D.P. Başkanı Antep yolunda
Subayların terfii nasıl olacak?
Bayar Adanada coşkun tezahüratlakarşılandı
Dün Mersinde de temaslarda bulunan Başkan bugün Gaziantebe gidiyor
Adana, 18 .(Telefonla) — Demok-ı rat Parti Gaziantep 11 Kongresinde bulunmak üzere Başkan Celâl Bayar I yanında İçel milletvekillerinden Dr. Celâl Ramazanoğlu olduğu halde bugün saat 13.30 da uçakla şehrimize gelmiştir.
Bayan karşılamak üzere Bahçe. Osmaniye, Ceyhan, Kozan ve Tarsus ilçelerinden demokrat heyetler sabahtan itibaren şehrimize gelmiş bulunuyorlardı. Celâl Bayan bu heyetlerle birlikte başta il başkanı Dr. Hilmi Yalçın, il idare kurulu üyeleri ile muhtelif kademe idare heyetleri başkan ve üyeleri ve kalabalık bir demokrat grupu karşılamış Bayara coşkun tezahürat yapılmıştır.
Bu karşılama töreninden sonra bir müddet istirahat etmiş olan Bayar parti merkez binasına gelerek il ve ilçe idare heyetleri üyeleri ile ayrı ayrı görüşmüş, muhtelif parti iş -leri hakkında fikir teatisinde bu -lunmuştur. Saat 19 a kadar da partide partililerle görüştükten sonra Bayar otomobille Mersine gitmiş ve gece geç vakit şehrimize dönmüştür.
Bayar yarın sabah saat 6 da yine otomobille Gaziantepe hareket edecektir. Kendisini karşılamak üzere Antep ten bir heyet şehrimize gelmiş bulunmaktadır.
D. P. Aydın kongresi
Aydın. 18 (Telefonla) — Demok-i.nema saiİn™ J1 ,k??Sresi buf!Ün İstiklâl Marşını müteakip başkan '■Geçimine geçilmiş ve birinci başkanlığa Nuri Özsan, ikinci başkan lığa Osman Kapanı seçilmiştir. Raporun okunmasını müteakip tenkitlere geçilmiş ve bilhassa raporun İktisadî kısımları üzerinde ehemmi -yetle durulmuştur.
Kongre geç vakit sona ermiştir. Yarın sabahki toplantıya Adnan Mendres ve Fevzi Lûtfi Karaosman-oğlu da iştirak ederek birer konuşma yapacaklardır.
Başkan Truman Avrupaya yardım mevzuunda kon grede konuşurken...
Askeri Terfi Kanunu ve yeni baremin esasları Üsteğmenlerle yüzbaşılar altı yılda terfi edecekler
18 Mart
ihtifali
Amerikanın Batı Avrupa Devletlerine silâh yardımı
Savunma Bakanı Amerikan âlimlerinin yeni silâhlar icadettiklerini söyledi
Hangi Bakana inanalım ?
A. FENİK
©rdu muhabirimizden gelen bir telgrafa KaradpnİT hnlcrMİntfo!
ve muhtaç vatandaşlara dağıtılmak üzere getirtilen mısır, henüz halka ulaşmış değildir. Halbuki kredi vesaire gibi kolaylıklarla bunların derhal dağıtılması icap ederdi. Bu yapılmamış ve mısır dağıtımının gecikmesi yüzünden ise, hasta ve veremli vatandaşlar yekûnu artmıştır. Halk, bu gecikmeyi, seçim [ arifesinde dağıtılacak gibi -doğru veya yanlış bir şekilde- yorumlamaktadır.
T Bu acıklı haberin, bir çok emsali gibi «Alelûsul» tamtıraklı tekziple-
ı dün Filhakika, geçen Mayıs ayından-„ _ — ____ göre, beri gazetemiz, Karadeniz havali-
Karadeniz bölgesindeki aç sinin acıklı durumunu defalarca
I Londra Radyosu, 18 (Basın - Yayın) — Amerika Savunma Bakanı Johnson, dün gece, kuzey Atlantik devletlerinin silâhlanmasında büyük ilerlemeler ^kaydedilmiş olduğunu ve daha şimdiden Avrupaya teslim edilecek askerî teçhizatın yola çıkarıldığını söylemiştir.
Fransız uçak taşıt gemisi Diksun deniz ve bomba uçakları yükliye-rek Fransaya hareket etmiştir. Bu
arada daha bir çok uçak, destroyer, denizaltı gemisi, her tipte tankla küçük çapta silâhlar batı Avrupa devletlerine sevkedilmek üzere hazır-lanmaktadır.
Savunma Bakam ayrıca, Amerikan âlimlerinin yeni silâhlar icat ettiklerini de bildirmiş ve bilginlerin biyoloji ve kimya sahalarında olduğu kadar diğer sahalarda da araştır malarına devam ettiklerini açıkla -mıştır.
defalarca her defa-
tebarüz ettirmiş fakat _____________
sında resmî makamlar tarafından usulen tekzip edilmiştir.
Vakta ki C. H. P. grup müzakerelerinde Raif Karadeniz, köylünün ot ve yaprak yediğini söyledi, Başbakan yardımcısı Nihat Erim, bu havalide dolaşırken gör-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 6 da)
Afyon D.P. Merkez
ilçe kongresi
Pancar satışları, bozuk yollar ve
biz hakikati, iktidarda bulunan bazı Bakan’ların ve MHIetvekilerinin açık ifadelerine dayanarak, tekrar belirtmeği vazife bilmekteyiz. Bu husustaki kanaatimizi, en son olarak Ziraat Bakanının Meclis kürsüsünde, Toprak Kanunu müzakereleri sırasında yaptığı beyanat teyit etmektedir. Cavit Oral'ın bu beyanatı ise 15/3/950 tarihli Ulus gazetesinde, orman bölgesi olarak Karadeniz havalisi kastedilerek, aynen şöyle yayınlanmıştır:
(6574 köyde 2.604.602 Türk vatandaşı orman içinde ve orman kenarında mukadderatın pek de yüzlerine gülmiyen cilvelerine terkedilmiş bir durumdadırlar. Halleri perişandır. Nafakaları bir merkep yükünün veyahut da kendi sırtında taşıyabileceği odun ve çalının temin edeceği bir kaç kuruşa bağlıdır. Gene memleketin şurasında burasında hayat tarzı ancak yokluk ^/e yoksullukla ifade edilebilecek für çok vatan çocukları mevcuttur. , Görülüyor ki, bir orman bölgesi kılan ve azami bir nüfus kesafeti İhtiva eden Karadeniz ve havalisi, lıâlâ «mukadderatlarına terkedilmiş perişan» bir halk kalabalığından başka bir şey değildir.
Avrupanın en büyük fabrikası olan ve içinde 14.00 işçi çalışan llerman Göring fabrikalarının, İngilizler tarafından söküldüğü malûmdur. Yukarıdaki resim, fabrikanın bir kısmına yerleştirilmiş /bulunan dinamitin patladığı zama nı göstermektedir.
hayat pahalılığından şikâyetler Afyon, 18 (Telefonla) — Bugün
kongresi bütün delegeleri ve yüzlerce dinleyicinin huzuriyle» Parti binasında toplandı. Kongre başkanlığına genel kuruldan Sıtkı Yırcalı seçildi.
Rapor bilhassa merkez ilçesindeki maddi imkânsızlıklara rağmen Partinin mutlak halk çoğunluğu tarafından nasıl desteklendiğini izah ediyor ve son zamanlarda hem Halk Partisi, hem de Millet Partisi tarafından yöneltilen hücumlara rağ-★ (Devamı Sa: 6 Sü:«2 de)
Dün aziz şehitlerimiz için yapılan tören
18 Mart şehitlerini anmak için Ankara Üniversitesi talebe birliği ile yüksek tahsil talebe birliğinin müştereken hazırladığı tören, dün saat 15.30 da Küçük Tiyatroda yapılmıştır. Salon, o günü yaşı-yan yaşlılar, askerî ve sivil yüksek tahsil talebesi tarafından tamamen dolmuştu.
Törene bandonun çaldığı İstiklâl Marşı ile başlanmış ve bir askerî talebe tarafından marşın güftesi okunmuştur. Talebe birliğinden bir öğrenci sahneye çıkarak 18 Mart şehitleri için davetlileri iki dakika sükûta davet etmiş ve tazim duruşunun başlangıç ve sonucunda dört er havaya ateş etmişlerdir.
Müteakiben kurmay albay Tahsin Berkman, millî tarihimizin en mühim hâdiselerinden biri olan 18 Mart günü hakkında kısa bir konuşma yaparak birinci dünya harbinin çıkması ve bizim harbe katılmamız sebeplerinden bahset -miş, müttefiklerin Çanakkale-ye hücum plânlarını anlatmıştır.
Bu konuşmadan sonra, ışıklar söndürülmüş, perde açılınca davetliler bir temsili cephe manzarası ile karşılaş -mışlardır. Mehmetçik üniforması giymiş olan Necati Ka-raer, «Onbaşı Faruk, adlı bir şiiri okumuş ve dakikalarca alkışlanmıştır.
Tören, «Dur yolcu, adlı şiirin okunması ile vakur ve a-ğırbaşlı bir hava içinde sona
maki neleri...
İki yıllık Ziraî proje hazırlığı
Altı Amerikan uzmanı yakında uçakla şehrimize gelecek
Nevyork, 18 (a.a.) — «Usis) :
Türkiye’nin ziraî kalkınma programına yardım edecek iki yıllık bir projeye başlamak üzere gelecek hafta altı Amerikan uzmanı Nevyork’tan uçakla Ankaraya hareket edecektir. İktisadî İşbirliği idaresi bu projenin modern ziraî usullerle bunların çiftliklerde kullanılmasını tanzim etmek gayesini güttüğünü bildirmiştir. Bu projeye, ziraî istihsalâtın arttırılması hususunda Amerikanın tekniğini öğrenmek üzere bir sene müddetle 28 Türk tarım uzmanının Ameri kaya getirilmesi de dahildir.
Bu mütehassısların 27 si halen Vaşingtona varmış bulunmaktadırlar. Bunlar Ziraat Bakanlığı şahsiyetleriyle temaslarda bulunmakta ve bu Bakanlığın tecrübe istasyonunu görmektedirler. İktisadî İşbirliği idaresi bu uzmanların memle-
Basın Kanunu
yeni mecliste konuşulacak
Uzun zamandanberi Büyük Millet Meclisinin feshedileceği tarih ve seçimlerin yapılacağı tarih hakkın da bugüne kadar yapılan neşriyat ve ortaya atılan tahminler nihayet katiyet kesbetmiştir.
Meclisin feshi tarihi 14 Mart olarak tayin edilmiş ve bu hususu bütün milletvekillerine bildirilmiştir.
Diğer taraftan yine seçim hazırlıkları ve bilhassa tedbir olmak ü-z.ere halen Adalet Komisyonunda bulunan yeni Basın Kanunu da bu devrede çıkanlmıyacaktır.
----------------.. ( Başbakan Yardımcısı Nihat Eri-müşterek celse ha- min de 15 gün izinli bulunması ba-
Belçika Kabinesi dün istifa etti
Brüksel, 18 (AP) — Belçika kabinesi bu sabah, iki saatlik bir toplantıyı takiben, istifa etmiştir. Bu istifa, Kral Leopold'un Belçika tahtına avdetini daha da geciktirmiş olmaktadır.
Yeni kabinenin, niyabetin lağvını temin için oya müracaat maksadiyle | parlâmentonun müşterek ■*':ı ’ ı İlnde içtimai hususunda alınacak sın Kanununun geri bırakılması i-1 kararla, teşkil edilmesi gerekmekte- ' çin alınmış bir tedbir olarak kabul dır- edilmektedir. |
İngiliz tiyatro münekkidi
ketin diğer yerlerinde yapacakları tetkikatın programını hazırlamakla meşguldür.
Ajanstan şikâyet
Fena idare ve memur haklarına tecavüz iddiaları incelendi
Anadolu Ajansının umumî heyeti evvelki gün Namık Anbarcıoğlu-nun başkanlığı altında toplanmış ve idare heyetine sunulan bir takriri müzakere etmiştir.
•A (Devamı Sa: 6 Sü) 1 de)
AKINTIYA---1
I____KÜREK
YEDEKÇİ
Plâstik kanunlar !
azeteler yazıyor: İngiltere-de plâstik sanayii o kadar ilerlemiş ki, her 3 saatte bir, plâstik maddeden bir gemi inşa olunuyormuş!
İliç hayret etmedim; çünkü bizde plâstik değil ama, lâftan her yarım saatte, bir peynir gemisi inşa edenler pek çoktur!
Ya şu ekspres kanunlar? Ya onlar? Üç saatte bir değil, çeyrekte bir çıkıyor!
Âlem plâstik maddeden gemi inşa ededıırsun, bizde plâstik kanunlar gırla! — Yedekçinin YEDEĞİ
»ay» c
Teknik Öğretim
Muhip DIRANAS
davası
İzolatör Satın alınacakdır
BUZ DOLAPLAR NIN KRALI
Ankara Belediye Başkanlığından :
Sı
-ileri göre
radyodan tekrar ti-
teşckkullerın, bilumum işletmelerin, ınıyan du nesillerin, yarın mne na-sınai müesseselerin mümessillerin- j ündeki işsizliği memleket için çok den ve ayrıca, bellibaşlı salâhiyetll , zararlı olabilir. Bunu da hatırdan ilim ve teknik adamlarımızdan bir çıkarmayalım.
Bahar Anketi
!"% ört beş arkadaş bir salonda oturuyoruz. Tatlı bir gün ışığı lâcivert perdeler orasından sızıyor. Dışarıda bir bahıır havası olduğunu İçerde hlssediyo nız. Birdenbire hep beraber aklımıza geldi:
■ Haydi, dedik. Hep birden baharı düşünelim; baharı nasıl düşündüğümüzü de düşünelim». Fakat aramızda her şeyin gerçeğini bulmak endişesiyle her söylenene itiraz etmek alışkanlığında cilan arkadaş İlk sözü söyledi:
— Aldanıyorsunuz, dedi, daha baharın gelmesine dört gün var.
Hepimiz sustuk. Meğer aramız dan bir ikinci arkadaş ta mızıkçılıktan biraz hoşlanırmış; o da a-tıldı: »Yok, takvime göre dedi! kim bilir Mart daha ne azizlikler edecek bize?» bir an ilk fikrimizden cayar gibi olduksa da, aramızda eline şiir okumak fırsatı geçirmiş şair arkadaşımız hemen başladı bir balıar .şiiri inşadına:
Balıar gül yüzündür, akasya boyun
Bu dünya bir çöldür sen olmayınca.
Köşede susııp duran bir dördüncümüz: Alı, ah! dedi. Ben iğdeler çiçek açmadan, baharın geldiğine inanmanı. Çünkü kadınlar İğdeler çiçek açmadan soyunup dökünınezler. Kadın sere serpe olmadıkça bahar gelmez. Onlar ille, allı güllü basmalar giyecekler ki nazenin gelsin-.
— Bir itirazınız var mı arkadaş?
— Ben baharın geldiğini karnımın biteviye açlığından anla-
— Sahi mi kanımın mı?
— isterseniz öyle olsun. Ben gönülden, içimden söz ediyorum. Ama bu kel.meier öyle hâide leşmiş ki, karnım demek bana daha edebî, daha yeni geldi. Bir şiiriniz yok mu, bir şiiriniz. »Var»
dedi şair ve şu döri mısraı okudu: -Bahar kâküllerini ördün mii altın lâlelerle — Membalardan içtin mi altın piyalelerle — O membalar önünde gözleri bağlı mısın — Bahar, sevdalı mısın ..Kimin bu şiir kuzum?» ..Süleyman Nazif’in çok yakın arkadaşı Adanalı Ziya’nın.»
Le printemps maladif a chas-se tristement
L’hiver...
■ Fransızca şiir okumak ukalalı ğı ila nereden çıktı?. Mısraı okuyan kahkahalarla güldü. Bahara göre tatlı, billur, içden bir gülüştü. Bazı gülüşler, içkilerden, ınıs-ralardan, çiçeklerden güzeldir.
■Hasılı, öyle gülüşler vardır ki, Bahardan da dokunaklıdır!»
■Öyle mi dersin!»
..Yarın güneşe karşı perdelerinizi, pencerelerinizi açtığınız zaman, ağaç kabukları çatladığı zaman, sular dal uçlarına doğru yürüdüğü zaman, eUerinizden esinti siizüldüğü zaman, toprak koktuğu, içinizde belli belirsiz bir boşluk duyulduğu zaman, gökyüzünün açık mavisi teninize değdiği zaman...»
-Evet sonra? Bahar sarhoşluğunu mu anlatmağa kalkacaksın? -.
-Hayır dostum, lıer şeye rağmen bahardan memnun ve yaşamaktan hoşnut olduğumuzu söy-liyeccktim.»
■Malûm! Malûm!»
Dışarıya baktık. An karanın harikulade akşamlarından biri oluyordu. Güneş Gençlik Parkının havuzunda kendi aksiyle çiftleşiyordu.
-Haydi arkadaşlar akşam oldu; haydi Abbas vakit tamam!».
Etti nesimî nevbalıar, âçıldı güller suphudem
Açsın bizim de gönlümüz saki medet sun cam-ı-cem
■ Yahu, bir Allahın kulu da bahar aleyhine konuşmuyor!»
Ankara Tekel Başmüdürlüğünden (Nakliyat yaptırılacak)
Başmüdürlüğümüz 1950 yılı, aşağıda gösterilen şehir içi ve idareler naldiyatının, pazarlıkla yaptırılmasına karar verilmiştir.
Bu pazarlığa iştirak etmek istiyenlerin 20/Mart/1950 Pazartesi günü saat 15 de Başmüdürlüğümüzdeki komisyonda hazır bulunmaları lâ-
Şartnameyi görmek ve fazla izahat almak için satış şubemiz mii-dürdüğüne müracaatları ilân olunur.
Nakliyat yaptırılacak mahal: Ankara (şehir içi), Ayaş, Balâ, Bey pazarı, Çubuk, Haymana, Kızılcahamam, Nallıhan, Kırşehir, Kaman, Mucur. (1660) (165)
Şen İzmir Nakliyat Anbarı
İstanbul - İzmir
Ankara
Tel. 13367
Tel. 23561
Tel 3608
Kendi vesaitleriyle eşyayı ticariye ev eşyası, sür’nt, ucuzluk ve emniyetle nakleder.
Milyoner |“İLMeseleler I Akoğlunun I lç MeselelerJ
katli davası
Dünkö duruşmada yeni bir şahit ismi ortaya atıldı Ankaranın tanınmış milyonerle- j rınden İbrahim Akoğlunu ve Ayşe I Nazire isminde zengin bir kadını öldürmekten sanık Snbri Polatın duruşmasına dün de ikinci ağır ceza mahkemesinde devanı olunmuştur.
Dünkü duruşmada müdahil vekili mahkeme başkanlığına bir mektup vererek Ali Altıncıoğlu isminde bir erin hadise hakkında malûmatı olduğunu söylemiştir.
Diğer taraftan şahit Ziya Atılganın bulunamadığı gelen tezkereden anlaşıldığı için tanığın behmehal bulunarak istinabe suretiyle ifadesinin alınmasına karar verilmiş ve bazı şahitlerin de dinlenmesi için duruşma başka bir güne bırakılmıştır.
D. P. Çankoyo l'çe»i
Çankaya ilçesi ve Çankaya bucağı ile ocaklarının îzmir caddesi No. 20 deki binalarının açılma töreni dün ocak, bucak, ilçe, il genel kurul . idare heyeti âzalarile kalabalık bir partili kitlesi huzuru ile yapılmıştır. |
Çankaya kelimesinin mânası üzerinde ve bu muhitin ifade ettiği büyük kıymet üzerinde duran ilçe baş-kanının veciz bir konuşması ilgi ile takip edilmiştir. Partililer geç vakte kadar samimî hasbıhallerde bu -lunmüştur.
Gazetelerin verdiği haberlerden Öğreniyoruz ki, teknik öğretim işine sarfedilmck ü-zere, Millî Eğitim Bakanlığına, yeniden 75 milyon liralık bir tahsisat verilecektir. Buna dair olan kanun tasarısı Büyük Millet Meclisine gön derilmiş ve alâkalı komisyonlarda tasarının incelenmesine başlanmış tır.
1 Bilindiği gibi, bundan sekiz yıl evvel de, 4304 numaralı kanunla, yeni teknik tedrisat işi için Millî E ğitinı Bakanlığına bütçe dışında o-larak 81 milyon liralık bir tahsisat verilmişti. Demek ki, bu 81 milyon liralık tahsisat tamemen harcanmıştır.
. I 194,1 yılından beri, Millî Eğitim Bakanlığının adî bütçesinde, her yıl i teknik öğretim için ayrılan tahsisat miktarı 20-25 milyon lira arasındadır. Şu halde, 8-9 yıl içerisinde teknik öğretim işine, adî bütçe ile ■ 200» milyon ve munzam tahsisat ile de, 81 milyon lira olmak üzere 281 milyon lira para harcanmıştır.
Şimdi, şu suali soralım: Teknik
Yazan:
| Halit Akptnar |
Şu halde, teknik öğretim işi, her şeyden önce, memleketin ekonomik ihtiyacına uygun bir plân ve aynı zamanda, mutlak bir koordinasyon meselesidir. İşte, bunca masraflara mukabil, teknik tedrisat faaliyetin-
Şöhret, muvaffak olanın hakkıdır
(FERİDUN FAÎIL TÜLBENTÇİ
oynarı
Bu büyük tarihi romahda Osmanlı Impa* râtorluğunun kuruluşunu, Osman Gazi-nin kahramanlıklarını, aşkını, izdirabını merak ve heyecanla okuyacaksınız.
OSMAN
OĞULLARI
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesinden
1 — Teklif verme usulü ile 10.000 adet N. 80 tipinde porselen izolatör satın alınacaktır.
2 — Alâkalıların tekliflerini en geç 25/3/1950 gününe kadar birer nlimune ile birlikte, Müessese Umum Müdürlüğüne göndermele-
olunur. (1540) ■ (155)
öğretim işine, 8 9 yıl içerisinde 281 ....... ........ .........
milyon lira para sarfedilmiştir. A-1 den tam verim alınamamasının baş-caba, devletçe katlanılan bu dere- ’ • ■ • -
ce muazzam bir fedakârlığa karşılık alınan netice ne olmuştur?... Ve bu neticeyi. Bakanlık eser ve müs-bet rakam göstermek suretiyle ır mumî efkâra bildirebilir mi?
Olsa, olsa Bakancık âdeti veçhile Ankara'daki sanat okullarından birinde, muhteşem bir sergi hazırlayıp, bu sergide, bir takım sanat e-serlerlni teşhir ederek, »281 milyon lira ile işte biz bunları yaptık» demek ister.
Fakat, biz, kendi tetkiklerimize ve elimizde bulunan delillere dayanarak katiyetle iddia edebiliriz ki, teknik öğretim için, 8-9 yıl içerisinde harcanan 300 milyon liraya yakın bir paraya karşılık elde edilen netice çok kısırdır. Şimdi, bu hazin neticenin bellibaşlı sebepleri üzerinde duralım:
Bir defa, memleketinizde teknik öğretim davası, tam bir vuzuh ile anlaşılmış değildir. Bundan başka, bu davanin devletin umumi ekonomik faaliyeti ile olan alâkasını bir türlü idrâk etmemiş bulunuyoruz. Öyle sanılıyor ki. Eğitim Bakanlığı, ırienıleketin muhtelif yerlerinde, meselâ 200 sanat okulu açtığı ve bu okullara, bilfarz bir buçuk milyon talebe devam ettiği gün dava kökünden halledilmiş olacaktır. Halbuki, dava bu değil. Dava memleket ekonomisini, bugünkü
' dünya tekniğinin icaplarına _ tem istihsale götürmek için lâzım olan teknik elemanları ve buna mu vazi olarak da, iyi kaliteli sanatkârı yetiştirmektir. Fakat, bu meseleyi, tek başınaMaarif Vekâleti çözemez. Yani, bu idare, «ben şu kadar mühendis yetiştireceğim, bu kadar kalifiye işçi hazırlıyacağım, şu mik-dar teknisyen çıkaracağım» diye kendi düşündüğüne göre karar verip, bu kararlarını icra edemez. Ne miktar ve hangi evsafı haiz mü-1 hendis veya ne çeşit teknik eleman yetiştirilmesi lâzım geldiğini memleket ihtiyacı tayin eder. Ancak memleket ihtiyacının da, gerçekten mütehassıs kimselerden müteşekkil, selâhiyetli bir kurul tarafından ilmi ölçülere vurulması lâzım gelir.
Bu yapıldıktan sonra, yani, ihtiyaç ilnıî ölçülerin mahsulü olarak belirince, artık Eğitim Bakanlığına düşen iç. istenilen evsafta eleman yetiştirmenin terbiye ve öğretim hazırlamaktan ibaret ka-
1 — Ankarada Kâzım Özalp caddesinde Cebeciye giden yol üzerin de aşağıda metre kareleri, fiyatı tutar bedellerile teminatları gösterilen 20 adet arsa (satış bedelinin % 10 miktarı peşinen ve nakden mütebakisi de ihale tariflinden itibaren 11 ay zarfında ve 11 eşit taksitte olmak üzere tediye edilecek ve taksitler muayyen zamanda tediye edilmediği takdirde bakiye taksitler muacceliyet kesbetmekle beraber aynca kanunî faizler de alıcı tarafından ödenmek şartile) ayrı ayrı satılmak üzere 15 gün süre ile ve 2 ve 9 numaralı parseller ka palı zarf diğerleri açık artırma İle ihaleye konulmuştur.
2 — İhalesi 3/4/1950 Pazartesi günü saat 16 da Belediyede topla nan komisyonda yapılacaktır.
3 — Şartnameleri her gün Belediye Tutanak Müdürlüğü kalemin de görülebilir.
4 — Teminatları Belediye veznesine yatırılacaktır.
5 — Kapalı zarflar 2490 sayılı kanunun 32 İnci maddesi gereğince belli ihale gününde saat 15 e kadar makbuz karşılığında komisyon başkanlığına verilmesi lâzımdır.
6 — İsteklilerin belli gün ve saatte Belediye komisyonuna baş vur malan.
Ada
Parsel
M-
Beher Metre Tutan Karesi Lira Lira
Teminatı Lira
2929
879,76
1350 K. Zarf
890,65
890,65
1031,25
1031,25
890,65
890,65
1350 K. Zart
879,75
486
486
592,90
592,90
486
486
592,90
592,90
486
486
(M03) - (153)
Kalite bakımından
Dünyaca şöhret kazanmıştır
Beş sene garantilidir
Yeni gelen modellerimizi görmeden başka bir dolab almayınız Satış Deposu: Marpuççular, Barnatan Han No. 37 Telefon: 21571 — Tlgrafı NATESK (10042)
ta gelen sebebi, davanın vazıh olarak anlaşılmaması ve bu dava uğrunda, dokuz yıl evel, devletçe my-azzam bir fedakârlık göze alınmak suretiyle geniş ölçüde harekete geçildiği zaman, koordinasyon fikrine asla yer verilmemiş olmasıdır. Muh telif tarihlerde, memleketimizde, teknik öğretim meselesini incelemiş olan gerek AvrupalI ve gerekse Amerikalı mütehassısların raporlarında, koordinasyon lüzumuna, çok ehemmiyetli olarak işaret edilmiştir.
Plân meselesi üzerinde biraz durmak isteriz: Bizde teknik öğretim işi, İlmî ölçülerin mahsulü olan bir plâna bağlanmış değildir. Gerçi, 941 yılında, teknik öğretim işi, geniş bir teşkilâta bağlanırken ve bir müddet sonra da, Maarif Vekâletine 81 milyon liralık tahsisat verilirken çıkarılan kanunların lâyihalarına birer plân İliştirilmişti, firkat bu plânlar, teknik Öğretim dairesinde, alelacele ve gelişigüzel hazırlanmış tır. Halbuki, memleketin ekonomik kalkınması ile ilgili mühim ve hayatî bir hizmete ait plânın, bütün bakanlıklarla, İktisadî teşekküller ve bilümum sınai müesseselerin mü messilleririden müteşekkil bir heyet tarafından hazırlanması ve tatbikatın da. zaman, zaman bu heyet tarafından gözden geçirilmesi lâzımdı. Memleket ihtiyacına uygun ve İlmî değeri olan bir plân, ancak böyle selâhiyetli bir kurul tarafından yapılabilir ve teknik öğretim işinden beklenen gaye de, ancak böyle bir plânla gerçekleşebilir-di. Ortada, bu değerde bir plân olmayınca yüz milyonlarla yapılan masrafın karşılığı, tabiatiyle alınamazdı; netekim de alınamamıştır.
Burada bir jıoktaya işaret etmek lüzumunu duymaktayız: Dokuz yıl içerisinde, 300 milyon liralık bir masrafa mesnet olan kanunların lâyihalarına bağlı plânların, yukarıda belirttiğimiz, İlmî değerleri şüpheli de olsa. Büyük Millet Meclisinin tetkik ve tasvibinden geçmiş olmaları itibariyle bu plânlara riayet e-dilmesi, hic değilse kanunî bir mec buriyet idi. Fakat,-tatbikatı güzden geçirdiğimi zammı görüyoruz kİ, teknik ögreıırıı organizatörleri bu plânlara da riayetkar kalmamışlardır.
"■'inkü. plânda veri olmıyan bazı şehir ve kasabalarda lüzumsuz yere okul açılmış, buna mukabil plânda yazılı yerler de okulsuz bırakılmıştır. Bujıların açık misallerini vermek bizim için güç bir iş değildir. Bu durumu, teknik öğretim idaresine hakim olan zihniyeti ifade eden bir başka delil olarak kabul etmek yerinde olur. Bu, öyle bir zih niyettir ki, nizam, ölçü, prensip ve ihtisas tanımamaktadır. Doğrudan doğruya bu zihniyetten doğma karar ve icraatın, teknik öğretim için yapılan muazzam fedakârlığa lâyık verimli bir netice alınmamasında büyük ölçüde tesiri olmuştur. Bu noktaya bilhassa işaret ederiz.
Biz, bu memleketin hayrından başka bir şey düşünmeyen bir vatandaş ve maarif işlerinde yıllarca emek harcamış bir öğretmen olarak şunu istiyoruz:
75 milyon liralık tahsisat kanunu meclisten çıkacaktır. Kanun çıkınca, tatbikata geçilmeden önce, hükümetçe, Bakanlıkların, iktisadi teşekküllerin, bilûmum işletmelerin,
B undan da bulunsun kabilin- r-
den, bizim de tiyatromuz var. Hem de büyüklü, küçüklü 1-ki tane. . Mektep varolsun, yetiştiriyor. Her role, üç ıbeş artist münavebe İle çıkıyor.
Fakat, herkes de, bunlardan birini beğeniyor. Bundan tabii ne olabilir? Tip, san’at konuşıış veya çehresinden hoşlandığı, yahut sesini sevdiği san’atkârın o-yununda bulunmak istemek kadar normal bir arzu var mıdır?
Lâkın, bütün bu tabii şartların bir araya gelmesine mukabil, İşin bir de anormal cephesi vardır.
Farzedin ki, tiyatroya gitmek istediniz, ve kendinizce görmeği arzu ettiğnlz artistin o akşam oynayıp oynanııyacağını merak ettiniz de, telefona sanidiniz! Alacağınız cevap şudur:
— Belli değil efendim!
Tabiî canınızı sıkan bu cevap üzerine, ya gitmekten vazgeçiyor veya ne olursa olsun diyip gidiyor, ıbeğeniyor, yahut memnun olmuyorsunuz. Ama, isin peşini bırakmayıp, soruşturmalar yaptığınız takdirde, kasden size söyle-nilmediğhıi ve işin prensip meselesi haline getirildiğini öğrenmekte güçlük çekmiyorsunuz.
Hatırlarsınız, bir zamanlar, radyoda da bu nevi meseleler vardı. Okuyucuların isimleri söylenmez 1 olmuştu. Söylendiği takdrde, bunların şöhret peyda edecekleri ve radyodan ayrılacakları mahzuru ileri sürülmüştü.
Zamanla bu işin, kalkmasına mukabil, __________ „
yatroda hortladığını görmekle ü-zii telekteyiz.
Taınamiylc dar bir görüşün i-fadesi olan tbu tarz hareketin doğru olmadığını belirtmek istiyoruz. Mademki, tiyatroya giriş bir bedel Ödemek mukabilidir, o halde, gelecek adamın, oyuncunun ismini öğrenmesine neden mâni olunmak-
Bundan başka, saıı’atına hayran olduğunuz artiste gönderdiğiniz buket de, maalesef oyunun sonunda âdet olduğu üzere sahneye çı-karttınlmamaktadır. Bu da, alınan prensip kararlan meyanmda imiş! Demokrasi, demokrasi, diyip durduğumuz bu devirde, şu ufacık meselelerin bile halledilmemesinin mânâsını nasıl tefsir edeceğimizi bilememekteyiz.
Yalnız bildiğimiz bir şey var: Evvelâ şu içimizi, bağnmızı kaplamış bulunan tagallÛD zihnivrtfo. j
kotardır! ı.
Hikmet YAZICIOĞIU'
kuru teşkil edilsin. Memleketin u-mumî ekonomik durumunü’ bu kurul gözden geçirsin. Ayrıca, muhtelif tarihlerde yabancı mütehassıslardan alınmış olan raporlar, dosyalardan çıkarılarak kurulca incelensin. Bundan başka, dokuz yıllık teknik öğretim faaliyetinin bilânço-su da bu kurulda tetkik edilsin. Bu suretle, bu kurul bugünkü ve yarınki ihtiyacı tesbit ettikten sonra bir teknik öğretim plânı hazırlasın ve 75 milyon liralık tahsisatın sarfına bu plân ölçü olsun.,
Bugün yurdun muhtelif yerlerine ölçüsüz olarak yayılan sanat okullarının dış cepheden görünüşleri, görenlerde hayranlık duygulan yaratabilir. Fakat, işin içyüzünü bilenler, yanlış yoldan gitmekte İsrar e-dilmesinden üzgündürler. Açıkça ifade edelim ki, bugün teknik okullarımız istenilen kalitede adam ye-tiştiremiyorlar. Meselâ, sanat okullarını bitirenlerden yüzde doksanı, serbest iş sahasında, kendi sanatlarıyla hayatlarını kazanma iktidarın dan mahrumdurlar. Bu gençler devlet kapısından meded ummaktadırlar.
Daha bu günden iş sahası bula-mıyan bu nesillerin, yarın kitle ha-
Sözlerim Martins’i bu defa kızdırmadı.
— Esasta sizinle mutabık deği Um, dedi, ama görüyorum ki o laylan dikkatle teşrih edlyorsu nu*. Geçen günü size karşı yaptığım hareketteu pişmanım.
— Kapatalım o bahsi.
insan bazı anlarda ş.mşek hızi le karar vermeğe mecburdur. Bu an da öyle bir andı. Martins, bana gerçekten yepyeni ve faydalı malûmat vermişti. Mukabilinde ben de ona bazı bilgiler vermeğe borçlu idim.
— Ben de, dedim, şimdi size bazı malûmat vereceğim. Bu suretle Harry hadisesini daha iyi anlayabileceksiniz. Fakat sıkı du-nuı, çiinki söyliyeceklerim sizde bir darbe tesiri yapab.lir.
Hiç şüphesiz bir darbe olacaktı. Harp, harpten sonra sulh (e-ğer böylesine sulh denirse) bit çok kirli işlerin alıp yürümesine yol verdi. B.t çok kişi de hiç u-tanç duymadan bu işlere atıldı lar. Yiyecek maddeleri üzerinde karaborsacılık yapanlann, yine hiç olmazsa size gıda maddesi temin etmiye müteveccih bir bağışlanır taraHan vardı. Fakat Penisilin kaçakçılığı bundan gayrı bir
.-SmiOTADAM-]
Yazan : Groham Greene ----- Çeviren : Kırdonoğlu —
çüncü safhası geldi: Teşkilâtçılar yeteri kadar kâr etmedikleri kararına vardılar. Daha fazla kazanmak ve mümkün süratle kazanmak istediler. Mayi halindeki PeııisiUne renkli su, toz hahııdekine de kum karıştırnuya başla dılar. Masamın gözünde bu cins penisilinlerden adeta bir koleksiyon vardı. Çıkarıp Martiııs’e bir bir gösterdim. Martins anlattıklarımdan keyif duymuyordu tabii, fakat işin manasına da henüz nüfuz etmemişti.
— Tabii, ilâçlar tesirini kaybediyordu, dedi.
— Sade bu kadarla kalsa, neyse ne, dîye cevap verdim, düşünün meselâ, bir yara üstüne kum serpiyorsunuz. Bu yüzden kollarını, bacaklarını, hayatlarını kaybeden insanlar gördük. Fakat bana en büyük dehşeti duyuran şey, Çocuk hastahanesindeki facialar
iştir. Avusturya’da penisilin yal nız askeri hastahanelere tahsis edilmişti. Sivil tabipler, hattâ siyil hastahane dahilinde bile, meşru yollardan penisilin tedarik e-demiyorlardj. İlk bakışta, bu kaçakçılık da pek zararlı değil gibi görünür. Çalınan penisilin nihayet tekrar satılıyordu. Fakat bu defaki fiyatı havsalaya sığ' mıyacak yükseklikte idi. Bir ampulü 70 Avusturya lirasına satılıyordu, ve derhal talimin edileceği gibi ancak pek zengin olanlar bundan faydalanabiliyordu.
Bu alavere bir müddet hiç bir mânile karşılaşmadan devam etti. Arada bir şu veya bu şahıs yakalandı, tecziye edildi; fakat sıkı ve tehlike penisilln’in kara fiyatını artırmaktan başka bir şeye yaramadı. Bir müddet sonra kaçakçılık bir teşkilât ve şebeke haline geldi. Bu suretle işin bir
— 30 —
takım büyük sermayedarları, pat roıılan türedi. İlk elden lş yapanlar, kazançları azalmasına mukabil tehlikelere karşı bir nevi emniyet supabına bağlanmış olukları İçin hallerinden memnundular. Ne tekim teşkilât onlan bin-bir badireden kurtarmayı bece riyordu. Böylece bu küçük kaçak çılar bir patron nam ve hesabına çalışmanın verdiği bir huzur his si duyar, ve git gide kendilerini adeta şerefli birer memur payesinde görür oldular. Her biri bir grupıuı adamıydı. Yaptıkları işte bir günah, vebal varsa bu keıı dilerine değil, olsa olsa o grupun şefine aitti. Bu tarz teşkilât adetâ totaliter bir partinin prensiplerine uygun prensiplerle işliyordu.
Bu anlattığım, kaçakçılığın 1-kinci safhasıdır. Bundan sonra Ü-
oldu. Menenjitti yavrular için ka raborsadan tedarik edilen bu pe-nlsihnler, bir kısım çocuğun sadece ölümüne, fakat büyük bir kısmının çıldırmasına sebep oldu. Bu deU yavrucukları bugün akıl hastahanesinde bulabilirsiniz.
Martins, elleriyle yüzünü kapadı.
— Tahammül edilir şey değil, değil mi? ded.ni.
— Harry hakkında bir delil gös termediniz, eğer...
— Oraya geliyoruz, diye sözünü kestim, siz yalnız kımıldamayın, dinleyin.
LLnı’in dosyasını çıkardım, o-kumıya başladım. Baş taraflar sadece ilk zanlar ve şüphelere ait kısımlardı. Martins, sandalyasın-da kıpırdanıyordu. İlk raporların metni, bir takım tesadüfi şeyleri ihtiva eder gibiydi: Meselâ Linı filân yerde, filân saatte görülmüş, şu veya bu şahısla temas etmiş.
Martins sözümü keserek:
— Bunlar öyle şeyler ki; dedi, şu anda benim hakkımda da ser dedilebilir.
— Biraz sabredin, dedim.
Anlaşılmaz bir sebeple, L‘® birdenbire pervasız olmuştu. İh-(Devamı var)
1
ZAFER
Bayta: I
19 - S • 1950
■ j ...W W T Ll
I
Rusya ve Peykleri
7 Maddelik
Sulh teklifi
Birinci dünya harbi sonunda, Başkan VVilson’un maddelerden müteşekkil bir programı vardı ki, o zaman, o programa, insan hakları beyannamesi nazarile bakılıyor ve bu programı dünya sulhü-nü sağılyacağı zannediliyordu. Bilindiği g.bi bu ümit boşa çıktı. O sulh programının ilânı tarihinden bu yana daha bir çok programlar ilân edildi. Bir çok esaslar ortaya atıldı; nihayet gele gele, düne kadar geldik: Amerika Dışişleri Bakanı da Sovyet Rusya ile sulhun esasla; rını tesbit eden yedi maddelik bir şartnameyi resmen ilân etti.
Bu beyanat, Sovyetlerle dünya meselelerini müzakere yolunda evvelâ Amerikalı gazeteci Pearson tarafından ortaya atılan, sonra da bütün dünya matbuatında akisler uyandıran fikre resmî bir cevap teşkil etmekledir.
Filhakika, Amerika, Dışişleri Ba kanının dünkü beyanatile, böyle bir müzakere teklifinin (Hangi taraftan geldiği henüz malûm değildir) mevcudiyetini zımnen kabul etmekte ve bu işin tahakkuku yolunda yedi şart koşmaktadır, ki; bu yedi şartın hemen yedisi de Sov yetler tarafından şayanı kabul gö rülecek gibi değildir.
Dışişleri Bakanı Acheson, Sovyet lerden, evvelâ, ikinci dünya harbinin mağlûp devletlerile sulh andlaş-ması akdi yolunda iyi niyet v.e işbirliği istiyor.
Sovyet Rusya, bu sulh anlaşmalarını gecikt.rinek suretile gayelerini tahakkuk ettirmek niyetindedir. Binaenaleyh bu birinci şartın yerine getirilmesi, çok uzak bir ihtimaldir.
Sovyetlerin, Doğu Avrupadan bü tiin askerî ve hafi kuvvetlerini çekmelerini mutazammm olan şarta gelince, bu hüküm de tatbikat iti -bar.le birinci maddeye bağlı olup, kabul ve tahakkuku aynı derecede imkânsız görülmektedir.
Nihayet, Birleşmiş Milletler teşkilâtında işbirliği etmek, Kore meselesinde uzlaşmak gibi, bugünkü şartlar dahilinde tatbiki hemen hemen imkânsız denebilecek diğer jdört madde yanında. Amerikanın, açık kapı gibi bıraktığı bir dördün-H..?". ”"dd^' £ ifade kullanmaktadırlar:
Sovyet Rusya, Amerikaya yanaşarak, gerek atom araştırmalarının, gerekse umumi silâhlanmanın kontrolü bahsında Amerika ile «realist» anlaşmalar akdini sağlamalıdır.
Bu, Sovyet Rusyaya karşı açıktan açığa bir müzakere teklifinden başka bir şey değildir. Ne ise ki bu maddenin altına bir ek konmuş ve bahis konusu müzakerelerin, milletlerarası bir kontrol organının nezaret ve vesateti ile yapılması lâzım geldiği tasrih olunmuştur.
Halbuki, hatırlanacağı gibi, Sovyet Rusya, 1946 danberi, gerek a -tom bombasına sahip bulunmadığı devirlerde, gerekse bu müthiş silâhın sırrını ele geçirmiş bulunduğu günlerde, milletlerarası bir kontrol esasını daima reddetmiştir. Milletlerarası bir kontrol, Acheson’un, bundan evvelki nutkunda da belirtmiş olduğu gibi, totaliter rejimlere uygun düşen bir tarz değildir.
O halde, Acheson’un 7 maddel.k programında, ilk nazarda en çok ü-mit veren ve Sovyet Rusya ile «Realist anlaşmalar, derpiş eden dördüncü maddesi de, maalesef pratik kıymeti haiz değildir.
Bunu bizim anladığımız kadar şüphesiz bütün dünya da anlamakta ve bu programın bir sulh tekl.fi olmaktan ziyade bir ültimatom mahiyeti taşıdığını idrak etmektedir.
Mücahit TOPALAK
Amerikanın Asyaya
Rublenin tek para olması muhtemel
Londra. 18 (Nafen) — Sovyet ( kanaatindedirler.
Rusya’nın bütün peyk memleket-| Peyklerle Sovyet birliği arasında-lerde tek para sistemini tatbik et- ki iktisadı temasları tetkik etmekte mek üzere hazırlıklar yapmakta ol-| olan ilgili çevreler şu noktalan be-duğu bildirilmektedir. İlgili çevre- , lirtmektedirler: lerde belirtildiğine göre, Polonya- i mn beynelmilel para fonundan ayrılması bu husustaki haberleri des- [ tekler mahiyette görülmektedir. ı - -Şimdiye kadar Sovyetler Birliği ile ral( hazırlanmış rasmen Moskovs peykler arasında imza edilmiş olan. İktisadî andlaşmaların hazırlanış, şekilleri ileride böyle bir tedbire I başvurulacağını ihsas etmekteydi.
Siyasi çevreler, rublenin bütün peyklerde tek para olarak ilân edileceğini ve bütün alışverişin bun-1 dan sonra bu para ile yapılacağı
Sinir harbi için yeni çareler
lirtmektedirler:
• Rusya imza etmiş olduğu iktisadı andlaşmaları hiç bir vakit yerine getirmemiştir. Bu andlaşmaların büyük bir kısmı Rusya lehine ola-, .:ş ve böyle olmasına
• rağmen Moskova bunlara boyun eğ ’ miyerek sömürme siyasetini hudud suz olarak tatbike gayret etmiştir.
Fakat bu hal peyklerde Rusya a-leyhinde geniş bir cereyan yarat-iniştir. Bir çok peyk memleketlerde I iktisad bakanları ile iktisad müdür lerinin azli de bütün bu sebepden ileri gelmektedir.»
Italyada iki milyon
işsiz var
Hülûmet köylüye top ok veriyor
Londra Radyosu, 13 (Basın - Ya-
Ruslar Polonyadaki Almanları k şkırtıyor
Londra, 18 (Nafen) — Sovyetler x.uııu(a nauj«»u, «- --
Birliğinin sinir harbini şiddetlen- yın) — Başbakan de Gasperi dün dirmek için yeni çareler aradığı ve gece beyanatta bulunarak, hükü-heı- seferinde de bunlardan azami metin köylüye yardım için her sa-istifade temin etmiye gayret etti- hada tedbirler almakta olduğunu ği görülmektedir. Moskova şimdiki ve tarımın ıslahına sarfedılmek u-halde Polonyadaki Almanlar meşe-' zere mühim bir para ayrıldığını söy leşini’ kurcalamakta ve bununla lemiş, hükümete ait bulunan büyük • Berlin ablukası» esnasında kaybet arazilerden bir kısmının topraksız tiklerini kazanmıya çalışmaktadır, köylüler arasında taksim edileceğini Moskova'nın burada güttüğü hedef ilâve etmiştir.
şudur: | İtalyan Maliye Bakanı da iktisa-
«Polonyadaki bütün Almanları Ba .... . . u:.. —r---ı.—
tı Almanyaya sokmak ve böylelikle bu bölgede işsizliği arttırmak ve güçlükleri çoğaltmak.»
Dün ilk defa olarak Polonyadaki . , ,,
Sovyet makamları Batı Almanya’ya' Maliye Bakanı, İtalya da nufusun fazlasiyle Alman sokmıya çalışmış-' artmış olması yüzünden şimdiki hal lardır. Fakat tespit edilmiş olan lis . de memlekette iki milyon işsiz bu-
dî sahada muntazam bir gelişme kay dedildiğini ve İtalya’nın sınaî istihsalinin harpten öncekinden biraz daha iyi olduğunu söylemiştir.
lunduğunu belirtmiştir.
Hitler zamanında i- şa edilmiş ha p g-rr ileri
Londra Radyosu, 18 (Basın - Yayın) — Hamburg’da Hitler zamanında inşa edilmiş harp gemisi inşa tesislerinin sökülmesine başlanacaktır. Kargaşalıklar çıkmaması için şimdiden tedbirler alınmıştır. Bu tesislerin sökülmesinin birçok hafta devam edeceği tahmin edilmektedir.
Malezyodo Irgil z Başkomutar 1 ğı
I Londra, 17 (Nafen) — Daily Ex-press gazetesinin verdiği bir habere
Son gülen iyi güler !
|J ilmi Oranla, Nihat Erim a-* ® rasında bir ihtilâf olduğuna dair yazdığımız haber, iktidar partisi mahfillerini fena halde sinirlendirdi.
Hem tekzip ediyorlar, hem nükte yapıyorlar.
Hele Hilmi Uran diyor ki:
— Bıı havadisleri okumalı, giilmeli ve geçmeli!...
Zaten Nihat Erim de öyle yaptı; okudu, güldü, ve geçip Bur-saya Çelik Palasa gitti!
Hele çelik banyosunu bir alsın, kimin bu işlere gülüp geçtiğini Hilmi Uran, o zaman anlar!
Şaka bir tarafa, demek ihtilâf hakikaten gülünecek bir hal aldı! — A. F.
Londra Radyosu, 18 (Basın - Yayın) — Finlandiya Çiftçi Partisi lideri Çepkonin, sosyalistlerle birlikte yeni bir koalisyon hükümeti kur muştur. Yeni kabinede Çiftçi partisinden 2, Halkçı partiden 3 ve Liberal Terakki partisinden 2 üye var dır; Çepkonin evvelâ daha şümullü bir hükümet teşkil etmiye çalışmış, fakat sosyalistler daha önceden komünistleri de içine almayı teklif etmiş olan bir hükümetle işbirliği yap mayı reddetmişlerdir.
Dün gece yayınlanan bir tebliğde yeni Finlandiya hükümeti, dünya barışı için alınan tedbirleri des -teklediğini bildirmiştir.
Acheson’un oıtoya altığı 7 medde
Londra, 17 (Nafen) — Diplomatik muhabirlerin bildirdiklerine göre, Amerika Dışişleri Bakanı Acheson tarafından dün ortaya atılmış olan yedi madde önümüzdeki ay sonunda yapılacağı tahmin edilen üçler konferansında müzakere edilecektir. Dışişleri Bakanı Acheson bu yedi madde Rusya tarafından yerine getirildiği takdirde görüşmelere girişilebileceğini belirtmiştir.
te haricinde olan bütün Almanları İngiliz makamları geri göndermişlerdir.
Kemir ist işgalinde:ki Çinde açlık
Honkong, 17 (Nafen) — Komünist Çin'de şiddetli bir açlığın hüküm sürmekte olduğu bildirilmektedir. Bu husus dün komünist Çin Başbakan vekillerinden biri tarafından itiraf edildikten sonra Pekin radyosu da aynı mevzua temas etmiş fakat bu sefer haberi değiştir-1 miştir. |
Çin başbakan yardımcısı açlığın bir çok eyaletlerde hüküm sûrdu | ğünü ve kıtlık mevcut olduğunu bildirmiştir. Pekin radyosu ise bu sabahki yayınında açlık olduğunu fa- c----„-----__ — .
kat bunun gıda maddeleri noksan- . göre, İngiilz hükümeti Malezyadaki lığından değil de tevziat işinin bo- komünistlerin temizlenmesi için bu zuk olduğundan ileri geldiğini be- bölgeye bir başkomutan tayin et-lirtmiştir. ...
1
meyi düşünmektedir.
Basın - Yayın ve Turizm
Genel Müdürlüğünden
Genel Müdürlüğümüz Ankara Radyosunun Etimesgut’ta bulunan 100 kilovattık kısa dalgalı verici Radyo İstasyonuna mes’ul Teknik şeflik vazifesini yapmak üzere 550 lira ücretle bir jeneratör uzmanı alınacaktır.
Taliplerin dilekçelerine bağlıyacakları hal tercümesiyle Genel Müdürlüğümüze müracaatları. (1548) (158)
Türkiye Kızılay Derneği
Hafta sonu notlan:
Iş zurnaya dayandı - Zurna ve limon -Zurna ve davul işletmeleri - Zavallı Dümbelekle def - Ya davultozu
iş zurnaya dayandı!
I
Londra Radyosu 18 (Basın - Yayın) — Amerika Asya'ya fiilî, iktisadı yardımda bulunmanın yollarını aramaktadır. Hükümetin araştırmaları tamamlanınca, GüYıey Doğu Asya’da İktisadî faaliyeti sağlamak için bir konferans toplanacaktır. Bundan sonra da müşterek bir güvenlik konferansının toplanacağı tahmin edilmektedir.
Kuvvetli bir Posıhk pok’ı
Sydney, 17 (Nafen) — Avustural-yanın eski dışişleri bakanı Ewatt Birleşik Amerika’nın da iştiraki ile kuvvetli bir Pasifik Paktının kurulmasını yeniden istemiş ve bu hu susta gerekli tedbirlerin alınması lüzumundan bahsetmiştir.
Evvatt’a göre bu Pasifik Paktı askeri olacak ve Güney-Doğu Aoya memleketlerini de içine alacaktır.
İNGİLİZCE ve FRANSIZCA
Dersleri
Telefon: 15315
Amerika dünyadaki dolar açığını irceliyor
Londra Radyosu 18 (Basın - Yayın) — Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Başkan Truman’a, dünyadaki do lar açığını incelemek üzere iki komite kurmasını teklif etmiştir. Bu iki komite, Marşal Plânı teklif edildiği zaman bu plânın ne gibi tesirleri olacağını tetkik eden komitenin ayni olacaktır. Komitelerin biri hükümet memurlarından, diğeri de başlıca Amerikan tüccarlarından teşekkül edecektir. Bu komitenin başlıca vazifesi Amerika’nın da ha fazla miktarda ithalât yapmasını sağlamak olacaktır.
J ıponya ila mülfelikler arcsında ayrı bir su h
Ottava, 17 (Nafen) — Beyanatta bulunan Kanada Dışişleri Bakanı Pearson Japonya ile müttefiklerin ayrı bir sulh imza etmeleri lüzumunu belirtmiş ve İngiliz Milletler Camiasına mensup milletlerin Londra’da bu meseleyi görüşmek üzere bir toplantı yapmalarını tavsiye etmiştir.
llalı selâmet versin, bizim Devlet Bakanı Cemil Sait Barlas, sıkı bir devletçidir. Ama hakkı da yok değil! İnsan Devlet olur mu? İsmi üstünde! Devlet Bakanı olur da, devletçi olmaz olur mu? İsmi üstünde!
Devlet Bakanı devletçilik yapına snı da kim yapsın? Elbette İçişleri Bakanı içişleriyle, Dışişleri Bakanı dış politikayla, Savunma . Bakanı Millî Müdafaa ile, Devlet Bakanı da devletçilikle meşgul olur. Bu bir ihtisas meselesidir. Sonra a-dama nasıl olur da «devletlû» derler. Nasıl, zatı devletiniz» diye hitap ederler?
Ne ise, bahsimiz bu kadar derin politikaya girmek değildir. Gelelim sadede:
İşte bu devletlû Devlet Bakanı, Mecliste Hakkı Gedik’in sorduğu bir suali cevaplandırmış da:
— Köylümüz davul zurnadan hazzediyor, gerekirse davul zurnayı da devletçilik olarak köye götüreceğim! demiş...
Evet, devletçiliğin hududuna girmiyen bir davul zurna vardı; demek o da zatı devletleri sayesinde devletçiliğe dahil olacak!
Böylece, davul inhisarı devlette! Zurna inhisarı yine devlette!
Davul hadi neyse! Esasen bu mevzuda herkes kös dinlemişt.r. Fakat... Zurnaya ne buyurulur? Onun için mi peşrev yapamıyorlar ve ne çıkarsa «bahtına» diyorlar?
*
Zurna ve limon:
___ YAZAN —________
Yedtkçinin Yedeği
zurnayı küçümseyenler vardır. Zurnada peşrev yapılmaz ama, işte misk gibi, devletçilik yapılıyor! Hem de ne çıkarsa bahtına! ' İster misiniz, yakında «Zurnalar, Ziller ve Davullar İşletmesi
Genel Kurulu» diye bir teşekkül
kurulsun ve başına da Umum Mü-
dür olarak, zurnazen Emin Peh-
livan tayin edilsin!... Elbette ki bu, Zurnalar, Ziller ve Davullar İşletmeleri Kurumuııa bir Meclisi İdare lâzım gelecektir. Ve bu Meclisi İdarenin azalan da mu- | hakkak klarnet, borazan, trambet, trombon, saksafon çalanlar arasın- ■ dan seçilecektir. İdare meclislerin- i de sade mütekait adayları değil, bi-1 raz da güzel san'atlan himaye ede- . lim canım!... Böyle, Borazan Kâ-1 zımların, Klârinet Şükrülerin de yü zü güler! Ömürleri oldukça da devletlû Devlet Bakanımıza dua ederler.
zurna dillerini ayarlama maksa-diyle Avrupaya, Amerikaya heyetler gönderilir. Memlekette asri zurnahaneler, davul kumpanyaları kurulur. Zurnacılar için nefes tüketme istasyonları, davul derilerin) ıslah enstitüleri, tok -inakçılık şantiyeleri meydana gblir. Musikişinaslar, zurnalar 2çiıı orotoryolar yazarlar. Da -vul kuartetleri meydana geti -rirler. Çatlak zurnalar için tamirhaneler, atölyeler tesis edilir, velhasıl böylece davulculuk ve zurnacılık sanayii alır yürür.
Fakat ah; Cemil Sait Barlas, biraz da kanun’u devletçilik hududu içine alsa! Elinden gelmez mi
★
Ya davul tozu!.
İster misiniz, bundan sonra, Konservatuar, davul ve zur-
Kapalı zarf usulü ile çeşitli ci anbalajda 10350 kilo kinin em-
lâhı satın alınacaktır. Geçici teminatı kırk bin liradır.
Şartnamesi ile sözleşme tasarısı Genel Merkezde Monopol servisinden ve İstanbul’da Kızılay hanında Kızılay Deposundan parasız verilir.
Tekliflerin 20 Nisan akşamına kadar Genel Merkezde bulundurulması lâzımdır. (510) 1
z memurları, ın hükümeti protes'o u
Londra Radyosu, 18 (Basın - Ya-ı yın) — İngiliz devlet memurları, i hükümetin ücret kesmek siyasetini protesto etmişlerdir. Bu şikâyeti ya 1 | pan organizasyon, yarım milyondan fazla yüksek devlet memurunu temsil etmektedir.
Hükümete gönderilen mektupta, geçen sene yapılan maaşların arttırılacağı vaadinin yerine getirilmediğinden ve gittikçe pahalılaşan hayat şartlarını memurların maaşla-■ rındaki cüz’i artışların karşılamadığından şikâyet edilmektedir.
i
Efendim, Cemil Sait Barlas dedim de aklıma geldi. Malûm ya! Onun bir de limon hikâyesi vardı! Hani Mecliste bir gün resmî otomobillerin hususî işlerde kullanılması meselesi bahis mevzuu olmuştu da, müşarünileyh kalkıp:
— Evet, demişti. Resmi otomo bil kendisine tahsis edilen zatın emrindedir. İsterse gider, pazardan limon alır!...
Ben, bu limonla zurna arasında mühim bir münasebet görüyorum. Bu işde var bir incelik! Bakın anlatayım da, siz de bana hak vereceksiniz!
Eskiden mahallelerde zurna ile macun satarlardı. Macuncular, zurna ile bir iki fasıl geçerler, sonra:
— Şifalı macunnnn! diye bağırır, alışverişe bakarlardı...
Bir gün haşarı çocuğun birisi, zurnacının karşısına geçmiş ve c-line geçirdiği yarım limonu yalamağa başlamış!... Limon yalamak da, hattâ lâfını etmek de insanın ağzını sulandırır hani! Afacan limonu yaladıkça zurnacının ağzı şapur şupur sulanmağa başlamış ve artık çalamaz bir hale gelmiş!
Ne denir, muziplik!
Şimdi benim de bu vesile ile aklıma geldi:
Resmî otomobille limon taşınırsa, zurnada zor devletçilik yapılır!...
Çünkü buna da herkesin sulanacaktır!
★
Zurna ve davul işletmeleri:
ağzı
E lı... Artık meşhur zanıazeıı “ Emin pehlivana gün doğdu! Bir de, zurnada peşrev olmaz diye
Serbest Fıkra
Ben, sen, o yok!
C ağ olsun, Barlas Bakanımız ne zaman bir ıbeyanat verse, yankıları makalelere, fıkralara ve nüktelere vesile olur! Bu da, hem kendisinin hem de bizim talihimizdir!
Ben haddim olmıyarak, Sayın Bakan’m devletçilik anlamı üzerindeki beyanatlarının «tümü!» ü-zerinde fikrimi söyliyeceğim:
Bilmem dikkat ettiniz mi? Cemil Sait Barlas’ta garip bir zihniyet hâkimdir; kendileri hep «müfret mütekellim» olarak konuşmaktadırlar:
— Ben müsade etmem! Ben böyle düşünürüm! Ben 18 inci asra dönemem! Filân falân!...
Bizim bildiğimiz, Devlet Bakanı ne kadar sayın olursa olsun,
| “sarıçizmell |
ıbütün kabine azalan içinde »bir tek» oy sahibidirler. Anlamadık, acaba1- şahsan kabineyi kendileri mi idare ediyorlar? Parti ve Hükümet, hâkimiyetleri altında mı dır? Hem hani müşavere vardı; kabine toplaııtılan mevcuttu? Hani meşhur dövizde olduğu gibi »ben, sen, o yok, ıbiz vardık?».
Zahir, her yiğitin bir yoğurt yiyişi olduğu gibi, onun da parti ve hükümet yiyişi bu şekildedir!.. Ama devlet işlerini idare etmek yoğurt yemeğe pek benzemez sanınm! Geçelim...
Bakınız, Sayın Bakan ne di-
«İngiltere bile, demiryollarını, madenlerini ve ağır sanayiini devletleştirirken ben 18 inci asra dönmek niyetinde değilim!»
»Ben» buyurdukları kimdir?. Devlet mi? Devlet, »benim» mi demek istiyorlar!
Fakat şunu da yine hafifçe kulaklarına söyliyelim ki, kendilerinin İngiltere için bahsettikleri şey, .Devletleştirme» değil »Millileştirme» dir! Heidelbeı-g Ünversitcsinde her halde İktisadi Doktrinler dersinde aradaki farkı ezberlemiş olsalar gerektir! Zahir unutmuşlar! Eski kitapla rını ve notlarını karıştırırsalar, fena olmaz sanırım!
Davula gelince, o esasen devletçidir. Ilcm ne tarafından bakarsanız bakınız, devletçilik, esas vasfıdır. Hele tokmağı! Evet hele tokmağı!
Sakın politika yapıyorum sanmayın! Orman Kanunu dolayısiy-le bilcümle ağaçlar, odunlar, kütükler devletin elinde değil mi?
Zavallı dümbelekle def!
Devletçilikten hemen Allah, darbukayı, dümbeleği, çifte-nakkareyi korusun!.. Oh ne âlâ dün ya! Davul zurna devletçilikte!... 1 Dümbelekle, def de hususî teşeb-, büste! Artık sesini duyurabilirse, duyursun!
Borazana gelince, o zaten devletçidir... Çünkü Ti... borusu çaldı mı, millet çoktan uykuya yatmış-tır!
Fakat hakikaten Cemil Sait Bar- ( lasın dediği olur da zurnada, da- . vulda devletçilik kabul edilirse, o zaman memleket iktisadiyatında büyük hamleler meydana gelir! , Nasıl mı diyeceksiniz? Anlatayım:
Davul germe metodlarını tetkik, I
nayı esaslı bir surette tamim için, her Cumartesi konserler tertip etsin? Operada davul resitalleri versin? Çocuklar arasında harika davulcular, harika zurnacılar çık-suı! Ve bunlar da meşhur İdil kanunundan faydalanarak Paris’e İtalya’ya gönderilsin?
Fakat ne gezer, efendim, ne gezer? Avrupada, Amerikada bu i-şin lâfı mı olur?
İstanbulda bazı semtlerde ne güzel davul zurna çalanlar vardır. Bunları oralarda tahsil ettiririz! Hem memleket parası da dahilde kalmış olur.
Belki de davulculuğun ve zurnacılığın ıslahı için Marshall plânından yardım bile görürüz. Tiraj haklarından faydalanarak, muhtaç
Avrupaya davul sesi,
ihraç eder, mukabilinde İskoç gay-
dası. Fransız akordeonu ithal ede*
Ilem her şeyden arfınazar; şu seçim zamanlarında davulculukla, zurnacılığın devletçilikle idaresi kadar iyi bir şey yoktur!
Fakat benim düşündüğüm nokta şu: Davul, zuma hepsi iyi... Bu arada davul tozunu ihmal mi e-deceğiz?
Ama davul tozunu da devletçiliğe alırsak, o zaman minare gölgesinin hatırı kalmaz mı?
İlâhî Cemil Sait Barlas, sen akimla yaşa e mi?
f'
İLK TÜRK İCADI
Portakal şarabı
Gireyfürt - Mandarin - Portakal
Sularından vitaminine, nefasetine, kokusuna halci gelmeden imâl edilmiş
Derecesi 15, hastalara DEVA, Romatizma, Karaciğer.
Şeker hastalıklarına şifadır.
Toptan Satış yeri:
Yeni Hâl. Yeni Pazar.
Perakende Satış yerleri :
Uludağ Bakkaliyesi, Yenişehir. Tel: 21799.
(41ü)
Ankara Beledıyei Başkanlığından amanpazarından Numune Hastanesine inen İnönü Bulvarı leki taksi durağının Koyunpazarına uzanan yol üzerinde tesbit edilen meyilsiz kısmı alınması '3/31950 gün ve 838/1369 sayılı Belediye Komisyonu tarafından karar altına alınmıştır. İlân olunur.
(1566) - (158)
üze-
GAR GAZİNOSUNDA
18 Mart Cumartesi akşamından itibaren
Tanınmış Paris Revü Heyeti BALLET KELLENROC Aynı programda Londra BBC R )dya Yıldızı SUNNY LESTER trıuılı akrobatlar I RİO M AFFI Endülüs Bülbülü PAÜUITA SERRANO ve atraksion tipik orkestrası SOLERA E5PANOL JOSE CASTRO iştirakile
Her pazar saat 17 deı matine bütün program iştirakile
AT ORTAÇ'ta Bali Marka Hakiki Minyon Gül Marka ORTAÇ : Anafartalar Caddesi No. 221 sfejr i JMk I Nylon Çorap Fiatları: 535 krş. 550 krş. 525,krş. /)/•///.r) Ankara
En iyi gıda zeytindir
Bir kilosu
110 kuruş
Hurma Zeytin ancak
Yozgat Pazarında bulunur
Yeni h;(l No. 13 - Tel: 12766 (480)
Ekonomik, Sağlam, Konforlu ve Her Arazide Kullanışa Elverişli
STUDEBAKER
OTO ve Kemyonlcrı
ANKARA VEFA Gençlik Kulübü yararına
Ankara
Şoför Okulu’nda
YENİ DEVRE İÇİN KAYITLARA
BAŞLANDI
1— Kurs Mart sonunda açılıyor,
2— Müddet 2 aydır,
3— Okulun ücreti motor dersleri arızalar ve direksiyon talimleri dahil 132.5 liradır.
4— Amatörler için yalnız direksiyon dersi verilir. Ücreti 50 liradır.
Müracaat saati 14 - 18 arası. İsmet-pasa Cad. No. 4 - Telefon: 21649.
(508) ;
DİLDEN . DİLE
Tercüme Bürosu
Kızılay, Soysal Han, 11, Ankara Telefon: 25700
İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Elence, Rusça, Bulgarca, Sırpça, Rumence, Macarca, Çekçe, Lehçe, Orduca, Arapça, Farsça, Peştuca, Çinçe ve Japonca’dan Türk-çeye, Türkçe’den bu d İlere ve bir yabancı dilden başka bir yabancı dile her alanda, her türlü tercüme işleri ehliyetli mütercimler tarafından yapılır. Fazla bilgi için sirküler isteyiniz.
(516) d
Ses Kraliçesi Hamiyet
22 Mart Çarşamba Gecesi Saat 21 de
Büyük Sinemada
Özel Müsamere
Kıyo-eflı Ses Scnotkârı
Hamiyet YÜCESES
Ve
Necdet Cici’n in
iştirakiyle
—..yva. # Üstad HAKKI1 DERMAN
Hakkı Derman, Şerif İçli, Şükrü Tımar Refakatinde
Unutamıyacağınız bir Gece
Fevkalâde Zengin sürprizli program???
Biletler, Ulusta Filoryaspor Mağazası ile Büyük Sinemada satılmaktadır
Müzik: (Sal
Mtlzlk: T
Mtl-zlk: Oj
19/3/1950
(Hafif Program)
Müzik: Çeşitli
Müzik: Müzikle Gezi.
Saati (Gil
Lokanta, Otel ve Eğlence Yerleri İşçileri Sendikası Başkanlığından
Sendikamızın senelik normal Genel Kurul toplantısı 4 Nisan Salı günü saat 15 de Ankara Halkevi konferans salonunda yapılacaktır. Lokanta, Otel, Şekerci, Pastahane, Han, Kahvehane, Gazino, Bar ve benzeri eğlence yerlerinde çalışan bütün işçi arkadaşların bu büyük kongremize gelmelerini ehemmiyetle rica ederim.
Lokanta, Otel ve Eğlence Yerleri İşçileri Sendiı a.sı Başkanı İsmail Araş
Gündem:
1 — Açılış ve kongre divanı seçimi
2 — Yönetim Kurulu ve Denetçilerin raporlarının okunması.
3 — Eski idare heyetinin ibrası ile yeni idare heyetinin seçimi. Dilekler.
4 — Lokanta, Kahve, Şekerci, Pas tahane, Han, Gazino, Bar ve benzeri eğlence yerlerinde çalışan bütün işçilere şamil, sendikanın hazırladığı ücret bareminin müzakere ve kabulü.
5 — Mesai saatleri ve iş elbiselerinin görüşülmesi.
6 — Ana Nizamnamenin bazı maddelerinin değiştirilmesi.
7 — 1949 bütçesinin müzakere ve ibrası ile 1950 bütçesinin müzakeresi.
NOT:
Sendikanın yeni tip ehliyet ve kimlik cüzdanları 18/3/1950 den i-
tibaren sendika merkezinde üyelere
tevziata Başlanılmıştır.
Kiralık Daire
Saraçoğlu Mah. karşısında Jandarma Polis Enstitüsü yanında, Koçak ap. da 4 oda bir hol konforlu, manzaralı daire.
Tel: 24985. (507)
K AYIP
150 ton Kireç alınacak
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs İşletmeleri Müessesesinden
1 — Su filtresi için, teklif verme usulü ile 150 ton kireç, satın alınacaktır.
2 — Şartnamesi parasız olarak Müessese Alım Satım Servisinden verilir.
3 — Alâkalıların şartnameye göre tekliflerini en geç 1.4.1950 gününe kadar Müessese Umum Müdürlüğüne vermeleri ilân olunur.
(1628)
Yapı Enstitüsü Mezunlarına
Milli Eğitim Bakanlığından:
Yapı Enstitüsü Duvarcılık, Sıvacılık, Dülgerlik ve Sıhhî tesisat -Kalorifer sanat şubelerinden mezun sanatkârlara ihtiyaç vardır.
Bu sanatkârlar Hava Kuvvet eri İnşaat birliklerinde Yapı Teknisyeni olarak istihdam edilecekle rdir.
İsteklilerin, hangi okuldan ne zaman mezun olduğunu ve halen ne iş yaptığını belirtmek suretiyle 27/Mart/1950 gününe kadar bir dilekçe ile Bakanlığımıza başvurmaları duyurulur (1610)
,ı ■■.■■■■■.
Ersan Taksi Ltd. Şirketi
23 Nisan Çocuk Bayramı
münasebetiyle, gördüğü fevkalâde rağbete bir mukabele olmak üzere
Hukuk Fakültesinden almış olduğum pasomu zayi ettim. Yenisini a-lacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Hukuk Fakültesi 2 nci sınıf öğrencilerinden — Güzin Sayar (512)
Müşterilerinin çocuklarına lüks taksileriyle bir gezinti
tertip etmiştir.
Bu gezintiye 5 ilâ 10 yaş arasında 100 çocuk iştirâk edecek ve çocuklar 7 otomobillik kafileler halinde iki parti olarak, Çiftlikteki Hayvanat Bahçesine götürülecek ve şirketimiz nezaret ve muhafazası altında gezdirilecek ve bahçeye giriş bedel -leri tarafımızdan ödenecektir.
Her çocuk kendi evinden otomobille alınacak ve gezin -ti sonunda evine bırakılacaktır. Kafile Şirkelt merkezinde toplanacak ve hep beraber hareket edilecektir.
BU GEZİNTİ MÜNHASIRAN
ERSAN TAKSİ Ltd.
Prof D Buıh - URUS
(Tel: 21111)
Deri ve Tenasül Hastalıkları Mütehassısı
Hastalarım Anafartalar Toygar Apartmanı 1 inci Noter üstündeki muayenehanesinde her gün saat (16 - 19) arasında kabul etmektedir. Tel. 15151
Müşterilerinin çocukları için tertip edilmiştir. Çocuklarını bu güzel gezintiye iştirak ettirmek istiyen müşterilerimizin adres ve isimlerini şimdiden yazdırmaları rica olunur.
Telefonla otomobil istiyen her müşterimizin adresi yazılmakta olduğundan müşterilerimizin adresleri esasen şirketimizce bilinmektedir.
Vekâletten azil
Umumî vekilim Mehmet Çakırsaz’ı ve Genelvekilim Sait Toluyu azlettiğimi ilân ederim. (513)
Feridun Pakaydın
Binaenaleyh bugünden itibaren şirketimiz müşterileri meya-nına girecek her aile de ERSAN müşterisi addolunacaktır.
Vâki müracaat adedi 100 den çok fazla olacağı için hepsini karşılamıya maalesef imkân olamıyacaktır. Bu sebeple 100 çocuk bütün müracaatlar arasından kur’a ile seçilecek ve geziye iştiraki kazananlar Ulus ve Zafer Gazetelerinin 20 Nisan nüshasında ilân edilecektir, (491)
(29.4.A950 W
.
BU ÇEKİLİŞE 10.4.1950 AKŞAMINA KADAR EN AZ 100 LİRA YATIRANLAR DAHİL OLURLAR
EMLAK BANKASI
ANKARA VE HAVALİSİ MÜMESSİLİ
RECEP GÜLLÜ
Sahibi:
Adviye FENİK
Yazılşlerini fiilen idare eden: HİKMET YAZICIOĞLU
Basıldığı yer: Güneş Matbaası
enzmm»
LÜZÜMLUTELEFONLAR Yangın ............. 00
Sıhhî imdat ....... 91
Trenler ......... 12028
Hava Yollan ..... 14881
Yataklı vagonlar . 11566
Su ânza .......... 21575
Elektrik ........ 24846
Havagazı ......... 24846
Başkent taksi ... 22222
Yeni Güven Taksi . 22333
Sizin Taksi ..... 22333
Merkez Taksi .... 11111
Ersan Taksi...... 21111
Büyük Ankara
Ulu*
Yeni Park
Söner
Sus Cebeci
*
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ (15031) 1 Bedella (23432) ; Ask adası (22284) î Havana'da festin ( 14040) : Uçuruma Doğru (11131) : Uçuruma Doğru (14472) : Maskeli süvari. Şeytanın pençesi •14071) Uçuruma Doğru (18846) : 8ay«on
NÖBETÇİ ECZANELER Merkez, Güray, Gülhane
ZAFER’In Abone Şartlan Memleket içi
U aylık ............... 38 I
e » ...........— ıs
ZAFER’In İlân Şartlan
Buciık .................. 16 Ur»
2. re 3 Öncü aayfeda 8m... 4 »
4. cü sayfada Sm. .......... 8 »
6. ro 0. cı sayfa Oe 8m 1 )
Dokum, Nikâh. Nioan OlOm r« Mevlût İlânları 5 saijLimi s-çnımnoU gartlrl» If lir*
Devamlı İlânlar için hususi tarife tatbik edilir
Ganeteve gönderilen evrak ve vattlar neşredilsin edilmesin iade edilme». ilanlardan mesuliyet kabul edllmea.
DOKTOR
Aziz Tevf k Yeginsoy
DAHİLİYE MÜTEHASSISI
Hastalarını her gün saat 15 den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi karşında, Nizameddin apartmanı No. 2 — Tel: 15343.
BAHÇELİEVLER BÜYÜK FİDANLIĞA NAZIR
SATILIK ARSA
Çiftlik asfaltı üzerinde Bü • yük Fidanlığa karşı cephe 22, derinlik 38, elektrik, su, telefon, havagazı ve kanalizasyon tesisleri bulunan 2617 ada 11 parselde 852 metre arsa. Müracaat Tel: 14067 Eğe Birliği Ticaretevi, Adliye civan Şeker Hler sokak No. 24
DİŞ TABİBİ HALİD SUNGUR
Anafartalar Vakıf İş Hanı kat 1. No. 115 - Tel: 16245.
(377)
ÖPORTAJ,
FeyhaTalay’la bir konuşma
Poblo Gassado'nun Requiebos'unu çalıp bitirdiğim zaman Casarlz ağlıyordu:
11 Bir İspanyol eserini, eserin ruhuna bu derece intibak ederek çalan ilk yabancı sîzsiniz!»» dedi.
k
NKARA Palasın itina' ile döşenmiş köşelerinden birinde değerli viyolonselist Feyha ın karşısındayım. Feyha Ta-y’da ilk dikkatimi çeken taraf timizi kolaylıkla, kendisine has r çeşniyle, tek yabancı kelime ka ştırmadan konuşması oldu.
Yıllar yılı Avrupanın birçok yer ■rinde bulunmuş, en tanınmış vir-ıozlarla sanat icra etmiş sanatkâ-miza ilk sorum, hayatını öğren-lak ve Zafer okuyucularına bildirmek oldu.
_____ 1923 te. İstanbul’da doğdum, iye söze başladı. Musiki istidadım ok küçükken başlar. Hemen hemen -.öyle üç - dört yaşındayken. 938 de inkara kız lisesini bitirdim, kendini tamamen musikiye verdim. İlk okuldayken üç - dört yıl piyano der ;i aldım, ama, viyolonsel insan sekine en yakın ve ruhun çeşitli tep-_ kilerini en iyi ifade eden bir saz slduğu için 1939 da viyolonsele baş ladini. 945 yılına kadar kendilerinden pek az ders gördüğüm Edip Sezen ile Zirkin istisna edilirse tek başıma çalıştım sayılabilir. 945 te İsviçre’ye Rene Konservatuvarına gittim. Doğruca yüksek kısma alındım. 946 Haziranında birinci mükâfatı kazanarak yurda döndüm. 1948 de önce Gaspar Cassadp’nun daveti üzerine Sienne Musiki Akademisinde Gaspar Cassado ile beraber ça- , lıştım. Dünyaca tanınmış büyük pe- | degog Franz Valter’le çalışarak 949 ( haziranında Profesöre ve virtüozite diplomasını aldım. Bu arada Cenev- ] rede üç konser bir de klâsik Türk ( musikisi hakkında Cenevre Konser- , vatuvarında konferans verdim.
— Ha, demek doğruymuş. Sizin için viyolonsel kadar tanbur da çalar deniyordu. Türk musikisine vukufunuz buradan geliyor demek. Sizce bu iki musiki arasında esaslı bir fark var mıdır?
.— Bence, musiki birdir, doğu -batı diye ayrılması doğru olamaz. ’ Sâdece fizik kanunlara bağlıaır. A* radaki Tark anane, iklim, dil, din I ve telâkki etlilerinden gelir. Me-sedâ ben İsviçre’de, kani bulun-.ıplu 7»u -î!? Türk musikisinin pren
; unca ^geçirdiği değiş"kn
' Jrjgnefij için Muayyen örnekler o-küttum- Yalnız viyolonselle saz e-serleri çildim. Hasıl olan kanaat musikimizin çok lehinde oldu.
Ne diyordum, evet, 1946 da büyük viyolonsel üstadı Paplo Casarlz’la çalıştım. Önümüzdeki Ekim ayından itibaren de İsviçre ve Hollanda-nın muhtelif Şehirlerinde gerek orkestra ile gerekse rezitaller vermek üzere angâ.ie edildim.
Sevirtıli 'î'ürk sanatkârına beylik sorularda^ birini sordum: Kimleri seV(-ısinia»?
»Tereddüt etmeden cevap verdi:
D
Feyha Talay ı
— Bach Beethoven! dedi. Gerçi ‘ sevdiğim çok bestekârlar var ama, belki de bir çeşit lıuşuğ ile çaldığım ' bu iki bestekârı tercih ederim.
— Bunca başarı kazandığınıza, bunca şöhret yaptığınıza göre yurdumuza dönünce öğretim işinde hiç * bir teklifle karşılaşmadınız mı? '
— Beni, Cenevre Konservatuva-rından diploma a’-bğımın ertesi gü J nü, iki yıl müddetle ilk ve orta kr • sımların hocası olarak tâyin etmek ( istediler. Öu belki, bir yabancı için çok cazip bir teklifti ama, kabul etmedim. Tabii ilk sebep memleket I sevgisi. İkinci ve belki en önemli se- ' ' ben de dışarda üç büyük hocadan ' öğrendiklerimi ve edindiğim tecrübeleri gelip memleketimde yetişmek istiyenlere-duyurmak hissi. Şimdiki halde resmî bir vazifem yok. Zaten teklif de edilmiş değildir. Şayet hkyle bir teklifle karşılaşsaydım seve sev,. kobu] ederdim.-Çünkü en büyük gayem kendi sahamda mem-. leketime elimden geleni -yapmaktır.
-- Bir iki hususi hâtıranızdan bah c setmenizi rica etsem...
ı Hayatımın bir ii-.i mutlu günü :
- vardır. Hatırlıyabildı^im kadarını
- soyliyeyim. Bir gün İsviçre’nin en'
- büyük orkestrasında — ki ayni za-I işi : manda opera orkestrasıdır — We- I
ber’in Frejüst operası oynuyor. Bir gece, temsilden üç saat önce ikinci rahlede çalan viyolonistlerden biri ansızın hastalanıyor. Konservatuva-ra başvuruyorlar. Konservatuvar da bizim hocaya. Hocanın da azizliği tutmuş benim adımı vermiş. Saat altıda telefon edilerek davet olundum. Üç saat süren bir operanın partisyonu gayet tabii olarak zor. Hususiyle iki saat gibi kısa bir zamanda yapılabilir? Ancak şöyle bir göz gczdirebildim. Opera sonunda bana bir zarf içinde 50 frank verdiler Şüphesiz çok tatlı geldi. Bu parayı arkadaşlarla birlikte yedik.
Mühim hâtıralarımdan biri dc Paplo Casarlz’ın karşısında ilk çaldığım gündür. Beni tabiî tanımamış tı. Ben de ismen tanıyordum. Beni Zürich’e davet etti. Sazımı da beraber götürdüm. Trende giderken dünyanın en ünlü üstadının”1 karşısında geçireceğim imtihanı düşünerek çok heyecanlıydım. Kapıyı bizzat kendisi açtı. İlk sözü: Niçin sazınızı getirdiniz?, oldu. Soluk almama meydan vermeden: -Hemen sizi dinlemek istiyorum.» dedi. Elime senelerce üzerinde çalıştığı stra-divariusu verdi. Heyecanımın derecesini takdir edersiniz. İlk notalardan itibaren sazın sesi, kalitesi, beni o derece büyüledi ki hocanın mevcudiyetini unuttum. Bir saat kadar Bach, Beethoven, Haydn gibi bestekârlardan çeşitli eserler çaldım.
Arada başımı kaldırıp hocaya bak mıya bile cesaret edemiyordum. Nihayet Cassado’nun reguiebos adlı İspanyol eseriyle bitirdim. Gözlerimi kaldırdığım zaman Casarlz ağlıyordu. Ben Casarlz’ın ağlamasını benim iyi çaldığıma bugün bile ihtimal veremiyorum. Şu kadarını söyledi:
■ Bir Ispanyol eserini, eserin ru huna bu derece intibak ederek çalan ilk yabancı sizsiniz.»
Hakikaten bu hâtıram ölünceye kadar bende yer edecektir.
- Besteniz var mı?
— Maalesef yok. Çünfcü. 'olıst-likle bestekârlık birbirinden çok farklı şeyler. Tabii bir eseri iyi icra edebilmek için onun armonisini kontropuvanını bilmek şart. Fakat her armoni ve kontpuvan bilenin de mutlaka bestekâr olması im kânsızdır. Bestekârlık, daha çok fit rî bir istidattır. Bu münakaşa götürmez bence. Mamafih, belki ilerde solistlik kariyerim hitam bulunca i işi o tprtjfa dökerim.
Müzik Sevenlere
En son çıkan caz ve Alaturka Halk Şarkıları plâklarını ayni zamanda notalarını Ankara’da yegâne en bol çeşitlerin isteğinize göre almak isterseniz
Ismal Dorman Kırtasiye ve Kıtabev nde bulursunuz
Adliye Sarayı karşısında No. 250 Her çeşit müzik metodlan tel ve saire bulunur. (515)
Ankara Belediye Reisi adaylığını koyuyor
1950 seçimleri için C. H. P. den adaylığını koymak isteyenler âdeta birbirleriyle yarış etmeye başlamışlardır.
Bakanlıklar umum müdürleri, belediye meclisi ve il genel meclisi ü-yeleri meyanında Ankara belediye reisi Dr. Ragıp Tüzün de Ankaradan adaylığını koyacaktır.
Ragıp Tüzün Seçirn Kanununun bu kabil adaylara dair maddesi gereğince 1 Nisan tarihine kadar istifa etmiş olacaktır.
ULUS MEYDANINDAKİ SOYGUNCULUK DÂVASI
Ticaret Bakanlığı sanayi tetkik heyeti başkanı Şevket Süreyyanın oğlu Orhan Aydemir isminde bir genç Nuri Çakmak İsminde bir köylüyü soymak isterken yakalanmış ve birinci ağır ceza mahkemesine sevkedilmişti.
Birjnci ağır ceza mahkemesinde devam eden duruşmada savcı iddianamesini okuyarak Orhanın Ulus meydanında gece vakti bir köylü vatandaşı soymak istediğinin dinlenen tanıklarla sabit olduğunu göz önüne alarak Ceza Kanununun 495 ve 497 inci maddelerine göre cezalandırılmasını istemiştir.
Karar için duruşma başka bir güne bırakılmıştır.
İTİZAR
Fatih Sultan Mehmet ve Arzu i -simli romanlarımızı münderecatımı-zın çokluğundan dolayı bugün koyamadık Özür dileriz.
Sayın Ankara halkiyle müşterilerimize
Avrupa ve memleketimizin tanınmış fabrikalarında mevsm için hazırlanan
En yeni ve orijinal desenli
Kumaşlarımız gelmiştir
Paranızı vitrinlere kaptırmayınız, vitrini olmıyan mağazamıza teşrif etmekle sözlerimizin reklâm değil bir hakikat olduğunu göreceksiniz
AYRICA hususi reyonumuzda BAYANLAR İÇİN MANTO PARDESÜ ve TAYYORLÜK KUMAŞLARIN EN MÜKEMMELLERİ mevcuttur.
HAŞAN YÜCEL
TERZİ — KUMAŞÇI
Anafartalar, Evkaf İş Hanı (Kapalı Çarşı üzeri)
Kat 1 No. 103—104 Tel: 11822 (511)
TARZAN GELİYOR
Johny WeİRsmuller ve Maurren O’Sullivan Tarzan filmlerinin unutulmıyaoak iki kahramanıdır
William Body beyaz perdeye dönüyor I
Bir zamanların meşhur kovboyu William Boyd yeniden beyaz perdeye dönmek kararını vermiş ve Paramount stüdyosuyla oldukça u-zun süreli bir kontrat imzalamıştır. 1940 - 1946 yılları arasında tam on iki film çeviren Boyd üç yıl kadar bir istirahat devresi geçirdikten sonra Bing Crosby ile birlikte bir kovboy filmi çevirmesi teklif edilince dayanamamış, biraz yaşlanmasına rağmen es.ci günlerini aratmıyacak bir kovboy olduğunu ispat etmek' üzere teklif edilen anlaşma şartlarını kabul etmiştir.
'•w-
Pat Hail, Hollywood’a adım attıktan sonra şansı dönen nadir kimselerden birdir.
Güzel Bocak Müsobakosı
Atom Bombası Gibi Kız
Sinema muharrileri sarışın yıl- I tişkârlarının elinden nasıl kurtul-dız Betty Hutton'a ele avuca sığmaz duğunu açıklamış, şöyle demiştir: bir hali olduğundan olacak, çok za- | :
man, atom bombası gibi kız demeyi adet edinmişlerdir.
Yıllardan beri çevirdiği komedilerle kendisine haklı bir şöhret yapan Betty son günlerde stüdyosu hesabına (Queen of Comedy- Komedi Kraliçesi, adlı bir film çevirmektedir. Filmi otuz yedi yıldır rejisörlük yapan George Mershal) idare etmektedir.
Kısa bir müddet önce stüdyosundan çıkar çıkmaz kaçırılmaya teşebbüs edilen Betty nihayet peres-
.Şakanın böylesi pek hoşa git -mez. Dört arkadaş birleşmişler beni bir gece klübüne götürmeyi kararlaştırmışlar. Gayeleri de dans etmekmiş. Ellerinden dans et -meden kurtulamadım. Bana karşı çok kibar davrandılar. Ne yalan soyliyeyim, eğlenceli dakikalar da geçirdik..
Betty bütün perestişkârlarından bir daha böyle bir teşebbüse geçmemelerini rica etmekte, evi kalınca kocasının merak c söylemektedir.
ve geç ettiğini
Cennet gibi cehennem
Son günlerde HollywoodTuların dilinde dolaşıp duran bir fıkra var. Şöyle:
İsmi lâzım değil, geçenlerde kocasını toprağa veren kıskançlığıyla meşhur genç ve güzel bir yıldızın bulunduğu bir toplantıda ispirtizma meraklıları ruh çağırmak sevdasına kapılırlar. Sıra güzel yıldıza gelince, o hiç düşünmeden hemen hayattayken pek bağdaşamadığı kocasının ruhunu çağırır ve ruh gelince de şu suali sorar:
•Sevgili kocacığım, birlikte geçirdiğimiz günlerden kendini daha mes’ut hissediyor musun?»
Şarlo’nun oğlu “Soytarı,, adlı bir film çeviriyor Yeni çevireceği film için tetkiklerde bulunmak üzere Mayıs ayında 'İsrail’e gideceği haber verilen Charlie Chaplin’in oğlu Sidney’in film artisti olmak hususundaki arzusu tahakkuk etmiştir.
Sidney babasının yolunda yürüyecek ve «Soytarı» adlı modern bir komedi çevirecektir.
Onun tecrübe filmini seyreden i' münekkitler şöyle demekle-
• Sidney’in harikulade bir sanat kabiliyeti var. Son derece hareketli, ne yapacağını bilen, halkın psikolojisinden anlıyan bir çocuk. O-nun yakın bir gelecekte babasını gölgede bırakacak bir şöhret alacağını söylemek hiç de kehanette bulunmak olmaz.»
Eski Ingiliz Kralı
Ba.-ı film amilleri eski İngiltere Kralı sekisine! Edvvard’ın hayatına ve bir zaman dünyayı alt üst eden madam Simpson’la olan aşk macerasına dair çevirecekleri bir filmde baş rolü bizzat oynamasi için Windsor Düküne müracaatta bulunmuşlar, fakat Edward yapılan bütün tekliflere ve İsrarlara red cevabı vermiştir.
BAR KIZLARI
Kısa bir zaman evvel yapılan bir müsabakada Hollyıvood'un en güzel bacaklı yıldızı olarak seçilen Virginia Mayo bu Unvanını çok geç meden Gloria De Haven’e kaptır-
Kocası John Payne’in kıskançlı ğı yüzünden bir müddet için beyaz perdeden uzaklaşan, fakat sonradan fikrini değiştirip stüdyosuna dönen Gloria’nın bu yüzden John Payne ile arası iyiden iyiye açıl- I mış ve İlci yıldız birbirilerinden ayrılmak kararını vermişlerdir. |
Erkek yıldızlar arasında İlk defa | yapılan bacak müsabakasını da Van Johnson kazanmıştır.
Bu sene çevrilen Three man a glrl» filmindeki Berlin gece klübünde çalışan kızlara dair bir sahne A
1—
2— f
3—
Yo
Y(
Galatasaray takımı bir müddet evvel Ankaraya geldiği kadrosiyle
Milli Eğitim Kupası Maçları
Dün çok güzel bir oyunla İstanbul şampiyonunu mağlûp eden Gençlerbirliği takımı
Maçın
A. •£'
Haşan Pulat
Gençler Birliği dün
Beşiktaşı 1-0 yendi
Maç çok zevkli ve heyecanlı oldu
Galatasaray takımı Demir-spor’a karşı çok güzel bir oyur çıkardı ve galibiyeti haketti. Bununla beraber San - Kırmızdılar Beşiktaş ve Fenerbahçeye Karşı son maçlarındaki kadaı fevkalâdelik gösteremediler’ Kaleci Turgay, santrhaf Doğan Gündüz ve Reha temayüz ettiler.
Demirspor, rakibi karşısında hiç bir zaman ezilmiş vaziyete düşmedi, hattâ zaman zaman yaptığı akınlarda vaziyete hâkim bile oldu. Bu arada bir kaç da fırsat kaçırdılar.
Maçın hakemi Bedri Kaya'nın idaresi çok iyi idi.
Gençlerbirliği dün çok kuvvetli rakibi karşısında emsalsiz bir oyun çıkararak galip gelmesini bildi ve Istanbulda iyi bir intiba bıraktı. Bilhassa hafları birinci sınıf bir oyun oynadılar. Kaleci Necip çok güzel kurtarışlarla işinin ehli olduğunu açıkça gösterdi. Haşan, eski günlerindeki kadar çevik olmamakla beraber ustaca ve akıllı oyunu ile oyunda nâzım rolünü tam mânâsiyle oynadı. Hiç beklenmediği halde iki müdafi Turhan ve Ali, bilhassa Turhan muvaffak olmuş sayılabilir. Ayhan ve Mehmet Ali, bilhassa Ayhan sahanın en iyi oyuncusu idi. Ayhanın topu kesişleri ve forveti besleyişi fevkalâde idi. Korhan’la Şahap çok geri çalışmak mecburiyetinde kaldılar ve muvaffak oldular. Halim; Ali ve Hamdiye fazla iş düşmedi. Zira Beşiktaş daima hücumda bulunuyordu.
Beşiktaşlılara gelince, Şükrü ve Fahrettinin olmayışı kendini ; çok hissettirdi. Kaleci Mehmet golde hatalı idi ve bunu telâfi için kendisine fırsat düşmedi. Forvet geriden iyi beslendi ve rakip taraf kalesini baskı altında tuttuysa da, tehlike yaratmak bahsinde ağır basamadı. Ali İhsan topa hâkimdi ve karşısındaki Aliye fırsat vermedi.
Hakem İsmail Hakkı, birinci maçın hakemi kadar kararlarında isabetli değildi.
Gençleri bu parlak galibiyetlerinden dolayı tebrik ederiz.
Demirspor G. Saraya
3-0 mağlûp oldu
il
İ ıra
sev
I kız , vet bir He,
rur
bir
nu2
îstanbul, 18 (Maçları takip için giden arkadaşımız bildiriyor) — Günün ikinci ve en heyecanlı maçı Gençlerbirliği ile Beşiktaş arasında cereyan etti.
Yine İzmir bölgesinden hakem İsmail Hakkı Gül'ün idare ettiği bu maça takımlar şu kadrolarla çıktılar:
Gençlerbirliği: Necip, Ah, Turhan, M. Ali, Haşan, Ayhan, Hamdı, Kor-han, Alı, Şahap, Halım.
Beşiktaş: Mehmet, Yavuz, Maruli, Nusret, Alı İhsan, Faruk, Süleyman, Kemal, Bülent, Hüseyin, Rahmi.
Rüzgârı lehlerine alarak deniz tarafındaki kaleden oyuna başlayan Gençler hemen bir favul atışı ka -zandılar. Ayhanın attığı favulden kale önüne düşen topu, Beşiktaş mü dafaası toparlanmadan Gençlerbirliği farlan Beşiktaş kalesine sokarak daha oyunun 10 uncu saniyesinde oyunun yegâne golünü çıkar -
Akabinde Beşiktaşlılar Gençler kalesine indiler. Bülentin iki metre mesafeye kadar girip attığı hafif | şütü Necip harikulade şekilde kur-1 tardı ve Beşiktaşlılar da kendilerini berabere duruma geçirecek bu fırsatı kaçırmı oldular. Beşiktaşlılar bundan sonra ağır basmaya başladılar. Bülentin bir girişinde Necip yine topu kaptı. Gençlere üstüste fa-vul ve korner oluyor. Necibin ve Haşanın müdahalelerde önleniyor-Beşiktaşhlar bilhassa soldan Rahmi ı vasıtasile tehlikeli inişler yapıyorlar. Ayhanın güzel oyunu Beşiktaşa sağdan çalışmak fırsatını vermiyor. Haşan ortada Bülenti iyi marke ediyor ve oyunu iyi tanzim ediyor. Bir ara Kemalin şütü Gençler kalesine girdiyse de hakem daha evvel frikik çaldığından gol sayılmadı.
15 inci dakikadan sonra Gençler toparlanarak hücuma geçiyorlar. Bu
I
Ajanstan şikâyet
★ (Baş tarafı birinci de) Haber aldığımıza göre, Anadolu Ajansı umumî heyetine sunulan takrirde, Ajansta suiidare olduğu, memuT haklarına tecavüz edildiği, tüzüğe mugayir hareketlerde bulunulduğu ve gayrikanunî hareketlere başvurulduğu belirtilmekte ve bir tahkik heyetinin kurulması istenilmekteydi.
Namık Anbarcıoğlunun başkanlığındaki heyet' tahkik heyetinin kurulmasını reddetmiş ve yeni meclisi idare seçimi yapmıştır. İdare heyetine Ulus gazetesinden Feridun Menteşe, Namık Anbarcıoğlu, Ziya Gevher Etili ve Dr. Eti seçilmişler ve idare heyeti üyelerinin ücretlerine zam kabul etmişlerdir.
Diğer taraftan Ajans Umum Müdürü Ziya Gevher Etili, ayın 23 ünde Romaya hareket edecek olan Necmet tin Sadak’ın beraberinde seyahat teklifini kabul ettiğini beyan etmiştir.
Afyon D.P. Merkez
kongresi
ir (Baş tarafı birinci de)
men Demokrat Partinin saflarında gedik açılamadığını ve her iki partinin ancak şehirde beş on taraftarı dışında en küçük bir gelişme gösteremediğini belirtiyordu.
İdare heyeti ittifakla ibra edildi. Dileklerde bilhassa pancar satışları, civar yollar, hayat pahalılığı üzerinde duruldu.
Ulus gazetesinde çıkan D.P. Genel idare kurulu üyelerinden Kemal Öz-çoban hakkında asılsız haber ve isnatlar kongre tarafından telin edildi. Ve hapiste bulunan Mümtaz Faik Fenik'e telgraf çekilmesini kongre karar altına aldı...
Bunu müteakip seçimler yapıldı. İl idare kuruluna avukat Gündüz Kaynak, Sevgi Özçoban, Kadir Önder, Hilmi Demiray, Eşref Büyükal, Mustafa Orhan, Burhanettin Tuğrul seçildiler.
Kongre başkanının veciz bir konuşması ile nihayet buldu.
arada Alinin ve Şahabın şütlerini Mehmet kolayca topluyor.
20 inci dakikada Beşiktaş yine Gençler kalesini bastırıyor. Bu sırada Ankara kalesinin 20 metre u-zağında Beşiktaşlılar bir frikik kazanıyorlar. Kemalin şütü direğe çar parak geri geliyor. Kemal yine şü-tünü atıyorsa da top avta gidiyor. Bu arada Necibin üstüte kurtarışları seyircilerin takdirini topluyor. Gençlerin zaman zaman sağdan yap mak istedikleri hücumlar Beşiktaş müdafaasında kırılıyor.
26 inci dakikada Bülenti düşürüyorlar. Nusretin frikikten atışını Necip bu defa da havada yakalıyor. Bu arada Gençler de frikik kazanıyorlar, fakat netice vermiyor.
35 inci dakikadan sonra Beşiktaş yine ağır basmaya başladı. Ayhan ve Haşan verinde müdahalelerle kendilerini gösteriyorlar.
39 uncu dakikada Beşiktaş sağdan üstüste iki korner kazandı. Birini I Şahap, birini de Ali uzaklaştırdılar. Devrenin son dakikalarında AnkaralIların kalesi çok sıkıştıysa da Beşiktaşlılar bir netice alamıyorlar I ve devre 1-0 Gençler lehine bitiyor.
İkinci devreye başlarken rüzgâr Beşiktaşlıların aleyhine idi. 2 inci dakikada Kemalin çok sıkı bir jütünü Necip uçarak yumrukla kornere attı ve alkışlandı. Akabinde Ali içeri girerken iki Beşiktaş müdafii yetişerek topu taca atabildi ■ ler. Bu sırada Beşiktaşlılar, aksa -yan Bülenti solaçığa aldılar, Rahmi içe geçti.
10 uncu dakikadan sonra Gençler sağlı sollu bir kaç akın yaptılar. Ham di ile Ali paslaşarak indiler, fakat Hamdi ofsayda düştü. Akabinde Hamdinin ortasından gelen topu Ali sert bir kafa ile içeri attıysa da top kale yanından dışarı çıktı. Beşiktaşlılar Bülenti yine ortaya getirdiler.
15 inci dakikadan sonra Beşiktaşlılar yine bastırmaya başladılar. Fakat Gençler müdafaası iyi yer tuttuğundan netice alamıyorlar ve boyuna forda oyuncu değiştiriyorlar. Fakur’u ileri aldılar, Bülent soliçte oynamaya başladı.
20 inci dakikada Ali hemen hemen iki metreden çok müsait bir fırsat kaçırdı.
İki dakika sonra Bülent yine bir fırsat kaçırdı. Beşiktaş santrforu bugün çok aksıyor. Vuruşları isabetsiz ve hafif.
25 inci dakikada Ali yine içeri girerken kalenin iki metre yakınından Ali İhsan yetişerek topu kornere atabildi. Gençlerin akınlan seyrek olmakla beraber çok tehlikeli oluyor ve Beşiktaş kalesi zaman zaman tehlike geçiriyor.
30 uncu dakikada Şahapla Korhan anlaşarak indiler. Top Ali de. Ali İhsan yine yetişerek önledi. Aka -binde Korhan’ın sıkı bir şütünü Meh met yatarak yerden yakaladı. Gençlerin bu tehlikeli akınlan 37 inci dakikaya kadar devam etti. Bundan sonra Beşiktaşlılar yine teşebbüsü ele alarak üstüste akınlarla Gençler kalesini çok sıkıştırdılar. Fakat ____________________________________ ___
neticeyi değiştirecek sayıyı bir tür-' hal günün birinde maruf bir mü-maç da 10 nekkit olmasına engel teşkil etme-- ” miştir.
Askerî terfi kanunu
★ (Baş tarafı birinci de) nunlarındaki son tadile göre hasıl olan durumu bildiryioruz.
Bütün subaylar terfie hak kazanmak için her rütbede fiilî olarak en az bulunacakları müddetler şudur:
Asteğmen ve Teğmen beraber 4 yıl (ilk altı ayı Asteğmenliktir), Üsteğmen 6 yıl (havada, denizde 5 yıl), Yüzbaşı 6 yıl (havada 5 yıl), Binbaşı 6 yıl (havada, denizde 5 yıl), Albay üç yıl, Tuğgeneral Tuğamiral 3 yıl, (havada 2 yıl)), Tüm- | general, Tümamiral 3 yıl, Korgeneral, Koramiral 3 yıl, Orgeneral Or-amiral 3 yıldır.
Birinci dereceden 13 üncü dereceye kadar da bütün subaylar ve askerî memurlar aşağıda gösterilen aslî maaş üzerinden maaş alacaklardır:
Orgeneral, Oramiral 150, Korgeneral, Koramiral ve eşidi askerî memurlar 150, Tümgeneral, Tümamiral ve eşidi askerî memurlar 125, Tuğgeneral, Tuğamiral ve eşidi askerî memurlar 100, Kıdemli yarbay, kıdemli ikinci sınıf askerî memur Yarbay ve ikinci sınıf askerî memurlar 90, kıdemli Binbaşı ve kıdemli üçüncü sınıf askerî memurlar 80, Binbaşı ve üçüncü sınıf askerî memurlar 60, Yüzbaşı ve beşinci sınıf askerî memurlar 50, kıdmeli Üsteğmen ve kıdemli altıncı sınıf askerî memurlar 40, Üsteğmen ve altıncı sınıf askerî memurlar 35, Teğmen ve yedinci sınıf askerî memurlar 30, Asteğmen ve sekizinci sınıf memurlar 25, askerî memur muavini 20 lira.
Ingiliz tiyatro
lü çıkaramadılar ve Gençlerin galibiyetile sona erdi.
Oyun G.S. Hâkimiyeti altında geçti
İstanbul, 18 (Maçları takip için hususî surette gönderdiğimiz arkadaşımız telefonla bildiriyor) — Milli Eğitim mükâfatının ilk karşılaşmaları bugün İnönü stadında yapıldı. Havanın soğuk ve rüzgârlı olması yüzünden stada ancak 6-7 bine yakın bir meraklı kitlesi toplanmıştı.
Günün ilk karşılaşmasını yapacak olan takımlar, hakem İzmir bölgesinden Bedri Kaya’nın idaresinde saat 13,45 de sahada şu kadrolarla sıralandılar:
Galatasaray: Turgay, Naci, Ruhi Musa, Doğan, Muzaffer, İsfendiyar, Muhtar, Reha, Gündüz, Koçis.
Demirspor: Emin, İskender, İsmet, Kadri, Süleyman, Muzaffer, Haşan, Zekeriya, Abdullah, Niyazi, Rıdvan.
Oyuna, deniz tarafındaki kaleye karşı ve rüzgâr lehlerinde olarak Demirsporlular başladılar. İlk a-kınlar karşılıklı geçti ve iki taraf da tam bir hâkimiyet tesis edemedi.
21 inci dakikada sağdan ortalanan topu kaleci Emin elinden kaçırdı, Reha da Galatasaraym ilk golünü çıkardı.
24 üncü dakikada oyun yine mütevazı ı cereyan ediyordu. GalatasaraylIlar daha ziyade solaçıkları vasıtasiyle inerek tehlikeli oluyorlar. Bu arada Zekeriyanın sıkı bir şütü kalenin üstünden dışarı çıktı, j 25 ci dakikadan sonra Galatasaray nisbî bir hâkimiyet kurdu. Demirspor kalesine üstüste atılan iki favulü Emin yumrukla uzaklaşır-dı. Bu arada Rehanın ve Gündüzün şütleri neticesiz kaldı.
28 inci dakikada Rıdvan topla i-çeri girerken top Doğan’m eline çarptı ve penaltı oldu. Top hafif giderek kale direğine çarparak kurtuldu ve kornere gitti. GalatasaraylIlar böylelikle muhakkak bir gol tehlikesi savuşturdular.
Bundan sonra Galatasaray hücumları sıklaştı. Muzaffer ve İsmet yerinde müdahalelerle tehlikeli vaziyetleri önlüyorlar.
Geri kalan dakikalarda Galata -saraylılar baskılı oynadılar ve devre 1—0 Sarı - Kırmızdılar lehine bitti.
ikinci devreye Demirsporlular başladılar. İskenderin ilk anda ters bir vuruşunu Emin zamanında çıkarak topu kapıp uzaklaştırdı.
20 ci dakikada GalatasaraylIlar yine teşebbüsü ellerine aldılar. Gündüzün ve Rehanın iki tehlikeli kafa vuruşundan birini Emin önledi, biri de kale direğine çarparak içeri girdi.
Bir ara oyun süratlendi ve akın-
İngilterenin tanınmış tiyatro münekkitlerinden M. Alan Dent bugün şehrimize gelecektir. Münekkit aslen İskoçyalıdır. Tıb talebesi olarak Üniversiteye girmiş ve kendi tâbiriyle her sene -muvaffakiyetle» sınıfta kalmıştır. Fakat bu
Şapka kolleksiyonu yapmağa meraklı olan bu zatın evinde akla gelecek her çeşit şapka bulunduğu halde kendisi hiç şapka giymemek-tedir.
M. Dent Salı günü saat 17 de Konservatuarda, Çarşambaya da 17.30 da Milli Kütüphanede, Cuma günü 18 de Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinde birer konferans verecek, Pazar günü İzmire gidecektir.
Ayhan
lar karşılıklı olmaya başladı. Fakat oyunun sonuna doğru yine GalatasaraylIlar Demirspor kalesini sardılar ve maçın bitmesine bir dakika kala solaçık Koçis'in ortasına
Kaleci Necip Türegün
Demirsporlular İska geçtler, yetişen Reha da takımına üçüncü golü kazandırdı.
GalatasaraylIlar bu suretle sahadan 3—0 galip ayrıldılar.
Başmakaleden devam :
Hangi Bakana inanalım ?
düğü sefalet karşısında ağladığından bahsetti; bundan sonradır ki Karadeniz havalisine bir yardım yapılması akla gelebildi...
Fakat esefle söyliyelim ki, derhal yapılması icabeden bu yardım da henüz vatandaşları sefaletten kurtarmak gibi ferahlatıcı ıbir netice halini almış değildir.
Diğer taraftan Cemil Sait Barlas, Karadeniz sahillerini hem de en karlı bir zamanda dolaşmış olduğunu ve Türk köylüsünün aç olmadığını beyan etmişlerdir!
Şimdi bu vaziyet karşısında hakikati kimin ifade ettiğini anlamak güçtür. Çünkü muhabirimizin ve Ziraat Bakanının sözleriyle, Cemil Sait Barlas’m beyanatı tamamiyle birbirine zıd mahiyettedir, iktidar partisi, öyle bir hale gelmiştir ki, pek kısa fasılalarla iki Bakan bir birlerini resmen tekzip eder olmuşlardır! Biz hakikati açıklamak bakımından, Raif Karadenizle, Nihat Erim ve son olarak Cavit Oralın beyanatını mesnet olarak almak mecburiyetindeyiz. Çünkü, maalesef hakikat ıbudur.
Vakıa biz bu sütunlarda, hiç bir vakit Nihat Erim, Raif Karadeniz, hattâ Cavit Oral kadar ileri giderek açlık, ve sefaleti olanca çıplak-lığiyle ifade etmedik! Yalnız bu sene tedbir alınmazsa, açlık tehlikesinin yeniden başgöstereceğini ve acele tedbir alınmasını yazdık. Buna mukaıbil, bu bölgeye kâfi miktarda mısır gönderildiğinden ve istiyenin bol bol mısır bulabileceğinden bahsedildi!
Halbuki dâva bu değildir; çar-
şıda mısır bulmak kolaydır. Fakat bizzat Cavit Oral’m dediği gibi «sırtta getirilip pazarda satılan çalının temin edeceği bir kaç kuruşla» kilosu 26 kuruşa mısır almak güç ve hattâ imkânsızdır. Meselenin esası ise, bu imkânsızlığa acele çare ve tedbir bulmaktır.
O halde, 2.600.000 kişi perişan bir vaziyette mukadderatlarına terke dilmişken, nasıl olur da Cemil Sait Barlas kalkar, Türk köylüsünün hayat seviyesinin 1914 e nazaran yükselmiş olduğunu iddia edebilir?
Kanaatimizce, tstanbula gelip, şurada burada para yiyen bir kaç Hacıağaya bakarak, Türk köylüsünün hayat seviyesinin yükselmiş olduğunu iddia etmek kadar hatalı bir şey olamaz. Çünkü bu gibi nadir zenginler, Türk köylüsünün hakikî seviyesini bize asla gösteremezler. Bu koca karakışı paltosuz, ayakkabısız ve hattâ mintansız geçiren pek çok köylü vardır. Bunlar hakikaten aç ve muztarip vatandaşlardır. Kendilerine hiç bir zaman, tam mânasiyle yardım eli uzatılmamıştır. Üstelik mütemadiyen, mektep, yol, çeşme yaptırmak gibi ağır külfetler altında bırakılmışlardır.
Şimdi bir de bu vatandaşlara tahsis edilen mısır vesaire gibi yardımlar, sırf politik mülâhazalarla kredi güçlüğü çıkartmak gibi formalitelerle geciktirilecek olursa, münasip görecekleri zamanda yapılacak yardımın ne kendi politikacılarına ve ne de muztarip halka hiç bir faydası olmıyacaktır.
A. FENİK
şey!
lirl
Comments (0)