[DEMOKRASİNİNDİR!
PERŞEMBE 18 MAYIS 1950 * Fiyatı her yerde 10 kuruş.
Telefon : 15619 v 15315 * Denizciler Cad. 2 ★ Posta kutusu: 193
Yıl : 2 — No. 382 * Telgraf adresi: Zafer Gazetesi - Ankara
MAHİR
(İstanbul Elbise Evi eski kâtibi) H&zır ve Ism*r!xn* Tuhafiye ve Elbise MAĞAZASI AÇILDI
Örtün kalite - fiyatlarla oayııı müfterilerinin
emirlerine hasırdır.
Anaf ortalar, Alı ancak lolt. ti - Yeni Belediye tinaeı tltında Telefon: !«♦?•
D. P. Genel idare Kurulu toplandı
Geniş bir Af Kanununun ve demokratik bir Basın Kanununun çıkarılacağının kuvvetle muhtemel olduğu ısrarla söyleniyor
D. Parti Hükümeti devlet işlerinde tasarruf teminine gayret edecek
Cumartesi günü yapılacak D. P. Meclis grupu
toplantısına büyük bir ehemmiyet affolunuyor
Demokrat Parti Genel İdare Kurulunun dün yaptığı toplantıda hazır bulunan üyeler
Demokrat Parti Genel İdare Kurulu dün saat 14 de Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar’ın Yenişe-hirdeki evinde toplanmış ve bütün üyeler bu toplantıda ihzarı mahiyette fikir teatilerinde bulunmuş ve bazı kararlar alınmıştır.
Genel Kurul üyelerinden Celâl Bayar, Fuat Köprülü, Refik Ko-raltan, Adnan Menderes, Samet Ağaoğlu, Dr. Celâl Ramazanoğlu, İhsan Şerif Özgen, Hulûşi Köymen, Üzeyir Avunduk, Nuri Özsan, Sıtkı Yırcalı, Kâmil Gündeş, Kemal Özçoban, dünkü toplantıda hazır bulunmuş, fakat Refik Şevket İnce ile Fevzi Lûtfi Karaosmanoğlu ye-tişememişlerdir.
... Söyle&diğir,u göre, ihzarı mahiyette olan bu toplantıda Cu -martesi günü saat 15 de yapılacak D. P. Meclis Grupu toplantısı hahis mevzuu olmuş ve Meclis Grupu Başkanlığı seçimi üzerinde durulmuştur.
Bundan sonra Demokrat Parti milletvekillerinin bu aefa fazla ol-
Acı bir günün hatırası: Mümtaz Faik Fenik, bundan 2,5 ay evvel mevcutla olarak îstanbula götürülürken İstasyonda Celâl Kayarla vedalaşıyor.
HAPİSHANEDEN,,ÇIKAN MtLLETVEKiLi
Mümtaz Faik Fenik
hürriyete kavuştu
F. Sirmen adaleti sona erdi, milli adelettecelli etti
Vazife büyük ve çetindir...
Yazan : Mümtaz Faik Fenik
| stanbul, 17 (Başmuharri -| rimizden telefonla) — Hapishaneden geliyorum... Al-nımda henüz dört köşe demir parmaklıkların soğuk izleri yar. 27 Şubat günü bu sütunlarda sizinle vedalaşmış ve hepinize Allahaısmarladık demiştim. Çünkü Fuat Sirmen adaleti, bütün formaliteleri kendi isteğine uydurarak, beni seçimler zamanında hapse tık -mak cesaretini kendisinde bul -muştu. Beni zorla susturdular; fakat hürriyete susamış, iradesine sahip millet susmadı; olanca kudreti ile didindi, hakkını istedi; ve nihayet bunu almasını bildi.
Hapishanede koğuş arkadaşlarımla beraber, biraz geç de olsa, o-lam biteni adım adım takip ediyorduk. Bütün çektiğim azap ve ıztı-rap, hürriyetsizlikten daha çok, bu büyük inkılâbın içinde bir nefer olarak hizmet edememekten doğuyor, içim içimi yiyordu. Fakat Allaha bin şükür ki, büyük milletimin bu mücadelede muzaffer olduğunu bana gösterdi; ve senelerden-beri milli iradeyi hiçe sayan bir zümre hâkimiyeti, nihayet millî iradenin tam tezahürü ile son buldu.
Bu eşsiz ve sessiz mücadele, kansız ve şuurlu bir ihtilâldir. Milletin yalnız bu hâdise dolayısiyle olgunluğundan bahsedenler hata ederler. Yığınla inkılâplar başarmış, asırlar boyunca koskoca imparatorluklar yaşamış ve nihayet Cumhuriyeti kurmuş olan bu millet, tarihin her devrinde bu olgunluğunu, vatanseverliğini daima isbat etmiş ve daima muvaffak solmuştur. O-nun bu büyük mücadeleden muzaffer çıkacağına esasen itimat el-■^teyorduk. Millet, son başarışı ile, bunu bilmiyenlere, hâlâ anlamak istemiyenlere bir defa daha isbat otti.
Son inkılâp, idareyi ellerinde bulunduranlara büyük bir derstir; onun için hepimiz canla başla çalışacağız; şimdiye kadar yapılan ha talan tekrar etmiyeceğiz, nefsimizi, menfaatlerimizi istihkar ederek, şa-
dece milletin enirinde ve hizmetinde vazife göreceğiz.
Soruyorlar: Ne yapacaksınız? diye... Cevap verelim:
Demokrat Parti Halk Partisinin yaptıklarının çoğunu yapmasa, veya yapamadıklarına el atsa, muhakkak bundan millete hayır gelecektir.
Biz çok iyi biliyoruz ki, son seçimlerde alınan neticeler, milletin Demokrat Partiye olan sevgisi kadar, ★ (Devamı Sa. 6 Sü: 4 de) 1
Celâl Bayar’ın teşekkürü
Demokrat Partinin milletvekili seçimlerinde elde et -tiği büyük muvaffakiyeti tebrik için bir çok vatandaşlarımızdan telgraf ve mektuplar almaktayız.
Her birine ayrı ayrı ce -vap vermeğe ve teşekkürlerimizi bildirmeğe şu sırada, işlerimizin çokluğu imkân vermediğinden delâletinizi rica ediyoruz.
Vatandaşlarımızın gösterdikleri büyük alâkanın minnettarıyız.
Demokrat Parti Başkanı
Celâl Bayar
ması nazarı itibar»! alınarak ve D. P. nin eskiden işgal ettiği yerlerin kâfi gelmeyeceğinden iki partinin yerlerini değiştirmesi için Büyük Millet Meclisine müracaat edilmesi karar altına alınmıştır.
Genel Kurul bugün de saat 14 iden itibaren toplanacaktır.
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 4 de)
Yarın sabah şehrimize gelecek olan Mümtaz Faik Fenik "artık dizginii demokrasi geçmiştir,, digor
Gülünç bir broşürün çirkin yalanlan
D. P. hiçbir idare âmiri ve devlet memuru hakkında kara liste tanzim etmemiştir
Ağır başlı muhalefete bir örnek!
Ulus, artık dürüst, vekarlı ve itemkinli bir muhalefete geçeceğini yazarken onun ilân nüshası olan .Ankara . Akşam Haberleri, nin kendisini böyle bir kayıtla bağlamadığı anlaşılıyor. Bu gazete dünkü sayısında büyük başlıklarla; Kilis muhabirine atfen, Kilise hiç gitmemiş biri tarafından Ankaıada uydurulduğu pek belli bir sözde haber neşrediyor.
Bu habere göre, «Demokrat Partiye mensup üç yüzü mütecaviz bir kitle, kaymakamın evinin ö-nünden dolaşarak Cumhuriyet Halk Partisi önüne gelmişler» Demokrat Parti lehinde ve Halk Partisi aleyhinde bağırmışlar ve C. H. P. binasından içeri girip «salonda bulunan radyonun üzerine çıkarak bağırıp çağırmışlardır.»
Kilis’te, hattâ bütün dünyada ü-zerine 300 kişinin çıkmasına müsait bir radyo olduğunu bilmiyoruz. Fa-
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 0 da) |
Ankara'nın yeni milletvekilleri
D. P. nin tam listesini ve aiınan oy miktarlarını aynen bildiriyoruz
Ankara İl Seçim Kurulu dün Ankara’da kazanan Demokrat Listeyi aynen neşrediyoruz:
Doğduğu yer
Parti listesini neşretmiştir. İsmi
Sadri Maksudi Arsal Mümtaz Faik Fenik Hâmit Şevket İnce Osman Talât lltekin Seyfi Kurtbek
Talât Vasfi Öz Muhlis Ete
Fuad Seyhun
Osman Şevki Çiçekdağ Salâhattin Âdil
Muhlis Bayramoğlu Ramiz Eren
Cevdet Soydan Abdullah Gedikoğlu Salâhattm Benli
Ömer Bilen Hamdi Bulgurlu Dağıstan Binerbay
İstanbul Ödemiş Ayaş Gelibolu Ankara İstanbul Uzunköprü Çiçeksağ İstanbul Ankara Nallıhan Kızılcahamam Ankara Ankara Avanos Ankara Bâlâ
Oy sayısı
150035 149966 149450 149014 146735 148414 147622 146700 146654 146352 146323 145499 145370 145368 144749 144635 143293 142568
- İstanbul, 17 (Telefonla) — Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik, Fuat Sirmen tarafından siyasî bir ter tiple atıldığı hapishaneden milletin kararı ile çıkmıştır. Halk Partisi a-daletinin karşısında millî adaletin bu yüksek tecellisine ne kadar şük-retsek yeridir. Başmuharririmiz An-karadan milletvekili seçilmiş, ve teşriî masuniyetini iktisap eder etmez savcılık tarafından bu sabah Sultanahmet cezaevinden tahliye olunmuştur. Kendisi yarınki Perşem be günü akşamı ekspresle Ankara-ya hareket edecek ve Cuma günü sabahı 9.5 de Ankarada olacaktır.
Mümtaz Faik Fenik’in tahliyesini bekliyen bir çok gazeteciler sabahın erken saatinde cezaevine gelmişler ve onun hürriyete kavuşmasını kutlamışlardır.
Mümtaz Faik Fenik, gazetecilerin kendisine sordukları muhtelif suallere şöyle cevap vermiştir:
— Ben dört duvar arasından, çıkıyorum. Size ne havadis verebilirim, siz bana söyleyin. Benim şahsî hislerime gelince: Biliyorsunuz üç aya yakın bir zamandır koğuşumda karyolamın üzerinde bağdaş kur-! maktan başka bir şey yapamadım. 11 Fakat millet çok işler başardı. Mem I lekette eşsiz bir inkılâp oldu. Büyük Türk milleti reyini açıkça iz-| har etti ve şimdiye kadar devam e-I dip gelen iktidara bütün kuvvetiy-1 le:
—Veto! Diye haykırdı!...
Buna inkiyad etmek zaruri idi.
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 2 de)
Demokrat Parti Milletvekillerinin
isim ve illerinin tam listesi
AKINTIYA---1
L___.KÜREK
yar, dün parti merkezinin kapı
Haber aldığımıza göre, İstanbul Halk Partisi tarafından bir broşür yayınlanmış ve Demokrat Partinin seçimleri kazanması üzerine genel merkezin idare amirlikleri ve u-mum müdürlüklere kendi adamlarını getirmek için hazırlıklara baş-
sında kendisini karşılıyanlarla
ladığı ileri sürülmüştür. Yine aynı broşürde Demokrat Partinin bir kara liste hazırladığı bu listede Demokrat Partiye müzahir olamıyacağı tahmin edilen kimselerin bulunduğu iddia edilmektedir.
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 5 de)
Demokrat Parti milletvekilleri ye kazandıkları vilâyetlerin tam listesi aşağıdadır:
Afyonkarahisar:
Ali İhsan Sabis, Kemal Özçoban, Ahmet Veziroğlu, Dr. Avni Tan, Süieyman Kerman, Bekir Oyna-ganlı, Gazi Yiğitbaşı, Abdullah Güler, Salih Torfilli.
Ağrı:
Dr. Kasım Kiifrevî, Celâl Yar-
dımcı, Halis Öztürk.
Antalya:
Dr. Nazifi Şerif Nabel, Ahmet Tekelioğlu, Akif Sarıoğlu, Dr. Bur-hanettin Onat, Ahmet Tokuş, İbrahim Subaşı, Dr. Fatin Dalaman.
Amasya:
Kemal Eren, Cevdet Topçu, Hâmit Koray, İsmet Olkaç.
Aydın:
Prof. Dr. Fuat Köprülü, Adnan
Menderes, Fevzi Lûtfi Karaosmanoğlu, Ethem Menderes, Dr. Namık Gedik, Şevki Hasırcı, Dr. Bâki Ök-tem.
Bolu:
Fahri Belen, İhsan Gülez, Mithat Dayıoğlu, Vahit Yöntem, Mahmut Güçbilmez, Zuhuri Danışman, Kâmil Kozak.
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 1 de)
Oh I dünya varmış!
YEDEKÇİ
Sayfa: 2
18 - 5 • 1950
■
H. Partisi ektiğini biçmiştir
Bu başlık altında A. N. Karacan birbirlerini aldattılar ve bugünkü «Milliyet» de ezcümle şunları yazıyor:
«Memlekette en mühim inkılâpları gerçekleşt.rdıkten sonra bir Mayıs gününün akşamı halkın irade-1 siyle iktidarı k
neticeyi aldılar.»
Sıra ile
________________9a»ı«» ..«.«««.» , «Cumhuriyet» de Nadir Nadi, siyle iktidarı kaybeden, iktidarı Halk Paıtis.n.n uğradığı ağır mağ-kaybetmekle kalmıyarak sanki is- lûbiyctten sonra Meclise ancak zaif kambil kâğıtlarından yapılmış bir b*r muhalefet halinde ve kıymetli şato gibi yıkılan, çöken Halk Parti-; elemanlarından mahrum olarak ge-.. . . I lorp&ini {,11 vaziyette
muvazene ve murakabenin nasıl sağ lanabiieceği sualini sorarak şu ça-
sinin siyasî macerası, üzerinde ib - lcce^in* yazmakta, retle, d.kkatle durulacak haz n bir --------
hikâye teşkil eder. Bu hâdise b.ze -
daha öğretmiştir ki, tarih hakikaten relere işaret etmektedir: bir tekerrürden ibarettir ve bir «Bugün vaziyet başka türlüdür, memleketi, —millet istemediğe tak- Seçimlerde pek ağır bir yenilgiye dirde—sonu gelmiyecek şekilde ida- uğnayan Halk Partisi, kendi kabul re etmek, bir milleti arzusuna rağ- ekseriyet sistemine uygun o-
men ve ebediyen bir nevi zorla sü- lar{Jk Meclise pek az sayıda mıllet-rüklemek kabil değ İd r. 14 Mayıs vekdi sokab.lmişt r. Teşrî mekaniz seçimleri bir daha gösteriyor ki, mamızı verimli bir şekilde yürüte-bu gxbi idareler, beş sene, on sene, bilmek için vaziyetin düzelmesi ge-hattâ bazan belki otuz sene sürebi- rektir-lir, fakat ne kadar mükemmel ve u..... 1
teşkilâtlı olursa olsun, her totaliter idarenin rnhayet bir gün sonu gelir.»
Muharrir, Halk Partisinin mağlûbiyet sebeplerini inceledikten sonra şu neticeye vanyor:
«Bütün bu vaziyetler, eğer İnö nü, zamanında Halk Partisi Genel başkanlığından çekilerek tarafsız bir devlet reıis kalsaydı, kendi, şahsi nüfuzunu ve makamının sağladığı tesirleri Halk Partisi çarklarına yağ gibi kullanmasaydı, belki yme de önlenebilir, Halk Partisi millet nazarında daha salim bir yola girerek bugün düştüğü vaziyet derecesinde elim bir vazıyete yine de düşmi-yebılırdı. Fakat İnönü dahi, o kadar halk içoıde dolaşmasına rağmen, bel ki etrafı daima politikacılarla çevrili gezdiği iç«n, halkın içinde kaynaşan temayüllere bir türlü nüfuz edeme di. Devlet idaresindeki tecrübeleriyle olgunluğun kemaline varmış olmasına rağmen siyasî hayatının belki en büyük hatasını işliyerek Halk Partisi Genel Başkanlığını bırakmadı, yalnız İnönü kalmayı bilmedi. Mesulıyetsız bir Cumhurbaşkanının şahsiyeti içinde partiye, dolayıs.yle mecl.se, dolayısiyle hükümete, dolayısiyle icra kuvvetlerine hâkim bir parti genel başkanı-nın aynca bulunmasını, politika hesaplarının muvazene unsuru olarak, belki faydalı saydı. Basının hem devlet reisi, hem parti başkam kalmanın doğru olmıyacağı yolundaki samimî ikazlarına kulak bile asmadı.
Bu suretle şef, hükümet, parti, meclis ve bir kısım muharrirler,
Bu hususta yeni Meclise ve partilere ayrı ayrı vaz feler düşüyor. Bir defa memleketimizde f.kir ve tartışma hürriyetini köstekliyen bütün engeller kaldırılmalı, ileri ve tam mânasile garplı bir basın kanunu yürürlüğe konmalıdır. Söz ve yazı hürriyeti olan yerde millî murakabe kendiliğinden kurulur. Şurada, burada beliren düşünceler nasıl olsa Meclise kadar sızar, sızmasa b le halk efkârının ifadesi haline geldiği zaman hükümete istikamet verici bir kuvvet kazanır.
Bunun dışında, Halk Partisi kendi bünyesini ıslah etmek yolunda ş'm diden harekete geçmeli, halkın içine girerek, onun ruhunu kavramak şartile plân ve prensiplerini ihtiyaca göre yeni baştan ayarlamalıdır.»
Gençlik Bayramı ne zaman ?..
Millî Eğitim Bakanlığı bilindiği gibi dün bir tebliğ yayınlayarak 19 Mayıs Spor ve Gençlik bayramı gösterilerinin Meclisin açılışını takip eden günlerde yapılacağını ilân etmiş bulunuyor. Türk mJleti büyük Atatürk'ün Samsuna ayak bastığı bu günü kutsal günlerinden biri olarak benimsemiştir; Türk gençliği, a , dinin verildiği bu güne her sene bütün gayretiyle hazırlanır ve o gün de, bu memleketi kendisine emanet ettiği Büyük Atasını anar. 19 Mayıs tarihi Türk mileti ve Türk gençliği için bir milleti ve Türk gençliği içn de gü 1 nünde kutlanması icabeden.
Genç mekteplilerin dünden-beri gazetemize şahsan olsun, telefonla olsun yaptıkları mü-rac*ıatlan, gösterilerin tehir e-dllmesinden ve hattâ bayram gününün ilân dahi edilmemesinden duydukları teessürün canlı bir ifadesi olarak kabul ediyoruz. Millî Eğitim Bakanlığının bu hususu göz önüne almasını ve hiç değilse bayramın ne günü yapılacağını süratle ve kati surette ilân etmesini beklemekteyiz.
Edebî Bohisler
A. Hâşim'in şiirinde
mana
Üst tarofı lâfı güzaf..
Hull Giy Ing liz Takımı dün gıldi
Bu hafta şehrimizde iki maç ya pacak olan İngiltere ik.nci 1 gj takımlarından Hul City futbol takı mı dün öğle üzen uçakla Filistin-den şehrimize gelmiştir
Fil.etinde yaptığı iki maçta da 1-0 galip gelen Ingiliz takımı, önü-müzuekı Cumartesi günü Demir-6porla, Pazar günü de Gençlerbir-liğı ile 19 Mayıs Stadında karşılaşacaktır.
Hul City takımında sol iç oynayan ve aynı zamanda takım kaptanı bulunan Ra.ch Caıter 30 defa beynelmilel olmuş bir oyuncudur, îngıl.z oyuncular bu sabah 19 Mayıs Stadında bir antrenman yapacaklardır.
★
Bilet satı*
B. T. Ankara Bölgesi Başkanlığından:
20 ve 21 Mayıs 1950 tarihlerinde bölgemiz Dem_rspor ve Gençlerb.r-lığı takımla, ile karşılaşacak olan Ing.Lz profesyonel takımlarından Hull City maçlarının bilet satışına bugün Floryaspor mağazasiyle stad g şelermde başlanmıştır.
Kapalı tribün 3, açık tribün 2, er 1 liradır.
*
Sahafta
ı yapılacak Hendbol maçları
19 Mayıs Stadyumunun
Bu hafta 12 May;; CUdj Umiumuu dış sahasında hentbol Ankara bi-rıncd.ğı müsabakaları yapılacaktır.
20/5/1950 Cumartesi günü Saat 15.45 de Karagücü - Hılâlspor. Saat 17.00 de Harpokulu - Etlıkspor.
24/5/1950 Çarşamba günü de saat 17.30 da Karagücü - Hilâlspor karşılaşacaktır.
Eyüboğlunun resim sergisi
İstanbul Güzel Sanatlar Akade--misi öğı etmenlerinden ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu son yirmi yıllık resimlerinden mürekkep sergi açmak üzere şehrimize gelmiştir.
Yüz elliye yakın eser teşhir e-dilece.c olan bu serginin Dil . Tarih ve Coğrafya Fakültesinde açılması muhtemeldir.
Men cerrebe - el - mücerreb..
«Hürriyet» de (iğne ile kuyu ka zan) fıkrasında diyor ki?
«Tecrübesiz tecrübe etmeyin!» bu y urmuşlar dı; zahir, tecrübeliler ken d-leri olacak... Fakat, dikkat bu-yurdunuzsa görmüşsünüzdür ki, işlerinin ehli oldukları şüpheli: Tarih profesörlerinden Başbakan, dahiliye mütehassısından Tekel Ba -kanı, felsefe mualliminden İçişleri Bakanı, pratik hekimden Ulaştııma Bakanı... Sayın sayab.ldiğmiz ka dar. Bunların hang.si tecrübeli?
Kendi sahalauında belki öyle... Fakat sahalarından dışarı çıkınca hemen sendelem ye başlıyorlar. Tec rübeli olduklarına delil olarak bir kısmı saçını, sakalını gösteriyor ama bir kısmında o da yok!
Yeni seçime şükretsinler ki, onun sayesinde, s.yaset ve idare sahası nın acemi çaylakları meslekî tecrübelerine devam etmek fırsatına kavuştular, ve memleketi tecrübe tah tası olmaktan kurtardılar.
Yarın daireler tatil edilecek
19 Mayıs Cuma günü yapılacak spor bayramının belirsiz bir tarihe ı tehir edildiğini dün bildirmiştik.
Diğer taraftan aldığımız malûmata göre 19 Mayıs günü kanunen millî bayramlar arasında bulunduğu 1 ıç.n spor bayramı yapılmamasına rağmen yine eskisi gibi daireler ta-til edilecektir. !
Pa.'to hırsızı
Bayındırlık Bakanlığı ahçı ya I inaklarından Yusuf’un vestiyere ■astığı palto aynı yerde çalışan odacı Şükrü Gürcan tarafından çalınmıştır.
Şükrü çaldığı paltoyu İtfaiye meydanında satarken suçüstü yabalanmış ve savcılığa teslim edilmiştir.
J «— Yazımın başlığı olan (Ahmet
| Hâşim şiirinde mâna ve tabiat) ı okuyan biraz tereddüt edecektir. Çünkü bu başlıkta bir —tabiat— kelimesi geçmektedir. Burada bu kelime; karakter, mizaç, huy, zevk anlamına kullandığımız tabiat değil beş duyumuzla varlığına inandığımız arz, güneş, ay, sular, deniz, ağaçlar, kuşlar, dört mevsim v.s. ı olan o güzel varlıktır—»
| Edebiyatı cedidenin kültür alayı Servetifünun mecmuasında yazardı. Bu mecmua Ahmet Ihsan tarafından kurulmuştu. İlk sayısı 27 Mart 1891 de çı.;tı. Tevfik Fikret’i Recaizade Mahmut Ekrem buraya başmuharrir olarak tavsiye etmişti. Bu mecmua etrafında, Tevfik Fikret, Cenab Şahabettln, Halit Ziya ve Mehmet Rauf toplandılar, bol eserler verdiler. Sanat sanat içindir ı formülü ile yazdılar. Bu toplantı-j nın adına Tevfik Fikret - Hal.t Ziya mektebi de denilmiştir. Serveti fünun topluluğu dağılıncaya kadar yazdılar. (Mektep, ayni fikir ve felsefeye inananların meydana ge-! . tirdığı topluluğa verilen bir ad’dır.) Realist mektep, Romantik mektep, Sembolistlerin meydana getirdikleri sembolizm mektebi v.s...
| Servetifünun mecmuası 1901 yılına kadar çıktı ve yazılar yazıldı.
1 Müdafi ve münekkit Hüseyin Cahit I (Yalçın) ın 1901 yılında büyük Fransız İhtilâlinden bahseden —Hu huk ve Edebiyat— adlı makalesi ile 6 ay kapatıldı. İlk defa Servetifünun mecmuasının 7 Şubat 1896 da ve 256 sayılı nüshasına yazmak bu mektebin ateşlilerinden Tevfik Fik rete nasip olmuştur. Bu topluluk dağıldıktan sonra daha başka bir yenilik yapmak isteyen fakat Ser-vetifünun’dan da pe.t ileri gidemi-yen o zamanın genç nesli yeni bir topluluk meydana getirmek istedi, ler. Bir gün Tahsin Nahifin evinde toplanarak bu topluluğa ne ismi verelim diye düşündüler. Önceleri (Sınaî Emel) koymak istediler. Fa kat, Tahsin Nahit, Şahabettin Süleyman, Mehmet Behçet, Emin Bülent, Yakup Kadri (Karaosmanoğ-lu) ve Ahmet Hâşim’in, Celâl Sa-hir (Erozan) ın işledikleri bu yeni topluluk artık son şe.dini yani —Fecri âti— adını aldı. Burada mü him bir noktaya temas Edeceğim;
C. Ş. Gedikoglu
müstahkem şehir kapıları gibi sımsıkı kapalıdır. Her el o kapılan 1te-mez.»
Görülüyor ki, şair hiç bir zaman bir terzi veya ayakkabıcı gibi şiir İmal eden sanat :âr değildir. O duyarsa yazar. Malzeme bulunca yazmaz. Binaenaleyh şairden bir ayakkabıcıdan ayakkabı bekler gibi şiir bekliyemeyiz. Mukaddimede netice itibariyle şunlar da zikrediliyor;
«...Şiirler var kİ sular gibi akşamla renklenir ve ağaçlar gibi mehtapla gölgelenir, güneşin ziyasında İse bu ayni şiirler teneffüs edilmez bir buhar olur...
... En güzel şiirler mânasını kari’-in ruhundan alan şiirlerdir.»
İşte o kıymetli şair, tabiattan alın iniş başlıbaşma birer mevzu olan başlıklarla şiir yazmıştır.
Esasen onun:
«Seyredelim eşkâli kavafı, Ben havz-ı hayâlin sularında. Bir aksi mülevvendir onunçin; Arzın bana ahcâr-ü nebatı.» Parçasını okumak, hayalinin ne kadar engin ve zengin olduğunu anlamağa yeter. O muhayyilesinde kırmızı lâle dudaklı, sürmeli gözlü, mevzun ve çekici bir kadın yaşatmaz. Hattâ hayatında bile nişanlandığı bir bayandan, zevksiz ve kaba bulduğu için ayrılmıştır. Şimdi ve receğim şiir başlıkları onun tabiata ne derece ne derece müptelâ ve vurgun olduğunu izah edecektir. «Öğle, Akşam, Gece, Seher. Siyah Kuşlar, Kuğular, Yaz. Sonbahar, Kış, Deniz. Orman, Bülbül, Karanfil.»
İşte şimdi Ahmet Haşlm’in prlz-bu ve yedi
renk kadar açık ve güzel şekilde görünüşünü örneklerden takip ede-lim:
Güneşin sulara halka halka aksini, halsiz kuşların sahilde bitgin halde bekleyişlerini —Öğle— adlı
Tavuk çalmış
Hayrettin Kaıagün isminde bir şahıs Yenişehir semtinde oturan Fenha Kuru isminde bir kadına ait kümesten tavuk çalarken suçüstü yakalanmıştır.
Tavuk hırsızı Hayrettin hakkında tahkikata başlanmıştır.
Kaçakçılık vak'ası
1950 Nisan ayı ıçmae yurdumu-
zun kıyı, Karasuları ve sınır oolge- | — -------- -----—-------«»—.
lermue raauyeıte oulunan uumruk önceleri kadın şairi olarak tanınan ûiunuıaza kara ve deıuz teşKrueri, ' Celâl Sahir’in hem edebiyatı cedide, olayı suanu kaçakçüarıa çar- 1 bera iecri dc
pışara^ olayı da ça^pışmasız | yat cereyanına iştirâkidir.
Karşılaşmıştır. ,
Bu oıayaa: 318 kaçakçı yakalan- edebiyatımız mış suç rneti olaıak taşıdıkları 22 OAİ'Vf’r
. auet muhtelif cins tüfek ve taban-
ca, 819 adet mermi ile ayrıca ka-, çak taşıt aracı olarak da 1 motor, ı 1 araba, 2 kayık, 34 at ve ester, . * merkep ele geçirilmiştir.
Bu kaça.c olaylarının ve silâhlı . çarpışmaların çoğu güney bölgesin-k de vukubulmuştur.
Bu ay ıç.nde giriş kaçağı olarak:
429 kilo ipekli, 51 kilo yünlü, 31 kilo pamuklu mensucat, 467 «iio eski . eib.se, 8 kilo çay ve kahve, 1119 çeşitli yiyecek maddesi, 994 baş , taşı, 3860 defter sigara kâğıdı, 2135 kilo hububat, ve ayrıca .)51 kilo çeşitli yiyecek maddesi, 92 kilo ve ayrıca 1167 adet çeşitli gümrük ı eşyası yakalanmıştır.
Çıkış kaçağı olarak da: 1244 kilo ı çeşitli yiyecek malddesi, 994 baş ke6im hayvanı, 1844 kilo tütün, 47 kilo uyuşturucu madde, 427 kilo ve ayrıca 41 adet çeşitli gümrük eş-j yası, 3750 kilo ve 11 adet Tekel mad-Türk halkı, terakkiperverlikle desi ile 1235 lira değerinde Türk ve devam edilmesini, mulıazakârlığa, yabancı parası ya.calanmış; kaçak-yahut irticaa kayıtmamasını iste- . çılar adalete, kaçak eşyalar da ilgili iniştir. I idarelere teslim edilmişlerdir. '
Tüfk halkının verdiği karar
«Akşam» m (Dikkatler) sütununda şu fıkrayı okuyoruz:
«Bir nevi muhalefet vardı ki, dim siyasete âlet etmek istiyordu; koyu bir muhafazakârlığı temsil ediyordu; irticaa b.le kayıyordu.
Her türlü neşir vasıtalarını kullanarak, bu cins muhalefet, meramı m umumî efkârımıza bldirebildi. Halkımızı da, köylüler, kasabalıLar dah.l, en geniş ölçüde, hükmünü verdi: O cins muhalefeti istememiştir.
Türk genel oyu, Atatürk inkılap larının tabiî devamlarından biri o-lan bir idare cipsini tercih etrniş-t.r. Bu da, şimdiye kadar sürüp gidenden, prensip itibariyle, apayrı değildir. Aynı «terakkiperver v. yenilikçi ruh», şimdi idareyi ele a-lacaklarda da vardır. Ancak, tatbikatı daha iyi başaracaklarını idd.a ediyorlar. İnşallah muvaffak olurlar.
Uzun zaman, çok uzun zaman başucumda oturmuş. Ben uyuyunca gitmiş. Ondan o gecenin hâtırası olarak bende şöyle bir hayal kaldı:
Işık altında kızıl saçlar.... Bir anne tebessümü kadar tatlı bir gülümseme... Onun arkasında da İri yan, erkek yapılı hastabakıcının gölgesi...
ON İKİNCİ FASIL
Bir buçuk ay sonra evlenmiştim. Karım, Madam Hilda Coie kırk sekiz yaşında, sakin, aklı başında, yüzüne bakılır gibi, dul bir kadındı. Nasıl oldu, nasıl ev lendlm, bilmiyorum. Bunun hakikat olduğuna hâlâ inanmak elimden gelmiyor. Çok islerdim bütün bunların bir rüyadan ibaret olmasını; fakat rüya değil. Olan biteni anlatmam lâzım.
Şubat sonuna doğru havalar anormal bir hal aldı. İlkbahardayız sanıyordum. Nevyork ha vasinin nıütehavvil olduğunu çok işitmiştim, fakat ne de olsa, kışın hiddet ve şiddet nden bana Nice’i hatırlatan bu güneşli, aydınlık sabahlara birdenbire geçiş insanı şaşırtıyordu. Yine böyle güzel bir sabahtı. Muayene olmak İçin zaman zaman ziyaret ettiğim Doktor Knopfler:
— Bütün gün nasıl vakit geçiriyorsunuz? diye »ordu
poltiques—te Tarihçi «Albert Sorer» in güzide talebesi olan Yahya Kemal Beyatlı, diğeri Sembolizm’i mizacına uygun bulan öz şiir şairi Ahmet Hâşimdir.
| İşte bu öz şiir şairinin şiirleri mehtaplı gecelerdeki bahar manzaraları gibidir. Ahmet Haşime Karanfil şairi de derler. Ona bu adı verdiren ve kızgın karanfil buharı gibi kokan kıpkırmızı şiir işte: -Yârin dudağından getirilmiş. Bir katre alevdir bu karanfil, Rûhum acısından bunu bildi.
Düştükçe vurulmuş gibi yer yer, Kızgın kokusundan kelebekler, Gönlüm ona pervane kesildi.» Ahmet Hâşlm bambaşka bir şairdir. Hani bizde şair deyince, içli, yalvaran, sevgilisinin hasreti ile ağlayan, ah eden insan, zayıf, çelimsiz insan hatıra gelir. Halbuki Ahmet Hâşim’de bu anlayışı bulamayız. O tamamen tabiat hasreti ve sevgisiyle başbaşadır. Ahmet Hâşim sembolizm’i mizacına uygun buldu ve onu işledi demiştim. Acaba sembolizm Avrupa’dan garp edebiyatından bilhassa Fransız edebiyatından Ahmet Haşime nasıl geldi?.
Sembolizm’in Fransa’da üç büyük mümessili, Paul, Verlaine, I Stephone Mallarmâ, Arthur Rim baud’durler. Asıl onu mektep ola-rak etrafa tanıtan Jean Morâas’dır. ) Bu sairler ilk eserlerini verdikleri , jîie Anmet Ma ,r
şaman arda an aşümaz karsılanmiŞ maslndan „u , ’
lar. Çunku onların kullandığı dil * ..
3 ■ 4 asır önceki Fransız dili idi. Mâna itibariyle okuyucu nasıl anlıyorsa öyle olsun demişler. Hattâ S. Mallarmâ der ki: «Ş ire is m ver. mek onun dörtte üçünü feda et. „.ıııc „ rnek. tir. Şiirde trnsram muş.kiS1ne ,iirinde 5Öy]e kıvmpt verdiler. Vezin, kafıvevi -v_________:» .....
î ktidan, kaybetmeleri, C.
H. P. mensuplarına e3kl huylarını unutturmuş değildir. Bir kaç gün, darbenin tesiriyle duran tefahür politikası yeniden başlamıştır.
Demokrasiyi memlekete biz getirdik, Türkiyeyi harpten biz kurtardık, gibi edel(vata ilâveten şimdi de, örnek mu: alfetl biz karacağız lâfı meydana çıkmıştır.
Şeyhin kerameti kendinden menkul olduğu gibi, C. II. P. nin başarılarını da yine kendisi terennüm etmektedir.
Bundan başka, seçimlerin dürüst olmasından dolayı da en büyük hisseyi kabullenmiş bulunmaktadırlar. Bunda bir parça hakikat şemmesi varsa da, b^ze göre bu, yalnız zevah’rden ibarettir. Hakikî sebepler ise tamamen başkadır: *
1— Bilindiği gibi, son zamanda Ulus ve emsali gazeteler, Demokrat Partinin dağıldığını, bir sürü vatandaşın C. H. P. ye kaydolun-duğunu büyük başlıklar altında, sevinçle ilân ediyorlardı. Bunun
boşuna olmadığı şimdi anlaşılmış bulunmaktadır. Hakikaten köylümüz, yapılan tazyikler sonunda bıkarak, kurtuluş çaresini ancak C. H. P. ye kaydolmakta bulmuş ve öyle yapmıştı. Bu sayede, en hayatî mevzuu olan soyunun hiç yoksa kesllmlyeceğini hesaba katmıştı. Bu vaziyet, Halk Partisi başında bulunanları sevindirmiş ve büyük halk topluluğunu teşkil eden köylünün müzaheretini temin
ettiği zehabına düşürmüştür.
2— Son zamanlarda yapılan seyahatlerde, bazı idare âmirlerinin göze girmek endişesiyle, civardan para ile adam toplayarak, büyük kalabalıklar meydana getirmesi ve bunun içten gelen samimî bir topluluk olduğuna, kendilerini 1-nandırması.
kıymet verdiler. Vezin, kafiyeyi ikinci dereceye attılar. Bu şairler arasında, Paul Verlaine müziğe ve S. Mallarmâ de mânaya ehemmiyet verdiler.
Ahmet Hâşim’in sembolizm’i nasıl işlediğini, şiirlerinde ve anlayışında, aynı zamanda da kafiyelerinde göreceğiz. Tamamiyle —Subjec-tivisme— iç âlemin dinlenmesi, duyulması ve şiir haline getirilmesinin ve tabiatın renklerini örneklerde duymadan önce şiirin mânası üzerinde kendisinin söylediklerini okuyalım: ı
«Tahta bir levha gibi ancak kuvvetli bir vuruşla ses çıkaran zekâya kıyasen, ruh ölünce belâğatin | bütün gürültücü köhne malzemesi itibardan düştü. Kuvvetli seslere, .eskin renklere ve gürültücü ziyalara lüzum kalmadı. Şiir bir akşam manzarası gibi, uzak akisler, silik şekiller, baygın renklerle dolu ve tatlı bir alacalığın istilâsı altında kaldı.» Şiirin ne güzel bir portresini çizdi. Şimdi onun —Piyâle— adlı şiir kitabından, mukaddime olarak yazdığı şiirin mânası hakkındakl düşüncelerini okuyalım:
«Şair, ne bir hakikat habercisi, ne bir belâğatlı insan, ne de bir vazıı kanundur. Şairin lisanı, —Nesir gibi— anlaşılmak İçin değil, fakat j duyulmak üzere vücut bulmuş, musiki ile söz arasında, sözden ziyade musikiye yakın mutavassıt bir lisandır...
...Mâna aramak için şiiri deşmek I ... .......................
terennümü yaz gecelerinin yıldızla- Gök yeşil, yer san mercan dallar, nnı râşe içinde bırakan hakir kuşu Dalmış üstündeki kuşlar yâde.» eti için öldürmekten farklı olmasa 1 — *-
gerek..
...Bilâ mübalâğa denilebilir kİ, . , ___________________________________
. _ , herkesin anlıyabileceği şiir, münha. Bir süvari geliyor kan rengi.,
olan musiki kaynağı olan (Nâoclas-1 sıran dûn şairlerin işidir. Büyük. Başlıyor şimdi melûl akşamda; 6icisme) yapan, Paris’te —Sc.ences şiirlerin methalleri, tunç kanatlı ' ★ (Devamı Sa: 5 Sû: 1 de)
hem fecri âti, hem de Millî edebi-_________________ :"•* “—: Millî kaçak vaka sı ile edebiyat diyoruz, buna bu adı söy-' lerken insanın akima acabi önceki —z miilî değil miydi?
suali geliyor. Evet önceleri de edebiyatımız millî idi. Şiir, ve romanda garp tesiri ve yenilik ge.öllerini hazmediyorduk. Taklit değildi bu Tanzimat edebiyatı. Edebiyatı Cedide, ve kısmen fecri âti böyle oldu Daha sonra Anadolu’dan Millî kaynaklardan sesler de gelmiye başladı. Bu Mehmet Emin Yurdakul idi. Bu Anadolu çocuğu öz evlât millî hisleri terennüm etmeğe başladı. Hattâ, Edebiyatı Cedide orkestrasına Anadolu’dan kavaliyle gelmiş bir şair diye söylenir bu arslana.. îşte bakın:
«Ben bir Türküm dinim cinsim uludur, Özüm, sinem ateş ile doludur.» seslerini bu kavaliyle o terennüm etmişti
Bütün bu edebî olaylar arasında o güne göre yepyeni, başka renkte sesler de kulağa gelmiyor değil. Bunlar tek başına yol tutan şahsiyetlerdir. Buna ferdiyetçi şiir cereyanı diyebiliriz. Misalleri parmakla gösterilecek kadar azdır. Birisi, şarkıları, gazelleri sanki bir beste
I
•Yeşil sularda büyük İnciden çiçekler açar,
Gümüş böcekler okur âba bir neşide-i hâb,
Durur sevahîlin üstünde, biheves bitâb,
Güneş ziyasını içmiş benat hâbü serâb.»
O yaz gecelerinde, onun mehtabı nasıl duyduğunu, hayal ettiği Vuslat kuşunu biz de duyalım: «İşveyle fısıltıyla gülüşle, Olmuş şebi sevda yine bihab. Oklar gibi saplanmada kalbe; Düştükçe semadan yere mehtab.
Buseyle kilitlenmiş ağızlar, Gözler neler eyler neler işrab. Uçmakta bu ateşli havada; Vuslat demi bir kuş gibi bltab.» Şair, insanNann arasından sıyrılıp çıkmış, kimsenin duyamadığını, duyanların da ifade edemedikleri tabiat mefhumu içinde topladığımız bütün varlığı duyan ve duyuran insandır. Bir gecede yeşil orman içinde ruhan ürpererek. yaprak hışırtısı, su sesi, onun —Orman— şiirinde içimize bakın nasıl doluyor: -Su değil mevsimin havası akan. Duyduğum yaprağın, dalın sesidir. Suda yıldızların parıltısıdır..
Bu karanlıkta bazı bazı çakan.»
Öyle şiirleri vardır ki şiir diye değil bir tabiat tablosu diye bakmak lâzım: —Tahattur— (Bahçe) adlı şiirinden bir iki mısra okuya-lım:
«Bir acem bahçesi bir seccade,
3— C. H. P. müfettişlerinin, arzı ubudiyet gayesiyle, evvelki a-lışkanlıklarına uyarak ve bütün bu, partiye kaydolunma ve kalabalık toplama hâdiselerini de delil gibi göstererek, verdikleri raporların, Halk Partisi başındakiler] utandırması.
Yukarıda saydığımız bu üç sebep, esasen derin bir uykuda ol duklanna asla şüphe olmıyan C. H. P. erkânını büsbütün uyutm*^ ve dürüst bir seçim yaparak kazanmak taktiğini kullanmağı düşündürmüştür.
Her taraftan gelen ikna edici raporlar, müfettişlerin beyanlar» ve gözle görülen kalabalıklar bu düşüncelerinde haklı olduklarında şüphe bırakmamış ve derhal karar verilmiş, tatbikata da geçilmiştir.
Eğer, netice düşündükleri gibi çıksaydı, a1 zaman, ne olacağım söylemeğe dilimiz varmamakta-dır. Fakat, büyük Allah, Türk halkının esasen mevcut sağduyusunun iyi işlemesini temin etmiş ve bu meşhur plân, bilindiği gibi suya düşmüştür.
Hikâye, malûmdnr:
Adamın birisi fevkalâde sarhoş olmuş. Yolda' giderken «küt» diye, adamın biris ne çarpmış, aralarında geçen muhavere şu:
— Körmüsün, be mübarek?
— Aman, ağabey, affedersin, değilim, bilâkis, biri iki görüyorum!
— O halde, çarpmanın mânâsı?...
Ve gene işte ışıkların çenginden kana boyanmış gibi bir akşam şiiri: «Şu bakır zirvelerin ardından.
— Şöyle... Aranızdan süzüldüm! diye düşündüm İdi!...
Evet, İktidar, biri iki görmüş. Aradan süzülmek isterken, çarpmıştır. Mesele bundan İbarettir! Üst tarafı, lâfı güzaf!...
Hikmet YAZICIOölU
riKç^kAiriE
Ycıan» FERENC MOLNAt
— Projeler hazırlıyorum, dedim. Daha şimdiden New York Times’i ve millî kütüphaneyi ziyaret ettim. Yakında çalışmağa bağlıyacağım.
— Çok acele etmeyin. Bakın havalar ne kadar güzel. Niçin istifade etmiyorsunuz. Gidip bir yerde on beş gün tam bir İştira hat edin. Şöyle bir iyice kendi-n’zi toplayın da ondan sonra çalışmağa başlarsınız. Çünkü, epey hastalık geçirdiniz. Uzun zaman yatakta kaldınız. Sizi biraz kansız buluyorum. Açık hava, deniz kenarı, küçük gezintiler şimdi sİ te çok iyi gelir...
— Evet.. Şüphesiz...
Ben düşünürken. Doktor bir kâğıt parçasına Long İsland’dan bir kaç adres kaydetmekle meşguldü. Sonra, birdenbire Editb' den söz açtı. Zaten bunu her ziyaretimde en az bir kere yapardı.
— Onun eksikliği sizi sinirlen diriyor mu?
— Pek o kadar değil, —n Aranmıyor musunuz?
— Neden arayacakmışım? O-nunla topu topu on beş gün kadar beraber kaldık.
— Bazı bir gün İçin görülüp sonra kaybedilen kimselerin yok luğu bile insanın hayatında büyük bir boşluk bırakır.
— Adamına göre.
Doktorun biraz sıkıcı olmaya başlıyan alâkasını başka mevzu-larla örtmek istiyordum. Onun da benim kadar, Edith’i aradığı belli idi. Halbuki, Doktor da Edith’i uzun zaman tanımış değildi. Bana öyle geliyordu ki, bu adam, Edith'in gitmesine müsaade ettiğim için bana düşmandır. Benim yüzümden onu göremediğine, ondan mahrum kaldığına kanidir.
Röntgen {çin, ayakta soyunmuş bekliyordum.
— Sayfiyeye gitmeniz lâzım, dedi.
— Bende, böyle bir seyahati mecburi kılacak herhangi bir şey mi buldunuz?
— Hayır. Bir şeyiniz yok. Şimdi şöyle yatın bakalım.
Çevireni M.T.
Yatırdı. Kalbimi, göğsümü dinledi. Birtakım hareketler yap tirdi. Tansiyonumu ölçtü. Nihayet :
— Mükemmel, dedi ve sonra, her muayene sonunda ilâve ettiği mahut cümleyi tekrarladı.
— Şimdi yaptığınız gibi... İhtiyatlı, lâkin bir hayat sürdüğü nüz müddetçe... mükemmel.
— Yaşar mıyım dersiniz?
— Yaşamak için gerekli her şeyi yapmış olursanız.
— Ne kadar ihtiyatlı konuşuyorsunuz, dedim.
— Ne yapalım? Biz peygamber değiliz. Falcı da değiliz, sa dece doktoruz.
Beni kapıya kadar selâmetlerken yüzü büsbütün uzamış, sararmış, çirkinleşmişti. Bana öyle geldi ki, kendi de bir doktora görünse iyi edecek.
Paii, gittikleri zaman bir telgraf çekmişti. Bana, ikinci sınıf stüdyolardan birini adres olarak gösteriyordu. Ondan sonra Hol-lywood’dan başka bir haber gel
medi. Avrupa haberleri de heyecan verici değildi. Felâket ölü noktaya gelip dayanmış gibiydi Fransızlar, anlaşılmaz bir plân tatbik ederek, Maginot hattının ilerisinde Alman topraklarında kısa hamlelerle ilerliyorlardı. Ben de her gazete kari! gibi, Fransız Kuvvetleri Başkumandanı Gamelin’e uzaktan uzağa, derin bir hayranlık besliyordum. Isvlçrede bulunduğum zamanlar hep şöyle söylerdim: «Ne yaptık lannı pek İyi anlamıyorum ama, Gamelln her halde ne yaptığını biliyor.». O sıralarda Sumner Welles Avrupa başkentlerini dolaşarak, hükümet adamlariyle konuşmalar yapıyordu. Bu arada yegâne Amerikalı dostum o-lan otel kasadan bunun iki mânaya geleceğini söylüyordu. Ya bir dünya sulhü teessüs edecek, yahut Amerika harbe girecekti.
Bir buçuk aya yakın bir za mandır Buzter otelinde oturuyordum. Grlndole otelindeki hatıralardan kaçmak İçin tekrar buraya dönmüştüm. Ucuz bir sayfiye mevsimi geçirebilmem için Doktorun bana verdiği adreslere birer mektup yazdım. Masrafı hesapladıktan sonra, Doktorun tavsiyesine uyarak, gidip bir yerde dinlenmeğe karar vermiştim.
(Devamı var)
CEMİYETTE
LÜZUMLU IILirONLA»
Yangın ....................... M
Sıhhî imdat ................... 81
frenler ..........—..........
Hava Yollar..................14881
''ataklı vıgonlaı ........... 11M«
Vlelrtrik ................... SM48
Su ânsa .................... 21079
Havagazı ................. 24$4H
Başkent Tekel .............. 22240
Yeni Güven Taksi........... 22Î33
Merk(« Taleri .............. 11111
Yim*? Tstari ... «UU
Büyük
Ulus
*
k t N £ « A L A K
E^LKNCK YEkLKBf
Yeni Park Sümer
Sus
Cebeci
(10031): Amlaado »Uahjö» (23432): Tamamen aenlnlu (22294): Kırmız» railer. Siya*
(14040): Mecra
(11181): Adalet
(14072): Bin bir tetülU adıuu.
Kovboyun saten ' (14071): Altın kafee, Ksnun harici (18M6): Corel Hardı, Leyi*
İle Selma
★
«CZAHANBLIk
Gülhana, Derman, Güray
18 - 5 -1950
ZAFER
JMDYO-TELEFON-TELGRAF HABERLERİ
Arap Birliği dağılıyor mu?
Arap Birliği siyasî komitesinin dünkü toplantısında, üye devletlerden dördünün (Mısır Suriye, Lübnan, Suudî Arabistan), Ürdün’ün birlikten ihracını istemiş oldukları bildiriliyor. Geri kalan iki devlet murahhası (Irak ve Yemen) hükümetlerinden talimat almak üzere mühlet istemişlerdir.
Hatırlarda olduğu gibi, komite, Arap Filistinin 24 Nisanda Kral Abdullah tarafmdan resmen ilhakını müteakip toplantıya davet edilmiştir. Bu toplantıda, Ürdün hakkında, Birliğin 12 nci oturumunda alınmış olan müeyyidelerin tatbiki yoluna gidilecektir. Alman kararlara göre, Ürdün’ün Arap Birliğinden ihracı için, ilhak hareketinden başka sebepler de vardır. Fakat, dün, dört devletin ihraç talebine karşı diğer iki üyenin ihtiyatkâr davranmalarının da göstermiş olduğu gibi, Arap Birliğindeki ayrılık sadece Ürdün’ün tek taraflı hareketinden ileri gelmemektedir. Birliğin müşterek bir savunma paktı hazırlamış olduğu malûmdur. Bu pakta göre, savunma işlerini müşterek bir genel kurmay' idare edecektir. Halbuki Mısırlı subaylar, savunma işlerinde İraklılarla müşavereye ya-naşmamaktadırlarJBundan başka Bir liğin iki üyesi arasmda askeri ittifak yapılamıyacağını derpiş eden maddenin kabulü de, açıkça, Suriye ile Irak’ı istihdaf etmektedir. Bu hal, Arap Birliğinin kuruluşundan beri Birlik dahilinde daima kendini gösteren Mısır - Suudî Arabistan Bloku ile Hâşimî’ler Bolukunun ay-lırığını belirtmekten başka pratik bir netice vermemiştir.
Batı Avrupanın deniz savunması
Batı Birliği manevraları
Yakında bir Holanda Amiralinin kumandası altında bavlıyacak
Londra, 17 (Nafen) — Yalanda Batı birliği deniz kuvvetlerinin iştiraki ile yapılacak manevralara bir Hollanda amiralinin komuta edeceği bildirilmektedir. Gaskonya körfezinde cereyan edecek tatbikat esnasında Konvoyların savunması ve denizaltılara karşı müdafaa sistemlerinin tatbik mevkiine konulacağı kaydedilmektedir.
Bu manevralara uçak gemileri de iştirak edecektir. Bu uçak gemilerinden birinin Hollanda gemisi ola-
Rus notası İcana tevdi edildi
cağı da kaydedilmektedir.
Ayrıca Atlantik denizinde bu manevralar cereyan ederken Akdeniz-de de İngiliz birliklerinin tatbikat-da bulunması ihtimal dahilindedir. Bu manevraların Adrij’atik denizi ağzındaki sularda cereyan e-deceği de kaydedilmektedir. Bazı haberlere göre, bazı Yunan deniz birlikleri de tngilterenin Akdeniz donanması ile birlikte manevralara iştirak edecektir.
Hükümet Sovyet iddialarını haklı bulmuyor
Tahran, 17 (a.a.) — Sovyet Rus-yanın verdiği notayı müzakere etmek üzere İran kabinesi dün gece fevkalâde bir toplantı yapmıştır. Amerikalıların hudut bölgesinde Sovyet topraklarının havadan resmini çektikleri hususundaki Rus iddiaları İran makamları tarafmdan tamamen asılsız olarak tavsif ve soğuk harbin yeni bir safhası şeklinde telâkki edilmektedir.
Dünya Basınından ıı
Hulâsalar |
_ 17.5.1950 1
_______________________________________________Sâyfa: l
HER GÜN BİR HÂDİSE
Irakın Urdünü desteklemesi ihtimali var Arap Birliğinde ihtilâf
Bağdad, 17 (a.a.) — Propaganda bakam Halil Kenna Ürdün tarafın-
dan Arap Filistinin ilhakını, Irakın desteklemesi ihtimali olduğunu Salı günü bildirmiştir.
Halil Kenna, Mısırın iddia ettiği gbi, Ürdün’ün Arap birliği anayasasını ihlâl etmediğini, filhakika ana yasanın yedinci maddesi mucibince ekseriyetle verilen kararların ancak bu kararı kabul eden memleketlere
İngiliz Basını:
Atlantik Paktım imzalayan 12 devletin Dışişleri Bakanı bugün Londra’da İktisadî komisyonun müdafaa komitesinin her memleket hakkında sunduğu mufassal raporları tetkik edecektirler.
Times gazetesinin, siyasî yazarı bu konuda şöyle demektedir:
»Şimdi lâzımgelen kuvvetleri ve malzemeyi elde etmek için bir genel program hazırlanmalıdır. Bu program sadece emniyet ihtiyaçlarını değil âzâ olan devletlerin kabiliyetlerini de gözönünde tutarak hazırlanmalıdır.»
News Chronıcle gazetesinin malî yazarı şunları yazmaktadır:
«Herkes müşterek bir müdafaa plânının ihtiyacını kabul ediyor, fakat böyle bir plânı malî bakımdan tatbike koymak pek zordur.» 1
Yazar şu şekilde devam ediyor: «Amerikan kongresi için hazırlanan rakamlar herhalde Atlantik Paktını imza eden memleketlerin askerî masrafları hakkında bir fikir verecektir. Bu rakamlar her memleketin millî savunma için sarfettiği paranın nisbetini belirtmektedir. Fransa müdafaasına, Birleşik Amerikaya nisbeten, millî gelirinin da ha az bir kısmını sarfetmektedir. Fakat bu, Fransanın savunma kredilerim daha kolaylıkla arttırabileceği mânâsına alınmamalıdır. Bir çok memleket ve bilhassa Fransa, bir memleketin asıl kuvveti onun refahında olduğunu iddia etmekte ve dünyanın müdafaası için kendi kalkınmasını feda etmesini istemenin yersiz olduğunu söylemektedir.»
Aşk çiçeği Mimoza « ne renktedir?
Bütün dünyaya Mimoza sattığım haldene renkte olduklarını bilmem
Mimoza yalnız sevişenleri değil, bazan körleri de bahtiyar edebilir - Talihlijve talih getiren çiçek - Hayat sade renk değildir,-
Arap Birliğini haricî temaslarında zorluklarla karşılaştıran diğer mukarrerata gelince; bunlar arasında yine Birlik tarafından kabul olunan ve üye devletleri, milletlerarası sahada, pakta aykırı anlaşmalar yapmaktan menettiği gibi, ayni zamanda Birliğe mensup devletleri diğer devletlerle olan münase betlerinde paktın metnini» ve ruhuna aykırı hareket etmekten de alıkoyan hükümler vardır. Dar bir görüşle ve sadece Ürdün - İsrail münasebetlerinin iki taraflı inkişafına mâni olmak maksadiyle alman bu karar da Arap âleminin, bir yandan İsrail, diğer yandan Batılı devletlerle olan münasebetlerinde güçlük ler doğurmuştur. Zira bu hüküm, Arap devletlerini yalnız İsraile karşı değil, ayni zamanda ve en az binnazariye, Batılı devletlerle de müsbet ve yapıcı münasebetlere gir mekten menetmektedir ki, bugün böyle bir durum fiilen de mevcuttur denebilir. Buna mukabil, İsrail, her türlü imkân ve vasıtalardan istifade ederek, yakın ve uzak, bütün memleketlerle siyasî, ticari ve kültürel münasebetler tesisi yoluna girmiştir. Arap Filistinin Ürdün tarafından ilhakın^ karşı İsrailin gösterdiği mutedil ve ihtiyatlı reaksiyon Ve bu İlhak harekelinin Ingiltere tarafından tanınmam ve Amerikanın tasvibine mazhar olması, Arapların iğbirarını mucip olmuş ve gerek Amerika, gerekse İngiltere, açıktan açığa İsrail tarafını tutmakla itham olunmuşlardır. Son günlerde, Arap memleketlerinde bilhassa Amerikaya karşı yapılan sitem ve tehditlerin sebebi budur. Filhakika, Araplar, Amerika. İsrail! desteklemeğe devam ederse, kendilerinin de Sovyet Rus yaya dönebileceklerini ve bu memleketle bir ademi tecavüz paktı ak-dedebileceklerini ileri sürmüşlerdir. Salahiyetli ve salâhiyetsiz kimseler tarafmdan tekrarlanan bu beyanat Birliğin nasıl bir bocalama ve bir tenakuz içinde olduğunu gös terir. Zira, Birlik üyesi devletlerin, diğer memleketlere karşı Paktın ı metnine ve ruhuna aykırı ve Arap Birliğine zararlı olabilecek mahiyette muamelede bulunmamaları ve münasebet tesis etmemeleri yolunda bizzat Birlik tarafmdan alınmış olan karar, İsrail - Ürdün münasebetlerinden daha çok ve daha ö-nemli olarak Sovyet Rusya ile olan münasebetlerde tatbik olunmak gerekir.
Hükümete yakın bir kaynak bütün Sovyet ithamlarının asılsız olduğunu ve artık bu usullere alıştıklarını ve bunların tesir etmediğini bildirmiş, fakat Sovyet hükümetini faaliyetlerinin iyi komşuluk mü nasebetlerine aykırı olmadığı hususunda tekrar temin edeceklerini ilâve etmiştir.
Pazartesi gecesi radyo ile yayınlanan Sovyet notası dün öğleden sonra İran hükümetine tevdi edilmiştir.
Kabine derhal toplantıya çağırılmıştır. Sovyet notasının bildirdiğine göre Sovyet hükümeti İran Amerikan petrol kumpanyasına mensup memurlat .tarafından çekilen resimlerin askerî kıymetlerinin büyük mikyası dolayısiyle endişeye düşmekte ve bunu Sovyet hududu
için bir tehlike telâkki etmektedir. İran makamları ise İranın vazi-
yeti dolayısiyle herhalıgi bir petrol araştırmasının bu memleketin dahilî işlerine taallûk ettiğini ve hiç bir zaman Rusya ile arasındaki iyi
komşuluk münasebetlerini ihlâl etmediğini bildirmişleıtür.
Berline yerdim devam ediyor
Berlin, 17 (a.a.) — Yüksek Amerikan Komisyonu merkezinden bildirildiğine göre, Amerikalılar tarafından gönderilen iaşe maddeleri Salı günü Berline gelmiştir. Bunun gayesi, komünist tazyikine karşı koyabilmeleri için Berlinlilere cesaret vermektir.
Perşembe günü Belediye binasında yapılacak ve Batı Berlin Belediye Başkanı Ernest Reuter’le Amerikan ordusu ileri gelen şahsiyetlerinin hazır bulunacağı bir merasimde iaşe maddeleri halka dağıtılacaktır.
Berlin projesinin Almanyadaki eski Amerikan askerî valisi Lucius Clay Amiral Richard Byrd ve eski Dışişleri Bakanı Sumner Welles desteklemişlerdir.
Bu proje, komünistlerin Mayısın 26 smdan 30 unda kadar bir gençlik toplantısı tertip etmek ve Batı Berline yürüyüş yapmak tehdidinde bulunmalarını müteakip açıklan mıştır.
Böyle buhrajılı ve k arışık bir durum içinde toplanan siyasî komite, Arap âleminin bütün çetin meselelerini şimdilik Ürdün’l in Filistin! ilhakı meselesi ile iyi lı ötü gizlemek temayülündedir, Fakal i bu noktada, da ayrılık başgöstermlj gibidir. Daha evvel işaret ettiğimi ; gibi, Irak, Ürdün’ün ihracı karam ına doğrudan doğruya katılmamışta .
Şimdi, Birlik için yapılabilecek iki şey vardır: Üa Ü rd ün’ü her hal-I de ihraç etmek, İd bu Arap Birliğinin sonu mânası; aa gidebilir; yahut da ilhakı m nvakk aten kabul etmek ki, bu da İ Jsrail - Arap münasebetlerinin i /e bizzât Araplar arasındaki miina- «ebetlerin yeniden gözden geçlrilmr wini icabı ettirecektir.
Her halde, B jrllğln bugünkü haliyle müessir ı /c müsbet bir rol oynamasına im jtkn yoktur, demek hatalı olmaz.
Mücahit Topalak 1
Serbest Fıkra ’
şamil olduğunu belirtmiştir.
Amerikanın kauçuk stokları
Nevyork, 17 (a.a.) — Amerikan Goodrich lâstik şirketinin müdürü Zohn Collyer dün Birleşik Amerika Hükümetini muhtemel bir lâstik buhranını bertaraf etmek için sunî kauçuk imaline başlamağa davet etmiştir.
Johncollyer basın mensuplarına verdiği beyanatta azamî sunî kauçuk elde edilmesi hususundaki plânlarını Başkan Trumana ve kabine üyelerine verdiğini bildirmiştir.
Birleşik Amerikanın harbin bitmesinden beri tedricen ham kauçuk stoku yaptığını belirten Collyer, bu stokun ne kadar olduğunu bilmemekle beraber herhalde kâfi olmadığına emin olduğunu söylemiştir.
Sorulan bir suale cevaben Collyer, İngilizlerin, Fransızların ve HollandalIların Ruslara kauçuk sat tıklarını bildirmiştir.
Collyer, halihazırda kongrede tetkik edilmekte olan miletlerarası ticaret teşkilâtı hususunda teklif edilmiş olan Havana karteli projesinin mazideki karteller gibi teşekküllerin ortaya çıkmasını intaç edeceğini söylemiştir.
Rusvanın Almanya-ya iltifatları soğuk karşılandı
Bonn, 17 (a.a.) — Sosyal demokrat partisi başkanı Kurt Schumac-her dün verdiği beyanatta ezcümle demiştir ki:
«Sovyetlerin, Almanyadaıı alacakları tazminatı yüzde 50 ye indirecekleri yolundaki kararları sadece dünya efkârını aldatmaya matuf bir propaganda manevrasıdır..
Parti başkanın ilâve ettiğine göre, Almanyanın şimdiye kadar Rus-yaya verdiği tazminatın miktarı Sovyet makamları tarafından tek
«Namcğlû Armada hozinesi mfsanemi
Londra, 17 (Nafen) — İskoçyada Tobermory körfezi dibindeki araştırmalar hararetle devam etmektedir. Eksperler yakanda İspanyol gemisi içindeki altınlara kavuşulacağı kanaatindedirler. Madridden gelen haberler, İspanyol eksperlerinin bu araştırmalara ehemmiyet vermedikleri ve Tobermory körfezi dibinde altın çıkmıyacağı kanaatinde olduklarını kaydetmektedir. İspan-yollar dalgıçlar tarafınran sular dibinde bulunan geminin maruf Florentia gemisi olmadığını kaydetmektedirler. Araştırmaları idare et mekte olanlar şimdiye kadar ele bir çok deliller geçirdikledini ve yakında senelerden beri denizin dibinde yatan serveti açığa çıkaracaklarını bildirmektedirler.
Diğer . taraftan bazı kimselerin de asırlarca önce zengin servetlerle batan gemileri araştırmakta oldukları ve bunların yerlerini tespit ederek dalgıç indirdikleri ilâve e-dilmektedir.
Hind - Türk ticaret müzakereleri
Yeni Delhi, 17 (a. a.) — Ticaret bakanlığından, Türk elçiliği yüksek memurları ve Hint hükümeti temsilcileri arasında ticarî müzakerelerin başladığı bildirilmiştir. İki memleket arasında ticarî bir anlaşmanın imzalanacağı ümid edilmektedir.
ispanyaya yordım edilecek mi ?
Barselon, 17 (a.a.),— Dün akşam Barselon Amerikan ticaret odası
temsilcileri
tarafından verilen zi-
yafet esnesında söz alan Birleşik Amerikanın İspanya Maslahatgüzarı Paul Gulbertson, geçen sene zarfında Amerika ile İspanya arasındaki münasebetlerde bir gelişme müşahade edildiğini bildirmiştir.
Paul Gulbertson, İspanyanın ihracat ve ithalat bankasından talep et tiği kredinin kabul edilmesinin kuvvetle muhtemel olduğuna inandığını ilâve etmiştir.
taraflı olarak tekdir edilmiştir.
Schumacher nihayet, Rus işgal bölgesinin istihsal hacminin sanayi tesisatının kaldırılması veya tahribi sonunda yüzde 50 nisbetine kadar
azaldığını söylemiştir.
MYRDAL MOSKOVA’DAN HAREKET ETTİ
Paris, 17 (a.a.) — Moskova radyosunun bildirdiğine göre, Birleşmiş Milletler teşkilâtı Avrupa İktisadî komisyonu başkanı Myrdal dün Moskova’dan uçakla Varşovaya hareket etmiştir.
Dram: 1 perde
(Gazetelerden: Demokratlar, 22 Mayısa kadar hükümetin C. H. P. de kalmasını istediler...)
Erzincan Milletvekili Şemsettin Günaltay, Bakanlar Kurulunun son toplantısını açmak üzere içtima salonundadır. Önünde kâtip caketi ilikli ayakta dur -maktadır. Şemsettin Günaltay, düşünceli, yorgun ve üzgündür. Dalgınlıkla kâtibe, mütemadiyen sual sorup bakan yoklaması yapar...
— Cemil Sait Barlas?
— Namevcut efendim!
— Nihat Erim?
— Namevcut efendim!
— Rüştü Aksal?
ı — Yazan: —(■—»»■«■■■
Sarıçizmeli I
— Namevcut efendim!
—- Peki, ya, Şerafettin Bürgc?
— Namevcut efendim!
Bu sırada Şemsettin Günaltay, biraz silkinmiş ve dalgınlıktan sıyrılmağa çalışmıştır:
— Yoksa Kocaeli gezisinden dönmediler mi hâlâ? Öyleyse Ca-vit Oral?
— Namevcut efendim!
— Şimdi bana çabuk İçişleri Bakanını bul! Sakın, başlarına bir kaza gelmiş olmasın?
Kâtip biraz ezilerek ve büzülerek:
— Hiç birisi yok efendim!
.Şemsettin Günaltay, bu sözleri işitmemiştir. Devamla:
— Fuat Sirmeni, Adaleti istiyorum!
Kâtip:
— Kalmadı Beyefendi!
Şemsettin Günaltav gözlerini açmış, gözlüğünü silmiş ve eliyle başını kaşımağa başlamıştır:
— Demek kabadayılıkları bu kadardı! Arkamdan gelmiyecek-lcrini biliyordum! Fakat ben şimdiye kadar ne demeğe peşlerine düştüm!...
— Perde iner —
Mimoza, esrarlı çiçek... şenlerin çiçeği. Her gün, dün. yanın her tarafında binlerce kalbi tatlı tatlı çarptıran narin ve esrarlı nebat.... Bu çiçeğin hayatına, sayısız hüsran, bir o kadar saadet, rengine bir çok göz yaşı karışmıştır. Fakat, çiçeğin en dokunaklı macerası Lice’de cereyan etmektedir. Nice, mimozanın vatanıdır. Dünyanın dört köşesinden yaz kış buraya mimoza ısmarlanır. Onun için, yaz kış, alabildiğine uzanan limonluklarda mimoza yetiştirilir. Bunların kralı Dandreis adında bir adamdır. Birinci cihan harbinden evvel, işe çok küçük bir sermaye ile başlamış, fakat teşebbüsü yavaş yavaş büyülterek mimoza kralı unvanını almıştır.
Harp ve karanlık
M. Dandreıs, butun dünyaya sattığı çiçeklerin rengine hasrettir
Harp gelince Dandreis de askere gitti. Başından yaralandı. Uzun ve ızdıraplı bir tedaviden sonra nihayet doktorlar ümit kestiler. Mimozalar kralı kör olmuştu. Artık çiçeklerinin rengini göremeyecekti. Hattâ belki de bu işi büsbütün ter-ketmek lâzım geliyordu. Dandreis yeis içinde ve intihar etmeyi tasarlayarak rıhtımda dolaşırken kendisi gibi âma bir kadına çarptı. Aralarında bir ağız kavgası başladı. Dandreis:
— Haydi ben körüm, diyordu... ya siz? Beyaz değneğimi, kolumdaki işaretimi de mi görmediniz? Bastonun ücünda sallanan çıngırağı sesini de mi işitmediniz. Ben bir harp malûlüyüm madam, öyle susup duracağınıza benden özür dilemelisiniz.
Beterin beteri var.
Dandreis’in bu hiddeti karşısında, kadın sakin bir sesle cevap verdi:
— Kaç zamandır görmüyorsunuz?
— Senelerdenberi tedavi ediliyordum gûya... Bir ay evvel artık ümit kalmadı...
— O.... Bu çok az Mösyö.... Ben yirmi beş yaşımdaydım. Yirmi beş senedenberi körüm.
Bu ilk karşılaşmadan sonra, iki kör, rıhtımda sık sık buluşmaya başladılar. Kadın kıdemli bir ama olmak sıfatile Dandreis’e yardım ediyor, onu sokakta karşıdan karşıya daimi o geçiriyordu. Nihayet bir gün Dandreis’e sordu:
— Ne iş yaparsınız? Daha doğrusu ne iş yapardınız?
sesesi yine eski itibarını kazanmaya başladı . Lmonluklarm hararetini bizzat patron ayarlıyor, mektupları da âma kadın yazıyordu. Bu sırada, beklenmedik bir şey oldu. Espaignet adında çok yakışıklı, genç bir adam, her akşam köşe başında ama kadını beklemeye başladı. Bir gün elinde bir mimoza demetile genç kadına yaklaşınca, kadın güldü:
— Bizim dükkândan mı aldınız? dedi.
— Evet.
— Onların renklerini bana tarif eder misiniz?
Güzel bir İlkbahar akşamı idi. Genç adam mimozaların rengini duygulara vurduğu gibi anlatmaya çalıştı... Sesi o kadar tatlı idi ki.... Seviştiler. Fakat kadın bir türlü evlenmeye, bu genç ve üstelik, yazdığı piyeslerle şöhret yoluna atılmış bulunan adamın hayatını kırmaya bir türlü razı olmuyordu. Nihayet delikanlı o kadar sabırlı fakat ayni zamanda o kadar ateşli bir sevgi gösterdi ki, nişanlandılar..
Daha da beteri var, fakat....
Evlenmelerine bir hafta kala, genç edamın kollarına ve bacaklrın inme indi. Hareketsiz bir halde kalmıştı. Bu vaziyette evlenmekten vaz geçti. Fakat, hayat, bu en büyük felâketile dahi ama kadının azmini ve iradesini kıramadı. Onun ısrarı üzerine evlendiler.
Simdi her sabah. Madam Espaig-
— Mimoza satardım. Büyük limonluklarım vardı. Bütün dünyaya yaz kış mimozayı ben gönderirdim. Şimdi her şey yüz üstü kaldı. Personelim dağıldı. Bir kaç limon lukta hâlâ bazı vefakâr işçilerin yardımı ile bir şeyler yetişiyor, satılıyor, ama ne olup bittiğini bilmiyo-run?.... Günün birinde her şeye son vereceğim.
Dandreis’in bu yesi karşısında kadın bir müddet düşündü. Sonra, her zamanki yumuşak sesile:
— Size yardım etmek isterdim, dedi, ben hemen hemen yarı yarıya gören bir insan kadar becerikliyim.1 Gayet seri daktilo yazarım..... Var-
sın rengi olmasın.... Çiçeklerinizi ye-1 tiştiriniz Mösyö Dandreis...
Büyük teşebbüs...
İki kör, yeniden limonlukları işletmeye başladılar. Dandreis mües-
net, kocasını, arabalı koltuğunda it^ ite mimozaların bürosuna kadar gö435 türüyor. Meflûç delikanlı hesapla-14 ra bakıyor ve karısına dikte ettiri-22 yor. Gelen mektupları da Dandreis’eOû okuyor. Onun vereceği cevabı Ma-54 dam Espaignet daktilo makinesinde5^ hiç hatasız yazıveriyor.
■ 99
Üçü de çok mesutlar. Madem Es-'Zû paignet: «Artık mimozaların rengi-6f-ni merak etmiyorum. Çünkü onul!' bana bir İlkbahar akşamı kocam «Pp kadar iyi anlattı ki» diyor.
61.
Mimoza krallarının, bu aşk çiçeklerini yetiştirenlerin, işte böyle garip bir hikâyeleri de vardır.
Fransız tasarısı I inceleniyor
Londra Radyosu, H (Basın . Ya-1 ym) — Federal Almanya Başba-| kanı Dr. Adenauer bugün Mütte- b fik Yüksek Komiserleri ile buluşa- g . cak ve Londra’daki üç Dışişleri Ba-^. kanı Konferansının neticeleri hak kında bilgi edinecektir. Adena»*’ ayrıca bagün Bonn’a gelecek olAİl* Reynauld ile Fransız Dışişleri kanı Schuman’ın son zamanlarda teklif etmiş olduğu Fransız, SaaT ve Alman kömür ve çelik san^yfle-rinin birleştirilmesi meselesini müzakere edecektir.
Türkiye Kömür Satış ve Tevzi
Muessesesinden
] —- Zonguldak’dan gelip İstanbul Depolarımızda istif edilmiş 'kömürlerin müşterilerin deniz ve kara vasıtalarına tartılarak yüklenmesi, stokların tanzimi Vs., işleri kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konulmuştur.
2 — İhalesi 5. Haziran 1950 Pazartesi günü saat 15 te Galatada ye. ni yolcu salonu üçüncü katta Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessese-si İstanbul Şubesinde yapılacaktır.
3 — Teklif mektupları ihale gümi saat 15 e kadar kabul edilecektir. Postada gecikme nazarı itibara alınmaz.
4 — Şartnameler hergün mesai saati dahilinde:
Ankara’da Eti Bank Genel Müdürlüğü Ticaret servisinden , ’
Ankara’da Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi Satış ve Muamelât servisinden,
İstanbul’da Eti. Bank Şubesinden; Hn
İstanbul’da Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi Şubesinden, :e İzmir'de Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesinden bedelsiz alınabilir.
5 — Müessese 2490 sayılı kanun hükümlerine tabi obnadığından r
ihalede serbestisini muhafaza eder. (3222)
»OMONfİ ——
SAZ SALONUNDA
ta
HER AKŞAM
Ses Sanatkârı Üstad Piyanist Ses Sanatkârı
Sabite Tur Feyzi Aslangil Nigâr
Saynı Ankara halkının sevdiği Saz topluluğu, müzeyyen bir salon — Mükemmel servis — Nefis mezeler
Her Pazar tam kadrosile İçkisiz aile matinesi Ve çok sevilen KARABÖCEKLER
_________________________________ Telefon: 21355
DİKKAT: Yozl* BOMONTİ BAHÇESİ
Sayın AnkaralIlara çok ıbeğenecekleri bir çok sürpriz hazırlamaktadır ???? (948)
‘^1
1=
ZAFER
| Seçme iktibaslar I
r
KUM
Fransa'da devlet
Ben ona Grant Yates diyeceğim.. Asıl adına ne lüzum var?.. Uzun boylu, zaif ve so-« benizli bir adamdı. Elli yaşlara kadardı.. Ben de o zaman he-1 t on iki yaşında idim.. O da, bası gibi, Colorado’lu ldi.Kum te- | erinin eteğinde bulunan küçük 'az evinde yaşardı. Biz ise, bu |ıler,in bes mil Güney Batısındaki *4 toprakta, Manda Çayın Ovada oturuyorduk..
4)um tepeleri dediğimiz yeri çok prdi. Ve bu tepeler benim de ho-ka gittiği için bana karşı alâka-te sevgisi çoktu... Bazan ata bi-reb onu ziyarete giderdim; iki-. berabeT, evinin yakınındaki n tepes ne çıkar gezerdik veya rup konuşurduk.. Uzaklardan yıldığı vakit vir altın yığınını RFSn bu tepenin, ihtişamlı gülüşüne mukabil buradaki otlar l sâyrekti. Fakat yazın bile bu-a yemyeşil ve boy atmış otlara Jüf etmek mümkündü.. Bu yüklüm tepesinin zirvesinden, bir mil uzaktaki yerleri görebilirdi llMirnvhes mil Kuzeyde bulunan
Çeviren ?
| Abdullah Coşkunozer
sosyalizminin iflâsı
Ycus«ıı Francw Noy.t Hart
— 31 —
••»t*». S. Tnınoil,
1 Yiımibeş mil Kuzeyde bulunan 1'iTgton demiryolu üzerinde elen temlerin dumanı kolayca r Jilir ve hava açık olduğu gün-bKİIeyin, yüz mil kadar Batıya blrLong - Peak dağının gri te-nuözlerinizin önünde canlanırdı. teAgün, gene tepede oturuyor-gil'l avucuna doldurduğu ku-öıf İrmakları arasından tane tane dökülüşünü serediyordu. hıra banfi döndü ve:
- Bu kumlar, dedi. Gittikçe birlerini nüstüne yığılıp yükseli-lar. Zannadersiniz ki, sizi yılara ulaştırmak istiyor.. Bunlar, kaltından bir ömür g bi kaçıp .yorlcır.. Bir avuç dolusundan asını yakalamak mümkün olmu-Sonra hafifçe güldü ve ilâve
- Size göre, iki yıl, uzunca bir tandır, değilmi?..
- Evet, iki yıl sonra ben 14 ya-Varolacağım.. diye cevap ver-
{, başını salladı.
- Önünüzde bir istikbâl duru-.. Ne yapmayı düşünüyorsu-?... sualine de sadece:
- Bilmiyorum, dedim.. Tekrar O. ‘ başladı:
L Tabiî bilmezsiniz. Çünkü genç-e yapılacak o kadar çok şey ki.. Fakat unutma: bir insan, işi yapmak istediği zaman önü-çıkacak bütün engelleri yenmede yolu vardır..
u sırada onu müthiş bir öksürük u. Kalktık ve eve dündük... Evi, b:r şekilde inşa edilmişti ve içi-♦ertibatı, mobilyası da tamamdı.. ıdısine, mobilyacılıktan anlayıp .madiğim sorduğum vakit bana i ki:
- Hayır, mobilyacılık sanatım . F’kııt bundan evvel, bir yıl r, küçük bir sanatoryumda hasattım ve bu evin plânını o za-ihasta döşeg’nde iken tasarla-
, İb buraya gel:r gelmez de evi {noLiiyasını yaptırdım..
gtift sanatoryumun ne olduğunu (Orada ne gibi insanların yattı-'Sml ây amamı ştım. Lâkin eve 'p anneme sorunca bana verilen ıattan öğrenmiştim.. Mr. Ya-!n verem olduğu anlaşılmıştı.. ir gün de kendisine, n:ç:n ko-ve keçi gbi hayvanlar besle-liğini sordum. O:
- Benim bir atım var, dedi O, a lâzımdır ve işimi görüyor. Ona bakıyorum.. Başka hayvanlarla aşmağa vakt m yok.. Benim tek ınv-’iyi ve rahat bir eve sahip aktı. Şimdi onu da temin etmiş ınuyorum. Zaten doktorlar, be-. azamî iki yıl daha yaşıyabilece i söylüyorlar.. Yaşayışım böyle im edecek olursa eldeki para i daha iki yıl idare edebilir. Fa-
başka türlü hareket edersem am altı ayda eriyip gidecek. O .an geri kalan bir buçuk senem çok ağır ve acı gelecektir..
ir yıl kış, başlangıçta iyi gidi-iu. Lâkin Şubatta havalar pek ıdu. Bir öğle üzeri yağmağa ayan kar, fırtına halinde bütün î Sevam etti. O gece, sabaha kar-•.apımız çalındı, merakla açtık, en, bizden bir mil kadar Güney-bturan Fred Williams idi.. Oğ-Rob'un soğukalgınlığmdan çok .a olduğunu, önce göğsünde bir itsizlik duyduğunu, bunun gevin de müthiş bir ateşe çevir-ni ve şimdi de zor nefes alıp îceğini söyledi.
i - Düşündüm, dedi. Burası daha ' ıbalıktır. Belki doktora, bir len telefon ettirip çağıran bulu-Vakıa bu fırtınalı havada her ği bir kimsenin yola çıkıp haya-tehhkeye koymasını istemek ru değil. Fakat başkaca ne ya-sftımı artık düşünemez oldum, ılllams'ın ailesi, geçen tlkba-la buralara gelmişler. Ve geld;k-gündenberî de rahat bir gün ( "nemişlerdi.. Şimdi atları, haytan da yoktu. Hepsi, geçen yaz .alıktan mahvolmuşlardı. Onun ıttığına göre, çoluk çocuk, yetiş-Ikleri Meksika Baklası ile ge-yorlardı, artık..
Annem bana, on mil uzağımızda . bulunan ve Grant Yates’in evinden : de beş mil ilerde olan Woodrow ı mağazasından bir doktora telefon i etmek üzere yola çıkıp çıkamıyaca-ğımı sordu. Ben de kendisine, aradaki tepelerden geçen yolları karış : karış bildiğimi ve gitmeye hazır . olduğumu söyledim.. Hemen ahıra . inip hayvanlan çıkardım ve araba-, ya koştum.. Annem, evde bulunan bir iki şişe ilâç ve bir kaç tane hap, iki de battaniye aldı ve Mr. Williams ı ile beraber çocuğun yanına döndü-, 1er. Ben de atımı eğerledim ve Woodrow mağazasının yolunu tu-
■ t um.
Fırtına gittikçe şiddetini arttırıyordu ve ben, bin zorlukla yoluma devam edebiliyordum. Tahminen iki saat sonra Mr. Yates’in evine vardım. İçeriye girmeden önce, doğruca doktora telefon edeceğim yere gitmeyi düşündüm. Fakat içerden, burnuma kadar gelen duman kokusu beni ateşin başına çekti ve inip eve girdim. Yataktabulu nan ev sahibi beni görünce şaşırdı:
— Bu fırtınada buralarda işin ne?., dedi.
Ben, bir yandan ateşi tazelerken bir yandan da gelişimin sebebini anlatıyordum.. Söylediklerim, ona her halde çok dokundu.. Hemen yataktan fırladı. Kalp çırpıntılarına ve şiddetli öksürüğüne rağmen giyindi. Büfeden bir kaç şişe çıkarıp bir çantaya koydu ve kalın bir paltoyu da sırtına geçirdi.. Ben, şaşkınlıkla onu seyrediyorum. Niçin böyle hazırlandığını sorduğum zaman:
— Ben WilliamsTere gideceğim, dedi..
— Fakat ben Woodrow’û, doktor çağırmağa gidiyorum..
— Doktorun gelmesi saatlerce mütevakkıftır.. Çocuklar, her halde zatürrie olmuştur. Ben de azçok akciğer hastalığından anlarım.. Belki çocuğu kurtarabilirim.
— Hem dışarda müthiş bir fırtına var... O, güldü ve:
— Zararı yok, dedi.. Dünyada başa çıkılmbıyacak bir mani bulunduğuna inanmıyorum... Lütfen atımı hazırlarmısınız?..
On akika sonra, ikimiz de evden çıktık.. O, benim geldiğim yolu takip etti. Ben de Woodrow’a doğru atımı mahmuzladım..
Mr. Yates’in gideceği yere kadar nasıl gittiğini bilmiyorum.. Benim yolculuğum da bir buçuk saat daha sürdü.. Doktor, hemen hareket 1 edeceğini vadettl Zaten fırtına da biraz dinmişti.. Bizim eve vardığı- • mızda vakit öğleyin idi. Doktorun 1 atı yorulduğu için ona bizimkiler- 1 den bir tane eğerledim ve yola düştük.. Yolda doktora, çocuğun hastalığı hakkında babasından duydukla- ' rımı söylediğim zaman o, başını sal- 1 layarak dedi ki: . ---------- -- --------—•(-
— Pek ümitli değilim. Fakat ma- başucunda beklemiş...
dem ki bu kadar yol geldim, oraya O'nu Kum Tepelerine gömdüler.. gitmek daha iyidir. Hiç olmazsa bir ve başucuna da bir taş diktiler, ölüm vak’asını tesbit etmiş olurum. Lâkin zamanla mezarının üzerine
Rob’u, ateşi düşmüş ve yatağında kumlar yığıldı ve geçen Sonbahar-rahat rahat uyurken bulduk. Dok- da mezarını ziyarete gittiğim vakit tor çocuğu muayene etti ve ona bir başucundaki taştan eser bile gör-çok sualler sorduktan sonra Mr. medim.. Kumlar, o taşı da altlarına William’a dönerek: almışlardı..
— Çocuğumuzun hayatını, vak-
Bir Fransız sosyalistinin bu husustaki tahlilleri
A rtık şüphe kalmadı. Devlet sosyalizmi Avrupamızda ga- I rip bir şekilde iflâs etmiştir.
Muhtelif, hatta bazan birbirine zıt cepheleri olduğu halde, bu iflâs her geldi ile olmuştur. Nasyonal-Sosyalizm, bir ateş ve demir badiresi arasında can verdi. Bolşevizm, Rusyayı en koyu Çar devrine rücu ettiren bir korku ve baskı despotizmi içinde sukut etti. Fransa Sosya- yanın ınKisan ıçınae Diraamıştır. lizmi ise ,1944 . 1948 senelerinde 1 Şimdi teferrüata geçelim: Evvele-en yüksek mertebesine varmışken, mirde, sosyalizm sulhu vadetmlşti. insanların rezaletleri ve hileleri a- ’--’■—,x“’*—
rasında sefilâne bir sona Vardı. Fevkalâde bir hürriyet an'anesinin frenlediği İngiliz İşçi rejimi muhakkak ki en az zarar gören sosyalizm şekli olmakla beraber, askerî tehditlere ve para ayarlamalarına pek mütehammil olmıyan İngiliz milletini bıktırmıya başlamıştır.
Şu halde, diyorum ki, Devlet Sos- harp tehlikesi mevcutsa, yalizmi umumiyetle iflâs etmiştir. ’ ' "
Fakat yalnış anlaşılmasın, kehanette bulunmıyorum. Sosyalizmin tamamiyle ortadan kalkacağını iddia etmiyorum. Şurada veya burada, tekrardan iktidara gelmesi muhtemeldir. Hatta, Kızıl Ordunun bir hamlesiyle, günün birinde bütün Batı bölgemizi istilâ etmesi bile muhtemeldir. Devlet Sosyalizmi -nin iflâs ettiğini söylediğim zaman, seçimlerdeki şansını tahmin etmek istemiyorum. Düşündüğü, sosyaliz-
min güzel bir rüyadan ibaret bu-1 Ve işte sosyalizmin ilk iflâsı bulunduğu ve uyanışın çok acı olmuş | radadır: Sulhun iflâs etmesi... oluşudur. Çünkü sosyalizm büyük bir ümit idi. Milyonlarca insan için yeni bir devrin açılışı ve namütenahi vaidlerin tahakkuk edebilmesi şekli idi. İflâs etmekle, sosyalizm bu ümitleri boşa çıkarmış, vaidlerini yerine getirmiyerek, insanları alçaltmış, aç ve çıplak olarak bir rüyanın inkisarı içinde bırakmıştır.
Ona kalsa, harp kapitalizmin bir neticesiydi ve sosyalizmin teessüsü harbi ortadan kaldıracaktı. Fakat inanılmaz hakikat şu ki, kan dökülmesine ve ıztırap çekilmesine bir kaç senedenberi sebep olan sosyalizmdir. 1939 harbin n müsebbipleri, suç ortağı olan Rus ve Alman | sosyalizmindir..Eğer 1950^ de de hâlâ bolşevizmin Doğuda taassup ve kuvvet yollarını tereddütsüzce intihap etmesi ve en ufak mukavemete karşı silâhlı ordular harekete ge-tirmesindedir.
tinde buraya yetişen Yates kurtarmıştır, dedi.. Sonra Yates ile birlikte bir köşeye çekilip gizlice bir şeyler konuştular. En sonunda Mr. Yates’in şu sözlerini duymuştum:
— Bir iki ayın ne ehemmiyeti var, doktor.. Yaşlı ve hayatının sonuna gelmiş benim gibi bir adamın, henüz dünya yüzü görmiyen ve yaşıyacak daha çok yıllar ve istikbali bulunan bir çocuğa böyle ehem miyetsiz bir hizmette bulunması çok mu?.
Bu sözlerden sonra Mr. Yates, bo-ğulurcasına öksürüğe yakalanmış ve olduğu yere yıkılmıştı.
Hep beraber evden çıkmıştık.. Bizim eve varınca annem, Mr. Yates’in o gece bizde kalıp istirahat etmesi için ısrar etti. Fakat o, teşekkür ederek özür diledi ve eve gitmek icap ettiğini söyledi.. Doktorla beraber, akşam karanlığında, yola çıktılar... Onlar gittikten sonra annemin dudaklarından şu sözleri duydum: .
— Mr. Yates çok hastadır...
Sonradan duyduk ki, Mr. Yates, ________
eve vardıktan sonra ancak bir saat . kadar yaşıyabilmiş.. Doktor da onu bırakıp gitmemiş ve ölürken hep ="'
Ali Suavi Damgacı
Lâstik ve Madeni Mühür Atölyesi Anafartalar, Şekerciler sokak No. 26. Polis noktası karşısı Taş Merdiven
Tel: Atölye 14856, Ev: 23762 (880)
Satılık
Coleman gaz sobası, elektrikli çamaşır makinesi, Kanada mink manto, mis sıçanı kürkünden manto, palto, v.s. Akşamlan 6.30 ilâ 9 arası Bahçeli-evler 14 üncü sokak 30 No. ya müracaat
Lüks bir otobüs
Temiz bir otel
Güzel bir restoran
Yataklı Vagonlar Acentesinn 18/19 Meyıs Konya gezisine katılınız
H IUU LI-IM- _MII
Trenkmay, bardağını silme doldurarak:
— Burakan, dedi, senin bizden fazla iki şişe şaraba hakkın var.
— Elbette... Ama, ondan size bir damla bile vermem.
— Canım, onu zaten evvelce söylemiştin... Ama, ben bahse girişirim... Al işte iki şişeni... Fakat, sen onları içemiyeceksin.
Kızan Burakan:
— İçemiyeceğim ha!... Diye bağırdı. Görelim bakalım, beni içmekten kim menediyormuş?
Staapafar, muzipliği anlayarak:
— Haydi canım, bırak palavrayı!... Sana, içemiyeceksin diyorlar işte... dedi
— Ama niçin içemiyecek inişim?
kurpo: ibel*. ı’ah f’tı
— Niçini miçini yok... Daha içmeden matiz olacaksın da...
Hiddetlenen Burakan:
— Ben bundan bir şey anlamıyorum... dedi.
Trenkmay:
— İçemiyeceksin İşte... diye alay etti... Nasıl bahse giriyor musun?
— Evet, giriyorum!
Diğer üçü, oybirliğiyle şu karan verdiler:
— Öyleyse, o İki şişeyi yarın biz İçeceğiz. Zira, sen bahsi şimdiden kaybettin.
— Sana da bir damla vermiye-ceğiz.
— Tıpkı senin bize yapmak istediğin gibi.
Üçü birden içmeğe başladılar. Saf Burakan ise, Şövalyenin kararı mucibince hak ettiği iki şişe şarabı içmekten kendini nasıl menedebileceklerini anlamak için kafa patlatıyordu.
Onu içmekten menetmediler. Fakat, bahsi yine kaybetti. Hem
A. Coskunözer
GÜZEL FIYORENDA
Cebeni RAGJP RIFKİ
Öteki iflâslar, gözle görünür şekildedir. Bugün için Fransada, en acısı, Cumhuriyet zihniyet nin iflâs etmesidir. Halbuki muhalefet saflarında iken, hürriyet fişıkı, haksızlıkların müdafii kesilen ve en ufak bir bahane ile ayaklanmalar tertip edebilecek, sosyalistlere rastlamıştık. Acaba, 1944 de geri gelen sosyalistler bambaşka bir zihniyetle a-ramıza dönmemişler midir? istemi-yerek ve kendileri de bilmlyerek, kızıl tc'înliterizm ohlara bulaşmış mıydı? Yoksa iktidara gelmek onları şaşırtmış ve akidelerini bozmuş muydu?
Fakat şu muhakkak İri, Fransız sosyalizminin cülûsundanberi hiç bir zaman bu kadar adaletsizliklere ve iktidarın suiistimallerine şahit olmamıştık. Müzekkeresiz tevkifler, adlî ve cezaî iltimaslar, makabline şâmil cezalar, sorguya çekmeler, matbuat hürriyetine tahditler, seçim hileleri, bitmek bilmiyen kontroller, ezici ve yıkıcı vergiler... Hepsini gördük. İnsanın inanacağı gelm'yor! Çünkü kimin aklına gelirdi ki, sosyalistler, hürriyet ve müsavat âşıkı Jaures’lerin mirasçıları, Fransada şimdiye kadar görülmemiş en mükekâmil baskı sistemini ihdas edeceklerdir? Öyle olmakla beraber, bunun, Doğrudan ge lebilecek başka sosyalistlerin ihdas edebilecekleri sistemin ancak zayıf bir taklidi olduğunu kabul etmek lâzımdır.
Ve işte, bu da ikinci iflâsdır:'Hürriyetin iflâsı...
İçtimaî iflâs daha da şümullüdür. Marksistlerin çoktandır hazırlanmış programlarını püıtelâş tatbik ettiklerini gördük. Aç bir kurt gibi devletin, inhisarları, bünyesine topladığına şahit olduk. Fakat hemen akabinde kayboldu, istihsal düştü, zararlar ve açıklar korkunç şekilde genişledi, suiistimaller her yerde aldı yürüdü?
En kötüsü, bütün bunların arasında işçi durumunun iyileşmemiş olmasıdır. Grevler bunun bir tezahürüdür, çünkü onlar artmakta olduğu gibi, üçte ikisi işveren devlete karşı müteveccihtir. Sebebi ise, devletin kendisini hâkimi mutlak ilân ettiği halde en çok vadeden fakat mukabilinde en az veren mevkiine gelmiş olmasıdır.
Bu mevzuun sonu gelecek gibi değildir ve bunun üzerine bir çok kereler daha rücu edebileceğim. Bu defa yalnız bir hakikati açıklamak istedim: 20 ci asrın bu ilk yarısında, kıt’amıza hâkim olan Devlet Sosyalizminin iflâs etmiş olmasıdır...
Bütün sosyalist sistemlerinin yıkıldığına kaniim, demlyeceğim. Hayır? Fakat, kanaatimce, Devlet Sosyalizminin ataletini ve istibdadını taşımıyan yeni bir sosyalist doktrini yeniden vücude getirmek elzemdir. Buna ancak tedricen vâsıl olabileceğiz. Bununla beraber ilk ev velâ tenkidini yapmak lâzımdı ve emin olun ki bu hususta daha çok söylenebilecekler vardır.
Geniş bir yazı masası vardı, odud üzerinde çalışırdı.
— Yâni bebek evleri ve sandal lar mı yapardı?
— Evet-
— Âletlerini ve malzemesini de orada mı muhafaza ederdi?
— Evet
— Kapıdan bakınca bu masayı görmek mümkün müdür?
— Evet, sola açılan kapının tam karşısına tesadüf eder.
— Çiçek odasından çıkıp çocuk lavın odasına gitmek üzere merdivene doğru yürüyen bir kimse bu masayı görebilir miydi?
— Görmemesine imkân yoktu.
— Masanın üzerinde duran şeyleri de görmek mümkün müydü?
— Elbette. Kütüphane odası küçük bir yerdir.
Savcı, şahit bölmesine doğru iki adım atarak ilerledi. Elinde koyu renkli, parlak bir şey görülüyordu.
— Mis Poge, bu bıçağı evvelce bir yerde gördüğünüzü hatırlıyor musunuz?..
Mis Poge bıçağı ince parmaklarının arasında kemali zerafetle evirdi çevirdi, gayet dikkatli bir muayeneden geçirdi, sonra,
— Evet, diye cevap verdi.
Mahkeme salonunda, birdenbire, buz gibi soğuk, meş’um bir rüzgâr eser gibi oldu.
— Nerede görmüştünüz?
Yirmi Haziran 1926 günü ak-üzeri, Bay Patrick İves’in yazı masası üzerinde.
Hemen hemen Mis Poge’inkine yakın bir nezaketle, Savcı,
— Çok teşekkür ederim, Mis Poge, bu kadar, dedi.
Ne kadar hafif, ne kadar zarif adımlarla geldiyse, Mis Poge ayni derecede hafif ve zarif adımlarla şahit bölmesinden indi, ve uzaklaştı.
Bellamy dâvasının ikinci günü geçmişti
ÜÇÜNCÜ GÜN
— Biliyordum! Zaten bütün bunların başıma geleceğini biliyordum!
Kızıl saçlı kız, öfkeli ve şaşkın üç basın mensubunun üzerlerinden atlayarak, bir yandan kale mi, bir çift kurşunî eldiveniyle, bir de küçük sincap boyun kür künü yerlere saçarak, bir yandan da feryat ederek perişan bir çehreyle mübaşirin yüzüne baktı.
Yaram MlŞia ZEVAKO
— 30 —
de gayet basit bir şekilde: O, elini bir şişeye uzattığı zaman ötekilerden her biri hemen birer şişe açıyorlardı.
Böylece, iki saat sonra dördü de körkütük sarhoş olmuşlar ve otur dukları iskemlelerin üzerinde sızmışlardı. Bir müddet sonra da masanın altına yuvarlanmışlardı.. Müteakiben horlamağa başladılar.
XV
Ferriyer, hiç haberi olmadan, sevdiği kızdan başka bir kızla, nişanlanmış olduğunu nerede öğreniyor
Sen- Jermen Vidamı dalgın dal gın konağının yolunu tuttu. Bo-röver’in söylediği sözler zihninden bir türlü çıkmıyordu. Ve son derece şaşkın bir hale gelmişti.
Kendi bahçesinden oğlunun bah çesine geçilen üç kapıdan birinin, yakınından geçerken bu kapı açıldı ve bir adam belirdi.
Vidam:
— Siz misiniz, Vikont? diye sordu.
Ferriyer’in sesi:
— Evet, pederim, cevabını verdi.
Delikanlı, hürmetle babasınm yanına geldi. Vidam, onu tepeden tırnağa kadar süzdü... Bu bakışta, baba üzüntüsü belirmekte idi.
Ferriyer zihnen meşgul, endişeli görünüyordu. Halinde ve kılı-
ğında mücadelede bulunduğuna delâlet eden bir şey yoktu. Sıhhati mükemmeldi. Babası, buna sevindi. Yalnız, Vidam’ın yüzün de ânî olarak bir endişe belirdi ve kayboldu... Vikont pek dalgın olduğundan bunu farkedemedl Vidam:
— İyi ama, Vikont, dedi, size saat sekizden sonraya kalmamanızı tavsiye etmişken yine böyle geç vakit geliyorsunuz.
Şaşıran, mahcup olan Ferriyer:
- — Haklısınız, beni ne kadar paylaşanız haklısınız, pederim. Ben o tekdire lâyıkım. Bana vermiş olduğunuz emri unuttuğumu ve şimdi, ihtarınız üzerine hatırladığımı itiraf ederim... cevabım verdi.
— Herhalde mühim bir şey vu-kubulmuş olacak... Çünkü, şimdiye kadar babanızın emirlerine ri- • ayet ederdiniz.
— Pek doğru, efendim, başımdan bir şeyler geçti
— İnşallah tehlikeli bir şey değildir. '
— Hayır efendim, müsterih olunuz. Vaktin geç olmasına rağmen size o şeylerden bahsetmek için hususî surette görüşmemize müsaadenizi ricaya gelmiştim.
Ferriyer pek heyecanlı görünüyordu. Bu heyecan, babasının dikkatli gözünden kaçmadı. Tekrar üzülmeğe başladı ama yüzünden
bu endişesini belli etmedi Hal ve tavrı değişmedi: Biraz, soğuk ve ciddî idi.
Maamafih, oğluna hiç bir ağır söz söylemedi, onun bu arzusuna muvafakat etti:
— Pekâlâ... Misafirlerim var şimdi; onlar gittikten sonra görüşürüz. Pek asil ve nüfuzlu zatlar beni ziyarete geldiler... Bunu bildiğim için erken gelmenizi ve yanımda bulunmanızı tavsiye etmiştim... Geliniz, Vikont.
Ayni zamanda hem canı sıkılan ve hem meraklanan Ferriyer’i de beraber sürükledi.
O sırada Ferriyer’in salona girdiğini kimse farketmemiştl Sebebi de malûm idi
Dük dö Giz tamamiyle kendine gelmişti artık. Vidam salona girince, Dük:
— Efendi hazretleri, dedi, alınması münasip olacak tedbirleri kararlaştırmak üzere avdetinizi bekliyorduk,
— Monsenyör, alınmak istenilen tedbirler neye dair?
— Canım, neye dair olacak, o cehennemde yanası serseri hakkında. Şimdi onun alelacele yapacağı iş hemen gidip bizi ihbar etmektir. Maatteessüf, Papanın fetvası da elinde olduğundan aleyhi, mizde kullanacağı müthiş bi-r silâha maliktir o.
— Müsterih olunuz, Monsenyör, o silâh artık mevcut değildir.
Hayrete düşen Dük, birdenbire:
— Onu kendisinden geri mi aldınız? diye bağırdı.
— Hayır, Monsenyör, geri almadım; fakat, delikanlı onu bizzat imha etti.
Diyen Vidam, Boröver'in fetvayı nasıl nehire attığını kısaca anlattı.
onun hak-' l“m hâdi/eTle çılgına dönerek di-
LSkin, aynı anda, Dükün arkadaş ceketi, bulunacak olurlarsa ku-
— Şu berbat yere geldiğim İlk günden beri her işe geç kaldım. Bir şey kaçırmamak için insanın her an harekette bulunması lâzım geliyor. Kim konuşuyor? Ne oldu?
Hakikî muhabir, zerre kadar nezaket göstermiyerek,
— İyi ama, kimseye meydan vermiyorsunuz ki. Sade kendiniz konuşuyorsunuz, dedi. Olan biten de, elindeki bahçıvan çakısını delil olarak göstermenin fevkalâde bir buluş olduğunu zanneden ve kendini ifrit gibi zeki sanan Farr’ la bu delili iğrenç ve fecî addeden Lambert arasında, on beş dakika süren müthiş bir münakaşadan 1-baret. Bir de hava değişsin diye pencereleri açtılar. Bundan gayri her şey yolunda. Tek kişi tek bir itirafta bulunmadı. Daha da çok erken. Bay Douglas Thorne de söze başlamak üzere. Haydi hayırlısı!
Kızıl saçlı kız, zayıf, tunç renk li, açık sarı saçlı, zerre kadar gay ret sarfetmesine lüzum kalmadan fevkalâde kibar ve mümtaz tavırlı görünen adamı takdirle süzdü.
— Ne güzel gözler! Ne güzel eller!
— Bay Thorne meşguliyetiniz nedir?
— Nevyork Zahire borsasında azayım.
Ne de güzel ses!
— Dâvâlı Susan İves’lc bir akrabalığınız var mı?
— Büyük biraderiyim. Bununla iftihar ederim.
Tatlı bakışlı gözleri, bildiğimiz spor tayyörlü, ufak tefek kadına doğTU kayarak gülümsedi, o da mahkeme huzuruna çıktığından-beri ilk defa olarak, âdeta bayrak çeker gibi meydan okuyan, parlak, serbest, keyifli bir tebessümle cevap verdi
Savcı ihtar makamında elini kaldırdı.
— Lütfen sadetten ayrılmayınız, Bay Thorne, hemşirenize karşı olan muhabbetinizi gayet tabii telâkki etmekteyiz. .Meyva Bahçeleri» ismi verilen, eski Thorne mülkünün sahibi siz misiniz?
— Evet
— Yegâne sahibi mi?
— Yegâne sahibi.
— Bu mülkte hemşirenizin neden dolayı hissesi mevcut değil?
RADYO
ANKARA RADYOSU PERŞEMBE — 18/5/1950
7.30 M. S. Ayan.
7.31 Müzik: Vals. Polk le'ler (Pl.
7.45 Haberler.
8.00 Müzik: Sı
8.15 Müzik: Norman Cloutier
bi (Pl.)
8.25 Günün Programı ve Hav
8.30 Müzik: Hafif Mü2ik (Pl.) 9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve Program.
1230 M. S. Ayarı.
2.30 Müzik: Şarkılar.
00 Haberler.
15 Müzik: Radyo Salon Orkestrası 30 öğle Gatezesl.
45 Müzik: Radyo Salon Orkestrasının Devamı.
00 Aksam Programı, Hava Raporu
58 Açılıg ve Program.
1.00 M. S. Ayarı.
18.00 Müzik: incesaz (Isfahan Faslı.) Î.45 Müzik: Hafif Şarkılar (Pl.) 1.00 M. S. Ayarı ve Haberler.
);15
1.20
1.45
1.00
14
İS
19
19
19
19
20
21.45
M. S. Ayan
Geçmlgte Bugün.
Müzik: Müzik: Yurttan Sesler. Radyo tlo İngilizce.
Müzik: Plano ile Caz Parçaları (Pl.)
Radyo Gazetesi.
Serbest Saat.
Müzik: Karıgık Şarkılar
Unesco Gazetesi.
Müzik: Plano Soloları: Çalan Naciye Kesklnoglu. Beethoven: Ay ışığı Sonatı: Chopln: Noklürüıı Op: 27 No. 1 Clıopin: Scherzo.
Konugma: Sağlık Saati «Büyük Salgınlar.»
Müzik: Devlet Konservatuvarı M. S. Ayan ve Haberler.
Program ve Kapama.
İSTANBUL RADYOSU PERŞEMBE — 18/5/1950 Açılıg ve Programlar
Haberler.
Dans Müziği (Pl.) Şarkı ve Türküler.
Ev Kadını . Yemek Çeşitleri. (Dördüncü Konuşma.) Konüsan: Leman Eydor. Şarkı ve Türküler (Pl.) Hafif Valsler (Pl.) Programlar ve Kapama Açılıg ve Programlar.
Caz Müziği (Pl.)
Robert Schumnnn'ın ‘‘Şair Askı" Defterinden Lied’ler (Pl.)
Saz Eserleri. Haberler. İstanbul Haberler Sololar.
13.1
13.1 ıs.:
13. -
14. :
Soldan Sağa:
1 — 100 yıl, 60 saniye 2 — Fiyaka. İs. kambilde bir kâğıt 3 — Hatırlatma, müthiş 4 — Bağlama, tersi: Sahsa mahsus 5 — Ülkü 6 — Rastlıyan 7 — Ana değil 8 — Tasın büyüğü, İleri gelen 9 — tersi: Ziyan olma, yapı 10 — Bir nota, ze kâ 11 — Sucuların su taşıdığı şey. Aldat-
Yukarıdan Aşağıya:
1 — Kabile, eski bir ölçü mikyası 3 — tersi: Beyaz, sonuna (p) gelirse boyuna takılır. 3 — Tersi: Soba yapan, atın saçı
4 — Muvafık, bir prefösörümüzlln soyadı 6 — Tersi: Yapıla gelen 6 — Fazla öğiin-me 7 — Tersi: sonuna (t) gelirse konuş.
5 — Kazancı ile tersi: Bağışlama 9 — -Duy. dik durmuş 10 — Dört tarafı eşit, ekmek yapılır 11 — Ses. yenecek.
Tertip Eden. N. Ü.
19.4
1.40 Hafif Ara Müziği (Pl.)
19.45 garkı ve Türküler. .
20.15 Hafif Orkestralardan Melodiler
(Pl.)
20.30 Gelir Vergisi İzahları.
20.45 Charlle Barnett Orkestrasından Dana Müziği (Pl.)
21.00 Küçük Orkestradan Melodiler 21.20 Fasıl Heyeti Konser.
"BESTENlGÂR" ı — Peşrev 2— Gayriden bulmaz teselli 3 — Bu nevayı dllhırag 4 — Semi ümidim 5 — Taksim 6 — Çok sürmedi geçti 7 — Gönül çoaml nlgâruı müptelası 8 — Bir cefacu nazlı yar 9 — Saz semaisi.
22.00 Konserto (Pl.)
Wolfgang Amadem Mozart... Ke. man Konsertosu 're majör' Çalanlar Viyolonist Joseph Szİrc-ti ro Thomas Beecbanı İdaresinde Londra Flûrmoııik Orkestrası, Johann Sebastlan Bach.. Ikl keman konsertosu 're minör'. Çalanlar: Viyolonistler; Grlmiaux ve Pougnet ve Flûrmonla Yaylı Sazlar Orkestrası.
22.45 Haberler.
23.00 Hafif Gece Müziği (Pl.)
23.30 Programlar ve Kapanış.
ORTAÇ’ta
İkramiyell Sürpriz Marka gömleklerin
Spor Açık yakalı
Yeni ve yazlık çeşitleri gelmlftlr
PANAMA ŞAPKALARI UJB Kr»
Fiatlanmız çok ucuzdur
7W Kr. 7M K. 84* Kr. Mt Kr
991 Kr, JA75 Kr. lltt Kr,
12M Kr. 12W Kr. İSI» Kr.
14 H Kr. UM Kr. SSM Kr.
Pijamalar:
l»5®Kr 1399 Kr. 1689 Kr. 2959 Kr.
NOT: İkramiyelerin çekiliş tarihi
21 Mayıs 1080 dedir.
Ortaç:
Anafartalar Cad. Adliye karşı* Köşe Mağazası. No. 224.
Ankara Tel 1113F)
Havacılık Bahis’eti
Amerika'nın en süratli bombardıman uçağı
"Stratopt., hakkında malûmat
aatte 600 milden daha süPatle I Dünyanın en seri bombardıman uçuş yapan bir tecrübe pilo- [ uçağını teşkil eden Boeing B - 47 tunun başına hoşa gitmiyecek ----
bir çok şeyler gelebileceği öteden-beri ileri sürülmektedir Bütün bunlar doğru olsaydı tepki uçakla- i rımn yer aldığı bu devirde tecrübe ' uçuşunun cazibesini ideme ettir- i mek kabil olurdu. Fakat bu alanda I söylenenler tam manasile uydurma- ' dır.
A. Hâşinıun şiirinde mâna ve tabiat
★ (Baştarafı 2 ncide) Son ışıklarla bulutlar cengi.»
Bir başka şi rde sular, mehtap ve canâru yıldızlara bürünmüş bıı peri gibi anlatıyor, Havuz üzerin-^de:
«Akşam yine toplandı derinde, Canân gülüyor eski yerinde.. Akşam görünür havz üzerinde.
Mehtap kemer taze belinde, Üstünde semâ gizli bir örtü.. Yıldızlar güldür onun elinde.» Hep tabiat, hep tabiat, daima malzemesi, mevzuu tabiat olan şiirleri zaman zaman karanfil, ve gül kokan, akşam, yaz, bahar kokan şiirlerdir. Bazan bir beste, bazan bir tablo ve renk olan şiirleri süzülmüş süzülmüş sanki özü kalmış gibidir. Moloz söze ras dayamayız Vezni çok ustaca kullanmıştır. Kafiyeleri biraz sakattır. O da mensup olduğu Sembolizm mektebinin anlayışı dolayısiyledir. Türkçeyi de güzel ve yerinde kullanmıştır. Ba km onun ayni zamanda aşkî olan —Parıltı— isimli şiirini okuyalım. «Ateş gibi bir nehr akıyordu, Ruhumla o ruhun arasından Bahsetti derinden ona halim; Aşkın bu unulmaz yarasından.
Vurdukça bu nehrin ona aksi, Kaçtım o bakıştan o dudaktan. Baktım ona sessizce uzaktan; A Vurdukça bu aşkın ona aksi.»
Terennümü yaz gecelerini râşe içinde bırakan hakir kuşu o şöyle duyuyor: İşte (Bülbül) adlı şiirini okuyalım:
«Bir gamlı hazanın seherinde, Israra ne hacet yine bülbül?. Bil kalbimizin bahçelerinde, Can verdi senin söylediğin gül.
Savrulmada gül şimdi havada,
Gün doğmada bir başka ziyada.» ( Haziran 1933 te 47 yaşında hayata, çok sevdiği renklere, sulara, kuşlara, güneşe, ağaçlara şiirlerinin hiç birinde unutamadığı tabiata gözlerini ebediyen kapayan bu tabiat şairi Ahmet Haşim'in ince tellerden yapılmış olan ruhunun duygusunun şu şiirde bir piyano gibi ees verdiğim biz de duyalım: •Bir günün sonunda arzu'dan; Akşam yine akşam yine akşam, Bir sırma kemerdir suya boksam.. Akşam yine akşam yine akşam.. Gillerde bu dem bir kamış olsam.' , işte Piyale’nin ve Göl Saatleri’-nin ressamı, Frankfurt seyahatname sinin seyyah, ve «Guruba hanei lâk lâkan. ın mimarı Karanfil şairi Ahmet Hâşim mânayı hiç anmadan tamaiyle renkli ve mus ki dolu şiirle rinl böyle yazmış ve böyle okutmuştur.
Muakipsiz kalan ve fakat kıymeti de seneler geçtikçe katmerlenen bu kıymetin Eyüp Sultan servilerinin uhrevi kokusu arasında dolaşan aziz ruhu şâd olsun.
Stratojet uçağını uçurmak yazarın işidir. Uçak tam manasile yükünü aldığı vakit 60 ton ağırlıktadır, Böyle olmasına rağmen bu uçak diğer uçaklar gibi büyük bir konfor içinde koltuğuna gömülmüş olan bir pilot tarafından idare edilmektedir. Hattâ, pilot, yolcu uçğında se yahat eden bir kimseden daha az heyecan duymaktadır. Umumiyet itibarile uçakta hemen hemen hiç ihtizaz yok gibi bir şeydir.
Kontrol satıhları, yüksek sür’at neticesinde baş gösterecek olan muazzam hava yükünü bertaraf e-debilecek bir kudrettedir. Esas iti-berile pilot, kontrol levhâsındaki herhangi bir tertibatı harekete geçirebilmek için gayet cüz’î bir gayret sarfetmektedir. Zira, kontrol levhasındaki düğme çevrildiği vakit ikinci bir tertibat harekete geçerek tazyikle istenilen işi görmektedir. Uçakta hareket meselesi de halledilmiştir. Isıtıcı tertibatı vardır. Pilot böylece kendisini sıcak tutabilmektedir. Diğer taraftan, frijider tertibatı da aşın sıcaklığı izale etmektedir. Korkunç bir sür’atle seyreden uçakta seyrüsefer bellibaşlı olayı teşkil etmektedir. Fakat, radyo istasyonları da gayet seri hareket edebildikleri için pilot radyo pergerile daimî bir itibat tesis etmek kolaylığından faydalana-bilmektedir.
Birleşik Amerika hava kuvvetleri için Boeing uçak kumpanyası tarafından yapılan Stratojet uçağı esas itibarile bir «pilot uçağı.dır. Umumiyet itibarile bu uçakta Amerika hava kuvvetlerine mensup pilotlar denenmektedir. Hemen hemen her tipten uçaklarda binlerce saatlik uçuş tecrübesine sahip olan yüksek rütbeli havacılar bu uçaklarda pilotları denemektedirler. Stratojet uçağı hakkında pilotların ileriye sürdükleri noktai nazar şudur: «E-vet, bu bir bombardıman uçağıdır, fakat tıpkı bir avcı uçağı gibi İdare edilmektedir».
Meselâ, motörü çalıştırma işj gayet basittir. Kullanılacak benzin tankı seçildikten sonra, dakikada matlûp devir itibarile motörü ha-rekete geçirecek düğmeyi çeviriniz. Kuyruk borusunun hareketini belirten mukayyit harekete geçer geçmez pilot, motörün çalışmağa başladığını anlar.
Uçakta motörlerl ısıtma usulü de tamamen bertaraf edilmiştir. Bir yaz gününde uçak motörünün ısıtılmasının nekada/r müşkül bir şey olduğunu tam manisle anlayabilmek için bu hususda bir pilotla kanuşmak lâzımdır. Uçaktaki bütün motörler dakika başında 100 devir üzerinden hareekte geçtiği bir sırada pilot frenleri serbest bırakır ve uçak havalanır. Pilot, bazı havalanmalarda, JATO’dan da faydalanabilir. JATO. tepki yardımile uçuş sağlayan bir tertibattır. JATO ter-tibatı tatb k edildiği zamanlarda 1 uçak 42,000 beygirlik bir kuvvete! sahip olmaktadır. j
JATO tertibatı istimal edildiği vakit gayet cazip bir durum hâsıl olmaktadır. Uçak birdenbire, sanki sihirli bir elin tesiri altında bulu-| nuyorrnuş gibi derhal havalanarak uçuş pistleri kısa olan hava alanlarındaki bütün tehlikeleri bertaraf etmektedir. Uçak yerle olan temasını keser kesmez pilot, kâfi dere-
KİNİNLİ
GRİPİN
BAŞ.DİŞ. NEZLE.ADALE SİNİR
ROMATİZMA ve bütün ağrılara karşı
1OUÖO
Vapurla Seyahat DEVLET DENİZ YOLLARI Vapurlarında
•
En temiz ve en itinalı servis
Konfor ★ Eğlence ★ Müzik mevcuttur.
•
Avrupa ve Amerika seyahatinizi vapurla yapınız
Yer ve fazla tafsilât almak için ACENTE ELÂZIZ UMUM NAKLİYAT ŞİRKETİ
Ankara Bürosu
Cihan Palas karşısı Telefon : 12232 (952)
.... —/
Adaylardan en çok oy alanlasın Milletvekili seçimlerine ait II Seç in
Kurulunca düzenlenen tutanak
AZ SARFİYAT
/IS/7M Mfyudbitm Mt
Kayıp Bilezik
14/5/1950 akşamı Cebeci çayın ile Samanpazan arasında bir altın bilezik düşürülmüştür. Bulanlar insaniyet namına adresime getirdikleri takdirde memnun edilecektir.
Yeni Hal Ankara Pazarında Hakkı Zeren (947)
Kiralık oda
Ön Cebecide Hukuk Fakültesine yakın, çalışan bir bayan 1-çln aile yanında. Tel. 24224.
(957)
Satılık
Bir Kongasör ve Buz Kalıplan
Müracaat: Hilmi Aral Kara. Serçe sokak. Bacalı, Apartman No. 22. Yenişehir. (941)
cede irtifa almağı beklemeden saatte 480 kilometre üzerinden uçuş yapmaktadır. Birleşik Amerika hava kuvvetlerinin bildirdiğine göre, Stratojet uçağının sağladığı en yüksek sür’et, saatte 960 kilometredir. 8 Şubat 1949 da uçak, Pasifik sahilindeki tecrübe üssü olan Moses Lake’den hareket ederek 3 saat 46 ; dakikada Vaşingtona varmıştır. ) Böylece, 3664 kilometrelik seya i hatte bir noktadan diğer bir nokta- ’ ya yapılan uçuş, 13.600 İlâ 15,600 metre irtifa arasında saatte Stratojet uçağı 972.5 kilometre kat’etmiş-tir. Ayrıca, inişleri kolaylaştırmak I için uçakta paraşütle iniş tertibatı vardır. ı
Bir modern avcı uçağından beklenen bütün çeviklikleri bünyesinde
r
Soyadı
Arsal
Fenik
İnce lltekin Kurtbek
Öz
Ete
Seyhun Çiçekdağ Adıl Bayramoğlu Eren
Soydan Gedikoğlu Benli
Bilen Bulgurlu Binerbay
Adı
Sadri Maksudi
Mümtaz Faik j Hamit Şevket
Osman Talât Seyfi Talât Vasfi Muhlis
Fuat
Osman Şevki Salâhattin
Muhlis
Ramiz
Cevdet Abdullah Salâhattin Ömer
Hamdi
Dağıstan
Aldığı
Doğduğu yer ve tarihi Oy sayısı
Kazan 1882 150035
İstanbul 1320 14996G
Ödemiş 1305 149450
Ayaş 1306 149014
Gelibolu 1321 148735
Ankara 1902 148414
İstanbul 1904 147622
Uzunköprü 1332 148700
Çiçekdağı 1315 146654
İstanbul 1882 146352
Ankara 1902 146323
Nallıhan 1323 145499
Kızılcahamam 1318 145370
Ankara 1327 145368
Ankara 1335 144749
Avanos 1307 144635
Ankara 1324 143293
Bâlâ 1318 142561.
^■rıınmıı ı
İller türlü konfor ve istirahat şartiannı hak
KONFOR PALAS
OTELİ Ankara’yı şereflendirecek yeni mllletvekillerimizin E emrine amadedir. Hoş geldiler. (960) f
I ADRES:
Sanayi Caddesi (No. 23), (Bankalar Cad.), Tel: Sant. 10320, .İnkara
Ih mı — m. 4
Yozan : Carlo Goldoni
Şehir suyu tesisatıyaptırılacaktır
iller Bankasından
1— Aşağıda isimleri, keşif bedelleri ve geçici teminat miktarları gösterilen 11 kasabanın içme su inşaatı yaptırılacaktır.
Kasaba adı
Keşif bedeli
Geçici teminat
Türkçesi j S. Moray
Biletler gişelerimizde satılmaktadır. Numaralı yerlerinizi erkenden aldırınız.
NOT : Temsiller münasebetiyle Sinema seasnları-mız 13.30 da başlıyecaktır.
TeL Gişe: 1S031 — Müd.: 24075
Sarar İlkokulunda
Kıymetli Ses Sanatkârları
SABİTE TUR- MUZAFFER BİRTAN
(21/5/1950 Pazar günü saat: 15 de) Davetiyeler için Okul kooperatifine Tel: 21979
(»M) g
Tekel Başmüdürlüğünden
Örmen Çiftliğindeki (Bira Parkı) İşletme için icara verilecektir. ...-------uuuyesmue . Sartname meBai “atlerl dahilinde Hukuk Şubesinde görülebil.r.
toplanmış bulunan Stratojet bom- İsteklilerin 25/5/1950 Perşembe günü saat 14.30 da Başmüdürlükteki bardıman uçağı saatte 960 kilometre komisyona müracaatları icabeder.
kat’ederek 9000 kilo bomba taşımak- I 2400 sayılı kanun hükümlerine göre keyfiyet son defa ilân olunur., tadır | (3278)
* * - -- . .
Kumaşlarda ^,moza Emprimeler Vistra Emprime Anver Siten büyük ucuzluk 875 kr’-
Alaca
Ş. Karahlsar Devrekânl Vize
Niksar Manyas
Kula
Osmancık
Umurlu
Artvin Çemişgezek
. J 49.854,76
139.232,34
36.343,60
32.505,32
287.169,50 i .jâ 74.811,15
149.931,80 45.000,00 . . ZT2J 81.000,00 89.897,78 40.355,99
3.739,11
8.211,17
2.725,77
2.442,40
15.236,78
4.990,56
8.746,59
3.375,00
5.300,00
6.744,89
3.028,70
2 — Bu keşif tutarlarından font boru hususî aksam ve armatür bedelleri hariç olup bunlar Bankanın İstanbuidaki deposunda müteahhide teslim edilecektir.
3 — Her kasaba için ayrı teklif mektubu verilecektir.
4,— İhale 29 Mayıs 1950 Pazartesi günü saat 15 de toplanacak olan Bankamız ihale Komisyonunun lncelemç sonucunun İdara Meclisince tasdikini müteakip kesinleşecektir.
5 — Teklif mektuplarının en geç 29 Mayıs 1950 Pazartesi gür.ü saat 12 ye kadar Bankamıza makbuz mukabilinde teslimi şarttır.
6 — Her bir işin eksiltme evrakı 5,— lira bedel mukabilinde Ban kamızdan alınabilir. Projeler Bankamızda görülebilir.
7 — Eksiltmeye gireceklerin Bayındırlık Bakanlığına ihale gününden en az üç gün evvel yaptıkları işleri gösterir belgeleri İle müracaat ederek bu işi yapabilecek kabiliyette olduklarına dair yeterlik belgesi almaları icabeder.
8 — Banka ihaleyi yapıp yapmamakta ve işi dilediğine vermekta
serbesttir. (3167)
Set lık Dükkân
Her İşe elverişli, devren satılık kolacı dükkânı.
Müracaat; Samanpazan, İnönü
bulvarında. Telefon: 14460. (
Sahibi advlva FENİK
Bu nüshada yazılglerlnl fiilen dara aden; HİKMET YAZICIOÖLD
tMuuiuıgı yer.
GÜNHB MATBAASI
Tual Keten Emprime Emprime Çamaşırlık QUJAÇ’ta
290 krs 350 krs. Aû««*rtalar Cad aouj.
* T* Cöh Mağazası. No. D4.
. Tel: 11135 Ankara
375 krş. 650 krş.
18 «enk hakiki İrlanda keteni 900 krş. Gandl 340 kra.
fi
Sayfa! 6
ZAFER
D. Parti Milletvekillerinin tam listesi
" I Başmakaleden devam
★ (Baş tarafı 1 incide) I Bakay, Mahmut Erbil, Sıtkı Pak-
E
İ)
d;
n
ç
l.
421
(H
■
il
b t
c
t
I
İ
S i
1
Bursa: ....
Celâl Bayar, Hulûsi Koymen, Sadettin Karacabay, Selim Basıp B-meç Ali Canip Yöntem, Halil A- ) yan Asalı Erozan, Necdet Ydm». Halûk Şaman, Raif Aybar, Mithat San. Selim Herkmen.
Mehmet Özbey. Mehmet Erka 1 zancı, Naci Aykon.
İhsan Şerif Özgen, İsmail Aşkın Dr. Talât Oran, Keşşaf Mehmet Korkut.
Balıkesir: , *
Refik Koraltan, Sıtkı Yırcalı, 1 Esat Budakoğlu, Dr. Muharrem Tunçay, Enver Güreli, Salâhattin I Başkan, Arif Kalıpsızoğlu, Muzaf- u fer Emiroğlu, Ahmet Kocabıyıkoğ- I lu, Yahya Pehlivan, Vacit Asena, I Müfit Erkuyumcu, Ali Fahri işeri. ı
Çanakkale:
Fahri Belen, Nihat Iyriboz, Dr. Süreyya Endik, Kenan Akmanlar, I İhsan Karasioğlu, Bedii Enüstün, 1 Emin Kalafat, Ömer Mart.
Çankın:
Celâl Boynuk, Dr. Celâl Otman, c Aâzım Arar, Kemal Atakurt, Dr. Kenan Çığman.
Çorum: J
Dr. Saip Özer, Hakkı Yemenici, » Dr. Sedat Baran, Ahmet Başıbüyük, Baha Koldaş, Haşan Âli Vural, Hü- ; şeyin Ortakçıoğlu, Şevki Gürses. ’
Çoruh: 1
Dr. Ali Riza Sağlar, Dr. Abbas Cigin, Dr. Mecit Bumin, Zihni U-ral, Mesut Güney.
Denizli:
AH İhsan Sabis, Refet Tavaslıoğ- ( lu. General Fikret Karabudak, Hüsnü Aşit, Ali Çobanoğlu, Dr. Mustafa Gülcügil, Fikret Başaran, E- ı yüp Şahin.
Diyarbakır:
Nâzım Önen, Yusuf Kâmil Altuğ, c Ferit Alpiskender, Dr. Yusuf Aziz- ; oğlu, Mustafa Remzi Bucak, Mustafa Ekinci, Dr. Kâmil Tayşi.
Edirne:
Rüknettin Nasuhioğlu, Cemal Köprülü, Haşan Osma, Arif Altm-almaz. Mehmet Engünün.
Elâzığ: ı
Şevki Yazman. Ömer Sanaç, Abdullah Demirtaş, Suphi Erğene, Hâ-mit Âli Yöney.
Erzurum:
Mustafa Zeren, Rıfkı Salim Burçak, Bahadır Dülger, Memiş Yazıcı, Rıza Topçuoğlu, Dr. Enver Karan, Sabri Erduman, Sait Başak, Dr. Fehmi Çobanoğlu, Emrullah Nutku Ültay.
Eskişehir:
General Ali Fuat Cebesoy, Abidin Potuoğlu, Haşan Polatkan, Kemal Zeytinoğlu, İsmail Hakkı Çe- 1 vik, Muhtar Başkurt.
Gaziantep:
Cevdet San, Ekrem Cenanı, Ali Ocak, Galip Kınoğlu, Salâhattin Ünlü, Süleyman Kuranel, Dr. Sa-mih İnaL
Giresun:
Dr. Hayrettin Erkmen, Hâmdi Bozbağ, Arif Hikmet Pamukoğlu, Adnan Tüfekçioğlu, Mazhar Şener, Doğan Köymen, Tahsin İnanç, Dr. Ali Naci Duyduk.
Gümüşhane:
Raşit Gürgen, Cevdet Baybura, Kemal Yürükoğlu, Vasfi Mahir Kocatürk, Halit Zarbun, Halis Tok-demir.
İçel:
Refik Koraltan, Dr. Celâl Rama-zanoğlu, Dr. Aziz Koksal, Salih İnankur, Hüseyin Fırat, Şahap Tol, Halil Atalây.
İsparta:
Reşit Turgut, Kemal Demiralay, Dr. irfan Aksu, Sait Bilgiç, Dr. Tahsin Tola.
İstanbul:
Celâl Bayar, Prof, Dr. Fuat Köprülü, Adnan Menderes, Halil Özyörük, General Ali Fuat Cebesoy, Fuat Hulûsi Demirelli, Dr. Nihat Reşat Belğer, Faruk Nafiz Çamlı-bel, Enver Adakan, Hüsnü Yaman, Prof, Dr. Sani Yaver, Celâl Fuat Türkgeldi, Dr. Mükerrem Sarol, Salamon Adatto, Senihi Yürüten, Mithat Benker, Firtızan Tekil, Nazlı Tılabar, Salih Fuat Keçeci, Mithat Sözer, Ahmet Hamdi Başar, Fahri Sayımer, Ahilya Mosho3, Bedri Nedim Göknil, Dr. Andre Vahram, Ahmet Topçu, İhsan Al-
Rize:
Osman Kavrakoğlu. Kemal Balta, Mehmet Fahri Mete, İzzet Akçal, Zeki Rıza Sporel, Ahmet Morgil.
Samsun:
Tevfik İleri, Firuz Kesim, Mu -hittin Özkefeli, Ferit Tüzel, Naci Berkman, H. Şükrü Uluçay, İsmail Işın, Haşim Alişan, Haşan Fehmi Ustaoğlu, Hadi Uzel.
Seyhan:
Remzi Oğuz Arık, Zeki Akçalı, Ali Alaybek, Arif Nihat Asya, Dr. Sedat Barı, Tevfik Coşkun, Yusuf Ziya Eker, Dr. Salim Serçe, Reşat Güçlü, Mahmut Kibaroğlu, Prof. Cezmi Türk.
Siirt:
___________, _____ _ . . Şefik Türkdoğan, Abdülbâki Er-Saffet Gürol, Hidayet Aydıner, dem, Cemil Yardım, Mehmet Daim Dr. Sıtkı Burçak, Rifat Alabay, Sualp.
Dr. Ziya Barlaş, Ziyyat Ebüzziya, 1
Abdi Çilingir, Ümran Nazif.
Kütahya: ■ iman uızaar, mıaı üçten, n(uu
İhsan Şerif Özgen, Hakkı Gedik, I tmreı gedat Zeki Örs, Nâzım Ağa-Dr. Ahmet İhsan Gürsoy, Remzi vınA,“;Ut rMa(d,;.„ D«jev..., MJ.?.
Koçak, Süleyman Sururi Nasuhoğ- jürkay, Şevki Ecevit, Dr. Bahattin lu, Necdet Alkin, General Besim - ....... — •
Besin, Yusuf Aysal, Ahmet Kavun-
CIL
Manisa:
Hamdullah Suphi Tanrıöver, Fevzi Lûtfi Karaosmanoiğlu, Refik , Şevket İnce, Samet Ağaoğlu, Kâzım I Taşkent, Şemi Ergin, Muhlis Tüm-ay, Adnan Karaosmanoğlu, Sudi Mıhçıoğlu, Muzaffer Kurbanoğlu, Dr. Faruk İlker, Dr. Nafiz Körez.
Maraş:
Salâhattin Hüdaioğlu, Ahmet Kadıoğlu, Abdullah Aytemiz, Maz-har Özsoy, Ahmet Bozdağ, Hamdi Ongun, Nedim Ökmen.
Mardin:
Abdülkadir Kalav ve diğer iki milletvekili.
Muğla:
Samet Ağaoğlu, Nuri Özsan, Nadir Nadi Abalıoğlu, Cemal Hünal, Zeyyat Mandalinci, Yavuz Başar.
Muş:
Ferit Kılıçlar, Hamdi Dayı.
Niğde:
Fahri Köşkeroğlu, Dr. Hüseyin Ülkü, Ferit Ecer, Asım Doğanay, Necip Bilge, Hadi Arıbaş, Nuri Yurdakul, Süreyya Dellâloğlu.
Ordu:
Feyzi Boztepe, Refet Aksoy.
kip.
Kırşehir:
Amiral Rifat Özdeş, Osman Şevki Çiçekdağ.
Kocaeli:
Beneral Saim Önhon, Dr. Ethem Vassaf Akan, Salih Kaleırcioğlu, Mümtaz Kavalcıoğlu, Dr. Hüsnü Türkand, Dr. Ziya Atığ, Ekrem A-lişan, Mehmet Yılmaz, Yeredoğ Kişioğlu, Lûtfi Tokoğlu, Hamdi Ba-
Vazife büyük ve çetindir...
Seçimler hakkında Amerikan tebliği
ZonguldaklIlar Milletvekillerini merasimle uğurladılar
Abdurrahman Fahri Ağaoğlu, Kâmil Şakir İlhan, Himmet Ölçmen, Remzi Birant, Muammer Obuz, Kemal Ataman, Tank Kozbek, Ali Riza Ercan, Ömer Riza Doğrul, I Saffet Gürol. Hidavet Avdıner.
Sivas:
Nurettin Ertürk, Ercüment Dama lı, İlhan Dizdar, Rıfat Öçten, Halil
cıkoğlu, İbrahim Duygun, Mahir
Tamer, Hüseyin Yüksel.
Tekirdağ!
Hüseyin Bingül, İsmail Hakkı Ak yüz, Dr. Zeki Erataman» Şevket Mocan, Yusuf Ziya Tuntaş.
Tokat:
Halûk Ökeren, Hamdi Koyutürk, Nuri Turgut Topçuoğlu, Fevzi Çubuk, Mustafa Özdemir, Muzaffer Önalp, Ahmet Gürkan, Sıtkı A-tanç.
Tunçeli:
Haşan Remzi Kulu, Aydın Hızır.
Urfas
Reşit Kemal Timuroğlu, M. Celâl Öncel, Dr. Feridun Ayalp, Ömer Cevheri, Dr. Feridun Ergin, Şükrü Yüksel, Necdet Açanal.
Zonguldak:
Ali Rıza İncealemdaroğlu, Muam mer Alakant, Maksut Çivi, Cemal Kıpçak, Suat B(aşol, Hüseyin Balık. Abdurrahman Boyacıgiller, Fehmi Açıksöz, Avni Yurdabayrak, Rıfat Sivişoğlu.
NOT: Trabzon, Yozgat ve Vanda karma liste kazanmıştır. Fakat milletvekili seçilen D. P‘ namzetlerinin isimleri henüz elimize gelme-I diği için bu üç vilâyetin listelerini neşredemedik, özür dileriz.
Hapishaneden çıkan Milletvekili
i
ı !
Refik Şevket İnce, Halide Edip Adıvar, Halil Özyörük, Dr. Cemal Tunca, Cihat Baban, Dr. Ekrem Hayri Üstündağ, Zühtü Hilmi Ve-l beşe, Avni Başman. V«asfj Menteş, Osman Kapanı, Muhitten Erener, Mehmet Aldemir, Sadık Giz, Necdet İncekara, Behzat Bilgin (M. Tuncer), Tank Gürek, Abidin Tek-ön.
Kastamonu:
General Rifat Taşkın, Said Kan-tarel, Galip Deniz, Hamdi Türe, Dr. Fahri Keçecioğlu, Hayri To-sunoğlu. Şükrü Kerimzade, Muzaffer Mühto, Hilmi Ayrancı, Ahmet Keskin.
NOT: Kastamonuda Halk Partisi bir milletvekilliği kazanmıştır. Yuka rıdaki listede kaybeden D. P. adayının ismi henüz belli olmadığından listeyi aynen koyuyoruz:
Kayseri:
Suat Hayri Ürgüplü, Kâmil Gündeş, Fikri Apaydm, İsmail Berkok, Ali Rıza Kılıçkale, İbrahim Kiraz-oğlu, Ziya Turgut, Mehmet Özdemir, Emin Develioğlu.
Kırklarell:
Faile Üstün, Fikret Filiz, Şefik
. muuıım .Miııaeıı
■fc (Baş tarafı 1 incide) I ket ederek yarın Ankaraya gele-Bazılan bu neticeleri gûya Şemset-1 çektir.
tin Günaltayın ve Halk Partisi iktidarının bir eseri gibi telâkki edi- t yorlar. Hayır, bu milletin eseridir, e onlar, nihayet milletin emrine in- c kıyad etmek lüzumunu hissedebildiler. Çünkü böyle yapmasalardı; 1 tarih karşısında büsbütün perişan 1 olacaklardı. Milletin hakkına ria- 1 yet etmek mecburiyetini hissedebilmek hir basiret, bir iş değil, sadece j bir mecburiyettir. Onlar bunu yap- j mazlarsa yani yine 1496 da olduğu ( gibi hareket ederlerse neticenin ne j kadar vahim olacağım anladılar ve j millî iradeye istemeye istemeye bo- ; yun eğdiler. Daima tekrar ederim, ı eser büyük Türk milletinindi ve I Halk Partisi tıpkı, güneşin altında kala kala yanmış, fakat hâlâ şaşaasını muhafaza etmiş eski bir atlas : gibi, bir fiske ile toz haline gelmişti. Onların eserleri, milletin bu şahika halinde tezahür eden iradesi değil yalnız kendi perişan halleridir... Bu eserle de asla iftihar edemezler. Rica ederim buna da tesa hübe kalkmasınlar.
Halk Partisi, bir makiyaj partisi idi; millet bir süngerle bu makiyajı sildi; ve onu hakikî soluk ve bitkin çehresi ile meydana koydu! Bu sözlerimle aslâ o partinin içinde vazife alan değerli vatan evlâtlarım kas-detmiyorum. Orada da bu memleketin hayrma hizmet etmek istiyen-ler çoktur. Fakat ne yazık ki, baştakiler, bu kıymetlerin tezahür etmesine ve millete nafi bir unsur haline gelmesine mani olmuşlardır. Kendi ihtirasları yüzünden koca ’ partiyi böyle zavallı bir hale getirmişlerdir.
Bence hakikî millî hâkimiyet bay ramı, 14 Mayıstır; ve her sene biz ! 14 Mayısı millî iradenin tam tezahürü halinde kutlamalıyız!
— Meclis içinde nasıl çalışacaksınız?
— Meclis dışında şimdiye kadar nasıl çalıştımsa, Meclis içinde de bundan sonra aym şekilde çalışa-cağırp. Bu inkılâp yürüyecektir. Millî irade daima muzaffer olacak tır. 14 Mayıs inkılâbı bütün dünyaya öğretmiştir ki; Türk milleti kendisine hizmet edenleri sevmesini bildiği kadar, kendisini hiçe sayanları da alaşağı etmesini pek iyi bilir. Milletimin bana göster -diği yüksek teveccühe lâyık olmaktan ve her ne pahasına olursa olsun, hattâ hürriyetimi ve hattâ hayatımı dahi hiçe sayarak ona kayıtsız şartsız hizmet etmekten başka bir emelim yoktur. Dizginli hürriyet, dizginli demokrasi devri geçmiştir1. Ne varsa ne yapıldı ise bunu aziz Türk milleti başarmıştır. Biz şahıslara değil millete bağlan-mışızdır, ve önümüze hâlâ bu hakikati anlamıyan gafiller çıkacak o-lursa, onlara bu hakikati anlatacağız.
Mümtaz Faik Fenik, yarın Ankaraya geliyor
Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik, bu akşam istanbuldan hare-
Halk Partisine karşı duyduğu engin itimatsızlıktan doğmaktadır. Halk Partisi senelerce milleti hiçe say -iniştir; ferdin hakkına, hürriyetine, teşebbüsüne kıymet ve ehemmiyet vermemiştir. Her yanlış hareketin üzerini samanla örtülen su gibi kapatmaya bakmıştır. Herkesin eli ile tuttuğu, gözü ile gördüğü hakikatleri inkâr etmiştir. Ve nihayet memleketi müthiş bir hayat pahası ile, ho varda bir bütçe ile ve iki buçuk mil yara yaklaşan borçla Demokrat Partiye devretmeğe mecbur kalmıştır. Eğer bu devrede de iktidar Halk Partisinin elinde kalsaydı, o zaman yuvarlanacağımız uçurumun içinden çıkmak elbette ki çok daha zorlaşacaktı.
Şimdi iktidarı ele alan Demokrat Partinin üzerine düşen vazife bü -yüktür; ve çok çetindir. Çünkü hem şimdiye kadar devam edegelen bir çok israfların önüne geçecek, iktidar partisinin yaptığı borçları tasfiyeye uğraşacak, hem de memleket idaresini muntazam bir şekilde yürütmeğe gayret edecektir. Evet vazife çetindir; fakat hüsnüniyetle ve feragatli bir çalışma ile halledilmi-yecek tarafı da yoktur.
Ekonomik sahada, malî sahada, sosyal sahada memleketin bünyesine uygun bir çok ıslahat yapmak mecburiyetindeyiz. Adama göre iş değil, işe göre adam arıyacağız. Hepsinden daha mühimmi, memleket te iş ve çalışma ahlâkının teessüsüne gayret edeceğiz. Haklı, hakkından emin olacaktır; karaborsa, rüşvet, idarei maslahat, göz boyama siyaseti ortadan kalkacaktır. Eşit hak lara sahip olan vatandaşlar, maddî ve manevî huzursuzluktan kurtulacaklardır. Her şeyden evvel söze, vaade değil, esere kıymet verilecektir. Millet vasi altında yaşamaktan kurtulacaktır. Anayasanın vatandaşlara verdiği haklar sağlanacaktır.
Türk milleti hakkını aramasını bilen bir millettir. Türk milleti zeki, basiretli, çalışkandır. Eğer şahıslarımızdan ve ferdî menfaatlerimizden, ihtiraslarımızdan ayrılarak, i-dareyi sağlam esaslara bağlarsak muvaffak olmamak için hiç bir sebep yoktur. Demokrat Parti elbette ki Türk milletinin sağ duyusuna lâyık bir idare mekanizması kurmaya muvaffak olacaktır. .
Mümtaz Faik FENİK
14 Mayıs seçimleri demokrasi
için bir
Vaşington, 17 (a.a.) — «Usis»:
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı Pazar günü Tür-kiyede yapılan genel seçimler hakkında bugün şu tebliği yayınlamıştır:
«14 Mayısta Türkiyede yapılan seçimler demokrasi için cesaret verici bir zafer teşkil etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti kuruldu-ğundanberi geçen 26 senelik kısa zaman içinde Türk halkı Osmanlı padişahlarının 600 senelik mutlak idaresinden çıkarak tek parti idaresinden çok partili sisteme geçmiş ve şimdiki kendi idarecilerini bizzat seçmek hürriyetini kazanmıştır.»
Tebliğ, Atatürk’ün demokrasinin gelişmesini hızlandırmak yolundaki gayretlerini belirttikten sonra şöyle devam ediyor:
«Hükümetimiz, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri halkı ve hükümetleri arasındaki çok sıkı ve dostça temaslardan memnunluk duymaktadır ve karşılıklı anlayış ve müşterek gayeler üzerine teessüs etmiş olan bu münasebetlerin
Gülünç bir broşürün çirkin yalanları
★ (Baş tarafı 1 incide)
Demokrat Partiye mensup salahiyetli kimseler nezdinde dün bu hususta yaptığımız temaslar neticesinde yukarıdaki iddiaların gülünç ve aynı zamanda iğrenç bir provokasyondan ibaret bulunduğu anlaşılmıştır.
Demokrat Parti mehafilinde bu mevzuda hiç kimseye dokunulmı-yacağı hussuunda Bayarın da mü -teaddit nutuklarında teminat verdiği D. Partinin sözünü tutan bir par ti olduğu beyan edilmiş ve menfi maksatlar güden bu broşür muhteviyatının tamamen asılsız olduğu kat’î surette açıklanmıştır.
D. P. Genel idare Kurulu toplandı
★ (Baş tarafı 1 incide) D. P. Meclis Grupu Cumartesi toplanıyor Demokrat Parti Meclis Grupu Cumartesi günü yapacağı toplantıda Grup Başkanlığı ve Başkan Vekilleriyle Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Başkanlığı için Pair -ti adaylarını seçecektir. Kendisine Vekâlet verilmediği takdirde eski Başkan Fuat Hulûsi Demircilinin tekrar başkanlığa seçilmesi muhtemeldir. Kabineye girecek şahsiyetlerin bu grup toplantısından sonra aşağı yukarı ve daha sarih bir şekilde belli olacağı anlaşılıyor.
D. P. çevrelerinden sızan haberlere göre, yeni kabinenin partinin seçim beyannamesinde belirtilen yolda çalışmağa başlayacağı tabiîdir. Af Kanunu tasarısı ile demokratik bir rejime yaraşır bir Matbuat Kanunu tasarısının Meclise ilk sevkedilecek kanun tasarıları arasında olacağı belirtilmektedir. Bayar, Hindistan maslâhatgüzannı kabul etti
Celâl Bayar, bugün öğleden evvel parti merkezinde Hindistan maslahatgüzarı Mehmet Yunus’u kabul etmiş ve kendisiyle bir müddet görüşmüştür.
Partiye tebrik telgrafları yığın halinde gelmeğe devam ediyor. Bunların tasnifi ve Demokrat Milletvekillerine ait olanlarının ayrılması işi ile iki memur hemen hemen devamlı surette meşgul olmaktadır.
Aslına rücu
14 Mayıs seçimlerinde seçilemi-yen Günaltay hükümeti bakanları şimdiden eski mesleklerine dönmeğe başlamışlardır.
Bu arada Güney Matbaası sahibi ve Tarım Bakanı Cavit Oral dün Basın Yayın Genel Müdürlüğüne müracaat ederek gazete çıkaracağını söylemiş ve Basın kartı istediğini bildirmiştir. Basın Yayın, kendisine hemen kart verebileceğini söylemiştir.
Devlet Bakam Cemil Sait Barlas ' da bir arkadaşiyle birlikte yazıhane açarak avukatlık yapmağa karar vermiştir. Barlas, yazıhane için hazırlıklara başlamıştır.
, Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak ta, bir kaç gün evvel İstanbu-la giderek sahibi bulunduğu Akşam gazetesinde eskiden olduğu gibi başmuharrirlik yapmak üzere ! hazırlıklara başlamıştır.
Diğer bakanlar ne iş yapacak -- larına henüz karar vermemiş bu-2 Ilınmaktadırlar.
i Başbakan Şemsettin Günaltay da ı mutat hilâfına dün öğleden sonra mahrum etmiştir. Kral Faruk, Pren- Ulus meydanından Bakanlıklar ses Fethiye’nin ismini, kraliyet ai- semtine kadar yürüyerek gitmiş-lesi listesinden çıkarmıştır. I tir.
Hürriyet uğruna hürriyetini kaybeden Mümtaz Faik, Türk umumî efkârının karariyle hürriyetini elde etmiştir.
Evvelki gün bu hususta kendisiyle görüşen United Press muhabirine D. P. Başkanı Celâl Bayar demiştir ki:
»Mümtaz Faik Fenlik’in Ankara Milletvekili seçilmesinden iki bakıma memnunum. Birincisi Ankara çok kiymetli bir arkadaşımızı Meclise göndermiştir. İkincisi de hürriyet uğruna çakşırken hapishaneye düşen Mümtaz Faik Fenik hür-riyetsever Türk milletinin reyi ile hürriyete kavuşmuştur.»
United Press muhabiri bu telgrafı ajansa bildirirken son demokrasi hâdiselerine de temas etmiş ve Mümtaz Faik’in bu uğurda yaptığı mücaldeleleri nakletmiştir. Mümtaz Faik Fenik, şimdi İstanbulda-dır. Ankara ekspresiyle bu akşam İstanbuldan Ankaraya hareket e-decek ve yarın sabahleyin saat 9 da Ankarada bulunacaktır.
Gazetemiz, karilerinden gördüğü yakın alâkaya teşekkür eder, Mümtaz Faik’in kurtulması münasebetiyle aldığı bir çok tebrik telgraflarına burada âlenen teşekkür etmeği bir borç sayar.
Trieste meselesi yeniden alevleniyor
Belgrad, 17 (a,a,) — Millî meclis dışişleri komisyonu üyelerinden birinin sualine cevaben verdiği be-yenatta, Yugoslav dışişleri bakanı Kardelj demiştir ki:
Bugün Trieste serbest bölgesi meselesini derhal halletmek için lâzım olan şartlar mevcut değildir.
Bakan, iki milletin ve barışın menfaati namına bu meselenin iki taraf arasında doğrudan doğruya yapılacak müzakerelerle halledilmesi yolunda Yugoslavya’nın arzusunu teyidle (b) bölgesinde cereyan eden siçmlere karşı ttalyada yapılan kampanyaya imada bulunarak demiştir ki:
Bu kampayanın iki hedefi vardı: evvelâ (b) bölgesindeki seçimleri kıymetten düşürmek; ,
2 — Serbest bölge meselesinin hallini güçleştirmek.
Bu mücarele iki nokta üzerinde de akim kalmıştır.
Prense# Fethiye haklarından iskat edlld'
Kahire, 17 (a.a.) — Kahire rad-; yosunun dün akşam bildirdiğine göre, Kral Faruk Prenses Fethiye’yi Prenseslik hak ve imtiyazlarından
yan' ■.Pou-MI»""”’’ Omi" bak-’ Um hâdise Tle cıîgma dönerek di-
Lâkin, aynı anda, Dilk'tin arkadaş cekette bulunacak olurlarsa ku-
zaferdir
Zonguldak, 12 (Telefonla) — Büyük Millet Meclisine 10 Demokrât Milletvekili veren Zonguldak bugün bir bayram günü yaşamıştır.
ZonguldaklIlar, milletvekilleriti muazzam bir teşyi merasimiyle Ankaraya uğurlamışlardır.
Milletvekilleri istasyona kadar halkın omuzlarında taşınmıştır.
devam edeceğinden emin bulunmaktadır.»
Amerikan gazetelerinin mütalealan
Philadelphia, 17 (a.a.) — «Usis»: Türkiye genel seçimleri hakkında Amerikan basınında çıkan yorumlar bu hür seçimlerin bütün dünyadaki demokrasiyi kuvvetlendirdiğini belirtmeğe devam etmektedir. Bu mevzuda Philadelphia İnquirer, pazar günkü seçimlerin yeni usullere göre yapıldığına işaret etmek lâzım geldiği kanaatini izhar ederek, şunları yazmaktadır:
»Türk seçimlerinin hiç beklenmi-yen bir neticesi oyların Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün «Halk Partisi» rejimini mağlûp edip dört yıllık Demokrat Partiye Büyük Millet Meclisinde büyük bir ekseriyet vermesidir.
Yetkili müşahitler, seçimlerle vuku bulan bu değişikliğin Türki-yenin dış siyasetinde hiç bir değişiklik vücude getirmiyeceğini belirtmekte ve Türkiyenin Demokrat Parti idaresinde de Rus aleyhtarı komünistliğe karşı yer almaya devam edeceğini bildirmektedirler.»
İstanbul'a bir tolebe
Ağır başlı muhale-
A (Baş tarafı 1 incide) kat bildiğimiz şu ki, Kiliste Halk Partisinin ayrı bir binası yoktur, Halkevi vardır. Buraya Halk Partili olmıyan gençler de radyo dinlemek üzere arasıra gitmektedir. Seçim neticelerinin belli olduğu saatlerde burada toplanan gençlerin memlekette Demokrasinin zaferini kendi aralarında kutlamalarına sinirlenenlerin böyle bir balon uçurdukları anlaşılıyor.
Muhaliflerimize ağırbaşlılık tavsiye ederiz.
k^fıesi gidiyor
Erkek Teknik Öğretmen Okuju öğrencilerinden 60 kişilik bir talebe grupu 19 Mayıs Gençlik Bayramın dan istifade ederek İstanbula bîr tetkik gezisi tertip etmişlerdir.
Kafile bugün saat 19.20 de hareket edecektir.
İtalya’da yapılan vapurlarımız
İstanbul, 17 (a.a.) — Devlet Deniz Yollarının, Ansaldo tezgâhlarında inşa edilmiş olan gemilerinden «Uludağ. Mayıs sonunda, »Samsun» la «İskenderun» da Temmuzda limanımıza gelmiş olacaklardır.
Şuhuf'İJ yıldırım üç kişiyi öldürdü
Şuhut, 17 (aa.) — Dün akşama doğru yağan şiddetli yağmurlar esnasında düşen yıldırım ilçe civarında tarlasında çalışan işçilerden iki kadın, bir erkek çocuğu Öldürmüş, üç kişiyi de yaralamıştır. Yaralılar hastahaneye kaldırılmç-tır.
Elektrik çalmaktan mahkûm oldu
Bahçelievler semtinde oturan Rö-fet Uğurlar isminde bir makine teknisyeni dün saat 10 sıralarında Elektrik Şirketine ait ana hattan kaçak olarak cereyan alırken sinüstü yakalanmıştır.
Refet Uğurlar suçüstü mahkemesine sevkedilmiş ve duruşma sonunda 3 ay hapsine karar verilmiş ise de bu cezası tecil edilmiştir.
Kiralık Ev
Otomobil ve kamyonları geliyor...
Mayısta yüklenenler kâmilen satılmıştır
Haziran Teslimi için;
Kongreye davet
Karslı Yüksek Tahsil Talebelerıhe Yardım Derneği Başkanlığından:
Derneğimizin . 15 Mayıs 1950 Pazartesi günü saat 18 de HalkevinflA yaptığı Bl^ğaıröstü toplantıda ç.» ğunluk elçi^cdilamediğinden toplzri-tı 21 Mayıs« 1960 Pazar ^ünü saat 18 de yine najkçvinde yapılacaktır.
Sayın üyelerin teşrifleri rica olu-
Devren Satılık Ev Aranıyor
Yeni yapılmış Mebus Evlerinin 7 veya 8 Tiplerinden bir adedine talip vardır. Devren saf mak istiyenlerin her gün saat 9-18 arasında 14520 numaraya telefon etmeleri. (953)
Sipariş kabulüne başlanmıştır.
Citroen 11 binek otomobili: 5550 T. L.
Citroen T 23 kamyonu: 6500 T. L.
Müracaat yeri: Kocatepe, Adakale Sok. No. 70 - Tel: 21653 (924)
Samanpazarı Askerlik
Şubesi Başkanlığından
(133)
1 — Şubemizde işlem gören 930 doğumlu ve bu doğumlularla işleme tâbi Jandarma erleri 8/Haziran/950 günü sevkedileceklerdir.
Mükelleflerin bildirilen günde ve saat 9 da Şubede hazır bulunmaları. (
2 — Sakatlar sevkedilmeyeceklerdir.
3 — Bu celbde gerek beden ve gerekse zati araçla gitmek isteği kabul edilmiyecektir.
4 — Belirli günde gelmeyenler hakkında kanunî kovuşturma yapılacağı yayınlanır. (3032)
Toros Oteli yanında işe, eve elverişli 3 oda, uzun sofa, altındaki ardiyeleri ile 130 liraya kiralıktır. Su, elektrik, havagazı mevcuttur. Her gün saat 17 . 20 arası eve müracaat (954)
Satılık Bakkaliye Tezgâhlan
Avrupai şekilde yapılmış 8 parça bakkaliye tezgâhı teker teker veya hepsi birden satılıktır. Müracaat: Kocatepe Ataç sokak Berk apartımanı 70/1. Saat 9 - 12
Satılık Bina
Maltepe, Maltepe sokağı No. 37 de kâin Akhisar Apt. beş oda ve bir holden mürekkep tam bir katı ve ayrıca üç odalı bir dairesi boş t»s-1 lim edilmek üzere satılıktır.
Müracaat: İş saatleri dahilinde 16432 ve saat 19 ilâ 20 arasında 21390 numaralı telefonlar. Muta -| vassıt kabul edilmez. (983)
Cuma fesi 20 Mayıs akşamından itibaren
Eşi görülmemiş dansörler
MARİETİNA CARMEN
VE
Antonio de Los Reyes
Her akşam virtüöz
ADOLFO VENTAS idaresinde atraksion tipik orkestrası
Tel: S
V
Comments (0)