YENİ SABAH
İDARE YERİ
Cumartesi
MART
1939
" ABONE ŞABTLABI Ttrtiy* KcmM HER YERDE
»OO Kr. SoMÜtl *400 (Jt. 5O« Kr. • ayhfı 1200 Kr. Kr. S aylımı «00 Kr. M ₺, I aylığı 800 Kr. 3
Foata Ittihjulraa girmemi* ma»-MuUer lçta 20, 14, İZ v 4 Ura KURUŞ
Uludağ Çanakkale
Şimendiferi
Yazan: Hüseyin Cahid YALÇIN
ıırsadan gelen haberlere gö-re, Nafıa Vekâleti Uludağa bir havaî demiryolu yapmak için tetkikatta bulunmak üzere bir heyet göndermiştir. Uludağa bir şimendifer yapılacağını duymak bizi pek memnun etti. Fakat işde daha ziyade memnun olmağa değer bir cihet vardır ki o da Nafıa Vekâleti, nin takip ettiği prensip ve zihniyet, tir.
Türk vatanının demiryolu ihtiyaçlarını karşılamak üzere tertip o-lunan muazzam programın bir an evvel tatbik ve ikmali için hummalı bir gayret ile meşgul Nafıa Vekâleti bu kadar iş arasında, Uludağ şi-medif erini mevzii, ehemmiyetsiz bir teferruat addetmeğe meyledebi-lirdi. Halbuki Uludağ şimendiferi demek inküâp Türkiyesiııin sarfetti-ği mesai arasında başlı başına bir medeniyet hamlesi sayılabileceği Nafıa Vekâletinin gözünden kaçmamıştır.
Memleketin hayır ve nef’ini böyle şümullü bir nazarla görmek ve ihata edebilmek hakikaten tak. dire ve memnuniyete lâyık bir harekettir.
Yaı lacak tetkikatın ne netice vereceğini bilmiyoruz. Şimdiye kadar, nazarî bir tahmin kabilinden birkaç yüz bin liraya lüzum gösterilmiş iken hattın daha masraflı o-lacağı korkusu izhar olunuyor. Ayni zamanda güzergâh tesbit edilme-lir. Bundan başka hattın mevcut dağ şimendiferinden hangi sisteme tevafuk edeceği hakkında da he. z muayyen bir kanaat yoktur. Bü. tün bunların mütehassıslar tarafından mahallinde yapılacak tetkikler neticesinde kararlaşacağı şüphesizdir. Şimdiki halde bütün tahminlerimiz lüzum görülecek masrafın bizi bir imkânsızlık karşısında bırakmamasıdır.
Maamafih bu masrafın umumî memleketi menfaati bakımından çok lüzumlu ve zarurî olduğunu göz önünde tutarsak başlıyan gayretin inkıtaa uğramadan bizi muvaffakiyete ve neticeye götüreceğine emin olabiliriz.
Filhakika, Uludağ şimendiferi memleket içinde, iptida civar vilâyetlerden başlıyarak sonra dairesini genişletmek üzere, bir ciddî turizm hareketine müşevvik hizmetini göreceğinde şüphe yoktur. Dahilî turizmi yalnız millî iktisat bakımından muhakeme ile iktifa etmiyerek bunu, kalplerde uyandıracağı vatan aşkı bakımından da düşünmek icap eder. Her insanda (doğduğu) yere karşı pek tabiî olarak mevcut bir muhabbet ve merbutiyet dairesi ayni canlılık ile, ayni surette müşahhas olarak bütün vatan topraklarını kucakladığı gün hakikî vatanperverliği kuvvetlendirmiş oluruz.
Vatan kelimesi mücerred bir mefhumu ifade eder. Fakat biz va. tan topraklarını gezdikçe, gördükçe o mücerred mefhum et, kan ve canı peyda ederek müşahhas bir hale gi. rer. Gözümüze, dimağımıza, kalbimize, ruhumuza nüfuz eder. Vatan toprakları üzerinde yalnız bir noktayı bilhassa sevmeyiz, her noktayı, öyle yakından alâka üe, büerek ve tanıyarak severiz, insan ufak bir seyahatte gördüğü memleketleri bile hususî bir alâka ile hatırlar. Buraları kendi vatanımız olursa tabiidir ki kalbimizde daha köklü rabı-talar uyandırır.
işte yine dahilî turizmi millî ter. biye bakımından haiz olduğu bu tesirden dolayı bilhassa göz önünde ^tutuyoruz. Dahilî turizmin inkişafı ‘(•neticesinde hariçten de turist ce'l-betmek gibi muhakkak olan faydayı şimdilik ikinci plânda tutuyoruz.
Turizm hareketi bu bapta gerek hükümetin gerek matbuatın gösterdiği alâka dolayısile müteferrik yer-X, Hüseyin Cahid YALÇIN
(Sonu 3 üncü sayfamızda).

Zaferinin
Yıldönümü
Kundakçının sözleri yekdiğerini tutmuyor içinde bazı parmaklar mı var ?
18 Mart, Cihan harbinin en şiddetli ve amansız bir devrinde Çanakka.’eyo taarruz eden muazzam bir düşma ı kuvvetinin büyük bir hezimete uğradığı günün yıldönümüdür. O gün mecmuu 200,000 to:u bulan büyük bir düşman kuvveti Türk azmi önünde perişan bir halde kaçmıştır.
Bu şanlı günün menkıbesini 4 üncü sayfamızda bütün tafsilâtile ok—mnuz.
K___________________________________________________________
Haşan Ecza Deposunun Yanmasındaki Esrar
Hakikat Bugün Anlaşılacak
Haşan Ecza deposunun
Solda kundakçı Ali, sağda Mustafa
▼a diktan sonraki hali
Bahçe kapu Haşan Ecza depo, sundan çıkan yangın tahkikatına Polis ve Adliyece ehemmiyetle devam edilmektedir.
Depo ve yanındaki mağazalarda yanma için için dün de devam ettiğinden itfaiye dün de zaman zaman su sıkmış bir taraftan da civardaki Agopyan hani, Börekçi hanı ve Taş-hanın bodrum katlarında dolan suların boşaltılmasına çalışmıştır.
Zabıta yangın mmtakasmda ter. tibat alarak buraya kimseyi yaklaştırmamaktadır. Dün de yaptığımız tahkikata nazaran yanğmda kast olduğu depodan kaçarken yakalanan Alinin itirafile kati olarak tahakkuk etmiştir. Fakat meçhul kalan mühim nokta şudur:
Ali bu yanğını kimin teşvikile ve ne maksatla yaptı? Yakalanan kundakçının polis müdürlüğünde yaptığı itirafa nazaran onu bu işi yapmağa Kasım paşada oturan Mustafa teşvik etmiştir. Mustafa eskidenberi (Sonu 7 nci sayfada)
İş Bankasının İdare Meclisindeki Meb’uslar Dün istifa Ettiler (Yazısı s UncU sayfamızda)
İtalya da Arnavutluğu ilhak mı Edecek ?
Macarlarla Rutenyalılar Arasında Çarpışmalar Oluyor
İngiliz Başvekili Chamberlainin istifa Edeceği Söyleniyor, Hitler Viyanaya Geldi
Belgrad, 17 (Hususî)— Dün burada, Italyanın Arnavutluğu bir em. ri vaki karşısında bırakarak bir anda işgal edeceği ve bu hususta lâzım olan bütün hazırlıkların itmam edildiği şeklinde bir rivayet çıkmıştır. Son Çekoslovakya hâdisesi netice, sinde esasen gergin olan âsap, bu havadis karşısında büsbütün gerilmiş, bilhassa gazete idarehaneleri her taraftan yapılan bir müracaat bombardımanına maruz kalmıştır, Bu rivayeti takviye eden hâdiselerden biri de bundan bir müddet evvel bir Alman mecmuasında Av-rupada hâkim olan Cermen ve Italyan kültürünün, geri kültürlü Av. rupa memleketleri üzerinde bir vesa yet tesisi lüzumu hakkında intişar eden makaledir. Ve bu makale Çek hâdisesine takaddüm etmiştir.
Chamberlain
Millî Şef Dün
Reyini Kullandı
Müntehibisanl seçimi yurdun her tarafında hararetle devşm ediyor
Ankara: 17. (A.A.)— Reisicumhur İsmet İnönü ve Bayan İsmet İnönü, beraberlerinde Başvekil Doktor Refik Saydam olduğu halde bu. gün saat 17’de Belediye dairesine gelerek müntehibi saniler için reylerini istimal etmişlerdir.
Yurdda seçim faaliyeti:
Ankara: 17. (A.A.)—İkinci mün tehip seçiminin bugün üçüncü günü bitti.
Yurdun her tarafında bu faaliyet hararetle ve büyük bir alâka ile devam ediyor.
Sinop vilâyeti intihabım bugün öğleyin tamamlanmıştır. Mevsimin yağmurlu ve fırtınalı olmasına rağ. men bu vilâyetin 108659 birinci müntehisinden 103164’ü ikijouçuk günde neylerini kullanmış, bu suretle yüzde 95 iştirak nisbeti istih-(Sonu 3 üncü sayfamızda)
Kadıköyünde Feci Bir Cinayet
Katil Feridun
(Yazısı 7 inci sayfamızd.j
Bugün Türk yumruğunun, Türk imanının modern tekniğe, en son sistem silâhlara, en korkunç tahrip vasıtalarına galebe ettiği günün yıl dönümüdür.
18 mart zaferi Türkün çelik göğsünü siper ederek karşısına yığılan bir düşman alemine karşı koymuş olduğu gündür.
Mehmedcik canını dişine ta-
Stefani ajansı, böyle bir emri vaki hazırladığı hakkında dolaşan rivayetleri son dakikada tekzip etmiştir.
Çek hâdisesi
Londra: 17. (a.a.)— İngiltere hükümeti, kendisile (istişarede bulunmak üzere) B. Hendersonu çağırmıştır. Mumaileyhe derhal Lond-raya gelmesi emredilmiştir.
Bu karar, sefirin bu suretle çağrılması hakkında kendisile dün sabahtanberi müzakereler cereyan etmekte olan Fransa hükümetine tebliğ edilmiştir.
iyi malûmat almakta olan malı af il, B. Hendersonun geri çağrılmasının Çekoslovakyanın istilâsı keyfiyetinin tngilterede uyandırmış (Sonu 3 üncü sayfamızda)
Bulgar Başvekili Anka-rr da Parlak Merasimle
Karşılandı
Ankara: 17 (A. A.) —Bulgariye maiyetlerindeki zevat ile birlik-Başvekili ve Hariciye nıazın dok-| te bu sa'bah saat 10,35 de hususî tor Köseivanof ve bayanı refakat | (Sonu 3 üncü sayfamızda)
Okullar Arası
Spor Faaliyeti
Yeni Spor Talimatnamesi Etrafında Açtığımız Ankete ilk Cevap
18 MART ŞEHİDLERİ
Bir sarhoş ustura İle bir berberi boğazından keserek öldUrdU
HER SABAH
Dün maarifte yapılan toplantıda buluna 1ar
Yazısı 7 inci sayfada
karak o gün düşman gemilerine: “Gelemezsiniz!,, dedi ve onları geçirme© i.
Türk tarihinin dönüm noktasını teşkil eden o şehamet gününü anaı-ke.ı yurd uğrunda temiz kanlarını akıtan aziz şehidi rimizi tebcil eder, onların manevî huzurlarında hu«u ve huşu ile eğiliriz.
A. CEMALEDDÎN SARAÇOĞLU
Sarfa: 2
TENtSABAH
18 MART 1939
KAPA
k HATIRA v. İTİRAFLARI ki
Tefrika No 33
Yazan ı /V7- SITIR
Ansızın Göğe Doğru Bir Duman sütunu yükseldi
Bu Herhalde Ya Bir Düşman Tor’ pidosu, Yahutta Bir istimbot idi
sinde bulunan bir zabitin dürbin ile sahile baktığı apaçık görünüyordu.
Silâhlarımızı alıp karaya atlamaktan başka, bizim için yapacak iş kalmamıştı. Çünkü, bulundukları yerden, bir yeşillik kümesi halinde bulunan motörlerin, değil dürbinle hattâ gözle bile görülmemesi imkânı yoktu. Nitekim görmüşlerdi de/ Hücum botlan ikisi birden başlarını sahile çevirmiş, sulan yararak üzerimize doğru ilerüyorlardı. Altı arkadaş mavzerlerimizi birden kaptık. Motörleri sahil arasındaki denize a-tıldık. îki dakika sonra, kenarda ve fundalıklı bir taşlığın arkasında u-zanmış, tüfeklerimizi de denize doğ. ru uzatmıştık. Helecandan nefes bile alamıyor, botların motörlere sokulmasını bekhyorduk.
Bu üzüntülü intizar vaziyetinde hatınma acı bir ihtimal daha geli-ı verdi. Bir hissi kablelvuku, kara tarafından da üzerimize doğru bir tehlike yaklaşmakta olduğunu bana duyurmuştu. Hatırıma geleni, aağ gerimde bulunan Mipavrili İbrahime söylemek üzere, sürünerek biraz geri çekildim. Başımı sağa çevirince hatırıma gelen tehlikenin karaltıları gözüme batar gibi girmişti. Bulunduğumuz yere nisbetle çok dik ve yüksek olan gerimizdeki yamaçların üzerinden, başlarında çerkes kalpakları, sırtlarında siyah çerkes gömlekleri bulunan on kadar silâhlı ile iki düşman polisi, sahile mücazi olarak Elmas tabya istikametine diğru ilerliyorlardı.
(Tehlike katmerleşmişti. Şu vaziyette iki düşman ve iki ateş arasında ve muhakkak ölümümüzle neti, celenecek bir âkibetin arifesinde bulunuyorduk. Kaçmak, kurtulmak imkânsızdı. Yegâne yapılacak şey, görünmemek için mümkün olduğu kadar saklanmak, görüldükten ve onlar tarafından ateşe başlanıldıktan sonra da ölüm muhakkak olduğuna göre yine mümkün olduğu kadar hayatımızı bahalıya satmaktı.
Vaziyetimden ve pek tabiî olarak sararan rengimden, tehlikeyi sezinliyen Mipavrili İbrahim de başını geriye çevirmiş, birden büyüyen gözleri gördüğü manzaraya dikili-vermişti. Diğer arkadaşları birden telâşlandırmak, pek nazik olan vaziyetimizi bir kargaşalıkla büsbütün fenalaştırmak istemedim. Mipavrili-ye, ses çıkarmamasını, gözlerde bun lerın hareketlerini takip etmesini tenbihledim ve deniz tarafına döndüm. Botlardan birinin Elmas tabya istikametine döndüğünü, diğerinin de yolunu kestiğini, pek yavaş bir hareketle ve âdeta dümen sulan ile sola doğru, yani Galara burnu istikametine kıvrıldığını gördüm. Fakat bu manevraya bir mana veremedim. Çünkü, bizim motörleri görmüş olmalanna nazaran, her halde botlardan birinnin olsun bize doğru yaklaşması icap ederdi. Halbuki, botlar birbirinden ayrılmışlar, aksi istikametlere yol almışlardı. Bulunduğumuz yerden yanmşar milden fazla da uzaklaşmışlardı.
Sırtın tepesindeki kara kuvvet te Elmas tabyaya doğru yürüyüşüne devam ediyor, yalnız, polisin biri ara sıra torpitoya doğru dönerek, kolları ile anlıyamadığım bazı işaretler ve. "yordu. (Devamı var)
* * ♦
Okuyucularımızdan Bay Ya-far Yulaca:
Mektubunuzu aldım. Müteşekkirim. Arzunuz yerine getirile -çektir, saygılar.
Ali Osman Kâhyaya:
Pazartesi günü saat dörtte matbaada bulunmanızı rica ederim. f M.
Anadolu fenerini geçtikten sonra, büsbütün kıyı sulara sokulduk. Yuma burnunu kıvrıldık. Soğan a-dasmdan (Irva) ağzını tuttuk. Elmas tabyanın bulunduğu yarım adanın ucundaki kuytuluklara ara sıra, düşman motorbotlarmın sindiklerini bildiğimiz için, açıldık. Çok geniş bir kavis çizerek (Eşek) adasına doğrulduk. Bu adayı geçtikten ve Ga. lara burnunu dolaştıktan sonra, kendimizi selâmete erişmiş sayabilirdik. Çünkü, düşmanlar ekseriyet, le buralarda pusu koruyor, Kilyos ile Akçaşehir arasında gizli sefer yapan takaları gözlüyorlardı. Bu havalide ne Müsyü Leonun borusu ötüyor, ne de beşlik banknotlar işi görüyordu. Sözün kısası burda zorbalık hüküm sürüyor, can alınıp can veriliyordu.
Eşek adası hizalarını da selâmetle geçmiştik. Gala ra burnuna yaklaşıyorduk artık. Burundaki sırtın gerilerinden ansızın, göke doğru bir duman sütunu yükseliverdi. Bu bizim için tehlikeli bir işaretti. Çünkü, bu kıyı sulara büyük vapurların sokulması ihtimali yoktu. O civarda köy ve kömür torluğu da bulunmadığına göre, önümüzdeki yarım adanın arkasında beliren bu koyu renkli dumanı püskürenin her halde ya küçük bir istimbot veyahut bir tor-pito olması ihtimali kuvvetliydi. Bu düşünce ile hemen yol kestik ve dümen kırarak sahile daha ziyade sokulduk. Biraz daha ilerledikten sonra da kuytu bir yerde durduk.
Yüreğimi kemiren kuvvetli bir şüphe bütün irade ve itidalimi sars, inişti. Buraya kadar kazasızca geldikten sonra, her hangi bir tehlike ile karşılaşmak korkusu da hepimizi sarmıştı. Arkadaşlarla yüz yüze bakışıyor, bayağı birbirimizden yardım umuyorduk. Deniz işlerinde hepimizden fazla tecrübe sahibi olan Hopalı Bekir, bu dumanların bizim için pek te hayıra alâmet olmadığını ileri sürüyor, bulunduğumuz yerde kalınarak gecenin beklenilmesinde ısrar ediyordu. Mipavrili İbrahim de, bulunduğumuz yerin Elmas tabyası ile Eşek adası istikametinden gelecek her hangi bir tekne tarafından aynada gibi görüleceğini söylü. yor, geri dönülerek Elmas tabyanın doğu tarafındaki koycuklardan birinde gizlenilmesini münasip görü, yordu. Fakat Bekir bu fikri doğru bulmıyor, Elmas tabyaya gidinceye kadar bu dumanı püsküren teknenin Galara burnunu dolaşacağım ve bizi apaçık görebileceğinden bahs ile bulunduğumuz noktada kalınmasını müdafaa ediyordu. Nihayet ittifakla Hopalının fikrini kabul ettik. Bulunduğumuz yerde kalarak ortalığın kararmasını beklemeği ve motörleri ağaç dallarile maskelemeyi kararlaştırdık ve işe başladık.
Yarım saatlik bir çalışma ile motörleri olduğu gibi yeşil bir örtü altına almıştık. Silivrili İzzeti gözcü, lüğe bırakmış, biz de güverteye u-«anmıştık ve derin bir muhabbete dalmıştık Bir aralık, motor dolabının üzerinden uzanan izzetin kısık bir sesle ansızın:
— Vay anacığım.
Dediğini işittik. İzzet dolabın ü-zerinden sıyrılarak birden güverteye inmiş, şahadet parmağını dudakları üzerine koyarak ses çıkarmamamızı işaret etmişti. Ayni zamanda yüzü koyun sürünerek bize doğru ilerliyor, mırıldanıyordu.
Uzandığım yerden biraz doğrulup merakla denize baktım. Şimdi Bizden sakhyacak değilim a sevgiü okuyucularım, birden sarardım ve kurşunla vurulmuş gibi sarsıldım. Tahminen bir mil açığımızda, bir düşman torpitosu ile iki hücum botu duruyor ve torpitonun kaptan kule.

r
Üniversitede Intihab Konferansları
Yeni teşekkül edecek altıncı Büyük Millet Meclisi hakkında Ü-niversite ve yüksek tahsil gençliğini lâzım geldiği tarzda tenvir etmek maksadiyle Üniversite bugünlerde bir seri konferanslar hazırlamıştır.
Dün bu mevzu etrafında Üniversite Hukuk Fakültesi Roma Hukuku Doçenti Doktor Yavuz Abadan tarafından saat 17 de konferans salonunda bir konferans verilmiştir.
Bugün de Hukuk Fakültesi Dekanı ve Hukuku Esasiye Ordinaı* -yüs Profesörü Ali Fuad Basgil tarafından saat 11 de Üniversite konferans salonunda bir konferans verilecektir. Konferans münasebetiyle Üniversitenin bütün Fakültelerinde saat 11 den 1 e kadar ders yapılmıyacaktır.
Konferans saatlerine tesadüf eden lisan dersleri de talebelerin mamaktadır.
BELEDİYEDE :
Beş milyon liranın muamelesi
İstanbul belediyesi için Belediye, ler Bankasından istikraz edilmeğe karar verilen 5 milyon liranın istikraz muamelesine başlamak için Belediye riyasetinin Şehir Meclisinden salâhiyet alması lâzımgelmektedir.
Şehir Meclisinin nisan devresi ilk toplantısında riyaset bu salâhiyeti istiyecek ve salâhiyeti alır almaz Belediyeler Bankasile istikraz müzakerelerine başlanacaktır.
GÜMRÜKLERDE :
Ğümrükler Başmadürü geldi
Bir müddettenberi Ankarada bulunmakta olan İstanbul gümrükleri baş müdürü Medhi dün sa -bahki ekspresle şehrimize dönmüştür. Baş müdür Ankarada bulunduğu müddet zarfında Vekâletle temaslarda bulunarak gümrük işleri etrafında direktifler almış -tır.
HALKEVLERİNDE :
Konferans
Eminönü Halkevinden:
19 Mart 939 pazar akşamı saat (20.30) da Evimizin Cağaloğlun-daki salonunda Bay Aziz Çorlu tarafından (Garp musikisindeki ekoller ve karakterleri) mevzulu bir konferans verilecek ve bu konfeı an. sı konservatuar Şan Profesörü Ba. yan Ren Gelenbevinin piyano refakatinde bir şan konseri takip edecektir. Gelmek arzu edenlerin davetiyelerini Ev Bürosundan almaları rica olunur.
DENİZLERDE :
Haliçteki mavuna adası
Deniz Ticaret Müdürlüğü son günlerde Haliçteki mavuna adasının vaziyetile ehemmiyetle meşgul olmaktadır. Atatürk köprüsünün inşaatı tamamlandıktan sonra bu mavunalarm çıkıntı teşkü ettiği sey ' rü sefer için daha ziyade tçhlikeli bir vaziyet ihdas edecektir. Çünkü Atatürk köprüsünün ağzından çıkan her hangi bir tekne Kaıaköv köprüsünün gözlerinden geçmek i-çin büyük bir tur yaparak oldukça tehlikeli bir manevra yapmak mecburiyetinde kalmaktadır. Bundan başka bu mavunalar içinde birçok eşyayı ticariye de aylarca beklemekte ve her hangi bir kazaya karşı a-çık bulunmaktadır. Denizbank idaresi de bu mesele ile yakından meşgul olmaktadır.
Otomobil kazası
Çağaloğlu kadınlar hamamında çalışan Fethiye isminde bir kadına Bahçe kapuda yolun bir tarafından öbür tarafına geçerken şoför Muharremin idare ettiği 2091 numaı ab otomobil çarpmıştır. Vakayı müteakip şoför Muharrem kaçmıştır. Suçlu her tarafta aranmaktadır.

Okuyucularımız
Diyor kİ ı
Ratnililer doktor ve eczane istiyorlar!
Eyüp kazasının iki bin haneli Rami köyü bu gün bir nalıiye olduğu halde hâlâ orada ne gece, ne gündüz bir doktor ve bir eczahane bulunmadığından oradaki halk bu yüzden çok üzülmektedirler. Burada bir itfaiye takımı dahi bulunduğu halde bir doktor ve bir eczahane bulunmaması gerçekten düşünülecek bir meseledir.
Diğer taraftan nahiyenin gerek Eyiibe inen ve gerekse Edirnekapı-ya giden yolu gayet bozuk, berbat ve geceleri kapkaranlık olduğu için hele geceleri burada hastalananlar ve acele doktor ve ilâca ihtiyacı o-lanlar ne yapacaklarını şaşırmaktadırlar. Gece yansı buradan Eyü-he, yalıııt Edirnekapıya gidip hastaya bir doktor getirmenin katiyen imkânı yoktur. Çünkü gece vakti, hasta sahibi bütün müşkülât ve meşakkatleri göze alıp Eyübe, ya. hut Edirnekapıya gitse bile orada doktor bulup onu bir çok ücret mukabilinde köye getirmek için evvelâ bir otomobil ister ki o vakit buralarda otomobil de bulunmaz ve bulunsa da yolların bozukluğundan dolayı bu otomobil oraya gitmez. Bundan dolayı Rami köylüleri şimdi bir nahiye merkezi olan bu koca köylerine bir doktorla bir eczahane, hiç olmazsa şimdilik bir doktor istemektedirler.
Ayni zamanda Rami-Sirkeci o-tobüsleriniıı bazı noksanlarından dolayı, belediyece plâkaları alındıkları için on gündür bu köy halkı İstanbııla gidip gelirken ve bahusus akşam karanlığından sonra köylerine dönerken akla gelmez sıkıntılar çekmektedirler. Bu plâkaları alınan otobüslerin bir an önce noksanlarının tamamlattırılarak tekrar işlettirilnıelerini ehemmiyetle rica etmektedirler.
KÜÇÜK HABERLER :
★ Şehrimiz Heykeltraşları ıbu-gün saat 15 de Dağcılık klübünde bir sergi açacaklardır.
★ Bebek ile Dolmabahçe arasındaki açılacak yolun projesi tanzim edilmiştir. Birkaç güne kadar Nafia Vekâletine gönderilecektir. Yolun açılması üç sene sürecektir.
ir Gümrükte, kanunî müddet zarfında sahibi çıkmıyan hurmalar fakir halka ve talebeye dağıtılması için Halkevleri ile kültür direktörlüğüne verilmiştir.
ir Terbiyevî filimlerin resimsiz olarak ithalini tetkik etmek üzere 2 komisyon seçilmiştir.
Keyfiyet Gümrüğe bildirilmişte*.
★ Eyübsultan cami avlusu tamir edilmektedir.
★ Gümrük Muhafaza Komutanı General Seyfi Düzgören kendi isteği ile tekaüd olarak vazifesinden ayrılmıştır.
★ Kartal kazasında bir fidanlık tesis edilecektir.
Kurşun hırsı?)
Mahmut isminde biri Eminönü tide yıktırılan binalardan birinden bir metre uzunluğunda kurşun boru çalmış, kaçarken yakalanmıştır. Yapılan muhakemede suçu sabit görülmüş ve bir ay hapsiyle tevkifine karar verilmiştir.


TA K V1M
18 Mart 1939 Cumartesi
Hicri : 26 Muharrem 1358
RmmI: 5 Mart 1355
Kasım: 131
D»fu saati. 6,6
Fırtınanın Karadenizde Tahribatı
Birkaç gündenberi Karadeniz ve Ege denizlerinde devam eden fırtına yüzünden vukua gelen kaza haberleri şehrimize gelmeğe başlamış, tır.
Fırtına esnasında seferde bulu, nan vapurlardan da haberler gelmektedir. Cumhuriyet vapurunun Ereğü limanında olduğu anlaşılmıştır.
Batumdan gaz yüklü biı motor hamulesinden 55 varili denize atmak suretile güçlükle batmak tehlikesinden kurtulmuştur. Bundan başka dün limanımıza gelen Felemenk bandıralı Apollonya vapuru 40.30 arzı şimalide ve 27 tuli şarkide doğan Arslan fenerinin beş mil gün doğuşu istikametinde alabora olmuş bir gemi ankazmm yüzmekte olduğunu görmüş ve vaziyeti Deniz ticaret müdürlüğüne bildirmiştir. Müdürlük vaziyeti bütün denizcilere tamim etmiş ve bu hususta tahki. kata girişmiştir. Fırtına yüzünden bazı kazalar olmuştur. Ayvalık limanında iki sandal batmış ve içindekiler de güçlükle kurtarılmıştır. Bundan başka İzmir Yeni kale geçidindeki ziyalı şamandıradan tzmi-re girerken geçidin iskele tarafında kalan ve yeşil ziya gösteren şamandıra da mevkiinden kopmuş ve sey-rü sefer bu yüzden hayli aksamıştır.
Fırtına dünden itibaren hafiflemeğe başladığından limanlara sığınan vapurlar sefere çıkmağa başla, mışlardır.
İKTİSAT İŞLERİ :
Ll dokuma tezgâhları kongresi
Yakında Ankarada toplanacak olan el dokuma tezgâhları kongresi için hazırlıklar ikmal edilmiştir. Kongreye Anadolunun muhtelif yer. lerinden gelecek heyetler iştirak e. decektir. îstanbuldan da yazma ve dokuma kooperatif başkanı Yahya Yılmazın riyasetinde bir heyet An-karaya gidecektir.
Diğer taraftan yazma ve dokuma kooperatifi kongrede tetkik edilmek üzere lstanbuldaki tezgâhlarda dokunan dokuma nümunelerinden hazırlıyarak kongre riyasetine göndermiştir.
Kongreden maksat gayri mütecanis vaziyette bulunan dokumaların gerek kalitelerini ve gerek fiyat lerini birleştirmek ve rekabetin or. tadan kaldırılmasını temin etmektir. Malûm olduğu üzere bundan bir müddet evvel Ticaret Odasında bu maksatla bütün el dokuma tezgâhları sahiplerinin iştirakile bir toplantı yapılmış ve bütün dokuma nevileri tesbit edilmiş ve bir nizamname projesi hazırlanmıştı. Bu projede Ankaraya gönderilecektir.
MÜTEFERRİK :
Mimar Sinanm351 inci yıldönümü
9 Nisan günü büyük Türk mimarı Sinanın ölümünün 351 inci yıldönümüdür. Bu münasebetle Türkiyenin bütün şehirlerinde büyük üstadın hatırası anılacak birer ihtifâl merasimi yapılacaktır. Yapılacak merasimin programını hazırlamak maksadiyle îstanbulda mimarlardan müteşekkil bir ko -misyon teşekkül etmiştir. Komisyonda, Kemal Altan, Harun Çeçen ve Vasfi Egeli vardır.
Dün gelen seyyahlar
Dün Alman bandralı “General Voıı Stoben” transatlantiği 300 Amerikan ve İtalyan seyyahı getirmiştir. Seyyahlar dün şehrin görülecek bazı yerlerini görmüşlerdir. Bugün de müzeleri dolaştıktan sonra akşam Yunanistana müteveccihen şehrimizden ayrılacaklardır.
Otomobil çarptı
Fatihte oturan Vahide isminde bir kadın kucağında üç aylık çocuğu ile yolun bir tarafından öbür ta. rafına geçerken kendisine şoför A. nastasın idaresindeki 1507 sayılı o-tomobil çarpmış ve ana ile çocuğu nu yaralamıştır. Suçlu şoför yakalanmıştır.
’OLÎTİKA
Çek meselesinin ortadan kalkması
Siyaset âleminde uzun bir dert şeklini alan Çek meselesinde Slovakyadaki son karışıklıklar üzerine, Avrupa efkârıumumiyesi Re-iclı’in bitaraf kalıp kalmıyacağmı düşünür, muhtelif mütalealar ser-dederken hâdisat durmadan yürümüş, bugün Çek devleti namında bir siyasî ve hukuki müessese dünya haritasından silinmiştir. Umumî mahiyette olan bu vaziyetin seyri, dünya muvacehesine arzolunan neticeyi gösterecek derecede idi. Münih anlaşmasından sonra ortaya çı. kan statükonun muvakkat olduğu müşahede edilebilirdi.
Çünkü Berlin, Çekoslovak devletini, (Büyüle Almanya) ya ithal etmek gayesini taşımakta idi. Fakat bu lıarcket bir defada olup bitecek bir politik hâdise neticesinde ola. nıazdı. Buradaki hattı hareket Çe-koslovakyayı evvelâ yaşıyamıyacak bir hale getirmek, iktisaden, tabi kılmak, ve sonra da münasip bir fırsatın zuhurunda veya ihdasında son kalan topraklan da Alman idaresi altına almak idi.
Nitekim Berlin de bu yolu takip etti. Ayni hareket Avusturyanm Almanyaya ilhakında müşahede e-dildi: Bidayette dahilî kargaşalık ve memnuniyetsizlik. Alman ekalliyetlerinin mütalebatı, ve yine Alman kuvvetlerinin bu topraklarda sullı ve nizamı temin zımnında çağırılması.
Çek meselesinin nihaî olarak bu vaziyette halledilmesi, Berlin-Roma mihveri karşısında, Akdenizdeki mü talebatüe zihinleri meşgul olan, ispanya meslesinin kendi lehlerine inkişaf etmesi için faaliyet sarfetmek-te bulunan garp devletlerinde derin akisler uyandıracağı muhakkaktır. Fakat bu akis nereye kadar gidecek ve çarpıp dönecektir? İşte bıınu ö-nümüzdeki günlerdeki faaliyetler, den öğrenebileceğiz. Yalnız muhakkak olan bir şey varsa, Paris- Londra bloku, Çek meselesinin bu kadar çabuk bir surette bir neticeye bağlanacağını pek ummuyordu.
Halbuki Berliııin bu hususta takip ettiği siyasî yol şayanı dikkattir: Evvelâ Paris ile Londranın istinat etmek istedikleri bu yerlerden her iki devleti uzaklaştırmak, kenarda bırakmak. Bu çok güç bir mesele idi. Nitekim, bu işi Berlin, Avrupa-da vahim bir buhran tevlit etmek bahasına başardı Bu gayeye vardıktan sonra münferit ve parçalanan Çek devleti karşısında çok kuvvetli bir mevkide kalacaktı. Ve kaldı da.
Artık, son hâdiseler üzerine Almanlar, yeniden kan dökmeden bü. tün bir kıtayı idarelerine alarak merkezi Avrupada mevkilerini daha fazla tarsin etmişlerdir. Bundan böyle, Çek devletinin yerinde AL manyanın bir eyaleti vardır. Almanlar, Münihten sonra, almış oldukları toprakların temadisini iktisap e-derek maden, ziraat, ormancılık noktasından servet menabüni de artırmışlardır.
Bu arada, Aimanyanın yanında ayrı devletler de bu paylaşmadan istifade gayesindedirler. Macarlar bundan bir müddet evvel izhar ettikleri gayeye varmak üzeredirler. Çünkü Macar askerleri Polonya hududuna yaklaşmakta, ve Polonya» Macar hudutları birleşmektedir.
Diğer taraftan da Romen kuvvetlerinin Karpatlaraltı Ukranyası-nın bazı mıntakalaruıı işgal ettikleri de lıaber verilmektedir.
Bu hâdisenin garp devletlerinde ki akisleri normal seyrini takip edeceğe veya parlâmentolardaki münakaşa ve matbuattaki alevlenmelere rağmen emri vaki! kabul edeceğe benzemektedir.
Fakat asıl mesele, yine merkezî Avrupada, yani Çekoslovak terekesinde halihazırdaki varislerin aralarındaki taksim meselesi ve bunun ne suretle halledileceğidir.
Dr. Reşad SAGAY
23 NİSAN ÇOCUK BAYRAMI
ÇOCUK zevk ve neşe kaynağıdır. Çocuğu sevi Her şeyden mahrum yavrulan da sevebilmek için yılda bir lira verip Çocuk Esirgeme Kurumuna ÜYE olalım.
18 MART 193»
SON HABERLER
Bulgar Başvekili
Ankarâda
i
(Baçtarafı 1 inci sayfamızda) trenle şehrimize gelmişlerdir.
i Misafirleri Türk ve Bulgar bayraklarıyla süslenmiş olan garda Başvekil Refik Saydam ile Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu ve bayanı, Ankara Vali ve Belediye reisi Taııdoğan, Mevki Kumandanı General Kemal Gökçe, Protokol umum müdürü ile Devlet Demir Yolları umum müdürü, Hariciye Vekâleti birinci daire reis vekili, merkez kumandanı ve emniyet direktörü karşılamışlardır.
Ekselâns Köseivanof ve bayanı trenden indikten sonra Başvekil Refik Saydam ile Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu ve bayanı kendilerine hoş geldiniz demişler ve iki Başvekil refakatlerindeki zevatı ' biribirlerine takdim etmişler ve bu arada bayan Köseivanof’a müteaddit buketler verilmiştir. Bu merasimi takiben müzika Bulgar ve Türk millî marşlarını çalmış ve dost Bulgar milletinin muhterem ■mümessili rasimei ihtiramı ifa etmekte olan askerî kıtayı teftiş etmiştir.
Köseivanof askerleri “merhaba asker” hitabesiyle selâmlamış ve askerlerimiz “sağol” mukabelesinde bulunmuşlardır.
Bulgar Başvekili ve refikası gar dan ayrılmadan önce merasim salonunda bir müddet tevakkuf ederek istikbal töreninde başta Ro -manya büyük elçisi olduğu halde hazır bulunmakta olan Balkan •devletleri elçileri. Mısır elçisi ve bu elçilikler erkânı ile görüşmüştür.
Müteakiben ekselâns Köseiva-nof Başvekil Doktor Refik Saydam ile otomobile binerek istasyon Iç ve dışını dolduran kalabalık bir halk kütlesinin samimî tezahüratı ve alkışlar arasında gardan ayrılarak ikametlerine hususî daireler ayrılmış olan Ankarapalas oteline gitmişlerdir.
tki Başvekili takip eden diğer •otomobillerde bayan Köseivanof i-le bayan Şükrü Saraçoğlu, Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu, Bulgar başvekiline refakat etmekte olan zevat ile istikbal merasimine iştirak eylemiş bulunanlar bulunmakta idiler.
Ankara garından Ankarapalasa giden cadde misafirlerimiz şerefine Bulgar ve Türk millî bayrakla-riyle tezyin edilmiş bulunmakta i-di.
KÖSEİVANOFUN ZİYARETLER!
Bulgar Başvekili ve Hariciye Nazın saat 11,15 de Riyaseticüm-hur köşküne giderek defteri mahsusu imzalamışlardır.
Ekselâns misafir müteakiben Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu-nu, Başvekil Doktor Refik Say-dam’ı ve Büyük Millet Meclisi reisi Abdülhalik Rendıa’yı ziyaret etmiş ve bu ziyaretler iade olunmuştur.
Bayan Köseivanof ve Bayan Saraçoğlu da karşılıklı ziyaretlerde bulunmuşlardır.
Muhterem misafirimiz yemeğini Bulgar elçiliğinde hususî olarak yemişlerdir.
ATATÜRK’ÜN TABUTU
ÖNÜNDE..
öğleden sonra swat 16,80 da beraberinde Bulgar elçisi ve ataşe-militeri ve sefaret erkânı ile Sofya elçimiz olduğu halde Etnografya müzesine giderek Atatürk’ün tabutu önünde eğilmiş ve bir çelenk koymuştur. Bu merasimde bir polis ihtiram müfrezesi de hazır bulunmakta fdi.
Bunu müteakip, Köseivanof refakatindeki zevat ile birlikte İsmet ‘İnönü Enstitüsüne giderek enstitümü gezmekte bulunan Bayan Kö-)eivanof’a iltihak etmiş ve beraberce enstitüyü gezmişlerdir.
( GECE VERİLEN ZİYAFET ( Akşam saat 20,30 da Başvekil tDoktor Refik Saydam tarafından (Ankarapalas’ta misafir Başvekil 'ye Hariciye nazırı şerefine akşam Jyemeğl verilmiştir. Bu ziyafeti ^Bfcat 22,30 da bir kabul resmi takip «etmiştir.
öğle
TEATİ EDİLEN SAMÎMİ NUTUKLAR
Ankara: 17 (A. A.) — Başvekil Doktor Refik Saydam bu akşam Ankarapalasta ekselâns Kö-seivanof şerefine bir ziyafet vermiştir.
Ziyafetin sonlarına doğru Doktor Refik Saydam aşağıdaki nutku söylemiştir:
Bay Başbakan,
Bu akşam burada ekselânsını-zın şahsında komşu ve dost Bulga-ristanın güzide mümessilini ve Bulgar hükümetinin reisini selâmla -mak benim için çok büyük (bir ma-mak benim için çok büyük bir memnuniyettir.
Aramızdaki bu ikametiniz, Türk miletinin ve Cümhuriyet hükümetinin Bulgar miletine ve Bulgaristan hükümetine karşı beslediği hararetli sempati ve dostluk hislerinin ne kadar derin olduğu hakkında sizi hiç şüphesiz tenvir etmiş olacaktır.
Tarihin müteselsil devreleri i-çinde iki memleket biribirine karşı daima hürmet göstermişlerdir. Son yılların hâdiseleri ve iki hükümetin biribirine karşı ittihaz ettikleri halisane hattı hareket bu hürmet ve riyaseti, söylemekte tereddüt etmiyorum, hakikî ve sağlam bir dostluğa çevrilmiştir.
18 Teşrinevvel 1925 de akdedilmiş olduğu için daha şimdiden uzun sayılabilecek bir müddetten-•beri bizi bağlıyan ebedî dostluk muahedesi ve 6 mart 1929 tarihli olan ve temdit edilmiş olduğu için münasebetlerimizi tanzime de -vam etmekte bulunan bîtaraflık ve hakem muahedesi, münasebetlerimizin samimîliğine bariz işaretlerdir.
Bu münasebetle, imzanızı taşımak şerefini haiz olan ve imzasile Balkan milletlerinin Bulgar kar -deşlerine bütün sahalarda tam müsavat hakkını tanıdıkları Selânik anlaşmasına işaret etmekliğime müsaade buyurmanızı rica ederim. Bu kardeşçe jeste Türkiyenin gösterdiği müsareatı tebarüz ettirilmekten müstağni addediyorum.
Bay Başkan, bizim için neşe ve memnuniyet kaynağı olan ziyaretinize, beynelmilel vaziyetin bilhassa nazik olduğu bir zamana tesadüf etmesi sebebiyle daha büyük bir mâna iktisap etmektedir.
Bu vaziyet, bizden daha bü -yük bir teyakkuz istemektedir. Bu hususta ise, mukadderatın yanyana koyduğu Balkan mileltleri arasında mümkün olduğu derecede tam bir samimîlik ve itimadın teessüsü kadar hiç bir şey tesirli olamaz.
îşte ekselânsmızla çok zarif bayan KÖseivanof’un ve maiyetiniz erkânınnı bu akşam buradaki huzurlarında daima daha ziyade artacağını umduğum bu dostluk ve kardeşliğin bir remzini görmekteyim.
Kadehimi Bulgar kralı Majeste üçüncü Boris’in sıhhatine ve asîl Bulgar miletinin saadet ve refahına ve sizin ve Bayan Köseivanof’I un saadetine içiyorum.
Bu nutka, ekselâns Köseiva-nof aşağıdaki nutukla mukabele etmiştir:
Bay Başkan,
Söylediğiniz güzel sözler ve huduttan dost Cümhuriyetin güzel' merkezine kadar gerek makamatı ve gerek halk tarafından gösteri-j Ien hararetli kabul beni çok mütehassis ve müteheyyiç etti. Bundan dolayı size derin minnettarlığımı arzederim. Bu yeni sempati ve dostluk işareti Bulgar milleti tarafından ziyadesiyle takdir edilecektir. Size şurasını temin edebilirim ki, Bulgar milleti birebirlerine coğrafya ve tarihle merbut bulu -nan ve menfaatlerinin iştirakini Ve halisane ve müsmir bir teşriki «mesai lüzumunu müdrik olan iki millet arasında çok mesut bir surette esasen mevcut dostluğunu daha itimatâver ve daha samimî bir hale getirmek arzusu ile aaminü

TINİSAIâK
Uludağ
Şimendiferi
(Baftarafı 1 inci sayfamızda) lerde az çok inkişaf ediyor. Turizm bakımından da büyük bir kıymeti olan İzmir ve Ege taraflarında turistlere mahsus otellerden, asfalt yollartlan bahsolunuyor. Oraların tabiî manzaralarına eski eserlerin harikaları da inzimam edince cazibeleri bütün bütün artıyor.
Fakat bizdeki turizm hareketinin en büyük noksanı sarfedilen gayretlerin müteferrik ve insicamsız kalmasıdır. Ta Hopa kıyılarından başlıyarak Mersin ve îskende-runa kadar uzanan sahillerimiz ve bazı noktalarda içerilere doğru yerlerimiz dünyada güzellikleri ile iftihar edebilecek kadar tabiatin lût-funa mazhar oldukları gibi bazı yerlerde mecvut eski eserler gerçekten eşsizdirler. Buralarda turizm sahaları ve merkezleri vücuda getirmek için iptida en lüzumlu ihtiyaçlardan başlıyarak hedefe doğru yürüyebilmek merkezî ve salahiyetli bir teşkilâta ihtiyaç gösterir. Böyle merkezî bir teşkilât kabul edilmedikçe turizmin cansız bir gidişle olduğu yerde saymağa mahkûm kalmasından korkulabilir.
Turizm işinde, şimendiferle nakliyatı alâkadar etmesi dolayısile Nafıa Vekâleti, Denizyollarını alâkadar etmesi dolayısile İktisat Vekâleti yakından bir rol ifa edebilirler. Dahilî turizm hakkında bir program tanzim ederek oldukça geniş bir bütçe ile işe girişmek salâhiyetini haiz olacak merkezî bir teşkilâtın lüzumunu kabul ile şimdilik bu iki Vekâletten birine bağlamak çok ha. yırlı bir başlangıç olacağı fikrindeyiz,
Hiiıeyin Cahid YALÇIN
Suriyede vaziyet gergin
Şam: 17. (a.a.)— Suryede vaziyet gerginliğini muhafaza etmektedir. Şehrin bütün mağazaları kapalıdır. Ve sokaklarında tezahüratçı-alayları gelmektedir. İlk-defa o-larak Fransız askerlerinin de izinleri iptal edilmiştir.
bir surette mütehassis bulunmaktadır.
Bulgar milleti, Türkiye Cüm-huriyetinin büyük Atatürk’ün başkanlığı zamanında, Türk milletinin kahramanlık, mukavemet ve vatanperverliğinin yardımiyle kaydettiği siyasî, İktisadî ve kültürel hamleyi tamamen dostane bir hayranlıkla takip etmiştir. Keza, Bulgaristan, Türkiyenin ölen başkanın en yakın ve en samimî mesai arkadaşlarından bulunan ve onu is-tihlafa ittifakla davet edilmiş olan ve misline nadir tesadüf edilir meziyetlerini, tecrübe ve kiyasetini memleketinin hizmetine hasretmek suretiyle Cumhuriyetin mütezayit terakkisini temin edecek olan yeni Millî Şefini de sa mimî bir sevinçle karşılamıştır.
İki komşu milletin birbirleri hakkında her zaman, gösterdikleri karşılıklı hürmet ve riayet aralarındaki halisane ve sadikane dostluk münasebetlerinin inkişafını kolaylaştırmış ve bu dostluk on beş yıl evvel ebedî dostluk paktının imzasile temhir edilmiştir.
Bu paktın ruhuna sadık bulunan (Türkiye, Balkan milletlerinin nöyyi muahedesinin askerî tehdidatından vazgeçmek suretile Bulgaristana teslihat sahasında müsavat hakkı tanıdıkları son Selânik anlaşmasının akdine pek ehemmiyetli bir surette hadim olmuştur.
Çetin imtihanlar geçiren Bulgar milleti barışın nimetlerini takdir et- j nıektedir ve gayretlerini, bilhassa, I ekselânslannın da tebarüz buyur, duklan gibi, bütün Balkan milletleri arasında mümkün olduğu kadar tam bir samimiliğin ve itimadın teessüsünü istilzam eden bu beynelmilel gerginlik zamanında barışın mu. hafaza ve tarsinine sarfedecektir.
Zevcemin ve bana refakat edenlerin de iştirak ettikleri minnettarlığımı bir kere daha arzederken, kadehimi Türkiye Cumhuriyetinin yük sek Başkanı Ekselâns İsmet İn önünün sıhhat ve saadetine, asil Türk milletinin refah ve itilâsına ve sıh. hatınızle saadetinize içiyorum.
Iş Bankasındaki Mebus idare Meclisi Heyeti İstifa Ettiler
de Cemal Yeşil
Heyeti Umumiye muktezi hissenin olduğunu bildire-
Ankara: İT. (A.A.)— İs Bankası hissedarları alelâde umumî Heyeti bugün banka idare meclisi reisi Rize mebusu Fuat Bulcanın riyasetinde toplanarak 1938 yılı bilançosu ile kâr ve zarar hesaplarını tasvip ederek idare meclisini ibra eylemiş, tir.
Toplantıda Riyaseti Cümhur U-mumî Kâtibi Kemal Gedeleç ile Cümhuriyet Halk Partisi Umumi Kâtibi Doktor Fikri Tuzer sabık Başvekü Celâl Bayar ve Maliye Vekâletini temsilen ’ “
bulunmakta idi.
Fuat Bulca toplantısı için temsil edilmekte rek celseyi açmış ve kâtipliğe Baki Sedes ve âra tasnifine de en fazla hisseyi temsü etmekte olan Ankara mebusu Mümtaz Ökmen ve Maliye müsteşarı Cemal Yeşil seçilmiştir. Umumî Heyet ve Mürakipler raporlarını bilânço ve kâr ve zarar he. saplarının okunması takip eylemiştir.
îdare Meclisinin ibrasından sonra da idare meclisinin aşağıdaki müşterek istifanamesi okunmuştur.
idare meclisi Reisi Fuat Bulca-nın imzasını taşıyan bu istifanamede şöyle denilmekte idi.
(Mebuslukla idare meclisi azalı-ğınm birleşmiyeceği hakkında mebus olduğumuz Cümhuriyet Halk Partisi yüksek başkanlığı tarafından alınan bir karar neticesinde hepsi mebus bulunan idare meclisi, nizin bugün yüksek huzurunuzda müçtemian istifa ettiklerini arz ile istifalarının kabulünü rica ederim.)
Heyeti umumiye idare meclisinin bu suretle istifasına ittilâ kes-bettikten sonra, Riyaseti Cümhur Umumî Kâtibi Kemal Gedeleç, Par. ti genel Sekreteri Fikri Tüzel ve Maliye Vekâleti müsteşarı Cemal Yeşil tarafından verilen ve inhilâl etmiş bulunan idare meclisi azaLık-larına Merkez Bankası sabık Umumî müdürü Salâhaddin Çam, İstanbul Belediye meclisi sabık azaların-dan Feridun Manyas, Devlet Demir, yolları sabık müdürü umumisi Ri-fat İlgar, Esbak Hariciye Nazırlarından Ahmet Nesimi, Emekli Gene rai Kemal Koçer, Belediyler Bankası idare meclisi azasından Avni Ok-toygar ile Konya belediye reisi Şevki Organın ve mürakipliklere de Ziraat Bankası Kooperatifler şubesi i müdürü Hakkı Nuri ile Merkez Ban-! kası sabık mürakiplerinden Emin Zincirkıranm intihaplarını teklif c-den takrirleri okunmuştur.
Sinemacılık âleminde muvaffakiyet; muzafferiy.t rekoru.. Müzik, San’at, Mevzu Rekoru Bülbüllerin yuva kurduğu şairane iilke'erin... Abıhayat fışk ran Çağlayanların ... Şiirin ... Aşkın, musikinin terennüm ettiği güzel ve füsunkâr Şarkın hassas ve i ce ruhu dan kopan,
Arap diyarının Ses Kralı
| ABOÜLVEHABİ
[sÜME/? ve TAKSİM j
Şark Sinemacılık âleminin ebediyen ift har edeceği Türkçe sözlü Arapça şaruılı hakikî bir şaheseridir
SÜMER ve TAKSİM T‘ÎTX •) Bugün seanslar: 10 - 12,30 - 15,10 - ib ve 20,45 dedir, ^1
Bffîbiü
BUGÜN
MELEK
Sinemasında
Sevenlerin - Sevilenlerin ve Aşkı Bilenlerin Filmi GÖTE’nin ŞAHESERİ j V E R T E R’in BÜYÜK i
AŞKI VERTER ROLÜNDE ; PIERRE RICHARD VILLM - LOTTE Rolünde
ANNIE VERNAY A.)r.„n • Renh*1 Maue - Paramount Dünya haberleri ve Muh- ' Ayrıca . terem Misafirimiz BULGAR BAŞVEKİLİNİN Istanbula gelişi
Bugün 12.45 ve 2.30 da Temzilâtlı Matinaler
Her iki takrir heyeti umumiye. nin ittifakiyle tasvip edilmiş ve idare meclisi Reisi ve azalariyle mura-kiplere verilecek tahsisat mikdarla-rı tayin olunduktan sonra toplantı, ya nihayet verilmiştir.
İş Bankası umumî heyetinin bugünkü toplantısında okunan idare meclisi raporunun başında bankanın büyük kurucusu Türklüğün ebedî Şefi Kemal Atatürkün yüce ve aziz hatırası hürmet ve tazim hisleriyle tekrarlanarak şöyle denilmekte idi.:
(Türk milleti, bu cihanşümul kaybııf tesellisini Cümhuriyetin ve inkılâbın en büyük evlâdı ve Millî Şefi İsmet İnönünün kudretli şahsiyetinde bulunmaktadır. Şimdiye kadar Cümhuriyet ve inkılâp eserlerinin en büyük yapıcısı olan Müî Şe. fimizin kuvvetli ve dirayetli idaresi altında bu eserlerin ve hamlelerin gittikçe inkişafı ve yenilerinin yaratılması Türk milletini parlak bir refah seviyesine çıkaracaktır.)
Raporda bankanın bir senelik mesaisi tahlil edilerek memleketimizin ekonomik vaziyetini ve bu mayanda, dünyanın umumî ekonomik hareketleri de kısaca tatbik edil mekte idi. Bilânçoya nazaran bankaya ait tasarruf tediyatı 3,621.-176 liralık bir artış ile 30.260185 1i. raya yükselmiş bulunmaktadır. Bankanın safî kârı 830,289,91 liradır.
Umumî Heyet İdare Meclisinin teklifi veçhile, 1938 yılı için 10 liralık beher hisse senedine yüzde 10.37 hesabiyle kanunî vergiler tevkif c-dildikten sonra safî olarak 90 kuruş kâr tevziini kabul etmiştir.
Millî Şef Dün Reyini Kullandı
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) sal edilmiştir. Geri kalanlar hastalık ve uzak seyrüsefer hizmetlerinde bulunmak dolayısiyle iştirak edemi-yenlerdir. Vilâyetlerden gelen ha. herlerde halk kütlelerinin bayraklar la, millî marşlar söyliyerek intihap sandıkları başına koştuklarını, köylülerin birçok mıntakalarda havanın muhalefetine rağmen davul ve zurnalarla kafileler halinde seçim vazifesini ifa etmekte oldukları, işçilerin de mütekâsif bulunduğu mıntaka-larda ayni heyecan ve hararetle bu millî vazifelerini eda etmekte olduk lan anlaşılmıştır.
B lbül nağme-
ın rııhnevaz
ve lahûtî sesi lerile sûs.enm ş
kaos
Mayfa: 3
İtalya da Arnavutluğu ilhak mı Edecek?
(Baştarafı 1 inci sayfada) olduğu infiali göstermeğe matuf olduğunu beyan etmektedir.
Bazı mahafil, B. Eden ile B. Duff Cooper’in kabineye girecekleri tahmininde bulunmaktadırlar.
Bu mahafil, B. Chamberlain'in istifa etmesi ihtimalini derpiş edecek derecede ileri gitmektedirler. f Romanya harekete geçmiyor
Bükreş: 17. (a.a.)— Karpat
Ukranyasmda bir taraftan Ukran. ya âsileri ve diğer taraftan memleketi işgale çalışan Macar kıtaatıara-smda kalan Macar ekalliyetinin va. ziyeti, Romanya hükümetini bu e-kalliyetle meskûn olan köylerin derhal işgali imkânını tasavvura sev-ketmiştir. Bununla beraber salâhi-yettar mahafillerde böyle bir hare, ketin derhal vukubulmıyacağı bildirilmektedir.
İtalyan gazeteleri ne diyor?
Roma: 17 (a.a.)— D.N.B. -Gazeteler son hâdiseleri mihverin yeni bir Avrupa teşkü etmekte ve asırlık tarihe avdet edilmekte olduğuna i-şaret eden büyük başlıklar altında neşretmektedirler.
Popolo di Roma gazetesi, Bis-markın şu sözlerini hatırlatıyor: (Bohemyaya hâkim olan, Avrupa-ya hâkimdir.) Gazete ilâve ediyor:
Dört senedenberi, mihver devletleri askerî diplomatik sahalarında dikkate değer zaferler kaydetmişlerdir: Habeşistan, Ren, Avustur. ya, Südetler, İspanya ve Çekoslovakya Bu devletler bu suretle Av-rupanın ana mevzilerini ele geçire, rek kuvvetlerinin tevezzuu tarzını baştan aşağı değiştirmiştir.
LONDRADA ASABİYET
Londra: 17 (A. A.) — Almanya ekalliyetlerinin ilhakının nasyonal sosyalist Almanyasınm yegâne hedefi ve hududu olmadığının Çekoslovakyanın da ilhakiyle sabit olması üzerine İngiliz matbuatının endişeleri mütemadiyen artmaktadır, hususiyle ki hiçbir Alman vaadine ve aözüne inanılnıı-yacağı da subut bulmuştur.
HİTLER VİYANADA
Viyana: 17 (A. A.) — B. Hit-ler saat 17 de Brunndan buraya gelmiştir.
ŞİDDETLİ ÇARPIŞMA
Varşova: 17 (A. A.) —Kurjer Warsawski gazetesine nazaran Çek kıtaatı, Trydek mıntakasın-da Alman kıtaatına karşı şiddetli bir mukavemet göstermektedirler. Bir Çek zabiti ile altı Çek askeri telef olmuştur.
Çekler Mistek’te de mukavemet göstermişlerdir. Bir Çek zabiti ile iki Çek ve 11 Alman askeri telef olmuştur.

İLEVLİMURİD,
ın Billur ve kıvrak altûaî sesi
Sinemalarının vasisa tonlarını Çınlatıyor
. 1________________________
/--------1
Çanakkale J Zaferinin
Mart Zaferini Nasıl Kazandık?
Mecmu Hacmi Takriben 200,000 Ton Olan Muazzam Bir Düşman Kuvveti O gün Çanakkalede Türk Azmi Karşısında Erimiş, Kaçmıştı
Yıldönümü
Yazan: A. C. Saraçoğlu
Bir düşman filosu Çanakkaledc Türk mermileri altında bocalarken

Bugün yıldönümünü idrak ettiğimiz 18 mart Çanakkale muharebesi, cihan harbinde Türk silâhlarının ihraz etmiş olduğu en büyük ve en şanlı zaferlerden biri -dir.
Filvaki 1331 yılı martının 18 inci günü çok faik ve kahir kuvvet -lerlc boğazları zorlamaya teşeb -büs etmiş olan o zamanki düşmanlarımız. Türkün çıplak göğsünü siper ederek gösterdiği merdce ve kahramanca müdafaa karşısında münhezimen ric’at etmiş, bir daha boğaza denizden hücum etmeyi hatırından bile geçirmemiştir. 18 mart Çanakka muharebesinde mü-tearrız düşman kuvvetleri korkunç zayiata duçar oldukları halde kahraman müdafaa kuvvetlerimiz hiç denilecek derecede az ve ehemmiyetsiz hasar ile bu müdhiş müsara-adan muzaffer çıkmıştır.
O gün nasıl muzaffer olmuştuk?
O zamanki düşmanlarımız pek kolaylıkla başaracaklarını zannettikleri bu işe (18) zırhlı ile müteaddit kruvazör, deslrayer ve diğer yüzlerce muavin miler tahsis etmişlerdi . giliz - Fransız donanması, üç dört yeni harp gemisinden başka, dirit-navdlana mabetle modası geçmiş lâkin kara istihkâmlarına karşı korkunç pehlivanlar olan zırhlılardan mürekkep bulunuyordu.
1331 yılı martının (18) inci günü Çanakkaleye hücum eden deniz kuvvetinin mecmu tonası takriben (200.000) e varıyor, (128) tane büyük, (158) orta ve (650) kadar da küçük topla mücehhez bulunuyordu.
18 martta, sabahleyin erken -den, müstahkem mevki kumandanı Cevad Paşa ile Osmanlı devleti hizmetinde bulunan Alamn Amirali Fon “Uzedom” paşanın bir muhaveresi neticesi olarak bir tayyaremiz istikşafa memur edildi.
Hava, sakin, güneşli ve deniz rakiddi. Tayyaremiz Çanakkale -den kalktı ve (1600) metre yükseldikten sonra garbe yol verdi. Boğaz medhaliııde bermutad (2) Ingiliz zırhlısı ile (4) muhrip karakol ediyorlardı. Lâkin biraz ile-rileyince düşman kuvvayi külliye-sinin boğaza doğru gelmekte olduğunu gördüler. Treddüde mahal yoktu: Düşman geliyordu.
Tayaremiz derhal Çanakkaleye döndü ve vaziyeti rapor etti. Filvaki saat (11.30) da (10) tane safî harb gemisinden mürekkep düşman filosu boğaz medhalinde bombardıman mevzii alıyordu.
Anadolu sahilinde sağ cena -hı, İngilizlerin “Triumph”, Fransızların “Buve” zırhlıları teşkil ediyor, rumeli tarafında da “Golva,, ve “Şalmany” zırhlıları mevki alıyorlardı. Bu dört gemi boğaz medhalinden bir mil içeride bulunuyordu. Biraz daha gerilerde, sağ ve sol cenah arasında kalan genişçe fasılada “Lord Nelsin”, “Agmemnon“Kum Elizabet,, -ve “Prens Corc” zırhlıları görünüyordu. Sağ cenahtan (3)kilometre kadar
geride Fransızların “Sufren” ve în-gilizlerin “Infleksibl” hattı harb sefaini ağır ağır ileri geri hareket ediyorlardı.
Saat (11,40) da düşman ateşe başladı. Sağ cenahtaki (2) gemi "Dardanos” ile obüs mevzilerimize ateş ediyordu. Rumeli tarafındaki (2) Fransız zırhlısı Taret toplariy-
Düşman n 18 Mart taarruz nu ve batan cuşman gemilerinin
le yaylımlar yaparak sağ ve sol cenah arasındaki Ingiliz kuvvayi kül üyesine müzaheret ediyordu. “Nelsin”, “Agmemnon” ve “Kum Elizabet” ise Hamidiye (Anadolu) istihkâmımızla, Mecidiye ve Hamidiye (rumeli- ve namazgah istihkâm ve tabyalarımızı hedef ittihaz etmişlerdi.
Düşmanın gemi toplarından ve bacalarından çıkan dumanlar boğaz imtidadmca dağılıp yayılı -yordu. Fransız taretleri, yaylım ateşlerden çatallı alevler içinde kalıyor; Ingiliz gemilerinin bordalarında şimşekli helezonlar peyda oluyordu. Sahilde yer depreşmesini andırır sallantılar hasıl olmakta, denizin yüzündeki hava tabakası mermi infilâkiyl'' ihtizaza gelmekteydi. öğle üzeri eski çimenlik istihkâmındaki eski kule harab oluyor; bir obüs minarenin üst kısmını alıp götürüyordu. Karşıda kilidibahr kışlaları alevler içinde 1 ulunuyor; bataryaların yakınındaki evler yanıyordu.
Saat 1,20 de Hamidiye istih -kâmımız ateşe başladı. Yarını saat sonra Fransızların “Buve” zırhlısı bir tarafa yatmış bir halde medhale doğru çekilmeğe mecbur olmuştu. Ayni zamanda kilidibahr tarafındaki üç istihkâmımız da “Golva” ile “Şarlmany” zırhlılarını ateşleri altına almışlardı. Bu sırada “Golva” o kadar ağır surette yaralandı ki şayed alelacele çekilip Merkeb adasına baştankara edil -meşeydi muhakkak surette batardı. “Buve” istihkâmlarımızın ateş sahasından çıkıp Kepez burnunun biı az gerisine çekilmişti ki borda -sında bir infilâk oldu. Gemiyi saran dumanlar içinden koca zırhlının sancak bordasına meyledip
alabora olduğu görüldü. Saat tamam (2) yi (3) geçiyordu.
Düşman muhribleri hemen Fransız zırhlısının devrildiği noktaya seğirttiler. Bunlardan biri mermilerimizden birisinin tam isabeti ile 'batırıldı. Bu arada sabahtan beri Bozcaada civarında kalan ve ihtiyat kuvveti vazifesi gören (6)
düşman zırhlısı da boğaza giriyor ve düşman muharebe hattını takviye ediyordu. Bunun üzerine muharebenin başlaııgıcmdanberi bom bardım ana iştirak eden ve istihkâmlarımızın ateşiyle hırpalanan bazı gemiler değiştirildi ve saat üçe doğru bombardıman eski şiddetiyle devama başladı.
Saat (4) sularında ingilizlerin “Irrezistibl” zırhlısı Hamidiye istihkâmına epeyce yaklaşmış bulunuyordu. (20) dakika sonra bu geminin bir yana yattığı ve bacalarından beyaz dumanlar, buharlar çıktığı görüldü. Ingiliz zırhlısı, akıntının keyfine tabi olmuş, hareketsiz bir halde obüs bataryalarımızın ateş sahasına doğru sürükleniyordu. Bir aralık birdenbire doğrulur gibi oldu; fakat topları işlemiyordu. Taretleri, son ateş vaziyetini muhafaza etmekteydi. Efradı, yara kapama ameliyatiyle meşguldüler. Saat beş sularında bu zırhlının mürettebatını almak için muhripler “Irrezistibl” e yaklaştılar. Efrat güverteye tabur olmuştu. Fakat obüs ateşlerimizin tesiriyle herkes kaçışmaya başladı.
Düşman ateş hattını takviye i-çin (Bozcaada) dan son iki gemisini de celbetti. Maamafih taarruz hareketinin akim kaldığı artık ap açık görünüyordu. Düşman gemi -leri (Bozcaada) ya doğru yol vererek birer, ikişer dönüyorlardı, tik dönenler arasında ingilizlerin “Oşın” zırhlısı bulunuyor, bu zırhlının birdenbire bir tarafına fena halde yattığı görülüyordu. Yavaş yavaş boğaz medhaline kadar sürüklenmek istediği belliydi.
'“Oşm” HalilİH açıklarında i-ken, ağlebi ihtimal, gayri ihtiyarî
Batan Düşman Gemileri Arasında Buve, İrrezistibıl ve Osean Zırhlıları da Vardı
olarak sancak tarafa doğru bir f1* kavis resmetti. Bu esnada bir tarafına pek ziyade yatmış; batar -yarlara kaışı cevap veremez bir hale gelmişti. Bu ana kadar toplan yeniden işler bir hale getirilen “Dardanos” istihkâmımız “İrrezis-tibl” zırhlısına karşı ateş açmağa başlıyor ve bu yaralı Ingiliz vahidi harbini, tam saat yedide, boğazın akıntılı sularına gömüyordu. “Dar- ' danos” bataryalarının tekrar canlanması, düşman ateşini de yeniden j
faaliyete şevketti. Bütün düş- ,
man gemileri, olanca ateşleriyle evvelce iskat ve imha edildiğine hükmettikleri “Dardanos” batar -yelerine korkunç bir hücuma geçtiler. Lâkin kahraman “Darda -nos” susmadı, susturulamadı. Bu
Çanakkale Şehitlerine
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor Bir hilâl uğruna yarab ne güneşler batıyor
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın
Hercümerc ettiğin edvara da yetmez o kitab Seni ancak ebediyetler eder is tiâb
Bu, “taşındır,, diyerek kâbeyi diksem başına Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına
Sonra gök kubbeyi alsam da rida nemiyle Kanayan lahdine çeksem bütün ecramile
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan Yedi kandilli süreyyayı uzatsam oradan
Sen bu avizenin altında bürünmüş kanma Yatıyorken gece mehtabı getirsem yanına
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem
Tüllenen meğribi akşamları sarsam yarana Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
MEHMED ÂKİF
yerlerini gösteren haritı arada “Mecidiye” ihtihkâmının I topları da ateşe başladılar.
Boğaza akşam karanlığı çö -| kerken düşmanın harekete kudreti olan bütün gemileri ric’ate başlamışlardı. Hepsinde yaralar, rahneler vardı “Infleksibl” muharebe krovazörünün baş tarafında, köprü üstü irtifaına kadar çıkan bir alev sütunu görünüyordu. Sonradan anlaşıldığına göre bu gemi torpido dairesi hizasından bir mermi veya mayn isabeti almış ve bin-netice muharebeden sakıt olacak derecede hasarzede olmuştu. “Ku-
Düşmanın Buve zırhlısı, Çanakkalede Türk topları altında böyle batmıştı
ın” ve “Nelsin” zırhlıları da obüs bataryelerimizin ateşlerine maruz kalarak dumanlar içinde kalmışlardı.
Şimdi boğaz sularında “Tri-umph” ile akıntıya tabi olarak bataryelerimizin ateş sahasından harice çıkmak istiyen “Oşın” zırhlısından başka düşman gemisi kalmamıştı. Biraz sonra düşman muh ripleri mürettebatını almak üzere “Oşın” m etrafını sardılar.
Ertesi sabah Çanakkale boğazının muzlim suları üzerinde üç büyük yağ lekesi görülüyordu. Bun lar, mezarlıklardaki taşlar gibi, dalgalara gömülen üç düşman gemisinden birer nişane idi. Bu nişaneler “Irrezistibl”, “Buve” ve “O-şın” zırhlılarının enkazının üzerinde zahir olmaktaydı.
Bir Fransız filosiyle takviye e-dilen İngiliz donanması o gün Türkün kahramanlığı karşısında pes demiş, mehmedeiğin çelik göğsü karşısında en son sistem silâhlar, ve dev cüsseli (88) lik gülleler ser-nükân olmuştu.
lşte bugün böyle şahametli bir zaferin yıldönümüdür. “Yeni Sa-'bah” bu şerefli günün şehidlerini fatihalarla anar ve onların huzuru maneviyetinde hûşûla eğilir.
Düşman bu korkunç musarıada üçü zırhlı olmak üzere (6) gemi kaybetmiş takriben (1000) telef (1000) mecruh vermiştir. Bizim zayiatımız ise (24) şehit, (79) yaralıdan ibaret kalmıştır.
Çanakkale Harbinde
Bu fevkalâde meraklı yazı serisini yarın neşre başlıyoruz
18 MART 193»
flNISAlAH
Sayfa: 5
İKTİBAS VE r ZKCsÜME HAKKI MAHFJZDUR - 13 -
Eğin Yolunda Mola
Çocuklar: “Padişahım Çok Yaşa!,, Diye Bağırıyorlar
Çinicilik Nasıl Doğdu?
Yavuz’un Irandan Getirdiği Erbabı San’at İznikte İskân Edilmiş ve Nefis Çiniler Yapılmağa Başlanmıştı
“Padişahlardan Hayır Gelmiyor. Yaşasın Millet Yaşasın Ordu Diye Bağırın! „
Sonraları Eyüp ve 7 ek fur sar ayında Açılan Fabrikalarda da Güzel Çini yapıldı ve Sultanahmed Çeşmesi Bunlarla İnşa Edildi
Fırat kıyılarından Munzur dağlarının görünüşü
Şepik köyü epeyce mamur. , Ahalisi kısmen ermeni imiş. Buradan itibaren karın kalınlığı çoğalıyor. Artık şosa falan belli değil. Herkes kestirmeden yürümekle biraz açılmış. Murad çayına kadar çıkışları, at üstünde, inişleri yaya yürüdük. Bu suretle atlı yolculukta pek mühim bir kaide olan: “Bin rahat et! în rahat!,, ı hergünkü gibi burada da tatibik ettik. Hele kış yolculuğunda üşümemek ve ayak parmaklarını dondurmamak için arasıra yürümek pek lâzım. İnişlerde yaya yürüyüş, hem insanlar için kolay; hem de hanvanlar için rahatlıktır. Buzlarda kaymâk tehlikesinden de kurtulunur. Gerçi atlarımız buz nalı ve buz mıhı ile nallanmış bulunuyor ve her konakta da muayeneden geçiyorsa da iniş buzlarında daima kayma tehlikesi vardır. Çok karlı yerlerde ise at üstünde bulununca hayvanların a-yakları çok batıyor, bu yüzden düşmek tehlikesi olduğu gibi yürüyüş de yavaşlıyor.
Murad çayını ufak bir kârgir köprüden geçtik. Fakat karların erime mevsimi olmadığından köprüsüz de geçilebiliyor.
Karşımıza birdenbire pek şirin bir köy çıktı. Haritaya göre burası Aşutke idi. İstanbul evleri gübi, iki katlı, damları giremitli evler görünmeğe başladı. Buralarda hiç eşi olmıyan bir köy. Eşyalarımızı sabahleyin bizden önce yola çıkarmıştık. Köy kenarında mektep çocukları ve halktan on kişi bizi bekliyorlardı. Halk, hep — eskiden zabitlerin giydikleri—harmaniyeli başlığı arka taraftan sarkan geniş kaput). îstanbulvari selâmlarla, güzel ve nazik sözlerle bizi karşıladılar. Çocukların üstü başı eski püskü; fakat sıhhatleri mükemmel. Başlarında ihtiyar bir hoca var. Yanlarına gelince çocuklar “padişahım çok yaşa!,, diye üç defa bağırdı. Harmaniyeli köylüler de elpence divan duruyorlardı.
öğle yemeğini burada yemeğe karar verdim ve köyün beklenmiyen kıyafetteki halkile görüşmeği muvafık buldum. Mektep çocuklarile biraz konuştuktan sonra onları mekteplerine gönderdim. Bize bir ev hazırlanmış. Orada yemek yedik.
Bu adamlar neler bilmiyorlar! Istanbulu ve bütün eski devlet adamlarını tanıyorlar, vaziyeti de oldukça kavrayorlar. Başlıca korkuları da şu: Rus-lar bir daha taarruza kalkıp kendileri de mühace-rete mecbur kalacaklar mı? Meğerse bu adamların mesleki, îstanbulda odacılık yapmak imiş! Bilhassa bütün Harbiye Nezareti, odacılığını bunlar adetâ inhisar altına almışlar. Hizmet ettikleri zatlerin çırak ettikleri elbise ve harmaniyeleri de hep bunların sırtında. Ruslar hakkında duydukları endişe lolayısiyle kendilerini tatmin ettim. Artık Rus teh-)!kesi kalmadığını, yakında bizden ellerine geçen yerleri de geri alacağımızı müjdeledim. Zavallılar buna pek inanmadılar. Bu çocuklar neye “Padişahım çok yaşa!,, diye bağırdılar diye sordum:
— Ne yapalım! Onu da işte îstanbulda öğrendik! dediler. Bunun üzerine sordum:
— Yakında ordumuz Erzincanı, Erzurumu ve Hattâ daha da ötelerini aldığı zaman ne diye bağırtacaksınız bakayım? Birikirlerinin yüzüne baktılar. Dedim ki:
— “Yaşasın Millet! Yaşasın ordu!,, diye bağırtın ve siz de bağırın. Bakın şimdiye kadar Padişahlara dua ettik, artık onlardan hayır gelmiyor. Bundan sonra da millete ve orduya dua edin, yani kendinize ve evlâdlarınıza.
Bu hoş adamlarla hoş konuştuk ve hoş ayrıldık : Çocukları yine toplamışlar ve gideceğimiz tarafa dizilmişler. Daha şimdiden dediğim tarzı da öğrenmişler, önlerine geldiğim vakit halk ve çocuklar hep bir ağızdan üç defa: “Yaşasın millet! Yaşasın ordu!,, diye bağırdılar. Eh! dedim; aklı, nızla yaşayın evlâdlar! Allaha ısmarladık. Dua ettiğiniz ordu size güzel hediyeler alacak.. Duanızı eksik etmeyin I...

Dutbeli (harita Dutalî yazılı) denilen yere kadar karın kalınlığını ölçtüm, tam yarım metre. Buradan sonra şose birçok kıvrımlarla Fırat vadi-sine iniyor, aşağılarda artık kar da yok.
Şoseyi atla inmek için saatlar ister. Yaya olarak kestirme izden iniverdik. Vadiye yakın bir kârgir köprü başında atlarımıza bindik. Bir müddet daha kayalık bir araziden inişten sonra şosenin düzlüğüne kavuştuk ve süratliye kalktık. Şose Fı-ratm hemen kenarını takip ediyordu. Yarı yoldan sonra şosenin balastları da var. Çok büyük himmetler sarfile açılan bu güzergâh insana hayret ve dehşet veriyor. Pek yüksek kayalıklar, şakulî vaziyette göklere yükseliyor. Bakımsızlıktan bazı yerlerde çöküntüler olmuş; fakat az himmetle yapılabilir .
Her gün geçtiğimiz yolların . ■ köprülerin hali hakkında vardığımız yerlerde!:: hükümetlere de bir rapor vermek âdetimdir. Umıımî bir raporu da ordu için hazırlarım.
Ergü köy hizasından Egin’e kadar olan kısmın lâtif manzarasını ben isviçrede bile görmemiştim. Fırat iki tarafı dik kayalar arasından ve sekiz on metre çukurdan sakin sakin akıyor. Birkaç sedle sular şişirilse her türlü gemilerin işliyebile-ceği bir kanal haline gelecek. Kim bilir ilkbaharda buraları ne lâtif olacaktır. Şimdi bile her iki taraf dağlarından gelen sular, buz hâlinde nasıl da par-layor. Bu sular şoseden geçtiği yerlerde taşmış, yol boyunca geniş buz tarlaları yapmış. Bunların üzerinden kaymak hevesinden kendimi alamadım: Atlardan inerek bu buzlu yerlerden kaymakla da ayrıca zevk duyduk.
(Devamı var)
Istanbulun fethinden sonra Türk mimıarlık san’atini parlak renklerde şenlendii'en çinilerin kısmı azami İznik çini kâr-hanesinde yapılmıştır. Bu sebepten İznik, çini noktai nazarından Kü-tahyaya her zaman tefevvuk et -miştir.
Vak’anüvis küçük Çelebi zade Asım diyor ki: “Sahipkıranı salâ-tini Rum Sultan Selim Han mer -hum Şah îsmaili pür tadlili ted -mir ve tenkil kastile azmi diyan İran ve .sademei kahrı kahrama-nî ile ol sofi peçei Erdebilinin kürsii hükümeti olan şehri Teb -rizi payimal ve viran edip her san’atin erbabı meharetinden bir kaç 'bin miktarı erbabı san’ati-istishap etmelerde diyarı Rum behçet rüsumda sanayii bedia-nın zuhur ve şüyuuna bais ve vesile olduklarında elsinei cumhur -da mezkûr ve meşhur olduğu ü-zere birkaç nefer kâşikranı İznik şehrinde iskân ve temkin etmeğin ol diyarı mezburlara karargâh tayin etmelerde çinii Iznikî demekle şöhret karin omuştu,, (S. 252).
Binaenaleyh İznik çinileri, bu tarihten itibaren, fevkalâde tekâmül etmiye başladı. îstanbulda yapılan camilerin ve türbe -lerin, Sarayı cedidi Amirede inşa edilen odaların ve kasırların kâf-fesi İznik çinilerde tezyin edildi. Evliya Çelebi, İznik çini kârha-nesi hakkında şu malûmatı veriyor:
“Dokuz yerde üstat kâşi kâr -haneleri vardır. Asrı Ahmed Hanı evvelde üç yüz kârhane imiş. Viran olmuştur.... Kâşiden kâseleri, tabakları ibrikleri değerlidir. Diyarı Osmanide ne kadar münakkaş kâşili ayna var ise, kâşileri hep bu İznik şehrinde işlendiğinden şehrin bir adı da Çini Maçini Rumdur. Icaznüma, bukalemun nakışlı öyle kâşiler işlenir ki, vasfından lisan hakkile ka sırdır,, (Cild 3, S. 8) .
Mimar Sinan Edirnede Sultan Selim camiini ikmal eylediği zaman (1571-1574), İkinci Selim camiinin çinilerle tezyin edilmesini arzu etti. Hattâ 'bunu Mimar Sinana bir hükümle bildirdi. İznik kadısına nümune gönderilerek “Hassai hümayun için k;şi işlenmek,, emrolundu. Çinilerin ikmali teahhür edince, “Bölük halkından Mehmed kâşi başı,, tayin edilerek îznika gönderildi.
Üçüncü Murad zamanında bir çok mebanide hep İznik cinsi kullanıldı. Üsküdar sarayında yeni bir köşk yaptırılacaktı. Çinileri gene İznik kârhanesine ısmarlandı.
Bu devirde çini yalnız binalarda kullanılmazdı. Saray kayıkları da çini ile tezyin edilirdi. Üçüncü Murad, cülûsuııdan dört sene sonra, bir kayık yaptırttı. Kayığın kıç tarafının kâmilen firuze renk çinilerle süslenmesini emretti. İznik kârhanelerine tamam 2300 parça çini ısmarlandı. Ayni tarihte, Sarayın içinde yapılan hamamın çinileri de Iznike sipariş edildi. Sipariş bazan taahhür ederse, kadılara gayet şiddetli emirler yazılırdı.
Sadrazam Sinan Paşa, Ahırka-pısı tarafında ve şûrun üzerinde bir köşk yaptırarak Üçüncü Murada takdim etmek istedi. O zaman hassa ser mimarı, Mimar Sinanın
Mustafa sultanın tüı besini kaplıyan lâle ve siyah çinilerle Cem’in duvarı ve kubbe nakışları örneksizdir.
halefi Davud Ağa idi. Davud ağa köşkün bütün çinilerini İznik kâr. hanesinde yaptırdı.
Bu devirde, îstanbulda çiniye rağbet arttı. Tacirler iznikte çini yaptırarak hariçte satmıya baş -ladılar. Bu sefer mirî binalar için çini bulunmamıya başladı. Bunun üzerine ser mimar Davud Ağa divana müracaat ederek miriye ait çiniler tamamen olmadan harice çini satılmaması için İznikte “Taş. çılar başı Osman,, a şiddetli hüküm ler göndertti.
1591 tarihinden sonra İznik çini kârhanesinin faaliyeti bir kat da ha arttı. O zamanlar Kütahyada fincan işleniyordu. İznik ustala -rina bilhassa "Karahisar püresi,, lâzım oldu. Bu malzeme derhal Kii tahyadan getirildi.
Birinci Ahmed, at meydanındaki camiin inşasına başlattı. Camiin mimarı, ser mimarı hassa Mehmed Ağa idi. İnşaat süratle ileriledi. Çinileri kâmilen İznikte yapıldı.
Sultanahmed camiinin inşasından sonra, Türk çiniciliğinin ne -fîs eserleri dördüncü Murad tarafından inşa ettirilen Revan ve Bağ dat köşklerinde görülür (1638), fakat o devre ait ahkâm defterle-leri noksan olduğu için bu nefis sanat eserlerinin çinileri nereye sipariş edildiğine dair bir kayde tesadüf edilememiştir.
Yalnız dördüncü Mehmed za -manında ser mimar Mustafa Ağa Davutpaşa kasrının çinilerini gene İznik kârhanesine sipariş eylediği İçin (1665) bu tarihten iki sene evvel ikmal olunan Yenicami çinilerinin de İznik fabrikalarında yapılmış olduğuna şüphe yoktur.
Artık ondan sonra İznik çini kârhanesinin faaliyeti azaldı. Bununla beraber İznikte de, Kütahyada da gene çini imalâtı eksilmedi.
Fakat, üçüncü Ahmedin son senelerinde îznik fabrikalarına hiçbir sipariş yapılmadı. Vakanüvis küçük Çelebi zade Asım diyor ki: “Lâkin nice zaman erkânı devleti
ebedmüddetin tezahümü aktar ve terakümü esfar sebebile tezyini' mesakine ademi meyil ve rağbetlerinden naşi kâsinin revacı kâsit ve ol sanat erbabının hamirmayei teayyüşleri fasit olmağla ol pişe erbabı bilkülliye perişan ve nâbut ve âsarı sanat ve maharetleri ancak ebniyei kadimenin cidar ve duvarlarına meşhurolması,, Veziri a-zam Nevşehirli İbrahim Paşanın gözünden kaçmadı. İbrahim Paşa, iznikte asırlardanberi işliyen, on altıncı asırda vücude getirilen Türk mimarî eserlerine gözler kamaştırıcı bir renk veren bu kârha-neyi ihya etmek istedi. Kârhaneler hakkında îznik ve Kütahya naiplerinden malûmat istedi. Maksadı, îstanbulda da bir çini fabrikası açtırmaktı. İbrahim Paşa, icabeden malûmatı aldıktan sonra, îznikten îstanbula ustalar ve aletler getirtti Ey tipte, Tekfursarayında 'bir çini fabrikası açtırdı. “Zamanı kalilde kumaş kâşi gibi miinekkaş ve hoş kumaş kâşiler yapıp fenlerinde maharetleri peyda ve ol sanatı lâtife bilkülliye bilâdı Rumda mensi ve kemnam olmuş iken himmeti bi hemtayı asaf yekta ile yeni baştan zâhir ve hüveyda oldu.,, (Asım, S. 252).
Eyüp çini kârhanesi kemali faaliyetle işlemiye başladı.
Burada yapılan çiniler de îstanbulda revaç buldu. İbrahim Paşa, fabrikaya lüzumu olan malzemeyi tedarikte hiçbir zaman kusur etmedi. Veziri azam, Üçüncü Ahmede yazdığı bir telhiste fabrikanın faaliyetini şöyle anlatıyordu:
‘.Hazreti Eba Eyübü Ensaride elyevm kâşi işliyen kimesnelerin sanatları revaç bulup kâşinin dahi memul üzere husulüne iktiza eden levazıma müteallik takrirleri kaleme almmağla oldahi mevzuu pişi-gâhı şevketpenahileri kılınmıştır. Takrirlerine müsaade olunmakla bir türlü mahzur olmayıp vafir za-mandanberi karini izmihlâl olmuş bir sanatın ihyasına bais olacağı vazıhtır.,, ' (Sonu 7 de)
® İr* Ar/rM «ATİ j 8
Ümitle Beklerken
— s —
Yazan; Muzaffer Sevil
Bir polis kimi beklediğini veya ne işi olduğunu sordu. Aldığı cevap onu tatmin etmemiş olacak ki biraz ileride bir dıvara yaslanarak dik, dik onu süzmeğe başladı.
îşte zü çalıyordu. Ve mektep kaplamdan genç kızlar yuvalarından fırlıyan acemi kuşlar gibi cıvıldaşa. rak çıkıyorlardı. Kimisinin babası, kimisinin annesi, ağabeyisi veya hiz metçisi karşılıyordu.
Biraz düşündü. O da kızını kar-şıhyacaktı. Fakat hangi kıyafetle?. Şüphesiz ki arkadaşları yarın alay edecekti. Onun için başını önüne eğdi. Ağır ağır eve yollandı. Fakat yalnız ara sıra arkasma dönüp bakmaktan kendisini alamıyordu.
Bir ara yine dönmüştü. îşte kızı geliyordu. Lâkin yanındaki çocuk kimdi? Onların bir erkek akrabala. rı yoktu. Komşu çocuklarından olsa tanıması lâzımdı. Halbuki bunu hiç görmemişti bile. O halde kimdi? Kimdi bu kızının yanındaki erkek?
Bir şüphe... Hayır bu bir hakikatti. Muhakkak ki böyleydi. Görün memesi için adımlarını sıklaştırdı. Evine geldi. Odasına girdi. Ağlamak istedi. Ağhyamadı. Bu muammayı halletmek üzere uğraştı. Olmadı. Nihayet işte kapı çalındı. Bu kızı o-lacaktı.
Evet yanılmamıştı. Bu Nezaketti. Her zamanki gibi annesine sarıldı. Onu öptü, kokladı. Fakat annesi ni biraz soğuk buldu.
— Ne var anne, ne oldu sana?.. Niçin böylesin? Yoksa bir kara haber mi işiteceğim?
— îçeri gir bakalım da anlar, sın.
Nezahet, hem annesine bakıyor, hem de soyunuyordu. Ana titrek bir sesle söze başladı:
— Nezahet ne sorarsam doğru cevap vereceksin değil mi?
— Sor anne, seni dinliyorum.
— Bugün mektep dönüşü yanında kimler vardı?
Nezahet sarardı. Fakat soğukkanlılığını muhafaza etmeğe çalışarak:
— Yanımda mı? Hiç... Mektep ' arkadaşlarım.
— Başka...
— Arkadaşlarım.
— Niçin yalan söylüyorsun Nezahet, neden benden hakikati gizli, yorsun ?. Yanında uzun boylu bir erkek vardı.
— Anne...
— Gördün mü bak.
— Anne vallahi.
Şimdi beni dinle... Sana şimdiye kadar fena bir söz söylemedim. Çünkü akıllı ve usulu bir kızdın. Şimdiden sonra seni bir daha hiçbir erkekle görmiyeceğim ve bununla da derhal ayrılacaksın anladın mı?
Nezahet sedire uzanmış ağlıyordu. Dudaklarını dolduran hıçkırık, lar arasından:
— Anne seviyorum, ayrılamam.
— Sana ne diyorsam onu yapacaksın. Benden işte bu kadar. Aksı takdirde benim evlâdım değilsin.
Nezahet birden doğruldu.
— Son sözün bu mu anne?
— Evet.
— Fakat anne onsuz yaşıya-mam.
— Ben başka türlü konuşmak veya kararımdan dönmek nedir bilmem. Bu itibarla artık sus ve dediklerimi yap.
— Anne, emin ol iyi bir çocuk.
— Ne olursa olsun.
— Anne.
— Ben sırası gelince kimi gösterirsem onunla evleneceksin, şimdilik derslerine çalış.
Sabah ilk müjdeci ışıklarını etra. fa yaymağa başlamıştı. Uyandı. Fakat bu neydi? Kızı... Ah kızı... yatağında yoktu. Gözü dolaba kaydı. Burası karışmıştı. Demek ki... Ah., bu fena bir hâdiseydi. Deli gibi sokağa fırladı. Epeyce yürüdü. Birden durdu. îşte dünkü delikanlı kendisine yaklaşıyordu. Yakalarını tuttu. Gen. ci olanca kuvvetile sarstı.
Kızımı... Alçak mel’un kızımı...
Genç tebessümünü bırakmamıştı. Ağır bir sesle cevap verdi:
— Kızınız sizindir. Yalnız beni de evlâtlığınıza kabul ediniz.
— Olamaz. Ben kızımı okutacağım... Nezahet ah., bunu nasıl yaptın?
Genç, kadının koluna girdi.
— Haydi. Bizi saadet ışıklarile dolu olduğu halde bekliyen yuvamıza gidelim. Benim kimsem yok. Ba. na ana olacaksınız. Emin olun. Mesut bir hayat yaşıyacağız. Zaten istediğimiz de buydu.
Adeta yolda birbirlerini sürükli-yerek bir kapı önüne geldiler. Ka. pıyı Nezahet açtı. Ana kız bir müddet bakıştılar. Sonra birbirlerinin kollarına atıldılar.
— Anne....
— Yavrum....
SON
Bir milletin siyasî erginlik imtihan zamanlan intihap günleridir.
İnkilâpçı, inkilâp partisinin kadrosunda yer alır.
inkılâbın mesuliyetini yüklenen Cumhuriyet Halk Partisidir.
Cumhuriyet Halk Partisinin tarihi büyük millî zaferlerle doludur.
96 ee 88
Cumhuriyet Halk Partisi halkın, halk için, ve halk )• rafından idaresini şiar edinmiştir.
Trakyada Arıcılık İnkişaf Ediyor
Mütehassıslar ve Ustalar Köylerde Kovanları Dolaşmağa Başladılar
Trakyada Modern bir arı çift iğinde yeni ve eski kovanlar
Edirne (Hususî) — Arıcılık bu sene ümit, verici bir durumdadır. A-rıcılık mütehassıs ve ustaları kovanları dolaşarak anların kış geçirme vaziyetlerini kontrol etmekte ilkbahar hazırlıklarım yapmakta zaif olanları şekerle beslemekte ve boş kovanlar için de ilkbahar oğullarından doldurmak üzere tertiplen mektedir. Ancılık kurs ve kongrele-
98 88 88
Kozacılığın inkişaf tedbirleri Ziraat Vekâleti yeni tahsisat gönderdi
Edime (Hususî) — Trakyada kozacılığın inkişafı için alınmakta olan tedbirler arasmda bilhassa kurslardan çok iyi sonuçlar elde e-dilmektedir.
Geçen yıllarda olduğu gibi bu kurslara Edime ve Uzunköprüdo bu sene de devam edilecektir. Kurslar açılmak üzeredir. Bunun için gereken tahsisat Ziraat Vekâleti tarafından gönderilmiştir.
DUTLUKLAR
Ayrıca kozacılara dağıtılmak tt-zere Vekâletten hastalıksız böcek tohumları da istenilmiştir. Bu arada geçen ve evvelki yıllarda Bursa ve Beypazarından getirtilen dut tohumlarından bölge fidanlıklarında yetiştirilen fidanlar halka dağıtılarak yeniden dut bahçeleri tesis edilmektedir. Ziraat Vekâleti bu maksatla bu sene de yirmi kilo Elit dut tohumu göndermiş ve bunlar da kozacılık bölgelerine dağitılmıştır.
Matbuat Balosu
Her yıl İstanbulun yüksek sosyetesine mensup ailelerin iştirak ettiği matbuat balosu 18 martta ve-
rileSL'kti. Fakat hazırlıklar ta -| marnlanmamış olduğundan balo 25 I mart cumartesi akşamı Maksim sa-j lonunda verilecektir.
j Aşkın Kuvveti
İ Tefrik» No; 29 Nakleden, ORHAN S-
rinin bu sene de Ağustos ayında açılması tahmin olunuyor. Geçen sene Macaristandan getirilen arı çiçek tohumlan tecrübe için yer yer ekümektedir. Tavukçuluk ta ileri bir durumdadır. Bölge dahilinde bulunan 6 tanesi 300erlik, 2 si 150 şerlik kuluçka makineleri faaliyete geçirilmiş ve mahsul vermeğe başlamışlardır.
96 98
\Mudanyada intihabat
Mudanya (Hususî) — Memleketin her köşesinde başladığı gibi güzel Mudanyamızda da dün havanın yağmurlu olmasına rağmen bütün vatandaşlar reylerini C. H. Parti, mizin göstermiş olduğu namzetlere vererek bütün gün âdeta bayram şenlikleri yapılmıştır. Memleket daha sabahtan itibaren bayraklarla süslenmişti ve Halkevi bandosu daha sabah saat 7,30 dan itibaren bü tün rey sandıklarını gezerek halka muhtelif havalar dinletmiştir. R .
Muallimlere Yardım Cemiyetinin Toplantısı
İstanbul Mualimleri ve işyarları yardım cemiyetinin yıllık toplantısı bugün öğleden sonra saat ikide Üniversite konferans salo -nunda yapılacaktır.
ENİ NE-RİYAT*
Çocuk
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi tarafından çıkarılmak ta olan (Çocuk) 'adlı derginin 130 uncu sayısı çJtmışhr. Yurd yavrularının Sağlık, sosyal kültüre!
— öğrenmek için!.. Bunda bâr fenalık mı var?
— Hayır, fena değil... Fakat endişe etmeyiniz, bunu size çabuk öğretecekler!
Dudaklarında müstehzi bir tebessüm dolaşıyordu. Fakat kaşları eski halini alıyor, nazarları her zamanki gibi sakinleşiyordu.
— Haydi Cahjde, bu gece iyi eğlenmenizi temenni ederim. Yarın eserim hakkında fikrinizi söylersiniz...
Bir ipek hışırtısı lâkırdısını kesti, annesi ile Nermin mantolarına bürünmüş olarak gözükmüşlerdi.
Kıyafetimi, seri bir hareketle, fakat tecrübeli nazarlarla tetkik ettiler. Süreyya Hanım:
— Fena değil! Bizimle mükemmelen gelebilir, dedi. Fakat koluna, göğsüne bir şey taksa daha iyi olur gibi geliyor.
— Öyle ise durun anne, Cahide-nin her şeyi var, bir dakika bekleyin beni!
İçeri geldiği zaman elinde iki ku. tu tutuyordu. Birincisinden taşları parıldıyan bir bilezik, diğerinden de ince bir inci kolye çıkardı.
Annesi :
— Hakikaten, annesinin her şeyi vardı, diye söylendi.
İnci kolyeyi boynuma geçirdikten sonra bileziğimi de bileğime taktı.
Nermin alay etti:
— Biraz daha tatbiî durun Ca-hide, âdeta iğreti bir şey takmış gibi oldunuz.
Nail:
— Rahat bırak Nermin.. Merak etme.. Çabucak , hattâ pek çabuk bu kıyafetlere alışacak..
— Niye çabuk alışacakmışım? diye sordum.
Vasimin cevap vermesine vakit bırakmadan annesi:
— Bırakın şu münakaşaları, geç kaldık zaten dedi. Haydi Nail, yarın sana muvaffakiyetini anlatırız..
Şaşır arak-
— Ne o, siz gelmiyor muşu -nuz? dedim.
— Hayır! eserlerimin temsilinde katiyen bulunmam Cahide, yarın, belkide bu gece konuşuruz, siz gelinceye kadar yatmamış isem, gelir neticeden haber alırım.
Ah! o geceyi riç unutamayacağım Vasimin eseri, mükemmel bir şey idi. Ve müdhiş surette beğenildi. Bütün kalbimi yerinden oynatan ve zaman zaman gözlerimden yaş
getirten heyecanımı nasıl tarif etmeli bilmemi O gece, oynanan piyesin muharriri Naili, kızı Cahide kadar kimaenin heyecanla ve bütün varlığlyle alkışlamadığına emindim.
Süreyya hanım ile Nermin de, hergünkü soğuk tavırlarını bırak -mış, onlar da duydukları heyecanı zaptedemiyorlardı. Fakat bu daha ziyade tatmin edilen gururlarından ileri geliyordu.
Büyük locada bizimle beraber Nerminle bir müddet evvel nişanlanan tanınmış bir muharrir ile, Vasimin akrabalarından Semih isminde genç birisi de vardı. Bu genç iri, esmer renkli ve biraz züppece idi. Locaya girdikten sonra bana tuhaf bir tavırla bakmış sonra da Nerminle yavaş sesle konuşmağa başlamıştı. Söyledikleri sözlerden bazıları kulağıma geliyordu:
“Şahane gözler!... Seksen bin lira!... Vahşî ve güzel!., çok güzelleşecek!...,,
Fakat ben bunlara dikkat etmiyordum. Nazarlarım, salona dikilmiş, önümdeki şık kadın ve erkeklere bakıyordum. Perde açıl dıktan sonra nefesimi keserek sadece oyunla alâkadar oldum.
Perde aralarında birçok kimseler locaya gelip Süreyya hanım il» kızını tebrik ediyorlardı.
Ben ise kenara çekilmiş, Vasimin eserinden duyduğum heyecanın tesirindeydim. Bir araİLk Se-mih Bey yanıma yaklaşarak güldü ve:
— Çehrenizin ifadesinden, her ikinizin de akrabası olan Nailin eserlerini seven bir edebiyat merak lısı olduğunuz anlaşılıyor, dedi.
.Hararetle:
— Evet diye cevap verdim!
Bu eser tasavvurun fevkinde bir şey!.. Ve büyük bir muvaffakiyet değil mi?
— Muazzam! şu Nail de ne talihli adamdır bilseniz! bu piyes ’ ■ une müdihş para kazandıracak !.
Vasimin bu kadar ince eseri -nin kazandığı muvaffakiyetin bu şekilde maddi olarak takdir edilmesinden gayri ihtiyarı canım sıkılarak •
— Doğrusunu söylemek lâzım gelirse bu mesele ile pek uğraş -maz. Para onun nazarında çok son radan gelir.
(Devamı var)
durumlarının inkişafına hizmet e-den bu kıymetli dergiyi çocuklara, çocuklu ana ve babalara tavsiye
ederiz.
Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma
Nevralji, kırıklık ve bililin ağrılarınızı derhal keser
Oliver: — Bundan ne ümit ediyorsunuz? diye sordu.
Henüz size bir şey söyliye-mem. Taşı şimendiferle göndereme. yiz. Bunun fotoğrafını alıp, ilk trenle profesöre yo Ilıyacağım.
— Fakat yarın akşama kadar kalacağınızı vadetmiştiniz.
Genç kadın güldü:
— Bu keşfe fazla bir alâka gösterdiğimi ini sanıyorsunuz ? Herhangi bir hareket hiç bir zaman fazla değildir. Ve Svanildin gözlerinin parıldadığını görünce ilâve etti: — Vakitsiz ümitler de ekseriya boşa çı. kar. Daha mağlûp edeceğimiz bin Benelik bir esrar var.
O gece Godard geç vakite kadar lügatlerde o mahut ve mahiyetini bilmediği kelimeyi aradı. Fakat hep beyhude idi ve Slinford’un hikâyesi içinde bulunduğu çıkmazı bir kat (Uha artırıyordu.,,.
XXIX
Luna ile halası, sabahleyin erkenden gittiler. Godard istasyona kadar kendilerini götürdükten sonra bütün gününü Oliver ile kız kardeşi, nin yanında geçirdi.
Perşembe günü, gazete muhbir, lerinin adedi daha fazlalaşmıştı, öğleyin bir telgraf geldi: Luna, taştaki işaretlerin okunduğunu, ve hepsini bir tecrübe için evine çağırdığını bildiriyordu.
Godard, iki gün zarfında genç kadının çok değişmiş olduğunu far-' zetti. Şimdi alnında derin bir çizgi vardı ve elleri âdeta titriyordu. Sinirlerine güçlükle hâkim olduğu belliydi. Madam York ta her günkü sakin tavır yoktu.
Luna işaretlerin manasını söylo-mek istemiyerek makine ile yazılmış iki sahife kâğıt uzattı:
— Bunlar kopyalardır, Müsyü Hamand, siz uyuyunca arkadaşınız
Tefrika No 46
bunlardan birini okuyacak ve hatır-lıyabildiğiniz kelimeleri söyüyecek-siniz. Uyandığınız zaman ayni tec‘ rübeyi diğer kâğıt ile de yapacak ve cevaplarınızı karşılaştıracağız.
— Neye kendiniz okunuyorsunuz?
— İstemiyerek yapılacak ufak bir hareket veya gösterilecek bir heyecan sizi tesir altında bırakabilir. Hattâ sizi Müsyü Godard ile yalnız başınıza bırakacağız.
Şimdi Oliveri uyutmak için genç kadının bir tek işareti kâfi geliyor, du. Başbaşa kalınca Godard bu işi hoş görmiyordu. Lunanın istedikle-
Çeviren : R. SAGAY
rini yaptıktan sonra hepsini çağırdı.
Genç kadın elleri titriyerek ve gözleri parıldıyarak sual kâğıdını aldı ve okuduktan sonra: — Fena değil! dedi.
Oliveri uyandırdı ve ilâve etti : — Biz yerlerimize otururken siz de §4 kâğıdı okur musunuz Müsyü Ha. mand?
îçinde çam kütükleri yanan şöminenin etrafında yerleştiler ve O. liver elindeki kâğıdı yüksek sesle o-kudu:
— Aşağıdaki kehmeleri tanıyor musunuz? Rosaı Salvetorı Vişnu, Rattotskon...ne garip isimler, hep-
icabında gönde 3 kaşe alınabilir. FM
sinin bir araya toplanması ne tuhaf? diye söylendi.
— Bizi alâkadar edecek isimleri tesadüfen aldıklarımın araşma koydum.
— Anlıyorum: İyi isim ve kelimeleri bulup bulamıyacağımı öğrei mek istiyorsunuz? Bakın Rosa Sal-vetor bir artist idi, Vişnu bir Hint mabududur. Diğerlerini tanımıyorum, ah, durun aşağıdaki satırın başında eski bir tanıdık var: Odin.
— Bu kelime size ne hatırlatıyor?
— Kendimi, kızamık hastalığından sonra nekahat devrinde Svanildin karyolasınm dibinde oturmuş o-na şimal memleketleri efsaneleri o. kurken görüyorum.
Bundan sonra bazı klâsik isimleri tanıdı ve izahat verdi:
— Tor bir İskandinav ilâhı idi. Boldur da öyle...
Oliver okuya okuya listenin so. nuna grimişti.
Luna, genç adama hitaben:
— Alâka verici bazı kelimeler buldunuz, dedi.
— öyle amma bunları ben hatır, lıyamıyorum ki.
— Tabiî, bu kelimeler, sizin ta eski zamanlan yokhyan hafızanız tarafından işaret edilmiştir. Hepsi de eski dinî İskandinav âdet ve rivayetlerine aittir. Aileniz bin sene-denberi hıristiyan, fakat asırlar im-tidadmca da cedlerinin putperest i-düer. Onlarm bu akidelerinin zayıf hatıralan dimağınızda mevcut idi ve hipnotize olduktan sonra bunlar ortaya çıkabilirdi.
Godardın notlarına baktı.
— Sifmund’u hayal meyal bir roman kahramanı olarak hatırlıyor, fakat Odini her şeyin üstünde tutuyorsunuz, Boldur size göre ilkbahar ilâhı, Lok ise şeytan.
Oliver dehşet içinde: — Fakat bunların neler olduğunu bilmiyorum, diye söylendi.
(Devamı var)
İT MART 1939
YINİSABAH
S.yf.ı 7
Al


[cr
Okullar Arası Spor Faaliyeti
Maarif müdürü başkanlığında yapılan dünkü top-antıda spor şubelerini idare edecek heyetler seçildi
Dün Maarif Müdürlüğünde Maarif müdürü Tevfik Kutun başkanlığında îstanbulda mevcut tekmil hususî ve resmî liselerin beden ter. biyesi öğretmenleri bir toplantı yaparak Beden terbiyesi umum müdürlüğü istişare heyeti toplantılarında talimat şeklinde tanzim edilen ve Maarif müdürlüğünce tastik edilerek vilâyet kültür direktörlüğüne . gönderilen talimatnamelerin tatbik şekillerini konuşmuşlardır.
Mektepler spor bölgesi kuruldu.
Toplantının yapıldığı ve talimat namenin tatbik sahasına konulduğu bugünden itibaren İstanbul mek. tepler arası spor bölgesi kurulmuş, tur. Talimatname ahkâmına göre bölgede ve mekteplerde şu spor şubeleri faaliyete geçirilecektir:
(Atletizm, voleybol, basketbol, yüzme, yürüyüş, izcilik, kayakçılık, jimnastik, futbol, güreş, boks, bisiklet, motosiklet tenis iskrim, kürek.)
Yukarıda yazılı 16 spor şubesinden şimdilik mevsim icabı erkek mekteplerinde: Atletizm, voleybol, ve futbol.
Kız mekteplerinde: atış, voleybol bayrak -atletizm- şubelerinin faali, yete geçilmesine karar verilmiş, bu işleri idare edecek heyetler seçilmiştir.
Teşkil edilen heyetler:
Atletizm: Muhsin, Muhtar, Fazıl, Vahi, Hayri.
Voleybol: Ferhat, Necati, Hanı-di.
Futbol: Nuri, Ziya, İbrahim.
Bayrak- Atletizm- Mübeccel, A. liye, Sabiha,
Atış: Şehime, Şaziye, Mediha.
Voleybol: Hidayet, İffet, Se-miha.
Bu heyetler pazartesi günü ayn ayrı toplanarak faaliyet programlarını hazırlıyacak çarşamba günü Maarif müdürü başkanlığında yapılacak umumî toplantıda programlarını koyacaklardır.
Yukarıda heyetler âzası inti-hab yapıldıktan ve umumî içtimaa nihayet verildikten sonra kendi aralarında toplanarak Maarif Vekâletinden gelen talimatnamenin mekteplere uygunolarak tatbik şeklini konuşmuşlar, bu sahada tetklkat yapmak üzere aralarından Sami Karayel, Fazıl, Medihadan müteşekkil bir heyet intihap etmişlerdir.
Çarşamba günü yapılacak umumî içtımada şunlar görüşülecektir,
19 Mayıs jimnastik şenliklerinin yerini tayin.
— Mektepler arasında yapılacak kampların idaresi hakkında görüşmeler yapılacak, kararlar verilecektir.
Anketimiz ve ilk ce ap
Türk milletinin spor tarihinde ook parlak bir mevkii vardı. Fakat Meşrutiyetin ilânından sonra garb mukallitliğine başlıyan bazı münevverlerimiz Türkün spordaki dinamik varlığını unutarak âletsiz, ruhsuz ve kuru bir metodla harekete geçtiklerinden Türk sporunu öldürmüşlerdi. Neticede bu kuru, âle-t-şiz ve düdüklü jimnastik metodu' beynelmilel spor sahalarında Türk gençliğinin mağlûp olmasına sebeb olmuştur.
Nihayet hükümet, son ıbir kararla mekteplerden bu ruhsuz jfm-©astlği kaldırmış ve yerine Türk karakterine uygun dinamik ve mü-oadeleci sporu koymuştur.
Gazetemiz bu nokta üzerinde terbiyecilerimizin ve sporcularımızın Jlkirlerini almak üzere bir anket açmıştır.
Bu ankete cevap almak için ilk •vvelâ aklımıza gelen eski sporcularımızdan Muallim ve muharrir M. Sami Karayele müracaat ettik. Karayel, anketimize şu yolda ce-tap verdi:
—“Bana hayatımda en sevin-gün hangisidir, derlerse bL
lâtereddüt düşünmeden vereceğim cevap 30 senedir Türk milletinin gerek millî müdafaa bakımından ve gerek beynelmilel spor yarışlarındaki varlığa gem vuran âlet-siz ve düdüklü, kuru, hem marsık kadar kuru bir jimnastik metodunun mekteplerden uzaklaştınla -rak yerine Türk gencini mazideki spor tarihi varlığına hareketli bir surette bağlıyan pehlivanı jimnastiklerin ve spor atletiklerin mekteplerde vücutlanmasına dair verilen kararın tatbike başlandığı gündür.
Ben şahsım itibariyle düdüklü jimnastiklerle tam 80 sene müca-: dele ettim. Bu müddet zarfında yazdığım İlmî yazıların miktan bin lerce sayfa tutar. Hamdolsun ölmeden 30 senelik mücadelemin zaferini gözlerimle gördüm. Kulaklarımla işittim.
Millî Şef îsmet İnönünün diyebilirim ki millî müdafaa İçtimaî sıhhat, centilmenlik disiplin bakımından yarattığı yeni dinamik mektep sporları hiç şüphe yok ki Türk milletini ebediyete kadar kolu bükülmez bir varlığa sahip kılmıştır.
Son sözüm şudur:
Klâsik ve düdüklü bir mektep jimnastiği ortadan kayboldu.
Yeni mektep jimnastik ve sporlarının vücude gelmesine âmil vesaik olan Maarif Vekili Haşan Âli Yücel ile Maarif Beden V. terbiyesi müdürlüğüne getirilen Vildan Âşir in gayretlerini de unutmamak lâzımdır. Bu iki zat yeni dinamik mektep sporlarının tarihî şahsiyeti olmuşlardır.
Ben kendi hesabıma bu iki anlayışlı vatan çocuğunu gönülden tebrik ettim.
Tarihten Yaprak
(Baştarafı 5 inci sayfamızda)
Atnk, o tarihten sonra, fabrikaya lüzumu olan malzeme her taraftan getirildi. Fabrika kemale geldikten sonra îstanbulda yapılan en nefîs sanat eseri, 1728 de ser mimar Mehmed Ağa tarafından Babıhümayun önünde yapılan ü -jüncü Ahmed çeşmesidir. Bu çeş -medekl çinilerin İstanbul mamûlâtı olduğuna şüphe yoktur.
Fakat bu fabrikanın ömrü çok sürmedi. Daha sonraları Viyana -dan bile çini sipariş edildiği görüldü. Lâleli camii yapıldığı zaman, çiniye de lüzum görülmedi. Camiin renkli tezyinatı için Bandırmadan renkli taşlar getirilmiye karar verildi (1762).
On altıncı asırda en paralak devrini yaşıyan, mimar Sinanın rağbet ve takdirile günden güne parhyan İznik çinilerinden îstanbulda eser görülmemiye başladı.
Ahmed Refik
R AD YO
Cumartesi - 18/8/39
i
13.30 Program, 13.35 Müzik (ka bare, Çigan- PL)14. Memleket saat ayan, ajans, meteoroloji haber, leri.
14.10 Türk müziği f
Çalanlar: Vecihe, Cevdet Kozan, Ruşen Kam.
Okuyan: Muzaffer Ukar.
1 — Rauf Yekda- Mahur peşro-
vi.
^TİYATROLAR J TURAN TİYATROSU
Bugün saat 15 de gece 20.30 da umuma.
Ertuğrul Sadi Tek ve arkadaşları:
Gündüz: Otello 4 P. 1 Tablo
Gece: Avrupa dönüşü: 8. P’ (Se) Atıla Revüsü- Miçe Penço varyetesi.
ZAYİ- Amerikadan ithal ettiğim CC marka 1/4 20 No.ya kadar 420 kutu haşarat itlâfına mahsjs ' m ustalı zarın Gümrük resimleri olan 525 lira 82 kuruşun tediye edildiği, ne karşılık aldığım 95759 sayılı ve 29.8.938 günlü mahsup makbuzu zayi olmuştur. Yenisi alınacağından eskisinin hükmü kalmadığını ilân ederim. j
Tekno Şimi Müessesesi |
Küçük balıklı Han No. 7 )

Tepebaşmda Dram kısmında Bu akşam saat 20,35 te KORKUNÇ GECE 3 Perde
Ar istiklâl caddesinde komedi kısmında
Bugün gündüz saat 15 de talebeye ÇOCUK TYATROSU Bu akşam 20,35 te
YÜZ KARASI 3 Perde.

Halk Opereti
Bugün 16 da Akşam 9 da Zozo dalmasl a
(Halim)
Pek yakında:
Aşk Borsası
M. Yesari.
2 — Lâtif ağa- Mahur şarkı-Telif edebilsem.
3 — Rahmi bey- Esir ettin beni
4 — Cevdet Kozan- Taksim.
5 — Şükrü Şenozan. Bu sevda ne tatlı yalan.
6 — Rahmi bey- Servlinazı soy re çıkmış.
7 — Şemsettin Ziya- Şu güle bir bakm.
8 — .... - Saz semaisi.
14.40.15.30 Müzik (Dans müziği-PJ.) 17.30 Program, 17.35 Müzik (Dans saati- Pl.) 18.15 Türk müziği (Halk musikisi)
SivaslI aşık Veysel ve İbrahim. 18.35 Türk müziği (Fasıl heyeti)
Safiye Tokay ve Tahsin Karakuşun iştirakiyle. 19. Konuşma (Dış politika hadiseleri) 19.15 Türk müziği (Folklor- Halil Bedii Yönetgen)
19.30 Türk müziği (Muallim Nuri Halil Poyraz ve arkadaşları) 20. Ajans, meteoroloji haberleri, ziraat borsası (fiyat) 20.15 Müzik Neşeli plâklar. R. 20.20 Esham, tahvilât, kambiyo- nukut borsası (fiyat)
20.30 Memleket saat ayan.
GALA PROGRAMI
20.30 a) Takdim.
b) [Temsil ve Türk müziği.
Binbir gece marallarından.. M A-R UF Yazan: Ekrem Reşit. Temsilde Türk müziği: Küme okuyucuları (Koro) İdare eden: Mesut Cemil.
21,15 c) Meşhur virtüöz ZÎNO Fran eeecati’nin keman Resitali
1 — Johann. Sebastian Bach-Konçentro (La r nör)
Allegro moderato.
Andante
Allegro assai
2 — Ludvig van Beethoven- Sonata N. 9. opus 47
(La majör)
(Kreutzer e ithaf edilmiş) Adagio sostenuto- Presto Andante con ariazioni Fina'e (Presto)
22. Haftalık posta kutusu 22.15 Resitalin devamı
(Zino Francescati tarafından)
3 — Camili© Saint- Saens- Ron-do Kapriççyozo
4.a) Maurice Ravel- Tzigan
b) Pablo de Sarasate- Romanza Andaluza
o) Manuel de Falia- Ispanyol Dansı.
Piano da refakat eden: Dr. Ot-to Herz
23. Müzik (Cazbant- Pl.) 23.45-(3 Son ajans* haberleri ve yannki prc.g ram.
Biga Asliye Hukuk Mahkemesinden:
Biganın katrancı köyünden Osman kızı Rukiye Esen.
Biganın terzi alan köyünden kocanız Mehmet Esen tarafından aleyhinize açılan ihtar davasının muayyen bulunduğu 14—2—939 tarihli celsesinde mahkemeye gel -mediğinizden namınıza gıyab kararı tebliğine karar verilmiş ve muhakeme 4—4—939 günü saat 9 a bırakılmıştır. Muayyen günde mahkemeye gelmediğiniz takdirde gıyabınızda muhakeme yapılacağı ilânen tebliğ olunur.
Kadıköyünde Feci Bir Cinayet
Rakı ve esrar yüzünden şehri, mizde yine mühim bir cinayet olmuş ve masum bir vatandaş sarhoş ve esrarkeş bir kömürcünün ustura darbeleri altında feci şekilde can ver miştir, iki polisimiz de hafif şekilde yaralanmışlardır.
Hâdise şudur:
Kadıköyünde Kurbağalı dere Boyacı sokağında oturan kömürcü Feridun evvelki gün akşam üzeri a-dam akıllı içerek sarhoş olmuş ve bunu da az görerek bir hayli esrar çekmiştir. Rakı ve esrar Feridunun kabadayılık damarlarını uyandırmış ve Feridun etrafında çatacak kimse aramağa başlamıştır. Bu esnada es-kidenberi kavgalı olduğu ve aralarında eski bir kin bulunan berber Tevfik’i hatırlamıştır.
Kafasına birdenbire intikam almak gayesini koyan Feridun, eski arkadaşının gazhane caddesindeki dükkânına gitmiştir. Ve hiç yüzün, den Tevfikle kavgaya başlamıştır. Hafif bir ağız münakaşası halinde başlıyan münakaşa yavaş yavaş şiddetlenmiş ve rezalet halini almağa başlamıştır. Dükkânında böyle bir rezalet istemiyen (Tevfik Feriduna iyilikle dükkânından çıkmasını rica etmiştir. Bu ricayı ağır bir hakaret telâkki eden Feridun müthiş bir a-sabiyete kapılmış ve arkadaşına yağ dırdığı galiz küfürlerden sonra berber masasında duran keskin bir usturayı kaparak birdenbire zavallı Tevfiğin üzerine atılmıştır. Bir anda vaziyeti kavrıyamıyan Tevfik kendini müdafaa edememiş ve katilin savurduğu bir ustura darbesile boynundan ağır surette yaralanmış v© boşanan müthiş bir kan seylâbı içinde yere yuvarlanmıştır. Bu esnada feci hâdisenin şahidi olan halkın feryadı üzerine oraya yetişen nokta polisi Cemil, elinde kanlı hs-turayı sallıyan katilin üzerine atb larak daha başka cinayetler işleme, sine mani olmak istemiştir. Fakat kuduran katil bu sefer de üzerine a-tılan fedakâr polis memuruna da bir ustura darbesi sallamış, darbe den kendini kurtarmak istiyen Cemil büsbütün kendini koruyamamış ve keskin ustura sol baldırından dizine kadar uzanan derin bir yara aç. mıştır. Bu anda hâdiseye İkinci bir polis memuru yetişerek müdahale etmiştir. Bu Polis Cevdettir. Cevdet de katilin üzerine atılmıştır ve ilk anda hafif bir yara almıştır. Fakat buna rağmen katili bırakmıyan Cevdet elinden usturayı alıp kendisini yakalamağa muvaffak olmuştur.Katil halkın ve yetişen diğer polislerin yardımile zorla karakola götürülmüştür. Yaralılar da süratle Haydar paşa hastahanesine kaldırılmışlardır. Fakat çok ağır surette yaralanan zavallı berber Tevfik saat 11 de hastahanede ölmüştür. Yaralı polislerin sıhhî vaziyeti iyidir.
Fransız Cumhurreisinin Londra seyahati
Londra: 17 (A. A.) — Daily
Telegraph gazetesinin bildirdiğine göre Lebrun’un Londra seyahati esnasında mühim diplomatik görüşmeler yapılması muhtemeldir. Da-tadier’in relsicilmhura refakat etmesi veya mumaileyhten biraz-sonra hareket etmesi ihtimali de mevcuttur.

Haşan Ecza Deposu Yangını (Baştarafı 1 inci sayfamızda)
Haşan ecza deposunda çalışıyormuş Bir gün Haşan onu dik kafalığı yüzünden işinden çıkarmış, Mustafa da bu yüzden müesseseye kin besliyormuş. Bu yüzden Haşan ec. za deposunu yakmağa karar vermiş ve bu iş için kendisine 500 lira va-detmiştir.
Fakat Polis Müdürlüğü tarafından süratle yapılan tahkikat Alinin ifadesinde birçok mütenakıs noktalar bulunduğu göstermiştir.
Evvelâ Mustafa Alinin iddia et. tiği gibi akrabası değildir, ikinci o-larak Mustafa Haşan ecza deposundan kovulmuş bir adam değüdir Bilâkis kendi rızasile müesseseden ayrılmış ve eczacı Haşan tarafından eline bir Bon servis verilmiştir. Üçüncü ve mühim nokta Mustafa-nm fakir bir adam olması ve Alinin bahsettiği beş yüz lirayı vermek va. ziyetinde bulunmamasıdır.
Şu halde ilk nazarda Mustafa A-liyi bu işe teşvik etmemiş ve para vadmda bulunmamıştır. Burada A-liye para vadeden ve bu işe teşvik eden meçhul ikinci bir elin bulunduğu akla geliyor.
İşte şimdi Polisin ve Müddeiumumiliğin üzerinde durduğu en mühim nokta budur. Dün bu hususta malûmat almak üzere müracaat ettiğimiz müddeiumumilik tahkikata devam edildiğini ve tahkikatın selâmetini temin etmek maksadile hiç. bir malûmat verilmiyeceğini beyan etmiştir.
Polis de tahkikata devam etmektedir. Vaziyet bugün tavazzuh etmesi kuvvetle muhtemeldir.
Yaptığımız tahkikata nazaran Haşan ecza deposu 100.000 liraya Ankara Sigorta şirketine sigortalı--dır. Fakat yanan diğer küçük dük. kânların hiçbiri sigortalı değildir.
Dün kendisini gören bir muharririmize milli Reasürans ikinci müdürü Bay Malik tahkikatın neticesini beklediklerini, kast tahakkuk e-ettiği takdirde sigorta bedelinin ö-denmiyeceğini söylemiştir.
Bir katil yakalandı
Bundan on gün kadar evvel Malkarada Bakkal Haşan isminde bir bakkalı muhtelif yerlerinden ya-ralıyarak öldürüp kaçan ve Tekirdağ polisi tarafından aranan, evvelce de katilden idama mahkûm iken 15 sene ile affolunan ördek namile maruf İsmail, Loncada gizlendiği Kâzımın kahvesinde yakalanmıştır
Pergelle yaraladı
Dün akşam Cibali falbrlkasuı-çalışan BulgaristanlI Mehmet
da
aralarında çıkan bir kavga neticesinde arkadaşı makinist Ahmedi pergelle yaralamıştır. Suçlu Mehmet yakalanmıştır. Ahraedin yarası ağır değildir.
TOPLANTILAR :
Çağrı
Türk dili ve duygusu yayın kurumu 19 - 8 - 939 pazar günü saat 14.80 da Şişli Halkevinde vereceği önemli konferansa azalarının, azlıklar okulları direktör ve öğretmenlerinin, mütevelli heyetlerinin, Şişli, Maçka, Pangaltı ve civarlarında oturan kalbi memleket sevgi-alle duygulanmış vatandaşların o-nur vermesini diler.» *
Emlâk ve Eytam Bankasından
Esa*
No.
Yeri:
Kıymeti Nevi: Mesahası: Depozitosu
149 İstanbul Kasımpaşa 900.— Bir evin
Eyyühüm Ahmet ef. mah. 8/4 hissesi camii şerif sokak No. 41.
150 İstanbul Kasımpaşa
Eyyühüm Ahmet ef.
mii şerif No. 38
152 İstanbul Büyükada ayanikola caddesi
No. 71/2
158 İstanbul Büyükada
ayanikola caddesi
No. Y 82 E 26
154 İstanbul Büyükada
ayanikola cad. No. 26 E.
82 Y.
700.— Hanenin 8/4
ca- hissesi
70.-
Denizden 70.08 M2 dolma rıhtım arsası.
180.—
140.-
14.-
500.— Odayı havi 2188.10 M8 bağın 480/768 hissesi
800.— Bağın
480/768
1838.40 M3
100—
60—
215 Boğaziçi kandilli mezarlık sokak No.
816 Heybeliada bayır sokak No. 2
216 Kandilli mezarlık sokak No. 24 eski.
1000.-
26 eski.
182.— Arsa
810
Tarla
46.000 Ms
200—
36.40-
1400— Tarla
64793.44 M-
280—
İstanbul Kocamustafa paşa Sazende ve Ramazan ef. sokak No. 2/44 eski.
7/36 yeni
İstanbul Büyükada 40.— Arsa
yalı mah. küçük karakol sokak No. 58 E. 6 Y.
İstanbul Büyükada eski 49.-maden mah. ayanikola sokak ada 180 P. 7
454 İstanbul Samatya 100.
Kocamustafapaşa kâtip
Müslâhaddin mah. hekim
oğlu alipaşa sokak
No. 24 E. 266 Y.
455 İstanbul Beylerbeyi bostancı başı kalaycı sokak No. 5
467 İstanbul Eminönü
Rüstempaşa mahkeme
eokak No. 82.
556 İstanbul Büyükada
karanfil mah. karanfil
sokak No. 1
558 İstanbul Büyükada
Nizam mah. Yüce tepe
sokak No. 2 •
621 İstanbul Edirnekapı
Hacı Muhiddin mah.
Yusufağa sokak No.
7. 9. 11. 18. 15 eski.
1, 8 yeni.
İstanbul Beyoğlu
Kâtip Mustafa Çelebi mah. No. 25 eski 81 yeni.
Adresi yukarıda yazılı gayri menkuller
»itle pazarlık suretiyle satılacaktır.
İhale 3—4—939 pazartesi günü saat ondadır.
. İsteklilerin bildirilen gün ve saatte Nüfus tezkeresi, depozitd akçsei ve üç vesikalık fotoğrafla bankamız omlâk servisine gelmeleri»
11825.1
158.-
Arsa
80.60.
887
468
675
74—
Arsa
Arsa
175.— Ar 8 a
10.50 M3
49 M‘
55.50 M2
176.80 M3
85 metre
8.-
9.80.
80.-
14.80.-
85.-
524.— Taşocağını havi 2094 metre 104.80 arsa.
208.— Bahçe
208.— Arsa
291.49 Arsa
2081.25 M3
1016.15 Ma
182.50 M2
40.60.
58.80—
peşin veya faizsiz 8 tak-
ı
Sayfai 8
TEHİSABAH
18 MART 1939
RÂDYOLİN
ı_a büyük sergilerde 18 diploma 48 madalya kazanmıştır. Böyle güzel dişler yalnız
Radyolin
kullananların ı.,
dişleridir. :
Diş tabipleri diyor kİ
“Dişlerin ve ğzın sıhhati sabah, H
öğle ve akşam her yemekten sonra gönde 3 defa dişleri U
temizlemekle kabildir.,,
Aslpin Kenan
gSIzl soğuk algınlığından, nezleden, gripten. başR M ve diş ağrılarından koruyacak en İyi İlâç budur. H İsmine dikkat buyurulma»

Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığı İstanbul Satınalma komisyonundan:
1 — 76 kalem veteriner ilâcı ve malzeme 24—3—939 cuma günü saat 11 de pazarlıla alınacaktır.
8 — Taam lanmış tutan 940 lira ve ilk teminatı da 71 liradır.
8 — İsteklilerin kanunî vesikaları ve ILk teminat makbuzlariyle Galata eski ithalât gümrük binasındaki komisyona golmele -rL (1801)


Nafia Vekâletinden:
Eksiltmeye konulan iş:
1 — Küçük Menderes İslah sahasında yapılacak Fetrek şiltleri ile beş küçük köprü inşaatı, keşif bedeli “79 020” lira “90” kuruştur.
2 — Eksiltme 28—3—939 tarihine rastlıyan salı günü saat (15) de Nafia Vekâleti Sular Umum Müdürlüğü Su eksiltme komisyonu o-dasında. kapalı zarf usuliyle yapılacaktır.
3 — İstekliler; eksiltme şartnanesi, mukavele projesi, bayındırlık işleri genel şartnamesi, fennî şartname ve projeleri (3) lira (95) kuruş mukabilinde Sular Umum Müdürlüğünden alabilirler .
4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin (5201) lira “05” kuruşluk muvakkat teminat vermesi ve eksiltmenin yapılacağı günden en az sekiz gün evvel ellerinde bulunan vesikalarla birlikte bir dilekçe ile Nafia Vekâletine müracaat ederek bu işe mahsus olmak üzere vesika almaları ve bu vesikayı ibraz etmeleri şarttır.
Bu müddet içinde vesika talebinde bulunmıyanlar eksiltmeye iştirak edemezler.
5 — İsteklilerin teklif mektuplarını ikinci maddede yazılı saatten bir saat evveline kadar Sular Umum Müdürlüğüne makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır.
Postada olan gecikmeler kabul edilmez. (1288)
Z1
BU KUCAKLAMADA
PERTEV ŞURUBU
ve
Pertev Çocuk Pudrasının
hissesi olduğu bilâihtiyar zihne gelmektedir.


Hangi Renk Sizi Mes’ud Eder?
Modern «■■■■■■■■
Adabı Muaşeret
Yazan: SÜHEYLÂMUZAFFER Askere, memura, kadına erkeğe, talebeye günün en lüzumlu eseri. 1939, senesi muaşeret adabının tekâmülüne göre yazılmış ilk kitap.
Fiatı: Cildsiz 50, C.ildli 75 kuruş.
Satış yeri : İNKILÂB KİTABEVİ
MEYVA TUZU
içilmesi iâtif, tesiri kolay ve mülâyimdi . Yerini hiçbir mümasil müstahzar tutamaz Ve daha çabuk tesir eder. Mide ve barsakları alıştırmaz.
İNKIBAZI
Defeder.
HAZIMSIZLIĞI Mide ekşilik ve yanmalarını giderir. Ağızdaki tatsızlık ve kokuyn defeder.
Şişkinlik, bulantı, gaz, sancı, mide bozukluğu, barsak ataleti, inkıbaz, sarılık, safra, karaciğer, mide ekşilik ve yanmalarında.
Bütün mide ve barsak bozukluklarında kullanınız.
10 KADINDA 9 U FENA RENKTE BİR PUDRA KULLANIR.’
Fena renkte bir pudra, yüzü-
PARASİZ
tecrübe edilebilir.
' Bu sihratniz yeni
“Pudra renkleri,.
nüze korkunç bir makyaj manzarasını verir ve sizi olduğunuz-
dan daha fazla yaşlı gösterir.
lon pudrası, imtiyazlı bir usul
dairesınde “Krema köpüğü,, ile karıştırılmıştır. Bu sayede pud-
ranın saatlerce sabit kalmasını
Karaciğer, böbrek, taş vej kumlarından mütavellid şan-] alarmız,damar sertlikleri ve] şişmanlık şikâyetlerinizi 1 ] Urinal ile geçiriniz.
URİNAL
Vücudda toplanan asid ürik! ve oksalat gibi maddeleri] eritir, kanı temizler, lezzeti] hoş, alınması kolaydır. Ye-| meklerden sonra yarım bar-l dak su içersinde alınır.
INGİLİZ KANZUK ECZANESİ
Beyoğlu - İstanbul

İnhisarlar II. Müdürlüğünden:
I — İdaremizin Pıaşabahçe fabrikası için şartnamesi mucibince satın alınacak (1) adet devvar ve seyyar elektrikli iskele vinci 17-1-939 tarihinde ihale edilemediğinden yeniden kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konmuştur.
H — Muhammen bedeli sif İstanbul “13.000” lira ve muvakkat teminatı “975” liradır.
IH — Eksiltme 31—8—989 tarihine rastlıyan cuma günü saat 15.30 da Kabataşta Levazım ve mübayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır.
IV — Şartnameler parasız olarak hergün sözü geçen şubeden alınabilir.
V — Eksiltmeye iştirak etmek istiyen firmaların mufassal fennî teklifleriyle beraber kataloklarını, kaldırma indirme ve fren tertibatını açık olarak gösteren resimlerini, birinci sınıf bir firma olduklarını gösterir evrakın ihale tarihinden en az (7) gün evveline kadar İnhisarlar umum müdürlüğü müskirat fabrikalar şubesine vermeleri ve tekliflerinin kabulünü mutazammın vesika almaları lâzımdır. Aksi takdirde eksiltmeye istisal edemezler.
VI — Mühürlü teklif mektubunu, kanunî vesaik ile 5 nci maddede yazılı eksiltmeye iştirak vesikası ve yüzde 7,5 güvenme parası makbuzu veya banka teminat mektubunu ihtiva edecek olan kapalı zarfların eksiltıtıe günü en geç saat 14.30 a kadar mezkûr komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır. “984”
Teninize uygun renkte bir pudra intihap etmenin yegâne çaresi, yüzünüzün bir tarafında bir renk ve diğer tarafında başka renk pudra tecrübe etmektir. Bu tecrübeyi hemen bugün sizre, parasız olarak verilecek yeni ve cazip renklerdeki Tokalon pud-rasile yapınız. Bu yeni “Cild renkleri,, (Kromoskop) tabir e-dilen en son ve modern bir makine vasıtasile karıştırılmıştır. Sihramiz bir göz, tam ve kusursuz bir incelikle renkleri intihap eder.
Tene gayet uygun bu yeni pudra sayesinde artık makyajlı bir vüz görünmiyecektir. Toka-
temin ettiği gibi pudranın cildin yağlı tabiî ifrazatını massetmesine ve bu suretle cildin kurumasına ve şertleşmesine ve bin-netice buruşuklukların zuhuruna da mâni olur. Her vakit krema köpüğile karıştırılmış meşhur Tokalon pudrasını kullanınız ve birkaç gün zarfında teninizde yapacağı cazip tekemmülü gölünüz, daima kutuların ü-zerindeki Tokalon ismine dikkat ediniz. Teninize uygun renk intihabında tereddüt ettiğinizde lütfen îstanbulda 622 No. posta kutusu adresine (Tokalon pudrası servisi 27 No.) vaki olacak talepte size memnuniyetle, muhtelif renklerde numunelik altı u-fak paket pudra göndereceğiz.
Gazete Kitabevi
Süleyman Gezer ve Osman Sezglner Aydın: Hükümet bulvarı No. 73 Her nevi gazete, mecmu kitab “Yeni Sabah,,ın geçmiş nüshaları bulunur. i
Alaturka ve Alafranga YEMEK KİTABI
Yazan : Fahriye Nedim Her eve lâzım olan bu kitap yemeklerin nasıl pişirileceğini gayet sade ve herkesin anlayabileceği şekilde öğretir.
Flatı 50 kuruş
Satış Yeri; nkılâp Kitapevi, İstanbu
■■■■■■■■■■■■■■■■■■■a
Yeni basılan
RIZA TEVFiK
Hayatı ve şiirleri
RAMAZAN G. UKIN 220 sayfa ve 6 tablo İsta buld Resim i Ay mat-aasıTürk Limited şirketinde 60 ku uş fi ~ tla satılmaktadır,
ZAYÎ- 1330 Yılında Eğrikapı Rüşdiyesinden almış olduğum şe-hadetnamemi harikde yanmış olduğundan, yenisini alacağımdan hükmü olmadığı ilân olunur.
316 No. lu
Ahmet oğlu Cemal Şengün
Rıza Aslan Umum Gazeteler, Mec-| mua, K tap, Fotoğraf,!
Gramofon, Plâk, Kırtasiye SATIŞ k£Vİ DİVRİ Ğ İ | İlân
Viktorya dö Berlin Umum Sigorta Anonim Şirketi tarafından 11.5.1925 tarihinde Tubay Nedim Hayatı üzerine akt ve tanzim olu nan Bin Türk liralık ve 961831 numaralı Sigorta mukavelenamesi zayi olmuştur. Mezkûr mukavele hali hazırda kimin yeddinde ise, hukukunu ispat etmek üzere Viktoıya dö Berlin Sigorta Şirketinin tstan-bulda, Galatada, Kürekçilerde, Man. haym hanında Türkiye Müdüriyeti ne veya Berlinde kâin merkezine, işbu ilânın tarihi neşrinden itibaren iki ay zarfında müracaat etmesi rica olunur. Mezkûr müddetin mürurunda, numarası balâda muharrer Sigorta mukavelenamesinin keen-lenıyekûn ve mefsuh addedilerek yerine nüshayı saniyesinin tanzim edileceği ilân olunur.
Viktorya dö Berlin
Umum Sigorta Anonim Şirketi
Türkiye Müdüriyeti
Sahibi: A. Cemaleddin Saraçoğlu Neşriyat müdürü: Macıd ÇETİN Basıldığı yer: Matbaai Ebüzziya
liiAahk
laikçi
UOL ANTSE DANK ___UNİ NV_J