Perşembe 19 muharriri: MOmtaz Faik Fenik 1 Denizeller Caddesi 2 Posta Kutusu: İM ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara
OCAK 1950 Haşmuharrir tel: 15610 Yazı İşleri İdare 15315
Yıl; 1 — No. 265 Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
D. P. işçilere grev hakkı istiyor
Mecliste hararetli münakaşalar ve D.P.
Milletvekill^îninjşçilej£mü
FuatH. Demirelli: “Grev işçinin sarih hakkıdır, bunanasılmani olabiliriz,, dedi
Kemal Özçoban, Salamon Adatto ve M. Alakanfın sözleri
Büyük Millet Meclisi dün Feridun Fikri Düşüncelin başkanlığında toplandı.
Sovyet i Başbakan muavini
MİKAİL PERVUKHİN TAYİN EDİLEREK STALİNİN HALEFLERİ ARASINA GİRDİ
Kayseri nutkunun mahiyeti:2
Yazan: Mümtaz Faik FENİK
Bay Erim ve meselesi !
Moskova. 18 (a.a.) (Rcuter) —
Sovyet JhL-ya yük,sek şûrası Mih-hail Georgievich Pervukhin’i Başba-’ Yardımcılığına tayin etmiştir.
Tapu Kanununun 15 inci maddesi nin tâdil edilerek bataklıkları kurutanlara, bataklıkların kurutulmasından elde edilen arabinin verilmesi hakkınduki Ali Çınarın kanunun teklifini 2 inci müzakeresi tamamlandı ve teklif kanunlaştı.
İstanbul Üniversitesi ve Orman Fakültesi kadrosunda yapılan tadilât hakkındaki tasarının da kanunlaşmasını müteakip 3008 sayılı Is Kanununda yapılacak değişikliklere ait tasarının müzakeresine geçildi. Tasarının heyeti umurniy.esi üzerinde söz alan C. II. P. den İhsan Olgun ve Ali Hiza Arı tasarının memleket realitelerine uygun sosyal adalete dayanan prensiplere riayetkar olduğunu belirttiler.
D. P. den Salamon Adato ve Muammer Alakant da söz alarak tasarının iyi kısımları bulunmakla beraber noksanları bulunduğunu ifade ettiler. (Devamı Sa. 5 Sft. 1 de)
Mitingde dünkü
dövizler
fSMaşbakan Y’ardımcısının Kay- 1 Fakat bu hal, Nihat Erinı’e, soıı-a^seri C. H. I’. kongresinde radon arız olmuş değildir. Onun si söylediği nutku okurken, bir yasî hayatta güttüğü sistemi yakın- ........... .........................
insanın nasıl olup da bu kadar sa- dan takip edenler, zaman zaman bu han yardımcılığına tayin etmiştir, mimiyetsizliğe düştüğüne hayert et- gibi politik krizler geçirdiğini çok | Pervukhlrt. Kimya Bakanlığından memek kabil değildir. Bilmeyiz, bu iyi bilirler. Gerek Ulus’ta Falih Rıı- ......o «« •ni'ûı--------
samimiyetsizliği ifade edebilmek kı Ataya muavinlik ettiği zamanki için nereden söze başlamalı?... | yazıları, gerek sonradan tam salâ-j
Bizzat kendisi kalkıp, Kayseriye kadar gidiyor; daha evvel gazete- yet iktidara geçtikte Icrde Başbakan Yardımcısının Demokrat Partinin istişari kongreden sonra 13 Ocakta çıkardığı tebliğe dair bir konuşma yapacağı ilân e- | ililiyor. Ondan sonra da kongrede j bizzat kendisi kalkıp:
-Bu toplantıda benim de söz söylemem İstendi!- diyebiliyor. İstlyen kimdir? Bizzat kendisi! Ç-ünkik konuşmak için kalkıp tâ Kayseriye kadar ihtiyari zahmet etmiştir.
Btı, teferrüata ait bir mesele de ylp geçmivelım; çünkü bilhassa konuşmak için toplantıya giden, ve sonra sanki ısrar üzerine lütfen söz söylüyormuş gibi davranarak, kendi partilerine karşı da mübarek ağzını bir kerem o İdrak açtığını vrmııen ifade buyuran bizzat kendi sidir. Ve böylece samimiyetsizlikle başlayan bir konuşmanın samimiyet siz bir mecraya sürüklendiğini elbette tabii bulmak gerektir.
iyi bilirler. Gerek Ulus’ta Falih Rıî-..._____ muavinlik etliği zamanki
| yazıları, gerek sonradan tam salâhiyetle yazdığı makaleler, ve ıılha-”■ ‘en sonraki muhtelif beyanatları ve çalışma tarzları ★ (Devamı Sa: 5 SÜ: 4 de)
I azledilin verine S. M. Tikhomirov tayin olunmuştu.
Bu sıirçtle şimdi Pcrviıkhin, Mo-lotoV, Berin. MİkOyan. Malt-nkov, Malysheo Kîutikov ve TevoSya’mn | grupuna Mareşal dirt’in halefi sı-fatih- girmektedir.
Amerikada biiyiik bir banka soygunu
Yüzü maskeli haydutlar bir
şirketin kasasını kırarak 1,5
milyon dolar çalarak kaçtılar
Yeni ve Büyük Tefrikamız
1 Numaracı! |
Boston. 18, (a.a.) (United Press)
Kırmızı ve siyah ınâskeli 7 haydut Brınks şirketinin büyük kasasını kırarak 1.500.000 dolar çalmıştır. Bu soygun hâdisesi Amerikan tarihinde rastlanılan en mühim soygunlardan biridir.
Şimdiye kadar 13 şüpheli şahıs
çocuğunun aşkı
Dünkü bütçe müzakereieri
NxUx^xAx^xAxCxl
Yakında : ZAFER’de
Ulaştırmu HnknıılığınH ait bütçenin müzake resinde çeşitti sualer
I diğipi, devlet demiryollarının Halk ı Partisi kongrelerine g denkre hu -susi katarlar tahsis çttlğini. işçileri
I mevzuatının keyfi olarak tatbik e-, dildiğini, Adapazarı vagon fabrika-1 -A (Devamı Sa: 5 ftü; 1 de)
Kıbrıs için yapılan’ diinkü mitinge iştirak eden on binlerce gencin ellerinde taşırtan yüzlerce levhacta başlıca çınlar yazılmakta idi;
yapılanmiting
heyecanlamitinge iştir aketti
* Kıbrıs Türk'tür, Türk kala* çaktır.
★ Vakit geç de olsa Atina tM niversitesi, mal sahibinindir.
Ankara gençliği dun, Atinada bundan evvel, Yunan nniversiUiJi-lerin Kıbrıs için yaptıkları mitinge cevap olnıas üzere bir miting tertip etmiştir. Saat 11.30 da biri • h u r genç bu mitinge iştirak etrnek üzen- toplanmış bulunuyordu.
Yenişehirdı'ki Zafer meydanı miting saatindin' çok evvel bulvarın her köşesinden akın akın gençlçrl® dolmaktaydı ıt HJ.r) de Kızılay i dıkaınvtıııdvu lluku.: Fakültesi: ve llıkjıtcı okulu öğrencileri, yüzlerce protesto afişim vebayriık-i.u la Z.ıler meydânına doğru geldiler Btı sırada aksi istikametten de Ziraat ve Veteriner. Fakülte öğrencileri meydanı doldurdular.
Miting, binlerce gencin coşkun ve gür bir sesle hep bir ağızdan söyledikleri İstiklal Marşı ile haşladı.
Evvelâ Mesrur Gürgenç 4 asır Tür,t hâkimiyetinde yaşahuş, uğruna binlerce- Türk delikanlısı şehit
★ (Devamı Sa: 5 sii; 5 de)
AKINTIYA---1
I____KÜREK
Ara ki bulasın I
zaili:.
Doğru ve güzel yol
Muhip DIRANAS
))
|ftıuı, bir, g-azetemizde çıkan Ad-■^ııan Menderes’in »Bir nutuk vesilesiyle., başlıklı Kızışını oku dıırn. Bir, UİUS gazetesindeki Hü şeyin Caİıit imzıılı başyazıya göz gezdirelim, bir ile, Nihat Erim'ın İki gün evvel Kayserihe verdiği nutku tetkik ettim.
Başbakan yardımcısının, Demokrat Parti istişari kongresinin yayınladığı tebliğe mukabele olan, ve bir kelimeyle, siyasî bir gaf diye vasıflandırılacak, ve küçük diktatörlük hülyalarına düşmüş o-luhlarm, zekâları ve tecrübeleri kâfi gelmediği zaman, daima Uğra yarakları «tirçlnclerdeiı biri oİa'bi locck nutku; temcit pilâvı gibi hem Be gülünç stırette. aynı nakaratı tekrarlarken; ve Öietaraftan itiliş gazetesi başyazarı da her gün bir yenisini bulmaya çalıştığı vc unu da bulamayıp hayidcieşUği küfürleri tekrar edip dururken, Adının Menderes, Garp'lı mânâtla bir tefekkür ve zekânın yayından fırlayıp, her ikisini birden veku-rııı, medeniliğin ve politika ahlâkının ışığı altına alıyor ve bize, memleketin selâmeti atlına tutulacak en isabetli, en efendice yolu aydınlatıyor.
Türkiyede demokrasiyi yerleştir nıe hareketi en kritik, en buhranlı bir merhaleye gelmiştir. 1950 seçimleri, hiç şüphesiz, ıbu memleketin bütün mukadderatında bir dö-ııiim noktası, milli bir imtihan kürsüsü olacaktır. Bu imtihanı, e-hemmiyetine lâyık bir seviyede mütalea etmemiz, medeni insanlara, Garp'lı milletlere has başarı ve anlayışla geçirmemiz; hangi par tiden olursak olalım, cümlemizin aydı kaderle bağlı bulunduğumuz hu vatan, htı memleket, bu birlik.
bir kelimeyle, topyekûıı millî mukadderatımız için, şarttır ve elzemdir. Nitekim, son istişari kongresinde Deıııokrlıt Parti, demokratik gelişmemizi lıaltalaınıyn pıa tul' ve hangi taraftan gelirse gelsin her türlü tahriklere, bu nıfitıfidu. yani memleketin selâmeti ve demokrasinin gerçekleştirmesi mânâsında, nasıl mukavemet ettiğinin, mukavemet etmekte olduğunun vc mukavemet edeceğinin vesikası nı. en ınlükeinnicl seklide vermiş t’üiıinuyur.
Gerçekten, sadece dcmoknısiııln, değil, lıic bir memleket dâvasının şirretlik, gözdağıylc, buiiınık suda balık avlamakla kazaıüima-sılıa artık im(ın yokktur. Bırakın şülıu hlinü. fûkut her şeyden önce öyle tek bir dıihyüdn yaşıyoruz ki. orailu her şe.v. lîizaın ve düzen i-rlndc ıtöııttıege mecburdur ve biç kimse, (/lc geçirdiği her ahıı şırtııııı atlayıp -t»İ^ çerkez ^:il)i,- dörtnala gİİlecek durumda değildir. Bunun aksiiie, meseleleri, efendiliğin; heUı dü,nyiı, iletti hiemiekct nizam vc anlayışının, vekaıin, ıtıemleljetsp vçrliğiıı vc ligi ttirlü yihsi ihtlras-lun. ikhil endişelerini yenecek (bir itleulizmin çizdiği ciddi ve medenî istikametle aramak ve ancak o yolda bülrtınk ve kazanmak zorundayız.
Bu bakımdan, gerek Başbakan Yardımcısının artık iİlailûlı dedir ten ayin sert lekcrieinelerine, gerekse, Hüseyin pqhldln argo baş ..............
makalelerine karşılık,. Demokrat eti 1'60; s Partinin, istişari kongresi münasebetiyle yayınladığı tebliğle birlikte, Aduan Menderes'in dünkü yazısı bütün memleketseverler i-çhı, sanırım, .şaşmaz bir kılavuz ve mihrak noktası oluyor.
Altlığımız malûmata ğöfe, P. T. T. idâreşi müstahdemlerinıh 950 yılı elbiseleri hazırlanmak üzeredir.
Bu elbiseler aşağıda gösterilen ta rih'lerde ait oldukları T T T. ba:, müdürlükleri tarafından sahiplerine tevzi edilecektir.
Elbiselerin teslim edileceği tarih ler şunlardır:
Afyon başmüdürlüğü 28/1/950 de, Ankara 20/2/950 de. BdlikeSir 17/2/ | 950 de. Diyarbakır 20/2/Ö50 do, Es klşchiı 26/1/350 de, Edirne 29/1/ 950 dq, ErzUrUm 26/2/Û50 de, Istan bul 26/2/050 xle. İzmiı 28/2/950 dc. Kotıyu 9/2/360 de, Sivas 20/2/950 de, Samsun 2/2/Ö5İ) de, Seyhan 24/ 2/9Üb de, Trabzon 12/2/950 dedir.
Bu arad(i,had maaşı 40 Uru olan luru da, einisb verilmesi düşünül mealedir.
Diğer taraftan haber aldığımıza göre bu ytj içine de bazı posta mer kealöri açilacalttır.
1 Bu uterkczler bilhassa, Kargı ıl çesi dalıilinde Kabalı, Of ilçesine bağlı Hayret Bücağı, İstanbul Tak Şimde, Eskişehir, Ödunpnzarında. tz-i'nıTt’e Baç senitindedır
! TARİH YAPRAKLARI
Türk Kıbrıs
I f
Samimiyete
muhtacız
Kibrisin tarihine bir bakış ve Lala Muştalanın Türk bayrağını
ET FİYATLARINA YAPILACAK ZAM
Belediye Encümeni dün saat 17, de tlplanarak ct fiyatlarına yeniden yapılacak zammı tesbit etmiştir.
! .• ıar»- goı)■ 'm
günden itıoaren koyun eti 210: keçi eti 160; sığır (kehukli) 120: sığır (kemiksiz) 160: dana (kemikli) 130; dana (kemiksiz) 170 ve kuyruk 300 kuruştan satılacaktır.
ELİ BYCAKLI ÇOCUK
Kavab^ı mahalle ilama hadisesi olmuş lcı kavga ccün iki n pıı çoçukk.ıdan' rtından bıçakla ya e şöyle cereyan ct
Ey Gaziler
Bu başlık altında Be. Fa., -Tandaki kısa fıkrasını söyle tertipli-
ısları açılma^
uldu&tımuzdaı
raptırmak-
giriştiklerini.
Tıirkiyeye Amerikan sermayesi gelir mi ’
-Tan. gazetesi başmakalesinde bu mevzua temasla diyor İti:
dblrlCr
Dün şöhvi'tniz Sindi bir vaı ye biı seyyar çocuğu , a.\nırk( bur taı atından s ralanmıştır (lâdi
"iron», yar sivhcı Musuafa Güner; Samnh-'luızprı şemtinen gccerkçn iki çocuğun kavga etmekte olduklarını gör miiş vc bunları ayırın^ üzere ara la'rına girmiştir. Çocuklardan biri bu müdahaleye sinirlenerek üzerin ;4ej taşıdığı bıçağı Muştalanın sırtına saptamıştır. Yaralı derhal has-•tatfeye kaldırılarak tedavi altına alırtmış çicuklar hakkında tahkikata başlanmıştır.
ZEHİRLENME VAKALARI
DÜn şehrimizin muhtelif semtlerinde üç kömürden zehirlenme vakası olmuştur.
Bunlardan D. D. Y. malzeme deposu işçilerinden Rahmi Dikmen o-desına aldığı kömürden zehirlenme alâmetleri göstermiştir.
Bundan başka Millî Eğitim Bakan lığı kalorifer dairesinde işçi Kâzım Kurt yakmakta olduğu linyit kömüründen; Altındağ mahallesinde oturan Rahmi înce'nin iki buçuk yaşındaki kızı Nimet sobanın .yanında uyumakta iken intişar eden gazdan zehirlenme alâmeti göstermiştir.
Her üçü de hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmışlardır.
Tarım Âlet Makineleri Okulu talebelerinin broşürü Ankara tarım âlet ve makinaları yüksek uzmanlık okulu son sınıf öğrencileri dün bütün milletvekillerine birer broşür dağıtmışlardır. Bu broşürde şöyle denilmektedir: 1949 Ağustos ayında Çayır ovada tarım okullan kongresinde okulu -muzun üç yıl süre üzerinden ıslahı ile tedrisatına devam etmesi karar altına alınmışken, ve sayın Tarım, Bakanının bizzat bu kararların aynen tatbik edileceği hususunda aziz vatandaşlarımıza vait buyurmuş olmalarına rağmen kararın tatbiki şöyle dursun, yeni bir veçhe verileceği mülâhazası ile okula bu yıl ta-, lebe dahi alınmamış ve kapatılması cihetine gidilmiş bulunmaktadır.
Sayın Tarım Bakanına gerek mezun meslekdaşlarımız ve gerekse biz lerin müteaddit müracaatları maalesef bir ümit verici neticeye varmamış ve her defasında okulun temelli olarak kapatılacağı ihsas edilmiştir. Acaba bu memlekette ilânihaje ziraat âlet vc makineleri dış memleketlerden mi ithal olunacaktır? Mütehassısları .senelerce dış memleketlerden mi gelecektir? Bizler aziz yurdumuzun ham maddelerinden ftrycialanarak Türk tipi zirâat maki itelerini 'kehdirriiz imdi edemiyecek miyiz? Bunların fenni tamirlerini yedek parçalarım yapahuyacak mı-
Muharrir bu konuda biı müşahhas misaller verdikten sonra yazısını şöyle bitirmektedir.
«Bir memleket dftvası oldu&u için açık muı-mak mecbtriyotlndeyiz . Kendi vo»i rotlmizdon şUphe edljormuy ve kaplttllû) ■'Odlar ecnebi sermnyeBbiln ■'•lebilinnln gibi bir zihniyetle şernıayoy»' ilntlyöz yertheğc ve kftr ctnieAlbr bJr türlü tahanunlil ''demediğimiz edebiİy(-_
çekimiz nelkûr. Hayale kamlmuftu ne lüzum vflr? Her .■y’yaeıı evycl iktisadi rlıılfzln ana hatlarını doRl(llrnıck ve ondan sonra ecnebi sermnyealnbı ırelmeslni, bdkleınolc İcap cttlfflni hentlz K^rdbomnriİk
AMERİKADAKİ VATANDAŞLARIN ZELZELE FELÂKETZEDELERİNE YARDIMI
Amerlkada plurmakta olan va -tanHaşIanmız, D'etroil Türkay Cemi yeti elıle zelzele felâketzedelerine
‘rknsnıUnn yağdım olmak üğere Elcim 1949 da
gönderdikleri 3.000 dolaı'a ilâve o-Jarak yerliden Kızılaya 3.500 dolar bağışta bulunmuşlardır.
Yurtlarına ve Kızılaya her zaman yakın bir ilgi gösteren Amerikadaki vatandaşlarımızı bu suretle vatanlarına bağlılıklarına ve hayırseverliklerini bir kere daha belirtmişler-I dir.
dikişinden sonra Kıbrıs ta görülen büyük huzur ve refah
On beş gün evvel yine bu sütunlarda (Lâlâ Mustafa Paşanın Tuğları) adı ile bir yazı neşretmiştim. Son günlerde garip ve yersiz iddialara sahne olan ve aslında, coğrafyanın Türk toprağı olarak çizdiği bu gtizsl adanın, on altındı asırda kati olarak nasıl Türk hâkimiyeti altına girdiğini belirtmiştim.
Hâlâ muzaffer Türk tuğlarının hatırasını muhafaza eden bu adanlh, bugün de kısa bir tarihçesini yapmak istiybrtlm.
Kıbı'ıs çok eski zumannrrianberi ma mur ve bolluk içinde yaşayan bir ülke olarak tanılır. İnsanlık tarihi, gözünü medeniyete ilk açdığı çağlarda Kıbrıs’ı, açık vc güneşli havası, böl mahsulâtı ve topraknltı zenginlikleri, şiir vc efsane dolu tarihi ile bir hülya ülkesi olarak tanıdı.
Medeniyetin ilk beşiği olan Akdeniz havzası, tarihin, ilk ışıklı â-lemc açıldığı kaıanlık devirlerinin sonunda aslı Asyaya bağlı olan ırkların velveleli hareketleriyle çal-kantnıştı.
Urallarin üzerinden Avrupava ve Balkanlara, Hazcrin cenubundan Ahadplıı ve Yunana. Suriye yolundan Mısır ve Şimali Afikayu yayılan bu asil ırkin hayat ve medeniyet götürmediği bir yer yoktu.
Ve Kıbrıs, işte bu geniş ve plânlı yayılma sahasının tam ortasında idi.
Binlerce yıl milletlerin bir bo -ğuşma ve didişme alanı olarak tarihe mal olan Akdeniz havzası gibi, etrafını denizlerin kucakladığı Kıbrıs adası da bu sonu gelmiyen istilâlardan kendini kurtaramadı. Fakat daima, Anadoluya hâkim olan lyıın mukadderatına bağlandı. Çünkü tabiat, coğrafya ve jeoloji, onu dağı, taşı, toprağı, havası vc suyu ile Anaflolduya bağlamıştı.
Bütün bu şartlariyle Kıbrıs, küçük bir Anadolu idi.
Kıbrıs, çok eski zamanlarda huğ-1 dayı, , şarabı, zeytinyağı ve balı ile tanınmıştı. Her nevi sebze yetişirdi. Şap madenleri, tuzu ve bilhassa bakırı ile şöhret almıştı. Akik taşı, kantaşı, karlar taşı, pamuk taşı gibi kıymettar taşları ile ün salmıştı.:
Asırlarca irili ufaklı Akdeniz mil letlcrinin ellerinde dolasan Kıbrıs’ı, belirli tarih çağlurınu girdiği vakit Mısır'ın ve İran’ın hâkimiyetini kabul etmiş öl arak görmekteyiz.
îskenderden sonra Kıbrıs Romalıların eline geçti ve meşhur Romalı Katon, Kıbrıs hâzinelerim Roma hü kûmeti menfaatine yiığma etti.
Daha sonra Romalı Jül Sezar ile, Mark Antuan zamanına geliyoruz. Bir zamanlar Akdeniz havzasını kana bayayan bu iki Roma Generalinin boğuşmaları sırasında Kıbrıs kısa fasılalarla sahip değiştirdi. Kâh Kraliçe Arsioeye. kâh Mısırın, şuh ve fettan Kraliçesi 'Kleopatra’ya ih san edildi.
Nihayet Bizahslılâr Zamanına ge liyorüz. Saray ehtrikâlârı. ahlâki fesat ve düşkündüğü ile milliyetini kaybeden ve yalnız Roma imparator luğundan kalma türihî adırta dayanarak gayrı tabiî bir hâkimiyeti zorla devam ettiren BizanslIlar, Ktb ’rıs’ı da benimsemek istediler.
Fakat bu sırada Emeviler bu adanın Akdenizdeki stratejik ehemmiyetini anlamış bulunuyorlardı. Daha sonra, ordtilaı ı tamameh Türklerden mürekkep olan Abbasilör zamanında Kıbrıs tarihî kaderine bağlanmak üzere Türkler tarafından istilâya uğradı.
Biraz sonra batının haris ve çılgın sürüleri, papazların teşviki ile medenî Şark âlemine Haçlı orduları göndermeğe başladı. İki asra yakın süren ve insanlık tarihinin yüz karası olan bu haçlı seferleri sırasın-
I
Yazan:
Zuhuri DANIŞMAN
da Kıbrıs sayısız istilâların zulüm ve yağması altında inledi. Kral Bo-douin ve İngiltere Kralı Rişar, kısa günler için Kıbrıs'a sahip göründü. Fakat Kral Rişar Kıbrıs'ı o kadar az benimsemişti ki, onu 25 bin gümüş Mark karşılığı olhrak rahip şöval-yöleirc sdttı.
Rahip şövalyelerin milliyeti malum değildi, içlerinde her milletten sergüzeşt vc macera heveslisi insanlar vardı. Kıbrıs bunlar için bir vatan eğil, ancak, zcngiıı mahsulâtı yağma edilecek bir mehrüGkctti.
Daha sonra Kıbrıs, paradan başka hiç bir şey tanımıyan devrin en kur naz tacirleri olan Cenevizlilere terke dildi. Ve biraz sortra Kıbrıs, Mısır'a vergi veren bir memleket haline gir di.
Ondördüncü asır başlarından itibaren Kıbrıs’a, zamanın en kuvvet li donanmasına malik olan Venedikliler olkoydu. Kıbrıs Venedik için ne bir vatandı, ne de bir millî varlık. O sırada Akdeniz havzasında kuvvetli başka bir devlet olmadığı j için Venedik ona sahip çıkmıştı.
Fakat Kıbrıs’ın hakiki sahipleri tarih sahasıpa çıkmıştı. Sclçuklar -dan sonra Türk ırkının ikinci anayurdu olan Anadoluda. OsmanlIlar
adı altında bir Türk hâkimiyeti. ,vıl dirim süratiyle genişliyordu. On ü-çüncü asrın başlangıcında bir kü çük beylik olan bu teşekkül, Tü I milletine hâs hayatiyet hamleleri lc bir asır içinde Anadoluda Türk birliğini kurmuş ve milli sınırlar' içine, tarihin işaret ettiği ülkeleri almaya başlamıştı.
Bizansı alarak Balkanlarda yayılan, Surye, Mısır ve Şimali Afrikayı alarak Akdenizin güneyini kapliyah Türk milleti için Akdeniz bir rrliUi göl halini almıştı.
Dağlarının istikameti, ikliminin hususiyeti, mahsulâtının benzerliği ile tamamen Anadolunun küçük bit numunesi olan ve Türk Akdenizin tam ortasında milliyet hislinden th.-lı rum ve tüccar Venediklilerin elinde bulunan Kıbrıs'ın, anavatana’ ilhakı bir zaruretti.
İşte bu zarıirct ve tarihin işaretidir ki on altıncı asırda Lala Mustafa Paganın kumandasındaki Tün: ordularının, Kıbrısta Türk bayrağı nı dalgalandırmasına sebep olmuştu.
O günden itibaren tâm üç buçuk asır Kıbrıs, tarihinde asla görmedi.'i bir huzur ve refaha kavuştu. Osman-1 lı İmparatorluğunun son asırdaki bahtsızlıkları ve siyasi hataları öl-| masaydı Kıbrıs’ın Türk milletinin elinden ayrılacağı kimin aklina gelirdi?
Bununla beraber Kıbrıs, her şeyi' ile yine Türktür ve mühâlîkâk öyle kalacaktır.
İfşaatta bulunmamak» suçu
r
Bunan başka ben çle dahil ol - ’ düğüm halde sanıklardan 8 i Kızıl Ordu zararına Gizli Ordu tarafından ifa edilen sabotaj emir- ' leri vermek suçundan muaf tıitûl 1 duk.
Sovyet askeri makamlarından . faaliyetlerimizi .gizlemekten suçlandırıldık. Diğer tabiri ile «ifşaatta bulunmamak» suçu ile mahkûm edildik ki bu da Sovyetler | Rirliülndo vahim hlr riirlimHHı- *
POSTA İDARESİNİN ALACAĞI HELİKOPTERLER
Memleketimizin bilhassa Doğu illerinde posta nakllyatlriı kolaylaş tirmak maksadiyle alınmak istenilen Helikopterler -P. T. T. nin Meclise sunmuş olduğu 1950 bütçesinin kabul edilip edilmemesiyle mukayyet olacaktır. Bu helikopterlerden azami baş adet alınacaktır.
Birliğinde vahim bir cürümdür.
Arkadaşlarımızdan üçü beraat ettirildi zira onların mukavemet hdreketlne iştirakleri hakkındu isticvab sırasında .kâfi deliller, elde edilememişti. Bu arada şuhu da hatırlatmak icap eder İçi, hepsi de kentlilerine yükletilen suç-J.'i ı isticvab sırasında olduğu gibi mahkeme huzurunda da İtiraf etmişindi. Bu suçlar Sovyetler Birliği kanununda büyük cürümler olarak kabül edilir Ve bunları işleyenler ölüm cezasına çarptırı-llı Arkadaşlar imin. beraet ettirilmeleri. Moskova adaletinin camilin istediği şekilde hareket ettiğini çök iyi gösteriyordu.
General Okuliçki 10, JartkoWs-ki 8, Bien ve Jasiükövicz beşer, Puzak bir büçuk, Baglhski 8 ay, Czarnowski 0 ay hapse mahkûm edildiler. Ben ve diğerleri '4 er ay
Araştırmalar
ve Atatürk
İ|L d
Yozan : Fü uzcn HUSREV^^n
-------- . - ı..
TARİH araştırmaları ilerle-
B dikçe öğrendik, ki şimdiye kadar kendi kendine yetişmiş sanılan kültürler, birbirine bağlı ve birbirinin içinden çıkmıştır.
iter göç eden kaVim, kendi kül- ( tür kıymetlerini de beraberinde götürıhektedir. Hiç bir kültüre, tek ı başına ve hiç bir tesir almadan yer den fışkıran bir kay hak gözü ile ba kartlayız.
Bundan ftöyle, Ege'deki yüksek kültür,, üzün zaman zannedildiği gibi, Yundnlilaıla başlamayip çok eski devirlere çıkar. Yunanlılar an câk, bu kültürün mirasına konmuşlardır. Ve -Yunan mucizesi, diye bir şey yoktur. Aslında, Yunan düşüncesinin kaynaklarını Anadolu* da, ve hattâ, daha gerilerde ara mak lâzımdır.
Yunanlılarda görülen Mithos bol luğu ve çeşitliliği, mahiyeti itibariyle Anadolu'dan .gitmedir. Yunan tanrı ve tanrıçaları Anadolu Mit- |. hoşlarından alınmadır. Musiki’nin, j dinî merasimlerin, seramik ve tez-1 yirlî sanatların, aşk şiirleri’nin ilk kaynağı Anadolu’dur.
Bugünkü bilgimize göre, dünya- r da ilk tiyatro, Ankara'dan yirmi mil ötede oynanmıştır. Mitolojinin ilk hikâyeleri bu toprağa bağlıdır. Dünyanın en eski ve en büyük e-pik macersaı, Truva harpleri Anadolu’da cereyan etmiş ve en eski Epope olan İtalya'da bu toprağı terennüm etmiştir. Dünya kültürünün ilk habercileri bu toprakta doğ-1 muştur: İzmirli Homeros, Bodrum- dünyanın lu Heredot, Ayvalıklı Safo, Salih- lere haykırdı: __________________
lili Anakreon, Milâslı Thisbe, Si- aynı kültürün çocuklarısınız. _. noblu Diyojen, Amasyalı Strabon, , tün insanlık kültür birliğiyle kar-Sökeli Talcs, BergamalI Calinos, 1 deştir. * (Devamı Sa: 6 Sü: 3 de)
Ruslar Mahkûm etmek istediklerini nasıl söyletirler ?
Rus usulü îtiraflar|
Yazan : Stypulkovsky (Polonya Milli Partisi Gizli Konsey Başkanı
hapis cezasına çarptırıldık. Sovyetler Birliği yüksek mahkemesi kararını verirken, baı‘ı§ln kurulması işi'rie geçildiği bu sırada, bizi çok ağıl- cezalara çarptırmayı lüzumlu görmediğini boyan etti.
Polonya Mukavemetinin İG şefi nin tarihi mahkemeleri böylece sona erpi. Bu rçıahkeıne ile Sov-yetlör Birliği güttüğü gayeye u-laşıhjş ıhıdır? Bence evet.
Polonya heyetinin ortadan kay holdüğüna dair ilk haberler batı lıylk oyu tarafından büyük bir safdillikle karşılanmıştır. Rcüter Ajahsı vâşltasiyle 7 Nisan 1945 de yani Sovyet O'rdülnrı Genel Karargâhına gitmek, üzere hareketimizden 10 gün sonra, Polonya İstihbarat Bakanlığı tarafından yayınlanan tebliğ, milletlerinin hürriyetini ve insan haklarını kur
taı'hıak için girişilen savaşta büyük müttefik Sovyetler Birliğine karşı bir tdhrik olarak telâkki e-dildi.
Polonya temsilcilerinin akibet lori hakkırida aydınlatıcı bir haber alınmadan günleı) haftalar geçti. Dünj’a halkoyu heyecanlan mağa ÜaşlacU. Polonya’nın dostları büyük bir ısrarla Basın ve Par-löincntoliir yoltı ile ne oldüğu-ıttUz hakkında izahat istemeğe başladılar. Moskova’daki İngiliz Büyükelçiliği -Dışişleri Komiserliğinin, Sovyet Hükümeti ile Loııdradaki Polonya I-IÜkûmeti temsilcileri arasında her hangi bir müzakerenin cereyanından ıhölûttjaftar olmadığından- haberdar edildi.
Ancak 4 Mayısta San-Fransis-ko’da Molotof şöyle söz arasında
Efesoslu Heraklit bizim hemşerile-I rimizdir.
Batı kültürünün gerçek öğretici-• si sayılan klâsik kültür’ün ilk kay J nağı Anadolu’dur.
Batıda Rönesnns’dan itibaren klasik kültür eserleri fikir ve sa -nat çalışmalarında örnek vazifesi görmüştür.
Bize gelince, Türkler Anadolu’ya geldiklerinde, bütün batı dünyasının uyanışını ve olgunlaşmasını ha zırlamış olan bir kültür hazînesinin üstüne oturdular. Fakat, ne yazık ki, bu kültürden hiç bir zaman faydalanmadılar. Osmanlı Türkleıi bütün tarihleri boyunca bu kültüre yabancı kaldılar.
Her ne kadar Ahmet Mi tat efendi klasik kültürün önemini idrak etmiş ve bu hâzinenin mutlak surette Tüı-kçeye çevrilmesini kuv-I vetle müdafaa etmişse de bu sahâ-' da sistemli ve süi'ekli bir çalışma j olmadığından klâsik kültür gele-| neği kurulamamıştır.
Ancak Atatürk’dür ki, Türklerin I kültür davasını araştırma, düşünme ve duyuş mihverini derinlere indirerek kültürümüzün temelleri ile kaynaklarım antik devirlere gö türdü. İlgi ve tecessüsümüzü hem içten, hem dıştan ona sıkıca bağladı. Bu suretle bir Neo-Ümaniz-ma'nın İlmî şartları hazırlanmış ol
du.
Atatürk, tek başına bir dev gibi - önünde durarak millet-«Birleşinlz! çünki, ------------------------------ Bü.
No. 32
.gayeden inhiraf» suçu ile 16 Polonya temsilcisinin tevkifine «ima da» bulundu. Bu demeç, halk tarafından Sovyetler Birliğine karşı beslenen itimada indirilen ilk darbeyi teşkil etti. O ana kadar, tedbirsiz bir propaganda halka, Sovyetler Birliğinin demokrasinin ta kendisi, terakkinin tebşir-cisi olarak göstermişti. Eden, batılı bir devlet temsilcisine yakışır şekilde bir tepki gösterdi.
Fakat Molotof, karşısındakile-riıı psikolojisini çok iyi biliyordu. Barış, ve güvenlik serabının bu infial dalgasını durduracağının da farkında idi. 8 Mayısta San-Fransisco'da şu demeçte bulundu :
• Müttefikler Yugoslavya meselesinde, önceki muvaffakiyetsiz-lilderine rağmen, bir anlaşmaya
varmışlardır. Polonya meselesinin de memnuniyet verici bir şekilde halledileceğini ümit ederim. Esas mesele bunun Polonya mil letinin arzusuna göre yapılmasıdır.»
Bu demecin korkunç hayasızlığı mükâfatsız kalmadı.
Roosevelt’in özel tehısilcisi H. Hopkins Moskova'ya geldi. Hürriyetimiz ve hayatımız bu müzakerelerde bir kumar akçesi ol -du. Hopkins neticede Stalin’lc mutabık kaldı. Batılı müttefikler Stalin'in, 18 Mayısta .Times» gazetesi muhabirine cevap şeklinde yayınlanan kararlarını kabul ettiler. Bu mektupta hulasaten şöyle deniliyordu :
'. 1 — Aralarında, inhirafçı faaliyetlerde bulunmak suçu ile tamlan Okulicki’nin de bulunduğu 16 Polonya şefinin Polonya’da tevkiflerinin, geçici Polonya Hükümetinin teşkilâtlandırılması ile hiç blı- münasebeti yoktur. Bu şahıslar, Kızıl Ordunun geri hatlarının güvenliğini "temini hedef tutan kanunlara uygun olarak tevkif edilmişlerdir,
2 — Bahis mevzuu PolonyalIların Sovyet makamları ile müzakerelerde bulunmak üzere davet edilmiş oldukları doğyu değildir.»
(Devamı var)
Ö ir türlü anlıyamadık. gitti. Fırsat düştükçe, yahut fırsat lar ihdas ederek, Demokrasiyi hu m.-mlekote biz yerleştireceğiz, çok partili rejimi biz kuracağız! diye övünoılleriıı sözleri rtıi? Yoksa, her gıin C. H. P. nih meşhur organımla çıkan ve karşı partiyi küçük gören ve her vesile ile tezyif eden yazılar mı samimi?
Bu yazılara, lâyık olduğu gibi cevap verilmesine bazı sebepler dolayısrylc imkân olmamaktadır.
Bunlardan en mühimmi de şudur:
Malûmdur ki, iktidar partisi, aynı zamanda Meclisin çoğunluğunu ve hükümeti elinde bulundurmaktadır. Yukarıdaki şekilde söz söy-liyen ve yazanların çoğu, teşrii masuniyet zırhına bürünmüşler vc yüksek mevkiler işgal etmiş olduklarından Ulus’un, karşı parti hakkında kullandığı lisanın, aynen tekrarı bizler için suç teşkil etmektedir. Yani hanım kırarsa, kaza. halayık khrnrsa ceza» atalar sözüllde nldılgu gibi bir vaziyet hasıl olmaktadır.
Dünyanın her tarafında başlayan seçim varışlarını, bütün gazetelerde takip etmek imkânına çok şiikiir malikiz. Oralarda söylenilen seçim nutuklarını da okuyoruz! Bizdeki şekilde olanına rastlamak imkânına biz malik olamadık! Müsbet programlardan bahseden, memleket dâvalarını halk önünde şerheden hatipler, birbirlerine atıp tutmakta ve dünyaya Demokrasinin esas umdelerini göstermektedirler. Bari bunlardan ilham alıp, o şekilde hareket etsek de, sözlerimizle fiillerimiz birbirini (utsa!...
Bundan başka, girişilen seçim kampanyasında iktidar haricinde bulunanlar için suç teşkil edecek hareketlere de ı-astlanmaktadır. Her şeyden evvel, devlet gemisini yürütmek vazifesini omuzlarına almış bulunan zevatın parti işlerini öne alinnlan, ilk plânda mütalea etmeleri dolayısiyle, mücadele gayri müsavi bir mahiyet almıştır.
Kendi söylediklerine güre müca dele parti mücadelesidir. Halbuki cf’al bunun tamamiyle aksini iAat etmekte ve vatandaş ki (lebimin Jltiyük bir ekseriyetini b^^ia toplayan Demokrat Parti, karşısında bir takım kanuni sedler arkasında saklanmış hükümeti bulmaktadır.
Demokrasiyi yerleştireceğiz id-dlasında bulunan ve Dcmokart Partinin her hareketine kötü mânâlar verenlerin ilk evvelâ bu a-ııormal vaziyeti düzeltmeleri lâzımdır.
Ancak o zaman, hüsnüniyetlerine inanacak ve samimî olduklarına kani olacağız!...
Hikmet YA2ICIOĞLU
LOKANTA. OTEL ve
EĞLENCE YERLERİ SENDİKASININ KONGRESİ
Lokânta, otel ve eğlence yerleri sendikası genel kurulu, idare heyetinin, ana nizamnamenin 7 inci maddesine dayanarak gördüğü lüzum ü-zei'ine olağanüstü bir toplantıya çağrılmıştır.
Kongre «bugün saat 15 de Ankara Halkevi konferans salonunda yapıla-■caktır.
TÜRK MİLLÎ AHLÂKINI
KORUMA DERNEĞİ
GENEL KURUL TOPLANTISI
Dün saat 14.15 de Türk Millî Ahlâkını Koruma Derneğini temsil e-den bir heyet M. Kemal Özbucakın başkanlığında Ata'nın muvakkat kabrini ziyaret ederek bir buket koymuşlardır.
Derneğin Genel Kurul toplantısı 21 Ocak Cumartesi günü saat 14.30 da Halkevinin büyük salonunda yapılacaktır.
HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİ DERNEĞİ TOPLANTISI
A. Ü. Hukuk Fakültesi Oğrfehci Derneği Başkanlığından:
Derneğimiz Genel Kurulu yeni yıl bütçe tasarısını görüşmek üzere 21 Ocak 1950 Cumartesi saat 15 de Üniversite Birliği merkezinde toplanacaktır. Ekseriyet hasıl olmadığı takdirde toplantı 23 Ocak 1950 Pazartesi saat 15 de aynı salonda yapılacaktır. Sayın üyelerin hazır bulunmaları rica olunur.
Yönetim Kurulu
TEŞEKKÜR
Uzun zamandanberi mübtelâ olduğum ve beni çok müşkül durumda bırakan hastalığımı teşhis ve çok kısa bir zamanda tedavi eden kıymetli Gülhanc Hastanemizin sayın Cilt Profesörü Burhan Urus, Başasistan Mustafa Akın, Asistan Ali Kıyık, Nadi Gezen, Nesip Önen. Hilmi Eğilmez. Kaya Özkeskin, Haşan Oyal, Tahsin Baysal ve diğer personellerle hemşire Nimet Oney ve Pansumancı Salt Yazıcıya sbhSuz. minnet ve şükranlarımın arzına gazetenizin tavassutunu rica ederim.
Hikmet Kflrapulat (116)
Araplaro silâh yerilmesi hakkında
Çeviren: Mücahit TOPALAK j
EFON-TELGPAF HABERLER
YerleGök Arasında
_ Tefrike No: 48 | 1^
Yazan: A. S. Exuıiery
Mısır ve Ingihete
JM ısır'fla yapılan son seçimler ne ! ’** ticcsihde Vsifd paçtlsinip ka- ' Zaumaşı ve Nftfeıs paşanın, partisi- 1 Dİ11 ârthı ve temayüllerine uygjm bir kabine kurmağa muvaffak olması, bfe şüphesiz ki her şeyden evvel | Mısır’ın siyasî istikrarı ve aynı, za- , manda Yakın ve Ortadoğnnun lıuzlı-Ttı 'îçih İhyttâlı ve hayırlı ülmuştur. I diyenler vardır. Şu kanaati serde-den müşahider, gyfteâ. bu keyfiye-(ln Arap âfemindr de bir istikrar ; tinsiırn olarefnm ümit etmektedir- 1 ’fer. 1
Bütün bunlar, Çnştumuz olan Mr 1 rtr’m gerek dahilî huzuru, gerekse ( Yakjn ve Ortaşâfk’fe, hassaten Ak- 1 ileniz havzasında oymyaçağı uzlaştırıcı ye barıştırıcı ro’l bakımından, I c elbette ki beklenen ve temenni olu- ' nan ‘kçyfiyetreröir. Bunünla bera- 1 ber; Mısır’daki dahilî parti ihtilâf- C la rina ve . Mısınn tdyaşi bünyesine 1 temas etmekten ihtiraz olunarak, t ha memleketin sırf haricî siyaset ? sahasındaki durumu ve şansları ye r •on seçimler neticesinde bn şansla- | o nn ne ııisbette kuvvetlendiği veya | !. zayıfladığı bahsinde bir kaç noktaya artı işaret etmek mümkündür.
Bugünkü Mısır hükümeti, harici 1 siyaset bahsinde dört btiyük mesele 1 ile karşılaşmaktadır.
1— — Süveyş kanalı bölgesindeki Ingiliz küvetlerinin boşaltılması.
2— Sudan meselesi.
3— Filistin meselesi tkî, bu, A- • rap memleketlerinin kendi araların- j daki münasebetlerle büvük ölçüde 1 ilgilidir.)
4— Ve nihayet Haşimî’lerin saltanat dâvası.
Nahas ı)aşa hükümetinin. İngiliz kuvvetlerinin tahliyesi bahsinde, kesilmiş bulunan İngiliz - Mısır gö-'rüşmelerhıe yeni şartlar Ve esaslar dahilinde tekrar başlamağa meVyal olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim. Colonrbn* konferansından avdetinde Ingiliz Dışişleri Bâkahı Bevin’in, Kahirevi ziyaret edeceği haber verilmektedir. Her ne kadar, bugün, Bevin’in bu ziyareti, resmî makamlar tarafından sadece bir nezaket ziyareti olarak vasıflandırılmış ise de, hasta bulunan Dışfeleri Bnkamum, bilâhare Romayı da ziyaret etmek Üzere Kâhirede konaklamasını, «eski ahbaplara merhaba demek» maksadiyle izaha bittabi imkân yoktur. Bevin, Nahas paşaJle, Afrika sömürgeleri, Filistin vl nihayet . büyük Suriye meselelerinin ışığı al- . tınua bazı müzakerelerde Ulunacaktır. Eski İtalyan sömürgelerinin 1 mukadderatı Birleşmiş Milletlerde ■ müzakere edilirken. İnglîtereiıin A- \ rap memleketleri lehindeki karar r suretlerini tutmuş olması, bu muza- , kerelere zemin temin etmeğe matuf bir taviz olduğu gibi; bugün A- , rap memleketlerine bol bdl sdâh 1 gönderilmesi de yine aynı gayeye matuf bir lütufkârlıktır. Gönderilen bu silâhların, Filistine karşı kullanılacağı muhakkaktır. Bununla beraber, meselenin bu höktasına ksfltır, denebilir ki her hangi bir ihtilâf zu- J hur etmiyecektir. Yani bu noktaya j kadar, İngiltere, hem Mısır muvacehesinde sureti haktan görünmek, | hem de Yakın ve Ortadoğuda büyük j menfaatlere sahip olmağa haşlayan Amerikayı güeendirmiyecektir. Meselenin çetrefil tarafı, büyük Surive dâvaslndadlr. ÇUlıkü, İngîlizler, himayeleri dltında bulunan Ürdün Kralını, haklı veya haksız olan dâvasında desteklemek zorundadırlar. , Halbuki Kral Abdullahın dâvasına j karşı direnen iki devlet vardır ki bunlardan biri Mısır, diğeri de A- , merikalıların asla terkedemiyecek oldukları Suudî Arabistandır.
Filhakika, son günlerde, «Büyük Suriye» tasarısı dışında bir Irak - t Suriye birliği tasarlanmış ise de SU-riyede, Amerikan ve Fransız, ilha- r mlyle vaki olan son Albay Çiçekli f darbesi, ortalama diyebileceğimiz bu c hal tarzını da bertaraf etmiş gfbi . görünmektedir.
Bütün bu izahatin neticesi olarak denebilir ki, Nahas paşanın en iyi niyetlerine rağmen, İngiliz - Mısır görüşmeleri bu Sefer he halledllemi-yeeektir. Çünkü bir bakıma, bu bir Ingiliz - Mısır görüşmesi olmaktan ziyade Akdeniz havzasında çekişen iki büyük devletin rekabetidir. Ve bunun halledilmesi, öyle görünüyor ki, iki münferit devlet arasındaki Konuşmalara değil, bütün dünya sulhu çerçevesi içinde bir bölge sul- 1 bunun tahakkukuna bağlıdır. Ve biı gün, maalesef, bu liuzurun tahakku-’künâ, yalnız Sovyet Rusydnıtı istilâcı' emelleri döğll, yalnız İsrail dev- t Ictıhin sebep olttuğu muvazenesizlik de^il, fakat dVttı zamanda, çok meş ra sayılan bazı mfenfaat İhtilâfları Ha sebep ofmriktndır.
Arap dünyası, harp edemiytcek . durumda olduğunu İsraile kefesi açmış olduğu savaşla atflUtthıştır. Sulh aktedemiyecek durumda olduğunu 1 da, onun yerine büyük devletler ahlatıyorlar. MöCdhh TOPALAK
Ingiliz Amerikan
görüş birliği
AcVıesotı silâh teslimatının yerinde ve uygun olduğunu belirtti
Londra ftadS’osu. 18 (jBasıh t yın) — İngiltere’nin, İrak, Ürdün . Mısır’a gönderdiği silâhların Filis- I lal ’rih’de çhrpıŞhıalarin j^erilliCh baş- , lamasına sebebiyet, verip vŞMniye-ceği hususunda temsilciler Meclisi üyelerinden biri tâı‘afıtıÜan söı'dlan suale Achesop’un,yazılı plarak,..ver,-.; d$i cev^b yayıfilanınıştjr.^AçhLson bu cevabında .TTliştin'^ .çaifMşma-Itırıh yctllden başjafhtuının.,çpl fe Ci neticelere. yol .^ahti^^upi ,be lirteıek |Hgiliz, hükümçfıpin .^jlis-tih'ç silâh şçVkiyıjtı üzaı inç ambm kö.V?b GÜ' Chlil. •KpjvJ'yi kaAjrv na -adıl; bir şekille harekat olyuş • kHfJerinHHh «tlRh vorllnlç^; Hlriu ,~—.T tMıfğtniu vb ıjfi-ridı btı tlfribargo kal; 1 suh'la vartılan meŞi'u talefileri ÜÜI-^nisbette kuvvetlendiği veya «In 'm.. o,dug.undQ»X ingiltprc'hm ; ma İvj kaıçYJadıgim Ve iyi kuralı-1 memleketlerle . girişmiş . yacaUiDL-Jjolırtnjektediıler.
Cfldüğu th^h'hütldı- ftoıc^ihce tfskdri nMİzeme ^evkiyatıpa yeniden başladığını açıkl^makfadır.
, 'feiğfr farartâh "Lötıdra re^mi $ıV-reieri Acheson’un bu mektubu ^ ]
■ vet iyi karşılamışlardır. Bu tfevr'âler Amerikalı Dışişleri Bakanının İn giltere’nin ve Güvenlik Konseyinin leararihr/na .göster,cipti hürmeti tak-. dH(|p beJli||p)eİ5îpdiıTer.. . Atvm çpv , relpı, ingilterpTun Qrta’Pogu çnem ickey^ıinı askeri ^lalzçıpejgbndç^ej
Tarihî bîr tekerrür...
£) cmokratlıırm spjı istlsari kongredeki kMarlar» -hava.. îınlş! Niaht Evim Kay seride
böyle «byîfVei-ek Tböhıokraflara hücum etmiş!
Şaşmadım!. Don Kişot da kr lıçını çekerek yeldeğirmenlerine saldırmakla ıfıeshıır olmamış mıydı? — A. F.
Meclis köşesi.
AHiilOt Komisyonu;
1 - Mardin, milletvekili jMehmet Kâmil Bora’mn Avukatlık ..Kanununun 5 inci-iffl&iöesinin killöirilnfhSı hakkında .kanım tekelini;
ü — Fostg İÇ ınynu, tasarısını, .3 — O imlin kanlınuıiun bazı ınad-öffertBlh değiştirilmesi hdkkıhda 'kdtıünuj
4. -r- Tictnöt KdnuriUndn 502 Jnci maddesinin değiştirilmesi hakkında kanun teklifini;
.. ,ö, —- 1YÇ Tçprakılşjpçi Göne!
Müdürlükjfewnip bfeleştfeilrneşi hak kunda kanun teklifini görüşmek ii-zere büğün^ saat 15 da;
Dünya aaîmmda
Hulâsa k)r
Atman- Eratısız
görüşmeleri
Ruslar toplantıyı yine terkettiler
'Ben bu kitap boytincb, dayanılmaz, bir arzu ve istidada uyarhk çölü ve hbVh 'htlfttHı kehdlfei'ipe ■ hayat edinen kimselerden bahsetmeye çalıştım. Bu kimseler, başkalarının Manastırı seçmeleri gibi, Manastıra kapanmaları gibi, bu hayata kapanmışlardır. Fakht. size bu adamlardan bahsederken, sizin, evvelâ insanları beğenme- 1 n;ze sebep olacak b|r şekilde yaz- ' dımsa., bu kithbıft ğhyesine hijîa- I ttdt ettim flemekfh-. Zifti, ‘evvelâ | beğenilecek, takdir, olunacak şdy, 1 hayır, ilhanlar değil, o insanları I o Htlle ğetiren zc'tfiitlttir, rtlülifttir. |
-İstidat denen şey, arzu ve mi- I zaç dönen şeyler, elbette ki instıh I haya'tıhtta büytik rol oynar. Ki-mfti dükkânına kapamr. diğerleri. ÖâydhilmaZ Bir cazibe, daya-' rtilmaz 'bir zaruretle, rrltıayyen bir istikâmete yönelirler. Onların' çöcuklttrihda, nasiplerini tayin eden atılmalar, teşdbbüsler bulu-! cüz. Fdkat, Bir kere jş olup bittikten sonra, . .çattu kl.uk devrinin tarihini okumak, çok kere insanı yanıltabilir. İnsandaki bu atılma, bu ceöaret. ve enerji herkeste vardır- Ben nice sünepe bakkallar bilirim ki, bir (Su baskınında. Bir| yangında, kendi • kendilerinden çok daha, büyük dldüklannı, kendileri dabitfarketmedön, isbat edivdr-miglertlir. Bu bakkallar, bu orta halli nlmaktbn hatta biraz dhha1 aşağıda btiltınan mütevazı insanlar, kendi kendilerinin dolgunlu-1 -11. «-esinti, kahramanlığı hal; km.tta bil- an bile şüpheye düşfne-miâlçrdir. Büna eminıih. ye o yîmğım.göcçşi,..yahut su baskinı,1 bakkalın hayatının, bütün hayatının gecesi olarak kalacaktır. Fakat, her zaman yangın dlih’âz ki...1 Her zaman su ba.4kihı ölniaz ki....
Ve, yeni fırsatlar zuhur etmediğinden, yeni ye müshil Bir saha, bulunmbdığihdan. istd^öh, dürre-f den biı dinin noksöHlığınttân,. Bu. Ijakkâllar, İpu kahrahian bakkal-; lur, ’Rdndi büyüklüklerini tattama-ddn, kentti dar ve renksiz h’âyat-' lari içinde Uyuşup kalmışlardır.
Elbette, muayyen istidatlar, ih-, sânı halâs etdthye yaı-Öim edenler., Fakht, bir yandan ela bu î^ltcTat-, 'inilin hdlâs BlmalOı'ı lâzımdır.
Havada geçen geceldr... Çölde; geçen geceler... Bunlar herkese nasip olmayan nadir fırsatlardır. BUnUHla beraber, şartlar ve tesadüfler, bu fırsatları hazırlayınca, bütün insanlar aynı ihtiyaçlh-1'1 hissederler.
Bu mesele hakkında bana bir çok Şeyler öğreten bir . hâtıramdan bahsedersem, mevzudan ayrılmış olacağımı zannetmiyorum. öu( hâtıra, bir İspanya gecesinin hatı-rasıttır. Mahdut kimselerden belki çok bahsettim. Herkesden biraz bahsetmek ihtiyacım duydü* ğumj.ifiin bu İspanya gecesini 4i-' Ze anlatmak istiyor-um. ..
Madrid cephesindeydi^ (1), Gazeteci sıfâtile orada bulufluybı( dum. \e o akgam, toprak,altı bir sığınakta, genç bir yüzbaşının, masasına davetliydim.
H , *
■Biz tyonuşürken tçlefon çalttı.. U?,çn bjı- konuşma başladı. Mahalli. bir taarruz hareketine geçi-, lecekmiş, Genel karargâh eipir veriypçdu. Bu, düşmanın siğin-m;ş olduğu bir kaç .gvi ortadan' kaldırmaya heder tutan şaçırla, taarruzlardan biriydi.
Yi^başı, telefon r muhaberesini bitirttikten sonra bize doğru gel-, tti. .
— Aramızdan, iik çıkanlar ole-( cek... İşte bu kadar... .Detti. Sonra iki kadeh konyak .doldurttu. Birini bana verdi, bıripi de yanımızda oturan çavüşa. Ve çavuşun’ yüzüne dik dik bakarak:
— sen Börilhlle berdber dVtfelû çıkacaksın, dedi, iç konyağım, git, uyi₺”’ üü af1
Qgvuş gidip yattı. Masanın et-, rttfında biz on iki kişi ka Hör taWfı îîttee kapanmış bu sığmakta ışık o kadar ve keskindi ki, durmadan göklerimi kırpıştırıyordum. Bir dra,( mazgallardan birine sıkıştırılmış, olan bezi çekerek dışarı bir göz attırtı. ŞÜhir, uçurumların mavi-^ liğini andıran bir ay ışığı altılıda,* tekinsiz evlerinin inikazı üzörin-' de sÖ|pyordü. Beri tekrar yerine^ koyduğum zaman, dışarıdaki ây ışığının üzerime bir yağ .gihi, yapıştığını hissettim. İğri büğrü ev lo^'in, kale haline getirilmiş plan' bu..enkazın ay ışığı altındaki ha-’ vali hulğ gözümün önündedir.
Bu gidecek qlpn askerler şüphesiz kı geri, ttonıniyeceklerdi. Fa-' kat susuyorlar. I-ficaptan susuyor-' fer. Yqpılacqk plan bu taarruz1 hgyekııti nizapüttîr. Yapılmağı lâ-' zundn ^İv, buğday unbarına bir, kürek Çfeldırır .gibi,, bir insan top lulugunn bjr el atılır. Bir kaç kişi ttlınır. Bir avife-, buğdayı, bir' ayuç inpanj, tohum utar gibi ser- « per,.-feda ederler.
'Bu böyle... •Konyaklarımızı ‘ 1 içiyoruz. 3ağ tarafımda bfe sat- 1 ıanç partisi çekişme hallndç. ,Sc-' j lum.da, biç kaç ki$i,. aralarında şakalaöıyoflar. Nerdeyim?.... , ( yarı sarhoş biı- asker ğiyiyoı- imşiercur.
Eljle, uzamış sakalını sıvazlaya ! tjhdp cinıiş rdk, bize, clikkâÜb, stVği ıfe joakr' mdrtfez «iril yar. Gözleri konyağa tokftfyor, 300 kişi J( ayrılıyor, söm‘a yih’e köfiyağa bir l ı.uıu dalıyor, yüzbaşıya b’akfŞferihda' ctArllcVIno bir ydlvörış ifadesi var. Yüzbaşı Köyümü
kıs kıs gülüyor. Asker ümitleniyor, o da gülüyor. Bu Ihde. btı ses siz gülümseme soyreldenleıi kazanı vdı'iVör. O Zbtnan. yli^bhŞı ile asker arasında bir oyundur başlıyor. Yüzbaşı şişeyi kaldım- gfb-yapıyor, askerde ümitsizlik ifadesi... Yüzbaşı şişeyi ileri sürtfr ’ği bi yapıyor. askerde sevinç.. Bu masum, 'bu shçma oyun, sessiz fer bale gibi, sigara dumanları arasında clövum edip gidiyor. Bu çocıfk-ca oyun, hazırlanan taarruz hareketinin, kim bilir kaç ölüye rrtal Olacak olan hayali içinde, bir Ha-yal içincle hayal gibi canlanıvbr. Ve biz, dı'rârıdn. dalgaların .sahi Te Vlft'ma'ri 'gibi ğürip gümbürtülerle söyleşen topların tehlikesinden uzak, burada. mahfuz bulün-Huğumuz bu -döllkte, oynuyoruz...
Bu adamlar. şfrrttTî, 3----------- *
| Ingiliz basını:
Liberal Manchcstcr Guard’ «raretesi bmünkv onymnute s“ .eflerın güvenlik konssyinj^ d runllnr.n, vn komşj «oplanl,s,n, adeta bir gösteri yapar gibi terke-dişlerini bdhis komAtı ederek ları yazıyor: 5 n’
.Rusya’nın, Büvenlik ko„aeyinin ve.va birleşmiş milletlerin herhana; I ir kömiterinta her
Ife Sflhrffe-. takrih- Ötnı«i THÛhte-moldir. öüNrtfflik kÖnseymtMki mil. Ih-ötçi Çlh Hölegelerttlfh yman komünist temsildflpfi için
h%rliri-fer- hüknrrttmeğt. kalkışmak HirnV mübdlffğtth bir hakkettir Gii-Verrfflç kmrtr.-ythd’dlrt l’ı 'tfyetfeg si buğüh komi’ffıM Gih hükümetini tanımiş bülunttyö/tar. Pek ytffanda başka devletlerin de bu hilkûmeti nugumuz ou aeınae, oynuyoruz. nı^(U ^'üzden
Bu adamlar, şimdi, yanımda, Çin’in temsil
kbrştmtta ÖttırUh bu insanlar, bi- Pr,tyn(^1 taerateSi bahis koritfsu 01-raz sonra, terlerini, tebessümle- tamdn btı kdbil fcfldft i^jn mıi.
rini Ve alkillerini bir hart) gece- ' 'lm ola" ü^dl. ,akiP Ve
sinin uğultusu teinde kavbettiVe- I bu Vttti hakkına yej- Verde-
racdWor. Bcîddyisterftıfh ‘ korku- ’,nLeL vokd bu-
rtı, bckTıA'telc’rinin hasreti, hadi-i ,ur"r'nr,a'’’ Bb?kn hareket
Sc He redllte ile k’arşifeşnianth ver I Çin kdrtlDffistle-
o'iği ayıklıkla söhüveracek. Te- I nne yegane ttdnibî'trtni kStıttileri mizlenmeye, bütün ihtiramlardan, ı'onM*Ünu ğus’fdrıhek Vb rtl^ttfaatle-bütün günahlardan, bütün hasrdt- ! rini shttece Rinttlfı-ıH ’Kbrtt&uğunu lertten temizlenmelerine o kadbr I anlamak arzusudur. Ruülni Bühdan az bir ^arnan kaldı ki... Fakat otı- ■ İfigültaıte ile A-fhbrîKa ara-
,)nda mümkün mertebe liri!S$fnaz-lı .'ıkavnihriı edWcfWîttrafr. Bu-nunki bbnibüı- könttlferı Blfe bunu '-‘Ir.T/ Jüpbteli görmektedirler. Komünistler kapital meflitekİfterle Itamüriirt mörtlfekütter arasındaki münasebetler düzeltlteğb JİÜ2 *ttıttu-
• ğu zaman sihirtlıik JiamdMı.gös-
• termektetttVter. Pökih ve MUJkova-ı nın bu şdkilttb Hdrekrt Tİhıekle
M» auiMa MU scuı çcııu- 1 ıniJJiyefei Çin'in duruttttiliu kuvvet-
tik. O zaıtıan BU lltfamlarm hep- 1 Idnttlrdlkterlhi ve Adıosdh’tln bu Si ddgruhfchklbv, göri’nbıtekrdr ve ' ’rtin Afifti styasötı Öbtîh kuv-
silâhlbrıhı takınmaya boşlayacak- ' votle devam ettirmeğe mcrbUr et-Ja.tdır. Yüzbaşı, tabancasını taktı- 1 tikterini arilhthalıdn'lttı-. Diğer bucaktır. Sarhoş ayıfeeaktır. Ve hep I ^h fttbsdfedc dltttigtı ğibi Çih me-beıaber, fazla telâş etmeden, tdt- '^lösihÖb de iki vdl meVriltlüV Bun-h hir vnkufllrı avın ıdiıîınn rlnürıı i'hirÖcfn bİfltlCfKİ akil sdlün Vb ilzak-
Bayındırlık kpınisyonu:
1 — reTaraş milletvekili Emin ,goy salın köylerih 'fethe 4unü’ı ve ‘küçük sulama işleri hakkında kanun teklifini;
,2 rr. Gümüşhane rniUe₺Vıqlçrli Şük
1 ü ^ökmonşüt} v ve. Ka )’s mj J J et ve kili Akif Eyitln&toın küylerg,yardım fo inu, tesiş' h^ldcindii. kanun teklifini liorlifimek (jzCre bUgun saat 10 da;
Dilekçe Komisyonu,
9u^r. mt,jb fljv
Geçici Komisyon:
Geçici Komisyon
Aflk 'L? mllfefvçRİl, Aril Çubuk ;ııntin, tçkli,f|nı göı;ü$eç^( oi(ın gc ,’İCİ kimısvnn bugün '-•ant 14 31} da,
Gemici Komısvon
^li^çtvpkiiloi;, Şçgipu KfUMUl la , -.arışım hiçojeiTİek ijç?erg Kurulun ge Çİcı koiTİİsyon budllh saat 14 30 da; ; 'tupiıkta.
Milli Savunma Komisyonu: I
Devlet çelik ve kimya endüstrisi 1 •köhUtfe ta3arışinı gÖrli§ihqk üzere 20/1/1950 Cuma gphü snat 10 Öa;
Tottİânacökİardır.
m., zaman aaıuı ki... raKat onlar, nala, biı realiteden mümkün fffertefre üVdkth, kdfiÖl sassiz baFe-leıMhî o.Vhh'rtlakta ti’e’Vam ediyorlar. ÖHiyt halâ, shVhb^la ba-
lesini oytitfyorFaY. ŞU sdtrattç 'pdr-tisini sürebileceği kadar Şürdür-rttek arzusundalar. Hayatı, elfe-ı-ihdön göidiği kdaar uzatmaya 4a îî^ıyöriar. Lâkin, raflardan birftı-db, aVariarttfiış bir çıngıraklı sb-at var. Bira-z sonra bu saat çalh-
I Jnpöh »■s’ı'rteri mes'elesi 1 çıkmaza gireli
Y; 1 Tokyo. 18 a.a, — Rusya’nın ,3W,M0 i -ı I .Japon harp esirin memleketlerine Ça ! iade etmeyerek oldfelerjnp^ebttfer ) ,jp- i yet vereceği hakkındu Amerikan
Sorre meselesi, endişe uyandrrıyor
«ondra Radyocu, 18. (Basın '
) —Londra'daki. yarı., resmi
jÇ^İeri 1
megefesuyl. ye fel'iliz !dQİegqlei;ip|n.4İh^Bİhgına raşıntta çıfern I ’ ’ - 1 -
L^.......«».
.Vlh) Londra'daki
kam Schuman'ın .Mn '.İyafefe vç. Sarr( ip ilç Âlın^rıy^.ap fı jnçelçfnekted|r|p relere göre bu İhtilâfın faydalı bu gayeye hiz|het otmeri mühtemçl ile gilttiı . Zira biç üçr(-)ç^, di.kenl| J)ıı meselenin .yol açtığı anlaşn^a^ılçJarı beftşraf etmiye .yardıı^. doKunamı-yacpğı muhakkaktır, Bundan başka ayni çevreler Fransız ve Alman hükümetlerinin fer jınlaşınıya varmak için sarfettikİeri , gayretleri memnuniyetle ve takdirle karşılamakladırlar.
Londra Radyosu, 18 (Basıp Yayıp) — Batı Almanya Başbakanı Adepauçı;. Fransız Dışişleri Bakpnı Schumonn’fe, yaptığı özel görüşmelerde Almanya’nın güvej^li^i nfe9e; leşinin bafeş konusu «edilmiş olduğunu şöylgmfetir. lkitdevlçt adamı. Almanya’nın felpun güç bir dprum da bulunduğunu nazarı itıjaa^p, alarak, bu, memlekpiih , gıiyenligifen müttefikleri ilgij,endıren fer mesele öldüğü hususunda mutabık kalmışlardır. . . .. s .. .
Alman kabinesinin tasvibi
Londra Radyçsu. 18 (Basın, .Yayın) — Federal Alman .kabinesi Bıpnn’da toplanarak, başbakan Dr. AdenuuerJin Fransa Dışişleri, Bakanı .Schumann ile yapmış olduğu gö-1 üşmeyi, oybirliği rije. tasvip atrmgth
Schumann , F'ranş;?; .Kabinesinin bıığün yapcağı toplantıda izahatta bulunacaktır.
Frdnsız Komüriisfleri Tifo'yu fdnıdildr Brazaviİle Radyosu, J8 (B&öın Yayın) — Frangız Ehternasyohal, komünist partisinin millî kongresi bugün sona ermiştir. Kongre neti-' cede .Yugoslavya’daki Tlto rejimini kabul ve tasdik etmiştir.
İtdlya’nln harp taznrindtı
Roma, p a.b (Afp) — Harp taz-^ mitlatı olarak Rusya’ya verilen Tuciliere- destroyeri Sp'ezia limanından Odesaya hareket etmiştir. Gpmide 10 Sovyet teknisyeni ( var-qg...___ ...
Hıçkırık hastası iyileşti
Magog, 18 a.a - 14 cündenberi devamlı Hfekn'îVten müVtarlp dfan Olivç Mc Kelvey . Ja • providencc« hastahanesinden dun çıkmıştır. Kel vey £lmcfi tama'miyle iyileşmiş bulunmaktadır.
ütr 'KölVdym btı miatttteı 'feltte( 400 bin defa hıçkırdığı, tahmin edilmektedir.
b i.
! cevap vermektim kornan Rt;^ üyo- , lçr bugün üçüncü ttefa müttefik lor konseyini terketmişlerdir.
Şpvyot delegeşi general Derey-.anko, konsey başkanma bjı çekilme'hakkında şunları söylemiştir;-,, , ■(Bu mpvzuun müzakeresine işti- l rak ctmiyecçğimizi bildirmiştik1. Binaenaleyh bizi mazur görünür.*
Rusların bu hareketinden sonra . konsey gündemindeki maddeleri , müzakereye dçvatn etmiştir. Görüşmeler sırasında, Amerika ve Avusı; turplya delegeleri, Rusların ,370.000 den fazla Japon harp esirinin memleketlerine dönmelerine müsaade etmeyerek onlarln esir olarak öl-melcrine sebep olacak! arını ileri -ürrnüşjerttir, Bupclan sonra Ayfıs-, trfllya’nin bu ^nünaşebetle 5 Ocakta ( Rusyaya verdiği, nota, okunmuştur. 1
Konseye kabul ettilep 'milliyetçi ( Çin delegesi general Çu Şin Ming 1 Avustralya delegesini Sovyet hü- geçıceK nava nallarını resmi et-kûmetine gönderilen notadan dö- mek üzere, Birleşik Amerika ile layı tebrik etmiştir. ( vugoplavya arasında 24/12/JS49 da
Avustralya delegesi Hodgson, İmzalanan geçici hava anlaşması Rusların konseyi terketmeleri hak- gereglppe Amerikan şirketine ait kındu «Rus meslektaşlarımızın bu- I tek m9,tbrlü bir uçak yarın Viyana, rada bulunarak suallerimiz'- ---------- «Ta*)i4i«b
Amerikan - Yugoslav hava dnlaşması
Belğrad, 18%a. — Bugün Belgrad da bildirildiğine (göre, Birleşik A-merikan’ın Avusturya ve Almenya-daki işgal bölgelerini Yugoslavya ilç bağlayacak ve Yugoslavadan geçecek hava hatlarını tesbit et-
Jı. bir yokuşla ayın ıŞığına doğru yükşeten koridöra dalacaklardır.
■Ne vardı sdnki bu taarruzu ydpacök?), yahut -Ama da soğuk varmlş» gibi bir iki lâf ettikten’ sonra, dalacak, gecenin ve ateşin içinde kaybolacaklardır.
------------- (Devamı var)
(I) Muharrir, İspanya dahili harbi zamanında, Madrid cephe sinde bir Fransız gazetesinin miı habirliğhıi yapmıştır.
hırdan birincisi aklı .tellin ve Uzaklaşma yolu, diğeri ise SogÜk harbe giden yoldur, Ruslar Vb ctipıhuri-ydfçHbr bir ğÜtı ntyo riytli yölu ta-'kfb dihtÜRtb dltlutUhU .teriföiliıTer.
Serbest Fıkra ;
rada bulunarak suallerimize cevap vprmelerihi çok aı-ztı ederdik’ demiştir.
Moskova'da yeni tayinler
Paris, 18 (a.a.) — Moskive radyo-suntih 'Blldird ğine göre Sergei Te-komirov kimya satlhyii bakaiıllğr na tşyin edilmiş,-kimya sanayii eşki (bakanı Perkuvin de Spvyet Rusya Başbakan 'yardırhcîiığıria getirilmiştir.
Mîssouri kuma oturdu
. Norfolk - Virgiriie, 17 (a.a.) — Miş
İstanbul hattını tesblt etmek üzere ilk tecrübe uçuşunu yapacaktır.
Önümüzdeki pazar günü Constel-lation tipi dört motorlu bir uçak da bir tecrübe uçügu yapacak, bu iki Uçuş rriüsbpt netice verdiği takdirde' gdleeek hdftattan ‘İtibaröh 'muntazam seferlere bağlıyacaktır. İstanbul Viyana arasında, gidiş - geliş, haftada 6 sefer yapılabileceği tahmin edilmektedir..________ |
Yügoslav - Amerika hava anlaşması Belgrad, 18 a«a. — Pan - Ameri-
Türk kılıçları IngıFterede
Lonttl'a, 18 Na’fötı — Nafen ajansı-- nın tlltihdbirintten (Türkiye İle İngiltere arasında yapilrnâlcta ölttn eşya nâkllyâtinıh bir’kısminih hava yol lan ife yapılması için çalışılmaktadır. İİRiİ makatnlar böyle bir nakliyatı kolaylaştırmaya gayret etmektedirler. Bu çevrelerden açık-I landığma göre, tacirler bazı mal-, ların da tayyare ile gönderilmesini bllhasSa istemektedirler.
Türk tacirleri bilhassa radyo 'makinelerinin tayyara ile sevkım is-, tetncfttidi/ler. Böylelikle bu ftttyo-Iot hasara' uğramamaktadıriaY.
Bundan başka bbiı i3şe maddelerinin tte tayyare ile sUVkettllmek-fc dtttuğû gÖftUrndktetttr. Burifarın arasında meşhur kilıç btilîğı btilun-mSktattır. Türkiyeden ithaf «dilmekte olan bu . kılıç balığı ’bllrada Çok râğb'dt göfrtidktettir. Geçenlerde İngiltere de bir ziyafet 'hasırlanırken kılıç balığı düşünülmüş ve derhal Türkiyeye sipariş gönderilmiştir. Kılıç balığı tayyare ile sev-kedilmiş ve ziyafete zamanında ye-I tişmiştiT.
Diğer taraftan Türkiyenin dâhili cer- lıava y°üarında işletilmek üzere 42 jg. kişilik ;VickiTisler İfazırlanmökta ol-
.souri zırhlızı düş, öğleden beri kır ikan havayolları şirketinin üç idare-ı
ma saplanmış bulunmaktadır. Kuvvetli 12 römorkör 45,000 tonjuk gemiyi yündürmeğe muvaffak ula- , mamışlardır. Med zamanı yeniden I yüzttürine affteltyeslhe başfanacâk-tır. Mîssouri’fle 71 stibajlla 1,'-Wo de- . niz eri bulunmaktadır.
cisi Fan - Amerikan uçaklarının. Bolgrad’ttantgeçmpşi iğini konuşmak, . üzere buraya gelmiştir.
n,| Paı? Amerikanın Avrupa böl-, c- i ğesi direktörü Kelly, Belgrat’ın :- fetaribdl İle viyana arasında ttdithi1 1 fturak| olacağını söylemiştir.
Isponya müşkül duruma duşlu
İtth^rîtl, İB a.a. — İspattyh’ resrhl •çevreci ‘fepânyh’rtih 'KattîıÖb ve
Birleşik Amerikadan buğday Vfe diğer htibllbât sdtlh alfha^ı üzerine dün akşam ffklr ytirtftrtîeletdn kir •şifffii^larHlr. 19'48 frröHko - 'Berrin andlaşnlâŞı HuİtüfrfleYlne göre At-'İatftfn’lh VörrH^i icâp etten kredinin akamete uğrattttfsı ÜZttrirte 'Vlâdricfiie hiç bir beyanât yapıl -ınarfn'ştir. Arjarfittı geçen yaittan-beri İsf)diiya‘ya btfğtfay âdvkiyatını fiilöh dûbmuş Ve BU mâitildk'd'fi zör duruAitfâ «MM;
Aı'jâhtln 'bu kfeüiyi kestiğini cumartesi günü bildirmiş ve İSbatı-ya börçldiMnı ö'deniettikçe yeni bir anlaşma yapılmıyaca&nı £feve etmiştir. İspanya buğday ihtiyatını bîfîritt'dk üzere olduğu şüphe götür- i rnez.' Şiihdi de elfatte blÛûnan az mlkturdiiki ~ ttolârin Kanatta ve A-merika buğdayı alrfıttk iAn şhtfet- I mek rtfe’öBtt/lyötîhttecli'r. Fakat İs-,—--— ------------------------------------
panya'nın beS y.llılc bîr kifllk kar- due“ bıldınîmektea.!: Bu tayyöre-Sıkında BtllunttuğuttU söylemek TdYkiyetiin hava yollarında
mevsimsiz olur. Kuzey Amerika ve çök iyi "netidöWr vereceği zatirradil-Âvbytutytı Ve bhikâ yererden ne ; ırtöktAHir. Simdi TlirkKettâ işlc-
Ya kanun, ya Barlas!
erlerden ne I MOUteHYr. Simdi Türktyettb Işle-’ alafelbceğf' htetttc nftih tayythfeteriten baları ■ ?7 kimlik VtödrthdHtfr.
Ürgüp civarında
g ir zamanlar, gazeteler alış veriş için pazara gelip de lâhaua ve pırasa yükleyen resmi otomobillerin refelfelerlni neşrederlerdi» ,Bu neşriyat devam ede efle o zafe^nki vefel vükelâ bu huylarından biraz vazgeçmişlerdi. Mektep kapılanında yüksek zevatın çocuklarını almağa gelen, sıra şıra devlet otomdbillefi (lc a /almıştı.
Fakat yine bazı yüksek zdva tın berberlerini manikürlerini evlerinden, dükkânlarından resmi otomobillerle aldjrttıklan görülür dü. Bunlardan bir kaç tanesi,'bir manikür hanımın kapısından eksik olmazdı.
Sentti? Yürütenin evvelki gün Metfllste açıkiâttiğiha göre, şimdi öe bazı yüksek üdVfet memurları bu huylarından vazgeçmiş fliiğil lerdir.
Yalnız sou senelerde fesmS o-tomobil suiistimali, şekil değiştir miş, eskiden mektep kapılarında , ildbet bekleyen otomobiller sinema ve eğlence yerlerinin önüne
1 1 Yazan;
| S ar t çizme 11 |
---------r———-----------------------1 kadar Öayarthllştfr!
Fakat DeVlCt ‘Bakam Badasa g() re bu îşfdifd'e hiç de ydluszluk yoktur!
Mesele tamamen Bakanın keyif ve arzusunu yahut da insafına kalmıştır;
— Vekil istersç, arabası limon almağa dahi gidebilir!
Tevekkeli değil! Bu yaz, Slhhi-yede alış veriş ederken manavın önünde emsalinden daha büyük, daha mükellef, siyah bir otomo bilin durduğunu görmüştüm. I-cinden vekilharç veya aşçıbaşı ol duğu anlaşılan bir adamcağız İnmişti. Hatırlı müşterilere ayrılan gizli bir yerden beş marul seçmiş, ve otomobile yülifediğî gibi, pir di Ye uçmuştu. Bu mükellef arabanın içiııHe (ft), otomobilin tahsis edildiği yüksbk deVIöt memtlru Vrik-tu.
Halbuki, yürürlükle olan ve hepimizin malûmu bulunan resini .ırabaldr için hazırlanmış pir ta-şit kanunu vardır. Bu kanuna gö re ınâkamnıa araba lalısis edilen zatın rcf’lkası blle ancak kocasiylu beraber bulunmağa mecbur pldu-i?l« merasime iştirak ötmek üzere, olomobiiılen işlıTadç edebilir. Yoksa ziyaret için, alış veriş için kiıpseye böyle bir hak verilmiş Ireğildlr. Aksi hâlde, suiistimal vardır. Ve bu suiistimali gören bir seyrüsefer rinimutu dahi vazifesini yrlphıiınus nlttrak cezalan-flfırfffi.
Fakat kanunları tatbik mevkiinde olan zevatın, kanuna aykırı hareketleri cezalandıracak kimse nerede? O cesaret kimde?
BUtıun için sayttı okuyucularım; bu gibi haller devam edecCk, ancak pek küçiik bir iki memur, taşıt kanununa aylan hareketinden dolayı ceza görecektir.
Nitekim, Vekil de bünü böyiecc Büyük Millet MeClMnfle açfltfa-mıŞtır!
farı sarhoş bir asker giyiyor
CH.P.den istifalar
Mustafa Paşada, 70 Hath Partili kitle halinde 19. Partiye geçti Ürgüp, (fTüsUri 'Mtlhııb’lhnilkîfeıi )
— Dölnökrut'Parti Mttslılfupüşa ineri koz, ocuk liaşKaıilignilh iyi çalişınir I sı ve C. H. P. Ürgüp hçe ittâre ktr | 1‘ulb, üyösi Müstttfapaşa köjv iniilitai-ı i SülcyniâfeOztürk'iih fcna'lttaresi yii •[ züpttâh son zarhanlürHa 70 'kişi bir: kıtli' hlîllHcİc'c. H. p: den irtifa (• ■ trtp'O. P ye kaydolmUşlm-ilıi Bkşi ifratta C. H P. idıp-c lüıycii üyesirt-' den Ali Yılmaz, Cahit Sıılmdh, MclV ■ 'ıılttt A*Ti ÇBlik’isİİ'fe.ettciTk puftııııı ■ •: geçinişTerdiV. C. H. b. kÖVuıniizdb I 'Bir çözliptü lıâlinHc ötüp Bühüh «)r | h'c^i (’. fl.j P. Jıucjik ve oçak kongıfe |
m miÇferttfr
tıiıkün l'ena'idlirhsi vl-btr yüttdcn kijythı ıphıa ıtırın m mu- vulnp harman savrulması ııih A’bt'mtıhRöjfteye kndtir in tikli I etttuhtir. --
0 kadar üye arşilık D. P. yijpİlmı.H v(' p etmiş vb
■ memleket ....... v.c 'temas etmişlerdir. Köyümüz muhtarı Süleyman Öz
Ortaklar D. Parti te'Şİdlâtirtdo terakki
1 OriMkhlr ÇHttMRfi muh.'lbh’imiüflen) ' — BuVağlhue. buntlün pek-Utsa bir ' ınüfele! evvele kadar Ifaik Partisince Yıkılmaz kale terden bi|ğ tciâk-I kı « ililiyordu. Fiıknt bunun böyle ol ! «İlığıma inananlar .son günlere sükutu hayale uğradlfer ;
Nitekim, bucağımıza lı*fglı JYaipli köyünde ilk olarak 8 Ocak tarihinde neihın D. k ocağı bir iki-güpde(bü-yük bir inkişaf göstermiş, hemen bir'hafta sonra yanı 15 Ocakta ypP1 an muhtaç •seçimini de kazanmıştır.
C. H. P teşkilât; merkeze bağlı köylerde de çöküntü halindedir»
T
la
— Türk Sultanı işi çok ciddî tutuyor. Bizzat Hisarın yapılmasında ta; taşıyacak kadar.
— Sen de mi bunu ehemmiyetli görüyorsun ?
— Maalesef evet haşmetlÛ...
— 65 —
____ Ne var Franzes yine? Yanı-başına bir yıldırım mı düştü?
Franzes kekeliyerek:
____Nereden biliyorsunuz haşmet-penuh? diyebildi.
O vakit Kostantin hayret etti:
— Acaip, bu havada yıldırım nasıl düşer? Sahi mi söylüyorsun?
— Öyle değil haşmetpenah... Bu yıldırım, söylediğinizden daha müthiş bir şey...
— Neler söylüyorsun Franzes?-.. Yarınki sirk oyunlarından haberin var mı? Hazırlıklara sen de iştirak etmelisin. Çok mühteşem olmasını istiyirum. Sevgili tebaamı* zın eğlenmesini istiyorum.
Franzes içini çekti:
— Ah benim kudretli imparatorum dedi. BizanslIlar için eglenco haram olacak artık.
Kostantin kaşlarım çatmıştı:
— Sebep? Bunu tebaamdan kim esirgeyebilir?
— Bizzat siz kudretli hükümdarım.
— Ben onların eğlenmesini istiyorum. Emir de verdim. Fakat sana ne oluyor? Neden böyle perişansın?
Haşmetlû hükümdarım, Sultan Mehmet geldi.
Kostantin. kalçasına bir çuvaldız hatırılmış gibi sıçradı:
— Nereye? Bizansa mı?
— Keşki öyle olsaydı.
— Çabuk söyle Franzes. Bu mağ-rur ve şımarık Türk nereye geldi öyleyse?
— Mağrur... Evet... Fakat şımarık değil haşmetlû... Ne yaptığım, ne yapacağım biliyor. Başvekiliniz size bu hususta bir şey söylemedi mi?
— Hayır.
Franzes bir daha içini çekti:
— O halde bu felâketli haberi vermek yine bana düşüyor.
— Yeddi İlâhîye mevdu mukaddes şehri hangi felâket tehdit ediyor?..
— Bizzat Türk padişahı.
— Beni üzme Franzes!... Ne
— Franzesin çok iyi dostumuz olduğu anlaşılıyor.
— Bunu herkes söylüyor.
— Haklan var. Bir Başvekil sı-fatiyle şüphesiz en fazla Türklerle muhabere eden benim. Bu, onlarla dostluk mu demek oluyor?
— Fakat bu muhaberelerden imparator hazretlerinin haberleri var mıdır?
— Lüzumunda arzetmekteyim.
Kostantin de aynı şeyi söyledi: — Tabiî...
Franzes daha fazla ileri gitmedi:
— Mademki öyledir. Şimdi asıl mevzua gelelim.
Kostantin ikisine birden lordu:
— Orhan için sultanın taahhüt ettiği para hâlâ verilmedi. Buıju neden istemiyoruz?
Grandük sıkılarak cevap verdi:
— Artık ondan vazgeçmeliyiz haşrootpenah...
Fjanzes de aynım söyledi:
— Grandükün haklan var.
Kostantin bir türlü bunu haz-medemiyordu. Hiddetinden yüzü kıpkırmızı oldu. Yumruklarını sıkarak haykırdı:
— Yirmi yaşındaki şımarık bir çocuktan korkmamı mı istiyorsunuz? İsa hakkı için ona, Bizans Kayzeri olduğumu anlatacağım. Eğer taahhüt ettiği parayı vermez, Hisarın yapılmasından feragat etmezse bizat askerlerimin başına geçerek buna mâni olacağım.
İki adam biribirine bakıştı. İmparatora vaziyetin ne kadar fecî olduğunu anlatmağa imkân yoktu. Onu daha fazla da müteessir et-
mek istemiyorlardı. Fakat işin şakaya» ihmale de tahammülü kal-
mamıştı. Kostantin durmadan a-sabî adımlarla odanın içinde dolaşıyor, eşyayı yumrukluyor, ve ba-
ğırıyordu. Bir müddet böyle devam etti.
Sonra yavaş yavaş kendine geldi. Faciayı hissetmişe benziyordu.
| İKTİBASLAR |
Bir akşam yemeğinde
H itlerle başbaşa
...Odaya bir kadın girdi.. Yaşı yirmi sularında, esmer, semiz, güzel, müşfik, sakin ve büyük bir huzur içinde görünüyordu... Bu Hitlerin sevgilisi Eva idi...
varsa söyle.
— Haşmetlû hükümdarım. Rumeli .kıyısına bir Hisar yapılıyor.
— Evet, oraya kereste ve harç f taşındığını biliyorum. Fakat Türk Sultanı o Hisarı yapamıyacaktır. Çüıikü orası Cenevizlilerindir. Biz o’mıntakayı Cınevızlilere vermiştik»
— Cenevizliler tüccardır haşmetpenah... Bu topraklar onların vatanı değildir. Para ile satabilirler. Kaldı ki Sultanın bu toprakları para ile almağa da lüzum görmeyeceği aşikârdır.
— Neden? Cenevizlilerin gemileri yok mu? Sahilde bir Hisar yapılmasına mâni olamazlar mı?
— Olamadılar haşmetpenah... O* lamazlar da...
— Franzes!.. Sen Türklerden çok korkuyorsun.
— Hakkınız var. Ben de amele-
—Peki, dedi, ne yapmak lâzım?
— Sultana bir heyet göndermeliyiz.
— Ne diyecek bu heyet?.
— Orhana ait paradan vazgeçtiğimizi söyliyecek.
— Sonra?
nin ve kerestenin oraya yığılmasını o kadar ehemmiyetli görmemiştim. Fakat şimdi öyle değil. Bizzat Sultan, bütün vezirleriyle birlikte
oraya geldi. Ve yine bizzat Sultan, bir gün akşama kadar sırtında taş taşıdı.
Kostantin bunu işitince gülmekten katıldı:
— Sahi mi? Öyle ise amelelik ona mübarek olsun 1... Şu Türkler ne garip, ne aşağılık insanlar!... Bir hükümdar, sırtında taş mı taşıyor? Demek hükümdarlık yapmağa muktedir olamadığı için şimdi duvarcılık yapıyor ha... Çok hoş... İsa hakkı için buna bayıldım. Franzes! Merak etme. Duvar-
cılık yapan, kılıç kullanamaz.
— Haşmetpenah... Bence daha iyi kılıç kullanır.
Bu sırada Başvekil ve büyük a-miral Grandük Notaras da gelmişti. Onun da rengi sararmıştı. Kostantin yavaş yavaş telâşa başlamıştı. Sordu:
— Ne haber sevgili Başvekilimiz?
— Haşmetpenah!... Haberler iyi değil.
— Franzes de öyle söylüyor.
— Ne oluyor bakalım?
— Türk Sultanı işi çok ciddî tutuyor. Bizzat Hisarın yapılmasında taş taşıyacak kadar.
— Sen de mi bunu ehemmiyetli
görüyorsun?
'— Maalesef evet haşmeti»... — Anlat.
— Fazla bir şey söylemeğe lüzum yok. Anadoluhisarmın karşısına bir yeni Hisarın yapılması, Karadeniz Boğazının ilelebet Bizans için kapanması demektir.
Bu sırada Franzes söze karıştı:
— Acaba buna Başvekil cenap-laorı mâni olamazlar mıydı?
Kostantin tuhaf tuhaf bakındı:
— Bu da ne demek?
Notaras da irkildi:
— Ne demek istiyorsunuz?
— Demek istiyorum ki, muhterem Başvekilimizin Türklerle, Tfirk sadrazamı Halil Paşa ile dostlukları varmış.
Kostantin hayretle Notarasın yüzüne baktı, Notaras cevap ver-dı:
— Eğer kabul buyurursanız... Franzes sustu. Notarasa ’ ’ yordu.
— Başvekiliniz söylesin.
— Söyle Grandük.
— Dilim varmıyor haşmetpenah.
— Bu kadar fena mı?
— Başka yapılacak bir şey olmadığı için.
— Sizi dinliyorum. Ne kadar fena olursa olsun söyleyiniz.
— Türk hükümdarına vergi vermeği teklif edelim. Eğer bu Hisarı yapmaktan vazgeçerse.
Kostantin bir daha yerinden sıçradı.
— Mümkün değiL İsa hakkı için bir Çocuğa vergi vermem. Halis Hıristiyan olarak bir Türke vergi vermeği asla kabul edemem..
— Fakat haşmetpenah... Sizden evevlki kayzerler de OsmanlIlara vergi verirlerdi.
— Ben bu hicabıâver zillete katlanamam.
bakı-
— Bizansm selâmeti için haş-metmeap...
— Şımarık bir çocuğa vergi vermek... Ey İsa!... Ey Meryem!...
(Devamı var)
EÜHRER acınacak derecede si
* nirli bir haldeydi. Pörsük suratı sinirden gerilmiş, sol kolu da tutmaz olmuştu. Yeni misafirini selâmladı ve:
«— Söyleyin Herr Budd, neler öğrendiniz?» dedi.
Lanny, önceden hazırladığı hikâyeyi anlattı. Hakikati hiç de değiştirmek zorunda değildi, bu sadece bir seçme işinden ibaretti. Ba-doglio, Ciano ve Grandi il eyaptığı mülâkatı anlattı; bunu evvelce ya zili rapor halinde de bildirmişti ama, şimdi bu şahsiyetleri tasvir ederek ve onların karakterleri hak-kındaki saygısını belirterek daha fazla teferruatlı bilgi verebilirdi.
Bu iyi bir rapordu, Kurt Meiss-ner’in orada bulunuşu da raporun tesirlerini büsbütün artırmıştı. Anlatılanların çoğu onun için yeni şeylerde, bu yüzden derin bir ilgi ile dinledi ve 15 yıl kadar önce bu Amerikalı dostu Führer’e takdim etmiş olmaktan ötürü de gurur duydu.
«Şimdi ne yapmayı tasarlıyorsunuz bakalım, Herr Budd?» diye Lanny’e sordu. O da, Amerika’ya dönmek ve Führer’in kendisini me mur ettiği görevi başarmak kararında olduğunu söyledi. Görevinin, Başkan Roosevelt’i kaçırmak olduğunu ona sezdirmekten kaçındı, çünkü Kurt hem buna inanmı-yabilir, hem de kendisinin böyle bir iş peşinde çalıştığına güven-miyebilirdi.
Führer’in bu derece üzgün, kederli ve sinirli olması savaş talihinin tersine dönmesindendi. Bu halden hiç değilse bir akşamcık olsun kurtulmak için şarlatan doktoru kendisine, işlerin yolunda git tiği günleri hatırlatacak iki eski dostla yemek yemesinin faydalı o-lacağmı söylemişti; bunu tahmin etmek Lanny için hiç de güç bir şey değildi. Hitler, olanca zarafe-tile ayağa kalktı ve: «Bizbize bir yemek yiyelim; böylesi daha rahat daha samimi olur.» dedi.
Bir düğmeye bastı ve Herr Kan-nenberg koşarak içeri girdi. «Eva-yı gönderin,» dedi. «Yemek de çabuk hazırlansın!»
Kısa boylu, tostoparlak bir a-dam olan Herr Kannenberg koşarcasına dışarı çıktı ve az sonra genç bir kadın içeri girdi. Lanny, son ziyaretinde bu kadına dair bir çok şeyler dinlemişti ama, şimdiye kadar kendisiyle yüzyüze gelmemişti. Kadın yirmi sularında, esmer, semiz, güzel, müşfik, sakin ve sahip olduğu beyinden dolayı da hu zur İçinde görünüyordu. »
Führer: «Benim sevgili dostum, Eva Braun,» dedi. Bu takdim kâfi idi, Hitler misafirlerin adım vermi ye \ ihtiyaç duymadı. Eva onlara zorlama ve minicik bir tebessüm lütfettikten sonra kanapeye, efendisinin yanına oturdu ve bu andan 1 itibaren bütün ilgisini sadece Fiih-|rer*e hasretti.
Upton Sinclair’in «Dünyanın Sonu» başlığı altında toplanan büyük tarihî roman serisinden «One Clear Cali» adını taşıyan dokuzuncu cilt 1943 - 1944 yılları arasındaki olayları içine almaktadır. Başkan Roosevelt’in özel ajanı olan Lanny Budd, Hitler’in dostu ve müşaviri sıfatiyle İtalya’ya ve Alman-yaya muhtelif seyahatler yapar. «One Clear Cali» romanından alınan aşağıdaki parçada Lanny, Hitler’i Berlindeki karargâhında, müttefik kuvvetlerin Alman Başkenti üzerine ısrarlı taarruzlara giriştikleri bir zamanda ziyaret etmektedir.
Mussolini alaşağı edilmiş ve bütün Alman cephelerinde Efendi Irk geri itilmiştir. İşte Lanny, Hitl’eri bu mağlûp günlerinde görmüştür.
The English Digest.
Üsfjte Hitler şevket devirlerinde Başbakanlık balkonunda Altta balkonun bombardıman dan sonraki hali
Kannenberg tekrar koşarak geldi, arkasından da üzeri tabaklar, bardaklar, üstü kapaklı bir çorba kâsesi ve çatal, kaşık, bıçak v.s. ile dolu tekerlekli bir masayı yeden bir S.S. içeri girdi. Kanapenin önünde daha büyük bir masa hazırlandı ve çabucak yemeğe başlandı.
Führer’in partneri, bir numaralı İtalyan, saltanat koltuğundan a-
laşağı edilmişti. Bu ise, Hitler için son derece önemli bir olaydı. Lan-n/ye: «Anlatın bize Herr Budd, nasıl oldu bu iş?» diye sordu. O-lup bitenleri rahatça anlatmak, bu gizli ajan için hiç de güç bir şey değildi.
Neticede Hitler, güvenlik yolunun, İtalya’yı Almanya’dan ve İl Duce’yi kendisinden ayıran âmiller de gizli olduğuna kanaat getirdi
Kararsızdık, ehliyetsizlik, savaş meydanlarından kaçıp gelen generallerle savaşa girmekten çekinen amirallerin korkaklığı — bütün bunlar İtalya’yı bir örnek olarak benimsemiye imkân bırakmadığı gibi. Bir Duce’nin düşüşünde bir Führer İçin de yakın bir ihtarın gilzi olduğunu haber veren âmillerdi
Lanny, Roma’yı kötüledikten, Roma’nın bombalanmasına Hitler’in mani olamıyacağına fazlasly-le hak derdikten sonra, yapılan işlere atıp tutmıya başladı. Hem kocası, hem babasiyle kavgalı olan, her sınıf halktan kendine birçok âşıklar seçen ekşi suratlı meşhur isterik Edda Ciano’dan, Mussolini-nin kızından bahsetti.
Daha sonra, emri altındaki bir gizli servisi, bu âna kadar sayıları 73 ü bulan sevgililerinin resmî kayıtlarım tutmakla görevlendiren ve bunca sevgiliye sahip olduğundan ötürü de büyük bir gurur duyan Mussolini’nin kendisinden bah setti. En sonra sevgilinin adı, Clara Petacci idi ve Clara bir saraya kapatılmıştı. Clara’nın bir ordu tutarındaki akrabaları ayrı ayrı birer resmî vazifelere yerleştirilmiş ve bir doktor olan babası da, Lanny-nin işittiğine göre, Ciano nun «ihtiyar bir zindan kuşu, bir cahil, do landırıcı ve hayasız bir adam» olarak vasıflandırdığı birine verilen İspanya Elçiliğini ele geçirmek için orta çapta bir savaşa girişmişti.
Yemek yenmiş, masa teimzlen-mişti. Hitler Amerikalı dostuna: «ilk gelişinizde bize piyano çalmıştınız,» dedi. «Gene çalar mısınız?» Lanny de: «Hatırladığıma göre, Ayışığı Sonatının ilk muvmanını çalmışım. En çok sevdiğiniz eserlerden birinin Ay Işığı Sonatı olduğunu bilirim,» diye cevap verdi Hitler «Evet» deyince de şunu ilâve etti: «Parmaklarım çoktandır çalmıya çalmıya her ne kadar han tallaştıysa da, her zaman bildiğim Beethoven'in herhangi bir eserini unutmuş olacağımı sanmam.»
Lanny bu ağır, bu hazin, Alman-yanın büyük ruhlarından birinin in sanlığa armağan ettiği bu güzel parçayı çaldı. Acaba Ukrayna’nın ıssız steplerinde bu gece can veren başka Beethoven’ler de var mıydı? Bu Beethoven’ler Stalingrad’ın buzlan içinde mi, yoksa Kuzey Afrika’nın yakıcı kumlan içinde mi ölmüşlerdi? Bir zamanlar ayni evin, ayni yurdun sakinleri olan ve Britanya ile Fransa'nın, Polon-yanın kurtarılması işine cesaret edip etmiyecekleri konusunda bahis tutuşan kimbilir nice Alman dehâları, mütefekkirleri, bilim a-damları insanlık için ebediyyen kaybolmuşlardı?
Führer bir yere telefon etti ve yeni bir haber olup olmadığım sor du. Çok geçmeden son haberler geldi; oturduğu yerde okumıya baş ladı, hem okuyor, hem de okudukça kaşları çatılıyor, yüzü bir acaip ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
ANKARA RADYOSU
19 OCAK 1950 PERŞEMBE
7.30 M. S. Ayarı — 7.91 Müzik: (Pl) —
7.45 Haberler vo hava raporu — 8.00 Müzik: Türküler (Pl) «- 8.15 Müzik: (Pl) — 8.25 Günün programı — 8.30 Müzik: (Pl), — 9.00 Kapanı».
12.28 Açılı» vo program — 12.30 M. S. Ayarı — 12.30 Müzik: Şarkılar — 13.00 Haberler — 13.15 Müzik: Radyo Salon Orkestrası — 13.30 öğle gazetesi - 13.46 Müzfk: Radyo Salon orkestrasının devamı — 14.00 Aksam programı, hava raporu vo kapanı».
17.58 Açılı» ve program — 18.00 M. S. Ayarı — 18.00 Müzik: tnca saz (Boyat! faslı) — 18.45 MÜ2İk: (Pl) — 19.00 M. S. Ayan vc haberler — 19.15 Geçmişte Bugün — 19.20 Müzik: (Yurttan sesler) —
19.45 Müzik: (Pl) — 20.15 Radyo Gazetesi — 20.30 Serbest saat — 20.35 Müzik: Koşma vo türküler — 21.00 Unesko gazetesi — 21.15 M(12ik: (Pl) — 21.45 Konuşma - 22.00 Müzik: - 22.45 M. S. Ayarı ve haberler — 23.00 Program ve kape-
İSTANBUL RADYO U
19 OCAK 1950 PERŞEMBE
12.57 Açılı» ve programlar — 13.00 Ha herler — 13.15 Karışık şarkı ve türküler (pl) — 13.30 Dans müziği (Pl) — 13.50 Süt çocuğunun bakımı — 14.00 garkı ve türküler Okuyan Lütfl Güneri — 14.40 Balelerden kısımlar (Pl) — 18.00 Programlar ve kapanı».
17.57 Acılı» ve programlar — 18.00 Caz müziği (Pl) — 18.30 Karışık hafif müzik (Pl) — 18.45 Saz eserleri — 19.00 Haberler — 19.15 Dans müziği (Pl) — 19.25 San soloları — 19.45 Şarkı ve türküler Okuyan: Akile Artun — 20.15 Temsil: «tbsen... Per Gün t» Oynıyonlar: Cahlde Sonku, Nevin Akkaya, Zihni Rona ve arkadaşları — 21.15 Fasıl heyeti konseri — 22.00 Küçük orkestradan melodiler — 22.20 Varyete müziği (Pl) — 22.30 Dana müziği (Pl) — 22.45 Haberler — 23.00 Caz müziği (Pl) — 23.15 Karıcık hafif gece müziği (Pl) — 23.30 Programlar ve ka-
CEMİYETTE
Büyük
Fransua, bir adım yana çekildi; amma, Pantekot’la mübareze-yi kesmedi. Boröver, aynı anda, müthiş bir tekme atı.
Pantekot, tam böğrüne isabet eden bu tekmeyi müteakip can acısı ile uludu, bir top gibi havalandı, merdivenin basamaklarına düştü ve alttaki katın sahanlığına kadar yuvarlandı.
Merdivenin alt başında kendinden geçmiş bir halde uzanıp yatmasına bakılırsa herahlde tekmenin tam can noktasına isabet etmiş olduğuna inanmak lâzım geliyordu.
Boröver’in daima kapalı tuttuğu kapının arkasında bir kımıldanma, tepinmeler, bağırmalar, küfürler işitildi. Kapı aralandı ve tekrar kapandı. Şövalye, yarım dakikadan beri kapıyı kapalı tutmak için son derece müthiş bir kuvvet ve gayret sarfediyordu. Artık hırıldamaya başlamıştı.
Fransua, yardım etmek üzere yanma gitti. Soluğu kesilmekte olan Boröver : Düdüğü!... düdüğü çalınız!... dedi.
Fransua anladı... elini Boröverin ceketine uzatarak, orada bulunduğunu bildiği bir küçük düdüğü aldı. Bu küçük sahanlıkta, Mare sokağına bakan bir pencere, bir çatı pençeresi vardı. Fransua, bir sıçrayışta oraya çıktı, bir yumrukta çerçive, cam parçalandı... ince bir düdük sesi ortalığı çınlattı.
Fransua, Boröver’in yanına dön dü. Şövalye, takati kesilmiş kan ter içinde kalmıştı. Bu fevkalbeşer kuvvet ve gayret deha
PAPAZ ÇAYIRI I
II ■ Yazan ■ Mi;el Zavalco — Çeviren ı Ragıp Rıfkı —— 59 •—f
zun müddet devam edemezdi. Kan çanağına dönmüş gözleri i-le, sahanlıkta, merdivenin husule getirdiği ve etrafı tahtaperde ile çevrili bir köşeyi gösterdi.
Fransua, bu göz işaretini de anladı... Genç Kral, biran bile korku, şaşkınlık eseri göstermemiş, soğuk kanlılığını muhafaza etmişti. Onda, bu hâdiseye son derece bir merakla ilgilenmiş, a-deta bundan hoşlanmış gibi bir hol vardı. Kendisine efsanevi gibi görünen bir maceraya karışmış bulunmaktan büyük bir sevinç duyduğu hissediliyordu. E-Vet, o, bu maceraya atılmış olduğu için cidden seviniyordu. Fakat, bu işin ölümle bitmesi ihtimalini ve kendisi için canım fe-
dadan çekinmiyen bu değerli kah ramanın yanında ancak basit bir talebeden başka bir şey olmadığını takdir ederek büyjik bir çe-
viklikle itaat etti.
\ Şimdi o köşeye gitmiş, arkasını (livara vermiş, bir elinde hançer ve bir elinde kılıç bekliyordu.
Boröver, soluyordu; Fransau hayretle ona bakıyordu. Acaba, bütün kuvvetiyle kendine çektiği bu kapıyı niçin bırakmıyordu?
Boröver’in de düşündüğü bir geyvarcü : Derin Ur nefes ûltü.
son bir gayret için bütün kuvvetlerini topladı. Kapıyı iki eli ile bir kere daha kendine çekti. Sonra, birden bire, bütün hızı ile, kapı ile beraber ileri atıldı.
İşitilen acı acı feryatlar ve i-niltiler, manevresinin muvaffakiyetle neticelendiğini gösteriyordu; yani, büyük bir hızla itilen kapı kanadı, dışarı çıkmak için kapının arkasında bulunan kudurmuş serserilerden birini, i-kisini ve ihtimalki, üçünü duvara çarparak ezmişti.
Sevinçle terter tepinen Fransua «Bıravo!» diye bağırdı.
Bu iş'i böylece başaran Boröver, Fransua’mn yanına sıçradı. Umulmadık bu ani manevre, ken dişi için mühim bir başka netice de husule getirdi : Evvelce dışarı çıkmak için büyük bir tehalük gösteren serseriler, kapının böyle müthiş bir şiddetle açıldığını görünce biran tereddüt ettiler.
Bu veçhile, onların kaybetmiş ■ oldukları bir kaç saniyelik zaman Boröver’e, nefeslenmek fırsat ve imkânını verdi. Ateş fışkıran göz lerlyle Fransua'ya baktı ve onu gayet azimkâr gördü. O, belki şövalyenin görüşünden daha fazla ftuttüi jdl, Boröver’in dudakları**
da memnunluğunu gösteren bir tebessüm belirdi Fakat, genç ve ateşli arkadaşının bu ateşliliğini hafifletmek lâzım geliyordu. Bu sebeple, kendine has âmirane bir tavır ve soğuk kanlılığını gösteren bir eda ile, sanki silâh talimi salonunda ders vermek ü-zere bulunuyormuş gibi :
ve yanında Kral bulunmasaydı, Boröver çoktan bu haşerata hücum ederdi. Fakat, tek başına bulunduğu zaman cüret ve cesaretin timsali olan Boröver, kendisini himaye etmek vazifesiyle mükellef olduğu genç Kralın hayatı bahis mevzuu olunca gayet tedbirli ve ihtiyatlı hareket etmek kudretini gösteriyordu. İ-çinden :
«İyi, iyi, hele biraz daha tereddüt etsinler, duraklasınlar; Trenkmay ile arkadaşlarına, yardıma gelmeleri için vakit kazandırsınlar» dedi
— Dikkat ediniz, Mösyö, bura-
Fakat, serserilerin bu duruşları öyle Boröver’in umduğu ka-
da postumuzu
bırakmıyacağımız
dar uzun olmadı. Bunlar, birden
tabiidir... Fakat, kim olduğunuzu, pervasızca kendinizi ölüme
maruz kılmaya bakiciniz olmadı-
ğım da unutmayınıa... dedi.
Daha fazla konuşmak mümkün olmadı ve Fransua da cevap vermeğe vakit bulamadı. Para ile
tutulmuş serseriler apartman dairesinden çıktılar ve bağıra çağıra, tehditler savurarak itişe kakışa sahanlığı istilâ ettiler.
İkinci bir duruş oldu. Bu adam lar, reisleri Giyyom Pantekot’un
orada bulunmayışına hayret etmişlerdi. Bu iki asilzadenin o kö
şede gayet azimkârane ve pervasız bir tavırla durduklarını
görünce hayretleri bir kat daha arttı. Onlar, şüphesiz, işin büyük bir kısmının bitmiş olduğu-
nu sanıyorlardı.
Eğer yalnız kendi ateşin miza-ilhaauau kapthug oldaydı
bire karar verdiler ve bağıra ça-
ğıra, karma karışık, intizamsız surette hücuma geçtiler. Bu daracık yerde birbirine sıkışan on-beş kadar adamdı bunlar. Birbi-lerine yardım edecek yerde yekdiğerinin- hareketini güçlüğe uğratıyorlardı. Fakat, onlar bunun
farkında değillerdi. Her biri, ya-nmdakini düşünmeksizin kendi hesabına çalışıyordu. Hepsinin de gözü Boröver’de idi; onu diri o-larak ele geçirene pek büyük bir mükâfat vadedildiği anlaşılıyordu.
Onların farkında olmadıkları şe yi Boröver pek iyi gördü ve alaylı bir eda ile :
— Yavaş olunuz, kuzularım, boğulacaksınız!... Kont Hazretleri bu çapkın serserilere biraz hava verelim... dedi.
-----------T-----(Dewm var)
SİNEMALAR VE
EĞLENCE YERLERİ (15031) : Ölümde* kuvvetli (23432: Berlin Ekspresi (22294): istiklâl fedaileri (14040): İhtiras kurbanları (11131): Bir yabancı (14072): Kendi kurşuna
İle kaplan pençesi
(14071): Bir yabana
★
NÖBETÇİ ECZANELER
Sağlık, Üniversite, Gülhane
Ankara-Ulus
Yeni
Park Sümer
Su
TAKVİM |
Hicri: 1369 — Rebiül’evvel: 30
Rumî: 1365 — Ocak: 6
19 OCAK 1956 PERŞEMBE
Sabah öğle İkincil Aksam Yatsı
7.22
UJ4
14.54
17.0»
18.44
5.3?
2.14
7.16
9.45
12.00
Sahibi ve Başmuharriri MÜMTAZ FAÎK FENİK
Bu nüshada yazılşlerini fiilen İdare eden: Hikmet YAZIC1OĞLU
Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
-
19 1- -1950- L A F EK Sayfa - R •
D. P. işçilere grev
ir (Baştandı Birincide) Muammer Alakant konuşuyor
Salamon Adato; Demokrat Parti programlhın ihtiva ettiği esaslar da hilinde grev hakkının tanınması lüzumunu ileri sürmüş Adatoyu müteakip söz alan Muammer Alakant, hlikûnıdtin bu tasarımı Meclise getirmiş olmasını memnuniyetle karşıladığını ifade ettikten sonra şunları söylemiştir:
Bunu umumiyet ve Şükranla söylemek lâzımgelir ki. demokrasi rejimini memlekette tatbik etmeğe başladığımız dört senedenberi, işçi haklarının, iş hürriyetlerinin, işçi meselelerinin artık serbestçe münakaşa edilmesi şimdi yerine getirilmektedir. Yeni bir hüküm olarak tasarıda asgarî ücret tarifesinin konmuş olduğunu görüyoruz. Bu uzun zamandanberi işçi meseleleri bahsinde üzerinde durulmakta olan bir noktadır.
Fakat tasarı bu hususu gönlün istediği gibi ve işçi haklarını lâyi-kiyle temin edecek şekilde bir hüküm altına koyamamıştır kanaatindeyim. Tasarıya göre işçilerin asgari ücretlerini mahalli komisyonlar takdir edeceklerdir. Bu da mutlak değildir. Bazı kayıtlarla ıhukayyöt-tir. Halbuki mahallî komisyonların işçi ücretlerinin asgari hadlerini ta-, yin etmeleri bazı mahallerde işçile-rinel gayet az ve bazı mahallerde daha yüksek ücret almaları neticesini doğurmaktadır. Bu hususta konuşmuş olanlar mucip sebep olarak şunu ileri sürüyorlar: (Türkiyeiıin her tarafında ihtiyaç ve zaruretler bir değildir ve bu ihtiyaç ve zaruretlere göre asgari ücretleri tayin ve tesbit edilecektir.) Misal olarak diyorlar ki: (Meselâ Erzincanla İzmir bir midir? Erzincandaki bir işçiye Izıhirâeki bir işçi âyarırtda ücret vermek doğru mudur?).
Arkadaşlar, artık Türkiyeyi bütün olarak ele almak ve Türkiye- 5 nin her tarafında aynı medenî kül- s türel seviyenin vücut bulmasını te- c menni etmek zamanı gelmiştir. E- r ger Erzincanda bulunan bir işçi İs- I tanbulda bulunan bir işçinin İçtimaî ve kiiltüren zaruret ve ihtiyaçlarını 1 temin etmek imkânından uzak bı- ı rükılaebk öltirsa, o ztifhah Erzincan )■ • taraflarında bulunan işçilerlmizih 1 dima aynı seviyede kalmaları neti- c cesi hasıl olacaktır.. )
İşçilerin partilerdeki durumu 1 Muammer Alakant, işçilerin bu- 1 gün haklarıriı müdafaa için siyasi 1 partilerde yer almakta olduklarına ■ işdret ederek demiştir ki:
— Bugün bütün Türkiye işçileri demokratik hayatıh inkişaf etmeye başladığı dört senedenberi kendi 1 haklarının ve meselelerinin korun- ' ması için nliUi partilerde yer almak ‘ süretrylb vatanseverliklerini ve mil- 1 liyetperverliklerini bir kere daha c ispat etmiş bulunmaktadırlar. Ge- 1 rek mesleklerindeki kabiliyet bakı- 1 mindan ve gerese millî partilere in- s tisaplan bakımından milletperverlik lerini ispat etmek suretiyle büyük kudret arzeden Türk işçilerini bütün dünya işçilerinin nail olduğu nimetlerden istifade ettirmek elbette yerinde olacaktır. Sağda solda görüyörtlz işçilerimizin bir kısmı bu millî haklarını temin için Halk Partisi saflarında yer almış bükmüyor. Bunu gayet tabiî telâkki ederiz. Fakat Halk Partisinden Demokrat Parti saflarında yer almış bulunanları da aynı gözle görmelerini isteriz. Maalesef bütün çıkmış ve çıkarmakta olduğumuz kanunlara rağmen ancak memnuniyetle bakılması lâzım gelen bu hareketlere türlü tazyiklerle ve onların vicdanları ü-zerinde tazyikler yapmak suretiyle önlemeğe gayret edilmektedir. Bunu huzurunuzda ısrarla ifade ediyorum.»
Fuat Hulusi Demircilinin konuşması
Çalışma Bakanı Şemsettin Sirerin konuşmasına Demokrat Parti Meclis, Grupu Başkanı İstanbul Milletvekili Fuat Hulusi Demlrelli cevap ver-, miş,-demiştir ki:
■Sayın arkadaşlar; muhterem Çalışma Bakanını dinlerken, acaba kendi şahsî içtihatlarını ve fikirlerini mi ileri sürüyorlar, yoksa mensup ildukları partinin umdelerine sadakat mı gösteriyorlar, diye tereddüt içinde kaldım.
20. asrın ikinoi yansına girdik. 1950 senesi içindeyiz. Hâlâ muhterem Bakan grev hakkını ileri bir hak esaslı bir hak olarak tanımak istemiyor. Ve bunun adetâ bir irtica o-larak vasıflandırmak istiyor. Buna hayret etmemek mümkün değildir.
Arkadaşlar; şundan dolayı tereddüt içindeyim ki Demokrat Parti programını neşredip de devletçiliğin şahsî teşebbüse engel olmıyacak derecede dar tutulması, sınırlandırılması yolunda bir esas ortaya koyunca. zannederim kendilerinin mensup oldukları C. H. P. si de aynı milta-Ica vc fikri kabul ve terviç etmiş ve kongre kararı ile devletçiliğin hududunu tayin etmek zaruretini duymuş, serbest teşebbüsü teşvik etmek lüzumunu teslim etmiş bulunuyor.
Arkadaşlar; işçi yalnız devlet mü-cssCTelÖrinde yoktur, işçi bir çok endüstri şubelerinde vardır. Devletçilik bunların hepsini elinde toplı-yacak mı? Eğer kendi elinde toplı-yacaksa şahsi teşebbüse yer bırakılmıyor demektir. Şahsi teşebbüse müsaade eden bir rejimde ise şahsî teşebüsle idare edilen endüstri şubelerindeki işçileri de koturnamız lâzımdır, onlara hak korumamız lâzımdır. ("Soldan gürültüler.)
bir
Grev hakkı hukukidir i yo
Muhterem Bakan, tarihî bir mu- , çol kaddeme ile işe başladılar vc İn- , Bu gıltefevi ele aldılar. Onların liberal ‘ alar zamanını bize hatırattılar. Fakat I bugünkü vaziyeti niçin ortaya koymuyorlar Bunun ingilterede sosyalist bir hükümet vardır. O bugün sosyalist umdeleri tatbik etmekle meşguldür. Fakat bugün Deylev partisinin hükümeti grev hakkını ilga etmiş midir? Grev hakkı bugün ingilterede yok mudur? Orada bu hak istimal edilmiyor mu? Ve bu-ndn neticesi amOleye bazı hak ve mdrifoatleı- tOhıin etmiyor mu? Rica ederim, grev hakkı tarihî olmakta ziyade hukukîdir. Bu, nasıl inkâı edilebiliri
Lokavt bugün esasen
Vatandaş Demokrasilerde makta, şu endüstri veyahut
ÇahŞ- , ■ I.CAVU, ŞU V..UUO». bUŞkü
endüstride çalışıp çalışmamakta serbesttir. Cemiyet teşkilinde serbest- , tır Sendikalar kürar, eğer iş verenler işçilerin hakkını lâyıkiyle gözet- , miyorlarsa, mağdur mevkie düşmüşlerse bu sendikalar bir karar verirler ve bir grev ilân ederler, bu , onların bir hakkıdır. Bu hakka nasıl mâni olabiliriz. Dediler ki: Grev hakkına mukabil lokavt dahi tanı mâk lâzım gelir. Yani iş.verenin iş yerini kapatmasını da kabul etmek lâzımdır. Bugün bu salâhiyet mevcut mudur? İş veren iş yerlerinin kapılarını kapâtamaz mı, kapatmadan dahi işçilerinin adedini azaltamaz mı? Maalesef bugünkü sakat ekonomi rejimi ve reviç neticesi o-larak biliyorsunuz ki, mensucat fabrikaları bir çok işçilerine yol ver- i inişlerdir. Bugün bunlar işsiz hal- . dedir. Çalışma Bakanı bunlara iş ■ bulabiliyor mu? İpekçilik sanayiin- , de de yine böyle bir buhran netice- ( si işçiler işsiz kalmıştır, kendilerine , yol verilmiştir. Lokavt kabul edibi sin veya edilmesin bu Lokavtdan ; daha fazla işsiz vücude getiren bir ( muamele ve tasarruf değil midir. ; Buna mâni olabiliyorlar mı?
Çok rica ederim, ileri bir hamle, : hattâ tanımakta çok geri kaldığı-* ’ mız bir hakkı tanımak hususunda bir hamle yâpîhnasıhı beklerken bilâkis bfl hareket irtica suretinde tasvir e- : dilmek isteniyor. İşçiler vatanperverdirler. memleketi severler fakat bir grev hakkı istiyecek olsalar hemen onlara fena bir damga yapıştırılmasından endişe ederler, onun i-çin Çalışma Bakanına biz bu hakkı istemeyiz, demiş olabilirler. Bunun sebebi budur.
Arkadaşlar, bizim işçi vatandaşların bizim kadar vatanperver olduklarına, milliyetperver olduklarına imanımız vardır. Bu hakkı kötüye kullanmlyacaklarinı da pekâlâ tdk-dir ediyoruz. Bununla beraber grev hakkı karşısında takyidi hükümler koymak yolu da vardır. Tahkim u-sulü vardır, deniliyor. Fakat’tahkim usulü grev hakkına mâni değildir. Biz hiç bir zaman grev hakkını mutlak bir hürriyet olarak tanıyacak değiliz. Grev hakkı tesis edilirse bunu tahkim, tanzim etmek te lâzımdır. Ve bu suret işçilerin menfaatlerine de hâdimdlr.
Bunun elbette kanunî bir nehci o-lacaktır. Kanunî hükümlere bağlı bulunacaktır. İcabında tahkime-mü-racâat lüzumu hakkı tanıtan kanun da yer bulacaktır.
Ne bileyim, mugalâta demek istemiyorum, fakat işi dağıtarak, mihverinden çıkararak, onun hukukî mefhumunu nezederek, grev hakkını istiyenlere irtica mahiyetinde bir töhmet isnadı suretiyle burada o büyük hakkı şalla örtmek istiyenlere diyorum ki: Grev hakkı işçinin esaslı haklarındandır ve bunu tanımak lâzımdır. Onun için bu kanun-
• da eksiklik vardır.» r
İbrahim Arvas (Van): — -Bilâkis işçilerimiz için zararlıdır.-
Hulusi Demircili (devamla); — Her müessesenin bir mahzuru oia-, bilir, bu mahzurları önliyecek kanunî tedbirler alınır, hükümler vazedilir. Amerikada, İngilterede bu hükümler mevcuttur. Bunlar iktibas edilebilir, ve memleketimizin ihtiyaçlarına uygun halde tanzim edile-; bilir, bu hususta yeni bir şekilde ı kanun getirilir, daha doğrusu bu iş» kanununa böyle maddeler eklenir.
. İşte noksan buradadır. Bu sebeple
• bunun komisyona iadesi lâzımdır di-c yoru2.»
Bundan sonra söz alan Yunus Mu-. ammer Alakant, Çalışma Bakanının ı sözlerini bahsederek: «Demokrat Partiyi mürteci bir parti olmakla it-. ham ettiler. Halbuki Partimiz mo-i’ dern ilim esaslarına dayanarak gre-ı vin programına almıştır.- demiştir.
Bundan sonra Muammer Alakant . sendikalar kanunu Mecliste konuşu-. hırken 1947 yılı başında o zamanki i bir milletvekilinin şimdiki Devlet . Bakanı Barlas'ın bu mevzuda yap-ş tığı konuşmayı natı'rlHtrmş vc şöyle ı demiştir:
i — O zaman Cemil Barias o tasa . sının aleyhinde bulundu ve grev
- hakkı vermedikten sonra bu tasarıya lüzum olmadığını söylemişti. Şiın
- di Reşat Şemsettin Sirer ve Cemil c Sait Barias Cumhuriyet Halk Par
. tisi hükümetinin iki mensubuduı-. 1ar.. Bundan sonra Muammer Akı . kant tasarıda Demokrat Parti prog-. ramında bulunan ücretli tatilin de
• bulunmamasına temas etmiş ve i grev 'hakkının lüzumu üzerinde ıs . carili tekrar durmuştur.
Kemal Özçoban kürsüde Bundan sonra işçilere grev hakkı fnn'sağldnması için tasarının korniş 1
)nlara iadesini istiyen Kemal Oz »banın bu isteğine karşı Çalışma akanı Reşat Şemsettin Sirer SÖZ rak:
— Demokrat Partinin de bizim gibi Kemaliât saflarında yer almaşım isterdim. Maamafih içlerinde bizim fikrimizde bulunanların gri vi istij'enleri tenkit etmelerinden müteselli oldum. Demokratlar var sıh grev teranesini tekrarlasın dursunlar- dedi.
Buhun üzerine takrir sahibi, baş-kahın söz vermek istememesine rağmen kürsüye geldi.
Kemal Özçoban (Afyonkarahişarı
— -Arkadaşlar Demokrat Partinin programında grev hakkı tanınmıştır. Bu itibarla şahsî kanaatimiz ne olursa olsun biz demokratlar bu prensibin tahakkukunu istemek mec buriyetindeyiz. Ben takririmi ver dikten sonra aÇlışma bakanının a-ğızlarfndan bir kaç cümle kaçtı. Tnk riı- sahibi olmatn dolayısivle bUha cevâp vermek zorundayım. Dediler ki: Bizim gibi Kemalist şallarında demokratların da yer alfrıal:tı‘fi1ı isterdim... Maamafih grev teranesini tekrar etsin dursunlar. Bilmiyorum Cumhuriyet Halk Partisinin programında grev hakkı var bildir, yok mudur? Fakat arkadaşların şimdi açıkladıklarına göre programların -da grevin aleyhinde bir hüküm bulunmadığını anlıyorum. Şu halde Bakan köhdi fikrini»zörla kabul et-' tirmek gibi bir dut'uma Bir defa biz grevi -istiyoruz. Çün -kü...»
Başkan — Rica ederim, kabul edilmiştir.-
Kemal Özçoban (devamla) •grevle Kcmalistlik arasthda bir ayrılık , görmüyoruz.. Grevi kabul etmemek ' veya Halk Paıtisjnin ileri gelenleri--nin fikirlerine körü körüne iştirak etmemek Kemalistliğe aykırılık mı olur?
Biz bu düşüncede değiliz. Biz Ke-malistliği (her iyi ve ileri hamle) olarak kabul ediyoruz. Binaenaleyh Bakanın bu sözlerini feeSSür ve teessüfle karşılıyoruz.-Zira biz Ke-mâlistlikte en aşağı onuıı ka.dbr titiz tfövrhhdn bir partiyiz, gizlerden rica ediyorum, grev hakkının tanın mâsı hususunda bir hükme Varılma ' isterim.»
Teklif okundu oya kondu. Deınok-râtlar lehinde rey vermekle beraber reddedildi.
Sıra maddelere gelmişti.
16 ıhcı tnaddede kemal Özçoban (Afyonkarahisar) söz aldı:
Kemal Özçoban (Afyonkarahisar)
— Arkadaşlar, 16 inci maddenin 1/A ve 2/D bentlerine itiraz ederek tadilini iŞtiyeceğiın. '16 inci maddenin 1/A bendinde hustalık veya e-, ıızadön dolayı ayrıca yapılacak tüzükteki müddetler geçtiğii takdirde i.ş veren iş akdini feshedecek bu suretle işçiye yol vermiş olacaktır.
Her tüzük kuvvetini ait olduğu kârtunddn alır. Kanunda sarahat bulunmadığı takdirde yapılacak tüzük müphem hükümleri ihtiva eder.-
Bu itibarla işçilerin hukukunu ve siyariet bakımından 1/A bendinin sortuha ( şu kadar ki bu ıhÜddetleı-' bir aydan aşağı olamaz) fıkrasının eklenmesini rica ediyorum.
Keza 16 ıhcı maddenin 2/D ben dinde yazılı üç günden fazla hapis-' le cezalanıp cezası tecil edilmiycn-lerin de iş veren tarafından işjefih-den çıkarılacağı yani iş akdinin feshedileceği bildh'illyör.
Bu ıtıev2uatıtnızı İyi tetkik ötmeden vazedilmiş bir hükümdür. Zif*a malûmunuzdur ki tasrih edilmeyen ahvalde hapis cezası yedi gündöh başlar 20 -sene arasında verilir. Halbuki üç gün denince hemen hemen bütün hapis cezası alanların işlerine son verilmesini intaç edecek bir hüküm konmuş oluyor. Bönce bunun 15 güjıden başlaması hak vc adalet mefhumlarına uygun düşer. Her iki dileğim hakkında önerge veriyorum, kabulünü rica ederim
Bunun üzerine komisyon sözcüsü Hulûsî Ural (Denizli) söz aldı. Bu tezin aleyhinde bulunrak komisyonun ısrar ettiğini bildirdi. Kemal Özçoban gayet hukukî bir şekilde önergesini iza hile kabulünde ısrar etti, ı Meclis üyeleri Özçdbana hak veri-ı yorlardı. Hettâ bir artılık komisyon sözcüsü hapis cezasının asgari 7 seneye çıktığından haberim yok. Bu ne zaman oldu diye söylendiği işiti liyordu. Uzun tartışmalardan sonra Kemal Özçobanın takriri kabul edildi. "Son şekil:
(İş yerlerinde 7 günden fazla te-’ cil edilmemiş ceza alanlara) şamil olmak üzere düzeltildi.
Bay Erim ve meselesi I
Yunan medeniyeti
hakkında yeni bir iddia
Başkanlığı seçimi
★ (Baştarafı Uiriucide) Nihat Erim’iıı hasıl giinliik politikaya göre fikir yürüttüğünü pek a çık surette isbat etmeğe kâfidir. Ni tökim. 'Hukuk Fakültesinde Profesörlük ederken, müdafaa ötllği ve hatta kitabına yartlığı tillir Ve k'a : atleri sonradan bizzat kendisi ı suçmuş gibi tel’in | dediğine ya gûya aklaştırmağa çalışmış, bir | muhalefeti, hürriyetin üzerine i örtmekle tehdit etıh-.'ş, soıır..
örttüğü şah kaldırmağa çalışarak alkış toplamağa bakmıştır.
■ Nihat Erimin, totaliter Zlttniyrt I le mücadele etmek içhı -ıTBay Peker İve Meselesi" serle vhasiyle yazmış I | olduğu makaleler henüz Türk karii-I nin zihninden silinmeden, sonradan ) bizzat'kendisi. Hoc.ep Peker- hayırla yâdettireeek knclâr ileri gitlhiş vb | bugün ortaya yeni bir muamma da kendisi kovmuştur:
Bay Erim ve Meselesi!
Evet Bay Erim ve meselesi, hakikatte nedir1’ ıe bir demokrasi dâvasıdır; ‘He hukuku âmme
prensibidir; ve ne de iktidar part. sinin muvaffakiyetidir. Onun daldan dala konan, kûlı bir kelebek halin | de, kâh bir arı şeklinde ve ekseriya bir atmacayı temsil ederek türlü I türhi vücııtlerde görünen politikacı ı düşmüştür nı,ıuna geniş bir kredi açmak gaf-___İletinde bulunanlara hatırlatalım ki;
I Bay Erim ve meselesi, doğrudan ' a, Bay Eriın’in etrafındaki ...... ‘ngelleri bertaraf ederek sivrilmesi, teferrüt etmesi, partinin, hükümetin, ve hattâ devletin içinde tek söz ve tek karar sahibi olmasıdır.
Sezar’ıu sözii meşhurdur. Biıtiıin yollar Roma’ya gider. Nihat Eri- | min hareketleri meşhurdur: Biitün yollar Nihat Erim’e gider. Gar bi Roma imparatorluğunda Roma ne ise, o da iktidann içinde ayniyle 'ROma olmak sevdasındadır. Onun içiıı, parti; hükümet, iktidar hepsini nefsinde cemetmeğe bakmaktadır. Tök ıstırabı da şimdilik sadeçe yardımcı kalmış olmaktır. Elbette ga-! ye, bıı sıfatı da en kısa bir zamanda ortadan kaldırmak ve ikinci olmaktan kurtulmaktır.
Nihnt Eriıb, buna viısıl olmak için her çareye -başvurmuş. Ve 'her imkânı yoklamiştır. Recep Peker zamanında, mutedil olhıak rövaçta iken otuz beşler diye bir grupla ortaya çıkmıştır. Çünkü Peker, şefe karşı vaziyet almıştır; bundan faydalanmak gerektir. Onun için, Recep Peker’i en ağır bir şekilde hırpalamaktan kendisini alamamış, ve böylelikle Mutrtlilier denilen kim selerle beraber, muhalefeti gûya tutar göriinmüş, hem kendisini bir demokrasi havarisi gibi göstermiş, hem şefine hizmet etmiş, hem de ö-bür taraftan muhalefete ydrdbmak imkânlarını aramıştır. Çünkü muhalefette, «cümlenin maksudu bir ama. rivayet muhtelif» fehvasınca Recep Peker’den şikâyetçi idi. 21 Temmuz seçimlerinden sottra iktidarı ele alan Peker, bir taraftan Halk Partisi Genel Başkanıııa karşı dik davranıyor, öbür taraftan da matbuat kanununu ağırlaştırarak. Sıkıyönetimi idame ederek ve etrafa tehditler savurarak muhalefeti hırpalamakta, ve şefliği sadece kendisine hasretmeğe bakıyordu. Nihat E-rim, işte bu fırsattan faydalandı; ve böylece muhalif matbuat saflarından da takdir hisleri koparmağa başladı...
Türkçede meşhur bir Atalar sözü vardır: Merdiven basamak basamak çıkılır. Nihat Erim, bu sözü pek iyi biliyordu. Fakat basamaklar ensiz olunca bılnları ikişer ikişer çıkmakta da hiç bir mahzur görmedi. Vc nihayet Haşan Saka kabinesinde Bayındırlık Bakanlığı ile bu gayrette? rinin ilk mükâfatına kavuştu. Bir müddet burada teknik sahada kaldı. İç politika münakaşalarını adetâ ihmal etmiş gibiydi. Onu dinliyen-ler, çalışmasının sadece, İskende-roıı - Erzurum asfaltına müteveccih olduğunu sanıyorlardı. Nihat Erim bu sıralarda 48 saatte İskenderun-dau Erzurum a gitmenin mümkün o-labileceğini söylüyordu. Halbuki o, kendisi siyasi asfaltın üzerinde idi. Kırk sekiz saatte çx»k daha ileri gitmeğe bakıyordu! Nihayotolaıı oldu. Ve Başbakan Yardımcılığına çıktı. Gerçi ismi Erişirgil değildi ama, erişmek istediği mevkilere de bünyesi pek müsaitti. Hele hürriyet üzerindeki şalı attıktau sopra, ve Mutediller biraz saha kazandıktan sonra, bundan faydalanmak pekâlâ mümkündü.
İşte böylece yardımcılık mevkiinde, Nihat Erim daha kuvvetlenmeğe baktı. Bir taraftan iki arkadaşiy-le beraber fcfükûmet içinde nafiz bir rol oynuyor; ilham kaynaklarını çok iyi kullanıyor, ve bu cesaretle parti içinde şahsi nüfuzunu gititkçe kuvvetlendiriyordu. Ege bölgesinde yaptığı kılavuz seyahat ve sondaj, burada söylediği nutuklar, dayandığı iktidarın temellerini biraz daha tak viyeye hizmet etti. Ve nihayet bilindiği gibi, onu atlama taşının son perendesine kadar getirdi.
İşte Bay Erim ve meselesinin son safhası budur. Kâh uysal, kâh sert,, kâh yatıştırıcı, fakat daima kendi lehine bir politika thkip ettiğinden ve nihayet Kayseride daima müfret mütekellim sıygası kullanarak, ijen böyle düşünmüştüm, ben böyle tahmin etmiştim, gibi partisini dahi bir largla bırakan, şahsî bîr konuşma
_____________ , „b»r elmiş, bugün ak yarın kara demiş, karaları
sal i c*an tekrar başkanlığa kentli' Paasikivi bu süi ‘
de ettiği oy yekûnundan fazla oy al-1 rnıştn. Seçim kurulu usul muamelelerini ikmal etmek üzere gelecek ! hafta toplanacaktır.
300 harp suçlusu meyanında 561 FinlandiyalI harp suçlusunun iade-1 sini istiyen Sovyet notasının, komünistlere ümit ettikleri yardımı sağ-I
), yeterlik I doğruya. ! bütün er
Mitingde dünkü
dövizler
ir (Baştarafı Birincide)
★ Mazhar Osman’ı gönderelim.
★ Palikarya uşaklıktan kurtuldun mu?
★ Yalnız ve yalnız bizimsin.
★ Ey şanlı ıbayııık. Kıbrıs seni bekliyor.
ir Kıbrıs’a bir bayrak lâzımsa o da Türk bayrağı ola
Bir Bulgar bilgini Ege tarihini değijtirecekmij
Passikivi kahir bir ekseriyet kazanarak Cumhurbaşkanı oldu
I lamadığı hsusunda ittifak okınmak ı tadır.
Helsinki, 18 (a.a.ı (United Press) ....,________...... — Dün gece biten Finlandiya Cum-ıFÖİle iki rakibinin el- hurbaşkanı seçimleri hakkında a-lman son haberlere göre eski cumhurbaşkanı Paasikivi büyük farkla başta gelmektedir. Gece yarısına karlar muhtelif bölgelerde sayılan 1.334.131 oyun 57,8 ini eski başkan kazanmıştır. Ziıaatçilerin adayı Keykonek yüzde 20,5. komünist a-dayı Mauno Pekkala da yüzde 21.6, I nisbetinde oy almışlardır.
Helsinki. 18 (a.a.) (United Pres)] — Cumhurbaşkanı Paasikivi 300 ikinci seçmedin en az 170 i tarafın seçilmiştir. I
I
Çin - Amerikan münasebetleri
Komünist lider beş nene evvel bir rapor vermiş
Vaşington, 18 a.a. — Eski Birleşik1 Amerika Başkan yardımcısı Henfy Wallac'e 'taraimdah Çin hakkında yazılan gizli rapor, dün Cumhuri-
Çindeki hâdiseler
Milliyetçiler komünistleri bombalıyorlar
Honkong. 18 a.a. — Milliyetçi gakların komünistler nan Kanton’a dün „ . -mumlarının en şiddetlisi Komünist uçaksavar bataryalarının mukabelesi tesirsiz kalmıştır.
Tebliğde, komünist toplanma mor közlerinde ç(?k ağır hasar olduğu belirtilmektedir,
Mao Çe Tung niçin hâlâ Moskova’da
Londra, 18 a.a. — Times gazete sinin Vaşington muhabirinin bildir diğine göre. Amerikan diplomatik çevrelerinde komünistler tarafın, | dan yabancı siyasî temsilciler aleyhi) ne alınan tedbirlerin, Moskovada | Kremlin ile Mao-TseTung arasın- ; da cereyan etmekte olan müzakerelerle bir ilgisi olduğu kanaati vardır. Mao-TseTung müzakerelere de vanıın kolay olmadığını .görerek Rusları iyi niyetine ikna etmek Çizere sözde Amerikan »emperyalist lerine karşı harekete geçmiştir.
Muhabirin ilâve ettiğine göre. Va şinglnn’da Rusların ve Çin komünistlerinin menfaatleri arasında mjev cdl ayrılıkldrlh lıör iki tarifi memnun edbcek surette halleclileMiyeee-•ği sııhllmaktadır. Çünkti bu müzakerelere başlıca engel. Rusların Çin tun rol; l;nın ı.stemesidir Ruslaı Man-çurya’yı. iç Moğolistan’ı, dış Moğolistan'ı ve Sih-kiang’ı Htiynliır
elinde bulu-apt ıklan İni-olmuştur.
yetçi sehdtör Home)- Förguson ta-rafıhdan yüksek rheSliste bahis konusu edilmiştir. Hükümetin Asya si yasetjni tenkit eden senatör, Wal-lace'm o zaman Çih(o yaptığı seyahat sohunda kaleme aldığı raporda. Birleşik Amerika’ya Cipe, yaptığı yardımı kesmesini ve bu memleketi komünistlere vermesini tavsiye ettiğine işSret etmiştir.
Senatör Fergüson’ün bu müdahalesi üzerine söz dian Wâllâce, 10/ 7/1944 tâtihihde Birleşik Amerika Başkanma vehdiği rapora kdrşı nihayet bir kişinin ölsıin ilgi ğöstdı-’miş Olmasmdön dolabı rtiemhun öl-'düğünü belirtmiştir.
Sözlerine devam eden AVallace, şunları söylemiştir.
■ Eğer Amerika hükümeti ve Çhn-kayşek. benim bu. vesikada Çizdi-' ğim siyasî harhket hattihı takip dt-söydiler, bugüh Uzak-Dogucta ç-rtk dâha kuvvetli bir durumda bulunacak vc belki de dünya tarihini değiştirecekti.-
Sofya, 18 a(a. —Arkeolog İvan Velkov, İzgrev gazetesinde yayınladığı bir makalede Avrupadaki en eski yazıların Bulgar âlimi YtaftesÖr Vladimit Georgiev tarafından geçenlerde meydana çıkârilnfakiyle, uzun senelerdenberi dünya müverrihlerini düşündüren muhtelif me' selelerin tekrar ortaya âtflflığım yazmaktadır.
Arkeolog Velkov yazışma devam
' la şöjde demektedir:
«Profesör Georgiev aTfabeninmen ş'ei Ve Yunan kâbilelbrfrıin Ege hav zasına hicret etmesi meselelerini yeni bir ışıkla aydınlatmış bulunmaktadır. .«rş ;.£î
Profesör Georgiev'ln keşfiyle ortaya atılan en mühim meselle alfa: beyi ilk olarak Giritlilerin mi, yoksa Finikyalılarm mı icat -ettiğ keyfiyetidir. Bilindiği veçhile, Giritli müstemlekeciler milâttan evvfeh2000 yılında Kıbrıs, Suriye, Pinikya ve Filistin'de yerleşmişlerdir; Pinikya-Uların alfabeyi Giritlilerden aüp tekâmül ettirdikten sonra Yünanhln-ra vermiş olmaları muhtemleBir.
Yunanlıların Ege havzasına hicreti meselesi yepyeni bîr ışıkla ay-dınlanmaktadır. Görünürde paleoli-tik (birinci taş) devirde l)u havzada kimse yaşamamıştır. Bu havza: ya takriben milâttan evvel tjOÖÖ yılında, neolitik (ikinci taş) deVirde . yerleşen ahali Hindi - Avruçai leh-. çesinde konuşmaktaydı-
Filipinlerde "föûhyet var.
Filipilılerin savunması için Amerikalılar müzakere halindeler
j Bıazaville Radyosu, 18 (Basın -: yayın) — Fransız ajansından alınan bir habere göre, Filipinlcr ile Amerika Birleşik Devletleri arasında askeri yardım hakkında görüşmeler yapılmaktadır. Görüşmeni^ esa--sı Pilipinlerin savunma kudretinin arttırılması olup bilhassa adalarda--ki -Amerikan donanma merkezlerinin kuvvetlendirilmesi müzakere e-dîlecektir.
Kurmay Başkanına suikast
Maiıillar, 18 a.a. — Filipin ordu-tu Genelkurmay Başkam Mttnilja mahallelerini teftiş ettiği sırada kön dişine kurulmuş olan'pusudan kurtulmuştur. Yaveri Albay Sblgado öl müş, şüpheli 30 kişi tevkif edilmiş-
Kıbrıs için dün yapılan miting
* (Baştarafı Birincide) verdiğimiz Kıbrıs için yapılan bu mitingi açıyorum ve sîzleri Kıbrıs; fethi için şehit düşen kahramanlarımızın aziz ruhlarını şâd için saygı duruşuna davet ediyorum.- dedikten sonra binlerce genç huşû içinde bir dakika saygı duruşu yaptılar. Müteakiben Kıbrıs Türk Kültür Derneği Başkam Nef’i Korürek, Aziz, Türk Gençliği, diye‘başlıyan hitabesinde Kıbrıs Türklerinin Türkiye’ye hasret ve iştiyaklarını belirttikten sötıra: -Kıbrıs Türkleri adada yalnız Yunanlıların değil, Kızılların karşısında da mukavemet ve mücadele zorunda kalıyorlar.» diyerek «Anadolu Kıbrısa açılmış bir kucdktir Kıbrıs da bu küeağa alınmış yav» 'ruCaktır.» beytini de sözlerine ilâve, ettikten sonra: «Kıbrıs Türk’tür. Türk kalacaktır» cümlesiyle hitabesini bitirmiştir.
Bundan sonra gençlik büyük ve-kar ve olgunlukla toplu bir halde Ulus meydanına doğru birsel halin de akmağa başlamıştır. Bu sırada bütün münakale kesilmiş; caddeler gençlerle dolmuştu. Bulvarın her iki tarafından Kahrolsun Kızıllar. Kıbrıs 'Türk’ündür» gibi tebeşirle yazılmış vecizeler vardı.
Nihayet gençler Dağ başım duman almış» marşı ile Ülus meydanına geldiler. Anıta bir çeleqk koyduktan sonra yine hep bir ağızdan İstiklâl Marşı söylendi. Bu sırada U-
Dünkü bütçe müzakereleri
ir (Baştarafı Birincide) sının iyi kontrol edilmediği-hakkın daki haberlerin doğru oltlp olma dığım sormuş ve ayrıca müseccel ■ve gayrı müsfeccel işçilerin ücret ba-kimındah, muvazenesi İâzün geldiğini belirtmiştir.
Bundan sonra Eskişehir milletvekili Abidln Potuoğlu P T. T. ve Denizyolları genel müdürlüklerinin verdikleri açığın endişe verecek vaziyette, olduğunu ve P. T. T. Genel müdürlüğünün bir yıllık, açığının 22 milyon liraya- yükselmiş, olması üzerinde, durmuş bu müeSsâseferin iyi, işlemediğini paso ve permi durumu hakkında Bakanın lzahat:ver .meşini istemiştir. ' . . '
Potuoğlundan sonra söz alan'Haşan Polatkan Ulaştırma Bakanlığına bağlı bu üç idarenin iyi çalışmaması sebebinin personellerine iyi bakmamasından ileri geldiğini ve bu hususta ne gibi tedbir alınmakta olduğunu askerden dönen P.T. T. men suplarının ne vaziyette bulılndğğu-nu, evvelce büyük bir ififlbitle,. tesis edilmiş olan Denizbankin kapatılmasındaki hatanın anlâşılarak yeniden açılması yoluna gidildiği hal-irle* bugüne kadar böyle bir teşebbüse geçilmediğini. Zincirkıran heyeti hakkında açılan tahkikatın ne merkezde olduğunu sormuştur.
Ulaştırma Bakanı Kemal Satır Hava Yolları hakkında izahat vererek Hava Yollarının iyi çalıştığım Jîil-rlirmiştir
Yarın da müzâkerelere 'devfim e-dilecektir.
lus meydanı etrafındaki resmî binalar hayraklarını çekiyorlardı. Burada da çvvelâ Siyasal Bilgiler Okulundan Müniı- Güney ve Hukuk Fakültesinden Sadık Erdem heyecanlı birer konuşma yaptılar. Müteakiben gençler Anâfartâİar caddesini takip ederek Samanpazarına geldiler. Ve evvelâ Seyfi Oztlirk bir konuşma yaparak: Bugün Atinalı kızılb palikaryalara cevap vermek üzere toplanmış bulunuyoruz.» dedi ve son Kıbrıs olayları karşısında Türk gençliğinin hissiyatına teroüroan ol-, du.
Bundan sonra S. B. O. dan Kemal Paloğlu coşkun bir şiir okuyarak bilhassa:
«Gün gelir yeşil gözlüm şahit olsun Yaradan Gün gelir yaramızdan dökülen her damladan Yeni bir tarih kalır mısraları gençliğin coşmasına vesiyle verdi. Bu sırada heyecana gelen bir Vatandaş otobüs durağının üzerine çıkarak hislerini dile getirdi.
Bilâhare tekrar'gı-dp halinde Ata türkün geçici kabrine doğru'hareket edildi ve Kız Lisesi önünde de Edebiyat Fakültesinden Nihat Örtorun. Ölmez btı vatan farz-ı mulıal ölse de hattâ - Çekmez kürenin sırtı bu tabutu Cesimi, mışraları.ile başlaytln cnşkUh Ve dtö^li bir hitabede bulundu. Bundun sotl(a da M. Mestçi ve Sezai Mutlu Kıbrıs Turkündür- ve
tarzı ihtiyar etmeğe başladı.
İşte Bay Erim ve meselesi bu şekilde, ınalûm olduktun sonra, simdi kendisi hakkında daha bilgi ile mü talea yürütebiliriz. Yarın bu mevzua. Ulkrar avdet ettiğimiz zaman, bu mulûmlarla, meçhulleri daha kolaylıkla lıuIIelınek imkânı hasıl olacaktır.
Mümtaz Faik FENİK
Selâm Yeşil Kıbrıs’a adlı şiirlerim j
ökudular.
Bu sirada okullarına yemeklerinden dönen küçük öğrenciler ağabeylerinin coşkun tezahürlerini sevgi ve hayranlıkla karşılamakta idiler.
Bunu müteakip gençlik, büyük bir vekarlu Atatüıkün geçici gabrini ziyaret ederek bin buket koyduktan sonra olgunluk ve -sükûn havası i-çıpde dağıldılar. _ . ,
Amerikada büyük bir banka soygunu ir (BaştarafL Birincide) 'Boston, 18 (a.a.) — 1.609.000 do lafllk soygun hakkında şu -tafsilât verilmektedir:
Yüzleri maskeli haydutlar, dün gece Bi'inks şirketinin ğdraj toŞsipp dan. yangın merdivenlhdeh istifade ederek büyük' kasanın 'l)UlUhriuğu ilâve kısmı çıkmışlardır. Bu rtrada kasa dairesinde yatmakta ölUh -ikı kasadar ve’üç müvezzi' cÇy'aüfttiSlar-sa da haydutlar ’kâsâyı henteh oda-dah tecrid eden demir ızgtirülârın arkasına geçerek memurlara yere yatmalarını söylemişler ve-sopta da hepsini yanlarındaki iplerle bağlı' yarak ağızlarını da tıkamışlardır-Bundan sonra ıpaşalarm .üstünde bulunan çekleri vc kasadakiparafûn alârak torbalaı’a doldurmuşlardır. Haydutların kaçışıslnı hic -kimse görmemiştir. Bu sırada bütün de tektifler Statler Oteli soygunu öle nıeşglıl bulunuyorlardı.
Hııvdütkıtın maskeli olmaların -dan vc ellerineki tubdnca ve çantalarla, ayaklarındaki kaûçuk uyak kJbılofdân bu âoygunun inceden inc(*yc hazırlandığı 'tahmin edilmek dil
Ankara Kulübünden
Kulübümüzün yıllık Genel -Kurul toplantımı 82 Ocuk rüfiö Pazar günü saat M rdo ‘Porta ( addesindeki Ankara Tıçaröt bdjişı Salon,ui)da ya pilaeaklu Sus m uyelvrm teşrii
İzmarit Peşinde
Yazan ■. Peter Meiklejohn
• •
Çeviren: Harun Pastanoğlu
Cesur Brucciani birden uyandı. Fazla uyuması ona bir şey temin etmezdi. Doğruldu. İnce, pamuk gömleğinin altından bir sicimle bo gazına astığı kesesini yokladı. Her sabah yaptığı ilk iş bu idi. Zira, parasını kaybetmiş olsa efendisi muhakkak onu öldürürdü.
Fakat, bütün bunları düşünmekle budalabk ediyordu. Parası kesesinde sıcacık duruyordu. Onları şöyle bir okşadı. Hiç bir zaman bu kadar çok para biriktirmemişti.
Kesesini tekrar gömleğinin altına soktu, ve sonra üzerindeki örtüleri attı. Bunlar Amerikan ordusuna ait yumuşak yün örtülerdi. E-fendisi geçen kış ona hediye etmişti.
Pia (Efendisi) Via Nazionale’de berbat bir kahvehane işletiyordu. Fakat onun asıl kazancı karaborsadan idi. Her akşam, o günün hesabını yaptıktan sonra, Cesar’a 10 bin lira veriyordu. Cesar, İngiliz ve Amerikan askerlerinden onun için sigara, gömlek, ayakkabı alıyor ve askerlere içki ve kadın buluyordu.
Çesar yemeğini kahvehanede yiyordu. Saat yirmi dört oldu mu yatağını masalardan biçinin üzerine seriyor ve geceyi orada geçiriyordu. Bu, güç bir hayat idi. Amma, Pia ona hakkını verioyrdu.
★
Sandallarını giydi, yan kapıdan sokağa çıktı., Güneş henüz doğmamıştı. Fakat Partici'nin kaynıyan kalabalığı çoktan faaliyette idi. Ağır ağır yürüyor, sigara, jznıaridi bulmak ümidiyle kaldırımları göz-lenyle taratıyordu. Modeı-po sinemasının Önünde bir hayli izmarit buldu; içlerinden en az kullanılmışı seçti ve yaktı. Ötekilerini elindeki kutuya doldurdu .
Meydanda tek gözlü Beppo’nun dükkânı önünde durdu. Beppo; Sor-rente, Capri ve Pompei’nin kötü hatıra kartlarını ve eski değerli şeyler satıyordu.
Simdi bunları bulmak güçtü.
Cesare ona işlerin nasıl gittiğini sordu. Beppo fena gittiğini söyledi. Karısı sekizinci defa olarak hamile idi. Büyük kızı bir Amerikalı ile Komaya kaçmıştı. Cesare ona bir izmarit sundu. Beppo’nun paralı olduğunu bilmiyen yoktu. Onunla arasının iyi olması faydadan hali değildi.
Beş İngiliz havacısının Poliglia-no’ya gittiğini öğrendi. Nitekim, çok geçmeden beş kişi küçük yolda görünmüştü. Ellerinde bavulları vardı. Cesare onlara yaklaştı; biri-
1 iarı sırada Cesare adımlarını ağırlaştırdı; sallanır gibi yaptı, ve bavulu İngilize dayadı. İngiliz onu itmiye vakit bulamadan o, havacının şişkin cebinden bir sigara kutusu aşırdı.
Soluyarak bavulu duvarın dibine bıraktı. İngiliz ona onbirlik bir banknot uzattı, Cesare kolunu hiddetle kaldırarak?
—Bu çok az Joe! diye bağırdı. Hakkım otuz lira. Trenta bre Joe! Havacı parayı kaldırımın üzerine fırlattı attı. Parayı yerden alırken diğer havacının sigara kutusunu açtığını gördü. Ona doğru dönerek:
— Senin çok sigaran var, bana bir tane ver Georges, dedi. Una basta Georges.
Tayyareci ona bir sigara attı. Sigarayı havada yakaladı. Beyaz diş lerini göstererek:
—• Grazi Signor. Teşekkür ederim, bayım.
Dar bir sokağa girdi, sigarayı izmarit kutusuna koydu. Sonra tadına bakmak isteği ile aşırdığı paketi açtı. Bir küfür savurdu; paket
Küfür faslı bitince, paketi öze-
1 ı erek cebine yerleştirdi. Napoli’-İngiliz sigara paketlerine çok i-t bar vardı. Lecce kardeşler İngiliz markalı kutularda Nazionale sigaralarını satarak hayatlarını ka znıyorlardı. Efendisi bu kutu için kendisine beş lir verirdi.
Bugün Cesare için amma da kısır geçiyordu. Öğle üzeri, mağazalar perdelerini indiriyorlardı. O, hâlâ hiç'rbir şey almamıştı.
Elleri cebinde yürürken bir zenciye rastgeldi. Adamın üzerinde A-merikan ordusu üniforması vardı.
Kütük gibi sarhoştu. Dudaklarının ucunda bir sigara sarkıyordu.
Cesare zencilerden korkardı, zi-
ra onların puta taptıklarını ve mantarının etini yediklerini
öğ-§
renmişti. Fakat işler bugün ters
gidiyordu. Cesareti eline aldı. Zenciye seslendi. Adam sallanarak dur
— Bavulunuzu Joe? diye sordu.
götüreyim mi,
isteği kabul edildi. Ağır bavulu başının üzerine alarak tepenin eteğine doğru onları takip etti.
Havacılar gidecekleri yere yak-
du. Elini Cesare’in omuzun koy -du:
— İçmek istiyorum, diye gürledi. Bana içecek bir şey bul haydi!
— Peki Joe, peki. Şimdi seni gö türeceğim.
Zenci elini çekti. Sendeliyerek onu takip etti. Birden duvara dayan dı, yüzünü buruşturdu:
— Yanıyorum, ağzım kurudu.
Dudaklarındaki sigarayı yolun ortasına fırlattı. Cesare’in arayıp ta bulamadığı. İyi bir Amerikan sigarası Napoli’de 40- lir ederdi. İzma-ridi almak için ileri fırladı.
Fakat!... fakat ağır kamyonu görmedi... Altında kaldı!...
Saint-Pierre, Partici'li sekiz yaşındaki Cesare Brucciani’ye cennetin kapılarını ardına kadar açtı.
İKTİBASLAR
Bir akşam yemeğinde
Hitlerle başbaşa
ir (Baştarafı 4 üncüde) | şındaki inceliğe
lıal ahyordu. Nihayet dayanamadı, yüksek sesle okumıya başladı: Rus lar amansız baskılarına devam ediyorlar ve durum gittikçe vahimleşiyor.
Haberlerden sonra savaş hakkında konuşmıya giriştiler ve Lanny, Führer’in, iki eski dostla buluştuk tan herhangi bir huzur duyup duy madiğinin farkında değildi. Eva hiç çekinmeden, başını Hitler’in o-muzuna yasladı ve konuşurken o-nu okşamıya, sevmiye başladı: Bu dikkatsiz, gelişigüzel bir sevişme idi.
Üçüncü Reich'ın efendisi, İtalya-ya gönderdiği yeni askerî birlikler den ve şayet Anglo-Amerikanlar İtalyan çizmesinin burnuna bir çı karma yapmıya cür'et edecek olurlarsa başlarına gelecek felâketten bahsetti. Lanny de çizmenin sade burnuna değil, daha yukarı kısımlarına da bir çıkarma fikrinden bahsedildiğini duyduğunu söyledi. Bunu söylemekle, Führer’in zihnin de bir karışıklığa sebep olacağını sandı ama, karışıklık olsaydı bile, o bunu göstermezdi. Kurt Meiss-ner: «Nereden gelirlerse gelsinler, karşılanndayız,. dedi. -Yeni yeni silâhlarımız var, bu silâhlar faaliyete geçtiği zaman da sizin buralardan uzaklaşmanızı tavsiye ederim, Herr Budd..
Bu sırada alarm düdüklerinin lurçın, telâşlı sesleri duyuldu. Füh-rer ayağa kalktı. İngilizlerin Mos-quito (Sivrisinek) denilen süriatli bombardıman uçakları vardı ki, bunlar Alman radarlarından kurtulmak için çok alçaktan uçarak sinsi baskınlar yapmaktan zevk duyarlardı. Böylece ilk alarm düdükleri işitildikten birkaç dakika sonra da bombalar düşmiye başladı.
Mitler, vekarının müsaade ettiği bir hızla koşarak, toprağın altında özel bir apartman olan Führerbun-ker’e (Führer sığınağı) doğru yollandı. Amerikalı ziyaretçi bu sığınağı. il kdefa görüyordu, yapılı-
Gar Gazinosu
Üts kat salonunda her akşam
Meşhur İspanyol koro atraksiyonu
Solera De Espana
Endeluz bülbülü
PAGÜİTA SERRANO
ve
JOSE CASTRO
iştirakile
Her pazar saat 17 de matine
Tel- 15190
ıeı- 12603 (108)
Otomobil ve moötr devrimizin ifadesidir
Onu öğrenmek için yeni fırsattan faydalanınız ANKARA
ŞOFÖR OKULUNDA
Yeni devre kayıtlarına başlanmıştır,
İsmetpaşa Cad. No. 4 — Tel: 2164G Her gün saat 14 - 18 arası
müracaat edilmesi (111)
Berberler Derneğinin Toplantısı
Derneğimizin yıllık Genel Kurul toplantısı 22 Ocak 1950 Pazar günü saat 14 de Halkevi salonunda yapılacağından bilumum berber esnafının hazır bulunması meslek adına rica olunur.
Gündem :
1 — Kongrenin açılması ve kongreye başkan, başkanvekili ve iki kâtip seçilmesi,
2 — Yönetim Kurulu ve denetçi raporlarının okunarak ibrası.
3 — İlgili memur tarafınan gelir vergisi, esnaf ve kalfa vergilerine dair konuşma,
4 — Yönetim kuruluna yedi asil, yedi yedek; denetçilere üç asil, üç yedek; haysiyet divanına beş asil beş yedek; dernekler birliğine yedi asil üye seçilmesine,
5 — Üyelerin teklif ve dilekleri.
(113)
Doğum
Handan Bilger ile Ziraat Fakültesi Lotanik asistanı Kâmil Bilger’in 14/1/1950 Cumartesi sabahı bir kız çocukları dünyaya gelmiştir. Küçük Funda’ya uzun ömürler dileriz.
_____________„e ve zarafete hayran oldu. Antre, bakanlığın bahçesindeki bir kulübe büyüklüğünde hemçn hemen bir som beton bir bloktan ibaretti.
. 35-40 merdiven indikten sonra, or tasında uzun bir masa, şık sandal-yalar, duvarlarında tablolar — kısaca, biraz daha küçük ölçüde olmakla beraber herşeyi toprağın üs-tündekilere benziyen merkezî bir hole giriyorsunuz. Bir yanda misafir salonu, Hitler’in yatak odası, çalışma bürosu; sonra Eva’nın yatak odasiyle banyo dairesi; öte yan da da bir ameliyathane ile birkaç yataklı bir hastane odası; üç operatör için bir telefon ve bir telgraf odası; bunlardan başka evrak odaları, bir depo, bir aptesane, bir de ışıklandırma ve havalandırma makinelerinin bulunduğu bir oda yer almıştı.
Markalarından Avustura mamulatı olduğu anlaşılan üstü pahalı kumaşla örtülü uzun bir kanape, guguklu bir saat ve daha başka kıymetli eşyalarla döşeli bir salonda oturdular. Bu Führerbunker (Füh-rer sığınağı) en azından 1.000.000 marka inşa edilmiş olmalıydı, etrafta görülen pahalı, zarif eşyalar da sığmağın eksiklerini tamamlıyordu.
Yukarıda şehrin üzerine bombalar düşmiye ve aşağıda onların a-yakları altında da toprak titremi-ye başladı. Bununla beraber, korkulacak bir şey yoktu. Lanny ilkin ortaya bir konu atıp konuşmıya çalıştı, fakat sonra vazgeçti. Füh-rer artık sükûnetini kaybetmiş, ye rinde duramaz olmuştu; ellerini çırpıyor ve kendi kendine birşey-1 er mırıldanarak zıplıyor, salonu habire arşınlıyordu.
Ona burada bedenî bir güvenlik sağlamak için harcanan milyonlar, ne yazık ki, zihnî ve ruhî bir sükûnet sağlıyamıyordu. Bu bir tecavüzdü, bir cinayetti, çünkü düşen bombalar Alman mallariyle Alman canlarını yok ediyordu daha da beteri, bu bir hakaretti, çünkü vak-
Mes’ut bir Doğum
Genç Hukukçularımızdan Gevher si Botanik asistanı Kâmil Bilger’in bir erkek çocukları dünyaya gelmiştir. Ana ve babayı kutlar, yavruya uzun ömürler dileriz.
Kartal ve QUADRAT
Çizmelerini Tercih Filiniz.
Vatandaş! Rekabetten doğan ucuzluk işle böyle oluı pahalılıkla mücadele ediyoruz. Çizme fiyatları
750 kuruştau değil 5 liradan başlar
Kartal çizmelerinin fiyatları
22 No.dun 25 No.yu kadar 700 Krş.
20
33
85
37
39
Sayın Müşterilerimizin Bankamızdaki;
GEREK KÜÇÜK CARİ ve GEREK
ALACAKLI CARİ hesapların 1950 yılında yürürlüğe giren
Gelir Vergisi
Kanunu gereğince ödenecek mevduat foizleune ait
verg ileri
Bankamızca Karşılanacaktır.
Türkiye Garanti Bankası A. 0.
hm
29
32
34
36
38
45
750
85ü
900 1250 1400 1900
Qua(İFaUpUmelnrinİD fiyatları 20 No.dan 26 No yu kadar 500 Krş. 23 . 25 . . 750 »
26 ) 28 ) . 82.1 •
30 . 32 . . 1000 .
33 ) 34 ) . 1050 .
35 . 36 . . 1500 .
37 ) 38 . . 1550 .
40 . 44 . . 2100 .
Adre- ŞAHAN KULAK: Güven Kundura Marazası Çıkrıkçılar Yokuşu Saraçlar Çarcısı No. 107
Telefon : 1191»
(1010)
İLÂN
Ankara Sular İdaresi Müdürlüğünden
1 — Keçiören Verem Hastanesine su verilmesine lüzumlu iki adedi Dizel ve altı adedi Elektro motörpomp olmak üzere cem’an sekiz ııdet motorpomp grubu kapalı zarf usulü ile satın alınacaktır.
2 — Alınacak motörpomp gruplarının fenni vasıfları ve takulları fenni şartnamesinde ayrı ayrı yazılıdır. Şartnameler Ankara Sular î-deresinden (10) lira mukabilinde alınabilir.
3 — Sekiz adet motörpomp grubunun (Ankara nakil ve yerine mon tajı, ve resim vesair her türlü masrafı dahil olarak) muhammen bedeli (112.000) lira (yüz on iki bin liradır).
4 — Geçici teminat 6850 lira olup Ankara Sular İdaresi veznesine yatırılacaktır.
5 — Motörpomp grupları ve teferrüatı ihale tarihinden itibaren 90 gün zarfında Ankarada İdarenin göstereceği yerde teslim alınacak-
6 — İhale 3/2/1950 tarihine müsadif Cuma günü saat 15.00 de Ankarada Kızılay karşısında Sular İdaresinde teşekkül eden bir komisyon huzurunda yapılacaktır. Bu tarihten sonra verilecek veya postada gecikecek olan teklifler kabul edilmez.
7 — İdare, ihaleyi yapıp yapmamakta ve dilediği tipi beğenmekte
serbesttir. (316) (24)
f'
Klâsik Kültiir ve Atatürk
* (Başlarafı 2 inci sayfada)
O, insanlığın yükselmesi için bu necip duygunun bütün insanlıkta şuur ve iman olmasını istemişti.
Atatürk’ün seziş dehâ’smın en büyük delillerinden biri de şudur ki: Türk milletini en öz medeniyetin mekânında yerleştirerek ona o kültürün en halis bir otokton’u vas fini vermiştir. Bu suretle bırak a-acğı eserin canlı bir uzviyet gibi intibak şartlarını ve vasıflarını haiz olmasını hazırladı. Arzuladığı, Türk milletinin kendi tarih ve coğrafyası içinde insanlığın faydalı bir parçası olarak bir yeni göv-deleşmeye doğru gitmesi idi.
• Milletlerin en büyük saadeti, insaniyete hizmete lâyık olduğu yeri ve vazifeyi almasıdır.»
tiyle kendisinin ve kendinden sonra gelen İki Numaranın, yani Luft-waffe komutanının iddiaları hilâfına, düşman Reischshauptstadt’a, ejderhaya kendi ininde meydan okumaya geliyordu.
Bu ancak barbarlara yakışan bir hareketti, medeniyeti tahkir etmek demekti; ve bombalar ardı ardına düştükçe Führer her seferinde yerinden zıplıyor, boyuna söyleniyor du. Nihayet uzun kanapenin üzerine çıktı, sırtını duvara dayadı, Lanny, yerinde sakin sakin oturuyor, şehrin» üzerinde dolaşan uçakların, gece bombardımanı yapan İngiliz uçakları olduğunu düşünerek rafcatlamıya çalışıyordu. Amerikan uçakları ise, gündüzleri gelirdi/
Ankara Sular İdaresinden
Su abonelerine
Havaların çok soğuması dolayısiyle bir kısım abonelerdeki su sayaçlarının donmuş veya patlamış olduğu görülmektedir.
Tüzük hükümlerine göre, su sayaçlarının hüsnü muhafazası münhasıran abonelere aittir. Donmuş veya patlamış- olan su sayaçlarının tamir ücretleri veya bedelleri abonelerden tahsil edileceğinden; buna mfeydan verilmemesi için su sayaçlarının üzerleri içerisi talaş veya gübre doldurulmuş ve yastık haline getirilmiş torbalarla örtülerek muhafazası tekrar ilân olunur. (382)-(35)
İLÂN
HAYVAN SATIŞI
Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu Orman Çiftliği Müdürlüğünden
1— 29/12/949 tarihinde yapılan açık arttırmada satışı icra edilmeyen işletmemiz sığırlarından kasaplık evsafını haiz damızlık harici W baş inek, 6 baş erkek dana ve 1 baş öküz 23/1/950 Pazartesi günü saat 15 de Orman Çiftliği Müdürlüğünde tekrur açık arttırma suretiyle canlı olarak satışa çıkarılacaktır.
' 2— Muvakkat teminat 400.— liradır.
3— Çiftlik idaresi ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (318)
Ankara Elektrik. Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesinden
Sayın Havagazı Abonelerimize
L.
Havagazı ocaklarımızdan birisinde yapılması ikmal edilmiş olduğundan, havagazı istihlâkine e edebileceklerini sayın müşterilerimize bildiririz.
gereken tamirat jskisi gibi devam
(351) - (28)
İlân
Belediye Başkanlığından:
1 — 305 kuruşu satılmuktu olan Tuşdelen suyunun miktarı 50 litre olmayıp 30 litredir.
. 2 — Uzak semtlere kap başına yapılan 5 kuruş zam-yalnız yerli sular içindir.
Sayın halka ve ilgililere ilân olunur. (379) - (34)
r------------------------------------------------1
T. H- K. Etimesgut Uçak Fabrikası Müdürlüğünden
Lâstik Ustası Alınacaktır
Muhtelif sertliklerde, bezli veya be(şiz coniş bun gibi lâstik malzeme kalıp vc imâl ustası imtihanla alnlaciıl)ln’.
Bilhassa mazotlu vülkanizasyon buhar kazanında çalışmtş olunlar ve bakalit, ebonit gibi plâstik işlerde ihlistusı bulunanlar 1 tercih edilir.
İsteklilerin tahsil durumu ve şimdiye kadar çalıştıkları saha-I lan ve yerleri bildiren bir dilekçe ile Fabrika Müdürlüğüne I müracaaltarı. (115)
Comments (0)