SALI
21
MART
1939
İDARE YERİ
İstanbul Nuruoâlpgniye No &4 Jelgrafı y®L»aikh gazete®!
Ş- i attJVr B * L
YENİ SABAH
ABONE ŞARTLAR!
Türkiy® Ecnebi
315
GÜNDELİK SİYASİ HALK GAZETESİ
»00 Kr. Seneliği 2400 Kr.
300 Kr. 6 aylığı 1200 Kr.
200 Kr. 9 aylığı 600 Kr. 00 Kr. 1 aylığı 300 Kr.
Posta ittihadına girmemiş mem lokaller İçin 26, 14, 7.6 ve 4 liı
KURUŞ
Panik
Yazan: Hü—yin CahidlfALÇIN vrupanm kapıldığı panik ko-lay kolay yatışacağa benzemiyor. Çünkü milletler arası münasebetler sahasında hiçbir emniyet ve İtimat telkin edecek çare kalmayınca, her milletin bekasım temin bunları elde etmek için de çırpınmağa kalkması zaruridir. Filhakika, 1 görülüyor ki ne muahedeler, ne söz-1 ler, ne konferanslar, ne uzlaşma ve anlaşmalar, ne vaitler, ferdler ara. smda cari ve muteber olan kaide ve mülâhazalar, hiç, hiçbir şey harici siyaset düzeninde bir hüküm ve te. siri haiz olmıyor.
Böyle bir zan ve kanaat husule gelince, bütün siyasî dünya binasının bir sarsıntı hissetmesine taaccüp edilecek bir nokta tasavvur edilemez. Büyük devletler bile alelacele fevkalâde tedbirler ittihazına lüzum görürken yangın sahasma civar o-lan küçük memleketlerin telâşları hiç te hayret uyandırmaz.
Maamafih, en tabiî addedilen günlerde bile faal bulunan muhtelif propagandaların böyle zamanlardan bilhassa istifadeye kalkarak ortaya kasden türlü türlü rivayetler neşredeceği hiçbir vakit gözden kaçmamak ve neşredilen havadislerin hepsine inanmamaiıdır.
Fakat bütün bu kastî veya gayri ihtiyarî ifrat ve mübalâğadan, uydurma tahminlerden sarfınazar e-dilse bile, dünya vaziyeti kâfi derecede müşevveş, karışık ve korkunç ihtimallerle doludur. Herkesi yakın tehlikeden ziyade istikbal korkutuyor. Çünkü milletler arasındaki münasebetlerde yalnız kuvvet prensi-pinin hükümran olacağına, öteden, beri az çok bir âhenk temin eden kuvvetler müvazenesinin bozulduğu, na kat’î surette hükmedilin.ı en kuv ] vetli bir milletin bile istiklâl ve hür. riyetini tehlikeye düşmemiş görmesine ve rahat yaşamasma imkân yoktur.
Dünya vaziyetini düşünürken bizim için, bühassa Balkanlara hemmiyet vermek en birinci vazifedir. Balkanlılar arasmdaki tesanütten bahsettiğimiz zaman bu sözleri alelâde bir edebiyat şeklinde değil, tamamen ciddiyetine iman etmiş bir halde söylediğimiz için, Balkanlı dost ve müttef İlker'imizden birinin hissedebileceği endişeyi derhal biz kendi kalbimizde de duyarız.
Bir kaç defa tekrar ettiğimiz gibi, yine söyleriz ki Balkan devletle-yrinden birinin başına gelecek felâket liğerlerinin de felâketlerinin mukad-demesi olur. Çünkü Balkanlar siyasî, coğrafî, İktisadî vaziyetleri iti-barile bir kül teşkil ederler. Birisinin başına gelebilecek musibet dikerlerine de şamil olacak surette dairesini genişletmeğe mutlaka meyledecektir. Bu tıpkı ahşap bir mahallede çıkacak yangına benzer. Si. rayetinden korunmak imkânı yok. tur. Çünkü tabiat ve siyaset Balkan, larda böyle bir imkân tesis etmemiştir.
Şimdi gördüğümüz patırdı geçecek; korkular yatışı- gibi olacak. Ne Beneş'in protesto agrafı, ne sefirlerin âdeta korka korka, istemiye istemiye bir tarzda geri çağınlma-ları nümayişi, hiçbir şey, Çekoslo-vakyayı diriltemiyecek, emri vaki tesis edip, kuvvetlenip mesele yatışacak.
Fakat şu bühtan dakikalarında hissedilen endişeler Balkanlılarda derin bir intibah tevlit etmeden geçip gider, zahirî bir emniyet içinde zararlı bir gaflet gözleri örterse buna cidden esef edilir.
Telgraflar Balkan devletlerinin garp demokrasilerine göz çevirdik-(•rinl anlatıyorlar. Romanya, bir taar ruza uğradığı takdirde İngiltere ile FYaneadan ne yapacaklarını sormuş, diyorlar. Baltık denizinden Akdeniz kıllarına kadar bir sed teşkili lü-zumundarfibahsediyorlar. Bu teşebbüslerin ve temerinîlerifrne dereceye kadar sahih ve ciddî olduğunu bil-Tîü»eyin Cahid YALÇIN (Sonu 3 lincü sayfamızda) I
BULGAR BAŞVEKİLİ BU AKSAM GIDI YOR
Ekselans Köseivanof Dün Şehirde Hususî Gezintiler Yaptı
Taksimde defteri imlalarken
Misafir Başvekil
Dost BulgaristanlI muhterem Başvekili ekselans Köse îvanofla refikaları ve maiyetinde bulunan ze-zat dün sabah saat 10,45 te Hay-darpaşaya muvasalet eden hususî trenle Ankaradan şehrimize gelmiş lerdir.
Misafir Başvekili istasyonda vali muavini Hüdai, İstanbul komuta, nı general Halis Bıyıktay, merkez komutanı albay Cemal ve emniyet müdürü Sadri Aka ile Bulgar general konsolosu, Bulgar kolonisi ve
çok kalabalık bir halk kütlesi karşılamışlardır.
Muhterem misafirimiz trenden indikten sonra bir polis müfrezesi selâm resmini İfa etmiştir. Ekselans Köse İvanof gardan halkın şiddetli alkışlan arasında çıkarak Hay darpaşa rıhtımına inmişler ve ken-düerine tahsis edilen Ülev vapuru ile saal 11,15 te Tophane rıhtımına çıkmışlardır. Vapur rıhtıma yanaştıktan sonra dost Bulgaristanın hükümet reisi maiyetleriyle beraber (Sonu 3 üncü sayfamızda)
Almanlar Bizden Külliyetli Miktarda Tütün Alıyorlar
Bu Maksatla Derlinden Bir
Hey1 et Geldi
Dün gelen Alınan heyeti inhisar memurlarile b’r arada
Her sene memleketimizden külliyetli miktarda tütün almakta alan Almanyanm tanınmış firmalarından Bernmer grupunun umum müdürü dün Istanbula gelmiştir. Umum müdüre ayni firmadan tütün mütehassıslar da refakat etmektedir. Almanlar Sirkecide inhisarlar ve limitet erkânı ile alâkadarlar tarafın dan karşılanmış ve doğru Perapalas oteline misafir edilmişlerdir.
Alman heyeti bir müddet Pera-palasta isrirahat ettikten sonra şereflerine verilen ziyafette hazır bulunmuşlardır.
Almanlar bir müddet şehrimizde kalarak alâkadarlarla temaslarda bulunduktan sonra Eğedeki tütün mmtakalarma da gidecekler ve ö-nümüzdeki sene ile bu sene mahsulünden büyük partiler satın alacaklardır.
Yeni Tefrikamız:
Sultan Aziz Devri
Baş Pehlivanları
Yazan: Sami Karayel
Her sınıf Halkı alâkadar edecek fevkalâde meraklı ve güzel bir yazı serisidir.
Akdenizde Bîr Harp Çıkarsa Türkiye îtaraf Kalacakmış
Roma Radyosunun Verdiği Havadis
Sovyet Rusya ve Ingiltere, Türkiyeniri de Dahil Olacağı Bir Dünya Konferansı Derpiş Ediyorlar
Ankaradaki Çek Sefareti Alınanlara
Teslim Edildi
Dün gece Roma radyosu şu havadisi vermiştir::
"Haber aldığımıza göre, son hâdiseler üzerine Fransa hükümeti, Akdenizde silâhlı bir ihtilâf çıktığı takdirde ne şekilde hareket edeceklerini Türkiye ve Yugoslavya, dan istimzaç etmiştir. Gerek Türkiye ve gerekse Yugoslavya, böyle bir vaziyet karşısında tam bitaraflıklarını muhafaza edeceklerini bil. dirmişlerdir.,,
Londra, 20 (A.A.) — Röyterin diplomatik muhabirinin öğrendiğine göre, Sovyet hükümeti, Ingiliz hükümetine, îngilterenin, Fransanın, Sovyetler Birliğinin, Polonyamn, Romanyanın ve aralarında muhtemel olarak Türkiye ve Yunanistan da bulunduğu halde diğer alâkadar
İntihap Faaliyeti
Ankara, 20 (Telefonla) — İntihap çalışmaları devam ediyor, iki kardeşin namzet gösterilmemesi Par tice katî şekilde kararlaştırılmış -tır.
Parti tarafından bazı intihap dairelerinde çalışmaya memur edilen 28 mebustan bir kısmı yerlerine vardılar.
Mebus olmak istiyen namzetlerin intihap kabiliyetleri üzerine tetkikler yapacakları da söylenmektedir.
Ankara, 20 (Telefonla) — Cüm hurreisimiz bugün (dün) Başvekil Refik Saydamı neztlerine kabul e. derek intihap işleri üzerinde şalıs-mışlardır.
Namzet listesinin, martın 25 in de ilân olunacağı ve seçimin de ayın yirmi altısında yapılacağı anlaşıl-(Sonu 7 inci sayfada)
Bir Kadın İle Öç Çocuğu Cehalete
Cahil kadın, uyuz ilâcı zannettiği müthiş zehiri, kendi ehle yavrularına içirdi Hopa (Hususî) — 'Kazamıza tâbi Sidere köyünde çok acıklı bir vak’a olmuş. Üş çocuk; cahil bir ananın ilâcına kurban gitmişlerdir.
Sidere köyünden Kasap oğullarından Mustafanın karısı hem kendisindeki ve hem de çocuklarında ki (uyuz) hastalığını tedavi etmek için bir ilâç yapmağı kararlaştırmıştır. Cahil kadın; bunun için Hopa çarşısına gelerek bakkal Haşan Marganiyanm dükkânına girmiş ve bir miktar kükürt istemiştir L-
Son Çek Cumhurreisi Haha Berlinde Hıtlerle görüşmiye giderken devletlerin iştirakiyle bir konferans teklifinde bulunmuştur. Bu konferansın hedefi, Çekoslovakyanın Almanya tarafından ilhak edilmesi,
ve Romanyanın tehdit altında bulunması ile doğan vaziyeti tetkik et mek olacaktır.
(Sonu 3 üncü sayfamızda)
Doğu,, Vapurumuzun Denize inme Merasimi
Almanyaya Ismarlanan 3 vapurun Birincisi Merasimle Denize İndirildi

Doğu gemişinin den ze indirildikten sonra aldığı v ziyet
(Yazısı 3 üncü sayfamızda)
s:
HER SABAH
Perhizle Lâhna Turşusu
Kışı ucuz atlattık diye sevinirken birdenbire siyaset ufukları yeniden tehdidamiz bir şekilde kararmağa başladı. Son Avrupa hâdiseleri karşısında aklı başında, muhakemesi yerinde bir kimsenin hiç olmazsa sinirlenmemesine imkân yoktur. Büyük devletler bir taraftan humuıaalûd bir faaliyetle silâhlanırlarken bir taraftan da sulh severlikten dem vurmayı unutmuyorlar.
En tuhafımıza giden cihet Bir-
leşik Amerikanın bu »on buhran karşısında aldığı vaziyettir. Bir taraftan gazetelerde büyük harflerle: “Amerika Avrupaya asker sevkedecek” sernameoi okunurken yine ayni punto harflerle ".Amerika, Almanyaya karşı harbden başka her tüılü tazyik tedbirleri ala. cak,, serlevhası göze çarpıyor.
Galiba muasır diplomasi perhizle lahna turşusunu birikirine fazla karıştırıyor.
A. Cemaleddin SARAÇOĞLU
TENİSABAH
21 MART 1939
Sayfa: t
Yazan : M. SIFIR
Tefrika No 36
AM KA. f?A. Mf HM t CİN vf IT/ffAFL A/?/
Caddeye Çıkar Çıkmaz Sağa Kıvnlmıştım
Yangın yerinde Dün Bir Tetkik
Yapıldı
Tozkoparana İnen Yolu Nasıl İndiğimi Tarif Edemem
Her halde pek meraklı ve e-hemmlyetli bir şeyler görüşüyorlardı. Sırtımı dayadığım yağlı biyalı dıvara sürtüne sürtüne kapının yanma kadar sokuldum. Görünmeden bir dönüş beni selâmete çıkaracaktı. Hiç tereddüt etmedim, Ayni sinsilikle kapının kenar pervazına sürtünerek merdiven başındaki koridora çıktım.
Gardiyan (Yorgiyeviç) orada biri ile görüşüyor. Bana bakarak tath tatlı gülümsüyordu. Bu gülümsemeler benim cüret ve cesaretimi arttırmış ve bana merdivene doğru da bir kaç adım artırmıştı. Arkama bakmadım bile. Krokerin merdivenlerinden kayar gibi indim. Alt kattaki koridoru dolduran kalabalığın araşma karıştım. O anda başım dönüyor, yüreğim dışarı fırhyacak gibi çarpıyordu. Hiç Şüphesiz ki, yü. züm de sararıyordu. Yavaş yavaş kapı nöbetçisinin yanma yanaştım. Kapının tam önünde titrer gibi oldum. Fakat, yüreğimi birden doldu, ran kurtuluş ümidi beni kuvvetlendirmişti. Gevşiyen sinirlerimi germişti. iki adımda caddeye inmiş ve sağa kıvnlmıştım.
Krokerin köşesinden Tozkoparana inen dar ve dik yokuşu nasıl indiğimi size şimdi tarif edemiyece-ğim. Yalnız şu kadarcık söyliyeyim ki, kendimi, yüksek bir yerden karanlık bir boşluğa atılır gibi bırakmıştım. Hiçbir şey hissedemiyor ve göremiyordum. Aklini başıma geldiği zaman, Kasımpaşada bulunduğumu anlamış ve bir sandala atlamıştım. İki saat sonra, Sultanah-mette Arasta mahallesinde oturan hemşerilerden Müminin evinde i-dim. Arkamdan, Krokerde kopan kızılca kıyametten tabiî haberim yoktu. Fakat, aranıldığımı, benim i-çin basılan evleri, sıkıştırılan yoldaşları her gece Müminden öğreni. yordum.
Bîr hafta saklandıktan sonra, bir hemşerinin getirdiği sarıklı fesi başıma, cüppeyi de sırtıma geçir, miş ve bir medrese çömezi kıyafetine girmiştim. Çıktığım Ayasofya. kahvelerinden yavaş yavaş Sirkeci, ye doğru da uzanıyordum. Bir gün, Salkımsögütte yüzbaşı YozgatlI Ahmet efendiye rastladım. Beni görünce önüme geçti. Kuvvetli parmakla-rile elimi sıkarken:
— Acele bir iş için Saraçhane anbanna gidiyorum şimdi. Bir saat sonra, Ayasofya camisinin içmdeki kahvede beni bekle. Sana bir iş vereceğim.
Dedi ve Demirkapı yoluna doğru bir ok gibi fırladı gitti.
YozgatlI Ahmet efendi kimdi?... İstanbul millî mücadele sahasının bu cidden yılmaz ve yorulmaz becerikli kahramanını tanıyanlar pek azdır. O, karagünlerde merkezi saray kapısı İle Ayasofya camisi arasında bulunan bir nakliye bölüğünün kumandanı İdi. Mübalağaya hamledilmemek ricasile, diyebilirim ki, çok sevdiği milletine, memleketine hele ordusuna onun kadar faydalı olmuş bir nakliye zabiti ne görülmüş, ne de işitilmiştir. Rahmetli, bir karınca intizamı, ihtiyatı ve fakat bir kırlangıç süratlle, o kara günlerde bulduğunu yuva edindiği Anadolusuna taşımıştı. Çok mütevazi idi. Hattâ, şahsan yaptığı işleri bile yapıldı diye tarif edecek derecede mütevazı idi Korku nedir bilmezdi. Hele hiç ü. genmezdi. Pek meşhur ve ibretlidir gu hikâyesi. Bir gün, pek sevdiği ve •aydığı rütbesi kendinden yüksek bir arkadaşile o zamanlar sllâhhano olarak kullanılan ve düşmanların muhafazası altında bulunan Maçka kışlasının önünden geçiyorlarmış. Yüzbaşının dillerde destan gibi do

laşan taşıyıcılık kudretini, becerik. liliğini bilen âmiri, lâtife yollu sormuş:
— Ahmet efendi. Şu kışlanın i. çindekilerini kapılarında bekliyen düşmanlara sezdirmeden kaç gilnde taşıyabilirsin ?..
Ahmet efendi, gözlerini şöyle bir yummuş, birkaç saniye sonra da açmış ve:
— işte bu kadar zamanda, demiş. Değil içindekilerini, hattâ camını, çerçevesini bile söker, taşırım.
Bu cevap karşısında şaşıran, biraz da kızar gibi kızaran yüksek rütbeli arkadaşı, Ahmet efendinin cevabında gizlenen nükteyi birden anlıyamamış ve alaylı bir eda ile gülerek yine sormuş:
— Tayyare ile mi yüzbaşım?.
Koca Ahmet hiç ciddiliğini boz-ı mıyarak cevap vermiş:
— Hayır binbaşım, öküz arabaları ile.
Binbaşı birden durmuş, alnını kırıştırarak, kışlanın kapısında ve köşelerinde nöbet bekliyen, süngülü düşman neferlerini göstermiş ve:
— Be adam, demiş. Uykuda mı sanıyorsun bunları?.
Ahmet efendi o zaman âmirinin kulağına iğilmiş ve fısıldamış:
— Ben. demiş. Kışlanın onda birini şimdiye kadar taşıdım, götürdüm. Hâlâ uyanmadılar. Silâhları i ellerinde, gözleri açık gezip dolaş-1 tıklarına bakıp ta aldanmayın sakın. Baştan aşağı hepsi de sairifil-menamdır onların.
Yüzbaşı Ahmet efendi hakkında medih yollu daha başka bir şey söy-lemiyeceğim. Onun ne yaman bir kahraman olduğunun takdirini dinleyicilerime terkedeceğim.
Bir saat sonra, Ayasofya cami, sinin içindeki kahvede birleşmiştik. Koca yüzbaşı tiryaki fincanı ile getirilen yorgun kahvesini yudum yu. dum içerken:
— Dinle beni Kara Mehmet, demişti. Sana bir kara işi vereceğim. [ Ben Maçka kışlasından Demirkapı. da Saraçhane anbarına yine öteberi taşıtacağım bu günlerde. Son zamanda, sütü bozuğun biri musallat oldu bana. Hiç tanımadığım halde, geçenlerde, Yenicamide kuşçuların kahvesinde yanıma sokuldu. Eski bir tanıdık imiş gibi hoş beşten sonra kulağıma eğildi ve dedi :
(— Ahmet efendi, kardeşim. Aksaray tarafında, arkadaşlardan mütekait bir binbaşının evinde yüz elli tane Paraguvay mavzeri ile yirmi iki sandık cephane var. Yerini göstereyim de, şunlau aşırıver Ana- I doluya.)
Herifin halinden, şanından şüp- i helendim doğrusu. Güldüm ve ismi-1 min Ahmet olmadığını, beni birisine benzetmiş olacağını söyledim. Ogün I bu gündür, herif taküdı peşime. Uğ-1 radığım yerleri, göstermiyeceğim diye her gün kilometrelerce fazla yol yürüyorum bu herifin yüzünden. Şunun bir çaresine bakamaz mısın?... Bir gün işime engel olacak bu herif benim.
Gülerek sordum:
— Nerede yüzbaşım bu adam?. Başını yüzüme doğru uzattı ve yavaşça:
— Sakın, dedi. Birden bakma Arkanda oturuyor, çıkası gözlerinin yan bakışı ile de beni süzüyor.
Görüşmemiz çok sürmemiş, ya-pılacak işi kararlaştırıp ayrılmıştık. İki gün sonra, bu soysuzun kim olduğunu öğrenmiştim, ismi Nazif olduğu halde ne seciye ve ahlâkı, ne de üstü başı temiz olmıyan bu adam ittihat ve Terakki hükümeti zamanında yapılan umumi tensikatta maliye memurluğundan kadro hari. ci bırakılmış, istibdad devri yadi-ffirlanndandı. (Devamı var)
I
Bugünde tam bir keşif yapılacak
Haşan deposu yangını tahkikatına dün de devam olunmuştur.
Dün yangın mahallinde de tetkik yapılmıştır.
Sultanahmet birinci sulh ceza hâkimi Bay Rüştü, müddeiumumi muavinlerinden Bay Rifatla mühen dis Bay Tahsinin iştirak ettiği bu tetkikte enkazın etrafı kapandığı için bir netice elde olunamamıştır.
Bu münasebetle; bugün tekrar tetkikat için yangın mahalline gidilerek bir keşif icra olunacaktır.
Enkaz tamamen kaldırıldıktan sonra da; ancak sigorta ekspertizi yapılabilecektir.
MAARİFTE :
ola-
Yabancı dil amelî dersleri
Edebiyat Fakültesine bağlı
rak açılan yabancı dil enstitüsüne giren talbeLerin nazarî derslerden başka amelî dersler de görmeleri lâzım geldiğinden talebeler yabancı dil derslerinde tatbikat görmektedirler.
Mektep kitaplarında yeni ıstılahlar kullanılacak
Orta mektep ve liselere okutturulan dersler için Maarif Vekâleti tarafından konulan yeni ıstilâh-lara dair mektep muallimlerinin fikirleri sorulmuştu. Bütün muallimler ıstilâhlara dair fikirlerini ve onların tatbikattaki kıymet ve değerlerini havi raporlarını Maarife bildirmişlerdi. Maarif Vekâleti bu raporları nazarı itibara alarak j yeni bir ıstilâh cedveli hazırlıya-rak Maarif müdürlükleri vasıtasiy-ı le muallimlere bildirmiştir.
Mektep muallimleri bir ay zarfında bu raporlara dair fikirlerini Vekâlete bildireceklerdir.
Vekâlet son hazırladığı ıstilâh listesinde (birçok yeni tadiller yapmış kullanış güçlüğü çekilen birçok tabirleri değiştirmiştir. Birçok eski tabirleri ipka etmiştir.
Muallimlerden bu ıstilâhlar hakkında alınacak raporlara na -zaran ıstılâhlarda bazı yeni tadiller yapılacak ve yeni sene kitabları yenî ıstilâhlara göre hazırlanacaktır.
DENİZLERDE :
Etrüsk'ün yeni sür’at tecrübeleri
iktisat vekâletinin emriyle Ab-dürrahimin başkanlığı altında bir komisyon ile Alman mütehassısları tarafından muayene edilen Etrüsk vapurunda dün seyir esnasında iken son bir tecrübe yapılması lüzumu görülmüş olduğundan dün öğleden sonra Alman mütehassısları ile De niz Bank fen heyeti ve komisyon a-zalan hazır bulunduğu halde Mar-marada bir tecrübe seferi yapılmıştır.
Bu seferden alınacak neticelere göre Etrüsk ve iki eşi olan Kadeş ve Tırhanda yapılan tadilât kararlaştırılacaktır.
Heybeli açıklarında bir deniz kazası
Evvelki gece Heybeliada açıklarında büyük bir faciayla neticelen, meşine ramak kalan bir deniz kazası olmuştur.
içinde sekiz tane tayfası bulunan Ahmedin sandalı balık avlamak için adalardan açılmıştır. Bir müd det sonra hava birdenbire değişmiş ve gittikçe büyüyen dalgalar kayı ğın içini su ile doldurmağa başlamıştır.
Kayığın içinde bulunan tayfa canlarını kurtarmak için büyük bir gayret sarf ederek sahile yaklaşmağa çalışırlarken büyük bir dalg ■ I tayfadan iki kişiyi denize sürükle miştlı.
Denize düşenlerden Ahmedin ba-oağı kırılarak ve diğeri de büyük müşkülâtla tekrar kayığa alınmış, sahile hiç bir nllfuaça zayiat olmadan yaklaşılmıştır.
Yolsuz ve ışıksız bir sokak
On dört senedir Suadiyede ista3 yonun arkasında oturmaktayım. Bıı civar halkımız sonbahar iptidasından ilkbahar nihayetine kadar yoldan ve elektrikten mahrumuz. Elek trikten yalnız sokaklarımız mahrumdur. Çolak İsmail mahallesi ca mi köşesinden doğruca hat boyuna döner. Halbuki Çolak İsmail sokağı istasyona kadar bir, azamî bir buçuk kilometre tutar ki bu yol lm-tidat ettirilse müsebbipleri büyük bir hayırhah lık etmiş olur. Zira bu yoldan ve içerilerden gelen halk . çamura batmamak için muhakkak tren yolu güzergâhını tercih ederek hat boyundan ve en tehlikeli bir sa hadan vesaiti nakliyelerine yetişmektedir. Sabah erken, akşam geç gelen memur ve mektep talebeleri lâmbasız ve çamur içinde yüzmemek için her an tehlike sahası o. lan ve bugün kaza istatistiklerine atfmazar edilirse en çok kazaların Erenköyle Suadiye arasında olduğu görülür ki bu dahi yolun istasyona kadar ufacık noksaniyet sebe. bidir. Bundan maada bu civar köşk lerde geceleyin anî bir hastalık olsa icap eden müdavatı yapmak ü-zere bir doktor getirmek veya her hangi mühim bir kaza yahut hiç bir vakit arzu edilmiyen ve serveti milliyeyi mahveden yangın âfeti gı bi hal zuhur etse değil itfaiye ara. zozlan kumandan otomobilleri bile bu batak deryasını geçemez, muhakkak çamura saplanır, kalır. Çolak İsmail sokağından istasyona kadar olan saha tamamiyle çıplak ve tarladan ibarettir.
Bu civarda otuz kırk köşk Sua-diyeden Erenköyüne geçmek için muhakkak batmadan çamura saplanmadan geçemez. Suadiyenin asfalt tarafı Avrupadan aşağı değildir. Maalesef istasyonun üst tarafı da henüz kurunu vustadan ayrılmamıştır. ■
Gece vakti değil, hava karardıktan sonra Suadiyenin üst tarafına gidecek bir kimse istasyondan daha iner inmez çamur sahasına kavu. şur ve hiç bir aydınlık görmeden yoluna revan olur. Zifirî karanlıkta ve çamurda nasıl yüründüğünü takdirinize terkederim.
Bir iki sene evvel bu hususta müracaatler yapıldıysa da maalesef nazarı itibara alınmadı. Bu civardaki halk çok bedbahttır. Bu yalun bağlanmamasından dolayı meyustur. Arzu ettiğimiz yolun bağlanmasiy. le hiç olmazsa bu sokak başından istasyona kadar azamî üç lâmbanın konulması için size karşı derinden gelen yalvarmama bütün civar halkı da iştirak eder. Bu şekil vazi yetten bizleri bir gün evvel kurtarmanızı bekler ve teşekkürlerimizi takdim ile bu hususta icap edenle, re müessir olmanızı bekliyerek bizi halâs eylemenizi dileriz.
Sııadiyede Taşlı Tarlada 27 No. evdekaptan Reşit Yüzer
idam dan Kurtuldu
Çatalcalı Murad yaşının küçüklüğünden ölüm cezasından kurtuluyor
Şehrimiz ağır ceza mahkemesi müddeiumumisi dün bir idam talebinde bulunmuş; fakat suşlunun 21 yaşından küçük olması, bu karan ı hapse tahviline zaruret hasıl olduğunu ilâve eylemiştir.
Mevzuu bahis suçlu Çatalcalı Murattır...
Murat, Çatalcanın Yeni köyünde Lûtfi isminde bir akrabasını eski bir kin yüzünden öldürmekle maznundur. Muhakeme; yakında suçlu hakkında hükmünü verecektir.
Esnaf ve tüccarlarımıza:
ÇOCUK bayramı yaklaşıyor. Vitrinlerimizi çocukları alâkalandıracak surette süslemeğe şimdiden hazırlanalım.
Kapopino Davasının Dünkü Celsesi
Franko hükümetinin ta. nınıp tanınmadığı h metlmlzden sorulacak
Geçen sene Çanakkale boğazında İtalyan bandıralı Capo - Pino va puruna çarparak batırdığı için tev. kif edilerek limanımıza getirilen Magellanos vapuru kumpanyası a-leyhine açılan tazminat davasına dün de ikinci ticaret mahkemesinde bakılmıştır.
Mahkeme hükümetimizin Fraıı-ko hükümetini resmen tanıyıp tanımadığını sormak için talik edilmiş, tir.
İKTİSAT İŞLERİ :
Arpa ihracatçılarının toplantısı
Türk ofis müdürlüğünde dün arpa ihracatçılarımızın iştirak ettiği bir toplantı yapılmıştır. Ofis müdürü Cemal Ziyanın reisliği altınjda yapılan bu toplantıda Almanyaya ihraç edilmekte olan arpaların fiyatları etrafında görüşmeler yapıl, mıştır.
Arpalarımızın fiyatları son zamanlarda Alman piyasalarında düşürülmeğe başlanmıştır. Bu sebep, ten dünkü toplantıda lâzım gelen tedbirlerin alınması için icap eden kararların alınması yolunda görüşmeler yapılmıştır.
İstanbul halk sandığı umumi heyeti toplandı
İstanbul halk sandığı umumî he yeti dün senelik kongresini aktet-miştir. Kongrede halk sandığının kurulduğundan bugüne kadar yaptı ğı faaliyeti üzerinde görüşülmüş ve yeni sene faaliyeti etrafındaki tasavvurlardan bahsedilmiştir.
BELEDİYEDE :
Yarın seyyah geliyor
İngiliz bandralı Empnes of tus-tralia seyyah vapuru bugün şehri-j mize 400 seyyah getirecektir. Seyyahları karşılamak için tertibat a-lınmaktadır.
POLİSTE :
İki şoför birbirini yaraladı
Beaiktaşta şoför İbrahim ile şoför İsmail geçimsizlik yüzünden kavga etmişlenir.
Şoför İbrahim elindeki bir demirle Ismailin başına vurmuş, İsmail de İbrahimin elinden aldığı ayni demirle onun başına vurmuş ve her ikisi de yaralanmışlardır. Yaralı şoförler Şişli Etfal hastanesine kaldırılmışlardır. Tahkikata devam olunmaktadır.
Üç kumarbaz yakalandı
Dün epey bir zamandanberi tarassut altında bulundurulan Arap-câmiinde 297 numaralı kahve polis memeurları tarafından basılmış, İsmail, Harun ve Arif isminde üş kumarbaz yakalanmıştır.
Yangın
Beşiktaşta oturan Yasef ismin, de biı adamm evinden yangın çıkmış, fakat etrafa sirayet etmeden
Yangının, mangaldan sıçrıyaa bir kıvılcımının bir yorganı tutuşturmasından çıkmıştır.
Hüviyeti anlaşılamıyan bir edam düşüp öldü
40 - 45 yaşlarmda henüz hüvi. yeti tesbit edilemiyen bir adam dün Binbirdirek meydanından geçerken düşüp ölmüştür.
Yapılan muayenede kalp sekte -sinden öldüğü anlaşıldığından defnine müsaade verilmiştir. Fakat hüviyeti tesbit edilinciye kadar def. nedilmiyecektir.
Bir çocuk boğulurken kurtarıldı
Kemal isminde on bir yaşlarmda bir çocuk dün Emlnönünde sahile yanaşık duran bir mavnada oynarken müvazenesini kaybederek denize düşmüştür. Etraftan yetişenler çocuğu boğulmak üzere iken kurtarmışlardır. .
Yugoslavya ve son hadiseler
Çekoslovakyanm parçalanarak Alman himayesine alınması üzerine merkezî Avrupadaki bazı devletler hakkında da muhtelif rivayetler beyan edilmektedir.
Ezcümle, bu son şekiller üzerine Yoguslavyanın hattı hareketi ve merkezî Avrupadaki »iyaset ve İktisadî vaziyeti üzerinde durulmaktadır. Bu mahiyette olmak üzere Çekoslovak devleti ile Yugoslavya devletini tevkil eden devletlerin mukayesesine girişilmektedir.
Filhakika, Çekoslavakpa devleti.. ni tertip eden esas unsurlar, Çek, I Slovak ve Rütenlerdir. Bir miktar' da Südet Almanları bu unsurların arasına katılmaktadır. Halbuki Yugoslavyada: Hırvat, Sloven, Boşnak, MakedonyalI, Karadağlı, Sırp ve hattâ Manastır civarında Arnavut unsurlarına rastlanmaktadır.
Bu sebepten Yugoslavyanın da haricî bir tazyik altında, Çekoslo. vak devletinden daha fazla unsurları ihtiva etmesi itibarile, parça lanıp parçalanmıyacağı soruluyor. Fakat merkezî Avrupa haritasının ve halihazır siyasî vaziyetlerin men şei, mükteseb hukukun devamı ve inkişaf tarzlarının derin tetkiki a-rada derin bir farkın mevcudiyetini gösterir.
Çekoslovakyada: Slovaklar ve Riitenler, başka himayeleri istedikleri halde, Yugoslavyayı terkip e-den unsurlardan bazıları bizzat ken di otonomilerini istemeği programlarına koymaktadırlar. Yugoslav-yadakl dahilî itilâfta esas unsuru teşkil eden Hırvatlar,Sırp köylülerinden çok daha müreffeh bir hayat yaşamaktadırlar. Ve nitekim Zag-repte çıkan Hırvatski Dinevink gazetesi Maçeğin, ecnebi bir devlet himayesini talep ettiği yolundaki riyavetleri çok katî bir lisanla tekzip etmiştir. Binaenaleyh Yugoslav siyasetinde böyle bir meselenin mevzuubahis olması varid değildir. Yugoslavyadaki bu unsurların ihtilâfı dahili bir ihtilâf teşkil etmektedir.
Bu ihtilâfların hariçte bir aksül. âmel vücuda getirmesi de düşünüle mez. Zira bu muhtelif halk kütlele ri harice karşı müttehid bir cephe göstermektedir. Halbuki eski Çe-koslovakyadaki dahilî ihtilâfın temelini haricî gayeler takip etmekte idi. Orada gaye, haricî bir kuvvetin tesiri ile Çekoslovak devletinden ayrılıp Alman himayesi adlına girmekti.
Bu sebeptendir ki merkezî"Âvru padaki siyasî vaziyet, Tuna havzasının da mühim siyasî birliklerin, den biri olan Yugoslavyanın da bazı politik tazyikler altında ittihadını kaybetmek tehlikesine mevzu teşkil edeceğini düşünmek pek doğru olamaz. Bu noktai nazar dolayısiyle şimdilik, Avrupanırt buhranlı mmtakalarında bir de Yugoslavya meselesi çıkacağını dü. şünmek abestir.
Dr. Reşad SAGAY
Şipheli ölüm
Fatihte oturan Münevver ismin de bir kadm dün odasında ölü ola-rak bulunmuştur.
Adliye tabibi Bay Enver Karan cesedi muayene etmiş ve zehirlenme alâmeti görülmüştür.
Bunun için ölüm şüpheli buluna rak ceset morga kaldırılmıştır.
Sayfi: 3
21 MART 1939
SON HABERLER
Panik
Akdenizde Bir Harp
Çıkarsa Türkiye Bitaraf Kalacakmış
giltere büyük elçisinin izahat vermek üzere Londraya davetine temas edeerk şöyle demiştir:
Britanya hükümetinin vaziyeti hakkında Almanyada hiç bir şüp he bırakılmadığını söyliyebilirim. Yaptığımız protestonun tesiri hakkında hiç kimse ümidlere düşeıııez-se de bu protestonun yapılmış olması her halde hayırlıdır.
Lord Halifax, Almanların büyük Britanya İmparatorluğunun tarihini ele alarak bugünkü hareketlerini mazur göstermeye tevessül etmiş olmaları hakkında da şöyle demiştir:
Britanya İmparatorluğunun siyasetine daima ve her yerde hâkim olan hürriyet ve kendini idare pren sibiyle her türlü hürriyetin ortadan! kaldırılması arasında hiç bir münasebet yoktur. Vakıa, biz öte -denberi Almanyanın cenubi şarî kî Avrupasıııda bizden alâkalı olduğunu tanıdık. Ancak, müstakil bir devletin silâh kuvvetiyle ve keyfî olarak ortadan kaldırıldığını ve beynelmilel en iptidaî kaidelerin ihlâl edildiğini görünce vaziyet tamamiyle değişir.
Hitler, geçen eylülde milletlerin kendi kendini idare etmeleri prensibi namına söz söylemişti. Bu prensib Almanyanın istinat ettiği bütün hakları baltalıyan bütün icraatla tezad teşkil eder. 250 bin Almana yapılan muamele hakkında ileri sürülenler ne kadar doğru olursa olsun buna çare olmak üzere 8 milyon Çekin boyunduruk altına alınması doğru olamaz. Al -man siyasetini. Alman olmıyan milletleri tahakküm altına almak gibi yeni bir safhaya girdiği zannedilir mi? bu çok ağır dünyanın her tarafında sorulmak-son hâdiseler Fngilterede ölduîü i ta'llr- Bugiin her kom-
1 .................. .... I şUSU yarınından emin değildir. Ve
kendi millî birliğini ve hâkimiyeti-| ni müdrik olan her memleket ha-ın mülhem dahilî tehlikelere
(Baştarafı 1 inci sayfamızda)
B. Maiski, bu tektifi, Lord Ha-lifaks ile yaptığı ilk görüşme esnasında ileri sörmüş, Lord Halifaks da, pek yakında bizzat İngiliz hükû metinin bu mahiyette bazı tekliflerde bulunacağını bildirmiştir.
İngiliz kabinesinin dünkü toplantısı
Londra: 20 (A. A.) — Halihazırda ecnebi memleketlerinde bulunan Runciman hariç olmak üzere bütün nazırlar bu sabah saat 10.30 da başhyan 12,15 de nihayet bulan kebinenin içtimaında hazır bulunmuşlardır. Nazırlar Ingiiterenin Berlin sefiri Hendersou tarafından dün Lord Hali faksa tevdi edilen raporu tetkik etmişlerdir.
Kabine Chamberlaln ve Lord Halifaks tarafından mütekabilen Avam Kamarasında ve Lordlar kamarasında bugün öğleden sonra yapılacak olan beyanatı ta-vib etmiştir.
öğle zamanı muhalefet liderleri Attlee ve Greenıvood Başvekâlet dairesine gelmişlerdir. Kebinenin içtimamdan evvel Lord Halifaks. Buckingham sarayına giderek yarım saat kadar kral île görüşmüştür.
Neville Henderson bu sabah kabinenin içtima esnasında hariciye nezaretine giderek bir saatten fazla kalmıştır.
İNGİLİZ HARİCİYE NAZIRININ BEYANATI
Londra: 20 (A. A.) — Lordlar Kamarası bugün haricî siyaset hakkında müzakerelerde bulun -muştur. Hariciye nazırı Lord Ha-lifax söz alarak demiştir kİ:
önümüzde bulunan vahim me-| seleler karşısında parti ihtilâfları I ortadan kalkmış değildir. Flhakika |
I
(Baçtarafı 1 inci sayfamızda) meyiz. Fakat kanaatimizce Balkan, lılar kendilerini bir tehlikede görü, yorlarsa ve bundan kurtulmak için gözlerini bir tarafa çevirmek lüzu. munu duyuyorlarsa ancak birbirlerine bakmalı ve kuvvetin, yardımın, selâmet ve emniyetin ancak kendi aralarındaki hakikî, samimî, ciddi bir ittifaktan doğacağını bilmelidirler. Son Bükreş matbuat konferansındaki bir ziyafette: (Tehlike yakındır, boş sözlerle kaybedilecek vaktimiz yoktur.) dediğim zaman bukadar yakında tahakkuk edecek bir kâhinlikte bulunduğumu tahmin etmiyordum.
Balkan devletleri, anane, ahlâk, ve âdat, rejim, iklim ve medeniyet bakımından az çok birbirlerinin ayni kavimlerdir. Herşey onların mukadderatını birbirine bağlamış ve onları, bugünkü siyaset vaziyetine nazaran, bir arada mütesanit, müttefik ve hür yaşamak, bu zarureti idrak edemiyerek büyük ve mütearrız devletlerden birinin pençesi altında esarete düşmek şıklarından birisinin karşısına götürmüştür.
Balkan devletleri en evvel bir en kolay, en tabiî tedbiri ittihaz etmeden evvel gözlerini garba çevirecek olurlarsa, belki müzaheret görürler, belki vait alırlar. Fakat unutmamalı ki Çekoslovakyanın çok daha e-saslı menfaatleri ve muahedeleri vardı. O tekrar tekrar vaitler, teminatlar almıştı. Balkan devletleri hep bir arada hatırlı bir kuvvet teşkil et. tikten sonradır ki lüzumlu gördük, leri müzahereti hariçte daha kolay ve daha iyi temin edebilirler. Müt. tefik Balkan devletleri hatırı sayılır bir kuvvettir. En kuvvetlüer bile o. nun müzaheretinden kendilerini müs tağni göremezler. Fakat ayrı ayrı Balkan devletleri bu büyük, kibar ve azametli devletlerin yanında birer (fakir akraba) mevkiinde, sığıntı vaziyetinde kalırlar ve istiskal görmeğe mahkûm bulunurlar.
HUsevin Cn’’: 1 YALÇIN
Bulgar Başvekili
Bu Akşam Gidiyor
(Baçtarafı 1 inci sayfada) kendilerine tahsis edilen otomobillere binerek misafir kalacakları Perapalas oteline gitmişlerdir.
Muhterem misafir bir müddet otelde istirahat ettikten sonra saat 12 de vilâyet makamına gelmiş ve vali muavini Hüdai’yi ziyaret e-derek otele avdet etmiştir.
Öğleden sonra dost Bulgarista . nın muhterem Başvekili ve refikaları şerefine Perapalasta vali muavini tarafından bir öğle yemeği verilmiştir. Bu ziyafette Bulgar konsolosu, belediye, parti erkânı kâ milen hazır bulunmuşlardır. Ziyafet çok samimî bir hava içinde saat on beşe kadar devam etmiştir.
Muhterem misafir 15,30 da Pe. rapalastan ayrılarak otomobil ila bir gezinti yapmış ve bu arada Bebeğe giderek Bebek koyunda demirli bulunan Savarona yatını gezmiş ve dönüşte de Dolmabayçe sarayına giderek sarayı gezmiştir.
Bundan sonra otomobillerle Dolmabahçeden Taksime çıkarak saat 17,45 te abideye bir çelenk koy muş ve hatıra defterini imzalamış, tır.
Çelenk koyma merasimi esnasın
da Taksim meydanını kesif bir halk kütlesi kaplamıştı. Muhterem Başvekili hamil bulunan otomobiller abideye yaklaşınca halk Bulgar baş vekilini coşkun bir surette alkışlamışlardır. Muhterem misafir otomobilden inerek iki kişinin taşıdığı yeşil defne yapraklariyle beyaz çiçeklerden yapılmış ve Bulgar bay-raklariyle bezenmiş çelengi bizzat abideye yerleştirmiş. Ve Ulu Şefin hatırasına hürmeten bir dakika sükut ederek abidenin karşısında ihtiram vaziyeti almıştır.
Müteakiben defteri mahsusu im zalamış ve resmi selâm ifa eden polis müfrezesini teftiş ettikten sonra kendisini alkışlıyan halkı selâmlıya-rak Cümhuriyet meydanından ayrıl mıştır.
Bay Köse îvanof bundan sonra otomobille doğru Şişliye giderek Bulgar hastahanesini ziyaret etmiş ve avdetinde de Bulgar konsolos hanesine giderek Bulgar kolonisini kabul etmiştir.
Bulgar Başvekili bu sabah matbuat mümessillerini kabul edecek ve şehirde hususî gezintiler yaptık, tan sonra akşam husu8Î trenle memleketine avdet edecektir.
“Doğu,, Vapurumuzun Denize İnme Merasimi
' gibi diğer memleketlerde de iyi |düşünen bütün insanlar için ağır I ıbir darbe teşkil etmiştir. ,
Lord Halifas Çek - Slovakyanın * riçteı
’ - - ı karşı müteyakkız davranır.
Rumen hükümetinin ültimatoma kadar dayanan haberleri tek-zib etmiş olmasından dolayı bahtiyarım. Fakat, gerek Romanya-mn gerek diğer hükümetlerin son günlerin hâdiselerini şüphe ve endişe ile karşılamış olmalarına hayret etmemek lâzımdır.
Geçen seneler içinde İngiltere milleti Alman milletiyle dost ol -mak istemiştir. Miletimiz Versay muahedesinden tashihi icabeden bazı hataların vukubulmuş olduğunu tanımaktan imtina etmemişti. Fakat son seneler içinde her ne zaman ve iyi anlaşma yolunda terakki elde etmek ihtimalleri baş gösterdiyse Alman hükümeti her türlü terakkiyi imkânsız kılan hareketlerde bulundu. Bu, bilhassa son aylar içinde tezahür eyledi. Münihten biraz sonra, Almaaya bütün cihan efkârıumumiyesinde çok fena akisler yapan bir takım tedbirlere tevessül etti. Ve geçen haftaki Alman hareketiyle de daha sıkı ekonomik teşriki rpe-sai teşebbüsü akim kalmıştır. Mümasil bir teşebbüsün artık bir kere daha ne zaman ele alınabileceğini kestirmek güçtür. Bütün Bri -tanya hükümeti bu hâdiselereden1 icabeden neticeyi istihraçda ge -cikmedi. Birdenbire ortaya çıkan meseleler hakkında gerek Demin-yonlarla gerek diğer alâkadar devletlerle istişarelerde bulunmaktan vakit kaybetmedi.
Tarih Avrupada birçok tahakküm teşebbüsleri kaydeder. Fa -kat bütün bu teşebbüsler felâketle neticelenmiştir. Eğer tarihe istinat edilebilirse Alman milleti Çek - Slovakyaya karşı yapılan hareketten pişman olacaktır.
M. BECK’İN ZİYARETİ
Varşova: 20 (A. A.) — Hari-oiye nazırı Beck bu aahah İngiltere deniz afin ticaret nazırı Hud-sonl* görüşmüştür.
I işgalini meşrû göstermek için Al -' manya tarafından-ileri sürülen delilleri redderek demiştir ki:'
Daha 14 mart akşamı, reisicumhur Hacha ile Çek - Slovakya hariciye nazırı Berline gitmek üzere daha yolda bulunurken iki Çek -Slovak şehrinin Alman müfrezeleri tarafından işgali çok manidardır.
Diğer taratan Slovak liderinin Prag ile her türlü münasebetleri kesmek kararının hariçten hiç bir tesir yapılmaksızın verilmiş olduğunu kabul etmek imkânsızdır.
Lord Halifax son hâdiseleri i-zah ederek sözlerine şöyle devam etmiştir:
Alman istilâsından evvel Çek -Slovakyada çıkan hâdiselerin ta -şarlanmış ve izam edilmiş olmadığına hükmetmek çok müşküldür.
Çek - Slovak reisicumhurunun I kendi milletinin Almanyaya tabi ı tutulmasını kendi arzusiyle kabul ettiği iddiasına gelince, 'bunun ü-zerinde çok söz söylemeğe lüzum yoktur. Çek - Slovak reisicümlıu -tunun Berline gittiği şartlar ve Çek - Slovakyanın işgali kendisine teklif edilen müzakerelerin bir o-yundan ibaret olduğunu gösterir.
Çok muhtemeldir ki: Çek nazırları şiddet tehditleri karşısında tıir hava bombardımanının tahrip edici fecayiinden mîlletlerini korumak için teslim olmuşlardır.
Çekoslovakyanın Almanya için 'bir tehlike teşkil ettiği bahanesini hiç kimse ciddî olarak ileri süremez. Diyebiliriz ki, Çek mesele-Binde yegâne ve mühim bîr rolü (Almanyanın faik kuvveti teşkil etmiştir.
Lord Halifax, Şerlindeki în -
Çocuk lâyetenahl bir hazinedir. Onu sevi Sevilmeğe ve bakılmağa muhtaç yavrular için yılda hir Jira ver Çocuk Esirgeme Kurumun* (1ya ol!
Memelde Vazıyet sual Ne Olacak ?
Kabinenin iç in a a çağın ması habeı i tekz p olunuyor Kaunas: 20 (A. A.) — Elta A-jansı, Mironasın cumartesi günü Polonya elçisiyle görüştükten sonra Polonya ile teşriki mesai meselesini tetkik etmek üzere kabineyi içtimaa davet ettiği haberlerini tek zib etmektedir.
Vakıa Mironas Polonya elçisi-le görüşmüş ve kabine de toplan -mıştır. Fakat nazırlar münhasıran gündelik işlerle meşgul olmuşlardır.
FRANSIZ KABİNESİNİN İÇTİMAÎ
Paris: 20 (A. A.) — Bugün reisicumhurun başkanlığında toplanan kalbine içtimaında başvekil Daladier milli müdafaa vasıtalarını ve emniyetini takviyeye matuf birçok emirnameleri reisicümhurun tasdikine arzetmiştir.
Hariciye nazırı Bonnet haricî siyaseti anlaşmıştır.
Bugün imzalanan emirnameler arasında Marsilya şehrinin doğrudan doğruya hükümet tarafından idaresi ev mayi mahrukat sınaî mülk millî ofisleriyle havre ve boı--daux idareleri gibi kendi kendilerini idare eden muhtar rejimleri ilga eden emirnameler de vardır. Keza, yüksek maden ve mühendis mektepleriyle konservatuvarların da idare muhtariyetleri ilga edil -miştir.
Ankaradaki Çek sefareti Alınan elçiliğine devredildi Ankara, 20 (Telefonla) — koslovak maslahatgüzarı; Çekoslo vakyanın Ankara sefareti Alman büyük elçiliğine teslim etti.
Diğer taraftan borsada Çekoslo vak parası üzerinde muamele olma makta ve kodunda bu şekilde gösto rilmektedlr.
Çe-
(23. NİSAN - Çocuk Bayramı) Çocuklara karşı oban iyiliğinizi bütün oihana anlatabilmek için bu yıl Bayramın daha Üstün ve şen olmasına çalışalım.
Berlin (Hususî) — AJmanyanııı en meşhur bahriye tezgâhlarından biri olan Hamburgda Blohm ve Vons tersanesinde inşasına başlanan vapurlarımızdan birinin denize inme merasimi bugün icra edilmiştir:
Bu münasebetle yapılan merasime iştirak edecekler daha erkenden Hamburgda toplanmıştı. Hep beraber Lühe istambotna yerleştik çok dolmuştu. Misafirler meyanında Berlüı büyük elçimiz Bay Hamdi Arhag ve refikaları, sefaretimiz müsteşar ve kâtipleri Berlin ataşemiliteri-miz. Şinasi ve refikası, Hamburg takı' Türklerden ekserisi birçok zevat ve Hamburg üssü bahri kumandanı Amirâl Wolff de bulunuyordu. Istimpotumuz tam onikide hareket etti ve beş dakika sonra da; kar sahilde; şirketin muazzam ve müteaddit tesgâhlarmdan birisi olan ve gemilerinizin inşa edilmekte oldukları mevkie yanaştık. Şirketin sahip ve müdürlerinden, Wolther Blohm bizi karşılayarak yüksek bir nezaketle büyük elçimizin elini sıktı vc muhterem refikalarına sırf beyaz karanfillerden yapılmış gayet şık bir buket takdim ettikten sonra diğer misafirlerin de ellerini sıktı. Bir bando muzıkanın kulağa hoş çalan nağmelerde, merasimin icra edileceği mahale gittik. Bilhassa bu maksat için evvelce ihzar edilen ve her iki tarafı kırmızı ve beyaz kumaşlarla örtülmüş olan merdivenden yukarıya çıktık.
Berlin büyük elçimizin nutku
Bütün heyet ve azametile kar şımızda bulunan ve âdeta üzerine bir gelin elbisesi geçirmiş gibi beyazlara bürünen geminin kıç tarafına konulan kürsüde, büyük elçimiz, rüzgârın şiddetine rağmen gayet gür bir seda ile bir nutuk söyledi. Ve ezcümle dedi ki: (Türkiye Cümhu-rieyti îktisad Vekâletinin Denizbank Umum müdürlüğü taraf ından
Blohm ve Voss tezgâhlarına sipariş edilmiş olan gemilerin birincisini teşkil eden (Doğu) gemisinin suya indirme merasiminde bulunmakla büyük bir zevk duymaktayız. Şirkete bu baptaki çok nazikâne davetinden dolayı teşekkür ederim. Şurada öcümüzde oturan bu güzel gemi, yalnız nakil vasıtası değil aynı-zamanda Alman kudretinin, Alman kabiliyetinin şaheserindenbiridir. Çünki Blohm und Voss tersanesinin ciddiyeti, işlerinin temizliği ve Alman seciyesine yakışan bir surette muntazam mesaisi dünyanın her tara fında tanınmıştır. Bu şirketin âmirlerini, mühendislerini ve çok kıymetli işçilerini tebrike lâyık görmekteyim. Bu kabil eserlerinizle sîzler iftihar duydukça, Alman sanayiinin çok eski müşterisi olan biz Türkler de samimi ve derin meserret dııy.
maktayız. Bu meserretimizi, şirkete daha büyük muvaffakiyetler teraen. nisile tebarüz ettirmek isteriz. Cemiyetin idare adamları ile çalışkan ve temiz işçilerinin, bundan sonra da Almanyanın refah ve saadetine hadim olmalarını temenni ederim.) Nutuk alkışlarla hitama erince ellerine teslim edilen şampanya şişesini ananeye ittibaen Bayan Aı-pag, geminin arkasına çarparak kırdı, kişinin alkışları arasında denize 'indi. Bu merasimi müteakip Ve gemi de yavaş yavaş ve binlerce şirket tarafından davetli misafirlere mükellef bir ziyafet vrildi. Bu ziyafette de; gayet samimî nutuklar irad edildi. Ziyafetten sonra Blohm und Vess müessesesi tarafından, bir hatıra olmak üzere Bayan Arpaga kıymetli ve halis gümüşten bir mücevherat mahfazas.ı taktim olundu!..
Mektubuma nihayet verirken bizi davet etmek nezaketinde bulunan, Blohm, Voss müessesine ve seyyahet esnasında esas iştira-hafimizi temine çalışan ve bunda da pek ziyade muvaffakiyet gösteren mühendis Bay Wolfgang Burknere açık teşekkürleri arzetmeği bir vazife bilirim.
B. Z.
Bir Profesör öldü
Kadın ve doğum hastalıkları profesörlerinden Loy-prrann cenazesi bugün merasimle kaldırılacak
İstanbul Üniversitesi kadın ve doğum hastalıkları ordinaryüs profesörü doktor Laypman ölmüştür.
İstanbul Üniversitesinde değerli hizmetler gören kıymetli profesörün cenaze merasimi bugün saat 13 de yapılacaktır.
Merasim münasebetiyle öğle -den sonra İstanbul Üniversitesi tatil edilecektir.
Saat 13 de talebe Üniversite konferans salonunda toplanacak ve kıymetli profesörün hatırası canlandırılarak müteaddit nutuklar söylenecektir.
Cenaze alayı saat 1,30 da baş-lıyacak profesör ve talebeler yaya . olarak cenazeyi Sultanahmede kadar götüreceklerdir. Orada cenaze otomobile konularak Feriköy Protestan mezarlığına götürülüp defnolunacaktır. Cenaze arabası otobüs ve otomobillerle takip olunacaktır. Ve defn merasiminde profesör talebeler hazır bulunacaklardır.
Sînanın Bir Eseri Daha kurtuluyor Halil paşa türbesi müzeler umum müdürlüğü tarafından tamir edilecek
Koca Sinanın kıymetli tarihî e. serlerinden Üsküdarda Mirîmiran Çakıcı Haşan Paşaya ait (Doğancılar camii) ile ittisalindeki sekiz köşe bir plân dahilinde çok sanatkâ-rane istili ve işçiliği olan Kanuni devri vüzerasından Ahmet Paşa türbesinin, Müzeler mimarı Kemal Attan tarafından mahallinde keşifleri yapılmış ve bu keşif mucibince türbenin derhal Müzeler tarafından tamirine karar verilmiştir.
Bu iki eser hakkında bir muharririmize mimar Kemal AJtan diyor ki :
— Haşan Paşa camii, sonradan yapılmış olan tamirler yüzünden e-sas şeklini kaybettiği halde yine bugünkü durumu mevkiine karşı tarihî bir zijTiet halindedir. Hattâ bu camiin mihrabı Önünde meşhur (Eğri zaferi) serdarı Koca Mehmet Pa. şanın mezarı bulunduğu tarihen m»ı kayyettir. İstanbul Vakıflar başmi-marlığı esasen Hasar. Paşa samiini bu seneki tamirat listesine dahil et. miştir.
Bu kere Müzeler, yalnız Ahmet Paşa türbesinin tamirine başlıya-caktır. Bu türbenin avlusu etrafı Üsküdar belediyesi tarafından gü. zel bir yeşillik sahası yapılmıştır. Yalnız burada, nazarı dikkatimi celbeden yeşil renkte damarlı somaki bir sütün gördüm. Bu sütunun itfaiye garajı önünde üzerine bir lâmba konulmuştur. Bu kıymetli eş sütunun diğeri de Üsküdar iskelesi kar-, şısmdaki (Mihrimah camii) avlusunda olup tepesine bir saat takılmıştır.
Halbuki her ikisi de bu defa e-saslı tamiratı yapılan Sinanın güzel eserlerinden (Şemsi Paşa camii) nin mahfeline aittir. Şemsi Paşa camii harap ve metruk bir halde iken bu sütunlar yerlerinden çıkarılarak böyle ( fener ve saat ) taşımağı
• mahsus rekzedilmiştir. Şüphesiz tek
• rar bunlar, tamir edilmekte olan Şemsi Paşa camiinin dahilî ziyneti münasebetile yerine iade edilecek-
) tir.
Yine Üsküdarda Yeni postahaue [ binası üstünde, Sultanahmet camiini inşa eden meşhur mimar Mehme-( diu eserlerinden yıkıntı halinde mimarî bir manzume gördüm.
L (Sadırazam Halil Paşa türbesi ve müştemilâtı) Halil Paşanın Çakıcı başılıkla Yeniçeri ağası olduğu. n.u hicrî (1018) de kapdanı derya ı nasbedilip Kıbrıs adası önünde Türk donanmasına büyük bir muzafferi-yet kazandırdığını tarihlerde gör.
’ mekteyiz.
Halil Paşanın türbesi üzerinde ' bir sanat asaleti vardır, önündeki iki yola karşı köşe düşen yokuş cep-ı hesi, zemin vaziyetine göre fevkani, dir. Altındaki sebil mahalli, kapatılmış ve oda halinde bir fakire kira ile verilmiştir. Bu değerli eserin bu
• şekilde harabisine yürekler acır. Bir kaç sene evvel Mihrimah camiyıin
1 önündeki Mimar Sinanın meşhur imareti kaldırıldığı zaman Halil pa-. şa türbesinin de yıkılarak taşlarından yeni binalar için istifade edil-( mesi akla gelmişti! Halbuki Üskü darda dünün, bu günün bütün sırıtan külüstür binaları arasındaki bu 1 gibi cennet pırlantalarını MÜzeler-
1 deki eski eserleri koruma encümeni
birer, birer tesbit ederek tamir su-retile ihyalarına çalışmaktadır. Ancak bu gibi sanat eserlerimizi kurtararak yaşatmak için her şeyden evvel bu işe Maarif Vekâletinin mühim bir tahsisat ayırması İcap eder.
Sovyet komünist partisi kongresi bitti
Moskova: 20 (A. A.) — Sov-yetler Birliği Komünist partisinin 18 zinci kongresi müzakereleri, Jdanovun raporu üzerine yapılan görüşmeleri müteakip sona ermiştir.
Kongre, Sovyet Komünist partisi statüsünde yapılacak değişiklikler hakkında Jdanov’ıın raporunu osae olarak almağa karar vermiştir. Bıı değişiklikleri tesbit etmek ve yapmak için bir komisyon seçilmiştir. Bu komsyonda özettin le Stalin, Molotov, Voroşllov, Ka-ganoviç, Andreev, Jdanov, Kurşçev Malenkov ve Meklle Aza olarak (bulunmaktadır.
TENİ9ABAH
21 MART 1939
Sayfa» 4 ____
Hapishaneden Ölümle Tehdit Mektubu yollamış
Genç aşı'(ın sevgilisine gönderdiği garip rcs.mii mektuplara mahakemede bakıldı
Sevdiği Bedia ismindeki genç kıza hapishaneden ölümle tehdit mektubu gönderen Mukadder ismin de biri dün asliye birinci ceza mahkemesine verilmiştir.
Mukadder Bedia ile sevişirken hapishaneye düşmüş ve genç kız . sevgilisini, burada bir müddet zi. yaret ettikten sonra, onu unutmuştur.
Buna çok kızan ve Bediavı çılgın gibi seven Mukadder, genç kıza bir kaç defa haber göndermişse de Bedia, yine gelmeyince bu sefer garip, garip ölümle tehdit mektuplarını yollamağa başlamıştır.
Dün mahkemeye ibraz edilen bu mektuplardan bazısında okla de., linmiş kalp resmi, ortasından kesü miş bir kadııı cesedi, dumanlan tüten tabanca resmi ve saire bulunmakta ve altında:
"Hapishaneden çıkınca seni öldüreceğim,, . "Akibetin pek fena o. lacak. Resimdeki bu kadın gibi senin de vücudunu iki parçaya ayıraca ğım!...„ gibi cümleler bulunmaktadır.
Mektupların tetkikinden sonra bunları zabıtaya veren Sultanahmet te bakkal Sırrı dinlenmiştir.
Sırrı:
Mukadderin Bediaya posta ile göndermek üzere bu mektupları kendisine verdiğini; bir ikisini gönderdiğini fakat diğerlerini okuyup ta içindeki garip resimleri ve ölüm tehditlerini görünce, polise teslim ittiğini söylemiştir.
Muhakeme suçlunun dinlenmesi için talik olunmuştur.
MAHKEMELERDE :
Enişte katilinin müdafaası yapıldı
Bundan bir müddet evvel karısı fle kız kardeşini fuhşa teşfik ettiği için eniştesi Çolak Ahmedi ufak bir çakı ile yaralıyan ve bu yaralama neticesi ölen Ahmedin katili olarak tevkif edilen Mehmet oğlu Alinin dün ağır cezada duruşması yapılmış tır.
Alinin avukatı müdafaasını yap mış ve sözlerine şöyle nihayet vermiştir:
— Ufak bir çakı bir adamın ölümüne sebep olamaz. Maktul Çolak Ahmet müekkilimin b.ıçak darbe siyle ölmemiştir. Yüzde doksan beş nisbetinde şeker hastalığına müptelâdır ve bir doktor tarafından tedavi edilmiştir. Hattâ kendisi bir aralık Gureba hastanesine yatırılmıştır.
Heyeti hâkime suçlu avukatının iddiasını kabul ederek Çolak Ahme di tedavi eden doktorun celbi ve bu doktorun vermiş olduğu reçeteleri tetkik için talik edilmiştir.
Ahırdakt cinayetin mahkemesi
Fatihte Salih in ahırında Enver İsminde birini öldürmekle suçlu ola rak ağır cezada muhakeme edilmek te olan Kmalin muhakemesine dün devam olunmuştur.
Dünkü celsede müddeiumumi iddianamesini okumuş ve hâdiseyi katil mahiyetinde görmediğini; bir vefata sebebiyet vakası olarak mli talea edilmesi lâzım geldiğini söylemiş ve suçlunun cezasının da; buna göre tayinini talep eylemiştir.
Halka bağrını açan, gönlünü açan, onun derdini dlnliyen tek reji— Cumhuriyet Halk Partisinin kurduğu devlettir.
38 38 8g
Cumhuriyet Halk Partisi her zaman halkın hükümet iş. lerinl mürakabe etmesine ve dilekleriyle düşüncelerini arasız bildirmesine imkân veren en de. mokrat bir rejim ifadesidir.
gg gg gg
Türk kadınına da hürriyetini ve rey hakkım ilk veren Cumhuriyet Halk Partisidir.
Bu Kumaşlar Leopar, Lutr ve Astragan Kürklerini Taklit Etmektedir
Kadınların hemen hepsi şıklığa düşkündürler. Bu bir vakıa, hem de mesut bir vakıadır! Zira onların sevimli gölgeleri, ciddî hâdiseler arasında veya kalabalık caddelerde geçmediği gün, dünya o derece hüzünlü, yollar o kadar can sıkıcı olurdu ki sormayın bunu hiç!
Hayatın pahalılığı, diplomasi-hâdiselerinin karışıklığı, bunların bir tanesi bile onları, şıklıklarına, zarif görünmelerine hasredecekleri santiardan kıstırmaz, ve bunları yapmaktan menetmez.
Zaten lehlerinde modada harekete geçmektedir. Ne vakit ki bir tuvalet maddesi veya garnitürler, istimallerinin umumileşmesi i-çin çok pahalı olunca moda derhal daha sempatiklerini ortaya çıkanı*.
Birkaç aydanberi kürkler böyle bir hâdise ile karşılaşmaktadır. Bunlara henüz gelecek soğuk mevsim için saklanmıyorsa da, yaa iansaniblarının üzerinde vücude ge tirdikleri garnitürler yerine de tüj boğaları, tülden, tahtadan gami • türler görünüyor. Yine son zamanlarda, leopar, lotr, astragan vesair kürk nevilerini şayanı dikkat şekil, de taklid eden kumaşlar yapılıyor. Gelecek kış hiç şüphesiz bu ku -maşlar şık ve rahat kürk manto -lan olacaktır.
Bu yeni fanteziden, cüzdanlan-ııın ilk istifadeyi edecek olan kocaların canları sıkılmıyacağına da bahsedilebilir.
Müstakbel Güzelliğiniz için
Henüz taze duran ve fakat derinin devamlı bozukluğu ve biçimsizliği yüzünden az bir zaman içerisinde güzelliğini kaybedecek o-lan bazı genç simalara bakarken, tecrübeler insanlar: “Çok sürmi-yecek bir güzellik..,, diye söylenirler.
Hakkınızda böyle şeyler söyle-nilmesini veya düşünülmesini herhalde istemezsiniz genç kızlar!... Yirmi yaşınıza fazla Jtimad etmeyiniz ve mümkün mertebe erken kendinize dikkat ve ihtimam da kusur etmeyiniz: Bu istikbal için bir sigortadır.
Fakat iyi ihtimam edilmek de insanın kendisini iyi bilmesi ve dersinin cnsıni tanımasına vabesbe-dr. Yağlı deri, kuru deri, çabuk tah riş edilmiş deri... Yüzün her tarafında tamamile normal deri yoktur. Yandan aydınlanmış bir aynaya yakından, evvelâ sağa, aoııra da


sola bakınız. Sonra bir pertevsiz a-lıarak derinizin mesamatını tetkik ediniz, burnunuzun kanadlarına, çenenizin çukuruna çok ince ipekten Ibir kâğıt yapıştırınız. Bu su -retle bu noktaların haddinden fazla yağlı olup olmadığını görürsü -nüz. Ve nihayet alt göz kapağınızın ve şakaklarınızın üzerine gayet hafif is sürünüz: Bu hareketinizle göz bakılınca hemen hemen görülmiyeıı, kimsenin henüz dikkat etmediği çizgilerin mevcut olduğunu göreceksiniz. Bu da gelecekte birdenbire çıkacak bir tehlikedir.
Umumiyetle “genç,, derilerin-yağlı olduğunu söylemek âdettir. Filhakika birçok ifrazat gençlikte, yaşlılık halindekinden çok fazladır Bunun gibi yaşlarını almış kimseler de yağlı veya sivilceli bir deri bulunur. Bu hususta hiçbir tabiî kanun veya kaide yoktur: Bu sahada her şey şahsîdir.
Eğer deriniz yağlı ve siyah nok talar ve ergenlik çibanlarına istidatlı ise sabah akşam
M

yüzümüzü
1







bu bahar cok moda olan bir şapka
Baş rollerde : Unutulmaz ŞEYH AHMED filmlerini A T
ve Şeyhin Aşkı yaratan ly-CtîYlOTl ıVOV CITTO
Musiki kısımlarını tertip eden : M. C. ve üstad CEVDET KOZAN Başlıca şarkı ve gazeller : HAMİT DİKSES ve K. SAFİYE
Perşembeakşamıîpolcve Saray Sinemalarımla birden








Bahar için güzel bir lcostâm
sabunla yıkamağı ihmal etmy—iz. Yağmur suyu, hattâ kaynamış su-yıa müreccehtir. Eğer ellerinizde yoksa, tabiatı ile oldukça sıcak bir suyu bir tutam borat dö sud atarak kullanabilirsiniz.
Sabuna gelince, onu iyi seçmelidir! Güzel kokulu sevimli sabunlar bazan çok muzurdur. Sabunların evsafını haiz olmakla beraber mahzurlarını da bertaraf eden kremler vardır. Bunlar her türlü de riye iyi geldiği gibi, fazla sabun -lamağa da gelirler.
Aseton veya alkolle fazla yıkanmak da doğru değildir.
Derinizin uzun müddet muntazam durması için onu fazla yor -mamak lâzımdır.
İnce ve kuru deriler umumiyetle siyah noktalarla istilâ edilmezse de vaktinden evvel buruşmağa mahkûmdurlar. İnce oldukların -dan çok ihtimam isterler. Soğuk su ile yıkanmağa, gayet yavaş sabunlama, güzellik sularile veya yumuşatıcı süt gibi kremlerle şam-ponman çok iyi neticeler verir. Hafif süt mükemmeldir: Ayrıca Hatmi suyu da iyidir. Geceleyin, kuru deriyi esasında Anserin veya balmumu bulunan bir krem ile beslemek lâzımdır.
Buruşukluklar meydana çıkınca iantirid krem ve sabunlar istimal edilmelidir. Dikkatli bir çalış-
En Nefis Şark Musikisi ile — En Mükemmel
Türkçe Sözlerile... Kendi Dilimizde Konuşan ve esrarlı Hindistanı en cana yakın bir aşk mevzua içinde canlandıran Racaların Muhteçenı sarayl rında Filime alınmış - Muazzam Mizansenli
RACANIN HAZÎNELERİ

w
Bu Tükrükten
İllallah!
Dükkâncılar Öteberi Sarmak İçin Kâğıt Koparırlarken parmaklarını tiikrüklemekten Vaz geçmelidir! YAZAN: OSMAN CEMAL KAYGILI
Tevekkeli dememişler: (Alışmış kudurmuştan betermiş !)
Şu meseleyi bir kaç defa yazdım. Geçende bir başkası daha ayni şeyi kendi gazetesinde kurcaladı. Fakat, bu iğrenç işi, ötedenberi kendilerine huy edinmiş olanlar amma da vurdum duymaz şeylermiş haaa!. Bunun, alt tarafı tükürük yahu!
Bu mide bulandıran nesneyi, sokağa fırlatanların bile belediye, enselerine şaplağı indirirken bazıları, hâlâ onu zorla müşteriye armağan etmek istiyorlar. Bu kadarı da artık hem iğrencin iğrenci, hem ayıbın a-yıbı, hem de kepazeliğin kepazeliğidir.
Behey herifi nâşerif, eğer senin tükürüğün ekmekle, peynirle, helva ile,, simitle, börekle, yufka ile müşterilere armağan edilecek kadar şikâr bir şeyse onu, sen sakla, biriktir de akşamları hepsini birden kendi evine hediye götür!
Bugün yiyinti ve içinti maddelerinden çoğunun, el ile tutulmasına bile cevaz verilmediği bu zamanda herifçi oğlu, hâlâ, müşteriye vereceği her hangi bir ekmeği, peyniri, helvayı, simidi, böreği, yufkayı tü. kürüklü elile tuttuğu kâğıda sarmaktan çekinmiyor. Dün, yine baktım, önü çok kalabalık bir fırının tezgâhında müşterilere boyuna ekmek veren iki genç tezgâhtar, oto. matik birer makine gibi, hiç durmadan sağ ellerinin parmaklarını dillerine götürüp ıslattıktan sonra kâ ğıtlara yapışıyor ve ekmekleri bu tükürüklü parmaklarile kâğıtlara sararak müşterilere uzatıyorlardı.
Öyle sanıyorum ki bu huylarından, bir türlü vaz geçemiyen fırıncı, yufkacı, helvacı, bakkal, simitçi, pastacı tezgâhtar ve çıraklarının, günün birinde sağ şahadet parmaklarının ucu bir muayeneden geçirilecek olsa bunlardan çoğunun parmak uçları bir hayli aşınmış olarak görülecektir.
Belediye nizamnamelerinde, es ■ nafın bu, parmak tükürüklemeleri i-çin belki cezaî bir madde yoktur. Fakat, belediye nizamnamelerinde böyle bir ceza maddesi yok diye herkes daha ne kadar zaman bu tükürüklü kâğıtlara sarılan şeyleri yi. yecektir? Bu işin pisliğinden, iğrenç liğinden başka, bazı sarî ve kötü hastalıkların sirayetinde tükürük denilen şeyin nasıl bir rol oynadığı meselesi de caba!
Bizde, ötedenberi odun yarıcı, kazma kazıcı, kürek çekici, demir dövücü, ikide bir avuçlarına tükürerek işlerinde hız alırlar. Fakat, bunlar, nihayet kendi tükürüklerini ken di avuçlarına hazmettiren ve nisbe. ten başkalarına pek zararlı olmıyan
ma bunların tezahürü uzun müddet «geciktirilebilir.
Daimî surette yapılan ijyenik ihtimam ile yüzün biraz vahim bozukluklarını ve hastalıklarını meselâ, ekzema, psoriasis, devamlı kırmızılıklardan deriyi muhafaza imkânı vardır.
insanlardır. Gelgelelim, bizde yine ötedenberi parmaklarım tükürükle yerek müşterilere yiyinti ve içinti takdim! edenler, her halde yollara tüküren, yahut kâğıt, c.ıgara atan kimselerden daha önce kulakları çekilecek kimselerdir.
Belediye son günlerde:
Şehri temiz tutunuz! Sokaklara çörçöp atmayınız! Yerlere tükürmeyiniz- filân diye duvarlara bir takım kâğıtlar yapıştırırken nasılsa, bunların hepsinden kötü, hepsinden iğrenç olan beriki meseleyi de onların arasına yazmayı unutmuş olmalı! bari, oldu olacak, bu yazıların yanına şimdi bir de şunu ilâve etmeli:
(Müşterilere vereceğiniz öte beri yi sarmak için kâğıda uzanırken par-inaklarınızı tükürüklemeyiniz!
Ben, ne zaman var ki Istanbulda yiyinti ve içinti satan dükkânlardan hangilerinde parmakların tükürük-lendiğini ve hangilerinde tükürük-lenmediğini bir hayli tesbit ettim. Onun için, şimdi ekmeği nereden, peyniri nereden, helvayı nereden, böreği nereden, yufkayı nereden, kıymayı nereden, simidi, çöreği nereden alacağımı biliyor ve ona göre hareket ediyorum. Fakat evvelisi gün, yine yanıldım. Manzara ve duruşunda çok temiz bir bakkal dükkânına dalıp oradan biraz taze dil peyniri almak istedim. Buradaki tezgâhtar da çok temiz, tirendaz bir şeydi. Çok temiz, tirendaz bir şeydi amma, tam benim istediğim pey. niri dartıp ta kâğıda saracağı zaman parmağını ağzına götürünce ben afalladım ve tabiî, onun, tekrar peynire el sürmesine meydan bırakmadan onları terazinin gözünden ka. pıp kendi elimle çektiğim bir başka kâğıda sardım. Lâkin, sonra yolda herifin, o gün başka müşterilere kar şı kimbilir kaç defa tükürüklemiş olduğu parmağı ile bu peynirleri tutmuş olduğu akhma gelince ben de tuttum, o canım peynirle, evdeki bizim dört çocuklu lohusaya dört başı mamur bir ziyafet çektim.
Siz şimdi:
— Dört çocuklu lohusa da kim oluyor ?
Diyeceksiniz. Kim olacak, bizim Sarman kız!
Dün akşam, bir ahbapla bazı es. nafın bu parmak tükürükleme işini konuşurken bizim ahbap, bana şu, eskice hikâyeyi anlattı:
— Vaktile dedi, ayni meseleden ben de pek bizar kalmış ve bir gün bu meseleyi, bir börekçi ustasına a-çarak tezgâhtar ve çıraklannın”bun dan menedil meşini söylemiştim. A-damcağız, beni dinledikten sonra:
— Vallahi dedi, azizim, ben bizim bu domuzlara bunu kaçtır ten-bih ediyorum amma, bir türlü dinletemiyorum. Çünkü bir kere ona a-lışmışlar. Fakat, bugün kendilerine sıkıca bir tenbihte daha bulunayım, bu sefer belki vazgeçerler.
Börekçi ustasının bu son sözii üzerine kendisine:
(Sonu 7 inci sayfada) n"

Sayfa: 5
13 A ■ AH
İKTİBAS VE TERCÜME HAKKI MAHFUZDUR
Salihli ve İliç
Atlara Binmek Hoş Olmadığı İçin Yaya Yürümeği Tercih Ediyorduk
İliç Köprüsüne Gelince Kemahdan Gelen Suvâri Müfrezesini Selametledim

Elâziz ; Mezreuua 1306 da oturduğumuz evin 1334 deki halı
Halbuki Eğin kaymakamı bey, bana bunlardan hiç de malûmat vermedi! Bu zavallı halka çok a-.ıdım: Bir taraftan Dersimliler başlarında Ibir belâ, bir taraftan da hükümet âciz, alâkadar memurlar uyuşuk...
“îstaJnbuldaki kasaplar, kömürcüler orada halktan fazla kazançla beddua mı alıyorlar acaba,, diye Mustafa beyle ve gelen misafirlerle lâtife ettim ve yakında şu Rus belâsından kurtulduktan sonra herhalde bu asırlık Dersim derdinden de kurtulacaklarını söyledim. Zavallılar dualar ettiler. Misafirlerden biri de seksenlik Eğin müftüsü. Buralıymış. Kışı izinli geçiriyormuş. îstanbulda otuz yıldan fazla bulunmuş. Bunun yollar hakkında anlattıkları da ibret almak için kayda değer. Şöyle ki:
Evvelâ bir mühendis gelmiş, Demir Mağaraya doğru şose güzergâhını sırtlardan geçirmiş. Sonra onu başka yere tayin etmişler. Yeni gelen onun yaptığını beğenmemiş, gâzergâhı vadiden geçirtmiş ve Ibu suretle tam (10.000) lira havaya sarf olmuş!
Yakında demiryollarının buralardan geçmesini temenni ederek bu suretie artık seyahatlerinin kolay ve tehlikesiz olacağını söyleyince, müftü e-fendi dedi ki:
— Ya bu kayaları nasıl delecekler,
Elektrikle kayaların nasıl delindiğini — To-ros tünellerini misal göstererek — anlatınca müftü hayretle dünyalarını imar ettikleri halde ahretlerinden gafil olanlar hakkında bir âyet okudu.
Dedim ki:
— Müfti efendi; biz ki dünyayı da imar etmeyiz acaba ahretimizden de gafil değil miyiz? Bırak, dünyamızı imar edenlere bari dil uzatmayın! Istanbula rahat rahat emniyetle gitmek fena mı olur. Sonra başınızdan bu Dersim soyguncuları belâsı da kalkar.
Müfti,
Ah sorma! Allah insaf versin! Dükkâncılarımız, müşterinin gönlünü alamadım diye dert yanarlar^ işte biz böyleyiz, dedi. Ve bu suretle îs-tanbulun kasap ve kömürcü Eğinlilerine Allahtan insaf diledi!.
Hayli gülüştük..

Cuma günü saat 8.30 da Salihliden yaya yola çıktık. Boyuna yükseğe çıkıyorduk. Biraz ısındık. Atlarımıza bindik. Avaz düzüne vardık. Be-3 1 £‘rt,na burada olurmuş ve başladığı takdirde yola devam olunamaz geri dönülürmüş. Fırat büyü bir kavis çevirdiğinden şimal rüzgârlarının burada müthiş anaforlar yapacağı belli. Ne ise talihimde hava sakin, rüzgâr bile yok. Fakat soğuk müthiş. Matralanmızdaki sular kamilen donmuştu Kar da pek ziyade kalın olduğundan at üzerinde yürümek imkânsızdı. Yaya yürüdük. Bu suretle eşkıya tehlikesi olan Demir mağaraya kadar da emniyetle geldik. Buraya kadar, dün müftünün an-
lattığı iki şose güzergâhımdan sırtlar üstünden İliç’e doğru gideni görülüyor. Burada kalmış.
Demir mağaradan Begştaşa kadar yaya ayrım saatta indik. Saat 1,5 du. Burası 30 evli bir Alevî köyü. Halk, hep uzun sakallı. İki katlı bir evde öğle yemeğini yedik. Duvarlarda (Ya Ali!) ve (Çatallı Zülfikar) levhaları asılı. Bu köy halkı da îstanbulda odacılık yaparlarmış.
2.30 da buradan hareketle 5 de nahiye merkezi olan İliç’e geldik. Burası 70 evli lâtif bir köy. Gece güzel ve temiz bir evde misafir kaldık. Sahibi hoş bir adam: îstanbulda uzun zaman kasaplık etmiş. Kendisinden şu kasaplığın sırrım bize öğretmesini istedim. Söylediklerinin en mühimmi olan şu iki noktayı kaydetmeden geçemedim: Birincisi; Beyoğlunun en kibar lokantalarında dahi, yenen pirzolaların hâlis keçi eti olduğudur. Bu pirzolaları bütün îstanbul kasaplarından toplayıp lokantalara satan hususî adamlar varmış. Koyun pirzolalarını her kasap ancak kendi müşterilerine yetiştirebiliyormuş. Lokantalarda pirzola sarfiyatına ancak keçiler kâfi geliyormuş. İkincisi de şu: Herhangi kasaptan et alınırsa alınsın az veya çok miktardaki keçi eti de işe karıştırılmış! Pirzolalarını büyük lokantalara takdimden sonra kalan keçi etleri parçalanır ve koyunlar arasında çengellere asılırmış. Koyun eti o suretle kesilirmiş ki muhakkak müşterinin istediği mikdara varması için bir parçaya daha ihtiyaç görülürmüş. Bu suretle keçi eti de işe karışırmış. îşin fenası, müşteri işi kasaibm südüne havale etmeyip de ben etten anlarım diye etleri muayeneye ve seçmeğe kalkışırsa kasaplar böylelerine çok içerler ve keçi etini hâlis kıvırcık diye mutlaka yuttururlarmış! Dedim ki:
— Desene ki Kayserililerin boyacıları gibi E-ginin de kasaplarını kızdırdıkça insan daha büyük zarara giriyor. Ya kömürcüleriniz neler yapar?
Ev sahibi güldü. Anladık ki ihtisası yalnız keçi eti bahsinde imiş!

26 ikincikânun sabahleyin 9 da İliç’ten yaya hareket ettik. Soğukda atlara binmek hoşa gitmiyor. Bir saat Fırat nehri üzerindeki İliç köprüsüne geldik. Burada Kemah’dan gelen süvari müfrezesini yerine selâmetledim. Tehlikeli bir Dersim mıntakası olan, Fırat kavsi idi. Kemahdan her nefer için birer mendil almıştık. Birer birer askerlere hediye ettim. Bir de koyun parası verdim. Yarın bir eğlence tertip etmelerini, yakında Kemah’a da geleceğimi ve arkadaşlarına selâmımı bildirmelerini söyliyerek veda ettim. (Devamı var)
DUzeltme
Dünkü tefrikada Eğinlilere ait intişar eden fıkrada Dut kelimesi, tashih hatası olarak Don şeklinde çıkmıştır. Bu hatadan dolayı gerek okuyuculardan ve gerekse Sayın Generalden özür dileriz.
Çocuk Islahhaneleri
Kanunun suç saydığı bir filî işleyenler cezaya çarpıştırırlar. Fakat bir insanın cezaya çarptırılması o. nun irade ve ihtiyara malik olmasile kaimdir. Bu iradenin serbes olması ve failin kuvvei mümeyyizeye sahip bulunması yâni insanların tabiî hâlde olmaları ve yaptıkları şeyin fenalığını idrak edecek vaziyette bulunmaları lâzımdır.
Suç işliyen çocuklar yaşlarına ve fark ve temyiz kudretini haiz o-lup olmadıklarına göre kendilerine hiç ceza verilmez veya tam ceza ehliyetini haiz olan büyüklerden daha az ceza verilir. Bu, bütün medenî memleketlerin kanunlarının kabul ettikleri bir prensiptir. Bu gibi çocuklara verilen cezaların mahiyetleri ayrıdır, Terhibi olmaktan ziyade kendilerini ıslah ve terbiyeye ma-1 tûftur.
Çocukları suçlu yapan sebep ve âmiller muhtelif ve mütenevvidir. Çocukların suçluluğu uzun zaman-danberi dünyanın her tarafında zihinleri işgâl eden mühim bir mes’-eledir. Çünki umumiyet itibarile suçluluğu azaltmak için Devletlerin açtıkları mücadelede muvaffak olabilmeleri, mücrim çocuklar hakkın, da alacakları tedbirlere mütevakkıf, tır. Herhangi bir sebeple ahlâk fesadı tehliksine maruz olan güçlüklerin hüsnü ahlaklarına ihtimam etmek, fikrî ve ahlâkî bünyeleri henüz inkişaf devresinde bulunan ve fiillerin den hiç mes’ul olmıyan veya diğer ceza ehliyetini haiz büyük mahkûm-' larla aynı derecede mes’ul bulunmı-yan çocukların ve gençlerin suç işlemelerini meneylemek fikrî ve bedenî tekâmül devresinde iken fenalıklardan vikaye etmek ve kendilerinin İslah ve tehziplerine çalışmak lâzımdır. Ve bu gayenin tahakkuku için önleyici, koi’uyucu ve ortadan kaldırıcı olarak derpiş edilen muhtelif tedbir ve çarelerin en mühimlerinden birisi islâhanelerdir.
Çocukları yaşlı mahkûmlarla beraber umumî ceza evlerinde bulundurmanın zararları pek çoktur. (Bir cemiyette mücrim yetiştirmenin usullerinden biri suçlu çocukları umumî ceza evlerine göndermektir) diyenler pek haklıdırlar. Bunun için mahkûm çocukların diğer mahkûm, lardan ayrı olarak hususî müesse. selere konulması prensibi kabul e. dilmiştir. Bizim ceza kanununun 54 üncü maddesi fili işlediği zaman on bir yaşım bitirip te onbeş yaşını doldurmamış olanların mahkûm oldukları cezaların bir islahanede çektirileceğini âmir bulunmaktadır.
Memleketimizde şimdiye kadar böyle bir islâhane mevcut değildi. 1937 bütçesine konulan tahsisat ile Adliye Vekâleti tarafından Edir-nede mahkûm çocuklar için bir islâhane açılmıştır, bu, İçtimaî iş sahasında fennî, İçtimaî muavenet sahasmda ileri atılmış bir adamdır. Bu islâhaneye memleketin her taraf ından mahkûm çocuklar gönderilmektedir. Burada çocuklar İslah ve terbiye edilmekte, okutulmakta ve kendilerine muhtelif sanatlar öğretilmektedir. Burası bir ceza mü-essesesi değil bir mekteptir, bir terbiye müessesesidir. Buradan çıkan çocuklar cemiyete faydalı bir unsur olarak avdet etmektedir.
Uzun zamandanberi tahakkuk ettirilmesi şiddetle arzu edildiği hâlde ancak bir iki sene evvel açılabi-len, memleket ve adliyemiz için elzem bulunmuş olan bu müessese de Cümhuriyetin sayesinde vcud bul -muştur.
Yapılması asırlara mütevakkıf ollan mühim işleri 5.10 sene gibi kısa bir müddet zarfında başararak milleti ve memleketi her sahada en müterakkî ve mütemeddin milletler ve memleketler seviysine ulaştıran Cümhuriyet rejimi, mücrim çocuk, lar mes’lesini artık ele almıştır. Bu sahadaki çalışmaların daha genişle, tilerek bu mes’elenin de bugünkü terakkiyatın ve ilmili icabettirdiği şekilde halledileceği şüphesizdir.
Yılda bir lira verip Çocuk Esirgeme Kuruntuna ÜYE olursanız yoksul, bakıma muhtaç, kimsesiz yavruları kurtarmış oluruz!
Çanakkale Zaferinde Türk Bahriyesi
Çanakkale Boğazında Mevcut top Miktarı Ve Kudreti Ne İdi ?
— 3 —
Çanakkale açıklarında karakol yapan Türk torpidobotları
Ana istihkâmlar, methal ve mer. kez olmak üzere başlıca iki guruptan ibarettir. Birinci grup methal hattı müstahkemidir ki Rumeli yakasında Seddilbahir ve Ertuğrul, Anadolu yakasında Kum kale ve Orhaniye tabyalarını ihtiva eder; î-kinci grup ise Rumeli yakasında Ha-midiye, Mecidiye, Namazgâh ve Değirmen burnu ve Anadolu yakasında yine Hamidiye ve Mecidiye ile Çimenlik ve Nara tabyalarından mü teşekkildir. Bütün bu tabyalar 1914 senesinden çok uzak zamanlara aittir, hatta Seddilbahir, Çimenlik ve Namazgâh kaleleri, bürc ve bar ularına bakılınca Boğazkesen ve Gü. zelce hisarlar devrinden kalma olduğu anlaşılır ki bunlar filhakika 1479 tarihinde inşa edilmiş olan Bozcaada kalesinden evvel yapılmıştır. Diğer, leri de Birinci Süleyman, Dördüncü Mehmet, Üçüncü Selim ve Abdülme-cit devirlerinde zaman zaman tamir tecdid, ikmal ve teslih edilmişlerdir. Toplarının cinsi ve tarzı tabiyesi gösterir ki inşalarında gözetilen maksat Boğazdan orsa alabanda geçecek yelkenli harp gemilerini tev kif ve tahripten ibarettir.
Her şeyden evvel merkez grupu-nu teşkil eden sekiz istihkâm İngiliz ve Fransızlara malûm idi ki: Bu nokta merkez grupunun esbabı za. fmdan birincisidir.
Akdeniz Boğazı haritası gözden geçirilecek olursa sekiz istihkâmdan Rumeli Mecidiyesile Anadolu Hami-diyesinin dışarıdan birinci hattı, Namazgâh ile Çimenliğin ikinci hattı, Değirmen burnu ile Anadolu Mecidiyesinin üçüncü hattı ve nihayet Nara ile Maydos kasabasının son hattı teşkil ettiği görülür. Birinci hat ile methal hattının müntasıf noktaları arasındaki mesafe hattı müstakim olarak (21000) metredir. Merkez gurupu toplarının cümlesi düşmanı uzaktan dövecek veçhile tabiye edildiği, farzı mahal olarak, tasavvur edilse bile bu topların için, de bu menzili, hattâ yarısını aşacak yoktur. İşte bu muhakeme ana is. tihkâmların 18 mart günü üzerinde ne dereceye kadar müessir olduğunu izhar edebilir. Şüphesiz, mevkii müstahkem kumandanlığı iki grup ile iktifa ederek karadan ve denizden hiçbir tertibat almasaydı mu-hasım filolar mühimce bir hasara uğramadan (Nara - Maydos) hattının şarkına geçeceklerdi. Merkez grupunu teşkil eden sekiz istihkâmdan dördünün müessis bulunduğu cenup sahil hattı; Anadolu Hami-diyesinden başlıyarak poyraz, yıldız poyraz, yıldız güverte poyraz ve nihayet yıldıza doğru kıvrılan 7500 metre tülünde bir cephedir ki eğer mezkûr istihkâmlar methalden girecek son sistem harp gemilerini konsantre etmek maksadile inşa ve teçhiz edilmiş olsaydılar, sahil hattı topoğrafik vaziyeti itibaıile bu mak şadın teminine müsaitti. Lâkin, Rumeli Mecidiyesinden başlıyarak May do3 kasabasına müntehi oian (6000 metre tülündeki şimal sahil hattı bu kabiliyetten mahrumdu. Bir muharip karşısındaki hasmı mümkünün icrasına muktedir faraettıği için Ingiliz Fransız filoları en ziyade cenup hat
tı müstahkemde uğraştılar ve bu cephenin hakikî müdafaa kabiliyeti, ni düşünerek onu ihmal etmek hata sına düşmediler. Kendi mermilerinin düşmana vasıl olamayışı merkez grupu istihkâmlarının şeref hissesini tenkis edemez. Onlar, müthiş gemi toplarının mütemerkiz ateşi altında seslerini bir an bile kesmiye-rek ateş püskürdüler ve hasımlarını kendilerinden uzak tuttular. Seferberlikten sonra ihzar edilen bütün müdafâa tertibatına bu ana istihkâmlar esas bir kuvvetizzahir olmuşlardı.
Sonradan vücude getirilen müdafaa tertibatına gelince, bunları iki kısma ayırabiliriz: Birincisi o-büs bataryaları, İkincisi mayın hat-larile sed bataryaları.
Obüs bataryaları yine Rumeli ve Anadoluda bulunmak üzere iki grup tan müteşekkildir. Rumeli grupu, havuzlar (yıldız) grupu adile maruftur ve mevkii Rumeli Mecidiyesile Soğanlı dere aralarında sahilden yıldız tepesine doğru müteves. sidir. Ana silâhları 4 tane 21 santimetrelik obüs topu ile 6 tane 15 saa. timetrelik kızaklı, 12 tane 12 santimetrelik muhasara, 6 tane 8,7 santimetrelik mantelli ve 2 tane 6,5 santimetrelik cebel topundan ibarettir. Bu grupun merkez kuvvetile düşman gemilerinin en ziyade sokuldukları (Kirte - Erenköyü) hattının mukabil müntehâsı beynindeki menzil (11,000) metredir. Bu menzilden düşman gemilerine ne dereceye kadar müessir olabildiği, mezkûr topların, menzili müessirlerini hatırlamakla takdir olunabilir. Anadolu grupu, Anadolu Hamidiye-sile Kumkale arasında ve İkinciye daha yakın bir noktada bulunan ve Karanlık limana tamamile hâkim o-lan Erenköy tepesine tertip edilmiştir. Eslehası (20) tane 15 santimetrelik obüstür; biraz garpta Intepe üzerine 8 tane 12 santimetrelik muhasara topu mevcut olup bilâhara Erenköyünden dört tane obüs de bu bataryaya nakledilmiştir. Muhare. bede en müessir ateş bu obüs top. larına nasip” olmuştur. Mayın dar-besile bir tarafa yatan ve sevk ve idare kabiliyetini kaybeden düşman gemileri Erenköy - Intepe grupunun mermilerde batırılmıştır.
İkinci kısım müdafaa tertibatı ki mayın hatları ile sed bataryalarından teşekkül eder, doğrudan doğruya Türk bahriyesi tarihine parlak bir şahamet sahifesi yazmıştır. Gerek torpilleri dökerken ve gerek bu hatları müdafaa ederken bahriyeliler cidden şayanı hayret bir fedakârlıkla çalışmış ve Boğaz müdafaasının bütün ağırlığını kendi omuzlarına yüklenmiştir. Bilâtereddüt hükmedilebilir ki bahriye toplarının muhafazası altında düşman omurgalarının çarpmasını bekliyen torpiller olmasaydı methal grupunu tahrip eden düşman obüs bataryalarının ateşi altında merkez istihkâmlarını döve döve Boğaza girer ve ağlebi ihtimal Üçüncü Sultan Selim devrindeki geçişinden biraz daha fazla zayiat vermekle beraber Marmaraya girebilirdi.
(Devamı var)
Aşkın Kuvveti
Tefrika No; 82
Nakleden: ORHAN S

Siyah Gözler
— 1 —
Yazan : Hüsamettin Nuri
Devrekte Kimsesiz ço cuklara yardım ediliyor
Yedi ay oluyor.. Ne Perihanı ne de Hikmeti gördüm. Aralarında neler olup bittiğini şöyle bir işittim yalnız. Zaten tahmin ediyordum. Bu yedi ay içinde eğer işim çıkmayıp ta Ankaraya gitmeseydim bu tatsızlıkların muhakkak önüne geçerdim. Fakat ne yapayım...
Ankaradan döndüğümün ük günü ilk işim Hikmeti arayıp bulman oldu. Doğru evlerine gittim. Beni görünce şaşırdı. Hemen:
— Yahıı allahaşkına nerelerdesiniz.. Haydi ben kayboldum diyelim.. Fakat siz îstanbulda yaşadığınız halde izinizi, yolunuzu bile unutturdunuz. Ne yapıyorsun?, dedim. Hikmet te beni gördüğünden çok memnundu.
— Vallahi şekerim., dedi.. İşte hepimiz bir tarafta, hayatın acı tatlı gaileleri içerisinde yuvarlanıp gidiyoruz..
— Arkadaşlar nasıl.. Perihan bu rada mı ?.
— Bizim Perihan mı?.
— Evet.
— Buxk allahaşkına, o da başka âlemde.
— Yine ne oldu?
— Bilmiyor gibi görünüyorsun. Haberin yok mu ?.
— Neden canım., bir şey mi oldu.. Bir kaza, bir şey.. Olur, olur.
— Yok yok, hiçbiri değil.. Seninle uzun uzun konuşmağa ihtiya. cim var.. Biz Perihanla ayrıldık.
— Aman Hikmet nasıl olur.. Be. nimle alay mı ediyorsun? İmkânı olmıyau bir şey varsa o da, senin bu işi yapabileceğindir...
— Ah Reşid. başıma gelenleri bilsen böyle söylemezdin ya...
— Ne oldu, ne bittise anlat ta ona göre inanayım..
— öyle bir haftanın, bir ayın işi değil.. Ben, senelcrcee bu acıyı için için hissediyormuşum da habe. rim yok..
— Gaflet bu kadar ilur. Fakat bilmem;
— Reşid.. Senin bilmediğin bir şey varsa o da bunu bilmediğindir. Her halde dedikodular nasıl olsa kulağına gelmiş ve bir fikir hasıl et-mişsindir.. Fakat hiç te öyle değil.. Hâdiseler sırasile benim ağzımdan çıkmadıktan »onra senin değil hiç kimsenin aklı bu güldüren faciaya yatmaz.
— Hayret.. Doğrusu şaşırdım..
— Ne hayret ediyorsun Reşid.. İş insanın fena arkadaşı olmasın.. Sen Belmayı tanır mısın
— Hayır..
— İşte bizim mesut hayatımızı yıkan bu kadın oldu. Bilmem Reşid . "8u kadın nasıl olmuş ta Perihanla ırkadaşlık peyda etmiş.. Zavallı saf Perihan bilmeden, düşünmeden o-nun iğf alile bütün bu hâdiselere sebep oldu.
— Peki şimdi Perihan nerede?.
— Artık bu şekildeki bir hayat-
Godard söze karıştı: — Evet gidiniz Müsyü, rica ederim gidiniz, neye maruz kalacağınızı bilmiyorsunuz, yoksa vukua gelecek hâdiselerden mesul olacaksınız.
Gazeteci ısrar ediyordu: — Affe dersiniz amma, bu tecrübeye teşebbüs eden ben değilim ki. Emir ada. mıyım. Gazetemin söylediklerini icraya mecburum.
Oliver: — Ayakta durmıyan bahanelerle vaziyetinizi ağırlaştırma, ym. diye söylenerek lâmbayı gazeteci Curtisin eline tutuşturdu. Gazeteci ile arkadaşları uzaklaşırken Godard kolunu, Oliverinkine geçirerek, arkalarından gitmek istedi.
Oliver: — Bir saniye durun, ev« zelâ uzaklaşsınlar, dedi.
Soğuğa rağmen, içinde yüzdüğü esrar karşısında Godard sıkıntı ve heyecandan terliyordu.
— Bu abdallar gidinceye kadan burada mı kalacağız?
Lâmbanın son ışıkları altında yü zü güldüğü görülen genç adam:
— Yeniden tekdirinize marue kalmamayı istiyorum da. Ve hem
sen
tan sonra nerede olabileceğini tasavvur et..
— Deme allahaşkına..
Yüzünü derin ve acı bir düşünce kapladı., öyle fena bir vaziyette kalmıştım ki.. Hemen:
— Sen hiç merak etme.. Bu meselenin altından seni kurtarıp alnının akile meydana çıkaracağım.. Demeğe mecbur oldum. Bir taraftan hem böyle söylüyor, hem de ergeç böyle bir şey olacağını tahmin ettiğimi düşünüyordum...
— Peki., dedim. Nasıl ayrıldınız.. Şunu bana olanca tafsilâtile anlat..
Derin derin içini çekti ve sonra ı
— Bilirsin., dedi.. İçime bir şüphe düştü mutlaka uğraşır, bu lurum. İşte Perihanın nazarı dikka. timi çeken ufak bir hareketi bütün bunları öğrenmeme sebep oldu.. Ha. ni biliyorsun ya Bursaya gittiğimiz zaman Perihana amcasında kalma, sı için tenbih etmiştim.. İşte biz onu öyle bilelim, o beri tarafta ötekinin berikinin iğfalde sefil bir hayata dalmış ve hâlâ gidiyor.. Maamafih ben bunları hemen şu birkaç ay zarfında öğrendim.. Kâfir kız bu kadar zaman aldattı amma en nihayette yakayı ele verdi.. Asıl kıyamet benden ziyade annesinin başına koptu.. Zavallı kadına daha ziyade acıyorum. Biliyorsun ki beni kendi evlâdı gibi sever...
Bir cuma günü idi.. Hiç unutmam.. O gün Perihanla beraber saza gidecektik.. Hava yağmurlu ve soğuk olduğu için birkaç arkadaş bularak vakit geçirmek için bir kahveye gittim.. Çünkü akşama kadar yıl vardı.. Ne ise saat altı oldu.. Kalktım.. Annesi işe gittiği için da ha gelmezdi.. Uzatmıyayım, doğruca eve gittim.. Kapıyı çaldım.. Fakat ne açan ne de bir ses vardı.. Kendi kendime:
— Allah allah dedim.. Beni mutlaka bekliyecekti.. Nereye gidebilir.
Tabiî kimseyi bulamayınca dönmeğe mecbur oldum.. Tam merdivenlerden aşağı inerken annesile karşı karşıya geldim.. Zavallı kadıncağız ihtiyarlık ve çalışmanın tesirde nefes nefese gelmişti.. Hemen elindeki paketleri aldım. îlk sözüm:
— Prihan bir yere mi gitti... demek oldu.. Ben birdenbire böyle söyleyince yüzüme baktı:
— Bilmem., dedi.. Bir yere git. miyecekti.. Sabahleyin sizin gelece, ğinizi söylüyordu. Galiba bu akşam bir yere gidecekmişsiniz?..
— Evet ben de onun için geldim. Her halde şimdi gelir..
Beraber yukarı çıktık, küçük o. danın yumuşak minderleri üzerine kendimi atıverdim. Annem içeride yemek hazırlamakla meşguldü. Kanepenin üzerinde yaprakları açık kalmış bir kitap gözüme ilişti. Aldım.. Adabı Muaşeret kitabı imiş... Perihanla olan arkadaşlığım zarfın-
neden titriyorsunuz?
Artık lâmbanm ışığı da kaybol, muş, her ikisi de karanlık içinde kal mışlardı.
Birkaç saniye bekledikten sonra Godard: — Allahaşkına Oliver burada kalmıyalım... Doğrusunu söylemek lâzımgelirse, ben.... çok korkuyorum.
— Neden? ortada bir tehlike olmadığını görüyorsunuz? Bu örtüyü de ne diye aldınız?
— Ben mi.... Tesadüfen dostum. Size korktuğumu söylüyorum.
— Haydi yavrum, sizi, Svanild beni korumağa memur etti galiba? Fakat her şeyin iyi gittiğini söylüyorum ya, bu kâfi. Tehlikede olan yalnız benim ve birçok şeyleri ben de biliyorum.
— Hayır, fakat onu kovmak i-çin ne demek lâzımgeldiğini artık zihnimde, onu hafızam bana öğretti. Heysea-.. Hysea! diye bağırmak lâzım!.. Niçin?.. Ne var?.,. Godard, geliyorI..
Ses bir bağırma ile nihayet buL du»
160 Çocuğa Elbise Dağıtıldı 175 Aç Yavru Doyuruldu!
Devrekta giydirilen yavrular
Devrek (Hususî) — Kazamıa çocuk esirgeme kurumu 939 yılı umumî heyeti genel merkez müfettişi Bay Neşet Boranın başkanlığında toplanmış ve kurumun mesaisi takdirle karşılanmıştır. Yeni idare heyetine Belediye reisi Ahmet Albay rak, Tahrirat kâtibi Salih Güneri, Nüfus memuru Mehmet Ergin, Maarif memuru Ragıp Eci, Halkevi
Çorlu Halkevi Ban dosu Çalışıyor
İA'I i -1 «laı 1^
’ | Ma İi

Çorlu Halkevi bando şefi ile bandoya mensup gençler bir arada
Çorlu (Hususî) — Çorlu Halke-vinin çalışma )olları arasında faalli yetil e bir varlık gösteren kol bando koludur. Bu kol, millî gün ve bay ramlarda çok işe yaradığı gibi evlenme merasimlerinde ve sünnet dü- [
da hiç görmediğim bu kitap beni meraklandırdı. Bir müddet sonra annem geldiği zaman sordum.
— Perihanın mı?
— Evet., iki üç gündür yeni çıktı.. Bütün boş vakitlerinde okuyup duruyor.
Tefrika No 49
— Kaçınız Godard, kaçınız. Size geldiğini söylüyorum, kaçınız, Heyse..a..a..
İnsanî bir sesle başlıyan bu ses, Godardın gizli odasından çıktığını işittiği tarif edilemiyen uluma ile nihayet buldu.
XXXI
Büyük otomobil şatoya gelirken, Vü de şosaya varıyordu.
Şatoda, Svanildin sualine Metrdotel Dalton, Oliverin henüz dönmediğini büdirdi. Genç kız gayri ihtiyarî pencereden dışarıya baktı. Yıldızlar parıldıyor, kuru bir soğuk et. rafı kasıp kavuruyordu. Tam, canavarın meydana çıkabileceği bir ge. ceydL
başkam Rıza Taşkıran, Tahsil memuru Rauf Güngör, baş öğretmen Abdülkadir Ayker seçilmiştir.
Kurum beş yıl içinde 160 çocuğa elbise, 42 çocuğa ayakkabı, 175 çocuğa iaşe, bir çocuğa para yardımı, 59 gocuğa mektep levazımı, 3 çocuğu tedavi yardımı yapmak su. retlle 420 lira 6 kuruş sarfetmiştir.
günlerinde de millî marş ve havala. rımızı muntazaman çalmak suretile kasabanın ve halkın müzik ihtiyacını temin etmekle muhitte kendilerine karşı bir sempati uyandırmışlar, dır. Azmi Selât
Bu esrada merdivenlerden yaklaşan bir ayak sesi., ve Perihanın bir kahkahası.. Nihayet içeri girdi. O gün biraz itinalı giyinmişti.
Biraz müstehzi:
— Oo.. maşallah dedim..
(Devamı var)
Çeviren : R. ŞAGAY
Luna, Svanildin zihninden geçenleri keşfederek: — Merak etmeyin. Bize söz verdi, dedi.
Madam York odasına çıktı. Luna holde, dıvarda asılı av hatıralarını tetkike koyuldu. Genç kız da kendi, sine izahat veriyordu. Her ikisi de lâkayt vaziyetlerine rağmen heyecanda idiler. Birdenbire telefonun çalması üzerine titrediler ve Svanild telefona koştu:
Vil: — Alo- Şato mu diyordu. Hemen Mis Hamandı çağırınız!
— Benim, ne var?
— Mis, canavar yine meydanda! Halbuki Müsyü Hamand ormanda, orada birisini katlediyorlardı. Bağırmalarını işittim. Kaçarken yolda
— Evvelâ, Semih ile küçük odada ne diye beraberdiniz?
— Fakat ala gelmeden beş dakika evvel oturmak için giımlşttm. Annenizle Nerminl beklemek için o turdum. Bu »ırada Semi t bey içeri girdi ve sigara içip içmediğimi sordu... Bu sualden şaşırarak menfi oe vap verince, bir çok kadınların siga. ra kullandıklarını söyledi ve bir tane tecrübe etmekliğimi teklif «tti. Ben de fena bir şey düşünmeden ka bul ettim.
— Tekrar ediyorum Ortada fe. na bir hareket yok. Yalnız daha ne de olsa çocuksunuz ve çocuk gibi hareket ettiniz. Fakat hariçten artık bir genç kız sayılırsınız ve o vaziyettesiniz. Bu sebepten gençlerle münasebetiniz de biraz ciddî, ve çekingen bulunman.12 lâzım.
Yanaklarımın kızardığını hisset-.
— Mademki., iş böyle.. Nasıl hareket etmeliyim, diye mırıldandım.
— Teklif edilen sigarayı reddetmek ve odayı, sadece bırakıp gitmek. Semih, modem kızlara, Amerikan artistlerine benzemeyi gaye edinen gençlere alışıktır, sizinle de ayni şekilde hareket etmek istemiştir. Fakat ben, sizin tam manasile temiz, ve samimî bir genç kız ola rak yetişmenizi gaye edinmek isterim.
Hemen yel imden kalkarak, içimden gelen bir hisle elini tuttum.
— Enün olunuz, ancak sizin tav. siyelerinizi takip edeceğim, çünkü yegâne itimat ettiğim kimse varsa o da sîzsiniz. Eğer tekrar böyle bir vaziyet ortaya çıkarsa dediğiniz şekilde hareket edeceğini... Ve asla sigara içmiyeceğimi size temin ede.
Kendisini gülmekten nıenedeıne-
— Esas sigarayı fena göstermi- 1 yorum Cahide. Beni iyi anlayınız Yalnız...
— Evet, evet anlıyorum... Onu, Semih beyin elinden almış olmaklı- „ ğım fena değil mi? Bunu da yapmı- 3 yacağıma emin olabilirsiniz!.. Peki, ■ benim sevimli olduğumu söylediği zaman ne cevap vermeliydim?
Kaşlan yeniden çatıldı, yeşil gözlerinde bir şimşeğin çaktığını gördüm.
— Bunu size söyledi mi?.. Olur şey değil... Ne cevap verdiniz?
— Benimle alay ettiği cevabını! . verdim.
— Peki sonra?
— İçeri girdiğinizde, böyle bir i
Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve büiUn ağrılarınızı derhal keser BEI gijj icabında gUnde s kaşe alınabilir, gg frga
Müsyü Kamanda rastladım. O, Müsyü Godardı iterek yalnız başına gitti
— Müsyü Godard ne yaptı?
— O da bisikletimi alarak otomobilin arkasından koştu Ormana gitmesine mani clmak istiyordu. Fakat Müsyü Oliver kendisini ya-kalıyarak çitin üzerine fırlattı.
— Pekâlâ, hemen büyük kapıyı açın.
Garaja koştu. Şoför henüz arabayı içeri çekmemişti. Depoda da benzin dolu idi.
Şoföre: — Hemen şatoya getirin diyerek geri döndü ve Luuayı sapsarı, fakat kendisine hâkim bir vaziyette buldu. Yainız çatık kaşları, ve parlak gözleri müthiş bir sinir gerginliği içerisinde bulunduğunu gösteriyordu.
Mis Eartendal, Müsyü Godardı yakalıyabiîir miyiz? diye sordu.
— Kestirmeden gideriz.
— Üç kişi’... Hayır, bir kadın da var! Bunu unutuyordum. Mutlaka zamanında yetişmellyiz Svanild! Kestirme buraya yakın mı?
şeyi akimdan geçirmediğini anlatmağa çalışıyordu.
Bir kaç saniye müddetle, Nail, nazarlarında bir tereddütle sessiz durdu. Sonra kararını vermiş bir tavırla:
— Cahide, bu neviden bir çok komplimanlara maruz kalacaksınız, dedi Ciddî bir tavırla bu gibi şeylerin hoşunuza gitmediğini, terbiyeli bir vaziyetle fakat can sıkmtısile gösteriniz. Ve haricî güzelliklerin fazla bir kıymeti olmadığını, esas cevherin manevî sahada bulunduğunu aklınızdan asla çıkarmaym! Bunları nazarda tutarsanız hayatın bir çok tehlikelerini, göstereceği değişik sürprizleri, bozulmadan, solmadan atlatırsınız.
Ayağa kalktı. İki ellerimi de tu. tarak gözlerini yüzüme dikti. Bu ciddi gözlerin esrarlı parıltısı altında ne yapacağımı şaşırdım.
— Kuvvetli, ciddî, daima düşün, celi olunuz.. Çünkü ufak bir delice hareket ve kendini bırakma, bazan bir insana bütün hayatı müddetince felâket halini alır.
Sesinde biı keder ve İstırap tit. reyişi sezer gibi oldum. Nazarlarının kısa bir müddet için derin bir hüzün içerisinde bulunduğunu farkettim.
Ellerimi bıraktı, ve tabiî halini aldı:
— Şimdi salona gidin Cahide, Annem, yahut Nermin artık aşağı ya inmiştir. Elbiselerimi değiştirip ben de geleceğim.
O gün. bütün davetlilere takdim edildim. Süheylânın dediği gibi hepsi d« sanat ve edebiyat âlemine men sup meşhur şahsiyetlerdi. Bir çokları bana karşı aJâka gösterdi. Hat tâ. bazıları da, hatırlanııda, şıklığı zarifliği ile bir iz bırakmış annemden, ve eserleri kıymetli birer sanat eseri olan babamdan bahsettiler.
(Devamı var)
Askerlik İsleri
Hân
Eminönü, Askerlik Şubesinden:
Şubemiz Yedek Subay kaydına nakliye ölçme süvari, ışıldak asteğ? men (yar subaylar) 939 nisan ayının muhtelif tarhilerinde 45 günlük staja tâbidirler. Devletten maaş a-lan bu subaylar maaşlarının mikda-nnı gösterir resmî vesika ile müracaatları ilân olunur.
— Burası oldı±ça yakın. Tara tepenin etrafında dik bir yokuştur. Doğruca ormana götürür. Fakat geçmesi de güç. Bir kere ölen ağabeyim otomobili üe düşmüştü. Par-çalansak ta oradan geçmeliyiz. Esas şosadan Godardı yakalamanın im. kanı yok. Bu kestirme ile beş daki-kaya kadar ya ormanda olacağız, yahut ta ölmüş bulunacağını.
Limanın arkasından gtüen metr dönerek; — fakat Mis Hamand son yağmurlar dereyi taşırtı»;»?, bu yol şimdi geçilemez bir vaziyette.
SvsnUd, cevap vermeden koştu. Çünkü otomobil galnugti. Otomobil park yolundan ûrhdı. Bir müddet yolu takip ettikten Mmra w
çayırlı^ girdi ve nibi;M dsr yoldan Derlem^ b^d. „ altlarmda ele ve karenhk hk »örmelerine mani oluyordu â-lut-l«r ara aıra yüdızUr.’ k..paorudu, Luna. arabanın lçariabu» duruyordu. Svanild gftel.rtm lC;.er lerin aydınlattığı dar vrj, kımıldamadan otomobil» kulla- t.
(Devamı vmf),

J
TIN II Al AH
21 MART 1939
Atlı Spor
Konkuripik - Arazi-Av Ve Manej Binişleri
At, insanlar için büyük bir spor vasıtası olmakla beraber memleket müdafaası ve ziraat noktai nazarından at çok büyük kıymeti haizdir. Fakat herhangi cihette kullanılacak olursa olsun ıslah edilmiş bir at neslini kullanmak şarttır.
Spor vasıtası olarak hangi oins ve kanda atların tercihan kullanıldığını sırası geldikçe yazacağız.
Evvelâ atlısporları biniş noktai nazarından tasnif edip her birini ayrı ayrı mütalea etmek icabeder.
Binişleri şu suretle ayırmak kabildir:
1 — Manej binişi,
2 — Arazi ve av binişleri,
3 — Konkur ipik - mâni atlama binişleri,
Bir de yüksek binicilik vardır ki bu kısım her at sporu ile meşgul olanın başaramıyacağı uzun seneler ve daimi bir surette çalış -mağa mütevakkıf, kabiliyet ve istidat istiyen bir meseledir.
Ayrı bir yazı ile anlatacağımız at yarışları ise atlı sporlardan, addedilebilir ise de bunun çalışma tarzı ve gayesi büsbütün başkadır.

At sporu ile meşgul olmak istiyen bir kimse ilk ata bineceği yer manejdir. Manej binişi atlısporla-nn alfabesidir.
Bir atı terbiye etmek için yaptırılan harekâta manej dendiği gibi bu harekâtın yapıldığı sahaya da manej denir.
Manej, dört köşeli mustatil şekilde bir arazi parçasıdır. Bunun yağmurlu havalarda ve kış mevsiminde çalışılabilecek şekilde üstü ve etrafı kapalı olanı da vardır.
Ata binmeyi öğrenmesini istiyen herkes muhakkak manejde çalışmalıdır. Yalnız bazı hocalar talebelerini evvelâ bazıları da sonra • manejde ata bindirirler. Bunlardaki düşünce şudur: Evvelâ manej-! de bindirenler:
(Acemi at üzerinde oturmasını, dizgin tutmasını, atı yürütmek, dur dutmak, çevirmek ve ilâh için yapılması icabeden tesirleri hocasından öğrenir. Bunları manejde tat-gik eder ve oturuşunu sağlamlaştır diktan sonra ancak araziye çıkabilir) . derler.
Sonra manejde bindirenler ise:
(Manej sahası mahduttur. Harekât monotondur. Acemi manejin sıkıcı harekâtından yılar ve bıkar. Bunun için evvelâ acemiye atı sevdirmek, atla tinsiyet peyda etmesini temin ettirmek, düşmek korkusunu izale etmek lâzımdır.
Bu da ancak acemiyi uslu at üzerinde daha ilk gününden araziye çıkarmakla kabil olur. Arazide hocası İle yalnız âdeta dolaşır. Bu gezintiler on beş gün kadar devam ettikten sonra maneje dönülür), derler.
Bu fikirlerin hangisinin doğru olduğunu münakaşa edecek değiliz. Her hocanın kendine mahsus bir öğretme sistemi vardır. Netice her ikisinde de aynidir.
Manej harekâtı hakikaten sıkıcıdır. Fakat harfleri bilmeden okumak öğrenilemiyeceğl gibi biliciler yaklaştıkları zaman av koyuverilir. Binişmez.
Acemi ata ilk bindiği gün vü-oudü kaskatıdır. Halbuki bu sporda vücudun gayet yumuşak ve sulp (aouple) olması lâzımdır. Acemi, attan düşmemek için, atı nasıl tutanağa uğraşır. Halbuki bu vaziyet gayet az devam eder çünkü vücut yaptığı daimi tazyik neticesinde çabucak yorulur ve atın beklenme, dik ufak bir hareketi biniciye muvazenesini kaybettirir, İetemfye is-temiye attan iner. Ama biçimsiz İner.
^cemi bir at için de vaziyet aynidir. İlk defa binilen bir atın yflcudu acemi binicinin vücudu gi-
bi kaskatıdır. Bunu manej harekâtı yumuşatır. Vücut yumuşadıktan sonra da istenilen harekât yaptırılabilir. Bu diğer sporlarda da böyledir. Bir güreşçinin boynu ne kadar kuvvetli olursa olsun köp rü kurmak için icabeden harekâtı yapmazsa, boyun adalelerini yumuşatmazsa, hiç bir zaman güreşte boynu üzerine olacak tazyike mukavemet edemez.
Muntazam manejde çalışmalarına devam eden binicinin matlup vücut yumuşaklığını temin ettiğini, ata nisbeten hâkim olmağa başladığını gören hocası artık onun araziye çıkmasında bir mahzur gör -mez. Daha doğrusu biniciye atı teslim etmekten çekinmez.
İlk arazi binişleri düz ve hafif meyilli arazi üzerinde yapılır. Atlar ekseriyetle arazi üzerinde tesadüf edecekleri ufâk tefek hendekleri, tabii mânileri kolaylıkla atlarlar. Binici manejdeki çalışmaları esnasında tek direkten müte-ekkil küçük mânileri de atladığı i-çin arazide süratli veya dörtnal ile aşılan bu tabii mâniler oturuşunu büsbütün sağlamlaştırırlar.
Arazi binişleri yavaş yavaş zorlamağa başlar. Daha fazla ârı-zalı arazi intihab edilir, meyiller dikleşir. Mâniler büyür.
Bu binişleri de muvaffakiyetle başaran binici için artık korkulacak bir şey kalmamıştır.
Bir acemi yukarıda yazıldığı şekilde muntazam bir çalışma neticesinde, 3 - 4 ay sonunda, bu binişlere iştirak edebilecek bir hale gelir. Fakat bu ‘binici hiç bir zaman tekemmül etmiş bir binici olmuş demek değildir. Binicilikte usctalığın hududu yoktur. Her sporda vücutla beraber kafanın da işlemesi lâzım gelirse de bunların hiçbiri binicilik ile kıyas edilemez. Sürati karar sahibi olmıyan bir kimse hiçbir zaman at üzerinde tamamiyle muvaffak olamaz. Atlar çok hisli mahlûklar oldukları için binicinin altındaki atı gayet iyi bilmesi ve ona göre hareket etmesi lâzımdır. Bu sporda binici hem kendini hem de atını idare etmek mecburiyetindedir. Binicinin bilmesi icabeden şeyler saymakla bitmez. Esasen bunun için biniciliğin hududu yoktur, denilir.
Arazi binişlerinin değişik bir şekli de av binişleridir. Bu binişlere dama köpeklerle çıkılır ve muhtelif şekillerde yapılır. Bunları sıra ile anlatacağız
Arazide köpeklerin bulup çıkardıkları avı (tilki, karaca, geyik ve ilâh gibi) yaklaşıncaya kadar devam eden binişler, hakiki av binişleridir.
Arazi köpeklerin kendilerinden av bulmalarına müsait değilse, avlanacak hayvan evvelden temin e-dilir. Tesbit edilmiş olan av arazisinin bir noktasında bu av beklenilir. Köpekler ve biniciler yaklaştıkları zaman av koyuverilir. Biniş diğerinde olduğu gibi av köpekleri tarafından yakalanıncaya kadar devam eder.
Bu binişlerin güzelliği, avın köpeklerin elinden kurtulmak çin gelişi güzel kaçışı ve ne istikamet te gideceği belli olmamasıdır. Bilhassa Ingilfcerede yapılan av binişleri bazan saatlerce devam ettiği vakidlr.
Buna arazi üzerinde tesadüf edilen ve güçlükle atlanabilen büyük mânileri de ilâve edecek olursak binişin ehemmiyeti meydana çıkar.
Köpeklerle avsız yapılan binişler de vardır. Bu binişler bir iz üzerinde köpekleri takip etmek suretiyle olur. Çuvaldan bir torba içine bir av hayvanının tersi konulur. Bu torba arazide sürünerek bir h çekili». Köpekler bu bin ba-
Bu Tükrükten İllallah!
(Baştarafı 4 cü sayfada)
— Dart öyle ise oradan bana, yarım kilo börek te eve götüreyim! dedim. Herif böreği güzelce darttık-tan sonra ne yapsa beğenirsiniz? Onları sarmak için kâğıda uzanırken kendisi de parmaklarını tükü-rüklemesin mi?
Bu tükürük işi, bu asırda, bu zamanda artık çekilir şey değildir.
Şehrin temizlik işlerine bakanlar, artık parmaklarını tükürükli-yenlerin enselerinden sıkıca yapış-malıdır, Tükürük bu, nisan yağmu. ru değil!
Osman Cemal Kaygılı
Afyon
Milletler cemiyeti namına bir heyet Anadoluda tetkik er yapmıya geldi
Afyon istihsal ve ihraç edilen memleketlerde bir müddettenberi tetkikler yapmakta olan milletler cemiyeti afyon ve İçtimaî yardımlar bürosu şefi Mösyö Ekstranal ile muavini Mösyö Reuborg dün sabah şehrimize gelmişlerdir.
Bu zevatı istasyonda Türk — Yugoslav afyon bürosu Türk delege si Ali Sami ve toprak mahsulleri o-fisi umum müdür muavini Şakir Turalı, ofis İstanbul şubesi müdür muavini Nuri Orak karşılamışlardır. Delegeler hariciye vekâleti na mına Perapalasta misafir edilmişlerdir. Her iki delege çarşamba günü Ankaraya giderek orada alâkadarlarla bazı temaslarda bulunduktan sonra muhtelif afyon mm-takalarımızda vaziyeti tetkik et. mek üzere Anadoluda bir tetkik seyahatine çıkacaklardır.
Avrupada Spor Hareketleri
Bu pazar yapılan rogbi - boks - yüzme - tenis müsabakaları
Bu pazar Avrupada yapılan neticelerini öğrendiğimiz Rogbi, boks kayak, yüzme, tenis müsabakalarını hülâsa olarak takdim diyoruz:
Rogbi:
Bükreş muhteliti - Haydelberg muhteliti ile 3—3 berabere kalmış, Baden muhteliti Burgund Fran sız muhtelitini 9—8 yenmiştir.
Boks:
Nevyork: Amerika orta sıklet boks şampiyonu Armstrong 15 ra-vundluk bir maçta Feldmanı 2,12 saniyede nakavut etmiştir.
Kayak:
Antan: 116 erkek 110 kadın iştirakiyle yapılan Commer kupası kayak müsabakalarında 5500 metre uzunlük 800 metre seviye farklı koşuyu 4.24.4 dakikada Walter kazanmış Kıtz Buhl ikinci, Feix üçüncü olmuştur.
Yüzme:
Leypzig: Pomaranya bölgesin -den Leskovski 100 metre kurbağalama yüzmeyi 1.10/1 de bitir -miştir.
Tenis:
Roma: tertilb edilmiş olan beynelmilel tenis turnuvasında Ken-kel Bohemyalı Koskayı, Yoguslav Prıncıc Mitiçi yenmiştir.
Kadınlar arasında Flarian Somayı yenmiştir.
Milli küme maçları ve Fenerbahçeliler
Fennerbahçe klübü müessisler ve idare heyetinin hasılat taksimi meselesinden millîküme maçlarına iştirak etmeme kararına rağmen futbolcuların bu kararı diıı-
şına geldikleri zaman kokuyu alarak olmıyan bir avı yakalamak için koşmağa başlarlar.
Bu iz üzerinde istenilen büyüklükte muhtelif mâniler konulur. Atlılar köpeklerin arkasından bu mjnileri atlıyarak izi takip ederler. izin bittiği yerde av binişi bitmiş olur.
Av binişleri daima binişi idare eden bir binicinin (Mayater) in idaresinde yapılır. Biniciler mayste-rin takip ettiği yolu takip etmeğe ve onu geçmemeğe meoburdurlar.
Garip Bir Vaka
Kaptan vapurda ölünce ölüsünü denize atmışlar
İstanbul zabıtası dün limanımıza gelen İngiliz bandıralı Aires Ford vapurunda bir hâdise tahkika ti ile meşgul olmaktadır.
Yunanistandan limanımıza gel. mekte olan bu vapurun birinci kaptanı Prais yolda kaptan köprüsünden düşerek ölmüştür. Vapur bu hâ. diseyi müteakip ikinci kaptanın ida resinde Çanakkaleye gelmiş ve vaka orada zabıtaya haber verilmiş olduğundan ilk tahkikat yapılmıştır. Vapur bundan sonra cenazeyi hamilen istanbula doğru gelmeğe başhyarak dün limanımıza vasıl olmuştur. Vakadan evvelce haber, dar edilen İstanbul zabıtası derhal vapura giderek ölüyü aramışlar fakat bulamamışlardır.
Bunun üzerine gemi erkânı isticvap edilmiş ve şu cevaplar alınmıştır :
— Cenaze yolda etrafı rahatsız edecek derecede taaffün etti. Bu -nun üzerine İstanbula varmadan ö-lüyü denize atmak mecburiyetinde kaldık!
Zabıta tahkikata devam etmektedir.
Yolcu nakleden bir yük motörü yakalandı
Dün Ankara isimli bir yük motörü Haydarpaşadan Sirkeciye yol cu naklederken yakalanmıştır.
Liman nizamnamesi mucibince yasak olan bu vaziyet sebebiyle de. niz ticaret müdürlüğü bu motor hakkında kanunî tahkikata başlamıştır.
lemiyerek dünkü millîküme maçlarına iştirak ettiklerini yazmıştık.
Fenerbahçe idare heyeti ver -■dikleri karar hilâfına hareketlere ön olanlar hakkında tahkikat yapmakta; olduğu ve taayyün edecek vaziyete göre en şiddetli disiplin cezaları verilerek tatbiki için önümüzdeki pazar saat 10 da müessisler umumî heyetinin toplanacağını öğrendik.
îdare heyeti mi haklı? futbolcular mı haklı? umumî dedikodudan uzak kalmak için bu hususta düşündüklerimizi vaziyet tavazzuh edince yazacağız.
Beden terbiyesi Umum müdürlüğünde tayinler
Ankara (Hususî) — Teşekkül eden Beden Terbiyesi Umum müdürlüğünün Hazirandan ltiba -ren faaliyete geçecek olan federasyonlarına şu zevatın tayin edildiğini haber aldım.
Atletizm:
Reis: Ahmet Fetgeri, İkinci reis: Adil Giray.
Güreş:
Reisi Seyfi Cenâb, İkinci reis: Sadullah Çiftçioğlu.
Aza: Yüzbaşı Tayyar.
Su sporları:
Reis: Abdurrahman, İkinci reis: Rıza Sueri.
Dağcılar:
Reis: İsmail Hakkı,
Iskrim:
Reis: Fuad Balkan.
Futbol:
Reis: Nüzhet Abbas, İkinci reis: Ziya Ateş.
■ Manej binişlerinde (koşum hayvanı olarak kullanılan Perşeron ve emsali müstesna) her cins hayvanlardan istifade edebilir.
Arazi ve av binişlerinde ise biraz daha titiz davranmak lâzım -dır. Çünkü bu binişlerde atların koşu, nefes ve mânia kabiliyetleri büyük rol oynar. Bu sebeple ya-rımkan İngiliz attan ekseriyetle diğer kandaki atlara tercih edilir.
Konkur ipiklerle at yarışlarından gelecek yazımızda bahsedeceğiz.
intihap
Faaliyeti
(Baştarâfı 1 inci sayfamızda)
maktadır.
Gümüşhane, 20 (A.A.) — Vilâyetimizde müntehibi sani seçimi bit miştir. Büyük bir sevinç ve arzu ile reylerini Parti namzetleri lehine kullanmış olan halkımız sevinç içindedir.
Boluda
Bolu, 20 (A.A.) — Vilâyet ve kaza merkezlerinde halkımız coş. kun tezahüratla ikinci müntehip se çimine iştirak ederek reylerini Parti namzetlerine vermişlerdir. Seçime iştirak eden müntehip miktarı yüzde doksandır, ikinci müntehip sayısı ise 637 dir.
Sıvasta
Sivas, 20 (A.A.) — Sıvasta ya. pılan ikinci müntehip seçimi çok büyük bir şevk ve heyecanla devam etmektedir. Daireyi intihabi-yelerden alınan malûmata göre seçime iştirak nisbeti yüzde 90 ı bulmuştur. Bütün müntehipler rey lerini Cümhuriyet Halk Partisi nam zetleri lehine kullanmaktadır.
Şibinkarahisar
Ş. K. hisar (A.A.) — Vilâyetimizde ikinci müntehip intiha batı bugün bitirilmiş ve Parti namzetle, ri kazanmışlardır. Havaların mü-saadesizliğine rağmen halkımız büyük bir alâka ile reylerini kullanmışlardır.
Gaziantep
Antep 19 (A.A.) — Gaziantep merkez kazasında ikinci müntehip seçimi dün başlamış ve Parti namzetleri ittifakla seçilmişlerdir.
Köylerde ve şehirlerde halkımı zın intihabata karşı gösterdiği şuur lu alâka ve hassasiyet gönüllere fe rah verecek bir vaziyettedir.
Burdurda
Burdur, 19 (A.A.) — Merkez ve kazalarda ikinci müntehip seçimi bitmiştir. Vatandaşlar reylerini büyükbir tehalikle ve ittifakla Partimiz namzetlerine vermişlerdir.
Zonguldakta
Zonguldak, 19 (A.A.) — İkinoi müntehip seçimi vilâyetin her tarafında bugün tamamen bitirilmiş ve Parti namzetleri kazanmışlardır Halkın, bu intihabatta gösterdiği alâka çok memnuniyet vericidir, iştirak nisbeti yüzde doksan beşi geçmiştir.
Muğlada
Muğla, 19 (A.A.) — Vilâyetin ikinci müntehip seçimi tamamlanmıştır. Rey kazananların nisbeti yüzde 98 i bulmuş ve müttefikau Parti namzetlerine verilmiştir. Bu neticeden yaberdar olan halk yaşa sın "Millî Şefimiz İnönü,, ve "payidar olsun Partimiz,, diye temennilerini göstermişlerdir.
Halk ellerinde bayraklar olduğu halde sokakları dolaşarak teza. hüratta bulunmuşlardır.
Karaya oturan bir yunan şilebi
Üç dört giln evvel Bozca ada önlerinde sis yüzünden karaya oturan Yunan şilebi kendi vesaitiyle kurtulduğu İçin dün limanımıza gelmiştir.
Vapurun oturduğu mahal bir parça kayalık olduğu için vapur bazı yerlerinden ehemmiyetsiz surette hasara uğramıştır. Dün geminin dip tarafları dalgıçlar tarafından muayene edilerek sefere mâ ni bir hali olmadığı anlaşılmıştır.
Tramvay yoldan çıktı
Taksim — Bayazıt hattında iş-liyen 168 numaralı tramvay arabası dün akşam saat 11 buçukta köprüden Eminönüne gelirken yoldan çıkmıştır.
Araba, yapılan çalışma ile yerine konmuş, hâdise bu suretle zararsız atlatılmıştır.
Yeni basılan
RİZA TEVFiK
Hayatı ve şiirleri
RAMAZAN G. ARKIN
220 sayfa ve 6 fablo Istanbuld Resimli Ay mat-baasıTürk Limited şirketinde 60 kuruş fiatla satılmaktadır.
Sayfa: 7
Bir Kadın ile üç Çocuğu Cehalete Kurban Gittiler
(Baştarafı 1 inci sayfamızda)
Bakkal Haşan Marganiya; biraz rahatsız olması dolayısile evde bulunduğundan dükkândaki evlâtlığı Niyaziyi köylü kadının istediği yanlışlıkla; müthiş bir zehir olan fare ilâcı (sıçan otu) nı vermiştir!..
Birşeyden haberi olmıyan cahil köylü kadın eve gidince; evvelâ kendisi; müthiş zehiri ilâç niyetine yemiş ve sonraya kalan parçalan, da çocuklarına yedirmiştir!..
Biçare ana ve en küçüğü 7 yaşın, da bulunan, diğerleri 8, 9 yaşında olan zavallı yavrucukları biraz sonra zehirlenme alâimi göstermişler ev feci izdiraplar içinde ölmüşlerdir!..
Hâdise derhâl şehrimize haber verilmiştir-..
Tahkikata vaziyet eden Müddei umumîlik; bakkal Haşan Marganiya ile evlâtlığı Niyazi?’t: tevkif o-lunmuşlardır!...
Bahri Lostar
RADYO
Sah: 21/3/939
12.30 Program.
12.35 Türk müziği. Pl.
13,00 Memleket saat ayan, ajans meteoroloji haberleri.
13.15 Müzik (Senfonik plâklar)
13,45-14 Konuşma (kadın saati-Ev hayatına ait)
18.30 Program.
18.35 Müzik (Dans plâkları)
19,00 Konuşma (Türkiye postası)
19.15 Türk müziği (Fasıl heyeti) Safiye (Tokay ve Tahsin Karakuş.
20,00 Ajans, meteorolojo haberleri, ziraat borsası (fiyat)
20.15 Türk müziği.
Çalanlar: Vecihe, Refik Fersan Ruşen Kam, Cevdet Kozan, Reşat Erer.
Okuyanlar: Necmi Riza Ahıskan Melek Tokgöz.
1 — Osman beyin: Segâh peşrevi.
2 — Tanburi Ali efendi - Segâh şarkı - Dilharabı aşkınım.
3 — Hacı Arif bey - Segâh şarkı - Olmaz ilâç sinei satpareme.
4 — Ruşen Kam . Kemençe taksimi.
5 — Suphi Ziyanın . Müstear şarkı - Dönsek mi bu aşkın şafağın, dan.
6 — Halk türküsü - Bülbül taşta ne gezer.
7 — Halk türküsü - Esmer bu gün ağlama.
8 — Ahmet Rasimin - Hicaz şarkısı - Can hastasıyım.
9 — Mustafa Nazifin - -Hicaz şarkısı - Göğsünde açılmış.
10 — Hicaz şarkı - Kurdu meclis âşıkan.
21,00 Memleket saat ayarı.
21,00 Konuşma ( Hukuk ilmi Yayma Kurumu)
21.15 Esham, tahvilât, kambiyo nukut borsası (fiyat)
21,25 Neşeli plâklar - R.
21.30 Müzik (Radyo orkestrası-Şef: Haşan Ferit Alnar)
1 — Mendelssohn - Bartholdy Ruy Blas uvertürü.
2 — W. A. Mozart.
41 numaralı senfoni, do mşjöt (Jüpiter senfonisi)
Allegro viyace
Andante cantabüe
Menuetto.
Molto allegro.
3 — P. Cornelius
Bağdad berberi uvertürü.
4 — F. Massenet
Scenes pittoresçues
1 — Marche
2 — Air de Ballet
3 — Angelua
4 — Fâte Boheme
22.30 Müzik (Eğlenceli plâklar) 23,00 Müzik (Cazband - Pl.) 23,45.24 Son ajans haberleri ve
yarınki program.
^««■■»■■■■■■■■■■aaaaaaaaaaaaaaaaSv^ f Dr. Hafız Cemal * 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
1 Lokman hekim
Dahiliye Mütehassısı Divanyolu 104
; Muayene saatleri pazar hariç
■ Jîer gün 2,6 - 6 salı, perşembe S ve cumartesi sabahlan 9 - 12
î fukaraya T. 22393
Sayfa t 8
- tenisabah
21 MART 1939
Haşan Deposu Karaköy Şubesi Açıldı
Haşan Deposu İle Alâkadar Olanların Sirkeci Liman Hanın Altındaki Mağazaya Müracaatları
| TİYATROLAR
TURAN TİYATROSU
Bu akşam Halk gecesi
Ertuğrul Sadi Tek ve arka, daşları arzui umumî üzere OTELLO 4 P. 1 Tablo
(Se) Atila Revüsü- Miçe Penço Varyete Miçe Pençef varyetesi Localar 100, her yer 20, Paradi 10 Kuruş.

Bu akşam
Tepebaşı dram kısmında KORKUNÇ GECE 8 P.

HALK OPERETİ
B.u akgam 9 da Zozo Dalmasla
(Halime)
Çarşamba M. Yesarinin AŞK BORSASI Yeni operet

Bir Tek Tüp Sizin de Bu Neticeyi Almanıza Kâfi Gelecektir !
Bu gün ilk iş olarak bir
RADYOLiN
alınız ve bitinciye kadar her yemekten sonra kullanınız. Bu müddet sonunda dişlerinizin evvelkinden çok daha parlak, çok daha beyaz ve çok daha temiz olduğunu göreceksiniz.
KANZUK
ÖKSÜRÜK ŞURUBU
“Sirop Pectoral,,
Eski ve yeni bütün öksürükleri geçirir, balgam söktürür, bronzları temizler, nezle ve gripten korur, göğüsleri zayıf olanlara bilhassa şayanı tavsiyedir.
İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ Beyoğlu. İstanbul
....................
Gazete Kitabevi Süleyman Gezer ve Osman Sezglner Aydın: Hükümet bulvarı No. 73 Her nevi gazete, mecmu kitab “Yeni Sabah,,ın geçmiş nüshaları bulunur.
RÂDYOLİN'in bellibaşlı iki huşusiyeti vardır. Evvelâ dişlerdeki kir tabıkasıaı sö cer, yemek, içki ve sigara dumanının husule getirdiği lekeleri çıkarır, soı a dişleri vıkar, parlatır ve mik ropları % 100 öldürür. Sabah, Öğle ve Akşam her yemekten sonra Günde 3 defa
ZAYİ — 3707 sicil No. 11 ara-bacı ehliyetnamemi zayi ettim; yenisini alacağımdan hükmü yoktur.
Arabacı Nazar
RADYOLiN
□iç Ivîacunile Dişlerinizi Muntazaman Fırçalayınız.
Edirne Belediye Riyasetinden :
Edirne mezbahasına yapılacak ol .a 71832 üıa 61 kuruş bedeli ke-şifli soğuk hava deposu ve buz fabrikası 45 gün müddetle kapalı zarf usulile münakaşaya çıkarılmıştır. Talihler şartname proje ve keşifnameyi İstanbul ve Edirne belediyesinde görebilirler. İhale 25 Nisan 939 tarihine müsadif salı günü saat 15 tir. (1857)
! Rıza Aslan
Umum Gazeteler, Mecmua, Kitap, Fotoğraf, Gramofon, Plâk, Kırtasiye SATIŞ EVİ
DİVRİĞİ
Alaturka ve Alafranga
YEMEK KİTABI
Yazan : Fahriye Nedim
Her eve lâzım oian bu kitap yemeklerin nasıl pişirileceğini gayet sade ve herkesin anlayabileceği şekilde öğretir.
Flatı 50 kuruş
Satış Yeril înkılâp Kitapevi, İstanbul
9 Zührevi ve cilt hastalıkları ■
| Dr.HgyriÖmsr
I. ğ(cden sonra Beyoğlu AğacamiB I karşısında No. 33 Telefon 41353a
Zayi Bono
Türkiye Jş Bankası A. Ş. Istan* "bul şubesine 10. 10. 936 tarihînde iki sene vade ile yatırdığım meba-
İnhisarlar İstanbul Başmüdürlüğünden:
1 Nisan 939 tarihinden itibaren boş rakı şişeleri satın alınmıyacak-tır. Ellerinde idare monogramını havi boş rakı şişesi bulunupta satmak istiyenler mevcutlarını 31 Mart 939 akşamına kadar İdarenin Kasımpa-şada kâin tuz ambarına getirmeleri ilân olunur. (1858)
liğa mukabil mezkûr şubeden aldığım 13980/306 No. lu maa faiz 333 (T. lirasını natık vadeli bonomu kaybettim. Hükmü olmadığını ilân ederim.
Çar.akkalede yüzbaşı Hikmet Bora eşi Leman Bora
En tatlı zevk havasını
Tane Kuruş
Samsun 25 (Madenî kutu) 45
Samsun 20 30
Salon 20 35
Çeşit 100 14 5
Modern
Âdabı Muaşeret
Yazan : SÜHEYLÂ MUZAFFER Askere, memura, kadını erkeğe, talebeye günün en lüzumlu eseri. 1939, senesi muaşeret adabının tekâmülüne göre yazılmış ilk kitap.
Fiatı: Cildsiz 50, Cildli 75 kuruş.
Satış yeri : İNKILÂB KİTABEVİ
Nafıa Vekâletinden :
Eksiltmeye konulan iş;
1 — Büyük Menderes üzerinde Işıklı gölünün sulama suyu id-dihar havuzu haline konması, keşif bedeli “1133860” liradır.
2 — Eksiltme 13—4—939 tarihine rastlıyan Perşembe günü saat 15 de Nafıa Vekâleti Sular Umum Müdürlüğü Su eksiltme komisyonu odasında kapalı zarf usuliyle yapılacaktır.
3 — İstekliler eksiltme şartnamesi, mukavele projesi, Bayındırlık işleri Genel şartnamesi, fennî şartname ve projeleri “50” lira mukabilinde Sular Umum Müdürlüğünden alabilirler.
4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin “47 765” lira “80” kuruşluk muvakat teminat vermesi ve eksiltmenin yapılacağı günden en az sekiz gün evvel ellerinde bulunan bütün vesikalarla birlikte bir istida ile Vekâlete müracaat ederek bu işe mahsus olmak üzere vesika almaları ve bu vesikayı İbraz etmeleri şarttır.
Bu müddet içinde vesika talebinde bulunmıyanlar eksiltmeye iş-
ilânları ||
İstanbul Belediyesi
Konservatuvar yatı kısmı talebesi için yaptırılacak olan ve hepsine ! 1430 lira bedel tahmin edilen 65 takım kasketile beraber haricî elbise açık eksiltmeye konulmuştur. Elbisenin nümunesile şartnamesi Levazım Müdürlüğünde de görülebilir. İstekliler 2490 sayılı kanunda yazılı vesika ve 107 lira 25 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 27-3-939 pazartesi günü saat 14 buçukta Daimî Encümende bulunmalıdırlar.
(1596)
Devlet Demiryolları İlânları |
I
Muhammen bedeli (1597’ lira olan 6 kalem muhtelif cins lâstik 1 2 3 4 * 5 malzeme 3—4—939 pazartesi günü saat (10.30) on buçukta Hay - j daı-paşada Gar binasındaki satın alma komisyonu tarafından açık : eksiltme usuli ile satın alınacaktır.
Bu işe girmek istiyenlerin kanunin tayin ettiği vesaik ile (119) lira (78) kuruşluk muvakat teminat ariyle birlikte eksiltme günü saa- ■ tine kadar komisyona müracaatları lâzımdır.
Bu işe ait şartnameler Haydarı asada ;Gar binalındaki. satınalma i komisyonu tarafından parasız olarak dağıtılmaktadır. (1784)
tirak edemezler.
5 — isteklilerin teklif mektuplarını ikinci maddede yazılı saatten bir saat evveline kadar Sular Umum Müdürlüğüne makbuz mukabi linde’ vermeleri lâzımdı'.-.
Postada olan gecikmeler kabul edilmez. “820” “1554”
TÜRK HAVA KÜRÜMÜ
Büyük Piyangosu
Altıncı Kgşidsj 11 -Nisan-939 dadır.
Büyük İkramiye: 200.000 Liradır,
Bundan başka 40.000,25.000,20.000 15.000 10.000 liralık ikramiyelerle ( 200.000 ve 50.000 ) liraltk iki adet mükâfat vardır
Di K K AT:
Bilet alan herkes 7 Nisan 939 günü akşe-mına kadar biletini değiştirmiş bulunmalıdır..
Sahibi: Ahmet Cemaleddin SARAÇOĞLU
Neşriyat müdürü: Macit ÇETİN Basıldığı yer Matbaai Ebüzziya