YENİ SABAH
Yy- | 3ÜNDELİK SİYASİ HALK GAZ ST ESİ
ABONE ŞARTLARI
Türkiys Ecnebi
-------A
HER YERDE
3
KURUŞ
Vaziyeti
Yazan: Hüseyin Cahid YALÇIN
Balkan yarımadasına îtalyanın sıçraması yüzünden çıkan zorluklar ve tehlikeler düşünülürken, en evvel akla Bulgaristan geliyor. Bulgaristan nasıl bir yol tutacaktır?
Balkanlılar arasındaki ittifak Bulgaristan için tecavüzî bir emel beslemek ihtimalini bırakmamıştır. Fakat Bulgaristan kendisini millî emellerinde tatmin edilmemiş addettiği için vaziyetinden memnun de- • ğildir. Bilhassa, umumî harp neticesinde bir takım ziyanlara da uğ- • ramıştır. Esasen çok daha büyük bir hırsıcah besliyen Bulgaristanm sulh muahedenamesiyle tahmil edilen fedakârlıklardan bütün bütün infial duymuş olacağı pek kolaylıkla tahmin edilebilir.
Onun için, Balkan yarımadası içinde, Bulgaristanı günün birinde parlamağa istidadı olan bir sönmüş yanar dağına teşbih etmek pek yanlış olmaz. Böyle olmakla beraber, Bulgaristan mevsimsiz teşebbüslerle Balkan âhengini bozmaya kalkmı-yacak kadar ihtiyat ve nefsine hâkimiyet eseri göstermiş, hattâ Se-lânik anlaşmasiyle Balkanlı komşularına yaklaşmak temayülünü bile isbat etmiştir. Köseivanof Bulgaristan için realist bir siyaset takip etmek suretiyle vatanı hakkında iti-mad ve muhabbet celbine muvaffak olmuştur. Hattâ bir gazeteci arkadaşımıza vukubulan beyanatında toprak istemediğini açıkça temin etmişti.
Böyle olmakla beraber, Balkan misakına girmeyen bir Bulgaristan daima bir "surprise,, hazırlamakla şüphe altında görülebilir. îşte Ar-navudluğun İtalya tarafından istilâ edilmesi bu şüphelerin canlanmasına ve Bulgaristanm sık sık mev-zuubahis edilmesine sebeb oldu.
Berlin — Roma Bulgaristanı Balkan yarımadasında en tabiî, en iyi bir manevra silâhı olarak telâkki ediyor. Balkanları parçala -mak, Balkanlı müttefiklerin .birleşmelerini menetmek için Bulgaris-tandan istifade edileceği gibi Kara-denize kadar uzanmak istiyecek bir ttalyanın en evvel elvermek istiye-ceği bir müttefik Bulgaristan olabilir. Eğer Rumanyaya karşı Berlin tarafından idare edilen bir tecavüz mevzuu bahs ise Bulgaristan bu hücuma iştirak edebilir. Esasen yeni bir hırsa kapılmasa bile arada bir Dobrice meselesi mevcuddur.
Yugoslavya üzerine yapılacak bir harekette Bulgaristanm gözü Önünde Makedonya toprakları parıl-datılabilir. Yunanlstanın ezilmesi Bulgaristanı Ege denizine çıkarır.
Onun için, Balkanlar üzerinde bir istilâ emeli besliyen ecnebi ordulara Bulgaristanm kuvvetli ve e-Baslı bir istinad noktası teşkil ettiği pek aşikârdır. Bugün hudutları i-fcinde uslu uslu yaşamağa mahkûm bulunan Bulgaristan İçin ne tatlı hülyalar ve ne cazib ufuklar 1
Fakat biz, Bulgar dostlarımızın amelî müfekkirelerinden, selim mu hakemelerinden eminiz. Onlar bu mahiri cazibeye birdenbire kapılmı yarak mes’elenln her tarafını derin derin muhakeme edecek derecede tecrübe, görgü ve mantık sahibidirler. Balkan misakı bugün her zamandan ziyade canlı ve hassastır. Bilhassa Türkiye bütün dostlarına, sözlerine, ittifaklarına sadakati en birinci bir vazife bilmektedir. Türkiye siyasetinin sağlam, itimad verici ve kuvvetli olmasının âmillerin-! den biri bu sadakatin hiç bir za-! man şüphe götürmemesi d İr. Binaenaleyh. Bulgar komşularımız bilirler ki her ne sebeple olursa olsun Yugoslavya, Romanya yahud Yunan topraklarına Bulgaristan taru-fından vukua gelecek bir tecavüz' derhal Türk kuvvetlerinin şiddetli,
Hümtui CeJbid YALÇIN I (Sonu 8 üncü sayfamızda)
Londra: 18 (A. A.) — News
Chronicle gazetesinin tahmin ettiğine göre, Almanya, Dantzig meselesini kendi bildiği gibi halletmeğe hazırlanmaktadır. Bu gazete, Var-şovanın azimkâ rane tarzı hareketine rağmen serbest şehrin mukadderatı hakkında bir karar verilmek üzere Almanyanın Polonyayı mü -zakereye davet ettiğine dair İsrarla bazı şayialar dolaşmakta olduğunu ilâve eylemektedir.
Londra: 18 (A. A.) — Royter Ajansı Berlin muhabirinden aldığı aşağıdaki telgrafı neşretmektedir: Resmen tekzip edilmiş olmasına rağmen civarda İsrarla dolaşan haberlere göre Almanya Dantzigin Hitlerin yıldönümü hediyesi olarak Almanyaya geri gelmesini Polonya ile müzakere etmiştir.
Fransız gazetelerinin mutalealan
Paris: 18 (A. A.) — Le Jour-nal’den:
"Şimdi ilk hedef Dantzigtir. Gelecek hafta yeni bir emrivaki
r
Almanya Danzig’i ilhak Etmek üzere
Otobüs Davası
Alman Hücum Kıt’aları Reisi Danzig’e Gitti
Dün dinlenen şahitlerin Mühim İfadeleri
Bazı Şahitler Eski Vali İle Belediye Reis Muavininin Yolsuz Harekette Bulunduklarını Söylediler
Londra İle Ankara Arasında Siyasî Müzakereler Devam Ediyor
Londra Slçimiı Doktor Araş
KarşiAi/ıda bulunmaklığımız mümkündür.,,
Excelsior gazetesinde Pays, Dantzig ve koridordan geçecek bir otostrat meseleleri hakkında Berlin ile Varşova arasında müzakere İmkânını muhal addetmemekle be-
İtalya Balkan Paktını Bozmak istiyormuş
Yugoslav - Hırvat Konuşmaları
Yugoslav Başvekili Svetkovlç Hırvat lideri Maçekle konuşurken
netmekte ve Roma - Eerlin mihveri çerçivesi dahilinde ve Rornamn idaresinde doğu - cenup Avrııpası organizasyonu için müsbet neticeler ummaktadırlar.
Roma: 18 (A. A.) — Resmi ı mahfiller, Macar nazırlarının ziyaretlerine büyük bir ehemmiyet atfetmektedirler. Bu mahfiller bu suretle iki memleket arasındaki bağların takviye edileceğini zan-
Casus Mustafa Sagir
NASIL YETİŞTİ?
NASIL TUTULDU? NASIL ASILDI? Yakında Neşre Başlıyacağız
Bunun yerine Macaristan - Arnavutluk - Yugoslavya ve Bulgarlstandan mUrekkep bir Blok kuracakmış

f
bü-har
raber Varşovada endişelerin yük olduğunu ve Polonyanın ihtimale karşı askerî tedbirleri sıklaştırdığını yazıyor.
Figaro gazetesinde Dormesson diyor ki:
"B. Hitler B. Roosevelt’e Alman milleti namına cevap vereceğini bildirmektedir. Führerin hakikaten milleti namına söz söyleseydi, ne Büyüyeceğini çok îyi biliyoruz. Çünkü İtalyan halkının olduğu gibi Alman halkının da hakiki haleti ruhiyesine tamamen vakıf bulunuyoruz. Fakat bu milletler için asıl feci olan şey, diktatörlüğün kendilerile beynelmilel hakikat arasında soktuğu perdedir.,,
Dormesson son sözlerini şu suretle bitiriyor:
"Bize gelince biz mesajın tes-Ibit ettiği esaslarda Roosevelt’i takibe birkaç kişinin mağrur çılgınlığı Avrupayı bu sod fırsattan istifade ettirmediği takdirde ne şekil-
(Sonu 3 üncü sayfada)
■ e». ■■ ■ * g
:::
Tahranda Büyük
Şenlikler
Türk kıtaatı Tahranda merasimle karşılandı
Tahran: 18 (A. A.) — Anado-lu Ajansının hususî muhabiri bildiriyor :
. Tahran için bir millî se-rinç günü oldu. Üzerinde Mısır ve İran (bayrakları ahenkli bir şekilde dalgalanan binlerce takın süslediği şehir, bugün güzel prenses Fevziyeyi karşıladı. Türkiye -İran dostluk tarihine altın harflerle kaydedilen bu mesut gün, ma -jeste Şehinşah ile Ebedî Şefimiz tarafından kardeşlik yolunun çizildiği tarihi yaşıyan ve Türk müfrezesinin kardeş îran payitahtına muvasalatında hazır bulunmak saadetine eren bizler için unutulmaz biz hatıra olar ’c kalacaktır.
Bir Iran müfrezesinin Türk kar deşlerini beklediği Pehlevî caddesinin methali ve civan kalabalık bir halk kitlesi ile dolu idi. Türk heyeti de mihmandarlarile birlikte hazır bulunuyordu.
Saat 18 de otokarlar birkaç yüz metre uzakta durdular. Türk (Sonu 3 üncü sayfamızda)
Meclis Gurubu
T oplantısı
Ankara, 18 (A.A.) — Cumhuriyet Halk Partisi meclis grupu bu -gün 18.4.939 saat 15 de reis vekili Hilmi Uran’ın reisliğinde toplandı.
Söz alan hariciye vekili Şükrü Saraçoğlu, son hafta içinde cereyan eden siyasî hâdieelerin akisleri hakkında geçen haftaki toplantıda verdiği malûmatı itmam edeD beyanat ta bulundu.
Birçok hatiplerin »ütülerine tatmin edici cevaplar verdi ve Hariciye Vekilinin bu izahatı umumî heyetçe tasvip olundu
ifadesi alınırken
Dün iki şahidin
Bazı otobüsçülere «iltizam» ile ruhsatname vermek ve bazılarına da vermemek suretile «vazifeyi suiistimal» den suçlu eski Vali ve Beledi-
İngiliz Ve Fransız Donanmalarının
Müşterek Hareketi
Fransız Gemileri Cebelüttarıkta Ingiliz Harp Gemileri de Şarkî Akdenizde Toplanıyor
Fransız harp gemilerinden Dunkerk (YaziSI 3 de)
HER SABAH
TÜRKÜN DOSTLUĞU

Bir zamanlar Türkiye, dostlu-aranan, düşmanlığından tir tir titrenen 'bir devletti. Türk hükümdarının teveccühünü kazanmak için tacıdarlar peşkeş çekmekte, yardım dilenmekte biribirlerile müsabaka ederlerdi.
Aradan uzun asırlar geçti, o satvetli hükümet himayesine koşulmak şöyle dursun, ittifakından kaçılacak başbelâsı haline geldi. Umumî harbin başlangıcında Almanyanııı Osmanlı imparatorluğunu müttefikliğe kabul etmesi o zamanki hükümetin bir zaferi, bir muvaffakiyeti bile sayılmışta.
Halbuki o meskenet devrinin üzerinden çeyrek asır geçmeden Türkiye gençleşmiş ve gürbüzleşmiş dinç bir devlet halinde yeniden siyaset sahnesinde boy göste-
ye Reisi B. Muhiddin Üstündağ ile, Belediye reis muavini B. Ekrem Se-vencan, Belediye Fen heyeti müdü-(Sonu 3 üncü sayfada)
riyor ve mert dostluğu gillügışsız yardımı sulhseverlerce büyük bir nimet sayılıyor.
Hiç şüphe yok ki bu günün dip dini ve kendine güvenen Cümhu-riyet Türkiyesi yirmi seneye yaklaşan şuurlu didinmesi ve çalışması sayesindedir kİ devletler arasındaki bu şerefli mevkiini elde e-debilmiştir.
Ilamddlsun sessiz sedasız, kendi yağımızla kavrularak geçirdiğimiz üzücü ve sınkmtılı uğraşma ve didinmelerin meyvalannı daha şimdiden toplamağa başladık.
Vakıa yapacak daha birçok şeylerimiz var. Lâkin şimdiye kadar başardıklarımızla da haklı o-larak övünebiliriz.
A. CEMALEDDtN SARAÇOĞLU

TINI9AIAH
19 NİSAN 1839
Yazan t M. SIFIR
Tefrik. No 65
Bir Facia
MFHMfDİü
HATIRA vı İTİRAFLARI (
Tophane Önündeki Cephane Mavnaları
Bu Cephane Yüklü Mavnalar Bize Tam Mânasile Bir Dert Olmuştu
böyle tasmasız bir çomar gibi, başı boş gezdirecek miyiz ağa? Bence, bu sandıkları düşman elinden kurtarmaktan ziyade bizim esnafı bu kara-yüzlü şirretin şerrinden kurtarmak daha sevaph bir iştir. Bilmem işittiniz mi?.. Bu alçak herife mavunacı-lar cemiyetinden her ay elli lira da maaş veriliyormuş. Böyle olduğu I halde, yine namkörlüğünde devam e-diyor. Mavnayı kaçıracağımıza şu herifi kaldıralım ortadan.
Hakikat bu delikanlının dedikleri doğru idi- Bu herif sağ kaldıkça mavnacılar cemiyetine rahat ve, huzur yoktu. Sosyalist Hilmiye yapıldığı gibi bunun da şer ve fesadına nihayet verilmesi vacip olmuştu artık. Hilmi de, tıpkı bu habis gibi bi rvakitler azdıkça azmış, yapmadığı alçaklık kalmamıştı. Nihayet Merkez kumandanı Miralay Esat beyin emrile, bir gece Fatihte Bozdoğan kemerinin altında Hemşinli Mehmet ile Abdullah tarafından ölmüşlerine kavuşturuluvermişti. Değirmendereli İbrahimi de onun yanına gönderivermek pek de güç bir iş değildi amma merkez kumandanı E-sat beyin de, kendisinden habersiz bu gibi işlere girmememiz için ten-bihi vardı. Biraz fazlaca düşünmüştüm galiba ki, Hemşinli Nuri titizlikle :
— Ne o Kara Mehmet, dedi.'Benim teklifim biraz düşündürdü seni. Hani sanki çekiniyorsan söyle- Bcd yalnız başıma da üstesinden gelirim bu işin.
Hemşinlinin bu imalı sözü canımı sıkmıştı. Fakat uymadım. Hareketini gençliğine, düşüncesizliğine bağışladım. Yarı kızgın bir tavırla gülümsiyerek:
— Evlat, dedim. Beni düşündüren her hangi bir kaygı değil’ Doğrudan doğruya Merkez kumandanı Esat beye karşı beslediğim saygıdır. Çünkü o bana, kendisine habur vermeden bu gibi işlere girişmememizi tenbih etmişti- Habersizce yaparsak bu işi, korkarım ki gücendiririz onu. Anladın mı şimdi işin doğrusunu ?..
Hemşinli de anlamıştı kusurunu. Tıpkı bir kedi yavrusunun horuldayıp yaltaklanması gibi yanıma sokulmuş, elimi öpmüştü, önüı e bakarak:
— Hoşgör suçumu ağam, demişti. öyle ya, biz bugün her dileğimizi yapacak serbest adamlar değiliz değil mi ya? Ne de olsa başımız Yusuf beye bağlı. Düşünemedim ben bunu.
! Tophane fabrikaları önündeki rıhtıma bağlı duran mavna içinde bulunan cephane sandıkları adetâ bize derd olmuştu. Hele cephanenin denize dökülmek suretile yok edilmesi ihtimalini hatırladıkça yüreğimiz sızlıyor, hepimize hırs basıyordu. Kaç defa yaparlarken görmüştük, uzaktan seyretmiştik- Bu adamların âdetiydi bu. Tuttukları cephaneyi denize atıveriyorlardı. Hiç şüphe yok ki. bunları da atacaklardı. Hoca Bekir, birkaç gün sırtı sıra u-fak bir sandalla oralarda, balık tutmak bahanesile gezmiş, dolaşmıştı. Mavnanın başında ayrıca nöbetçi bulunmadığını, nöbet noktasından Çok uzakta olduğunu söylüyot, ufak bir himmet ve gayretle bu cephane Bandıklarının düşman elinden kur-tarılabileceğini iddia ediyordu. Ve:
— Bir görsen ağa, diyordu. Sandıkların halini. Eli kolu bağlı Ölümünü bekliyen esirler gibi insanı açındırıyor adetâ- İnanır mısın, dün gece uyku girmedi gözlerime düşünmekten. Hem öyle kolay aşı-nlacak bir yerde ki, gündüz bile çekip götürsen ruhu bile duymaz kimsenin.
— Torpidoların bağlı olduğu yerde değil mi bu mavna?
— Biraz ötesinde ağa. Küçük vinç makinesinin tam önünde.
— Geceleri mavna başına nöbetçi konulmadığına emin misin?
** — Yokmuş be ağam.
— Kim söyledi sana bunu?
— Bekçi diye mavnada yatırdıkları adam.
— Kimmiş bu adam ?.
— Fakirin biri be ağam. Bazna-vala bekçi girmek için istida vermiş. Olacakmış işi amma işte sıra bekli-yormuş. Yatacak yeri olmadığı için geceleri bu mavnada barınmasını, gündüzleri de baznaval dairesinde temizlik yapmasını söylemişler. Ne diyeyim, işte boğaz tokluğuna çalı-|an bir adam.
— Kendisine bir şey açtın mı?-..
— Açar mıyım hiç sana haber vermeden.
— Hele ben Salih reisle bu işi bir görüşeyim de icabına bakarız.
— Geciktirme işi ha.. İnebolulu-lar bugün, yarın sandıkların denize atılacağını söylüyorlar.
Oturduğu köşede bizi dinliyen Hemşinli Nuri de bu esnada y anımı-ra yanaşmış, söze karışmıştı. Ve hırçın bir eda ile:
— Benim de bir sözüm var, demişti. Mavnadaki cephaneleri kaçırmak hiç de fena bir fikir değil-gu Değirmendereli İbrahimi, ■
Şirketin İlkbahar
Tarifeleri
Şirketi Hayriye’nin ilkbahar tarifeleri bu aym 21 inden itibaren tatbik edilmiye başlayacaktır. Şirket, yeni tarifeleri dün ikmal edip iskelelere vazetmiştir. Yeni tarifelerde kış tarifesine nazaran fazla değişiklik olmamıştır. Yalnız sabah Boğazdan ve akşam köprüden kalkan son postalara bir iki sefer daha ilâve e-dilmiş ve vapur hareket saatlerinde bazı tadiller yapılmıştır. Bundan başka bu sene bahar tarifelerinde cumartesi ve pazar günleri için gezinti seferleri ihdas edilmiştir.
Bu gezinti seferleri cumartesi günleri akşam ve pazar günleri de sabahleyin yapılacaktır.
Cumartesi günleri yapılacak gezinti postalarını Köprüden 21,10, 21,15 ve 22 de kalkacak üç vapur yapacaktır. Bu postalarda Boğaz”ın her iki sahilindeki tekmil iskelelere uğranılacak ve gidiş, dönüşlü biletlerde yüzde 50 tenzilât yapılacaktır. Bu biletlerin dönüş müddeti pazartesi günü saat 12 ye kadar muteber olacaktır.
Pazar günü sabahleyin yapılan gezinti postalarını da Köprüden saat 7 ve 7,30 da kalkacak vapurlar yapacaktır. Bu seferlerin gidiş ve dönüşlü biletlerinde de yüzde elli tenzilât yapılacağı gibi dönüş biletleri pazartesi günü saat 12 ye kadar muteber olacaktır.
VİLAYETTE :

Yeni tayinler
İstanbul maiyet memurlarından Hakkı Uygur Antalya vilâyetinin Se rik kaymakamlığına ve Haşan Hayri Tekirdağında Hayrebolu kazası kaymakamlığına tayin olunmuşlardır.
Şehirde yapılacak yollar
İstanbul Belediye hudutları dahilinde üç sene ayrılacak olan (800) bin liralık tahsisatla (2) milyon liralık yol taahhüdüne girişilecektir.
Taksim bahçesinde elektrik
Taksim bahçesinin elektrikle tenviri projesi hazırlanmaktadır. Yakında bitecek olan projenin tatbikine başlanacaktır.
DENİZİ .ERDE :
(Devamı var)
Gayrimübadillerin Toplantısı
Muayeneleri yapılmıyan gemiler
Deniz Ticareti Müdürlüğü müddeti dolduğu halde muayeneleri yapılmı-yan gemileri muayeneye sevketmek üzere davet eden bir tamim yapmıştır. Tayin edilen müddet zarfında muayenelerini yaptırmıyan gemiler, seferden menedileceklerdir. Bu gemiler hakkında ayrıca kanunî takibat da yapılacaktır.
Denlzbank Kooperatif toplantısı
Denizbank Kooperatifleri umumî heyet toplantısı bugün yapılacaktır. Kooperatif bu sene bir çok lüzumsuz mübayaalar yüzünden hayli zarar etmiş olduğundan bugünkü toplantının hayli münakaşalı geçeceği zannedilmektedir.
350 Ingiliz seyyahı geldi
Dün sabah İngiliz bandıralı Let-titia vapurile şehrimize 350 İngiliz seyyahı gelmiştir. Seyyahlar sabahleyin erkenden şehre çıkarak müzeleri, camileri, Kapalıçarşı’yı ve daha bazı şayanı temaşa mahalleri gezmişlerdir.
Öğleden sonra seyyahların bir kısmı motörlerle Boğaziçinde bir dolaşma yapmışlardır.
Seyyahlar, akşam saat 22 de geldikleri vapurla Yunanistan’a müteveccihen limanımızdan ayrılmışlardır.
HALKEVLERİNDE r
100 Sabıkalı Bir Sarhoş Dün de iki kişiyi Vurdu
G»J’»İ müb*am.rfn koegTNi Mn ■mtaöatt Rılksvinda yapılmıştır, toplantıya atanın mühim bir kısmı Ifttrak otaıljtlr. İlk olarak geçan ae-»anin faaliyet rapurlan okunmuş ve gayri mübadillere yapılan tevriat at-tafında yapılan tajebbüaler zlkredil-
Bunu müteakip jlmdiyı kadar gayri mübadillere tevil edilen yüzde bejin yüzde ona İblâğı için yeni teşebbüsler yapılmasına ve bunun için de Ankara’ya bir heyet gönderilmesine karar verilmiştir
□ara kuraları
Eminönü Halkevinden:
Açılacağı evvelce ilân edilen A ve B kurslarile ilk tahsil imtihanlarına girmek istiyenleri yetiştlrmlye mahsus derslere yazılmış olanların derslere başlamak üzere 21-4-939 cuma günü saat 18 de Evimizin Cağaloğ-lundaki salonunda hazır bulunmaları ilân olunu**
Bir kayıkla kömür getiren dört kişi boğularak ttldU
Çatalca’nın Balabumu köyünden Hüsnü, kardeşi Hüseyin, Şevki ve Şevket isimlerinde dört kömürcü, evvelki gün kömür yüklü kayıkla «Terkos Gölü» nden geçerlerken kayık devrilmiş ve batmıştır!..
Neticede dört zavallı köylü de sular altında boğulup can vermişlerdir!...
Şehir Meclisinin Dünkü toplantısı
İstanbul Şehir Meclisi, dün saat 15 de reis vekili Necip Serdengeçti’nin riyaseti altında toplanmıştır. Vali ve Belediye reisi Doktor Lûtfi Kırdar bu celsede tabiî aza olarak bulunmuştur.
Mecliste ruznamede mevcut meseleler müzakere edilmiş, toplantıda şehircilik mütehassısı Prost’un mukavelesinin temdidi hakkındaki teklif, alâkadar encümene havale olunmuştur.
Bundan sonra Mülkiye Encümeninden gelen ve iç yağlarının amba-lâj kâğıtlarına sarılmış olarak satılması hakkındaki mazbata ve paçaha-ne temizleme tarifesi kabul olunmuştur.
Ruznameyi müteakip makam tarafından ilk mektep muallimlerinin müterakim 932 senesi mesken bedellerinin verilmesi için bütçeden 20 bin lira verilmesini teklif etmiş ve teklif Bütçe Encümenine havale o-lunmuştur. Bundan sonra 51 azanın imzasını havi bir takrir okunmuş, bu takrirde Şehitlikleri İmar Cemiyetine 5.000 lira yardım ayrılması istenmekte idi. Teklif kabul edilmiş ve Bütçe Encümenine havale olunmuştur.
Köy Mekteplerinin Tatilleri
Vilâyet İlk Tedrisat Meclisi dün öğleden sonra vali muavini Muzaffer Akalın’m riyaseti altında toplanarak vilâyet ilk mektepleri açılma ve kapanma tarihleri, ilk mektep muallimlerine verilecek makam tahsisatı meselelerini tetkik etmiş ve Şile’nin Ağva nahiyesinin Altı köyünde iki mektep tesisini kararlaştırmıştır.
Verilen karara göre, vilâyet dahilindeki üç sınıflı köy mektepleri 13 mayısta tatil edilecekler ve ayni gün imtihanlara başlıyarak 20 mayısta ikmal edeceklerdir.
Dört ve beş sınıflı köy okulları, 27 mayısta ders kesimi yapacaklar, üç haziranda imtihanlara başlıyacak-lar ve 12 hazirada imtihanları bitireceklerdir. önümüzdeki sene de senei tedrisiye geçen seneden fazla olarak 40 hafta olarak tesbit olunmuştur.
îlk mektep baş muallimlerine verilecek mesken zammı şöyle tesbit olunmuştur: Talebesi 201-400 olan ilk mektep muallimlerine 12 lira, 401-550 olanlara 14 lira, 551-700 olanlara 15 lira verilecek ve talebe mevcudu 701 i tecavüz eden ilk mektep baş muallimlerine de 18 lira verilecektir.
/’ ■ 11 ,
TAKVİM
19 Nisan 1939 Çarşamba
Hicri : 29 Sofer 135*
Ku)l: 6 Nicen IMS
Ka»; 163
r\
Defa saati: 5,13 öğl. . 12,14 — ikildi ı İS,59 Ak,ası 18,52 — Yat» ı 20,30 i».ak 13,24
ki

Galatada bir sigara yli-zUnden İşlenen kanlı cinayet
Dün gece Galata’da kanlı bir cinayet olmuştur.
Yüzden fazla sabıkası bulunan bir adam; bir sigara için iki kişiyi vurmuştur. Muhtelif suçlardan yüzden fazla sabıkası olan Arap AbdüJkadir isminde bir azılı, dün gece Galata’da müteaddit meyhanelerde bir hayli içerek sarhoş olmuş ve Kemeraltın-daki kahvelerden birine gidip oturmuştur!..
Abdülkadir; bir aralık kahvedeki müşterilerden Murad’a küfrederek:
— Ulan Murat bana çabuk sigara İ ver... yoksa...!» demiştir!..
Murat; sarhoşun bu arzusuna kulak asmamıştır.
Fakat, birdenbire Abdülkadirin küfürleri şiddetlenince; Murat daha fazla tahammül edememiş ve Kâmil ismindeki bir arkadaşile beraber sarhoşa küfür mukabelesine başlamıştır!..
Bu hale çok kızan Abdülkadir, hemen yerinden fırlamış ve bıçağını çekerek her ikisini de ağır surette vurmuştur!..
Yaralılar, Beyoğlu hastanesine kaldırılarak hemen tedavi altına a-lmmışlardır.
Her ikisinin de yaraları çok tehlikelidir!..
Hâdiseden sonra firar etmek isti-yen azılı sabıkalı, polis memurları tarafından yakalanmıştır.
Radyo Konferansı
Hükümetimizle Yunanistan ve Rusya yeni mukaveleyi İmzalamadılar Montreux şehrinde toplanan beynelmilel radyo konferansı dağılmıştır.
Türkiye, Yunanistan, Sovyet Rusya ve Lüksemburg hükümetleri, yeni mukaveleyi imzalamamışlardır.
Konferans mukarreratı mucibince, 4 mart 1940 tarihinden itibaren «radyo dalgaları» yeniden taksim ve tesbit olunacaktır.
Radyo abonelerinin sayısı 50 bini geçti
Şehrimizde ve diğer şehirlerde radyo abonelerinin sayısı mütemadiyen artmaktadır.
Ezcümle 1937 senesinde memleketimizde 25 bin 510 radyo abonesi varken, bu miktar; 1938 yılında 46 bin 250 kişiye baliğ olmuştur.
Şimdi ise abone sayısı 50 bini de geçmiştir!..
MÜTEFERRİK f
Yeni şehir hastahanesi
İstanbul belediyesi tarafından yapılması kararlaştırılan yeni hastanenin yeri tesbit edilmek üzeredir. Belediye riyasetinin tesbit ettiği yer, Bulgar hastanesile şehir arasında ve Bulgar hastanesine ait arsalardır. Maamafih bu yer üzerinde henüz c-tüdler yapılmaktadır. Hastanenin inşası için bu sene sarfolunacak para (460) bin liradır.
Harblyade çocuk bahçesi
Valikonağı karşısında ve Emek a-partmanile Yedek Subay Okulu yemekhanesi arasındaki boş arazide bir çocuk bahçesi yapılması kararlaştırılmıştır. Fen heyeti bahçenin plânını hazırlamaktadır.
Iran konsolosluğunda suvare
İran Veliahdı ve Mısır prensesinin İran’da yapılacak muazzam düğün merasimi münasebetile şehrimizdeki İran Konsolosluğunda 25 nisan akşamı bir suvare verlleecktir.
Köylüye doktor ve İlâç
Beyoğlu Halkevi Kilyos ve olva-rındaki köylere 23 nisan bayramında doktorlardan mürekkep bir heyet gönderecektir. Bunlar orada köylüyü muayene edecekler ve yanlarında götürdükleri İlâçları kendilerine vereceklerdir.
Polonya siyaseti
Avrupada yeni bir hâdiseye mevzu teşkil etmesi muhtemel devletlerden biri de Polonyadır. Arnavutluk hareketinin tevlid ettiği akislerin henüz ortadan kalkmadığı bir devirde Almanyanın Polon-yaya karşı iddia ettiği emeller ve ezcümle Danzig meselesi, Avrupa-nın dikenli bir noktasını teşkil etmek tedir. Son günlerin siyasî hareketleri dolayısile, arasıra ajans haberle ri ve matbuat münakaşaları şeklinde sürüp giden bu mesele, yakın bir zamanda katî olarak halledilmesi lâzımgelen siyasî bir keyfiyettir.
Filhakika bundan takriben üç hafta evvel Berlin, Varşovadaki elçisi vasıtasile Polonya hükümetine Danzigi Almanyaya bağlamak ve koridor arasından şarkî Prusyay’, Almanyanın diğer kısımlarına rapt edecek bir otostrad inşa etmek hususunda tekliflerde bulunuyordu. Danzig statüsü malûm olduğu üzere harp sonunda Versay muahedesinin 100—108 inci maddeleri hükümleri ile kurulmuştur. Danzig şehri Milletler Ceıjıiyetinin bir yüksek komiseri ve Polonya hükümetinin bir umumî komiserinin kontrolü altında müntehip bir seta tarafından idare edilmektedir-
Köklerini asılardan alan bir Polonya- Alman zıddiyeti altında bu statü, iyi kötü bir şekilde devam e-derken, setanın ekseriyetini Nasyonal- Sosyalist unsurların teşkil etmesi, vaziyetin seyrini değiştirdi. Milletler Cemiyeti komiseri mevkiini bıraktı. Dahilde kargaşalıklar ve Alman ekalliyetlerinin PolonyalIlar tarafından fena muameleye uğradığı haberleri meydana çıktı.
Bu hâdiseler, Slovakyaya Al-manyanın vaziyeti, matbuat hücumları su üstünde duran bu ahen. gi bozdu. Ve Berlin, fiilî olduğunu söylediği vaziyeti hukukî bir hale ifrağ etmek istediğini beyan ettiği gün de Polonya efkârı umumiyesi şiddetli bir heyecan gösterdi. Varşova hükümeti, daha evvelki siyasî hâdiseleri göz önünde tutarak harekete geçmeği, mukavemet tesis etmeği kararlaştırdı. Bu sebepten garp demokrasilerile son zamanlarda takip ettiği gevşek siyaseti bırakıp bu devletlere daha sıkı surette bağlanmağı zarurî bir hareket olarak telâkki etti.
Filhakika, Polonya - Fransaya, 19 şubat 1921 ve 16 teşrinievvel 1925 mütekabil yardım paktlarile bağlı idi. Ayrıca. Chamberlain’ın Alman hareketine karşı 31 martta, irad ettiği nutukta verdiği garanti ve M-Beck’in Londraya seyahati ve bu münasebetle, hasırlanan protokoller Polonyaya oldukça bir kuvvei mâneviye yüksekliği verdi 32 milyon nufusa, hazer vaktinde 750 bin asker çıkaran ve sefer halinde, ihtiyat kuvvetlerile 4 milyon asker çıkarabilecek Polonya, garp demokrasilerinin yardımını da temin etmiş bulundu Buna rağmen Polonya bir türlü katî kararını verememektedir. İstediği ayrı ve müstakil bir siyaset takibidir. Fakat buna da imkân bulamayınca zarurî olarak Paris ve Londra ile hareket etmeği mâkul buluyor.
Polonya bir taraftan da Ballık devletlerile müpasebat temin ederek ve mevcut siyasî rabıtaları kuv vetlendirerek, bu memleketleri, bilhassa Eetonyayı muhtemel Alman taarruzuna karşı korumak ve dola-yısile korunmak İçin büyük bir faaliyet sarfetmektedir. Bu arada Es-tonya ordusu generali Lai douver-in mareşal Smiglritz’ln misafiri ola. rak Varşovaya- geleceğini ve konuşmalar yapılacağı haber verilmektedir. Bütün bu faaliyetler ne olursa olsun, Polonyanın İttihaz edebileceği hattı iki hareket vardır.
Ya Almanya ile anlaşmak, ki bu imkân, mevcut zıddiyete, ve Yahut da katî olarak Berline karşı bir hareket ihtiyarı ki, bu hala* de Almanyanın askerî müdahalesi mevzuubahls olabilir. O vakit garb demokrasileri ister İstemez ihtilâfa müdahale mecburiyetinde kalacak -tır.
Bu sebeble uyanıp sonra tekrar uyuyan bu mesele, Avrupanın şarkında her an alevlenecek bir siyasi mevzudur.
Dr. Roşad SAGAY

1» NİSAN 1*3»
tul., 3
SON HABERLER
Almanya Danzig’ı İlhak Etmek Üzere
(Baştarafı 1 inci tayfamızda) ae olursa olsun mukadderatı karşılamağa amade bulunuyoruz., ,
Populaire gazetesinde Blum diyor ki:
‘^Roosevelt mesajının, Alman matbuatı tarafından bildirildiği veçhile, reddedilmesini mihver devletlerinin her neye mal olur ise olsun bir harbe karar vermiş olduklarına bir işaret addetmiyorum.
Diktatörler, Roosevelt’in teklifini istedikleri kadar hiddetle red detsinler, yeni bir kuvvet darbesine tevessül etmeden önce bunun fayda ve tehlikelerini ölçmeğe mecburuz. Şimdi geçen her gün bu terazinin tehlike kefesine biraz daha ağırlaştırmak iken şimdi bu kefeye bir.de Roosevelt’in müracaatı (bir ağırlık ilâve etmektedir.,,
HİTLERİN TEFTİŞ 1
Berlin: 18 (A. A.) — B. Hitler ferline gitmek üzere Stockerau A-vusturya garnizonundan trenle ayrılmıştır.
B. Hitler, beşinci ordular gru-puna göndermiş olduğu bir emri-yevmîde bilhassa kıtaatın talim ve terbiyesinin memnuniyete şayan bir derecede olduğuna sevinç ve İftiharla kanaat getirmiş olduğu -nu bildirmiştir.
Avusturya garnizonlarının tefrişini, bu teftiş esnasında hazır bulunmuş olan lokal Anzeiger’in hususî muhabiri, beynelmilel vaziyetle alâkalı görmektedir.
96 96 98
Ceza Kanununda Değişiklik
Ankara, 18 (Hususi; — Ceza kanununun bazı maddelerini değiştiren mühim bir lâyiha Meclise verildi. Bu lâyiha ile kanunun 159, 160, 403, 404, 526 nci maddeleri tadil edilecektir.
Hükümetin manevî şahsiyetini tahkir edenler hakkıindaki hükme hükümetin icra müesseselerini tahkir edenler de ilâve edilmektedir.
Şimdiki kanunun 400 ncü maddesinde yazılı suçlan bir teşekkül halinde işliyenlere daha ağır ceza verilecektir.
Yine şimdiki kanunda uyuşturucu maddelerin beher gramı için 1 li • ra para cezası vardır. Yeni lâyiha He 5 kiloya kadar yakalanan uyuşturucu maddelerin gramından birer lira alınmakla beraber fazlasından kilo başına 100 lira alınacak, bövle-ce cezayı takdis kabili tahsil hale getirilecektir.
Uyuşturucu maddelere iptilâlaş-mışların tedavisi altı aydan önce o-lursa hastahanelerden derhal çıkarılacaktır.
Türk - Yunan Dostluğu
Selânik, 18 (A.A.) — Anadolu âjansının hususî muhabiri bildiri -yor:
Evvelki akşam Türk - Yunan muhadenet cemiyeti tarafından kon Bolosumuz ldris Cura ve refikası şerefine Mediterana otelinde bir ziyafet verilmiştir.
Çok samimî bir hava içinde geçen bu ziyafette, refikalariyle birlikte Makedonya umumî valini nazır Kirlmis, üçüncü kolordu kumandanı general Politis, umuru siyasiye işleri müdürü Lekkos, üçüncü kolordu kumandanlığı erkânıharbl-yo reisi general Hrisoohu, general Kavrakoe, belediye reisi Ua ticaret Ve sanayi odası reisi, beynelmilel fieianik fuarı umumî direktörü, kon koloalu^umıu erkim, Türk - Yunan muhadenet cemiyeti idare heyeti k-talan ve Selânik Türk kolonisinin İleri gelenleri hasır bulunmuşlardır,
Bu gazete, bilhassa şöyle yazıyor :
“Führer, Rayiştag’m içtimaa daveti gibi mühim bir kararı ittihaz etmiş olduğu gün, yepyeni ordular grupunun talim ve terbiyesinin derecesini bizzat görüp öğrenmek istemiştir.,,
Gazete, General List’in terfii keyfiyetinin B. Hitler’in teftişte memnun kalmış olduğuna delil teşkil etmekte bulunduğunu yazmaktadır.
Gazete, yazısına şöyle netice veriyor:
“Askerler, Führeriin kendilerine güvenebileceğini isbat etmiş -lerdir. Bugün elde edilmiş olan netice, budur.”
TÜRK — İNGİLİZ MÜZAKERELERİ
Londra: 18 (A. A.) — Türkiye büyük elçisi tekrar bu sabah hariciye nezaretine gitmiştir.
İngiliz diplomatik mahafilin -de beyan olunduğuna göre, Londra ile Ankara arasında müzakereler faaliyetle devam etmektedir.
ROOSEVELT’İN NUTKU VE BULGARİSTAN
Sofya: 18 (A. A.) — Roose -velt mesajı hakkında, resmî mahfiller noktai nazarlarını şu suretle ifade etmektedirler:
Barış için yapılan her teşebbüs, barış muahedesinin sulh yolu ile tadili ümidini ortadan kaldırma -mak şartile Bulgaristan tarafın -dan miisaid bir surette kar»*'-nacaktır.
96 96
Ingiliz Ve Fransız Donanmalarının Müşterek Hareketi
Paris, 18 (A.A.) — Fransa ve İngiltere, İtalya ve Almanyanın Ce-belüttarık ve Tancaya karşı muhtemel bir taarruz yapmalarına mâni olmak için zaruri olan bütün ted birleri almışlardır. Daha şimdiden 16 Fransız harp gemisi, Cebelütta-rıktaki 1 ngiliz filosuna iltihak etmiştir. Bu tedbirler, İspanyaya gönderilmiş olan İtalyan - Alman kuvvetlerce General Franko üzerinde yapılan tazyik karşısında bir miiva-zene temini maksadile ittihaz edil -miştir.
Parisin iyi malûmat almakta o-lan mahafili, Cebelüttarık boğazı statükosunun her ne suretle olursa olsun ihlâl edilmesine Fransa ve Ingilterenin hayatî menfaatlerine karşı doğrudan doğruya tecavüz telâkki edileceğini beyan etmektedirler.
MÜŞTEREK HAREKET
Londra, 18 (A.A.) — Daily He-rald gazetesine göre, İngiliz ve Fran sız donanmalarının hareketleri Lon drada hazırlanan plâna tevfikan yapılmaktadır. Bu plâna göre, Fransız donanması tamamile garbî Ak-denizde Toulon, Bizert ve İngiltere tarafından bu münasebetle Fransa-ya bırakılan Cebelüttarık üslerine nakledilecektir. Maltada tahaşşüt etmiş bulunan İngiliz donanması ise şarkî Akdenize nezaret edecektir. Anavatan filosu şimal denizile Manş denizini kontrol edecektir.
ALMAN FİLOSUNUN HAREKETİ
Berlin, 18 (A.A.) — 2 zırhlı, 2 kruvazör, 2 torpido divizyonu ve 3 denizaltı filotillasından mürekkep Alman filosu birkaç gün evvel bildirilen talim için bugün Kiel vo Wil-helmschafen’den hareket etmiştir.
Bu gemiler şimal denizinde top -landıktan sonra hep birlikte İspanyol sularına gideceklerdir.
İSPANYOL TAHŞİDATI
Cebelüttarık, 18 (A.A.) — Lalie-na civarına mühim miktarda yeni İspanyol takviye kıtalan gelmekte devam etmektedir.
Emin bir menbadan bildirildiğine göre bu sabah Sanroque is.dindeki İspanyol mevkiine bir süvari alayı gelmiştir. Bugün öğleden sonra da diğer bir süvari alayının Al-
Bulgaristanın Vaziyeti
(Ba*tarafı 1 inci sayfamızda) bir müdahalesini adetâ otomatik surette tevlid edecektir. Bu, bizim Bulgaristana karşı bir düşmanlığımız yahud Bulgar topraklan üzerinde bir gözümüz bulunduğundan ileri gelmiyecktir.
Bizi pek iyi tanıyan Bulgar komşularımız kendilerine karşı besledi-diğimiz hayırhahlık ve dostluk hislerimizi eserleriyle müşahede etmişlerdir. Fakat mevcud ittifak bu dostluğa rağmen bizi vazifemizi i-faya sevkeder. Bunda hiç tereddüd edilmemelidir.
Fakat, Türkiye tarafından böyle bir müdahale ihtimali mevcud olmasa idi, Balkan misakı bulunma-saydı bile, Bulgaristanın Balkan yarımadasında Berlin — Roma mihverinin hâkimiyetini te’mine yardım etmesinde ne kârı olabilirdi?
Bulgaristanın büyük müstevlî devletlere yardım etmekle neler kazanacağı birdenbire görünüyor ; Dobrice var, Makedonya var, Garbî Trakya var. Diyelim ki hepsi oldu. Almanlar ve îtalyanlar bütün bunları alıp Bulgaristana verdiler. Bulgaristan bununla bir şey kazanmış mı olacak? Bulgar milleti istiklâl ve hürriyet ne olduğunu bilir. Bu uğurda mücâdele ederken ne kadar hararet, azmi sebat ve şiddet göstermiş olduğunu da cihan bilir. Şimdi hürriyet ve istiklâlin ne olduğunu tatmış olan bu millet kendi kendisini bir ecnebi boyunduruğu altına atar mı?
Çünkü Balkanlarda Romanyayı ve Yugoslavyayı çiğneyecek, Yuna-nistanı işgal edecek ecnebiler Bul-garlara hayat hakkı tanıyacaklar mıdır? Böyle bir şeye imkân var mıdır? Bulgaristan Balkanlı komşularının mahvedilmesine yardım etmeğe kalkacak olursa kendi kendisinin kuyusunu kazmaktan başka bir şey yapmıyacaktır. Halbuki bu komşular sağ kalırlarsa, kuvvetli olurlarsa Bulgaristan, hudutları içinde, daima hür ve müstakil yaşıyacağma emindir. Vakıa bu hudutlar bugün Bul-garistanı memnun etmiyor. Fakat zahiren geniş bir hudut içinde hakikatte şerefsiz, istlklâlsiz yaşamak bundan daha mı İyidir?
Bulgaristan kendi hayatı için bu kadar tehlikeli bir yoldan yürümekten ise, komşularının ve bilhassa Türkiyeılin kendisine karşı besledikleri iyi komşuluk hislerinden istifade ederek daha iyi bir hayat şartlarına erişmek çarelerini bulabilir. Bir tarafta: Büyük hülyalar, parlak ümitler, fakat neticede muhakkak bir felâket; diğer tarafta: Belki zor müzakereler, mahdut istifadeler, fakat muhakkak bir emniyet ve istiklâl. Biz hiç tereddüt etmeden Bulgar dostlarımızın hangi yolu tutacaklarını kestiriyoruz.
Htüeynı Cahid YALÇIN
Madridte yapılacak Geçit resmi
Madrit, 18 (A.A.) — Şimdiki hal de 15 mayısta yapılması kararlaştırılan Madrit zafer geçit resmine iştirak edecek kıtaların mevcudu 500.000 kişiden fazladır. Bu geçitle muharebe resmen sona ermiş addedilecektir. Tahmin edildiğine göre, Franko, bu münasebetle mühim bir nutuk irat edecektir.
gesirasa gelmesi beklenmektedir.
Bugün Cebelüttarıka Fransız do nanmasının yeni cüzütamlarının gel meşine intizar edilmektedir.
ATLAS OKYANUSUNDA AIVLd .
RtKA GEMİLERİ
Vaşington, 18 (A.A.) — Atlantik denizinde daimî surette 60 kadar harp gemisi bulundurulacaktır. Bu gemiler, 1932 senesindenberi şark sahillerine gönderilen filoların en kuvvetlisini teşkil edeceklerdir. Bu filo, üç zırhlı, 4 ağır kruvazör, 5 hafif kruvazör, 1 tayyare gemisi, 25 destroyer, 20 tahtelbahir ve bir tay yare muavin gemisinden ibaret olacaktır. Bu gemilerden iki kruvazör 10 destroyer, ve 10 tahtelbahir en son sistem gemilerdir.
Bu gemilerden başka 10 tahtelbahir daimî surette Panama kanalının methalinde durmakta ve iki gan botla İki muhrip orta Amerika sahillerinin açığında bulunmaktadır. I
T ahrandaŞenlikler
Türk Kıtaatı Merasimle Karşılandı
(Başla afı 1 inci tayfamızda) askerleri indiler ve başta bayrak ve müzikaları olduğu halde îran-lı kardeşlerini selâmlıyarak geçtiler. Şimdi iki şanlı kardeş ordunun mümessilleri karşı karşıya dizilmiş iki bando tarafından çalınan iki millî marşı dinliyorlar, iki Albay hararetle biribirlerinin ellerini sıkıyorlar ve halk sürekle alkışlıyor.
Bundan sonra, önlerinde Albay Kayabalı ve îranlı Albay Arfa bulunan Türk müfrezesi halkın samimî tezahüratı arasında Tahran sokaklarını geçerek ikametine tahsis edilen harb okuluna gitmiştir.
Tahran: 18 (A. A.) —Türkiye Büyük Elçisi dün akşam Türk heyeti şerefine hususî bir akşam ziyafeti vermiştir.
Tahran: 18 (A.A.) — İran tm-paratoriçesi ile Mısır Kraliçesini, İran Veliahdını, Prenses Fevziyeyi, Mısır ve Iran Prensesleri ile maiyetlerini hamil bulunan hususî tren dün saat 18.15 de Tahran garına varmıştır. Gar, zengin bir surette donatılmıştı. Mısır krallık ailesini karşılamak üzere Şehinşah Hz. leri, hükümet aza3i, daireler erkâ-
İtalya Balkan Paktını Bozmak İstiyormuş
(Baş tarafı 1 inci sayfada)
Balkan Antantını dağıtmak ü-zere, Macaristan, Yugoslavya, Arnavudluk ve Bulgaristandan mürekkep bir blok tesisi Italyan politikasının hedeflerinden biridir. Roma, Italyan - Macar görüşmeleri sırasında Yugoslavya ile Macaris-tanı yaklaştırmak emelindedir.
KRAL MACAR BAŞVEKİLİNİ KABUL ETTİ
Roma: 18 (A. A.) — Kont ve Kontes Teleki ile Kont Csaky ve maiyetleri saat 11.50 de saraya gitmişlerdir. Macar Başvekili ile hariciye nazırı kral t arafmdan Kontes Teleki de Kraliçe tarafından kabul edilmişlerdir. Saat
11,30 da hükümdarlar, misafirlerin şerefine 56 kişilik bir ziyafet vermişlerdir.
Hırvat arla müzakere
Zagreb: 18 (A. A.) — B. Svet-koviç ve Maçek’in hafta sonunda müzakerelerine devam etmeleri muhtemeldir. Her ikisi de arazi meseleleri yani Hırvatlara vadedi-len muhtariyetin hangi bölgelere şamil olacağı hakkında müsbet tek lifleri hamil bulunmaktadırlar.
Zannedildiğine göre, Belgrad hükümetinin projesi, Hırvat toprağının Save ve Sahil vilâyetlerini ihtiva etmesini ve buna Bosnanın Noyvodinc’in ve Dubrovnik’in bazı kısımlarının ilâvesini derpiş etmek tedir.
Tarihî esasa dayanan Hırvat projesi, ise, aşağıdaki beş mın-taka ile bir nevi federasyon tesisine matuftur: Slovenya, Hırvatistan - Slovenya - Dalmaçya, Bosna - Hersek, Voyvodin, Sırbistan -Karadağ.
Bu vaziyete göre ihtilâf bilhassa Sırp ve Hırvat unsurlarının karışık bulunduğu Voyvodin’le Bosna üzerindedir. Bununla beraber Zagreb ve Belgradda halli icabe -den zorlukları müdrik bir nikbinlik mevcuttur.
Satın Alınacak Afyonlar
Ankara, 18 (A.A.) — Afyon nıü-bayaa plânına ve usullerine uygun hareket etmediklerinden dolayı in -hisarlar idaresince mallan şimdiye kadar satın alınmamış bulunan müs tahsil ve tüccar ellerinde kalmış afyonların muayyen bir plâna göre satın alınmasına karar verilmiştir. Bu satın alma işinin tâbi olacağı şartlar ve usuller toirak mahsulleri ofisince ayrıca ilân edilmiştir.
nı, yüksek rütbeli zabitler de garda bulunuyorlard. Tren durduğu zaman her taraftan şevk ve heyecan sesleri yükseldi.
Bir taraftan Şehinşah, misafirlerine hoş geldiniz derken, diğer taraftan da müzika Mısır ve Iran millî marşlarını çalıyor, 21 pare top atılıyor, tayyareler uçuyor ve müdhış bir alkış ve yaşa sesleri göklere çıkıyordu.
Küçük bir istirahattan sonra, otomobil alayı yüz binlerce halkın tavsifi imkânsız tezahüratı ara -smda garı terketti. Yolun iki tarafını tutan talebe ve izciler, ellerinde çiçek ve buketler olduğu halde, Şehinşaha sonsuz sevinçlerini ifade ediyorlardı.
Şehinşah ve asîl misafirleri çok güzel açık otomobiller içinde ya -vaş yavaş ilerlemekte ve 10 kilo -metre kadar uzayan bütün yol üzerinde çiçekler ve sevinçten çıldıran halkın tezahüratı ile karşılanmaktadır.
Alay saat 16.15 de Gülüstan sarayının bahçesine giriyordu. Mısır kraliçesi ile prenseslerinin ikametine Tahranın en tarihî saraylarından biri olan “Gülüstan” tahsis e-dilmiştir.
Joe Luois Yine Galip
Los Angeles, 18 (A.A.) — Joe Lo-uis, dün 10 ravuntluk bir müsabakanın birinci ravundunda nakavt etmiş olduğu rakibi Jack Roper’e karşı ağır siklet dünya boks şampiyonluğu ' ünvanını muhafaza etmekte asla I müşkülâta uğramamıştır. Maç, bilhassa sinema yıldızlarının ve eski meşhur boksörlerin de dahil bulunduğu 25.000 kişilik bir seyirci kütlesi huzurunda yapılmıştır.
Hakem George Mlake, maçtan evvel iki boksöre mutad olan vesayada bulunmuştur.
Gonk çalınca, Louis ile Roper, ih-yatla birbirini etüd etmek, hareketlerini kollamak, yekdiğerinin kapalı defanslarında bir aralık bulmak su-retile döğüşmeğe başlamışlardır. Ro per, ilk olarak hasmının çenesine bir sol indirmiştir. Louis, buna rakibinin vücudüne indirdiği bir sol ile mukabele etmiştir.
Roper, ikinci bir sol kroşe yapıştırmağa muvaffak olmuştur. Bu ihtiyatlı vuruşlardan sonra Louis, mücadeleye esaslı surette girişmeğe karar vermiştir. Louis, rakibini yakından sıkıştırmış ve ona şiddetli bir sol kroşe yapıştırmıştır. Roper, kısa bir müddet zarfında Louis’yi fena bir vaziyete sokmuş idi. Maamafih bu kısa müddet içinde bile şampiyonun bir sol kroşesi Roper’nin sol kaşını yırtınıştı. Bunun üzerine Louis, anudane taarruza geçmiş ve iki yumruğu ile Roper’yi şiddetle dövmiye başlamıştır. Roper, ringe düşmüştür. Hakem, saniyeleri saymıştır. Roper, kalkmak ve tekrar mücadele etmek için bir gayret sarfetmişse de tekrar yüzükoyun düşmüştür.
Hakem, nakavt olduğunu ilân etmiştir.
Maç, 2 dakika 22 saniye sürmüştür.
Fransada İdam edilen casus
Paris, 18 (A.A.) — Paris - Midi gazetesi yazıyor:
Eylül ayında yabancı bir devlet hesabına malûmat topladığı için tev kif edilen ve 4 kânunusanide idama mahkûm olan 16 yaşında Fransız bahçıvanı casus Grumberg bu sabah kurşuna dizilmiştir.
VEFAT
Büyük Erkânıharbiye reisi Mareşal Fevzi Çakmak’ın kerimesi ve Güzel Sanatlar Akademisi Müdürü Biirhan Toprak’ın refikası Bayan Ayşe Muazzez uzun zamandanberi müptelâ olduğu hastalıktan kurtu-lamıyarak 17 - 4 - 939 pazartesi günü saat 22 de rahmeti rahmana kavuşmuştur.
Merhumenin cenazesi 19 Nisan 939 çarşamba günü saat 11,30 da Gülhane hastahanesinden kaldırılarak namazı Beyazıd camiinde kılındıktan sonra Eyüpteki ailesi makberesindeki ebedî istirahatgâhma tevdi olunacaktır. (2666)
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) rü B. Hüsnü ve Belediye Muhasebe Müdürlüğü Varidat Şubesi Müdürü B. Neşet haklarında Temyiz 4 üncü Cezada açılan muhakemede; İsan-bul’daki şahitlerin şehrimizde dinlenmesi kararlaştırılmıştı.
Asliye 2 nci Ceza mahkemesi: dünden itibaren bu şahitlerin istimaına başlamıştır.
Dün, şahitlerin dinlenmesine saat 15 de başlanmış ve saat 18,30 a kadar devam etmiştir:
Şahitlerden evvelâ; elektrikçi Dursun Yolagelmez dinlenmişti^.
Mumaileyh, ezcümle demiştir ki:
(— Maznunların hepsini tanırım. Bir gün bir arkadaşım Maçka hattına otobüs işletecekti. Ruhsatname almak için müracaat ettik. Günlerce iş uzadı. Benden sonra müracaat e-den bir çoklarının otobüsleri işle-miye başladı. Sonra; bana Halil isminde resmî bir memur geldi. Kadri isminde birinin bu işimi halledeceğini ve 600 lira ile iş yapılabileceğini söyledi.
Evrakım, aylarca Varidat Müdürü Neşet’in dairesinde kaldı. Kendisine müracaat ettiğim zaman: »Müfettişler buradan gitmedikçe işin hal olunamıyacağmı» söyledi.
Ben; müfettişler gelmeden evvel; istida ile Belediyede muavin Ekre-me müracaat ettim. Evrakımı takip için Belediye dairelerine girmiye imkân bulamıyorduk. Polisler; bizi dışarı atıyorlardı. Muavin Rauf istidamı havale ettiği halde Neşet bir türlü muameleye koymadı.»
OTOBÜSÇÜ MUSTAFA NE DİYOR?
Bundan sonra otobüsçü Mustafa dinlendi. Ve kendilerini zarara soktukları için bütün maznunlara husumeti olduğunu söyledi. Bunu takiben diğer şahit Mustafa Gülseren dinlendi. Mumaileyh; ruhsatiyesi a-lman Eyüp - Keresteciler hattı arasındaki otobüs için müteaddit defalar Vali ve Belediye Reisi Muhlddtn Üstündağ’a müracaat ettiğini, fakat bir netice çıkmadığını söyliyerek sözlerine şöyle devam etti:
«— Bir gün yine kendisine şifahen yalvardım. Ellerini kulağına koydu ve yerinden fırlıyarak:
«— Kat’iyyen olamaz, defol! Git!.»
Diye haykırdı ve bir polisle bir kapıcı beni; zorla dışarı attılar!..
İkinci defa, ailemle çocuklarımı da alıp gittim ve girmiye ikinci gün ancak fırsat bulabildim!. Ailem istidayı verdi. Muhiddin Üstündağ:
«— Bu istida uzundur, mektupçu-ya götür!» dedi. Oraya gittik, mek-tupçu da kovdu! Otobüsçü olarak kapıdan kim girerse; polis derhal:
«— Vali içerde yoktur!»
Diye geri çevirirdi.
Şahit Ali Peksoy:
«— Kerestecilerle Eyüp arasında otobüsüm çalışıyordu. Bir gün şofö-* rün iki yolcu fazla alması yüzünden ruhsatiyemi aldılar. Sonra başkalarının ruhsatiyelerini iade ettikleri halde, benimkini geri vermediler!.. Daha sonra da, otobüs cezaları affolundu. Ben de ruhsatiyemi aldım. Fakat; başka hatta çalışmam lâzım-geldiğini söylediler!. Ada hanında Kadri isminde birinin para mukabilinde otobüs işlerini hallettiğini işittik.
Ben; Kemal isminde birisine otobüsü satmıştım. Kemal; para mukabilinde Kadri vasıtasile işini hallederek Eyüp hattında otobüs işletmek üzere müsaade aldı ve o hatta çalıştı!.»
Mülkiye müfettişleri gelmeden evvel iki defa Vali ve Belediye reisi Muhiddin Üstündağa müracaat ettim:
«— Şimdilik bu iş kalsın. Çık dışarıya!.. dedi. .
VALİNİN YANINA ÇIKABİLMEK İÇİN PEHLİVAN KIYAFETİNE GlREN ŞAHİD!
Bundan sonra; 931 senesinde Sir-(Sonu 7 inci sayfada)
II

lÎNÜANIMl
Sayfaı 4V .
ı mı H ■" ge»— Almanyadaki Vapurların Tadilâtına Başlandı
Alman tezgâhlarında yapılmakta olan Etrüsk’ün eşlerinden Tırhan vapurunda Almanların Krup fabrikası ve Rayşbank mümessillerde yapılan anlaşma mucibince tadilâta başlanmıştır. Gemiye İlk olarak bîr kazan ilâve edilmektedir. Bundan sonra makine ve güverte akşamında bazı değişiklikler ve İlâveler yapılacaktır. Vapurlarda yapılan bu tadilâta Almanya’da bulunmakta olan bir fen heyetimiz nezaret etmektedir. Tırhan vapurundaki bu tadilât ve yeni inşaat bir ay İçinde bitmiş o-lacağından gtmi haziran ayı içinde limanımıza gelmiş olacaktır.
Diğer taraftan Kadeş vapurunun da inşaatı hayli İlerlemiş olduğundan bu tadilâtın aynisi bu gemide de yapılacak ve Tırhan vapurundan bir müddet sonra da bu gemi limanımıza gelecektir. Almanya’daki bu iki vapur, geldikten sonra halen Mersin seferini yapmakta olan Etrüsk vapuru tadil edilmek üzere Almanya’ya gönderilip Mersin seferini Tırhan ve Kadeş vapurları yapacaklardır. Etrüsk vapurunun Almanya’ya gönderilmesinin hayli masraflı olacağı gözönünde bulundurularak burada tamir edilmesi etrafında bazı müta-lealar mevcutsa da alâkadarlar geminin burada tamir edilemiyeceği Kanaatinde bulunmaktadırlar.
İstanbul Polisi
Son sistem asrî vesaitle teçhiz olunuyor
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, bütün polisleri asri vesaitle teçhiz et-miye karar vermiştir.
Bu cümleden olmak üzere «Telsizli motosikletli polisler* de ihdas olunacaktır.
Avrupa ve Amerika zabıtalarında bulunan bütün fennî vesait de İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından temin ve tatbik olunacaktır.
Merdivenleri sokağa uzanan binalar
İstanbul Belediyesi cadde ve sokaklar Üzerinde bulunan binaların methal merdivenlerinin müruru ü-bura mani olduğunu görmüştür. E-sasen bu şekilde trotuvarlar üzerinde bulunan merdivenler yapı ve yollar kanununa da muhaliftir. Belediye bunların mahzurlarının izalesi i-çin tedbirler alacaktır.
TKNİSABAM
Almanya Mektubu:
Kızları Ev Kadınlığına Hazırlıyan Mektep
Hoylu Meydana Çıkıyor
Hoylu Beyin Yalnız Bir Tek Kusuru Vardı. Dik Kafalı İdi. Sadece Kendi Bildiğini Yapardı
Genç Alman Kızlarını Ev Kadını Olarak Yetiştiren Rehm Müesse-s e sini Ziyaret
Kftroğlu ile Ayvaz konuşurlarken
Dresden, (Hususî) — Berlininj göz yoran yüksek binalarından,| yeknasak, uzun ve geniş caddele-| rinden, velev muvakkat bir zaman için olsun uzaklaşmak insanın kalbine bir ferah, ruhuna bir inşirah, veriyor. Tabiatı beşeriye televvün-den hoşlanır. Alâkamı tahrik eden bir müesseseyi ziyaret maksadile Dresdende bulunuyorum. Dresdeni ötedenberi tanırım. Pek şi -nin, sevimli, zarif ve cana yakın bir memlekettir. Saksonyanın eski payitahtı olan bu temiz şehir, müzeleriyle, âbideleriyle, saray ve tiyatrolariyle ve bilhassa resim müzesiyle pek meşhurdur.
Memleket haricinde denilebilecek bir mevkide, muazzam “bahçelerle çevrilmiş, bir kız terbiye mü-essesesini ziyaret ediyorum. Kapıdan girerken, istikbal eden müdirenin aşırı nezaketi, müessesede hükümran olan mutlak sükûnet, etrafın göze çarpacak temizliği, berveçhi peşin bende pek iyi bir intiba hasıl etmiştir.
Maarif nezaretinin yüksek murakabesi altında bulunan bu müessese 1871 tarihinde teessüs etmiştir. Teessüs maksadı da, genç kızlara, tam ve mükemmel bir ev ida-
miştir. Her tarafı şofaj santral ile teçhiz edilmiş ve odalarda sıcak ve soğuk su tertibatı alınmışta, Etrafı muazzam bahçelerle muhat olduğu için hava, ziya ve güneş bolluğu mevcuddur. Mutfak kısmı-mideleri hoşnud edebilecek bir kabiliyettedir. Müessesenin bir dakika ilerisinde bulunan minimini, zarif "Carola” gölü yaz mevsiminde sandallarla dolaşmak ve kışın soğuk günlerinde, buz tutmuş gölde kaymak fırsatını verdiği için talebeyi fevkalâde alâkadar eder. Bundan maada büyük bahçede güneş banyosu almağa salih çayırlar, spor ve oyun yerleri vardır. Memleketin fevkalâde cazibeli ve lâtif olan civarındaki tabiat güzelliklerin talebeye gösterecek müşterek gezintiler tertıb edildiği gibi, hakikî vukuf ve malûmat ile mücehhez rehberlerin nezaretleri altında olarak memleketin, abideleri, müzeleri, sanat eserleri, opera ve sair tiyatroları da ziyaret ettirilir. Kızların sağlam bir vticude maliki-yetleri ve vücutlerinin de inkişafı için bedenî riyazetler yaptırılır, öğretilmesi icap eden mevzular üç kısma ayrılmıştır ki birincisi ev i-daresidlr. Burada talebe alelâde, ora
*
Bağlarda zarar
İzmir, (Hususî) — Şehrimizdeki alâkadarlara bildirildiğine göre Kasaba, Salihli ve Alaşehir bağlarına son zamanda kırağı düşmüş, omca-lan soğuk vurmuştur. Alâkadar makamlar tarafından zararın tesbi-ti için tetkikat yapılacaktır.
Gerip bir doğum
Adana, (Hususî) — Doğum evinde Adananın Akçemesçit mahallesinden Kabakçı Mehmedin karısı iki kafalı ve ensesinde İki tırnak olan bir buçuk doğurmuştur. Çocuğu parçalıyarak almak mecburiyeti hâsıl olmuştur.
ORDUDA PARTİ KONGRESİ
Ordu: (T (A. A.) — Anadolu Ajansının hususî muhabiri (bildiriyor:
Cümhuriyet Halk Partisi Ordu kaza kongresi, Parti binasında a-çılmış, kaza idare heyetiyle vilâyet kongre mümessilleri seçilmiştir. Bu münasebetle Parti binası bayraklarla süslenmiştir. Binanın İÇİ ve dışı partililerle dolmuştur. Kongre, millî bir tezahürat şeklini almıştır.
(23 Nisan Çocuk Bayramı)
■ Bayram yaklaşıyor. Şimdiden yavrularımızın hazırlıklarını yaparsak çocuklarımız bayramı daha neşeli geçirirleri
Çocuk haftasında Çocuk E-slrgeme Kuruntunun sizden göreceği alâka ve yardım memlekotte kuvvetli bir nesil, çalışkan ve muktedir bir gençlik vflcude getirecektir.
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkebi
— 12 —
Yalnıs, Hoylu Beyin bir kusuru vardı. Dik kafalı idi. Şunun, bunun lâfına aldırış etmez, kendisine ne denirse densin^ yine kendi bildiğini yapmaktan geri durmazdı. Bu yüzden az mı sapartalar atlatmış, az mı nimeti geri tepmişti? Hattâ onu Padişaha bile tavsiye etmişler, fakat o, anlaşılmaz bir sebeble hepsini reddetmiş, en sonra Paşakapısına kapılanmıştı. Burada kimsenin baş edemediği bir serseri, filân türediği zaman işi Hoylu Beye havale ederlerdi. Hoylu Bey hiç te-reddüd etmeden işe girişir ve az zamanda kendisini haklar veya yola getirirdi.. Şimdiye kadar baş edemediği ve yola getiremediği tek adam yoktu.
İşte kasapbaşı da Köroğlundan böyle baş e-dilemiyecek, büyük bir serseri diye bahsedince Paşanın aklına heman o gelmişti. Bu işi yine ona havale etmekten başka çare görmemişti.
Az sonra Hoylu içeri girdi. Hafif, yarım yamalak bir temennadan sonra sadrazama ne istediğini sordu. Paşa kasabbaşının bire yüz katarak kendisine anlattıklarına yeniden bire yüz katarak anlattı. Ne yapıp yapıp, şu Köroğlu denilen adamı ölü veya diri yakalayıp kendisine getirmesini bildirdi. Sonra uzun uzadıya buna muvaffak olduğu takdirde nail olacağı mükâfatları anlattı. En sonra izzetinefsine dokunmayı, böylece onu bir kat daha teşvik etmeği de unutmadı.
— Köroğlu, dedi, dünyanın en kabadayı a-damı olduğunu, kendisine hiç bir yiğıtin el kal-dıramıyacağını iddia ediyor, herkese ıpeydan o-kuyormuş. Dünyada benim önümden kaçmıyacak kabadayı, geri dönmiyecek kılıç yoktur, diyormuş.
Nitekim Hoylu Beyi en ziyade kızdıran ve ateşlendiren cümle de bu oldu:
— Ya, öyle mi diyormuş? Görüşürüz o halde! diye homurdandı. Ben heman gidiyorum.
— İyi bir ata bin, yanına yirmi otuz kişi al, Bolu yoluna düş! Köroğlunun atı için eşsiz diyorlar.
— Madem ki ata iki kişi binmiş, kuş olsa o-na yetişiriz. Bu hususta hiç merak etmeyin!
Hoylu Bey, bunu söyler söylemez daha fazla vakit kaybetmemek için heman dışan çıktı. Bu adam, sanki bir zelzele gibi yürüyordu. Her a-dımı koca konağı zangır zangır sarsıyordu. Nihayet, yüksek bir yerden taşların üstüne dökülen çuval çuval çakıllar gibi konağın avlusundan at kişnemelerile karışık nal sesleri duyuldu. Sonra bu sesler gitgide hafifledi. Paşa ile kasapbaşı adetâ nefes bile almadan bu sesleri dinlediler. Sonra derin bir nefes aldılar.
Üsküdar çarşısındaki halk, başta bir yarım devi andıran Hoylu Beyle arkasında en yiğit ve seçme Yeniçerilerden mürekkep bir kıtanın atlarının nallarından şimşekler çaktıraraktanı geldiklerini görünce korkularından kaçıştılar. Kıta İbrahim ağa çayırını bulunca Hoylu Beyin atını daha hızlı koşturarak Yeniçerilerden yavaş yavaş uzaklaştığı görüldü. Bu baş döndürücü takip belki iki saat, belki üç saat sürdü. Artık Hoylu Bey Yeniçerilerden adamakıllı uzaklaşmıştı ki bir tepoye çıktığı zaman, Köroğlunun, Ayvazı atın terkisinde olduğu halde karşı tepeyi ahmağa çabalarken gördü:
— Eh, epeyce yaklaştım. Az sonra kendilerine ulaşır, şu Köroğluna lâyik olduğu cezayı veririm. Fakat altındaki at da at doğrusu.. Ben böylesini hiç bir yerde görmedim. Arkasında iki kişi olduğu halde bana mı demiyor? diye söylendi.
Köroğlu da ayni zamanda kendisini görmüştü:
— İşte Kasabbaşının peşimize düşürdüğü a-damlardan biri göründü, nafile kaçamıyacağız, bize yetişecek. İyisi mi şunu beklemeli ve yiğitçe dö-vüşmeli! Bak bakalım Ayvaz, peşimizden geleni tanıyacak mısın?
Ayvaz dönüp baktı:
— Tanıdım. Bu gelene Hoylu Bey derler. Yaman bir silâhşördür. Istanbulda bunun üstüne yiğit olmadığını söylerler.
Bunun üzerine Köroğlu atın dizginlerini çekti. Kır at yavaşladı ve durdu. Daha sonra atın başını geri çevirerek kılıcını sıyırdı. Ayni anda Hoylu Bey de kendisine yetişmiş bulunuyordu.
İki yiğit, bir dakika kadar bakıştılar. Gözlerde yekdiğerlerıni tartıyorlardı. Bundan sonra Hoylu Bey, atının üstünde hafifçe doğruldu. İki yiğit göğsü kadar geniş göğsünü büsöütün meydana çıkararak yalın, geniş kılıcını havada salladı ve sonra gürledi:
— Brena bekâr! Çocuğu aldın kaçıyorsun. Ben seni diri kor muyum? Tez elindeki kılıcı yere at, çocuğu yere bırak! Sen de şu kır attan inerek teslim ol. Yoksa asla merhamet etmem, seni iki parça ederim! Ben, senin bildiğin yalancı kabadayılardan değilim!
Köroğlu, şimdi hep, "ne yapsam da, şu yiğidi kandırsam, onu yanıma alabilsem!,, diye düşünüyordu. Onun için tatlı bir sesle kendisine sordu:
— O kadar acele etme yiğitim. Vuruşmak lâzımsa ben ondan kaçar adam değilim. Vuruşuruz, yalnız bunun usul ve adabı var. Evvelâ bir yiğit dövüşeceği adamın kim olduğunu bilmek mecburiyetindedir. Kimsin sen?
— Hoylu Bey derler bana..
— Ben de Köroğluyum. Bolunun karşısında Çaınlıbelde hüküm sürerim, ikinci olarak benimle ne sebebden dövüşmek istiyorsun? Erkeklik bunu da söylemeni icabettirir!.
— Bunu bilmiyecek ne var? Görmüyor müsün? Kasabbaşının oğlu Ayvazı ve Kasabbaşının beş yüz altınını çaldın kaçırıyorsun. Bundan büyük suç olur mu?
— Allah, allah! Sen hiç bu Ayvazda zorla kaçırılmış bir yüz görüyor musun? Sor bakalım bir kendisine!
Hoylu, adamakıllı şaşaladı. Hakikaten o zamana kadar Ayvaza hiç bakmamıştı. Gözlerini ona çevirdi. Hakikaten Ayvazda hiç de zorla kaçırılmış yüz yoktu. Sordu:
— Söyle Ayvaz! Bu Köroğlu seni zorla kaçırmadı mı?
— Yoo!..
— Geri dönmek, tekrar Kasabbaşı babanın yanına gitmek istemez misin?
(Devamı var)
Mektebin umumî manzarası
re usulünü öğretmek, ve istikbalde, memleket ve vatana, manen ve maddeten ve fikren tekemmül etmiş kadınlar, hayırlı analar yetiştirmektir.
Mektepte hayat, âhenktar ve neşeli bir aile hususiyetini andırır. Mektep son sistem, asrî ve maksada muvafık bir tarzda tanzim edil-
halde ve yüktieK tabakaya aid yemekler pişirmesini, perhiz yemekleri, sırf nebati yemekler vesaire... ihzarını öğrendiği gibi, çamaşır ter tibatı, bahçeye nezaret etmek, ev idaresi terbiyesi, sofraya hizmet etmek usulü, ev idaresinde kullanılması zarurî olan defter tutmak usulü, (Sonu 7 ine! sayfada)
BUGÜN M MİNELERDEN İTİBAREN
İPEK
Sinemasında
1 - BRODVAY
KUKLASI
(Fransızca Sözlü)
Ş'RLEY TEMPLE tarafından harikulade bir surette yaratılan ve kûç'Sk artistin bugüne kadar yaptığı en güzel en nefis ve en eğlenceli Filmi Dikkat : Bu Filimde ilk defa olarak ŞİRLEY’ip hakikî şarkılarını dinliyeceksiniz.
2- OTOMOBİLLİ AŞIKLAR Fransızca, Büyük, eğlenceli operet, Baş Rollerde : CLAUDEMAY - COLETTE DARFEUIL - ALERME Çocuklar için tenzilâtlı fiyatlar
BİTMEMİŞ SENFONİ’ye nazire olarak yapılan DANİELLE DARİEUX'nın güzel sesinden ilham alan bir nağme;
ŞAFAĞA DÖNÜŞ
Yarın akşam tam saat 9 da FEVKALÂDE GALA He
LÂLE SİNEMASINDA

1» NHAW1M)
T t Kİ» ABAM


İKTİBAS VE TERCÜME HAKKI MAHFUZDUR
İftihar edeceğimiz İlim yuvası Darn^ofaka
O kullarda S po r
Dariişşafaka Lisesi Canlı Bir Spor Varlığı Taşıyor
SporTarihimizHerŞubedeBüyükGayretleÇalışanüu
Kıymetli Müessese ile Her Zaman iftihar Edecektir YAZAN: ATLET
İLERİ HAREKÂT
Muhtelif Cephelerde Ermenilerle Muvaffakiyetli Temaslar Yapılıyor
7 Mart 334 vaziyeti
Mamahatundan yalnız bir ev halkı dağlara kaçıp kurtulabilmiş. Bu manzara karşısında duyduğum acıyı şimdiye kadar gördüğüm en kanlı muharebe manzaralarında, gerek Çanakkalede ve gerekse Irak cephesinde bile tatmamıştım. Zaten yürümek, koşmak ve biçare vatandaşlarımızı canavarlar elinden kurtarmak için büyük azmim vardı. Bu manzara karşısında dimağım, kalbim büsbütün ateşlendi. Elimdeki kuvvetlerle bir an evvel Erzurumda ök intikamı almak, sonra da Karsa, Gümrüye, Erme-nistanın yüreğine saplanmak için herşeyi gözüme aldım. Olanca süratimizle kolordumu koşturacağım-Varsın ordu kumandanlığının cepheyi tahdid eden hataları da kolordumun cephesine takılarak ileriye sürüklensin!
Ben bu feci manzarayı orduya da tasvir ettim. Fakat bunu burada çukurun başında görmedikçe tesirinden az çok bir şeyler kaybedeceği tabiî idi. Ermeni komitacıları yıllardanberi zehirlenen fikirle-rile delâletten hâlâ kurtulamıyorlardı. Mamaha-tunda açtıkları ve içini masumların kanları ve ceset-lerile doldurdukları bu (şehitler çukuru) Ermeni mevcudiyeti için pek tehlikeli bir hatıra idi. Bunu gören neferlerimiz, zabitlerimiz, kumandanlarımız, yumruklarını sıkıyor ve (intikam) diye haykırıp cepheye koşuyordu. Bilmem Ermeniler neye güveniyorlardı? Rus ordusu içinde yetişen kumanda ve erkânıharbiye heyetlerine mi? Müstakil Ermeni cü-zütamlannm mevcudiyetine mi? Erzurum kalesine mi, Kars kalesine mi, daha gerilerde Gümrü kalesine mi? Fakat onlar, ruhlarımızı isyan ettirmişler, dimağımızı, kalbimizi ateşlemişlerdi: Hiçbir kuvvet, hiçbir kale sıkılan yumruklarımızın darbesi altında u-zun zaman dayanamıyacaktı. Ermeni çeteleri, Ermeni ordusunun değil, Ermeni milletinin bile mevcudiyetine suikast etmiş oluyorlardı. Bu hakikati ilk fırsatta Erzurumdaki Ermeni rüesasına yazmağı da düşündüm. Katliâmların ve sonra da mukabil intikamların önüne durmak için belki bir tesiri olurdu.
Bugünkü cephe vukuatı faaliyetini arttırmıştı :
6 Martta Ermeniler, Karasuyun şimalinde Tikkirdeki II. Kafkas kolordusunun emrime verilmiş olan müretteb süvari alayına bir kaç topçu ateşi yaptıktan sonra süvarimizi oradan çekilmeğe mecbur etmişler ve bu köyü işgal etmişlerdir.
Ayrıca 200 piyade, 60 süvari, 2 makineli tüfek ve 2 toptan mürekkep bir Ermeni kuvveti şoee boyunca Evreni - Tevrücük karakol haltımıza taarruz etmişse de tardolunmuştur.
Daha oanupta Sakalıkeeikdeki Ermeniler milislerimi! tarafından tardolunarak orası işgal olun-duyaa da Ermeniler takviye Kuvveti alarak Sakalıke-sik ve cenubundaki Kfhnbet’i İşgal ettiler.
7 Mart salbanleyin 8,30 da Mamahatundan hareketle öğleden sonra 4,30 da Yeniköy’e geldim ve buradaki 9 uncu fırka karargâhına mülâki oldum. Ruslar şose güzergâhını mükemmel açmışlar. Heryerde taş yığınları ve taş kıracak makineler ve motörlü motörsüz silindirler dolu. Ayrıca sahra şimendiferi güzergâhı da açmışlar. Köprüleri bitmiş, Yeniköye yakın istasyon da yapılmış. Rusların Erzincanda ve buralarda gördüğüm hazırlıkları ne müdhiş bir Anadolu istilâsına hazırlandıklarını gösteriyordu.
Bugün (7 Mart) da cephe vukuatı daha faaliyetti idi:
Tikkirdeki Ermeniler tardolundu.
30Ö kişilik bir Ermeni kuvveti bir makineli tüfekle Haydariye taarruz ve burasını işgal ettiyse de 84 üncü tabur gelince Ermenileri tardetti. [Bu tabur numaraları ilk zamanların alay numaraları, alay numaraları da yine o zamanın fırka numaraları olup mevcutlar eriyip fırkalar alay, alaylar da tabur halini aldığı halde numaraları ayııen bırakılmıştır.]
Bugünkü tarassudlara göre Erpik - Halasur -Garan hattında ve Ilıcanın hemen garbındaki sırtta tahkimat yaptıkları ve 100, 200, 400 mevcudundaki bazı kıtaların harekâtı görüldü. Sureti umu-miyede Karasuyun şimalinde Erpik - Garan hattında 800 - 1000 Karasuyun cenubunda Ilıca ve garbinde de 800 kadar kuvvet tahmin dundu. Her iki grupun birkaç makineli tüfek ve cebel topları da var.
Sakalıkesik ve Takke deresinde de 400 kadar Ermeni kuvveti var ki cem’an kıtalarımızla temasta en az 2500 kadar demektir.
Tel ölgüleri gerilerinde ve Erzurum şehri i-çinde ne olup olmadığı henüz meçhulümüzdü. Bunun için önce temasta 'bulunduğumuz Ermeni kuvvetlerine bir darbe vurulmasını sonra Erzurum mevkii müstahkemine karşı icraata kalkışmayı muvafık gördüm ve 9 uncu fırka kumandanı Rüştü Beye buna göre emir verdim: Emrimin 2 ve 3 üncü maddeleri mülâhaza ve kararımı gösterdiğinden aynen yazıyorum:
“Z — 10 Mart 834 sabahı Tekkedeı-esi - Sün-geriç - Polur - Ilıca - Garan hattından Erzuruma karşı yapılacak keşfi taarruziye bile mezkûr hattaki Ermeni şakilerine fecirle beraber baskın yapılarak başlanacaktır. Bunun için iştirâk ettirilmesi emri verilmdş olan kıtaat 8 kilometre bu hatta yaklaştırılacak ve 9 Mart günü istirahat ve keşif ile iştigal ettirileceklerdir,
(Devamı var)
Sporla zevkini ve ihtiyacını tatmin eden her gencin, yaptığı hareketlerin ne şekilde telâkki edildiğini görmek için sarıldığı şey gazete, ilk okuduğu süturi, spor sütunudur.
Gündelik hâdiselerden başka gençliğin fizik ve moral kabiliyetlerini yükseltici yazılara da muntazaman yer veren gazetemiz, spor sütunlarını genişleterek haftanın muayyen günlerinde spor klüplerimiz, her biri hakikî birer 3por kaynağı olan askerî ve sivil okullarımızın bugünkü çalışmaları ve spor tarihçelerini okuyucularımıza sunacağız.
Ayni zamanda memleket gençliğinin kanatlanması vazifesini sistemli çalışmasile bihakkın ifa etmesine rağmen maalesef yalnız bayramlara rastlıyan faaliyetleri -o da kısaca- gazetelerde yer bulan (Türkkuşu» nun tekmil çalışmalarını da diğer spor hareketleri gibi günü gününe sütunlarımıza geçirerek havacılığa ait teknik yanlarla birlikte o-
939 senesi Beyoğlu Halkevi kupasını kazanan Darüşşafaka Voleybol takımı
kuyuculanmıza takdim edeceğiz.
Kıymetli bir hatıra olabilecek şekilde tertip edilen seri halinde intişar edecek yazılara canlı bir spor varlığı taşıyan kıymetli irfan müesseselerimizden Darüş-. şafaka'nın spor tarihçesile başlıyoruz.
Darüşşafaka’nın çok kıymetli bir spor tarihi vardır. Bu kıymetli irfan ocağına istinad eden eski Darüşşafaka klübü Türk sporunda mühim bir mevki işgal etmiş ve yakın bir mazinin sporculuk hayatında en ehemmiyetli rollerden birini almıştır. Darüşşafaka’nın bu şerefli günlerine ait hatıraları arasında Fenerbahçeye, Anadolu İdman Yurdu’na karşı elde ettiği zaferler de vardır ki, o zamanın belli başlı spor hâdiselerini teşkil eder.
Danyal -Futbol Federasyonu reisi- Muhsin -okul beden terbiyesi öğretmeni- Cemal Faris gibi spor âlemimizin İlk muvaffakiyetli oyuncularını İhtiva eden Darüşşafaka futbol takımı İlk maçlarında birinci sınıf klüpler arasında müstesna bir mevki almış ve İstanbul şampiyonluğuna kadar yükselmiştir.
Futbolda zamanının en heyecanlı
ve güzel maçlarını yapan, mühim bir mevki elde eden Yeşil-Siyahlılar, sporun güreş, boks, atletizm sahalarında da sivrilmiş kıymetli elemanlara maliktiler. Fakat maalesef 8 sene kadar evvel klübe mensup bazı sporcuların vazifeleri icabı Anadolu’ya gitmeleri üzerine Darüşşafaka klübü dağılmış, buna mukabil lisede spor azamî inkişafa mazhar olmuş, bu kıymetli irfan ocağına merbut gençler arasından kıymetli sporcular yetişmiye başlamıştır.
FAAL SPOR ŞUBELERİ
Son senelere kadar mektebin spor faaliyetleri arasında en ziyade göze çarpan futbol ve atletizm iken Maarif Vekâletinin tamimi üzerine voleybol, basketbol, boks, eskrim, güreş, pinpon, patinaj sahalarında da çalışmıya ve oldukça güzel dereceler elde edilmiye başlanmıştır.
FUTBOLDA:
Danyal, Cemal Faris, Muhsin, Nazım, Rıdvan, Fenerbahçe santrhafı Semih, santrfor Namık gibi zamanın en iyi elemanlarını da yetiştiren lise futbol takımın bugün de 16 okulun iş tirak ettiği okullar spor bölgesi mü
sabakalarında Yüce Ülküyü 2-0 mağlûp ederek başta gelmektedir.
En iyi hakemlerimizden Şazi de Darüşşafaka’da yetişmiştir.
VOLEYBOLDA:
Ankara yüksek mektepler şampiyonu olan takımda yer alan Mehmet, Macit, Semih, Necati, Celâl gibi kıy-, metli elemanlar yetiştiren Darüşşafaka, bugün bu şubede de kuvvetli bir takıma maliktir. Spor öğretmenleri Muhsin tarafından iyi yetiştirl-I len Muammer, Celâl, İsmail, Cemal,
933 - 934 senelerinde İzmir şampiyonu Alfayı 3-2 mağlûp eden mektep takımı
Nuri, Turhan’dan müteşekkil lise voleybol takımı bu sene 35 takımın iştirak ettiği Beyoğlu Halkevi kupası müsabakalarında birinci gelerek kupayı kazandığı gibi devam etmekte olan okullar spor bölgesi voleybol müsabakalarında da rakiplerini yenerek ikinci tur müsabakalara girmi-ye hak kazanmıştır.
GÜREŞTE:
Güreş, okulda eskidenberi sevilen bir spordur. En hafifte Burhan gibi millî takıma giren, hafifte Muhsin gibi kıymetli güreşçiler yetiştiren Yeşil-Siyahlılar, bu şubede de günden güne artan faaliyet göstermiye başlamışlardır.
ATLETİZMDE:
Atletizm sahasında da okullar a-rasında müstesna bir mevkie maliktir.
Mektepleri atletizm çalışmalarına müsait olmadığı halde 930 senesinden itibaren 3 sene muntazaman Her Abraham’la çalışan Darüşşafaka’Iı-lar, her türlü güçlükleri yenerek Fenerbahçe, Taksim stadlarına giderek yaptıkları ekzersizlerle bu sahada da muvaffakiyet göstermiye başlamışlardır.
Bu sahada da millî atletlerimiz-, den eski tek adım rekortmeni Tev-fik, süratçi İrfan, birinci sınıf atletlerden Fuad, Celâl, Sezai gibi kıymetli elemanlar yetiştirmişlerdir.
JİMNASTİK:
Lisede jimnastiğe de hususî bir e-hemmiyet verilmekte, yalnız ders saatlerinde değil, jimnastiğin vücu-dün gıdası olduğunu anlıyan okurlar; sabah, öğle, akşam İstanbul’da Çapa’daki Muallim Mektebi jimnas-tıkhanesinden sonra en iyi jimnas-tikhane olan İdman salonlarında muntazaman vücutlerini terbiye etmektedirler.
Spor haberleri!
ir Atletizm Ajanlığının tertip ettiği koşulara cumartesi günü başlanıyor.
Beden Terbiyesi İstanbul Atletizm Ajanlığı tarafından tertip ve geçen hafta sahanın hazırlanmamış olmasından geri bırakılan koyu müsabakalarına önümüzdeki cumartesi günü saat 14,30 da Fenerbahçe stadın* da başlanacaktır. O gün yapılacaf koşular şunlardır:
14,80 — 100 metre seçmeleri.
14,50 — 400 metre seçmeleri.
15 — 800 metre final.
15,10 — 100 metre final.
(Sonu 7 inci şayiada)
TENİSABAH
19 NİSAN 1»3»
Sarfa ı •
Denizde Fırtına
Yazan: M. Şeref OKTÜRK
Bir Kireç Ocağında Feci Bir Kaza Oldu
’------- -
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları
- Akkoyunlu Kazıkçı Kara Bekir -
Uzun bir münakaşadan sonra Türkânm teklifi kabul edildi. Yürüyüş ve atla dolaşmaktan vazgeçilerek sandalla bir gezinti tertip etmi ye karar verdiler. Güzel bir yer arayıp bulmak lâzımdı.
Yüzbaşı Cezmi bey, biraz düşündükten sonra etraftakilere bakarak:
— istediğiniz gibi iyi ve suyu ile tanınmış güzel bir yer aklıma geldi. Buradan sandalla tam üç saatli.c mesafede. Araba ile de gidilebili.-Fakat bu mesafe uzar. Geçen sene ufak bir tatbikat dönüşü arkadaşlar gösterdiler. Cidden şirin bir ye*. Deniz kenaıında sessiz bir koru. Manzarasına, suyuna diyecek yok..
Odadakilerin hepsi, Tezmi Beyin verdiği tafsilâtı dinledikten sonra (T. ) ye gitmiye karar verdiler. Üç sandal alacaklardı. Yiyecekler, getirilecek levazım önceden aralarında taksim edildi. Artık pazarın gelmesini beklemek lâzımdı. Geç vakit komşuları Süreyya ve Celâl beyler kalkıp evlerine döndüler..
Kararlaştırılan pazar güüü Türkân, herkesten önce uyandı. Eksik bir şey kalmaması için büyük bir itina ile sepeti yerleştirdi. Hazırlandı. Artık ev halkı da kalkmışlardı-
Annesi, uzun müddet deniz üzerinde kalamıyacağını, ablası, biraz rahatsız olduğundan istemiyerek bu gezintide bulunamıyacaklarını söylediler. Türkân, eniştesi Cezmi beyle nekadar uğraştılarsa bir türlü bunları fikirlerinden caydıramad’.-lar.
Celâl bey, ihtiyarlardan mâda bütün ailesini toplamış, Süreyya bey kızı Mebrure, baldızı Fikreti de kandırarak büyük bir kafile halinde gelmişlerdi.
Talihlerine hava da güzeldi. Sema hafif bulutlu, deniz sâkindi. Rüzgâr hafifçe esiyorsa da tesiri yoktu Sepetler, yiyecekler sandallara yerleştirildi, herkes yerini aldı. Kürekler harekete geçerek yavaş yavaş sahilden uzaklaştılar.
Türkân, Fikret, Mebrure küreklere
geçmişler birbirlerile yarış etn-iye çalışıyorlar, gülüyorlar, hareketlerle etraftakileri de güldürüyorlardı. Kürekler, muntazam mesafelerde a-çılıp fasılalarla denize vuruyor, her vuruşla hedeflerine biraz daha yaklaşıyorlardı.
Sahil; dik kayalık, yer yer görülen burunlar, dalgalara meydana getirdiği irili ufaklı mağaralarla u-zayıp gidiyordu. Bazı yerde denizin dibi gözüküyor, küreklerle toprağa vurmak kabil oluyordu.
Yola çıkalı bir saat olduğu hal-de rüzgâr kesileceği yerde şiddetle, niyordu. Hava değişmiş, biraz kararmıştı. Denizin üzeri, rüzgârın şiddetile pürüzlenmişti. Sandaldaki-ler, bunun geçici ufak bir şey oldu ğunu zannederek geri dönmeyi akıllarından bile geçirmeyip yollarına devam ediyorlardı.
Genç kızlar, yerlerini erkeklere bırakmışlar, yarış, gimdi de erkek-ler arasında başlamıştı. Pazulan, kollar süratle gerilip açılıyor, kürekler suya vurarak gümbür -tüler çıkartarak sandallar, gıcırtılarla ilerliyorlardı. Artık hava İyice karardı; rüzgâr hızını arttırıyordu Dalgalar, fazlalaşmış, kayahk sessiz duran sahillerde uğultular yapmıya ^nuştı. Geri dönmeyi istemiyor-ıT ") Varmak içln blr saat teri kalmıştı. Küreklere sanlıp bu mesafeyi daha çabuk almaktan bas-ka çare yoktu.
Karşılarındaki büyük bir burnu dönünce rüzgârın tesirini biraz aza-lacak zannediyorlardı. Fakat aksine ^Art, rüzgar, f.rtm ‘ X
ht! ko?arak 8«ten dalgalar
büyük uğultularla vurup kırılıyorlar XXS’“Wer,e k‘"»*°)^
lav h., ■ 1 ' k p edan sandal
-L u İV“ kar«'amda arktan
önleyip, karşı koyuyorlardı.
(T...) ye gitmek imkansızlaşmıştı. Canlarını kurtarmak için çalışmak lâzım gidiyordu. Sandallar, dalgalara ve fırtınanın tesirine tâbi o-larak gittikçe sahile sürükleniyorlar kuvvetli dalgaların, bunİRrı, birer kayaya çarpıp parçalamak tehlikesi gittikçe yaklaşıyordu.
Bütün gözler, dehşet ve korku ile büyümüş, kahkahalar çığlık şekline çevrilmişti- Herkes sahilde bir düzlük arıyor, bir an evvel karaya çıkmıya çalışıyorlardı. Bu sırada Celâl beyin sesi, korkunç uğultularla karışık olarak işitildi:
— Dalgalar sandala giriyor, su alıyoruz!..
Bunu çığlıklar takip edip kürekler durdu. Bu fecî vaziyeti gören Cezmi ve Süreyya bçyler, ne yapacaklarını şaşırdılar. Yardıma gitmek imkânsızdı. Cezmi bey bu tehlikeyi belki arkadaşına direktif vermek suretile önliyebileceğini düşünerek yüksek sesle:
— Celâl! Kimse kımıldanmasın, kürekleri bırakma!- İki kişi suyu boşaltmıya bakın!.. Biraz daha gayret..
Artık yağmur da başlamıştı. O da önce serpinti şeklinde gözüküp sonradan sağnak hâlini aldı. Tabiatın bu ölüm kokan tehdidi altında, kuduran dalgalar arasında güçlükle ilerliyen sandallar, ölümle mücadele ediyorlardı. Bu anda, Cezmi bey, sahilde gördüğü güzel blr kumsalı diğerlerine müjdeliyordu:
— Geldik.. Aman rotayı iyi yapın, devrilirsiniz! diyerek dümeni çe virip sandalı ile kumluk sahile baştan bindirdi Dışarı atlayıp sandalını biraz daha çektikten sonra etrafa bakındı. Az ilerde ağaçlar arasında eski bir kulübe gözüne çarpmıştı. Diğer arkadaşları da ölümden kurtulmuşlardı.
Yağmur olanca şiddetile yağıyordu. Cezmi bey, kime hitap ettiği çindekileri boşalttıktan sonra ters belli olmıyarak:
Sandalları iyice karaya çekip i-çevirin!. Diyerek kulübeye doğru koştu.
İçeriye baktı kimse yok!. Kapıdaki eski, paslanmış kilidi kırarak açtı. İçerde bir köşede saman, diğer . taraftan bir mıkdar kuru ağaç dalları, şişesiz bir lâmba göze çarpıyordu.
Ateş yakıldı, ıslaklıklar kurutuldu- Mebrure samanların üzerine o-turmuş kıvırcık siyah saçlarını dü zeltiyor, Türkân, ateşin yanında ıslanan çoraplarını kurutmıya çalışıyordu. Fikret, her ikisinin taklitleri ni yaparak onları, kızdırıyor, alay ediyordu. Bir müddet sonra kulübenin ortasına yaygılar yayılıp sofra kuruldu. Etler pişirilmişti.
Herkes bağdaş kurup, on kişilik bir halka teşkil ederek alışmadıkları şekilde yemek yemeye başladılar. Taklitler, gülüşmeler, kahkahalar; bütün yorgunluğu, korkulu saatleri unutturdu. Şen bir hava içinde yemeklerini yemiye koyuldular.
Akşam oluyordu. Evlerine dönmek imkânsızdı. Ailelerinden ayrılır-larken (T. ) de bir gece kalacaklarını söyledikleri için merak etmiyecek lerdi. Hava iyice karardı. Fırtına, yağmur dışarda bütün şiddetile devam ediyordu. Eski kulübe, birkaç yerinden akıyor, yılların tesirile eğilmiş çatısı altında on kişiyi rahatça banndırabiliyordu. Gece bastı- Koruluk, yağmur hışırtısı ve karanlığın tesirile korkunç bir manzara almıştı. Şişesiz lâmbaya, gaz ocağından petrol koyularak yakıldı. Titrek alevler, etrafta soluk ziyasile yüzleri aydınlatıyor, ince dallar, hem ateş vazifesini görüyor, hem de lâmbanın soluk isli ziyasına alevlerde yardım ediyordu-
Fikret, Türkân, her zamanki gibi Mebrureyi kızdırıyorlar, zavallı kızın yorgunluğuna, sandaldaki korkak hareketlerine kahkahalar atarak, ilâveli taklitlerile alay ediyorlardı. Geceyi bu kulübede geçirecek lerdi. Samanlar yayıldı. Herkes olduğu yere kıvrılarak oturmak içhı
Berutta çıkan Elnihar gazetesi 14 nisan tarihli nüshasında şu haberleri veriyor:
Paris — Türkiyenin Paris sefirde Fransa hariciye nezareti ara -sunda Hatay meselesi etrafında temaslara devam edilmektedir.
övr gazetesinde Madam Tab-vi, bütün tekziplere rağmen Hata-yın mukadderatı hakkında Türki -ye ile Fransa arasında müzakereler cereyan ettiğini yazdıktan sonra diyor ki:
Bu müzakerelere İngiltere de iştirak etmiştir. Şimdiye kadar anlaşılan, Türkiyenin İngiltere va-sıtasile Fransaya bildirdiği talepte, Hatayın ve Hataya mücavir bazı arazinin nihaî surette kendisine ter kedilmesini.» istediğidir. İngiltere, beynelmilel vaziyetim nazarı dikkate alarak Türkiyenin isteklerini kabul etmesini Fransaya tavsiye etmekte ve onu iknaa çalışmaktadır. Türkiye bir harp zuhurunda İsken-derunun kendisi için mühim bir üs olduğu üzerinde ısrar ediyor. TAYMİS GAZETESİ NE DİYOR?
Taymis gazetesi şöyle yazıyor; İskenderun metlisinin nihaî surette halli artık bir vazife ve zaruret evden getirdikleri yaygıları üzerlerine alıp uyumıya çalışıyorlardı.
Yüzbaşı Cezmi bey, az sonra horlaması ile etraftakilere uyuduğunu haber veriyordu. Bu vaziyeti gören Süreyya bey, derhal yerinden kalkıp yanındakileri de ayaklandırarak türlü türlü muzipliklerle genç yüzbaşıyı da uyandırdılar.
Gecenin yarısı olmuş, fırtına kesilmiş, yağmur dinmişti. Hafif bir serinlik seziliyordu. Çay kaynatıldı. Saatler, zevk ve neş’e ile geçiyor. Süreyya bey hikâyeler anlatıyordu. Sessiz koru, zaman zaman yükselen kahkahalarla dolup aksi şadalar yapıyordu.
Ufuk aydınlanırken kulübenin bir gecelik misafirleri sandallarla geldikleri istikamette geri dönüyorlardı. Evden şişe ile getirdikleri su, anoak içmeye sarfedildiğinden lâmbanın isi ile yer yer siyahlaşmış yüzlerini temizliyemedikleri için herkes birbirine bakıp gülüyordu.
Süreyya bey, genç kızlara fit vererek birbirlerile kapıştırdı. Onların iddiaları, taklitleri kendisinin ihtiyar gönlüne gençlik veriyor, arasıra yüzüne düşen beyaz saçlarını düzelterek kuvvetli pazularile küreklere asılıyordu.
Kahkahalar, alaylar, taklitlerle üç saatin nasıl geçtiği belli olmıya rak hedeflerine varmışlardı. Bu gezintiyi kazasız atlattıkları için birbirlerini kucaklıyorlar, evdeki ailelerine vaziyeti bütün tafsllâtile anlattıkça kahkahalarını tutamıyorlardı.
Bahkesirde kaçak bir kireç ocağı yakmak istenirken, üç amele kuyuya düştüler. İkisi ağır yaralandı. Biri kireçle yanarak feci ıztı-raplar içinde can verdi!
Balıkesir, (Hususî) — Evvelki gün tvrindinin Bozviran köyünde kaçak bir kireç ocağı yakılırken feci bir kaza olmuştur:
Nahiyeye bağlı Bozviran köyü muhtarı, hükümete haber vermeden köy civarında kaçak bir kireç oca-1 ğını yakmak üzere etrafına topladı-1 ğı beş, altı kişi ile gece saat 20 sıra-1 larında ocağı kazıp yakmağa başlamışlardır.
Aradan iki 3aat geçmiş, bunlar ocağın etrafında oturup konuşmağa başladıkları sırada, kireç kuyusu birdenbire çökmüş, ve Bozviran
gg âg
köyünden Haşan oğlu Yusuf, Arif oğlu Nebi ve Osman oğlu Ali yanmakta olan kuyunun içerisine düşmüşlerdir. Bunlardan Yusuf belden aşağı ve Nebi de iki ellerinden, belinden ve sol gözü tarafından ağır surette yanmışlardır.
Diğer üçüncü Ali de yıkılan o-cağın altında yanarak feci ıztırap lar içinde ölmüştür.
Yaralılar Memleket hastahane-sine getirilerek tedavi altına ılın-mıştır.
Adliye vaka hakkında tahkikata başlamıştır-
Hatay Konuşmaları
Bir Berut Gazetesi Türkiye-Fransa Arasındaki Müzakereler için Ne Diyor?
olmuştur- Ankara - Pans arasında cereyan etmekte olan müzakerelerin bu meseleye bir son vereceği sanılmaktadır.
Taymis ilâve ediyor: Mademki bir harp zuhurunda Türkiye İngiltere ve Fransa ile müttefik olacaktır. şu halde Fransanın Hataydan sureti nihaiyede vazgeçmesi hiçbir zarar teşkil etmez.
Altın Platin Ve Gümüş Eşyalar Damgalanacak Bu hususta meclise blr kanun lâyihası verildi
Ankara: (Telefonla) — Al-
tın, plâtin ve gümüşten yapılan her nevi eşyaya damga vurulması mecburiyetini koyan kanun projesi, Kamutay encümenlerince tetkik edilmektedir.'
Bu projeye memleket içinde satılığa çıkarılan; altın, plâtin ve gümüşten mamul eşyanın değerinden fazlaya satılarak halkın iğfal edilmesine ve zarara uğramasına meydan verilmemek ve muhtekirlerin suiistimallerine nihayet verilerek emniyet ve itimadla alış veriş yapılmasına mkân vermek üzere hazırlanmıştır.
Kızılay Cemiyeti kongresi
Ankara, İT (A.A.) — Kızılay cemiyeti 1939 kongresi bugün saat onda Büyük Millet Meclisi ikinci reisi Aydın mebusu doktor Mazhar Germen’in reisliğinde merkezi umumî binasında içtima ederek 1937 -38 yılı hesabatı tetkik ve kabul ve merkezi umumî heyeti ibra edilmiş ve 1939 bütçesi tasdik ve münhal-lere yeniden âza intihabı ve yeni -den mürakipler seçildikten sonra kongre heyetinin millî şefe faik tazimlerini, başvekâlete, Büyük Millet Meclisi, Büyük Erkâmharbiye riyasetlerine derin saygılarını ve Tayyare ve Çocuk Esirgeme kurum lan kardeş teşkilâtar muhabbetlerini arz ve iblâğa kongre riyasetini memur etmiştir.
Şimdiki vazifesi dolayısiyle cemiyet merkezi umumisi reisliğinden is tifa etmiş bulunan başvekil doktor Refik Saydama cemiyete 1925 yı-lındanberi yapptığı büyük ve doğer-li hizmetlere bir mukabelei şükran olmak Üzere nizamnamei esasinin 50 inci maddesi mucibince fahrî ıe-islik ve âzalık Unvanlarını tevcih ve diplomdonör itasını ittifakla kabul eyliyerek toplantısına nihayot vermiştir.
“Doğrusunu Söylemek Lâzım. Akkoyunlu Hepimizden Pehlivandır,,
Demek, senin kanaatin Akkoyuıı lu, Ayıboğanı da yenecektir. Evet.. hem de j iiz.de yüz..
— Peki, geçen sefer neden yenemedi öyle ise?..
— İşte, burası pehlivanlığa taallûk ettiği için sö.vliyeyim.-
— Söyle bakalım..
— Amasya güreşi Akkoyunlu i-le Ayıboğanın ilk güreşleri idi. Birbirlerinin meharetlerini ve kuvvetlerini bilmiyorlardı. Bu güreşte birbirlerinin derecelerini tarttılar., çalımlarını, oyun ve kuvvet derecelerini anladılar. Bu sebeple ikinci bir defa karşı karşıya geldikleri zaman, güreşde beraber kalan Akkoyunlu, AmasyalIya galip gelecektir.
— Bu mantıkî bir hüküm değildir..
— Söyliycyim ağam, bir kere Akkoyunlu gençtir. Sonra; Akko-yunîu hem sağdan ve hem de soldan ve göbekten güreşen bir pehlivandır. Bur:?, mukabil, Ayıboğan yaşlıdır. Güreş fazla uzarsa nefeslenir.. Daha sonra, Ayıboğan benim gibi yalnız sağile hasmına girer ve korunur. Bu mukayese, hep SivaslInın lehinedir, dahası var.. Akko-yunlunun aşağıları yukarıları gibi kavidir. Hülâsa, bu adam benden de AmasyalIdan da, Tokatlıdan da yüksek bir pehlivandır. Eğer, Bekir bizimle bir güreş daha yapmış olsa daha çabuk ve kolay mağlûp e-der bizi..
Dedi..
Ağa. Kel Haşanın söyledik'erini zihninde dolaştırdıktan sonra, hak vermişti. Pehlivanın söyledikleri doğru idi.
Ağa da her Anadolu çocuğu gibi güreşmiş ve güreşten anlardı. Anadolu yaylasında güreş bilmiyen ve tuıumıyar. adam var mıydı?
Taşköprülü ağa, pehlivanına içten hak vermekle beraber yüzüne karşı hiç bir şey söylemedi. Yalnız, kaşlarını çatarak:
— Haşan, gözün yılmış galiba.. Fazla mübalâğa ediyorsun?.
Ağanın bu sözleri üzerine Haşan susmuştu. Zaten, büyüklere fazla lâf söylenemezdi.
Kastamonulular gittikten sonra AmasyalIlar, Tokatlılar, SivaslIlar, o gece ateşler yakarak gece yansına kadar yediler, içtiler, oynadılar.
SivaslIların zevkine payan yoktu. Akkoyunluyu durup dinlendirmeden orada burada dolaştınp duruyorlardı.
Sivas sokaklarında davul çalarak dolaşan dellâllar şöyle bağırıyor lardı:
— Akkoyunlu, Taşköprülüyü, deve yularile bükerek yendi.
Ertesi gün, ikindiye kadar binlerce kişi millî oyunlar oynıyarak, küçükler arasında güreşerek at yarıştırıp cirit atarak ikindiye kadar bayram yaptılar..
İkindiden sonra, misafirler toplandılar.. Çadırlarını söktüler. Ağır-lıklannı hayvanlara yüklediler.. Binlerce atlı davut zurna çalarak yola düzüldüler..
SivaslIlar, atlı ve yaya olarak misafirlerini selâmetlödiler.. Fakat, bu dönüşde Amasyaldar biraz düşünceli gözüküyorlardı-
Çünkü, Kel Haşan ve Akkoyunlu güreşinden sonra, ağızdan ağıza şu sözler dolaşıyordu:
— Eh!.. Artık Ayıboğanla Akko-yunlunun beraber güreşini halletmek lâzımdır.
SivaslIlar, bu güreşin bir an evvel icrasını istiyorlardı. Lâkin, A-masyalıl&rın ağır davrandıkları görülüyordu.
AmasyalIların, güreşin çarçabuk olmasına taraftar olmadıklarının sebepleri vardı. Çünkü, onlar da Kel Haşanın dediği gibi Akkoyunlu-dan korkuyorlardı.
Hele, son güreş AmasyalIları büsbütün ürkütmüştü. Bu sebeple Ayıboğanlarını hiç olmazsa bir kış müddeti idmana çekip beslemek lâzımdı-
SivaslIlar ise, hemen, bir ay sonra, ve sonbahara doğru güreşin yapılmasını istiyorlardı.
Bu dedikodu, hemen bir gece ve yarım gün içinde Tokatlılar, A-masyahlar, SivaslIlar arasında dönüp durmuştu.
Dedikodu büyümüştü, ve nihayet, ağalar ve beyler arasında ciddiyetle konuşulmasını mucip olmuştu.
Fakat, bütün bu dedikodu ve ciddî konuşmalara rağmen, AmasyalIlarla SivaslIlar arasında bir gün tayin ve takarrür etmiş değildi.
Sivaslılar, müsabaka gününü, yerini, hediyesini tayin için epeyce uğ-raştılarsa da, Amasya ağalarından aldıkları cevap şu oldu:
— Vakit var. Konuşur, kararlaştırırız..
AmasyalIlar, böylelikle bağlanmak istemiyorlardı. îşte, Sivastan ayrılan yolcular, Akkoyunlu ile Ayıboğanın intikam güreşine karar verdikleri halde günü tayin etmeden ayrılmışlardı.
Akkoyunlunun namı Köroğlu destanları gibi dillerde dolaşıyordu. Herkes onun nasıl kurt kapanından kurtulup kalktığını, hasımlarına nasıl devej-uları taktığını söyliyerek öğünüyordu?.
Arada sırada; şu sözler de söyleniyordu :
— AmasyalIlar korkuyorlar.. Akkoyunlu, Ayıboğanı da yenecek.
Dedi kodu o derece büyümüştü ki, Harputtan, Diyarbakırdan, Van-dan, Malatyadan, Erzincandan, Er-zurumdan Sivasa gelen ve Sivastan lâf alıp hanlarda konaklıyan kervanlar halkı, Samsuna doğru inerken Tokadı, Amasyayı, Havzayı hanlarında, külhanlarında yalıyarak geçiyorlardı.
Develerle, katırlarla şarktan, şimalden Sivasa gelip geçen bu yüzlerce, binlerce kervan halkı, Akkoyunlu ve Ayıboğan dedikodusunu yapıyordu.
Hele- Amasya hanlarında konak-lıyan bu halk, SivaslIların düşüncelerine daha ziyade mübalâğalı ilâveler yaparak AmasyalIları sinirlendiriyorlardı.
Bu dedikodu akını AmasyalIların izzeti nefsine dokunmağa başlamıştı. Bir ay içinde AmasyalIları ku-durtmuştu.
İzzeti nefis sahibi olan Amasya halkı kadın, çocuk ve erkek bu dedikodulara tahammül edemiyerek söylenmeğe başlamışlardı. Her kafadan şu müşterek fikir sızıyordu:
— Ne demek?.. Bizim izzeti nefsimiz yok mu?.- Ağalar, beyler, âyan neden bu dedikodulara kulak tıkarlar ?..
Halbuki, âyan ve beylerin dedikodulara kulak tıkadıkları yoktu. Hepsi; halk gibi düşünüyor ve sinirleniyorlardı.
Fakat, vakit kazanıp aceleye gelmeden Ayıboğanlarını hazırlamağa çalışıyorlardı.
Amasya âyanı, SivaslIların dedikodularına ehemmiyet vererek birdenbire ortaya çıkmayı akılsızlık addediyorlardı-
(Devamı var}

19 NİSAN 1*3»
tINİSABAH
3*,fa: 7
Otobüs_Davası
Dün Dinlenen Şahitlerin Mühim İfadeleri
(Baştarafı Üçüncüde) keci-Bakırköy hattında dört otobüs işlettiğini söyliyen şahit Emir Haşan dinlendi.
Mumaileyh ezcümle dedi ki:
— Yeni bir otobüs almak üzere Belediyeye müracaat ettim. Plâka numarası mukabilinde $,5 lira verdim. Bir türlü otobüsün ruhsatiyesini alamadım!.. Şikâyet etmek üzere müteaddit defalar B. Muhiddin Üstün-dağ’a gittimse de; bir türlü yanına girip yüzünü görmek nasip olmadı!.. Nihayet; başımı traş ederek ve:
«— Pehlivanım!.. Belediye reisini /öreceğim!»
Diye bir hile kullanarak Belediyece girdim ve bu sayede de B. Muhiddin Üstündağ’m odasına dahil olabildim. Fakat; kendisi; benim otobüsçü olduğumu anlayınca kovdu!..
Komisyoncu Kadri vasıtasile bazı Kimseler para mukabilinde istedikleri hatlar için ruhsatiye almışlardır. Kadri’nin aldığı paraların kime verildiğini bilmiyorum. Bundan malûmatım yoktur!..»
ŞAHİT KÂMİL OĞLU İBRAHİ-MİN SÖYLEDİKLERİ
Bunu takiben; şahit Kâmil oğlu İbrahim dinlendi Mumaileyh de şunları söyledi:
«— Eyüp-Keresteciler arasında iş-flyen otobüsümün' ruhsatiyesi alınlı! Sonra; otobüslerin cezası affolununca tekrar müracaat ettim. Bu defa; Eyüp hattında çalışmama mü-iaade etmediler!..
Halbuki; Eyüp hattı için benden sonra müracaat eden müteaddit kimselere ruhsatiye verilmiştir. Belediye Varidat Müdürü Neşet benim •nüracaatlerimi reddetti. Sonra; mülkiye müfettişlerinin otobüs işleri hakkında tahkikat yaptıklarını işi-. tince; diğer iki arkadaşımla beraber gidip müfettişlere şikâyette bulunduk?...»
ŞAHİT KEMAL NE DİYOR?
Şahit Kâmil oğlu İbrahimi; Kemalin şehadeti takip etti ve dedi ki:
(— Eyüple Keresteciler arasında Jşllyen otobüsüme; fazla yolcu aldığım iddiasile ruhsatiyemi aldılar. U-tun müddet uğraştığım halde ruhsatiyemi vermediler!.. 4-5-bin lira zararım vardır. Müfettişlerden evvel Muhiddin Üstündağ’a müracaat ede-tek istida verdim, cevap alamadım. Bonra vali aleyhine Dahiliye Vekâletine istida verdim. Ona da cevap gelmedi!..»
ŞAHÎT BAHATTİN SEYNAN’IN
Evvelâ; mülkiye müfettişlerine verdiği İfadeye ilâve edecek bir sütü olmadığını beyan eden bu şahit, bilâhare:
(— Sirkeci-Bakırköy hattında işleyen otobüsümün; fazla yolcu almalı yüzünden ruhsatiyesi istirdat e-(ildi!.. Kemal isminde biri vasıtasile bu otobüsüm için üçyüz, diğer oto-, büsüm için*de beş yüz lira vererek ruhsatiye aldım!.. Bu paralar Kara Eftim oğluna verilmiş. Maçka - Beyazıt hattında üç otobüs ruhsatiyesi İçin de; Ada hanında Kadri vasıta-Mle para verdim.
Böylelikle; otobüs ruhsatiyesi için yedi yüz lira vermişimdir! Sonra; Kadri bizi çağırarak otobüs ruhsatiyesi almak üzere kimseye para vermediğimize dair bizden imzalı kâğıt aldı. Sabur Sami’ye verilen parayı; kendi elimle verdim!.. Sonra; müfettişler gelince gidip şikâyet ettim. Fa-|(at; Sabur Sami; Dahiliye Vekili (Şükrü Kaya’nın ahbabı olduğu İçin müfettişler bu işten bir şey çıkaramazlar zannediyordum. Fakat bilâhare; işin böyle olmadığını anladım.
Müfettişler gelmeden evvel Vali Muhiddin üstûndağ*ın yanına da bin Ipüşkülfitla girdim. Evvelâ otobüstü olduğumu söylemedim. Girince terdlmi anlattım. Hemen;
( Ben senin ruhsatiyeni vermi-geceğîm!..»
Dedi. Halbuki evrakım tertemizdi. Sabur flamiye ve Kadrt’ye para derdiğimi Muhiddin Üstündağ’a söylemedim. Söylentiye kalkışsam; beli uçururdu!..»
ŞAHİT RtFAT DİNLENİYOR ÎTADERÎ
«-*- Otobüslerindi vardı. Evveloe
İzmir’de işletiyorduk. Sonra; kardeşim Etem İstanbul’da Sabur Sami i-le ortak olmuş!.. Kurtuluş-Beyazıt hattında on iki araba işletmiye başladık. Sabur Sami ruhsatname almıştı. Buna mukabil her ay; kendisine 500 lira vermek üzere mukavele yapmıştık!..
KADRİ NE DİYOR?
Bundan sonra; ruhsatiye almak işlerinde para alarak tavassut ettiği söylenen Kadri dinlendi. Mumaileyh dedi ki:
«— Bence; maznunlardan hiç biri memuriyet vazifelerini suiistimal etmemişlerdir. Bazı şirketlerin ve eşhasın resmî devairde işlerini takip e-diyordum. Sabur Sami ve Karaeftim oğlunun işlerini takip etmek üzere vekâletnamelerini haizdim. Sabur Sami vaktile müracaat ederek Kurtuluş hattında 12-15 araba işletmek üzere ruhsatiye almış. Onun elinde bu ruhsatname mevcut olduğunu bildiğim için kendime de bir komisyon temin etmek üzere diğer otobüs sahiplerini kendisile tanıştırarak ortaklıklarını temin ettim. Bu tavassutlardan; ben de iki bin lira kadar para kazandım. Bu paranın bir kısmını Sabur Sami’den; bir kısmını da otobüs sahibi Rifat ve Etemden komisyon olarak aldım.»
Bundan sonra dinlenen diğer şahit Hilmi de; ruhsatiye ve şirket teşkili için; Kadri’ye beş yüz lira verdiğini iddia etti!»
BELEDİYE FEN HEYETİNDE SABIK MÜHENDİS REFET’tN ŞAHADETİ
Kadri’den sonra dinlenen sabık mühendis Refet ezcümle şunları söyledi:
«— Belediye ile aramızda çıkan bir ihtilâf üzerine -haklı olmama rağmen- istifa ederek çekilmive mecbur kaldım. Kurtuluş-Beyazıt ve Şişli-Beyazıt hatlarında otobüs işletmek üzere Bektaş isminde birisile şirket yaparak ruhsatiye almak üzere Belediyeye müracaat ettim. Reis muavini Ekrem; bu hattın Sabur Sami-ye verileceğini ve onunla çarpışmıya imkân olmadığını söyledi.
Sonra; Şişli - Fatih hattı için tekrar müracaat ettim. Ekrem bu defa da; bu hatm Halit-Niyazi şirketine verildiğini ve onlarla anlaşmam lâzım geldiğini bildirdi. Ortağım Bek-teş, onlarla anlaştı ve benden ayrıldı!.. Belediyenin otobüs ruhsatiyelerini cezaen geri alması keyfî yapılmazdı. Ancak bu cezanın çok ağır olduğunu; ben müteaddit defa riyaset makamına yazdım. Fakat salâhiyet makama ait olduğu için yine öyle kaldı!.. Ben memuriyetten ayrılıp ta otobüs işine başladığım zaman ruhsatiye alma işlerinde Sabur Sami belediyede birinci sınıfta rol oynuyordu! Müfettişlerin fezlekesindeki ifadeler eksik yazılmıştır!.. Ben ruhsatiye almak üzere müracaat ettiğim zaman muavin Ekrem müracaatimi geri bırakmam için günlerce uğraştı. Nihayet nüfuzlu bir adamı, yani mebus Mustafa Mecdl’yi Belediyeye götürüp tavassut ettirmiye mecbur kaldım, yine işimi yapmadılar ve muavin Ekrem yine:
— Siz Hallt Niyazi Şirketi ile anlaşmazsanız işinizi komisyona sevk etmiyeceğim, dedi, ve benimle ayni günde müracaat eden Sabur Seminin işi; benden bir ay evvel bitirildi!.. Nihayet; Halit-Niyazi şirketile anlaştığıma dair bir muvafakatname götürdüm. Muavin Ekrem bunun ü-zerine komisyon reisi B. Hüsnü’ye telefon etti ve o akşam komisyon toplanarak İşimi yaptı. Arabaları getirmemiz için Ekrem; şifahen «mucip» emrini verdi. Bu sırada B. Mu-hiddln Üstündağ’dan bir mektup aldım. Bu mektupta;
«Siz ötede beride bazı kombinezonlarla kendinize menfaat temin e-dlyoreunuı. Otuz sekiz gün evvel izin aldığınız halde hattı açmadınız» diyordu. Vaziyeti anlatmak İçin kendisine gittim, kartımı gönderdim. Bir saat bekledim, tam içeri gireceğim bir sırada Sabur Sami girdi. Bon Sabur Sami'den şikâyet edeceğim için onun yanında giremezdim!.. Ertesi gün; yine ayni şekilde oldu!.. Vazi-
SPOR
Okullarda Spor
(Baştarafı S inci tayfada)
15.20 — 110 metre seçmeleri.
15.30 — 400 metre final, 15,40 — 200 metre seçmeleri, 15,50 — 50 metre seçmeleri K. IV. 16 — 110 metre final,
16.10 — 200 metre final.
16.20 — 50 metre final, u
16.30 — 10,000 metre
17.10 — 4x50,
17.20 — 4x100.
★ Bisiklet yarışlarının sonuncusu pazara yapılıyor — Bisiklet Federasyonu tarafından tertip ve Ankara, İstanbul, İzmir, Eskişehir, îzmit’de muvaffakiyetle devam edilen seri bisiklet yarışlarının 8 inci ve sonuncusu bu pazar yapılacaktır.
Yarışa 8,30 da Topkapı klübü sahası önünden başlanacak, Silivri kazasının ilerisinde 75 inci kilometreye kadar gidilerek dönülecektir. 150 kilometre olan bu yanşa o gün müsabakadan evvel sahada bulunacak hakem heyetine isimlerini kaydettiren her birinci sınıf bisikletçi iştirak edebilecektir.
Bu yanşta bulunmak üzere Bisiklet Federasyonu reisi Cavit Cav İstanbul’a gelecektir. ‘
-4- Türkiye güreş birincilikleri Ankara’da yapılıyor — Uzun zamandır hazırlıklariyle meşgul olunan Türkiye güreş birinciliklerinin 27-28 mayıs tarihlerinde Ankara’da yapılmasına karar verilmiş, bu karar dün güreş birinciliklerine iştirak edecek tekmil mıntakalara tebliğ edilmiştir.
ATLET
Halıların antrepolarda kalma müddeti
Ankara, 18 (Hususî) — Memleketimizde transit olarak hususi antrepolarda bulunan halıların, antrepoda kalma müddeti 4 seneden 8 seda kalma müddeti 4 seneden 8 seneye çıkarılmıştır. Evvelce müddetini doldurmuş bulunan halıların yurdumuzdan çıkarılması keyfiyeti halı transit yolunun, Türkiyedeu başka yollara geçmsine sebep olacakken yerinde bir kararla bu işin önü alınmıştır.
Yeni bir tayin
Ankara, 18 (Hususî) — Sıhhiye müfettişlerinden doktor Enver. Sıh hiye Vekâleti müsteşar muavinliğine tayin edildi.
yeti Varidat Müdürü Neşet’e anlattım: (— Sabur Sami yüzünden biz de çok müşkülâta uğrıyoruz. Allah aşkına gir de vaziyeti anlat!.» dedi!.
Üçüncü gün yine ben gireceğim zaman mumaileyh geldi. Artık bu sefer; mecburen içeri girdim. Ve şikâyetim olduğunu söyledim. Vali:
(— Sabur Sami yabancımız değildir!.. anlat!..» dedi. Ben de şikâyetimin bizzat Sabur Sami’den olduğunu söyliyerek anlattım. Muhiddin Üs-tündağ:
(— İşini yaptım, haydi git!..» dedi. Fakat yapmadı, bilâkis bozdu!..
Benim kanaatimce; Sabur Sami ile Belediye reisi muavini Ekrem; «müşterek iş* yapıyorlardı. Ve Muhiddin Üstündağ da bilmiyerek âlet oluyordu!.. Ben vaziyeti Muhiddin Üstündağ’a anlatırken Sabur Sami mütemadiyen:
(— Sus! kızdırıyorsun!..»
Diyerek beni susturmak istiyordu Fakat ben dinlemedim!..»
PETRO KARAEFTİM OĞLU DİNLENİYOR!..
Bundan sonra Petro Karaeftim oğlu dinlendi. Şunları söyledi:
«— Ben otobüs ruhsatiyesi almak İşlerinde Belediyeden kolaylık görmedim. Bilâkis müşkülâtla karşılaştım. Kanunî yollarla ruhsatnamelerimi aldım, işlerim için Sabur Sami-yi tavassut ettirmedim ve ben de ona vasıta olmadım!..»
DÎĞER ŞAHİTLER
Bilâhare, Şahin, Kadri, Kemal, Dikran, Necip, Halit, Şefik ismindeki şahitler dinlendiler!..
Bundan sonra diğer şahitler çağı-rıldılar. Fakat; aralarında Sabur Sami de bulunan yirmi şahidin gelmedikleri anlaşıldı. Mahkeme heyeti, bunların birer lira para cezasına çarptırılmalarına ve zorla getirilmelerine karar verdi.
Muhakeme; bunun İçin 25 nisan’a talik olunduk,.
Almanya mektubu:
Kızlan ev kadınlığına Hazırlıyan mektep
(Baştarafı 4 oü sayfada) memede çocuk, çocuk ve hastalara bakmak hususunda talim ve terbiye öğretilir.
ikinci kısımda: çamaşır dikişi, biçki, çamaışır tamiri, ince ve aa-natkârane el işleri gösterilir.
Üçüncü kısımda: Almancaya, e-debiyat, yazı, millî siyaset talim ve terbiyesi, millî iktıead, ve umumî tarihe, rehber vasıtasile san’at tarihine, İngilizce, jimnastik ve te-ganniye tahsis edilmiştir.
Mektep temizlik cihetinden bir şaheserdir. Parıl parıl parlıyan döşemeler, yüze gülen fildişi renginde parlak dolablar, süt beyazlığında ya taklar gayri ihtiyarî olarak insanı bu müesseseye bağlıyor.
Bana bu geniş malûmatı vermek nezaket ve zahmetini ihtiyar eden mektep müdiresine gazete namına teşekkürlerimi arzederek oradan ayrıldım.
B. Z.
ÇARŞAMBA —19/4/89
12.30 Program, 12-35 Türk müzi-
Edirne Yolculuğu
«a Mayıstan itibaren z saate İndiriliyor
Balkanlar arası demiryolları konferansında müşterek tarifeler teshili İçin alınan kararların tatbikine başlanmak üzeredir.
25 mayıstan itibaren Avrupa trenlerinin gerek şehrimize varış ge rekse şehrimizden hareket saatleri değişmektedir. O tarihten İtibaren konvansiyonel treni sabahlan 6’45 te gelecek akşamları da 22,35 te hareket edecektir- Senplon ekspresleri de sabahlan 7/22 de gelecek, akşamlan 22 de gideceklerdir. Yine 22 mayıstan itibaren bugün 11 saat olan İstanbul — Edirne tren yolculuğu 9 saate indirilecektir.
)ENt NEŞRİYAT
Lokman Hekim
Lokmanı Hekimin (29) uncu sayısı faydalı münderecatla çıktı. Tavsiye ederiz-
YAZI DERSLERİ
İstanbul Erkek öğretmen okulu öğretmenlerinden Fevzi Selen ile Şükrü Özaltan tarafından büyük bir itina ile hazırlanan
OKULLARDA YAZI DERSLERİ
Adlı eser çıkmıştır. Bilhassa ilkokul programına göre Temel yazının, El yazısının ve Dekoratif yazının nasıl öğretileceğini izah eden bu eser, zengin yazı örneklerini ihtiva etmektedir. Gayet nefis bir surette tabedilmiştir. Her öğretmenin kütüphanesinde bulunması lâzımdır. Is tanbulda, Ankara caddesinde İNKILÂP kitapevinde satılmaktadır.
Sultanalunet Üçüncü Sulh Hukuk Hâkimliğinden:
Hazinei maliye namına İstanbul maliye muhakemat müdürlüğü tarafından Galatada Kürkçülerde 13 nu marada İstefanaki Atamo aleyhine açılan 275 liranın tahsili davasmm^ ilânen yapılan tebligat üzerine carî son duruşmasında: Meblâğı müd-1 deaya 275 liranın beyanname tari-j hinden itibaren %5 faiz ve %10 ücreti vekâletle birlikte müddeileyhten I tahsiline 22/3/939 tarihinde karar verilmiş olduğundan usulün 437 inci maddesi mucibince tarihi ilândan itibaren 8 gün zarfında temyizi dava edilmediği takdirde hükmün kes-bi katiyet edeceği hüküm hülâsası tebliği makamına kaim, olmak üzere ilân olunur- (457/939)
İstanbul ikinci icra Memurlu -ğundan:
Bir borçtan dolayı mahcuz olup paraya çevrilmesine karar verilen bir adet büyük kıtada demir kasanın 26/4/39 da çarşamba günü saat 12 den 14 e kadar Galatada Ova-kimyan hanında ikinci katta 24 No. açık artırma ile satılacaktır. Kıymetini bulmadığı takdirde ikinci arttırması 4/5/89 da perşembe günü ayni mahalde ve tayin edilen saatte icra edilecektir, isteklilerin mahallinde hazır bulunacak memuruna müracaatları ilân olunur.
İstanbul ikinci icra Memurluğundan:
Bir borçlan dolayı haciz altında olup paraya çevrilmesine karar verilen bir adet torna makinesinin 27/ 4/39 da perşembe günü saat 12 den 14 e kadar Galatada Yemeniciler sokak 55 No- da satılacaktır. Kıymetini bulmadığı takdirde ikinci arttırması 3/5/89 da çarşamba günü ayni mahalde ve tayin edilen saatte icra edilecektir, isteklilerin mahallinde hazır bulunacak memuruna müracaatları İlân olunur.
6. — Sorge- Işıklar yanıyor.
7. — Munkel- Polka
8. — Frick- Rende kendi evimde gibiyim.
9- — Trapp- Fujisan etrafında armoniler.
23. Müzik (Cazband- Pl.) 23.45-24 Son ajans haberleri ve yarınki program. „
ği-
Çalanlar: Fahire Fersan, Refik Fersan, Kemal Niyazi Seyhun, Züh-tü Bardakoğlu.
Okuyan: Müzeyyen Senar.
1. — ...- Hicazkâr peşrevi-
2. — Leminin - Hicazkâr şarkı -Son aşkımı canlandıran.
3. — Suphi Ziyanın- Hicazkâr şarkı - Ehli zevkin.
4- — Kemal Niyazi Seyhun- Ke-mençe taksimi.
5. — Şükrünün- Muhayyer şarkı-Yadmda o sevdalı yeşil.
6. — Sadettin Kaynak- Muhayyer şarkı- Sürmeyi göz öldürür.
7. — Salâhaddinin - Muhayyer şarkı- Gökler perisi gibi.
13. Memleket saat ayan, ajans ve meteoroloji haberleri- 13.15-14 Müzik (Riyaseti Cumhur Bandosu Şef: Ihsan künçer)
1. — C. Urbini- Düğün marşı.
2. — G. Pares- Mazurka
3. — Keler Bela - Macar Uvertürü.
4. — Gounod- Faust operasından fantezi.
5. — R. Wagner- Lohengrin operasının marşı
17.30 Konuşma (inkılâp tarihi dersleri- Halkevinden naklen) 18.30-Program, 18.35 Müzik (Kirtüozlar-Pl.) 19. Konuşma (Çocuk Esirgeme Kurumu) 19.15 Türk müziği (Fasıl heyeti)
Celâl Tokses, Tahsin Karakuş, ve Safiye Tokay-
Çalanlar: Hakkı Derman, Eşref Kadri, Haşan Gür, Hamdı Tokay, Basri Üfler.
20. Ajans, meteoroloji haberleri, ziraat borsası (fiyat) 20.15 Türk müziği.
Çalanlar: Fahire Fersan, Refik Fersan, Cevdet Çağla.
Okuyanlar: Sadi Hoşses, Semahat Özdenses
1. — Segâh peşrevi.
2. — Kemani Sadinin- Segâh şarkı- Ruhumda ölen nağmede
3. — Salâhaddin Pınarın - Hüzzam şarkı- Bilmem niye.
4. — Ahmet Rasimin- Segâh şarkı- Benim sen nemsin.
5- — Cevdet Çağla- Keman taksimi.
6- — ...- Türkü- Boşan dağlar boşan.
7. — Türkü - Göresin mi geldi.
8. — Udi lbrahimin- KUrdili hicazkâr şarkı- Sineler aşkınla inler.
9. — Kemani Şahakın- Kürdili hicazkâr şarkı- Çılgınca sevip.
10. — .-.- Türkü- Akşam olur kervan iner yokuşa.
21. Memleket saat ayarı, 21. Konuşma. 21.15 Esham, tahvilât, kambiyo nukut borsası (fiyat) 21.25 Neşeli plâklar- R- 21.30 Temsil (Vapurda... Piyes) Yazan: Ertuğrul Şevket.
22. Müzik (Küçük Orkestra - Şef: I Necip Aşkın)
1. — Thaler- Kukuk polkası
2. — Kochmann- Ebedî arkadaşlık marşı.
3. — Leuschner- Mazurka fantezisi.
4. — J. Strauss - Hızlılaşma valsi
5. — Künneke- Dans süitinden andante.
İstanbul Asliye Beşinci Hukuk Mahkemesinden:
Doktor tnanoviçin karısı Mari-den hâzineye intikal eden; Kınalıa-dada Sultaniye caddesinde 19/49 sayılı evi fuzulen işgal eden müd-deialeyh avukat Haşan Fehmi Onarın mezkûr haneden tahliyesile müvekkiline teslimi ve masarifi mu -hakeme ve avukatlık ücretinin müd-deialeyhe tahmili talebile İstanbul muhakemat müdürlüğü tarafından açılan tahliye davasından dolayı müddeialeyhe gönderilen dava arzuhali arkasına: Müddeialeyhin gösterilen adresten tahlinen iki aydan-beri tegayyüp etmiş olduğu ve adresi de malûm olmadığı gibi hayat ve mematmdan da bir haber olmadığı meşruhatile mübaşiri tarafından bilâtebliğ iade edilmiş olmakla seb-keden talep veçhile dava arzuhali suretinin bir ay müddetle ilânen tebliğine tahkikat hâkimliğince karar verilmiş ve ilânen tebliği havi 27/ 1/939 tarihli Yenisabah gazetesinin müddei vekili tarafından ibraz edilmiş olmasına mebııi sebkeden talep veçhile 11/4/939 sah saal 14 de tahkikatın icrasına ve mezkûr gün için de davetiyenin bir ay müddetle ilânen tebliğine tahkikat hâkimliğin -ce karar verilmiş ve muayyen celsede de müddeialeyh isbatı vücut etmediğinden müddei vekilinin talebi veçhile gıyap karan ittihazile ilânen ve bir ay müddetle tebliğine ve devamı tahkikatın da 23/5/939 salı saat 14 de talikine ve gıyap kararının üânen tebliğini havi kâğıdın da mahkeme divanhanesine asılmış olduğundan keyfiyet H. U. M. K. nun maddei mahsusası mucibince malûm olmak üzere gazete ile ilânen tebliğ olunur. (938-1813)
Sultanahmet 3 üncü Sulh Hukuk Hâkimliğinden:
Davacı İs. Posta ve Telgraf U-mum müdürlüğü avukatı Tahir Memduh tarafından Is. Cağaloğ-lıında Süleyman Fehmi Paşa apart manında 21 No.da Arif oğla Mustafa ile Kadırgada Bostan âli mahallesinde Liman caddesinde 31 No.lu dükkânda perükâr Süleyman oğlu Sadık aleyhlerine 39/236 No.lu dosya ile açılan 123 lira alacak davasının yapılmakta olan muhakemesinde müddeia-leyhlerin ikametgâhlarının meçhul olmasına binaen ilânen davetiye ve muameleli gıyab kararlan tebliğ edildiği halde itiraz edilmemiş ve mahkemeye gelinmemiş olduğundan müddeabih 125 Uranın maa faiz ve masarif ve ücreti vekâleti® müddeialeyhlerden tahsiline 21—3—939 tarihinde gıyaben hüküm ve karar verilmiş olduğundan tarihi ilândan itibaren 8 gün zarfında temyizi dava edilmediği takdirde hükmün kesbi katiyet edeceği ilânen tebliğ olunur.
(93 9- 236)
Sultanahmet 3 ilncü Sulh Hukuk Hâkimliğinden:
Davacı Is. Posta ve Telgraf U-mum Müdürlüğü avukatı Tahir Memduh tarafından Is. Babıâli Acı Musluk sokak çıkmazı 19 NoJu evde validesi Hacerin yanında Galata eski müvezzii Saim aleyhine 39/235 No.lu dosya ile açılan 28 lira 67 kuruş alacak davasının yapılmakta olan muhakemesinde müddeialeyhin ikametgâhının meç hul olmasına binaen ilânen davetiye vs muameleli gıyab kararları tebliğ edildiği halde itiraz edilmemiş ve mahkemeye de gelinmemiş olduğundan meblâğı müddeabih 28 lira 67 kuruşun maa faiz ve masarif ve ücreti vekâletle müddeia-leyhten tahsiline 21—8—939 tarihinde karar verilmiş olduğundan tarihi İlândan itibaren 8 gün zarfında temyizi dava edilmediği tak-, dirde hükmün kesbi katiyet edeceği ilânen tebliğ olunur.
(939 - 235
İ
I
»♦•'
1
!
i
Dr. Hafız Cemal )
Lokman hekim
Dahiliye Mütehassısı j
Divanyolu 104
Muayene saatleri pazar hariç » her gün 2,5 - 6 sah, perşembe S ve cumartesi sabahlan 9 - 22 • fukaraya T. 22398 S
BanaıiM.ıı.ı)aamıaiMi(lUıllitilaııl
r

YKNIİABAN
19 NİSAN 1939
Dünyanın Beynelmilel Endüstri Âlemi
Çapa Markanın
Erişilmez bir kuvvet olduğunu (HOS CONCOURS) mükâfatı vermek suretile tasdik ve kabul etmiştir.
ÇAPA MARKA HUBUBAT UNLARI
Sıhhatinizin yardımcı kollan
Nefis Baharatı:
Yemekleriniz lezzet ve iştiha kaynağıdır... Tarihi tesisi: 1915 M. NURİ ÇAPA Beşiktaş
SATIŞ İLÂNI
İstanbul Dördüncü İcra Memurluğundan:
Hulûsi tarafından Vakıf Paralar idaresinden 24107 ikraz numa-zasile borç alınan paraya mukabil birinci derecede ipotek gösterilmiş olup borcun ödenmesinden dolayı ayrı ayrı satılmalarına karar verilen ve tamamına ehlivukuf tarafından cem’an (7060) lira kıymet takdir edilmiş olan Bogaziçinde Ortaköyde eski müezzin oğlu yeni Kum-baracıbaşı sokağında eski on dört defa mükerrer 11 yeni 1, 8, 5, 7, 9, 11, 13 ve 2, 4, 6, 8, 10 12, 14 No. lu ve tapuca tanzim edilen ifraz haritasına göre önü Kumbaracıbaşı sokağı, sağı Salamon ve Mihail'in »ski 13 kapı No.lu arsası, solu Samoel Aram’ın ev bahçesi, arkası Ayranı oğlu Samoel, Menahem oğlu sigaracı Nesimin ev bahçeleri ve Abdullah oğlu Hüseyin ve- KuyumcuOsepvereselerinden Sebıh Kuyum-cuyanın arsalarile mahdud ve Müezzinoğlu çıkmazına methalleri olan mütenazır 14 evin ayrı ayrı kıymet, evsaf ve mesahaları aşağıda yazılıdır:
1 No.lu hane: Kıymeti (650) liradır. Zemin kat: Zemini çimento.şaplı bir antre ve içinde helâsı olan bir mutbah ve bir odadır.
Birinci kat: Bir sofa ve bir odadan ibaret olup üzeri tarasdır. Mesahası: 26,5 metre murabbaıdır.
3 No.lu hane: Kıymeti (450) liradır. Zemin kat: Bir antre, bir tnutbah, bir oda ve bir heladır.
Birinci kat: Bir sofa ve bir odadan ibarettir. *
Mesahası: 20,5 metre murabbaıdır.
5 No.lu hane: Kıymeti (430) liradır. 3 No.lu evin aynıdır.
Mesahası: 22 metre murabbaıdır.
7 No.lu hane: Kıymeti (430) liradır. 8 No.lu evin aynıdır.
Mesahası: 22,5 metre murabbaıdır.
9 No.lu hane: Kıymeti (500) liradır. 8 No.lu evin aynıdır.
Mesahası: 22 metre murabbaıdır.
11 No.lu hane: Kıymeti (430) liradır. 8 No.lu evin aynıda Mesahası: 21,5 metre murabbaıdır.
13 No.lu hane: Kıymeti (550) liradır. 8 No.lu evin aynıdır..
Mesahası: 21 metre murabbaıdır. y.-»
14 No.lu hane: Kıymeti (550) liradır. Zemin kat: Malta döşefi bir antre, bir oda, bir mutbah ve bir helâdır.
Birinci kat: Bir sofa ve bir odadan ibaret olup üzeri tarasdır.
Mesahası: 23 metre murabbaıdır.
12 No.lu hane: Kıymeti (500) liradır. 14 No.lu evin aynıdır.
Mesahası: 21 metre murabbaıdır.
10 No.lu hane: Kıymeti (550) liradır. 14 No.lu evin aynıdır.
Mesahası: 20 metre murabbaıdır.
8 No.lu hane: Kıymeti (550) liradır. 14 No.lu evin aynıdır, Mesahası: 22,5 metre murabbaıdır.
B No.lu hane: Kıymeti (400) liradır. 14 No.lu evin aynıdıı
Mesahası: 22 metre murabbaıdır.
A No.lu hane: Kıymeti (430) liradır. 14 No.lu evin aynıdır, Mesahası: 22 metre murabbaıdır.
2 No.lu hane: Kıymeti (640) liradır. 14 No.lu evin aynıdır.
Mesahası: 25 metre murabbaıdır. x
Her ika kısım arasındaki sokakda bir kuyu vardır. Binalar kfirglr-
Yukanda kıymetleri, hudud, evsaf ve mesahaları gösterilmiş olan pn dört ev ayrı ayrı olarak tamamları açık arttırmaya konmuştur.
1 — işbu gayri menkulün arttırma şartnamesi 24—4—939 tarifinden itibaren 984/1798 No. ile İstanbul dördüncü İcra dairesinin muayyen numarasında herkesin görebilmesi için açıktır, ilânda yazılı olanlardan fazla malûmat almak istlyenler işbu şartnameye ve 934/ 1798 dosya numarasiyle memuriyetimize müracaat etmelidir.
2 — Arttırmaya iştirâk için yukarıda yazılı kıymetin yüzde 7,5 lisbetinde pey veya millî bir bankanın teminat mektubu tevdi edile-tektir. (Madde 124)
3 — İpotek sahibi alacaklılarla diğer alâkadarların ve irtifak
Minimini yavrunuzun sıhhati-ni düşününüz. Onlara çocuk a-rabalarının kraliçesi olan ve en iyi imal edilmiş, en fazla tekemmül ettirilmiş en sıhhî arabayı alınız. Yeni gelen 1989 modelinin 50 den fazla çeşidi vardır. Her yerden ucuz fiat ve müsaid şartlarla yalnız,
BAKER MAĞAZALARINDA bulabilirsiniz
Beyanname No. Tescil tarihi
12249 18/8/938
36277 9/1/939
67679 J7/1/939
38951 25/1/939
42554 18/2/939
fukarıda numaralan ve tescil ta-
rihleri yazılı ve muamelede bulunan
5 adet beyanname, Sultanhamam
yangınında yanmıştır.
Bu kere yenilerini çıkaracağım -dan eskilerin hükmü kalmadığını beyan ederim.
İstanbul Ecza deposu sahibi Molz Paralll
Sultanahmet üçüncü Sulh Hukuk Hâkimliğinden:
Hazinei maliye namına İstanbul maliye muhakemat müdürlüğü tarafından Sultanahmette Akbıyık mahallesinde Arabacdar sokağında Raşit ağanın 11 numaralı hanesinde oturan defterdarlık dairesinin eski kahvecisi Osman ile Sultanah -mette Keresteci sokağında 12 - 20 numaralı dükkânda kömürcü Mustafa aleyhlerine açılan 80 liranın tahsili davasının ilânen yapdan tebligat üzerine cari son duruşmasında : Meblâğı müddeaya 80 liranın tarihi davadan itibaren faiz ve %10 ücreti vekâletle birlikte müd-deialeyhlerden tahsiline 24/3/939 gününde karar verilmiş olduğundan usulün 437 inci maddesi mucibince tarihi ilândan itibaren 8 gün zar -fında temyizi dava edilmediği takdirde hükmün kesbi katiyet edeoe-ği müddeialeyhlere hüküm hülâsası tebliği makamına kaim olmak üzere ilân olunur. (9/939)
Güzel
Büyük Anneler
Genç ve taze görünmek için bu basit usulü tecrübe ediniz.
Yirmi senedenberi kullanılmakta olan meşhur (Yağsız) beyaz renkteki Tokalon pudrasının mahrem formülüne taakim ve tasfiye edilmiş süt kreması ve Zeytinyağı, sair kıymetli cevherlerle karıştırılmaktadır. Bu krem cildinizi senan besler ve gençleştirir. Ve tenin buruşukluklarını ve sair gayri safî maddelerini giderir, cildi taze ve nermin kılar ve nefis bir koku bırakır. Fazla kılların faaliyetine nihayet verir. Bugünkü insanlar bir kaç sene evvelkilerine nazaran daha güzelleşmiş bir haldedirler. Mütehassıslar bu şayanı hayret tebeddülün sebebini umumiyetle Tokalon kremin istimaline atfediyorlar. Aylık sarfiyatı hemen bir milyon vazoyu bulmaktadır. Siz de hemen bugünden kullanmağa başlayınız. Ve her sabah daha genç görününüz- Memnuniyetbahş semereler garantilidir. Aksi halde paranız iade olunur.
Çocuk Hekimi ■
Dr. Ahmed Akkoyunlu
Taksim - Talimhane Palas No. 4
Pazardan mada her gön Saat 15 ten sonra
YENİ TERTİB BİLETLERİNİZ HAZIRDIR.
Her keşidede birçok yurddaşlarını saadete kavuşturan
YURT GİŞESİ
Yeni tertib biletlerini satmağa başlamıştır Bu defa da tabinizi YURT GİŞESİNDEN ' deneyiniz.
Taşra siparişleri intizam ve süratle gönderilir.
Adres; Bahçekapı İş Bankası karşısında No. 17
Mehmet Kıvanç
hakkı sahiplerinin gayri menkul üzerindeki haklarım hususile faiz ve masrafa dair olan iddialarını işbu ilân tarihinden itibaren yirmi gün içinde evrakı mlisbitelerile birlikte memuriyetimize bildirmeleri ıcabeder. Aksi halde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar.
4 — Gösterilen günde arttırmaya iştirâk edenler arttırma şartnamesini okumuş ve lüzumlu malûmat almış ve bunları tamamen kabul etmiş ad ve itibar olunurlar.
5 — Gayri menkul 24—5—939 tarihinde çarşamba günü saat 10 dan 12 ye kadar İstanbul Dördüncü icra Memurluğunda üç defa bağrıldıktan sonra en çok arttırana ihale edilir. Ancak arttırma bedeli muhammen kıymetin yüzde 75 şini bulmaz veya satış istiyenin alacağına rüçhanı olan diğer alacaklılar bulunup da bedel bunların bu gayri menkul ile temin edilmiş alacaklarının mecmuundan fazlaya çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü ıbaki kalmak üzere arttırma 15 gün daha temdit edilerek 8—6—939 tarihinde perşembe günü saat 10 dan 12 ye kadar İstanbul Dördüncü icra Memurluğu odasında arttırma bedeli satış istiyenin alacağına rüçhani olan diğer alacaklıların bu gayri menkul ile temin edilmiş alacakları mecmuundan fazlaya çık -mak şartile en çok arttırana ihale edilir. Böyle bir bedel elde edilmezse ihale yapılmaz ve satış talebi düşer.
6 — Gayri menkul kendisine ihale olunan kimse derhal veya verilen mühlet içinde parayı vermezse ihale karan fesholunarak kendisinden evvel en yüksek teklifte bulunan kimse arzetmiş olduğu bedelle almağa razı olursa ona, razı olmaz voya bulunmazsa heman 15 gün müddetle arttırmaya çıkarılıp en çok arttırana ihale edilir. İki ihale arasındaki fark ve geçen günler için yüzde 5 den hesap olunacak faiz ve diğer zararlar ayrıca hükme hacet kalmaksızın memuriyetimiz-ce alıcıdan tahsil olunur. (Madde 133)
7 — Alıcı arttırma bedeli haricinde olarak yalnız tapu ferağ harcını yirmi senelik Vakıf taviz bedelini ve ihale karar pullarını vermeğe mecburdur. Müterakim vergiler tenvirat ve tanzifat ve dellâliye resminden mütevellit belediye rüsumu ve müterakim vakıf icaresi alıcıya aid olmayıp arttırma bedelinden tenzil olunur, işbu gayri men -külün yukarıda gösterilen tarihte İstanbul Dördüncü icra Memurluğu odasında işbu ilâıı ve gösterilen arttırma şartnamesi dairesinde satılacağı ilân olunur. (2644).
TÜRK HAVA KURUMU
27nci TERTİP
Büyük Piyangosu
Birinci Keşide: 11-Mayıs-939 dadır-
Bliyiik İkramiye: 40.000 Liradır,
Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle (20.000 ve 10.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır...
Yeni tertipten bir bilet alarak İştirak etmeyi İhmal etmeyiniz. Siz de piyangonun mes’ud ve bahtiyarları arasına girmiş olursunuz...
İnhisarlar LJ. Müdürlüğünden^J
Cinsi:
Muhammen B. % 7,5 teminatı Eksiltme
Mikdarı: Lira K. Lira Kr. Şekli Saati
Yangın söndür- 13 kalem 534 42 40 08 Açık eksiltme 14
me levazımı
Yangın âleti 2 kalem 1096 70 82 25 14.30
ve eczası
Yangın tulumbası 5 kalem 595 — 44 62 14,45
„ hortumu 75 m6tre 118 87 8 91 Pazarlık 15
Kamyon 2 adet 4800 — 360 — Açık eksiltme 15.30
8 tonluk
Kamyon 1 adet 4000 — 800 — »» » 15.45
5,5 - - 6 tonluk
Satış kamyonu 1 adet 8100 — 233 — „ ,, 16.30
2 tonluk
I — Şartnameleri mucibince yukarıda cins ve mikdarı yazılı 8 kalem malzeme hizalarında gösterilen usullerle satın alınacaktır.
II — Muhammen bedelleri, muvakkat teminatları, eksiltme saatleri hizalarında gösterilmiştir.
III — Eksiltme 21—4—939 cuma günü Kabataşta Levazım Şubesindeki Alım komisyonunda yapılacaktır.
IV — Şartname ve listeler her gün sözü geçen şubeden alınabileceği gibi kapalı satış komisyonu plânı da görülebilir.
V — isteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatlerde yüzde 7,5 güvenme paralariyle mezkûr komisyona gelmeleri. (2172)
Havzbot “Yüzer Ev„
Sahibinin Askerliği
Dolayısile Satılıktır.
iki yaz mevsimi Kalamışta, Suadiye önünde veya Paşabahçe koyunda takdir ve gıpta ile seyrettiğiniz Havzbot™(Yüzer Ev) satılığa çıkarılmıştır. Yaz mevsimini maaile sıhhî bir surette geçirmek istiyen deniz ve denizcilik severler için bulunmaz bir fırsattır. isteklilerin Taksimde General Receb sokak Mübarek apartmanında (1) numarada Bay Receb Erkmana müracaatları.
Galatasaray Lisesi Alım Satım
Komisyonu Başkanlığından:
Muhammen Tahmin İlk teminat Eksiltmenin
Fiyat
Nevî Mikdarı Kuruş Lira Kr. gün ve saatleri:
Patiska Peçete 1000 metre 58 64 50 8 Mayıs 1939 pazartesi saat 14 de.
1000 tane 28
Karyola 50 „ 900 88 75
Tabak çukuı 1000 „ 24
Tabak düz 500 „ 24
Çay fincan/ 500 „ 22
Bardak 500 „ 10 49 45
Reçel tabağı 500 „ 8
Tuzluk “kapaklı” 100 „ 9
Sehpa “cam” 500 „ 18
Bıçak ) ISO A 53
Kaşık 150 „ 35 17 9o
Çatal (50 „ 35
Çay kaşıg.^ 800 „ 17
Galatasaray lisesine lüzum olan yukarıda nevi mikdarı ve ilk teminatı ve eksiltme gün ve saatleri yazılı eşyaların Beyoğlu istiklâl caddesi 849 numarada Okul Alım Satım komisyonunda açık eksiltmesi yapılacaktır.
istekliler nümune ve şartnameyi görmek ve Liseler Muhasebeciliğine yatıracakları teminat müzekkeresini almak için Okul idaresine ve teminat makbuz ve yeni yıl Ticaret Odası vesikasile birlikte belli gün ve saatte mezkûr komisyona gelmeleri. “2625”
Sahibi: Ahmet CemaleddH SARAÇOĞLU
Neşriyat müdürü: Macit ÇETİN Basıldığa yer Matbaai