& %milia
İl i Kadın mecmuasının 351 ncı ınr 17 fQyısı geldi. NET KİTABEYİ BE
Yı| : 1 — No. 326 ★ Telgraf adresi: Zafer Gazetesi - Ankara
SAH 21 Mart 1950 ★ Fiyatı her yerde 10 kuruş
W ' )
Telefon :15619 ve 15315 ★ Denizciler Cad. 2 ★ Posta kutusu: 193
Büyük Millet Meclisinin dünkü oturumunda
Af Kanunu tasarısı görüşüldü
.. ..—. .. **■■■ ■ ■ ■■■ ■ ■
Milletvekilleri tasarının genişletilmesini istiyor
Demokrat Milletvekilleri Meclise
dün mühim bir önerge verdiler
Tasarının müzakeresine bugün|devam]olunacak
Celâl Bayar son Eskişehir seyahatinde sel felâketi etrafında izahat alırken
Gaziantep Kongresinde
Dün C. Boyar mühim
Büyük Millet Meclisinin dünkü ı toplantısında Af kanunu ancak akşam saat 18 e doğru görüşiilebil-' miştir. Tasarı üzerinde konuşan milletvekillerinden bir kaçı müstes no, hemen hepsi tasarının genişletil meşini istemişlerdir. İlk sözü alan Osman Nuri Koni, tasarının, Anayasanın derpiş ettiği esaslardan u-zak olduğunu, gerek umumî ve gerekse kısmî seçimlerde suç işlemiş kimseleri affetmek gayesi güttüğünü söylemiştir.
ir (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
bir konuşma yaptı
—--------------- ”
Demokrat f*art: seferberlik arifesindedlr ve zafer muhakkak bu Partinindir. „
Diyarbakır
Valisinin
Gaziantep, 20 (Telefonla) — Demokrat Parti Gaziantep il kongresi çalışmalarına bugün de devam etmiştir.
Büyük bir dinleyici kitlesinin de katıldığı kongrede bilhassa alâkasız
l)k yüzünden sanatlarını terketmek zorunda kalan Kiliste 20 bin dokumacının durumu ve soğuklar yüzünden bir milyona yakın ağacı mah volan zeytincilerin perişan halleri tebarüz ettirilerek âcil yardımların
Adil bir Af
Kanunu istiy jruz
Muhip DIRANAS
f Kanunu dün Mecliste mü-zakere edilmeğe başlandı. Af, İnsanî mânada, ister ferdî, ister sosyal olsun, adaletin yüce ve yüksek tecellisidir. Adalet da- ■ suçludan yana olmıya çalışmasına ğıtanlar, en ağır suçlar karşısında ' rağmen adaletin gözünden kaçmış dahi, af müessesesini, af vicdanını nice masumlukların, hapishane du -hesaba katmak, ondan mümkünü kadar yardımlanmak suretiyledir kİ ancak bir insana mahkûmluk kararı verirler. Allahın en günahkâr, en kâfir kişilere bile kelimei şahadetle (bağışladığı affı, insanların birbirinden kıskanmaması, esirgemezlik etmemesi, yahut edememesi kadar tabiî, güzel, İnsanî, hattâ İlâhi hiç bir şey olamaz. Bütün medeni topluluklarda, hapishane duvarları içinde günahlarının, a-dam öldürmelerinin, ahmaklıklarının, sapıklıklarının, şu yahut bu şekildeki asabiyet ve aldanışlarının, hattâ adli hataların cezalarını, çilelerini çekenleri, zaman zaman, umumi bir affa uğratarak serbest bırakmak bu yüzdendir. Af, onların suçlarını bağışlamak değildir, bilâkis, cezalarının gerisini, affın ve merhametin iyi edici, kurtarıcı, yeniden hayata mal edici pişmanlığında, hem belki de daha dehşetle, çekmeleri ve tamamlamalarını sağlamak İçindir.
Unutmamalı ki, şu veya bu suç- suaj takririne cevap veren içişleri ♦-in hanıShonoia).. Bakam ^öyle hâdise olmadığını,
dövüldüklerini iddia edilen bu vatandaşlardan bucak D. P. başkanının oğlu ile arkadaşlarının C.H.P. ye mensup iki şahsın evlerine kundak sokularak yakıldığını söyledi. Bakan bu konuşması sırasında, Aydın Valisi ile soru sahibi arasında cereyan eden ve vali tarafından nakledilen görüşmeleri de kendi an layjşına göre tefsir etti ve bu gibi meselelere parti mülâhazalarının karıştırılmaması lâzım geldiğini i-fade etti. Adalete intikal etmiş ve neticesi henüz bilinmeyen bir iddiayı da sözlerine mesnet ya -
Lan hapishaneleri dolduran kardeşlerimiz de bizim gibi insandırlar. Onların birçoğu; adam öldürmek, çalmak, ihanet etmek, vatan satmaya kalkmak gibi felâketlerden bir vakit bizim kadar ürpermiş, tiksinmiş kişiler olabilirler vc çoğu da öyledirler. Fakat kaza ve kader, bizim irademiz dışındadır; ummadık yerde gelir ve ayağımızı köstekler. Hangimiz bir anda katil veya maktul oluvermekten kork-mıyoruzdur. Ölen kadar öldüren de çoğu zaman ayni kaderin, ayni kazaların, ayni kötü rastlayışların kurbanıdır. Bu bakımdan af, hele cemiyetçe olursa, belki de »sil ada-
letin, gerçek adaletin yerine getirilmesinden başka bir şey değildir, denebilir. Bütün dikkat ve itinasına, suçlu üzerinde titremesine
yapılması talep edildi.
Seçimlerden sonra umumi arzu üzerine Başkan Bayar bir konuşma yaptı.
1 Dünkü muazzam tezahürat münasebetiyle minnet ve şükranlarını bir kere daha belirten Boyar sözlerine şöyle devam etti:
«— İnsan bir şehre gittiği zaman o şehrin bir maksat uğrunda heyecan içinde çırpındığını görünce şu sual akla geliyor: (Nasıl oluyor da biz seçimleri bu şehirde kaybettik?) Dün de aynı suali kendi kendime tevcih ettim. Bugün hiç şüphe etmiyorum ki Gaziantep her müşkülünü yenecek millî hâkimiyetin bir alemdarı olarak seçimlerde mutlak muvaffakiyeti elde edecektir.»
Bayar bundan sonra seçimlerin artık çok yaklaşmış olduğunu kaydederek Büyük Millet Meclisinin ö-nümüzdeki günlerde yeni seçime karar vermesinin muhtemel olduğunu ifade ile sözlerine şöyle devam etmiştir:
«— Demokrat Parti seferberlik a-rifesindedir. Bunu bilerek arzediyo-rum. Eğer teşbih caiz ise bir ordu nasıl hazırlanarak bütün kuvvetini bir nokta üzerinde toplayıp bir netice almak isterse ki; onların almak ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
tertipleri
Köylüler vilâyeti ziyarete mecbur tutuluyor
idari teşkilât
C.H.P. emrinde
73 Vatandaşa yapılan işkence
S. Yürütenle /çişleri Bakanı arasında dünkü münakaşa
Büyük Millet Meclisinin dün -kü toplantısında D.P. Milletvekillerinden Senihi Yürüten'in, Çine ilçesinin Abak köyünde 13 vatandaşa yapılan işkence hakkındaki
Diyarbakırdan Demokrat Parti Genel Merkezine gelen haberlere göre; Diyarbakır valisi Ankaradan dönmüş ve döner dönmez de 1950 seçimlerinin Halk Partflsi tarafından kazanılmasını sağlamak üzere bazı tertiplere girişmiştir.
Bu tertiplere göre Diyarbakır valisinin seçimlerde bilhas sa Diyarbakır müftüsünden ve şeyh geçinen bazı insanlardan faydalanmak yoluna gittiği anlaşılmaktadır. Vali aynı zamanda C. H. P. propagandası için toprak ve tohumluk dağıtımını iyi bir vesile addetmişe benzemektedir. Bu vesile ile köylüler her gün vilâyet makamını ziyarete mecbur bırakılmakta ve kendilerine lü -zumlu tenbihatta bulunulmak tadır.
Muhtara kadar idari teşkilât şimdi C. H. P. hesabına valinin emrinde seçim kampan yasına girişmiştir.
Demokrat Parti Diyarbakır başkanlığı bu kadar hararetli parti propagandasına katılan valinin Ankarada sayın Devlet Başkanının iltifatına maz-har olmuş bulunduğuna ve bu nun radyo ile de ilân edilmiş olduğuna dikkati çekmektedir.
parak mağrur bir eda ile »Evleri yakılan vatandaşlar C.H.P. den, yangın sanıkları ise D.P. dendir» dedi.
Kürsüye gelen soru sahibi Senihi bürüten, hâdisenin cereyan tarzı hakkında etraflı malûmat vererek, Karpuzlu Bucak müdürü ve jandar ma erinin Abak köyü D.P. başkanı ile bu partiye mensup diğer 12 vatandaşı nasıl dövdüklerini, onlara ve çocuklarına nasıl işkence yaptıklarını isim ve tarih zikrederek anlattı.
Bu sırada bir C.H.P. linin »iyi etmişler» demesi üzerine Senihi Yürüten : «Meselenin sonunu anlama- ________w ... _ . „ .
dan hasıl ettiği kaanate bakınız» dan aşağıdaki mektubu aldık: dedi. .14 Mart 1950 tarih ve 319 sayılı
Hatip dayaktan kan deveranı bo- gazetenizin birinci sahifesinin 6 ve zulan bu vatandaşlara kanın de- 7 inci sütunlarında Eskişehir valisi veranını temin için toplu iğne sok- Ahmet Kınık tarafından bir işi ve tuklarını söyledi. yazıyı tekzib ederken hiç bir müna-
ir (Devamı Sa: 6 Sü:)3 de) ' ★ (Devamı Sa: 6 Süı 1 de)
Eskişehir Valisi Ahmet Kınık’a
zarurî bir cevap
Eskişehirde bay Aziz Zeytinoğlun
Türk Güreş Ekibi Stokholmde (Foto : Türk
Dünyafgüreş şampiyonası!;
Ali Yücel «e Halil Kaya Tuşla galip geldiler
Mehmet Oktav Finlandalıya Sayı hesabile galip
İsveç radyosu dün geceki yayının ı nın ilk gününün sonunda en iyi de-1 Rahatsızlığı geçmiş olan 52 kiloda Stokholmde başlayan Greko - rece alan takımların Türk ve İsveç rla A,i VücaI CnirncinvaVvab rairiki-Romen dünya güreş şampiyonası -1 takımları olduğunu bildirmiştir. 1
Belçikada durum gittikçe karışıyor
Kralı isteyenlerle muhalifler arasında silâhlı çarpışmalar
' da Ali Yücel Çekoslovakyalı rakibini bir dakika 40 saniyede tuşla yenmiştir. Şampiyonanın en çetin karşılaşmalarından biri olan 52 kiloda İsveçli Johannson - Ali Yücel karşılaşması bugün yapılacaktır. Bu kiloda Olimpiyat şampiyonu FinlandiyalI Vitala da çok çetin bir rakip tir.
Yine bu geceki karşılaşmalarda 57 kiloda Halil Kaya İsviçreli rakibini 3 dakika 40 saniyede tuşla yenmiştir. ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
AKINTIYA---1
I____KÜREK
15000 işçi de greve davet edildi
Brüksel, 20 (a.a.) (United Press) — Muhalif partiler arasında silâhlı müsademeler ve sosyalistlerin umumî grev tehdidi kral Leopold’un Belçika tahtına dönüp dönmemesi hususunda mevcut olan ihtilâfı dün tekrar belirtmiştir.
Belçikanın 120 senelik tarihinde rastlanan en feci siyasî buhranı der hal önlemek, memleketin fiilen bir hükümete sahip olmaması dolayı -siyle, şimdilik imkân dahilinde değildir. Kendisinin de mensup olduğu koalisyon hükümetinin Cumartesi günü istifasını müteakip Gaston Eyskens, arabulucu tayin edilmesi hususunda vaki olan teklifi kabul etmiştir. Eyskens, yeni bir rejim kurmak üzere derhal görüşmelere başlamıştır.
Louvain'in 10 mil kuzeyindeki Leuden ve Kwerps köylerinde kral taraftarı ve alyhtarı 100 kişi arasın da silâhlı çarpışmalar olmuştur. Bu çarpışma esnasında kimse yaralan-
★ (Devamı Sa: 6 Süı 3 de)
Çetin Ceviz
Gazeteler yazıyor Cevizlerimiz hariçte rağbet gör müyorlarınış!
Ne yapalım, hariçte rağbet görmiyen bir bu olsun! Dahilde görüyor ya, siz ona bakın!
Dahilde rağbeti de nereden çıkardın, diyeceksiniz? Cevizli 'baklava mı yiyoruz? Cevizli sucuk mu yiyoruz, yoksa tavuğun çerkesini mi yapıyoruz?
Hayır, hiç birisini yemesek de, hiç olmazsa, bol bol ceviz kırıyoruz!
Kırılan ceviz, bini aşmadı
Hem 11e ceviz? Beykoz, Beykoz! — Yedekçinin YEDEĞİ
ZAFER
21 - 3 - 1630
Serbest Sütun:
1$ Mahkemeleri Kanunu dolayısile
Genç bir kadın sopa ile öldürüldü
I1
Karısını tek başuıa öldilreml I yeceğinî anlayan del,kanlı, I arkadaşını da yardıma çağırnuş! I
Orman Kanununun Tadili münasebetile
PULSUZ İSTİDA
Açık bono
Büyük Mlllot Meclisi bugünlerde elde kalan taşanları da çıkardıktan sonra, kendi nl fesh karan verecektir. Bundan sonar tabiî olarak yeni seçimlere gidilecektir.
Fakat, henüz bu karar verllme-don, seçim tarihleri de belli ol -madan, alttan alta bir faaliyettir başlamıştır,
Ankarayı, bir sürü aday namzedinin istilâ etmesinden tutun, motorize çalışmak emeliyle jeep mü-bayaalanna kadar her türlü delil ortalığı kaplamıştır.
Bu fallyete muvazi olarak ilçe ve bucaklarda da hararetli bir gayret göze çarpmakta, daha doğrusu kulaklarımızda çınlamaktadır. Her gün, muhalif ve müstakil gazetelerden hangisini ele alır sanız alınız, bir baskı haberine, gayretkeş bir idare âmirinin parti hesabına çalıştığına dair ya zıya tesadüf etmeniz muhakkak tır.
Köylüyü esir eden ■"__Orman
Evvelki gün Polatlı bucağında bir kadının sopa İle dövülerek öldürülmesiyle neticelenen feci bir cinayet ■ işlenmiştir.
Haber aldığımıza göre cinayet şöyle olmuştur:
— — —..........• - I’olatlı ilçesinin Yenimehmetli bu-
yirmi arasında değişmektedir. Tec- ( cağına bağlı Çanakçı köyünde otu-Hibelerden edinilen bilgilere göre ran Mustafa Yılmaz ile karısı Fitten uygun, şekil Mahkemelerin bir . ma Yılmaz arasında geçimsizlik Hukykçu Başkan ile işçi ve işveren 1 mevcuttur.
| Mustafa geçimsizlik yaratmak için uahaneler aramakta ve karışım baş a kimselerle temas etmekte oldu-u zehabına kapılmaktadır. Fikri sabit haline gelen bu hal Mustafayı nihayet çığırından çıkartmıştır.
Mustafa karısını tek başına öldüre miyeceğini anladığı için aynı köy • den Selim Severi kendisine yardım etmesi için kandırmağa muvaffak olmuştur.
Selim Fatmayı köyün tenha bir mahalline götürmüş ve bu sırada zaten kendilerini takip etmekte olan Fatmanın kocası Mustafa elindeki kalın sopa ile zavallı kadının başına vc vücudünün muhtelif yerlerine rastgele vurmağa başlamıştır.
Fatma bir kaç darbe yedikten son ra yere yıkılmış vc sopa darbeleri sonunda feci bi şekilde ölmüştür.
Mustafa ve Selim hâdiseyi müteakip firar etmişlerse de jandarmalar tarafından kısa bir zaman sonra yakalanmışlar ve adalete teslim edilmişlerdir.
Elini öptürmedi diye tabanca ile ate$ etmiş
Evvelki gün saat 18 sıralarında Soğukkuyu semtini heyecana düşüren bir hâdise olmuş ve Gazi Avşar isminde bir genç tabanca ile havaya altı el ateş etmiştir.
Yaptığımız tahkikata göre, Gazi Avşar ismindeki bir genç sarhoş bir vaziyette rastladığı Muhtar ismindeki bir ihtiyarın elini öpmek istemiştir.
Avukot Zihni TAŞKIRAN
on günlerde, Memleketimizde muntazam istatistikleri mevcut olmaması sebebiyle hakiki miktarları bilinemiyen ve fakat tahmine ve İstatistik Genel Mü- _______________________ _ ...
dürlüğü tarafından vücude getirilip , temsilcilerinden kurulmasıdır. | ________
yayınlanan, sıhhat dereceleri mü- 'İş mahkemeleri kurulmamış olan bahaneler nakaşa ve itiraz götürür umumî is- [ bazı memleketlerde iş müfettişlerine k
tir. Mahkemelerin aza adedi üç ilâ ..ı 1 -----a- _ j:,. t)a„.
tatistiklere göre 7 8 yüz bin kişiyi bir nevi adlî vazife verilmiş ve bu bulan, geniş bir vatandaş kitlesini müfettişlerin ihtisas ve tecrübeleri-alâkadar edeıı ve biraz da müstace-1 le umumî mahkemelere yardım et liyetle çıkarılan kanunlar efkârı u- meleri esası kabul edilmiştir. Bu mumiyeyi yakından alâkadar ot- gibi memleketlerde iş müfettişleri mektedir.
Çalışma hayatı ile ilgili kanunlardan ve işçi vatandaşlarımızdan ye bahsetmek istediğimiz her halde an laşılmış olacaktır.
Bu arada tedvini bir vakıa haline gelmiş bulunan iş mahkemeleri kanunu ile bu mahkemelerin diğer memleketlerdeki kuruluş ve işleyiş vaziyetlerini incelemeyi faydalı gördük.
Hayatlarını emek ve alınterleriy-le kazanan vatandaşlarımızın çalış ma hayatında karşılaştıkları ihtilâflar bakımından 3008 sayılı iş kanununun, iş ihtilâflarının sureti hal li hakkında vazeylemiş olduğu hü-hükümlerle bu kanuna göre çıkarılmış olan (iş ihtilâflarını uzlaştırma ve tahkim nizamnamesinden) kurtarılmış olanlarını büyük bir mu vaffakiyet ve ileri bir adım sayarız. Çünkü bu suretle Türkiye'de içtimai siyaset büyük bir merhale katetmiş İşçi - İşveren - Devlet mü nasebetleri daha ahenkli modern ihtiyaçlara ve içtimai Adalete daha uygun bir şekilde nizamlanmış bulunmaktadır.
Bir cemiyet içersinde zuhur eden her türlü anlaşmazlık tehlikeli olmakla beraber iş anlaşmazlıkları çok sayıda insanı ilgilendirdiği için neticeleri itibariyle topluluk içerisinde büyük bir huzursuzluk tevlit edebilecek mahiyettedirler. Bu itibarla bu gibi ihtilâfların kazai mer çiler, tarafından halledilmesi meselesi uzun senelerden beri zihinleri işgal etmiş ve muhtelif memleketlere göre değişen neticelere bağlan mıştır.
Çalışma hayatındaki mesaisi do-layısiyle bir haksızlığa uğrıyan işçi lıakkını istihsal edebilmek için umumî mahkemelerden tam mana-siyle istifade edemez. Bu mahkemelerin masrafları, harcı kendisinin bütçesinin kaldırılabileceği seviyede değildir. Diğer taraftan umumiyetle iş yerlerinden uzak olan bu mahkemelerde yargılama da uzun s.üreı- bu bakımdan işçinin hakkını istihsal için bütün külfetlere katlanabilmesi mümkün değildir. Kaldı ki umumi mahkemelerde Adalet da ğıtan yargıçların iş hayatının hususiyetlerini tamamen kavradıkları da iddia edilemez. Bunun için işçi hakkını ya kendi benzerlerinden teşekkül eden veya Yargıçları arasında işçi mümessillerinin de bulunacağı Mahkemelerden almalıdır.
İş mahkemeleri anlayışı ilk defa, 1789 ihtilâliyle-insanlık medeniyeti için engin ufuklar açan Fransa’da meydana gelmiştir. Hukuku beşer beyannamesinin birinci maddesinde kaydolunan (insanlar Hukuk bakımından hür ve eşit olarak doğarlar. İçtimai fark ancak cemaatın menfaati temeline dayanbiiir) prensibiyle tekevvün eden esaslardan ilham alan Napolyon, 1806 da çıkardığı bir kanunla Liyon’da. işçi vc işveren temsilcilerinden ibaret olan (Con-seil Prud - Hommes — Hakem Heyeti) u kurmuştur. Bilahare 1809 ve 1810 senelerinde çıkarılan karar namelerle 1806 kanunu İslah edilerek tamamlanmış ve bu teşkilât memleketin diğer bölgelerine de yayılmıştır. Bazı tarihçiler Prud -Hommes adını alan Yargıçların Fran sa’da çok eskiden de mevcut olduğunu ileri sürerler, fakat bunun ne dereceye kadar doğru olduğu hususu katiyetle tesbit edilememiştir.
İtalya’da aynı gayeye hizmet etmek üzere kurulan ve Probiviri a-dını alan teşekküller 1878 senesinde Come eyaletinde vücut bulmuş ve 15/6/1893 tarihinde çıkarılan kanunla memleketin her tarafına yayılmıştır.
16 ncı asırdan beri umumi mahkemeler yanında yardımcı iş yargıçları bulnnan Portekizde 14/8/ 1889 tarihinde çıkan bir kararname ile tamamen hususi iş mahkemeleri kurulmuştur,
Almanya'da da hemen hemen ayni senelerde mahallî hakem heyetleri ve Lonca mahkemeleri vücut bulmuş ve bu hareket sonradan ma halli otoritelerin insiyatifine tâbi sınaî mahkemelerin kurulmasını emreden 1890 kanununa müncer olmuştur.
Bundan sonra Avusturya, Norveç, İsviçre 19 uncu asrın sonlarında, di ğer bazı memleketlerde 20 nel âsır başlarında iş mahkemeleri teşkiline dair olan kanunları kabul etmişlerdir.
Bugün bizim tesbit edebildiğimize göre yirmi altı memlekette hususî iş mahkemeleri mevcut bulunmaktadır. Bu memleketlerdeki iş mahkemelerinde umumiyetle müteaddit hâkimi! sistem kabul edilrnij-
ve hakem heyetleri çalışma hayatının hususiyetleri bakımından Âdli-1 ye mekanizmasının eksiklerini tamamlamaktadırlar.
iş mahkemeleri kuruluş şekillerinden başka usul cihetinden de hu susiyetler gösterirler. Bu mahkemelerde usul çok daha sade ve müd detleı- kısadır. Umumî olarak taraf lardan birisinin yazılı müracaatı ile (Bazı memleketlerde sözlü müracaat da kâfi görülür) dava ikame edilmiş sayılır ve serî bir yargılama ile kısa zamanda neticeye bağlanır. Diğer taraftan ihtilâfın mahkeme önüne çıkarılması için taraflardan birisinin müracaatına lüzum görmiyen memleketler de vardır. Meselâ Şili’de taraflar müracaat etmeseler bile iş müfettişleri muttali oldukları her hangi bir mevzuu dava halinde mahkemeye götürebilmek yetkisine haizdirled.
Vaziyet böyle olduğu halde, ihtilâfın dava mevzuu haline gelmeden önce (uzlaştırma komisyonu) önünde halline teşebbüs edilmiş olmasının lâzun geleceği umumî bir prensip halinde benimsenmiş bulunmaktadır.
İş mahkemeleri, bidayet mahkemeleri halinde olup bunların kararları aleyhinde kanun yollarına gidilmesi her tarafta kabul edilmiş tir. Almanya, Belçika, Venezüella ve İsviçre’nin Cenevre kantonunda ayrıca iş istinaf mahkemeleri de bu Ilınmaktadır. Diğer memleketlerde iş mahkemeleri kararlan umumî istinaf mahkemelerine götürülmektedir. Fakat bu gibi hallerde bu pıah-kcmeler aralarına meslekten yetişmiş olan elemanları da .alarak bir nevi iş istinaf mahkemesi şeklinde vazife görürler.
İş mahkemeleri kararlarının islf naf mahkemelerinden sonra Temyiz mahkemesine de götürülebilmesi keyfiyeti umumi adalet sisteminin bir icabı dlarak ■'benimsenmiş ve kabul edilmiştir.
Türk iş mahkemeleri kanunu orijinal bazı esasları derpiş etmektedir. Bu hususu ayrı bir yazı halinde inceliyeceğiz.
Avukat.
Zihni TAŞKIRAN
Kahve fiyatları düşüyor
Gümrüklerde stok halinde bulunan kahveleri çıkartmak istemiyen ithalâtçılara gümrüklerdeki mallarını muayyen mühlet zarfında çekmeleri bildirilmiştir.
İthalâtçıla.1:- gümrüklerdeki mallarını ithal için gereken muamele-1 lerini bitirmedikleri takdirde hükümet kahveleri ya geliş yerlerine iade edecek veya müsadere edecektir. 1'
İthalâtçılar kendilerine verileni müddetin yaklaştığını göz önüne a-larak kahve ithaline başlamışlardır. I
Bir hafta evvel 780 kuruşa satılan . perakende kahve fiyatları şimdi 750 ' kuruştan satılmaktadır.
Ayrıca İzmir piyasasına da külliyetli miktarda kahve gelmiştir.
Fidanlıktan ağaç çalmış
Çubuk kazasının Yenice köyünde oturan Mehmet isminde bir şahıs belediyenin Cebeci semtindeki fidanlığından ağaç söküp götürürken etraftan görenler tarafından yakalanarak adalete teslim edilmiştir.
Muhtar eskidenberi tanıdığı Av şara elini öptürmek istememiş ve bu vaziyete sinirlenen delikanlı tabancasını çekerek havaya ateş et meye başlamıştır.
Gazi Avşar derhal yakalanarak savcılığa teslim edilmiştir.
Kininden zehirlenmiş
Kurtuluş mahallesinde oturan yedi yaşlarında Gündoğdu Doğan isminde bir çocuk yanlışlıkla iki tane kinin içmiş ve zehirlenme alaimleri gösterdiğinden tedavi edilmek üzere hastaneye kaldırılmıştır.
Araya giren şoförü yaralamışlar
• Boşta gezen Tarık Etligün Kavakl: derede şoför Mehmedin taksisine binmiş Ulus meydanına gelince para vermek istememiştir. Bu yüzden aralarında kavga çıkmıştır. Bu sıra da kavgacıları ayırmak isteyen diğer bir şoför İsa da Tarık tarafından bıçakla yaralanmış ve mütekiben de kaçmıştır.
Tarık kısa bir zaman sonra yaklana rak adalete teslim edilmiştir.
Bir sahtekârlık dâvası
Kendisine gazetecilik süsü vererek muhtelif yerlerde sahtekârlık yapmaktan sanık Ahmet Rasim Tınazın duruşmasına dün de birine. I asliye ceza mahkemesinde devam o-en I lunmuştur.
1 Sanık dünkü duruşmada da hazır bulunmadığından aleyhinde gıyap kararı verilmiştir.
Sanığın celbi için druşma başka bir güne bırakılmıştır.
Eskişehir felâketzedelerine yardımlar
Ankara'nın Topraktık semti Demokratları Eskişehir sel felâketzedelerine yardım olmak üzere aralarında 67,5 lira toplamışlar ve bunu Cemal Sapmaz eliyle 779 numaralı makbuz karşılığında Kızılay merkezine teslim etmişlerdir.
II
ugünkü orman mevzuatını Ign halk çoğunluğunun ihtiyaç-* larını hesaba katmadan, ağacın yerini dolduracak istihsâl vasıtalarım ve maden kömürü satışım tanzim etmeden, ucuz ve bol olarak memleketi donatmadan tatbik edildiği için zorluklar yaratmakla kalmadı.
Bilhassa milyonlarca nüfustan ibaret bir çok köylü vatandaşı köyünde işsizliğe, gelirinden mahrumiyete ve topraksızlığa mahkûm etti. Köylüyü ve köyü ormanın esaretine koydu.
Orman Kanununun tatbikatında ilk hedefi, keçilerle ormanda yaşayan sığır ve boğalar oldu. Verilen rakamlar doğru İse aşağı yukarı ,80» milyon lira değerinde, dağ köylülerinin, sütünden kılından, tırnağından, boyunuzuna kadar istiafde ettiği ve fakirin ineği diye adlandırılan keçiler, âdeta imha edilircesine ortadan kalktı. Bunların ormanın teknik durumundan anlıyan inütehassıslara göre, bazı nevi ağaç ormanlarında küçük filizleri yemek suretiyle faydalı olduğu bile iddia edilmektedir. Bu. mübalağalı olsa bile, böyle büyük bir servet kaynağının bir anda sıfıra inmesi ve üstelik istikbalde fayda elde edilcmiyecek bir şekilde mahrumiyet doğurmasının bizim gibi zaten millî geliri çok düşük bir memleketteki açacağı rahneyi hesaba katmak kolaydır.
Orman tahditleri köyün korusundan geçerek köylünün kapısının eşiğine kadar sokuldu. Bu suretle köyün mer’a diye kullandığı sahalara ve bilhassa sığır ve boğa yetiştiren mıntıkalardan ahıra ve küçük baş hayvan otlakiyesine dönen bu gibi hayvanlar nesillerinin kuvvetini ve cinsinin kıymetini kaybetti. Türkiye çapındaki şöhretiyle ün salan Balya boğa‘nesli bu yüzden azalıp güdükleşti.
Devlet Orman İşletmeleri, adları üzerlerinde, yalnız ormanın korunma, geliştirmesini değil en küçük ihtiyaçlara kadar, ağacın islemesini ve hatta depolara kadar nakil ve depolardan satışını da inhisara, arttırma ve eksiltme hükümlerine tabi tuttu.
Bir çok köylü ve köylüler ancak bu yüzden yaşıyorlardı. Daha kanun çıkıp onların küçük ve verimsiz ziraatleri dışında bütün geçim imkânlarına el konur konmaz milyonlarca vatandaşı kanuna küstürdü, hatta ormana düşman yaptı.
Ormanların tahdidi buralarda yaşayan vatandaşların ağaçtan istifadesini daralttı. Vatandaşlar da çoluğu ve çocuğu ile geçinebilmek için tarlasını, ekim arazisini genişletmek sevdasına düştü. İşte o zaman da maatteessüf yürekler acısı bir facia başladı. Faili bulunamamış, suçlusu meçhul kalmış on binlerce hektar genişliğinde orman yangınları millî servetin milyonlarını dumana ve küle çevirdi. Yeni yeşermiş bir küçük çocuk, filiz gibi bir delikanlı halinde veya kalınlaşmış pehlivan yapılı bir göğde ile ayakta duran ormanların ateşin kıpkırmızı dişleri arasında nasıl çırpınıp yandığını yakından görmenin ürküntüsünü duymamak çok güçtür. Bunları söndürmek için, evinden, yatağından, dükkânından, panayırından ve çiftinden jandarma tüfeğinin zoru ile toplanıp bazılarının elinde birer çapa veya kürekten başka vasıta bulunmayan, binlerce halkın yangın yerine şevkinden başka yangın söndürecek âlet ve tedbiri olmayan işletmelerin aczi önünde duyulacak ızdırap ise daha beterdi.
Bu yangınların bırakdığı yüzbin-
Yazan:
Sıtkı Yırcalı |
lerco metre mikâbı tomruk işletmeler taarfından beş, altı sene zarfında dörtte biri işlenmek şöyle dursun, dağdan işletme merkezlerine yansı bile nakledilemedl. Metre mikâbı (100 - 200) lira arasında bulunan bu tomrukların en aşağı yarısı dağlarda çürüdü veya kıymetleri yüzde yetmiş kayboldu.
Fakat kanun orman içindeki bütün toprakları da istimlâke tabi tutuyordu. İlk zamanlarda orman içinde bulunan ve orman tahdit komisyonlarında tarla olduğu tesbit edilen arazi, sahiplerinde bırakıldı. Veya bir arazi sahibi orman içinde de olsa mahkemeye başvurarak arazisinin orman olmadığım isbat ettiği takdirde arazisine sa-. hip olabiliyordu. Onu tasarruf ederek ziraatte kullanabiliyordu. Fakat bilahare bu içtihad da de-, ğiştirildi.
Dünkü yangın
Dün akşam üzeri saat 16 sıralarında Anafartalar caddesi Zafer sokağında bir yangın çıkmış ve bütün mahalle büyük bir tehlike atlatmıştır.
Ali fırtına isminde bir şahsa aif olan ve etrafı tamamiyle eski binalarla çevrilmiş bulunan bir D. D. T. imalâthanesi dün ani olarak tutuşmuştur. İmalâthanede mühim miktarda benzin ve gaz bulunduğu için yangın derhal genişlemiş vc bütün binayı sarmıştır. İmalâthane sahibi Ali Fırtına yangını söndürmek için kendisini alevlerin içine attığı sırada elbiseleri tutuşmuş ve vücudunun muhtelif yerlerinden yandıktan sonra güçlükle söndürülmüştür.
Yangın bir iki dakika içinde üst kata sirayet etmiş ve içerde bulunan kimseler kendilerini sokağa a-tarak muhakkak bir tehlikeden kur tutmuşlardır.
İtfaiye zamanında müdahale ederek yangının bütün mahalleye sirayetini önlemiş ve imalâthane ile ü-zerindeki ev içindeki eşyalarla birlikte tamamiyle yanmıştır.
Hâdisede ihmali görülenler ve yine yangının çıkmasında kasıt olup olmadığı hakkında savcılıkça tahkikata başlanmıştır.
Orman tahdit komisyonlarınca orman olarak sınırlandırılan saha içinde bulunan arazilerden ziaatte kullanılanlar da ormana katıldı. Ancak tapusu bulunanların Devletten bilahare bedelini almak hakkı kalıyordu.
Bu arada ne garabetler oldu. Meselâ Devletin bir de zeytinlikleri teşvik kanunu vardır. Hali araziye yeniden zeytin dikmek veya yabani zeytinlikleri aşılamak suretiyle yeni zeytin ağacı yetiştirecek vatandaşları bu kanun da teşvik eder Para yardımı yapılmasını sağlar, işte bu suretle mahallî ziraat memurlarının projeleri, tasdikli mii-sadeleri ve onların müsaadeleri üzerine her ağaç başına Ziraal Bankası kanalı ile üçer lira da para yardımı yapılmış olan bir çok vatandaşların zeytinlikleri bir kaç sene sonra, bir ormanın civarındadır, diye orman addedilecek kadaı tezatlar meydana gedli. Binlerce vatandaş bir taraftan Devletin para ile müsaade ve teşvik ve yardımda bulunduğu on yıllarca uğraşıp meydana getirdiği zeytinliklerin, öte taraftan yine Devlet tarafından orman diye elinden alınması karşısında duyduğu emniyetsizliği ye’si tasavvur kolaydır.
Bereket versin partiler vardı. Bereket versin önümüzdeki seçimlere iktidar partisine de artık milletin reyi lâzımdı. Muvakkaten bu gibi mıntıkaların tahdit işi durduruldu. Daha uzak bir zamana bırakıldı.
Öte taraftan, yeni içtihatlar karşısında tapulu, tapusuz bütün ekim arazisi dg orman diye tahdit edilen mıntıkaların içinde ve bitişiğine, ise onlara el konmaya başlandı Hakimlerin bunu mahallinde ted-kike bile salâhiyetleri kalmadı. Orman işletmelelerinden o arazinin orman tahdidi içinde olup olmadığı sorulacak, eğer cevap müs-betse köylünün arazisi ormana bırakılacaktır. Bu içtihat üzerine bugün orman içinde ve yakınında bulunan binlerce köy halkı aleyhine her yerde hazine ve orman i-dareleri dava açmış bulunmaktadır.
Dört, beş, on nüfus ailesi ile bu vatandaşlar evvelâ hayvanından mahrum edildi. Sonra ormanı işlemek hakkı kayboldu. Şimdi de tek geçim vasıtası olan elinde kalmış beş, on dönüm toprağı, müsadere gibi, bir komisyonun kararı ile e-linden alınmaktadır. Yüz yıllardan ben ekip biçtiği arazinin zaten çoğu tapusuzdur da. Şu halde yüzde doksan beşi, beş, on lira da olsa, toprağının bedelini bile almak imkânını bulamıyacaktır.
Gözlerinin içinde bütün bu mah-ı rumiyetleri birer parıltılı ışık ha-
Vakıa bu haberler, son alınan 1; bir kararla «telle» tekzip edil- 1 inekte ise de «Ateş olmıyan yer- ' den dııman çıkmaz» sözünde olduğu gibi, kimseyi inandırama-maktadır.
Anlaşılan, .bu idare âmirlerim- ' açık bono verilmiş ve «Ne ya parsan yap» denilmiş ki, çeşit çe- , şit yerlerden çeşit çeşit haberler gelmektedir. Meselâ Blngöldekl i ler, köylülere otuzar lira dağıta-rak gönülleri fethetmek istemiş 1 ler, fakat rûyi İltifat görememiş I lerdir. Tabii içlerinde bulunması lâzım gelen bazı açıkgözler, açık- j lan gelen bu «oy kirasını» almakta tereddüt etmemişlerdir amma.
ekseriyetin buna tenezzül etmediği de meydandadır. Çünkü, bizim «Çarıklı erkânıharpler» para-
nerede bulunduğunu sormuş ve propagandacılar buna ce-
vap verememişler ve iş bozulmuş. Osmaniye kazasında ise, mesele
başka cihetten ele alınmıştır. Gelen haberlerden öğrendiğimize göre, bazı hatırlı zevat ötede beride silâh filân atıp, ortalıkta bir tedhiş havası yaratmalarına mukabil, takibata uğramıyorlarmış! Ka-man’daki muamele de yine başkadır. Hanyeri köyün muhtarına va itlerde bulunulmuş ve köyünde Demokrat Partine kayıtlı kimseyi bırakmıyacağı vaadi alınmış ol malı ki, Akpıııar jandarma karakol kumandanı Aziz çavuş kendi sine gelmiş ve :
«— Kaymakamın emıi var. D. P. den istifa edenlerin listesini bucak
müdürüne bildireceksin, verilecek!»
v e rememftt'm* Ikın ısrarı yarşısnij^ yırtmağa mecbur olmuş!
Biliyoruz, bunlar, yarııı olmazsa, öbür gün tekzip edilecekler dir. Çünkü, alınmış bir karar var-
60 yaşındaki kadına tecavüz eden delikanlı 2 buçuk seneye mahkûm oldu
Bundan bir müddet evvel Hayma-1 - - -
nanın bir köyünde Bayram Bulut' line Selmiş ve çaresizliğin boğuk-isminde bir kimse Altmış yaşında I 1USU sesinde titreyen bir köylü ki bir kadına tecavüz etmiş ve sa- şunları söyledi: nık yakalanarak adalete teslim edil- — Orman kapımızın eşiğine ka mişti. dar geliyor. Hayvanlarımızı öl-
Bayram Bulutun duruşmasına dün dürdük. İşletme nakliyattan başka de birinci ağlı- ceza mahkemesinde devam olunmuş ve savcı sanığın ihtiyar bir kadına tarlada zorla tecavüz ettiği sabit olduğundan ve tanıkların ifadesine istinaden cezalandırılmasını talep etmiştir.
Mahkeme de savcının talebine u-yarak Bayram Buluta iki buçuk sene hapis cezası vermiştir.
Bayram Bulut henüz yirmi sekiz yaşındadır.
bize ağaçtan istifade ettirmiyor. Kaç kişide bu nakliyat için kâfi hayvan var ki., olsa da bu da üç aydan fazla sürmez. Şimdi de ço-lüğümüzün çocuğumuzun yiyeceğini bile zor yetiştiren topraklarımız elimizden gidiyor. Orman köyümü zü esarete koydu. Bizi de esir aldı. Bizi feraha çıkaracak bir yol arıyoruz.»
Vatandaşa hizmet edecek, onu zorluğun, iptidailiğin, sıkıntının e-saretinden kurtarmak gayesini güdecek tedbirlerin onu ve köyünü esir etmesi karşısında ne söylenir? ! ______,_______________________________ -- - 't etmek... ve var salonunda piyanoda Midhat Fen- dedikleri gibi, feraha çıkaracak yo-men ve keman Liko Amar’in iştira*. lu milletçe aramak..
kile bir konser verilecektir. Sıtkı YIRCALI
Konser
Devlet Konservatuvarı 26 Mart 1950
Pazar günü saat 16 da konservatu-1 Beklemek ve ümit
Fakat, bütün bunlar, yalanlamalara rağmen, verilmiş bir emrin mevcudiyetini belli etmiyor mu? Bilmeyiz ama, bize öyle geliyor! Bkalım, günler ilerledikçe daha neler göreceğiz?
Hikmet YAZICIOĞLU
XI
Benim yanımdan çıktıktan sonra, Martins bir meyhaneye gidip körkütük içti. Hattâ orada hızını alamayıp bir başka, üçüncü sınıf tan bir kabareye dalıp orada da içti. Sek, içki kafasını döndürüyor, şiddetli bir kadın arzusu veriyordu. Gecenin geç saatleriydi. Tram vaylar işlemiyordu. Martins, kafasında Anna’ya gitmek fikri sabiti-le yürümeye başladı. Romantik duygular İçinde değildi. Harry’niıı sevgilisile yatmak istiyordu. İlk anlarda gayet şiddetli arzular 1-çüıdeydi, fakat, karlı, ayaz gece yumuşama başladı. Bu sefer, şehevî hislerden, hüzün, ebedî aşk, vazgeçiş gibi duygulara geçti.
Anna’nın odasına çıkan merdi venlerî tırmanırken saat sabahın üçüne gelmişti. Hemen hemen ayılmış gibiydi. Şimdi kafasında tek bir fikir varili: Harry'nii) içyüzünü Anna’ya olduğu gibi an latmak. Hakikati öğrendiği zaman belki de Aııııa, ölünün, üzerine abanan hatırasından kurtulacak tı. Bu takdirde Anna’yı elde etmek şansını kazanacaktı. Anna kapıyı açıp da gecenin o saatinde karşısında Martins’İ görünce hay 11 şaşırdı.
Demokrat Parti Şükriye
Ocağı Başkanlığından:
Şükriye ocağına kayıtlı arkadaşların 21/3/1950 Salı günü saat 29 de 4 No. lu bucak binasında fevkalâde toplantıya teşrifleri rica olunur.
İdare Kurulu
Adres: Nâzımbey mahallesi Sergi sokak No. 3.
Otomobil ve traktör sahiplerine müjde Her çatpa grank mili hassas ola-sas olarak taşlanır. Bilumum silindir rektifiyesi sibob ve yuva taşlama işleri, komple motor tanidri kısa bir zamanda yapılır.
NOT: Yapılan işler garantilidir. Kardeş Atölyesi Çankın caddesi No. 117 Kal-ser-Frazer garajı içinde Ankara (527)
— Anna, hor şeyi öğrendim! dedi.
Annaı
— Girin, dedi, bütün evi ayağa kaidırmıyalım.
Genç kız sabahlıkla idi. Yatak haline sokulmuş divanın altüst ■ lüğü Annanın iyi bir gece geçirmediğini gösteriyordu. Martins, odanın ortasında ayakta dikiliyor, ne diyeceğini şaşırmış vaziyette görünüyordu. Genç kız:
— Ne oldu, ne var? dedi. Bir müddet için benimle temas etini-yeceğinizi söylemiştiniz. Yoksı, polis mi arıyor?
— Hayır.
— Koch’u siz öldürmediniz değil mİ? • ««
— Hayır.
— Sarhoşsunuz galiba?
— Biraz.
Tatsız tatsız cevap veriyordu. Ziyaret umduğu gibi gitmemişti.
— 32 —
Âdeta hiddetli bir sesle:
— Affedersiniz! dedi.
— Niçin? Az miktar içmekten ben de hoşlanırım.
— İngiliz pollsile temas ettim. Onlar benim suçlu olmadığıma eminler. İşini iç yüzünü de onlardan öğrendim. Harry kaçakçılık yapıyormuş; hem iğrenç bir kaçakçılık.
Sonra:
— Değmez, diye ilâve etti. Siz de ben de aldanmışız.
— Her şeyi olduğu gibi anlatın bana, dedi.
Yatağın üstüne oturdu; Martins, üzerinde hâlâ o daktilo edilmiş piyes kopyasının durduğu masanın yanında, ayakta, hafifçe sallanarak anlatmaya başladı. Hayli karışık konuştuğunu, kendisine çok tesir eden menenjitli çocuk-
ları sık sık diline doladığını tahmin ediyorum. Sözlerini bitirince ikisi de epeyi bir müddet sustular. Neden sonra Anna:
— Bu kadar mı? diye sordu
— Bu kadar.
— Bunları size anlattıkları zaman içmemiştiniz değil mİ? Bii tün bunların doğru olduğuna kani misiniz?
Martins acı bir sesle:
— Maalesef, dedi, doğru, işte bizim Harry buymuş.
Annaı
— Şimdi, dedi; iyi ki ölmüş diyorum. Senelerce hapishane köşelerinde çürümesine tahammül e-demezdim. Martins:
— Fakat, nasıl oluyor, nasıl o-luyor da, Harry, sizin Harry’nlz, benim Harryim bu işlere karışa biliyor! dedi. Sonra yeisle devam etti: Bizim tahayyül ettiğimiz Harry, hiç bir zaman mevcut ol
mamış demek; sizin ve benim saf lığımız, budalalığımızla eğlenir dururmuş meğer!
Annaı
— Belki dedi, ne olur? Ne çıkar? Oturun! Üzmeyin kendinizi.
Martins, kızı teselli etmeyi düşünürken aksine, kız Martins’İ teselli ediyordu. Sözlerine şöyle de vam elti:
— Yaşasaydı, dedi, belki bize her şeyi izah edebilirdi. Onun 1 çin biz yine onu bildiğimiz Harry olarak lıatırlıyalım. Bir insanda bilmediğimiz öyle taraflar, öyle şeyler gizlidir ki. En sevdiğimiz, tapındığımız insanlasın bile İyi tarafları yanında ne kadar kötü tarafları vardır. Hepsini hesaba katarak severiz.
— Menenjitli çocuklar.
Anna biraz sinirli:
— Bırakın Allahaşkma, dedi, insanları hayalhanenizde icad e-dip duruyorsunuz. Harry yaşa -yan, gerçek olaıı bir varlıktı. Sadece sizin kahramanınız, benim de âşıkun değildi. Her şeyden evvel bir insandı; Harry idi. Harry de kaçakçı imiş, İğrenç, kötü işlere karışmış. Ne yapalım? Ama bir taraftan da sizin ve benlin tanıdığımız adamdı. (Devamı var)
En iyi gıda zeytindir
Bir kilosu
110 kuruş
nurma Zeytin ancak
Yozgat Pazarında bulunur
Yeni hâl No. 13 - Tel: 12766
Zayi
Polatlı, Yeni Mehmetli nahiyesi nüfus memurluğundan aldığım nüfus cüzdanımı kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Karsok köyünden Rıza Gence (5221
İNGİIİZCE ve FRANSIZCA
Dersleri
Telefon: 15315
'ffilMİ'MİıRırlMlıffiıfilMınrıııiıııl
5
Tito'ya hücum
ominform tarafından afaroz edildiği tarihten beri, Yugos
lav diktatörüne karşı yöneltilmedik tehdit kalmadı. 8 adet peykini etrafına toplayan Moskova; milliyetçi -inhiraflar, la ittiham olunan bu komünist devlete atıp tutuyor. Yugoslavlar da fırsat buldukça Kremlin idarecilerini Marxiste kaidelerden sapmış olmakla suçlandırmaktan geri kalmıyorlar.
Bütün ıbu kavga devam ederken, dün de Tito aleyhine Makedonya’da bir isyan hazırlanmakta olduğuna dair haberler geldi. Bu gibi haberler yeni değildir. Kominform il( Belgradın arası açıldıktan sonra, Sovyetlerin, milletlerarası silâhlı bir ihtilâfı dâvet etmemek mülâha-zasiyle, Tito rejimini içeriden yıkmağa çalışacakları, zaten bir çok müşahitler tarafından ileri sürülmüş bulunuyordu. Ruslar, belki de bu teşebbüslerinde muvaffak olacaklardır. Yahut, —bizim kanaatimizce— buna asla teşebbüs etmiye-ceklerdir, çünkü Tito, her şeye rağmen, Güney Doğu Avrupada iki zıt sistem arasında hem bir tampon, hem de gelecekte komünizmin ilk kalesidir.
Bundan başka, Yunanistanın belini doğrultması üzerine Arnavutluğu da kaybetmiş olan Rusyanm Adriyatik ve Doğu Akdeniz kıyılarında güvenebileceği tek memleket yine Yugoslavyadır. Bu itibarla, denebilir ki, eğer Balkanlarda bir komünist tahriki vukubulacaksa, bu, dünkü haberlerin yorumladıkları gibi Makedonyada, Tito’yu devirmeğe ve Yugoslavyada rejimi, bel ki Sovyetler için tehlikeli olabilecek bir surette değiştirmeğe matuf değildir. Sovyetler, zaten bir Makedonya birliğine eskiden beri muarızdırlar. Hatırlarda olduğu gibi, Dimitrof ile Tito, 946 da böyle bir plân tasarladıkları için Kremlin tarafından tekdir edilmişlerdi. Mos-kovanın. fikrini almadan birtakım oyunlara kalkan ıbu iki diktatörden birinin 947 Kasımında afaroz edilmesinde, diğerinin de Rusyanm -belli*olmıyan» bir yerinde vefat etmesinde bu tasarının yeri ve rolü olmak gerektir.
O halde, bir yandan genel olarak kominform ve Tito münasebetleri, Titodaa Rus.?'a,un
de tutulacak olursa, Üsküp'Ue b?r-hangi bir hareketin başgöstermesi beklenemez.
Bizim kanaatımızca, dün gelen haberler, yalan değil fakat belki de yanlıştır. Bir isyan hareketi için Bulgaristana girmiş oldukları söylenen Rus subayları Iştip’de değil, olsa olsa Gümülcine ve Dedeağaç-ta gürültü çıkaracaklardır. Zira, Yugoslavya, Arnavutluk ve Yuna-nistanın, Rusya muvacehesindeki malûm durumlarını fırsat sayan Bulgaristan, sızlanmaya başlamıştır. Bulgaristanın asırlardanberi güttüğü iddia, Akdenize inmektir. Hattâ bu iddiayı 16 Temmuz 1947 de Dimitrof resmî bir talep olarak ortaya atmış ve -burada Yunanlıların işi yoktur... Burası Bulgardır...» diyecek kadar ileri gitmiştir.
Şimdi, Yunanistanda sola kayan istikrarsız bir hükümetin bocalamaları arasında birtakım entrikalar çevirmek zamanı gelmemiş midir? Bu hükümetle veya bu hükümete mensup gibi görünen bazı üyelerle bazı anlaşmalar yapılamaz mı? Bu suretle, hem Sovyet Rusyanm, Yu-nanistandaki istikrarsızlığı devam ettirmek arzusu, hem de belki, Bul-garistanm deniz havasına olan asır Iık ihtiyacı tatmin edilemez mi?
Bizim kanaatimizce, bugün için Balkanlara vurulacak bir komünist darbesi asla Makedonyada vukubul-mıyacaktır. Bu darbe ancak Batı Trakyadan vurulabilir.
Yalnız şu hususu da hatırlamak lâzım gelir ki mezkûr bölgede halk yüzde seksen nisbetinde müslüman-dır.
Mücahit TOPALAK
Suikastcilikle itham edilen Amerikolılar
Vaşington, 20 a.a. (United Press) — ’ uç Lâtin Amerika devleti memurları dün topraklarında komşu hükümetleri devirmeğe matuf suikast hareketlerine müsaade ve bazan da yardım etmekle ittiham edilmişlerdir.
Bu ittiham geçen Ocak ayında Birleşik Amerika devletleri teşkilâtı konseyi tarafından Karaib bölgesindeki suikast ve mukabil suikast hareketlerini tahrik etmek üzere teşkil edilmiş, 5 devlet temsilcisinden mürekkep olan komisyon tarafından yapılmıştır.
Komisyon Uruguay, Kolombiya, Bolivya, Ekvator ve Birleşik Amerika temsilcilerinden müteşekkildir.
İki Elçi Isianbulda
İstanbul, 20 a.a. — Yeni Brüksel elçimiz Nedim Veysel İlkin ile Peşte elçimiz Celâl Hazım Tepey-ran bu sabahki ekspresle Ankara’dan şehrimize gelmişlerdir.
Bir gazeteye göre
Baltık sahilleri tahkim ediliyor
Ruslar Battık memleketleri halkım Sibiryaya sürüyor
Londra, 20 (Nafen) — Economist gazetesi Baltık memleketleri ahalisinin vaziyeti hakkında yazmış olduğu makalesinde bu memleketlerin ahalisinin Rusyanm Kuzey mıntakalarından gelen ahali ile tebdil edilmekte olduğuna işaret etmektedir. Bilhassa Baltık memleketlerinde Rus isimlerine fazla tesadüf edilmekte ve ayni zamanda kollektif köylerde yalnız Rus isimleri dikkat nazare çarpmaktadır. Rus lisanı Baltık memleketleijrnde hâkim bir mevkide bulunmaktadır.
Baltık memleketlerinden gelen Almanların anlattıklarına göre, halk Doğu Siberyaya sevkedilmek-te ve bunların yerine de Ruslar yerleştirilmektedir. Bununla beraber Economist’in yazarına göre, Baltık ahalisi bunu kolaylıkla kabul edecek durumda bulunmamaktadırlar. 1914 senesinde Rus müstevlilerine kaT§ı hareket eden çeteler mevcut idi.bugün de ayni çe-
Japonyaya bir
Japonya ile komünisf Çin anlaşmalı imiş
Tokio, 19 (Nafen) — Tahmin e-dildiğine göre, Japon dışişleri bakanlığı Ruslar tarafından gayri resmî olarak yapılmış olan teklifleri tetkik etmektedir.
Bu tekliflere göre, Kuril adaları tamamiyle Japonlara terk edilecek ve buna mukabil de Japon-lar ile komünist Çin hükümeti muazzam bir ticarî anlaşma yapacaktır.
Bu iki teklifin gayesi Japonlar ile Birleşik Amerikanın arasını açmak suretiyle Rusya tarafından geniş bir propaganda hücumudur.
Diğer taraftan öğrenildiğine göre, Japon diplomatik çevrelerinin Kanaati ise Birledik Amerikanın da Japonya ile sulh anlaşmasının imzalanması hususunda gayret sarf-ederek Rusların bu hareketine mani olmaktadır.
Bunun en mühim delili ise başkan Truman’ın Uzak Doğudaki hususî elçisi Dr. Philip Jessup'ın seyahatini yarım bırakarak acele olarak Vaşington’a dönmesidir. Amerikan hükümet adamlarına göre Rusyadan hariç olarak Japonya ile yapılacak bir sulh anlaşması A-merikanın Uzak Doğudaki mevkiini kuvvetlendirecek ve Rusyanm komünist Çin ile olan münasebetlerini güç bir duruma düşürecektir.
Görüldüğüne göre, Uzak Doğudaki soğuk harp Amerika ile Rusya arasında inkişaf halindedir.
Hindistanda kargaşalık
Yeni Delhi, 20 a.a (United Press) — Eski Delhi’de Pazar gecesi vu-kubulan karışıklıklarda 2 kişi ölmüş ve 19 kişi yaralanmıştır.
Londrada toplanan 42 sosyalist
Londra, 20 a.a. (Lps) — Avrupa-nın bütün demokrat memleketlerinden gelen 42 sosyalist hafta tatilinde Hastings’de toplanmışlardır. Sovyet kontrolü altındaki kominformun faaliyetlerini ifşa e-den demeçlerin yakında yayınlanacağı bildirilmektedir.
Serbest Fıkra
Bir tavzihte benden!
£ eçi“ listeleri askıda bulun-** duğu müddet zarfında elimizden geldiği kadar, D. P. çevrelerinin şikâyet ve itirazlarını aksettirmeğe çalıştık. Askı müddetinin başladığını ve bitmek ü-zere olduğunu günlerce ilân ettik. Muhtarlıklarda, itirazların kaydedileceği defterlerin, kanundaki sarahate rağmen, mevcut olmadığını belirttik. Seçmen listelerindeki isimlerin eksik ve hazan da yanlış olduğunu yazdık. Hattâ bir misal olarak, İçişleri Bakaniyle sayın refikalarının i-simlerinin listeye yanlış olarak geçirildiğini ve yalnız D.P. Çankaya Bucağının 89 kişilik itiraz listesine, Bakanla eşinin de ithal edildiğini ve bu suretle muhtarlığa verildiğini bildirdik.
Gerek gazetemiz, gerek D. P. Çankaya Bucağı bu çalışmalarında particilik gibi dar bir zihniyete asla kapılmadı. Çünkü bahis mevzuu olan şey, bütün
teler faaliyet halindedir.
Diğer taraftan Baltık ahalisi Ruslar arasında bilhassa “ rek çiftliklerin idaresi çetin mücadeleler olmaktadır.
Sanayi sahasında da Baltık’m istiklâli tamamen Ruslar tarafından kaldırılmıştır. Tatbik edilmekte o-lan sistemi, tamamiyleRuslann arzularını tatmin edecek bir sistemdir.
Baltık memleketlerinin Ruslar tarafından işgali askerî bakımdan büyük bir kazanç teşkil etmektedir. Bu sayede Ruslar Baltık Denizinde denizcilikte hâkimiyeti ellerine almışlardır. Ayni zamanda bir çok büyük şehirleri de ellerinde bulundurmaktadırlar. Ruslar durmadan Baltık sahillerini tahkim etmektedirler. Rigada Ruslar kuvvetli bir bahri üs inşa etmişlerdir. Estonya sahillerindeki adalarda da deniz u-yeni
ile müşte-hakkında
çakları ve destroyerler için üsler inşa edilmektedir .
Amerikalı
Rus Casusu
Bir doha dönmemek üzere Ruıyaya gidiyor
Nevyork, 20 a.a. (Reuter) — Sovyetler hesabına casusluk yapmaktan sanık Birleşmiş Milletler eski memurlarından Valentin Gubiçev, bir daha Birleşik Amerika’ya dönmemek üzere bugün vapurla Sovyet Rusya'ya hareket edecektir.
Vaşington, 20 a.a. (United Press) — Pazar günü bildirildiğine göre, ticaret bakanlığı, ihanet suçundan beraat ettikleri halde 27 memuru hâlâ zan altında tutmakta ve mahrem malûmatı onlardan saklamaktadır.
Bunlara ilâveten halen sorguya çekilmekte olan diğer 6 memur da şüpheliler arasındadır.
Bakanlığın, bu memurların ne derece dürüst oldukları hususundaki tahkikat raporu, temsilciler meclisi tahsisat tâli komisyonu tarafından tenkid edilmiştir. Komisyon başkanı John J. Roeney, dışişleri bakanlığının yıkıcı hareketlerde bulunan memurlarından temizlenmiş bulunduğunu, fakat u-mumî efkânn ticaret bakanlığım tamamen komünistlerle dolu sandığını bildirmiştir. Temsilciler meclisi, federal tahkikat bürosu tarafından takip edilmekte olan yıkıcı hareketlere tevessül suçundan şüpheli 369 memurun mevcut olduğunun ticaret bakanlığınca verilen ifadede bildirildiğini açıklamaktadır. Bunların arasında 273 ü beraet etmiştir. Fakat 27 si hâlâ şüphe altındadır.
Avrupa tediye birliği onra, 20 a.a. (Lps) — Avrupa tediye birliği meselesinin girdiği çıkmaza bir hal çaresi bulunması hedefini güden Ingiliz teklifleri Marshall Plânını imzalayan memleketlerin maliye bakanlıklarına sunulmuştur.
Alan Kirk Atinaya gitti
İstanbul, 20 a.a. — Birkaç gün-denberi şehrimizde bulunan Birleşik Amerika’nın Moskova büyük elçisi Alan Kirk, bu sabah saat 9 da I özel bir uçakla Atina’ya gitmiştir.
Yazan: ——
I Sarıçizmeli
vatandaşları taraflı tarafsız her keşi alâkalandıran bir vatan me-seleslydl; yâni seçhııdi...
Fakat ne diyeceksiniz; bu kadar iyi niyetle yapılan ikazlara rağmen, bari idari makamlardan yanlışlıkların düzeltilmekte ve ve eksiklklerin tamamlanmakta olduğuna dair ferahlatıcı bir anlayış karşılığı görseydik... Ne gezer, onu da görmedik! D. P., ken dişine bu işi ne kadar iş güç ve dert edindiyse, idari makamlar da meseleyi o kadar hafife almakta devam ettiler. Hiç bir zaman, meseleyi lâzım geldiği kadar ehemmiyetle ele almadılar. Üstelik ıbir de muhtarlar vasıta-siyle gelişi güzel tekzipler yollayarak, güya listelerin kusursuz bir şekilde tanzim edildiğini anlatmağa kalktılar...
Allah emeklerini zayi etmesin !
Çocuk Esirgeme Kurumıı-□un balosu, pek parlak olmuş!
Ben de gazetede resimlerini gördüm : Hakikaten fraklar pek ş.k, tuvaletler pek parlaktı!
Fakat, İngiliz ve Amerikan kadınlarının gayretlerini de an lata anlata bitiremiyorlar; bizim ev sahibi bayan efendilerimize hep yol göstermişler! Böylece, Eskişehire epey bir yardım sağlanmış...
Türk, ecnebi herkesten, Allah razı olsun, Memlekete misafir gelen. Iturbi bile bir konser tertipledi. Ayrıca 2000 liraya bilet alarak konserin bütün hasılatını Eskişehire teberru etti...
Bu manzarayı görünce, hata ve ihmallerimizin cezasını, sade Türk halkına değil, ecnebilere de çektirdiğimize insan ayrıca esef ediyor! — A. F.
Amerikan yardımını protesto eden avukat Saygon, 20 a.Q. (Afp) — Vietna-ma Amerikan yardımını protesto maksadile dün Saygon’da tertip edilen nümayişin belli başlı tahrikçisi avukat Huitho, gece başbakanın emriyle tevkif edilmiştir.
Mısır Harbiye Bakanına verilen salâhiyet
Kahire, 20 a.a. (United Press) — Pazar günü resmen bildirildiğine göre, Mısır hükümeti, bakanlaT kuruluna müracaat etmeden harice askerî heyetler gönderebilmesi hususunda harbiye bakanına salâhiyet vermiştir.
Bu kararın askerî heyetler tarafından tam bir ketumiyet muhafaza edilmesi maksadiyle alındığı a-çıklanmıştır.
Palermoda beş kişi tevkif edildi
Roma, 20 a.a. (Afp) — Bugünkü .İl tempo» gazetesi, büyük bir askerî casusluk işinin meydana çıkarılmasından sonra, Parlermo’da biri sivil, dördü asker olmak üzere beş kişinin tevkif edildiğini haber vermektedir.
Bir komünist teşkilâtı olan «İtal-yalı taraftarlar millî teşkilâtı» Palermo merkezinde yapılan araştırmalarda Sicilyanın savunmasına ait vesikalarla kışlalar, hava limanları, cephanelikler ve yakıt depolarının yerlerini gösterir haritalar ele geçirilmiştir.
Italyada Komünistlerle Faşistlerin mücadelesi
Roma, 20 a.a. (United Press) — Şiddetli bir dinamit infilâki dün Roma’nın 130 mil Kuzey Doğusunda Falignoda kâin İtalyan yeni faşist partisi genel merkezinin damını uçurmuştur.
İtalya’daki polis kuvvetleri komünistlerin yeni emniyet tedbirlerini protesto edecek toplantılar yapması ihtimali karşısında hazır bulundurulurken bu infilâkın vu-kubulduğu bildirilmiştir, fakat bu toplantılar yapılmamıştır. İçişleri bakanlığında endişe ile beklenen hadiselerin geç vakte kadar cereyan etmediği bildirilmiştir.
Komünist Çine giden Çek ticaret heyeti
Pekin, 20 a.a. (Lps) — Bir Çek ticaret heyeti, Çin komünist hükû-metile görüşmek üzere Pekin’e gelmiştir.
Kominformun diğer memleketlerinden de buna benzer heyetlerin yakında Pekine gelmesi beklenmektedir.
— Erişirgil ve refikasını listeye kayıtlı imişler!
Evet, ama nasıl kayıtlı imişler! Kanunun emrettiği şekil ve usule uygun olarak mı? Kanunun sarih hükmüne göre, soyadı, baba adı, doğum yeri, a-caba listeye geçmek icabetmez miydi? Yoksa bakanlarımız için böyle bir mükellefiyet yok mudur? Belki de, kendileri böyle bir zanna düşerek, yanlışlığın tashihine kalkışmazlar ve sandık başına öylece giderlerdi! ..
Fakat biz memnunlukla aldığımız bir haberi kendilerine burada tekrar açıklayalım : Bakanlıklarını alâkadar bu mühinı meselede D. P. Çankaya Bucağı lâ-zımgelen tertibatı alınıştır :
16.3.1950 tarihinde 187/95 sayılı bir tezkere ile, sayın Bakanımız ve refikaları ikaz edilmişler ve böylece kendilerinin seçmen hak lan temin olunmuştur! Bir üçüncü defa olmak üzere keyfiyeti açıklarız!
HER GÜN BİR HÂDİSE;
Mutlaka yürümek istersen baba...
Yirmi beş yıl ara ile bacaklarını kaybeden adam nihayet...
Ben de emeklilik hakkımı kazanamadım diye üzülüyordum ■ Halbuki . oğlum geldi... Torunlarım, gelinim ve ben.. - Düğün ne zaman? - Bir düzüne emzik.
■ I ER gece bir lokomotif düdük Im-iH çalarak ve homurdanarak bir ™ ® hastane odasına girer. Hasta, avazı çıktığı kadar bağırmıya başlar. Lokomotif geçip gider. Hasta ter içinçjp, bitap bir halde yatağına serilir. Bu, Bouchart adlı bir şimendifer işçisinin mutad kâbusudur. Bouchart, yirmi dört sene evvel sağ ayağını tren altında bırakmıştı. Şimdi sol ayağını da yine tre ne kurban vermiş bulunuyor.
İlk kaza...
Bouchart, ilk ayağını 1926 da, makaslar arasına kaptırmış ve lokomotif, resmini gördüğünüz zavallı işçiyi altına alarak bir müddet sürükledikten sonra, bir bacağını kopararak kenara fırlatmıştır. O tarihten bu yana, tek bacakla yaşıyan işçiye depolarda, gücüne göre bir iş verilmiş ve, oldum bittim çalışkan bir adam olan Bouchart, her sabah saat altıda vazifesi başında is-batı vücut etmiye başlamıştır. Vazifesi, lokomotiflerin tamir olunmak üzere çekildikleri deponun ö-nünü temizlemek ve çıkış raylarının düzgünlüğüne nezaret etmektir.
Bouchart, genç yaşta, kendisine bir çocuk veremeden ölen karısının mateminden sonra bir daha evlenmemiş, buna mukabil, karısının akrabalarından Raymond Freville adlı bir çocuğu evlât edinerek, tahsil ve terbiyesi için gereken parayı pek de dolgun olmıyan maaşından ayırmıştır. Delikanlının şimdi nerede olduğu bilinmiyor. Bazıları, Ameri-kadar Coca Cola ticaretine daldığını, bazıları da Afrika’da fırın açtığını söylüyorlar.
Bouchart, yaptığı iyiliğin karşılığını bekliyecek adamlardan değildir Kendi işine devam ediyor. Tek bacağı ile hayatın yükünü iyi kötü kal dırmıya uğraşıyor. Ve nihayet, geçen ayın on altısında, deponun çıkış yerinde mutad vazifesini başar-mıya çalışırken, depodan bir lokomotif çıkıyor. Gürültü pek fazla, Bouchart lokomotifin, yani yirmi dört yıl evvel birinci bacağını kesip almış olan âletin, üzerine gelmekte olduğunu işitmiyor. Canhıraş bir feryat... Tekerlekler arasında sürüklenen bir vücut... Koşan arkadaşlar...
İkinci ayak da gitti....
Bouchart’ı lokomotifin altından çıkardıkları zaman, hiç bir şeye ben zemiyen bir kan ve et yığını halinde idi. Sol ayağı sallanıyordu. Arkadaşları onu ölmüş zannettiler. Has taneye kaldırıldı. Cerrah, hastanın yaşıyabilmesi için sol ayağın mutlaka kesilmesi lâzım geliğini söylüyordu.
Yirmi beş yıl fasıla ile jki bacağını da tren altında kaybeden bu adamın garip ve hazin macerası, bittabi bütün gazetelere sirayet etti. Radyolar, talihsiz Bouchart’ın macerasını nakletmeye başladılar.
Baba, dayan, geliyorum....
Bu arada, hayatından hemen hemen ümit kesilmiş olan işçinin yattığı hastane müdürlüğü, Bouchart adresine şöyle bir telgraf aldı: «Baba, dayan, geliyorum...»
Bouchart’ın yetiştirmiş olduğu Raymond Freville, haberi radyodan duymuş ve derhal uçağa atlamıştı. Delikanlı şimdi büyük bir endüstri şebekesinin başında bulunuyordu. Kısa bir zamanda menzili maksuda erişti, ama, doktorlar, çok ağır bir durumda olan, ve yazının başında da söylediğimiz gibi, üzerine doğru gelen lokomotiflerin kâbusu ile perişan bulunan hastanın fazla heyecana tahammül edemiyeceğini ileri sürerek, genç adamı, bir müddet babalığı ile görüştürmediler.
Nihayet büyük randevu gelip çat tı. Delikanlı, iki ayağı da kesilmiş bulunan babasının yanına girdi. Re simde görüldüğü gibi bir heyecanlı sahne oldu...
Mutlaka yürümek istiyorsan...
Baba oğul arasında geşen konuşmanın ancak bu kısmı işitilmiş: • Mutlaka yürümek istiyorsan, baba, sana benim bacaklarımı verebilirim. İlim ve fen şimdi çok ilerledi. Benden çıkarıp sana takabilirler...»
— Peki, o zaman sen ne yapar-
— Hiç... otururum... Ben mllyo-
Iki ayağı kesilen baba ile oğlu buluşuyorlar.
zaman?... Beni çağırmazsanız hatırım kalır... Çünkü sizin bu aşk macerasının kahrını, yaralı halimde en çok ben çekmişimdir.. Evlen kızım, evlen... Çoluk çocuk iyi şey vesse-lâm...
Ve, işin hoş tarafı, Bouchart’ın tahmini veçhile, o meşhur asistanla hemşire, nişanlanmışlar. Bouchart’ı da davet etmişler. Bouchart. genç nişanlılara çok orijinal bir hediye götürmüş: Başkalarının görmemesi için, bir kutu içinde bir düzine emzik. iii
nerim, baba... Ama bak, sana bir teklifim var: İstersen sen otur da, seni torunların gezdirsin...
Bunun üzerine, Bouchart, «Ben de meraklanıp duruyordum, dedi. Bir Nisanda tekaütlüğe hak kazanacaktım. Fırsatı kaçırdım diye...
Bouchart, hastaneden, gelininin ve üç torununun yardımı ile çıkıp mükellef bir sayfiye evine gitti. Hastaneden çıkarken o kadar neşeliymiş ki, kendisine bakan hastabakıcılardan birine söz atmış: .Fingirde diğiniz o sarışın asistanla düğün ne
Aydın ve Bursada yapılan toplantılar
ve zaman, zaman ulvî hâdiselere sahne olmuştur.
Malî rapor oifunup kabul edildikten sonrfa, dilekler bahsine geçilmiş ve bunu müteakip seçim gününün yaklaşmış olması nazara alınarak konuşmaların yalnız seçim mevzuu üzerine teksif edilmesi kararlaşmış ve hakikaten haşmetli bir hava içinde güzel konuşmalar yapılmıştır.
Bilhassa İnegöl delegesi Kâzım Akayın konuşması il kongresini birinci büyük kongrenin ideali ve a-teşin seviyesine çıkartmıştır.
Bu konuşmadan sonra, kongre, Zafer gazetesi Başmuharriri Mümtaz Faik Fenik’e kongrenin selâm ve sevgilerini bildiren bir telgraf çekilmesi kararını almıştır.
Şarkikaraağaç’ta parti faaliyeti
Şarkikaraağaç, (Hususî) — Şarki-karaağaçtan alman haberlere göre; İspartanın bu ilçesinde Demokrat Parti teşkilâtı artık tamamlanmış bulunmaktadır. Karaağaçlılar ilçelerinde parti teşkilâtını kurmak için elli kişilik bir heyet halinde mesai sarfetmişler; ve kısa bir zamanda he men bütün vatandaşları parti saflarına almışlardır. Bu geniş faaliyeti gören Halk Partisi müfettişinin de boş durmadığı bu arada D. P. nin ilçede kuruluş günü münasebetiyle tertip ettiği mitingine mukabil bir mitingle mukabele etmek istediği anlaşılmaktadır.
Fakat Halk Partisinin bu davetine ancak bir iki yüz Halk Partili katılmıştır. D. P. nin kuruluşu münasebetiyle tertip olunan mitinge ise civardan 22 otobüsle gelen vatandaşlarla beraber en aşağı beş bin kişilik bir topluluk katılmıştır. Karaağaç halkı büyük bir heyecan ve neşe içinde D. P. ye yazılmaktadır. Aza adedi günden güne kabarmaktadır.
Maraş Valisinin feli
Maraş Valisinden aşağıdaki telgrafı aldık :
• Zafer gazetesinin 14/3/950 tarihli nüshasında İdarî baskı Maraşta şiddetlendi başlıklı yazıda verilen haberler tamamen asılsız ve uydurmadır. Hiç bir vatandaşa kanun hükümleri dışında muamele yapıl mamıştır. Nitekim haberde de bu iddiayı teyid edecek bir misal de gösterilmemiştir. Hakikate uymıyan bu haberin Matbuat Kanunu hükümlerine uyularak tekzip olunmasını saygıyla rica ederim.
Özel Kalem 127 sayılı Maraş Valisi Nurettin ÖZÇOLAK
Aydın, (Telefonla) — Demok-rap Parti Aydın kongresine dün sabah Adnan Menderes ve Feyzi Lûtfi Karaosmanoğlunun iştirakiyle devam edilmiştir.
İlk olarak idare heyeti seçimi yapılmış ve müteakiben Feyzi Lûtfi Karaosmanoğlu bir konuşma yapmıştır. Feyzi Lûtfi Karaoğmanoğ-ludan sonra kürsüye gelen Adnan Menderes ezcümle şunları söylemiştir;
— «Seçimlerin arifesinde bulunuyoruz, reylerin sandıklara atılacağı gün çok yaklaşmıştır. Görüyorsunuz ki memleketimiz maddî ve mânevi sükûn içindedir. Seçim mücadelesinin böyle bir hava içinde geçeceğini ümit etmek yerinde olur. Bu sükûtu ancak hükümet ve iktidar bozabilir.»
Adnan Menderes bundan sonra seçimlerde yapılacak sabotajlar hakkında izahatta bulunmuş ve bunları söylerken üzüntü duyduğunu belirtmiştir. Bu konuda sözlerine devam eden Menderes:
— «İktidar partisi tasavvurları hakkında da aldığımız bazı malûmat vardır; bunların doğru olduğuna inanmak istemiyoruz ve hattâ bunları açıklamaktan büyük bir ü-züntü duymaktayız. Çünkü seçimlerde iktidarın tasavvurlarına dair bize söylenenler cidden elem vericidir. Meselâ seçim günlerinde yer, yer benzin bulundurulmaması ve motörlü vasıtaların işleyememesi ve bununla bizleri vasıtasız bırakmak gibi tedbirlere başvurulacağı haber veriliyor. Yine seçim günlerinde memlekette bir kâğıt buhranı yaratmakla neşir ve ilân imkânlarının tahdit olunacağı söyleniyor. Daha başka türlü de sabotaj hareketlerine başvurulacağı bu haberler cümle-sindendir.
İktidarın seçimleri kazanmak maksadiyle geniş ölçüde para kullanacağı ve para ile vatandaşları iğfal etmeğe çalışacağı söylenenler arasındadır. Bunların tesiri tamamen menfi olacaktır. Türk vatandaşının vicdanı para ile satın alınacak bir mata değildir.
Tekrar ediyorum ki bunlara inanmak istemiyoruz.»
Bundan sonra Adnan Menderes sözü Demokrat Partinin içinde son zamanlarda ihtilâf olduğuna dair çıkan söylentilere getirmiş ve Demokrat Parti mensuplarının dalma maddi ve mânevi fedakârlıklarla partiye girdiklerini ve Demokrat Parti mayasının fedakârlık ve feragat hamuru ile yuğurulduğunu söylemiştir.
Bursa, ( Telefonla ) — Demokrat Parti il kongresi dün de sabahtan akşama kadar devam etmiş
ZAFER
n -3-1*5»
Sayfa : i
DİLEKLER
İltimas
Kulisten notlar
(Beyhude değildir Franzes!.. Ne Falcıların verdiği
(Beyhude değildir Franzes!.. Ne Falcıların verdiği koyıptan haberler, nede İsa ve Meryem bizi Türklerin elinden kurtaramaz !..)
Göğsünde iri bir haç taşıyan Patrik Gregoriyus aycğa kalktı
koyıptan haberler, nede İsa ve Meryem bizi Türklerin
elinden kurtaramaz !..)
Göğsünde iri bir haç taşıyan Patrik Gregoriyus aycğa kalktı
— 123 —
Kostantin matemli bir sesle meclisi açtı:
(Yed-i-ilâhiye mevdu şehrin a-sılzadeleri!... Muhterem rahipler!. Değerli kumandanlar!...
Bin yıl cihane medeniyet ışıkları saçan mukaddes şehrimiz, bugüne kadar görmediği azimkâr bir hükümdarın, kuvvetli ve cen-gâver bir milletin hücumuna uğramak üzeredir. Allahın inayeti-le imparator olduğum gündenbe-ri Bizansın saadeti için çalıştım. Fakat talih Içaırşıma, Bizansı zaptetmekten başka bir şey düşün-miyen merhametsiz haşin ve o nisbette kuvvetli bir düşman çıkardı. Buna rağmen mukaddes vazifemde asla ihmal gösterme • dim. Her çareye başvurdum. Ecdadım zamanında bu gibi tehlikelerin nasıl defedildiğini bilirsiniz. Ben de bu çarelerin hepsine başvurdum. Fakat asla, müthiş Türk Sultanının felâketli kararım de-ğiştiremedim.
Tehlikeyi küçültmek istemiyorum. Kollarımızı bağlayıp oturanlayız. Eğer mukadderse Allahın inayetiyle şehrimizi bu kere de kurtarabiliriz. İşte sizleri bunun için topladım.
Ne yapmak, nasıl hareket etmek gerektir? Fikirlerinizi apaçık söyleyiniz.)
Ne yapmak, nasıl hareket etmek gerektir? Fikirlerinizi apaçık söyleyiniz.)
Derin ve korkunç bir sükût, muhteşem salonu kapladı. Facianın bütün safhaları herkesin gözü önüne serilmiş bulunuyordu ve Bizans asla Sultana karşı kendini koruyamazdı.
Bütün hazır bulunanların sustuğunu gören Kostantin Grandük Notarasa dönerek:
(İlk mütealeyı sizden dinlemek istiyoruz.)
Dedi Notaras da sapsan idi. Dudakları titriyordu:
(İmparatorun teveccühüne teşekkür ederim. Bu husus bir çok defalar görüşüldü. Eğer Sultanla bir anlaşma yapmak mümkün olursa bir kere daha Sultana mü-racaati tercih ederim.
Tam bu sırada Franzes’in sesi yükseldi:
(Beyhude hülyalarla vakit geçirmeğe bizi sevketme Grandük!) ( Notaras hiddetinden büsbütün j sarardı: i
(Beyhude değildir Franzes!..
Ne falcıların verdiği kayıptan j haberler, ne de İsa ve Meryem ( bizi Türklerin elimden kurtara- ( maz!..) ,
Göğsünde iri bir haç taşıyan Patrik Gregoriyus ayağa kalktı: (Sizi böyle konuşmaktan mene-derim!... İsa yegâne koruyucu-muzdur. Söyledikleriniz küfürden başka bir şey değildir!)
Notaras patriğe döndü:
(İsa asla bize gökten silâhlı asker göndermiyecektir muhterem patrik... Şehrin bugünkü askerî durumuysa acınacak haldedir.)
(İsa, her şeye kadirdir.)
(Gökten bize top tüfek de gönderir mi?)
O( her şeye kadirdir. Siz...) Bu sırada bir kumandan atıldı: (Grandük cenapları doğru söylüyorlar. Evvelâ ordumuza güvenmeliyiz...)
Derhal patriğin etrafını almış olan piskoposlar, papaslar, kilisede dua ediyorlarmış gibi hep bir ağızdan:
(Küfürdür... Küfür işleniyor. İsaya küfrediliyor!..)
Papaslara karşı bir kaç kumandan sert ve şiddetli cevaplar verdi. Meclis bir anda ateşlenmişti. İmparator, heyecan ve hiddete kapılan bu kalabalığı susturmakta güçlük çekiyordu.
Nihayet imparatorun sesi gürültüye hâkim olabildi:
(Muhterem misafirlerim!... Buraya geçmiş günlere ait kin ve nefretlerimizi izhar etmek için toplanmadık. Esas bir dâvamız vardır. O da Bizansın kurtulmasıdır. Şahsî kinler ortaya atılmadan herkes bu hususta fikrini söylesin..)
Notaras cevap verdi:
(Haşmetpenah!... Doğru söylüyorsunuz. Fikrimi tekrarlıyorum. Eğer sultanla anlaşmak imkânı yoksa...)
Sözünü bitiremedi. Franzes a-tıldı:
(Imkâm yoktur...)
(Size söylemiyorum. Eğer bu ; imkân yoksa, Batıdan, Avrupa â-leminden yardım istemeğe mecburuz.)
İmparator nefes almıştı.
(Size hak veriyorum. Fikrinizi izah ediniz.
Grandük Notaras fikirlerini u-zun uzadıya izah etti.
(Bize en kestirme yoldan yardım yapabilecek olan Venedik-tir..)
ristiyanlıktan imdat istemeliyiz.
Garip bir velvele patriği tesdik etti.
Fakat Notaras derhal cevap verdi:
— Bu bahsi açmıyalım...
— Bilâkis...
İmparator karıştı:
— Notarasm hakkı var. Bu bahis bizi çıkmaza götürür. Esasen sırf iki kilisenin birleşmesi meselesi için yakında Ayasofya kilisesinde bir umum’ toplantı yapıla-
Bu sözle salonda müthiş bir homurtunun husule gelmesine sebep oldu.
Nihayet, uzun münakaşalardan sonra Venediğe, Cinevizlilere, Sır-bistana, Macarlara, Fransaya, Papaya yardım istemek için derhal heyetler gönderilmesine karar verildi.
Bu heyetler hemen o gün tesblt edildi. Çünkü imparator dakika bile geçirmek istemiyordu.
Akşam üzeri, gölgeler Bizansın üzerine çökmeğe başladığı vakit, Marmara sahilinde gizli bir faaliyet başladı. Heyetleri Avrupaya götürecek olan gemiler hazırdı. Hiç birisi karadan gitmek istemiyordu. Çünkü kara yolu tamamen Sultan Mehmedin kordonuyla kapalıydı.
Serin bir hava, açık bir mehtap Marmarayı gölgelendirirken, Kos-tantin de sahilde geziniyordu. Yanında birçok kimseler vardı. Gemiler açıldı. Kostantin gayriihti-yarî ürperdi. Ancak yanındakile-rin duyabileceği bir sesle:
(Acaba yetişebilecekler mi?)
Diye mırıldandı. Bu sözlere kimse cevap vermedi. Sonra Kostantin başını göğe kaldırdı:
(İsa yardımcımız olsun!..)
Diye dua etti. Gemiler denize a-çıldı. Ve imparator sarayına döndü.
Bir okuyucumuz gönderdiği mektupta diyor ki
«18/3/1950 Cumartesi günü muayene için Nümune hastanesine gittim. Profesör doktoru buldum ve derdimi anlattım.
Doktorun: «Burada muayene yapılmaz polikliniğe gidiniz, demesi üzerine geri dönüp polikliniğe gitmeğe hazırlanmıştım. Profesör doktor da işini bitirmiş olmalı ki dışarı çıkmak üzere idi. Tam bu esnada oradaki hemşirenin yanında bulunan genç bir kızı göstererek: «Efendim, başhekim yolladı. Vekilin kızıdır. Muayene olmağa gelmiş.» dediler. Sayın Profesör biraz evvel bana söylediğini derhal unutmuş olacak ki, hemen soyunup Vekilin kerimesini muayenehaneye aldı.
Tabiî bu tarzda bir muamelenin nümune olması lâzım gelen millet parasile kurulmuş Nümune Hastanesinde cereyan etmesi beni müteessir etti.
İnsanlar arasında tefrik ypa maması bilhassa lâzım gelen devlet hastanesinin Kulak, Burun ve Boğaz mütehassısı profesöre, kendilerinin vazife görmeleri için mutlak Vekil ailesinden hastalar mı bulmak icabedecek?» w
Fütühat Haker
Sanat için neler
Dediler?
(Devamı var)
PatiJe grevler sona erdi
Paris, 20 a.a. (Lps) — Dün akşam grev merkez komitesi demir sanayii işçilerini bu sabah işe dâvet eden bir beyanname yayınlamıştır.
Bildirildiğine göre, komitenin bu ’ kararı grevin akamete uğradığına delâlet etmektedir. Zira, işçilerin çoğu federasyonlarının emirlerine rağmen işlerinin başına dönmüşler-
Akçakoca’da büyük bir yangın
Akçakoca, 19 (Hususî) — Dün gece yarısından sonra saat 2 sıralarında şehrimizde büyük bir yangın olmuş ve Özel Saymanlık Maliye Tapu ve Kadastro Ziraat ve jandarma bölük komutanlığının işgal ettiği 15 odalı otelin resmî dairelere ait olan kısıtlı tamamen yanmıştır.
Yangın gece yarısından sonra saat 2 sıralarında çıkmış, itfaiye ve halkın yardımiyle binanın mühim bir kısmı tamamen yandıktan sonra söndürülmüştür. •
Ahmet Demir ve Mehmet Demire ait binanın altındaki dokuz dükkân da kurtarılmıştır.
Bu arada Tapu özel idare ve defterdarlığa ait evraklar kurtarılmış ise de tahrirat kalemi, jandarma bölük komutanlığı, ziraat, nüfus ve maliye müdürlüklerine ait resmî evrak tamamen yanmıştır.
Yangından zarar gören daireler 2 Mart tarihinden itibaren Orman Bölge şefliği, Dispanser, sıtma savaş ve tarım kredi kooperatifi binalarına yerleştirilecek ve burada çalışmaya başlıyacaklardır.
Yangında kasıt olduğuna dair hiç bir emare görülmemekle beraber savcılıkça tahkikata başlanmış-
Büyük Tiyatroda, opera gecesin-11 de, kulis arasındayım. Yanımda ! suflör, elinde partisyonlar; sahnede bir renk bahçesini andıran kos-' tümlerile kadınlı erkekli koro ve , solistler; orkestra mahallinde or-, lcestra; salonda seyirciler : yani 1 herkes ve her şey yerli yerinde. Perde kapalı. Salondan hafif bir u-ğultu yükseliyor. Aman bu uğultu eksik olmasın! Çünkü alkış ta, anlayış ta, ümit, cesaret ve tahammül | verme gücü de; sanatı ve sanatkârı yücelten kuvvet de hep o uğultunun içinde gizli. İşte bu çalan son zildir. Zil çaladursun, uğultu sözünden aklıma bir teşbih geldi. Bu bina, sahnesi ve salonu ile muhteşem bir arı kovanına benziyor. Bal arısı balını yaparken kovanın içi uğultu ile dolmaz mı? Peteklerin balla dolması için de arının bol bol uğuldamaya hakkı yok mu? Tekrar ediyorum, aman bu uğultu eksik olmasın!
Son zil sustu, sahnede bir derlenip toparlanma oldu; başörtüler, kuşaklar, ağızlar ve burunlar bir kere daha düzeltildi. Suflör, elindeki nota kitabını bir kere daha kontrol etti. Gecikmiş öksürükler kaçamak yoldan salıverildi. İşte, sanatın en kutsal hazırlık anlarından biri. Bu anın derin mânası sanatkârdan başkasına yabancıdır. Derken, salondaki uğultu, yerini meraklı ve huşûlu bir sessizliğe bıraktı. Ancak saniyelere sığabilen bu sessizlik te uvertürün başlamasi-le silinip kayboldu. Böylece petekte bal yapma işi de başlamış demekti
Oyunun konusunu anlatmıya hem lüzum yok, hem de benim ye-
• Yazan:
Suat Taşer
I rim yok; yerim olsa bile niyetim yok. Yalnız şu kadarını söyliye-yim, aşk, ihanet, kıskançlık, teselli, nedamet birbirinin sebebi ve neticesi olarak ibretli bir şekilde gözü müzün önünden ve içimizden gelip geçtiler. Bütün oynıyanlar ve söy-liyenler ayrı ayrı tebrike ve alkış-lanmıya değer. Fakat bu arada başta Necdet Demir olmak üzere Süleyman Güler’in, Vedat Gürten’in, Nimet Akalının (Köylü Namusu) ndaki başarılarını belirtmeden ge-çemiyeceğim. Sesleri ve oyunlarile seyircilerin samimi alkışlarını faz-lasile hakettikleri bir gerçektir.
Birinci eserle (Palyaço) arasındaki zamandan istifade ederek rast ladığım her arkadaşa (Sanat nedir?) diye oldukça tehlikeli bir sual sordum. Maksadım sanatın İlmî ve estetik bir tarifine ulaşmak değil, ayaküstü, alâminüt bir cevap almaktı. Çünkü biliyorum ki, cevap vermeyi kabul eden arkadaşların her biri sanatın İlmî ve estetik mahiyetini etüd etmemiş olsalar bile hayatlarını sanat uğruna feda, hattâ heba etmiş kimselerdir. Beni ilgilendiren de işte bu nokta idi. Benim aldığım ve şimdi sizin aşağıda okuyacağınız cevaplar, hiç değilse samimiliklerinden ötürü bir değer taşımaktadır.
Sualimin karşısına ilk çıkan E-sat Tamer oldu : Sanat nedir? diye sordum. Hayat murakabesidir, dedi. Bu ki kelimeyi yetersiz bulmuş olmalı ki, hemen arkasından ilâve
Devlet Operasında haftalardır başarile devam eden (Köylü Namusu) ve (Palyaço) opera temsilleri dün sona ermiştir. Yukarıdaki resim (Köylü Namusu)ndan bir sahneyi göstermektedir. Diz çökenlerden sağdaki Santuzza rolünde Necdet Demir, soldaki de anne rolünde Hikmet Sesar’dır
Yazan : B. Valmer
Çeviren: NUSAT
- ......k Jerhal atıldı:
— Yanlış yoldasınız Grandük..
— Değilim..
— Papanın müsaadesi olmadan hiç kimse bize yardım etmez. Biz, şu veya bu hükümetten değil, Hı-
Otomobil, fenerlerinin aydınlattığı yolda hızla ilerliyerek, Mont - Boron yokuşunu tırmanıyor. Corniche’i takip ederek, Villefranche ve Beaulieu’den geçiyor, Eze doğru gidiyordu.
Yan açık camlardan gecenin soğuk havası giriyordu. Pierre paltosunu açmıştı, göğsüne ve yüzüne çarpan bu soğuk havadan hoşlanıyordu. İçinde çocukça bir sevinç duyuyor ve arasından sigarasının sarktığı dudak-lan tebessüm ediyordu.
Daima, bütün hayatı boyunca olduğu gibi, pek bilmediği halde, Pierre birdenbire karar vermişti. Yegâne tahammül edemediği, aylak durmak, beklemek idi. işte, bu kış Paris’teki işsiz ve hareketsiz, başkalarına tâbi olan yaşayış tarzından bu yüzden bıkmıştı. Adının Vinzel olmadığı, Dupuis olduğunu herkese söylemiş olmasına rağmen, bayağı insanların, zevk düşkünlerinin iltifatlarına yine maruz kalmıştı.
Ufak ıbir hadise, bu yaşayış tarzına olan tiksintisini had dereceye vardırmıştı : Bir seneden ziyadedir, Perou’ya gitmek zorunda kalan ve eşyasını ona e-manet eden, sözde ahbablann-dan birnin apartımanmda oturuyordu.
Bu Pârou’lu ahbab Mart bidayetinde tekrar avdet etmişti; ilk günler Vinzel ile dostu iyi geçin-mişlerdi, fakat Nisan sonuna doğru, bir de metresi olan Perou lu, Pirre'in, rahatlarını bozduğunu bahane ederek kendisine başka bir yer aramasını söylemişti. Pierre ıbu sözlerden alınmış ve hemen gitmeğe mecbur kalmıştı, fakat müthiş bir kavgadan sonra okadar kızmıştı ki, nankör dostuna şahitlerini göndermeğe kalkışmıştı.. Neyse onu güçlükle bir düellodan vazgeçirmeğe muvaffak oldular ve sonra Paris sisli olduğu ve her şey gittikçe kötüleştiği için Pierre Cöte d’Azure yolunu tutturmuştu.
Onu paris’ten uzaklaştıran trende düşünceye daldı, bu bir vicdan imtihanı değil, içindekilerin bir sayımı idi:
Evi ve dostlan yoktu, çünkü nihayet hakiki dostlan olmuş
olsaydı, bu kadar küçülmüş olmazdı. «Rahat durun, bu zekânızla nasıl olur da kendinizi bu vaziyetlere sokuyorsunuz, diye çok defalar soranlar olmuştu. Şimdi ise öyle bir hale gelmişti ki, hakkında fikir bile beyan e-diliyordu.
Hakkında fikir yürütülmesi, Pierre’in daima nefret ettiği bir şeydi. Kendi hakkında kendisi mütaleada bulunmadıktan sonra, başkalarının ıbuna ne hakld vardı? Başkaları bu hakkı kendilerinde bulmuşlardı ve şimdi onlan taklit ediyordu:
Şeref sahibi bir adamdı, dostlarına sadıktı, daima cesaret göstermişti. Servetini mahvetmişti, bu, en kibar ıbir adamın başına gelebilecek bir şeydi. Borçlarına gelince, borç yapmamış olsaydı nasıl yaşayacaktı? Şu halde vicdan azabı duymak için sebeb yoktu. Bununla beraber... fakat bu bir nedamet değildi, bu üzerini örttüğü ve hiç dokunmadığı kendisinden bir parça idi. Bazan, bir koku, bir söz fakat bilhassa yaşadığını hissettirdiği için bir koku, onu müteessir, hassas ve hüzünlü olmasına sebep olur ve «hayatımı mahvettim, demeye sevkederdt
Onun gibi bir insandan bunu beklemek garipti, çünkü tam ma-nasile kadere inananlardandı.
Hayır bu bir nedamet değildi, bu, ömrü müddetince tesadüf ettiği en büyük şiiri idi, oldukça güzel ve cazip olan hayatı müddetince, Paris’in sisli muhitinden kaçmağa karar verdiği zaman, bu hatıranın peşinden mi ko^ şuyordu?
Paris’ten neden ayrıldığını kendine sormamıştı bile. Bu hayat tarzından bıkmıştı ve Phi-llppe’de Nice’te idi. Halbuki altı senedenberi nezaketen, karısını rahatsız etmemek için Nice'e gitmemişti. Peki, neden şimdi
buna karar vermişti? Çünkü!... Evet! bu sebepten dolayı gitmişti. Lyon ile Valence arasında idi, kaybetmediği sevme kudretinin tesiri onu sürükledi, kendisini genç ve kavuşacağı kadına karşı delice âşık hissetmişti.
Bu kış yediği darbelerin tesiri ilo aldığı yaraların, sadece, sevdiği halde onu kovan Katerin’in açtığı yarayı tekrar canlandırdığını farketmedi.
Başka hiç bir kadın ona bu kadar sert davranmamıştı. Evvelâ terkeden daima kendisi olmuştu. Nazarında ihanetin değil fakat bırakmanın, terk etmenin kıymeti vardı.
Katerin onu hakikaten sevmiş olsaydı, Hedıvidge ile olan macerası geçici bir zevkten ibaret kalmış olurdu ve Katerin onu sevmiş olsaydı, kaderinin arzuya mukavemet edememek olduğunu anlamaz mıydı, yaptığı teklifi kabul etmez miydi?
Onu alâkadar etmeyen ve kolaylıkla elde ettiği Iledıvidge’i derhal terk etmeği teklif etmişti. Buna karşılık Katerin onu e-vinden, hayatından kovmuştu ve sonradan başından atmağa muvaffak olduğu o müptezel kızın bir müddet aşıkı kalmaya mecbur etmişti. Evinden, hayatından, göz yaşı dökmeden, i-niltisiz kovulmuştu ve şimdi dostsuz, evsiz kalmıştı.
Katerin onları kütüphanede yakaladıktan sonra ve kendine biraz gelebildiği vakit, ıbir şey dinlemek istememiş, odasına ka panmıştı ve ertesi günü Miss Jackson’u San-R€mo’dan getirtmişti.
Verilen karan o zavallı Mary’ den öğrenmişti. Katerin ona tasavvurun harici bir istihfafla muamelede bulunmuştu. Boşanmayı talep edeceğini zannetmişti, fakat bunu bile yapmamıştı.
Katerin, onun mevcudiyetini
unutmuş, mektuplarına cevap vermiyerek, kendisinde para kalmadığı için ona müracaat e-den alacaklıların hesabını ödemişti, tâ vekili vasıtası ile Ka-terin, oğlunun servetini korumaya mecbur olduğunu bildirdiği güne kadar. Oğlu? Katerin, kanunen Pierre’in çocuğun vasisi olduğunu bile unutmuştu ; Katerin Pierre’i saymıyordu bile.
Bu sayılmamanın üzerine, altı sene müddetle, parlak bir aşk hayatının zaferlerini tatmıştı. Katerin’e beslediği muhabbeti ile ara verdiği sefih hayatına tekrar atılmıştı. Nereden geçse şiir dolu bir muhit yaratıyor, sevmenin arzusunu saçıyordu. Fakat, her istediğine sahip olma kudreti, onu tiksindirmiş, usandırmıştı.
Bir metresi elde etmenin yeknesaklığı onu sıkıyordu ve onun için, elde edilmeye lüzum olmı-yanlara yaklaşmıştı. Peşine düştüğü bir metres değildi, fakat şehvetti. Şimdiye kadar tattığı şehvetlerden üstün bir şehvete erişmek, bu tatsız kışta, parasız, ahlâksızların fahişeleri geçindirdikleri gibi geçindirdikleri Pierre’in gayesi olmuştu. Meçhul zevklerin peşine düşmüştü. Tabii .sayesinde bu zevkleri hafifçe duyan kadınlar ona minnettarlıklarını türlü şekillerde ispat ediyorlardı, lâkin kendisi, imkânsızlığa karşı bu kadar mücadeleden sonra ancak utandırıcı bir bitaplığa varabiliyordu ve bu utanma devresinde zihninde canlanan yine Katerin’in hatırası idi.
Paris’ten bunun için ayrılmıştı. Çünkü burada bir kansı, bir oğlu, safiyetle dolu, saadet bulduğu, mes'ut olduğu bir evi vardı.
— Küçük Kathleen’im...
Çoktanberi, ilk defa trende Valence’dan sonra idi, eskisi gibi Katerin’in ismini mırıldanmaya cesaret etmişti ve eskisi gibi heyecanlar yine canlanmıştı. Bunlar yeni bir insan meydana getirdi; eski zamanlardaki Pier-re ve bu insanı, Pierre hakkında fikir beyan etmeğe cesaret etmişti.
t etti : Sanat beşikten, biz eşikten | kurtulamayız. Benim hoşuma gitti, bilmem siz nasıl bulacaksınız? E-Sat'la konuşurken (Palyaço) daki ' rolü için hazırlanmış kılığı ve mak-yajile Orhan Günek göründü. Orhan, dedim, sana bir sual : Sanat nedir? Mutad tebessümü "bir an i-çin kararır gibi oldu, sonra tekrar parladı ve kelimelerin üzerine basa basa : Sanat bedbahtlıktır, dedi. Ben bu kelimeleri kâğıda geçirirken koridorda nefes nefese sigarasını içmekte olan ve sanatı sanatkârlardan daha fazla seven Suflör Nazım Ülgen yanımıza geldi. Hemen suali yapıştırdım : Sanat nedir? Cigarasma bir iyice asıldıktan sonra, sanat sanattır, dedi. Derken yanmızda Fikret Kutnay peyda oldu. Söyle bakalım Fikret, dedim, sanat nedir? Tek kelime ile açlıktır, dedi. O sırada (Köylü Namusu) ndaki işini bitirmiş, yakasını da kaldırmış, kapıdan çıkmak üzere olan Aydın Günü gördüm. Ne dedi biliyor musunuz? Allahaısmarladık dedi ve gitti. Deyişi de, gidişi de manalıydı. Elimde kalemi kâğıdı gören ve huyumu bilen bütün arkadaşlar etrafımı aldı. Karşımda kimi gördümse sualimi hemen yapıştırdım. Verdikleri cevaplan olduğu gibi, sırasile aşağıya ya zıyorum :
Müzgân Kutucuoğlu : Sanat bir mabed, bense onun mümini.
N. Harupçu : Sanat insanlıktır. Mes’ude Çağlayan : Sanat hiçbir şeydir.
Savni Subaşı : Sanat taklittir. Meri : Çok, ama çok güzel bir şeydir.
Mehlika Doğangün : Sanat sanat içindir, zanaat için değildir.
Nuri Türkan . Kendisini göstererek, işte!
Muammer Esi : İnsanı her bakımdan doyuran ve taşırandır.
Orhan Çutay : Bir korist için koroda şarkı söylemektir.
Neriman Esi : Sanat ölümdür. Ruhi Su : Sanat bir marifettir. Marifet de, ErzincanlIlara ve Eskişehirlilere felâketin Tanrıdan gelmediğini anlatabilmektir.
Orhan Çöker : Bence sanat, tarif edilemiy endir.
Âtıfet Usmanbaş : Tahammül, tahammül, gene tahammül.
Necdet Demir ? Sanat hayatın mânasıdır.
Nihat Kızıltan : Sanat bizde ol-mıyan şeydir.
Umur B. Pars : Sanat en basit insanın da anlıyabileceği şeydir.
Vedat Gürten : Tabiat ve hâdiselerin insan ruhu üzerinde bırakmış olduğu tesirlerin tezahürüdür.
Görz (Korrepetitör) : Sanat, gayesi güzellik olan yaratıcı ruhî kuv vetlerin tezahürüdür.
Bir ara sahneye girmek üzere o-lan Ayhan Alnar'ı gördüm ve hemen yanma yaklaşıp sordum : Sanat nedir? Güldü, düşündü, sonra gene güldü ve göğüs geçirerek şöyle dedi : Sanat çok güzel bir şeydir ama, ona kendini kaptırana acırım.
Koro şefi Adolfo Camozzo’nun çevresinde birkaç kişi toplanmış ko nuşup gülüşüyorlardı. Yanlarına vardım ve İtalyanca bilen bir arkadaşın ^.ardımı ile sualimi ona da sordum. İlk sözü, imkânsız demek oldu. Bu suale bir cümle ile değil, ancak kitaplarla cevap verilebilir, dedi Biraz düşündükten sonra şunu söyledi : Sanat, hayatın ve tabiatın en kusursuz ifade şeklidir.
Son olarak rejisör Renato Mor-do’ya sordum. Hemen cevap veremem, dedi; yarına kadar bari mü-sade edin. Vakit yok, dedim: hemen istiyorum. Hiç değilse 10 dakikacık müsade ettin, dedi. Eh, artık sıkboğaz edilmez ya, peki dedim. Bu sırada (Palyaço) da başlamak üzere idi. Sahneye doğru bir hareket oldu. Ben de kulisteki yerimi almıya gittim. Oyun başladıktan birkaç dakika sonra Mordo elime bir kâğıt uzattı. Açtım baktım, i-çinde şu tek satır yazılı idi : Sanat, Tanrının nefesidir.
İşte operacılar sanat için bunları söylediler. Tiyatroculara ne soracağımı ve onların neler söyliyecek-lerini henüz bilmiyorum.
ANKARA RADYOSU
Salı 21/3/1950
7.30 M. 8. Ayarı
7.31 Müzik: Vals orkestrası çalıyor (Pl)
7.45 Haberler ve hava raporu.
8.00 Müzik: Şarkılar (Pl).
8.16 Müzik: Bando müzikleri (Pl)
8.25 Günün programı.
8.30 Müzik: Hafif parçalar (Pl).
9.00 Kapanın.
12.28 Açılifl ve program.
12.30 M. S. Ayan.
12.30 Müzik: Şarkılar.
13.00 Haberler.
13.15 Müzik: Salon orkestralarından melodiler (Pl).
13.30 öğle gazetesi.
13.46 Müzik: Xavler Cugat Orkestrası (Pl).
14.00 Aksam programı, hava raporu ve kapanış.
18.00 M. S. Ayan.
18.00 Müzik: Şarkılar.
18.30 Müzik: Radyo salon orkestrası:
Massenet: Manen öper
Fantezi;
J. Strauss: İlkbahar Rüyası Maurlcc Yvain: Yükseklerde; Becce: Aglkane Serenad.
19.00 M. S. Ayarı ve haberler.
19.15 Geçmişte bugün.
Müzik: (Yurttan sesler)
Müzik: Film yıldızlan söylüyor (pl) Radyo gazetesi.
Müzik: înce boz .Acem Kürdi faslı) Temsil (Bahçıvandın kızı) Hazırlı-yan; Servet Silnel.
8erbest sat.
Konuşma:
Müzik: Caz orkestraları çalıyor (pl) M. S. Ayan ve haberler.
oznoaa
LÜZUMLUTELEFONLAR
J TAKVİM |
Hicri: 1369 — C. âhır: 2
Rumî) 1366 — Mart: 8
21 MART 1950 SALI
Vasat! Ezani
Sabah 6.02 11.40
öğle 12.21 5.69
İkindi 15.47 9.26
Aksam 18.22 12.00
Yatsı 19.52 1.31
İmsak 4.22 1000
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı
Kiralık daire aranıyor
Yenişehir veya Ulus’ta resmî daireye elverişli ana caddede veya yakınında 5 - 6 odalı birinci kat bir daire aranmaktadır. Seneliği peşin verilecektir. Ölçüler ve Ayar Baş-kontrolörlüğü. Telefon : 22667 ye müracaat (1661) (166)
ZAFEB’ln Abone Şartlan Memleket iyi
12 aylık ..................... 88 Lira
6 » .................. 15 »
a » ..................— a »
Memleket dış
11 aylık ..................... 56 Lira
5 » ................... 80 »
ZAFER’in İlân Şartlin
(Devamı var)
ingiltareye gönderilen üstün uçar kaleler
Londra, 20 a.a. (Lps) — Dört A-merikan uçar kalesi bugün İngiltere’ye gitmek üzere yola çıkacaktır. Bu uçaklar Avrupaya yardım programı gereğince ilk silâh mevduatını teşkil edecektir.
Vaşington hava alanında, İngiliz büyük elçisi Sir Oliver Frans, Amerikan savunma bakanının da ha zır bulunduğu bir merasim esna-nasmda İngiliz hükümeti namına uçakları resmen teslim alacaktır.
Bombardıman uçaklarında bulunan Amerikan mürettebatı, İngiliz hava personelini bu uçakların kullanılmasına alıştırmak üzere İn giltere’de kalacaktır. Yol boyunca bombardıman uçakları Fransız u-çak gemisi Dixmude’u havadan takip edeceklerdir.
15 Lir*.
4 )
4. cü sayfada 8ta. ....... 3 )
6. ve 6. cı sayfada Sm. —. 1 »
Doğum, NlkOh, Mevlût fi anlan 5 «artlyle 15 Ura.
Nie&n, Ölüm ve •antlml geçmemek
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir.
Gaseteve gönderilen evrak ve yanlar neşredilsin edilmesin iade edilme*. hanlardan mesuliyet kabul edilmez.
Sahibi:
Adviye FENİK
Yazılşlerlnl fiilen İdare eden: HİKMET YAZICIOĞLU Basıldığı yer: Güneş Matbaası
21 - 3 • l«5ö
ZAFER
Sayfa : 5
nâlf If A T ORTAÇ'ta Bali Marka Hakiki Minyon Gül Marka ortaç . Anafartalar Caddesi No. 224
Nylon Çorap Fiatları: 535 krş. 550 krş. 525 krş. Tel: 11135 Ankara
JT MORITZ
ON-THf - FVkRK
St.
m
NEW YORKA GİDİYORSANIZ 1000 ODALI 1000 RADYOLU 1000 TELEVİZYÖNLÜ
ST. MORUZ
Oteline ininiz
OTOSUNDA
Ti
* ’A •
£ ’
üıaEi^ııiiia
)4
İR Mart Cumartesi akşamından İtibaren
Tanınmış Paris Revü Heyeti BALLET KELLENROC Aynı programda Londra BBC. Radyo Yıldı SUNNY LESTER lranlı akrobatlar TRİO MAFFİ
Endülüs Bülbülü PAOÜITA SERRANÛ ve atraksion tipik orkestrası SOLERA ESPANOL JOSE CASTRO Iştiraküe
Uer pazar saat 11 de» matine bütün program iştirakile
Avrupadan gelen iş ve resmi heyetlerin lokalidir Konforu. Amerikan ve Türk yemeklerinin nefaseti, lüks çay ve kahve salonları, bar ve kabaresi Ne\v Yorkta tanınmıştır.
Odanızı evvelden yazarak temin ediniz TÜRKÇE DE MUHABERE EDİLİR Sahibi: Marmara Adalı Charles G. Taylor ADRES: HOTEL St. MORITZ
50 Central Park South New - York N. Y.
TELGRAF SAN MORITZ — NEW - YORK
15190
Tel : 12003
Tipini Bekleyiniz
“IDArKTAR” “ AlKTİhl" 9 »a R Tnnlnlı Ifomunnhrın 1ÛRfl mnrfnlirfir
I1" ■■ ■
T. C. ZİRAAT BANKASI Vadesiz Tasarruf Hesapları İkramiyesi 1950 YILI İKRAMİYELERİ
İSTANBUL ve ANKARADA
8 E».
Ayrıca
200.000 Liralık
Para İkramiyeleri
Ev kazanan isterse bedelini alabilir
Acele 150 Liralık Bir Hesap Açtırınız
Her 150 Lira için ayrı bir kura numarası verilecektir
10 Mart, 15 Mayıs çekilişlerinde yalnız para ikramiyeleri; 30 Haziran, 31 Temmuz, 29 Ağustos, 30 Eylül, 28 Ekim, 30 Aralık çekilişlerinde ise, bazılarında ikişer ev olmak üzere, hem ev hem para ikramiyeleri vardır.
ikramiye giriş şartlarını Bankalarımızdan öğrettiniz.
Tapulama işleri için Memur alınacak
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden:
1 _ Ankara merkez ve ilçelerine bağlı köylerde tapulama işlerinde çalıştırılmak üzere kadastro teknisyeni ve yardımcısı alınacaktır.
Teknisyenlerin yüksek bir mektepden veya liseden ve yardımcıları nın dît orta okuldan mezun olmaları ve askerliklerini yapmış bulunmaları şarttır. Hukuk mezunlan imtihansız alınacak ve diğer istekliler müsabakaya tabi tutulacaktır.
,2 — Teknisyenlere köylerde çalışıldığı günlerde Barem Kanunu •w pöre alabilecekleri maaşlarına ilâveten 4.5 lira ve yardımcılara 3 er ıru j (. \p)bi(-P VP avakkabı da verilecektir.
3 — Lise ve orta Okul mezunlan 3, hukuk mezunları bir avlık kursa tabi tutulacaklardır.
4 — Müsabaka sınavı Ankarada Genel Müdürlükte İstanbul ve İz mirde Grup Tapu Sicil Müdürlüklerinde 25/3/1950 tarihinde yapılacaktır.
5 — İsteklilerin dilekçe ve tahsil belgeleriyle ve Memuı-in Kanu-
nunun 4 üncü maddesinde yazılı sair vesikalarla birlikte Ankaiu.u. Genel Müdürlüğe İstanbul ve İzmirde Grup Tapu Sicil Müdürlüklerine müracaatları. (1699) - (168)
Şoför Mahalli : Geniş ve rahat, modern tipte — 3 kişi rahatça oturabilir. (Şoför yeri İsteğe göre ayarlanabilir) Kapı kapanınca görünmeyen basamaklar — Gürültüye karşı tecrit edilmiş kilitli kapılar — Toza ve cereyana karşı muhafazalı - Arka şoför pencereleri ARZUYA GÖRE ı Kalorifer ve buğuya karşı tertibat - Radyo, hava tertibatı -tavan ve arka levhaların soğuk ve sıcağa karşı tecrit tertibatı — Kapı camları için menteşell havalandırma camı — Müteharrik arka şoför camı. Şasi ve Motor S 6 silindir, 68 Fren beygir kuvvetinde — 4 ileri ve bir geri vitesli - uzun şasi - 4 tekerlek üzerine idrolik fren ter-’oriibatı - ayrıca yardımcı SERVO tipi hava freni - istenildiği takdirde çift diferansyelli ve dizel motörlü olarak ta teslim edilir.
İzahat almak için t
ARİF ALP Karaoğlan Ticaret Hanı altı -ANKARA
İlân
Sular kesilecek
Ankara Sular İdaresinden :
Atpazarı su deposuna giden 400 nm. lik ana boruya yapılacak rabıt dolayısı ile 23/3/1950 Perşem ıe günü sabah saat 8 den 23/3/1950 günü akşamı saat 20 ye kadar Hisar ve civarı, Bahçelievler, Küçükev-ler, İstasyon civarı, Denizciler caddesi, Aflıfbev mahallesi ve civarı ile terfi borusuna bağlı abonelerimizin sulan kesileceğinden sayın abonelerimizin ihtiyatlı bulunmaları ilân olunur. (1704) - (169)
Ankara Belediye Başkanlığından:
1 — Ankarada Kâzım Özalp caddesinde Cebeciye giden yol üzerinde aşağıda metre kareleri, fiyatı tutar bedellerile teminatları gösterilen 20 adet arsa (satış bedelinin % 10 miktarı peşinen ve nakden mütebakisi de ihale tarihinden itibaren 11 ay zarfında ve 11 eşit taksitte olmak üzere tediye edilecek ve taksitler muayyen zamanda tediye edilmediği takdirde bakiye taksitler muacceliyet kesbetmekle beraber ayrıca kanunî faizler de alıcı tarafından ödenmek şartile) ayrı ayrı satılmak üzere 15 gün süre ile ve 2 ve 9 numaralı parseller ka -palı zarf diğerleri açık artırma ile ihaleye konulmuştur.
2 — İhalesi 3/4/1950 Pazartesi günü saat 16 da Belediyede toplanan komisyonda yapılacaktır.
3 — Şartnameleri her gün Belediye Tutanak Müdürlüğü kalemin de görülebilir.
4 — Teminatları Belediye veznesine yatırılacaktır.
5 — Kapalı zarflar 2490 sayılı kanunun 32 inci maddesi gereğince belli İhale gününde saat 15 e kadar makbuz karşılığında komisyon başkanlığına verilmesi lâzımdır.
6 — İsteklilerin belli gün ve saatte Belediye komisyonuna baş vur malan.
Ada Parsel
Beher Metre Tutan
M2 Karesi Lira Lira
Teminatı
Lrra
AUSTİN * e güvenebilirsiniz.
150 ton Kireç alınacak
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs İşletmeleri Müessesesinden
1 — Su filtresi İçin, teklif verme usulü ile 150 ton kireç, satın alınacaktır.
2 — Şartnamesi parasız olarak Müessese Alım Satım Servisinden verilir.
3 — Alâkalılann şartnameye göro tekliflerini en geç 1.4.1950 gü-
nüne kadar Müessese Umum Müdürlüğüne vermeleri ilûn olunur. _______________________________________ . (1628)
İlân
Ankara Belediye Başkanlığından
1 — Ankarada Belediyeye alt Buz Fabrikası İle Soğuk Hava De poşu üç sene müddetle kiraya verilecektir.
2 — Bir aylık kirası 800 lira olup Milli Korunma Kanunu gere ğince % 50 zammı ile beraber 1200 liradır.
3 — Üç senelik kira bedeli 43200 liradır.
4 — Teminatı 3240 liradır.
5 — Şartnamesi her gün Bftedlye Tutanak Müdürlüğü kaleminde görülebilir.
6 — Teminat Belediye veznesine yatırılacaktır.
7 — İhalesi 31/3/1950 Cuma günü saat 16 da Belediyede toplanan komisyonda yapılacaktyır.
8 — İstekli birden fazla olduğu takdirde ihalesi kura usulü ile yapılacaktır.
0 — isteklilerin belli giln ve saatte Belediye komisyonuna mü • racaatları. (1502) ■ (152)
THE AUSTİN MOTOR EXPORT CORPORATION LTO BİRMİNGHAM ENOLAND
BU ÇEKİLİŞE 10.4.1950 AKŞAMINA KADAR EN AZ 100 LİRA YATIRANLAR DAHİL OLURLAR
EMLÂK BANKASI
Acele Satılık
Acele satılık Ycldeğirmenli şarj Dinamosu.
Tel : 25825 ge Müracaat (517)
Kiralık odalar
Meşrutiyet Caddesi Babaoğullan Ypartımanında konforlu müstakil kiralık odalar vardır. Kapıcıya müracaat. Telefon 22000 ( 521) 1
2920 1 510
. 2 600
. 3 475
. 4 475
» 5 550
. 6 550
7 476
• 8 475
) 9 600
• 10 510
) 11 360
. 12 360
. 13 465
» 14 465
. 15 360
. 16 360
» 17 465
. 18 465
. 19 360
• 20 360
23 11730
30 18000
25 11875
25 11875
25 13750
25 13750
25 11875
25 11875
30 18000
23 11730
18 6480
18 6480
17 7905
17 7905
18 6480
18 6480
17 7905
17 7905
18 6480
18 6480
879,75
1350 K. Zarf
890,66
890,65
1031,25
1031,25
890,65
890,65
1350 K. Zarf
879,75
486
486
592,90
592,90
486
486
592,90
592,90
486
486
(1503) • (153)
——™■ B. C. G. Verem Aşısı
Tatbikatına Ankara Veremle Savaş Derneği 1 No. lu Dispanserinde devam edilmektedir.
Aşı yaptırmak iatiyenlerİD her giln saat 9 - 12 arasında müracaat etmeleri rica olunur.
Memurlar Kooperatifi arkasında Adrea: Ankara Veremle Savaş Derneği «erke» binası
Ankara Asiye 6 inci Hukuk Yargıçlığından:
950/76
Rüştü Öznigll (Ankara Samanpa-zan Ulucanlar, Tilki sokak No. 38) halihazır adresi meçhul.
Karınız Habibe Öznişli tarafından aleyhinize açılan boşanma davasının yapılmakda olan yargılanmasında: Adresinizin meçhuliyetine binaen davetiye ve dava arzuhali-1
nin ilânen tebliğine ve yargılamanın 17/4/950 pazartlsl günü saat 9.30 o bırakılmasına karar verilmiştir.
Belli gün ve saatte durugmıya gel meniz veya bir vekil göndermeniz, aksi takdirde duruşmıya gıyabınızda bakılacağı davetiye yerine kaim olmak üzere ilân olunur. 20/3/KM0
(523)
-------------AVNi DEMİR-----------------------------------
Galata, Tersane, Caddesi No. 230 - 232
TELEFON: 43868 Tel Adres: AVNlDEM - İstanbul
Yuvarlak inşaat Demirleri (6m/m-28 m/m.), Lama, Köşebend, Silme, Dörtköşe, T, 1 ve U Demirleri, Her Cins ve Kalınlıkta Saçlar
■-—■»m»..—Fiatlarım: Piyasanın en Ucuz Fiatlarıdır.
ZAFER
21 - 3 - 1050
Sayfa: 6
x (Bas tarafı birinci de'
Müteakiben söz alan Fuat Hulû-si Demirelli şunları söylemiştir :
Fuat Hulûsi Demirelli (İstanbul) — Muhterem arkadaşlar; âm ve şâmil bir afiv memleketimiz için bugün bir zaruret halini almıştır. Herkes bekliyordu ki, Hükümet bu zarureti, takdir etsin ve af tasarısını ona göre tanzim edip Meclise şevketsin. Bunu yalnız mahkûm lar, hapiste bulunan istemiyor, görüyorsunuz efkârı umumiye de bu merkezdedir. Matbuatı hep takip e-diyoruz. Bir çok müracaatlar da geliyor. Hepsinden anlıyoruz l:i, bugün halk böyle şümullü bir affa muntazırdır ve bunu muhterem heyetinizden, Sekizinci B. M. M. ninin atıfetinden bekliyor.
Komisyonun gerekçesinde bunun sebebi yoktur deniyor, halbuki sebebi aşikârdır.
Bizim hapishanelerin çoğunda maalesef sıhhî şartlar istikmal edil memiştir. Bunu Adalet Bakanı da başka bir münasebetle huzurunuzda açıklamıştır. Bugün mahkûmlarımız öyle bir vaziyette yaşıyorlar ki sıhhatleri günden güne bundan müteessir olmaktadır.
Gene gerekçede görüyoruz k; biz mahkûmları düşündüğümüz kadar mağdurları ve onların evlâtlarını da düşünmek mecburiyetindeyiz gibi bir mütalâa ileri sürülüyor.
Muhterem arkadaşlar; yüksek heyetiniz pe.c iyi bilir ki; ceza intikam hissi ile verilmez. Bilâkis medenî milletlerde cezanın hedefi, mah kûmun halini ıslah etmek, ahlâkını tasfiye etmektir. Bunun içindir ki hapishanelerimiz birer ıslah mües-sesesi haline getirilmelidir. Pek mahdut miktarda iş esasına müstenit ceza evlerimiz vardır. Fakat ar-zettiğim gibi, bunların miktarı pek mahdut olduğu için ancak bazı talihliler oraya gidebiliyor ve oradaki iyi şartlardan istifade ediyorlar. Bunlar bilhassa nazarı dikkate alınacak cihetlerdir.
Hülâsa, o kadar bariz bir zaruret karşısındayız ki, zannederim bu hususta daha fazla izahat vermeğe ihtiyaç yoktur.
Hepiniz vicdanlarınıza danışırsanız bu zarureti herkes gibi kabul edeceksiniz, arkadaşlar.
Hususiyle halkın vicdan ve fikirle rinde bir ukte vardır, deniyor ki; aftan siyasî mücrimler arasında casus luk yapan, Askerî Ceza Kanununda
Eskişehir Valisi
Ahmet Kınık’a
zaruri bir cevap !
* c
■fr (Baş laraıı birinci ae) j
sebeti yokken ve ne bana ne de De- .
mokrat Partiye bir defa bile hiç bir ‘ şey sorulmadan beni ve bilhassa £ Demokrat Partiyi aslı astarı olmayan hâdiseler yaratarak halkın na- c zarında kötülemeğe çalışılmasını ’ hayretle gördüm. t
Bir defa bahis edilen Odun Pa- £ zarı bucak ve lokalimizden hiç kim- { se çıkarılmamıştır. Her taraftan olduğu gibi Odunpazan bucağımızda-kiler yavaş yavaş kendi evlerine ve- ] ya başka yerlere kendileri gitmiş- j lerdir. Lokahmizdekiler ise el’an dur ( maktadırlar. j
Yaratılan hâdise ise şundan iba- ( rettir.
Halk Partisi lokah iken Demok -rat Partiye kiralanan bir binanın sa-hibi bir gün bana geldi. Binasında helâ olmamasından müşkül mevkide 1 olan felâketzedelerin başka bir ye- J re gitmek istediklerinden bahisle ve- ■ saitin nereden temin edileceğini sor- 1 du. Ben de vesait komisyonuna (ki ' Köprü başında emniyet komiserle- 1 rinden bay Sakıpın başkanlığında -dır) telefon ederek bir vatandaşın vasıta istediğini söyledim. Vasıta var buraya gelsin ediler. Ben de o arkadaşı vasıta komisyonunun ol -duğu yeri tarif ederek gönderdim.
İşte bütün dallanldınlan budaklandırılan, mal bulmuş mığribi gibi işi parti propagandası yaparak emniyet tarafından tahkikatlar» zabıtlar yapılan ve aynı gece Halk Partisinin gazetesi Sesışıka yetiştirilen ve hususî nüshalar çıkararak parasız datıtılan hâdisenin teferrüatı bun -dan ibarettir. Buradaki benim yaptığım iş, her zamah her vatandaşa yaptığım gibi bu arkadaşı da vasıta komisyonuna göndermekten ibarettir.
Felâketin ilk günü bütün parti binalarının, ocak ve lokallerinin hattâ evlerinin kapılarını kendi elleriyle, kıran ve buralara felâketze-kardeşlerini yerleştiren bir par -tiden ve bu felâkette canla başla çalışan mensubininden böyle bir hareket beklenebilir mi? Icabederse mezkûr binadan çıkan felâketzede kardeşlerimizin bu işte benim ve Demokrat Partinin hiç bir şeyden haberi olmadığına dair zabıtlarını da her zaman göstermeğe hazırız.
İdarî makamlar, felâket günlerinde kimseyi barındırmayan ve büyük salonları olan milletin malı Halk Partisi binası ile Halkevine ancak İnönünün geldiği gün acele yerleştirilenler işini tahkik etse idi daha iyi olur idi.
Şehrlnrze ge'diği gündenber1 çok şeyler beklediğimiz ve ümit ettiğimiz sayın valimizden bilhassa çok hassas olduğumuz bu zamanda b:r vatandaşın bilhassa bir partin:n haysiyetini ve şerefini düşünmelerini çok rica ederim.»
Aziz Zeytinoğlu
I muayyen olan ve bu memlekete karşı | hakikaten caniyane fiiller teşkil eden suçlar affediliyor da meselâ dikkatsizlik yüzünden, hataen ölüme veya yaralanmaya sebebiyet verenler affa şayan görülmüyor. Bu, nasıl şeydir, deniyor, arkadaşlar.
Onun için, bizim affın teşmili hakkındaki talepterimz esaslı ve bu memleketin ihtiyacından ve fikirlerinden mülhemdir, indi değildir, arkadaşlar. Fazla tasdi etmek istemiyorum. Biz bu sebeple sırası gelince bazı arkadaşlarla beraber hazırladığımız takriri huzurunuza sunacağız. Nazarı dikkate almanızı şimdiden rica ederim. Ve her halde affın beklendiği gibi şümullü olarak çıkarılmasını sizlerden dilerim.
Bundan sonra Vasfi Gerger, Aziz Uras, Cihat Baban, Sinan Tekeli-oğlu da tasarının genişletilmesi lehinde konuştular.
Bu arada söz alan Kemal Özço-ban şu mütalâada bulundu :
Kemal Özçoban (Afyon Karahi-sar) — Efendim, daha salahiyetli arkadaşlarımız veciz bir şekilde konuşarak affın kifayetsiz olduğunu ileri sürdüler. Ben de şahsen bu arkadaşlarıma iştirak edecetim. Yalnız söz almışken gerekçe üzerinde bir iki fikir dermeyan etmekten kendimi alamıyorum.
933 yılında kabul edilen umumî Af Kanununu ele alan gerekçede şöyle deniyor :
1 — 17 senelik devre cihanşümul hâdiseler ve değişikliklerle doludur. Bu devrede dünya bir musibet ve felâket halinde uzun yıllar sürmüş olan büyük bir harp geçirmiştir. Yurdumuz insanlık için büyük acılar ve felâketlerle dolu o-lan ikinci dünya harbinin ateşi içine girmekten kendini kurtarmış olmakla beraber harbin memleketimizde tür.
2 — Millî hayatımızda esaslı ge- (
üşmeler kaydedilmiştir. Milletçe atıldığımız bu inkişaf yolunda yapacağımız hamlelerin muvaffaki- , yeti için işlenmiş olan siyasî mah i- ( yetteki suçlara münhasır olmak ü- ( zere tesamüh ve âtıfette bulunmanın isabetli bir tedbir olacağında ( şüphe yoktur.» ]
Şu halde yeni suçlar meydana ] gelmiştir ;
1 — İkinci dünya harbinin tesir- ] lerinden doğan suçlar.
2 — Millî hayatımızda milletçe a- j
tıldığımız yeni yolun yani demok- j rasi yolundaki hamlelerin doğurduğu suçlar. j
Şimdi ben bu iki sebep üzerinde duracağım; ben şahsen bu iki sebebi kabul ediyorum; Filhakika ikin- ; d cihan harbi bir çok yeni suçlar ( doğurmuştur. Hattâ bazı hakları kayıtlayan tehirler alınmıştır; bu i arada meselâ Millî korunma suçla- ] rı meydana gelmiştir; yine İktisadî düzenimizin bozukluğunda, ikin- ı ci cihan harbinin tesiri olduğunda şüphe yoktur; şu halde İktisadî bo- • zukluk, yokluk, ıstırap, memleket- 1 te bazı suçların çoğalmasını mucip ( olmuştur; hattâ ahlâk üzerine müessir olmuştur.
Bu arada yeni atıldığımız demok rasi sistemini henüz hazmedememiş bazı vatandaş ve memurlar suç işlemişlerdir. Bu tasarının; ihtiva ettiği gerekçedeki sebeplere uymıyan hükümleri taşıdığım görünce itiraf ederim hayret ettim.
Tasan pek dar çerçevede bazı kayıtlarla af cihetini ele almıştır, j Bir defa ikinci Cihan Harbinin doğurduğu ıstıraplar elân baki oldu- ‘ ğu halde (dâva açılmamış olması şartiyle) 29 Ekim 1948 tarihinden i önce işlenmiş fakat 1 Mart 1960 gününe kadar kamu dâvası açılmamış suçları affetmiştir. Bu ne demektir? Nevi şahsına münhasır bir af tasarısı!.. Soranm Hükümetten; birinci maddenin istihdaf ettiği gaye nedir? Kimler bunlardan faydalanacak? akla (faili meçhuller) geliyor. Faili meçhul kalmışlar, bence tedbirli davranan, ahlâkan çok şeni olan kimselerdir. .Tedbir alınmıştır. Diğer bir tabirle minareyi çalmış, kılıfını hazırlamış adamlar bu tasarıdan faydalanacaklar, fakat meselâ; bir otomobil kazasında ölüme sebep olan beş nüfuslu bir ailenin babası şoför (derhal yabalanıp mahkûm olduğu için) istifade edemiyecek... Vatanına ihanet etmiş, casus veya ırz düşmanları henüz tesbit edilememiş olduğu için birinci madde gereğince müstefit olacak. Fakat kaleminden bir kelime kaçıran ve bu millete büyük hizmetler gören bir gazete sahibi faydalanamıyacak. Hay.r arkadaşlar bu, adalet ve hakkaniyet mef-humlariyle gayri kabili telif bir düşüncedir.
Nerede kaldı ki faili meçhul suç-' lar da mahduttur. Dışarıya çıkınız ve halk içinde dolaşınız : (İk-‘ tidar, bizim bilmediğim bazı meçhul suçluları kurtarniak istiyor) sözü . nü işiteceksiniz.
Buna ihtimal vermek güçtür. Bir ı arkadaşımın biraz evvel dediği gi-» bi yarı vefakârları kurtarmak dü-) şüncesi hâkim ise bu asla doğru o-i lamaz. Ve tarih bunu affetmez. Hususiyle yeni demokrasi yolumuzda c yeni yeni suçlar çıkmıştır. Büyük
- bir yekûn tutan Cumhur Başkanı-c na sövme suçlarından bahsedece-r ğim. Bir şahit buldunuz mu, bir
- muhaüfi derhal «Cumhur Başkanı-i na sövdü» diye tevkif ettirebilirsiniz. Zavallı vatandaş bu suçun iftira olduğupu isbat edip adalet te-
önemli tesirleri görülmüş-
celli edinceey kadar hapislerde çürüsün veya mahkûm olsun. Bunlar aftan istifade edemesin de memleketin bütünlüğünü yok edecek ve bütün vatandaşlara ihanet teşkil edecek kadar suç işleyen meçhul vatan hainleri bu aftan faydalansın. Ne tezat...
Sonra affa tâbi suç tarihleri de aklın ve mantığın kabul edemiye-ceğl kadar acaip niçin 29 Ekim 1949 değil de, 29 Ekim 1948 kabul edil-
Bir tezada daha bakınız: Hem yeni millî inkişafımızın doğurduğu suçlardan bahsetmekte hem de 29 Ekim 1946 yılından önce işlenmiş bazı suçları kayıtlı olarak affeden i-kinci madde aksine olarak yeni sis temi kabul ettiğimizden sonra yalnız 1946 yılında yapılan, belediye, milletvekili, genel meclis üyeliği ve muhtar seçimlerinde milletimiz a-leyhine işlenmiş olan suçları ve millet iradesini çalanları istihdaf etmek tedir. Halbuki biz millî inkişafımız için büyük hamleleri 1946 dan sonra yaptık ve el’an devam etmektedir.
1946 yılından evvelki demokratik hamlelerimiz bugünkü hamlelerimize nazaran daha mı çoktur arkadaşlar? Asla. Eğer tasarının gerekçesin deki hedefi kabul etmek lâzım gelirse milletçe olan demokratik inkişaf ve bu alanda atmakta olduğumuz hamlelerimiz daha esaslı bir şekilde devam etmektedir. Şu halde bu hamlelerin mebdeini böyle uzak tarihlere götürmek hiç bir zaman doğru olmayıp yakın tarihlere göre ele almak adalet ve hakkaniyet i-cabıdır. Bu bakımdan maddelere geçildiği zaman daha etraflı maruzatta bulunacağım. Bazı arkadaşlarla imzaladığımız bu hususta bir önerge takdim ediyorum. Bu önergemi, belki arkadaşlarımın komisyona iade edilmesi hususundaki teklifleri kabul edilir ümidile şimdiden veıiyo ruz. Maddelerde konuşma hakkımı mahfuz kalmak üzere sözlerimi kesiyorum.
Dün Meclise verilen önerge
Sözlü olarak bildirdiğim gibi (ikinci) maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif e-derim
1 — 1950 tarihine kadar işlenmiş olup da kamu dâvası açılmış veya hükme bağlanmış veya infaz edilmemiş suçlardan:
a) Kabahat nevinden olan suçlarla azami haddi bir sene hapis cezasını geçmeyen suçlara ve bütün matbuat suçlarına ait cezalar tamamen.
b) Sürgün ve azami haddi beş sene hapsi müstelzim suçlara ait cezaların yarısı.
c) Beş yıldan yukarı hapis veya ağır hapsi müstelzim suçlara ait cezaların üçte biri affedilmiştir.
ç) idam cezasını mucip suçlarda idam yerine 20 yıl ağır hapis cezası hükmolunur.
d) 1 ve 2 nci maddelerdeki af fer’î cezalara da şâmildir.
Müzakerelerin umumî havası ve Mecliste hâkim olan kanaat af tasarısının daha geniş bir şekil alacağı merkezindedir.
Meclis Çarşambadan itibaren sabah ve öğleden sonra toplanmağa karar vermiştir.
I Bojmokaleden d*voır :
Adil bir Af
Kanunu istiyoruz
Büyük Millet Meclisinde af adını taşımaya dahi lâyik olmadığını san dığımız tasarının müzakeresine başlandığı Ibugün, bu düşüncelere biraz da hüzünle kapılmış bulunuyoruz. Çünkü, af gibi, «merhamet" in bu memlekette, ve bütün dünyada, tükenmeğe yüz tutmuş eıı güzel çiçeğini ibütün politika o-yunlarından tenzih ederiz. En ağır suçla dahi mahkûm odsa, en âdi suç lusuyla birlikte bütün mahkûmları, bu içi dışına çıkmış ikinci insan topluluğunu affetmenin, parti mücadelelerinin çok üstünde bir İnsanî ve millî davranış olduğuna inanıyoruz. Bu yarım yamalak, asıl afla hiç bir ilgisi olmıyan, sadece günün geçici politikasını kollar-casıpa yapıldığını sandığımız tasari ııın bu miletin, ne de insanlığın, vakur karakterine yakışır şekilde olmadığını gördüğümüz için de, hüzün ve acı duyuyoruz.
Hapishaneleri dolduranların, eğe'r bir af bahse konu ise, bir kısmını o affa lâyik görüp, (bir kısmını a-yırdetmek kadar hatalı, tehlikeli, gayri insanı bir şey olamaz. Siyasî suçlular kadar, adî suçlular da, eğer ortada bir uluvvücenab varsa, affa lâyıktırlar. Hiç kimse, hiç bir iktidar, hasta kızma ilâç alabilmek için, geçici bir zimmeti göze almış, sonra da, ya talihsizliğinden, ya zamanında bulup buluşturama-maktaıı, ya da ebedî yoksulluğundan yaptığı bu muvakkat hırsızlığı iade edip namusunu geri alamamış küçük, fukara bir veznedarı, affa müstahak görmemezlik edemez. O-nun bir günahı varsa, suç işlemesidir; âdi suç işlemiş olması değil. Siyasî suç işlemedi de, âdi suç işledi diye, onu, bir af gününün dışında bırakmaya kimsenin hakkı yoktur.
Büyük Millet Meclisinin nasıl [bir karar vereceğini, nasıl bir af kanunu kabul edeceğini bilmiyoruz. A-ma her halde, onun, bir affa gidecekse, suçlara asil veya adî diye imtiyaz tanımak suretiyle, af müesse* sesini ve merhameti gayri İnsanî bir hale sokacağını ve en çilekeş insan oğullan üstünde bir siyaset manevrası çevirmeğe tenezzül edeceğini sanmıyoruz, sanamayız.
Muhip DIRANAS
Belçikada durum gittikçe karışıyor ir (Baş tarafı birinci de) mamıştır. Leopold'un Belçikaya dön meşini zayıf bir ekseriyetle sağlayan geçen Pazar günkü referandumu müteakip silâhlı bir müsademe ilk defa vukua gelmektedir.
Sosyalistler, partinin fevkalâda kongresinde «parlâmentodaki muha lefetten umumî greve kadar her türlü çareve başvurarak» Leopold ile mücadeleyi sağlıyan bir takriri kabul etmişlerdir.
15000 amelenin grevi
Londra radyosu, 20 (Basın - Yayın) — Bugün Belçikanın Anvers limanında sosyalist işçi birliği 15 bin liman işçisini grev yapmaya davet etmiştir. 24 saatlik olan bu grev Kral Leopold’un dönmesine karşı bir ihtar mahiyetindedir. Katolik işçi birliği ise, üyelerine iş başında kalmalarını emretmiştir.
13 Vatandaşa yapılan işkence ir (Baş tarafı birinci de)
C.H.P. sıralarından bir milletve-küi «iyi olmuşlar» demesi üzerine Senihi Yürüten «Ölmelerini mi istiyordunuz, 33 vatandaş öldürüldü de ne oldu?» dedi.
Meselenin adliyeye intikal ettiğini neticeden emin olduğunu, bu işte anayasanın vatandaşa bahşettiği can emniyetinin ve işkence yapılmaması haklarının hiçe sayıldığını, bu hususta Meclis tahkikatı a-çılmasını istediğini söyledi ve bu hususta bir de takrir verdi.
Nelicede riyasetin bu hususta gereken muameleyi yapmasına karar verildi.
Dünya güreş şampiyonası
Kaybolan
* (Baş tarafı birinci de)
Halil Kayanın en kuvvetli rakiplerinden biri Avrupa şampiyonu Mısırlı Haşan ile Olimpiyat şampiyonu İtalyan Lombardi ve İsveçli Pet-tersondur.
Müsabakaların başlamasından evvel Cumartesi akşamı Milletlerarası Güreş Federasyonu bütün delegelerin iştirakile toplanmış ve hararetli geçen tartışmalardan sonra önemli kararlar vermiştir. Bu cümleden o' laak bilhassa güreşte yeni kaidelerin tatbikine karar vermiştir. Bu yeni kaidelere göre, güreş devam ettikçe müsabıkların gösterecekleri hareketler, hamle durumları puvan la tesbit edilecek ve bunlar hesaplanarak neticeye varılacaktır.
Bu hususta karara varılmadan evvel bazı delegeler itirazda bulunmuşlar ve bunların bir müddet tatbik edildikten sonra milletlerarası şampiyonalarda tatbikini istemişlerdir. Bunların başında İsveçliler vardır.
Kongre bundan başka 1951 dünya serbest güreş şampiyonasının 1951 senesinde Finlandlyada yapılmasına
karar vermiştir. Alman güreşçilerinin bu müsabakalara girmelerine müsaade edilmesi hususunda İsveç tarafından ileri sürülen bir teklif ise, kongre tarafından ayrıca gözden geçirilecektir.
Mehmet Oktav sayı hesabiyle kazandı
62 kiloda ise Mehmet Oktav, Fin-İandiya’lı Erkki Talosela'yı sayı hesabiyle yenmiştir. Bu karşılaşma, FinlandiyalInın son derece pasif güreşmesi dolayısiyle, çok hareketsiz cereyan etmiştir; FinlandiyalI, pasif güreşmesi yüzünden, ikk de ihtar almıştır. Müsabaka nihayetinde isveçli hakem, Finlandiyalı’yı muzaffer olarak kabul etmiş fakat Fransız ve Norveçli hakemler, galibiyeti Mehmet Oktav’a vermişlerdir. Böylece 1 e karşı iki sayı ile Mehmet Oktav, bu maçın galibi i-lân edilmiştir. Bu suretle Türk güreşçileri, Dünya Greko - Romen güreş şampiyonasının ilk gecesinde, tam bir zafer kazanmış olmaktadırlar.
ikiatom âlîmi
Caziantep Kongresinde
Amerikan ve Ingiliz gizli emniyet teşkilâtı kayıpları arıyor
Londra, 20 (a.a.) (Afp) — «Daliy Graphic» gazetesinin haber aldığına göre İngilterede Hanvel atom araştırmaları merkezinde çalışmakta o-lan iki Amerikalı bilgin birdenbire ortadan kaybolmuşlardır. Scotland Yard ile Amerikan gizli emniyet teşkilâtı kendilerini aramaktadır. Birleşik Amerika veya Kanadaya gitmiş olmaları pek muhtemeldir. Gazeteye göre bu bilginlerden biri hafızasını kaybetmiştir. Bununla beraber gazete, sahte mektuplarla bir ecnebi memlekete çağrılmış olmaları ihtimalini de varid görmektedir.
Scotland Yard özel şubesi halen bu iki âlimin, İngiliz mahkemesi tarafından geçenlerde mahkûm edilen atom casusu doktor Fuchs ile olan münasebetlerinin mahiyetini tesbit etmeğe çalışmaktadır.
sağlamıştır. Gerisini de Demokrat Parti iktidara geldikten sonra millete hediye etmekten büyük bir zevk duyacaktır.
Geçen seçimlerde bir takım kanun suz hareketlerin cereyan etmiş olduğunu söyleniştim. Ve maalesef kaydedeyim ki bunları yapanlar hâkim huzuruna çıkarılmamıştı. Bunun şebebi Memurin Muhakemat Ka nununn baraj ve duvarları ile karşı karşıya bulunmamızdı. Bu defa bun lar da yıkılmıştır. Nasıl Ahmetle Mehmet bir suç işledikleri zaman doğrudan doğruya hâkim huzuruna çıkıyorsa seçimlerde vazifelerini suiistimal edenler de artık adalet huzu runda hesap vermek mecburiyetinde kalacaklardır.»
Bayar seçim meselesinde olduğu kadar Demokrat Partinin diğer mem leke t meseleleriyle de meşgul olduğunu kaydettikten sonra seçimlerin neticeleri üzerinde durmuş ve sözlerine şöyle devam etmiştir:
«— Bu memlekette şimdiye kadar milletin iradesiyle bir hükümetin değiştiği görülmüş değildir. Bir mem lekette millet iradesiyle bir hükümet başa geçerse ve yine millet iradesiyle bir hükümet iş başından çekilirse ® memlekette demokrasi kök leşmiş demektir. Millet ekseriyetle ya şu partiyi veya bu partiyi tutar fakat bu partilerden bir tanesi milletin iradesine rağmen iktidarda ka lacağım derse o iradeye karşı etmiş demektir. Vazifemiz millete karşı deruhte ettiğimiz mesuliyeti müdrik olarak seçimlerde muvaffak ölmanın yolunu bulmaya çalışma • mizdır. Kanun iyidir millet bizimle beraberdir idare zihniyeti yüzde 70 değişmiştir. Daha da değişmeye mec burdur. Bütün bu şartlar içinde seçimleri kaybedersek mesuüyetin bir kısmı bizlerindir. Çünkü vazifemizi yapmanın yolunu bulamamışız demektir.»
Demokrat Parti Başkanı bundan sonra muhtelif memleket meseleleri üzerinde de kısaca durmuş, orman mevzuunda çıkarılan kanunların hem ormanların ve hem de ormancı vatandaşların zararına işlediğini kaydederek kanunun sakat olması yüzünden orman istihsalatı fiyatlarının bir kaç misli artmış olduğunu zikrederek Demokrat Partinin bir programı yoktur diyenlerin bu iddialarına temasla Demokrat Parti bir programla ortaya atıldığı zaman karşı partinin programdan mahrum olduğunu ifade ile üniver sitelerin muhtariyeti ve sendikalar kurulması teklifleri karşısında kar şı partilerin önce itiraz yollarına sap tığını fakat aradan bir iki ay geçtik ten sonra kendi programlarında bun lara yer verdiklerini kaydederek Halk Partisi hükümetlerinin yapılanları bozmak yeniden başlananları yarıda bırakmak gibi sakîm bir politika takip etmelerinin partilerinin programdan mahrum olmasından i-leri geldiğini belirtmiş ve mallarının değerlendirilmemesi yüzünden işlerini terkeden yerli dokumacıların durumlarını ıslah çarelerini de izah ederek el sanayiinin yaşaması için Demokrat Partinin ebnden geleni yapacağını ve bunun temini ile işsizliğin kısmen olsun önüne geçilebile-bileceğini ifade ile sözlerine şöyle son vermiştir
«— Partiler programları ile istikrar yaratmaya mecburdurlar. Demokrat Parti bunu şiar edinmiştir. Bizim siyasî tarihimizde iş başına gelen her yeni hükümet kendinden , evvelkinin icraatını bozmak için ça lışmıştır. Bu sakim âdeti bünyemiz den koparıp atacağız. İlmin çizdiği hudutlar içinde müstakar bir i-dare kuracağız. Biz taze bir kuvvetle iktidarı alınca bütün malî meseleleri gözden geçirerek memleketi mesut bir diyar yapacağız. Biz bu şerefe nail olacağız. Bunun için yegâne çare arkadaşların cesur ve fedakâr olmalarıdır. Biz seçimlere em niyetle girmek istiyoruz. Bu memlekette istikrara şiddetle lüzum var dır. Büyük bir sevgi havası içinde millî dâvalarımızı halletmek istiyoruz. Bu fikirlerimizle husumet kararı arasında asla tezat yoktur. Bunun mânası fenalık yapanlara veya yapmak istiyenlere fenalık yapmayın demekten ibarettir. Biz ____________________________________ı emniyet istiyoruz. Haksızlık yapan yüzde 80 nisbetinde ve katî olarak lara karşı da hazır bulunuyoruz.»
ir (Baş tarafı birinci de) istedikleri netice mutlak bir zaferdir, partiler de kendi zaferlerini seçimdeki muvaffakiyete bağlamak isterler. Biz de şimdiye kadar bu mesaimizi bir noktada topladık. Seçimleri kati olarak söylüyorum kazanmak azmiyle çalıştık. Önümüzde ki şu kısa zamanda da aynı şevk ve heyecanla çalışacağız. Bunu niçin yaptık ve- yapacağız. Kendimi -ze şan ve şeref temin etmek için mi? Hayır inandığımız dâvamızı tahakkuk ettirmek için Demokratlar elele bir program etrafında toplandık. O programı tahakkuk ettirmek için çalışmaktayız. Fakat bu prog -ramı ancak iktidarı ele aldıktan sonra tatbik etmek mümkün olacaktır. Nasıl ki bir ordu zaferi elde etmek için çalışırsa biz de bir ordu intizamı ile dâvamızı tahakkuk ettirmek I için çalışacağız. Seçimlerin bugün -lerde başlıyacağına muhakkak na -zarı ile bakabiliriz. Geçen defaki seçimlerle bu defaki seçimler arasın I da bir mukayese yapmayı bu bakım ' dan faydalı buluyorum. Bugünlerde ortada bazı şayialar dolaşmaktadır. (Seçim ne şekilde tecelli ederse etsin iktidar sandalyasını bırakmıya-caktır. Yine zor kullanacak ve para kuvveti ile seçimi muhakkak surette kazanacaklardır.) Bunlarda ne dereceye kadar hakikat payı vardır bil miyorum. Bütün bu şayialara rağ -I men bu seçimlerde Türk milletinin I milli iradesini tahakkuk ettirmek için çaışacağı muhakkaktır. Bugün için iki şıktan birini tercih etmek durumunda bulunuyoruz. Ya bugün kü perişanlık devam edecek, veyahut da memleketimiz için yeni nurlu bir ufuk açılacaktır, 1946 seçimlerine giderken Demokrat Parti ve partinin fedakâr mensupları yer yer tazyiklere uğruyordu, iftira ve isnatlarla bizi boğmak istiyorlardı. Jandarma kaymakam ve valiler hep faaliyette idiler. Bu ağır havaya rağ men seçimlere girdik. O seçimlerin hazin neticeleri üzerinde durmak istemiyorum. Sizlerin gözleri önünde cereyan eden hâdiseleri elbette biliyorsunuz. Zihniyet kötü idi. Kanun da onlara yardım ediyordu. Bu seçimlerin akabinde Demokrat Parti her şeyden evvel millî hâkimiyetin temelleri atılmalıdır, kanaatına vardı. Millet hâkimiyet ve hürriyetine sahip olduktan sonra diğer ıslahat -lar onu takip eder. Arzu ettiklerimizi tahakkuk ettirmek imkânına sahip oluruz. Bu kanaata sahip olduğu içindir ki Demokrat Parti mücadelesinde seçim emniyetini ön safa aldı. Millî iradenin geniş ölçüde harekete gelmesi sebebiyle bugünkü Seçim Kanunu çıkmış bulunmaktadır. Demokrat Parti millet iradesinin selâmetle yürümesini temin ede cek olan bu kanunun çıkmasında başbbaşına âmil olmuştur. Bugünkü kanunla seçimlerin idaresi itibariyle büyük değişiklikler yapılmıştır. Yani seçim mekanizması tamamen değişmiştir. Ben kül halinde hiçbir meslek erbabını ittiham etmek istemem çünkü onlar da memleketin öz evlâtlarıdır. Fakat idare bakımın dan yapılmış suiistimaller mevcut olunca hüküm başka olur. Meselâ şifre ile gönderilen emirlere göre hareket edenler büyük bir suizan yaratmıştır. Bu yalnız 1946 seçimlerine münhasır değildir. Meşrutiyet inkilâbındanberi bir takım suiistimaller olmuş ve milletin hakkı zaman zaman gasbedilmiştir.
I itün bu tecrübelerden mii tin murakabesini esas kat ile bunun kanunda tam olarak yer ulmasına çalıştık. Bugünkü karnı en az yüzde 80-90 nisbetinde fenalıklar gelebilecek delikleri tıkamış bulunmaktadır. Vatandaş gizli bir yerde reyini kulanacaktır. Bu su retle rey mahremiyeti emniyet altına alınmıştır. Tasnif aleni ve milletin gözü önünde yapılacaktır. Kanun bu hususta bize emniyet ver-| mektedir. Bunları söylemekle ifade
3— Okulun ücreti motor dersleri etmek istediğim şydur: Seçimlere
arızalar ve direksiyon talim- ’ ’
leri dahil 132.5 Uradır. I
4— Amatörler için yalnız direksiyon dersi verilir. Ücreti 50 liradır.
Müracaat saati 14 - 18 arası. İsmet- _______________________„____
paşa Cad. No. 4 - Telefon: 21649. I trika yapılamıyacaktır. Kanun bunu (508) yüzde 80 nisbetinde ve katî olarak
I
Ankara İcra gayrimenkul satış Memurluğundan:
Şuyûunun izalesi için Sulh Hukuk mahkemesince satılmasına karar ve , rilen Ankaranın Koyunpazarı ma-1 hailesinin Koyunpazarı sokağında 267 ada 1 parsel numaralı 398 metrekare miktarındaki ahşap bir gazino ve iki dükkânı olan ahşap otel aşağıda yazılı şartlar içinde açık arttırma ile satışa çıkarılmıştır.
Durumu
iki ardiye, üç dükkân, bir kahve ve üst katta bir salon üzerinde on yedi odası vardır. Bina heyeti umu-miyesi ahşaptır. Elektrik ve su tesisatı vardır. 175720 lira kıymet tak dir edilmiştir.
Satış şartlan
1 — Satış 13/4/950 Perşembe günü saat 10 dan 11.30 a kadar dairemizde tahmin edilen değerin yüzde yetmiş beşini bulmak şartiyle yapılacaktır. O gün istek bu değeri bulmazsa son isteklinin yüklenmesi yerinde kalmak şartile 24/4/950 pazartesi günü saat 10 dan 11.30 a kadar yapılacak ikinci artırmada en çok artırana satılacaktır.
2 — Artırmaya girenler tahmin edilen değerin yüzde yedi buçuğu-nıT güven akçası olarak veıecekler-lerdir. Satış peşin para iledir. İstenildiğinde yirmi gün kadar süre verilebilir. Dellâliye ve birikmiş vergiler satış parasından ödenecek ve tapu harç giderisini alıcı vere-
3 — Satış parası zamanında ödenmezse icra kanununun 133 üncü mad desi gereği yapılacak ve alıcı fiyat deşikliğinden sorumlu bulunacaktır.
4 — ipotek sahibi alacaklılarla ilgililerin bu mal üzerindeki haklarını faiz ve gideri hakkında ileri sürdüklerini belgeleriyle birlikte 15 gün içinde daireye bildirmeleri gereklidir. Bildirmezlerse satış parasının. üleştilrtlmesine girepıiyecek-lerdir.
5 — Şartlaşma bugünden başlıya-
rak dairemizin 950/55 numaralı dosyasında görülebilir. İstekliler daha evvel satış şartlarını görmüş ve kabul etmiş sayılacaklardır. İlân olunur. (525)
sonra olarak
YEMİ NEŞRİYAT:
HİSAR
Genç ve yaşlı birçok kıymetli imzaların etrafında toplandığı HİSAR Dergisi intişar etmiştir.
İlk sayıda Munis Faik Ozansoy’-un «Tenkid ve Şiir» isimli baş yazısı, Orhan Seyfi Orhon’un .Şiir üzerinde konuşma» adlı makalesi, Enver Behnan Şapolyo’nun «Ziya Gökalp’tan neler öğrendik» Ruşen Ferit Kam’ın «Büyük Türk musiki-cilerinden Aydınlı Şemsettin Nahifi» G. İ. Sayman’ın «Mary O' Grady», İlhan Geçerin «Uç Otuz Para» hakkında tenkidi, Munis Faik, Mübin Manyasiğ, İlhan Geçer. Mustafa Necati Karaer, Gültekin Sâmanoğlu, Fikret Sezgin, Mehmet Çınarlı, Osman Fehmi Özçelik, Yahya Benekay, Haşan İzzet Aro-lat’ın şiirleri ve Ayhan Hünalp’ın «Ve Gece Devam Edecek» isimli hikâyesi vardır.
Ankara İcra gayrimenkul satlş memurluğundan :
Şüyûlarının izalesi için Sulh hukuk mahkemesince satılmasına karar verilen Ankaranın Çankaya ilçesi hududu içinde Ulukapı da kadastronu» mı
maralı öö metrçkar^^Tmktarındaki ahşap e^'V? Başmil sokağında 614 , t. ada 1 parsel numaralı 187 metrekare miktarında ahşap ev aşağıda yapılı şartlar içinde ayrı ayrı olarak açık artırma ile satışa çıkarılmıştır.
Durumu
613 ada 3 parsel: Tek kat üzerine inşa edilmiş iki oda bir mutfaktan ibaret ve etrafı divarla çevrilidir. 5200 lira kıymet takdir edilmiştir. 614 ada 1 parsel: iki oda bir mutfaktan ibaret ve etrafı divarla çev rilidir. 6500 lira kıymet takdir edilmiştir.
Satış şartlan
1 — Satış 14/4/950 Cuma günü saat 10 dan 11.30 a kadar dairemizde tahmin edilen değerin yüzde yetmiş beşini bulmak şartiyle yapılacaktır. O gün istek bu değeri bulmazsa son isteklinin yüklenmesi yerinde kalmak şartile 24/4/950 pazartesi günü saat 10 dan 11.30 a kadar yapılacak ikinci artırmada en çok artırana satılacaktır.
2 — Artırmaya girenler tahmin edilen değerin yüzde yedi buçuğunu güven akçası olarak verecekler-lerdir Satış peşin para iledir. İstenildiğinde yirmi gün kadar süre verilebilir Dellaliye ve birikmiş ver giler satış parasından ödenecek ve tapu harç giderisini alıcı verecektir.
3 — Satış parası zamanında ödenmezse icra kanunununl33 üncü mad desi gereği yapılacak ve alıcı fiyat eksikliğinden sorumlu bulunacaktır.
4 — İpotek sahibi alacaklılarla ilgililerin bu mal üzerindeki haklarını faiz ve gideri hakkında ileri sürdüklerini belgeleriyle birlikte 15 gün içinde daireye bildirmeleri gereklidir. Bildirmezlerse satış parasının üleştMlmejsine giremiyecek-lerdir.
5 — Şartlaşma bugünden başlaya-
rak dairemizin 949/23 numaralı dosyasında görülebilir, İstekliler daha evvel satış şartlarını görmüş ve kabul etmiş sayılacaklardır, ilân olunur. (522)
Kayıp dolma kalem
12/3/1950 Pazar günü sabah saat 11 - 12 arasında Çankaya caddesinde Meclis ve Su Deposu durakları arasında (Sheffers) marka altın dolma kalem düşürülmüştür. Bulanın insaniyet namına adresime bildirdiği takdirde memnun edilecektir.
Ali Çelen Tel: 21700/44
Ankara
Şoför Okulu’nda
YENİ DEVRE İÇİN KAYITLARA BAŞLANDI
1— Kurs Mart sonunda açılıyor,
2— Müddet 2 aydır,
karşı olan emniyetsizliği gidermek siz demokratların vazifesidir. Vatandaş emin olsun kendisine karşı hiç bir kuvvet çıkmayacak ve çıkamayacaktır. Aynı zamanda vatandaş reyini kullandığı zaman hiç bir en-
Dr. Şahende Koymen
Çocuk hastalıkları mütehassısı , tetkik seyyahatinden dönmüş, hastalarını saat 3 ten sonra Yenişehir Atatürk Bulvarı Ayberk Ap. No. 4 te muayeneye başlamıştır. Tel: 23033 (493)
DİŞ TABİBİ HALİD SUNGUR
Anafartalar Vakıf İş Hanı kat
1. No. 115 - Tel: 16245.
(377)
Comments (0)