkları üzerine yavaşça yatırıldı, perdeler kapatıldı.
Rospinyak:
— Haydi, çekiniz! emrini verdi.
Ağır mahfe, bir seyis tarafından hareket ettirildi. Dört haydut da yanda muhafızlık vazifesini görüyordu.
Yolun ortasında duran Rospinyak mahfenin Kokiyyer sokağına saptığını görünceye kadar onu gözden ayırmadı. O vakit rahatça bir nefes aldı.
Geri döndü ve kestirme yollardan geçerek Luvr Sarayı boyunca uzanan rıhtıma geldi. Basamakları ıslak bir taş merdivenden ine-
Çeviren: RAGIP RIFKI
rek bir kayığa atladı, küreklere yapıştı ve, nehrin karşı sahilinde meş’um ve heybetli gölgesi sulara akseden Nel kulesine doğru gitti.
Bu, kızı kaçırma hâdisesi, inanılmaz bir süratle başarılmıştı. Rospinyak’ın, şaşıran ve fakat korkmayan Fiyo-renda’ya göründüğü an ile mahfenin uzaklaşmasını müteakip onun da geri dönerek karanlık sokaklara daldığı an arasında ancak bir dakikalık bir zaman geçmişti.
Ve Rospinyak’ın karanlık sokak lara dalmasını müteakip Pötişan sokağındaki küçük evin kapısı birdenbire açıldı ve bir adam sokağa fırladı. Bu, Boröver idi. A-çık kalan kapının, eşiği üzerinde, kılıç ve hançerlerini ellerinde tutan iki dev cüsseli adam kımıldamadan duruyorlardı.
Boröver sokağa fırlamıştı. Orada kimseyi göremeyince şaşırıp kaldı. Hemen kapının civarını gözden geçirdi. Anormal hiç bir şey görmedi. Sûrlara doğru gitti, tekrar eve geldi, Bulua sakağını dolaştı yine geri döndü. Haçın etrafında dolaştı, Sent-Önore sokağına doğru yürüdü. Nafiz gözlemiyle karanlıklar içinde araştırarak, gidip gelerek, dönerek, koklayarak dolaştı.
Hiç bir şey görmedi.
Kendi kendine:
• Garip şey, dedi, ismimin çağırıldığını duyar gibi olmuştum...
Tekrar küçük evin kapısına geldi. Dev cüsseli iki müsellâh adam hâlâ orada dimdik duru-
yorlardı. Üzüntülü bir tavırla onlara:
— Aldanmış olmalıyım, dedi.
Ve sonra, kumanda verir gibi vakur bir tavır ve eda ile:
— İyi göz kulak olunuz. O genç kız gelip kapıyı çaldığı zaman o-nu sokakta bekletmeyiniz, hemen kapıyı açınız. Beni nasıl koruyorsanız onu da ’ öyle koruyacaksınız... Geceniz hayır olsun, içeri giriniz, kapıyı kapayınız... sözlerini söyledi.
İki adam eve girip kapıyı kapayınca o da hızlı adımlarla uzaklaştı. Yürürken şöyle mırıldanıyordu:
— Küçük Fiyorenda’nın hâlâ eve gelmemiş olması cidden fevkalâde ve pek üzüntülü bir hâdisedir!... Kız, gayet garip tabiatlıdır ve hür yaşamağı sever!... Kim bilir, belki de, bu evde kendisini kafeste hissetmiş ve kendi arzusuna muvafık bir yuva aramağa gitmiştir... Eğer böyle ise ne â-lâ!... Ama, onun sesini tanır gibi olmuştum... Kahrolası şeytan!... Benim ise şimdi kırbaçlayacağım başka köpekler var ve hayli vakit da kaybettim! Yarın Fiyorenda ile meşgul olacağım...
Boröver de Rospinyak gibi Luvr’un rıhtımına geldi. Bir kayığa atladı ve Nel kulesine doğru gitti. Bu sırada saat sekiz buçuğu çalıyordu ve Rospinyak da Ogüs-ten rıhtımına çıkmıştı.
II
LUVR SARAYINDA
Boröver, ertesi sabah Luvr sarayına gitti. Kral ile uzun müddet görüştü. Kral İkinci Fransuva ile -Şövalyem, diye adlandırdığı adam arasında geçen bu esrarlı ve gizli görüşmenin ne gibi neticeler husule getirdiğini daha ileride söyliyeceğiz.
(»mmı var)
(1) Bugünkü: Krua - de - Pöti -Şan sokağı.
ZAFER
Sayfa:5
Ekmek
2
S
3
5
1(-
Koyun eti Sığır eti
4 Balık uskumru
0 Yufka
Yassı kadayıf Tel kadayıf Ekmek kadayıfı
b-
dr in
i
o-
*!
ş
*1
Tel: 11135 Ankara
Çarşamba
Perşembe
28/4/1950
L
10000A 15000
8
harç
Yoğun Yumurta Tereyağ
10000 12500
500
9 Şeker toz
ad. Adliye kargısı : 224.
K. soğan Limon Elma iyisi Portakal (80 lik) 2558 A 2600 Ayva Havuç Patates
Domates salçası Pırasa Kereviz Kayısı Malatya Limon tuzu Y. Salata Mandalina K. Turp Lahan-a İspanak T.' soğan Dereotu Taze bakla Nane Armut Kamıbahar Maydanoz
I;—
ilin ıir s S m;
*•
:■
Eksiltmeye konulan yiyecek maddelerinin
Miktarı
Kilo Kilo
Yükleme Boşaltma yaptırılacak
Muhammen
Tutan
Teminat
25000 36000
Sadeyağ Turyağ Zeytinyağ Yemeklik tuz Beyaz sabun Çamaşır sodası Yeşil mercimek Nişasta Pirinç tosya Selânik fasuly Barbunya fasulye Kuru bamye ün
Makarna irmiklı Şehriye Kuş üzümü Buğday aşurelik K. üzüm (10.No.) Kuru incir (süzme) 3 Ceviz içi Gül suyu Bal Karabiber Sirke tç fıstık İrmik Sebze konserve Fındık içi Çay Kuru sarımsak Tahin Üzüm pekmezi K. Erik P. Tatlısı Vanilya Pirinç unu Hardal Sofra tuzu Şambaba Salamıır yaprak
28750
924
29874.00
Tavuk eti Hindi eti
Reçel muhtelif Beyaz peynir Zeytin tanesi Kaşar peyniri Kaymak
T, Helvası
1 — Fakültemizin Gülhane Hastanesindeki kliniklerinde çalışan psraonellerlnln 1950 malı yılı sonuna kadar olan İaşesi İçin yukarıda cınr, miktar ve Kadar, ile lılzaUnnda geçici teminatı ve eksiltme gün saatleri yazdı İaşe maddeleri, açık eksiltme ve kapalı zari usulü İle eksiltmeye konmuştur
2 — Bu İşe alt eksiltme şartnameleri her gün Fakülti. idaresinde görülebilir.
3 - (15000) liradan yukarı olan gurupların kapalı zart usulü ile ve (15000) liradan aşafc olan gurup Isrm İse açık eksiltme suretiyle ayrı ayn eksiltmesi yapılacaktır. İstekliler her gurupta bulunun iaşe mad desıne, tahmini bedelinden yukan olmamak üzere ayn ayh Kat teklif edecekler ve gnruplarm genel ye kûnu üzerinden teklif yapılmıyacaktır.
4 — Eksiltme her gurubun hizasında gösterilen glln ve saatte' TıpFakültesInde toplanan Satın Alm» Komisyonunda yapılacaktır.
5 — İsteklilerin ihale saatinden önce geçici teminatlarım Ankara Üniversitesi, Saymanlık Müdürlüğü veznesine yatırmış olmaları ve 1950 mali yılı Ticaret Odası vesikası ile2490 sayılı kanunda yazın belgelen İle birUkte belirli gün ve saatte Fakülte Satın Alma Komisyonuna gelmeleri
8 — Kapalı zarf usulü ile yapılacak eksiltmelerde, isteklerin yukarıda yazılı belgeleri ile birliket tasbit edilen günde, İhale saatinden bir saat önce teklif mektubu ve teminat makbuzunu havi kapalı zaır tarını Satın Alma Komisyonu Başkanlığına vermeleri ilân olunur. (1963) (220)
Satılık
I ^Müstakil inşaat malzemesi 400 M’, kalas ve kadran, betoni yerler, su motörleri kompresör ve sai-re. Müsait Hatlarla Deliller Tepesi No. 99 Ahmet Ergüne müracaat.
(716)
Tarım Bakanlığından
Traktör ve kamyonları koymak için geniş bir avlu içinde hangarı ve bir iki odası bulunan bir mahalle ihtiyaç vardır.
Bu evsafı haiz hangarı bulun adların Toprak İşlen Genel Müdürlüğüne müracaatları (2193)
1? Nisan Pazartesinden itibaren Türk Filmciliğinin yarattığı ilk bliyiik harika
Ateşten Gömlek
Eser : Halide Edip Adıvor
Rejısö : Vedat Örfi Bengü
i00 lerce Sanatkâr, 1000 terce figüran — Vatan uğrunda çarpışanların, ölenlerin des tanı — Türkün İstiklâl mücadelesi — Canlanan bir tarih — Her sahnesi göz yaşları döktürecek eşsiz Millî bir zafer
Tarım Bakanlığından
Tarım Bakanlığının açacağı Tarım alat ve makinaları kurslarına öğrenci alınacak
Marşal Plânı gereğince memlekete getirilmekte olan tarım âlet ve makinalarını kullanacak makinistleri yetiştirmek ır.ksadiyle 2 May 1950 gününde başlamak ve 5 ay devam etmek üzere 20 muhtelif okul işletmede yatılı tarım âlet ve makinaları kursları açılacaktır.
Bu kurslara aşağıdaki sıraya göre öğrenci alınacaktır:
1 — Arazi ve makina sahibi olup ta kendi işinde çalışacak köylü ve çiftçi çocukları,
2 — Arazisi olup ta makina alarak ziraat yapacak köylü ve çiftçi çocukları,
3 — Arazi ve makina.sahibi şahıslarla birlikler ve kooperatifler namına yetişmek isteyenler,
4 — Teknik Tarım ve sanat okulu mezunları,
5 — Her hangi bir çiftlikte veya devlet çiftliklerinde tarım âlet ve majsinalaru-üzeriı^e çalışmış olanlar,
: 6 — Askerliğini motorlu bir kıtada yapmış olanlar,
7 — Bu sahada yetişmek isteyenler alınacaktır.
Kursa girmek isteyenlerin:
ı — Türkiye Cumhuriyeti tabaasmdan ve iyi hal sahibi olması,
2 — En az okur yazar bir durumda bulunması,
3 — Yaşının 16 dan aşağı ve 30 dan yukarı olmaması,
4 — Sıhhî durumunun Tarım âlet ve makinalarında çalışmağa elverişli bulunması lâzımdır.
Öğrenci seçimleri mahalli tarım teşkilâtınca yapılacağından isteklilerin İllerde Ziraat Müdürlüklerine ve İlçelerde Ziraat Muallimliklerine baş vurmaları ilân olunur (2191)
Toprak
Bölge Müdürlüğünden
1 — Aşağıdaki müfredatlı cetvelde adlan yazılı anbarlacımızda gelecek veya buradan diğer mahallere sevkedilecek Ofisimize ait hububat bakliyat vesair maddelerin yükleme ve boşaltma işleri açık eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Eksiltme anbarlarm hizalarında gösterilen günlerde ^Ankara Bölge Müdürlüğü binasında teşekkül edecek hususî komisyon önünde yapılacaktır.
3 — İsteklilerin karşılarında gösterilen geçici teminatlarını eksilt meden bir saat önceye kadar Ankara İşletme Şefliği veznesine yatırmaları ve alacakları makbuzları ile ihale saatinden evvel komisyona baş vurmaları lâzımdır.
4 — Bu işe ait şartlaşma ve sözleşme tasarıları 5 lira karşılığında Ankara Bölge Müdürlüğü Ticaret servisi ile cetvelde yazılı Anbar Şefliklerinden temin edilir.
Açık eksiltmeye çıkarılan Anbann Eksiltmenin Tarih Giinii
21/4/1950
Cuma
24/4/1950
25/4/1950
Sah
26/4/1950
27/4/1950
Günlük yükleme Geçici teminat boşaltma S. D. tonajı
Her boyda mevsimlik 800 cins patronlu modellerimiz yeni geldi. Kaçırmayınız. Atatürk Bulvarı No. 215.
AKSOY KİTABEYİ, Telefon: 22564.
Polatlı Tüney Çılbah
Çerikli Kırıkkale Sarıoğlan Yerköy Sarımsaklı Sekili
Şefaarlı
Sineânköv Fakılı
Ankara Yeşilhisar Kayseri Balışeyh Himmetdei Çankırı
200—300 15— 30 75—100
75—100
45— 60
60— 90
200—300
60—100
45— 60
180—225
75—100
115—165
30— 45
50—10J
30— 60
45— 75
12086)
Soğukkuyu Askerlik Şubesi Başkanlığından
" I
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi İkinci Tertip Kıymetli Eşya Piyangosu
Çekilişe az bir zaman kalmıştır. Bir liralık biletle şık bir ev, kamyon, takati otomobili, traktör, motosiklet, radyo, saat, kumaş gibi 150.000 liralık 14.000 küsur parça hediyelerden birisini kazanmak sizin için bir talih işidir. Bu güzel vesile ile de yoksul çocuk dâvasına yardım etmiş olacaksınız.
929 doğumlu ve bu doğumlularla işleme tabi yerli ve yabancı Hava, Hava Piyade, Hava Mptörlü Topçu, Hava Motörlü Nakliye, Hava Muhabere, Hava Harp Sanayi ve sair havanın hangi bölümünden o-lursa olsun Hava sınıfına ayrılanlardan artığa bırakılmış olanların ve kanuni sebeplerle şevkleri geri bırakılmış olanların, 5 Mayıs 1950 günü sevkedilmek üzere şubeye başvurmaları, gecikenler hakkında kanuni (Koğuşturma) yapılacağı ilân olunur. (2270)-(250)
ı ı .-.il 1
Ankara Telefon Müdürlüğünden
Neon Tesisatı İslah ettirilecektir
İller Bankasından:
tiler Bankasından :
Banka binası tavanındaki NEON tesisatı mevcut şartnamesine göre sökülerek dam üstüne alınacak ve yenilenecektir. İşin keşif bedeli 6.136,40 Hradır.
Geçici teminatı 460,23 liradır.
Kapalı teklif zarfları makbuz ınukabilijıde en geç 24/4/1954 günü saat 17 ye kadar Bankamıza teslim edilecektir.
Eksiltmeye iştirak edecekler evvelce bu nevi tesisat yaptıklarına dûlr Bayındırlık Bakanlığınca tastiklı belge ibraz edeceklerdir.
Bu işe ait şartname 2,5 lira bedel mukabilin de Bankamız Muhasebe Müdürlüğünden temin edilebilir
Bilcümle devlet ve belediye vergi ve resimleri Noter ve masrafları ve bunların zam tan işi alana ait olacaktır.
Banka ihaleyi yapıp yapmamakta ve işi •«Hediğine vermekte serbesttir. (1651) j&3)
1 — Soyadlanna göre yeniden bastırılan 1950 yılı Ankara Telefon Rehberi şehir içindeki P. T. T. merkezleri ile Telefon Müdürlüğünde 150 kuruşa satılmağa başlanmıştır.
2— Yeni rehberin satışa çıkarıldığı 14/4/1950 tarihinden itibaren:
(01) No.— Bilinemeyen telefon numaralarına (Ücretlidir) (02) .No.— Telefon bozuklukları ve şikâyetlere (Ücretsiz) :( (03) No.— Şehirlerarasına (Ücretsizdir)
(04) No.— Danışma (Abonman işlerine) (Ücretlidir)
(05) No.— Saat? a (Ücretlidir) tahsis edilmiştir.
Yanlış arama yapılmaması için keyfiyet önemle ilân olınur. (2271)-(251)
■ — ■ . . ■ ı ı,ı -
V
Maliye Bakanlığından
Milli Eğitim Bakanlığından
ı -- 4304 sayılı kanuna ek olarak kabul edilen 5642 sayılı kanun gereğince gelecek yıllara geçici yüklemelerle ve bedelleri 1951 yılından itibaren ödenmek üzere; yurdun muhtelif yerlerinde Meslekî ve Teknik Öğretim okulları binaları yaptırılacaktır.
2 — ihale edilecek binaların listesi Bakanlık Meslekî ve- Teknik Öğretim Yapı İşleri Müdürlüğünde görülebilir.
- Üsteldiler (kendilerini tanıma bakımından) şimdiye kadar yaptıkları işlere ait dairelerden aldıkları belgelerin tasdikli örneklerini dilekçelerine bağlayacaklar ve malî durumları hakkında gerekli bilgiyi verdikten sonra haklarında hangi bankalardan malûmat alınabileceğini belirteceklerdir.
4 - Bunun için Bakanlık Meslekî ve Teknik Öğretim Merkez Sa- ,
tınalma Komisyonu Başkanlığına en geç 2/6/1950 tarihin t kadar müracaatta bulunulması İlân olunur. (2161)
Suriye Maliye Bakanlığı tarafından 28/3/1950 tarihinde ittihaz edilen 616 sayılı karar gereğince, Suriye Cumhuriyeti dışında bulunan ve 1 Nisan 1947 tarihinden mukaddem bir tarih taşıyan 50 ve 100 liralık Suriye banknotlarının tedavülden kaldırıldığı, bunlardan Türkiye'de bulunanları, mezkûr karar ile tanınmış olan haklardan faydalandırılmak üzere, makbuz mukabilinde tesellüme Suriye ve Lübnan Bankası muhabiri Osmanlı Bankasının tavzif edildiği ve bankaya tevdi için tesblt edilen müddetin 1 Mayıs 1950 günü akşamı hitam bulacağı öğrenilmiştir.
Keyfiyet alâkalılarsa bilgi edinilmek üzere ilân olunur. (2371)
Ankara-Istanbul ve İstanbul ■ Ankara
Yolcularının Nazarı Dikkatine
Her gün karşılıklı Ankaradan Istanbula ve İstanbuldan An-k.traya Emniyet Koç Otobüs seferleri 15 Nisan 1950 Cumartesi sabahından İtibaren bağlıyacaktır.. Sayın yolcuların fazla tafsilât için aşağıdaki yazıhanelerimize müracaatlarını rica ederiz.
Ankara: 11 Jandarma Komutanlığı yanında Emniyet Otoları Yazıhanesi, Tel: 12099.
İstanbul: Sirkeci, Orhaniye Caddesi Aşmalı Kahve bitişiğinde Çorlu - Ankara Yazıhanesi Tel: 25705.
l ııı n l
Gençler Birliği ile D. Spor dün 2-2 berabere kaldı
Dünkü maçta Gençler Bir ligi beki Rauf’un ay ağı kırıldı, goller birinci ve ikinci devrede karşılıklı yapıldı
Gençlerbirliği ve Demirspor ta- kafa Vurduysa da direğe çarparak kımları dün 19 Mayıs Stadında 3 ' girmedi ve Gençler muhakkak bir bine yakın bir kalabalık önünde gol kaybettiler. Millî Eğitim Kupası mahalli karşı-' laşmalannı yaptılar.
Reşat Önen’in idare ettiği maça takımlar şu kadrolarla çıktılar:
Gençlerbirliği: Necip, Turhan, Rauf, Ali, Haşan, Ayhan, Hamdi. Korhan, Ali, Şahap, Halim.
Demirspor! Emin, İskender, İsmet, Mehmet, Süleyman, Muzaffer, Zekeriya, Kadri, Abdullah, Rıdvan, İsmail.
Saat 16.30 da oyuna Gençler başladılar ve iki tehlikeli akınlarını kaleci Emin müdahale ederek önledi. Akabinde Demirsporlular sağ dan indiler. Kadrinin uzaktan bir şütii kalenin üzerinden aştı.
7 inci dakikada Gençlerin sola-çığı Halim, önündeki beki geçerek yakın mesafeden topu kalenin içine gönderdi. Ali âdeta kale içinde topa
pu yakahyan Zekeriya, sıkı bir sol şütle Demirsporun ikinci golünü çıkardı.
25 inci dakikada oyun hararetlen, di. Akınlar karşılıklı oluyor ve zaman zaman her iki kale tehlike geçiriyordu.
I 28 inci dakikada beklenmedik
First
E'dol, E doğ n tedavi için A.rupcya gidiyorlar
Aralık ayında İstanbulda
Vienna - Karma takım maçında burun kemiği kırılarak sakatlanan Millî kalecilerimizden Erdal ile, ge çene sene bir Fener - G. Saray maçında diz kapağından sakatlanan Millî futbolcularımızdan Erdoğan bu ay sonunda tedavi edilmek üzere mensup oldukları Fenerbahçe kulübü tarafından Avrupaya tedaviye gönderileceklerdir.
Her türlü pasaport ve vize işleri tamamlanmış olan bu iki güzide fut bolcumuzdan Erdoğan Viyana’ya, Erdal da Parise, gidecektir.
Bıs k'et
yc rışması
Bölge bisiklet ajanlığı tarafından Akköprü - Etimesgut asfaltı üzerinde tertiplenen teşvik yarışması dün saat 10 da yapıldı. 30 kilometrelik bu yarış yavaş bir tempo ile cereyan etti ve neticede Ankaragü-cünden Sadık Şen birinci geldi. Yarışa 14 müsabık katılmıştır.
Karşıyok ı S riyede rrrğ ûp
İzmir’in Karşıyaka futbol takımı. Şam’da Suriye ordu karmasiyle yap tığı maçı 4.3 kaybetmiştir. Oyunun ilk devresi 3 . 1 Karşıyakalıla-rın lehine bitmiştir.
Mdıî Eğilim Mukâfc tı Puv-n du’umu
M G
MAY
Beşiktaş
Fenerbahçe Vefa Gençlerbirliği Demirspor Al tay Göztepe
6
3
3
3
7
12
11 inci dakikada ortadan gelen topu yakalayan Demirspor sağ a-çığı Zekeriya 12 pas içinden sıkı bir şütle takımına ilk golü kazandırdı. I
18 inci dakikada Gençler mühim müessif bir hâdise oldu. Gençlerin bir fırsat daha kaçırdılar. Soldan sol beki Rauf topu uzaklaştırmak gelen topu Ali Halime verdi, o da iç ...
Korhan’a bıraktı. Kaleye kadar gi- hatalı bir şekilde ayak koydu. Genç ren Korhan topu havalandırarak lerin beki yere düşerek kıvranmaya fırsatı kaçırdı. [başladı, oyun durdu ve Raufu dı
30 uncu dakikadan sonra Demir- şan çıkardılar. Hakem de Kadı iyi sporlular bir müddet vaziyete ha- ■ bu hareketinden dolayı oyunan çı-kim oldularsa da neticeyi değiştiremediler. Devrenin sonlarına doğru Gençler açıldılar ve sağlı sollu a-kınlarla Demirspor kalesini sıkıştırmaya başladılar. Nihayet Santrfor Al!i kale yakınından yerden bir vuruşla Gençleri berabere duru ma getiren golü çıkardı ve devre l-l bitti.
İkinci devre
Oyuna yine Gençler süratli başladılar ve daha ilk akınlan gol o-luyordu. Demirspor kalesinin karıştığı bir anda kaleci Enıiıı aradan yatarak topu aldı ve tehlikeyi önledi. Oyun bir müddet Demirspor yarı sahasında oynandı. Fakat Genç lerbirliğji torlarının şüt atamamaları netice almalarına imkân ver -miyordu. 10 uncu dakikada oyun Demirspor kalesi önünde oynanırken ileriye atılan top Gençlerden birine çarptı. 30 metreden ve biraz soldan Kadrinin frikikten attığı to-
n sert bir vuruş yaparken Kadri
I
■ ou nareKeunaen aoıayı oyunun çıkardı. Gençler 10 kişi kalmalarına rağmen vaziyete hâkim oldular ve rakiplerinin kalesini zorlamağa baş ladılar. 31 inci dakikada Demirspor kalecisi Emin fedakâr bir hareketle rakip taraf torlarının ayaklarına yatarak bir gole mani oldu. Akabinde Demirsporlular soldan indiler Top Rıdvanda Zekeriyaya rahaıça pasını verdi. Herkes gol olmasını beklerken Zekeriya topu düzeltttı fakat kalenin yanından dışarı attı Böylelikle Demirsporlular muhakkak gollük bir fırsatı kaçırmış oldular.
37 inci dakikada Gençler soldan indiler. Kaleye atılan topu Emin bloke edemedi. Süleyman ın Önüne düşen topu Demirspor santrhafı çeviremedi ve kendi kalesine sokarak Gençleri berabere duruma geçirdi.
Gençler oyunun sonlarına doğru akınlarını arttırdılar. 40 inci dakikada santrfor Ali iki Demirsporlu -
Yabancı memleketlere
gidecek takımlarımız
Öğrendiğimize göre, İstanbulspor Galatasaray takımının da İngil-takımile Adananın Demirspor ta- tereye gitmek üzere teşebbüse geç-kımları Mayıs ayı içinde ayrı ayrı , tiği bildirilmektedir.
Suriyeye giderek maçlar yapacak- | TîirVİVO Eaalr*fhhı «mnîvon.. lardır.
Fenerbahçenin futbol, basketbol ve tenis takımları da Suriye ve Lüb nana davet edilmişlerdir. Anlaşma, ya varıldığı takdirde Sarı - Lâciverttiler Mayıs sonlarına doğru hareket edeceklerdir.
Beşiktaş takımı 14 Mayısta uçakla Amerikaya hareket edecektir. Si -yah - Beyazlıların yol üzerinde Ro-mada da bir maç yapmaları muhtemeldir.
Türkiye basketbol şampiyonu Ga-llatasaıay takımı, Lübnanın £)porting ' Club basketbol takımı tarafından dört maç yapmak için Lübnana da-j vet edilmiştir.
Lübnanlılar, aynı şeraitle mem-I leketimize gelebileceklerini teklif-I lerinde bildirmektedirler.
Sarı - Kırmızılı basketbolcular ı anlaşma olduğu takdirde ilk karşılaşmalarını yapmak üzere 5 Ma-lyısta Lübnanda bulunacaklardır.
10.000 Ton çimento alınacaktır
26
24
19
17
16
15
İZ
7
Ingiliz Sunderland takımı geliyor
İngiltere birinci küme liginin favori takımlarından Sunderland ile Fener - Beşiktaş ■ Galatasaray kom binezonu arasında katî anlaşma hasıl olduğundan bu tanınmış Ingiliz takımı 10 Mayısta İstanbul'a gelecektir.
13, 17, 21 ve 22 Mayıs tarihlerinde dört maç yapacak olan Sunder-land'la ilk karşılaşmaya Beşiktaş çıkacak ve ertesi günü uçakla Ame rikaya hareket edecektir.
İngilizlerle son karşılaşmayı genç millî takımın yapması düşünülmektedir.
Bölge boks biri'cilğiri Gençler B rl ği kczardı
İki gün devam eden 1950 yılı Ankara bölgesi boks birinciliği dün sona ermiştir. Takım itibari ile Gençlerbirliği brinci olmuştur. En teknik boksör kupası Demirspoıdan Mustafa İnciye verilmiştir.
Alınan teknik neticeler şunlar -dır:
51 kiloda: Sevindik Erciş (G.B.)
54 kiloda: Sadi Ertaş (A.G.)
58 kiloda: Yusuf Mergen (A. Eld.)
62 kiloda: Mustafa İnci (D.S.)
67 kiloda: Sairn Saygılı (D. S.)
73 kiloda: Kâmil İçli (Uçakspor) Ağırda: İrfan Bozer (G. B.)
nun arasından topu kaparak 12 pas içine girdi. Fakat çektiği şüt Emine çarparak gol olmadı. Ve maç da pek az sonra 2-2 beraberlikle sona-erdi.
Teessürle öğrendiğimize gpre, u-yunun ikinci devresinde sakatlanan Gençlerin sol beki Raufun ayak kemiği kırılmış ve Niimune Hasta-hanesinde tedavi altına alınmıştır. Genç Raufa geçmiş olsun der, acil şifalar dileriz. N. SEL
F. Bahçe: 1
Beşiktaş : 1
G. Saray da VeH ile berobe-e koldı
İstanbul, 16 — Millî Eğitim Kupası maçlarına bugün de İnönü Stadında aşağı yukarı 20 bini bulan bir seyirci kitlesi önünde devam edildi.
Saat 15 de ilk maçı yapan Galatasaray ile Vefa takımları şöyle birer kadro ile sahaya çıktılar:
Galatasaray: Turgay - Naci, Ruhi - Musa, Muzaffer, Doğan . Reha. Hikmet, Gündüz, İlhan, Koçis.
Vefa: Şükrü - Mustafa, Rahmi -Melih, Galip, Salâhattin - Hikmet, Karnik, Suphi, İsmet, Bülend. I
Hakem: Mustafa Güventürk. |
Devre oldukça süratli bir tempo . ile başladı. İlk 15 dakikada teşeb- I büs Vefalılarda idi. Fakat Yeşil - ' Beyaz hücum hattı bugün de bece rlksiz bir oyun oynadığından bu ' müddet zarfında yakaladığı bir kaç fırsattan istifade edemedi. l
1 — Banka ihtiyaçları için 10.000 ton Türk normlarına uygun port-land çimentosu alınacaktır.
2 — Bu çimentonun teslim müddetleri, teknik evsafı, fiatları ve bu ihale ile ilgili diğer esaslar hakkmdaki şartnameler Ankara’da İller Bankasından ve İstanbul’da (Tünel pasajı Dervişzade hanında 11-bank ve Temel Sondaj ve Arter.yen Limited ortaklığı) ndan bedelsiz o-larak tedarik olunabilir.
3 — Şartnameye uygun teklifler kapalı zarfla en geç 6 Mayıs 950 Cumartesi günü saat 13 e kadar Bankamıza tevdi edilmiş olacaktır.
Postada vaki olacak gecikmeler ve telgrafla yapılacak teklifler kabul edilmez.
4 — Kapalı zarflara 30.000 liralık teminat mektubu veya makbuzu konulacaktır.
5 — Kapalı zarflar 8 Mayıs 950 Pazartesi günü saat 10 da Banko Satın Alma Komisyonunda açılacak ve Banka İdare Meclisinin kararından sonra ihale neticelendirilecektir.
6 — Banka bu ihaleyi yapıp yapmamakta veya işi dilediği müessese-
ye vermekte tamamen serbesttir. (,2308)-(253)
Ankara Sular İdaresinden :
1 — Şebekede kullanılmak ü zere 13-15 mm. kutrunda 400 adet, 20 mm. kutrunda 400 adet, 40 mm. kutrunda 70 adet ki cem’an 870 adet su sayacı mübayaa edilecektir.
2 — Su sayaçları T. C. ölçü ayarlar nizamnamesine uygun ve kuru tipte olacak (Düz okunakl; tip 1er tercih edilir) ve her sayaçla birlikte bir adet don çenberi ile rakor lan komple olarak verilecektir.
3 — Ellerinde yukarda yazılı ev safta su sayacı bulunanlar veyahut ecnebi memleketten getirmek istiyenler (Döviz, .Gümrük ve sari muamelât ile her türlü vergi ve resimler ve sair masraflar yükleniciye ait olmak üzere) 3/5/950 gününe kadar teklif edeceklpri sayaçların birer numunesini veya kataloglarını, An kara Sular hfaresi anbarında teslim fiatlarını ve teslim müddetini bildirmeleri rica olunur.
4 — İhale evsaf ve fiat itibarı ile en uygun şerait teklif eden firmaya yapılacağından teklif zarflarının mühürlenerek ikinci bir zarf içine konduktan sonra İdare namına göndermeleri ilân olunur. (2330)
YOZGAT PAZARI sayın Ankarp halkından gördüğü rağbet üzerine paket tereyağlarımız fiyatlarında beher kilosunda mühim tenzilat yapmıştır.
FİRMAMIZI TAŞIYAN
kı
Baş nokaleden dev jm :
Nereye gidiyoruz ?
denberi söylediği nutuklarda daima kendi partisini dindar, ve imanlı, karşılarmdakini imansız ve dema-gok diye tanıtması başka türlü nasıl izah edilebilir? O nutuklar ki, günde dört defa radyo ile mertı-leketin en ücra kahve ve köy odalarına kadar tekrar tekrar durmadan telkin edilmiştir. Seyahatlerinde, lıer ne bahane ile olursa olsun, Diyanet İşleri Reisini beraberinde götüren bir Başbakan; kongrelerinde dini politikaya âlet edici broşürler dağıtan 'bir parti; vâiz-lere halkevlerinde dini ve politik mahiyetle vaaz ve nasihatler verdiren bir hükümet; bugün kulağına gelen tekbir, tehlil ve ezan sesleri karşısında «lâhavle» çekerek maddi ve mânevi büyük mesuliyetini bertaraf edemez.
Kaldı ki bir seneden beri tutulan bu yol tamamen yanlıştır; vatanse« veriik bahsinde olduğu giiJi din gibi mukaddes bir mefhum üzerinde de inhisarcılık iddiası caiz midir? Karşısındakine, .Ben imanlıyım, sen imansızsın» demeğe hiç bir müslümanın ne Allah huzurunda ve ne de kul önünde hakkı vardır. Elhamdüllillâlı, hepimiz müslüma-nız. Hepimiz asgarî sayın Günaltay kadar, iman sahibi ve dinimize hürmetkarız. Müslüman doğduk, müs-lüman olarak öleceğiz. En aziz e-melimiz, çocuklarımızın, torunlarımızın bu terbiye ile yetişmeleri ve büyümeleridir. Fakat bunun yeri politika sahası değildir. Allahla kul arasına, kimsenin giremiyeceği İslâm dininin en başta gelen yüksek bir akidesidir. Devlet adamları ağızlarından çıkan her sözü, en hassas terazilerde tartarak, sözlerinin
muhtelif halk tabakaları arasında mâna ve şümul bakımından ne gibi-muhtemel tefsirlere yol açacağını hepimizden ziyade bilmeli ve ona göre söz söylemelidirler. Yoksa, .iş işten geçtikten, bunca senedir iistüıie titrenen vicdan hürriyeti, ye dinin politikaya âlet edilmemesi gibi güzel prensipler ifsat edildikten sonra, döğünmenin veyahut şid. det tedbirlerine başvurarak hâdiseleri örtbas etmenin ismi idareci-
20 inci akikadan sonra canlanan ' GalatasaraylIlar 33 üncü dakikada Rehanın pasından faydalanan Hik metin bir vole şütile bir gol kazan-. dılar. !
Devre 1-0 Galatasaray lehine bitti.
İkinci devrede Vefa, Galibi sağ içe, Karniki sağ hafa, Melihi de santrhafa almıştır.
Devrenin başlamasile hücuma Geçen Vefalıların üçüncü dakikada Galibin şütile beraberlik golünü yap tılar.
Bu golden sonra Vefalılar bütün devre boyunca hücum teşebbüsünü ellerinde tutarak Galatasaray defan sini adamakıllı zorladılar. Vefanın baskısı bilhassa oyunun son 15 dakikasında çok kuvvetli oldu. Oyun Yeşil Beyazlıların hücumları devam ederken 1-1 beraberlikle neticelendi.
Fenerbahçe - Beşiktaş
İkinci maçı Beşiktaşla Fenerbahçe yaptılar. Takımlar sahaya şu kad rolarla çıkmışlardı:
Beşiktaş: Fevzi - Yavuz, Vedii -Hüseyin, Leon, Çaçi - Süleyman, Ali İhsan Bülend, Fahri, Rahmi.
Fenerbahçe: Cihad - Hilmi, Ahmet - Samim, Kamil, Müjdad - Turhan, Erol, M. Ali, Lefter, Halid.
Hakem: Samih Duransoy.
Süratli bir tempo ile başlayan devre 10 uncu dakikadan sonra tedrici surette durgunlaştı. Bu devrede evvelâ Hüseyin’in sonra da Yavuzla Halidin ve 30 uncu dakikada da Samimin sakatlanmasile oyun üç defa kısa süren inkitalara uğradı. Oyun heyeti umumiyesi iti-barile bir gün evvelki Galatasaray Fener maçına nazaran hareketli ve zevkli oluyordu. Bütün devre boyunca oyun karşılıklı hücumlarla devam etti ve bu müddet zarfında iki taraf da bir kaç fırsat kaçırdılar.
Devre Fenerbahçe hücumda iken 0-0 bitti.
İkinci devrenin başlamasile hücuma geçeçn Beşiktaşlılar Fenerbahçe kalesini bir hayli sıkıştırdıktan sonra onuncu dakikada Çaçinin vole bir şütile bir gol kazandılar.
Bu golden sonra, Ahmed’i hücuma, Turhanı müdafaaya alarak hızlı bir tempo ile teşebbüsü ele alan Fenerbahçeliler, 20 dakika devam eden baskılı bir oyundan sonra 30 uncu dakikada Lefter vasıtasile beraberlik golünü yaptılar.
Oyunun son on dakikasında Beşiktaşlılar, hücum teşebbüsünü ele almakla beraber neticeyi değiştiremediler.
ı Maç bu suretle 1-1 beraberlikle neticelendi.
lik değildir.
Esefle söyliyelim ki; bugüne kadar, Şemsettin Günaltay hükümeti, tuttuğu iki taraflı idare sisteminde mukaddes din hislerimizi politikaya âlet eder mahiyette beyanat ve icraat yapmış-tır. Bunun neticesi o-larak doğan idaresizlikler ve inkılâba hürmetsizlikler, artık saklanamaz bir hal almıştır, ilk defa onun zamanında irtica ve taassup kokusu ortalığı sarmağa başlamıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra gelen giden kabinelerin hiç biri bugünkü hazin duruma düşmüş değildir. Bu vaziyette kendisinin memlekete yapacağı en büyük hizmet, bu çeşit hâdiselerin daha da dal budak salmasına meydan bırakmaması, ve: üzerine aldığı bu kutsi emaneti derhal bir ehline tevdi etmesidir; bir seçim ve irtica.arifesinde memlekete yapacağı en büyük hizmet, maalesef budan ibaret kalmıştır.
Adviye FENİK
C.H.P. nin yüzde
ı
Hususi: 800 kuruştan 768 kuruşa, Ekstra Ekstra: 740 ku
ruştan 700 kuruşa, Birindi 640 kuruştan 600 kuruşa.
Yeni Hal, No. 13 - Tel: 12766
*
Tuzlukcudaki Belediye serim
■fc (Baş tarafı birinci de) aldığım emir böyledir. Mesuliyet ona aittir. Ben karışmam.
Şeklinde bir cevap vererek müracaatı kestirip atmıştır.
Bucak Müdürünün ima ile bahset tiği zat ve makam .Kpnya. Valisi Şefik Soyer ve Konya Valiliği olmak lâzımgelir.
Akşam üzeri bucak merkez bina- (---------------- -------_-----
sında toplanan D.P. lileri bir jan- , hal nezarete alınmak istenmişi darma çavuşu, beraberinde sekiz ( itilip kakılmak suretiyle halu müsellâh jandarma olduğu halde uğramışlardı- r’"'- ——•— ’ zorla dağıtmaya ve '_L__..... ’ ’ ’
kapatmaya kalkışmış vg bu hareke-- ___________-..J- _______
tinin sebebi sorulduğunda muma- elindeki sopasiyle yarattığı ] ileyhler nahiye müdürünün kendi- kunç baskı havası içinde tahaıi lerine bu yolda emir verdiğini söy- ••••-•-« « - —
İçmişlerdir. Demokratlar bu müdahalenin gayri kanuni olduğunu ileri sürerek jandarmayı kanun yoluna sevketmişlerdir.
Gece sabaha kadar jandarma refakatindeki Halk partililerin tazyik ve şiddet hareketleri devam etmiş, ve nanlar olmuştur. Sabah seçim sandıkları başında .hazır bulunan seçmenler her sandık başında elinde makineli tabancı ve mavzerle yer almış bulunan jandarma müfrezeleri ile karşılaşmışlardır. Süvari
dıklara Halkçılar tarafındani pusulaları doldurulduğunu ve! men hakkı olmıyan kimselerin verdiklerini ve bazı Halk P, seçmenlerin mükerrer oy kulisi olduklarını tesbit etmişlerdir. | Bu olay bucak müdürü ve1 makama şikâyet edilmiş ise d Demokrat şikâyetçiler jandl kuvvetlerine verilen emirlerle!
ıa olduğu halde ( uğramışlardır. Çok asabi ve gı e parti binasını j bir hava içinde gelişen bu seçi| ıiş vg bu hareke- ' fahatı nahiye müdürü olan | duâıınria muma- elindeki sonasivle varattıöı ’!
............... )v.,,de tahan süz bir hal almış ve Demold seçimin başlamasından bir saai ra seçimi terketmişlerdir. B| üzerine Demokrat Partide ya! bir toplantıyı takiben DemJ Parti seçime iştirak etmcmoN ran vererek sandık başını .rel terketmiştir.
n.. „-“.en sonra sandık J rında komisyonlardan ve a jandarma ve bekçilerden başka seler kalmamıştır. İkinci bir Aİ köy hâdisesi Demokratların 4 ve sabırh hareketleriyle önled -------------------------- ------ tir. Efkârı umumiyede büyij jandarmalar Halk Partili süvariler- 1 menfi bir tepki yapan bu ı le beraber kasabayı dörtnalla dolaş Halk Partisi saflarında bir m makta berdevamdılar.------| vekilliği sandalyasma oturma»
Saat yedide seçmenler reylerini . rarım vermiş bulunan Vali I kullanmaya davet edildiler. Fakat Soyerin eli altında hazırlanıl silâhlı jandarma kuvvetleir Demok kanaati hemen hemen günün» ratları seçim sandıkları başına sok- i ne dedikodusudur. Konya DJ mamakta ve Demokrat müşahitle- | ratları bu vali ile büyük seçiıl ri ve mümessilleri sandık başların- menin felâket olacağını ve » dan uzaklaştırılmakta ve Halk par- 1 ................. *
tisi rozeti taşıyanları toplu bir halde sandık başına sürüklemekte ısrar etmekte idi. Bu arada Demokrat müşahit ve mümessiller san-
Demokratlardan yarala- i Bu saatteı rıuştur. Sabah seçim san- rında komi
le seçmenler reylerini . rarım vermiş bulunan Vali | davet edildiler. Fakat Soyerin eli altında hazırlanın mesuliyetlerin bu zatın ve b. vazife başında tutanların on} rında olacağını düşünerek
Bulgaristan Yugoslavya
★ (Baş tarafı birinci de) meti tarafından takip edilen «kargaşalık çıkarma- siyasetini açıkça ortaya koyduğunu belirten nota, güdülen siyasetin Bulgar ve Yugoslav milletlerinin menfaatlerine aykırı olduğunu ve emperyalistlerin «Cehennemi plânlarını- tahakkuk ■ettirmekten başka bir işe yaramadığını ifade etmektedir.
otuzları
* (Baş tarafı birinci de) larını giymiş oldukları halde parti binasından çıkmışlar, bu arada ken dilerini takiben şapkasız olarak çıkan Hilmi Uranla aralarında bir-hayli şiddetli münakaşa geçmiştir. .20 dakika kadar süren bu münakaşa dan sonra Hilmi Uran kendilerini tatmin etmiş olacak ki, tekrar hep beraber geriye dönmüşlerdir.
Aldığımız malûmata göre divan bugün önemli bir prensip kararı vermiştir. Alınan bu karara göre Genel merkezce seçilecek yüzde o-tuzun 50 - 70 kişisi şimdiye kadar hiç milletvekilliğini yapmamış, i-simleri üzerinde şu veya bu şekilde dedikodu geçmemiş, muhtelif mesleklere mensup zevattan terekküp edecektir. Bunlar arasında İzmir Sağlık müdürü Cevdet Saraçoğlu ve Yargıtay üyelerinden Mus tafa adında bir zattan bahsedilmek tedir.
Al oy Göztppeya galip
İzmir, 16 (Hususî) — Millî Eğitim Mükâfatı için bugün oynanan Altay - Göztepe karşılaşmasını Al-tay 4 - 1 kazanmıştır.
V:
.s (^şSs
Maliye Bakanı
Aksal evlendi
I
r- | alâkalılar nezdinde protesto,| ı- ye karar vermişlerdir.
Hamalın , cüzdanını çalnj
Abdullah Demir isminde esi sabıkalı İsmetpaşa.ilk okulu öt rastladığı hamal Ahmet Kılıcı binden cüzdanını çalarken ya mıştır.
Sabıkalı yankesici savcılıa lim edilmiş ve tahkikata »
★ (Baş tarafı birinci de)
Bundan sonra hep birlikte Anadolu Kulübüne gidildi ve davetliler şerefine verilen kokteyl partiden sonra törene son verildi.
Öğrendiğimize göre bütün davetlilerin nazarını üzerine çeken gelin .elbisesi ve duvak bundan iki sene evvel Brükselde - hazırlanmış ve Türk parası ile 50 bin liraya mal olmuştur.
Her tarafı Brüksel danteliyle işlenen duvağın ikinci bir hususiyeti de tam iki senede meydana getirilmiş olmasıdır.
Yeni evlileri tebrik eder saadetler temenni ederiz.
BİR BULGAR NOTASI DAHA VERİLDİ
Londra Radyosu, 16 (Basın _ Yayın) — Bulgaristan Yugoslavya’ya gönderdiği bir notada, Yugoslavya hükümetini Bulgar rejimi aleyhinde’ yeni cinayetler ve fesatlar tertip etmiş olmakla itham etmekte ve bu faaliyet delilinin geçenlerde Sofya’da yapılan duruşma neticesi elde edildiğini bildirmektedir Bu duruşmada 20 Bulgar ve 6 Yugoslav Rus mareşali Voroşilof ile Bulgar kabinesi üyelerini öldürmek suçundan kabahatli bulunarak mahkûm edilmişlerdir.
Sahibi
Adviye FENİK
Yazıişlerlni flilan ldara HİKMET YAZICİOGLU
Basıldığı yer :
Güneş Matbaası
2 \
1 Si
• / /
Pek yakında beynelmilel şöhretli Çinli
TRİO HATA’S ve DİMİ MOOS and TANIYA
Dünkü yangın
Dün saat 17 sıralarında İsi şa ilk okulu karşısındaki 8İ evde yangın çıkmıştır.
Fırından getirilen kömürleır tuşmasiyle çıktığı tahmin yangın itfaiyenin müdahalesi ne söndürülmüş ve tahkikat! lanmıştır.
17 Nisaiı Pazartesiden 1114 baron Türk filmciliğinin yarattığı ilk büyük harika!
ATEŞTEN gömlek
Suare 21.15 de ! Eser: Halide Edip Adı var Rejisör : Vedat Örfi Bengü SEFİLLER
14 - 16.15 - 18.30
Tel. giee: 15031 . Müd.24071
l.zl pr.
ılır lıu t
3 bir
- me . me
r
Çalışan bir i"1;; Bayan içiıı
Kaloriferli bütün konforu! yül iz, şehrin mutena bir semti! kaj ucuz bir fiyatla bir oda kin cer verilecektir. Taliplerin her I ina saat 16-18 arası 15315 e taleq şet müracaatları. ı ka ı
oyd - I hu ı Mühendis veya F m.
Memuru aramy(ha
Yol işlerinde çalışmış Aplik taı1 ve Nivelman yapacak ve mda ı ile yol inşaatında çadırda yatı] da i kabilecek bir mühendis veyl" memuruna ihtiyaç vardır. İ "“I lerin Garanti inşaat Şirketi M ’°1 lerinden Y. Müh. Daniş Keper’ 1 n j racaatları. (1
Her akşam
Tanınmış Paris Revü Heyef
zıc | ■ la
ni(
çel
Bı M | fa!
ıil
BALLET KELLENROC
Ilarikulâde İranlı Akrobatla ğai bil ca lir
»i; leıl sa ne dii ka ri kü ka laı va ita
Trio f^affi
ve kısa bir müddet için anğa edilmiş
Meşhur virtüöz AOOLFO VEN1 idaresinde atraksion tipik oıkestrası
Her pazar saat 17 de mat bütün program iştirakile 1S18!
■ 12601
akrobatlar
M ko da
Comments (0)