Denizciler Cad. No. 2 de
GÜNEŞ MATBAACILIK T. A. 0.
Güneş Matbaası
her türlü Daskı ve dizgi işleri için sipariş kabu lüne başlamıştır.
Temiz iş — Ehven fiat
Telefon : 15619
Yıl: 2 — No. 565
Telgraf adresi : Zafer Gazetesi — Ankara ★
19 KASIM/1950 PAZAR ★ Fiyatı her yerde 10 kuruş
Telefon : 15619, 15315 ve
Ankara’nın tanınmıg möble mağazası
Bursa Mobilya Pazarı
ıYeni çeşit tül masa ve yer muşambalarımızı bir defa görmeniz menfaatiniz icabıdır. Anafartalar cad. No. 198 Teli 14091
16882 * Denizciler Caddesi 2 ★ Posta Kutusu 193
Kora birliğimiz kızıl
çeteleri imha etti
Amerikanın Türkiye

Pyongyang şehrinin giineyi kızıllardan tam manasile temizlenmiş bulunuyor

Amerikanın Sesi radyosu dün gece neşriyatını keserek Gl. Mac Arthur’ün bu habere dair olan tebliğini yayınladı
Cumhurbaşkanımız Celal Bayar dün öğleden j kendisin» zîyareü. Uşak - Banat
heyetini kabul buyurmuşlar ve bir müddet görüşmüşlerdir. Yukarıda Bayar heyetle bir arada görülmektedir.
I Dün gece Amerika’nın Sesi I | Radyosu müzik neşriyatını keserek şu mühim haberi vermiştir: »General Mac Arthur’ün karargâhından bildirildiğine göre Kore’deki Türk kuvvetlerine mensup birlikler I’yongyang'ın güneyinde komünist çetecilerini tamamen imha etmişlerdir.»

Kore cephesi, 18 (a.a.). (Afp) — Güney Kore Cumhuriyeti Ka-pîtol tümeni sayıca daha az ol-nıcsına rağmen düp düşman mu-kavemolini kırmaya muvaffak olmuş ve Myongchon'un 19 kilometre kuzeydoğusunda düşmanı geri çekilmeye mecbur etmiştir.
Diğer taraftan Monçurya hududuna doğru ilerlemekte olan 17 nci piyade alayı dün öğleden sonra, hızla kaçmakla olan düş-anla irtibatı kaybetmiştir.
17 nci alayın ileri birlikleri Kapsan’ın 12 kilometre güneybatısına varmışlardır.
Güney Koreli diğer bir kol Ungi’ye doğru yavaş yavaş ilerlemektedir.
Birleşmiş Millefler birlikleri Hamborg'un 23 kilometre güney doğusunda bulunan ve Kuzey Koreli çetecilerin genel karargâh (Sonu So. 4 Sü- 7 de)
Celâl Bayar Karacabeye gidiyor
Habçr aldığımıza göre Cumhur Başkanı sayın Celâl Bayar kısa bir müddet kalmak üzere bugün otomobille Bursa-’ya ve oradan da Karacabey harasına gidecektir.
Celâl Bayat’ın Karacabey’de bir- gün kalması ve pazartesi akşamı Ankara’ya avdet etmesi talimin olunmaktadır.
Komünizmle
savaş tekniği
C.H.P. nin paso ve permi saltanatı
Komünizmin bir vatan hıyaneti demek olduğunu bu memlekette anlamıyan kimse kalmamıştır. Çünkü komünizm artık bir ideolo-
Mümtaz Faik FENİK
çıkarılacaktır; tedbirler kâfi gelmezse daha ağır tedbirlere başvurulacaktır. Hulâsa bizi içimizden istilâya kalkışan her besinci kolun kolu kanadı kırıla-■i.zi koru-korumak. ve hürriyetimizi koru-(Sonu Sa- 4 Sü. 4 te)
Erkâ ı v- îinı Ya hizmetçilerine kadar ppşkeş çekilen bedava tren ve vapur seyahatla-1 nihay t -ona erdi
Bradleyin yazısı ancak kendi şahsî fikirleridir Ankara, 18 (T.H.A.) — General Bradlcy'in Readar's Di-gest mecmuasında intişar e-den makalesi münasebetiyle mütalâası sorulan salâhiyetti bir şahsiyet muharririmize şu beyanatta bulunmuştur:
• Bu makale Amerikan hükümetinin değil generalin şahsî fikirleri addedilebilir. Fakat generalin bu fikirde ol-. madiğim kabul etmek de
- mümkün görülebilir. Çünkü
- bu makale, evvelce Combat Forces Journal’de intişar e-den oldukça uzun bir yazının
Amerika Dışişleri Bakanı Dean Acheson
Reader’s Diges’te neşrini sağlamak üzere telhis edilmiş bir Şeklidir. Bu kısaltmalar doiayısiyle bir çök noktalarda hakikî manasının kaybolduğu anlaşılmaktadır.
Makalenin ;varmak isetdiği hedef hakikî tehlikenin menşeini Amerikan milletine göstermek ve onun dikkatini tehlikenin çeşitli tezahürleri ü-'zerine çekerek dağılmasına mâni olmaktır. Generale atfedilen sözlerin &u-itibarla izamına mahal görmüyoruz. Na-
(Sonu Sa. 4 Sû. 6 da:
, ■

Vesikalar neşrediyoruz

Türkocakları binaları
kargaşalık
-... — i.umu nuıun koiu Kanat
ji olmaktan da çıkmış, sade- çaktır. Cumhuriyoiimis ce kızıl Rusya’nın sömürgecili- mak. Türk devletini l ğini ve dünya hâkimiyetini te- ' istiklâl min eden bir vasıtası haline ' gelmiştir. Rusya’nın elinde ko- • -------
miinizm, bugün bir doktrin olmak sıfatını kaybetmiş ve faşizmin en koyusu olmuştur. Plân şudur: Fakir, ve yoksul insanların ıstırabı sömürülecek ve sonra, bu insanlar, daha fakir, daha yoksul bir hale sokularak köle yapılacaktır. Son senelerin hâdiseleri bize buna dair yığınla misal vermiş, ve biraz gaflet gösterenlerin no kadar ağır şartlar altında ezildiğini isbat etmiştir.
Hele Türkiye'de komünizmle ve onu desiekliyecek şekildeki 6Oİ cereyanlarla mücadele etmek bizim beka şartlarımızın başındadır. Türkiye'de Moskof kelimesinin ne facialara delâlet ettiğini bilmiyen kimse yoktur. Bütün tarihimiz Moskoflar-la mücadele ile geçmiştir. Her Türk ailesinin içinde Moskof silâhiyle ölen, yaralanan veyahut onların işkencelerine uğrayan bir çok insanlar vardır. Moskofun Türkiye hakkında beslediği ihtiraslı emeller de kimsenin meçhulü değildir. O halde Türkiye'yi, Rusya'ya peşkeş çeken komünizmin kökünü kazımak bizim için bir vatan borcudur.
Komünizm ajanlariylo mücadele edilecektir; komünizm propagandasiyle mücadele edilecektir; memleketin âtisini bu şekilde en müthiş bir tehlike altına'sokanlarla mücadele edilecektir. Bu, bizim için en büyük farzdır. Kanunlar eğer kâfi gelmezse, daha ağır kanunlar
Pakistanlı
Profesör
Kendisine atfedilen iddi? liri reddediyor
Evvelki gün Siyasal Bilgiler Qkulu salonlarında »Pakistan ve Islâm âlemi, mevzulu çok enteresan bir konferans veren Pakistan Müslüman Birliği Ortadoğu Mümessili ve Karaşi. Ü-niversitesi Hukuk Fakültesi Profesörlerinden Sait Ramadan,
(Sonu Sa. 4 Sü 6 da
Dünden itibaren btitiin nümayişler yasak edildi
Kahire, 18 a.a. — (Reuter): Mısır İçişleri Bakanı Fuat Sera-ceddin paşa Mısırda bugünden itibaren tertibedilecek bütün nümayişleri yasak etmiştir.
Dün gece yayınlanan b)r tebliğde gençlerin kralın nutkunu desteklemek için nümayişler ter-tibedeceklcrini hükümetin'habe aldığı bildirilmektedir.
Nümayişçilerin başlıca mu halefet gazetesi Ahbar El Yevın ğazetesi idarehanesini yakacaklarına dair çıkan haberler üze-:ne hükümetin böylo bir tedbi-başvuıduğu anlaşılmıştır.
Ulaştırma Bakanı Bakam Seyfi Kurt-1 Büyük Millet Meclisinde Cuma günü bir sözlü soruya ce-vap verirken Demiryollarında pa 1
Scyfı Kurtbek
$o ve permilerin çok geniş mikyasta kullanıldığım açıklamıştır.
Göçmen mes’elesinin son şekli
Bulgarlar hududa göçmen sevkiyatını durdurdu mu?
I
Sofya maslâhatgüzarımız, hükümetin vaki dâveti üzerine dün sabah otomobille İstanbul'a geldi
— Sofya maslahatgüzarımız Basri Rıza hükümetimizin daveti üzerine dün gece yarısı o-tomobille şehrimize gelmiştir.
Geceyi Perapalas otelinde geçiren maslahatgüzar, bugün An
karaya hareket etmîşiir.
Basri Rıza Bulgalîşfandaki göçmenlerin vaziyeti hâkkında gayri resmî olarak ,şu izahatı vermiştir. ■ x «T. u. ,ı Aı
«— Göçmen meselesi iki-menı
'|i?ket hâriciyesine .ît-Uiİcal''-etmiş 'bulunmakta^:. IJuguT) Svilen-gratta 7 pin göçtpçh vardır. Bunların bıi mevBinÜde iskân bileri kolay Esasen
(Söntı Sa 4 Sü. 4 lo,')
Kazaen bir
öldürüldü
Ortada Kurultayın bu malları devrettiğine dair bir karar yoktur. Yalnız bir komisyonun teklifine dayanılarak el konmuştur
,, Halk Partisinin, Türkocakla-r:ndan devren aldığı mallar, b’nalar kendisine nasıl geçmiştir? Epeyce zamandır, bu me-sele üzerinde tetkikler yapılmaktadır- Halk.Partisinin iddiasına göte bu malları, bu mülkleri, kendi elinden almak bir gasıptır; Jıukukî .devlet niza-tniyle telif jedilerrçez! Fakat işin dikkate değer olan tarafı, Halk Partisi vaktiyle bu malları bir ğa^p olarak, elde etmiştir. Gasp plan malı tekrar sahibine iade etmek ise hükuki devlet niza-şmun tabii bir icabıdır.
. Şimdi şize bu malların nasıl gasbçdildiğini izah edelim:
(Sonu Sa. 4 Sü. 6 da)
Bir Brlcşmış Milletler kıtası gemiden inmeden o
KORE MEKTUPLARI
İstanbul, 18 (Telefonla) — Emniyet Komiserlerinden biri ■suçlu zannettiği birini »yanlışlıkla öldürmüştür. Hâdise şudur:
Karaköy’de Necatibey caddesinde oturan Ahmet Bir, evvelki akşam Kasımpaşa’daki evine gitmekte iken, Emniyet İkinci Şube Komiserlerinden Burha-.nettin Çakır’la karşılaşmıştır. Burhanettin, Ahmedi Aksaray-da oturan bir kadına sarkıntılık eden ve aranmakta olan sabıkalılardan Ahmet Canbolat’a benzetmiş vg kendisini yakalamak istemiştir. Ahmet bu halden ürkerek kaçmağa başlamış, komiser de tabancasını çekerek korkutmak maksadiyle ateş etmiştir. Ahırıpt, isabet eden bir kurşunla ölmüştür.
Genel Kurmay Başkanı Antalyada I* ( y^ntalya, 18 (a.a.), —,G.e,nçlkur( nlılıy -Başkanı Orgeneral; Nuri Vâınut. beraberinde Deniz Kuv-vtytyij Komutanı Tümamiral S«-dı|ı Altinc^n olduğu Hnjde Gelibolu ruubribj. ile bugün şehrimize; 'gefin|şl'h\"
Kore'de sefalet
Mültecilerin perişan halini göriip de komünizme lanet etmemek elden gelmiyor
— 8 —
Trpıjlo Pusan’dan Taegu'ya diyorum Köylerde bir kaç ev, ü-zeri mavi kiremitli, ahşap çatılı.. Diğerloı-i yine çatı halinde saz örtülü...
Bazı pek yakınından geçtiğimiz, evlerin içi bir sefalet manzarası... Tek tük çift öküzünden başka hemen hiç hayvan yok. Sapanlar aynen bizim sa-(Sonu Sa- 4 Sü. 8 de)
AKINTIYA---1
I____KÜREK
için yeni bir tasarı
Uzun vadeli kredilerle her vatandaşın ey'sahibi olması imkânı sağlanıyor
Ankaıç,. 18 (T.-H. A.) Yapı dan nazarı itibarc alınmıştır. Kooperatifleri için l^ızırlanmak-ta olan kaııpn tasaj'ipna Koope-ı)atif teın3ilçilerii)in hazırladık-
, ‘laıı bazı teklifler ilgililer tarafın
7'' • mrt* h.MırWW*' ' ■
•4
Mesken dâvasının halli için hükümetçe vc Belediyelerce Yapı Kooperatiflerine ve hususî teşeb-(Sonu Sa- 4 Sü. 7 de)
Hayır dua!
Çok acıdı
Halbuki eskiden hayvanlar nc güzel himaye ediliyordu! Şimdi artık bunlara da kulafc asan kalmadı!
Hindi ölür, kaplan ölür, yeni iktidar neden bunlara bakmaz?
Ortalıkta hiç bir hayvan kalnuyacak mı?
Allah şerlerinden parsları korusun, amin!
YEDEKÇİ
ZAFER
19/11/1950
Sayfa: 2
RH|NniM||i
Demiryollarımızın hali
YENİ SABAH gazetesinde «De-I mir Yollarımızın Hâli» başlıklı ve Yeni Sabah imzalı yazıda. Ulaştırma Bakanının Demir ve Deniz' Yollarımızın durumu veı bütçele- devam ettiğini kaydederek, rindeki açıklar hakkında söyle-' merika' dikleri bahis mevzuu ediliyor. Simdi drjmokrat hükümetin bu kötü mirası düzene koymağa, hataları tamir ve müteharrik âlâ-tı yenilemeye ve ayni zamanda ciddî bir amortisman hesabı tutmaya mecbur olacağı kaydedildikten sonra: «Daha geçen gün Halk Partisi bayraktarlanndan bir yazar, (Biz memleketi gül gibi mamure halinde Demokratlara devrettik, ne istiyorlar) diyordu. İşte o gül gibi müdevver tesislerden biri de münakâledir» de-
Amerika bir çıkmaza girmiştir
CUMHURİYET gazetesinde Abidin Daver, «Amerika, bir çıkmaza girmiştir» başlıklı yazısında, Amerika'nın bir çıkmazda olduğunu, bu çıkmazı yaratan ve Amerikan milletini dünya ile beraber bu çıkmazın içine sokanın da gene bizzat Amerikan siyaseti olduğunu söylüyor ve devamla:
İkinci cihan harbini müteakip başkan Roosevelt’in Sovyet Rusya'ya aldanarak Almanya meselesinde ve diğer sahalarda yap
tığı hatâları sayıyor- Bu hatâların 1947 ye kadar tesir yaptığını hatırlattıktan sonra, bugünkü durumu belirtiyor ve hataların hâlâ A-nn içinde bulunduğu çık* mazdan kurtulmasının kendi kararma bağlı olduğunu, bunun da Amerikan milletini # uyanmıya davet eden Amerikalı siyasî bir muharririn açıktan açığa söylediği gibi Sovyet Rusya’ya doğrudan doğruya (ya sulh, ya harp) teklifinde bulunmakla kabil olacağım ileri sürüyor.
14 Mayıs inkılâbı
DEMOKRAT İZMİR gazetesinde, Hürrem Kubat «Bizim gibi düşünmeyenlere zarurî bir cevap» başlıklı yazısında, 14 Mayıs zaferini küçümseyerek bunu basit bir hâdise gibi telâkki et mek istiyenlerin hiç de makul bir harekette bulunmadıklarım, bu zaferle Halk Partisi diktatör-yasının kimsenin burnu kanamadan yıkıldığını, bir sürü hata ve noksanlariyle ele alınan iktidarda Demokrat Partinin elbette İslâhat yapmak mecburiyetinde olduğunu yazmakta ve şöyle demektedir:
«Demokrat inkılâbım kökleştirmek, bir daha sökülüp afılamı-yacak derecede kuvvetli bir hale getirmek Demokrat Parti için memleketin en iyi idaresi kadar lüzumlu bir mecburiyettir.»
At yarışları
Bugünkü yarışlar ve tahminlerimiz
Bugün sonbahar yarışlarının sonuncusu yapılacaktır. Arap atlarına mahsus iki mühim koşu ile üç Ingiliz koşusunu ihtiva eden programı ve tahminlerimizi aşağıya yazıyoruz:
Birinci ko$u: 2 yaşlı Ingiliz toylarına mahsus Güz Koşusu. İkramiyesi 3000 lira, mesafesi 1400 metre-
1 — Sevgi (S* Eliyeşil) 57,5. I
2 — Serap (W. Giraud) 53,5. (
3 — Tarsuslu ($. Eliyeşil) 53. 1
4 — Apaş (O- Atman) 53. i
Çaldıran Koşusu galibi Sevgi i rakiplerinden fazla kilo taşıma- | sma rağmen şanslıdır. Bununla ( beraber Serap da en ufak' bir fırsattan istifade edebilecek kadar iyi durumdadır.
İkinci koşu: Ingiliz atlarına ( - mahsus handikaptır. İkramiyesi 1500 lira, mesafesi 1600 metredir. |.
1 — Mythologie (W- Giraud) 63.
2 — San (F. Yüzatlı) 62. ı
3 — Mimi ($. Eliyeşil) 60.
4 — Pullu (E- CJzsoy) 60.
5 — Lady (S. Eliyeşil) 55,5- ı
6 — Neslihan (K. Mehmet) 54,5.
7 — Rozita (H- Sait) 54. *
8 — Princesse (R. Olkeroğlu) 53.
9 — Belle Rose (Nikolaidi) 52,5..
10 — Amş (Karamehmet) 52.
11 — Fanfare (C* Sinclair) 49. I
12 — Yiğit (F. Avşar) 47.
13 — Cimenova (O. Sentürk) 47.
Bu koşuya yazılı atlardan beş tanesi dördüncü koşuya da ka-1 yıllıdır ve aralarında Nouuuu ile Pullu gibi netice üzerinde müessir olacak kısraklar da vardır-Hepsi bu koşuya girdikleri takdirde favorileri şöyle sıraya dizebiliriz: Neslihan, Rozita, Pullu.
Üçüncü koşu: A. grupu Arap atlarına mahsus Ihsan Atçı Koşusudur. İkramiyesi 2500 lira, me- ) sefesi 1600 metredir.
1 — Kovboy (F* Avşar) 62.
2 — Kasva (M. Türeray) 62. !
3 — Cmar (N. Temizer) 62- j
4 — Benliboz (S- Eüyeşil) 62.
5 — Mehtap (A. Coşkun) 62.
6 — Hâtıra (R. Akdağ) 62-
7 — Akkent (C. Sümer) 62.
8 — Bahtiyar (E- Somtürk) 60,5.
9 — Nâdide (S. Ortaç) 60,5.
10 — Burak (K. Atlı) 60,5.
11 — Selçuk (Karabucak) 60-
12 — Atom (N. Temizer) 60.
13 — Arda (M. Turgut) 60.
14 — Karasalkım (O- Eğinlioğ-
lu) 56.
15 — Seyyare (S. Eliyeşil) 54,5.
Tertip heyeti tarafından müşterek bahis harici tutulan Arda’yı nazarı itibara almazsak, çifte bahis için en kuvvetli namzet Bahtiyar ile Se'çuk'tur. Bunlardan sonra ikinci derecede şans verilecek atlar da Benliboz ile Kasva’dır.
Dördüncü koşu: Ingiliz atlarına mahsustur. İkramiyesi 2000 lira, mesafesi 2400 metredir. ’
1 — Roket (Nikolaidi) 58,5-
2 — Yiğit (F. Avşar) 58,5.
3 — Arda (A. Kesebir) 58.
4 — Mimi (S- Eliyeşil) 58.
5 — Pul»u E. Ozsoy) 58-
6 — Belle Rose (Nikolaidi) 58.
7 — Comtesse (F. Yüzatlı) 57-
8 — Neslihan! Karamehmet) 57.
9 — SiveJi (O. Atman) 55.
Diğer koşu çabuk atlar için ne kadar avantajlı ise bu koşu da nefesli atlara o kadar müsaittir, öu itibarla favori tasnifinde başta ge'ecek atlar şunlardır: Comtesse, Şiveli, Pullu. Filhakika Arda da bu mesafe üzerinde güzel koşular yaptı iseı de halen rakipleri idman bakımından daha iyi durumdadırlar-
Beşinci koşu: B. grupu Arap atlarına mahsustur. İkramiyesi 2300 lira, mesafesi 2000 metredir-1 — MaşaUah (O. Eğinlioğlu) 62. I 2 — Mercan (M. Tüzün) 62. , 3 — Atom II (Kırmızıbulut) 62. I 4 — Yıldırım (M. Tüzün) 62 5 — Banş (Nikolaidi) 62. I 6 — Serap (M. Subaşı) 62.
7 — Cânan (Kemal Tamer) 62.
8 — Azize (Nikolaidi) 60,5.
i 9 — Cicim (K. Tamer) 60,5.
10 — Kanuni (E. Oğuz) 60.
I 11 — Nonoş (R. Karaköle) 58,5-
1 12 — Maşuka (O. Atman) 58,5. 13 — Akına (H. Cağın) 56.
m -' Maşallah bu koşunun büyük Neslihan ?avorisi) rakipleri Cicim ile Ma*

İleride, seneler sonra, evlenme ihtimalini göze alınca da kendi kendine: «Yaşlı başlı biriyle evlenirim belki... diye düşünüyordu.. Akb başında, durmuş oturmuş ve benden sevgi istemiyen biri olmalı...»
Fakat, kendisine koca olarak seçtiği, bu yaşlı başlı, aklı başında, durmuş, oturmuş ve evlilikte aşk aramıyacak olan erkek şimdilik tamamiyle hayalî bir varlık olarak zihnini işgal etmekte idi. Deha doğrusu istikbale ait yaptığı projeler a-rasmda ancak belirsiz bir hayal olarak yer alabiliyordu.. Karşısına bütün o, içinden sayıp sıraladığı vasıfları kendinde toplayan bir talip çıkacak olsa, onu da tereddütsüz reddedeceği muhakkaktı.
Hakikî aşkı o kadar yakından gördükten, onun sarsıntısını o kadar kuvvetle içinde hissettikten sonra, aşksız bir izdivacı aklı almıyordu. Böyle bir şeyin olabilmesi ihtimalini düşündükçe sade akliyle değil, histeriyle, ve hattâ etiyle, kemiği ite velhasıl bütün varlığıyla isyana kapılıyordu.
İki tarafın da para vaziyet-ve İçtimaî mevkileri gözönünde tutularak ve ailenin büyükleri arasında kararlaştırılarak ter-
Kömür hırsızları
Yeniden, kömür yüklü arabalara musallat olan 6 kişi yakalandı
Yenişehir'deki kömür deposu civarında kömür yüklü arabalara musallat olan yeniden 6 kişi yakalanmış ve 2 inci Şubeye getirilerek haklarında kanunî takibata geçilmiştir.
Türk Veteriner Derneği umumi heyet toplantısı
Türk Veterinerler Derneğinin fevkalâde umumî heyet toplantısı dün, dernek merkezinde yapılmıştır.
Kongre Başkanlığına Tarım Bakanlığı Müsteşar yardımcısı Şefik Kolaylı seçilmiş ve alkışlar arasında kürsüye gelerek kongreyi açmıştır.
Eski idare heyeti raporu okunarak, ibra edilmiş ve yeni seçimlere geçilmiştir. Bundan sonra söz alan Şefik Kolaylı sözüne .Bizi bugünlere kadar getiren mesleğimize arzı ubudiyet ederim!, diye başlamış veterinerlerin, sanki bir ekalliyet imiş gibi muamele gördüğünden gıpta etmiş: «Feragatle çalışan ve dünyanın takdirini toplıyan veterinerleri hürmetle anarım!» diyerek sözlerini bitirmiştir.
Bundan sonra Nurettin Öke, yurttaki çalışmaları izah etmiş, veterinerlerin bütün yoksulluklara rağmen feragatle çalıştığını belirtmiş ve misal olarak bugün kadroda bulunan 350 veterinerin geçen sene 31 milyon hayvanı muayene etmiş olduğunu, adam başına 140.000 hayvan düştüğünü, buna dünyanın hiç bir yerinde rastlanamıyacağını, ancak 1500 veterinerimizin vazife görebildiği gün, işlerin bir parça düzelebileceğim anlatmıştır.
Salâhattin Batu, ziraî kalkınma mevzuunda hayvancılığın ihmal edilmemesi lâzım geldiğine işaret etmiş, hayvancılığın memleket ekonomisine Bağlıyacağı faydaları belirtmiş ve sözü yeni hazırlanmakta olan Teşkilât Kanununa, getirerek, veterinerlerin bu husustaki fikirlerinin alınmadığını anlatmış, ve yeni seçilen idare heyetinin bilhassa bu mevzuda temaslar yapmak üzere vazifelendirilmesini teklif etmiştir.
Teklif alkışlar arasında kabul edilmiş ve Tekirdağ Milletvekili İsmail Hakkı Akyüzün çok ö-nemli bir konuşmasından sonra kongreye son verilmiştir.
Büyük bir tesanüt havası i-çinde gizli reyle yapılan seçim sonunda kazanan yeni idare heyeti âzâları şunlardır.
Şefik Kolaylı, î. Hakkı Ak-yüz, Gl. Kâmil Bayrı, Prof. Nevzat Tüzdil. Prof. Hilmi Dilgi-men, Prof. B. Öktem, Dr. Sabti Doğuer, Dr. Mahir Pamukçu, Dr. Ahmet Noyan.
Yeni idare heyetine başarılar dileriz.
Çifta bahis 3*4 üncü koşular arasında, ikili bahis 2 inci
koşudadır.
| Günün Mes’eleleri |
Memurdan beklenen
Seçim çevrelerimizi dolaşıp halkın nabzını yokladığımız zaman, en açık şekilde gördüğümüz hastalık ârazı, memur larm, bilhassa köylü vatandaşlarla daha yakından teması olan memurların hâlâ eski zihniyeti taşıdıkları ve bu zihniyetle amel ettikleri, halka bu şekilde muamele ettikleridir. O kadar ki bazı memurların bu tarz muamelelerinde Türk vatandaşının asil ve şuurlu iradesiyle tecelli eden 14 Mayıs inkılâbının devlet idaresinde hiç bir değişiklik yaratmadığı hakkında*, halkta, bir endişe ve zehap uyandırmağı kasdettikleri sezilmiş ve halkın bazı yerlerde bu yüzden cidden yeise kapıldığı görülmüştür.
Bu seziş ve görüşün tesirleri altında bulunan ve zamanı gelince tedavisine azmetmiş olaıı milletvekilleri, sayın Cumhurbaşkanımız Celâl Bayarın, Meclisi açış nutkunda memurlara temas eden yüksek görüşlü beyanlarını dinlerken, hastalığın tamamen teşhis edildiğini ve kesin olduğu kadar veciz bİT ifade ile açıklandığını görünce, içten gelen çok sürekli alkışlarla tasvip etmişlerdir.
Sayın Celâl Bayar, açış nutuklarında, vatandaşların bugün için hükümetten birinci derecede istedikleri resmî dairelere müracaatle/inde iyi muamele görmeleri ve işlerinin sürat ve katiyetle neticelendirilmesi olduğuna işaret ettikten sonra, (Umumî devlet idaresinde, vatandaşlarla münasebetlerimizde karşılıklı hürmet ve hakka dayanan yeni bir anlayışın, yeni bir zihniyetin hâkimiyetini isteriz.) buyurmuşlar ve devlet hizmetinde vazife alan memurların, demokrasinin sarsılmaz prensip lerine «Halk için, halkla beraber. İdaTe düsturuna bağlılıklarını her an için fiilen göstermeleri lüzumuna işaret ederek (bu hal, kendilerinin şerefli mesleklerinde bekledikleri ikbalin mes nedi olacaktır) vecizesiyle de, memurların hal ve âtilerinin maddî, mânevi refah ve yükselme imkânlarının emniyet altına alınması için, vazife ve mesuliyet hislerine, demokrasinin sarsılmaz prensiplerine bağlılıkları şart ve ölçü olduğunu açıklamış latdır.
yeni zihniyet
■ ; Ne mutlu o mem jrlaraki, Devlet Başkanının yüksek ;! irşatlarından faydalanarak yeni zihniyeti tezelden : benimsemeyi, yeni devrin icaplarına uymayı başarırlar VVvYaZan
Halûk ÖKEREN
«Tokat Milletvekili»
manialıdır ki halkın bu inkılâptan beklediği şey, yalnız iktidarın değişmesi değil, bilâkis en ziyade zihniyet değişikliğidir. Türk vatandaşı, yıllardır, halkın devlet için yaşayıp çalışmasını esas tutan totaliter zihniyetten usanmış, artık halk için kurulan ve çalışan devletin vatandaşı olmak istemiştir; bulun içindir ki halk için devtet pı-ensipini bayrak yapan Demok rat Parti etrafında toplanarak yüksek iradesini memlekette artık bu bayrağın dalgalanması, bu prensiplerin yaşaması için
vakar, temkin ve şuurla kullanmıştır. O aziz varlığın iradesiyle iktidar değişince, elbette ki devlet teşkilâtından halk için halkla beraber düsturuna riayet ve fiilen tatbik etmelerini beklemekte haklıdır.
Zaten Demokrat Parti iktidarı, Başbakan sayın Adnan Menderesin, program nutkunda, bir devrisabık yaratma temayüllerini önlemek azminde olduklarını ifade ederken, bundan maksadın daha ziyade iktidar değişikliğinin memlekette maddî ve ruhî hiç bir sarsıntıya meydan
BİZE GELEN MEKTUPLAR
Seyyar esnaftan şikâyet
Hayret bu cür’ete !
Açtırmasınlar kapalı kutuyu!
Kurulduğu günden beri mâ-nasızlığı ve kifayetsizliği anlaşılmış olan bir «edebî heyet. in elindeki devlet tiyatrosu daha ne vakte kadar bocalayacak? gibi bir sual sormaktan vaz geçtim gibi. Görüyorum ki daha önemli işler bu işi hasıraltı ettirmek mecburiyetini meydana getirmektedir. Bugünlük yine baş çevirelim bu hazin durumdan.
Filhakika inkâr edilemez bir hakikattir ki 14 Mayıs inkılâbı, Türk vatandaşlarının şuurlu iradesiyle tahakkuk etmiş ve D. P. iktidarı tarihimizde mühim bir dönüm noktası teşkil eden bu siyası hareketi idare, etmiş ve frenlemiş bulunuyor.
Demokrasi inkılâbının tahakkukunda Türk milletinin şuur ve idraki nasıl başlıca âmil olmuşsa, bir devir değişmesinde vukuu zaruri sarsıntılara karşı millî bünyemizin mukavemet edişi sebeplerini de halkın vakur seciyesiyle beraber Demokrat Parti iktidarının ağır başlı siyasetinde, devri sabık yaratmamak azim ve kararında aramak lâzımdır.
Böyle olmakla beraber unut-
Küçükesat Gecekondu evlerinde oturduğunu ve ayni semtte bakkaliye işlettiğini bildiren okuyucumuz Mansur Tarakçıoğlu, semtine dadanan seyyar satıcılardan şikâyet etmekte ve bu satıcıların, çeşitli vasıtalarla, sabahın erken saatlerinde faaliyete geçerek Fethibey köyünden Son Dura ğa kadar uzanan mahalleleri baskına verdiklerini, bu yüzden küçük esnafın mutazarrır olduğunu yazmakta ve şu suali sormaktadır:
«Bu gibi esnafın sıhhat cüzdanları ve kazanç vergi karneleri var mıdır? Bizler, senede üç beş yüz lira veriyoruz. -Hal böyle iken bu seyyar esnaf, bizim işlerimize zarar veriyor..
Keyfiyetin gazetenizle duyurulmasını rica ederim.

ÜCRETLİ MEMURLARIN DURUMU HAKKINDA
Hüseyin İraz namında bir okuyucumuzdan ücretli ve maaşlı, memurların ücret ye zam durumları arasındaki fark-dan bahseden bir mektup aldık. Mektubu hulâsaten neşrediyoruz:
Malûmdur ki, biz ücretli memur ve hizmetliler de, bu milletin ve devletin işinde senelerdenberi çalışıyoruz.
Bareme dahil olan memurlara 10 lira çocuk zammı verilir. Çocuğu doğar (200) lira ikramiye verilir. Ölümünde aynı para verilir. Mesken zammı verilir. Üst derece verilir. Temsil ödeneği verilir, velhasılı verilir de verilir.
Acaba bi2 bu hakların hiç birisinden niçin istifade etmiyoruz? gizim gördüğümüz devlet işi değil mi? Bizim çocuklar mektebe gitmiyor mu? Bizim çocuklar masraf etmiyor mu?
Bizler bu hakları eski idareden talep edemedik ve e-demezdik. Çû.ı^ıi bizi kovarlardı ve biz de sokaklarda sürüttürdük.
Artık bu hakları aramamızın zamanı gelmiştir. Bu dileğimizin gazete nizde neşrini saygiyle dileriz.
İLÂÇ KITLIĞI
Okuyucularımızdan Emekli Kaymakam Ziya Günay, büyük dertlerimizden birini, bize yazdığı bir mektupta şöyle tahlil etmektedir:
«Eşim dört yıldanberi kalbden muztariptir. Hemen her gün kriz geçirmekte ve doktorların daimî müşahedesi ve tedavici altında bulunmaktadır. Varımı yoğumu onu kurtarmak için harcamaktayım. Bununla beraber, hastama en lüzumlu ilâçları eczahanelerde bulamıyorum. Bu hal hastanın hayatını tehlikeye koyuyor.
Memlekete oyuncak ithali için döviz temini mümkün oluyor da eczalar için nasıl oluyor da döviz sağlanamıyor?.
vermemek olduğuna işaret etmekle beraber, ayni nutukta (İdare cihazımızın iktidar değiş meşinin tesirlerinden masun ve yalnız kanunun emrinde ve milletin hizmetinde bulundurulmasını zarurî görmekteyiz) demek ve memurların hak ve haysiyet lerinin kanunlarla mahfuz bulundurulması lüzumunu kaydetmek suretiyle kendi hak ve haj siyetleri kanunlarla mahfuz tutulacak memurların milletir hizmetinde bulunduklarına bilhassa dikkati çekmişlerdir.
Başbakan ayrıca müteaddit beyanatlarında memurların zihniyetlerini değiştirmeleri içir kendilerine imtihan mühleti veı diklerini ve bu müddet zarfında demokrasi prensiplerine ve kanun hükümlerine ayak uydurmayan, halkın hizmetini vaktinde ve güler yüzle görmiyer memurların kanun hükümlerini çarpılmaları mukadder olduğunu işaret etmişlerdir.
Zaten’ bugünkü iktidarın ana programını teşkil eden D. P programının 19 ve 23 üncü maı delerinde, hükümet ve teşkilâtını, halkın dışında ve üstündı bir varlık değil, sadece, halk ta rafından âmme vazife ve hizmetlerini görmek üzere kurul muş bir idare cihazı* saymaı esaslı bir prensipimiz olduğu v( iyi bir idarenin gayesi, devletli bütün muamele ve münasebetle rinde, yurddaşa tam bir emniyet verebilmek olduğu, memur larm, her şeyden evvel, halk, hizmet duygusu taşımaları şar' olduğu açıkça tasrih edilmiştir
Şu hale göre, hâlâ zihniyetle rini değiştirmiyen memurlar sayın Cumhur Başkanımızu nutuklarında teyid edilen bı esasları bütün fiil ve hareketleri, bütün şuur ve vicdanlariylı benimsemelidirler. Memuriyetle rinde beka ve terakkinin teminatı ancak budur.
Devrisabık yaratmak zihniyetini önleyeceğini söyliyen Demokrat iktidarı, bu devrin vc bu zihniyetin memurlar tarafır dan fiilen yaşatılmasına asi* müsaade etmiyeceğinden şüphe edilmemelidir. Mevcut kanunisi kâfi gelmediği takdirde bunur temini için T. B. M. M. yeni ah kâm vazetmeğe hazırdır.
Biz, memurların salâhiyetlerini genişletmeği düşünürken elbette onun en zarurî bir neticesi olan mesuliyet hududunu da tayin edeceğiz. Eilindiği gibi bir vazifenin iyice başanlabil-mesi için her şeyden evvel onun icaplarına uymak, salâhiyeti kullanırken mesuliyeti gözönün-de tutmak lâzımdır.
Açış nutuklarında sayın Celâl Bayarın belirttikleri veçhile 14 Mayıs seçimleri memleketi-
Fakat bu yetişmiyormuş gibi şimdi de tiyatro idaresinin bir acaip taşkınlığına, bir şımarıklığına, bir tecavüze geçişine şahit oluyoruz:
Geçen gün bir broşür elime geçti. Tiyatro seyircilerine pervasızca dağıtılmış. Gerçekten şık, zarif, zevk mahsulü bir şey. Takdirden başka bir şey denmez.
Bu gibi broşürler tiyatro i-darelerinin bir çeşit reklâmlarıdır. İçlerinde oynanan piyes hakkında bilgiler, hulâsalar, resimler bulunur. Ondan sonraki piyesler üstüne malûmat verilir, reklâm edilir, ve sahne san'atınm aktüalitesindeu filân bahsolunur. Her memlekette böyledir. Fakat bizde değil. Bu birinci broşür (Devlet Tiyatrosu) adını taşıyor ve Devlet Tiyatrosu idaresi tarafından çıkarılıyor. Fakat içinde çok tanınmış, sevilmiş bir şair - muharrir ve sahne müellifi arkadaşımız a-leyhinde çirkef püsküren, tecavüzler savuran bir makale
Şahsına, eserlerine, kalemine karşı haksızca- ve küstahça tecavüz eden ve uzunca yazı i-çin hakarete maruz kalan meslekdaşımın ne yapacağını bilmem. Kendi takdirine bağlı bir iştir bu. Fakat meslek adına bu çirkin hareketi sahibine red ve protesto etmek bizim hakkımızdır.
Devlet adını perde edinip arkasından istediğine çamur a-tanları ilgili makamlara şikâyet etmek de açık veya anonim vazifemizdir; (Devlet) kelimesinin kudretine sığınıp şuna buna ağız bozmak hakkı kimsede yoktur. İsterse kırk devlet adı, seksen otorite olsun, bu memlekette bir adalet ve mahkeme vardır. Ve mütecavizin kafasını mutlaka ezer.
Ne Devlet Tiyatrosu, Ortaçağın Haymana ovasıdır ve ne Devlet Tiyatrosu idarecileri o ovanın derebeyleri! Pek muhterem Tevfik İleri'den o makaleyi okumasını rica ede-
Aka GÜNDÜZ
(Sonu 6 ncı sayfado)
Arılar arasında garip bir hastalık baş gösterdi
Biga ve Çanakkale havalisinde anlara yeni bir hastalık anz olmuştur. Bu hastalığa memleketimizde ilk defa tesadüf edilmektedir.
Biga ze havalisinde bu hastalı* ğa tutulmuş numunelerden bazıları Ankara Analık Enstitüsüne
ATÇI
IKII7Z IkAMLIBÜ
sevgi diye onlarınkine
denirdi.
Kızgın bir ateş gibi saf, son-
gönderilmiştir. Enstitü gönderilen bu numuneler üzerinde iki ay a-
suzluğuyla asil, İlâhi bir şey..
ölmezliğiyle
Böylece
idealleştirdiği
bu
aşkı düşündükçe teselli buluyor, bir îman gibi ona sğını-
rastırmalar yapmıştır-
Enstitü simdi bu hastalığa karşı kullanılacak ilâa aramakla meşguldür. Kısa bir zaman içinde bu hastalığın kafi tedavisi bulun-
mazsa yabancı memleketlere mü
rocaat edilecektir.
tip edilecek bir birleşmeye hem akıl ve mantığı hem de şevki tabiisi şiddette karşı koyuyordu. Bu şekilde evlenmeler olageldikçe elbette ki evliler arasındaki anlaşmazlıkların önü alınamazdı. Birbirlerini sevemiyen, hattâ birbirlerine düşman kesilen eşler arasında dirlik ve düzenlik kurulabilir
Birbirini hiç sevmiyen, hattâ taınmıyan iki insan tasavvur ediniz ki meşum bir kader onları hayatları boyunca bir arada yaşamağa mahkûm etmiştir. Bunlar insan olduklarına göre, elbette ki günün birinde seveceklerdir. Sevdiler, tabia-tin bir kanununa uydular diye cemiyetin onları hor görmek hakkı var mıdır?.. Onları bir yabancıyı sevdiler diye değil, asıl sevmeden evlendiler diye lanetlemek lâzımdır.
Nakleden: Ş. TAYLAN
Gülşen, evlilik hayatında •»-lagelen bütün anlaşmazhklârın insanların birbirlerine ettikleri bütün fenalıkların esasını sevgisiz kalmalarında buluyor.
Genç kız, kendi yanında üstü kapalı anlatılan, üzerlerinde münakaşalar edilen bir çok hâdiseleri kendi kendine tefsire çalışır ve onların üzerinde du- , rarak fikir yorunca, o zamana kadar içinde yaşattığı tatlı hayallerin çoğunun yanıp kül olduklarını farkederek müteessir , olurdu.
öyle bîr zamanda yaşıyor- ( lardı ki, kendi tertemiz aiıe | .-n*.bitterinde bile grrçlerin hat ( tı hareketleri herkes tarafından müşfik bir tebessümle kar şılanıyor.. Onlara : «Az yara- 1
maz değildir..* veya «gençliğin ı
tadını çıkarıyor., veya sadece I
«Ne yapsın eğleniyor... deni- ı
yordu. I
Tefrika No.
Gülşen yeni yeni edindiği bilgiler sayesinde, bu görünürde manaları bakımından hiç de birbiriyle alâkalan yok gibi duran: «Az yaramaz değildir..» «Gençliğinin tadını çıkarıyor.» Ve «Ne yapsın, eğleniyor... gibi sözlerin altına hep ayni gizli fikrin mevcut olduğunu öğrenmişti. Artık, bahsi geçen o yaramazlıkların, eğlencelerin kadınsız yapılmadığını, gençliğin tadının kadınlarla a-hndığinı ekseriya lak kadınlardı, de ve aynı : kunç olabiliyorlardı, onların, yaşayışlarının zünü pek iyi bilemiyordu. Fakat işittiklerinden öğrendiklerine göre zevk içinde hummalı bir hayat geçirdikleri idi. Yalnız her şeye rağmen muhakkak olan bir şey vardı ki o da
biliyordu. Bunlar şen, şakrak, par-Harikulâ-zamanda kor-Gülşen İC yü-
30
geçtikleri yollarda derin izler bırakmadıkları idi. Gönüllerde alev gibi yanıyor, hayatlarda fırtınalar koparıyor, fakat kasırgalar yaratarak geldikleri yoldan sessiz sedasız geçip gidiyorlardı. Erkeğe eş onlar o-lamazdı. Ve dediklerine bakılırsa hakikî eşlerin onları kıskanmalarına mahal yoktu.
Ne garip şeydi bütün bunlar.. Gülşen bunları garip görüyor, fakat meraka değer bul-mıyordu. Bunlar hayatın acaib ve biçimsiz tarafı, sevginin u-cubeleşmiş örneği idiler. Bunları deşip içlerini görmeğe çalışmak inkisarı aramağa çıkmak demketi.. Halbuki beri yanda öyle asil, öyle necip bağlar vardı ki.. Asıl o bağlara tutunanlar hayatı yaşamağa değer bulmalı idiler. Bunların başında tabiî ilk evvelâ Selimle Gülüz geliyordu. İşte
Tanrının ne bahtlı bir kulu idi Gülüz.. Onun tarafından, onun gibi sevilmeği ne kadar
Evvelce,
hayatlarını bir saadete
ıların biran evvel
birleştirerek tam
gönülden dilediği

Can
zamanlar ol-
ve gönülden dilediği
zamanlar olmuştu. Fakat şimdi, vâde yaklaştıkça, içini boş-
luk gibi bir hissin kapladığın: duyuyordu. Onların evlenmeleri, Selim’in buradan, kendi ya-
nından uzaklaşıp gitmesi demekti.. Görüşmeleri tabiatiyle seyrekleşecek ve belki de aralarındaki dostluk havası dağı-
lacak, yakınlıklarından eser kalmıyacaktı. Kendi kendine: «Biraz daha.. Az da olsa bir
vakit daha bu böyle devam etse...» diye içi titriyor. Sonra böyle bir şey isteyebildiği için kendine fena halde kızıyordu.
(Sonu var)
Arıcılık Enstitüsünde bir kurs açılıyor
Yeni kurulan Türkiye Analık Enstitüsü yarın kurs öğretmenlerini yetiştirme tedrisatına baslı-
Buradan yetişecek olan öğretmenler yurdun muhtelif yerlerine arıcılık mevzuunda en son teknik üzerinden, çalışmalarında faydalı yolu göstereceklerdir.
- TAKVİM -
19 11/1950 — PAZAR
Hicrî: 1370 — Safer 8
Rumî: 1366 — Kasım 6
Sabah öftle İkindi
Aksam Yatsı
İmsak
Vasati
NÖBETÇİ ECZANELER
Ege — Yenişehir — Sebat
ZAFER
Sayfa: 3
19/11/1950
DışPolitikd
Diktatör Tito
Yugoslavya’nın bundan iki yıl evvel Kominform ile alâkasını kestiği ve bunu müteakip peyk memleketlerin Tito’yu İktisadî
Birleşmiş-Milletler Genel Kurulunda
Trygve Lie bir sulh plânı teklif etti
ablukaya tâbi tuttukları malûmdur. Yine hatırlardadır
dır, Yugoslav diktatörünün
Moskova'ya karşı bu da meydan okuması lann alâkasını çekmiş ve
batılı-
Yeni plân Birleşmiş - Milletlerin tam selâhiyetini ileri sürüyor
Dünya nın aynası:
Çok zengin bir kadının itirafları: Ben fakirim!
perdede herhangi bir gedik açabilmek maksadiyle bu memlekete ne yolda yardımda bulunula-bileceği düşünülmüştür.
Bu tedbirler cümlesinden ol-
mak üzere, İngiltere, geçen ay bidayetinde 300 bin İngiliz lirası olduğu söylenilen bir ticarî kredi ile Yugoslavya’nın müb-rem ihtiyaçlarının tatmini yoluna giderken, Amerika da, Yu-goslav diktatörüne, yiyecek
maddesi ve ilâç karşılığı tutulmak üzere, oldukça geniş bir yardımda bulunmayı vâdetmiş-tir. Zira, görünüşe göre, Yugos-
lavya’nın, bir yandan peykler tarafından tatbik olunan İktisa-
dî abluka, diğer yandan, bu yaz hüküm süren büyük kuraklık neticesinde sarsılan İktisadî ha-
yatı her şeyden evvel yiyecek maddelerine lüzum göstermekte
ve Tito’nun memleket dahilinde nüfuzunu yürütebilmesi için halkın karnını doyurması gerekmektedir.
Bununla beraber, bugüne kadar, bilhassa Amerika'nın, çeşitli iç mülâhazalarla, Yugoslavya'ya yaptığı yardımı açığa vuramadığı ve bu yardıma resmî bir veçhe verilemediği aşikârdı. Bugün, ayrı kaynaklardan gelen iiç haber, bizim izahımıza hacet bırakmıyacak derecede büyük bir vuzuhla durumu anlatmaktadır.
Öldür, fakat vurma!
izim eskidenberi üzerinde durduğumuz ve hassasiyetle düzelmesini istediğimiz meselelerden birisi de
çalışanların emniyet ve huzurudur.
Bu, verimli iş görmenin biricik ve ilk şartıdır.
Memurun, kendi mesaisinden başka bir şeye güvenmemesi, çalışırsa ilerliyeceğini; çalışmazsa ceza göreceğini bilmesi, lüzumuna inanıyoruz ve ancak bu şekilde bir usul konulduğu takdirde randıman alınabileceğini iddia ediyoruz.
Düşüncemizin, hulâsası bu olduğuna göre, meselâ son yapılan bir tayin üzerinde ısrarla durmak mecburiyeti aşikârdır. Bu da. Beden Terbiyesi Umum Müdürünün* değiştirilmesi keyfiyetidir. Vakıa, Maarif Vekâletindeki esas vazifenin muallimlik olduğunu bilmekteyiz, fakat senelerce umum müdürlük etmiş bir kimsenin, bu şekilde bir muameleye tâbi tutulması, suçu ne olursa olsun, doğru değildir.
Eğer, iddia edildiği gibi kanuna aykırı bir hareketi mevcut ise, eldeki mevzuat sarihtir. Vekâlet emrine alınır; azledilir; tekaüt edilir!
Bunların hiç birisine lüzum görülmiyerek, şimdi yaşı elliye varmış olması dolayısiyle, maddeten yapmasına imkân olmıyan bir vazifenin uhdesine verilmesi cihetine gidilmesi. memurun ihtiyacı olduğu itimat havasını ortadan kaldırmaktadır.
Memurun istenilen yer ve vazifede kullanılabileceğine dair kanun varsa da, onu tatbik edenlerin, bir parça yakışanını bulup ortaya koymaları esastır.
Hikmet YAZICIOĞLU
Barbara Hutton neler anlatıyor?
I.)
Bu haberlerden birincisi, A-merikalı bir gazetecinin verdiği ve Başkan Truman’ın, Kongre içtimaini beklemeden, Amerikalı idarecilere, Yugoslavya’ya her halde yardım edilmesi gerektiğine dair çekmiş olduğu telgrafa mütedair haberdir ki, yine Amerikalı gazetecinin iddiasına göre, Başkan Truman mesajında ezcümle şöyle demektedir: «Yugoslavya'ya karşı takibetti-ğimiz siyaset, bu bölgede siyasî ve stratejik menfaatlanmızı korumak maksadiyle Mareşal Tito’yu desteklemektir.»
Amerikan demokTat idaresinin bu ana kadar Mareşal Tito’ya yapılmakta veya yapılması mukarrer yardımların bir karara bağlanmamış gibi gösterilmesinin bir sebebi, Avrupa’da taki-bolunan dış politika ise, diğer ve belki daha mühim sebebi de cumhuriyetçilerin bu konuda takınmış oldukları tavırdır. Nitekim, Uzakdoğu’da daha
ciddî bir siyaset takibolun-
masını ve bu bakımdan Avrupa-
ya yapılan yardımın mübalâğalı
olduğunu iddia
eden Cumhuri-
yetçi Partinin bir üyesi, Başkan Truman’ın Kongre üyelerinden
talebine, aynı günde bir cevap vermiş bulunmaktadır. Ayandan cumhuriyetçi Knowland, bıı meseleyi ele alarak, Tito’ya yardım için sarfedilen bütün gayretlere karşı koyacağını söylemiştir.
Flushing Meadov^ Birleşmiş Milletler Gene ri Trygve Lie, Birleşmiş M., atler tarafından yirmi senede tatbik edilecek ve 10 maddeyi ihtiva edqn «Barış programım» cuma günü öğleden sonra Genel Kurul önünde izah etmiştir.
Kanada, Sili, Kolombiya, Haiti, Pakistan, Filipinler, İsveç ve Yugoslavya'nın Genel Kurula tevdi ettikleri karar sureti, «GeneJ Sek. relerin programım, Birlemiş Milletler alakalı teşekküllerinin tetkik etmesini ve Genel Kurulun gelecek toplantısında bu husustaki fikirlerini bildirmelerini» derpiş etmektedir.
Genel Kurulda söz alan Trygve Lie altı haziranda, yeni Kore harbinin başlamasından üç hafta önce yayınladığı plânım izah etmek maksadiyle geçen ilkbaharda Vaşington, Londra, Paris ve Moskova’ya yaptığı seyahati hatırlatarak şunları ilâve etmiştir:
«Genel Kurula arzettiğim plânın sağlıyacağı faydaları, Kore hâdiseleri ile azalmış değildir.
Birleşmiş Milletlerin yetkili teşekküllerini bu plâm incelemeğe dâvet ediyorum.»
Bahis mevzuu ki on noktayı iht
1 —• Güvenlik . ayyen zamanlar Güvenlik Konsey ketlerden birinde fa toplanacaktır.
2 ve 3 — Plânın ikinci ve ü-çüncü maddeleri silâhsızlanma mevzuundadır- Lie, bu hususta bir hal çaresi teklif etmemekle beraber, bu yolda yeni bir gayret sarfedilmesini istemektedir. Lie tedricî surette silâhsızlanmayı teklif etmektedir.
4 — Birleşmiş Milletler silâhlı kuvvetleri hakkında Anayasanın 43 üncü maddesinin tatbiki.
5 — Birleşmiş Milletlere üye olmak için müracaat eden 14 devletin bu teşkilâta kabulü. Lie'nin '(anoatincq, Almanya ve Japonya, barış andlaşnıasının imzalanma-
müteakip Birleşmiş Milletle-‘■Imelidir.
Plan.. n beş maddesi, iktisadi, içtimai ve adlî meselelere temas etmektedir.
6 — Geri k) a; bölgelerin iktisaden kalkın için teknik sahada bir yare .ı. programının tatbiki.
7 — Dünyanın muhtelif bölgelerinde halkın hayat seviyesini yükseltmek için ihtisas kesbeıtmiş teşekküllerden istifade edilmesi-
8 — İnsan haklarının korun ması ve temel hürriyetlere riayet ©dilmesi.
9 — Sömürgelerin barışçı u-sullerle ve Birleşmiş Milletler vesayet sistemi sayesinde istiklâllerini elde etmeleri.
10 — Birleşmiş Milletler Anayasasına istinaden milletlerarası
bir kanunun ihdası.
Trygve Lie sözlerine son verirken şöyle demiştir:
«Birleşmiş Milletler, barışa giden yolu teşkil etmektedir. Bu yolu takip ederek barışı sağla-
mak hâlâ mümkündür.»
ı, aşağıda-•tmektodir: eyinin «mu-oplanması» iye memle-ede iki de-
Halen Formoza’da tetkiklerde bulunan mezkûr ayan üyesi-
nin, bilhassa bugünkü şartlar altında, yani Uzakdoğu mesele-
lerinin malûm gidişi karşısında,
cumhuriyetçi görüşünü

kuvvetle benimsediği
ve Avrupa-
ya, velev ki Tito’ya olsa, yardımın kesilerek veya azaltılarak,
Uzakdoğu maslahatına kullanıl-
masını istediği; ve bu yardımın kullanılışında reaksiyoner hükümetlerin görüşünü desteklediği muhakkaktır.
Buna mukabil, Tito, Belgr.. ta vermiş olduğu bir nutukta, batılı memleketlerden gelen yi-
yecek maddelerinin yolda olduğunu bildirmiş ve «hiç kimsenin
aç kalmıyacağını» ilâve
Bir dolandırıcılık davâsı
Bundan iki ay önce, sabıkalılardan Rahmi Kırbay, öğretmen İsmet Tümtürk ailesi ile temas ederek, Mersin’de ikâmet eden aile dostları Çiftçi kardeşlerin akrabası olduğunu ve ticaretle iştigal etiğini söyli-yerek bir miktar para almıştır. Bundan sonra Rahmi Kırbay’ın gaybubeti İsmet Tümtürk ailesini şüpheye) düşürmüş ve vaziyeti polise bildirmişlerdir.
Rahmi Kırbay dolandırıcılık suçu ile mahkemeye verilmiştir.
Bir müddettenberi 5 inci Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanan somğın dünkü duruşmasında dinlenen şahitler dolandırıcılık hâdisesi etrafında bildiklerini söylemişlerdir- Mahkeme, bazı hususların sorulması için bir başka güne bırakılmıştır.
Ağırcezada dünkü dâva Bundan bir müddet önce, Ha-
mamönünde,
Turan Eracar
minde bir talebe, kendisini dö-ğen Halil İbrahim ve Fahri isimlerinde iki kişidem kurtulmak için bunlardan Halil İbrahim’i çakıyla yaralamak suretiyle ölümüne sebebiyet vermiştir. Bir müddet-
tenberi 2 nci Ağırceza Mahke-
mesinde yargılanan Turan Era
Ğar’ın dün sabahki duruşmasın*
da, savcı iddianamesini okumuş
vo sanığın nefsî müdafaa karşısında kaldığı cihetle cezasının
indirilmesini, Af Kanunundan is-
tifade etmesini istemiştir. Mahkeme, karar için bir başka
güne bırakılmıştır.
Serbest Fıkra :
Aftan
Bu defakî nüfus sayımının bir hususiyeti de şu olacaktı:
— Memleketteki işsiz sayısını tesbit etmek...
Henüz neticeyi elde etmiş değiliz. Fakat bildiğimiz.
gördüğümüz bir hakikat var:
Memlekette işsiz sayısı azal-

Tito'nun bu nutkuna ilâveten söyldiği bir söz daha vardır ki, o, bugün için, bir yanda Tito, bir yanda Amerikalı cumhuriyetçilerle demokratları birbirine katabilecek mahiyetetdir.
İmtiyaz Sahibi:
Güneş Matbaacılık T.A.O. adına Başmuharrir
MÜMTAZ FAİK FENİK
Tito demiştir ki:
»Batı dünyasının bu yardımı karşısında, Yugoslavya hiç bir tâvizde bulunmamıştır.»
Mücahit TOPALAK
Bu nüshada yazı işlerini fiilen idare eden
Fatin Fuad
Basıldığı yer:
Güneş Matbaası — Ankara
Kars Talebe Derneğinin yeni yönetim kurulu
Kars Yüksek Tahsil Talebe Der-
neğinde görülen lüzum
Yönetim Kurulunda yeni taksimi yapılmıştır.

Başkanlığa Turgut Oktay, Bas-kanvekİlliğine İbrahim Gökçe,
Genel Sekreterliğe Cafer Er-oğlu. Muhasipliğe Gıyaseftin
Karaca, üyeliklere Arif Özel, Talât Yalçmkaya, Halit Koçulu seçilmişlerdir.
Dernek Merkezinin de e,ski yerinden kaldırılarak Ozanlar sokak No. 83 e taşınması kararlaştırılmıştır.
Doyum
Seyhan Milletvekili Dr. Sedad Ban ile Nermin Barının 16/11 950 Perşembe günü bir kız çocukları
dünyaya
gelmiştir-
Genç ana, babayı tebrik eder, küçük (Savrun) a uzun ömürler
Dünyanın en zengin kadım o-lan Barbara Hutton bir Fransız gazetesine bazı itiraflarda bulunmuştur:
Bundan bir ay kadar evvel, kocası prens Igor, Peris gazetecilerine şu haberi verdi:
— Karım benden boşandı. Baş kası ile evlenecek-
Barbara Hutton da, böyle bir adamla evlenerek sukutu hayâle uğradığım ifade etmekte ve kocasının paraya düşkün olduğunu ileri sürmektedir- Bundan başka, kocasının yüzünü görmek istemediğini, başkası ile evleneceğini, yalnızlığa ve saadete ihtiyacı olduğunu da ilâve ediyor. Böyle bir sıkıntı içinde kıvranan bu kadının ifşaatı hakikî bir samimiyet ve beşerî bir infial man zarası arzediyor.
«Sadece, biraz olsun yaşamak, rahat bir nefes almak, biraz da saadetten tatmak istiyorum. Bu bir cinayet mi olur?» diyor ve şöyle devam ediyor:
Barbara isminin mânâsım bulmaya çalıştım. Bu, Yunancadan gelme bir kelime. Yabancı seyyah, arayıcı gibi anlamlan var. Biraz doğru fakat meş'ûm bir mâna. Fakat bunu olsun öğrendiğimden memnunum.
Yeğâne dostum Mile- Tocqu-6t’dir- Melek gibi bir arkadaş. 11 seneden beri beni bırakmadı. Onsuz ne yapabilirim, bilemiyo-
Ben, hayalpreset ve şâir ruhluyum. İşte, asıl facia da burada-
13 yaşımdan beri şiir yazarım. Yazdıklarımı neşretmiyeceğim.
Benim de) sıkıntım var. Nedense, Allah bana, başkalarına nis-beten daha çok sıkıntı vermiş: para ve güzellik.
Hayat benim için basit olduğu nisbette imkânsızlıklar içindeyim. Bir istisna teşkil ettiğimi, yahut mes’ut olduğumu nasıl iddia edebilirim? Bazan çok bedbahtım. Zengin olduğumdan dolayı bedbahth olmam ne tuhaf, değil mi? Fakat asıl zenginliğim mes’ut olduğum zamanlardır.
Evetl Zenginim- Yirmi defa daha zengin olmayı isterdim- O za* zoman, düşkünlere o nisbette yar dım ederdim. Fakat kimseı beni anlamıyor. Zengin olmama sebep büyük babamdır. Servetimi oğluma bırakacağım. Para, benim neyime?
Ben, mürebbilerin himayesinde yetişmiş zavallı bir kızcağızdım. Annem öldükten sonra babamla Kaliforniyaya gittik. Orada ilk tahsilimi yaptığım yıllar çok mes’ uttum. Ondan sonraki hayatım lüks ollerin odalarında geçti. Babam daima, herkesin beni param için sevdiğini söylerdi.
Paraya kıymet veremiyor ve daima kendi kendime, şunu soruyordum: Neyim noksan?...
Bir de unvan âşıkı olduğunu ileri sürdüler- Ne saçma söz! İlk kocam Alec Mdivanî idi. O zaman Biarritz'deydik. Bir lokanta vardı, orada buluşurduk. Garson servis yaparken «İşte Prens»
dedi. O zaman babası bana doğ ru dönerek: Bu nokta mühimdir, dedi. Bütün oğullarım prens ve kızlarım da prensestirler. Ben de, sadece, ihtiyar bir generalim.
Evlendiğimiz zaman Alec’e bu unvandan vazgeçmesini söyledim. Bu teklifim onu müteessir etmiş olacak ki, ondan sonra bir daha bu ijtejn bahis açmadık- Zavallı Alec, hoş bir insandı.

Alec, Barbaranm bir dostu ile evlenmişti- Sonradan ondan da ayrıldı. Barbara, ikinci kocası Revenflov ile evlenip seyahata çıkınca Alec, İspanyada kendini öldürdü.
HOŞLANDIĞI ONVANSIZ ZAT: GARY GRANT
Barbara, ikinci kocası olan kont Kurttan söz açılınca:
— Onu bir lokantada gördüm ve sevdim, diyor. Ne o, ne de ben birbirimizin kim olduğunu bil miyorduk. 3 üncü kocam olan Gary Grant ünvasızdı. Bununla beraber 4 kocam arasında en çok sevdiğim o idî. O kadar hoş vo centilmendi ki... Evliliğimiz uzun sürmedi. Fakat onu çok sevmiştim.
Son kocam olan Igor’dan hiç bahsetmiyeceğim- Simdi yeni bir hayata doğru koşmak istiyorum.

Nasıl? En büyük serveti para ve fakat saadet fakiri olan bu kadm gibi zengin olmayı ister miydiniz?
N. Nihad OLKEKUL
Arabanızı yürütmek için düğmeler, kollar, manivelalarla boş yere uğraşmaktansa evvelâ niye tekerleklerini takmıyorsunuz? Bugünkü hayat şartları içinde insana yabancı dil, arabada tekerlek vaziyetindedir. Ve her yürümek isteyen insan için aynı derecede lüzumlu bir tertibattır. Gramofon plâklı LİNGUAFON metodu işte bu terti-
batı elde etmeğe yarayan en kestirme vasıtadır: İşinizden ayrılmadan, yer ve zaman tahsis etmeden, hattâ derse çalışmadan yalnız zevkli bir dinleme ile dört ilâ altı ay içinde Fransızca veya İngilizce fasih konuşmanız mümkündür. Bu mevzuda, ilişik kuponla, size mufassal izahat vermeğe memnuniyetle â-madeyiz.
sonraki ceza!
Sarıçizmeli
raya dokunmak isterim:
BaZı sicil müdürlerinin, bu gibi biçarelerin istidalarına verdikleri cevap, hakikaten
mış değildir. Her gün, her saat, resmi ve hususî makam-
lara yüzlerce müracaat olmaktadır. Bunlar boyunlarını bükerek:
— İşi Ne olursa olsun, nerede ve nasıl olursa olsun İŞİ...
Demektedirler.
Evet, biliyoruz; devlet kapılarındaki memuriyet kad-
roları vaktiyle çok geniş tutulmuştur. Şimdi buralarda tek bir münhal olunca, bu
memuriyete bir çok müracaatlar yapılmaktadır. Hal -buki bu kadroları tabiî hac -
mına indirmek için de bir prensip kabul edilmiştir:
Muayyen bir hizmet, mün-hallere memur almadan da
idare edebiliyorsa oraya yeni den memur almamak...
Fakat, bir de hakikaten
yürek parçalayıcıdır. Bunlar hangi kapıyı çatsalar, iş bulamazlar: çünkü mahkûmi-
yet geçirmişlerdir!
Fakat bu beibahtlar ne iş tutacaklardır; paraları yok-••tur ki ticaret yapsınlar. Ellerinde sanatları yoktur ki onu işlesinler.
memur almak ihtiyaciyle karşılaşılan vaziyetler vardır. Muhakkak memur alınacak-
tır. Bir çok müracaatlar arasında iabiatiyle affa uğrıyan. dünkü beibaht mahkûmlar da
bulunmaktadır.
İşle burada, mühim bir ya-
Bu gibi betbahtları cemiyet, hakikaten affeiiiyse, kendilerine iş verelim. Ve hayat hakkı, çalışma zevki ta-
Yoook eğer iş vermemeğe niyet ettikse, hiç değilse bu menhus damgayı yüzlerine vurmıyalım; günahtır...
KOMİS-pazartesi
Meclis komisyonları
DİLEKÇE KOMİSYONU: 20 11 1950 pazartesi günü saat 9-30 da,
GÜMRÜK ve TEKEL YONU: 20 11 1950 günü saat 10 da,
1 — Gümrük Kanununun 18 nci maddesinin 1, 2 ve 3 ncü fJkra.'avı uyannea yurda muaf olarak giren eşyadan tekel resmine tâbi olanların bu resimlerden de muafiyetine dair kanun
2 — Türkiye ile Iran arasındaki 25 Aralık 1949 tarihinde imzalanan yolcu ve mal transit ve nakliyatım kolaylaştırmayı ve çoğaltmayı güden anlaşma ve eklerinin onanması hakkındaki kanun tasarısını görüşmek üze-
İÇİŞLERİ KOMİSYONU: 20/11 1950 pazartesi günü saat 10 da,
1— Vakfa ait tarihî ve mimarî kıymeti haiz olan eserlerin korunma, bakım ve restorasyon işlerinde uyulacak prensipleri kararlaştırmak üzere bir Danışma Kurulu hakkında kanun tasansı-
2 — Bina ve arazi vergilerinden istisna edilmiş olan muka-taalı gayrimenkull&re kıymet takdiri hakkındaki 3950 sayılı kanunun birinci maddesinin değiştirilmesine dair kanun tasarısını,
3 — Gaziantep Milletvekili Galip» Kınoğlu’nun, 3546 sayılı Danıştay Kanununa ek kanun teklifini görüşmek üzere,
SAYIŞTAY KOMİSYONU -.
21 11 1950 salı günü saat 10 da, 1945 yılı Millî Korunma Bilânço-sunun gönderildiğine dair Başbakanlık tezkerecini görüşmek
TARIM KOMİSYONU: 20 11 950 pazartesi günü saat 11.30 da,
TİCARET KOMİSYONU :
22 11 1950 çarşamba günü saat 10 da,
Toplanacaklardır.
Devlet Ekonomi Kurumlan Genel Kurul Toplantısı
Toplantı tarihi: 20 11/1950 pa zartesi saat 10.
Toplantı yeri: Büyük Meclisi Kitaplığı.
GÜNDEM:
1 — Genel Kurula iki seçilmesi,
2 — Genel Kurul adına lann 1949 yılı hesap ve lerini inceliyecek olan yonlann seçilmesi,
3 — Gelecek birleşim tarihinin tesbiti.
Millet

kurum işlemi-komis-
Radyoevinde açılan kurs
Basın - Yayın ve Turizm Ge-1 müdürleri de bulunduğu halde nel Müdürlüğü il© Birleşmiş Mil-j yapılan ilk toplantıyı saat 15.30 letler eğitim, bilim ve kültür ku- da Basır rulu (Unesco) arasında vaki anlaşma gereğince teknik personel yetiştirmek maksadiyle Ankara Radyosunda açılması takarrür e-den (Ses Alma) ve (Mikrofona vaz’otme) kurslarına dün Ankara Radyo Evinde başlanmıştır.
Bu kurslar Fransa radyo idaresi mütehassıslarından olan Joze Bernhard ve VVilfred Carret tarafından idare edilecektir- Her iki kursa, radyolarımızdan, Ankara Fen Fakültesinden, Devlet Kon-servatuvanndan, Devlet Tiyatrosundan ve Erkek Teknik Öğretmen Okulundan iştirak edecek elemanlarla bu müesseselerin
ın - Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü adına Radyo Dairesi Müdürü Cevat Memduh Altar kısa bir konuşma ile açmış ve her iki mütehassısın da kursların mahiyefi hakkındaki görüşlerini açıklamalarından son ra fiilen başlanmıştır-
Mütehassıslar gördükleri iyi karşılanıştan, teknik ve artistik sahada bu kurslar için Ankara Radyosunda yapılmış olan hazırlıklardan büyük bir memnunluk duymuş olduklarım söylemiş ve Türkiye Radyolarına bu sahada yapacakları hizmetin kendileri için şerefli bir vazife olacağım ifade etmişlerdir.
PAZAR — 19 11 1950 ANKARA RADYOSU
8.28 — Açılıg vo Program. 8.30 — S. Ayarı, Haberler vo Hava Raporu. 8.45 — Günaydın (Pl.) 9.10 — Günün Programı. 9 16 — Radyo ile İngilizce. 8.30 — Sovllmla Parçalar (PI.) 10 10 — Konuşma. 10.25 — Makamlardan Bir Demet.. 11.15 -Hep Beraber Söyliycllm (Yurttan Sesler Korosu). 11.45 — Telden Tele. 12.15 - 13.15 — Asker Saati: 12,16 — Memleketten SelAm. 12.30
— Temsil: Tazar Skcçl. 13.00 — S. Ayarı ve Haberler. 13.15 — Radyo Salon Orkestrası. 13.45 — Radyo Salon orkestrasının Devamı. 14.00 — Hava Raporu, Aksam Programı ve Kapama.
17.58 — Açılış ve Program. 18.00
— S. Ayarı. 18.00 — incesaz (Kür-dllilılcazkAr Faslı). 19.00 — S. A-yarı vo Haberler. 19.15 — Tarihten Bir Yaprak. 19.20 — Akaauıın Karma Müziği (Pl.) 20.00 — Şarkılar. 20.15 — Radyo Gazetesi. 20.30 — Genç Müzlkçlnin Sesi. 20.45 — Çeşitli Hatır Melodiler (Pl.) 21.15 -Müzlklo Gozl (Pl.) 22.00 — Konuşma: Spor Saati «Günün Haborlcrl». 22.15
— Dans Müzlftl (Pl.) 22.45 — S.
Ayarı ve Haberler. 23.00 — Program
Sayfa: 4
ZAFER
19/11/1950
Yazan : Zuhuri DANIŞMAN
Tefrika No: 52
Başmakaleden devam:
Komünizmle
Sustu. Delikanlı dinliyordu İhtiyar sakalını sıvazladıktan sonra
Kısa bir zaman sonra cebecilerden beşinci bölüğün kazanı ve bayrağı da çıkarıldı. Kazan çıkarılması, isyanın resmen ilân edilmesi demekti.
Bu şekle nazaran isyana Yeniçeriler, yâni Ordu da karışmış oluyordu. Et meydanında toplanan bu azîm kalabalığın manzarası çok garipti. Burada her cinsten insan vardı. Sarıklı ve kavukluların yanında keçeli, cübbeli, külâhlı kimseler görünüyor, kahveci, manav, dellâl, tellâk vesaire-den mürekkep bir kütle durmadan hareket ediyor, bağırıyordun).
Bu korkunç kalabalık birbiri üstüne yığılarak, âdeta bîr çığ gibi gittikçe artarak bir deniz dalgası gibi sağa sola hamleler yaparken kalın gövdeli bir çınar altında iki adam konuşuyordu. Bunlardan biri ak sakallı bir ihtiyardı. Diğeri de olguıı bir delikanlı idi.
ihtiyar heyecanlı görünü-
— Gidiş fena.. Askerin iltihakı işi büyüttü. Allah kahretsin, İstanbulda da devlet erkânından kimsecikler yok.. Galiba yalnız Sadaret Kethüdası Mehmet ağa ile, Yeniçeri Ağası Haşan Ağadan başka kimse yok., öyle görünüyor ki ne Üsküdar tarafında bulunan zatı Şahane ve ne de Sadrazam asafpervcr İbrahim Paşanın bu velveleden haberleri olmadığı gibi, İstanbul cânibinde ' bulunan Kethüda ile Ağanın da haberleri olmasa gerek..
Sustu. Delikanlı dinliyordu. İhtiyar bir müddet sakalını sıvazladıktan sonra:
— İş başa düştü galiba evlât... Bu azgınlar muvaffak o-lurlarsa halimiz harap olur. Erkânı devleti hâbı gafletten uyandırmak bize düşer. Ne de olsa sen de saraya men sup sayılırsın. Ayni zamanda...
Bir daha sustu. Delikanlının yüzü sararmıştı. Heyecanla ihtiyarın kolunu sıktı:
— Söyleyiniz, dedi; ayni zamanda...
— Ne söyliycceğimi sen de biliyorsun evlât... Ayni zamanda sarayda senin bir sevgilin de var.. Bu haşarat güruhu eğer saraya hücum eder-
Delikanlı ok gibi yerinden sıçradı, hemen palasını çekerek:
— Beni karşılarında bulurlar Salih Ağa..
Diye haykırdı. Salih Ağa
— Doğrudur. Seni karşılarında bulurlar ama, beş dakikada bir sel önünde yıkılan duvar gibi seni çiğner geçerler..
— O yolda ölmeği cana nıin net bilirim.
— Ölmek kâfi gelmez ki..
— O halde ne yapacağız?
— Hiç vakit geçirmeden koşup gideceksin, Yeniçeri Ağası ile Sadaret Kethüdasına haber ulaştıracaksın. Başlangıçta bu nevi âsiler çok tabansız o-lurlar.. Üzerlerine küçük bir kuvvetle varılırsa sanırım ki, derhal dağılırlar.. Fakat biraz ihmal ve- zaaf görürlerse süratle şımarırlar ye artık önle ı-ine geçilmez..
— O halde ben gidiyorum.
— Mümkün olan süratle evlât.. Seni yine burada beklc-
Delikanlı yıldırım gibi bir
■süratle oradan uzaklaştı.
Âsiler yaygaralarını, feryat larını, küfür ve lanetlerini git tikçe artırıyorlardı. Fakat Et Meydanındaki bu kargaşalık bir türlü r.e yapacağına karar veremiyordu.
Bir aralık çınar altındaki ihtiyar sevinçle:
— Geldin mi evlât dedi, ne
— Söyledim Ağa.. İkisi de
•hal hareket ettiler..
— Berhudar ol..
— Yalnız, Sadrazam Kethüdası Mehmet Paşa yoldan geri döndü.
— Ya.. Sebep?..
— Bir kısmı hane halkı ve dostları, kendisine, Sadrazamın damadı olduğunu, âsilerin ise doğrudan doğruya Sadrazama düşman bulunduğunu anlattılar. (Devam edecek)
[büyük SİNEMA’DA
“ Her hafta yeni bir şaheser
| Yarın Akşam saat 21 den itibaren
■ Harikulâde mevzuu ve şahane temsil kudreti ile hâtırası ra ebediyen yaşıyacak nefis bir film...
TUNA AĞLIYOR
A
(The Red Danube)
Herkesi alâkadar eden çok enteresan bir vaka Baş rollerde 4 büyük yıldız:
WALTER PIDGEON — JANET LEIGH — PETER LAWFORD — ANGELA LANSBURY Numaralı yerlerinizi şimdiden aldırınız.
Gaziantep ilinden

Muhammen bedçli
Geçici teminatı
(1) Lâle Devri, Ahmet Refik. Sayfa: 121.
Ev
Ev
Ev
Ev
Mülkiyeti ___________ _________________ ______ ___
men bedeli ve geçici teminatı yazılı evler kapalı zarf usuliyle arttırmaya konulmuştur. İhaleleri 4 aralık 1950 pazartesi günü saat 10 da İl makamında yapılacaktır. İsteklilerin 2490 sayılı kanunun hükümleri dairesinde müracaatları lâzımdır.
r1
40.000 Tl..
35.000 ”
30.000 ”
20.000 ” Özel İdareye ait
3.000 Tl.
2.625
2.250
1.500 olan yukarıda cinsi, muham-
Yarın matinelerden itibaren CEBECİ SİNEMASINDA İki büyük Türkçeı film birden Sark filmlerinin en güzeli 1 — OVEY KARDEŞ (Türkçe sözlü) Leylâ Fevzi — Yahya Saim Şarkılar: Hamiyet Yüceses Meşum bir kadının çilesi, acı sukutu hayâl, servetine famaen öldürülmek isten&n genç-
1 — ÖLDÜREN PARA (Türkçe sözlü)
DENNİS O'KEEFE MARY MEADE Yılmaz ve cesur insanları zulüm ve cinayete karşı mücadeleleri ve Nevyork’un gizli zabıta kuvvetleri, hareketli sahnelerle dolu büyük aşk ve macera filmi.
Lüks otobüs servisleri
İstanbul - Ankara - İstanbul
arasında muntazam seferlerine başlamıştır.
Gidip - gelme tenzilâtlı ve otomatikman Sigortalı Biletler Kalkış yeri: Sanayi cad. Cihan Palas karşısı Fazla izahat için acentaya müracaat Adres: Sanayi Cad. Hâl ici No. 6. Tel: 11911
r1
— 4 kapılı Scd
Yeni 10 küb iransformaiörlü General Elektrik Buz dolabı
Zenith Radyo
Amerikan Kömür Sobası
Muhtelif Ev Eşyası
ECA — Atatürk Bulvarı No. 371, Kavaklıdere
Veya
Kavaklıdere Caddesi No. 220 ye müracaat

savaş tekniği
mak için buna mecburuz. ____T
defa bizzat biz, bu sütunlarda böyle bir mücadolenin şiddetlenmesi lüzumuna işaret ettik; düşmanın başını boş bırakmı-yacağız. Bugünkü tehlikeleri önlemesini bildiğimiz kadar, yarın doğması melhuz her türlü tehlikeleri ortadan kaldırmak için gençliğimize sağlam ve millî bir terbiye vereceğiz. Çocuklarımıza o imanı aşılıya-cağız, onları millî bir karakter 6ahibi kılarak yetiştireceğiz. Hiç şüphe yok ki, vatanını seven hor Türk bu esasta bizimle beraberdir.
Şimdi buna büyük bir nokta koyduktan sonra, mühim bir meseleye temas etmek istiyoruz: O da komünizmle mücadele cdorken, bazı gençlero durup dururken, solcu diye damga vurmaktır. Elbette ki, hakiki solcular, elde delil olunca, taki-buitan uzak kalmıyacaklar, saptıkları bid’at yolunda yüklendikleri ağır suçların cezalarını çekeceklerdir. Ama bu arada, genç ve masum kimseleri, ortada hiç bir delil olmadan solcu diye damgalamamak ve onları bir vatan haini gibi teşhir etmek, hataların en tüyü-
Komünizmlo ve aşırı solculukla mücadele, azim kadar zekâ ister. Öyle ince noktalar vardır ki, hakikî solcu ile, bir vatanperveri ayırmak bile bazan bir hayli zor olur. Komünistlerin hulûl etmek istedikleri mem lekeilerde kullandıkları bir çok metodlar vardır. Birkaç defa yazdığımız gibi, kızıl ajanlar ve tahrikçiler, bazan en mütaassıp bir din adamı halinde çalışırlar. Katolik dünyasında böylece istavroz çıkaran kızıl papaslar görülmüştür. İslâm dünyasına, yeşil sarıklı hoca kıyafetinde bile nüfuz etmek isteyenler olmuştur. Bazan tüccar kıyafe-iindedirler; bazan öğretmen olurlar; hulâsa bin bir kalıba bürünürler. Fakat bunların içinde en tehlikeli olanlar, koyu milliyetçi kılığa bürünen, ve komünizme alabildiğine küfür salan ajanlardır. Çünkü bunlar, insanlığın ıstırabını terennüm eden birtakım genç şairleri, sanatkârları, sefalet tabloları ği-zen masum ressamları, köylünün, işçinin sefaletinden elem duyan bazı öğretmenleri kızıl damgasiyle damgalamaktan, ko münist diye ilân etmekten çekinmezler. Peki, bunda takip ettikleri gaye nedir? diyecek -ciniz! Bu tahrikçi ajanlar, koyu su katılmamış milliyetçi maskesi altında, komünizmin gûya beşerin ıstıraplarına karşı büyük teessür duyduğunu, insanların çektikleri sıkıntılarla mücadele ettiğini, hulâsa bunun İnsanî bir rejim olduğunu anlatmak isterler. Bu arada itham ettikleri, suçlandırdıkları gençlerden bir çoğunu da acaba biz hakikate ı solcu muyuz, diye kendi kendilerinden şüpheye düşürerek, zorla sola doğru tahrik ederler. Gayeleri, böylece münevver bir kütleyi istemiye isiemiyc, kendilerine rağmen hakikî milliyetçilerden uzaklaştırmak, hakikî milliyetçilerin gazap ve kinini onların üzerine tevcih ederek, hiç yok yere bir sınıf farkı ve bir fikir mücadelesi vücuda getirmektir. Komünizmin bir fecaat halini aldığı yerlerde bu nevi kızıl kundaklarla alevlendirilmiş nice fikir yangınları çıkmıştır.
Komünizmle mücadele ederken dikkat edeceğimiz en mühim nokta budur. Çok koyu milliyetçi kıyafetine giren kızıl tahrikçilerden kaçınmaktır. Bunların arasında bu işi bilerek yapanlar vardır; bilmiyorek başkalarının iğvaatına kapılarak yapanlar vardır.
Bizim kanaatimize göre hakikî . ve tam milliyetçilik her türlü , kışkırtmaların farkına vararak ; ayırıcı değil, belki birleştirici , olmalı ve bu nevi telkinlerden, damğalardan kaçınarak Moskof ( çu komünisti, bulup kafasını | ezmeğe bakmalıdır. 1
Mümtaz Faik FENİK ı
Kaç
Ankara - Yenişehir’de Bir Cami Yaptırma Kurumu Başkanlığından:
Kurumumuzun olağanüstü toplantısı 2/12/1950 cumartesi günü saat 15 te Ankara Ticaret ve Sanayi Odasında yapılacaktır-Sayın üyelerin teşrifleri rica o-
GDNDEM:
1 — İdare Heyeti raporu. Denetçi raporu-
Teklif ve dilekler. I
1 3 —

C.H.P. nin paso saltanatı
idaresi almış
(Başı 1 nci sayfada) Öğrendiğimize göre, gerek Demiryollarında, gerekse Denizyollarında Halk Partisi zamanında bedavacılık
yürümüştün Pasolar ve permiler bol keseden dostlara dağıtılmıştır. İşletmelerle hiç ilgisi olmayanlar hiç bir kanunî lüzum olmadığı halde bedava seyahat etmişlerdir. Milletvekillerine, Ba. kanlıklara, bütün devlet daireleri ne ve Halk Partisine permi kontenjanları tertip edilmiştir. Ailece bedava seyahat edenlere hattâ evlâtlıklarına ve hizmetçilerine permi alanlara sık sık tesadüf c dilmiştlr.
Nadiren pek muhtaç yani bilet parası bulamayan fakirlere yardım edildiği görülmüşle de bilet parası olanlar da bu permi lerden istifade etmişlerdir-
Meselâ, İsmen Inönünün oğlu Ömer İnönü de Ankaradan Istan-bula iki defa permi ile seyahat etmiştir.
Tekmil bu vaziyetler, zalen gırt lağma kadar borç içinde bulu nan Devlet Demiryolları İdaresi üzerinde nasıl bir sömürücü zihniyet takip edildiğini göstermi-ye kâfidir-
Haber aldığımıza göre, Ulaştırma Bakam Seyfi Kurtbck, senelerden beri devam ede gelen bu permi saltanatına son vermiş bulanmaktadır.
mesele sinin son
şekli
(Başı 1 inci sayfada; bu mevzuda beyanata da
ben
mezun değilim. Arzettiğim şekilde iki hükümet arasında politik anlaşmaya ihtiyaç vardır.»
Göçmen meselelerinde söz sahibi bir zat da şunları söylemiştir:
«Bulgarlar halen tehciri kg-bul etmiyeceğimizi anlamış ve hududumuz istikametindeki scvkiyatı durdurmuşlardır. Buna karşılık, Bulgarlar Svilen grattâki 7 bin göçmenin Türki-yeye alınmasını, Karaağaçtaki vizesizlerin de memleketimizde 'kalmasını ısrarla talep etmekte dirler.»
Strazburg, 19 (Basın - Yayın) — Avrupa Meclisinin Daimi Komitesi dün sabah saat 10 da Spaak’ın başkanlığında toplanarak Meclisin gündemini tes-bite ve bu devre için mesaisini tanzime çalışmıştır.
Geçen devreden kalan işlerle, Bulgar Hükümetinin Türk vatandaşları hakkında aldığı karar da tetkik edilmiş ve neticede Daimî Komite oybirliği ile şu kararı almıştır:
«Komisyon Türk vatandaşlarının Bulgaristan’dan tehciri hakkında Bulgar Hükümetinin ittihaz ettiği karar muvacehesinde Bakanlar Komitesinin ka rarına ıttıla hasıl ettikten sonra, bu mevzuda, Bakanlar Komitesi Başkanı İtalya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Kont Sforza'nın beyanatını oybirliği ile tasvip etmiştir.»
Bu mevzuda dışişleri bakanları kararı evvelce ilân edil-
Kont Sforza Roma’da Daimî Komiteye hâdiseyi bütün fecaati ile anlatmış ve Bulgar hareketini bütün medenî dünya efkârı karşısında takbihe ka rar verdiklerini bildirmişti.
Tekmil Avrupa memleketlerinin mümessillerinin katıldıkları Daimî Komitenin bu mevzuda aynı kararı alması, Türk dâvasının ne kadar haklı olduğunu göstermektedir.
Kont Sforza Asambledeki nutkunda, Bulgarların Türk ekalliyeti hakkındaki muamelelerini bir facia olarak tavsif etmiştir.
Türkiye’yi yakından ilgilendiren bütün millî ve beynelmilel dâvalarda, Türk heyeti tam bir ahenk ve işbirliği ile çalışmakta ve daha ilk günden ciddî başarılar elde etmiş bulunmaktadır.
Daimî Komitede Türkiye'yi Suat Hayri Ürgüplü ve Cihat Baban temsil etmektedirler.
Kiralık daireler
3, 4, 5 oda birer hollü konforlu daireler kiralıktır.
Selânik caddesi nihayetinde Kızılırmak sokak No. 28 Tel. 26440 6053
Vesikalar neşrediyoruz
(Başı 1 inci sayfada)
Türkocakları, normal bir şekilde kendi kendisini tasfiye edip Cemiyetler Kanunu gereğince, emlâkini Halk Partisine devretmiş değildir. Çünkü ortada böyle bir devir yapılacağına dair Kurultay kararı yoktur. Kurultay kararı olmayınca dâ bu malları Halk Partisi gasbet-miş demektir.
Hâdise şudur: 1931 senesinde, Türkocaklarinın Kurultayı toplanmıştır. Bu kurultay çok gürültülü ve hararetli geçmiştir. Bu arada Çine murahhası Reşit Galip bey, Gördes murahhası Hakkı Tarık bey, Kırklareli murahhası Fuat bey, Denizli murahhası Necip Ali bey, Sı-nırkent murahhası Mükerrem beyden mürekkep raporları tetkik encümeni dc kurulmuştur. Bu encümen de ayrıca bir rapor hazırlamış ve bu raporda aynen şöyle demiştir: «Kurultayın Türkocakları Cemiyetin n feshine, bu cemiyetin haiz olduğu bütün hakların, bütün vecibeleriyle birlikte Cumhuriyet Halk Fırkasına devrine karar vermesini arz ve teklif eyleriz.»
Böyle bir arz ve teklif yapılmışsa da Kurultayın bunu kabul ettiğine dair ortada bir karar yoktur. Cemiyetler Kanunu gereğince bir kurultayın ya? ni kongrenin bu hususta bir karar vermesi lâzımdır. Halbuki, bunu yalnız komisyon teklif etmiş, ve öylece kalmıştır. Kurultayın kararı olmadan bu mallar nasıl alınmıştır? İşte şimdi onu anlatalım:
O zamanki Dahiliye Vekâleti, şifre ile Türkocaklarinın malı mülkü olan vilâyetlere müracaat etmiş ve buradaki binaların tapularını Halk Fırkası namına değiştirilmesini emretmiştir.
Niçin şifre ile?.. Çünkü ortada kurultay kararı yoktur. Eğer kurultay kararı olsa, Vekâlet bunu elbette açıkça emretmekte bir mahzur görmiye-
Bunun üzerine şifreyi alan valiler tapu müdürlerini çağırmışlar ve devri teslim muamelesinin ikmalini istemişlerdir. Fakat bu husustaki kanunu bi-
Amerikanın
Türkiye siyaseti
(Başı 1 nci sayfada) sil ki bizzat general Bıadley de makalenin manasını izah etmiş ve Türkiye hakkında Amerika’nın alâkasının daima baki kalacağını belirtmiş-
Türkiye hakkında Başkan Trunıan'ın muhtelif beyanatına, iki hükümet arasındaki münasebetlere ve nihayet A-merika’nın Türkiye hakkında takip ettiği politikanın değişmediğine dair ahiren verilen teminata ve diğer hâdiselere nazaran bizim için makaleden doğmuş bir meselenin bahis mevzuu olamıyaca-ğı tabiidir.
Esasen Türkiye'nin emniyeti hakkında Amerika’nın derin ilgisi herkesçe malûmdur. Atlantik Paktı Akdeniz müdafaasının plânlaştır iknasına müteallik mesaî münasebetiyle Türkiye emniyetinin ciddî surette gözönünde bulundurulduğunun yakında fiilî surette müşahede edileceği de pek tabiidir.)
PakistanlI profesör
(Başı 1 inci sayfada) türlü tefsirlere yol açan İstanbul’daki konuşması hakkında, bir muharririmize şunları söyle-
— Bahis mevzuu konuşmam, maalesef yanlış tercüme edilmiş ve matbuata da o şekilde aksettirilmiştir. Bu suitefehhüm-den dolayı ne kadar üzüldüğümü tariften âcizim. Gezdiğim yerlerde, dine karşı olan mer-butiyeti rözlerim yaşararak müşahede _ıiş bulunuyorum. Türkiye’dı gözmüş olduğum yakın ve sa lin i alâka beni çok mütelıassi iniştir. Bunu daima tatlı l.i ıâtııa olarak muhafaza cd uçağını!
ZAFER'in Abone Şartları
Memleket İ"i
12 aylık ........... 38 Lir
6 » 15 »
3 » 8 »
Memleket Dışı
len, ve kurultay, yani kongre kararı olmadan tapu kayıta-rında bir değişme yapılmıyaca-ğına çok iyi vâkıf olan tafky. mü dürleri, Ankara’da Tapu Kadastro Umum Müdürlüğüne müracaat ederek kendilerihin bilâhare mesul olmamaları için kurultay kararı suretinin gönderilmesini istemişlerdir.
Bunun üzerine Tapu Kadastro Umum Müdürlüğü JDahilîye Vekâletine başvurmuş ve kurultay kararının bildirilmesini istemiştir.
Ama, ortada kurultay kararı yok ki ne bildirilsin. Bunun ü-zerine Dahiliye Vekâleti, Tapu Kadastro Umum Müdürlüğüne Halk Partisiyle temas edilmesini yazmıştır. Fırka buna bir cevap verememiş, yalnız, 11 nisan 931 de telgrafla yaptığı bir tamime ck olarak, Cumhuriyet Halk Fırkası, vilâyet idare heyetlerine Kâtibi Umumî Recep Peker'in imzasiyle bir tamim daha göndermiştir. 1279 numaralı olan bu tamimde aynen .öyle denilmektedir:
«10/4/931 tarihinde fevkalâde . içtimaini akdeden sabık ı'ürkocakları kurultayı raporları tetkik ve hesap encümenleri tarafından tanzim ve heyeti umumiyece kabul olunan mazbatalar suretinden ( ) nüs-
hası leffen gönderilmiştir. Vilâyetiniz dahilindeki teşkilât kademelerine tevziini rica ederim efendim.»
Bu tamim tetkik edildiği zaman görülür ki, ortada yine Kurultay kararı yoktur. Yalnız raporları tetkik heyeti encümeninin raporiyle, hesap encümeninin rapor sureti vardır. Kurultayın kararı var idiyse, ısrarla yapılan talebe rağmen bu karar sureti neden gönderilmemiştir? Demek karar yoktur. Bu iş o zamanki şartlar içinde gürültüye getirilmiş ve böylece tapu memurları da tesir altında ortada bir karar olmadan kayıtları Halk Fırkası adına değiştirmişlerdir.
Sade bu vaziyet dahi, bir gas-bın nasıl yapıldığını gösterıpe-ğe kâfidir. Hukukî Devlet nizamından dem vuranların kulakları çınlasın!..
Kore birliğimiz
(Baş, 1 inci sqyfada) olaçak kullandıkları binaları tahrip ekmişlerdir.
Tokyo, 18 (a.a.) (United Press) — Mac Arthur genel karargâhından bildirildiğine göre, Birleşmiş Milletler kuvvetleri Kore cephesi boyunca ilerlemektendir-Ingiliz birlikleri 2 bin metreye yakın, birinci süvari tümenine mensup keşif birlikleri de 8 bin metrelik bir ilerleyiş kaydetmiş-
7 inci tümen de gittikçe azalan düşman mukavemeti karşısında 5 mil ilerlemiştir.
Güney Koro Kapilol tümeni Yongbyon'un kuzey doğusunda komünist kuvvetlerinin hücumunu gari püskürtmüştür.
6 mcı Güney Kore fümeni Yongbandong’un- kuzey doğusunda mukabil taarruza geçen düşman kuvvetlerini geri püskürtmüştür.
Mesken buhranı
(Başı 1 inci sayfada) büslerin yaptıracakları binalara uzun vadeli krediler sağlanması ve ucuz inşaat malzemesi temini hazırlanan tasarıda derpiş edilmektedir.
Kooperatiflere Belediyelerce ar sa tahsisleri yapılabilmesi için kooperatifin inşa ettireceği bina bedellerinden dörtte birini banka ya yatırması kâfi gelecektir. Ayrıca bankalardan da yüzde 75 nis betinde krediler verilecektir. Bu uzun vadeli ödemelerle her vatandaşın ev sahibi olması imkânı hazırlanmaktadır. Şahısların yaptıracakları binalar için ucuz ve uzun vadeli inşaat malzemesini temin edebilmesi için inşaat malzemeleri kooperatifleri kurulacaktır.
Mesken buhranına çare bulunduktan sonra Millî Korunma ka- i tıununun kiraların tahdidine dair , hükümlerinde de değişiklik yapmanın mümkün olacağı alâkalı-larca belirtilmektedir.
Kore mektubu
(Başı 1 inci sayfada) panlar gibi kapkara.. Tek öküz koşuluyor. Çünkü çiftine yetecek kadar arazi yok.
Tren bazı küçük istasyonlarda bile çok fazla duruyor... Sebebini sorduk. Makinistin veyahut tren şefinin burada bir tanıdığı vardır, ojıu aramağa gider, tren durur. Hatlar çift olduğu için bunun o kadar ehem-fniyeti yoktur. Ara sıra şimalden de tren geçiyor. Bunlar ekseriyetle üstü açık yarım furgonlar, daha çok mülteci taşıyorlar... Bunların sefil vaziyetlerini görüp komünizm denilen mel’una küfür etmemek elden geliniyor.
1 İnsanlığa hürriyet getireceğini iddia eden bu utanmaz maskaralık acaba daha ne kadar yaşyacak.. Bu insanların ıstırabını görmek insanı insanlığından utandırıyor. Hele bir tren gördük ki yürekler acısı.. Yolcu Vagonlarına pis gömlekleri ve mendebur suratları ile bir sürü komünist esir oturmuş... Bunlar cephede yakalanan insanlar... Gülüp oynuyorlar. Sebep Oldukları sefaletin farkında bile değiller... Hepsi bir don ve bir gömlekle.. Üniformaları olmayışı dikkatimi çekti. Soruşturdum. Vardığım netice şu: Bunlar esir olacaklarını anlar anlamaz askerî üniformalarını bir çukura gömer, ilk yakaladıkları köylünün dön gömleğini zorla alır giyerlermiş.. Ve bir müddet halkın içine karışıp çetecilik de yapar, yakalanınca da bittabi böylece kampa götürülürlermiş...
Bizim bildiğimiz bu gibi adam |ann kanun harici sayılması lâzımdır. Çünkü bunlar asker vasfını kaybediyorlar ve hiç bir zaman Cenevre mukavelesinden İstifade edemezler.. Amerikalılar buna rağmen bunları toplayıp kamplara götürüyorlar. O-ralarda gayet İnsanî muamele etmek şârtiyle muhafazı ediyorlar.. Halbuki her gün çukurlardan bu menhus rejimin bir isürü kurbanı çıkıyor. Öldürülen masumlar tam komünistçe 51-dürülüyorlarmış.. Anlatıldığına göre bunların birçoklarının gözü, kulağı, burnu kesildiği için teşhislerine de imkân yokmuş.. Bu zıılüm bilhassa Amerikalı esirlere yapılıyormuş.
- Daha dün bir Amerikan kamyon konvoyil pusuya düşürûle- ' ıek 30 Arricrikalı fecî şekilde pldürülmüş....
Yol boyundaki insanlar hemen kâmilen beyaz elbiseli, yâni don gömlekli... Bilaistisna hepsinin ayağında lâstik japon biçimi ayaTrkabı var. İstasyonlara getirip sattıkları eşyalar kestane, elma, Trabzon hurması.. Bazan da kuru tuzlu balığa rastlanıyor... Köylerin hepsinde mektep var. Hemen her Koreli Okuyor vC yazıyormuş...
İnsan bu mektepleri gördükçe maarifini bu kadar ilerle'diği bir muhitte . bu kadar geriliğin sebebini bir türlü bulamıyor. Fakat ben. bunu yavaş yavaş çözüyorum zannındayım,.. Gelecek fnektuplarmıda bu sebebi daha psaslı şekilde ele alacağım...
■k
Nihayet Taegıi’ya geldik. Başla Amerikan Garnizon komutanı Albay Ga Ghee olmak üzere bir çok -Amerikan subayları, irtibat subayı treni karşıladılar. Tanışma vesair seremoni bittikken sonra birlikler trenden sükûnetle indiler... Eşyalar, erat ve subay çantaları kamyonlara yüklendikten sonra birlikler meydanda toplandı.
Poyrazoğlu
Büyük Tiyatro’da Resmî Fransız
Satılık mükemmel bir matbaa
Büyük boy otomatik iki baskı makinesile, İntertipe yazı dizme makinesinden ve otomatik pedalla yazı ve çizgi takımlarından mürekkep, mükemmel ve işler bir vaziyette satılıktır. Talip o-lanların Zafer Gazetesi Müdürlüğüne müracaatları.
turnesi
Vera Korene
(COMEDİE FRANÇAİSE SOSYETELERİNDEN) Vera Korene - Maurice Escande - Maur'ice Donneş oud - Annie Gaillard - Gafilse Deudon - Genevieve Paoe - Jacques Torrens - Jean Demailly.
23 Kasım saat 20.30 da H- Bernstein’dan Le Secret
24 Kasım saat 20.30 da H. Becque'den La Pârisienne
Musset'den Un Caprice
25 Kasım saat 20.30 da |
Racine’^en Phedre Fiyatlar: .10-7,5-5-3 lira.
Biletler salı gününden itibaren Büyük Tiyatro gişesinde satılmaktadır.
19/11/1950
ZAFER
Sayfa: 5
Sanat^Edebiyat
Türkiyede güzel san’atlar
Prof. Remzi Oğuz Arık
ürkiyemizde Güzel Sanatlar bugün ne durumdadır? Bunun cevabını kısaca, bir tablo halinde vermek, bu cevaptan, güzel sanatlarımızın kaderi üzerine bir netice çıkarmak faydasız olmıyacaktır.
Şunu hemen ifade edelim ki. güzel sanatların Türkiycmizde durumunu incelemek ihtiyacı bile, sanat tarihimizde bir merhaleyi gösterir. Bu ihtiyaç, güzel sanatların yurdumuzda derinliğine kazandığı mesafeye bir işaret sayılmalıdır.
Böyle topluca bir araştırma levhasında, güzel sanatların ön plânına plâstik sanatları koymak istiyoruz.
Türk minyatürü, Türk tezhibi öldükten, Türk yazısı bir nevi pentür yerini tuttuktan sonra, plâstik sanatların yurdumuzda unutulduğu bir vakıadır. Saray atölyelerinin ve yalnız saray için, sarayda kalmak üzere eser veren sanatkârları hesaba katmadan diyebiliriz ki plâstik sanatların yurdumuzun tanıamiylc unutulduğu uzun bir devre vardır. Tanzimat sonrası kültür hareketleri içinde plâstik sanatlardan yalnız pentürün korkak, belli belirsiz bir kımıldanışı, «pâyitaht» sınırını geçe-miyen bir ışıldaması vardır. 1908 meşrutiyeti, hele cumhuriyet devri bu sahada ftçıkça, pren siplcr halinde hamleler yapmıştır. O ışıldamaya, bu hamlelere rağmen, plâstik sanatlar Türki-yemizde genişliğine ve derinliğine bir dâva yediliğine kavuşamamıştır. Yurdumuz için yeniden doğma bir özelliği bulunan bu ana sanallardan başlamak bize makul geliyor.
Şehirlerimiz için rağbette o-lan Standard konular üzerindeki heykellerin ısmarlanması duraklayalı, hcykeltraşlarımızın ne yaptığı sorulacak şeydir. Lüzumsuzluğuna —yâni bu ân için damansızlığına— inandığımız bir Fâtih heykeli konusunda, hey-keltraşlarımımn takındığı tavır, heykelciliğimizin ne kadar işsiz, müşterisiz kaldığını gösterir. Yaman, hürmete değer bir cesaretin mey vasi olan ser gilerdc heykelin tuttuğu yer, acınacak halde kalmıştın Geçen yaz başında Gazi Terbiye Enstitüsünde, resim - iş bölümünün sergisini verdiğimiz sırada gördüğümüz heykellere, kabartmalara hayretle bakmıştık. Bu hayrette, başarılı eserlere karşı duyduğumuz hayranlık kadar bu müşterilerimiz, ta-lcpsiz, sorgusuz, tenkidsiz alanda eser verme cesaretine duyduğumuz hayranlık da yer almıştı. Herhangi bir depoda u-nutulmaya mahkûm bu eserler, öğrencilerin deneme sınırını geçen olgunlukta ve vaitte idi.
Heykel sanatımızı bcsliycn i-ki kaynaktan birisinin mahsulü böylcce bilinmcmeye, ötekisi eser vermemeye mahkûmdur. Meselâ, sanatlarını saygı ile andığımız bir Zühtü, bir llâdi, bir Nusret, bir Kenan —kendilerini saran ihmal ağınıh içinde ne yapabiliyorlar, nereye gidiyorlar, bilmiyorum. Parisin ve Berliniıı ileri, serbest atölyelerindeki yeni heykel anlayışını yurdumuza nakleden bu değerler şimdi yeni bir ifadeye kavuştular mı, habersizim.
Avrupadaki adaşlarına benzemez. Oralarda —meselâ Paris-te..— Güzel Sanatlar Akademisi, eski Lâtin ve Rönesans eserlerinin çerçevesini aşmıyan, biraz dar, durgun bir resim kültürünün verildiği muhafazakâr
Halbuki bizim «Güzel Sanatlar Akademimiz» iyi bir resim kültürü vermeye çalışmakla beraber, hemen hemen ihtilâlci denecek anlayışları, temayülleri de barındırır, temsil eder. Plâstik sanatların, başka sığınağı, başka serbest atelyeleri bulunmı-yan bir diyarda. Akademinin bu çok yüzlülüğüne pek tabiî diye bakmak mecburiyetindeyiz.
Resmin bizde ikinci hayat kaynağı, Ankaradaki Gazi Terbiye Enstitüsünün resim - iş bölümüdür. Bu kaynağı tama-miyle tıkamak veya oradan sadece »Kalifiye işçi» yetiştirmek isteyen garabetlere rağmen, memleket çocuklarının orada bir Z^natkâr değeri kazanması, beni daima hayran, minnettar bırakmıştır. Bu bölümü, mahiyet itibariyle «Akademik» olmaktan çok «tendancieux» dür. Daha ser best yetişmiyc elverişli bir gelenek içindedir.
Bu iki kaynaktan yetişenlerin zaman zaman resim sergileri a-çabildiğini sevinçle görüyoruz. Bu sergilerde, bazan dehâya varan mcizyctler bulunduğu gibi; rağbetsizlikten, anlayışsızlıktan henüz fütûra düşmemiş, boyuna çalışan temiz kabiliyetler de boldur. Sanatkârlarımızın bütün bu sergilerde beni meteden bir büyük meziyetleri: Mesleğin boynuna takılan bütün zincirleri parçalamış bulunmalarıdır.
Devrimizin icabı her yerde tek kalması bir kader işi olan sanatkâr, bizde de —hattâ bir mektep bile yapamadan— yapayalnızdır; muhiti ile hemen bütün bağları koparmıştır. Ve şimdi, sonsuz bir pervasızlıkla bütün denemelere, bütün temayüllere gönlünü, kafasını, sanatını açmıştır. Herhangi bir belâ, müşterisizlikten doğacak fütûr bu insanları sarmazsa, bu araştırmalarda, bu denemelerden büyük şejlcr bckliyebiliriz.
Bu sergilerin başlıca müşterisi devlettir. Amma bu müşterinin de sanat şuuru, hele sanat zevki tamamiylc tesadüfe kalmıştır. Atinadaki elçiliğimizi ziyaretimiz bu hususta bana hazin deliller vermişti. Atina Akropolünün maketinde bile gördü ğüm salonlarda Türk resmine, heykeline ait tek eser görmemiştik! Bilmem başka elçiliklerimizde var mı?
Hususî teşebbüs sahipleriyle fertlerin bu sergilerde satınal-dığı eserler henüz çok azdır. Halbuki Türkiyede plâstik sanat cereyanlarını besliyecek veya öldürecek olan asıl bu sonuncu müşterilerdir. Sanat ten-kidclsinin, şuurlu ve kültürlü sanat eseri müşterisinin bulun madiği, devletin tamamiylc ezbere, üstünkörü hareket ettiği bir muhitte resim sanatının; bir milletteki renk, desen, kompozisyon zevk ve seviyesini türlü türlü zaviyelerden aksettirecek bir ayna olacağına inanmak
Bu itibarla da plâstik sanat hareketleri memleketimizde bir hal :, bir millet, bir «mektep = eco’c, işi olmaktan ziyade şimdilik bir özenti, münevverler ve sanatkârlar için de bir üzüntü-
Bu iki kaynak, eser bakımından bu yoksulluklara sürünürse heykelimiz için başkasını, söylemeye lüzum kalır mı?
Plâstik sanatların Türkiyemiz-dc —nisbeten— en gözde olanı resim’dir. Zaten açılan bütün plâstik sanat sergilerini «Resim sergisi. diye anmak âdet olmuştur. Yukarıda adı geçen iki kaynak, pentürümüzü de besler. Bunlardan «Güzel Sanatlar Akademisi», mahiyet bakımından
ORHAN VELİ
Demek öldün ha!
Akşamdı. Yağmur atıştırıyordu. Küçük Tiyatroya gidiyordum. Bir akşam gazetesi aldım. Haşetin vitrini önünde durdum, gazeteye şöyle bir göz atayım dedim. O kadar başlık ve resim içinde gözlerim gitti gitti de doğruca sayfanın alt köşesindeki şu satırların üzerinde durdu: «Orhan Veli öldü. Şairin ö-lümü şüpheli görülerek cesedi morga kaldırıldı.»
Yağmur atıştırıyordu. Islanmış asfaltın üzerinde, günlük yaşama hızı içinde taksiler, o-tobüslcr ve isim isim insanlar.. Gazeteyi katladım, cebime soktum, yürüdüm.
Kafamın içinde kırık bir plâk yavaştan yavaştan dönmeye başladı: «Orhan Veli öldü.. Orhan Veli öldü.. Orhan Veli öldü... Öldü... Öldü... Öldü...» Bir sigara yaktım; dumanını bütün hasretimle çektim. Yürüdüm. Karpiçin köşesinden aşağı doğru kıvrılan yoldayım. Yol karanlık, yol dar, yol ıslak. Kafamın içindeki plâk durmadan dönüyor: «Orhan Veli... Öldü... Orhan Veli... Öldü...»
Küçük Tiyatroya vardım. Ziller çalınıyor. Beş on dakika sonra perde açılacak. Perde açılacak da ne olacak?..
Gözyaşlarının en acısı içe a-
Makyaj odasına gittim, içerde Salih Canar; makyajını bitirmiş, son zili bekliyor.
— Merhaba Salih bey, dedim. Duydunuz değil mi?
Bir an sustu, göğüs geçirdi
— Asker arkadaşımdı, dedi. Çok üzüldüm..
Karşılıklı sustuk.
Âcıriirf büyüğtf en tesirli, en manâlı ifadesini sükûtta bulur.
Ziller çalınıyor, dışarıda yağmur atıştırıyor ve kafamın içindeki kırık plâk durmadan dönüyor: «Öldü... Öldü... Öldü...»
Sahneye iniyoruz. Kulis arasında Ulvi Uraz bir sandalyeye ilişmiş, gözleri yerde sabit bir noktaya dikili, düşünüyor.
— Ne dersin, Ulvi? diyorum.
Bulutlu gözlerini yüzüme ço-viriyor:
— İnanmıyorum, diyor. Çünkü inanmak istemiyorum.. Orhan ölsün ha?...
Susuyoruz. İşte son zil. Perde açılıyor. Perde açılıp da ne olacak?
Dışarıda yağmur atıştırıyor ve kafamın içindeki kırık plâk habire dönüyor: «Orhan öldü... Orhan öldü... Orhan öldü...»
Ne denir? Eşin dostun, muhterem Veli beyin ve şiirimizin başı sağ olsun.
Suat TAŞER
Yazan: Kemal ÖZGÜR
İnsanlar kaderince yaşarmış, ne doğru söz. Nihayet Orhan Veli’yi de hiç ummadığımız, hiç beklemediğimiz bir anda kaybediyoruz. Onu sevenlerin, onu tanıyanların, bu olaya pek inanacakları gelmiyor. Ama ne yaparsın ki hakikat ortada... O öldü, hem de edebiyatımızın, kendisinden daha pek çok şeyler beklediği bir zamanda öldü. İçim kan ağlıyor!
Türk şiirinin, Tanzimat'tan bu tarafa akışını gözlerinin ö-nüne getirenler, bugünkü dünya şiirinin yürümekte olduğu merhaleyi de nazarı itibara a-(Sonu 6 inci sayfada)
Orhan Veli’ye
Kanıksamıştın derde, eleme;
Gülerken ağlar, ağlarkon gülerdin.
Kanık Orhan, yanık Veli
Herkesin derdi derdim, neşesi neşem derdin.
Fakirkon zengin, zenginken fakirdin
Yanık Veli, Kanık Orhan
Bize şiir ağacından türlü meyveler verdin
Ne oldu sana Rumeli türkücüsü
Nerelere bırakıpta gittin Sanat ananın garip çocuğu
Unutmam bir ayvayı yarıya yediğimizi
Uzun uzun dertleştiğimizi
Ve «hayat budur, saadet bu» dediğimizi.
Mehmet Ali TÜRKSEVER
Kanun
İnsanın inanmıyası geliyor atama, gerçek!.. Evet:
«Deli eder insanı bu dünya Bu gece, bu yıldızlar, bu koku Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç»
diyen, hayatı ve insanları delicesine seven Orhan Veli, bir anda, sevdiklerine bile bir Allahaısmarladık demeden, sanki bir sürpriz yapıyormuş gibi, o meçhul karanlık perdenin ardında kayboluverdi. Daha doğrusu :
Urumelihisarına oturmuşum;
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum: «İstanbul'un mermer taşları
Başıma da konuyor, konuyor aman martı kuşlan;» dediği Urumelihisarı topraklarına boylu boyuna uzandı ve belki de derin bir düşünceye daldı.
O zaten ölümden korkmuyordu: «Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada Kötülükten gayrı?
Ölünce kirlerimizden temizlenir. Ölünce biz de iyi adam oluruz; Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış, Hepsini unuturuz.»
dememiş miydi? Dertliydi:
«Bilmem ki, nasıl anlatsam! Nasıl, nasıl size derdimil Bir deri ki, yürekler acısı Bir deri ki, düşman başına. Gönül yarası desem...
Değili
Ekmek parası desem...
Değili Bir dert ki... Dayanılır şey değil.


diyordu. Fakat gözlerini bir kapadı mi, başka bir âlemin msanı olmasını biliyordu.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. Serin serin Kapalıçarşı, Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa,
Güvercin dolu avlular.
Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan. Küfürler, şarkılar, türküler, lâf atmalar. Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.»
Şimdi belki şu anda, toprağın soğukluğunu unutmuş yine ı aynı işi yapıyordur Orhan Veli...
Biz bu yazımızla okurlarımıza Kanık’ln şiir bahçesinden küçük bir demet sunmak istedik. O iyi bir bahçıvandı. İşte misali :
«Hcrşey birdenbire oldu.
Birdenbiro vurdu gün ışığı yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Birdenbire tütmiye başladı duman topraktan: Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire. Yemiş birdenbire oldu.
Birdenbire,
Birdenbire;
Herşey birdenbire oldu.
Kız birdenbire, oğlan birdenbire;
Yollar, kırlar, kediler, insanlar....
Aşk birdenbirle oldu,
Sevinç birdenbire.»
Evet, herşey onun dediği gibi oldu. Acı bile.... Onun aramızdan ayrılığı bile!..
ve
Sanat
5441 sayılı kanunun 2 inci maddesi şöyle der:
(Devlet Tiyatrosu edebî heyeti, sanat alanında tanınmış zevattan teşkil olunur.)
Devlet Tiyatrosu edebî heyetini teşkil eden zevatın şa -kışları hepimizin nazarında muhteremdir. Kendi sahalarında, kariyerlerinde, kendi ihtisas şubelerinde bir çok başarılara namzed olduklar; şüphesiz dir. Hiç bir meslek, meşreb ve kariyer sahibi olmıyanların böyle bir heyette vazife almış olacağına zaten kimsenin aklı
Fakat kanunun arzusu ve di rektifi, maddenin katî metninden ve sârih ifadesinden pekâlâ anlaşılıyor ki (Sanat alanında tanınmış) olmaktır. Yani Devlet Tiyatrosuna edebî heyet ü-yesi seçilebilmek için memlekette, bir sanat kolunda isim, şöhret yapmış olmak lâzımdır. Hattâ kanun maddesi başkaca bir sıfat ve şart koymadığına göre, bu isim ve şöhret yapmış olma zarureti, yegâne kanun unsurudur ve başkaca hiç bir kayıt aranmıyacaktır.
Kanun koyucu müessesenin, orta okul mezununun memur seçilebilmesi için, beş, altı
şart koştuğu bir memlekette, e-debî heyet için sadece tek vasıf aranması, mânalıdır. Büyük Mil let Meclisi demek ister ki, ne diploma, ne akademik kariyer, ne siyasî mevki, ne de diğer mümtaz vasıflar, Devlet Tiyatrosu edebî heyetine üye seçilmek için kâfi, hattâ lüzumlu de ğildir. Bu üyeliğe tâyin oluna-bilmek için tek şart koyuyo -rum: Sanat alanında tanınmış
olmak.
Bundan daha güzel ve isabetli bir şey olamaz. Çüpkü bir sürü maddî, basmakalıp, ana tipe uygun vasıfları haiz olduğu halde, hiç bir işe yaramı van faniler, oldukça boldur. Fa kat (sanat alanında tanınmış)
olma vasfını kazanmış
yurtdaşlaı-
imiz, insana
kasavet
verecek derecede az sayıdadırlar. Çünkü sanat, insan meşgalelerinin en çetinidir. Bu yola düşmüş olandan diploma, doktora, siyasî ve akademik kariyer sahipliği, şu, bu, her şey ü-
Melekler ve Şeytanlar
Yazan : Adalet SÜMER
1^ üçük Tiyatro bu mevsi-
■ * min ikinci telif eseri o-larak B. Nâzım Kurşunlu’nun Melekler ve Şeytanlar isimli üç perdelik bir piyesihi sahneye koydu. Bu sahada adını ilk defa duyduğumuz Kurşunlunun eserinde birçok kusurlar bulunmakla beraber, hemen söy-liyelim ki büsbütün de ümitsiz değildir. Hem düşünüyorum da Melekler ve Şeytanlar üzerinde azıcık gayret sarfcdilmiş olsaydı acaba netice bambaşka olmaz mıydı? Bu gayreti pek tabiîdir ki önce müellif göstermemiş. Sonra da eser sah-
neye konulurken bu yarı yakı-
ya örtülmesi mümkün görünen
kusurlar seyirciye dev ayna-siyle aksettirilmekten çekinil-
memiştir. Seyirci kötü bir e-
serde kusurun ne kadarının
müellife, ne kadarının onu sah-
zerinde, bir de (cins yaratılmış olma) şartını ister ki, bu şart, hemen hemen irade dışı bir şeydir. Yani Allah vergisidir. Bu itibarla sanat adamla-' rının, hele bu alanda tanınmış olanların sayısı, o kadar çok değildir. Olamaz da.
Gelelim bizim tiyatronun e-debî heyetine: Şahsan hepsinin saygıya değer insanlar ol -duğu fikrini tekrar ettikten sonra, şöyle bir suali ortaya at makta, acaba mahzur var mıdır: Bu heyet üyelerinden han gisi san'at alanında tanınmıştır? Galiba hiç biri. Evet, galiba hiç biri. Bu gerçeği, kendilerine de sorsak* inkâr buyurmıyacakla-rından eminiz. Çünkü ne tiyatro tarihi hocalığı, ne Ulus gazetesi münekkitliği, ne dc bir tek piyesin mütercimliği, in -sana bu sıfatı temin etmez.
O halde, Devlet Tiyatrosunun başında bulunan bugünkü edebî heyet, kanuna aykırı o-larak bu Vazifeve tâyin edilmiş lerdir ve kanuna aykırı olarak bu vazifeye devam etmektedirler.
Bu yazımın ileri sürdüğü tezi, hukuk, sanat, edebiyat, kanun bilgisi ve sağduyu yönlerinden itiraz edebilecek, velev ki bir tek şahıs, çıkarsa, kendimi haksız bulacağım.
Ilhan TARUS
neye koyana, aktöre, dekora, ışığa, v.s. ye ait olduğunu pek iyi anlar. Sonra kusurlu bir eserin sahneye kadar çıkmasına mademki müsaade edilmiştir, bu kusurları elden geldiği kadar örtmeğe çalışmak icabetmez mi? İşte seyirciyi asıl kıran da budur.
Melekler ve Şeytanlar’ın konusu kısaca şu: «Yaşlı ve zengin kocasının ölümüyle dul kalan Nil, amcasının yanına yerleşmiştir. Kocasının ölümüyle ortaya çıkan miras dâvası da genç kadını üzmektedir. Amca da kızı gibi sevdiği yeğeninin bu üzüntüsüne ortaktır. Fakat onu en fazla sinirlendiren, hattâ çileden Çıkaran, yıl-lardır semtine uğramadıkları halde nara kokusunu duyunca Yil'in etrafında dönmeğe baş-’ıyan Semra ile Sermet'tir. Bu l^i kardeşle Nil teyze çocuklarıdır. Geçmişte Nil ile Sermet arasında bahis konusu olan bir aşk Sermet’in zengin bir dulla kaçmasiyle yarıda kalmıştır. Nil bu maceradan kalbinde daima zayıf bir nokta taşır. O-nun için de yeniden etrafında dönmeğe başl.yan Sermet’i affetmekte nek güçlük çekmez. Nii’in parasına göz koymuş u-lan erkek kadreşinden bir pay çıkarmak ümidiyle Semra’nın da yardımiyle iki genç eski ma cerayı yeniden canlandırır ve evlenmeğe karar verirler. Sermedin maksadını çok iyi bilen amca bu neticeyi zaten endîşeyle beklemektedir. Yeğeninin «gözünü açmak» isterse de Nil eskiden annesiyle onun arasındaki anlaşamamazltğı hatır-lıyacak ve amcasının saadetine set çekmek istediği zehabına kapılacaktır.
Amca’nın sevimli bir komşusu vardır. Aynı zamanda da ihtiyarlık günlerinin dert ortağı.. Bu eve sık sık girip çıkanlardan biri de o olduğu için hadiseyi yakından takip etmek, Semra ile Sermet’in nasıl gençler olduklarını, ne maksatla Nil’iıj etrafında dolaştıklarını anlamak fırsatını bulmuştur. î-ki kardeşin de gene Amca’nın
evinde bulundukları bir sırada
genç kadının miras dâvasiyle
(Sonu 6 inci sayfada)
Renoir : Çıplak
Sayfa; 6
ZAFER
19/11/1950
(Başı 5 inci sayfada) uğraşan avukat çıkagelir. İhtiyar adam karısına servet bırakmak şöyle dursun, ölmeden önce giriştiği bir işten dolayı borçlu olarak gitmiştir. Tabiî Sermet'in parasız bir aşkla a-lışverişi yoktur. Çekilip gidecekleri sırada Nil’in bu haberin amcası tarafından uydurulmuş bir hikâye olduğunu söylemesi üzerine işin rengi yeniden ve çarçabuk değişir. Yaklaşmak ve uzaklaşmak Sermet için güç bir meslek değildir. Fakat hâdisenin son perdede durmadan şekil değiştirmesi onu bile şaşkına çevirir. Neticede bu oyunu oynı-yanın amca değil fakat komşusunun olduğu anlaşılır. Nil’-in hâlâ zengin olduğunu gören Sermet ona doğru bir hamle daha yaparsa da bir netice a-lamaz. Amca'mn kolları ise her zaman Nil’e açıktır.»

İçine hiçbir hüküm karıştırmadan hülâsaya çalıştığımız Melekler ve Şeytanlar’ın konusu budur. Fakat yazar, eserin ismine rağmen, «Melekler» den çok «Şeytanlar» üstünde durmuş. Nâzım Kurşunlu cemiyette her zaman bir mikrop gibi yaşıyagelmiş, menfaatperest, mukaddes hiçbir bağı olmıyan ir.san tipini bütün çıplaklığı ile ortaya atmağa çalışmış, buna mukabil iki ihtiyarın şahsında temiz kalbliliği canlandırmak için daha soluk bir boya kullanmıştır. Maama-fih yazar böylece İçtimaî hayatımızda çok derîn bir yaraya parmağını basıyor. Maalesef bugün cemiyetimizde büyüğe saygı, menfaatsiz bir sevgiden uzak; uçarı, aile, çocuk, aşk gibi kutsal hiçbir bağ tanımayan, hiçbir vazife hissi taşımayan bir gençlik mevcuttur. Nâzım Kurşunlu muhakkak ki bu zümreyi çok iyi tammış, a-cısını içinde çok derin duymuş vc bunu seyircisine de aksettirmek istemiştir. Fakat, başta da söyledik, Melekler ve Şeytanlar bir sahne eseri olarak hayli kusurludur. Bir defa son derece hareketsizdir. Bilhassa iki ihtiyar arasındaki u-zun konuşmalar, uzun hayat felsefeleri, lüzumsuz yere uza-' tılmış hikâyeler actione’u ağırlaştırmaktadır. Perde sonları da iyi ayarlanmamıştır. Finaller zayıftır. Bilhassa üçüncü perdenin sonu, Nil’e iki kardeşin hakikî çehrelerini gösterebil -mek için lüzumsuz yere uzatıldı duFdu. Bence son sözü seyirciye bırakmak bir sahne eserinin muvaffakiyetini yarı yarıya sağlar. Halbuki Nâzım Kurşunlu piyesinde kafasından geçen herşeyı, bir ayıklamağa tâbi tutmaksızın, söyleyip »bitirmek istemiş.
İkinci perdenin finaline de-müellifle beraber eseri sahneye koyan da fena olsun diye hani âdeta çalışmış. Kapı ö-nündeki kucaklaşma sahnesi amca, tarafından tesadüfen görülmüş değil de ille görsün diye uğraşılmış hissini veriyor. Her zaman ölçülü, anlayışlı mise-en-scâne lerini zevkle seyrettiğimiz Mahir Canova bu sefer eser üzerinde hiçbir gayret sarfetmemişe benziyor. E-vet, müellife ait kusurlar yanında öyle bir hava hüküm sürüyor ki, eserin bizim önümüze çıkarılmadan önceki devreyi, yâni râpetition ların mânâsını hiçe indiriyor. Yer müsait olsaydı gerek eser, gerekse şu bahsettiğim devre ve Semra’nın kocası gibi lüzumsuz, Nil gibi hatları iyi çizilmemiş karakterler üzerinde daha uzun durmak isterdim.
¥
(Başı 5 inci sayfada) lıp bir mukayese yaparlarsa, Orhan Veli’nin şiirimize kazandırdığı geliştirici muvaffakiyetini kabul etmek mecburiyetini duyarlar. Bü muvaffakiyetin inkılâp cephesinden tamam layıcı rolü ayrı bir meseledir. Bunlar, ölümünün ardısıra hemen buracıkta izah edilebilecek basit şeyler değildir. Yalnız şu kadarını söyliyelim, yıllardır cenderelere sıkışmış kalmış Türk şiirini, taassuptan, dar çerçevelerden ve bütün pisliklerden temizleyip tam bir hürriyet havası içinde toplumla nefes nefese getirenler içinde Ordan, şüphesiz yaşına başına göre en çok iş yapmış ve (Salt Güzellik) bakımından en güzel eserleri vermiştir. Onda, yardımcı unsur olarak gerek Nâzım ve gerekse Yahya Kemal’de görülen «şekil ve ses güzelliklerine başvurmak zarureti» ni asla görmedik. Son senelerde çıkarmaya başladığı Yaprak’da savunduğu fikirler -den çok, kullandığı ifade tarzı, ölçülü kültür ve zaman anlayışı, onun, dörtbaşı mamur bir şair olduğunu ortaya koydu. Nâzım Hikmetten sonra dış memleketlerde onun ismi duyuluyordu. Philıppe Soupault’-un «Türkiye'de zannettiğimden daha gelişmiş bir şiir topluluğu buldum» demesinde Orhan Ve-ll'nin büyük bir payı olduğunu unutmamak lâzımdır.
Onu bana, bir gece Basın -Yayın’da çalışırken, tanıştırmışlardı. Gene bir gece ziyarete gelmişti. İşlerimiz bitmiş, beraberce Yenişehir’e doğru bir gece yürüyüşü yapmıştık. Üzerinde her zamanki pardesü-sü yoktu. O gece de keyifli i-di. Sergievi’nin önünden geçerken «Destan Gibi» den parçalar okudu. Mevsim marttı, dudaklarının titreyişinden üşüttüğünün farkına varmıştım. Trençkotumu çıkarıp ona vermek istedim, kabul etmedi. «İnsanlar önce kendini, sonra başkalarını düşünmelidir» dedi. İyi kalpliliğini ne güzel ifade edebilmişti.
Gene geçen yıl ekimde İstanbul’a gitmiştim. Şehir Tiyatrosu kapılarını (Faust) la açmıştı. Temsil sonunda Emir-gân’a gitmek için Sarıyer otobüslerinden birisine atlamış ve bir kanapeye oturmuştum. Baktım yanımdaki hafif hafif u-yukluyordu. Dikkat ettim, Orhan Veli... Rahatsız etmedim. Nasıl olsa Sarıyer’de inecek, o-rada kaldığını biliyordum, o zaman bir kaç söz ederim, dedim. Demeye kalmadı konuştuk. Faust’tan, Ankara’dan söz açtı. Derken Sarıyer'e geldik. Keyifli olduğu için koluna girdim ve ona yardım ettim. Gene pardesüsü yoktu üzerinde. Bir kaç adım yürüdük, hava hayli rüzgârlı olduğu için üşüyeceğinden, hastalanması ihtimalinden bahsettim. Beni reddetti. «Dünya umurumda değil» dedi ve bana Lamârtine’in meşhur bir sözünü muhatap olarak hatırlattı.
Günün meseleleri
(Başı 2 nci sayfada) lerini hiç bir kuvvetin sarsam;-yacağı şekilde atmış bulunmaktadır. Bu devlet, hükümet teşkilâtının halkla karşılıklı münasebetlerini, memurların vazife, salâhiyet ve mesuliyetlerini en kesin hatlarla tayin ve katiyetle tatbik etmekte gecikmiyecek-tir.
Ne mutlu o memurlara ki devlet Başkaııının yüksek işaretlerinden faydalanarak yeni zihniyeti tezelden benimsemeği, yeni devrin icaplarına uymağı bilir ve başarırlar.
Tokat Milletvekili Halûk ÖICEREN
Dr. Bahaettin Kökdemir
■ Birinci Sınıf Dahiliye Mütehassısı
Seyahatten dönmüştür. Gü-’ nün her saatindo hasta kabul eder, Anafartalar Cad. No: 202 Köklü Apr- Kat: 3 Tel: 14544 veya 31208 den sorulobilir. 5895
ZAYİ — Edirne nüfusundan aldığım ve içinde askerlik durumum yazılı nüfus cüzdanımı za yi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Silivri 1915 doğumlu Hayret tin oğlu Mehmet Mihri Belli.
(6065)
Davet
D. P- 1 No. lu Bucak Başkan lığından:
Bucağımıza bağlı Aktaş semt ocağımızm 19 11/950 günü saat 13 de Ocak binasında yıllık kongresi yapılacağından üyelerimize tebliğ olunur.
Kiralık daire
Maltepe Gazi Mustafa mâl Bulvarı üzerinde, üçüncü katta, 5 oda, holü olan bir kiralıktır.
Müracaat: Tel: 24286-
Ke-

(6064)
Satılık ev
İsmet Paşa Mahallesi Uzunyöl No: 110 - 112. Bir katı bos teslim edilecektir.
Müracaat: Saat: 16 - 18 arası tel: 15257- (6069)
Ankara 3 üncü İcra Memurluğundan: 950/1304.
«Baka kalırım giden geminin ardından Atamam kendimi denize, dünya
Serde erkeklik var ağlıyamam.»
Diyecek kadar yaşamayı seven bu vefakâr ve temiz yürekli şâirin o sözü de şu idi:
«L’Humanitâ est composâ de plus de mort que de vivante.»
Oyuna gelince; sanatkârların bütün gayretlerine rağmen insanda hiçbir iz bırakmadan gelip geçen tipler bunlar. Halbuki bilhassa «şeytan» tipler seyircide çok kuvvetli tesirler bırakabilecekken - çünkü müellif bilhassa bunun için çalınmıştır - gösterilen gayret fazlalığı hakikatin hududunu aşıyor. Buna rağmen amca rolünde Salih Canar ve komşuyu oy-nıyan Ulvi Uraz içine sokul -duklan dar hudutlar dahilinde bile hareket edebilecek iyi sanatkârlar olduklarını bir kere daha gösterdiler. Ancak o uzun konuşmalar nefeslerini öyle tüketiyordu ki zaman zamah ön sıralardan bile işitilmez oluyorlardı. Gene en çok hatırımda kalanlardan ikisi de kambur usta (Ekmel Hürol) ile hizmetçi Ziynet (Bedia Atalan) ın canlı oyunlarıdır. Semra’nın kılıbık kocası Şevki de,, eserde hemen hiçbir lüzumu olma-

DOKTOR
Halim N. Tüzün
Doğum ve Kadın Hastalıkları Mütehassısı Yenişehir Sıhhiye Meydanı Ankara Sineması yanında Yaylâ Apt. Daire: 8 Tolefon: 24324. 6068
Terzi
ŞEFİKA TANEL
Bayındır sokak Yörük a-parimanından. Yenişehir İsmeipaşa Caddesi No. 55 Olcay apartmanına naklettiğini sayın müşterilerine bildirir. Telefon: 27225.
D. P. Kayaş Ocağının kongresi
D. P. Kayaş Ocağının, sayın D- P. milletvekillerinin huzuriyle yapılmış olan kongrede İdare Heyeti seçimi yapılmış ve İdare Kurulu, aşağıda isimleri yazıl* şahıslardan teşekkül etmiştir:
Başkan: Haşan Uçar; 2. Başkan: /Austafa Can; Kâtip: Gazi Özkara; Veznedar: Mahmul tekçe; Tahsildar: Fuat Gencer.
Oda aranıyor
Acele iyi döşenmiş 1*2 müsta kil oda aranıyor. Asgari kiranın iikri rica olunur.
İS saatlerinde 27533 do Enver Hakim'e müracaat. 6077
Kiralık daire
Yenişehir - Demirtepe’de Gazi M. Kemal Bulvarında, 4 oda, 1 salon, kısmen mobilyalı müstakil daire (226) liraya kiralıktır. Tel: 24646 veya Bulvarda 20 No. ya müracaat. 6037
Kiralık daireler
Maltepe Kapalı Durak Akıncı-
Ibr sokak No. 22. Telefon: 23640. (6061)
Bakiye bir borcun tahsili için haciz edilmiş olan 3630 plâka sayılı taksi otomobilinin satılmasına karar verilmiştir. Birinci artırma 22/11/1950 çarşamba. 2 nci artırma 24/11/1950 cuma günü saat 14 • 15 arasında Soğuk-kuyu’da Ford Garajı önünde yapılacak, artırma bede/i tahmin edilen kıymetin % 75 ini bulmadığı takdirde ikinci artırma olan yukarıda yazılı günde ve aynı saatte ve aynı yerde icra edilecektir. Taksinin tahmin edilen kıymeti 7000 liradır. Taliplerin belli gün ve saatle mahallinde bulundurulacak memurumuza müracaatları ilân olunur. 6075
ZAYİ: 10429 No- lu polis tanınma karnemi kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Diyarbakır Emniyet kadrosunda 1/5021 yaka ve sicil sayılı polis memuru Muzaffer TOM. 6071
ZAYİ: 3053 numaralı bisiklet plâkasıpı kaybettim. Yenisini a-lacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
6072
Erdal ONURSAL
Kiralık
Yeni Meclis oiriş kapısı so lunda Rus Sefareti arkasında Pembe apartmanda 3 oda, 1 holden ibaret daireler kiralıktır. Kaloriferden baş ka bütün konforu haizdir. Kiralan 160 - 140 ve 120 liradır. İçinde kapıcıya veya 24328 telefona müracaat.
(6056)
Satılık ev eşyası
Pek az kullanılmış yatak odası, misafir odası ve yemek odası takımları acele satılıktır.
Müracaat: Meşrutiyet cad. Küiükçüoğlu Ap. Daire No. 8 6040
DOKTOR
Abidin Şakır Ara
Mevki Hastahanesi Göz Hastalıkları mütehassısı Anafartalar Cad. Adliye karşısı Sakarya Apt. No. 7 Her gün saat 15 ten sonra hasta kabul eder.
Röntgen Mütehassısı
Dr. Fevzi Ayberf
Laboratuvanna pomoğraf tesisatı ilâve ederek hasta kabulüne başlamıştır- 2943
dığı lıalde, Ziya Demirel tarafından iyi oynanıyor. Nil’in karakteri esas itibariyle zayıf çizilmiş. Buna rağmen Muazzez Lutas ona elinden geldiği kadar renk vermesini biliyor. Bu-mizde hukuk devletinin temel-na mukabil Sermet eserin müellif tarafından üzerinde en fazla çalışılmış tipi olmakla beraber Şeref Giirsoy'un mübalâğalı oyunuyla değerini kay -bediyor. Halbuki kızkardeşi Semra’da Süreyya Taşer aynı hatları daha incelikle belirtmesini biliyor.
Kısacası Melekler ve Şeytanlar ele aldığı tez gibi kuvvetli bir tarafı bulunmasına rağmen pek «tutulacak» bir eser olarak görünmüyor.
ZAYİ: Cebeci Nüfusundan aldığım nüfus cüzdanımı kaybettim. Yenisini olacağımdan eskisinin hükmü yoktur-
6073 Abidin Sıddıka Irol
ZAYİ: Cebeci Nüfusundan aldığım askerlik durumumu da ihtiva eden nüfus cüzdanımı kay bettim. Yenisini alacağımdan es kişinin hükmü yoktur.
Kızılca Köyünden 1317 doğumlu Mustafa oğlu Şevket Irol- 6074
Devren kiralık
Altında bodrumu bulunan bir dükkân devren kiralıktır.
Müracaat: Hamamonünde Sekerci Cemâl Çapraz-6052
Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketinden
Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi hissedarlar Genel Kurulu, ana statüsünün 5 inci maddesinin tadili için 8/12/1950 tarihine rastlıyan cuma günü saat 10 da Ankara’daki Türkiye İş Bankası Umum Müdürlüğü binasında fevkalâde olarak toplanacaktır.
Bu toplantıya, iştirak etmek için hissedarların sahip oldukları hisse senetlerini toplantı gününden en az bir hafta evvel Şirketin Ankara'da Ulus Meydanı Ulus hanındaki Şubesine ve İstanbul'da Galata Yolcu salonları karşısında Anadolu Sigorta hanındaki iş merkezine tevdi e-derek giriş kartı almaları ve Ticaret Kanununun 85 inci maddesi mucibince bir hisse senedine sahip olan hissedarların da bu toplantıya katılabilecekleri ilân olunur.
TEKLİF EDİLEN YENİ ŞEKİL:
Maddo: 5 — Şirketin sermayesi bir milyon beş yüz bin Türk lirasından ibaret olup beheri yirmi Türk lirası kıymetinde yetmiş beş bin hisseye münkasomdir.
Gar Gazinosu
BU GON SAAT 17 DE
7 BRYMANS
REVOSO İŞTİRAKİLE
Matine
Çocuklar da gelebilir

BUGÜNKÜ ŞEKİL:
Madde: 5 — Şirket sermayesi bir milyon Türk lirasından ibaret olup behe-Jri yirmi Türk lirası kıymetinde elli bin hisseye mün-kasemdir.

Satılık ev
Kavaklıdere’de İran Sefareti yanında, büyük bahçeli, güzel manzaralı, suyu, elektriği, havagazı, telefonu, yolu, kanalizasyonu olan 1949 da inşa edilmiş ev devredilecektir.
Üç katlı olup, üst katta iki oda bir banyo, bir balkon, orta katta salon, yemek odası, balkon, mutfak, helâ, ofis ve antre, alt katta iki oda, bir mutfak bir helâ vardır. Alt kat müstakil olabilir.
Yüzde 5 faizle 19 sene vâde ile Bankaya borçludur. On senelik bina vergisi muafiyeti vardır. Banka taksiti ayda 199 liradır.
Arsa ve evin faizsiz maliyeti 37.000 liradır. Bankaya ödenmiş para 10.000 lira olup, ayrıca ilâve ve ıslah için 2.000 lira sarfedilmigtir.
30 Kasım 1950 tarihinden evvel 14.000 lira peşin ödendiği ve 2.000 liralık tapu masrafı tekabbül edildiği takdirde ev temmuz 1951 de teslim edilmek üzere devir muamelesi yapılabilir.
Ciddi taliplerle tediye şartları üzerinde görüşülebilir.
Her gün saat 19.30 ile 20.30 arasında 24744 telefona müracaat edilebilir. 6063
Türkiye Demir Çelik Fabrikaları müessesesinden
Müessesemizce Filyos’a sevkedilecek 10.000 ton pikin Filyos’ta vagonlardan tahliyesi ve sahada istifi ve gemilere nakli bir müteahhide verilecektir.
İsteklilerin 23 Kasım 1950 perşembe akşamına kadar tekliflerini kapalı zarfla müessesemizde bulundurmaları ilân olunur.
Teminat 5000 liradır. Şartnamesi Ankara’da Sümerbank’ta, İstanbul’da Sümerbank alım ve satım müessesesi Müdürlüğün-, de Zonguldak’ta T. C. Ziraat Bankası şubesinde ve Karabük’te müessesemiz Ticaret şefliğinde görülebilir. (8627)—2530
Tapu ve Kadastro genel Müdürlüğünden
1 — Kumaşı idaremizden verilmek, diğer bütün malzemesi müteahhide ait olmak üzere bu yıl Kadastro okuluna alınan & öğrenciye pazarlıkla elbise diktirilecektir.
2 — Pazarlık 22/11/1950 tarihine rastlıyan çarşamba günü Saat 15 de Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü binasında satın aflma komisyonunca yapılacaktır.
3 — Bir takımın muhammen bedeli 55 lira olup nümunesi ^e şartnamesi her gün komisyonda görülebilir.
4 — Taliplerin muayyen gün ve saatte komisyona müra-oaat etmeleri ilân olunur. (8618)—2529
Nakliyat yaptırılacak
Toprak Mahsulleri Ofisi Seyhan Bölge Müdürlüğünden:
1 — Kozan ekibimizde mevcut Ofisimize ait hububat, bakliyat vesair maddelerden 1750 tonu Adana ve îskenderuna taşın ması işi, açık eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Eksiltme 27/11/1950 tarihine rastlıyan pazartesi günü saat 15 de Seyhan Bölge Müdürlüğü binasında teşekkül edecek hususî komisyon önünde yapılacaktır.
3 — îstekli kimselerin 1750 lira geçici teminatlarını, eksiltme saatinden bir saat önceye kadar Ofis veznesine yatırmaları ve alacakları makbuzlariyle Komisyona baş vurmaları lâ-
Ankara Birinci Erkek Sanat
Enstitüsü Müdürlüğünden
( Akşam Erkek Sanat Okulu ) Parasız oksijen kaynakçı'ıjı kursu 1950 - 1951 yılı devre Oksijen Kaynakçılığı Kurs çalışmalarına 4/11/1950 akşamından itibaren başlanacak ve Kursa ancak 15 öğrenci alınacaktır.
Bu kurs cumartesi ve pazar hariç olmak üzere, her gün saat 18.30 dan 21.30 a kadar devam etmek suretiyle üç ay sürecektir.
r™ 11 1
*1 Yağmurda ıslanmadan, soğukta üşümeden, elbiselerinizi ■ temizletmek için otomobil servisimizden istifade edin.
Piyasada madenî sanatlarda ve bilhassa kaynakçılık ile hayatlarını kazanmakta olan işçilerden kayıt olmak istiyenlerin. kayıtlar kapanmadan akşamları saat 17.30 - 18.30 arasında Oku1 Müdürlüğüne lüzumlu vesikaları ile başvurmaları ilân olunur.
4 — Bu işe ait şartlaşma ve sözleşme tasarısı 5.— lira karalığında Müdürlüğümüzden ve Ankara Bölge Müdürlüğü ile İskenderun İşletmesinden, Ceyhan ve Mersin Ambar Şefliklerinden temin edilebilir (8569)—2527
Adedi
Servis Telefonu 15585 Etilen Müessesesi
Deri satılacak
Türk Hava Kurumu Çubuk Şubesinden:
1 — Aşağjda cins ve miktarı yazılı kurban derilerinin 23/11/1950 perşembe günü saat |0 da ihalesi yapılacaktır.
2 — Talip olanların yüzde 7.5 pey akçeleriyle birlikte Çubuk Şubemize müracaatları.
C i
Nefis filmleri ile bütün dünya sinema severlerinin kalbini fetheden Esther Williaıns’ın En son çevirdiği
DENİZLERİN SEVGİLİSİ
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRODA Bu akşam saat 20.30 da G. Verdi'nin RİGOLETTO Opera 4 perde
Müzik idaresi: Adolfo Ca-mozzo; Sahneye koyan.- Aydın Gün; Dekor - Kostüm: Turgut Zaim-
Yarın aksam saat 20.30 da F- SCHİLLER’in HİLE ve SEVGİ
Dram: 5 tablo; Türkçesit Zahide Özveren; Sahneye koyan: Renato Mordo; De-kor - Kostüm: Sabih Kayan.
KOCOK TİYATRO’da Bugün saat 11 de KARA BONCUK Müzikli Çocuk Komedisi 5 tablo; Yazan: Mümtaz Zeki Taşkın; Müzikler: Nâzım ül- . gen; Sahneye koyan: Agâh Hün; Dekor - Kostüm.- Turgut Zaim.
(Biletler bitmiştir) (26 Kasım pazar biletlerinin satılması devam ediyor)
Bugün saat 15 de Bu akşam saat 20.30 da Nâzım Kurşunlu'nun MELEKLER ve ŞEYTANLAR
Piyes 3 Perde Sajıneye koyan: Mahir Canova.
Dekorlar: Turgut Zaim.
r'
. Sığır derisi Tiftik derisi Koyun derisi Kıl derisi ... Çıplak derisi
Yekûn
1046
(86231—2528
«Neptun's Daughierı
(RENKLİ) Zevk... Güzellik... Renk... Dans... Neşe
Diğer rollerde: RED SKELTON - RİCARDO MONTALBAN
BETTY GARRETT
Müzik: Meşhur Samba Kralı
XAVİER CUGAT
Seanslar:
10 - 12 de uçur matine
14 - 16.15 - 18.36 • 21
Numaralı yerlerinizi evvelden aldırınız.
İlâveten en son dünya haberleri — Türk - Mısır millî maçı
Tel. Gişe: 15031 Müd. 24075
Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi Ankara Şubesinden
Kok Kömürü Tevziatı
Bu hafta kömürleri verilecek beyanname numaraları aşağıdud ır. Gününde kömürlerini 1 almayanların sırası geriye bırakılır. Kömür parası yatırırken ve kömür alırken hüviyet gös terilmesi lâzımdır. Bu ilânlar pazar günleri sabah gazetelerinde yayınlanır.
Müracaat günleri Müracaat yerleri: 20/11/1950 Pazartesi Beyanname No. 21 11/1950 Salı Beyanname No. 22/11 1950 Çarşamba Beyanname No. 23 11 1950 Perşembe Beyanname No 24 11 1950 Beyanname No, 25 11 1950 Cumartesi Beyanname No.
ULUS Sanayi Cad. Belediye Müzayede Salonu karşısı No. 16 5751-5775 5826-6850 6451-6475 6825-6850 7601-7625 7676-7700 8601-8625 8676-8700 9551-9625 9676-9700 11626-11650 11676-11700 12726-12750 12776-12800 14276-14300 1460114625 16251-16275 17526-17550 22351-22375 23226-23250 23276-23300 24001-24025 24026-24050 24251-24275 26376-26400 26401-26425 33176-33200 33301-33325 33826-33850 34301-34325
YENİŞEHİR Necatibey Cad. No. 58 182651-182675 182701-182725 182776-182800 183551-183575 183626-183650 183676 183700 183951183975 184351-184375 184401-184425 184526-184550 184551-184675 184726-184750 185201-185225 185301-185325 185476-185500 185526-185550 185776.185800 302551-302600 302651-302700 302751-302800 302851-302900 302925-302950
ŞUBE MERKEZİ Anbarlar Cad. Kok Kömürü deposu. 46850-46900 48851-48900 49851-49900 159325-159350 P* 159375-159400 170751 170800 171751-171800 173301-173350 175376-175400 176276-176300 176351-176400 177151177200 177401-177425 177476-177500 178126-178200 178226-178275 178576-178600 179326-179350 180351-180400 181526-181575 181601-181650 181701-181725 181201-181225
DİKKAT: Kok kömürünün beher tonu vasıtaya teslim 45 liradır. Linyit kömürünün beher tonu vasıtaya teslim 30.— liradır.
* • ....................................................-
(8458)—(2483)
1^/11/1950
ZAFER
Sayfa: 7
BÜYÜK Mağazada
Taksitle Satış Başladı
Subay ve Memurlara Kolaylık
Adres: Anafarialar Adliye Sarayı, yeni mağazalar karşısı No.

I
«u(
BÜYÜK Mağazanın
ZENGİN Kadın, Erkek, Çocuk, Bebe Tekmil GıYıM EŞYA Çeşitlerini
Mutlaka görünüz
— Tel: 15149 — Hikmet Ünal ve Ortağı Kollektif Şirketi
Mağazamızda yapılacak umumi tadilât ve tevsiat münasebetiyle
Görülmemiş UCUZLUK başladı Yeni fiyatlarımızı sunuyoruz Erkek kumaşları
İpekli kumaşlar
İpek Kadife Avrupa Ipekis amaroza Yeni desen sambalar
Anver saten
Ağır Mongol
Emprime iorjet
Sire saten
İpek birman
Li. K.
Yiinlü kumaşlar
U- K.
Ingiliz ipliği mantoluk Ingiliz ipliği mantoluk Mantoluk fantazi Fransız mantoluklar Fransız robluklar Ipekis robluklar Medvana robluklar Fantaz robluklar
16.90
23,50 26 - 27,— 35 ■ 60,— 15 - 22,—
9.90
7,80
11,75
t ♦ ♦
♦ ♦ ♦
♦ ♦
ti. 1^.
’n
Kereke Merinos Mulineler
Ingilh kuponları
20,—
12,50
13,—
5.75
6.50
3.75
4,90
4.50
Ayrıca UCUZ parça sergisini görünüz
130 — 160 Lira Kase
Pallolukiar
Fantazi caketlik
20,—
22,—
18,50
10.50
23 - 30,—
14.50
■ ■ • • • • • •
Ipekışı - Yunışı
Bankalar caddesi No- 23/25 Tel: 12180
Toprak ve İskân İşleri Genel
) Müdürlüğünd-n
Genel Müdürlüğümüz toprak teşkilâtı için yüz adet hurç satın alınacaktır. Muhammen bedeli 3900 lira, geçici teminatı 293 liradır.
İhale 28/11/1950 tarihine rastlıyan salı günü saat 15 de Genel Müdürlük binasında açık eksiltme usulü ile yapılacaktır.
Hurçların fennî ve İdarî şartnamesi Genel Müdürlüğümüz Levazım Müdürlüğünden parasız olarak alınır ve nümunesi görülebilir
İsteklilerin ticaret odası vesikası, şartnamede yazılı diğer belgeleriyle ilk teminat mektubu veya makbuzları ile birlikte belirli gün ve saatte Genel Müdürlüğümüz binasında toplanacak komisyonda hazır bulunmaları. (8324) 2485
Domuz satılacak
Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünden:
Çiftliğimiz yetiştirmesi muhtelif çağda 135 baş domuz 30 Kasım 1950 perşembe günü saat 15 de açık arttırma suretiyle Çiftliğimiz merkezinde satılacaktır.
Domuzlar her zaman Etimesgut’taki ahırında, şartnamesi Ankara’da Ka.aoğlan’daki satış mağazamızda ve İstanbul’da Eminönü Balıkpazarı Süngerciler 83 numarada Üretme irtibat memurluğunda görülebilir. (8537)—2516
Ankara Palas
Paviyonu
Her akşam
Sevimli Yunan Şantözü
KULA EVSTRATOPOLA
Orkestra
Geza Şeydi
Telefon: 10400
BÜYÜK Mağazanın ithal Ettiği Avrupa Kumaş ;ve yerli kostümlükleri müşterilerini memnun edecek vasıftadır?
Garantili elbise diklir *
ıra Şubesi

Deri satılacak
Türk Hava Kurumu PolatlI Şubesinden:
1 — Aşağıda cins ve miktarı yazılı kurban derilerinin 23/11/1950-perşembe günü saat 14 de ihalesi yapılacaktır.
2 — Talip olanların % 7.5 pey akçeleriyle birlikte Şubemize müracaatları.
Koyun 1000
Keçi 150
Sığır 25
Türkiye Kızılay Derneği Genel Merkezinden
Evvelce ekşitmeye konulan 20 Kasım 1950 tarihine kadar teklif kabul edileceği ilân edilen, Ankara’da Cebeci’de Kızılay Hemşire Okulu ve Hastane binasının pencere doğramaları fennî şartnamesinde değişiklik yapılması zarureti has’l olduğundan eski fennî şartnamenin hükümsüz olduğu ve yeni şartnamenin Kızılay Genel Merkezinden alınması ve bu sebeple ihale gününün de tehir edildiği kapalı zarf teklif mektuplarının da evvelki ilânımızdaki şartlar dairesinde 30 Kasım 195' perşembe günü saat 12 ye kadar kabul edileceği ilân olunur.
20 DAMLASI DERHAL FERAHLANDİRIR^EVLERİNİZDE MUUAKA BULUNDURUNUZ j
BÜYÜK Mağazanın
Zengin Avrupa ve yerli kürk çeşitleri gelmiştir. Kürkçü Abdiilkadir usta sipariş kabul etmektedir
^ — 1 ,
°A~f'.°.îutu BOMONTİ GAZİNOSU
Kışlık salonunda
A®- 268B7' fîft Jj|X T her akşam Har'kuladek,az ve jj. , 3 mnom fası1 heyeti BÜYÜK YENİLİKLERLE
Mevcut Kadroya ilâveten
V Biricik Halk Türküleri Sevimli Sanatkârı
Zehra BİLİR
ZEHRA BİLİR
HER AKŞAM SAHNEMİZDE
BU GUN SAAT 15 DE
TEKMİL kadro ile ve KARA BÖCEKLER
BÜYÜK İÇKİSİZ AİLE ATİNESİ Tel: 21336 5344
Mesleğiniz ne olursa olsun f_, ,ı ııııı 11
Otomobilciliği öğrenmek ihtiyacı hayatınız boyunca Lüleburgaz Kepirtepe Köy
kendini hissettirecektir. ONU SİZE Enstitüsü Müdürlüğünden
Kendi ihdas ettiği metotla Muham. Ge.
kısc zamanda, esaslı olarak Azamî miktar bedeli Tutarı teminat jjf&F S.No. Cinsi kilo L K Lira K. L K İhale şekli İhale tarihi 1 Erimiş inek yağı 3000 5 00 15000 00 1125 00 Kapalı 5/XII/1950
Ankara
ŞOFÖR OKULU 3 Beyaz peynir 1000 1 55 1550 00 116 25 Açık 6/XII/1950
U ... 4 Mazot 4000 27 1080 00 81 00 Pazarlıkla 6/XII/1950
Aralıjc başında açılacak rrğincc taahhütleri yerine getirilmiş olmakla İhtiyaçların yeniden 2490 sayılı kanun hükümlerine göre açık ve kapalı zarf usuliyle eksiltmeye çıkarılmıştır. 2 Kapalı zarfla yapılacak eksiltme 5/XU/1950 salı günü saat 15 te Enstitü binasında toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır. Zarflar ihale saatinden 1 saat evvel Komisyona teslim edilmiş bulunacaktır. Taliplerin 2490 sayılı Kanunun 31, 32, 33 ve 34 üncü madde-
yapılmaktadır-
reknik Üniversite karsısı
Mebus Evleri OnO 3 — Açık eksiltme ve pazarlık suretiyle yapılacak eksiltme 6/XII/1950 çarşamba günü saat 10 dû Enstitü binasında toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır. 4 — Bunlara ait şartnameler Enstitü Müdürlüğünde görülebilir. (8416)—2503
Utoaam garajı atlı Tel: 23649. (6070)
Hukuk Fakültesi Dekanlığından
Fakültemiz binasının aydınlık çatısında çinko kaplama işi ;pazarlık suretiyle eksiltmeye konulmuştur. Keşif tutarı (3851) lira (61) kuruş, geçici güven akçesi (288) lira (87) kuruştur.
İsteklilerin bu işi yapabileceklerine dair Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Reisliğinden alacakları yeterlik bel gesi ile Ticaret Odası belgesi ibraz etmeleri şarttır.
İhale 30/11/1950 perşembe günü saat on birde Fakülted yapılacaktır. (8501)—2506
Karfiçe çivisi alınacak
Devlet Demiryolları Haydarpaşa Satınalma Komisyonundan:
1 — 30000 kilo muhtelif ebatta Karfiçe çivisi kapalı zarf usuliyle satın alınacaktır.
2 — Muhammen bedeli 21752 lira 50 kuruş olup muvakkat teminatı 1631 lira 44 kuruştur.
3 — Şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır.
4 — Eksiltme 6/Aralık/1950 çarşamba günü saat 11 de Haydarpaşa Gar binası dahilindeki Haydarpaşa Satınalma Komisyonunda yapılacaktır.
Teklif mektuplarının o gün saat 10 a kadar makbuz mukabilinde komisyona verilmesi veyahut muayyen olan saatten evvel ele geçecek tarzda iadeli taahhütlü olarak posta ile gönderilmesi. ______ (8476)—2502
Akar anarımı
Tokat Vakıflar Müdürlüğünden:
1 — Eksiltmeye konulan iş: Tokat'ta Ali Paşa hamamı,
2 — Keşif tutarı: (20,102) lira (52) kuruştur.
3 — Eksiltme 28 Kasım 1950 salı günü saat 15 te Tokat Valflar Müdürlüğünde kapalı zarf suretiyle yapılacaktır.
4 — Eksiltme, şartname ve buna bağlı kâğıtlar Ankara’da
Genel Müdürlüğü İnşaat Müdürlüğünde ve Tokat Va-•(’f ir Müdürlüğünde görülebilir.
5 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin usulüne göre ■ır’r’7) lira (C9) kuruşluk geçici teminat vermesi ve eksiltme
•nı gereğince Ticaret Odası belgesi ibraz etmeleri lâ-mdır.
6 — İsteklilerin bu işin özelliği dolayısiyle 1950 yılı için Vakıflar Genel Müdürlüğünden alınmış ehliyet belgelerini gös-’ormeleri şarttır.
7 — Talin olanların yukardaki maddelerde yazılı belgeler-' adı geçen komisyona müracaatları ilân olunur. (8471)—2494
İzmir bulaşıcı ve salcın hastalıklar devl-t hastahanesi baştabililiğinden
1 — Hastahanemizin ihtiyacı olan 35.000 Ura muhammer bedelli, bir röntgen tomoğraf cihazı mübayaası 9/11/1950 tarihinden itibaren 19 gün müddetle ve kapalı zarf usulü ile eksilt meye çıkarılmıştır.
2 — İhale 30/11/1950 tarihine rastlayan Perşembe giin saat 10 da Hastahanemizde toplanacak komisyon huzunınd yapılacaktır.
3 — Muvakkat teminat akçdsi 2625 lira olup bu miktar İha leden sonra ihale bedeli üzerinden % 15 şe iblâğ edilecektir
4 — Eksiltmeye girmek istiyenler 2490 sayılı kanunun 3“ ve 33 üncü maddeleri mucibince yapacakları tekliflere ait mek tuplarına mezkûr kanunun 2 ve 3 üncü maddelerinde yazı) şeraiti haiz olduklarına dair vesikalarını da ithal etmeleri lâ umdır.
5 — Teklif mektuplarını eritmeyi açma saatinden bir saat evvel komisyon reisliğine ibraz ederek makbuz almaları gerektir. Postada vukubulacak gecikmeler nazara alınmaz.
6 — Bu işe ait fennî ve hususî şartnameler her gün iş saat-ları dahilinde tzmirde hastahanemiz idaresinde, Ankara ve Is-fanbulda sağlık ve sosyal yardım müdürlüğünde görülebilir.
Devlot Orman İşletmesi Bolu Müdürlüğünden:
1 — İşletmemiz Çebni bölgesi Belkara ağaç istif yerinde mevcut 2000 M3. köknar tomruğun 8 parti halinde 10/11/1950 tarihinden itibaren 15 gün müddetle, açık artırma suretiyle satışa çıkarılmıştır.
2 — Açık artırma 24/11/1950 cuma günü saat 15 de Bolu Belediye binasında toplanacak komisyon önünde yapılacaktır. Muhammen bedeli 45 liradır. % 7,5 hesabiyle teminat alınır.
3 — Bu işe ait şartname Ankara Orman Genel Müdürlüğü
Merkez İşletme Müdürlüğü İstanbul, Adapazarı, Düzce, Gerede Kızılcahamam işletme müdürlüklerinde ve İşletmemizde görülebilir. • - I -*■
4 — İsteklilerin belli gün ve saatte müsbit evrak ve ilk teminatları ile birlikte komisyona müracaatları.
5 — İşbu envai normal çap ve evsaftadır. (8440) 2486
: Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha | Enstitüsü Müdürlüğündan
1: Başta verem aşısı olmak üzere, bütün aşılar Müesse- S
(; semiz aşı istasyonunda parasız olarak yapılmktdır. ( Sayın halkımızın bulaşıcı hastalıklardan kendilerinle korumak için vaktinde aşılanmalarını ve bilhassa çocuk- c J lann Kuşpalazı, Tetenoz, Verem, Tifo ve Çiçek gibi hasta- 2 ' lıklara karşı daima aşılı bulundurulmalarını tavsiye ede- ) ; riz. (8383)—2477 )
Ankara Doğum Evi baştabipliğinden
1 — Ankara Doğumevinin ihtiyacından bulunan 41 kalem ilâç 15 gün müddetle açık eksiltmeye konulmuştur.
2 — Satın alınacak olan ilâçların muhammen bedeli 3513 lira 80 kuruş olup geçici teminatı 263 lira 54 kuruştur.
3 — İstekliler iş saatleri dahilinde müessese Baş Hekimliğine müracaatla şartnameyi ve listeyi görebilirler.
4 — İhale 24/11/1950 perşembe günü saat 14.30 da müeşse-sede toplanacak komisyon tarafından yapılacaktır.
5 — İsteklilerin gösterilen gün ve saatte geçici teminat
makbuzları ve yeterlik kâğıtları ile birlikte komisyona müracaatları ilân olunur. (8294)—2438
D İ K K A T
Tiryakilere müjde Kahve 10 liraya Halis temiz ince ve taze kahve ancak Tiryaki kahve ve çay ticarethanesinde bulunur Sahibi: SAMİ SAZLIK
Merkezi: Anafartalar, Hükümet caddesi, Orman Çiftliği katşısı Tel: 12966.
Şube: Hamamönü No. 138 — Tel: 13345. (5929)
i
l
EN İYİ EN NEFİS ÇİKOLATA
VVatherprooî
Bay ve Bayan trençkotlan
()n ucuz fiyatlarla
Ortaçta
bulabüirainiz.
38 liradan 100 liraya kadar
Çocuklar için zengin çeşitler Telefon: 11130
Mantoluk
ve yünlü roplukların en güzel çeşitleri
I Sizin İçin getiriyor ihtiyacınızı alnıaz.dan
ORTAÇ’a
uğrayınız.
Jarse yünlülerin en zengin çeşit ve renkleri mevcuttur. Fantazi faylar
ORTAÇ
dostudur.
Borsalino
Şapka çeşitleri ve en zengin renkleri İle yeni modelleri gelmiştir.
vliı Robdeşambr Robdeşambr, Gömlek, Kravat, Eşarp, Kazak, Çorap
Eldiven ve yünlü çeşitlerimiz
r ' L gelmiştir.
ORTAÇ
Sîzleri bekliyor. Ana furtalar Caddesi No. 224 Adliye karşısı, köşe mağaza.
Sayfa: 8
ZAFER
19/11/1950
İsveçliler dün İstanbulda ilk mağlubiyete uğradılar
Fener Elfsborgu 3-2yendi
Sarılâcivertlilere galibiyeti Suphi Samim ve Zekeriya’nın attığı goller kazandırdı
Misafir futbolciiler ikinci maçlarını bugün Dolmabahçe stadında Beşiktaş ile yapacaklar
Dünyanın en iyi erkek
ve kadın tenisçileri
Ted Schoeder
Olliff e göre (Erkekler): Patty, S e d g m a n, Larsen, Drobny, Flam, Schoeder, Vic Scixaş (U.S.), Ken Mc Gregor (Avustralya), Talbert, Eric Stur gcss (Cenubî Afrika).
Olliffe göre (Kadınlar): du Pond, Brough, Hart, Todd, Sco-l'ield, Chaffee, Beckett, Fry, An-nalise Bossi( İtalya), Maria Weiss (Arjantin).
Orhan Bülend
Avrupsda yapılan son tenis müsabakalarından sonra, beynelmilel tenis federasyonu as-başkanı ve Fransız tenis federasyonu başkanı Pierre Gillou ile İngiliz tenis kritikcisi John Olliff kendi götüşerine göre, dünyanın en iyi on erkek ve kadırf tenisçisini tesbit etmişlerdir.
Her listedeki isimlere bakarsak, büyük bir benzerlik görülmektedir. Listeleri aşağıda veriyoruz:
Gillou’ya göre (Erkekler) Bud ge Patty (U.S.), Frank Sedg-man (Avustralya), Art Larsen (U. S.), Jaroslav Drobny (Mısır), Herbert Flam (U.S.), Ted Schroeder (U.S.), Eric Sturgess (Cenubî Afrika), Gardner Mul loy (U. S.), Billy Talbert (U. S.), Lennar Betrgelin (İsveç).
Gillou’ya göre (Kadınlar): Margaret Osborne du Pond (U. S.), Doris Hart (U.S.), Louise Brough (U.S.), Patricia Can -ning Todd (U.S.), Shirley Fry (U.S.), Beverley Baker Bec -kett (U.S.), Nancy Chaffe (U. S.), Hilde Sperling (İsveç), Bar bara Scofield (U. S.), Betty Hil ton Harrison (İngiltere).
Margaret Duponi
İstanbul, 18 (Telefonla) — İsveç’in Elfsborg takımı ilk maçını bugün Dolmabahçe Stadında onbini bulan bir seyirci kütlesi önünde Fenerbahçe ile yaptı.
Muayyen saatte sahaya evvelâ san - siyah forma giymiş Is-'cç takımı, onları Fenerbahçe çıktı.
Kısa süren seremoniyi müteakip iki takım şu kadrolarla bada yer aldılar:
ELFSBORG:
Svcnsron - Samuelsson, Nyman
- Eliassoi, Learsson, Sodersîrom
- Raberg, Grahn, Roson, Idch, Hulgren.
FENERBAHÇE:
Sa!api . Müjdat İş
Kâmil, M. Ali - Fikret, Zekeriya. Suphi, Lefter, Hali»-
Hakem: Ziya Ozan-
lık akım soldan Fenerbahçe yaptı, Halil’in orlaya verdiği pası Suphi biraz dikkatli kullansa idi, Fenerbahçeliler ilk dakikada bir sıfır galip vaziyete geçecek
Maamafih, İsveçlilerin üstüst© ap^kıarı güzel iki hücumdan sonra topu kapan Suphi, İsveçli santrnafı allaltı ve kalecinin müdahcicsinc meydan vermeden topu Zckeriya’ya geçirdi. Zekeriya da rahat bir vuruşla Fqner’4n ilk golünü kaydetti.
Hemen 6 inci dakikada yapılan bu gol Fenerbahçe'yi hızlandırmıştı, Yerini bulan paslarla öymyan İsveç takımı aynı tempo ile mukabele eden Fenerbahçeliler hücum teşebbüsünü -çilerinde tutuyorlardı.
Onbeşinci dakikadan sonra o-
İT)
Bugünkü Spor hareketleri
İKİNCİ KÜME Saat: 13 Dışkapı —■ Metcspor Çankaya — Jandarma G. Başkent — Atıfbey
yun muvazeneli bir şekil aldı. Hücumlar karşılıklı oluyor, boyları müsait olmasına rağmen İsveçliler yerden oynamayı tercih ediyorlardı. Top kontrolü ve paslaşma bakımından da kusursuz bir takım manzarası arzedi-yorlardı.
23 üncü dakikada Ismet'in kaleciye pas verirken davranmasından istifade eden İsveç, sağ-açığı topu kaptı ve boş kaleye yaptığı hafif bir vuruşlq beraberlik sayısını çıkardı.
Bu golden sonra 10
dakika
Futbol
ve
dayak
iki haftadır oynanmakta olan ikinci ve üçüncü küme lig maç kırında bir çok müessif hâdiselerin zuhur etmekte olduğu teessürle görülmektedir.
Geçen hafta yapılan maçlar
esnasında, maç sonunda iki ta
knn oyuncularının
dönüş-
meleri hakemi tehdit etmeleri
Futbol kolay oyundur fakat biraz zekâ lâzım
Ya aıı ; Süleyman Tekil
19 MAYIS STADI İç sahı) Saat: 13 Ilarpokıılu — Hilâl Saat: 14,45 Gençlerbirliği — Emniyet
Karagücü — Maltepe
ÜÇÜNCÜ KÜME t: 15
— Altınordu
Vefa — İncesu Pınarspor — Kayaşspor
Istan bu L’da Elfsborg — Beşiktaş
kadar İsveçliler Fener kalesini hayli sıkıştırdılar. 33 üncü dakikada IsmeFin yerine sağbeke Hilmi girdi-
I D. Spor mevsimin ilk galebesini sağlayabildi
Devrenin 40 inci dakikasında gene teşebbüsü ele azan Fener-bahçe'liler 44 üncü dakikada Lefler'in yerinde bir pasından faydalanan Suphi’nin şütü ile i-kinci gollerini yaptılar. Devre 2-1 Fenerbahçe lehine bitti.
Havagücü Mavilâcivertlilere 1-0 yenildi
Kalespor Ankaragücü ile 1-1 berabere
Lig maçlarına dün 19 Mayıs Stadında devam edildi.
Louise Brough
hiç de sportmenlikle kabili telif olmıyan hareketlerdir.
Bu hususta müteaddit defa ilgililerin şiddetli hareket etmelerini istediğimiz halde, buna nedense pek yanaşılmamakta dır. Neticede artık spor sahasında futbol seyretmekten ziya de, bir kör döğüşü seyredil -inektedir.
Sportmence hareket eden bir çek kulüp oyuncuları, futbol oy
naniaya cesaret edememek durumunda bulunuyorlar.
Memlekette sportmenlik ruhunun aşılanması icap ettiğine göre, bu havayı bozanların hareketlerini müsamaha ile kar-
şılarnayıp, şiddetle cezalandır mak lâzımdır.
Beşiktaş - İsveç maçı radyo ile
• yayınlanacak
Fenerbahçe’ye 3-2 mağlûp olduğu halde, dünkü maçta bir kıymet olduğunu isbat edçn, fa-
kat rakibinin fevkalâde iyi bir gününde olması dolayısiyle yenilen İsveç'in Elfsborg takımı bugün de saat 14,30 da Dolmabahçe stadında Beşiktaşla karşılaşacaktır.
Fenerbahçe’nin
sonra Beşiktaşın ne
galebesinden
netice ala-
cağı merakla beklenen bu maçn aynı zamanda iki devresi de İs-
tanbul radyosu ile yayınlanacak-
tır.
1 938 yılında memleketimize İngiltereden üç futbol antrenörü celbedilmişti. Bunlardan biri baş antrenör ola-
’ ıak Istanbuldp kaldı. Diğerlerinden biri Ankaıa.va, öteki de ' ) İzmj.re gönderilerek, yetiştirici hoca vazifesiyle işe başla-; tıldı’lar.
1 Mister Boots namındaki baş antrenör, İstanbulda Millî
, ’ Takım namzetlerini bir araya toplayarak, haftada iki gün
1 pratik, iki gün de nazarı olmak üzere dört defa ders veri-
• yordu. Hiç unutmam, ilk nazarî dersine şu cümle ile başla-
1 «Futbol kolay bir oyundur, fakat biraz zekâ lâzım..
. ; Bu maruf futbol hocası ondan sonra bir çök dersler verdi.
1 Ve futbolcularımıza futbolun bütün inceliklerini öğretmeğe i ■ koyuldu. Aradan henüz dört ay geçmişti ki, yavaş yavaş ge-i , nişlemek istidadını gösteren birtakım lâubaliliklere taham-1 miil edemiyerek mukavelesini bozdu ve soluğu geldiği mem-, ; lekette aldı.
Bundan sonrasını da kısaca hikâye edelim. Mr. Boots J yurduna döndükten sonra derhal Portsmouth'a baş antrenör ; oldu ve — herkes istediği tesiri yapsın veya bu hâdise bir ■ : şans telâkki edilsin— Poıtsmouth o yıl İngiltere şampiyon-
■ ’ İşte yurdumuza, taliin garip cilvesine uyarak böyle bir ı antrenör de gelmişti. Fakat böylesinın de kıymetini takdir-den âciz kaldık ve bildiğimizi yapmaktan geri durmadık.
Eğer, elimizdeki nadir istidatları, böyle bir hocaya tes-; , lim etmiş ve o günden bugüne metodlu bir çalışmaya ko-1 yulmuş olsaydık, size temin ederim ki, Türk futbolu ile boy ı ’ ölçüşebilecek Avrupa’da pek az memleket gösterilebilirdi.
1 Bugün futbolumuz kuvvetli bir durum aızetmiyor. Böy-; ' le bir hükmü ortaya atarken istinat ettiğimiz nokta sadece ' istikrarsız oyunlaıımızdır. Buna da, bilgisizliğin tezahürü-1 dür demek en doğru bir ifade tarzı olur. Eğer futbolu bile-( ’ rek oynamış olsaydık, evvelemirde geçer akça bir sistemimiz ' ■ olur, ondan sonra da bu sistemin doğurduğu birtakım hare-; ) ketler gözümüze çarpmış bulunurdu. Biz şimdilik böyle şey-; leıden tamamiyle mahrum, elimizdeki malzemelerin kalitc-1 ; lerinden istifade ederek birşeyler yapmağa çalışıyoruz.
■ ; Bugün Millî Takımımızın bir İngiliz antrenörü var. ' ’ Bundan ayrı olarak Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaşın
• da ayni kandan birer futbol hocaları mevcut. Fakat şuna ' inanınız ki, üç takımın birbirine benzeyen oyun tarzları yok denecek kadar azdır. Bu n^den böyl^ oluyor? diyenlere, ce-
J vap verelim. Bizde her oyuncu hâlâ kendi bildiğini yapmakla ’ meşgul. Bizde hâlâ temaşa futbolu rağbette. Hâlâ takımla-; • rımızda benlik hâkim, beraberlik mevcut değil. Böyle olun-; , ca da, herkes ayrı telden çalmakta devam edip gidiyor.
\ Mr. Boots kimbilir şimdi nerede? Fakat bıraktığı Türk • ; futbolu emin olunuz ki hâlâ yerinde, yerimizde daha çok ' ’ sayacağız, daha nice istidatları bol keseden harcayıp gideceğiz. Zira, futbola lâyikiyle sarılmadık, icabeden tedbirleri ; , almadık. Hâlâ tatlı oyundur deyip geçiyoruz. Spor kısmına ) temas etmek istemiyoruz. O halde bu -kadar hocaya ne lü-( zum var diyeceksiniz? Evet, lüzumu var! Dostlarımız alış-
’ verişte görecek. Gayemiz şimdilik sadece budur.
İkinci devrede Fenerbahçe kaleye Erdal'ı alarak oyuna başkr dı. Du devrqdc oyun hemen tamamen karşılıklı hücumlarla devam etli. 14 üncü dakikada Suphi oüzel bir fırsat kaçırdı. 20 inci dakikada sağdan yapılan bir İsveç hücumunda da Fener kalesi mühim bir tehlike atlattı-
Bu devrede iki takım da göz doldurucu bir oyun çıkaramıyor-du.
25 inci dakikada sağaçtğa Fikret’in yerine Samim girdi.
31 inci dakikada ortadan âni vo güzel bir hücum yapan İsveçliler santrforlarının yakından çektiği sıkı bir şütle ikinci defa be-rebere vaziyete geldiler.
Bu gol, Fenerbahçelileri hızlandırdı. İsveç kalesini yeniden sıkıştırmaya başhyan San-Lâci-verililer 36 mcı dakikada Sa-mim’in sağ köşeyi bulan vole bir şütü ile üçüncü gollerini de yapmağa muvaffak oldular- Oyun bu şekilde 3-2 Fenerbahçe’nin gatibiyeti ila, sona erdi.
Elfsborg takımı ikinci maçım Beşiktaş'la yapacaktır.
Lefter
Günün ilk karşılaşması hakem Fethi Tokman idaresinde Ankaragücü - Kalespor arasında yapıldı.
ANKARAGÜCÜ:
Hikmet — Fethi — Necdet — Atillâ — Hüseyin — Hâlûk — Burhan — Nezihi — Yalçın — Fikret — Abdullah.
KALESI’OR:
Osman — Ahmet — Cevdet — Hikmet — İsmet — ilanıza — Salâhattin — Nevzat — Hüsamettin — Erdoğan — Satılmış.
Oyunun ilk dakikaları karşılıklı hücumlarla geçti. Dakikalar ilerledikçe Kalespor akınları daha tehlikeli olmıya başladı ve bir çok fırsatlar kaçırdılar. Nihayet 43 üncü dakikada Kale-sporlular firikik atışından, kalecinin topu elinden kaçırmasından istifade ee’lrek, Nevzat va-sıtasiyle yegâne sayılarını yaptılar.
Devre de 1-0 Kalespor lehine
İkinci devre başlarında Kak-spor, Erdoğan vastasiyle mühim bir fırsat daha kaçırdılar. Oyun gittikçe sertleşmiye başladı. Ha kem iki taraftan da birer oyuncu çkardı.
23 üncü dakikada bir faul a-tışından Ankaragücü Yalçının ayağiyle beraberlik golünü çıkardı. Bu gole Kalespor ofsayt diye itiraz ettiyse de, hakem kararından dönmedi.
Devrenin mütebaki kısmında iki taraf da neticeyi değiştiremediler. Maç da 1-1 berabere sona erdi.
Demirspor — Havagücü
Günün ikinci karşılaşması Demirspor - Havagücü arasında yapıldı. Takımlar sahada şu kadrolarla yer aldılar:
DEMİRSPOR:
Abdülkadir — İskender — Kemal — Kadri — Süleyman — Muzaffer — İsmail — Naci — Fuat — Niyazi — Rıdvan.
HAVAGÜCÜ:
Canpolat — Hikmet — Ilayri — Nevzat — Halil — Haşan — Orhan — Refik — Kadri —
Şefik — Nusret.
Maça başlamadan önce vefat eden ve eski sporculardan olan
Kr. Albay Sebati bir dakika saygı dı. Bundan sonra gücünün vuruşu
Aytöro için duruşu yapıl-oyuna Hava-ile başlandı.
Demirspor lıaf hattında kesilpn
bıı akından sonra top Havagücü
nısıf sahasına intikal elli. İsına-
kinı kalan bir Ankaragücü hücumu
ilin güzel bir şutunu Canpolat kurtardı. Yine bir Demirspor a-kınında, kale önünde Niyazi Rıdvaııın
top direğin dibinden avuta çıktı.
müşterek çıkışlarında
Demirspor hücumlarında dün güzel bir oyun çkan Ismailiıı hazırladığı paslardan Rıdvan istifade edemedi. Böylece De-
Soldan yapılan bir Demirspor hücumunda Rıdvaııın güzel bir ortasına İsmail, isabetji bir kafa vuruşu yaptı. Kaleci de tesadüfen bu tehlikeyi bertaraf etti.
Havagücühün akınları' ise, da ha ziyade hücum hattının anlaşamaması yüzünden netice ver-
27 inci dakikada Niyazının kaleye çektiği şutte top, Fuatın ayağına çarparak Havagücü kalesine girdi. Böylcce Demirspor 1-0 galip duruma geçti.
Bu golden sonra Havagücü daha canlı oynamıya başladı. Şefik’in çok sıkı bir şülııııu Ab-j dülkadir ustaca bir şekilde kuı-taı-d. Devre iki tarafın karşılıklı hücumları arasında 1-0 Demirspor lehine sona erdi.
İkinci devre
Devrenin ilk on dakikasında Havagücü, Demirspor müdafaasını esaslı bir şekilde sıkıştırdı. Abdülkadir ve Süleymanın canlı oyunlariyle bu tehlikeler güçlükle bertaraf edilebildi. Mukabil
mirspor iki muhakkak golden mahrum kaldı. îkinci on dakika-
da Demirsporun sağdan İsmail vasıtasiyle güzel atanlarını sey-' rediyoruz. Fakat forvetin diğer oyuncuları bunların hiç birinden faydalanamadı.
Havagücü akınları ise, 18 pas dışında kesiliyor. Hücum hattının iyi tertiplenmemesi * yüzünden ele geçen fırsatlardan istifade edilemedi. Netice değişmeden maç da 1-0 Demirsporun galibiyetiyle sona erdi.
Havagücü takımı dün bekle-
nen oyunu çıkaramadı.
bir sebebi, terhis olan
Bunun Recebin
yokluğu, diğeri ise, hücum hat-
tının iyi tertip edilmemesidir. Demirspor ise, dün galip gel-
mesine rağmen eski
oyunlarını
arattı. Fakat takımın b\ı yeni tertip şeklinin önümüzdeki maç-
larda daha iyi randıman vereceğini tahmin ediyoruz.
Diğer küme maçlarında, Mamak - Doğanspoı-u 4-1, Uluçınar - Beşiktaşı 4-1, Cebeci - Barba-* ros’u 3-1 yenmişlerdir. Ege -Etlikle 2-2, Yıldırım - Kurtuluşla 1-1 berabere kalmıştır.
Haydar Özakman

Comments (0)