1
Yıl: 2 —No. 443
TEMMUZ1950
Boşmuharririt MOmfaz Fafc
DonlrellOT Caddogi: S
Foata Kutucu: İH — ANKARA
Telgraf: Zafer Gazeteci Ankara
Başmuharrir ve idare ... İMİ» Yazı İşleri ............ İHI»
Fiyata her yerde 1» kuruştur.
hergOn bir hâdise
Genç ve güzel bir kızı kurtaran mucize
d «1
î!

1
2
r
w

Devlet Bakanı F. L. Karaosmanoğlunıın beyanatı
Devlet Bakanı çeşitli iç mes’elelere temas etti
Karaosmanoğlu bu arada muhalelefet
aflarındajleri^sürülen jtenkid ere^cevap verdi
İznır, 17 (Arkadaşımız İlhan Esen telefonla bildiriyor) — Şeker Bayramı münasebetiyle evvelki gün Ankaradan uçakla şehrimize gelen Devlet Bakanı Fevzi Lûtfi Karaosmanoğlu, bugün evinde muhtelif ziyaretleri kabul etmiş, akşam ü zeri de D. P. İl merkezine giderek İçe ve il idare kurulu üyeleri ile ’hasbihallerde bulunmuştur.
Bugün bir ara Devlet Bakanın dffl günün iç politikaları ve Meclisin kapanışına tekaddüm eden tiinlprde çıkarılan kanunlar hakkın "^la muhalefet saflarında ileri sürü leu tenkidler dolayısiyle bir diyeceği olup olmadığı sualini sordum. Fevzi Lûtfi Karaosmanoğlu şu ce vabı verdi:
«Basın Kanunu yıllardanberi D. P. nin gerek Türk milletine ve ge matbuat mensuplarına teahhüt ettiği bir kanundur. Türkiyede mat buat hür çalışmalıdır, fakat bu hürriyet teminatlı olmalıdır. Basın Kanunu bu teminatı meydana getirmiş bir kanundur.
Bugünkü şekli ile kanunun eksik
f Bizim C. H. Partisine karşı kin ve iğbirarımız yoktur. Fakat 1946 yılını da tekrar yaşatmaya niyetimiz yoktur. Muarızlarımızla mutabık kalmadığımız nokta budur. Onlar işi politikaya malet-mek istiyorlar, biz ise kanun bahsinde ve seçimlerin dürüstlüğü üstünde politika olmaz diyoruz.
tarafları ve ihtiyacı tam mânâsiyle karşılamıyan kısımları bulunabilir, fakat gerek 9 uncu B. M. Meclisi ve gerek hükümet eksiklikleri tamamlamaya her zaman hazırdır. Bundan sonra Türkiyede hürriyet nizamını hâkim tutmayı en büyük emel edinmiş olan D. P. kendisinin hürriyet halisinde daima uyanık o-lacağı ve hürriyeti rencide eden vaziyetler olunca onları gidermeğe çalışacağı en tabiî bir şeydir.
Biz, tefekkürde, vicdanda ve hayatta hürriyetperver olmakla öğün meyi dahi fazla bulan insanlarız. Hüriyeti hava gibi, su gibi hayatın en basit ve iptidaî şartlarından birincisi telâkki etmekteyiz.
Basın hürriyetinden ve bunu te. min edecek olan Basın Kanunundan anladığımız şudur : '
Muharrir yazısını yazarken ancak vicdanî ve düşüncesiyle ve memleket menfaatlerinin icapları ile haşhaşa kalmalıdır. Muharririn kaleminin üstüne başka bir ağırlık gelip oturmamalıdır.
★ (Devamı Sa. 8 Sü: 2 de)





Yurtta yapılmak ta olan


t* • !
yol inşaatı faliyetlnden bi r görünüş


Yurdun Büyük yol dâvası hallediliyor
Müdürler toplantısında tasarruf esaslarına azamî riayeti temin edici kararlar alındı
Devlet ara yolları iıe köy yollarının yekdiğerine, ahenkli bir şekilde yapılacağı memnuniyet uy ndırdı
Geçen salı günü Karayolları Genel Müdürü Y. Mühendis Vecdi Diker’iu bir konuşmasile açılan Bölge mü-
Devlet Bakanımız Fevzi Lûtfi Karaosmanoğlu
dürteri toplantısı yol dâvamızın tahakkuku için hayırlı olacak bir çok kararların alınmasile sona ermiştir. Bilhassa tek bir devlet yolu programı üzerinde durmıyarak devlet ona yolları ile köy yollarının yekdiğerine muvazi ve ahenkli bir şekilde yapılması fikri alâkalılar arasında memnuiyet uyandırmıştır. Bu suretle köylerimizin kalkınması dâvasında ön plânda önemli unsurlardan biri olan yol meselesinin halli babında ilk adım atılmış olmaktadır.
Bu karar aynı zamanda Şark ve Garp koy ve şehir tefrikini izale e-decek olan ve kalkınma dâvamızda vatanı bir bütün telâkki eden hükû_ -k (Devamı Sa. 8Sü: 7 de)
Amerikan
Fazla mı ümide kapılmıştık ?
gg. Mümtbz Faikı FEN Ih
tanbul 17 (Telefonla) — Halk şu son seçimlerden evvel Erişirgil’in Partisi Kurultayında, şimdiye emri ile valilere dağıtılan Kızılay kadar müfrit hareketleri ile paralarını da İçtimaî muavenet fas-' 1 ima mı ithâl edecektir?
Sümerbank neden seçimlerden ev vel Halk Partisi fukaralarına dağıtılmak üzere 60 bin lira vermiştir? Etibank, Zonguldak köylerindeki muhtarlara ne maksatla 50 bin lira dağıtmıştır?
Eğer say m Kasım Gülek, bütün bunları memlekette demokrasiyi kurmak için sarfedilen gayretler m «»yanında telâkki ediyorsa o zaman bizim söyByecek sözümüz yoktur. Çünkü biz yakinen biliyoruz ki, bu memlekette demokrasiyi yerleştirecek tek kuvvet, Halk Partisine ve I onun liderine rağmen yalnız ve yal- I nız bu millettir. Çünkü bu parti, ' milletteki azmi ve iradeyi gördük ' ten sonra, bir tarafa sinip ona mutavaat etmekten başka çare olmadığını anlamış ve çok zayıf olduğunu farzettiği için neticelere boyun eğmek mecburiyetinde kalmıştır. Yoksa içlerinde kolaylıkla o san-dalyayı bırakacak, -Mademki millet böyle istiyor, biz de razıyız!» diyecek kaç kişi bulunurdu?
Kasım Gölek beyanatına devam ederek : «Biz iktidarda olduğumuz zaman taşkınlık etmedik» diyor. Bilmiyoruz, böyle bir iddiaya Türkiyede inanacak kimse var mıdır? ★ (Devamı Sa. 8 Sü: 4 de) ı

ı ve kendi vücutlarını bu mil. memleket için büyük bir se-sayan kimselerden mühim bir ın tasfiyeye uğradığını gör-üz Y^man, hakikaten büyük bir ımide kapılmıştık. Zannediyorduk ki; muhalefet, eski iktidarı i-dare edenlerin elinde olduğu gibi çıgrıadan çıkarılmıyacak, partiler milli irade ile tanzim olunan haklarına razı olacaklar ve memleket te n»rmal bir siyasi sistem teessüs edecektir. Biz bunu bekliyorduk. Faka! gördük ki, Halk Farilinin yemden başına geçenler yine eski Tihm/eti devam ettirmek kararındadırlar. Çünkü eskiler ne söylemişse ne yapmışsa onu tekrar etmektedirler. Halef selef idarecilerin aranırda bu bakımdan en ufak bir fark »İle yoktur.
Bu hükme nereden vardığımızı anlauak mı istymrsunuz? O halde. Halk Partisi Genel Sekreterliği ma. İzamım büyük vaitlerle gelen ve bir çok kimselere tatlı ümitler veren, Ka sim Gulek’in Adana Halkevindeki ilk koauşmasmdan bazı cümleleri dikkatle okuyunuz! Burada göre-ceksiıJz. Sayın Genel Sekreter de, memleıelte demokrasiyi Halk Partisini» kurduğuna kanidir. Onun i-çin -Pırtımız demokrasiyi memlekette kurarken, iktidarda olduğu
I I
Seker Bayramının 2 inci günü olan dün de şehrimizde büyük bir neş’e ile geçirilmiş; çocuk bahçeleri, atlı karıncalar ve muhtelif eğlence mahalleri sabahtan akşamın geç vakitlerine kadar dolup boşalmıştır. Jler zaman olduğu gibi eğlence bakımından bilhassa çocuklar için çok daha geniş ve ehemmiyetli bir mânâ taşıyan Şeker Bayramı, böylecc bugün ikindi vakti son bulacaktır.
Bayram münasebetiyle tatil e dilmiş olan resmî devair yarın sabahtan itibaren yine mutat mesaisine devam edecektir.
Meclis Başkan Refik Koraltan İstanbula gitti
Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koraltan dün akşam saat 21 de ekspresle İstanbula hareket etmiştir.
Refik Koraltan İstanbulda bir hafta kadar kaldıktan sonra müteakiben Erzuruma gidecek ve oradan da bu havalideki bazı vilâyet ve | kazaları dolaşacaktır.
j L gibi mıhaiefette de kalmayı tabıa-disünmüstür.. gibi bir cümle
ü*tiyle dışunmüştür- gibi bir cümle sarfetmektedir.
Demık bu ana kadar milletin demokrasi dâvası uğrunda yaptıkları bir tarıfa bırakılmakta ve son inkılâba şerefi de, bütün yaldızlı harf leriyle Halk Partisinin üzerine bir kitabe halinde yazılmaktadır!
Bilmiyoruz acaba Kasım Gülek 1946 sçimlerlnde Türkiyede değil miydi? Eski iktidar tarafından de-mokrasyi baltalamak için yapılan feci gayetlerin hiç birisini de duymadı m? Arslan köylü vatandaşların istiaplarını da dıplemcdî mi? SenirkeHi vatandaşların çektikleri azabı gzetelerde okumadı mı? Hiç bir şeycfcn haberi yoksa, şimdi ım-kanUr dindedir. Genel Sekreterlik arşivin* kendisinden evvel bu maki, işpl edenlerin seçimlerde idare âmirerine, valilere çektikleri telgrafları, tamimleri arayıp paraflı -* suretlerni bir tfcfa gözden geçirsin tenevvüı eder!
Eski ittldar bu şekilde •.bette «mokrasiyi kurmuştur. Tun.-, »ar: Kas,m Gülek Genel Sekreter seçildikten sonra elim İubnünüs seçim arileslnde butnn devlet pilotunu kendi lehine » ■anarak jehlr şehir, kasaba kM»« yaptığı parti propagandası nura» larını da m, görmedi?
Haydi bunlar, bilmiyordu; takat
Dünkü yağlı güreşler
Dün yapılan yağlı güreşlerden dikk ate şayan bir görünüş (Yazısı 8 de
B. Elçisi Antalyada
G. Wadsworllı’un Kıbrısa gitmesi kuvvetle muhtemel
__________________
Kum}neh rinde ki Amerikan cephesinin çöktüğüne dair sonradan
bir haber geldiyse de
Londra, 17 (a a.) . (Reuter) —
Son gelen haberlere göre Korede ki harp vaziyetini şöylece hülâsa etmek mümkündür.
Batıda: Sayıca on defa üstün bulunan düşman karşısında Amerikan kuvvetleri, halen Amerikalıların elinde bulunan Taejon şehrinin sekiz mil batısındaki Yusong şehrine götüren yolda Chochivvon ve Kong-jıı'da mevzilerini muhafaza etmektedirler.
Cumartesi günü Kum nehrini kitle halinde geçmek istiyen komünist
Ehlileşmiş bir püre ordusuJ trene yayıldı!
Roma, 17 (a.a.) (Afp) — Paristen Milânoya giden Orient Express'in bir kompartımanında, bir Hintlinin beraberinde taşıdığı sandığın yei't düşmesiyle içinde bulunan terbiye edilmiş bir pire ordusunun kaçması kompartımanda bulunan yolcular arasında telâş ve panik yaratmıştır. Bu gürültüye koşan polisler işe müdahale etmişler, yolcular da kompartımanı terketrnişlerdir. Pirelerin sahibi de ümitsizlik içinde kaçakları aramağa koyulmuştur.
General Mac Arthur
(
t
teeyyüt etmedi
piyade ve zırhlı kuvvetlerinin tazyiki karşısında Amerikan hatları sarsılmamıştır. Ayrıca sağ cenahta Amerikan ve Güney Kore kuvvet, lerinin irtibatı kesilememiştir.
Merkezde: Yechon ile Mungyng mevkileri gerisinde düşmanın piyade, tank ve zırhlı araa tahşidltı, müşahede edilmiştir. Kuzeylilerin bu bölgedeki teşebbüsleri bir netice vermemiştir.
Doğuda: Bu bölgede ilerlemekte olan komünist kuvvetlerinin 23 üncü Güney Kore piyade tümeni tarafından geri püskürtülmesi harbin en büyük sürprizini teşkil etmiştir. Komünist kuvvetleri Güneylilerin karşı taarruzu neticesinde bozgun halinde kaçışmalardır.
Tokyo, 17 (a.a.) — «Afp.; Seoul-★ (Devamı Sa. 8 Sü: 2 de)
Amerikan Büyükelçisi George Wadsworth
Evvelce bildirdiğimiz gibi, Amc rikan Büyük Elçisi George Wads-worth dün sabah saat 10.30 da askerî bir uçakla Antalyaya gitmiştir. Büyük Elçinin Antalyada bir müddet kaldıktan sonra Kıbrısa müteveccihen hareket etmesi kuvvetle muhtemeldir.
Amerikan Büyük Elçisinin bu seyahatine şehrimiz siyasî çevrelerinde hususî bir mâna verilmekte, son dünya hâdiselerinin Orta Şarkta ne gibi akisler uyandırdığını öğrenmek maksadına matuf olduğu söylenmek
A (Devamı Sa. 8Sü: 7 de)
AKINTIYA---I
KÜRE'
Kore mes’elesi hakkında
P.J.Nehrunun mektubuna Stalinin
yerdiği cevap metni açıklanıyor
Londra, n (a.a.) _ (Afp) Exchaıı ı News Chronicle gazetesi mareşal ge Telegraplı’ın yeni Delhi muhabi- Stalinin Pandit Nehrıfya gönderdi, rinin Londraya bildirdiğine göre, I A (Devamı Sa. 8SÜ: 7 de)
Münasip memuriyet
özetlerden çoğu, son defa seçilmiyen eski milletvekillerinin ne iş gördüklerine dair anketler yapıyorlar. Karikatüristlerimiz muhayyilelerini işleterek resimlerini çiziyorlar— Bu arada, ben de, eğer Sinan Tekelioğlu bu defa seçilmemiş olsaydı, rçe İş yapardı? diye düşündüm ve buldum, size de söyliyeyim:
— Tapu Kadastro Umum Müdürlüğü!
Memleketteki arsaların parsellerini, çaplarını ondan daha iyi bilen kimse var mı? —
YEDEKÇİ
Sayfa: 2

18 - 7 1950
|GÜN GEÇERKEN.
Atatürk'ün devamı
Muhip D1RANAS
ünkü Ulus’ta Haşan Âli Yü cel’in «Atatürk’ün ruhu Büyük Millet Meclisinde* başlıklı güzel bir yazısını okuduk. Aynı zamanda dil inkılâbı harekletinin bazı taraflarını aydınlatması bakımından tarihî bir değer ele taşı, yan bu tarafsız yazı vesilesiyle, ü-zerinde durmak istediğim nokta, dil meselesi değildir. Bıı konuda, ne üşüdndüğümü, beni (devamlı olarak okumak lûtfuııda bulunan karilerim bilirler.
Beııim üzerinde durmak istediğim, iktidarı tenkit etmek ve onu halkın gözünden düşürmek uğru ııa muhalefetin Atatürk sevgisi v)e Atatürk inkılâpları üzerinde yapmak istediği polemik spekülâsyonuna Haşan Âlî Yücel'iıı bizzat vermiş olduğu cevaptır.
Yazıdan şu satırları aynen alıyorum:
«İşte şimdi işin tehlikeli ve can. lı yerine gelmiş bulunuyoruz: Dönmek... 1932 den önceye dön inek. Bunun açı.( mânâsı; dilde, inkılâbımızın bir safhasında A-tatürk'ten önceye dönmek demektir. Türk miletini esir olmaktan, ilerlemesine engel ne varsa ondan kurtararak, onları yıkarak, esir olmaktan kurtarmış olan Türkiye Büyük illet Meclisi bura, da parti ayrılığının üstüne çıkacaktı ve çıktı. Derhal onda otuz yılın inkılâpçı ruhu uyandı. Bü. yük Meclisin red kararım duydu ğumuz zaman, eski günleri hatırladım. Ciddî bir ihtilâf olduğu «a man, hemen Atatürk, Çankaya-dan Meclise geliverardi. O’nun gelişi ve sadece bu kadarı bile, ihtilâfları eritir, salim bir neticeye vavılıverirdi. Artık O, gelmiyor. Fakat 1950 Temmuzunun 12 nci Çarşamba günü, O’nun büyük ruhu, Büyük Meclise, yaptığı inkı-■âDiardan birini korumak için gelmiştir. O aziz ruhtan ayrılmı-
yalım, Atatürk ü her zaman gönlümüzde yaşatalım. Ondan önce, lor e. hiç bir işte dönnriyelim. Çünkü .Atatürk'ten önce, demek nn cak vıkım, felâ.ıet ve esaret de inektir. Türk, Atatürk’süz, hür olamuz.»
itenim buna ilâve edeceğim sin «üdür: Küçük, gündelik politikalarına .Atatürk inkılâpları elden gi diyor» teranesini âlet etmeğe kal kanlar değil, -çünkü onlar bir hakikati bilseler de olur, bilmeseler de: bilgeler, işlerine gelmediği müddetçe bilmemezlikten gelmekte zaten tereddüt etmezler, evet onlar değil, fakat Demokrat Partiyi iktidara getirmiş olan Türk halkı bilmelidir ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ekseriyetini Demokratlar ellerinde tuttukları müddetçe, Atatürk’ün ruhu oradan hiç biran uzaklaşmıyacak ve Atatürk inkılâpları orada daima daha kemalce, daha bütüne ve daha âlâya gitmek imkânını bulacaktır.
Atatürk, halka güvenerek, ondan kuvvet alarak inkılâplarını başarmıştı. Demokrat Parti de lıalka güvenerek ve ondan kuvvet alarak hürriyet ve demokrasiyi kurdu. Bu ikisi mahijıet itibariyle birbirinn tamamlayıcısıdır.
Ve eğer ille şahısdan da bahsetmek gerekiyorsa, tereddütsüz söyliyebiliriz ki: Celâl Bayar, A-taturk’ün ve onun yüce şahsiyeti nin, yeni bir tekâmül merhalesinde, devamıdır. Zaten, Atatürk, daha sağlığında Hükümet Başkan lığı gibi inkılâpları ve devlet işlerini yürütecek en mes’uliyetli bir mevkii senelerce devam edeu tek şalısın inhisarından kurtarıp cesaretle vetereddütsüzce Celâl Bayar’a devretmiş olmakla, inkılâplarının ancak Celâl Bayar’la devam edeceğinin ve onda ta’ mumlanacağının sembolik fakat en kafi ifade ve delilini vermişti.
Merolfketimİ7e gdmek istiyen yabancı talebe kafileleri
Son günlerde Türkiye Millî lebe Federasyonuna komşu memleketlerden karşılıklı talebe gezileri yapmak için bir çok müracaatlar yapılmaktadır. Bu meyanda T. M. Talebe Federasyonu Truzim Komisyonuna gelen haberlere göre :
Bu günlerde İran Ziraat Fakültesi talebelerinden bir grup Anka-raya gelmiş olacaklardır. Misafirler şehrimizde bir hafta kadar kalacaklar ve sonra Eskişehir, Istan bul ve lzmire geçeceklerdir.
Bunlardan başka Irak Tıp Fakültesi ve Suriye Üniversitesinden birer kafile de yakında beklenmektedir.
ı T. M. Talebe Federasyonu Turizm komisyonunun misafiri olarak halen 40 kişilik Yunan Kız Kolejinin öğrencilerile, İsveçten yayan o-larak gelen üç kişilik bir grup bulunmakta. ve bunlara gereken kolaylık ve ağırlama yapılmaktadır.
Diğer taraftan Dünya Gençlik Birliğinin (WAY) Türk Tertip Komitesi hazırlıklarını tamamlamakta dır.
Bu çarşamba günü (WAY) daimî icra komitesi üyesi ve Türk delegesi Mükerrem Taşcıoğlu hazırlıkları yakından takip için Ankara vapuru ile tstanbula gelmiş olacaktır. Taşcıoğlunu karşılamak ve çalışmalara katılmak üzere T.- M. Talebe Federasyonu Genel İdare Kurulu üyesi ve Ankara Turizm mümessili Alp Doğan Şen de dün akşamki ekspresle hareket etmiştir.
Turizm Danışma kurulu toplantısı
Meselelerimiz
I
PULSUZ İSTİDÂİ
Ta-
San’at Bahisleri
Benim gözümle Resim sergileri
C ergi mevsimindeyiz. '
** Tabiî resim sergilerinden bah setmek istijyjrum.
Yanan Maarif Vekâleti binasının mütevazi bir köşeciğinde açılmış bulunan «Ankara öğretmenleri yar. dunlaşma derneği Esat Subaşı Ga lerisi» nden baş.ca; biri Orduevin. de, ikisi Dil Tarih - Coğrafya Fakültesinde olmak üzere üç resim sergisi daha gezdim
Ben ressam değilim; resim tenki di yapmak da bittabi aklımdan geçmez. Fakat birazcık şairliğim var galiba. Öyle diyorlar...
Binaenaleyh, «Resim sergilerine şair gözü ile bir bakış» deyip, bu güzel eserler hakkında bir kaç satır konuşabilirim:
Galeriye girer girmez, sağ duvarda, hiç anlamadığım bir dil ile konuşan alelâcaib resimler gördüm. Anlayan için belki bunlar birer kry_ mettir. Fakat bana bir şey söyle iniyorlardı...
Hemen iki üç adım atıp karşıki odaya girdim.
Burada, bilhassa Ali Ekrem Öz kan’ın «Harput Kalesi» beni âdeta büyüledi. Bu küçük tabloda bütün bir mazi, bir tarih, bir büyük masal... ve bir ıstırap ifadesi vardı! Her renk, her çizgi ayrı ayrı konu, şuyor; bana bir şeyler, (bir çok şeyler) anlatmak istiyordu!
Öteki odada Subaşı Esat’ın vazodaki çiçekleri çok mânalı; Çakıldağ Neclâ'nın manzaraları pek güzal; Tuna Saib’in portreleri pek muvaffak idi.
Galeriden, içim haz dolu, ayrıldım.
Arkadaşlarımı tebrik etmeyi vazife sayıyorum: Bu galeri; Ankara-mızın büyük bir eksiğini tamâmla-mıştır.
ifazan
I
Halide Nutret Zoılu'uno
I
"A" dan "Z" ye kadar
yeni organizasyon

9 urcu devre
milletvekillerinden r eler bekliyoruz ? |
Fazla sürat
önlenmelidir
24 Temmuz günü, İçişleri, Dışişleri, Gümrük ve Tekel, Maliye, Ulaştırma Bakanlıkları, Genelkurmay temsilcileri ile 6 büyük vilâyetin alâkalı memurlarından müteşekkil «Başbakanlık Turizm Danışma Kurulu» Ankarada toplanacaktır.
Toplantıda; Turistik Yollar Kanun tasarısı ile otellerin vasıfları müzakere edilecektir. Kurulda âza bulunan Türkiye Millî Talebe Federasyonunun teklifi üzerine Üniversiteliler Turizmi mevzuu da gün deme alınmıştır. Bu mevzu iç:n Federasyon Turizm Komisyonu Başkam Y. Mühendis Erol Berkmen, muhtelif raporları Danışma Kurulu üyelerine sunmuştur.
Tütün müstahsilleri toplanacak
Önümüzdeki ay içinde şehrimizde yeniden tütün müstahsilleri toplantısı yapılacaktır.
Bu toplantıya tütün yetiştiren bölgelerden bir çok temsilciler iştirak edecek ve tütün müstahsillerinin dilek ve şikâyetlerini anlatarak Ticaret ve Ekonomi Bakanlığı nezdinde bazı teşebbüslerde bulunacaklardır.
Sebze ve meyva kooperatifi
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı evvelce kurulmuş olan Sebze ve Mey va Kooperatifine yeni bir şekil vermek üzere tetkikler yapmaktadır.
Bu arada kooperatifin hayat pahalılığına tesir etmediği göz önüne alınarak daha faydalı bir hale sokulmak istenmektedir.
da— memlekete değerli ressamlar da vermiş olduğunu, gurur ve iftihar duyarak, düşünüyorum...
Ve düşünüyorum ki, insanların; asıl meslekleri dışında, güzel sanatlardan birine de gönül bağlamış, emek harcamış olmaları; bilhassa ihtiyarlık günleri için eşsiz bir teselli; muazzam bir kuvvet kaynağıdır!
Bütün bir gençliği, bütün bir ömrü uğruna harcamış olduğunuz işinizi bir gün elinizden alıverirler:
«Bu işe çok emek verdin, emekli oldun artık. Otur köşende; ye, iç; devlete, millete dua et!».
Derler.
Yemek, içmek fena değil; devlete millete dua etmek de iyi. Bunlar zaten her günkü işler. Gelgelelim «Emekli» nin «köşede oturması» meselesine.
İşte bu, her zaman kolay olmaz.
Eğer emeklide daha harcanmak isteyen emek ve ———* =—'•
eğer o; devlete millete «dua» dan başka hizmetler de etmek arzusunda ve iktidarında ise... «Köşede o- ______ __________
turmak mecburiyeti» ona ölümden değiştiren hatadan dolayı hem beter gelir. ’ —J’----------
it (Devamı S. 7 S. 4 de)
— IV —
Sayın ve sevgili okuyucularımıza bundan önceki yazımız-da(l) idarenin tarifini ve idare
unsurlarını arzetmiştik. Bu yazı-
mızda da idare prensiplerini açık- ( Uyacağız. Henri Fayol tarafından i konulmuş olup milletlerarası kabul I edilmiş bulunan bu prensipler ileri ' memleketlerde resmî ve hususî te- , şekküllerde başarı ile tatbik edil- i mektedir. İdare prensipleri şunlar- ' dır: 1 — İdarede birlik, 2 — Komutada birlik, 3 — Amirliğin devamlı olması, 4 — Mertebeler silsilesi, 5 — Merkeziyet. Biz aşağıda bu prensipleri ayrı ayrı arzfedeceğiz:
1 — İdarede birlik (vahdet) : Faaliyetlerin ahenkleştirilmesi ve bütün gayretlerin ayni hedefe yürütülmesi için idarede birlik olmalıdır. Hedefi ayni olan faaliyetlerde idare birliği bir tek plân ve program yapılmak ve tatbik edilmekle sağlanır. İdarede birlik olmadığı takdirde bir daire veya teşekkülün her bir şubesi veya bürosu kendisinin müşterek hedefe varmak için bir vasıta olmadığını unutur, kendini gaye telâkki eder. Meselâ muhasebe şubesi bütün teşkilâtın yürüyüşünü rakamlarla takip eden ve elde ettiği neticeleri her an ~ sistematik olarak bir saat gibi göstermesi gereken bir teşekkül ve teşkilâtın faaliyetini rakamlara dayanarak kontrol için idarecilerin elinde bir vasıta olduğunu unutarak bütün diğer şubelerin ken dişine hesap vermek için kurulmuş oldukları zannına kapılır.
Bir devlette bakanlıkların, bir bakanlıkla umum müdürlük veya başkanlıkların, bir umum müdürlükte şubelerin, bir şubede büroların kendilerini dahil oldukları teşkilât içinde müşterek hedefe yürümek üzere kurulmuş birer vasıta telâkki etmemeleri her birinin müs takil birer derebeylik olmasını intaç eder. Bir çok devletlerde ve bilhassa bizde çok görülen bu hal hepimizi üzen başarısızlığın mühim âmillerinden biridir. Bu hal gerek devletçe gerekse hususi teşebbüs-lerce işletilen iktisadi ve ticari mü-esseselerde de bir dert olarak mevcuttur.
2 — Komutada birlik : Bir teşkilâtta mertebeler silsilesinin her bir derecesinde her bir mevkide yalnız bir tek âmir bulunmalı ve her bir memur veya hizmetli bir iş için yalnız bir tek âmirden emir almalıdır. Bazı işlerin hususiyetleri icabı olarak ayni kimsenin çeşitli işler hakkında başka başka âmir-’ terden emir alması gerekiyorsa hangi konular hakkında, hangi zamanlar, hangi âmire müracaat edeceği açık ve kesin bir şekilde tesbit ’ edilmelidir
. I Komutada birlik prensibinin lâ
f I dib Atam j
edilmelidir. Âmirin gaybubetinde derece itibariyle en yakın olan, dereceler müsavi olduğu takdirde en kıdemli olan kimse onu temsil eder. Âmiri temsil eden onun bütün yetkilerini haiz olmalıdır. Âmirin gaybubeti hiç bir veçhile avdetine int'zaren işlerin geciktirilmesini veya bir kısmının yapılmamasını icap ettirmemelidir. İşlerin yürümesi için kendisinden direktif veya imza alınması gereken bir âmirin ziyaret kabul etmek, ziyarette bulunmak, bir komisyona iştirak etmek gibi meşgul.yetleri, bir vazife Veya mezuniyetle kısa veya uzun bir müddet makamında bulunmaması hallerinde, temsil edilmediği takdirde, işlerin ne kadar aksayacağı kolayca anlaşılır. Hele memleketimizde lüzumlu lüzumsuz sebeplerle âmirlerin ziyaretlerine gidilmesi ve bu ziyaretlerde doğrudan doğruya mevzua girilip maksadın kısaca anlatılması yerine saygı ve nezaket icabı telâ.cki edilerek başka konulardan söz açılıp âmirin meşgul edilmemesi sık sık görülen hallerdendir.
Bu gibi hallerde âmirin maiyeti direktif almak, başka ziyaretçilerde işleri için saatlerce beklerler, imza edilecek kâğıtlar günlerce kalır, aksar, gecikir.
Yukarıda zikredilen sebepler do-layısiyle âmirlerin iş saatleri içinde daima yerlerinde bulunmaları, işleri başına zamanında gelmek suretiyle maiyetlerine örnek olmaları, iş saatlerini taksim ederek müracaatçılara, maiyetleriyle görüşmelere, toplantılara, yalnız çalışmalara ayn ayrı muayyen zaman tahsis etmeleri lâzımgelir. Bunun bütün daire ve teşekküllerde ayni tarzda tatbikinin zamandan faydalanma ve metodlu çalışma bakımından ne kadar verimli olacağı izahtan varestedir.
4 — Mertebeler silsilesi : En yük sek makamdan en küçük hizmetliye kadar memuriyet derecelerine göre bir intizam dahilinde kademe lendirilmiş memurlar silsilesidir. Mertebeler silsilesi kanalı yüksek makamlardan verilen koordine edici (âhenkleştirici) âmirlerin alt derecelere ve alt derecelerden gelen malûmatın yüksek makamlara geç- 1 tiği yoldur. Mertebeler silsilesinde dereceler yükseldikçe otorite, yetki ve sorumluluk artar.
Daire ve teşekküllerde mertebe-ı ler silsilesinin muhtelif derecelerinde hizmet almış olan kimselere vazifelerini rasyonel bir tarzda yapabilmeleri için talimatname ve iş i I zahnameleriyle gerekli yetkiler ve-I rilerek sorgu ve cevaplarla doğa-~ - cak lüzumsuz kırtasiyeciliğin önüne
yıkıyle tatbik edilmediği yerlerde geçilmelidir âmirin» arasında geçimsizlikler, ,
Bir Tashih
Dünkü nüshamızda Ali Riza Oktay ın «Kore harbinin mânâsı» başlıklı yazıda «Korri.’’^ âleminin kalbi hürriyet ve 3 ---- çarpar» ş-l.i—2; ;
enerji mevcut ise; «Çarpar», «çarpan» olacak ve «çar-
devam edecektir.
âmirler arasında geçimsizlikler, kırgınlıklar alır, yürür. Memurlar | iki âmirden hangisinin emrini yerine getireceklerini tayin bakımın-
tası» oaş- ■ ------ • -
■iuıs» âleminin dan çok müş.sül durumda kalırlar. V. vssma. asklyle Değerli memurlar âmirleri taralın-7^deVeç.kan5^üm£eki dan Sevümez kimseler oliK. ^er rpar. .çarpan, olacak ve .çar. lây.kiyle vapüamaz, gitgide dıs.p-hür milletlerce çevrilmiş, diye 1ın b“zuluI' °aır' aevam edecektir. b“ haUer 51
Bu büyük ve mânâyı tamamiyle te~r* - .....
değiştiren hatadan dolayı hem o^ ^^^cTâmk^a’ d'ZTişİ kuyucularımızdan hem de makale bulunmalı veya temsil
muharririnden ozur dileriz. Daşınaa uuıuı
lâyıkiyle yapılamaz, gitgide disiplin bozulur. Daire ve teşekküllerimizde bu haller sık sık görülmek-
- Amirliğin devamlı olması : başında bulunmalı veya temsil
Mertebeler silsilesinin ağırlaştırıcı ve geciktirici mahzuru bu suretle azaltılır. Talimatnamelerle iş izahnamelerinin bahsetmediği hususlarda yetkili âmirler işin süratle yapılmasını sağlama bakımından tır-lüzumlu ve faydalı gördükleri hal- — ler için maiyetlerinin blrbirleriyle iş münasebetlerinde bulunmaları ferde, hakkında onlara yetki vermelidirler.
dereceler sayısı lüzumundan fazla olursa işlerin sürat ve selâmetle yürütülmesi hemen imkânsız bir hale gelir.
5— Merkeziyet : Bundan önce sayılan dört idare prensibinin bir netice ve icabıdır. İnsan vücudunda ihsasların sinirler vasıtasiyle uzuvlardan dimağa gelmeleri ve emirlerin dimağdan uzuvlara yayılmaları gibi bir teşkilâtta da faaliyetlere ait raporlar muhitten merkeze gelir ve emirler merkezden teşkilâta gider.
Merkezin vazifeleri geçen yazımızda arzettiğimiz beş idare unsurunun yerine getirilmesi yâni program ve plânlar yapmak, organize etmek, komuta etmek, koordine etmek ve kontrol etmektir. Merkeze bağlı teşkilâtın vazifesi de merkez tarafından hazırlanmış talimatname, iş izahnamesi ve sair yazılı komuta vasıtalarındaki emirlere göre işi bizzat yapmaktır.
Merkez, emirlerini teşkilâtın mütalâasını aldıktan sonra vermelidir. Buna riayet edilmediği takdirde masa başında alınan ve çoğu zaman nazarî olan kararlara dayanan emirlerin tatbik kabiliyetleri olmaz. Teşkilâtın da merkezin mütalâa sor ması karşısında kayıtsız kalmıya-rak işlerin daha iyi yürümesi hakkında düşüncelerini açıkça belirtmesi lâzımgelir. Ancak tatbikatçıların alman emirleri merkezin haberi olmadan değiştirmiyerek aynen tatbik etmeleri, değişiklik yapılmasına ihtiyaç görüyorlarsa merkezi haberdar etmeleri icabeder. Esasen merkez yaptığı organizasyonun v\î verilen emirlerin iyi işleyip işlemediğini sistematik kontrolle yoklayarak değişiklik lüzumunu günü gününe öğrenmek ve gerekii tedbirleri almak imkânına malik olur.
Merkez, asıl vazifesi olan işleri yapacağı yerde günlük işlerin te-ferruatile uğraşırsa yani memleketimizde ötedenberi şikâyet konu su olan ve daima başarısızlıkla neticelenen her işin merkezden sorularak alınacak emre göre yapılması gibi bir yol takip ederse teşkilât ağır ağır felce uğramağa başlar.
Bazı idare âmirleri teşkilâtın kâfi derecede olgun olmadığını ileri sürerek, onları olgunlaştırmak için gerekli tedbirleri almak yerine, her işin merkezden sorularak yapılmasını isterler. Bu yüzden merkezin asıl görevi olan uzağı görüp plân ve program yapmak, organize, komuta, koordine ve kontrol etmek işleri yapılmayıp yüzüstü kalırken diğer taraftan adeden çokluğu yüzünden günlük işler de yetiştirilemez, kadrolar kabartılır, masraflar artar, fakat işler büsbütün karışır, gecikir ve aksar. Daha fenası silsi-’ leler mertebesinijı aşağı kademele-! rinde bulunan âmir ve memurlar iş üzerinde yetişip olgunlaşamazlar. Şu halde muvaffakiyet için lüzum-. lu şartlardan biri de idare unsurla-j n bakımından merkeziyeti işletme ve yürütme vazifeleri bakımından » da ademi merkeziyeti tatbik etmek-
Bazı memleketlerde, meselâ İngiiterede, motorlu vesaiti, kullananlarda aranacak evsafın başında evli ve çocuk sahibi olmak gelmekte imiş.
Bu şartlan düşünüp ortaya atan ve tatbike başlayanların gözettiği gaye, gençliğ.n verdiği ateşlilik dolayısiyle muhtemel her hangi bir kazanın önlenmesidir.
Eelbette ki, yaşı ilerlemiş, çolu-ğa çocuğa karışmış bir adam, genç ve bekâr delikanlıya nazaran daha düşünceli hareket edecek, da ha yavaş gidecek, kendini ve diğer vatandaşları da bu suretle tehlikeden koruyacaktır.
İşi bu cepheden mütalaa etmı ”en memleketlerde, bir kısım vz tandaşlan mağdur etmemek için yaş ve evlilik yaddi yerine sıkı ni. zamlar ve cezalar konulmuş ve kaza ihtimalinin bertaraf edilmesi için geniş tedbirler alınmıştır.
Bizde de, bu hususta hazırlan. nuş nizamname varsa da bütün diğer kabahatlerde olduğu gibi, cezalar hafif tutulmuştur. Vukua £elen kazaların, kaybedilmiş vatandaşların diyeti çok ucuza gel inektedir.
Evvelki gün, bayram neş’esini birdenbire mateme çeviren ve on dört yaşında bir genç kızın ölü-miyle sona eıCn kazada bu nizamnamelerin büyük kabahati old juı aşikârdır.
Çünkü, fazla süratten dolayı bizler ancak taksileri, binde bir de hususî arabaları cezalandır makta, resmî, askerî ve zabıtaya ait vesaitin hızlı veya yavaş git. melerin? aldırmamaktayız.
Bu suretle, hiç bir şeyden kor kuşu olmıyan bu nevi taşıt vasıta lasını kullananlar da şehrin içim birbirine katmağa devam etmek-tedirler.
Gazete havadislerimden aldığın tafsilâta nazaran, otobüsün önünden kaşıya geçmek istiyen zavallı yavrucak, motörü görmediği gibi, motor üstünde müthiş süratle giden memur da kızcağızı görememiştir.
Fakat, aldığı vazife ne kadar mühim olursa olsun, ne kadar süratte gitmeğe ihtiyaç duyarsa duy sun, o memurun otobüs gibi koskoca bir vesaitin yanından geçer ken, onun önünden birisinin çıkabileceğini hesaplaması ve yolunu kesmesi lâzım değil miydi?
Eğer, bu kadarcık bir teenni göstermiş olsaydı, ne yavrucak kaybolacak, ne de kendi mahkeme kapılarında sürünüp vicdan aza bı çekecekti.
Her gün yeni bir tanesinf'işi-tip, üzüldüğümüz, hatta, zaman zaman ağladığımız bu gibi kıza ların olmamasını temin etmelerin muhterem idare makamlarınla, r ca ederiz, icabediyorsa, bu işleri iyi bilenlerin fikirleri altısın, kanunlar değiştirilsin, cezala- a-ğırlaştınlsm! Fakat, fazla sürat muhakkak önlensin! Bu, bejimizin iriliği için lâzımdır!
Hikmet YAZIClOGlU
CE M i yetti
(1) 28 Haziran 1950 tarihli Za-
İTİZAR : Önceki yazıda birkaç yerde .aklî» kel mesi .akıllı» olarak Bir teşkilâtta mertebeler silsilesi dizilmiştir. İtizarla düzeltiriz.
bir zarurettir. Ancak bu silsiledeki ardi-1

Orduevi resim sergisi; her yıl olduğu gibi yine eski muhariplerin; fırçayı da kılıç kadar muvaffakiyetle kullanmağı bilen bu değerli subay - ressamların eserlerini teşhir etmektedir.
Orada gördüğüm ve kendi kendime «Kimsesiz ev» adını ta.ıtığım bir tablo; göz kapaklarımın altında hâlâ bütün o acı ve derin vuzuhu ile yaşıyor:
Bir tek ev... kimsesiz... O kadar kimsesiz bir ev. ki etrafındaki boş ve gamlı topraklar üzerinde insan değil, bir tavuk bile yok... Bir papatya bile açılmamış.. Göklerinde bir serçecik bile kanat çırpmıyor...
ve pencerelerinden dışarıya sızan melal; insanın içine damla damla •
akıvor... |
... Dolaşıyorum:
Merhum üstadlarm siyah korde- j lâ ile bağlanmış güzel eserlerine gözlerim buğulanarak bakarken; «Harbiye» mizin; uzun yıllar bo- I yunca, değerli kumandanlarla bir- ' tikte —ve çok defa onların şahsın
— Evet... —Jak'ın sesi pek e-min bir ses değildi— Tabiî, pek yakın bir... bir aile dostu olmam... Tabiî bu bakımdan, Madam Martel ilk olarak bana telefon etti... Mihaniki olarak... Tabiî, pek tabii...
Simoni bir darbe yemiş gibiydi. Mavi gözlerini bir duvarı delmek ister gibi, Jak’ın yüzüne dikmişti.
Sesine mümkün olduğu kadar kayıtsız bir ton vermeğe çalışarak:
— Peki, doktor ne dedi? Diye sordu.
— Fazla bir şey söylemedi. Fakat, ölümün intihar olduğuna dair rapor vermek istemedi. Gülünç. Ortada cinayeti akla getirecek ne bir mücadele izi var, ne de...
— Böyle bir rapor vermeği reddetmesinin sebebini söylemedi mi?
— Yaranın şakakta değil, gözün üstünde olduğunu iddia ediyor. I Bu şüpheliymiş, olamazmış falan. İne bileyim. Tamamen gülünç, tekrar ediyorum. Bunun için sizi rahatsız ettim Bana ne tavsiye edersiniz. Nasıl yapalım da, iş iş-1 ten geçmeden, Doktor Rişaridan Ibıı raporu alalım.
— İş iştien geçmeden mi?..
— Evet, tabiî! Bu meselede inat etmesi, Madam Martel’i çok fena

ihanet
Çeviren: KIRDANOCLU
bir duıruma sokacak. İsticvap... Gazetelerde olur olmaz neşriyat... Bir sürü ihtimal, tahmin, iftira... değil mi? Sonra benim adımı da karıştıracaklar tabiî. Çünkü orada bulunuyordum. Belki de beni şahit olarak dinliyecekler... Çünkü vaka... yâni anlıyorsunuz... bütün bunların önüne geçmek lâzım... Vakit geçirmeden...
Mösyö Simoni, onun yüzüne bakmadan:
— Şüphesiz, Madam Martel için de, sizin için de bu daha iyi olur, dedi.
— Ah, bana yardım etkeniz, üstadım. Sizi temin ederim. Bütün gece bir an gözüme uyku girmedi... —Yine dirseklerini masaya dayayıp yüzünü ellerinin içine aldı— Şayet Allah etmesin, intihar değildir, deyiverirlerse ne olacak? Ortada bir kaatil bulunması lâzım
gelir o zaman... değil mi?
— Pek tabiî
Jak:
— Bu beni çok müşkül, ağır bir duruma sokuyor. Diye devam etti. Villâya kaçta girdiğimi söyliyebi-lecek kimse yok. Hizmetçiler uyuyordu... Girerken de beni gören olmadı. Onun için, oraya intihardan sonra gitmiş olduğumu isbat edemem.
Simoni biran öyle düşünceli kaldı.
— Yaya mı gittiniz oraya kadar? diye sordu.
— Hayır ! Teksi ile gittim
— O halde sizi götüren taksi şoförü villâya saat kaçta vardığınızı söyliyebilir. Şoförü bulmak güç değildir. Martel saat kaçta... öldü?
— Madam Martel’in dediğine göre, on bir sıralarında. Tabanca
olunur.
Tefrika No. 29
sesini evde duyan bir o. Bu vaziyette, görüyorsunuz ki, herhangi bir tahkikat açılacak olursa, benim villâya ölüm hâdisesinden sonra, yâni on birr buçuğa doğru gitmiş olduğumu isbat etmenin büyük bir ehemmiyeti var.
— İyi işte, taksi zoförünün ve vereceği ifade meseleyi halleder.
Jak alnını sildi.
— Ya, yarım saat aldanıyorsa! Olamaz mı? ya, saat on bir buçuk yerine on bir deyiverirse. Büyük bir mukadderatı, sadece bir taksi şoförünün hafızasına bağlamak! görüyorsunuz, üstadım, pek, pek müşkül, pek nahoş bir durumdayım. Villâda bulunduğumu da in kâır edemem, öyle değil mi? Gerçi hizmetçiler beni görmedi, görmedi ama, Doktor Rişar geldiğinde oradaydım. Sonra, yarın gazeteler, bir cinayet işlendi, diye yazarlar-
sa, beni o saatlerde villâya götürmüş olan şoför; tabiî- gidip ihbar ■ edecek, «Tam o saatte ben o villâya tipte bir adam gâtürdüm diyecek. Eve arka kapıdan, bahçe kapısından girdim. İsterlerse kum lumta, çimenler üstünde ayak izlerimi de pekâlâ bulabilirler. Görüyor musunuz, her şey benim aleyhimde. Nasıl edip de Doktor Rişar’dan bir intihar raporu almalı? Biraderinizin, Doktor Ri-şar’ın dostu olduğunu mu söylemiştiniz?
— Evet
— Acaba ona açsak vaziyeti, biraderinize? O, anlatamaz, mı Doktor Rişar’a... Vaziyetin nazik olduğunu... Bu işte inat etmenin... işi polise intikal ettirmenin, bu hazin vaziyeti karıştırmaktan başka bir işe yaramıyacağını .. Bunun Madam Martel kadar beni de müşkül bir duruma sokacağı- | nı... Avukatlık vaziyetim, şere- ' fim, ne bileyim... ne söylenmek lâzım geldiğini siz benden iyi bilirsiniz üstadım! Bütün mesele biraderinizin Doktorla konuşmaya razı olup olmayacağında. Ne dersiniz?
— Bilmiyorum. Belki...
— Ah size son derece minnettar olacağım!...
★ (Devamı var)
bÜZUMLUTILIFONLM
Yancın ..................... **
Aıhht İmdat ........
Trenler ................. 120»
Hava Yollan .......-......14881
Yataklı Vagonlar .........11861
■Clektirk .............24409
-ulnı. ..............21878
lavag&zı ...................
i aşken t Taksi.............2M»
Yeni Güven Takaı ......... 221»
Merkez Takıl ....-..........İMU
Taksi ............. 11111
-ı«(» Taksi ...........-— W
*
SİNEMALAR VE EĞLKKCB
YERLERİ
(16031): Hamlet
(23433): İnsan avcısı SİMİ «
(23394): Ebediyen yışanmaj
Son macets
«(14040): Leylâklar acarken (inan: Bir yabam «antll
(14072): Çifte t eh İte (14071): Kumarbaz*r Kral
lçcel
(13846): Son kahrenan.
Sarlo aakr. Cemile
Hurmalar altında
Büyük
Ankara
Ulu*
Sümer


*
ECZAHANELER İstanbul, Halk, Sağık
I TAKVİM |
Hicri: 1366 — Şewl: 3 Rumi: 1369 — Temnız 5
18 Temmuz 1950 —Salı
Sabah ö?lo İkindi Akyam
Yatsı
İmsak
Vasati
18 .1 - 19S0
ZAFER
Sayfa: S
Radyo ıStetefon
Dünya Basınından
Hulâsalar
£)nrnutku ^ruınan Milletinden yeni
Plymouth’da bir nutuk söyleyen Churchill Kore’deki harbin esas itibariyle Hitlere karşı beşerî hüı-ri- ' yeti müdafaa etmek için girişilen • mücadelenin bir tekrarı olduğunu ‘ söylemiştir. |
Churchill’e göre, bu mücadele bü tün hür milletleri ihtiva eden Bir-•eşmiş Milletlerle Ruslar tarafından teşkil ve teçhiz edilen komünist ' kuvvetleri arasında cereyan etmektedir. Fakat Kore hür medeniyetin göğüs germek veya karşısında can vermek mecburiyetinde bulunduğu tazyiklerin ancak bir kısmından i-barettir. Üçüncü bir cihan harbi teh likesi hiç bir vakit bu kader aşikâr görülmemiştir.
Churchill nutkunun diğer bir yerinde ezcümle demiştir ki :
Gerek Doğu ve gerekse Batıda hü küm süren vaziyetin ciddiyetini Sovyet Hükümetine idrak ettirmek için ileri gelen devlet adamları ellerinden gelen her gayreti sarfet-melidirler. İki dünya arasındaki u-çurumu dostluk vasıtasiyle olmasa bile hiç olmazsa soğuk harbin ga-rezkârlık ve manevralarına meydan vermeden kapatmak için hiç bir /ifcyret esirgenmemelidir. Böyle bir teşebbüs batılı demokrasilerin kuv- t vetj ve temsil ettikleri dâvanın mü- j ' dafaasında gösterdikleri yılmaz iı-a- 1 de kudretinden mülhem olmalıdır.
Komünist tehdidi yayılmakta devam ] ederken hayatî seneler heba olmuş, ş tur. Kremlinin ajanları dünyanın j dört bir köşesindeki memleketlere ( girmektedir. Komünistler barış dok trin ne yalnız zahiren riayet etmek- j tedirler. Çünkü barış onların iradelerine boyun eğmek demektir. Ko- i münistler silâhların azaltılması dâ- , vasini güdüyorlar ama, dünyadaki t diğer bütün devletlerin müşterek ; kuvvetlerinden daha büyük bir or_ c duyu silâh altında tutmaktadırlar. ı Amerikalıların elinde hür dünyanın yegâne himaye vasıtası olan atom t bombasının bir taraftan menedilmesin! isterken diğer taraftan da j iyi niyetli milletlerarası bir kontrol uejviifini reddetmekte ve güçleri ye- j tebildiği kadar atom bombası imâl c etmeğe çalışmakta idiler. Sovyetler ı Biri ği ve peyk devletlerinin vâs. c hudutları boyunca devamlı bir te- j cavüz veya tehdit siyasetini kulla- y nen gene komünistlerin kendileri- v dir. ’ b
Bulgar köylüsü yeni yıl t
mahsulünden hükümete pay vermiyor
Sofya Radyosu, (Basın - Yayın) , — Bulgar Komünist Partisi Organı S /Rabotniçesko Dşlo gazetesi yeni yıl 1 Mahsulünün toplanmasına ve köy- c lünün devlet hissesini vermesi işi- t ne tahsis ettiği başmakalesinde ha- ğ len mahsulün yüzde 30 unun top- s lanmış olmasına rağmen, köylünün, r devlet hissesinin ancak yüzde birim ş teslim ettiğini yazmakta ve köylü- r lerden ve devlet hissesini toplamağa memur edilenlerden acı acı şikâyet etmektedir. r
Truman askerî şeflerle görüşüyor ı
Vaşington, (a.a.) — Truman as. 1 keri müşavirleri. Savunma Bakanı r Louis Johnson, Genelkurmay Baş- f kanı General Omar Bradley, Ordu c Kurmay Başkanı General Lawton § Collins, Hava Kuvvetleri Kurmay j Başkanı Hoyt Vandenberg ile 45 da- j kika görüşmüştür. Collins ile Van. denberg bilindiği gibi Japonya ile Kore cephesini seri bir teftişten ge. ı çirdikten sonra dün sabah Vaşing- s tona dönmüşlerdir.
Trumanın bütün askeri müşavirleri ile yaptığı toplantıdan sonra general Collins basın konferansında şu demeci vermiştir :
•iyi idare edilen, iyi teçhiz edilmiş azimli bir düşman karşısında bulunduğumuz aşikârdır. Fakat durumu müstakâr hale getireceğimize şüphe yoktur.
. Yapılacak ilk iş, durumda is-tur. Yapılacak ilk iş, durumda istikran temin etmektir. Bunda muvaffak olduktan sonra komünistleri püskürteceğiz.
Amerika Cumhurbaşkanı bu hususta korgreye fevkalâde mesaj gönd°recek Vaşington, (a.a.) — Yetkili biı- yapmanın zaruri olduğunu bildi-kaynaktan öğrenildiğine göre, Baş- recektir. kan Truman bu hafta ortasına doğru Amerikan halkına kongreye fevkalâde bir mesaj göndermek sureti ile Kore harbine karşı koyabilmek üzere gerek ekonomik ve gerek askeri sahada bir hamle daha
Ayni kaynağa göre, Truman, gönüllü kaydı ile asker toplama ve bazı ihtiyatları silâh altına alarak silâhlı kuvvetler mevcudunun arttırıl masmı istiyecektir.
Pus - Iran
münasebatı hakkında
İsrail tereddüt jçinde
ZAFER’in Abone Şartlan
Memleket içi
12 aylık ............ 28 Li
6 • 15
3 . 8
Memleket dışı
12 aylık .............
6 • .................
3 ..................
58 Lire 30 .
18 .
ZAFER’in İlân Şartlan
Başlık ............. 15 Lira
2 ve 3 üncü Sayfada Sm. 3 «
Diğer sayfalarda Sm. ...2.25
Doğum, Nikâh, Nişan, Ölüm ve Mevlût ilânları 5 santimi geçmemek şartiyle 15 lira.
Devamlı ilânlar için husus! tarife tatbik edilir
Gazeteye gönderilen evrak v* yazılar neşredilsin edilmesin ia de edilmez
İlânlardan mesuliyet kabul edilmez.
HER GÜN BİR HÂDİSE
Genç ve güzel bir kızı kurtaran mucize
Amerikan basını
| Post gazetesi «Şah ve piyon, başlığı ile şunlan yazıyor;
•Kore hakkında Amerikanın ve Birleşmiş Milletlerin aldığı karar lüzumlu ve doğrudur. Fakat bu batılı siyasetinin bir zaferi değildir. Çünkü Korelilerle harbe girişen kuvvetler Rusyaya kazanç temin et mektedir. Çün.cü Amerikanın kuvvetini bu yolda sarfetmesi Rusyanın kazanacağı bir zaferdir. Ruslar A-merıkanın kayıplarından çok şey kazanmakta ve Amerikanın kazancıyla da çok cüz’i bir şey kaybetmektedir, Atlantik memleketleri Batı medeniyetinin inkişafı ve müdafaası için üzerlerine düşen üç başlıca unsuru bugün maksattan uzak yerlerde harcamaktadırlar. Fransızlar bütün kuvvetlerini Hindiçini’ye hasretmiştir. O derecedeki Avrupanın müdafaası Fransız kuvvetinden mahrum kalmıştır. İn-gilizler Malezyada iki senedenberi komünist çetelerle savaşmakta, şim di de Amerika Korelilerle harbe iştirak etmiş bulunmaktadır. Amerikanın şunu akılda tutması lâzımdır ki Amerikanın asıl kuvveti havada ve denizdedir. Bundan dolayı Amerikanın zayıf kara kuvvetlerini, Rusların kendi kuvvetlerini iştirak ettirmedikleri uzak bölgelerde harcanması bir hatadır.
Times Herald’ın makalesinde de şöyle denilmektedir:

Amerikanın Dışişleri siyasetini zamanımızda olduğu gibi telhikeli bir zamanda bazı kimseler iyi gör. memektedirler. Halbuki tarihte daima kuvvetli memleketlerin dış siyasetlerinin hatalı olmasından dolayı çöktükleri görülmüştür. Bunun son iki misali Almanya ve Ja ponyadır. Meselâ Formoza’ya ancak şimdi tatbik edilecek olan yardım siyaseti beş sene evvel yapılmalı ı-di. Rusların Şimal Korelileri Cenup Korelilere saldırtmaları da Amerikan dış siyasetinin iflâslarından biridir. Amerika daimi plarak Rus. ların her ihtirasına boyun eğmektedir. Amerikanın siyaseti eğer Birleşmiş Milletlere dayanıyorsa bu teşkilâtın icra kuvveti olmadığı şimdiye kadar çoktan belli olmuştur. Ancak Rusların ve peyklerinin kapı dışarı edildiği ve sadece demokrat memleketlerden müteşekkil bir Birleşmiş Milletler bir işe yarayabilir. Amerika para ile dünyayı kazanmak istiyorsa bu siyasetinde de iflâs etmiş olduğu en çok dolar döktüğü Ingilterenin hâlâ bita-rafane bir tavır takınmasından bel lidır. Kore harbinin neticesinde bu hâdise bir bölgeye inhisar etse de yahutta yayılıp bir dünya harbi haline gelse de hiç bir millet bu mücadelede bitaraf kalamaz. Kore'nin ise en aşağı bir seneden beri harbe hazırlanmakta olduğu herKesin malûmu idi. Tarih bilen herkes Man-çuryayı eline geçiren her hangi bir kuvvetin Koreyi de almak isteyeceğini kestirebilmesi lâzımdı. Ruslar Amerikan Dışişlerinin yardımı ile Çini ele geçirdikten sonra muhakkak olarak Koıeye, Birmanyaya, Hiıı-vahutta yayılıp bir dünya arbi ha-diçiniye, Filipinlere daha sonrada
Şellâlenin uçurumuna yuvarlanıp kayalara asılı kaldı ve...
Bir İranlı askeri şahsiyetin dikkate şayan beyanatı Tahran, (a.a.) — Başbakan Raz-mara’nın yakını bir askerî şahsiyet Afp muhabirine verdiği demeçte ezcümle şunları söylemiştir: Kore ile mukayese edilecek o-lursa İranın Sovyet Rusyaya karşı durumu tamamile başkadır, çün kü İran ile Rusya arasında peyk devlet yoktur.
Bu şahsiyet sözlerine şunları i-
ilâve etmiştir :
Anglosakson devletleri için İranın stratejik değeri olduğuna, ayni zamanda Bakü petrol sahası tehlikeye düşeceğinden İranın kuzeyinde çıkacak bir harb, üçüncü dünya harbini Kaçınılmaz bir şekilde tahrik eder.
Bu şahsiyet düşüncelerini şöyle
tasrih etmiştir:
İranın kendini işgale girişecek yabancı bir devletin ilerleyen motorize kuvvetlerini durdurmağa yeter ne modern ağır silâhları vardır, ne de istihkâmları. İran kuvvetleri sırf hudutlarının nöbetçisi, dir ve iç güvenliğini muhafazaya yetecek güçtedir. Bütün hudutlar yeni karakollarla takviye edilmiş ve çok sıkı tarassud sayesinde şüpheli unsurların sızmaları imkânsız hale getirilmiştir.
Güney Doğu Asyadaki Fransız
ordusu
Saygon, (a.a.) (United Press) — Saygondaki Fransız askerî kaynakları buradaki 120.000 kişilik Fransız ordusunun güney doğu Asyada batılı en kuvvetli orduyu teşkil etti, ğine ve hayatı ehemmiyeti haiz bu stratejik bölgenin Çin komünistleri tarafından istilâ edilmesine karşı yegâne mânia olduğuna işaret et inektedirler. I
Zeytinliklere arız olan haşarat ' . . ---- -------------
Ayvacık, (a.a.)—Ayvacık ilçesi- niz piyadelerinin yanında yeralmak ....e_____ _______________
nin Anki, Ahmetçe, Demirci, Kaya- üzere faal vazifelere gönüllü yazıl. I Japonyaya uzanacaklardı. Bu Ame-lar, Sazlı, Kozlu, Büyük Huşun, 1 • ” ’
Behram köyleri zeytinliklerine a-rız olan ve mahsulâtı yok eden Rhynghıtes aşeresine karşı vaktinde açılan mücadelede ekiplerin 20 günlük olağanüstü gayretlerile iki yüzbin ağaç gezfrol malûlüyle ilâç lanarak mahsûl büyük bir tehlikeden kurtarılmış ve haşerat yok e. dilip savaş sona ermiştir. Mücadelenin müsbet sonunu gören köylü sevinç içersindedir. I
Trygvie’nin müracatına henüz cevap verilmedi
Tel Aviv, 16 (a.a) — İsrail Dışişleri Bakanı Moshe Sharette basına verdiği beyanatta Trygve Lien’nin müracaatı hakkında İsrail Hükümetinin henüz hiç bir karar vermediğini söylemiş ve beyantına devam ederek ezcümle şöyle demiştir.
Bizim vaziyetimiz hususiyet ar-. zetmektedir. Komşularımız bizimle barış yapmayı reddetme dedirler. Bunlardan ikisi hudutlarının dışına tecavüz etmiştir.
Birinin.tehdidi de bir vakıa olarak devam etmektedir.
Çinde kıtlık tehlikesi
Hongkong, (a.a) (United Press) — Komünistlerden alınan haberlere göre Çinde suları yükselmiş olan nehirlerin taşarak 12 milyon dönüm ekili araziyi kaplaması ihtimali ge-çen seneki kıtlıktan sonra henüz toparlanamamış olan bölgelerde cid dî bir tehlike teşkil etmektedir.
Anhuri ve Hupeh vilâyetlerinde iki buçuk milyon dönüm araziyi tamamen veya kısmen su basmış, bun dan 750.000 kişi zarar görmüştür.
İngiltere deki infilâh
Londra, (a.a.) (Afp) — Ports-mouth limanında dün infilâk eden altı mavna, Sunday Dispatch gazetesine göre Kore açıklarında haı kâta iştirak eden lngıbz harb ge. nülerine gönderilmekte olan bombanın yüklenilmesinde kullanılmakta idi.
Kadın gönüllü toplanıyor
Vaşington, (a.a.) — Deniz ve deniz piyade orduları, İkinci Dünya i Harbine iştirâk etmiş olan kadınları, I savaşa iştirak edecek denizci ve de-
mağa davet etmiştir.
Liyakat Ali Han Yeni Delhi’ye gidecek
Karaşi, (a.a.) — Pakistan Radyo, sunun dün bildirdiğine göre, Başbakan Liyakat Ali Han ın Keşmir anlaşmazlığı hakkında Pandit Neh-ru ve Birleşm ş M.lletler Ara Bulucusu Owen Dıkson ile görüşmek ü zere salı günü uçakla Yeni Delhiye | gitmesi muhtemeldir.
rikaya saldırmak için bir atlama taşı olacaktı. Diğer taraftan da Almanya, İran, Irak, hatta Türkiye saldırılmalarını beklemektedir. İskender, Sezar, Cengiz Han, Napol-yon, Hitler, Stalinden evvel gelmiş olan ve aynı siyaseti takip etmiş o-lan kimselerdir. Bu kimselerin hepsi dünyaya hâkim olmak istemişler, fakat iktidarlarının haricinde attıkları ilk adımda inkizara yüz tut-
* (Devamı 8 inci sayfada)
Ser besi Fıkra
6 defa değil 600 defa!
Dün Anakra’da yağlı güreşler vardı. Er meydanında meşhur ve tarihî Kırkpınarın pehlivanları boy ölçüşüyorlar. Burası malûm. İşin asıl şayanı dikkat tarafı bu arada memleketimizde ilk defa olarak iki kadın pehlivanımızın da güreş tutacakları söyleniyordu. Tuttular mu, tutmadılar mı?... Âcizleri dün bu satırları çişiztirirken hfc-nüz güreş de başlamamıştı. O-nun için pek bilmiyorum. Esasen mesele de bu değil..
Duyduğuma göre kadınlar bir de futbol Lakımı teşkil edecek ve bu sahada da erkeklerle boy ölçüşeceklermiş..
Havada kadın, suda kadın, karada kadın, devairde kadın.. Demirci kadın, esnaf kadın, amele kadın, şu kadın, bu kadın.....
Ve nihayet siyasette de kadın.... Anabiliyor ki ağır fakat
emin adımlarla ilerliyen kadınlık ââemi dün çok geride bulundukları erkeklerle bugün en az ayni muvaffakiyet seviyesine erişmiş, lerdir ve erkekler oldukları yerde sayarken yann da onları fersah fersah geride bırakacakları su götürmez bir hakikattir..
«Siyasette de kadın» dedim de aklıma geldi.. Zamane kadınları
fauu».
S. Ç. Meha)ed)ıâ'-
hakikaten bu sahada da büyük muvaffakiyetler elde etmiş bulunmaktadır. Memleketteki başlıca muhalefet partisinin parlâmentodaki temsilcilerine bir bakın: Hitabette olsun, mantık ve muhakemedre olsun, bilgi ve polemikte olsun Tezer Taşkırana, taş çıkartacak, onunla boy ölçüşecek kimleri var?... Yine dünün iktidarının Türkiyenin en büyük, en hareketli şehri olan İs-tanbulda, tuttuğunu koparan, müthiş hatibi sayın Meliha Av-ni değil mi idi?.. Bugün Meliha Avni ismini işitmemş vatandaş pek azken, C. II. P. İstanbul II Başkanı İlham! Sancarı tanımı-yan pek çoktur.. Eski Dışişleri Bakanı sayın Necmettin Sadak'a her seyahatinde refakat eden ve kendisine o zamanlar bazı politik direktifler vermekte olduğu söylenen Bayan Sadağı da yaba, na atmamak lâzım gelir..
Belki henüz batarlardadır. Zira aradan pek uzun zaman geçmedi: Seçimler arifesinde o zaman hem C.H.P. Genel Başkanı, hem
başbuş, hem millî gef ve, bütün bu sıfatlarına rağmen hem de sayın Cumhurbaşkanı olan ismet İnönü İzmlre yaptığı seyahatinde etrafındakllerle şöyle bir yarenlikte bulunmuştu:
(— Demokrat Partinin kaç kadın milletvekili var?.
.— Topu topu 1 taçfdcik efen-
Ya bizim...
«— 6 tanedir Başbuğumuz!..
İnönü gülümsiyerek şöyle bir nükte savuruyor:
■— O halde biz Demokratlardan 6 defa daha inkıfâpcıyız!»
Şimdiki muhalefetin sayın liderine hak vermemek elden gelmiyor. Fakat seçimleri kaybettiklerine göre her halde 6 defa daha inkılâpçı olmak az gelmiş.. İyi i^esap edememişler. Eğer 600 defa daha inkılâpçı olup İsmet İnönü namzetliğini Mevhibe İnönü’ne terketseydi, diğer adaylar da onu kendilerine örnek edinse-ler vje 48 şu kadar namzedi sade ce kadunlardan seçselerdi belki de bu âkıbete uğramazlardı.
Evet C.n.P. için 6 defa değil, 60ü defa daha inkılâpçı olmak lâ-zımgelirdl. Fakat artık iş işten geçti. İnşallah bunu bir dahaki seJere denerler...
orothy Spaıks’ın kayboluşu W hakikat olduğu kadar kor-kunç ve esrarlı bir hikâyedir. Hâdise 1942 de Amerikanın bir köşesinde cereyan etmişti.
Bir aralık güzel sarışın kızın mevzun hatlarının çayın sahilinde resmedildiği görülmüştür. Bir saniye sonra, görünmiyen bir el tarafından kaçırılmış gibi genç kız yok olmuştu.
Dorothy dostlar ile Pazarı Rocky Gorge.da Swift çayının köpüklü sularını akıttığı kayalık yere gelmişti. Üniversitenin en iyi yüzücüsü olan Dorothy çaya dalmış, yüzmüş ve kırda yemekler hazırlaiırken arkadaşlarına iltihak etmişti.
Neş'eli grup öğlenden sonra salı.İde eylenmekle vakit geçirmişti. Dönme zamanı gelince biri birdenbire sordu:
— Dorothy nerede?
Dorothy’nin biraz gerilerde kaldığı ve hâttâ bir kayanın üstünde dinlendiği hatırlandı. Ona tekrar seslenildi:
— Dorothy! Dorothy!...
Fakat cevap veren olmadı. Çayın ilerisindeki şelâleler tarandı, erkekler suya dalıp şelâlelerin yanına kadar yüzdüler, fakat genç kızın iz bulunamadı. Hâttâ erkeklerden biri ilk şelâlenin köpüklü sularına atıldı, fakat kaynıyan suların çekici kuvvetine dayanamıyarak nefessiz bir halde zor canını kurtardı. Eğer Dorothy’rin vücudu iki kayanın arasında sıkışıp kalmış olsaydı muhakka ki, onu bulmuş olurdu. '
Güzel sarışın hiçbir yerde bulu-namadı.
O zaman neş’e ile ortaya toplanmış olan \üçük grup Dorothy’nm şelâlelerin, kaynayan suların âkın tısına kapılıp sürüklendiğini ve ar-tık hayata veda ettiğ.ni anladı.
B.rkaç kişi el'an çaya dalıp aramalarına devam ederken, başkaları bir otomobile atlayıp en yakın köydeki polisi vak'adan haberdar etmeğe gitti. Bir doktorla 20 orman korucusu ile b rlikte polislerin gelmesi iki saat sürdü.
Çelik penslerle ve uzun sopalarla mücehhez olanak orada bulunanların hepsi yeniden Dorothy’j aramaya koyuldu. Bir anda polislerden biri pensi ile sert bir cisme temas ettiğin hisseder gibi oldu. Ayni yerde aramalarına devam etti ve nihayet pembe bir ipek kumaş parçası yakaladı. Bu Dorothy'n.n mayosunun bir parçası idi.
Demek ki Dorothy’nin vücudu uçurumun en dibinde yatıyordu. Şelâlenin akıntısına karşı onu oradan çıkarmak mümkün değildi. Çayın mecrasını değ ştirmeğe karar verdiler. Fakat karanlık bastığı için kurtarıcılar bu ameliyeyi sabaha tehir edeb lirlerdi. buna rağmen en ufak bir ümidin ışığı altında aramalara devam etmeğe hep birden karar verdiler.
Acele şehre gidildi, torbalar ev kürekler tedarik edildi. Torbalar kum dolduruldu. Sonra ufak ağaçç, ve fundalar kes.ildi, taşlar taşındı ve küçük bir baraj vücude getirildi. Net cede şelâlenin kuvveti a-zaldı. Başka yere akıtılan sular sayesinde şelâlenin dibi gözle görünür hale geldi.
İşte tam o andadır ki, suyun kaynaşmasını tetkik eden Whit-comb. b r insan elinin hareket ettiğini gördü. Ona yetişemediği için Whitcomb ucunda ilmikli bir ip bulunan bir sopa istedi. Bin müşkülâtla ilmiği elin bileğine geçirdi ve eli sahile doğru çekmeğe muvaffak oldu. Ondan sonra beline bir ip bağlatan Whitcomb kollarını soğuk suya daldırdı.
Buz gibi parmakların kollarına sıkı sıkı yapıştığını hissedince hay ret ve heyecan içinde kaldı.
Dorothy Sparks’m başına gelen ne idi?
Onu son defa gördükleri vakit, Dorothy, kayadan kayaya atlamak suretile şelâlenin akıntı kısmına karşı yukarı doğru yürüyeb leceği-ni kendi kendine bahse girmişti. Çayın tam ortasında ayağı kaydı, düştü ve o anda ilk şelâleye doğru sürüklendi. Bir taş parçası gibi suyun içine baş aşağı düşmüştü.
Halli imkânsız bir muamma karşısındayız. Neden kurtarıcılar gibi Dorothy’de ikinci şelâlenin kaynayan suları tarafından dibe çekilmemişti? Böyle olacağına, Dorothy yassı bir kayanın üzerine sırt üstü, kolları sarkık ve ayakları iki taşın aı asında sıkışmış olarak, takılıp kalmıştı. Ciğerleri çatlıyacak raddeye gelinceye kadar nefes almamıştı ve sonra dayanamayıp kendisini bırakmıştı.
Fakat bu ne mücize idi?
Nefes alırken, su yutmuyordu, içine çekt ği temiz hava idi. Etrafında ise sular şiddetle akıyordu. Evet inanılır gibi değilse de, bir insan vücudu kadar geniş ve kaynayan suLarla çevrili olan bu kaya parçası ayni zamanda temiz hava ile çevrili idi.
na değince ilmiği son bir gayretle bileğine geçirmeğe muvaffak olmuştu.
Bin müşkülâtla taşların arasında sıkışmış olan ayaklarını kurtardılar ve kayanın üstüne ince ve çıplak vücudunu çıkardıkları zaman Dorothy mermer bîr heykel halini olmıştı. Sonra, Dorothy gözlerini açtı; dudaklarında kuvvetsiz bir I tebessüm belirdi ve üzerine eğilmiş olan polis şaşkına dönerken boynuna kollarını doladı.
Can kurtaran polis de kendisine şunu söyledi:
Hayatımda ilk defa olarak bir cesed tarafından öpüldüm. Vav canına! az daha bayılıp sizi tekrar suların' dibine düşürecektim.
| Nakleden Tekyeli - Ban
— Nefes alıyorum, batmıyorum. Allah vere de çok geç olmadan beni bulsalar diye düşünen Dorothy'-nin dudakları kaynıyan suların 10 santimetre ilerisinde idi. Her an suların köpükleri yüzünü ve çıplak vücudunu kamçılıyordu. Dorothy okadar becelleşmişti ki, mayosu yırtılmıştı. Suyun soğukluğu ile baygın hale gelen genç kız bağırmak istem şti, fakat şelâlenin gürültüsü zayıf sesini duyurtmamıştı. I İki saate yakın bir zaman içinde kâh bayılıp ayılarak Dorothy ı Sparks bu su kafesinin içinde kalmıştı. Çelik pensleri vücudunun etrafında hissedince onları yakalamak istemişti, fakat muvaffak olamamıştı. Kurtarıcılar aramalarından vazgeçselerdi hali nice olurdu? Whitcomb’un ilmikli sopası kolu-
Hamamönü — Yeni Doğumevi Çocuk Hastalıkları Mütehassısı
• Oî. ?hsan C»n
! Hastalarını her gün 9aat 15den ; itibaren kabul eder.
) Anafartalar caddesi Kur-
; şunlu Cami karşısı No. 394
[ Bekman apartmanı. Muaye-
• nehane ve ev Tel: 15333.
Okunmuş Kitaa alınır satılır
Köşe Başı Kitapçısı Ali Rıza Özsoy
Her saat evlere adem gönderilir. Tel: 14829 (5107)
DİKKAT
Ankara halkına
| Asri mezarlıkta pahalı mezar
• yoktur. Bir kat mezar (150) lira, bir lâhit (Demir kapakla beraber) (80) lira olarak yaz ve kış fiatı-mız budur.
Asri Mezarlık Ömer Toklu . Ali Çoban
(5108)
KurtuJuyta ucuz arsa
Samur sokağında, köşe, 1542 ada 31 parselde. Müracaat: Tel 1374» Ömer Cengiz veya B. Bahri Acar tçcebeci. Yeni Acun sokak. Hayri Doğan Ap. No. 8 . (5109)
An a a Bd.dıye Bışkanbğından
1 — Bahçeler Müdürlüğü kamyonları için alınacak 15 adet dış ve 15 adet iç lâstiği açık eksiltmeye konulmuştur.
2 — Muhammen bedeli (3144) üç bin yüz kırk dört lira (35) o-tuz beş kuruştur.
3 — Teminatı (235) iki yüz ot uz beş lira (82) seksen iki kuruştur.
4 — Teminat Belediye Veznesine yatırılacaktır.
5 — Şartnamesj her gün belediye tutanak müdürlüğü kaleminde görülebilir.
G — tholesi 31/7/1950 Pazartesi günü saat 16 da belediyede toplanan komisyonda yapılacaktır.
7 — İsteklilerin belli gün ve saatte belediye komisyonuna başvur-maları__________________________________________(4870)—-(1046)
Kırşehir P. T. T. Müdürlüğünden
1 1 — 1500 lira aylık muhammen bedel 1350 lira geçici teminatlı
1500 lira idarenin kefâletli yaz kış karşılıklı iki oto ile haftada üç gün Mucura gidip gelme şartile Kırşehir - Ankara arasında her gün se-ferli 1950-1951 yılı posta taşınması 10/7/1950 de 15 gün süre ile kapalı zarf usulü eksiltmeye konulmuştur.
2 — Eksiltme 26/7/1950 günü saat 15 de Kırşehir P. T. T. Müdürlüğünde yapılacağından istekliler şartlaşmayı Kırşehir Posta Müdürlüğünde görüp geçici teminatlarını yatırmakla beraber kanuni ı ikâmetgâh sahibi olduklarını, iktidar derecelerine güvenilir ve iyi hal sahibi bulunduklarına dair belgelerini taşıyan teklif mektuplarını eksiltme saatinden bir saat önceye kadar komisyona yetiştirmeleri ilân olunur. (4814)—(1009)

BÜYÜK Ma gazanın 1 — Ucuzluk, Zerafet, Yeniliklerini, 1 — Yerli, Avrupa kumaşlarından Askeri Sivil yapılan ısmarlama elbiselerini, 1 — Her türlü giyim efyasının fiat, deşer ve modellerini mutlaka görünüz. NOT: FİATLARIMIZ KATİYEN MAKTUDUB Adres: Adliye Sarayı karşısı İkinci Anafartalar Caddesi No. 300

Sayfa: 4
r,7 m
ZAFER
18 - 7 -1950
FATİH
0 halde şu giizel gemihi feda edeceğiz demek
— 208 —
Kösler, nakkareler, nefirler çalınıyor, nâralar atılıyor, denizin yüzünde mahşeri andıran bir hareket kaynaşıyordu.
Bir anda yelkenler açıldı, yüzlerce, belki binlerce kürek denizin sakin yüzünü tırmaladı. Birbirinin bordasına sürünerek Türk gemileri demirlerini aldı ve bir kaplan gibi denize açıldı.
Sultan Mehmet olduğu yerde hiç kımıldamadan Türk donanmasının hareketini takip ediyor, zaman zaman, Marmaradan geldiği haber verilen düşman gemilerinin görünmesini bekliyordu.
Türk gemileri Kızkulesi önünden manevra yaparak Marmaraya doğru süzülürken uzaktan adaları sağına alarak gelen bir yelkenil göründü. Onu bir diğeri, bir ü-çüncü ve beşinci takip etti.
Sultan Mehmet şimdi asabiyetinden, telâş ve acelesinden ne yapacağım bilemiyordu. Aynı zamanda İstanbul tarafında da sonsuz bir hareket göze çarpmakta i-di. Barbarea djenilen şimdiki Sa-rayburnu sırtlarında bir mahşerin kaynadığı görülüyordu. Hemen bütün BizanslIlar, kadın erkek, çoluk çocuk sahile dökülmüşler, geleceği bildirilen yardım gemilerini görmek için heyecan ve sevinç ile bekliyorlardı.
Nisan ayının yirminci günü...
Sabahın saat onu... Dolmabah-çe sarayı önlerinden kalkan Türk gemileri şimdi Sarayburnunu kıvrılmak üzere...
En büyük gemi önde... Bu geminin cesur ve atılgan bir kumandanı da... Flaktavielas (1)...
Büyük geminin flâmaları sallandı... Şişirilmiş yelken arasından işaretler seziliyor...
Flaktevelas, diğer gemilerin a-mirallerini çağırıyor.
Ve derhal sandallar indi, kısa bir zaman içinde büyük Bizans gemisinin kaptan köprüsünde kaptanlar toplandı. Üç Cineviz gemicinin kumandanları şunlardı:
Moris Kattanco, Dominik de Noire. Matist de Felisiano.
Gemiler son süratiyle, rüzgârla şişen yelkenlerin kuvvetiyle İstanbul üzerine akıyor.
Şimdi Bizans gemisinin kaptan köprüsündeyiz.
Kattanco asabi adımlarla geziniyor ve durmadan uzaklan seyrediyor.
— Ne yapacağız?
Diye sordu. Fellisıano cevao verdi:
— Tam yolla gidiyoruz.
— Evet...
— Rüzgâr çok kuvvetli.
— Yani azizim Fellisiapo ne demek istiyorsun?
— Demek istiyorum ki vaziyet müsaittir.
—• Fikrinizi izah ediniz.
— Eğer rüzgâr böyle devam e-derse...
— Devam ederse?
— Karşımıza gelecek Türk gemilerini ok gibi yarıp geçebiliriz.
— Nazariye olarak öyle... Ya rüzgâr durursa...
— Bu bir talih meselesidir.
— Her şeyi talihe mi bırakaca. ğız?
— Bilâkis... Mücadele edeceğiz-
— En az üç yüz veya dört yuz Türk gemisi vardır diyorlar.
— O halde senin fikrin ne?
— Dominik dostumuz ne fikirdedir?
Dominik düşünceliydi:
— Bir çıkmaza giriyoruz galiba.
— İzah ediniz.
— Geriye dönmek muvafıktır. Aksi takdirde...
— ??
— Barbarea (Sarayburnu) önüne geldikten sonra geriye dönemeyiz.
— Azizim Dominik... Buraya kadar esasen böyle bir kararı düşünerek gelmiş değiliz...
— O halde şu güzel gemileri feda edeceğiz demek.
— Hiç de bu kadar bedbin olmağa lüzum olmasa gerek...
— O halde fikrini sen söyle?...
Flaktavelos ayakta idi. Bir kaç kere kaptan köprüsünü adımladı. Sonra uzaktan sis içinde görünen Türk gemilerini iyice süzerek cevap verdi:
— Dostlarım... Buraya kadar geldikten sonra geri dönemeyiz. Halbuki uzaklarda Türk filosunu görüyorum. Kıkulesi öznlerinde müthiş bir filo bizi bekliyor sanırım. Şimdilik rüzgâr bizimle beraberdir... Böyle devam ederse, bizim gemilerimizden daha küçük olan Türk gemilerini yarıp zincir önüne varabiliriz. Aksi takdirde, yani rüzgâr Sarayburnu ö-nünde kesilirse her şey talihe bağlı kalır. O takdirde dişimizi, tırnağımıza takarak, ya zafer, ya ölüm diyerek boğazlaşmaktan başka çare kalmıyor. Bana kalırsa mutlaka mücadeleye girişmeli-yiz. Galip de gelsek, mağlûp da olsak BizanslIların kuvvei mânevi-olunur vİikseltrnis oluruz. Onla-
ra, daha buna benzer bir çok yar dunların gelmekte olduğunu duyurmuş oluruz...
Derin bir sessizlik oldu. Vakia bu beş gemi de silâhlı idi. Sonra bordaları yüksekti. Türklere karşı faik idi. Fakat sayıca az idiler.
Nihayet karar verildi. Kaptanlar gemilerine geçtiler ve bir anda şu emir verildi?
— Tam yolla ileri!!...
Rüzgâr hakikaten çlelice esiyor ve Hıristiyan gemilerini parçalar-casına şişiriyordu. Ve gemiler müthiş bir süratle Sarayburnuna doğru geliyordu.
Sultan Mehmet, denize açılan Türk filosu kumandanı Baltaoğ-lunun arkasından bağırmıştı:
— Eğer muvaffak olamazsan, sağ dönme!...
Ve Baltaoğlu, muhakkak muvaffak olmak veya ölmek niyetiyle denize açılmıştı. Saat sabahın on biri şimdi...
D'enizin üzeri yüzlerce gemi ile dolu... Tahmine göre Türk gemilerinin sayısı elli ile yüz elli arasındadır. O zamanın müverrihleri Türk gemilerinin sayısı hakkında birbirinden çok farklı adetler vermektedirler. ..
Fakat bu sayının, Bizans müverrihlerinin dediği gibi yüz elli büe olmadığı muhakkaktır. Aynı zamanda bu gemilerin çoğu bugünün mavnaları kadardı, içlerinde bir kaç tanesi büyükçe idiyse de, düşman gemilerine nazaran onlar da ço]c küçük idi.
Hıristiyan gemilerinin en büyük rucheniyeti bordalarının yüksekliği idi. Türk gemilerinde usta tayfa yoktu. Çün.(ü daha Türk gemiciliği acemi idi.
Gemiler tıklım tıklım kara askeriyle, yani yeniçerilerle doldurulmuştu.
Bu askerler sonsuz bir sevinç ve neş’e içinde çılgınca bağrışıyordu. Kösler, nakkareler davul ve dünbeleklerin sesleri denizin yüzünden süzülerek sahillerde yayılıyordu.
Türk filosunun Sarayburnunu istilâ eden ve zafer neş’esiylte etrafı çınlatan vaveylâsı, deniz harbini seyretmek üzere toplanan BizanslIlar arasında müthiş bir su-kutühayale sebep oldu.
İmparator içini çekerek söylendi: 1
Sağlık Bahisleri
Sağlık işlerimize dair düşünceler
Dokuzuncu Büyük Millet Meclisinin faaliyete başladığı
günlerde Sağlık Bakanı Prof. Nihat Reşat Belger Meclisteki ütün hekim milletvekillerini, yurt sağlık işlerindeki aksaklıkları ve düzeltme yollarını inceleme;; üzere hususî bir toplantıya çağırdı ve konuşmaların da parti mülâhazaları dışın, da yapılacağını evvelden vaadetti. Fakat toplantıda hekimler bu vaade sadık ka'lmıyarak bir çok işler gibi, sağlık işlerinin de politikaya âlet edilerek bozulduğundan bahsetmişler, bu ittihama karşı bazı hekim milletvekilleri de, sağlık işlerimizde bir çok başarılar olduğunu, bunun farkedilebilmesi için 1923 Türkiyesi ile 1950 Türkiyesinin sağlık durumlarını mukayese etmenin kâfi olacağını ileri sürmüşlerdi.
Şekle ait bu görüş ve temennilerimizden sonra iki tarafın iddiaları üzerinde de biraz duralım. Demok-
rat meslektaşlarımızı bu kadar sert konyşmıya sevkeden kuvvetli âmiller var mıdır, acaba sağlık işlerimiz hakikaten parti mülâhazalarına
feda edilmiş midir? Bu suale maa-
lesef, .Evet» cevabını
vereceğiz.
Paıti gayretinin daha üstün tutul-
ması sağlık işlerimizin ihtiyaç ve imkân nisbetinde gelişmesine bü. yük ölçüde engel olmuştur. Bu vadide bazan o derece ifrata varılmış, tır ki, partiyi, particiliği ilgilendir-miyecek meseleler dahi bu nokta-
dan mülâhaza iedilmiş, alınan karar da partiyi küçük düşürmüştür. Bu haller işlerin her şubesinde ve ka-demesinde az çok hissolunur.
«Görülen lüzum üzerine» diye alman kararlarla mesleğine candan bağlı, her ş|eyini yurdun sağlığına vakfetmiş insanlar gafil ve hattâ suçlu duruma düşürülmüşler, en salâhiyetli ağızlar muhitine faydalı hekimden ziyade, emirlere körü körüne uyan hekimlere ihtiyaç bulunduğunu, icabında her yolsuzlu, ğu ört bas etmenin, sükûnetle karlamanın akilâne bir hareket hattâ mecburiyet olduğunu söylemekten çekinmemişler ve vicdanlı hekimleri dehşet içinde bırakmış-
— Eğer bir mucize olmazsa fe- j lâket muhakkaktır... '
Franzes, cevap verdi:
— Belki bir mucize olabilir... |
Notaras söze karıştı:
— Haşaetpenah... Benim burada durmam mânâsız olur. Ben Haliçteki filomuzun başına gitmeliyim. Eğer İsa bize acırsa belki bu gemiler zincir önüne kadar gelebilirler. Bu takdirde onlara zincir önünde yardım etmek ica-beder.
İmparator yeis içinde kıvranarak cevap verdi:
— Hakkın var Notaras... Sen filomuzun başından ayrılma... Bu müthiş Türk'ün bir dakikada neler düşündüğünü bilemeyiz.
ir (Devamı var)
Bu arada yolsuzlukları bildiklerini, fakat doğru yola sevketme im. kânlarından mahrum bulunduklarını itiraf eden mesul şahsiyetler de görülmüştür
(1) Barbaro, Kristovolos, Sakızlı Lenardo’dan...
Bir çok lüzumlu ve önleyici tedbirler yalnız parlak vaidler halinde gazete sütunlarını, kimsenin mü himsemediği tamimler halinde dosyaları süsltemeğe yaramıştır. Meni, leket sağlık teşkilâtında birer âbide olan kıymetli şahsiyetler sebebi an laşılamaz ve hekim olmıyanlara da hi iç acısı olacak şekilde bertaraf edilmişlerdir. Ctezanın evvele alınıp tahkikatın sonraya bırakılması, buna mukabil sanığın veya suçlunun «tecziye edildi» diye taltif edilmesi inanılamıyacak kadar garip, fakat acı hakikatlerdir. Saydığımız bu haller, sayıları belki her meslekte bulunacak kadar az olan meslek ve insanlık vâsıfları gayri kâfi sağlık mensuplarının cüretini arttırmış, bu gibilerin millete ve memlekete karşı işledikleri suçlar, temiz, vicdanlı ve yürekleri yalnız n^eslek, memleket aşkıyla çarpan hekimle.
— İşte bu fena!... Diye gülümsedi.
— İyi ama, onun saklı olduğu yeri siz biliyorsunuz, Madam.
— Ben mi!... Aman Allahım!... Hiç bilmediğim halde benim bildiğimi iddia ettikleri neler yok ki!... Bahsedildiğini asla işitmediğim kapak ve yay da bunlar me-yanına dahil...
Kraliçe, Şövalye ile âdeta alay eder gibiydi. Ama, Boröver de öyle sabır ve tahammüllü adamlardan değildi... Katerinin yanına sokuldu ve kıvılcım saçan gözlerini onun gözlerine dikerek sert bir sesle:
— Kapak mevcuttur... Belki bir kaç adım ilerimizdedir... Belki de onun üstünde bulunuyoruz şimdi... Onun nasıl açıldığını da yalnız siz biliyorsunuz... Size sadece: .Kapağın bu genç kız için açılmıyacağını ümit ederim... sizin için de... ümit ederim, demek için geldim.
İsyankâr bir hiddetle sıçrayan Katerin:
— Saçmalıyorsunuz! diye haykırdı.
Boröver, şiddetle:
— Ümit ederim ki açılmaz... Ama her şeyi hesaba katmak lâzımdır... dedi.
Hiddetli hareketi geçmişti. O ciddî ve soğuk tavrı ve biraz alaycı sesiyle sözü:
— Size şunu haber vereyim ki Madam, eğer bu felâket vukua gel miş olsaydı, biraz evvel bahsettiğimiz o tevkif işine başlamakla hem müteessir olacak ve hem pek büyük bir şeref kesbedecektim... diye bitirdi.
Bu defa, artık pek açık ve kati bir lisanla konuşuyordu. Katerin, onun cebinde Kral tarafından im-
Tazan: MİŞEL ZEVAKO
— 82 —
r—

rin feragatli çalışmalarını gölgelen-dirmiştir.
Sağlık harita ve kadrolarında görülen müesseselerin bir kısmı is-mten veya hayalen mevcut denecek durumdadır, veyahut gördüğünüz muazzam bir müessesenin çalışma sistem ve zihniyetini yakından incelediğiniz vakit hayret ve dehşete düşersiniz. Bu cins müesseseler yur. dun uzak köşelerinde bulunduğu gibi büyük merkezlerde de her türlü murakabeden azade olarak mutat -sızıltıya meydan vermemek» usulünde çalışmalarına devam ederler... I
Başarılan sağlık işleri hakkında Mecliste ve gazetelerde' yapılan açıklamalar, istatistiklerde gösterilen rakamlarla asıl hakikat karşılaştırılınca yapılan mübalâğanın ilim ve mantık hudutlarını çok aştığını görürsünüz.
Sağlık Bakanlığı merkez teşkilâtının bir çok defa birbirinden, hattâ kendi bürosunun icraatından habersiz şubeler halinde çalışması, il teşkilâtının bir çok yerlerdle gayretini yalnız merkezi memnun ede. cek sorgu suale meydan vermiyecek bir çalışmaya hasretmesi, sağlık mevzuatının yurdun imkân ve şart lan gözönünde tutulmadan, hattâ bazan mütenakıs yükümler halinde hazırlanmış ve her yerde ayrı tarzda tatbik edilir olması da bunlara eklenirse, sağlık işlerimizin idare edilmekte bulunduğu sistem hakkında umumî bir fikir edinilmiş o-
Bütün bu düzensizliklere yalnız particiliğin âmil olduğu iddia edilemezse de yukarı kademelerde menşeini buradan alan ortalığı günlük güneşlik gösterme temayülüne aşağı kademelerde yukarıya yaranmak, mevki ihtirası, şahsî menfaat, korku gibi âmiller de eklenirse bu zihniyetle sevkedilen her iştte alacağı gibi randımanın ne derece düşük, yapılanların da yapılması mümkün olanlar yanında ne kadar sönük ve cılız kalacağı anlaşılır.
Şimdi burada bir nebze durup Demokrat bir milletvekilinin yukarıda bahis konusu yaptığımız toplantıda sarftettiği bir cümleyi ele alalım: Eğer bu emekli profesör, bütük bu yolsuzlukları eşsiz Türk inkılâbının sinesinden fışkıran genç Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığına yakıştıramamış ve yeni Bakanı da bu hallere meydan ver. miyeoek bir teşkilâtın kurucusu olmak temennisiyle selâmlamışsa, sayın profesörle beraber olmıyacak Türk he.ûmi bulunmamak gerekir kanaatindeyiz.
Yukarda umumî olarak temas et-
tiğimiz hatalara ait canlı misal ve vesikalarımızı başka bir yazıya bı-
rakarak bugün bunlardan bir ufak
örnek zikredelim:
Dokuz ilçesi, Suriye ve Irak devletleri ile geniş hudutları bulunan Mardin vilâyeti cenuptan gelecek bulaşıcı hastalıklara geniş bir giriş kapısı teşkil ettiği halde üstünde çok durulan koruyucu hekimlik bakımından bir temizleme, karantina
GÜZEL FİYORANDA
ı
Çeviren: RAGIP RIFKI
zalı bir emir bulunduğunu ve bu emir ahkâmını tatbik etmek onun elinde olduğunu anladı. Dişlerini gıcırdattı. Duçar olduğu hakaretin birinci sebebi olan Fiyoren. da’ya emri imza eden oğluna ve bu emir ahkâmını tatbik etmek vazifesini üzerine alan Boröver'e karşı hissettiği hiddet ve nefret pek müthiş oldu. Eğer bu üç kişiyi bir hareketle mahvetmeğe muk tedir olabilseydi buna derhal teşebbüs etmekte asla tereddüt eylemezdi.
O, hafif bir ümit parıltısı baki kaldıkça mağlûbiyetini itiraf edecek bir kadın değildi. Bütün azametiyle doğruldu ve tarif olunmaz bir haşmetle:
— Kralının anasına el uzatmağa kim cesaret edebilir? Dedi.
Ama, Boröver de, onun müte-azzımane tavırlarına boyun eğecek, ehemmiyet verecek adam değildi. O da, insanı donduran bir tavırla cevap verdi:
— Ben, Madam... Bu çocuğun başına bir felâket gelecek olursa şu gördüğünüz el yakanıza yapışacak ve hiç bir insan kuvveti sizi o elden kurtaramıyacaktır.
Gayet kısa bir an birbirlerine baktılar: Katerin, kan çanağına dönen ateşin gözleriyle, şövalye de insanı kahreden o hışımlı tavrıyla...
Katerin, bu bakış altında gözle-
rini çevirdi ve başını eğmeğe mecbur oldu.
Boröver, onun mağlûp olduğunu gördü. Sesi biraz tatlılaştı:
— Maksadımı anladığınızı görüyorum, Madam. Artık o kapağın açılmıyacağına şimdi eminim....
Döndü ve Katerinin de işitmesi için biraz yüksek sesle:
— Gidiniz, Fiyorenda., korkmadan Kraliçeyi takip ediniz. Hiç bir tehlikeye ' e felâkete maruz kal-nııyacak^iûiz... dedi.
Ve sanki, yavrucağızın gözlerinde gördüğü endişeyi teskin etmek istiyormuş gibi:
— Evet, filhakika, benim yapacağım en doğru şey, saraydan çıkacağınız âne kadar sizi terket-memektir... Ama, Kraliçeye karşı hakareti tezammun eden böyle bir şeyi yapamam... Hiç bir şeyden korkmayınız diyorum size... sözlerini söyledi.
Sonra, Katerinin önünde eğildi ve içinden:
«Kraliçe, kendisine savurduğum tehdidi hiçe sayarak fenalık etmeğe cesaret edemiyecektir; buna eminim, diyerek yürüyüp gitti.
Maatteessüf, Boröver aldanıyordu.
Katerin korkmuş, son derecede korkmuş idi. Fakat, Boröver’in gittiğini görünce düşündü... Eu düşüncesinin neticesi olarak içinden:
merkezine, ufak bir lâboratuvara değil hakiki mânasiyle bir hastaha. neye henüz kavuşamamıştır. Vâkıâ kapı, çerçeve, sıva gibi kısımları senelerce tamamlanamamış bir hastane binası mevcuttur. Fakat senelerce operatörsüz, tek bir doktorla idare edilen bu hastanle bir sene ev.
vel uzun zaman tamamen doktor-
Bellamy Cinayeti
—— ZAFER İN POLİS TEFRİKASI ______
Yazan: Frances Noyes Hart Çeviren; S. Yazıcıpğhj f
— 81 —
suz kalmıştır. Operatör ve dahili-yeci gibi en esaslı mütehassısları bulunmıyan bu hastaneye iki sene evvel bir röntgtenci tayin edilmek gibi bir garabet de gösterilmiş, fakat kendisinden başka hekim bu-
lunmadığını haber alan röntgenci
arkadaşımız da haklı olarak gelmek
ten istinkâf etmiştir. Bugün iki doktoru, fakat kışın koğuşlarını ısıtâcak odunu kömürü bulunmi-
yan bu sözde hastanenin son zamanlarda verem savaşı tahsisatından idare edilmek üzere Bakanlığın emrine geçtiğini duyduk, bunun ne dereceye kadar doğru bir hareket olduğunu bilmem|ekle beraber bildiğimiz bir şey varsa o da bu hastanede faaliyette bir röntgen cihazı ve pnömotoraks âletinin dahi bulunmadığı ve hava verilerek tedavileri çok mümkün veremlilerin âlet bulunmadığı ileri sürülerek geri çevrildikleri veya başka illere gönderildikleridir. Hastahanenin yıllardır süregelen bu halinden dolayı Mardin ilçe ve köylerinin en ağır hastaları ta Diyarbakıra, Gazi
antebe, hattâ daha acısı Suriye şe hirlerine gitmek mecburiyetinde kalırlar. Mardin’in yıllardır millet vekili bulunan sayın Dr. Aziz U-ras’ın memleketinin bu derdini bil-
mediğine ve bu durumu karşısında acı duymadığına inananlayız. Çok muhtemeldir ki ilgili makamlar nez dinde bu hususa dair bazı teşebbüslerde bulunmuş olsun. Fakat ne çare ki teşebbüslerini bekîenen ne-
tice elde edecek derecede i'eri gö-
türmemiş ve işaret ettiğimiz bu sınır ili olmak hususiyetiyle ayrıca bütün memleketi ilgilendiren durumu ilgililere haykırıp duyurtama-mıştır. Gayret ve faaliyetini son seçimlerde yakından görüp işittiğimiz sayın meslekdaşlarımızın yapamadığı bu açıklamayı demokrat meslekdaşları yamışlarsa hiddet değil şükran duyması daha kadirşinas bir hareket olurdu.
Son olarak bir de bu toplantıda Halk Partili hekimlerin ileri sürdükleri mütalâaları inceliyelim: Gazetenin yazdığına göre bu mes- ' 'ekdaşlarımiz (Sağlık işlerimizdeki başarılar inkâr mı ediliyor?) diye sormuş ve bu başarıları görmek için 1923 Türkiyesi ile 1950 Türkiyesinin sağlık durumlarını mukayese etmenin kâfi geleceğini ilâve etmişler. İtiraf etmek lâzım gelir ki bu arada iyi işler de başarılmamış değildir. Fakat yapılanların anlaşılabilmesi için yukarıda zikredilen iki tarih arasındaki sağlık durumunun mukayesesi pek isabetli ve faydalı bir yol olmasa gerektir. Bu tavsiye Beyazıt meydanına milli bayram j günlerinde asılan (Düne bak, bugü- ! nü anlarsın) vecizesinın sağlık işlerimize tatbiki demektir. Zamanında kıymetli olan bu cümle zannı. mızca- bugün fazla eskimiş ve hâdiselere uymaz bir duruma gelmiştir.
* (Devamı 8 inci sayfada)
mesi ihtimaliydi. Belki ıbana İhtı- | yacı vardı da ben onun nerede g olduğundan haberdar değildim, t Derken, brdenbire Sue’nün acele I etmemi tenbih ettiğini hatırladım. ’ Belki o bana bir ipucu verebilirdi.. Deli gibi garaja koştum. Çılgın I gibi tekerleği değiştirdim. Bütün 1 ıbu işleri ancak yedi sekiz dakika I içinde yaptım; ve dört beş dakika j içinde ae Sue’nin söylesiği arkaf yolda bulundum. Arabayı müthişi bir süratle sürüyordum.
— Bu yol nerededir, Bay Bella. [ my, tarif eder misiniz? [
— Tamamiyle anlatabilecek mi-| yim, bilmiyorum. Rosemont şeh-5 rini ana şoseye rapteden ve La-| kedale’e giden River Road’a mu. ı vazi ufak bir yoldur. Sue’lerinl evinden iki üç yüz metre kadar] geride kalır. ,
— Bu arka yola geldiğiniz za-| man Bayan Ives orada mıydı? I
— Evet, beni bekliyordu. Biri iki dakika evvel gelmiş olduğunu! söyledi. Mimi’ye bir şey olup] olmadığuıı sordum. Ne Demek] istiyorsun, ne olabilir, diye cevap | verdi. Ben de belki başına bir ka-| za gelmiştir diye deliye döndüğü-] mü, Conroy’lara telefon edip ora.l ya gitmediğini öğrendiğimi söyle-1 dim. O zaman, -demek Elliot’un I hakkı varmış- dedi. Bunlar* söylerken otomobilin yanında kaldı-] rımın üzerinde duruyordu. Birden! bire içeriye atladı. -Bizi burada] görmeseler iyi olur. Çabuk River Road’a çıkalım, Mimi’nin başına , ıbir kaza gelmedi, Steve, merak I ’ etme dedi. »Meyva Bahçeleri» nde N Pat’la buluşmağa g-tmiş diye ilâ- ı ve etti. Beynime bir şey vurulmuş • gibi oldu, ayııi zamanda o kadar ■ büyük, o derece hesaba sığmaz bir ferahlık duydum ki, kahkahalarla gülmeğe başladım. Belki size garip gelir, ama hakikat bu. Ben gülerken, Sue, »Gülme Steve, bu iş haftalardır devam ediyor, ne seni, ne de beni seven yok. Onlar ıbirbirlerini seviyorlar.» dedi. Ben de, »bundan daha budalaca bir yalan uydurulamaz. Buııu sana kim söyledi, Elliot mu?» diye sor-
— Bu muhavere esnasında otomobilinizi sürüyor mu idiniz?
— Evet, evet, oldukça ilerlemiştik. Sue otomobile atlar atlamaz harekete geçmiştim. Devam edeyim mi?
— Rica ederim.
— Bütün muhavereyi anlatayım mı?
— Bayan Bellamy ile Bay Ives hakkında söylenenlerin hepsini.
— Pekâlâ. Söylediklerinin maalesef yalan olmadığını, haftalar, dır, Meyva Bahçelerinin bahçıvan köşkünde buluşmakta devam ettiklerini, Farıvel’in olanları gözle riyle gördüğünü anlattı. Farıvell’ in gördüklerinin zerre kadar kıymeti olamıyacağını, hattâ kendi
S gözlerimle görsem, böyle bir şeye ] inananııyacağımı söyledim. Hattâ, Fanvell’in bu hikâyeyi anlatırken p sarhoş olup olmadığını sordum. ' Evet, sarhoştu, zaten sarhoş olma. J saydı anjatpıazdı, dedi. Ben de L Elliot’un Mimi’ye deli gibi âşık ol-f duğunu bilmiyor musun diye sor-f( duın. Seıı ondan daha ziyade deli-İ. sin, sana apaçık bir hakikatten ) bahsediyorum, inanmıyorsun. Din
İçmiyorsun, diye darıldı. Ben, sen ne söylersen dinlerim, fakat ha-j kikat denilen şey, işitilen şey delk ğil, inanılan şeydir, diye cevap fi verdim. Mimi’nin beni sevmediğimi ne inana mam, dedim. Peki o hal-f de, Mimi şimdi nerede? diye sor-\ du. Sinemadadır, belki yolda bir ı\| tanıdığına rastgelmiştir. Otomo-■ bitlerine alıp götürmüşlerdir, bel-m ki de Conroyların arabasında yer l| yok diye yürümüştür, ded-m. Hayır, sinemada değil, bahçıvan köşkünde Pat, bekliyor, diye ısrar etti. I’eki, Pat da kendisiyle buluşmağa gitti mi, diye sordum. Hayır, bu sefer gitmedi, dedi. Niye böyle zannediyorsun, dedim. Zannetmiyorum, biliyorum, diye cevap verdi. Sonra, ben de hatırladım, a, evet, Dallas’lara pokçr oynamağa gitti, değil mi? diye sordum.. Evet, oraya gideceğin’, söyledi. Nasılsa bu sefer plânları., ııı tatbik edemediler, bir mâni çıkmış, ben de haber aldım, dedi.
Sonra, beraber kaçmağı t-ısav-vur ettiklerini, ve beni de bu sebepten aradığını, çünkü kendisi nin kocasından ayrılmağa katiy-yen niyeti olmadığını, belki benim müessir olarak Mimi’yi bu işten vazgeçirebileceğimi ümit ettiğini söyledi.
O esnada River Road’a gelmiştik, Lakedale’e doğru ilerliyorduk. Sue, bu gecelik bu kadar saçma kâfi. Zaten henzinimi?, de azalıyor. Ben sana yapılacak şeyi söyliyeyim. Sinemaya kadar gider Mimi’yi alırız, şayet sinema dağılmışsa, sen benimle beraber bizim eve kadar gelirsin, Mimi’yi gözlerinle görürsün. Bütün bu dediklerini kendisine anlatırsın, ne derece budalaca bir fikre saplandığını anlar, uslu bir çocuk gibi, yahut rabıtalı bir hanım efendi gibi cezana katlanırsın. Kabul mu? dedim. O da, kabul, diye cevap verdi.
O kadar ağır ilerlemişiz ki, Lakedale’e geldiğimiz zaman saat dokuzu geçiyordu. Benzin istasyonunda önümüzde iki üç kişi sara bekliyordu. Cumartesi akşamlan hep böyledir, bilirsiniz. Sue susa- . nııştı, pompanın başındaki adaıAj dan su istedik, getirdi. Bu adann* gayet iyi hatırlıyorum. Çünkü göze çarpacak derecede kırmızı saçlı idi. On dakika kadar benzin almak için orada durduk. Saate bak tını, hareket ederken dokuzu yir. mi geçiyordu. * (Devamı var)
«Eğer onda, beni tevkif etmek emri olsaydı, muhakkak gösterirdi bana ve hiç olmazsa bu dehlizin nihayetine kadar bizimle beraber gelmediği isterdi. Böyle bir arzuda bulunmadı... Bu da, kendisinde öyle bir emrin bulunmadığına delâlet eder...» dedi.
Boröver’in uzaklaşmasını, ses erimi dışına çıkmasını bekledi. O vakit, sadeces
— Haydi... Diyerek yürümeğe başladı.
Fiyorenda da onu takip etti... Bu sahne onu perişan etmişti. Şimdi, Katerinle beraber onun ibadet odasına girdiği zaman hissettiği endişeden daha fazla bir .üzüntü içinde idi... Hissiyatını söylemeğe, fikrini bildirmeğe cesaret edememişti. Fakat, kendisini dinleyebilmiş olaydı, Boröver onu böyle bırakıp gitmezdi.
Kız, düşünmeğe vakit bulamadı. Henüz on adım kadar yürümüşlerdi ki, Katerin durdu ve sanki yorulmuş gibi duvara dayandı.
Fiyorenda da durduç onun keyfi yerine gelmesini bekledi.
Birdenbire, oldukça kuvvetli bir mandal gürültüsünü andırır bir gürültü işitti ve bir kaç adım
ilerisinde, yerdeki döşeme taşla- I rından birinin sallanıp düştüğünü ( gördü. |
Katerin, korkunç derecede sâ-— Kapak açıldı... dedi. |
Fiyorenda’yı bileğinden tuttu ve açılan deliğin yanına geldiler. Parmâğiyle deliği kıza gösterdi

— Görüyorsunuz ya, orada bir uçurum yok, dedi... Yalnız, oldukça dik, dar bir merdiven var... Bir merdiven uçurum, değildir...
•jt (Devamı var)
I

Sayfa: 5
«S S "S S
w, '*)
: üt.
■•11,
“ı -y i
İzmir Yollar 2 inci Bölge Müdürlüğünden
1 — Eksiltmeye konulan iş: Kütahya ilinde şube atölyesi yapımı olup keşif bedeli 67029 lira 92 kuruştur. (Altmış yedi bin yirmi dokuz lira doksan iki kuruştur.)
2 — Eksiltme 4/8/1950 tarihin e rastlayan Cuma gunu saat 11 de Bornova Mersinlisinde bulunan Yollar 2 nci Bölge Müdürlüğü ‘hydcınrtn kapalı zarf usulü ile yapılacaktır.
3 _ Eksiltme evrakı 3.35 kuruş mukabilinde Bölge Müdürlüğün
®aen alınabilir.
4 — Eksiltmeye girebilmek için:
a) İsteklilerin bu iş öneminde bir işi iyi surette başarmış olduklarını ispata yarar belgeleri bölge müdürlüğünden alacakları tanıtma beyannamelerine (Müteahhit ehliyet beyannamesi, müteah hit plân ve teçhizat beyannamesi) bağlamaları ve yeterlik belgelerini isteme dilekleriyle birlikte eksiltme gününden en az üç gün önce yazı ile bölge müdürlüğüne müracaat ederek bu iş için yeteri k belgeleri almaları.
b) 1950 Ticaret Odası belgesini haiz olmak.
c) 4601 lira 50 kuruş (Dört bin altı yüz bir lira elli kuruş) geçici teminat yatırmaları.
5 — isteklilerin 2490 sayılı kanun hükümleri gereğince hazırh-yacakları yükleme mektuplarını ekş itme günü en geç saat (10) a kadar makbuz karşılığında komisyon reisliğine vermeleri lâzımdır.
Postada olan gecikmeler kabul edilmez._________(4923)—(1062)
Devlet O man işletmesi Elâzığ Müdü lüğünden
Beyşehir D. Orman İşletme Müdürlüğünden
Balyaiı kuru ot alınacak
Sat. Al. Kom. Bşk. Çankırı (460)
.... yauaul V*OV/
1 — Kastamonundaki birliklerin hayvanatı ihtiyacı için (324) ton

Yapılacak iş: Odun nakil, istif ve imâl işi.
Mahal ve mevkii: Sansa istasyonundan Fırat kenarı istifine.
Miktar ve cinsi: (20420) kental meşe odunu
Muhammen bedeli: Kentali 265 kuruş.
İlk teminat: (4059) liradır.
Müddeti: (90) gün.
ihale şekli: Açık eksiltme.
İhale tarihi: 25/7/950 Salı günü saat 15 de.
İhale yeri: Orman İşletme Müdürlüğü binasında.
Par. No. Ade
1
2
3
4
5
551
600
600
724
600
797 Çam kereste
163 .
312 )
954 »
037 .
, Beher M. Küpün
Muhammen bedeli Tutan %7.5 Teminatı Lira Kr. Lira Kr. Lira Kr.
Kr.
Kr.
100
100
100
100
100
00 00 00 00 00
70
30
20
40
70
411
436
438
532
451
00
00
00 00 00
DEVLET DEMİRYOLLARI İLÂNLARI
Koyun ve Sığır eti alınacak
Sivas Atelyeleri Komisyonundan:
Cinsi Miktarı Muhammen kilo Fiatı Tutan Geçici İnana
Kg. ’
Kr.

Lira
1 — Yukarda cinsi yazılı 20420 kental odun nakil, istif, imal işi açık eksiltmeye konulmuştur.
2 — Buna ait şartname Orman Genel Müdürlüğünde, Malatya, Erzincan, Erzurum, Pülümür bölge şefliklerinde görülebilir.
3 — Taliplerin ihale gününde evrakı müsbite ve ilk teminatları
ile komisyona müracaatları. (4902)__(1042)
3075 302 263 Yekûn '
1 — işletmemizin Beyşehir sahil orman dışı istif yerinde mevcut 3075 adede denk 302 metreküp 263 desimetreküp çam kereste beş parti halinde 12/7/1950 tarihinden itibaren 20 gün müddetle açık arttırma suretile satışa çıkarılmıştır.
2 — İhale 1/8/1950 Salı günü saat 15 de Beyşehir işletme binasında toplanacak komisyon önünde yapılacaktır.
3 — Beher metreküpünün muhammen bedeli 100 liradır. Her parti için % 7.5 hesabiyle yukarda parti hizalarında gösterilen geçici teminat alınır.
4 — Bu işe ait şartname Ankara Orman Genel Müdürlüğü, Istan- I bul, Afyon, Eğridir, Karaman, Ma navgat ve Beyşehir Orman İşlet -me Müdürlükleriyle Konya Orman Bölge Şefliğinde görülebilir.
5 — İsteklilerin belli gün ve saatte müsbit evrak ve ilk teminatla-
riyle birlikte komisyona müracaatları ilân olunur. (4894)—(1036)
Vakıf Menba Suları İsletme
11200
3556
120
100
13440.00
3556.00
1274.70
Koyun eti
Sığır eti
1 — Atelyemiz işçilerinin 1950 malî yılı Koyun ve Sığır eti ihtiyacı kapah zarf' usulü ile 26/6/950 tarihinde eksiltmeye çıkarılmışsa da alınan teklifler şartnameye ve 2490 sayılı kanunun tarifatına uygun görülmediğinden ihale edilmemiştir.
________Bu etler’yukarda hizalarında yazdı miktarlarla yeniden ve yapalı zari) usulü ile eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme 21/7/1950 .uma günü saat 10 da Sivasta Atelyeler Müdürlüğü binasındaki ko-
(â_.
CfW kapı
‘lUIıo (»••••• *** —— —.. ——--------------- ---------- w —
ü M/Misyonda yapılacaktır. Teklif zarflarının ihale saatinden bir saat on-d; I ce komisyona verilmiş olması şarttır. Postada vukua gelecek gecik
»u»

*
me de makbul sayılmaz.
3 __ Etler Belediyenin günlük rayiç üzerinden yapılacak tenzilât
,B ihale edilecektir. Şartnamesi komisyonumuzdadır.
4 — Bu eksiltmeye iştirak edeceklerden 2490 sayılı kanunun emrettiği vesaikin ibrazı istenileceği gibi verilecek tekliflerin de bu Kanun tarifatına uygun olması şarttır.
■k
id.
in
. şr
S
Çeşitli taze sebze almacak
Sa. Al. Ko. Bşk. Balıkesir (401): Muhammen fiatı
Miktan Kuruş Snt
Cinsi
Tutan
Lira
Kuşadası Miilî Eğitim Memurluğundan
1 — Eksiltmeye konulan 19.999 lira 33 kuruş keşif bedelli Selçuk Bucağında kâin İsabey camisi namiyle anılan eski eserler ve müzeler Genel Müdürlüğüne ait caminin onarımı işidir.
2 — Onarım işinin keşif bedeli tutarı 19.999 lira 33 kuruş olup muvakkat teminat miktarı 1499 lira 95 kuruştur.
3 — İhale 31.7.1950 Pazartesi günü saat 13 te Kuşadası Merkez Mahmut Esat Bozkurt İlkokulunda Milli Eğitim Memurluğu odasında kapalı zarf usuliyle yapılacaktır.
4 — İşe ait şartname ve keşif name Kuşadası Millî Eğitim memurluğunda ve İzmir Arkeoloji Müdürlüğünde mevcut olup mesai saatlerinde görülebilir.
5 — İsteklilerinin teklif mektuplarının teminat akçalariyle birlikte eksiltmeyi açmadan bir saat evveline yani Pazartesi günü saat 12 ye kadar adı geçen komisyon başkanlığına vermeleri şarttır. Daha önceden posta ile de gönderilebilirse de vukubulacak gecikmeler kabul edilmiyecektir.
6 — isteklilerin yukarıda belirtilen gün ve saatte tasdikli ikamet-
gâh vesikaları ve yapı işlerine ehliyeti olduğunu Bayındırlık Müdürlüğünden tasdikli vesikaları ile birlikte % 7,5 depozitolarını mal sandığına yatırarak Millî Eğitim memurluğuna müracaatları ilân olunur. 9496 (4928) (1066)
balyaiı kuru ot mukaveleye bağlanacaktır. Tahmin bedeli (38880) liradır.
2 — Kuru otun evsafı ile teslim yeri ve şartları şartnamesinde yazılı olup Ankara Lv. Âmirliğinde, Kastamonu Askerlik dairesi Başkanlığında, Kayseri satınalma komisyon başkanlığında görüleceği gibi (195) kuruş mukabilinde alınabilir.
3 — Eksiltme kapalı zarf usulü ile olup 28/Temmuz/950 Cuma günü saat 16.00 da komisyon binasında yapılacaktır.
1 4d~ Muvakkat teminatı (2916)
5 — Teklif mektupları 28 Temmıu 950 Cuma günü saat 15.00 e kadar makbuz mukabilinde komisyona verilecektir. Bu saatten sonra teklif mektupları kabul edilmez.
6 — İstekliler kanunda yazılı
vesikaları ibraz etmek mecburiye, tindedir. (4724) (922)

Yoğurt alınacaktır
Kütahya As. Sa. Al. Kom. Bşk. (461):
1 — 25 ton 200 kilogram yoğurt kapalı zarf usulile alınacaktır. Tah min edilen bedeli 12600’ lira; geçici teminatı 950 liradır.
2 — Eksiltme 31 Temmuz 1950 Pazartesi günü saat 16.00 da Kütahya askerî satın alma komisyonunda ya pılacaktır.
Şartlaşmalar Ankara, İstanbul

i
et
20.000 Kilo 20.000 » 60.000 ) 2.000 »
15.000 » 20.000 » 20.000 » 4.000 . 4.000 .
3.000 »

20
15
10
20
20
25
12
40
30
25
yazılı ihtiyaç
00 00 00
00
00
00
50 00
00
00 kapalı
4000
3000
6000
400
3000
5000
2500
1600
1200
750 zarf usulü
Polatlı Devlet Üretme Çiftliği
Müdürlüğünden
n.
bs

i


Taze fasulye
Patlıcan
Domates
Dolmalık biber
Sivri biber
Patates
Baş soğan
Vişne
Erik
Taze bamya
1 — Cinsi ve miktarı yukarıda
ile satın alınacaktır.
2 — Eksiltme ve ihalesi 24 Temmuz 1950 Pazartesi günü saat 11 de Balıkesir As. Sa. AL Ko. da yapılacaktır.
3 _Muvakkat teminat muhammen bedelin % 7,5 dur. Kati temi-
natı ise ihale bedelinin % 15 dir.
4 — Evsaf ve şaıtlar ber gün Ko. da görülebilir.
— Teklif mektuplarının belli günde saat 15 a kadar Ko. na
verilmesi. (4524)
Çiftliğimiz ambarında mevcut 3000 Kg. kadar kirli yün satışı açık arttırmaya konulmuştur.
1 — Hepsine tahmin edilen kıymet 5400 liradır.geçici teminatı 405 liradır.
2 — Açık arttırma 27/7/1950 tarihine rastlayan Perşembe günü saat 15 de Polatlı Dev. Üretme Çiftliği Müdürlüğünde teşekkül edecek komisyon huzurunda yapılacaktır.
3 — İsteklilerin iş saatları dahilinde yünleri Çiftliğin bulunduğu yer olan Şehitlik Abidesi yanındaki Devlet Üretme Çiftliği ambarında her gün görmeleri mümkündür.
4 — Bu hususta fazla malûmat almak ve işe ait şartnameyi gör-
mek istiyenlerin Çiftliğimiz sorumlu saymanlığına müracaat etmeleri ilân olunur. (4956)—(1079)
ot
uçak
Mardin Valiliğinden
Sa. Al. Ko. Bşk. Dumlu (370).
1 __ Aşağıda miktarları yazılı beş parti kuru ot kapah zarfla ek-
silmeye konulmuştur. Beher kilosuna tahmin edilen fiat (Balyaiı) 13 kuruştur.
2 — Beher partinin geçici teminatı ve eksiltme tarihleri hizalarında gösterilmiştir.
3 __İsteklilerin tekliflerini belli gün ve saatte ihale saatinden bir
saat evvel Dumlu As. Sa. Al Ko. na verilmesL
4 __ Şartlaşmalar 25.000 lirayı geçenler 5/100.000 nisbetinde be-
del kargılığı, bu miktardan az olanlar parasız Dumlu Sa AL Ko. Bşk. lığından alınabilir.
Tahmin bedeli
Lira Krş.
Ton
Geçici teminat
Lira Krş. Eksiltme gün saat
145
35 380 900 180
18850
4550
49400 117000
23400
1413
341
3705 15210
1755
75
25
00
00
00
27/7/1950 16 27/7/1950 .
1/8/1950 .
1/8/1950 .
1/8/1950 » (4449)
1 — Eksiltmeye konulan iş: Midyat ilçe merkezinde yapılacak sağlık merkezi 1 inci kısım inşaatı.
2 — Keşif tutarı (39718) lira (99) kuruştur.
3 — Eksiltme 25/7/1950 Salı günü saat 11 de Bayındırlık Müdürlüğünde müteşekkil komisyon marifetiyle kapalı zarf usuliyle yapı-Jacakatıı
4 - İstekliler keşif, eksiltme şartnamesi ve eklerini her gün Bayındırlık Müdürlüğünde görebilirler.
5 — Eksiltmeye girebilmek için usulen (2978) lira (93) kuruş geçici teminat vermeleri ve 950 yılı ticaret odası belgesi ibraz etmeleri lâzımdır.
6 — İsteklilerin bu işin teknik öneminde bir işi iyi bir surette ba-şard-ğını veya denetlediğini ispata yarar belgeleriyle birlikte ihale gününden en az (tatil günleri hariç) üç gün evvel Mardin Valiliğine müracaatla yeterlik belgesi almaları şarttır.
7 — İsteklilerin noksansız olarak hazırlıyacakları teklif mektuı lanna 50 şer kuruşluk pul . ;.tınldiktan sonra eksiltme günü olan 25/7/1950 saat 10 a kadar alındı karşılığında eksiltme komisyonun; vermeleri.
Postadaki gecikmeler kabul edilmez.
(4606) — (801)
Müdürlüğünden
1— Taşdelen suyu Ankara bayiliği üç sene müddetle ve kapah zarf usulü ile arttırmaya konulmuştur.
2— Senelik su satışı taahhüdü (25.000) lira tahmin olunmuştur.
3— Geçici teminatı (1875) liradır.
4— İhalesi 3/8/950 Perşembe günü saat 16 da İstanbulda Galatada . . ------
M. Ali Paşa hanında 58 numaralı dairede Vakıf Menba Suları İşletme levazım âmirliklerile Afyon, Bah-Müdürlüğü İdare Komisyonunca yapılacaktır. I kesir, Eskişehir, ve Kütahya askeri
5— Şartnamesi her gün İstanbulda Vakıf Menba Sulan işletme Mü. «atınalma komisyonlarında görüle-dürlüğünde ve Ankarada Vakıflar Genel Müdürlüğü Ziraat İşleri Mü-düdüğünde görülebilir.
6— Teklif mektuplarının 3/8/9,50 Perşembe günü saat 15 e kadar
İşletme İdare Komisyonuna verilmesL (4900) (1040)
bilir.
3 — Teklif mektuplarının 31 Tem muz 1950 Pazartesi günü saat 15.00 kadar komisyonumuza verilmesi.
(4705)

Bina ve depo yaptırılacak
Garnizon Sa. AL Ko. Bşk. Malatya (418).
1— Yaptırılacak olan iki adet bi----------------------------_______________________ *««, - na (biri DP-) kapah zarf usuli ile
3— Eksiltme 29/7/1950 tarihine tesadüf eden Cumartesi günü saat eksiltmesi 21 Temmuz 950 Cuma gü-
10 da Devlet Havayolları Genel Müdürlüğünde müteşekkil »lım korniş- , nb saat 11 de Ko. da yapılacaktır, yonunda yapılacaktır. 1 •"
4— İsteklilerin bu işe ait hususî şartnamesiyle nüm un e kumaş ve resmleri her gün adı geçen Genel Müdürlük Levazım Müdürlüğünde ve Yeşilköy meydan Müdürlüğünde görülebilir.
5— Taliplerin mezkûr gün ve saatte teminatlarını yatırarak belgeleriyle birlikte komisyona müracaat edeceklerdir. (4897) (1038)
Devlet Hava Yolları Genel Müdürlüğünden
1— İdaremiz uçucu personelleri için şartnamesinde ekli kumaş ve resimlere göre 86 takım gabard inden yazlık elbise açık eksiltme ile diktirilecektir.
2— Muhammen bedeli 10750 lira olup teminatı 806 lira 25 kuruştur.
i 2— Muhammen tutan 12889 Hra 17
1 kuruş olup geçici teminatı 966 liradır.
Sümerbank Kayseri Pamuklu Sanayii Müessesesi Müdürlüğünden
Fabrikamız anbannda mevcut pijama, gömlek, pardesü ve entari gibi 11 kalem giyim eşyasiyle muh telif cins ve eb’adda 19.750 kilo parça bez 27/7/1950 Perşembe günü saat 14 de pazarlıkla satın alınacaktır.
İsteklilerin belirli günde fabrikamıza müracaatları.
Şartname ve listesi Ankara. Adana, İzmir ve İstanbul satış mağazalarımızda mevcuttur.
Mallar her gün Kayseri Bez Fa brikamızda görülebili».
Müessesemiz, satışı yapıp yapmamakta serbesttir. (4891) (1035)
Konya Valiliğinden
1 — Konya ili Cihanbeyli ilçesi cezaevi inşaat işi 4/7/1950 günün den 31/7/1950 gününe kadar 28 gün müddetle ve kapah zarf usulü ile eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Bu işin keşif bedeli (77352) lira 64 kuruş olup geçici teminatı 5117 lira 63 kuruştur.
3 — İhale 31/7/1950 Pazartesi günü saat 10 da Konya Bayındırlık Müdürlüğünde teşekkül edecek komisyon tarafından yapılacaktır.
4 — istekliler bu işin keşif dosyasını tatiller hariç her gün Bayındırlık Müdürlüğünde görebilirler.
5 — İhaleye iştirak edeceklerin en az 40000 liralık bina inşaatını başarmış olduğuna dair belge ibraz etmesi şarttır.
6 — isteklilerin Konya valili ğine ihaleden en az tatil günleri hariç 3 gün evvel müracaatla alacakları ehliyet vesikasını vesair lüzumlu evrakı 2490 say ıh kanun hükümleri dairesinde hazıralyıp ihaleden bir saat evvel mezkûr komisyona makbuz mukabilinde vermeleri şarttır.
7 — Bu işin dellâliye, pul vesair masraflarının ahcıya ait olduğu
ve postada vukubulacak gecikmelerin nazarı dikkate alınmıyacağı 1-lân olunur.___________________ ____________(4749)—(9203)—(985)
Malzeme satışı
-^Sümerbank Kayseri Pamuklu Sanayii Müessesesi Müdürlüğünden
Fabrikamız anbannda mevcut; sınaî müessese ve fabrikalarda kullanılmaya elverişli, kablo, bobin teli, freze, boru, dokuma tarağı, . kopça, bilyah yatak, fiber pirinç çubuk, çelik tel ve çubuk, cam, çivi ve buna mümasil 110 kalem muhtelif cins malzeme 28/7/1950 Cuma günü saat 10 da pazarlıkla satılacaktır.
İsteklilerin belirli günde Fabri kamıza müracaatları.
Şartname ve listesi, Adana, Ankara, İzmir ve İstanbul satış mağa Balarımızda mevcuttur.
Malzemeler, her gün Kayseri Bez Fabrikasında görülebilir.
1 Müessesemiz; satışı yapıp yapmamakta serbesttir. (4890) (1032)



r(f

Urla Tahaffuzhanesi Müdürlüğünden
1 — Şartnameye tevfikan Urla Tahaffuzhanesine ait 40 numaralı pavyonun tamiratı açık eksiltmeye konulmuştur.
Keşif bedeli (21689) lira (83) kuruştur.
2 — Tamir işine ait fennî ve idari şartnameler müdürlüğümüzden lzmirde sahil sağlık merkesi baştabipliğinden, İstanbulda hudut ve sa-
^yller sağlık genel müdürlüğü ayniyat şubesinden, Ankarada Sağlık Bakanlığı binasında hudut ve sahiller sağlık genel müdürlüğü irtibat memurluğundan bir ilra on kuruş mukabilinde alınır.
3 — Açık eksiltme 28 Temmuz 1950 Cuma günü saat 15 de Mü -dOflüğiımüz binasında toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır.
z — Geçici teminat (1626) lira (74) kuruştur.
5 — Geçici teminat müdürlüğümüz veznesine ihale saatine kadar yatırılması şarttır.
6 — Eksiltmeye girecekler 1950 senesine alt Ticaret odasına kayıtlı
bulunduklarına dair makbuz veya vesika İle birlikte en az 20000 liralık onarma işini muvaffakiyetle yaptıklarına dair resmi dairelerden verilmiş belgeyi ibraz etmeleri şarttır. (4131)—(930)
Samsun Valiliğinden:
1— Havza . Vezirköprü yolunun 15 + 500 kilometresindeki 10 metre açıklığında betonarme köprü yapımı eksiltmeye konulmuştur.
2— Keşif bedeli (23174) lira 79 kuruş ve geçici teminatı (173) Ura 11 kuruştur.
3— 11 Daimî Komisyonunda kapalı zarf usulile ihalesi 1 Ağustos 950 tarihine rastlayan Sah günü saat 15 de yapılacaktır.
4— Bu işe ait keşif vesair evrak İl Daimî Komisyon kaleminde parasız olarak görülebilir.
5— İsteklilerin bu işi yapabileceklerine dair (tatil günleri hariç) ihale gününden 3 gün evvel İl Makamına dilekçe ile müracaat ederek bu işin eksiltmesine girmek için yeterlik belgesi almaları gerektir.
6— Eksiltmeye gireceklerin 2 nci maddede yazılı geçici teminata
c.t makbuz ve 3 ,linçi maddede yazılı belge ile 1950 yılına ait Ticaret Odası vesikasını havi 2490 sayılı kanunun tarifleri dairesinde hazırh-yacakları kapah zarflarını ihale günü saat 14 de kadar makbuz mukabilinde Daimî Komisyon Başkanlığına vermeleri veya iadeli taahhütlü oıarak posta ile göndermiş olmaları lâzımdır. Postada olacak gecikmeler nazara alınmaz. (4799)—(996)
Devlet Orman İsletmesi Karabük Müdürlüğünden
1 — İşletmemizin Safranbolu bölgesi emvalinden olup Harmancık istif yerinde mevcut 30 kuturdan aşağı 226 adet 51.653,248 adet 51.547,676 adet 152.506 m * 284 adet 63.008 ma köknar ve 100 adet 12.895 ma çam tomrukları 7/7/1950 tarihinden itibaren 20 gün müddetle 5 parti halinde ve açık arttırma suretiyle satışa çıkarılmıştır.
2 — Açık arttırma 27/7/1950 tarihine rastlayan Perşembe günü
saat 10 da Karabük İşletme Müdürlüğü binasında toplanacak kom.s yon önünde yapılacaktır. t
Köknar tomrukların muhammen bedeli 36 Iha 88 kuruş çam tom ruklarında ise 39 lira 38 kuruştur.
% 7.5 hesabiyle ayn ayn teminat alınır.
3 — Bu işe ait şartname Ankarada Orman Genel Müdürlüğünde Bartın Gerede, Devrek, İstanbul işletmeleriyle işletmemizde ve Saf ranbolu Bölge Şefliğinde görülebilir.
4 — İsteklilerin belli gün ve saatte komisyona müracaatları.
(4787)—(990)
Gaziantep Demiryolu İnşaat Başmüdür
lüğü ihale Komisyonu Başkanlığından
1 — Köprüağzı - Maraş şube hattı kilometre 8+878 de inşa edilecek 5x3.00 metrelik betonarme köprü kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konulmuştur.
2 — Eksiltme 4/Ağustos/1950 tarihine rastlayan Cuma günü saat (11) de Gaziantep'de Başmüdürlük binasında yapılacaktır.
3 — Bu İşe ait evrak her gün (tatil günleri hariç) Başmüdürlükte tetkik edilebilir.
4 — Keşif bedeli (79245.15) lira olup geçici teminat miktarı (5943.39) liradır. .
5 — İsteklilerin ihale gününden üç gün evveline kadar (tatil günlen hariç) Başmüdürlüğe müracaatla bu ayarda bir betonarme inşaatı yapmış olduklarına dair işini yapmış olduğu daireden aldıkları belgeleri ibraz ederek yeterlik belgeleri almaları lâzımdır.
6 — isteklilerin (2490) sayılı kanun tarifatı dahilinde hazırlayacakları geçici teminat ile beterlik ve bu yıla ait Ticaret Odası belgelerini havı teklif zarflarını yukarda yazılı tarihte muayyen saatten b r saat evveline kadar komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde {eslim etmeleri lâzımdır.
Postada olan gecikmeler kabul olunmaz.
(4957)—(1080)
Ereğli Pamuklu Sanayii Müessesesi
Müessesemize küçük sıhhat memurları okulundan mezun bir sıhhat memuru ile Kızılay Hemşire okulu mezunu veya hemşirelik yapabilecek ehliyetli ve elinde tatmin edici vesaiki bulunan, servisten yetişme bir hemşire alınacaktır, fpf»
Yukarıdaki şartları haiz olanlara durumlarına göre 200 liraya kadar aylık ücret verilecektir.
Taliplerin 31.7.1950 akşamına kadar evrakı müsbitleri ile Müessese Müdürlüğüne müracaatları lâzımdır. (4955)—(1078)
3— Keşif ve plânlar Ko. na müracaatla görülebilir.
4 — Üç gün evvel tl Bayındırlık Md. lüğünden alınmış belge ve bu gibi inşaat işleriyle uğraştığına dair Ticaret Odasından alacağı belgeleri havi kapalı zarflar mezkûr gün saat 10 dan evvel Ko. na verilmesi (4533)

Sığır eti alınacaktır
Merzifon Gar Sa. AL Ko. Bşk. (410):
1 — 50 ton sığır eti kapalı zarf usulü ile satın alınacaktır. Tahmin edilen bedeli 50.000 lira olup geçici teminatı 3750 liradır.
2 — Eksiltmesi 20 Temmuz 1950 Perşembe günü saat 15.00 de Merzifon Gar Sa. AL Ko. da yapılacaktır. Şartlaşmalar her gün komisyonda görülür.
3 — Teklif mektuplarının aynı
gün saat 14.00 e kadar komisyonumuza verilmesL (4495)

Odun alınacaktır
Ardahan Sa. AL Kom. Bşk. dan: (454)
1 _ 450 ton odun alımı pahalı görüldüğünden yemden kapalı zarfla ekşimeye konmuştur.
2 — Eksiltme 26/Temmuz/950 günü saat 15.00 dedir. Muhammen bedeli: 29700 liradır, isteklilerin %7.0 teminatları ile belirli günde saat 14.00 e kadar Ardahan As. Sa AL Kom. na zarf vermeleri ilân olunur.
(4727) (925)
*
Sığır eti alınacaktır
Sat Al. Ko. Bşk. İskenderun (444)
1 — Mersin garnizonunun ihtiyacı için 50 ton kemikli sığır eti kapalı zarf suretiyle satın alınacaktır. Tahmin bedeli 47500 lira olup geçici teminatı 3562 lira 50 kuruştur.
2 — İhalesi 31 Temmuz 1950 Pazartesi günü saat 10 da İskenderun As. Şat;nalma komisyonunca yapılacaktır. Teklif mektuplar ile geçici teminatları en az eksiltme me saatinden bir saat evvel komisyonda bulundurulacaktır.
3 — Evsaf ve şartname her gün İstanbuL Ankara Lv. amirliklerinde ve İskenderun As. satınalma ko misyonunda görülebilir. (4693)

Kuru ot alınacaktır
Sat. Al. Ko. Bşk. İskenderun (446):
1 — Maraş birliği hayvan ihtiya cı için (420) ton kuru ot kapalı zari usulü ile satın alınacaktır. Tahmin bedeli otuz beş bin yedi yüz lira olup geçici teminatı iki bin altı yüz yetmiş yedi lira elli kuruştur.
2 — İhalesi 2 Ağustos 1950 Sah günü saat 11 de İskenderun askerî satın alma komisyonunda yapılacak tır.
3 — Teklif mektuplarile geçici teminatlarının belli gün ve saatten en az bir saat önce komisyonda bulundurulması.
4 — Evsaf ve şartname her gün Ankara, İstanbul Lv. âmirliklerile komisyonumuzda görülebilir.
(4607)

Sayfa:6
ZAFER
18,7 -1950

Rize Bayındırlık Müdürlüğünden
1 — Eksiltmeye konulan iş: Pazar ilçesi cezaevi yapımıdır.
2 — Keşif tutan (59771.66) liradır.
3 — Eksiltmesi 31/7/950 Pazartesi günü saat 14 de Bayındırlık Müdürlüğü binasına kapalı zarf usuliyle yapılacaktır.
4 — Eksiltme şartlaşması vc buna bağlı kâğıtlar Bayındırlık Müdürlüğünden (5) lira karşılığnda alınır.
5 — Eksiltmeye girebilmek için (4288.86) liralık geçici teminat alındısı ile 1950 yılı Ticaret Odası belgesi lâzımdır.
6 — Bir kalemde en az (40.000) lira tutarında herhangi bir inşaat
işini iyi bir surette başarmış ve kesin kabul işlemini de yaptırmış olanlar belgeleriyle birlikte ihale gününden en az (tatil günleri hariç) üç gün önce Rize Valiliğine müracaatla eksiltmeye girebilmek için yeterlik belgesi almaları şarttır. -
7 _ Eksiltme kâğıtlarının her parçasına 50 şer kuruşluk pul ya-
pıştırılıp imzalanarak teklif mektuplariyle zarfa konması ve ihale saatinden bir saat evveline kadar alındı karşılığında komisyon başkanlığına verilmesi lâzımdır.
Postadaki gecikmeler kabul edilmez.
(4954)—(1077)
Dev’et Orman işletmesi Düzce Müdürlüğünden
İşletmemiz Kereste Fabrikası istif yerinde mevcut 36620 adet karşılığı 506,056 metreküp normal köknar kerestesi beş parti, 9568 adet karşılığı 100.698 metreküp ıskarta köknar kerestesi bir parti ve 7838 adet karlılığı 30.831 metreküp anormal köknar kerestesiyle 39.300 adet karşılığı 23,698 metreküp kökner bağdadiye çıtası bir parti olmak üzere 7 parti halinde açık artırmaya konuşmuştur.
2 — Açık arttırma 24/7/1950 Pazartesi günü saat 15 de işletmemiz binasında toplanacak komisyon huzurunda yapılaoaktır.
3 __Metreküp muhammen bedelleri, normallerin 108 lira anor-
mal ve bağdadiye çıtasının 80 lira ıskarta kerestesinin ise 70 lira olup her parti için % 7.5 hesabiyle teminat alınır.
4 ___ Bu satışa ait şartname ve ebat listeleri Orman Genel Müdür-
lüğü ile İstanbul. Ankara, Bolu, Adapazarı ve İşletmemiz Müdürlüklerinde görülebilir.
5 __İsteklilerin belli gün ve saatte geçici teminat akçeleriyle bir-
likte mezkûr komisyona müracaatları.
-^Mı) (4789)—(992)
İstanbul Jandarma Satınalma Komisyonu Başkanlığından
Muhammen Muhammen İlk fiatı bedeli teminatı Eksiltme nsi Miktarı Kuruş Lira Kr. Lira Kr. Tarihi Saati
çamaşırlık bez 220.000 metre 80 176.000— 10050,— 2/8/950 11.00 Beyaz dikiş ipliği 2500 Kilo 838 20.950,— 1571,52 2/8/950 15.00 Haki dikiş ipliği 2000 Kilo 988 19.760,— 1482,—
1 — Yukarıda cinsleri, miktarları, muhammen fiatları, muham-mcnbedelleri, ilk teminatları yazılı olanlar şartnamelerine göre kapalı zarf ekşitme usulü ile satın alınacaktır.
2 — Eksiltme Taksim - Ayazpaşadakı kurulumuzda yapılacaktır.
3 — Şartnameleri 880 kuruş ve 204 kuruş bedel muüabılinde her gün Ankarada J. Sa. Al. Ko. Bşk. lığında kurulumuzda ve Izmirde II Jandarma komutanlığından alınabilir.
4 — İsteklilerin belli günü eksiltme saatlerinden birer saat ev-
veline kadar 2490 sayılı kanunun alâkadar maddelerine göre hazırlı-yacakları teklif mektuplarını kurulumuza vermeleri ve bu saatlerden sonra mektupların kabul olunmıyacağı. (9139)—(1013)
Kars ili Daimi Komisyonundan
1 — Kars 11 basımevi kapalı za rfla arttırma suretiyle satılacaktır.
2 — Tahmini bedeli 17553 lira 60 kuruş olup geçici teminatı 1316 lira 52 kuruştur.
3 — İhalesi 27/7/1950 Perşembe günü saat 15 de icra kılınmak ü-zere 27/6/1950 gününden itibaren bir ay müddetle arttırmaya konulmuştur.
4 — Şartnamesini görmek, anjamajc istiyenlerin tatil günleri hariç her gün il daimi komisyon kaleminde görebilirler.
5 — İsteklilerin teklif mektuplarım 3 üncü maddede yazılı saat-
ten bir saat öncesine kadar il daimî komisyonuna makbuz karşılığı vermeleri lâzımdır. Postada olan gecikmeler kabul edilmiyeceği İlân olunur. (8874)—(4571)
Tekel Genel Müdürlüğü Malzeme Alım Şubesinden
1 — Mevcut şartnamesi mucibince 1 adet Ofset makinesi kapalı zarf usulile satın alınacaktır.
2 — Muhammen bedeli 75.000 lira olup muvakkat teminatı 5000 liradır.
3 — Eksiltme 22/8/950 Salı günü saat 11 de Kabataşda Genel Müdürlük Malzeme alım Şubesindeki komisyonda yapılacaktır.
4 — Şartnamesi her gün sözü geçen Şubede ve Ankara, İzmir
Baş Müdürlüklerinde görülebilir. (. - *
5 — isteklilerin mühürlü fiat teklif mektuplarını kanunî şartnamesinde yazılı vesaikle güvenme parası makbuzu veya banka teminat mektubunu ihtiva edecek olan kapalı zarflarını eksiltme saatinden bir saat evveline kadar mezkûr komisyon başkanlığına vermeleri lâzımdır.
6 — Postada vukua gelecek gecikmeler kabul edilmez. (4733)
Ankara belediye başkanlığından
1 — Anafartalar caddesinde Alsancak sokak Ticaretevi altında bodrum ve zemin katından ibaret altı numaralı dükkân beş sene müddetle kiraya verilmek üzere açık arttırmaya konulmuştur .
2 — Beş senelik muhammen kira bedeli (15.000) on beş bin liradır. İ
3 — Teminatı (1125) bin yüz yirmi beş liradır.
4 — Teminat belediye veznesine yatırılacaktır.
5 — Şartnamesi her gün belediye tutanak müdürlüğü kaleminde görülebilir.
6 — ihalesi 31/7/1950 Pazartesi günü saat 16 da Belediyede toplanan komisyonda yapılacaktır.
7 — İsteklilerin belli gün ve saatte komisyona başvurmaları.
Sfia i (48T1)—(1047)
İstanbul İmdir ma Satmalına Komisyonu Başkanlığından
Muhammen Muhammen İlk Eksiltme tarihi Cinsi Miktarı Fiatı Bedeli Teminatı ve saati
Üç katlı ke-
len ipliği 750 kilo 16 Li. 50 Kr. 12375 Li. 928 Li. 13 Kr. 27/7/950 11 3-9 katlı ke.
ten ipliği '440 kilo 15 Li. 50 Kr. 6820 Li. 511 Li. 50 Kr. 27/7/950 11
1 — Yukarıda cinsleri, muhammen fiyatlar, bedelleri, ilk teminatları eksiltme tarih ve saati yazılı olanlar kapalı zarf eksiltme u-sulü ile satın alınacaktır.
2 — Eksiltmesi Taksim Ayazpaşadaki kurulumuzda yapılacaktır.
3 — Bir şartnameye dercedilen iplikler ayrı ayrı kişilere de ihale edilebilir. Şartnamesi her gün Ankarada ve İstanbulda J. Sa. Al. Ko. nunda ve Izmirde il J. K. lığında görülebilir.
4 — isteklilerin belli günü eksiltme saatinden bir saat evveline
kadar 2490 sayıh kanunun alâkadar maddelerine göre hazırlıyacakları eklif mektuplarını kurulumuza vermeleri ve bu saatten sonra da mek tupların kabul olunmıyacağı. (8899)—(4572)—(935)
Saman alınacak
Gar. Sa. Al. Ko. Bşk. Elâzığ (421):
Aşağıda cins, miktar, muham men bedel, geçici teminat, ihale gün ve saati yazılı saman kapalı zarf usulü ile satın alınacaktır.
Buna ait şartnameler her gün Ko. da görülebilir.
Miktarı Muhammen Geçici teminat
Cinsi Kilo Balyalı Balyasız Balyalı Balyasız İhale gün ve saat
Jaman 440000 39600,00 30800,00 2 970,00 2310,00 21 Tem. 1950 15
__ (4533)
Taze sebze alınacaktır
Bina yaptırılacak
Kırıkkale As. Po. 17643 Sa. AL Ko. Bşk. (384):
1 — Kırıkkale As. birlikleri ihtiyacı için cins, miktar, muhammen bedeli ve ihale günü aşağıda yo rüı sebzeler As. Pos. 17643 K. Sa. AL Komisyonunca açık eksiltmee usulü ile alınacaktır.
3 — İsteklilerin mezkûr gün ve saatte komisyona müracaatları.
4 -
Cinsi
Geçici teminat makbuzlarının mezkûr gün ihale saatine ka dar Kom. ------------------------------G. Teminat
Miktarı
M uhammen Bedeli
SaatJ
iller Bnnka^ndan;
Patlıcan 10000 kilo Yeşil Biber 3000 Kr Domates 6000
6000 Lira 2400 .
2100 *
450 Lira
180 .
167 . M t
Kırıkkale Askerî Birlikleri İh liyacı için
Sığır eti alınacaktır.
Bursa Askerî Satınalma Komisyonundan (439):
1 — Bandırmada bulunan birlik-için 115.000 kilo
Saman alınacaktır |
Çankırı Piyade Okulu Sa. AL Ko. . Bşk. (447)
1— Kastamonudaki birliklerin ih- ' tiyacı için (276) ton balyalı saman lerin ihtiyacı , mukaveleye bağlanacaktır. Tahmin sığır eti kapalı zarf usulü ile satın bedeli 19320 liradır, ol.nannVfır Tahmin orliln^ hnrloli
2 — Şamam evsafı ile teslim yeri ve şartlan şartnamesinde yazılı o- dır. lup her gün komisyonda ve Ankara ' 2
Lv. Amirliğinde, Kastamonu As. D. Bşk. da görülebilir.
3— Eksiltme kapalı zarf usulü ile lacaktır.
olup 27 Temmuz 950 Perşembe günü , Şartlaşmalar her gün komisyonda saat 16 da komisyon binasında ya- görülebilir.
pılacaktır. | 3 — Teklif mektuplarının 28 Tem
4— Muvakkat teminatı 1449 lira- ------,ncn ------------*•** onn “
dır.
5— Teklif mektupları 27 Temmuz
950 Perşembe günü saat 15 kadar makbuz mukabilinde komisyona verilecektir. Bu saatten Bonra teklif mektupları kabul edilmez.
6— İstekliler kanunda yazılı vesi-' (423).
kalan ibraz etmek mecburiyetinde- 1 1
dir. (4«Q4) ’...
alınacaktır. Tahmin edilen bedeli 18400 lira, geçici teminatı 10450 lira
2 — Kapalı zarf eksiltmesi 28 Temmuz 1950 Cuma günü saat 10.00 da Bursa As. Sa. Al. Kom. da yapı-
muz 1950 Cuma günü saat 9 00 kadar komisyonumuza verilmesi.
(4692)

Sığır eti alınacak
Sarıkamış As. a. Al. "Ko. dan

etilde | 1— 300 ton sığır eti kapalı zart
(4694) usulü ile satın alınacaktır. -Tahmio edilen bedeli 270.000 lira geçici temi-J natı 14550 liradır.
2— Eksiltme 10 Ağuston 1950 • günü saat 11.00 de Sarıkamış As-Sa. Al. Kom. da yapılacaktır. Şart-görülebilir. mukabilinde
Patates alınacaktır
Kütahya Sa. AL Ko. Bşk. (465)
1— 75 ton patates kapalı zarf u -------- - - .
sulü ile satın alınacaktır. Tahmin laşmalar komisyonda edilen bedeli: 18750 lira, geçici te- ve isteklilere bedeli minatı 1426 lira 25 kuruştur. . verilir.
2— Eksiltme 26 Temmuz Çarşam- ' 3— Teklif mektuplarının 20/7/950
ba günü saat 16.00 da Kütahya aske- Perşembe günü saat 10.00 veri)-rî Satın Alma Komisyonunda yapı- ( nıesı. lacaktır. Şartnameler ile Afyon tanbul Lv. Amirlikleri ile Afyon, Balıkesir, Eskişehir ve Kütahya As. Sa. AL Komisyonlarında görülebilir.
3— Teklif mektuplarının 26 Tem muz ICC: ____ —1 İZ.::
kadar komisyonumuza verilmesi.
(4704)


(4534)
soğan alınacaktır.
As. Sa. AL Kum. dan
Kütahya | (455): - ivrvuu. -v— 1 — ^0 ton kuru soğan Kapalı zarf
1950 Çarşamba günü saat 15.00 usulü ile satın alınacaktır. Tahmin ,-----;---------- ----:ı---: ı edilen bedeli 10000 lira, geçici te-
•ninatı 750 liradır.
2 — Eksiltme 27 Temmuz 1950 Perşembe günü saat 15.30 da Kütah ya askeri satın alma komisyonunda
Kütahya As, Sa. AL Ko. Bşk. ' yapılacaktır. Şartlaşmalar Ankara — | İstanbul Lv. âmirlikleri ile Afyon.
Balıkesir, Eskişehir ve Kütahya As. Sa. AL Ko. da görülebilir.
3 — Teklif mektuplarının 27 Ter-muz 1950 Perşembe günü saat 14.3u kadar komisyonumuza verilmesi.
(4700)
*
Foğıırt alınacaktır
(456):
1 — 20 ton yoğurt kapalı zarf sulile satın alınacaktır. TahmiD — dilen bedeli 10000 lira: geçici temi- 1 natı 750 liradır.
2 — Eksiltme 29 Temmuz 1950
Cumartesi günü saat 11.00 de Kütarı-ya askerî satın alma komisyonun da yapılacaktır. j
Şartlaşmalar Ankara, İstanbul ■ levazım âmirliklerile Afyon, Balıkesir, Eskişehir ve Kütahya asker I satınalma komisyonlarında görülebilir.
3 — Teklif mektuplarının 29 Tem muz 1950 Cumartesi günü saat 10.00 kadar komisyonumuza verilmesL
(4701)
*
*
20/7/050
(4462)
15.00
15.00
16.00
Koyun eti alınacaktır
Sat. Al. Ko. Bşk. İskenderun (445)
1 — Adana askerî hastahane İhtiyacı için on beş ton kemikli koyun eti kapalı zarfla satın alınacak tır. Tahmin bedeli yirmi sekiz bin beş yüz lira, geçici teminatı iki bin yüz otuz yedi lira elli kuruştur.
2 — İhalesi 31 Temmuz 1950 Pazartesi 11 de İskenderun As. satın alma komisyonunda yapılacaktır.
3 — Teklif mektuplarile geçici teminatların belirli gün ve saatten bir saat evvel komisyona verilmesini
4 — Evsaf ve şartname her gün
Ankara. İstanbul Lv. amirliklerinde İskenderun askeri satınalma komisyonunda görülebilir. (4696)

Sığır Eti alınacaktır.
Kütahya As. Sa. AL Kom. Bşk. (457)
1— 45 Ton sığır eti kapalı zarf usulü ile satın alınacaktır. Tahmin edilen bedeli 49500 Hra, geçici temi-natı 3712 lira 50 kuruştur.
2— Eksiltme 24 Temmuz 950 Pazartesi günü saat 15.00 te Kütahya As. Sa. AL Ko. da yapılacaktır. Şartlaşmalar, Ankara, İstanbul Lv. Amirlikleriyle Afyon, Balıkesir, Eskişehir, ve Kütahya As. Sa. Al. Komisyonlarında görülebilir.
3— Teklif mektuplarının 24 Temmuz 950 Pazartesi günü aat 14.00 kadar komisyonumuza verilmesi.
(4703)

Sığır eti alınacaktır
Selimiye 93. Sat AL Ko. Bşk. dan (467)
1 — 370 ton sıâır eti kapalı zarf usuliye satın alınacaktır. Tahmin bedeli 577.200 lira olup geçici teminatı 27338 liradır.
2 — Eksiltme 26/Temmuz/950 Çarşamba günü Selimiyedeki 93 No. lı Sa. Al. Kom. da yapılacaktır. Şartlaşmalar hergün komisyonda, yahut İstanbul, Ankara Levazım Amirlikleriyle İzmir Kışla Satın Alma Kom. da görülebilir.
3 — Teklif mektuplarının 26 Temmuz 950 Çarşamba günü saat 14.00 e kadar komisyona verilmesi.
(4723) (921)
Sığır eti alınacaktır
İskenderun Sa. Al. Ko. Bşk (432)
1 — Adana garnizon birlik ihtiya-
cı için kapalı zarf usulile 60 ton sı-
ğır eti satın alınacaktır. m ’
1 bedeli 58800 lira, geçici
4190 liradır.
| 2 — Eksiltmesi 29/Temmuz/950
Cumartesi günü saat 11 de Isken- - ----------* .
' derun As. Sa. Al. Kom. da yapıla- Salı günü saat 16.00 da Kütahya I '
çaktır.
3 —İsteklilerin belirli saatten en az bir saat evvel geçici teminatla-
Sığır eti alınacaktır
İskenderun S. Al. Ko. Baş. (402) _ . .
1— Maraş garnizonu ihtiyacı için rile teklif mektuplarını komisyona
130 ton sığır eti kapalı zarfla satın ...........
alınacaktır. Tahmin bedeli 136.5M I lira, geçici teminatı 8075 liradır. -□.«..uu. u..
2— ihalesi 28 Temmuz 950 Cuma İskenderun As. Sa. AL Komisyonun-
günü saat U.00 de İskenderun As. 1 da görülebilir. Sa. AL Ko. yapılacaktır. I
3— Teklif mektuplariyle geçici teminatın belirtilen saatten bir saat önce komisyonda bulundurulması.
4— Evsaf ve şartnameler her gün ' , . D v ur
Ankara. İstanbul L». amirlikleriyle I .1 ~ P°J .î26??.1^ ,htlŞ'acl *7 İskenderun As. Sa. AL Ko. da görü- kaDab “rf 160 ton ”S,r otl lebilir. (4525'
vermeleri lâzımdır.
4 — Evsaf ve şartnameler hergün Ankara, İstanbul Lv. Amirlikleriyle
(4691) (915)
*
5|E3EUl|t: na JLŞ1S
As. Pos. 12685 Aşkale • Kandilli (416):


Odun alınacaktır
Sat. Al. Ko. Bşk. Kütahya (459)
1 — 400 ton odun kapalı zarf Tahmin
Tahmin . —-----------
teminatı usulile satın alınacaktır.
| edilen bedeli 20000 lira, geçici teminatı 1500 liradır.
2 — Eksiltmesi 25/Temmuz/950
kerî satınalma komisyonunda yapı-' lacaktır. Şartlaşmalar, Ankara, İstanbul Levazım Âmirliklerile, Afyon, Balıkesir, Eskişehir ve Kütahya askerî satınalma komisyonlann-1 da görülebilir.
I 3 — Teklif mektuplarının 25 Temmuz 950 Salı günü saat 15.00 kadar komisyonumuza verilmesi.
(4726)—(926)
1 — Ayvalık kasabasında yaptırılacak 129.193,43 lira keşif bedelli Elektrik eantral binası inşaatı kapalı zarf usulü ile eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Teklif zarfları 8/8/1950 Salı günü saat 12 ye kadar Ankarada iller Bankası muhaberat müdürlüğüne verilmiş olacaktır. Â
3 — Teklifler 8/8/1950 Sah günü saat 15 de İller Bankası ,
alma Komisyonunda incelenecek ve komisyon karan idare meclisu. / kabul ve tasdik olunduktan sonra ihale kesinleşecektir.
4 — İstekliler bu işe ait keşif, proje ve fennî evrakı iller Bankası Muhasebe Müdürlüğünden (10) lira karşılığında alabilirler.
5 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin 7.507,67 liralık geçici teminat vermeleri ve;
a) En geç 3/8/1950 tarihine kadar Bayındırlık Bakanlığına müracaat ederek bu işe girmek üzere belge almaları.
b) 80.000 liralık bir inşaatı muvaffakiyetle başardıklarına dair belge göstermeleri şarttır.
6 — Bu işe ait bilcümle Devlet ve Belediye vergi ve resimleri; Noter ve harç masrafları ve bunların zamları işi alana ait olacaktır.
7 — Banka ihaleyi yapıp yapmamakta tamamen Berbesttir.
(4396)
I
Kuru Ot, Saman alınacaktır
Kütahya As. Sa. Al. Kom. dan (458):
1 — Aşağıdaki cins ve miktarı yazılı maddeler kapalı zarf usulü ile satın alınaçaktır.
Cinsi
Miktan
Ton kilo
Tahmin edileD bedeli Lira Krş.
Geçici teminatı Lira Krş.
Tel balyalı kuru ot 432 00 56160 00 2412 00
Tel balyalı düğen samanı 332 00 29160 00 2187 00
2 — Eksiltme 28 Temmuz 1950 Cuma günü saat 16.00 da Kütahya Sa. Al. Kom. da yapılacaktır. Şartlaşmalar Ankara, İstanbul Lv. âmirlikleri ile Afyon, Kütahya, Balıkesir, Eskişehir As. Sa. AL Kom. da görülebilir.
3 — Teklif mektuplarının 28 Temmuz 1950 Cuma günü saat
15.00 e kadar komisyona verilmesi. (6702)
Ankara Belediye Bışkanlıg ndan
1 — Yenişehir pazar yerinin tamir ve ıslahı işi açık eksiltmeye konulmuştur.
2 — Muhammen bedeli (3798) üç bin yedi yüz doksan sekiz liradır,
3 — Teminatı (284) iki yüz seksen dört lira (85) seksen beş kuruştur.
4 — Teminat Belediye Veznesine yatırılacaktır.
5 — Şartname ve keşif cetveli her gün belediye tutanak müdürlüğü kaleminde görülebilir.
6 — İhalesi 31/7/1950 Pazartesi günü saat 16 da belediyede topla nan komisyonda yapılacaktır.
7 — Bu işe girmek isteyenlerin mümasil teknik önemde işler yaptıklarına dair resmi dairelerden alınmış belgelerile ihale tarihinden (tatil günleri hariç) üç gün evvel müracaatla belge alması şarttır.
8 — isteklilerin belli gün ve saatte belediye komisyonuna baş
maları. _______________________________________(4872)—(1048)
dü ke ru rıı
Fa' ılı
Araç Devlet Orman İşletmesi Müdürlüğünden
Haymana Belediyesinden
1 — 18175 Ura on sekiz bin yüz yetmiş beş lira keşif bedelli Haymana Isale suyu işi kapalı zarf usulile eksiltmeye çıkarılmıştır
2 — Eksiltme 28/7/1950 Cuma günü saat 15.30 da Haymana bele diyesi başkanlık odasında belediye meclisi huzurunda yapılacaktır.
3 — İşin geçici teminat miktan (1364) liradır. İhaleye girmek isteyenlerin ihale tarihinden en az üç gün evvel —Tatil günleri hariç— bir dilekçe ile Ankara valiliğine müracaat ederek bu işi yapabilecek lerine dair yeterlik belgeleri almaları ve buna mümasil en az on beş bin iiralk işi bir defada bitilip kesin ve geçici kabullerini yaptırdığına dair belge ibraz etmeleri şarttır.
4 — Yukarda yazılı gelge ile teminat mektubu veya makbuzu 950^ar senesine ait Ticaret vesikası ile 2490 sayılı kanuna göre hazırlay^^^ lan teklif mektuplarını ihale saatinden bir saat evvel makbuz
bilinde Belediye başkanlığına vermeleri ilân olunur.
5 — Bu işe ait bütün ihale evrakı her gün mesai saatlerinde ya
Haymana belediyesinde ve Ankara valiliği yüksek bu mühendisliğinde en görülebilir. ge
6 — Posta ve telgrafla yapılacak müracaatlarda vaki olacak ge- kâ
cikmeler kabul edilmez f46ı;71 ve
------------------------------------------------ âlı • He m«
1 — işletmemizin Araç merkez Anbannda mevcut marangoz âlet. ha lerinden kalınlık, şerit, pulanya, daire ve delme makinalan ayrı ayrı açık arttırma suretile satışa çıkanl mıştır.
2 — Arttırma 28/7/1950 günü saat 15 de Araç orman işletmesi müdürlüğünde yapılacaktır.
Satılığa çıkarılan âletlerin muhammen bedeli kalınlığın 2500, şe ridin 300, pulananın 2500, daire desteresinin 100 ve delme maklnası nın 150 lira olup her bir âlet için % 7.5 hesabile geçici teminat alınır.
3 — satışa ait şartnameler Ankarada Orman Genel Müdürlüğü ile Merkez Orman işletmesinde, İstanbulda Bahçekapı Liman Han kat 1, No. 1 Orman İşletme Müdürlüğünde ve Kastamonu, Karabük, Bartın, Devrek İşletmeleriyle işletmemizde görülebilir.
4 — isteklilerin belli gün ve saatte müsbit evrak ve ilk teminatları ile komisyona müracaatları. (4788)—(991)
İLÂN
Şenkaya ilçesinde yeniden inşa edilecek olan hükümet konağı kapalı zarf usuliyle eksiltmeye çıkarılmıştır.
1— Bu işin bedeli keşfi (165083) lira (58) kuruş olup geçici teminatı (9504) lira (18) kuruştur.
2— Eksiltme 29 Temmuz 950 Cumartesi günü saat 12 de mülga ü-çüncü genel müfettişlik binası içindeki Bayındırlık Müdürlüğü odasında toplanacak olan Komisyonda yapılacaktır.
3— İstekliler bu işe ait keşif ve. sair evrakı fenniyeyi Bayındırlık Müdürlüğünde okuyabilirler.
I 4— İsteklilerin bu işe girebilmeleri için ihale gününden üç gün ev-
I vel İl Makamına müracaat ederek
lif Le
le,
' çin kapalı zarf ile 160 ton sığır eti , satın alınacaktır. Tahmin edilen bedeli 112000 liradır. Geçici teminat I 8400 liradır.
2 — ihale 20 Temmuz 1950 Per- 1 şembe günü Aşkale - Kandilli As. I Satın Al. Ko. da yapılacaktır. Tek- I lif mektupları aynı gün ve mahalde saat 14 e kadar Ko. na verilebilir.
I 3 — Talipler özel şartlar ile evsaf hakkında her gün Ankara Lv. g-gııı,,,A&Auue ve Aşkale - Kandilli Satın AL Ko. da görülebilir. (4530) 1
★ I
I
Hamam kütük odunu alınacak
Bursa A. Sa. Al. Ko. Başk. (404).
1— Askerî lisenin ihtiyacı için
400 ton hamam kütük odun kapalı zarf usulü ile satın alınacaktır. Tahmin edilen bedeli 18.000 lira geçici teminatı 1350 liradır. ,
2— Kapalı zarf eksiltmesi 27 Tem- Amirliğinde
— — ........ -— Satın Al. Ko
I
muz 950 Perşembe günü saat 16.00 da Bursa As. Sa. Al. Ko. da yapılacaktır. Şartlaşmalar her gün komisyonda görülebilir.
3— Teklif mektuplarının 27 Tem- •
muz 950 Perşembe günü saat 15.00 .
kadar Bursa As. Sa. Al. Ko. bulun- 1 durulmsaı lâzımdır. (4526)

Odun alınacak
As. Po. 12685 Aşkale - Kandilli
I
Saman alınacaktır.
1 A D ,ococ xr ' vc‘ 41 «*aiL(uuına müracaat eaereu
1 . As-,Pos‘ J26®5’ ihtiyacı ehliyet vesikası almaları ve (9504)
için kapalı zarf ile 9w ton odun satın alınacaktır. Tahmin bedeli
! 45.000 liradır. Geçici teminatı 3375 11-
1 radır. I - - • - - .........
I
lira (18) kuruşluk geçici teminatını yatırdığına dair makbuz veya teminat mektubunu ve 950 yılında Ticaret Odasına kayıtlı olduğunu bil-
---------- i ret uaasma Kayıtlı olduğunu bil-
A. Kavağı Sa. Al. Ko. Bşk) (430) | »- “)ale a Temmuz günü dirir vesaikj havi olmak ye
1— 258 ton balyalı saman kapa- ( Aşkale - Kandillideki As. Satın al- 2490 sayılı kanun gereğince hazır L ~ ‘hale Çarşamba günü saat 15.30 da kontta saat («) e kadar Kurula verUebl- ; biUnde Komisyon BaTkanbTın? ver yonun A. Kavağındaki binasında i11-yapılacaktır. Zarflar en geç 14.30 da ' ’
verilmiş olacaktır. , —-----------— ~—---------------—
3— Geçici teminatı 1257 lira 75 âmirliğinden ve Aşkale - Kandilli kuruştur. Şartnamesi her gün ko- *’ ”■* J‘~ ,A
misyonda görülebilir. (4690)

Millf Eğitim Bakanlığından
1— Bakanlıkta çalışan hizmetli 1er içiçn 75 takım elbise diktirilecek, kumaşı Bakanlıkça verilecek diğer bütün malzemesi ile dikimi terziye ait olacaktır.
2— 75 takım elbisenin muhamm en bedeli 1650 lira olup geçici teminatı 123 lira 75 kuruştur. Müteahhde teslim edilecek kumaşın bedeline mukabil 3280 lira 54 kuruşluk tem inat alınacak.
3— İhaleye iştirak edecek ter zi veya tüccar terzilerin Ticaret ve Esnaf Odasına kayıtlı olduklarına ve evvelce en az 4000 liralık taah hüt ifa etmiş bulunduklarına dair vesika ibraz etmeleri şarttır.
4— Eksiltme 2/VIII/1950 Çarşa mba günü saat 15 de Bakanlık Levazım Müdürlüğünde toplanacak K omisyon huzurunda yapılacaktır.
5— Şartnamesi her gün Levazı m Müdürlüğünde görülebilir.
6— Taliplerin Bakanlık Levazı m Müdürlüğüne müracaat etmeleri
ilân olunur. (4863)
f
bilinde Komisyon Başkanlığına vermeleri ve yukarıda üçüncü madde
3- Talipliler özel jarUar Ue ev- I ™’ey“ar“,a Ut“nc“ madda aal hakkında her gün Ankara Lv. I yaz,1,.keS‘( ''“a‘r evrakı fennu . ...... . . . „ .... yeyı gorun ve okııvun kabul oitilr.
ı Satın Al. Ko. dan malûmat alına- I bilir. (4531) 1

Kuru Ot alınacaktır
A. Kavağı Sa. AL Ko. Bşk. (429)
1— 330 ton tel balyalı kuru ot kapalı zarf usulü ile satın alınacaktır.
2— Eksiltmesi 27 Temmuz 950 Perşembe günü saat 15.30 da A. Aava-ğındaki Komisyon binasında yapılacaktır. Zarflar en geç 14.30 kadar verilmiş olacaktır.
3 — Şartnamesi her gün komisyon da görülebilir.
(— Geçici tazminatı 1980 liradır
Çatı Onanmı yaptırılacaktır.
İst. - Harbiye No. 4. Sa. AL Ko. Bşk. (453)
1— Kapalı zarfla çatı onarımı yaptırılacaktır. Keşif bedeli 38025 lira 58 kuruş, geçici teminatı 2852 liradır.
2— Eksiltmesi 25 Temmuz 950 gü-
nü saat 11.00 de Harbiyede (. No. h Sa. Al. Ko. da yapılacaktır. Keşif ve şartnamesi komisyonda her gün görülür. |
yeyi görüp ve okuyup kabul ettiklerine dair imza etmeleri lâzımdır.
5— Teklif mektubuna ait zarfın postada vaki olacak gecikmelerinin kabul edilmiyeceği ilân olunur.
(4800)—(997)
Sahibi:
Mümtaz Faik FENİK
Bu nüshada yazıişlerini tül et İdare »dan: HİKMET YAZICIOÖY ’
I
(4689) i 3— Belge ibrazı mecburidir. (4699)
Basıldığı yar:
OÜNES MATBAASI
fal İm )el İni )SI
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlvgünd( n
1 — 5602 sayılı kanun gereğince Arazi Kadastrosu Teknisiyeni ve )üİ Arazi Kadastrosu Teknisiyen Yardımcısı yetiştirilmek üzere Ankara fasi da açılan kursa müsabaka ile 25 adedi lise ve 25 adedi orta okul me- ~ zunu olmak üzere 50 adet öğrenci alınacaktır.
2 — Müsabaka sınavı 25.Temmuz.950 tarihinde Ankarada Tapu ve
Kadastro Okulunda yapılacak ve mı ’ ’ ’ —‘
alınaçaktır.
3 — Kurs müddeti bir yıldır. KurS ................. vr--.-
rak üçer lira gündelik verilecektir. Yiyecek, giyecek masrafı ve yg’^ cak yer tem ni kendilerine ait olacak ve burs ücretinden maada bü\ şey verilmiyecektir. ,
4 — Tedrisatın sonunda 5rapılacak imtihanda muvaffak olanların «
Ankara il ve ilçeleri köylerinde ve sırasile diğer iller ve ilçeler köy 1 lerinde tapulama işlerinde çalıştırılmak üzere teknisiyen veya yardım-alıklarına tâyinleri icra kılınacaktır. Devamlı olarak köylerde çalıştırılacaklarından öğrencilerin erkek olmaları ve askerliklerini yapmış . bulunmaları şarttır. 1
5 — isteklilerin kimlik cüzdanı, okul diploması, iyi hâl kâğıdı, sıhhat raporu, askerlik terhis belgesi ve 4x6 eb’adında dört adet fotoğrafla birlikte imtihan gününden evveı Tapu ve Kadastro Genel Müdür-
1 lüğüne müracaat'arı. (4983)__(1087)
B ine ---------------------------hk mvaffak olanlardan taahhüt senedi ak ûr; müdavimlerine burs ücreti ola- üti çr, k F sti en w*, âd

18.7-195»
ZAFER
Bayfa: 1
Ruh âlemi ve ruhî
tezahürler
Ruhf araştırmalar Cemiypfi- Fakirlerin yaptıkları tabiat üstü hareketler - Evliya Çelebi'nin gördükleri- Ankara mn idare merkezi olacağını bundan yüz sene evvel
bildiren Müştak Dedenin bir şiiri
gU uhi tezahürat üzerindeki de-ğerli araştırmaları ve eser-® » lerile tanınmış olan Dr. Bedri Ruhselman ve Dr. Sevil Akayın gayretlerile İstanbul’da Türkiye Metapsişik tetkikler ve ilmî Araştırmalar. Cemiyeti adile bir Cemiyet kurulmuş bulunmaktadır. (1) Amerika ve İngiltere gibi bir çok ileri memleketlerde insan varlığının, yalnız-maddî kısmı ile değil, ruhu ile de alâkalanmanın ferd ve cemiyet hayatındaki kıymeti çoktan takdir. olunmuş ve bu memleketlerin ıhaklarr tarafından bir çok ruhî araştırma cemiyetleri teşkil olunduğu gibi bazı yerlerde daha ileri gidilerek-enstitüler kurulmak suretiyle bu araştırmalara daha ] ciddi-ve İlmî bir mahiyet verilmiş-I tir. Bü defa bizde de kurulduğunu seviçjlfr bildirdiğimiz cemiyetin ba ’-şında her-cihetten- salâhiyetti ikr ,dr)klorun-bulunması bu cemiyetin -JSdeki çalışmalarının ciddiyet ve
■ ehemmiyeti bakımından- hepimiz için-kâfi bir teminat teşkil etmektedir.- İnsan-cemiyetinin bu günkü tekâmül seviyesi karşısında ehemmiyetini kaybetmekte bulunan hisse ve peşin mutlak bir imana dayanan dogmatik dinlerin yerini alacak olan insan şuuruna hitap ede-eek bu çeşit mukni-ilmî araştırma-. ların insan, vicdan ve-ahlâkının tekâmülünde bundan sonra önemli bir rol.oynıyaeağı şüphesizdir. Zira ferdin, ve insan cemiyetlerinin tekâmülünde dinin oynadığı rolün makul bir hedefe doğru muhtelif safhalar geçird ğini tarih bize göstermekte 've bugün insanlığın eriş, miş olduğu seviye bilgi ve inanışlarımızın ilmin-tecrübe ve korrtro lünden-geçirilmesinr istilzam eylediği. görülmektedir-
' Geçen yazımızdan (2) insanların dünyaya gelişlerindeki maksadın j kemale erişmek olduğunu, serbest ruh halinde de-kemale sâ’i olduklarını, daha evvelki gelişlerindeki müktesebatlanm ruhlarında muha faza ettiklerini ve bu tekâmülün ilim ve ahlâk yolile olduğunu ba-) zı tebligat ve neşriyata dayanarak
-»•zetmişt m.
5^ maksadı sağlamak için yal-
y-'^'■^■tenyamızdaki değil bütün kâi-’ Latraki varlıklar aşağıdan yukarıya yani maddenin gn iptidaî halinden en" mütekâmil haline doğru gidip gelmekte ve kendi âlemlerindeki te. kâmüllerni bitirdikçe şartlar başka ve değişik olan kâinatın diğeı âlemlerine geçerek tekâmüllerine devam, etmektedirler. Bu tekâmül merhaleleri içinde daima bir hayatın müktesebatı gelecek hayatı hazırlar.
Mahsûd-î Ezel, terbiyet-ii rûh-i be
şerdir. Zannetme beş on satra sıkışmış bir eserdir.
diyen Süleyman elebi’nin ruhu:
Levhri Mahfuz’un senin mazide, müstakbel de mî? Sende mü teksir-ü inaksan Hâlikii Ekmelde mi? beyti ve* kendine-mahsus ifadesi ile-bu hakikati teyit eylem-şti.
Bu tecrübe ve görgüler ve çekilen mihnet ve-mahrumiyetler ruhların arzu ve iradelerini ve yapıcı muhayyellerini inkişaf ettirerek onla. rın madde üzerindeki müessiriyet-lerini arttırır ve İlâhî kanunları yürütmek üzere ileride kâinatta ala-caklarr vazifeler için onları hazırlar. Bir-bedene bağlı olduğu zaman-L .^Organlarının faaliyet ve neşvüneması da dahil olduğu halde kendi iradî faaliyetlerinden haberdaı olamayan geri bir ruhun mutad tekâmül yollan ile veya dinlerin ve târikatlann koydukları muhtelif riyazat ve idmanlarla bu tekâmülü temin ve tesri edilerek bütün iradî faaliyetlerinden haberdar, olmasının ve-onları istediği istikâmetlere tevcih ve maksat ve gayelerinin istihsalinde teksif etmesinin sağlanması daima mümkündür.
Ruhun madde üzerindeki mües-8iriyetî bu suretle erişeceği tekâmül seviyesinin derecesi ile müte-nasiben artar.
Buda der ki: «Bir tek hedef üzerinde toplanan ruh kuvveti pek büyüktür. Hârikalar başarır, olmaya-. cak işleri oldurur. Üstünde çok durulur, düşünülür, devamlı olarak bütün ruh ile istenirse her hayâl w^rçek olur.»
Eizik. kanunlara aykırı ve tabiat üstü gibi görünen ve hiç şüphesiz kendine mahsus illiyet münasebetimize kanunları bulunan bir kaç hâdiseyi burada zikrederek bunların insan bedenini teşkil eden âtıl 1 madde ve uzuvlara izafesinin mümkün olup olmıyacağının takdirini okuyucularınuza bırakacağım. .............. ...............„ maa_
(Orientalıschç Heılskunde - Şark, kıyamet gösteren ben idim. İşte si- denin tâbi olduğu fizik kanunlara
Yazan
Sinan Onbulak
J
Şifa Bilgisi) eserinin sahibi Viyana Tıp Akademisi azasından meşhur Dr. Honing Hind stan’da başından geçen bir vak'ayı şöyle anlatıyor:
«Fakir Allah diyerek mezara u-zandı. Alt sjıiri kesik olan dilini kıvırıp nefes borusunu tıkadığını yüzünün morarmasından anladım. Fakat debelenmiyor ve ızdırap çekmiyordu. Yüzündeki morluk yavaş yavaş sarılığa dönüyordu Boğulmasından endişe ederek mezarın içine indim. Nabız durmuş, nefes tamamile kesilnrşti. Mezarı örttürmiyerek. akşama doğru fakiri tekrar muayene ett.m. Vücut soğu muş ve tamamile katılaşmıştı. Ölüm hali tamamdı. Raca askerlere ölünün üstüne toprak atmalarını emretti. Askerler fakiria üstüne tahta veya hasır koymağa lüzum görmeden emri yerine-getirdiler ve sıkışsın diye ayrıca toprağa küreklerle de vurdular
Mezar kapanmıştL Halk dağıldı. Bence fakirin dirilmesine artık, imkân kalmamıştı. Eğer öldükten dört ay sonra dirilirse, din kitaplarından başka kütüphanemde ne kadar kitap varsa yakmak lâztmgelirdi. Çünkü onlarda mucizenin yeri yok. tu- Raca mezarın üstünü ..horasanla ördürdü ve nöbetçilere mezara kimseyi yaklaştırmamalarını tenbih etti.
Dört ay sonra mezarı açmak kolay olmadı. Toprak çok sıkışmıştı Nihayet fakirin vücudu meydana çıktı. Taş gibi kaskatı kesılnrşti. Konduğu vaziyette yatıyordu. Göğsü toprağın ağırlığı ile b raz ezil mişti. Şimdi sıra bende idi. Fakirin yanma diz çöküp nabzını ve kalbini yokladım. Cilt buz gibiydi vfe ha yattan eser yoktu. Yalnız çürümemiş olması şayanı hayretti. Meslekî kanaatim bu merkezde idi Kenet, lenmiş dişlerini «vasiyeti» mucibince bir değnek parçasiyfe araladım. İki parmağımı ağzının içinde dolaş, tırarak dilini müşkülâtla düzelttim Kulak ve burun deliklerindeki pamukları çıkardım. Ağzına kamışla üfledim ve kollarım oynatarak sunî teneffüs tatbikatına geçtim. Tam elli beşinci dakikada derindten ge len bir inilti ile titredim. Hayretii me pâyân yoktu. Sevincimden ağ-Uyacaktım. Bir doktorun iflâsına mukabil bir ölü diriliyor, bir adam ahiretten dönüyordu. Fakirin ne. fesleri süratle intizam kesbetti ve çok geçmeden doğrularak ayağa kalktı. Derhal bir alkış tûfanı yayıldı. Raca da alkışlıyanlar arasında idi.» (3).
Fakirlerin ve yogilerin bu çeşit hareketleri bir çok müdekkikleı tarafından müşahede ve tetkik olun muş ve bunlar hakkında müteaddit eserler yazılmıştır. Bunlardan -Louis Jacolliots» fakir ve Yogilerin kendi gözönünde su dolu büyük küpleri el değdirmeden havada gezdirdiklerini, kendilerinin hava, va kalktıklarını, hiç bir gıda kuvveti olmıyan topraklara diktikleri tohumları bir iki saat içinde büyüt, tüklerini ve-bu esnada saksılara ellerini uzatarak yalnız donmuş bir vaziyette dikkat kesildiklerini hikâye Ptmektedir(3).
Meşhur Evliya Çelebi’nin Seyahat namesinde de bizzat şahidi olduğu bu neviden âdiseler vardır.
Bunlardan biri bir Kalmuk Tatarının Kızıltaş Kalesi önünde Ko-ban nehrini dondurmasıdır Vezir Ak Mîehmet Paşanın kumandasındaki sefer heyeti Çerkeslerin Ko-ban nehri dondu geçebilirsiniz diye haber vermeleri üzerine konakladık lan Ömerağa çiftliğinden kalkarak bu nehrin kenarına gelmiş fakat Haliç kadar geniş olan nehrin donmadığım görünce ne yapacağını şaşırmıştı. Bundan ötesini Evliya Çelebiden dınliyelim:
«Derken bir bâdı sar sari azim esip cümle Haymeleri pare para edip, nice arabaları rüzgâr sahralar içre götürüp tekerleklerinin devran larına göz ermezdi Hattâ fakir Ak Mehmet Paşa bir âli vekar iken araba altına girip pünhan olmuşken arabayı rüzgâr döndürüp Mehmet Paşa güç ile canın halâs eyledi. Eşin görmüş Tatar Gazileri sihre uğradık dediler. Hemen Mehmet Paşayı Âkil cümle ile iç ağalarına tenbih edip surei Muaveze- ■ teynlere müdavemet etmeğe başladıklarında sahil hava küşade oldu. | Hemen bu mahalde bir koca Nuhî ı köse Kalmuk Tatarı gelip Paşaya I buluşup etti: .
— Sultanım şimdi sizin başınıza rüzgârın kızıl kıyametin koparıp '
ze evvel marifetimin bir şemme kadarım gösterdim. Eğer bu suyu karşu geçmek isterseniz bana bir at, bir kürk don ve yüz kuruş verin şimdi yine kızıl kıyamet edeyim ve bu suyu dondurup buzlab edeyim.»
Neticede Ak Memet Paşa teklifi kabul etmiş ve Kalmuğun dondurduğu Koban nehrinden sefer heyeti bütün ağırlıklariyle Kızıltaş kalesine salimen geçmiştir. Evliya Çelebi’nin anlattığına göre Divân efendisi İbrahim Çelebi ile yanındaki Dağıstanlı mutaassıp yedi kişi «Sıd-kı tam ile» «kimi Muavezeteyni, kimi Esmayilhüsnadan ya- vaki ve ya hafız ve ya dafi ve ya Allah de-yu geçerlerken» buz çözülerek bir kısmı suya batmış ve bunlardan ancak Divân efendisi ile Dağıstanlılardan bir kısmı sudan güçlükle kurtarılabilmiştir(4).
Aynı sefer heyeti Ur nehri ağzından yarım saat ileride Kalmuk Tatarlarının yine bu neviden bir «sihrine» uğrayarak güpe gündüz kesif bir karanlık ve sis içinde kalmıştır.
Kandiye kalesinin biranevvel fethi maksadiyle kalenin yakınında Ça_ maşır deresi denen mahalde «çirke-fi dünya olan Timar ve Zaametin terk edip» bir mağaraya çekilerek «dünya kelâmından bir harfi heca tekellüm etmeyen», «Muhâmmedül-mustafa aşkına otuz iki dişini çıkartan» ve «kırk kıyye ağırlığında bir demir gülle ile mağaranın kayasını un etmeği iş ed nen» Samutî Ali Dedenin gösterdiği ceht ve bu iradî hareketten mütevellit tezahürat ve hikâye olunan netayiç (4) de şayanı dikkattir.
Bir çok köy ve hattâ kasabalarımızda halen mevcut olan «yağmur duası» hâdisesi de arzu ve iradelerin ve yapıcı muhayyelen’n bir noktaya cem ve tevcihinden başka bir şey değildir.
Bedene bağlı ruhların irade ve tahayyül melekelerinden doğan madde üzerindeki müessiriyetleri-ne ait tezahürlerin yanında bedene bağlı bulunmayan ruhların da madde üzerindeki müessiriyetleri-ni gösteren vakıalar da mevcut bulunmaktadır.
Seyahati sırasında adamlarile birlikte Modonuc kalesine gelmiş olan Evliya Çelebi şehrin «Corci Kaptan» tarafından yakıldığını ve yağma edildiğini görür ve hattâ geri çekilmekte olan düşmanı diğer savaşanlarla ve yanındakilerle birlkite takibeder.
Yağma sırasında bir kısım düşman askerleri oradaki Bektaşi tek-yesine de girerek tekyede yatan «Şeyh Sultan Veliyullah» m türbesini talana başlarlar. Bu esnada «bir kâfir dahi dâvayı merdi ile a-zizin seri saadetinde olan sikkei mııhammediyi alırken bir pîri fâni Süleyman Dede ;
— Bre aziz ne yatarsın hali gör-sene kani gayreti Muhammedi!... deyince azemeti huda kubbei pür envar içinde bir Raadü berk ve bir ateş zâhir olup kubbei pür envarın taşrasmda yedi adet küfferı hâki, sar ateş gazabile harap kara kömür misal yerleri duzah karar» o-lur.
Evliya Çelebi bunların «lâşei mürdarlannın kara katran tulumları» gib! servi ağaçlarının altında yattıklarını bizzat gördüğünü ve ayaklarına ipler takarak tekyenîn dervişlerile birlikte dışarı attığını söyler (5)
Eskilerin «Kerameti Sariye» olarak tavs f ve rufaî târikatının kuru cusu «Şeyh Ahmet Rufaî.ye izafe ettikleri bu târik müntes plerinin vücutlarına bıçak saplamak, ateşe girmek ve ateşleri tutmak gibi hareketlerinin menşeleri de aynıdır. Hattâ «Şeyh Ahmet Rufaî» nin «Keramet» in n bazan bu tarik mün-tesiplerinin dış'na kadar «s rayet» ettiği de vak'dir.
Evvelce Urfa’dakl Kadiri tekye-sinin- şeyhi olan Muhterem Şeyh «S. Y.» efendi anlatmıştı.
B.r gün kendisini bir Rufaî şeyhi ziyarete gelmiş ve görüşme sırasında bir tepsj ist yerek ateşin ü-zerinde kızdırdığı bu kızgın tepsiyi orada bulunanların huzurunda eL lerile ateşten alarak böyle bir hüneri bubınmayan zavallı Şeyh «S. Y.» efendiye uzatmış ve o da mevkiini ve etrafındakiler; düşünerek âni bir kararla tepsiyi almak zorunda kalmış ve tepsiyi uzatan Rufaî şeyhi gibi ne kendisinin ne de sonradan tepsiyi vermiş oldu- | ğu d ger kimselerin ellerinin yanmadığını hayretle müşahede eyle-mistir. *•)»'
Bütün bu vakıalar insanda madde ile izahı kabil olmayan ve mad-
gözümle resim şergili ri
I
★ (Baştarafı 2 ncide)
Bu hal, öyle zannediyorum ki o-kuldan ve ordudan ayrılanlarda daha bariz görülür. Çünkü bu ıkı meslek en çok aşk ve feragat ister. Mensuplan —büyük bir eksel iyet* le— «fenâ-filmeslek» olmak sırrına ermiş; mesleğin içinde erimiş, onunla haşır neşir olmuş kimselerdir.
Ve böylece nesil nesil «adam» yetiştirmiş: Tanrının «insan» adlı şaheseri ile uğraşıp onu daima daha iyiye, daha mükemmele doğru götürmeğe çalışmış olan kimselerin bu kutsi işten kopup ayrılmaları bir-hayli güç olur:
Düşününüz, bütün ömrünüze mâna vermiş olan çocuk cıvıltılarını artık duymamağa; bütün hayatınızı aydınlatmış olan parlak, canlı; daima soran ve öğrendikçe gülen çocuk gözlerini artık görmemeğe «mahkûm» edilmişsiniz! Yahut da dünyanın en temiz, en mert genç adamları ile dolu olan «kışla» nız-dan alınmış; Mehmetçiğin talimlerinden; onun eline namusunu, şerefini, .toprağını korusun diye ver diğıniz silâhlardan; toprağın kalb çarpıntıları diye dinlediğiniz nal seslerinden birdenbire uzaklaştırılmışsınız. Ruhunuz, bütün iç varlığınız orada kalmıştır. Ve sonra ev. deki köşenizi...
Bu, muhakkak ki, biraz, acıdır. 'Tahammülfersa da oabilir.
İşte bu zamanların, tek halâskân, bence, bir fırça, bir kalem, bir yay, yahut da bir mızraptır. Yâni sanat! Güzel sanat!
Kıymetli «Emekli subaylar-Tesim sergisi» bana bütün bunları düşünülürdü...
Bu sergide nazarı dikkatimi bilhassa çeken; emekli Tümgeneral Cevdet Bilgişin’in sulu boya natürmortları; harikulâde gülleri ve «iskambil falı» adlı tablosu oldu.
İskambil falı açan küçüğün yüzündeki dikkat ve merak; maşa üstüne serilmiş kâğıtların yan pençe* reden vuran ışık altındaki canlılığı insanı hayran bırakıyor...
Bunları gördükten sonra, sayın Generalin Dil, Tarif - Coğrafya Fakültesinde açmış olduğu sergiye koşmamak elbette mümkün değildi...
... Bu serginin hususiyeti de, baştan başa sulu boya ile canlandırılmış ve cidden «fevkalâde» denilebilecek derecede güzel, mânalı, canlı manzaralar ile natürmorlar idi.
Maçkadan Sarayburnuna ve Ni-şantaşından Maçkaya sabah saatinde bakan ressam; harikulâde pembe renkleriyle insanr bir rüya ve hülya âlemine uçurduktan sonra, «Nişantaşı köşesi» nde hakikat ile öyle bir karşılaştırıyor ki üstünüze yürüyen tramvaydan korunmak için yana çekileceğiniz geliyor! «Kırmızı Lâleler» e; birebirinden nefis meyva-lara uzanıvermekten kendinizi güç alıkoyuyorsunuz! Hele o buğulu buğulu üzümler!...
Ayni çatı altında Ressam Bay Cemalin sergisi de var.
Ötekinden buna geçince; ne hissettim, bilir misiniz?...
Fuzuli Divanını hayran hayran okumakta ixen, eline birdenbire genç şairlerden birinin serbest nazımla ve yeni tarzda tazılmış bir kitabı tutuşturulan bir insan gibi şaşaladım, sarsıldım, bir tuhaf oldum!
Maamafih bu yeni kitata da inşam kendine çeken bir gizli cazibe vardı. Yani baktıkça insanı saran ve düşündüren güzel tablolar!...
Son söz:
Gözümüzü, gönlümüzü kıymetli eserleriyle şenlendiren ressamları miza —bütün AnkaralIlara tercü man olduğuma inanarak— teşek kür ediyorum.
tâbi bulunmayan hâkim bir kuvvetin «varlığın» mevcudiyetini göstermektedir.
Hiç b.r kayda ve şarta tâbi olmaksızın her şeye tesahüp etmek ve ondan müteneffi olmak isteyen ve bu istek ve ihtiyaçlaı.nın hududu, ancak yorulmak, doymak ve bıkmak gibi bir vetire ile tâyin ve tahdit olunabilen maddî bir varlığın bütüıj bu azgın Ve taşkın olan hayvani hislerinin akıl, vicdan ve hafızadaki eski tecrübe ve mükte-sebat ve nihayet geçmiş hayatların sağladığı insiyaklar ve melekelerle makul, haklı ve ihtiyatlı bir şekilde kontrol ve sevk ve idlere e-d-ldikleri görülmektedir. Her şeyi yapmak ve elde etmek isteyen hu mihanikiyeti kontrol eden, ileri a-tılmışken geri çeviren, yaptığı her hangi bir fiilden dolayı bilâhaıa muvahaze eden bu ikinci varlık kimdir? Yapanla kontrol edeni aynı bir varlığa bağlamak mümkün müdür?...
Geri kalan kısımları müteakip yazımda tamamlıyacağım.
Sinan ONBULAK
(1) Adres: Posta Kutusu 795 İs-tanbul.
(2) 30 Mart 950 günkü Zafer ga-zetis.
(3) İshak Kuday ve Dr. Sevil A* kayın SpirtlaUzm eseri, sayfa ; 202 -207.
(4) Evl’ya Çelebi Seyahatname, si sayfa : 21 - 25.
(5) Evliya Çelebi Seyahatnamesi, sayfa : 223 - 229.
İrşari Hânı
Polonya Büyük Elçiliğinden :
1 — Büyük Elçilik arazisi ihale tesisatı vahidi fiyat esası üzerinden kapalı zarfla eks.ltmeye konmuştur.
2 — Bu işe müteallik proje ve evrak her gün saat 10 dan 12 ye kadar Ankara’da Büyük Elçilikte görüleb-lir.
3 — Teklif mektuplarını havi zarflar kapalı olarak 25 Temmuz pazartesi günü saat 17 ye kadar Ankara’da Büyük Elçiliğe tevdi e-dilmiş bulunacaktır.
4 — Büyük Elçilik ihaleyi yapıp
yapmamakta veya diled.ğine yapmakta serbesttir. (5115)
KUfUk Hikâye
MACERA
Yazanı Feride Özp^y
Ömrü hakiki bir macera içinde geçmişti. Bu gün, altmış senen.n bi_ rikmiş heyecan, azap, sev-nç ve keder gibi karışık his tortuları üzerinden geriye baktığı zaman... geçen günlerin hakiki bir sergüzeşt yumağı olduğunu anlıyordu...
Macera evlenmesile ____,___
tı... onbeş yaşın taşkın ve ateşli ı ---------------
mantığile, beğendiği erkeğe kaç- darmalar bebeğini emziren genç makta bir mahzur görmemiş bir, f nenın Arnn'votl° bahar akşamı, komşunun ihtiyar kö 1 peğinin ümitsiz havlayışları arasında, sevdiği adamla doğduğu şehri terketmişti...
Kocası, iri, gürbüz ve gözlerinde kendis ne iyi bir para temin eden hakiki kıvılcımlar yanarı bir adamdı. O da küçük kızı sevmiş, işini bırakıp bu viran yaylı ve badem gözlü sevgilisile birlikte şehirden uzaklaşmıştı. Erkeğin cebinde bir çıkın gümüş para, genç kadının boynunda yedi adet beşibiryerde vardı...
Havalar soğuyunca iş değ’şti... Yaylıda yatmak güç hatta imkânsız bir hal aldı. Hele genç kadının an» ne olmaya hazırlanması, durumu büsbütün güçleştiriyordu.
Kıvılcım bakışlı erkek karısı ve doğacak çocuk için yaylıdan daha sağlam bir yuva aramak zorunda kaldı.
Uzun bir yolculuktan sonra bü-yük şehre geldiler. Erkek buranın, aradıkları yer olduğunu söyledi. Kadın her zaman olduğu gibi-onun . . ___________,
gözlerine bakıp gülümsedi. O anda , oynuyordu, düşündüğü tek şey, kocasının göz- Her yeni sene onlara bir parça da» lermin çok güzel ve çok siyah olu- | ha.refah, taşıyarak geldi. Kocası şuydu. —--------• — * - ........
Şehir deniz kenarıydı. Genç a-dam balıkçılık etmeye başladı. Bunu becerecek kadar sıhhatli ve çevikti.
Kış sonunda Osman, doğdu. Sarışın ve zayıf bir çocuktu. Ebe onu, babasına verirken, «oğlan ama, biraz cılız» demişti.
| Bu söze ne kadar üzüldüğünü düşündü. Aynı ebe Osmanı bu gün gör I meliydi. Babası kadar olmasa bile, yine uzun boylu, yakışıklı ve zen-
BAYRAMLAŞMA I
(arından olması onu memnun edi-
D. P. Bahçeli Evler Ocağmın yordu. Ama ihtiyar ebe, genç ba. Bayramlaşma günü 18.7.950 günü . hkçı ile çocuk yüzlü karısının cılız. saat 15 tir. 1 oğlundan, günün birinde milyonlar.
Muammer Karaca
la. oynayan bir erkek çıkacağını nasıl tahmin edebilirdi.
Yaptıkları şey, pek kötü olma makla beraber yasak bir şeydi. Kehribar kadar sarı ve bürümcük gibi ince tütün yapraklarını şiltelerin altına yayar bir yerden bir ye-
Kiralık ) öşk
Yenişehrin mutena bir yerinde, bilhassa sefarethane olmıya çok elverişli, tenis kordu, ahır.ı garajı, şoför dairesi olan, büyük bahçeli, kaloriferli bir köşk kiralıktır. Mesai saatlerinde 11481 numaralı telefona müracaat.
(2611)

Satış İJânı
Ankaranın en işlek piyasa yeri olan Bankalar caddesindeki Çakır Tuhafiye mağazası ve içindeki Ticaret emtiası ve demirbaşların tasfiye dolayısile topdan veya kısım kısın» satışına karar verilmiştir.
İstekli olanların hangi kısmı almak istediklerini ve fiyat tekliflerini yazılı olarak l/Ağustos/950 tarihine kadar Ankara Ulus meydanı Koç Apartımanı üçüncü kattaki yazıhanesinde iflâs idare azası Avukat Emin Halim Erguria bildirmeleri ve eşyaları görmek arzusunda bulu nanların ise Ankara İcra iflâs memurluğuna müracaatları lüzumu ilân olunur. Telefon: 14060 (5116)
Kira'ık Oda
Yenişehirde aile yanında. Müracaat Necatibey caddesi Luna Tuhafiye Mağazası. (5134)
Florya Sp r
Sayın müşterilerinin ve sporcuların bayramlarını saygı ile kutlular.
Anafartalar No. 28. Telefon : 13669,’ Telgraf Florya Ankara.
(5133)

w,
baslamı5. 1 re götürürlerdi.
Sizin Sokak
Yazar : Muammer Karaca
Biletler: Berkalp kitap sarayında satılır
(5132)
——İlil t
W-
(A;

«r y
t
: 1096 Î 135
Gere.c reji memurları, gerek jan---------------— —......—ov“Ç annenin emniyetle yaslandığı köhne yaylının içinde kaçak bir mal il-duğunu akıllarına bile getirmezler, bebeğe uzun ömür dileyip, yanlarından geçer giderler.
Kış gelince tekrar küçük odaya döndüler. Kadın bu sefer yine anne olacağını anladı Kocası daha sık denize çıkıyor, kahvede daha uzun zaman kalıyordu. Osmanla, yaz sonunda gelece.: kardeşini iyi yaşatmak için bu lâzımdı.
Yazın yine yola çıktılar, yine kolcu ve jandarmalar, her şeye gülümseyen küçük Osmanı okşadılar ve kafile biraz daha eskimiş arabanın içinde, hâdısesiz yoluna devam etti.
Evlendiklerinin ikinci sonbaharında Naciye doğdu. Bil, Osmanın aksine, tombul ve siyah saçlı bir bebekti. Yazın kazancı yerinde olduğundan, pencerelerinden deniz görülen müstakil bir eve taşındılar. Kadın memnundu.
Yazın uğradığı üzüntü ve vicdan azabını çoktan unutmuştu. Şimdi bir de motörleri vardı, kocası kah, veye yalnız ahbaplarını görmeğe g.d.yor. ve sadece keyif için kumar
motörlermi arttırdı. Çocuklar büyümeğe başladıkları için artık yazın, da. şehirde kalıyorlardı. Ama büyük bir iş oldu mu, Osmanla Naci-yeyi evdeki ahretliğe bırakıp koca-sile beraber giderdi..
Evlendiklerinin- onuncu senesi vaziyetleri adam akıllı düzelm.şti. Kocasının iki şilebi, arabaları; atları ve dört katlı bir evleri vardı
Osmanla Naciye büyümüşler, ter. biyeli, sessiz iki küçük insan olmuş lardı. O senenin baharında, üçüncü defia anne olacağım anladı. Kocasına bunu haber verd.ği vakit, o sevinçle üzerine eğilmiş, «sen iyi’ bir kadınsın, demişti. Beni mesut ettin».
| Üç ay sonra, fırtınalı bir akşam onun ıslak ölüsünü getirdikleri zaman, fersizleşm.ş gözlerinde, aynı teşekkürün mevcut olduğunu gördü ve kocasının ölürken kendisini düşündüğünü anladı.
Halbuki yabancılar ona, kocasının bir sürü arkadaşla birlikte bir deniz eğlencesi yaparken fırtınaya tutulduklarını ve bu fecî kazanın meydana geldiğini söyle, mişlerdi... Sözffe motörde kötü kadınlar da varmış...
Bu hikâyeye hiç bir zaman (■ ■k (Devamı 8 inci sayfada)
GRCNkÖy’DC
KÖŞK
■ ' J

BU ÇEKİLİSE 10.8.1950 AKŞAMINA KADAR EN AZ 1OO LİRALIK BİR HESABI OLANLAR KATILABİLİRLER
EMLÂK BANKASI
J
Sayfa: 8
ZAFER
' Başmakaleden devam
'Küçük Hikâye
Dün yapılar^ yağlı pehlivan güreşleri
Fazla mı ümide
kapılmıştık ?
MACERA
Günlerdenberi beklenen ikl'*kndın 'güreşçide dün tutuştu fak it güreş ancak\35 saniye kadar sürdü
Demokrat Parti İl 3 numaralı merkez bucağının tertip ettiği yağlı ve serbest güreşler dün 19 Mayıs stadyumunda muvaffakiyetle ve büyük bir kalabalık karşısında yapılmıştır. Bir çok'pehlivanlar An karaya gelmiş, Ankaradan da bir çok pehlivanlar iştirak etmiştir. Her zaman olduğu gibi deste pehlivanları çoktu ve bize güzel oyunlar gösterdiler. Uzun çarpışmalar-dan sonra ve üç pehlivan yendikten sonra Adapazarlı Mehmet Faruk birinci, Edirneli Küçük Ali Karan da ikinciliği aldılar.
950 Kırkpınar güreşlerindç küçük ortada birinciliği kazanmış olan Ba-baeskili Ahmet Topçu Ankaraya gelmiş, burada küçük ortaya girerek yine kazanmıştır. Ahmet Topçu bu gidişle beş sene kadar sonra başaltı pehlivanı olmağa namzet, tir. Benim kanaatimce daha fazlaya gidemez, yaşı müsait değildir.
Dün önüne gelenle çarpıştıktan sonra birinciliği aldı. Bu güreşin i-kincisi güreşe girmediğinden Topçu kazandı.
Büyükorta pehlivanları güreşe başlayınca Karayılan da aşka geldi. Onu biliyorsunuz değil mi? Su Kastamonulu Karayılan. Italyada 16 millet arasındaki festivalde birinciliği aldı.
Asıl adı Mahir olan Karayılana bu adı bir yargıç vermiştir. Kastamonu, Türkiyede en çok cinayet o-îan bir şehirdir. Bir gün bir içki âleminde birbirlerine girmişler, Ka-rayılan bir bıçak değil, bir tokat bile yemeden kurtulmuş, onun bu çevikliğinden yargıç ona bu adı vermiştir.
Güreşler yükseldikçe o da kızıştı. Davuldaki san atını, halkın takdir lerini ve alkışlarım toplayarak göa terdi.
Büyükortanın değerli pehlıvanla-.ınden ikisi Adapazarlı idi. Birisi Abdullah Günauz, öte-ii de Burhan Gürkap idi. Epey uğraştılar, epey didindiler, bize güzel güreşler gösterdikten sonra Burhan birinciliği. Abdullah ikinciliği aldılar.
Başaltı güreşlerine yine Adapa zaili iki kardeş çocukları çıktı. Birisi Burhan, öteki Orhan. Burhan zaten büyüs ortanın birincisi idi. Bu sefer başaltına da çıktı. Yalnız Orhan Çakar ondan biraz daha faz la. Bir aralık Burhanın burnu biı yere çarptı ki epeyce kan kaybet ti. Ve neticede teyzesi oğluna yenildi.
*
Güreşler buraya gelince, programda bir çift de serbest güreş yapacak Bayan vardı. Zaten herkes de dört gözle onları bekliyorau. Melâhat Ateş ile Macide mindere geldiler. Gong çaldı. Hakikaten soyadı gibi bir ateşe benziyen Me. lâhat 35 saniyenin içinde bir kol kaparak Macideyi yere vurdu.
Halbuki herkes şu güreşin uzamasını, artık er meydanlarında da boy göstermek istiyen şu Havva A nanın malarının yapacakları marifetleri görmesini beklerden Melâ-hatın ateşliği kimseyi tatmin edemedi.
Kızların ortadan çekilmesini müteakip yağlı başpehlivanlar ortaya geldiler. BabaesKili Mustafa, Ali Ahmedı yenerek birinciliği aldı. Ka ramürselli Sabri Kıhçaslanla Bur. sah Bılâh da yenmişti
Bugünün alaturka güreşinde Ba-baeskıli iki pehlivan yenmiş, meydandan çekilmişti
Şimdi de TeKirdağlınm yapacağı serbest güreşe sıra gelmişti. Ona ağır sikletten iki pehlivan rakip ı diler. Birisi Rıza Çökmez, öteki de Salım Ünal idi
Onların hazırlanmasını hakem söyleyince evvelâ Salim Ünal hakem masasına geldi. Finlilerle yaptığım güreşte bacağım incindi, gü-reşemiyeceğim ,dedi. Tabii hakem bu mazereti kabul etti Sonra Rıza arandı, geldi, geliyor diye epey beklendi.Sonra da kulağımıza geldi ki, er meydanında iki Bayanın güreşmesi, bazı güreşçilerimizin gücüne gitmiş; onun için de Rızanın güreşmesini istememişlerdir.
Sonra yine masaya kadar gelen haberden anlaşıldı ki hakem heyeti değişmeli, masaya klüplerden hakem gelmeliymiş. Çünkü masada oturanlar serbest güreşten anlamaz l armış.
HaKem heyeti bu lâkırdılara kulak vermedi Çünkü o masada otu. ran ve hakem heyetinin başkanlığını ve onun mes’uliyetini üzerine alan yetmiş altı yaşında, altmış iki yıllık bir pehlivan, yüzlerin ifade edemiyeceği kadar Türk ve yabancı pehlivanlara hakemlik etmiş Celâl Davut Arıbal’dı.
İkinci hakem de eski güreşçilerden Şerefti
Hakem heyeti böyle münakaşalara meydan vermek İstemediğinden sözü kısa kesti ve bir ihtar daha yaptı. Bu sefer Rıza Çökmez mey-1 dana geldi
İki kadın güreşçi dün ringde
Gazetelerin son bir kaç yıllık koleksiyonlarını karıştıranlar, Halk Partisi iktidarının millete hilm ile, şef. katle, dostlukla muamele ettiğine dair pek az misâl bulabilirler!
Fransızca bir darbı mesel vardır olmıyacak iş için -buna timsahlar güler» derler... Gerçi bizim memlekette timsah yoktur amma bu hâdiseler de daha uzaklardaki ve Jıattâ Konyadaki timsahları güldürecek mahiyettedir!
Kasım Gülek’in iddiaları burada
da bitmiyor; ona göre «bu memleket te Halk Partisinin yaptığı türlü ıvi. tiklerin yanında en büyüklerinden biri de son seçimler olmuştur». Kasım Gülek, her halde böyle bir iyi' tikten bahsederken, Demokrat Partinin büyük çoğunluğu kazanmasını da kendilerinin temin ettiğini iddia etmek niyetinde değildir. Bizim anladığımıza göre onun kastettiği iyilik, seçimlere fesat karıştırmamak zorla idareyi ele almamaktır. Aflarını rica ederek söyliyelim ki, bir kanunun hükümlerine mutavaat etmek, yani suç işlememek, memlekete iyilik yaptım diye öğün, mek için bir sebep değildir. Hiç kim senin ve namuslu, dürüst davrandım diye kendisine şeref hissesi a-yırmaya hakkı yoktur. Herkes na-
muslu ve dürüst davranmak mec-
olunur.
★ (Baştarafı 7 de) ’ nu biliyordu, masraflıydı da... Ama nanmamıştı. Eğer kocası ölürken bu lüksü yapabilecek kudreti vardı, başka bir kadınla birlikte olsa, I Zaten çocukluğundanberi bu ziyare-bakımları bu kadar yumuşak ka- 1 q daima düşünmüştü...
labilir miydi? I Düşüncelerine o kadar dalmıştı
Başını yavaşça ellerine doğru j ki, kapının vurulduğunu duymadı
— „ ki, napmın vıu uıuuguııu uuymac
eğdi. İhtiyar ve damarlı parmak- I bile., biri yavaşça yanağım öptü, larına bol gelen nikâh halkasına Gelen Ömerdi. Güzel yüzü bire
Tekirdağlı Hüseyin, mayosunu giymiş hasmmı bekliyordu. İkisi de efendice, hoşumuza giden bir şekilde güreştiler.
Rıza Çökmezin yenileceği muhakkaktı Ne de olsa bu genç ve tecrübeli Tekirdağhya nisbetle az olan phlivanımız altı dakika 3 saniyede yenildi. Rıza pehlivanın ye-
nilmesinin bîr sebebi de kilo farkı idi.
Dün bu güreşte gördüm ki Rıza çökmez on kilo kadar daha alırsa ağır siklette çok başarılar elde e-der.
Demokrat Partinip tertip ettiği bu güreş de bu şekilde sona erdi.
Celâl Davut Anbal
buriyetindedir. Hele zorla iktidarı ele almak milli bir ihanettir.
Devlet Bakanı çeşitli iç meselelere temas etti
Kaldı ki, Halk Partisi seçimlere bir müdahale edecek olursa vaziyetin ne şekil alacağını pek iyi kestir, m iş ve bundan dolayı 1946 metodla-rma müracaat etmemiştir. Bunu a-caba millet bilmiyor mu zannediyor, lar?
Bunun içindir ki, Halk Partisinin bugünkü idarecileri bu mevzua temas ederlerken daha ihtiyatlı konuşsalar isabet etmiş olurlar.
Mümtaz Faik FENİK
İstanbul Radyosu
Müdürlüğü
★ (Baştarafı 1 incide)
--Af ve Basın Kanunlarının Mecliste aceleye getirildiği iddia ediliyor, ne dersiniz?
-» Gerek Af Kanununun, gerek Basın Kanununun acele çıkarıldığından şikâyet edenler ve bunu bir dedikodu mevzuu yapanlar bulunabilir ve bunları bir muhalefet malzemesi imiş gibi alıp kullananlar da çıkabilir. Halbuki bu kanunlar, gayet dikkatle hazırlanmış ve Mecliste sabahlara kadar en ince tetkikler ve şiddetli münakaşalardan sonra son şekilleri verilerek çıkarılmış tır. 9 uncu B. M. Meclisi yaptığını
işlerde olsun bozukluk ve hile mevcut olduğu iddia edilince ve bu id-
dialar vesikalara istinat edince bun
lan tahkik edelim, doğru ile iğri meydana çıksın, hakikat anlaşılsın. Tahkikat neticesinde bu seçimler dürüst yapılmışsa bu arkadaşlar al-nı açık olarak teşrii vazifelerini gör sünler, değilse o seçiıp dairelerinde yeniden seçim yapılsın.
bilen ve yapacağım düşünen bir Meclistir. Aklıselim ve vicdan da-
ima olduğu ve olacağı gibi bu ka-
nunların müzakeresinde de onun
rehberi olmuştur. 14 Mayısın husule gelmesi, lâzım gelen zihniyet değişikliği yeni bir demokratik düşünce hâkimiyetine yaraşır tarzda çıkmış olan Af Kanunu memleketimizin civanmertliğini ifade eden bir eserdir. Onun için af mümkün mertebe geniş ve şümullü tutulmuştur.
— iktidarın muhalefete karşı sert hareket ettiği söyleniyor. Bu hususta fikriniz nedir?
— Bu sertliğin nişanesi bazı intihap dairelerinin seçim mazbatalarının üstündeki müzakerelerin şekli ise, bu noktada muhalefeti haklı gibi gören gazeteci arkadaşlaruıuzin hata ettiklerine kaniim. Bunlar a-deta ve hatta açıkça şunu söylüyorlar :
«Muhalefeti temsil eaen U. H-Partisinin Mecliste 69 mebusu var. Bunu azaltmak doğru değildir).
Biz diyoruz ki; eğer gerek bu 69 milletvekilinden bir kısmının, ge-
rek 408 mevcudu olan iktidar millet vekillerinin bir kısmının seçimlerinde yolsuzluk iddia ediliyorsa ve
edilmişse buna göz mü yumalım? Muhalefet Mecliste çok az mebusla temsil ediliyor, diye hileli seçimle gelmiş olanları olduğu yerde mi bı-
rakalım? Ve yine biz cevap veriyoruz : Hayır, artık bu memlekette kanun, nizam ve dürüstlük hâkim olmalıdır. Seçimlerde olsun, başka
Koredeki son haıp
(Baş tarafı 1 İncide) ün 50 üstün uçarkale tarafından bombalanmasına dair Amerikan genel karargâhından neşredilen teb Ligde tasrih edildiğine göre, evvelki uçuşlarda müşahede edilenin aksine, Güney Kore başkenti üzerinde hava müdafaası oldukça mühim bir faaliyet göstermiştir. Bu harekât esnasında bir çok yak uçakları görülmüşse de bunlar, tepkili av u-çakları tarafından iyi korunan B. 29 lara hücum etmemişlerdir. Bu uçuştan sonra alman fotoğraflarda, alevler içinde binaların kapadıkları yollar görülmektedir.
Taejon cephesi, 17 (a.a.) — «United Press): Kum nehri cephesi dün gece çökmüştür. Katleler halinde gelen Kuzey Koreliler yarılmış o-lan Amerikan cephesinde mvzileri işgal etmektedirler.
İstanbul Radyosu Müdürlüğü ile Basın Yayın İstanbul il temsilciliğinde çalışma ve hizmetlerin birbi-
rini tamamlayıcı vasıflan gözönün-
de tutularak Basm-Yaym ve Turizm Genel Müdürlüğü İstanbul il temsilcisi Zahir Törümküney, bu vazifesi uhdesinde kalmak üzere, İstanbul Radyosu Müdürlüğüne tâyin edilmiş ve yeni vazifesine başlamıştır.
Bizim C. H. Partisine karşı kin ve iğbirarımız yoktur. Fakat 1946 yılını da tekrar yaşatmaya niyetimiz yoktur. Muarızlarımızla mutabık kalamadığımız nokta budur. Onlar işi politikaya meletmek istiyorlar, biz ise kanun bahsinde ve seçimlerin dürüstlüğü üstünde politika olmaz
Biz, sertlikten hoşlanmıyan ve esasen sertliğin ezasını çekmiş bir parti içinde terbiye görmüş insanlarız. C. H. Partisi iktidarda iken kanunların ötesinde ve ancak politikada sertti. D. P. ise politikada yumuşak, kanun bahsinde serttir. E-ğer şikâyet ettikleri sertlik bu ise, biz buna fedayız. Bununla beraber birinci emelimiz partiler anasında a-çık, dostane ve nüvazişkâr münase-etleri tesis etmeğe çalışmaktır. Halk Partililer bu bahiste bize yardım ederlerse çok seviniriz. Yıllarca par tiler arasında gerginlikten eza duymuş olanlar bunun acısını bilirler.
Devlet Bakam Fevzi Lûtfi Karaos manoğlu şehrimizde muhtelif temaslarda bulunduktan sonra pazartesi günü Ankaraya hareket edecektir.
BAYRAMLAŞMA YÜZÜNDEN YARALAMA
Dün Saraçoğlu mahallesinde bayramlaşma yüzünden bir bıçaklama hâdisesi olmuştur.
Hüseyin Bora isminde bir kapıcı Saraçoğlu mahallesi tatlıcı dükkânında tezgâhtarlık yapan arkadaş-lan ile bayramlaşmak için tatlıcı dükkânına gitmiştir.
Hüseyin evvelâ tezgâhtarlardan Halil ile bayramlaşmış, müteakiben de Ömer Kurt'a elini uzatarak bayramlaşmak istemiştir. Ömer, daha evvel diğer tezgâhtar ile bayramlaştığı için elini vermek istememiştir.
Hüseyin bayramlaşmak için ısrar edince Ömer, işi olduğunu, bayramlaşmanın lüzumsuz olduğunu söy-
lemiştir. Buna muğber olan kapıcı Hüseyin Ömere bir tokat vurmuş-
tur.
Ömer, yediği tokatı hazmedemediğinden tezgâh üzerinde duran helva bıçağım Halilin koluna sapla-
mıştır.
Sanık Ömer yakalanmış,
yar ah
Hüseyin tedavi altına alınmıştır.
—390 Liraya—
Bu yıl Hacca gidebilirsiniz
Denizyolları
Lüks, süratli yolcu gemileriyle muntazam Hac sef rleri tertip etmiştir
tik vapur 4 Eylülde İstanbul’dan kalkarak İzmir, Mersin ve İskenderuna uğrayarak Ciddeye gidecektir.
İkinci vapur 11 Eylülde İstanbul’dan kalkacak ve yalnız İzmire uğrayarak Cidde’ye gidecektir.
Hac seferlerine
uzun uzun baktı... Kocası hakikaten o gün bir haramın peşinde bile olsa, ona kızmıyordu... çünkü o gözlerindeki siyah kıvılcımlarla bütün hayatını ısıtmıştı.
Bu korkunç geceden bir kaç ay sonra Ömer doğdu... Yaz olmasına rağmen yğamurlu bir geceydi ve ilk defa doktorun müdahalesini istiyen güç bir_ doğum yapmıştı... Uzun işkencelerden sonra, kırmızı yüzlü kundağı ona gösterdikleri zaman, bütün acılar dinmiş, ay-lardanberi onu deli eden keder dağılıp eriyivermişti. Sanki kocası bu çocukla tekrar eve dönmüştü. Artık yalnız değildi. Artık du) Ve kimsesiz değildi, güvendiği, sevdiği erkek yine gelmişti ve bu sefer hiç ayrılmıyacaklarını bili-
Yataktan kalktığı zaman bambaşka bir insandı. Yattığı uzun günler içinde büyük kararlar vermiş, projeler kurmuş, yapacağı işleri u-zun boylu düşünmüştü.
Kocasının arkadaşlarile sert bir lisanla konuştu, artık onlarla iş birliği istemiyordu, ellerinde, kendisi, ni itham edecek bir delilleri yoktu —bunu da yatarken hesaplamıştı— o halde birbirlerini görmeğe lüzum kalmamıştı.
Mücadele çetin oldu, onu tehdit ettiler. Şantajla, zorbalıkla korkutmaya çalıştılar... Fakat o yılmadı. Pek aciz kaldığı zaman küçük kundağı kollarının araşma alıyor ve yavaşçaç «kazanacağız, diyordu. Kazanmamız lâzım».
Sonra korkusuz, kendinden emin düşmanlarının karşısına çıkıyordu; erkekler nihayet onun cesareti karşısında gerilemeğe mecbur oldular... Sonunda da onu rahat bıraktılar.
Şimdi çocuklarını yetiştirmesi lâzımdı. Onlara sahip oldukları servetin menşei hakkında bir fikir vermemeğe dikkat ediyordu, çocuklar babalarım namuslu bir tüccar san-malıydjlar. Bunun için de memleket değiştirmek icabetti.
Büyük şehir... üç çocuk... genç ve güzel bir dul... Oldukça mühim bir para ve saklamağa mecbur olduğu sır... Zorluk içinde geçen seneler. ..
Kadın sigarasını dalgın bir tavırla yaktı. Bu gün kimse çocukları ve kendisi için fena bir şey söyli-yemezdi.
Osman iyi bir tüccar olmuştu : Kredisi büyük bir şirketin müessis ve direktörü sayın Bay Osman. O-nun bir şahsiyet olduğunu görüyor ve bununla iftihar ediyordu. Naci-yenin kocası ise, namuslu bir avukattı. Zengin ve mesuttular.
Naciyenin geçen hafta verilen bir baloda, şehrin en şık kadmı intihap edildiğini ona söylemişlerdi. Kızı, zeki olmamakla beraber güzel bir kadındı... Kocasını seviyor, çocuklarına müşfik davranıyordu. Ömrünün sonuna kadar cins bir tavuk gibi, mazbut ve makul olacağı muhakkaktı.
Ömere gelince... Kadının ince dudakları tatlı bir kıvnntile büküldüler, Ömer bambaşka bir çocuktu. Hayır o artık çocuk değildi, genç bir adam olmuştu. Hukuku bu sene bitirecek, eğer isterse onu harice de gönderebilirdi, yahut da eniştesinin yanında stajını yapıp avukat olur.
Ömeri siyah softan muhteşem bir biniş içinde düşünmek onu büsbütün güldürdü. Oğlunun kusursuz bir endamı vardı. Hafif dalgalı siyah saçları, geniş alnı ve içinde ha. kikj kıvılcımlar yanan siyah gpzle-rile güzel yüzünü görür gibi oldu.
Ömer insanı şaşırtacak kadar babasına benzerdi ve şimdi tam, babasını tanıdığı yaşta ulunuyordu. Hele son zamanlarda uzattığı bıyıkla babanın hakki bir modeliydi... Yalnız ondan biraz daha iri ve daha a-kıllı olarak...
Kadın gülümsemesini bozmadan koltuğa yaslandı. Artık macera bitmiş sayılırdı. Ömer bir kaç ay sonra diplomasim alacak, onun meşhur bir avukat olacağını biliyordu. Çocukta bunun için her türlü vasıl vardı ve bütün kabiliyetlerile me. şut hem de çok mesut olabilirdi... Öteki çocukları da rahattılar, hiç birinin huzurunu bozacak bir sebep yoktu. Kendisi de artık, eskidenberi kurduğu bir hayali tahakkuk ettirebilirdi.
Bütün hayatında Allahla pek az münasebeti olmuş, fakat onu hiçbir zaman unutmamıştı... Bundan sonra ihtiyar ve sakin bir anne olarak, ihmal ettiği ibadet ve vecibelerini ifaya başlamalıydı.
Pek âlâ gelecek mevsimde Hacca gidebilirdi. Seyahatin uzun olduğu-
Gelen Ömerdi. Güzel yüzü biraz renksiz görünüyordu, siyah gözlerinde hüzün vardı.
Derhal onun bir derdi olduğunu anladı. Daima çocuklarının kederlerini, onlar daha farkına varmadan hissetmişti., derin bir alâka ile, ■ rengin biraz uçuk, dedi, neden?»
Ömer hayret etmiş göründü. «Öyle mi. Bilmem., biraz canım sıkılıyor»; ve birden, tıpkı çocukluğunda yaptığı gibi annesine sokuldu., yanağını onun omuzuna dayadı. Diz çöktüğü halde, başı annesinden bir karış yukarda duruyordu.
«Anne, hiç bir yerden kaçmak arzusuna kapıldın mı?».
Kadın hareketsiz onu dinliyordu.
«Meselâ, doğduğun şehri bırakıp, bilmediğin, görmediğin yerlere gitmek... Seni tanımıyan yeni insanlarla yaşamak».
Anne çocuğunun başını incitmeden dizlerine doğru çekti. «Unutmak için mi gitmek istiyorsun?». Çocuk cevap vermedi. Kadın sakin bir sesle devam etti, «tnsan bazen, bunun bir çare olduğunu düşünür., ama hiç de şifa verici bir şey değildir. Yabancı bir manzara veya bir insan, üzülen bir kalbi nasıl teselli edebilir. (Çocuk başını kaldırdı).
«Bunun bir kalb işi olduğunu ne biliyorsun?» Anne onun başını okşadı. «Yirmi yaşındaki insan yalnız gönül yüzünden gurbete çıkmayı düşünür. (Güldü), benim zemanım-da evini terkedip gitmeye, gurbete çıkmak, derlerdi... ben de tıpkı senin gibi, gönlüm için gurbete çıktım.»
«Nasıl? evinden mi kaçtın.».
Kadın oğlunun gözlerine bakmıyordu. «Hayır., pek de kaçmak sayıl maz.. yalnız doğduğum şehirden git mek icabettL Çünkü babanın işi u-annem arkamdan çok ağlamıştır», zak bir şehirdeydL Ama zannederim Birden çocuğun ellerini iti ayağa kalktı, kendinden emin bir tayırla:
«Ömer, dedi. Eğer işin yoksa, seninle Boğazda bir gezinti yapalım.. Şoför istemez, arabayı sen kullanıı-
Çocuk da yerinden fırladı, gözlerinde kıvılcımlı bir sevinç vardı.
«Ne iyi olur anne. Yolda konuşuruz da».
Odadan çıkmaya hazırlandı, annesi, «tabii, diye cevap verdi. Birbirimize söyliyecelç-bir çok şeyimiz var».
Çocuğun merdivenlerde azalan a-yak seslerini bir müddet dinledi; yüzündeki tebessüm silinmiş, gözlerine sert bir bakış gelmişti. Ömeri kaybetmemek lâzımdı. Birbirlerine hâlâ muhtaçtılar ve bunun için mücadele etmek icabediyordu.
Hayır macera henüz bitmemişti...
Feride ÖZPAY
İlk nıadrn mühendisi A m er ikaya gitti
Maden Mühendisi Gürbüz Fındık lıgil ile Marshall plânı kömür uzma nı olan ve 13 aydanberi memleketimizde bulunan Ward Stahl Birleşik Amerika’ya hareket etmişlerdir. Gürbüz Fındıklıgil, Marshall plânı teknik yardım programı cep /■ çevesinde Amerika’da altı ay kal}-- ' ♦ rak madencilik tekniğini tetkik e(£ ?
cek olan 16 maden mühendis ve taR ' nisyeninin birincisidir. Türk ma- f dencileri maden malzemesi imâl e-, den fabrikalarda iki hafta, Ohiq* Pennsylvania, West Virginia ve Kentucky’deki kömür madenlerinde 20 hafta ve kaya parçaları yük-leyen makinelerin çalıştığı madenlerde de 3 hafta kalacaklardır. Türkiye'ye döndükten sonra bu maden çiler kömür madenlerindeki çalışmaları nezaret etmek veya yeni elemanlar yetiştirmekle vazifeli o-lacaklar ve aynı zamanda Divriği demir madeniyle ağaçlı linyit madenlerinde (^e çalışacaklardır.
Birleşik Amerika’da 2 hafta kalarak teknik yetiştirme programının tatbikine yardım edecek olan Ward Stahl Marshall yardımı vasıtasiyle satın alınmış olan maden makinelerinin Zonguldak ile diğer madenlere yerleştirilmesi işinin memnunluk verici bir şekilde ilerlediğini ve bun ların sonbahar veya kış başında faaliyete geçeceğini bildirmiştir.
4
Sağlık bahısl -ri
★ (Baş tarafı 4 üncü sayfada) Üst üste dört harbe girmiş, yurdun bir çok parçalarını kaybetmiş ve dişini tırnağına takarak yaptığı kuı tuluş savaşından yanmış, yıkılmış olarak çıkmış, malî, adlî kapitülâsyonlar gibi, sıhhî kapitülâsyonlardan da yeni kurtulmuş 1923 Türki-yesiyle, Büyük Atatürk’ün sayısız inkılâplar başararak bıraktığı Türkiye Cumhuriyetinin 1950 sağlık du. rumlarım mukayese edip aradaki farkla başarı diye öğünmeğle kalkmak —sayın Halk Partili meslektaşlarımız bizi affetsinler— bize salim bir düşünüş gibi görünmedi
1923 yılı sağlık durumunu o va-kitki Tür kiy enin ve dünyanın umumî durum ve imkânları içinde, 1950 yıh durumunu da bugünkü diinya ve yurt şartları, ihtiyaçları içinde mütalâa etmek lâzımdır
O zaman (Düne bak, bugünü anlarsın) tavsiyesiyle değil, (Dünyaya bak, durumunu ve vazifeni anlarsın) formülü ile çalışmak icabe-deceği kendiliğinden meydana çı-
Dr. R. E.
Dünya Basınından hülâsalar
(Baş tarafı 3 üncüde) muşlar ve çökmüşlerdir. Fakat bu kuvvetler yayıhncaya ve sonra çökünceye kadar insan nesli müthiş acılar çekmiştir. Amerikan Dışişlerinin bütün bunları bilmesi icabe-derdi, halbuki daima mağlûbiyete uğrayan Amerikan dış siyaseti, eline geçen bir kaç fırsatı dahi kullanmasını becerememiş, hususi fikirleri, prensiplere tercih etmiştir. Şimdi Truman’ın yolunu değiştirmesiyle belki bir dereceye kadar hatalar tashi edilebilir.
Tahsis edilen CUMHURİYET ve ORDU TİP’l gemilerde terte-nafe kamaralar, bol çeşitli yemek, soğuk hava tertibatı, banyo, her ihtiyacınıza cevap verecek bütün tesisat mevcuttur.
Denizyollarının her iki ge misi Arafattan 5 gün evvel Ciddeye verecek, Bayramdan sonra 10 GÜN limanda kalarak Me-dineyi ziyaret edecek yolcularını bekliyecektir.
Acentaiardan izahat aldıktan sonra Hacca gideceğini! vapuru seçiniz... («M) (1M0)


Cebeci Doğan Bahçesinde
Mim Baki - Muhterem Nil VUR PATLASIN
Biletler Anafartalar caddesinde Müzeyyen Abla Gişesinde satılır.
3 Ağustos MİM BAKİ gecesini bekleyiniz. (5118)
Bursaya akın
Bursa — Bayram dolayısiyle şehrimize gelenlerin sayısı pek fazla olmuş ve otellerde bir tek kişi için dahi yer kalmamıştır Yalovaya işle, yen araba vapurları vasıtasiyle otomobilleriyle Bursaya gelenler gect- j yi otomobillerinde geçirmektedirler. Sokaklarda görülen İstanbul plâkalı otomobillerin sayısı Bursa otomobillerinden pek fazladır.
Kore meselesi
★ (Baş tarafı 1 incide) ği mesajın «metnini» neşretmektedir. Bu gazeteye göre mezkûr mesaj şöyle kaleme alınmıştır
«Barış teşebbüsünüzü sempati ile karşılarım. Kore meselesine Güvenlik Konseyi vasıtasiyle ve beş büyüklerin çekinilmez iştirakiyle barışçı bir hal çaresi bulmak lüzumuna dair noktai nazarınıza iştirak etmekteyim. Kore meselesinin Ha-ha süratle halli için Kore halkının i bir temsilcisini dinlemek lâzımgele-ceği fikrindeyim».
Vurdun yol dâvası
★ (Baştandı ı incide) met programının ilk hayırh beledi si olarak mülâhaza edilmektedir’’*^ Müdürler toplantısında tasarruf esaslarına azami riayeti temin edecek bazı önemli kararların alındığı da söylenmektedir.
Bölge Müdürleri yol mevsimi i-çinde yapılmış olan işlerin tetkik ve müzakeresi ile 1951 yıh çalışma programını tesbit etmek üzere kış aylan içinde tekrar toplanacaklardır.
yoı 'fan bu daJ jlay jEvı
Amerikan B, Elçisi
★ (Baçtarafı 1 İncide) le beraber, İstanbul Konsolosluğu, nun tamamiyle ilgili olmasının imkân dahilinde bulunduğu ifade edilmektedir. Bu mevzu üzerinde Dışişleri Bakanımız Fuat Köprülünün Amerikan Büyük Elçiliğinden aldığı malûmata istinaden Mecliste verdiği beyanat dışında henüz resmi bir malûmat yoktur.
Diğer taraftan dünkü Cumhuriyet gazetesi, Konsolosluğun Amerikan vatandaşlarına yaptığı bir tamimin I » ' klişesini neşretmiş ve evvelce verj- Soge len malûmatın doğruluğunda ıaraı etmiştir. a, “
etmiştir.
Fevkalâde bir hal karşısında vatandaşlarının mütayakkız davranmasını tavsiye eden tamimin de teksir edilmiş, resmi formül halinde her yabancı elçilikte bulunan tamimler, den bir tanesi üzerinde fazla dır rulmaması gereken bir mevzu oldu-ı guna da şehrimiz siyasî çevrelerin-' ce işaret edilmektedir.
DOKTOR
Aziz Tevfilc Yeglnsoy DAHİLİYE MÜTEHABSIBÎ
Hastalirim hor rûn ■■■* )
dan itibaren kabul adar.
Hamamönfl Halk Kczanawt kartında. Nlsamaddln apartmanı No, 1 — Tal: )
DİŞ TABİBİ HALIT SUNGUR Aaafartalar Vakıf tş Hu kat
L Na. lif . T*l: 1041

keti, leri, gribi, icap
ne ğin gini
na.
içl( le
nıa

Comments (0)