CUMA
20
Bcrmuhcrrlrlı MOmtaz Faik Fenik
Denbeller Caddesi 2
Posta Kutusu: 193 ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara
OCAK 1950
Yıl :1— No. 266
Başmuharrir tel: ....... 15619
Yaa İşleri İdare ....... 15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
[DEMOKRASİNİNDİR)
Karma Komisyonunda
Seçim Tasarısına ait münakaşalar Dünkü toplantı esnasında Nuri Özsan ın tenkidleri
Maddeler, Muhalefetin yerinde ve hukukî itirazlarına rağmen aynen kabul ediliyor
Seçim Kanununu incelemekte olan komisyon dün de çalışmalarına devam etmiştir.
İlk olarak 61 inci addenin 4 üncü bendi üzerinde uzun tartışmalar olmuştur.
Bu bent sandık kurulları, işlemlerine ve kararlarına karşı vaki itirazı ilçe seçim kurulunun inceliye-rek kat’î karara başlama yetkisi veriyordu. Söz istiyen olmadığı için geçilmek üzere iken Nuri Özsan söz
aldı ve dedi ki:
«Bu bent ile ilk bakışta göze çarp-mıyan, fakat çok mühim ve çok tehlikeli bir hüküm konulmaktadır.
Bu fıkra yazılış şekli ile ayakta kaldığı müddetçe muhalefetin Millet-
vekili çıkartmak imkânı çok güçle-
Kibrisin
âkibeti
İngiltere ilk kararda
musir
Kayseri nutkunun mahiyeti: 3
Bay Erim ve demokrasisi...
şecektir. Çünkü öyle bir seçim me-
kanizması görülüyor ki bu kanunun
belkemiğini teşkil eden il seçim kurullarında muhalefetin iki üyesi-
ilçe seçim kurulunda da
muhaleftin iki üyesine mukabil ik-
tidar 4 üye ile sandık kurullarında muhalefetin bir üyesine karşı üç
Yazan: Mümtaz Faik FENİK
fazla üye mutlak ve kahir ekseriyeti elinde tutmaktadır. Kurullar ekseriyetle karar vereceklerine, göre yargıcın bir oyu neticeye müessir
fj* ay Nihat Erim’in, bir mese-
SSlesi olduğu gibi bir de ken-dişine göre demokrasisi vardır. Bu demokrasi, nevi şahsına göredir. Emirle kurulur; emirle tanzim olunur ve emirle idare edilir, rinnyanın hiç bir tarafında muhalefeti iktidar partisinin düzenlediği görülmemiştir. Ama, Bay Nihat-Erim, 'bu işlerdeki derin vukufu-İle behresi ile onun da hakkından gelebilir. Çünkü işin esası, demokraside değil, demokrasi senaryosunun tatbikindedir.
Onun için. Kayseri C. M. P. kongresinde gayet rahatça konuşabilmiş, Demokrat Partinin son tebliğinde, seçimlere fesat karıştırılırsa belki seçimlere İştirak edilmemesi veyahut Meclise girilmemesi ihtimalinden bahseden »özlere hafifçe o-muz silkip geçmiştir.
Nihat Erim’e göre, «Eğer şu parti, veya bn parti milleti temsil vazifesinden kaçarsa, onun yerini bu parti veyahut başka bir parti elbette alacaktır.» Onun için Demokratlar girmezse onun umurunda bile değildir.
Ama Demokratlar neden seçime iştirak etmek istemezlermiş, veyahut Meclise girmezlermiş. O noktanın üzerinde durduğu yoktur. Malûmdur ki Demokrat Parti bu müeyyideyi seçimlere fesat karıştırıldığı takdirde tatbik edebileceğini söylemiştir. Fakat Bay Nihat Erimin, seçimlerde fesattan bahsederek, Kandıra Savcısı Yeredoğ Kişi-oğlunun geçen seçimlerde neden isti-1 fa ettiğini kimseye tekrar hatırlatmağa niyeti yoktur. Onun için bu' fesat kısmını meskût geçmeği daha muvafık bulmuştur!
Evet, Demokrat Parti isterse seçime girer, girmezse, bu cihet ken-
durmıyacaklan hakkındaki noktai nazarı bizzat kendisi reddetmiş, ve böylelikle Millet Partisine de (bir ★ (Devamı Sa: 5 Sü: 4 de)
olamıyacaktır.»
Bundan sonra Nuri Özsan, sandık başlarında cereyan eden haksızlıkları misallerle izah ederek sözlerine şöyle devam etmiştir:
«Eğer hakikaten suiniyetlerin bü-
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 1 de)
Milliyetçi Çin'in umumi bir hava
hücumu başladı
Formozayı istilâ için sahile toplanan gemiler ve askerî tesisler bombalanıyor
Kocası ile beraber Formozaya gelmiş bulunan Madam Çan Kay Sek
dişini hiç de alâkadar etmez. Onun
yerine işte bal gibi Millet Partisi vardır. O girer. Zaten onun için değil midir ki, en az, yirmi vilâyette teşkilât kurmamış olan partilerin
seçim kurullarında temsilci
Hong Kong, 19 (a.a.) — Milliyetçi hükümet bugün Çin komünistlerine karşı umumî bir hava hücumuna giriştiğini bildirmiştir. Bu hücumların hedefi, Hainan v,e Formoza adalarını istilâ etmek için sahil boyunca, top-
lanan gemilerle komünist üsleri ve diğer askerî tesislerdir.
Diğer taraftan, bir Amerikan subay grupunun Hainan’ın başkenti o-lan Haihow’a geldiği öğrenilmiştir.
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 7 de)
P. T. T. Genel Müdürlüğü bu sene yaz aylarından itibaren memleketimizde İlk defa olarak posta tev-ziinde Helikopter tayyaresi kullanacaktır.
1S50 p. T. T. bütçesinin kabulünden sonra satın alınacak olan 4 Helikopterlerden bazıları Ingiltere'den bazıları da Amreika’dan satın alınacaktır. Bilhassa demiryolu vo şoseden mahrum bulunan bazı doğu illerine posta tevziatı bu Helikopterlerle yapılacaktır. Yukarıdaki resimde satın alınması mukarrer olan ve yakında memleketimizde posta tevzii için kuşanılacak olan tipte bir Helikopter görülmektedir.
Londra radyosunun bu -gün Türkiye saatiyle 18.45 de Türkçe olarak yaptığı neşriyat sırasında bir beyanatı okunan İngiliz parlâmento üyesi Noel Baker Kıbrıs meselesi hakkında şunları söylemiştir: i
«Bu hafta zarfında Kıb - ' rıstaki Yunan ortodoks ki- ' lisesi diğer muhtelif teş- , killerle birlikte Kıbrıs’ın Yunanistan'la birleşmemi mevzuu üzerinde bir plebisit yapmaktadır. İngiltere’de bu plebisit çok az a-lâka uyandırmıştır. Bu a-lâkasızlığın bir kaç sebebi vardır. Bunlardan birincisi plebisitin sadece bir gösterişten ibaret olmasıdır ve hiç bir amelî neticesi olmıya-caktır. Bu mevzu hakkın* daki İngiltere hükümetinin görüşleri açıkça ve sıksık izah edilmiştir. Yani İngiltere hükümeti, Kıbrıs’ın şimdiki statüsünü değiştirmeyi düşünmüyor. Bir kaç gün içinde ilân olunacağı beklenen plebisitin neticeleri hiç bir suretle bu görüşe tesir etmiyecektir. Bu plebisiti tertip edenler, a-danın derhal - Yunanistan’a ilhakı1 lebinde bir ekseriyet elde ettiklerini iddia edeceklerdir. Fakat kullanılan usuller anayasaya uygun ^değildir.
Büyük bir suiistimal
Bursa’da, Merinos fabrikasında açık çıkarılan yapağılar
İşe C. II. P. Bursa İl Bxşkanuıın da ismi karıştı
Bursa, 19 (Telefonla) — Kanarya i besleyip poker oynamak suretiyle | 120 bin lira sahibi olduğunu iddia eden Merinos fabrikası sabık şeflerinden Sağrım Erkılıç’ın dâvasına bugün ağır ceza mahkemesinde devam edilmiş ve Sümerbank teftiş heyetinin raporu okunmak suretiy le dâva yeni bir safhaya girmiştir.
Okunan rapor hulâsasında 1948 yılında mübayaa ettiği yapağlardan 57 bin kilosunun karşılık göstermeden ve makûl sebeplere dayanılmadan açık çıkarılması işinde Sağrı -mm yalnız olmadığı belirtimekte ve bu büyük suiistimalde aynı zamanda Halk Partisinin il başkanı olan fabrika müdürü Durmuş Erginsoy, mua yini Şükrü Esmersoy., tarama şefi Âta Bora, işletme şefi Fethi Ala-son, ustabaşılardan Hüsnü Eren ve Fahri Öztürkün de vazifelerini kas-den ihmal etmiş bulundukları açık A- (Devamı Sa: 5 Sü: 3 de)
Yeni ve Büyük Tefrikamız
Numaracı!
NxUxMxAxRxAxCxl
Şizi bir çok ince ruh tahlilleriyle ve en kıvrak bir üslûpla gönül, his ve , macera âlemlerine sürükllyecektir [
YARIN :JZAFER'de),,‘
Ankara,lokanta ve otel işçileri toplantısı
İşçiler grev hakkını istediklerini söyledi
Bölge Müdürü “çalışma Bakanı geldi, sizi dinledi bu ne büyük bahtiyarlıktır,, dedi.
M. Alakantda bir konuşma yaptı ' Ankara Lokanta ve Otel İşçileri Sendikası dün saat 15.00 de Halkevi salonunda olağanüstü bir toplantı yapmıştır.
Toplantı, Sendika-Başkanı İsmail Aras’ın kısa- bir-hitabesi lile.açılmjşj ve müteakiben Atatürk’ün aziz ruhu için ayakta saygı duruşu yapılmışa tır. İlk sözü alan Sendika' Başkanı) dört ‘ sendikanın bir- araya- gelerek' bir Sendikalar Birliği. kurulması mevzuunda konuşmuş ve oya konan bu teklif ekseriyetle kabul edilmiştir.
• Bundan sonra dilekler bahsine geçilmiş sıra ile söz alan hatipler işçilerin fazla mesai yaptıklarını, garsonların % 10 larının verilmediğini söylemişlerdir.
Bu sırada söz alan Osman Uslu, işçilere grev hakkının verilmesi
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 1 de)
Yeni Bulgar; kabinesi I kuruldu
Yine V. Kolarof'un
kurduğu kabineyi Meclis tasvip etti
“Sarre,, mıntakasına muhtariyet veriliyor
Almanya milleti ve Sarre halkı tarafından tasvip edilmeyen hiç bir karart tanımıyacağını bildirdi
Fransız güreş ekipi
İstanbul'a geldi
Fransızlarla ilk karşılaşmayı yarın akşam İstanbul takımı yapacak Konak oteline misafir edilmiştir. ı Fransız güreş federasyonu asbaş-kanı M. Le Roi'nın başkanlığındaki Fransız ekipi şu güreşçilerden mir ★ (Devamı Sa: 5 Sü: 7 de) J
İstanbul, 19 - - İstanbul ve Ankara I takımlarile iki Greko - Romen müsabaka yapacak olan Fransız güreş ekipi, bugün 14.45 de İsveç hava • yolları ■ uçö'ğile şehrimize gelrfıiş ve I
Sofya, 19 (a.a.) — Meclis tarafından seçilmiş bulunan Başbakan Vassil Kolarofun teklif ettiği yeni kabinenin teşkilini Millet Meclisi ittifakla tasvip etmiştir.
Yeni Bulgar kabinesi şu Bakanlardan müteşekkildir:
Başbakan Vassil Kolarif, Başbakan Yardımcıları: Valko Çervenkof (komünist) ve Vladimir Poptomof (komünist), Popomof aynı zamanda Dışişleri Bakanıdır. Orman: Popof (komünist), İnşaat ve Yol: Blagoi İvanof (komünist), Kömür İktisadî: Kamenof. Taşıt: Çankof (komünist). P. T. T.: Bayan Tzola Dragoiçevo
★ (Devamı Sa: 5 sü: 7 de)
Vildan Âşir'in bir mektubu
Beden Terbiyesi Genel Müdürü Vildan Âşir’den dün aşağıdaki mek tubu aldık:
«Sayın: gazetenizin 17/1/1950 tarihli nüshasının birinci sayfasında (Beden Terbiyesi Genel Müdürü Mahkemede) başlıklı yazıda Ali Ya-lım'ın izinsiz olarak yurt dışına çıkarılması dolayısiyle açılan dâvada sanık olarak dinlendiğimin nakli sırasında hâdiseye ve ifademe uymayan hususlar vardır.
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 7 de)
Kör bağırsak!
/k nadolıı Ajansı haber vori-yordu: Arjantin Cumhurbaşkanının karısı Madam Peron bir apandisit âmeliyatı geçirmiş. Ve kendisine hürmeten trenler 10 dakika durmuş!
Tazim temennisi gibi, sıhhat temennisi duruşu!
Hayret ettim doğrusu, bizde de trenler durur. Vaktinde gelmez! Vaktinde kalkmaz.. Tramvaylar durur... Otobüsler, du-
Merak ediyorum, acaba bizde de ıbir değil, bir kaç değil, mütemadiyen apandisit ameliyatı mı var? — YEDEKÇİ
Sayfa :2 .
Z .1 FER
20 - 1 - 1950
-----------T__—.—.y
GAZETELERD
«Cumhuriyet» in (Bir Dakika) sütunu muharriri D. N. (Alış, veriş) başlıklı yazısında diyor ki:
«Hikâye meghurdlır: Mebus namzedi, seçimlerde rey toplamak İçin bir köye e Ilın İç. Usulen başlamış ııntuk çökmeğe;
(— Beyinizi bana verirseniz size j; yaptıracağım, elektrik, su temin odca itim, köprü kurduracağım.»
Lâfın burasında bir köylü «bizim der miz yok kİ» deyince, atosll ııamzed devanı etmiş: «Dere de yaptıracağım.»
İdeleri Bakanının Mecliste «her jandarmaya bir otomobil vereceğim» sözünü okuyuhen bu hikâyeyi hatırladım.
Oldu olarak, üstad bitleri do unutmasa bari, tek bir rey İçin hiç de fena pazarlık değil doğrusu:
ALIŞ VERİŞ
.t;
ihtimalleri de İçine alan tezahürlerinden doğar ve aonra, bir Alımcı Kemal Varın-ealı diye İktidara mensup bir milletvekili tıkar; bağlı olduğu siyasi partinin nyiın süren bir mesai mahsulü olârbk taıızln ettirdiği bir kanun sadece einniyctli bh acginı yapabilmek lcln tanzim ettirildiğin dcıı dolayı olacak; İpe, supa gelnıuz İft kırdılar söyler.
Basında bir Yargıtay baykunı bulunan ve ûzasının her biri ayçı ayrı, kendi salık sındn birer otorite olan tasarı heyetinin akılsız olabilmesi İçin evvelil bu ınlllctiı akılsız olması lâzımdır Halbuki bu miik tin altlı basında otduftılha göre Ahm( Kemal Varıne&nın kendi aklından K(h terdiğl şüpheyi yerindi; bulmak lâzım ğe Hyor. Kemen çaresine bakmalıdır.»
Fap’Jİama I İktisadî Bahisler
Kanunu L ~z—r——
Akıl zorluğu
Akıl zorluğu başlığı altında -Son Posta, da yazdığı başmakalede Selim Ragıp Emeç Ahmet Kemal Va-rincanm İlmi heyetin hazırlandığı ta sarı hakkında:
«Hiç bir devirde dünyayı âlimle rin idare ettikleri görülmemiştir. Ya benim aktım yök, yahut bu mart dCIeri yazanların yok» sözünü incelemiş ve bu hususta şunları yazmış tır:
«Ahmet Kemal Varıncanın llnti lıcyot tn-sm-ısınn Harsı yuvdrtftyib fla ireri rtöHhrek kendisine çarpan itiraz tasının İfâde et* nıck İstediği mâna, gayet:
Seçim aleni olarak ortada yapıldıktan ve partiler, bunun icra sekline: reylerin verilisindeki dürüstlüğe, tasnifin açıklığına ve bu şartlar altında, seçime, her lıangl bir fesadın karıştırılmasındaki imkansızlığa pöre; artık ve uzun boylu teşkilata ne lüzum vardı? gribi bir wy idiyse. fikrini dalın başka türlü ifade etmesi lâzım gelirdi. Yoksa: bir takım siyasi par tiler: bu partilerin İcra organları: hükümet, velhasıl milletin heyeti umumiye»!: emniyetli bir seçim yapmanın başlıca şar tını, buna ait esasların, bu gibi islerden anladıklarında şüphe caiz bulunmıyan bir kısım evlâtlarına emanet ederek on -lardnn. aklın ve bilginin emrettiği esaslara en uygun düşebilecek bir netice çıkarmalarını İstemeleri her halde, akıllı bir Ahmet Kemal vatandaşı re yardım -cıst Nihat Krlm de. bütün hâdiseleri: bir takım ilim kıstaslarına vurmaktan hususi ve kendine mânalı bir zevk duyar. Bazı islerin basına geçmek belli bir takım ilmi şartların tahakkukuna bakar. Kanun vo nizam: dia manzaraaile doğru veya yanlış sayılabilecek bir takım hâdiselerin cemiyet huzuruna halel getirmemeleri içiiı sadece kuru aklın değil: onun, muhtelif
Tasarı bu günlerde Meclise gölecek
Haber aldığımıza göre uzun ınüd; ’ , det'tenberi memleketimizdeki tapu . jşlerin'ih ıslahı için Adalet korniş ( yonunda görüşülmekte o'an tapulrı , ma kanunu tasarısı B. M M. he su nulmak üzeredir.
Tasarı esaslarına göte bundan ev vel bâzı gayrı menkul tahdit işleri ııin tapu memurları tarafından görül meşinin mahzurları anlaşıldığından ı bu içler yem kanun tasarısına göre mahkemelere tevdi edilecektir.
1 Yeni Tapu Kanunu tasarısının ga Mecliste dedikodulu mevzular -ıl1 h“dutl "■' "" ■
I cdilaiğinc(e kayıtlarda mevcut hu dutlar da belirsiz olduğundan kay "re biı- tahdid muamelesi yapı
tasansı Bankalarda tasarruf
ssaslf
«Tan» tin btı başlık altında yaz
(lığı başmakalede Ali Naci Karacar. 1 da ^.ç. un ıatıuıu llıuaiııuesı yapı Bakanlık otomobillerinin şahsî işler , )ırken bir çok yolsuzluklara sebebi ^ullniıılchğtn1 bilcRrcıı Senih yet verilmektedir. Bu gibi işlerde .. . ... 4..,ı tamamen tapu rfıe-
. finin hudutsuz salâhiyetlerine bırakıldığından vatandaşlar arasında huzursuzluklar belirmiş ve müteaddit defalar yetkili makamlar şikâyet mercii olmuşlardır. Digel-tarâftân memurlar yaptıkları işlerde iyi niyet sahibi olsalar dahi kornşu-lar arpsındaki Hizalardan dolayı iş yine adliyeye intikal etmektedir. Bu itibarla vatandaşları her türlü zörluklai'dhn kurtarmak maksadij’ le tapulama işlofi tamamen mahke* Zaten bir I memurla idare edilen tapu dairelerinin tahdit sebebiyle iş gÖrĞfheıne-ı si de bu suıötîe «Tnleırmiş ölâcâk ve ı işi düşön. me’rriu'ru her dnkikâ yerin-I de bulacaktır.
*'l
de kullanıldığım bild|iTcn S ¥Vt
Yürütenin ortaya koyduğu mevzuu şimdiye clc almış ve bu hususta hükümetin nrurları cevap tarzını tenkit cdeı‘ek demiş tir ki;
•Yapılan her tenkide serinkanlılıkla de ûrll. fakat hiddetle, osâblyetle cevap ver ineği kendileri Içhı ikinci bir mizaç halin (.••'tiren bazı Baktııılar. Seııllıl Yürüteni kısa, kestirme. belki mütevazı fakat sus
«— Hakkınız var. Bazı memurların İte» dilerine verilen hizmet vasıtalarını suiistimal ettiklerini biz de biliyoruz. Bun . ....._______o..........
lan şiddetle takip edeceğiz, cezalandım- ' melere terkedilecektir.
yerde, ilmi kifayet ve füzile! eklcntnlyen bir tohammUlatlz
Dly( lerfade lükle:
«— Detil yalnız Valilere, hattâ Kayma kamlara. Nahiye müdürlerine de otomobil vereceğiz!»
Diye tbrtısnısyı bir sahst inat havası içlndo soysuzlaştırma yolunda okuyucu İle seyirciye gerçekten hayret vermektedirler.
«— Muhtarlara otomobil vermlyocek misiniz ?)
Tarzında alaylı mukabeleleri bak eden böyle tarizi 1 meydan okumalardan acabu memleket için ric gfbl faydalar timula-gclmektedlr? Halbuki İdraki sinirine hâki ın. biraz konuşmasını bilen, zır cevap bir Bakan İçin otomobil saltana tı mevzuunda tenkide uğramak, nihayet her memurun «ahsl ahlâkını devlet k»fn letf altına almak kabil olmadığı İçin, mü nakaîası güç. cevabı zor bir dâva olmamak Itomgcllrdl.»
Diğer taraftan haber aldığımıztı ğöıe ikinci tasarı da senetsiz tapu .. _____' almak istiyen vatandaşlar lehine
Kitmekh 1 koriulrrruş hükümleri ihtiva etmek tedir. Meriyette bulunan kanuna göre bir kimse sahipsiz bir araziyi 10 sent? tasarrufu altında bulundurduğu takdirde tânu memurunun da izniyle o yer tasarrufu altında bulunan kimseye verilir. Diğer taraftan nizasız 15 sene bir gayrı menkulü ta sarrufu altında bulunduracak olur-cök lia- i sa y*nc taPu ,nemurunun izniyle () saltana 1 «a-vrı ”*tnkul kullanana VOrilir. Fa--n,.vı l ' kdt bu hıre^t.‘ı çıfcun nizalar da yeni ı tasanya göre mahkemelerde halledilecektir.
İstanbul Haberleri
Tanınmış bir mühendis dolandırıcılık iddiasile
dün tevkif edildi
İstanbul, 19 (Telefonla) — Fatihte Firmalı mahallesinde oturan ve aynı semtte -Ucuz ev, çabu kevler inşaatı* ismi ile bir inşaat bürosu tesis eden Naci Caymaz adında bir yüksek mühendis, dolandırıcılık iddiası ile savcılığa verilmiştir.
Nacinin, kendilerine ev yaptırmak için müracaat eden Fevziye, Emine ve Hacer isimlerinde üç kadından 3500 lira para aldığı, fakat inşaata başlamadığı iddia olunmaktadır. Mühendisin sorgusunu yapan Sultanahmet Üçüncü Sulhceza hâkimi tevkifine karar vermiştir.
Şehrimizin tanınmış yüksek mühendislerinden olan Naci; evvelce ayda 1500 lira kazandığını, sonradan ucuz ev inşaatına başlayınca zarar ettiğini söylemiştir. Bu kadınlardan başka iki şahit de, Naci’ye kendilerinin de para verdiklerini, fakat taahhüdünü yerine getirmediğini söyliyerek davacı mevkiine geçmişlerdir.
Diğer taraftan, ucuz ev sahibi olmak istiyen vatandaşların istismar edilmemesi için bu kabil yerler sıkı surette kontrol edilecektir.
AMER1KAYA GİDEN İSTATİSTİK UZMANLARI
Ameı-ikaya gönderilmiş olan üç; istîitiStlk uzmahırnız. NeVyork'a mü-' vâSalât cithılş ve incelemelerine bas lamışlardır. Aynı şelulde iki istatlsl tik uzmanımız daha bu ayın sonun da A-tnerikâyn miitevbccilıOh hare kdt edeceklerdir.
Diğer taraftan evvelce memleketimize davet edilmiş bulunan Ame-rikalı-istatistik uzmanları da bu ayıh sonundy memleketimize gelmiş bululacaklar, tarım ve nüftıs sayımı hakkında çalıpnuılara başlıyacak -latdır.
TEKNİK ZİRAAT TEŞKİLÂTININ 1949 YILI İCRAATI
İlimiz teknik ziraat teşkilâtının 1949 yılı icratı ile 1950 yılı prog -ram tasarısını müzakere etmek mak sadile bugün saat 10 da Posta Cad desindeki Ticaret ve Sanayi Odası salonunda Bakanlık, ziraat teşkilât ve müeseseleri mümessilleri vt diğer ilgili zevatın iştirakile bir toplantı yapılacaktır.
ÜÇ HIRSIZ YAKALANDI
Yozgatlı Hamit Güney adında bir şahıs Cebecide İbrahim Öztemelin sedyesinden portakal çalıp kaçarken Mehmet Yılmazcan ve Halil Şirin adında iki kafadar arkadaş da Norveç sefaretinin bahçesinden
bir toplantı yapılmıştır.
Bilhassa son Çoruh vapuru hâdisesi üzerinde durulmuş ve harice sefer yapan vapur müstahdemlerinin ecnebi limanlara çıkmamaları üzerinde hemen hgjnen mutabakat hasıl olmuştur.
Bu toplantılara devam edilip nihaî karara yakında varılacaktır.
Fecî bir tramvay kazası
İstanbul, 19 (Telefonla) — Bu akşam saat 18 de Beşiktaşta fecî bir tramvay kazası olmuş vatman Mus-tafanın idaresinde Beşiktaş - Fatih arabasının romork’üne asılmış olan 9 — 10 yaşlarında Mustafa adında Tophane 30 uncu okul ikinci sınıf . aa Norveç şetaretinin oançesınaen talebesinden bir çocuk muvazenesini ı kömür hırsızlığı yaparlarken yaka-kaybederek tekerlekler arasına düş- lannuşlardır.
müş ve parçalanmak suretiyle öl- üç hırsız hakkında kanunî taki-müştür. | foata başlanmıştır.
Banka değil
Maliye
hesabı ve ikramiyeler
Piyango usulünün teşviki ile İktisadî bir değer ifade eden sermaye terakümüne gidilemiyeceğıne göre, bu ekonomik kifayetsizliklerden başkö tâlıh oyununun ahlakan zararlı neticelerini görmenin ve bunları önlemenin zarureti mevdendadır
Son zamanlarda had safhasını bulan bankalar arasındaki ikramiye yarışmaları, memleketimizin iktisadi gelişmesi ile tasarruf hesapları sahiplerinin talih oyunlarına âlet edilmeleri bakım esaslı bir olmaktadır.
çalışmaları j
ından münakaşa mevzuu Bankaların, küçiik hesaplarına rağbet ı artması uğrundaki yalnız cazip piyango
usullerine istinat eder bir hal almıştır. Memleketimizde tasarruf
zihniyetinin doğması, gelişmesi ve yerleşmesi uğrundaki her türlü teşvik ve çalışmalar muhakkak gayet faldeli ve zaruri bir vazifedir. Ancak tasarruf zihniyetinin teşviki ve yaşatılmasının İktisadî bir faktör olarak memleket ekonomisindeki yerini alabilmesi için, bankalarca hisselerine düşen nazım vazifenin otrâfile düşünülerek yapılmasını intaç eder.
Mcvduât sahipleri arasındaki talih ve tesadüf oyunlarına dayanılarak taksim edilen ikramiyelerin ■faidelı bir gelişme sağladığı zanne dilîrse de aslında tasarruf hesapla rının adetçe yükselişleri tamartıilfc zahiri biı- harekettir. Şövle ki banka lavın yarışırcasına ikramiye ve hediye listelerini zenginleştirmeleri, esasen mahdut miktarda olan tasarruf hesaplarının bankalar arasında dağılışı icap ettirmiştir. Ayrıca her türlü propaganda ve teşvik hare ketlerinin sağİâS’âcağı neticelerin memleket ekonomisi için daha fai-Seli ve mühim bir netice alabileceği dö Şüphelidir.
İk niye Usulünün iyi tarafları olabilir. Fakat bu cihet, yalnız tasarruf ihtiyatının doğması ve bir müddet içinde yaşama imkânlarının hazırlanması bakımından faidelldir. Bu da ekonomik bir faktör olfnak şansından mahrumdur. Piyango usulünün diğer feidelerini şöylece hulâsa edebiliriz: İkramiye usulünün lehinde bulunanlarca en kuvvetli istinat olarak, piyango şeklinin hiçbir zaman bankalara uğra-mıyacak olan küçük mevduat sahiplerinin, sermayenin toplanışına iştirak hususunda teşvik ve itiyada . sevkedildikleri ileri sürülmektedir. Tasarruf zihniyeti geniş halk kitleleri arasında lâyıkı ile anlaşılıp yerleşmemiş olan memleketimizde piyangonun bu bakımdan faideli olabileceği muhakaktır. Memleket ekonomisi için müsait gelişme imkânlarını hazırlaması bakımından müsmir kredinin arttırılmasında, küçük tasarruf hesaplarının büyük ölçüde tesiri vardır. Esasen bankalar ikramiye plânlarını sür’atle zenginleştirmelerine rağmen faiz nisbetlerile beraber bu gibi masrafları da kendi lerine pek pahalıya mal olmamaktadır. (Aşağıda izah edileceği gibi, bütün masraflar mevduat sahipleri tarafından karşılanmaktadır.) Bir çok işler ve hayır cemiyetleri yararına piyangolar tertip edildiği gibi, bu talih oyununun devlet elile ve kendi menfâatına da kullanıldığı mü lâhazası ile, diğerleri gibi kaybet-rrtek ihtimali olmayan, bankaların ikraıhiye dağıtma şekillerinin daha cazip olduğu ileri sürülmektedir.
Tahsil Şubesi
— Yazan ~
Sami ÖC'AL
Bundan başka, bazı memleketlerinde bu gibi senelik ikramiye ve mükâfatları hesap sahipleri arasında tevzi ettiği, bizim için de mahzurlu olmaığı gibi birçok faidelerin de aşikâr olduğunu müdafaa edenler çoktur. Ayrıca günümüzün hayat şartlarının hertürlü iştimaî güçlük ve I»askısı altında ruhi bjr muvazenesizlikte bulunan insanların, piyangonun ferahlık ümitleri ile maneviyatlarının takviye edildiği de, ikramiye usulünün dayandığı mühim psikolojik amillerdendir. Kısaca hu-lâhsa etmeğe çalıştığımız piyangonun lehindeki bu fikirler muhtelif cephelerden doğru ve müsbet amillerdir. Ancak, gene b r) ': cepheleri ilerde memleketin umumi men-f-ıatı Ve iktisadi inkişaf imkânları üzei’iridcki tesirleri, ruhi ve aklâki aksülâtnellerile faidesi ile zararları arasındaki muvazene çok söz götürür.
Mevduat sahipleri arasındaki ikramiye tevzi şeklinin alelâde bir piyango olmadığı, piyangoya bir ücret mukabili girenlerin kazanmadıkları takdirde paralarının yandığı, halbuki bankalarca kullanılan bu usulde paraların yanmadığı gibi ayrıeıı faiz de aldığından Bu şekil deki ikramiye tdvziinin bir piyango olamıvacâğı fikri ileri sürülmektedir.
Piyango, kur a neticesinde isabet edecek olan biı- kıymete veya isabetsizliğe daha evvelden razı olarak bu talih denemesine girmek için peşin bir pavu ödemektir. Bankalar dtı muayyen zamanlarda hesap numaraları arasında çekilen kur’alara göre ikramiye dağıtmaktadır. Ayrıca bu ikramiyelerin çekilişine iştirak edebilmenin hususi şartları olduğu mukakak. Meselâ keşide gününe kadar mevduatın en aşağı ... lirayı bulmuş olması şar-
tı gibi. Bu mevzuda bankalarca hesapsızca gibi görünen ikramiye kıymetlerinin yükseltilmeleri, aslında gayet hesaplı plânların sıhhat ve garantisine dayanır. Çünkü banka, esasen ana gaye ve çalışma şekli ile bir hesap müessesesidir. Bnka-lar için büyük bir fedakârlık olmayan ikramiye zenginlikleri, tamamen bu piyangoya iştirak eden tasarruf sahipleri tarafından karşılanmaktadır. Şöyle ki;
Mamak Gençlik Klübünün Konseri
Mninük Gençler Klübünün tertip ettiği mandolin konseri dün akşam kllibün lokalinde seçkin bir davetli kitlesi huzurunda verilmiştir.
KIBRIS SU BASKINI
FELÂKETZEDELERİNE YARDIM
Kıbrıs'ta Bir su baskınının vukua gelmiş ve Bu böskırida zarar gören muHtaçlüra yardım olmak üzere Kızılay genel merkezinden Kıbrıs konsolosluğumuza beş bin TüVk lirası gönderilmiştir.
Meselâ, dahili istikraz tahvillerimizin hususi kanunları faiz ve ıkra miye şekillerini tesbit edereken, ya faizi yüksek ve ikramiyesiz yahut-da faizi düşük fakat ikramiyeli olarak tahvilleri çıkarmak selâhiyetini hükümete verir Her iki halde .l-müddet, faiz nisbeti ve ödeme şekilleri bakımından mali biı- fark ve hususiyet yoktur. İkramiyesiz olan tahvillerin faizleri yüksektir. Ikra-ıniyeli tehvilleıin faizi düşüktür. Meselâ, l-’ı 5 faizli A. B. C. tertibi. 193Ü Et-ganı tahviller: ikramiyelidir. % 7 faizli I. II IIİ tertibi 1Û41 Dc-miı-J'olü tahvilleri ikrami.vesizdir. Hazinfe, aslında faiz ödenekleri olarak aynı miktar masraf yapar. !■' l:at ıkraıni.vcli olan tahvillerin faiz miktarından 2 düşürerek bunu ikrafhiye olarak tahvil sahipleri arasında kura ile taksim eder. Bankaların piyango usulünce mevduat toplamaları ile, hâzinenin tahvil sa tışlaıı arasında meselenin esası ve ruhu bakımından hiç bir fark yoktur. İkramiye ümidile bu talih oyununa katılan; katılma payı olarak faiz miktarında bir düşüklük kabul etmektedir ki bu fark, hesap sahibine isabet vaki olmadıkça bu para yanacaktır. Çünkü ikramiye isabet eden kimseye ödenen miktar diğer hesap sahiplerinin kaybettikleri bu faiz farkıdır. Ve bu muamele gizli ve örtülü bir şekilde cereyan etmesine rağmen tamamile bir piyango ve talih oyurilldur. Gerçi hesap sahibi sonunda parasının faizini alır ama bu faizin bir kısmını piyangoya iştirak hakkı olarak ödemiştir. Burada kumara kardeş bir talih oyu asıl mevduat üzerinde değil, fakat onun geliri olan faiz farkı etrafında dönmektedir.
Piyangonun cazibesi ile bankalara toplanan küçük sermayelerin iktisadi bir varlık olmak kudretleri de pek |iıü^imsenmez. Zira bu şekilde açılan hesfaplânn muayyen bir seviyeye Varıp duraklamaları mukaddemdir. Ayrıca sermayenin şans aramak uğruna muhtelif bankalar arasında dağılarak, bir nevi piyango spekülâsyonu yaratması da pek mümkündür. Bu hal tasarruf miktarını değil, fakat tevdiat hesaplarını adetçe arttırmaktan başka bir şeye yaramaz. Ve bankaları, varidatı yüksen plasmanlar aramaya zorlar. Ayrıca gelirle plâsman-lardaki emniyetin muvazenesi de daima aleyhte tezahür edeceğine göre bankalar içinde durum pek müsait olarak inkişaf etmez. Memleketin tasarruf imkânları mahduttur ve zorlanmaz. Piyango usulünün teşviki ile istlsadî bir değer ifade eden sermaye terakümüne gidile-miyeceğine göre bu ekonomik kifayetsizliklerden başka talih oyu -nurlun ahlakın zararlı neticelerini görmek ve bunları önlemenin zarureti meydandadır.. Çünkü: Bu gibi talih oyunları mahiyet itibarile açıkça kumardır. Tasarrufa teşvik gibi hayırlı maksatlar uğrunda olsa, resmi ve ciddi müesseseler tarafından bu yola gidilmesi memleketin umumi aklâk ve manevi vecibeleri hesabına muhakkak ki büyük bir zarardır.
I ktısadi devlet teşekküllerinin
' la işlediğini iddia edenle-'1 siimer Bankın 1949 bilançosu rakamlara dayanarak susturucu bil- cevap vermekledir. Ödenmiş sermayesi !•!»,.'( milyon lira olan bu milli nıüessesemiz 31,6 milyon lira safi kâr elde etmiş bulunmaktadır. Aynı zamanda bu muhterem bankamız 7 i milyon lira da vergi ödemiştir.
Pek tabiidir ki, banka bu vergiyi işçi yövmiycterinden, rnüdiran maaşlarından, memur aylıklarından keserek vermiş ve kâr zarar lıesabına geçirmiştir. Bu hale göre esas gayri »a ( i kâr miktarının 105,6 milyon itr.ı.vu baliğ olmuş olması iâzıgclnıekledir. Yani banka, ö-denmiş sermayesinin bir mislinden fazla kâr temin etmiştir.
Uu vaziyet senelik raporlarında iftiharla belirtilmiş ve hükümetten milli sanayiin korunması için bazı tedbirlerin alınmasını istemiştir ’.’ui ithalât rejimimizde bazı tadilat yanılacak, Sümer Bank ;.ıi / kakırının imal ettiği şeyler .■i nıitim? geldiği takdirde gümrük ı imli' -cek ve gidişi takyit edilecek, bu suretle Sümer Bank piyasada rnkihsiz kalacaktır.
Oh, gel keyfim gel...
Biz, bu müesseselerin vaktiyle kuruluşlarında, halkın ihtiyaçlarını ucuza temin etmek, piyasada pahalı satılan malları, bol ve ucuz istihsal ederek anormal vaziyetleri önlemek fikrihin hâkim olduğunu bilmekteyiz.
Bugün ise, bu vaziyetin tama-miyle aksi bir düşüncenin ortalığa hâkim buitınduğunu görmekle memleket hesabına üzüntü duymaktayız,
Ne olurdu, bu millî ıtfüessesemi-■ziıı kârı iki üç milyonun içinde olsaydı o zaman hepimiz iftihar ederdik.
Çünkü, bu milli miiessesemizin, kâr kastiyle değil, memlekete hizmet kastiyle çalıştığını, bizlere u-cuz, iyi kaliteden pamuklu temin etnfek içih asgari bir kâra kanaat ettiğihi anlayacaktık.
Halbuki, bu bilançodan bu mii-essesemizin tamamiyle başka düşüncelerle hareket ettiği mânâsını ister istemez çıkarmak mecburiyetinde kalmaktayız. Demek ki, Sümer Bank mamûlleri, müesseseye malolduğu fiyatın bir kaç misli kâriyle. ortalığa sürülmektedir. Bu hal de gösteriyor ki, 'bu müessese vasıtalı vergi tahsil eden bir nevi Malice Tahsil Şubesi vaziyetinde-dir.
Yazıktır, bu millete... Otuz şu kadar milyon kâr ettik diye ö-vüııeceklerine, bu kârın yüzde o-nu ile iktifa etseler de, halkın pahalılıktan çektiği ıstırapları hafifletmeye uğraşsalar, kuruldukları zamanki gayelere uymuş olurlardı.
Hikmet YAZICIOölU
YER KÖPRÜ SANTRALİNİN İNŞASINA BAŞLANIYOR
Bir genç öz annesini öldürdü
İstanbul, 19 (Telefonla) — Silivri-de bir aile faciası olmuş bir genç öz annesini tek dolma tüfekle öldürmüştür.
Silivride Akviran köyünde oturan Mehmet Koca, annesi Fatma Kocayı tekdolma tüfekle başından vurmuştur. Cankurtaranla Cerrahpaşa hastahanesine kaldırılan Fatma, ifade vermeden ölmüştür.
Ceset morga kaldırılmıştır, cinayetin sebebi tahkik edilmektedir.
Defterdar Feshaııe fabrikasında yangın
İstanbul, ı» (Telefonlu) — Defterdar Ftshain fabrikasında bir yangın hadisesi olmuştur.
Bu sabah fabritanm anbarının çatısı üzerinde tamirat yapmakta olan tenekeciler mangalı devirmişler Ve ziftlerin parlaması suretiyle yangın çıkmıştır. İtfaiyeye vaktinde haber verilmesi sayesinde ateş etrafa-sira-yet etmeden söndürülmüştür. *
Kaçakçılığa karşı tedlllr toplantısı
I
İstanbul, i'J (Telefonla-) - Şugün DeSÎÎyoilaıı idaresinde kaçakçılığa knuşı iedbi)1f-ı- almak iiffl-ıi miihiiîı
Stulin’in Hilesi
Kurbanlarını Loubianka'ya kapattıktan sonra Stalin Batılı Devletlere, Polonya milletinin hürriyet ve başlıca haklarına karşı yapılan suikasdı, vatandaşlarına ne şekilde izah edeceklerini öğretiyordu.
Plânlarının gerçekleşmesine mâni olan engelleri böylece ortadan kaldırdıktan sonra Stalin, isteklerini açıklamağa başladı.
Evvelâ. Polonya meselesinin, müttefikler arasında aşağıdaki şartlar dahilinde halledilebileceği fikrinde idi.
a) Geçici Polonya hükümetinin, (yani Rusya tarafından iktidara getirilecek olan Komünist ■ Hükümet-in) teşkilâtlandırılmasında, nasıl ki Yugoslavya’da Milli Kurtuluş Konseyi sonradan Yugoslavya Birlik Hükümeti olmuşsa, bu hükümetin de çelecek millî Polonya Hükümetinin nüvesini teşkil etmesi esas tutulacaktı, b) Polonya Hükümetinin kuruluşu, o zamanlarda Polonya halkı ile temasta olan PolonyalIlar tbrafindah idare e-dilecekti. O devirde ancak Stalin tarafından seçilmiş olan PolonyalIlar Polonya milleti ile «temas» edebilirdi. Hakikaten bu milleti temsil edenler gizli durumlarım muhafaza etmek zorunda idiler. zira seslerini işittirmeğe vakit bulamadan, mukadderatımızı (ayin etmiş olacaklardı. Zaten Y-alta kararları, Londraldnki• Pn
Ruslar Mahkûm etmek istediklerini nasıl söyletirler ?
Rus usulü itiraflar
...7.İL...:
lonya Hükümetini sahneden u-zaklâştırhıiş bülünuyördu.
Her şey bu şekilde tanzim e-dildikten şönra iş, dünya halk oyunun ihfialini yatıştırmağa kalıyordu. Moskova mahkemesi de bu işe yarayacaktı. Mahir Sovyet sahne vazıları, Amerika’da ol -duğu gibi İngiltere, Fransa ve Belçika’da da, Polonya delegelerinin aleni yargılanmaları sırasında suçlarını itiraf etmiş olduk laı-ı haberi karşısında vicdanların sükûnet bulacağını hesaplıyorlardı. Hiç şüphesiz, basit halk, Rusların onları tevkif etmekle çok iyi yapmış olduklarım düşünecekti ve hatta belki de, onları ölüm cezasına çarptırmamakla, suçlarına kıyasla çok hafif cezalar verrhekle göstermiş oldukları a-Uceriaphk karşısında hayranlık duyacaktı.
Batı’du Polonya meselesinde biı- anlaşmaya varılmış ■ olduğundun .Sovyet .ıdıı'li'tinin karanlık
Tazım : Stypulkovsky (Polonya Millî Partisi Gizli Konsey Başkanı
-Polonya bahsind | lan anlaşma, harb
No. 23
den bazı hareketlerde bulütünuş oldüklânnı kttbıil ettikleri de ah-laşıramıyâc'alîtir.
Aynı ğün, y'arti 20 Haziran, 1Ö45 de Sovyet Hüküitteti gayretlerinin semeresini topluyordu. Btftılı devletlerin tasvibi ile .Polonya milleti ile teiiıhsda olanlardan müteşekkil bir -Polonya Hükümeti- kurüldü. Zevahiri kurtarmak için bu Hükümete, Loıj^Th'-d’dki Hükümetin Başbakanı Miko-laycik de alıiiHı. Fakat şimdi bilindiği gibi bu Önceden tâyin e-dilmiş kısa biı zaman içindi, o devirde Batılı basının kullandığı lisan, S’övyetler Birliğinih batı halkoyünu ne dereceye kadar al-
dehlizlerini çok kuvvetli bir ışıkla aydınlatmak kimseyi ilgilendir iniyordu. Bilâkis, Moskova ayısını tahrik etmekten kaçınmak ve vicdanını teskin etmek için dünya halkoyu, Sovyetler Birliğinin Moskova mahkemesi şekli altında kendisine sunduğu delilleri kabul etti.
Londra’daki Polonya Hükümeti beyhude yere, hür milletlere hittıben 20 Haziran tebliğini yayınladı : 1936 - 1938 yılları a-
ı-asında Sovyet Hükümeti üyeleri ne ve komünist şeflerine karşı a* çilmiş olan bütün propaganda dâvalarını unutmamış olan bütün dünya halkoyu, gizli demokrat . __________________ ______ _________
Polonya Hükümeti şeflerinin kuı- datmâğı. muvaffak olduğunu çok ban edildikleri mahkeme zabıtla- :'l; u......
rını gerektiği gibi muhakeme e-deccktir. Şimdiye kadar yapılan yargılamalarda neden sdnıkların İtendi kendilerini itham ettikleri anlaşılamamışsa hiç şüphesiz şimdi- de,, suçların- bir .kısmının -ne-
İyi gösterir. Sözüm ön'a bu yargılanmadan bahsederken tarafsız kalmak istenmişti. Hattâ jrazen. Ruiların Polonya idarecilerini tevkife sevkeden Devlet icabatına briç mazeretler bulundu.
Daily.Exprvss .şunlni'iy.a^ıyördu:
- -Polonya bahsinde varılmış o-______ 1__b sonrası Avru-" pasında, millî meselelerin halline büyük ölçüde yardım edecektir. Yalta konferansı kararlarını sabırla tatbik mevkiine koymağa çalışanlar için bu büyük bir teşvik olacaktır.-
News Chronicle’ ise heyecan içinde idi : .Nazizmin -ortadan kalkmasından sonra başgöstermis ölân en vahim've en karışık meselelerden biri bÖylece mesut bir şekilde sonuçlanmıştır, diyordu.
Hattâ, «Daily Telegraph* bile MbsköVa’da toplanmış olan Polonya siyaset adamlarının varmış oldukları anlaşmanın. Doğu Avrupa'nın muvâzenesini bulmağa mâni olan engellerin tedricen ortâdtih kaldırılmasına imkân vereceği. fikrinde idi.
Filhakika bütün Polonya idarecileri, bazıları Loublanka'da. diğerleri Krçrhlin'de olmak üzere hepsi de Moskova'da toplanmış- j tı. Kendilerini ezmek için birin-cllerih tevkifi gerekti, İkincilerin nfevcüdiyeti ise komünizmin HtittHiı ıhüinkün öldüğü kaclaı yayılmasını temin için lâzımdı. Polöhya milleti hiilen, geçmişte ; hariçte işlenmiş ölün suçların kefaretini ödemektedir. Fakat, yeni hiı- hercümerç ihtimali karşısında duymakta olduğu endişe ise, Dünyanın geri kalan kısmının ö-dünyamjı geri kalan kısmının () d iveceği' bedeli teşkil etmek t od i , . -S’O-N--
Haber aldığımıza göre Bayındırlık Bakanlığı uzmanları tarafından hazırlanmış olan Konya civarındaki Yerköprü şelalesi hidro elektirik santral tesislerinin inşasına bu günlerde başlanacaktır.
Konya bölgesini ve bu arada Orta anadoluyu ilgilendiren ve büyük biı enerji sağlıyacâk olan Yer köprü santralinden esaslı bir şekilde faydalanabilmek için ayni mıntıkada da büyük bir cer atölyesi inşasına da aynı zamanda başlanacaktır.
Tiftik ve yapağıları işlıyebilmek için yün mamûlleri tesislerinin büyük et kombinasının inşası ve bir şeker fabrikasının kurulması Yerköprü mıntakasmda kurulacak olan hidro - elektrik santralinin bir an evvel gerçekleşmesiyle kabil olacak tır. Üç ve beşer yıllık iki fasılda tahakkuk ettirilecek olan mufassal bir tesis programının tesbitine girişilmiş bulunulduğu da bu arada soy lenmektcdir.
Beyoğlunda bir tarama
İstanbul 19 (Telefonla) — Emniyet ikinci şube memurlarından 130 kişilik bir grup dün gece Beyloğu eğlence yerlerinde ve caddelerde sıkı bir arama ve tarama yapmışlar, bir çok uygunsuz kadınlarla randevu evlerihi basmışlar ve muhtelif silâh ve bıçak ele geçirmişlerdir.
Bu arada bir de esrar tekkesi basılmıştır.
IIT"—
V E F ♦ t
Güllınne Askeri Tatbikat o-kıiliı Asabiye Dbçeiıtî Doktor Gıynseddhı Ünsal’ih ağhbeysi-Dbiilz Âlb.tylnrtitHhn:
ŞEMSETTİN ÜNSAL
ın ölümünü hiiyük bir teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Arkadaşımıza ve uıtitcveffaıım a-
vo başsağlığı dileriz.
2Ö - 1 - 1950
ZAFER
PÂDYO) TELEFON-TELGRAF HABERLERİ
Hoffman açıklıyor
yılı
İki taraf için de
E UĞRADIĞI BI^Y^K^"ayarlama lâzım
HEZİMETLER I "_______________
W. N. Evver
(Mı £)&.
Düğme bizim elimizde I
C eçim Kanununu inceleyen ** komisyonda, partililerin se çim propagandası için radyo elan beşer dakika istifade etme leri ın,tizakere edilmiş. Fakat bu sırada bir Milletvekili kalkıp ■bunun onar dakikakaya çıkarılmasını istemez mi?
Emin ErişirgJ itiraz etmiş!. Yani halk dinlemez de, bunun dinleme bakımından zorlukları olur da filân gibi sözler söylemiş. Ve beş diklka kabul edilmiş... '
Peki, muhalif partilere beşer dakika verilirken daha doğrusu | verilecek iken, iktidar partisinin , daha şimdiden, lıern de günde üç defa nutuklar boyunca rad- | yortan istifadesine ne demeli?... |
Anlaşılan. Erişirgil bunların hiç ıbirisinîn halk tarafından dinlenmediğini zımnim itiraf etmektedir. — A. F.
YerleGök Arasmda I Du
Tefrika No: 49 * ■■■■—
Tefrika No: 49
Dünya Basınından
Hulâsalar
. 19 1 1950 _
Yazan: A. S. Extıpery
İngiliz hasını:
- Mtın’olıcster Gunıdiairgözetesi bu-rürıkii başyazısında Fransa ile Almanya arasımdaki münasebetlerin son safhasına temasla yiyeeck ihraç eden bir Fransayla kuvvetli bir sanayii olan bir Almanya'nın Avrupa birliği için iyi iki unsur olacağını fakat ne Fransa sanayiinin Alman endüstrisine yer vermek için geri bırakılmaya ne de Alınan tarım faaliyetlerinin Fransız iaşe maddelerine yer ayırmak için ihmal edilmeye müsait olmadığını belirtmektedir. Bu iki memleket ırasındaki iktisadi meselelerin ortaya çı).un siyasi anlaşmazlıklarla-’la bilhassa zorlaştığını iaşret eden gazete, buna misal olarak Sarre ihtilâfını göstermektedir. Fransa’nın Serra'daki vaziyetinin kuvvetli
Çeviren: Mücahit TOPALAK
fikir almadan geberttiğini hatır
Fakat, bizim çgvuş birdenbire ayağa kalkıp kurşımıztı dikiliyor-
— Vakit mi? diyor.
Ve bu noktada insan görünüyoı gözüme. Burada insan mantıkin haberlerinden, ihbarlarının ’ tesi rinden kurtuluyor.
Şimdi, çavuş ayakta, karşımız da, bize gülümsüyor. Nedir bu adamı gülümseten sey’ Nedir bu kapılış, bu uçuş’.
Hatırlıyorum Bir gece. Mer muz la beraber Paris u idik Bı knc dostta birlikte bilmem kimin bilmem nevin yıldönümünü kut luyorduk. n-v-»m. - ir
Vakit gelince, çavuşun uyanışı I nı gördüm. Bir mahzenin enkazı arasında, dcmiı- bir karyolaya u | zanmış, uyuyordu. Bir zurnan sey- j rettim bu çavuşun uyuyuşunu. Bu naltıcı bir uyku değildi bu. Balı tiyar, fütursuz bir uykuydu. Ben de vaktiyle böyle uykuların tadını tattım. Ben de, Libya'da, ölü me mahkûm bulunduğumu gayet iyi bilerek daldığım böyle tatlı uy kulara verdim kendimi. O zamanlar, o ilk akşam, çölde tek başı miza susuz, yardımsız, aç geçir ı diğimiz o ilk gece. Prevot İle ben. • hakiki, öldürücü, affetmez susuz- ı luğu duymadan evvel bir kere da ha tıpkı bu çavuşun uyuduğu gi-1 bi. kana kana uyumak ihtiyacım ı hissetmiştik. O zamanlar, uykuya dalarken, kendimde beni bu uykuya veren hayran olunacak, hayran olunmıya değer bir
kudret buldumdu. Bu kudret o kadar büyük, o kadar önüne geçilmez bir kudretti ki, beni, ben ki yaşıyordum, beni mevcut dünyayı, elimizin altındaki âleti red-detmiye, tanımamaya sevkedebi-liyordu. Ve. henüz acı ve sızı ver-miyen bir vücudun sahibi olan ben, kolumu başımın altına koyup, kumları koklarcasına yere uzandığım zaman, mesut gece dc dikleri şeyle sadece gece denen şey arasındaki farkı kaybediveri-yordum.
İşte bizim çavuş da bövh? uyu yordu Dertop olmuş, adeta insan hatlarını kaybetmişti. Ellev ıi'ip hi rer muml-) onu uyandırmıv 7 dikleri vakit, evvelâ bu biçimsiz kütleden görebildiğimiz şey. c.ı vuşun kunduralar.nrltıki nalıncı., oldu. Ne muazzam nalçalardı bun lar... Ben. bu kadar kalın ve büyük nalçayı ancak liman amelelerinde ve hamallarda gördüğüm'' hatırlıyorum.
Bu adam, bu çavuş, iş alât ve edevatı ile teçhiz olunmuştu. Ü zerinde ne var 11e yoksa hepsi alet ve edev ttı. Fişeklik, tabanca, kütüklük... Pulluk çeken bir beygir gibi, bütün koşumları tamamdı Fas’ta, karanlık mahzenlerde dolap döndüren kör beygirler var- , dır. İşte burada da, mumun titrek 1 ve kızıla çalan ışığı altında, dola- i bini çevirsin diye kör bir beygiri uyandırıyorlar.
— Hey... Çavuş... Kalk baka-
Çavuş kımıldadı. Daha uykusu açılmamış. Gözünden uyku akıyor. Pek iyi anlayamadığımı bir sövüp sayma arasında doğrulur ' gibi oldu. Fakat sonra tekrar yüzünü duvara çevirdi. Bir ana rah minin sulh ve sükûnetine sığınır gibi uykuya sığmıyordu. Sanki dc nizin dibinde imiş de yüze çıkmamak için bir takım mevhum yosunlara sarılıyormuş gibi ellerini açıp kapıyarak, uykuya sarılıyordu. Baktık, çavuşta iş yok. U-yuyor. içimizden birisi yatağın üzerine oturdu. Sıkılmış yumruklarını açtık. Gülerek başını kendimize çektik, doğrulttuk çavuşu. Bana nasıl, ne gibi geldi bilir misiniz? Sanki bir ahırdayız. Hepimiz hayvanız. Ilık hava içinde bi-ribirimize sokuluyor, sürtünüyoruz. «Hey... ne dersin ahbap bu işe? Kalk bakalım... Hayatımda hiç bir zaman bu kadar şefkatli, bu kadar candan bir dakika yaşamadım.
İktisadî işbirliği idarecisi A vrupanın bugünkü durumunu izah ediyor
.: dildiğini ve Avrupa'daki haleti ru ı biyesinin 1947 dekinden çok farklı olduğunu belirtmiş, O zaman ü-mitsizlik, bugün ise ümit mevcuttur» demiş ve sözlerine şöyle de-
' vam etmiştir:
■ Atlantik sahili Avı-upasında hâ-
lâ bir çok ! var. Bunlar i iki harp de ...»------- — »—
zarar vermiştir. Ancak, Batı Avrupa’nın kendi kendini kalkındı -ramaması sadece harplerin yaptığı tahribattan değil, aynı zamânda e-sas itibariyle doğru olmıyan İktisadî usullere bağlı kalmasmdan-dır. Bu usullerin uzun bir tarihi vardır, bazıları yarım asırlıktı. Av rupa iş adamlarının pek çoğu pazarların aralarında taksimi yoluna | gittiler. Rekabet edeceklerine kar -' teller teşkil ettiler. Daha çok is-
tihsal ve çok kâr yoluna gittiler. Bunun neticesinde de Avrupa kıt’a .sının tabiî kaynaklan uygun bir , şekilde kullanılmamış ve rekabet ' - ortadan kalkmıştır.
Tek 'bîr pazar
| Hoffman sözlerini şöyle hulâsa etmiştir:
• Bizim noktai nazarınıza göre Batı Avrupa’nın 270 milyon müstehlike bir tek pazar haline getirilmediği takdirde Avrupa’nın ken- , di ahalisine oldukça iyi bir hayat ' lam şartı temin ederek kendi kendine geçinmesi imkânsızdır. Eğer bu İktisadî birleşme temin edilebilirse Batı xAvrupa halkı refah ve hür-
. riyet içinde yaşıyabilir ve hiç bir ı kar— ------
müstevlinin taarruza cesaret ede- i bugün saat 10 da toplanacaklardır, miyeceği derecede kuvvetli mes’ut olur.
' Amhersl (Mussachusetts): 19 a.a. j — Amerika Birleşik Devletleri ikti ! şadı İşbirliği İdarecisi Paul Hoff man’a göre. Balı Avrupa’nın iktisadi sahada kendisini loplıyobilme si için daha evvel Atlantik'in her iki tarafında iki büyük ayarlama . yapılması lâzımdır.
.Amerika’nın tariflerini değiştirmesi lâzımdır
) Amherst Üniversitesinde bu i ce verdiği nutukta Hoffman,
I taraftan Amerika Birleşik Devlet -lerinin her sene Avrupa’dan şimdikinden 2 milyar 500 milyon Dolarlık daha fazla mal ithal edecek şekilde tarifelerini değiştirmesi ve öte taraftan Avrupa’da mevcut o-lan ve pivasaları tahdit eden Kartellerin ortadan kaldırılması lâzım geldiğini belirtmiştir.
Huffman. .Avrupa kalkındırma programını idare edenlerin, arzu etmemelerine rağmen, Batı ile Rusya arasındaki soğuk harbin ortasında bulunduklarını- söylemiş ■ Dinin ve demiştir ki:
•hat- I «Molotov ve yoldaşları batı Av-—ı-unn kuvvetli ve mes'ut olur ve !
hür kalırsa, dünyanın fethini he-’ mın tehlikeye düşeceğini biliyorlardı. Gayelerine erişebilmek için açlüc, ümitsizlik ve karışıklık içinde yüzen bir Batı Avrupa istiyorlardı. Çünkü ancak bu şartlarladır ki, Beşinci kul bir memleketi idaresi altına alabilir.-
Avrupa'nın asırlık derdi: Az istihsâl, çok kâr...
Bundan sonra Avrupa istihsalâ-tından bahseden Hoffman geçen sene en yüksek seviyenin elde e-
IA anaatımca 1949 tarihe dra-
B^raatik bir yıl olacak değil, fakat dünya durumunda kesin bir değişikliğin yer aldığı bir yıl olarak geçecektir. Stalin’lc ortakları, 1948 yılını, «Avrupada bir ihtilâli yayma ve Sovyet egemenliği yılı» olarak tahayyül etmişlerdi. O yılın • 48» İhtilâlinin yüzüncü yıldönümü oluşu romantik tesadüfü gözlerini kamaştırmış olmasından ziyade ka-naatları şu faktöre dayanmaktaydı: Kısa bir müddet için baş ağrısı teşkil eden iktisatçı Varga hariç, bütün komünist tahlilcilerle yorumcular şeflerine Batının siyasî ve ekonomik bir çöküntü arifesinde bulunduğunu temin etmişlerdir. Kendilerince bu’ «İhtilâle müsait» bir durumdu. Taarruza geçme zamanı gelmişti. Ve bu kehanetlere inanan Stalin dört cephede birden taarruza geçti. Kuzeyde Berlin ablukasına girişildi. Orta Avrupa’da, bir darbe indirilmesine bile lüzum kalmaksızın Çekoslovakya ele geçirildi. Güneyde, Yunan iç harbinin şiddetlendirilmesi emredildi «l.«t- ( lar gerisinde», Fransa ile İtalya’ya *upa kuvvetli diz çöktürmek için azami gayretle-, *JU’’ kalırsa, d re girişildi ve cenahlarda ise Tür- .f,pf tutan har,s plânlar:r
karışık usuller değişmelidir Her muhakkak ki çok
ge-bir
Meclis köşesi
Bayındırlık komisyonu:
1 — Maraş milletvekili Emin Soysalın köylerin içme suları ve küçük sulama işleri hakkında kanun teklifini,
2 — Gümüşhane milletvekili Şükrü Sökınensüer ve Kars milletvekili Akif Eyidoğanm köyler? yardım fonu tesisi hakkında kanun teklifini görşmek üzere bugün saat 10 da;
Geçici Komisyon: Milletvekilleri Serum Kanunu ta-
Hürriyeti seçen diplomatlar
Londra Radyosu, 19 (Basın - Yayın) — Lake Success’ten bildirildiğine göre, Polonya'nın Birleşmiş Milletlere gönderdiği delegelerden biri istifa ederek, Amerikan hükümetinden Amerika’da kendisinin ve karısının mülteci olarak kal-
masına
müsaade
edilmesini iste-
miştir. Polonya delegesi Polonya -da, artık hürriyetin mevcut olmadığını ve Birleşmiş Milletlerdeki .Polonya mümessillerinin ancak birer oyuncak olduğunu söylemiştir. Çekoslovak memuru
Nevyork Radyosu, 19 (Basın -Yayın) — Nevyork’taki Çekoslovak Konsoloshanesi yüksek rne-ıuı
olduğunu işaret eden makalede bu idare şeklinin Ingiltere ve Amerika tarafından da tasvip edilrtıiş olduğu açıklanmaktadır. Fakat buna rağmen batı müttefiklerinin Al -manya’ya karşı takip ettikleri siyaset hiç bir zaman şiddetli olmamıştır.
Times gazetesi ise son zamanlarda Eritre.de zuhur eden kargaşalıkları ele alan makalesinde Birleşmiş da Eritrede zuhur eden kargaşalık-Milletlerin ttalyan sömürgeleri meşe ini nazarı itibara alırken buna Eritre'yi dahil etmesinin ilerde büyük meselelere yol açacağı iteri -ülinektedir. Bevin vc Sfbrza arandaki anlaşmadan sonra Entre’de
re girişildi ve cenahlarda ise Türkiye ile İskandinavya memleketlerine karşı sinir harbi olanca şiddetiyle devam ediyordu.
Yaz mevsiminde Sovyet taarruzu en. civcivli zamanına girmişti. Batıda hüküm süren endişe ile Moskova’daki itimad eşit kuvvette idi. Birçok kimseler, 12 ay geçmeden Batılı Müttefiklerin Almanya'yı tahliye zorunda kalacaklarına ve Rus ordularının Rhin nehri boyunca yerleşeceklerine inanmaktaydı. Berlin'i besleyen «Hava Köprüsü» hakikatte kesin bir karşı - darbe teşkil etmekle beraber, 1948 sona erip 1949 yılı girdiği zaman taarruzun tazyiki el'an devam etmekteydi. Halbuki 1949 kapanırken Sovyet taarruzunu iflâs etmiş veya, hiç olmazsa şimdilik bütün cepheler boyunca durmuştur. Vaziyetteki değişme tam ve kesindir.
1949 yılı zarfında Berlin ablukası kaldırılmış ve Yunan iç harbi sona ermiştir. İtalya ve Fransa’daki komünist .taarruzları hezimetle neticelenmiş ve durdurulmaları hususunda emir verilmiştir. Hattâ sinir harbi bile gevşemiş bulunmaktadır. Sovyet propagandasının nakaratı 1 • sulh» dur hattâ -Batılı emperya- ı üstlerin taarruzundan korkmakta olduklarım» feryad etmektedirler. Dik başlı ve inatçı Yugoslavyayı yola getirmeğe matuf beklenilen teşebbüs bile ümit edilen baskıdan çok daha zayıftır.
Bu külli değişikliğin iki sebebi vardır: Evvelâ Batı metin ve sebatlı davranmış, kuvvetlenmiştir. Batı Avrupa memleketleri bir yatıştırma siyasetine zorla yanaştırılacak derecede sindirilemiyecekleri-ni ve daha ileri bir tecavüze kat'i şekilde karşı koyacaklarını açıkça belirtmişlerdir.
Birleşik Amerika’da, harp kopması halinde Amerikan yardımının kayıtsız şartsız olacağını açıkça beyan etmiştir. Kat'i karşı hareketlerden birincisi Berlin hava - taşıt servisi ise, İkincisi muhakkak ki Atlantik paktının imzalanışıdır. 1947 de, Kominform'un kuruluşu ile birlikte( Sovyetler Birliği -İki kamp» arasında soğuk harp ilân etmişti. 1948 ve 49 yıllarında Batı bu meydan okumayı kabul etmiş ve Stalin akıllı bir hareketle daha İhtiyatlı davranmayı ve durumu bir kerre daha düşünmeyi kararlaştırmıştı.
Fakat, durumdaki değişikliğin diğer ve önemli bir sebebi daha vardır. Batı, Stalin’in 19'18 de kestirdiğinden daha kuvvetli çıkmış ve buna mukabil Sovyet imparatorluğunun daha zayıf olduğu da anlaşılmıştır. Tito’nun isyanı beklenilenin fevkinde muvaffak olmuştur. Diğer peyk memleketler de memnunsuzluk ve huzursuzluk içinde kaynaşmakta, milliyetçilik cereyanları yeniden başgöstermekte, Rus hakimiyeti ve Rus istismarına karşı kin ve nefret gittikçe büyüme etedir. Stalin şimdi imparatorluğunu genişletmeği değil, sağlamlaştırmayı (1 üşünmek, tecavüzden ziyade baskı yapmağa girişmek zorundadıç Peyk memleketlerdeki toptan temizlikler ve ihanet- dâvaları bu1 .durumun en dramatik emareleridir
Filhakika Çin komünislerinin zaferi dünya çapında muazzem biı olaydır. Fakat Yugosluvlar gibi Çin komünistleri de zaferlerini kendileri kazanmışlar ve Sovyetler birliğinden şayanı hayret derecede az bir yardım görmüşlerdir. Stalin in harp sonundaki meşgale ve düşüncesi Çinli .yoldaşlarına» yardım etmek değil, fakat Kuzey - Doğu Çin’de Çarların elde tuttukları topraklarla hâkimiyeti yeniden kazanmaktı. Mao Tse "" büyük "
Kitaplıkta:
İçişleri Komisyonu:'
deleriyle 457S ve 4617 sayılı kanun-dırılması hakkında kanun tasarısını görüşmek üzere bugün , saat 16 da;
Millî Savunma Komisyonu:
Devi el çelik’ ve kimya endüstrisi mun tasarısını görüşmek üzere
laıımtan Ledielav Mateçck, Amerikan Hükümetinden, mülteci ola-
de istemiştir.
Mateçek, memleketindeki komünist rejimine hizmet etmiye artık tahammül edemediğini bildirmiştir.
Ame il(. 'y. gid-cek oian muhac.r'er
hiç bir h iddia etmeyen İtalyanların. şimdi Eritrenin bağımsızlı-)1. '• tekleyen başlıca ıhillet ol-
duğunu işaret eden Times Eritre'-nin yakın bir istikbalde bağım sizliğini elde etmeye henüz hazır olmadığını belirtmektedir. Habeşistan’ın Eritre üzerindeki. iddialarına temas eden gazete bu memleketin. İtalyanların Somali'nin vesayetini de üzerlerine almalarına itiraz etmiş olduğunu hatıraltmakta-dır. Gazete yazısına son verirken, İngiliz'lerin Eritre’de kan dökül-
mesine mani olmalarını istemekte-
Avusturya barış andlaşması hakkında
Ingilterede seçim kampanyası
Clç büyük devlet Ruslaıa bir nota verdiler
Londra Radyosu. 19 (Basın - Yayın) — İngiltere, Amerika ve Fransa, Avusturya barış anlaşması haklımdaki müzakerelerle ilgili olarak Sovyetler Birliğine bir nota vermişlerdir Bu nota dün gece adı geçen üç memleketin büyük elçileri tarafından Kremlin’e t .........
tir. Büyük elçiler başkentte bulun-mıyan Vişinski yerine muavini Gro-miko tarafından kabul edilmişlerdir.
Liberaller durumlarını açıkladılar
Londra Radyosu, 19 (Basın - Yayın) — İngiliz Liberal parti lideri dün akşam yapılan bir toplantıda, İngiliz genel seçimlerinde, Liberal partinin ne işçi ne de muhafazkâr partilerle işbirliği yapamıyaeağını bildirmiştir. Liberal parti merkez idare komitesi başkanı Edtvard Martell liberallerin seçimlerde beraber oy vermek için muhafazakârlarla bir anlaşma yaptıklarına dair söylentilerin dolaşmakta oldu-
■’UİV C1ÇUO11 LU- , « . .
tevdi edilmiş- 411011 '5aretle Liberal partinin ba-ı , ı ğımsız bir parti olduğunu ve kendi
askenttp bulun- I , ... . ,
özel siyaseti: olup diğer herhangi bir partiyle işbirliği yapmıyacağmı söylemiştir.
Yunan seçimleri telin edileli
Londra Radyosu, 19 (Basın - Yayın) — Atina’dan bildirildiğine göre Yunanistan'da genel seçimler 19 »Şubattan 5 Marta talik edilmiştir. I Bunun sebebi, şimdi tatbik edilen Dört dışişleri bakanı yardımcısı ! n’isbi rey verme sisteminin yerine yarın ındrada toplanarak Avus- îmhni «dilin
turya barış anlaşması hakkındaki I müzakerelerine devam edecekler- I dir. Avusturya barış anlaşması hak- I kında üç yıldan beri görüşmeler ya- ; pılma itadır ve şimdiye kadar hiç I bir netice elde edilmemiştir. I
Üç büyük elçi bir saat, kadar süren görüşmeden sonra Ingiliz büyük elçiliğine gitmişler ve orada . özel bir toplantı yapmışlardır. '
Notanın muhteviyatı hakkında Londra'da henüz hiç bir açıklama yapılmamıştır.
Tung kuvvetleri |
, iaışılaşttklan en güçlük hava kuvveti nok ‘ ★ (Devamı Sa l Sii: 'i ’rta) I
Vaşington, 19 a.a. Ayan üyelerin den cumhuriyetçi Langer, Amerika’ya muhacir|prin girmesi kanununun tadilini teklif etmiştir. Bu tadil önergesi kabul edilirse 1947 ile 1949 arasında Fiüstin'den kaçmak zorunda kalan Araplar Amerika’ya gelebileceklerdir .
Hayvanlar müsameresi
Roma, 19 (Nafen) — İtalyan rad yosunda geçenlerde hayvanları i-çin hususi bir müsamere tertip e-dilmişti. Bu müsamerede İtalya’nın en ihtiyar Manina isimli tavuğu da hazır bulunmuştur. Bu tavuğun sesi, dinleyenleri kahkahalar ile güldürerek eğlendirmiştir.
Osm«niyede kara kış
İlçemizde şimdiye kadar görülmemiş soğuklar devam etmektedir. On beş seneclunberi yağmamış olan kar, bu sene on saat devamlı surette yağmıştın
Suhunet ise 0 - 16 a kadar düşmüş tür. Yağan kar kanlı geçitten itiba-1 en 40 Km.lik Maraş sosc6İni kapa-' mış ise de yol kar temizleme maki--nekri tarafından 4 saatte açıImış-i tır. Kasabamızın ileri gelen yaşlı î insanları şimdiye kadar böyle bir i soğuğun olmadığını söylemektedirler. •
Atoma karşı kanın tadili
Vaşington, 19 a.a. — Cumhuriyetçi ayan üyesi William Know-land, dün ayan meclisinde, üyelerin yansından fazlası bir atom bombası ile öldüğü takdirde meclise gerekli çoğunluğu temin edecek bir değişikliğin kabulünü teklif etmiştir.
Knowland, münhal "—'
sayısı faax —-
dirde Aemrikan valilerinin meclise geçici tayinler yapabilmek yet ; kişine haiz çlmalarım istemektedir.
Amerikan ordusu mevcudu
Paris Radyosu, 19 (Basın - Yayın) — Amerikan savunma bakanlığı, Amerikan orduları mevcudunun halen bir milyon 150 bin kişiye baliğ olduğunu bildirmiştir. Bunun, 415 bini deniz kuvvetleri, 415 bini hava kuvvetleri. 80 bini deniz piyadesi, geri kalan kısmını ise kara kuvvetleri teşkil etmektedir.
Pazar günü sinema olur mu ?
Sparta (Illinois), 19 a.a. (United
Press) — Pazarları film gösterme-miye mecbur olan bu kasabadaki tek sinemanın sahipleri tarafından yapılan teşebbüsler üzerine, Protestan papazların ve kilise konseyi üyelerinin muhalefetine rağmen, kasaba halkı bundan 122 sene i evvel kabul edilen ve pazar eğlen çelerini yasak eden «mavi kanunlar» ı kaldırmaya 641 oya karşı 1.067 oyla karar vermiştir. Sinema bundan böyle papazları iki seans yapacaktır.
ıwland, münhal üyeliklerin | faal üyelerinkini geçtiği tak I
ekseriyet sisteminin kabul ’ edilip ı ediLmiyeceği üzerindeki münakaşa-1 lardır. Bir hafta devam eden münakaşalardan sonra nisbi sistemin devamına karar verilmişse de parti j liderleri seçim mücadelesin^ hazırlanmak için kendilerine zaman bı-I Yakılmağını istemişlerdir.
Çavuş, mesut rüyalarına dı^lp-, bilmek için son bir gayret sarfet-ti. Bizim dinamitli dünyamıza, bitkinlik, perişanlık ve dondurucu. gecelerle dolu dünyanuza dönme-, mek için son bir defa direndi. Fakat çok geç. Dışarıdan, çavuşun
benliğinden, iradesinden olıruyan biı- sey gelip dayanmıştı. Tıpkı mektepte iken, pazartesi sabahı ders saatinin çalışı gibi. Halbuk’
zaman çocuk,
sırayı, kürsüyü
kitapları ve defterleri unutmuştur. Kırda bayırda bir takını o-yunlaı- düşünüyordur. Fakat, çaresiz... Gidilecek, uyanılacak. Ders zili her zaman çalar. Bütün hayat
Vitrin Savaşı!
C ık sık gazetelerde okuyoruz. ** Değil kazalarda hattâ bazı vilâyetlerde bile hekim yoksulluğu karşısıııdaj'iz. Giresun hasta-hanesi bile tek doktorla idare e-diliyormuş. Halbuki bir tek doktor, koskoca bir vilâyetin, kazalarının ve köylerinin bütün hastala-riyle nasıl meşgul olabilir!
Bu yüzden bir çok köylerden at üsîünde ve yorgan altında yakın vilâyetlerdeki hastahanelerde şifa aramağa gelen hastalar mütehassıs lıekinı bulamıyorlar. Bin türlü sefalet ve meşakkat içinde büyük şehirlere, İstanbul ve An-karuya geliyorlar, hem bu doktorların vakitlerini alıyorlar, hem de zamanında tedavi göremedikleri için hastalıkları ümitsiz bir hale geliyor...
Herkes bilir ki, hastalık başlar başlamaz devamlı bir hekim ınü-l»h-)ı)'s( v,.(1 jj.,.,, hdltahk-
-4ar zurnanla daha vahimleşir ve
| Sarıçizmeii |
belki de iyileşmesi imkânsız bir hale gelebilir. Bu gibi vatandaşlara çektirdiğimiz ,;unca elem ve eziyet acaba sadece hekim kifayetsizliğinden mi ileri geliyor?
Memleketimizde sayısı 5 bini geçmiyen doktorun çoğu; İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerden ıııadasıuıı rağbet etmiyorlar mı? Diğer vilâyetlerde kendilerine verilen vazifeleri kabul etmiyorlar
Vaziyetin böyle olmadığını tekaüde sevkedilen 76 doktordan bir kaçının açılılamuluriyle öğrenmiş olduk. Yaşları 48 - 50 arasında o-iun ıbu 7U doktorun hiç birine, başka vilâyetlerde vazife verilmiş de lıamdultuun, kabul etmemiş,
Peki diyeceksiniz, Verem savaşına, Sıtma savaşına, zayıf çocukları arayıp bulma dâvasına önem verdiğimiz bir zamanda bu doktorları niçin tbirer birer çıka-ııp köşeye oturttuk?
Bunları doktorsuz vilâyetlere, kazalara olsun yollayamaz nuy-ılık? İstifade edemez miydik? Harp sıralarında 70 lik doktorlar kullandığımız olmadı mı?
Fakat .Ankara ve İstanbul hu ı'.ç, hangi vilâyette Verem savasına, zayıf çocukları araştırma dâvasına esaslı bir surette önem verdiğimizi zannediyorsunuz?
Bizde de sıhhî yardım ve bakııu var demek için aııcak bir iki sekin böyle vitrin savaşı yeter de artar bile!...
Giresun lıastahaiıesi bir tek hekimle çaıbalaya dursun!
Karadeniz bölgesi, mısırsız kaldı da ne oldu?
eksiklik görüldü m,i
boyunca durmadan dinlenmeden çalar. Ve bütün hayat boyunca çocuk, hayır insan, nedense, bu davete icabet zorundadır. İnsanların haksızlıklarına göğüs germi
ye. bu haksızlığa maruz kalmıya 1 mahkûmdur. Tıpkı bu çocuk gibi.
bizim çavuş da, yavaş yavaş hakikati sineye çekiyor , yorgunluk
tan harap olmuş
vücudünü iste-
mediği bu vücudu kabulleniyordu’ Çavuş, az sonra, uyanmanın soğuk luğunu, mafsallardaki sızıyı, bit mez tükenmez bir yolu ve bir mü-
cadeleyi ve nihayet ölümü bulacak. tadacak olan bu vücudü. u yanmak suretiyle kabulleniyordu.
Ölüm de bir şe.v değil çavuş için. Pıhtılaşmıya yüz tutmuş biı kana ellerini dayıyarak kalkmıya çalışmak vok mu?... İşte asıl o kötü. Zorlaşan teneffüs ve etraftaki hiçlik, kimsesizlik yok mü... O kötü. Ölüm kötü değil çavuş için, ölümdeki konfoısuzlıık berbat bir şey...
Bu bir türlü uyanainıyan çavuşun karşısına, hgrğret. güneş ve susuzluğun hücumlurma tekrir larınîı hatırlıyorum. Atlında iın-yal demçk ''lan güneşin, hararetin
Bemokrat Parti Mengen İlçe Kongresi
Toplantıda dikkate şayan konuşmalar yapıldı, “Millî irade,, niıı çok yakında tezahür edeceği temenni olundu
Mengen, (Hususî muhabirimiz-1 kanı Dr. Nevzat Ünkan söz alarak den) — Mengen ilçesinin yıllık il- i iktidar partisine şiddetle hücum et ce kongresi 15/Ocak/1950 Pazar gü- i iniş ve iktidar partisinin çok ya-nü büyük bir kalabalık önünde ya j kın bir zamanda çökeceğini söyli-pılmıştır. Yoklama yapılıp delege- verek millî iradenin çok yakında lerin çoğunlukla bulundukları tes- tecelli edeceğinden bahisle, ezcüm bit edildikten sonra başkan Yusuf le sözlerini şöyle bitirmiştir: Ergün tarafından idare kurulunun | .Bu milletin her zerresinde ata-yıllık çalışma raporu okunmuş ve larınin kanı olan taşsız mezarları oya konularak kabul edilmiştir. Yu üzerinde ihtiras saltanatı kurul-suf Ergün raporunda partinin Men nııyacflk ve buna demokratlar asla gen'deki yıllık faaliyeti hakkında j müsaade etmiyeceklerdir!» izahlarda bulunduktan sonra ez- : Slk süt alklştarla kesUen konu,. cümle demiştir k), memleketin de- : masln, mü,eakip ldare kurulu se-m-Vrauı ..nlıında -erılci-l hn, çjm.ne geçdmiş VC yapüan gizli Se-çim neticesinde idare kurulu asil üyeliklerine Yusuf Ergün, Ahmet Özdemir, M. Ali Özkan, Şevket Ozçelik, Ekrem Güneygu, Mustafa Karabulut, Kâmil Ünal, yedek ü-yeliklere de Yunus Yıldız, Beşli. Sadık ~
Uçar, Rıza bey. Haşan
mokrasi yolunda enerjisini her gün biraz daha arttırdığını ve zümre diktatörlüğümün millî vicdanda yer alamıyacağını, bütün memlekette olduğu gibi Mengende de halkın demokrat partiyi tuttuğunu çok heyecanlı bir şekilde söy İçmiş, Demokrat Partiyi yaratan Türk milletinin tarihî seziş ve görüşünü çok güzel bir şekilde anlatmış hitabesi sürekli alkışlara ve sile olmuştur.
Müteakiben kongre başkanlığı seçimine geçilmiş Başkanlığa Dr. Nevzat Unkan, ilce teşkilâtı başkanı Yusuf Ergün do ikinci başkanlığa, Kâtipliğe de Fiikret Ak-tulgalı seçilmişlerdir Dilekleri [aslımı geçilerek muhtarların köy 1 liiye yapmış olduğu baskılar -dan, orman ihtiyaçlarının seneler-l’îğa n ' — nG • yette lmda . İerine temns ederek ) suzluk ve haksızlıkları bir şekilde anlatmış ne imkân olmndığını
_____ _ Nuri
Çelikkaya, Satılmış Yıldırım, Osman Koç-Ozdemir seçilmişler ., ___..uşkanımn idare kurulu-
n muvaffakiyet temennisi ile büyük bir sevinç vc sükûn içinde so-
geçilerek yapmış (
uğradıklarından acı acı şikâ-bulunmuşlardır. Dilekler fas Şevket Ö2çelik de 946 seçim-’ temns ederek yapılan yol-
bu halin ekerrürü-
J
Osmaniye D. P. yeni
Idaıe Kurulu
Osmaniye. (Hususi muhabirimiz Orhan Erdinçten) - ilçemiz D.. P. idare kurulu toplanarak aralarında bdlıimü yapıl, huşkanlığa Yusııf Çenet, ikinci başkanlığa Muharrem, Kj'iç Muha-.ipliğe, Haşan Polalı vc Kâtipliğe de Abidin Poyruz’ı getir-
C niş bir mesuliyet ve vazifeyi üzerine alınış .4un idare kurulu* muzdan semereli çalışmalar bekle-
"»ayfâ : I
| -erbest Sütun [
BİZDE CEMİYET
Sultan Mehmet, ustalara yaptığı bir tarifi yarıda bırkti: — Belki bu, Bizanstan gelecek son elçidir. Esasen bundan sora elçi kabul etmiyeceğim. Fakat bu heyetin ne için geldiğini anlamak isterim. Söyleyiniz gelsin...
— 6G —
Bunlar neler söylüyorlar? Yeddi-İlâhîye mevdu mukaddes şehrin imparatoru olan ben, bir çocuğa vergi mi vereceğim?!...
— İmparatorluğun akıbeti için haşmetpenah...
— Allahım... Bunlar neler söylüyorlar? Neden Orhanı saltanat müddeisi olarak salıvermiyoruz? Neden bu fırsattan istifade etmiyoruz? Neden askerlerimizle Hisarın yapılmasına mâni olmıyoruz da, Sultanın ayaklarına kapanıyoruz!. Bu zillet neden?
İmparator kendini bir daha kaybetmişti. Odanın içinde zincirden boşanmış bir deli gibi dolaşıyor, bütün eşyayı birer birer alıp yere {itiyordu. İki devlet adamı susmakta idiler.
Kostantin, dişleri birbirine kenetlenmiş olarak homurdanıyordu:
— Veğgi vermek)... Kime vergi vereceğim?... Sırp Kralı bize yardım etmez mi? Macarlardan yardım gelmez mi? Jan Hünyad Türk-lerin Bizansa hâkim olmalarına göz yumacak, mı? Nihayet Papa Hıristiyan âlemini Türklerin aleyhine harekete getirmiyecek mi?
Bu scon söz üzerine Grandük No-taras irkildi. Ve:
— Papa bunu yapamaz haşmetpenah...
— Sebep?.
— Çünkü...
— Yine mi mezhep ayrılığı saçması?...
— Bizans kilisesi, papanın nüfuzuna boyun mu eğecek haşmetpenah?...
— Memleketin selâmeti icap e-derse...
— Asla haşmetpenah... Buna BizanslIlar asla razı olamazlar... Biz, daha ziyade kendimize güvenmeliyiz. Dışarıdan gelecek yardıma değil...
Franzes atıldı;
— Bliakis... Bizans, harici yardım olmazsa kendini kurtaramaz.
— O halde... Mademki muhakkak başka devletlere yalvaracağız. Neden evvelce Türk Sultanına yalvarmıyoruz? Belki Sultan, ver* ği teklifimizi kabul eder.
— Vergi teklifi hususunda ben de sizinle beraberim.
Kostantin şaşırmış bir halde idi. Artık o çılgınca asabiyeti de geçmişti. Şimdi feci akıbeti daha iyi kavramış görünüyordu. Oturdu, başım eleri içine alarak acı ve e-lîm düşüncelere daldı. Böylece dakikalar geçti. Sonra başını kaldır dı. Çehresinde derin bir yeis ve e-lem vardı:
(Artık bir şey düşünemiyorum. Bu zillet bana çok ağır geliyor. Fakat... Mademki öyle lâzım. Franzes... Sen git, Sultana ne istersen söyle...)
Bunu diledikten sonra kendini geniş bir divana attı. Yüzünü bir yastığa kapıyarak öylece kaldı. Başvekil ile Franzes yavaş yavaş odayı terketti.
lûtfunda bulunmuşlardı. Haşmetlû imparatorum istiyor ki, zamanı saadetinizde de sizinle dost kalalım.
Sultan Mehmet asabî bir hareket yaptı:
— İmparatorunuz dost kalmak mı ister? Ya nice harbe vesile a-
— Hâşâ şevketlû hükümdar.
— O halde neden hâlâ Şehzade Orhanı bir silâh olarak muhafaza etmektedir?
— Misafirperverlik icabıdır şev-ketlu hünkâr.
— Ya...
— İmparatorum dostluğunu isbat etmek için, Orhana ait tahsisattan vazgeçtiğini söylemeğe beni memur etti.
— Ama, Karaman seferi sırasında hiç te böyle nezaket göstermemişti. Benim en tehlikeli zamanımda, makamı saltanata ilk çıktığım güdferde Orhanı saltanat müddeisi olarak meydana çıkaracağını söylemekten çekinmemişti. Aceb bizi pek mi zayıf sanmıştı?
— Hâşâ şevketlû hükümdar. Bir usul icabı idi.
— Ya neden şimdi bu usulden feragat eder?
— İyi komşuluk icabı...
Sultan Mehmet acı acı gülüyor, Franzes de ter döküyordu.
Franzes bütün zekâsını kullanarak meramını izaha çalıştı:
— Ey Türklerin kuvvetli hükümdarı... Osmanlı tahtına çıktığınız gün, tebrik için gelen elçilerimize sulhu asla bozmıyacağını-zı vaid buyurmuştunuz. Halbuki şimdi Bizans topraklarına bir Hisar yaptırmakla bu vâdinizden vazgeçmiş oluyorsunuz. İmparatorun size, bu vadinizi hatırlatmamı, aynı zamanda eslâfınız zamanında olduğu gibi takdir buyuracağınız miktarda vergi vermeği teklif etmektedir. Büyük ve kudretli hükümdar... Sulhu bize bağışlayınız. Kalbimizde bir hançer gibi yükselen hisarı yapmaktan feragat buyu runuz. Bizans size ilelebet haraç-güzar olsun...
Franzes âdetâ ağlıyordu. Her an hükümdarın ayaklarına kapanmağa âmâde idi. Onun iki dudağı arasından çıkacak kelimeyi heyecanla bekliyordu. Ah bir kere Sultan Mehmedin tebessüm ettiğini, dost bir çehre gösterdiğini görebilseydi...
Fakat Sultan Mehmet gittikçe a-sabileşiyordu. Şimdi boyu sanki bir misli uzamış, bir heykel olmuştu. Fanzese bakarak, kolunu kaldırdı. Şiddetli bir hareketle ve gökgürültüsünü andıran bir sesle haykırdı:
(Gidiniz, imparatorunuza söyleyiniz ki...
Dr. Schweitzer’ in şahsiyeti
Karilerimizden İş Hakoğlu im-zasiyle aldığımız bir mektupta. Pe yami Safa'nın Ulus gazetesinde çıkan bir yazısı cevaplandırılmaktadır. Bu mektubu aşağı koyuyoruz
•Önbeş ocak pazar günü Ulus Gazetesinde çıkan Pazar Konuşmanızı okudum ve — maalesef— epey alaylı bir dille bahsettiğiniz Albeçt Schweitzer’i (yazınızda -t. si unutulmuş) tanımadığınıza çok üzüldüm.
Birçok yönlerden büyük yir insan olan Dr. Albert Schweitzer bir kere «kimsenin tanımadığı bir Fransız- değildir. Gerçi Alsaslıdır ve Fransız Ekvator Afrikasında yaşamıştır; fakat Almandır. Sonra kır.( küsur senelik yaygın bir şöhreti vardır.
-Hiç bir felsefe sistemi yok- diyorsunuz. Ulus Gazetesinin 19/9/ 19-19 tarih ve 10134 numaralı sayısının 2. sayfasında -Dr. Schweitzer’.in felsefesi nedir?, başlıklı yazıyı; ve ya daha iyisi bu yazının İngilizce aslını Life'de (International Editi-on. vol. 1 no. 4 Aug. 15/1949) okuyunuz.
Dr. Schweitzer ahlâk, siyaset ve tarih felsefesi ile meşgul olmuştur. Vardığı neticeleri bir sistem içinde toplamış ve -Medeniyetin Felsefesi- adlı şimdiye kadar üç büyük cildi tamamlanmış eserinde i-zah etmiştir.
Onun -Von Reimarus zu Wrede-(1946) (İngilizcesi: The Quest of the Historical Jesus, W. Montgo-mery tarafından 1910) adlı eseri hakkında Encyclopaedi Bıitannica-nın III. Cilt 523, sayfasında «Sch-weitzer« in kitabının tesiri çok mü himdir- diye başlıyan satırları oku-
Dr. Schvveitzer'in büyük taraflarından biri de müzisyenliğidir. Za manimizin en büyük organistlerin den biridir. Org inşaatı hakkındaki eseri bu sahanın temel kitapların-danıjır. Şimdiye kadar Bach'ın sanatını bütün azametiyle kavramış tek insandır. Yani Bach’ın en büyük enterpreteridir. (Encylopaedia Britannica II. cilt Bach maddesi, sayfa 870).
J. S. Bach adlı kitabı ve Bach'ın org eserlerine ait Columbia marka üç albüm dolusu plâk.bu sahada müzik dünyasında bir devrim yap-
Dr.. Sçhwei(zer sırf insani, hisler le Ekvator Afrikasında 38 yaşından 74 yaşına kadar otuz altı yıl çalışmış, 350 yataklı bu- hastahane kurarak yerlileri tedavi etmiştir.
Bu kan ve vahşet asrında, sizin tâbirinizle. -Koca Amerikan dergisi» nin onu büyük insan olarak anmasının sesebini bu kadarı anlatır sanırım.
Kadınlarımız ve
-== Lüks •=-
Temiz ve zarif giyinmek zevk sahibi her kadının hakkıdır,yalnız giyim meselesini bir rekabet çeşnisine dökmeh, iddialı bir hüviyete bürümek cidden gülünçtür
İkinci dünya harbinden sonra bütün memleketler decere derece e conomik buhranların tesirinde kaldılar. Bol yemeğe ve temiz giyinmeğe- alışmış bir çok milletler umumi kısıntıya ister istemez ayak uydurdular. Bu halin zaruVi icapları olarak bir çok ülkelerde yiyecek ve giyecek maddeleri halâ tahdide tabi tutulmaktadır. Hülâsa harp sonrası dünyası ehemmiyetli bir İktisadî kriz geçirmekte ve bundan kurtulup sıyrılmak için hayli çabalamaktadır.
TüTkiye harp dışı kalmış memleketlerden biri olmasına rağmen biz de de bütün zarurî İhtiyaç fiat-lan on sene evvelki ile kıyaslana-mıyacak derecede artmış bulunuyor. Refah içinde yaşayan muayyen bir zümre hariç, ekseri aileler sıkıntı ve mahrumiyet çekmektedir. Harpten evvel (orta halli) diye vasıflandırabileccklerin geçim seviyesi eskiye nazaran çok düşüktür. Bilhassa küçük memurlar çoluk çocuğunu geçindirebilmek için türlü çarelere baş vurmaktadırlar. Şehrin kenar mahallerine gidecek burada yaşayanları yakından tetkik edecek olursanız bir çok insanların ne büyük zorulklarla göğüs göğü-se mücadele etmekte olduğunu içiniz sızlıyarak görebilirsiniz. Günlerce sofralarında et, tereyağ, süt ve benzerleri gıdalara rastlanmı-yanların sayısı tahmin edildiğinden fazladır.
|/*crr7îan PARLA
hayır işleri için maddî manevî mü*
I zaharette bulunmıya hasredemez-ler mi ?
I Muhakkak ki her kadın da güzel giyinmek ve güzel görünmek cinsel ve psikolojik temayüllerin | başında gelir. Fakat bunun makul ıuılı, haddin dışına çıkarmak, birinci de
defilesipde bu- recede yakınları, ikinci derecede
Sultanın hiddeti
— Bizanstan bir elçi gelmiş şevketlû...
Sultan Mehmet iki metre kadar yüzselmiş bir duvarın üzerinde i-di. Yüzü gözü toz toprak idinde bulunuyordu. Kendisine bu haberi veren Zağanos paşa idi. Bunu söyledikten sonra da şunu ilâve et-
— Onları derhal geldikleri yere göndermemi emreder misiniz şev-ketlû?
Duvarın dibinde bulunan sadrazam Halil Paşa derhal söze karıştı:
— Bilâkis Zağanos Paşa... Şev-ketlu hünkârın onları kabul etmesi gerektir. BizanslIların neler düşündüklerini bilmemiz lâzımdır.
— Bilirsek ne olacak paşa hazretleri... Yolumuzdan dönecek miyiz?
Sultan Mehmet, ustalara yaptığı bir tarifi yarıda bıraktı:
— Belki bu, Bizanstan gelecek son elçidir. Esasen bundan sonra elçi kabul etmiyeceğim. Fakat bu heyetin ne için geldiğin anlamak isterim. Söyleyiniz gelsin...
Padişah ağır ağır otağına doğru yürüdü.
— Lala... Sen de beraber gel, dedi.
Otağın önüne vardıkları vakit Bizans elçisi Franzes de gelmiş bulunuyordu. Padişahın ayaklarına kapandı. Sultan Mehmet, mağrur bir eda ile, hâkim bir duruşla dimdik duruyordu.
— Söyleyiniz bakalım... Orhana ait tahsisatı mı istersiniz?
Franzes bir daha, yerlere kapandıktan sonra:
— Hayır Türklerin büyük hükümdarı. Bunun için gelmedim. Haşmetlû imparatorumun selâmlâ-rını getirdim.
— İmparatorunuz bize ne söylemek ister?
— Ey Türklerin büyük padişa hı!. Bir buçuk asır var ki asil Türk milleti ile mukaddes şehrin sakinleri komşu olarak yaşamak ladırlar Ecdadı izamınızdan ek
Bizans ile
dost yuşaınak
Ben sizin şehriniz aleyhinde bir
tasavvurda bulunmıyorum.
leketlerimin emniyetini istihsale çalışmak nakzı ahid değildir. Hükümdarların vazifel asliyelerin-
dendir. İmparatorunuzun Macar -
larla ittifak ederek babamın
Rumeliye geçmesine mâni olmak
istediği zaman ne kadar fena bir halde kaldığımızı unuttunuz mu? Kadırgalarınız boğazı kapamıştı. Babam Sultan Murat. Ci-nevizlerden yardım istemeğe mecbur klmıştı. Ben o vakit henüz pek gençtim. Ve Edirnede bulunuyor-
(Devamı var)
Ve havayı verdiler : İki adım ilerlediler, kümenin içine saldırdılar. Boröver, kılıcını dürterek birini ve mailen vurarak diğerini öldürdü. Göz ucu ile Şövalyeye bakmaktan geri kalmıyan Fransua da karşısındakini yere serdi Ve sevinçle :
— İşte biri eksildi! diye bağırdı.
Boröver de :
— İki daha üç eder!... hey, sîzler! İşte biraz ferahladınız!... diye bağırdı.
Bir küfür sağnağı başladı: -şeytanın karın ağrısı!... zebanilerin çatalları! katran kazanları!... papanın barsağı!.. domuz yavrusu!... darağacına asıldılar!... zındık hem palar!... zındık Kalver'in hempa-
Bunlara, yaralıların ah ve figanları karıştı. Sonra da itişe kakışa geri çekilme başladı.
Serseri çetesinden biri:
— Dikkat ediniz, bu iki mel’un zındık, öyle yabana atılır şeyler değildir!.... diye ihtarda bulundu.
Fransua, kılıcının ucu ile herifi yere sererken:
— Tam manasiyle doğru söyledin... diye sözünün doğruluğunu kılıcının başarısı ile teyidetti.
Boröver hayretle:
— Neden zındık olalım, neden zındıkların hempaları olalı? A-damakıllı Katolik’lz biz!... diye bağırdı.
Para ile tutulmuş serseriler:
— Gebertin zındıkları!... diye bağırdılar.
Ve tekrar hücumu geçtiler. Fakat, hu defa daha muntazam vd
Hal bu iken acaba kadınlarımız
giyim ve süs cereyanlarına
bir tempo ile ayak uydurmaktadırlar? Bu konuyu ele almak istiyoruz:
•— Kırk lira hanım efendi.»
— A... çok İyi ben de pek pahalı bir şey sanmıştım!»
• “-Terzi ... nın d»A*«=o«4iMv mu- - - - - — •
lundunuz mu?» I cemiyet için zararlı ve mübalâğalı
Evet üzerimdeki apremidi ' bir hale sokmak affedilir hatâlar-esvabını oradan aldım. Eski müşte- ,dan değildir, risi olduğum için bana 600 liraya Türk kadınının ı bıraktı...» | vasıflarından biri de tutumlı
Daha fazla canınızı sıkmamak i- | şudur. Ne yazık çin bu manasız muhavereleri bura- 1 — ----- ---■
da kesiyorum. Fransa'dan parfö-ı möıi, İtalya'dan çamaşır, İngilter-: den kürk. Amerika’dan kostüm ge-■ tirti’p giymek ve bunu millî bir za Ifer kazanmış gibi iftiharla orada burada anlatıp öğünmek derdine düşenlere acıyarak soruyoruz: I Memleketimizde dokunan nefis I kumaşlar kimin için? Türk zevkiyle işlenmiş zarif çamaşırlar kimin için? En zor beğenenleri memnun ' edebilecek ince ve biçimli ayakkabılar kimin için?
Bu hariçten giyinme hastalığı dı şarıya bu derece para akıtma illeti nedir’’ Diplomatik pasaport sahipleri elbirliği etseler de valizlerini tıklım tıklım doldurmadan dönseler ne olurdu? Sırf öteberi alıp gösteriş yapmak için senede bir iki defa Avrupa seyahati tertipliyen hanımefendilerimiz kıymetli vakitlerinin bir kısmım memleketi gezip görmiye, vatandaşların dertleriyle yakından ilgilenmiye sosyal ve
ANKARA RADYOSU
20 OCAK 1950 CUMA
7J0 M. S. Ayarı - 7.31 Müzik: (Fİ) — 7.45 Haberler ve Jıuva raporu — K.00 Müzik. (Türküler (Pl) — 8.15 Müzik (Pil — 8.25 Günün Programı -8 30 Müzik: İPİ) — 9.00 Kapama.
12.28 Açılış ve program — 12.30 M. S. Ayarı 12.30 Müzik. Şarkılar — 19.00 Haberler ‘ 13.15 Müzik (Pil - 13.30 öftle gazetesi - 13.45 Müzik: (Pl) (Pl)
17.58 Açılı» ve program - 18.00 M. S.
Ayarı - 18.00 Müzik: ince saz (Segftlı fnsJıl - 1? »0 Konuşma 18.45 Müzik:
(Pl) — 19.00 M. S. Ayarı ve haberler — 19.15 Geçmişte bugün — 19 20 Müzik (Pl) — 20.15 Radyo gazetesi — 20.30 Ser-nusma — 21.15 Müzik (Pl) — 22 00 Ko-best saat - 20.35 Müzik: (Pl) — 21.00 Konuşma: B. M M. Saati — 22.15 Müzik (Pl.) — 22.45 M. S Ayarı ve ha-
en karakteristik ı ......... „ ki son senelerde bu güzel meziyeti unutturacak kadar kendini baş döndürücü bir lüks fırtınasına kaptıranların sayısı küçümsenmiyecek kadar artmıştır.
Temiz ve zarif giyinmek zevk sa bibi her kadının hakkıdır. Yalnız giyirn meselesini bir rekabet çeşnisine dökmek, iddialı bir hüviyete bürümek cidden gülünçtür. Meselâ kültürel mahiyette bir toplantıya, bir konferansa gidilirken mütevazı fakat zarif kıyafetler yerine kokteyl veya bir düğüne davetli imiş gibi rengârenk ve valetli abiye şapkalar, en ağır esvaplar, pırıl pırıl mücevherler, kürkler ve kokuları tercih etmek gösteriş hırsının en bariz tezahürlerinden biridir.
Ümit ederiz ki bu geçici kaprislerin ömrü kıvılcım kadar az olsun. Ve aklı selim sahibi her türk kadını kendini bu sarhoşluktan tamamen sıyırıp kurtarsın. Bize yakışan vekar ve sadeliktir. Holivut çılgınlıkları değil...
Mesut bir doğum
Genç Hukukçularımızdan Gevher Kutsal ve Salâhattin Kutsal'm 18/1/1950 de bir erkek çocukları dünyaya gelmiştir. Anne babayı tebrik eder, yavruya mes’ut ve uzun bir ömür dileriz.
Moden peşinde yeni bir alel
Ottava, 19 a.a, — Kanadalı teknisyenler radyoaktif madenleri ye rini gösteren bir âlet yapmıya muvaffak olmuşlardır. Uçakta taşınan yeni âlet bu madenlerin yerini işaret etmekte ve bu suretle arayıcıların maden bulmak istedikleri bölgelerde yaya olarak yüzlerce kilometre yürümelerini önlemektedir.
Evvelâ şunu söyliyelim ki günün hayat şartlarına uygun olarak mutfağında yapmağa mecbur kaldığı ekonomiye muvazi sekijde giyim masraflarını da kısmış bulunan, yedi sekiz senelik esvabını biraz değiştirerek yenilemeğe çplışan, eski şapkasının bir tüğ veya kurdele ilâvesiyle değiştirebilen ve bundan ötürü hicap değil,, bilâkis gurur duyan mütevazı ve asil türk kadınlarını bu meVzu dışında bıraktığımıza ve onları birer örnek diye almak istediğimize şüphe yoktur. Biz, giyinip süslenmeyi bir yarış derecesine çıkaran, lüks ve fan-tazi hastalarından bahsetmek isti-
Yüksek sosyeteye mensup bazı hanımlarımızın kabul günlerinde en çok temas edilen mevzuun ne olduğunu merak ederseniz muhaverelerine kulak kabartmakla müş külünüzü derhal halledebilirsiniz:
— Hanım efendiciğim. geçen sene İngiltere'den aldığımız astraganı pek methediyorlardı; bir türlü görmek kısmet olmadı.»
•— Siyah diye pek hoşuma gitmedi... Bu kış Amerika’dan bir Vizon getirttim, daha çok onu giyiyorum...»
— Nazan hanımın yeşil boroka-rını gördünüz mü? Hiç te iyi dikilmemiş!...»
— Tabii hanımefendi 175 lira fason alan terzi ancak böyle adi bir dikiş gösterebilir.
•— Sürdüğünüz pudranın kutusunu kaça alıyorsunuz efendim?»
Yeni Neşriyat ’
YAĞMUR ve TOPRAK
Ankara'da devamlı olarak ayda bir yayınlanan Yağmur ve Toprak dergisinin 18. sayısı da diğer sayı-I lan gibi memleket ve köy meseleleri de dolu olarak çıkmıştır. Messle leri gerçekçi bir görüşle ele alan I bu dergideki yazılah başka bir yerde veya dergide bulmanız imkânsızdır. Hemen hepsi rakama, ve sikaya ve yerinde yapılan incelemelere dayanan yazılar derginin ne kadar . titizlikle hazırlandığını göstermektedir.
Dergide ayrıca güzel şiirler, basın özetleri ve aylık olaylara dair düşünceler vardır. On sayısının a-bone bedeli 100 kuruştur.
Adres: P. K. 55 — Ankara
Sayın Ordululara
( Ordu, Ünye, Fatsa, Perşembe, Gölköy, Mesudiye)
21 Ocak 1950 Cumartesi günü saat 15.30 da Ilalkcvinde Derneğimizin yıllık olağan toplantısı vardır. Bu toplantıya teşrifiniz bilhassa rica olunur.
Saygıarımızla.
Gündemi
1 — Y. K. Raporu,
2 — D. K. Raporu.
3 — Temenniler,
4 — Seç'mler.
Ordu İli Yüksek Tahsil Öğrencileri Derneği Yönetim Kurulu
(127)
1947 yılı
iç (Baştarafı Sa: 3 de) sanlığı olmuştur. Ruslar Çin komünistlerine bunu temin edebilirlerken etmemişlerdir. Bu ise gayet mânalı bir hadimedir. Diğer mâna-lı bir durum Moskova’daki »Doğum Günü» şenliklerinde vukua gelmiştir. Mao Tse Tung verdiği demeçte, Stalin'den »Hocam ve dostum. şeklinde bahsetmiştir. Halbuki peyklerden beklenilen ve kendilerine söyletilen ubudiyet formülü • aziz hocam ve önderim.dir. Bir bakımdan Mao'nun hitabesi, sessiz sedasız bir .bağımsızlık ve eşitlik»
Şimdi dünyada, hükümetleri Marksizme bağlı olduklarını iddia eden iki büyük devlet mevcuttur: Rusya ve Çin. Tâbir caiz ise şunu ilâve edelim ki, bunlardan biri şimdi «son derecede Ruc» ve diğeri «köküne kadar Çinli.dir ve Çinli kalacaktır. Her halde esas nokta, bunların bir değil iki devlet olmaların-1 dadır.
1949, Stalin için bir mağlûbiyet ve hazimet, Mao Tse Tung için ise bir zafer ve başarı yılı olmuştur.
Ankara Kulübünden
Kulübümüzün yıllık Genel Kurul toplantısı 22 Ocak 1950 Pazar günü saat 14 de Posta caddesindeki Ankara Ticaret Odası Salonunda yapılacaktır. Sayın üyelerin teşrifleri I rica olunur.
PAPAZ ÇAYIRI
————— Yazanı Mişel Zevalco — Çeviren ı Ragıp Rıfkı 1 ■■■ 60 —
akıllıca hareket ettiler.
Boröver, vücudunu Fransua'ya siper edece'.; veçhile iki adım iler-liyerek meydan döğüşü narasını attı.
— Boröver! Arslan Boröver!...
Ve Fransua’da, kan kokusu ile mest olmuş bir arslan yavrusu gibi hemen Şövalyenin yanına gelerek: »Boröver!» diye bağırdı.
İşte bu anda, pek yakında, çarpık çurpuk tahtalı merdivenden müthiş bir tarakayı andıran sesler gürledi:
— Boröver!...
Bunu müteakip zincirlerini kıran üç İfritin küfürlerle karışık ani hücumu görüldü.
Bunlar, serseriler çetesine arkadan saldıran Burakan, Korpodi-bal ve Strapafor çetesine İdi. Hücum pek müthiş oldu. Arkadan baskına uğrıyan serseriler, daha kalabalık olduklarını zannettikleri yeni gelenlerle döğüşmek üzere ilk iki düşmanı bıraktılar.
Fakat, şimdi de Fransua ile Boröver onlara arkadan hücum ettiler. Boröver, sanki partinin kazanıldığını hükmetmiş gibi bir ka-naatla kılıcının namlusunu kullanmaya tenezzül etmiyeıek önüne geleni, kılıç kabzası ile kafasına vurarak tepelemeğe başladı.
Burakan’da, eline geçirdiği u-zun bir demir parçası ile rastgele vuruyor, kafaları kırıyor, göğüs’-leri çökertiyordu.
Artık bu döğüş hakikî ve korkunç bir katliam halini almıştı. Gayet kısa bir zaman içinde, akan kanlar sahanlığın yayılmıştı. Dö-ğüşün en kızgın dakikalarında ayaklar altında çiğnenen yaralılar acı acı bağırıyorlardı. Şaşkın, çılgın bir hâle gelen serseriler hem «imdat» diye ve hem.kahrolsun zındıklar!» diye haykırıyorlardı... artık ne diyeceklerini, ne yapacaklarını bilmiyorlardı.
Burakan birdenbire, karşısındaki açık pençereyi gördü. O anda aklına tuhaf bir şey geldi... gerçi pek öyle kolay bir iş değildi, amma, o bunu alelekser yapıyordu. Elindeki uzun demiri bir köşeye attı; iki iri pençesini uzattı ve Önüne ilk geleni boynundan tuttu, bir tüğ gibi kaldırdı, bir taş atar gibi herifi pençeı-eden dışarılı rlat iverdi.
Bu, öyle fevkalâde, öyle akıl almaz bir şeydi ki biran kadar kavga durdu; herkes kulak kabarttı; bir çığlık koptu ve sonra adamın yere düşmesinden mutahassıl kuru bir ses işitildi.
Ser.seri, üçncü kattan yere dü-
şerek ezilmiş ölmüştü.
Muvaffakiyetinden memnun o-lan Burakan ikinci defa bir adamı yakaladı, kaldırdı, fırlatıp attı ve adam da, kendinden evvel atılanın yanında kuyruğu titretti.
O vakit, Boröver tekrar kılıcını kınına koyup tekme, yumruk atarak:
— Defolunuz!... haydi, gidiniz
buradan!... defolunuz,
diyorum!
görüyorsunuz ya, sizleıe canlarınızı bağışlıyoruz! diye bağırdı.
Bu korkunç kıtâlden kurtulanlar, korkudan yarı delirmiş bir halde merdivene koştular, teker meker yuvarlanarak indiler, biran içinde sırrakadem bastılar. Bir kaç saniye sonra, onların sokakta deli gibi koşarak kaçtıkları işitildi.
XXI Fiyoriııda’nın meskeni
Fransua, son derece seviniyordu. Kazanılan zaferin sevinci onu pek heyecanlandırıyordu. Kendisinin, muvaffakiyette kahramanca iştirâk payı vardı.
Burakan, Korpodibal ve Strapafor'un geldikleri andan itibaren Boröver, muvaffakiyeti kazanacaklarına hükmetmiş ve Kralı, istediği gibi kılıç kullanmasına
bırakarak onu yakından gözetlemek ve müdahale etmediği takdirde muhakkak ona isabet ede-
ceğine kani olduğu bazı darbeleri önlemekle iktifa etmişti. Şunu da söylemek doğru olur ki, o. Kralın kısa çeketi altına giydiği gayet mükemmel zırh gömleğe pek gü-
veniyordu.
Fransua, pek ziyade sevdiği kah
ıamanlık romanlarında
okuduğu
o harikulade maceralardan birini
bizzat yapmakta olmasından mütevellit bir heyecan içinde sevincini pek aşikâr surette izhar ediyordu.
Galiba, bu sevinci gürültülü bir tarzda göstermiş olmalı ki, onu pek-iyi bilen Boröver, başını üzüntülü bir tavırla sallıyarak için-
den:
«Apdal değildir o. Bu işin altında, âdi bir aşk macerasından bayağı bir kız kaçırma hadisesinden büsbütün başka son derece müthiş bir şey mevcut olduğunu biliyor...
Keza, bütün bu işlerden maksat kendisinin ölümü olduğunu... ve
bana yapılan hücumların da, beni ortadan kaldırmak suretiyle bu ölümün biran evvel vuku bulmasını temin için yapıldığını da biliyor... Fakat, darbenin nereden geldiği hakkında kat'i bir fikir ve kanaati olmadığı için, bunları anlamış gibi görünmek istemiyor. -Ah! zavallı küçük Kral!... diyordu.
Filvaki, Fransua, rolünü sonuna kadar oynıyarak, apartman dairesini gösteriyor v.e:
(Devanu var)
(Başta rafı Birincide) tiin nie'ntezlerini, kopulmak istiyor-sak Kurullara mazbataların iptal -yetkisini tanımamak lâzımdın ve bu hususta karar sahibi ancak son met-ci olmalıdır.-
Söz alan Adalet Bakanı. Milletvekilinin haksız yere Meclise geldıgı anlaşılırsa bu Milletvekilinin mazbatasının Meclisçe reddedileceğim izah etti.
Tekrar söz alan Nuri Özsan, bunun bu-şeyi ifade etmlyeceğını yeniden seçim yapılacağını ve bu suretle hal; sahibinin hakkından mahrum edileceğini izah etti.
Bundan sonra söz alan C. H. P. Milletvekilleri itirazlarda bulundular. Söz alan Başbakan Yardımcısı Nihat Erim bu fıkra ile hiç bir zaman seçim kurullarına Milletvekilinin seçilmesi veya seçilmeınesi üzerine müessir kati bir hüküm verme yetkisinin derpiş edilmediği, şayet fıkranın yazılışı Nuri Özsan’ın belirttiği endişeyi doğuruyorsa düzeltilmesi lâzımgeldiğini ve hükümetçe taraftar olduklarını izah etti. Bu vaziyet üzerine komisyondaki ' hava değişti, Maddenin o şekilde düzeltilmesine karar verildi. Ve redak- ı siyon heyçtine havale edileli.
W ın(, ın.Ktav aynen !-ab:.J,l " il
1
andık kurulu başkanının ilçe ). -ıtr
Nuri Özsan:
udmı| bulunuyoruz Şimdiye kad
bul edilecek bütün maddeler sandı i basının ı-ı ahliğını temin içğndir Sandık h
ının ilç
I kabı ı başk
n ik )ul e kanla
Fikr
I P. mille
koşalar ı-ereyar tenen kabul e
Uk ulaı-ak söz âlân Nuri Öz^; 1 p.ırfî üyelerinin azt olduğunu hü; .-It.ıuzsa partilerin ikişer üye bulun duvuıuşı tazım gelcUgını çünkü ta---ıiı sırasında bir kişinin okuyup, dı gerinin yazdığına göre bir parti . ■ (işubunun bu iki muameleyi kon-ı .1 etmesinin imkânsız olduğunu ı !.-,alltrle ifade etti. Bu teklife mu kabil, Mümtaz Ökmen, Fakri Kara kaya, Akif Eyidoğan ve Adalet Bakanı Fuat Sirmen ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri şiddetle itiraz ettiler.
Bu arada söz alan Şükrü Sökmen--üer aynen şunları söyledi:
• — Bu teklif kabul edildiği tak Jiıde, Ankaradan îstanbuldan san dik başlarına eleman mı göndere
Buna Nuri Özsan cevap verdi ve unları söyledi:
•* - Cumhuriyet 'i *' Partisinin
'■ •’ andık b...linin. 1 u)( g-nue
1111 ‘ | remiyecek kadar (u*. teşkilatı la Çilmiş vazıyetti ise uzüntülerin-tdkdn ederim HumdolsUn Demok rat Parti böyle biı ımdijr altında değildir. Her sandığa iki değil, on iki kişi dahi göndermek iktidarın -dadır.
Neticede madde çoğunluklu oldu
Kayseri nutkunun mahiyeti: 3 Bay E“"m vp ‘dfeni
General Grant'la devri âlem
Kadro harici edilen Dışişleri memurları
ııevi kolaylık tanımıştır-.'
Ame) u parti de olma? da başka .-parti olur. Maşaallah memlekette | Su- *1 Demokrattan- tutun da Radikallere varıncaya kadar 18 tane narti var. Hangisi girerse giı-er.
Fakat Nihat Erim demokrasisinde mıululiuı bir nokta vardır: Bugün, w oeiııukrat Parti 63 vilâyette teşkilat- ;jSkcri ve sivil hizmetlerine kendi-hnmışUr. Milyonlarca., ve milyon- nı hasrŞttiktcrl sonra birkaç ay dın-larca asaya maliktir. -Gerçi, hiç bir t ıenrnek üzere Filadelfiya'dan Liver-park, tıiçbir grup, hiçbir şahıs b(-n , pOol’a gitti, siz )tı efiı-r olamaz, diyemez- ama.) ,..,v Nihat Erim’in de memlekette bu kadar büyük şfimuHü teşkilâta n. ılık bulunan bir partinin iştinıki «İmadan Mecliste değil muhalçfştin. hattâ milletin de tam mânisiyle temsil edilebileceğine inanmaması L Jâ^ııudif. O profesörken Fakültede böyle mi kıuuışunlu?. Talebfclere bu 1 şekilde fei d «us verirdi?
Buna rağmöh seçimlerin yine fesatla. hde ile )1apıl-abifecqğini bir j ■düşünelim» C-zafflan iktidan*ryÜ7 do beş,* on hakikî iştirak lûsbetle-1 rjyle, yan gelip istirahat buyurun demekten başka çare yoktur mu di-y ocçğiz?
Ama, işin bu şekilde bir şakaya l *h mmalu ? oktur. Milli irade de hilen şey. yine Bay Nihat Erim’in, Miradan buradan alacağı kuvvetle kentli partisine rağmen şahsî tahakkümü ile, iradesi ile idare edilmez, linin bizim anladığımız nokta şudur: Nihat Erin», nasıl oluyor da seçimlerden sop ra da behemehal Halk ı Partisi iktidarda kalacak, hattâ sa- I dt 'lallı Partisi değil de mutlaka | kendisi bası geçecek, ve idareyi e-linıle bulunduracak gibi konuşabili- i
Yazan: William Saroyan
Günün birinde oraya gideceğim, dedim.
Santa Fe civarındaki meydanda
1877 ,-Mayısında, babam doğduk-' tan üç sene sonra. Birleşik Devlet- i lerin son başkanı General Ulysr.es S. Grant, onaltı sene memleketin I dolaşır, yakalanmış kaçakçı gemi -
Danıştayda ilk mÜBifaa bugün
Bundan kısa bir müddet evvel Dışişleri Bakanlığı kadrosunda-bir tasfiye yapılmış ve bazı hariciyeciler açığa çıkarılmıştı. . I d
Kadro harici edilen bu şahıslar bilâhare Danıştaya başvurarak ihka-kıhak talebinde bulunmuşlardır.
Mezkûr şikâyetin ilk murafaası bugün saat 14 de Danıştayda yapılacaktır. Davacıların vekâletini eski Gümrük ve Tekel Bakanı Suat Hayrı Ürgüplü üzerine almıştır. ’
Ürgüplü ilk müdafaada hâzır bulunmak üzere bu sabah Ankaraya gelmiş olacaktır. ‘ ,r
ferinden yük boşaltan arabaların, . ‘vagonların hiç kimseye Allahaısmarladık demeden geçip gidişlerini ( seyrederdim.
Kardeşim Krikor kitaplarla eve gelmeden aylarca evvel, bir akşam , üstü bir yük trenine ‘a&iinuşfcm. Bu • yük treni, Sicıra Nevada dağların- , dan yumurta büyüklüğünde kaya • parçalariyie doldurulmuştu» Vago-sekiz sene evvfil öl-1 nun içinde ert büyük kaya-ylğminın , Krikor oın^öıi ya I üzerine yerleştim ve etrafımdan ge-............ ’* ı'çip giden dünyayı seyre daldım. Bu çok güzel,-çok hüzünlü bir- haldi.
ı Uzaklara gidiyordum.- ■ Dühyanm • muhteşem, sihirli ?ehirerinden bi-rino' doğru giden yoldayım Ve korkuyordum. Gitmek istiyordum,- fakat. korkuyordum.- Bir defa bir an için korkumu yendim. Demiryolunun hemen- yakınındaki- giir çayırlıkta bir öküz duruyor, trene bakıyordu, ben bu öküzü görünce, onun dilf-ız hayretim.- salnızlığmı ve kav vetini kendimde hi«eHim bir an için korku değil, merhamet duy-,
dum. Bununla beraber biraz sonra gene mütlpiş biı- korkuya kapıldım. Tren çok hızlı gidiyordu, atlıyamaz-
dun. Bütün bir öriNrün' köderlni bir arıda hissettim. E'- kaybolmuştu: Evin içindeki odalar v-ataklaıy.masalar, sandalyalar ' bölmüştü. Kardeşim Krikor’u.. ç 'türdeşlerimi, yahut tanıdığım Mn'erce çoh-reyi asla bir daha göremiyecektim. Bağıı-mıya başladım, çünkü dünyanın.büyük şehirlerinden birine var-madân, trenin durmıyacağını ve be ni evimden ■ uzakta, yabancıların dünyasına bırakacağını anlamıştım.
Nihayet tren Malaga’da durdu. -------------
' İndim, eve doğı-u yürümeğe- başla- i cay, 62 kilo Halil Kaya, 67 kilo Meh J ” ' ’ ” ' met Oktav. 73 kilo Yahya Kalkan
i 79- kilo Haydar Zafer, 87 kilo Rızık ağır Sabri-
j Maamaifih takımda 52 de Ali Yü cel’in, 73 de Kandemirin, 87 de Muh üs Tayfurun yer almaları da muh temeldir.
1 Kırk iki sene sonra, 1919 Mayısın-! da bir akşam üstü kardeşim Krikor
■ bu büyük Amerikalının seyahatle-‘ cin.' aıhata® koşkocaman ağıyı iki i kitapla eve geldi. Her*kitap 600 sfly-
- fa ile 400 kadar resim ihtiva ddi-l'vordu. -Babam s
. ı-püştü. Kardeşiı i şmdaydı. Ben bam, Ermenistan’ı
I olmuş bulunan ■ dünyaya girdi. 1
l Karadeniz kıyısıı doğdu. Eski düny: rinde eşek _
I esnasında ve eskhdün üzerinde yeni clüıiyîa... ___
ı de. Amerikft yolunda-doğdu. Biı , ' cuk olarak asla uzun - müddet bir yerde durmadı. Dağlardaki şehir-, i den Trabzon a, Trabzon’dan Marsil ya'ya, jHavr’a, Hav.r’dan Nevyorka ' Nevyorktan Kaliforniyaya gitti. Ta-i biatile bol bol ağladı.
I Babam 1874 ten itibaren seyahjr i ta çıktı, dağlardaki-şehirden Kaliforniya'ya geldi ve U.I08 de, ben doğ dum. O. Ermeni dilinden İngiliz di-| line-, çski bir kıt'anın dağlarından ı yeni bir kıtanın ovalarına kadai?
_' dolaştı. Qtn*.un seyahati
:. ölümle )n.ı (-rdı. H alarmın par* ' lak ülkesini bulabildiğini zannet-oüyorum. Kaliforniya'nın toprağı iyi idi suyu iyi idi, havası iyi id-i, I fakat babam fakir, bir adamdı. Fai . kirlik her yerde, her dilde aynıcjır] .Hakikatte babamın seyahati öliii mü ile sona ermçdi: onun parlak! rüİke rüyası kardeşim Krikor’un ive; oldq. Huzursuzluk elti, öe kardeşim (General Grant'la Devriâ-simli iki muazzam kitapla eve
im K-ıjkor on^örl ya I onbirindeydirn.; -Ba-1 ■ ’ın şimdi harap bir dağ şehrinde Kardeşim,-Krikoı* mda, Trabzon'da . yanın toprağı üze( e atla, yapılan seyahat ......nyapın denizleri nyn giden gemi-ço- (
Fransız güreş ekibi İstanbul’a geldi
ir (Baştarafı Birincide) ıekkeptır: -ı.u);aı - * “ :
Dore, Brunettini, Bielle, Verden, Chesuaux, Brunaud, Davidefic, Cant-zef.
Misafir Fransız takımı ilk karşılaşmasını Cumartesi akşamı İstanbul takımı ile, ikinci karşılaşmasını da Pazar akşamı Ankara takımı ile yapacaktır.
Karşılaşmaların ikisi de-spor ve sergi sarayında olacaktır. »u-Fransız takımı, gelirken Romada yaptığı millî maçta İtalyan takımına 5 - 3 mağlûp olmuş, temsili kar şılaşmayı 5 - 3 kazanmıştır.. f ,
İlk müsabakada Türk takıma
• İstanbul, 19 — Cumartesi ’akşamı Paris takımiyle karşılaşacak olan İstanbul Greko - Romen takumpiki gün devam eden seçmelerden sbtıra şöyle tesbit edilmiştir: 52 kilo F-eh-nü Büyük Mutlu, 57 kilo Kenan*Ol-
ğını söylemiş ve bu durumdu grev hakkının, işçilere bir‘fayda temin, e-demiyeceğini stfyleiniş l-IBm iki karım olsun,.hem de kadınlar cemiye tinde üy,e olayını- diyerek esprili bir misal vermiştir.
' lBlthdah sonra Demokrat Parti Manisa milletvekili Muammer Ala kunt Kürsüye gelerek konuşmusınd:-siyasi münazaraya yer vermiyecc ğini söylemiş -Bu mevzu üzerindeki fikirlerimi bugünkü Zafer gazetesin dc okuyabilirsiniz* demiş ve bu söz • Okuduk- sesleriyle karşılanmış ve bunu şı^etlı alkışlar takip etnruştıı Muanuner Âlakant sözlerine devamla Mevcut kanuniaı kâfi hükümleri ihtiva etmemekte iır. Ve içilerin dertlerini karşılayamamak-taır. İyi kanunlar dahi lâvıkı ile tatbik ecUlçiıieınektcdiı-. Sırası geldikçe MecGste bu müktesep haklarınızı mü(İi-lfa edeceğim- demiştir.
Muammer Alakantın bu sözleri I salonda bulunan 500, ii mütecaviz 1 işçi tarafından dakikalarca alkışlan-temihat verir mahiyette mıştır.
uşma vapnuş ve bu ko Bundan sonra C. H. P miüetve-pulilika yapmıy * ağını ' killerinden Eminettin Çeliköz ve Hu Politika ceketimi ve-, lûsi Oral kısa birer konuşma yapa demiştir. Ali Rıza | r-ak mevcut ^kanunarın işçifere ne-a grev ve lokavt ı gibi faydalar temin edeceğinden ba-âs ederek işçiye ' hisle Ça!ışm° RataniıSınm fstah’vAt
Çalışma Müdürü, Bakanlığın işçilerin dertleriyle yanından ilgili olduğunu söyliyerek: -Çalışma Bakanı geldi. Sizi dinledi. Bu ne büyük bah tıyarlıktır- demiş. Bakanlığın ve Bölge Müdürlüğünün yaptığ/dşleri bir lütuimuş gibi belirtmiştir.
Mudûrnün bu sözleripe toplantıda bulunanlar (Elbet te gelecek) mukabelesinde bulunmuşlardır.
Bölge Müdürü sözlerine devamla: ” “ size grevle alacağınız
ir (Baştarafı Birincide) mevzuuna tçmasla. Grev büyük biı âfettir diyorlar. Fakat o âfeti önleyebilmek için diğer bir âfete razı olmak lâzımdır, demiş ve işçilerin bugün büyük bir sıkıntı içinde olduklarını söyleyerek en fazla yevmiye alan bir işçinin günlük kazar, cıruıı W lirayı geçmediğini söylemiştir.
Bu sırada toplantıda -bulunahlar- I ______________________
dan bazıları: -Ben bir lira, ben iki jş Kanunu size grevle alacağınız liıti alıyorum- diye bağırmışlardır. I hakları teslim edecektir, demiş ye Hatip sözlerine son verirken: I yakında kurulacak İş Mahkemdl^-Grev hakkını istemek dileğimizdir- , ‘inden bahsetmiştir.
demiş ve bu söz alkışlarla karşıla- Tekrar kürsüye gelen Osmar» Us-narak büyük bir tezahürat^ vesile | lu. Bölge Müdürüne cevap. y£rjr olmuştur. * —ka. ı-------------------
Bundan sonra iıürsiiye gelen sen-
mahiyette bir konuşma yanar .ıh Sultanlar devrinde olmadığımızı da bizler |ç-n __ııu hatırlatırım.- dt/niiş ve bu söz alkışlarla karşılanmıştır.
Bundan sonra İstanbul mületvekillcrindon Alı Rız An ,öz almış, işçi dâvasının tahakk uk eti! rileceğine temihat verir mahiyette kısa bir konuşma yapmış ve bu konuşmasında politika yapmıyaeağını vaaaederek Politika ceketimi ve-.-
Dunuuil SUIUU KUlsıı.Yf Beren ---
dika başkanı, daha evvel konuşan Çalışma Bakanlıgıı işçilere cevap mahiyetinde bir hi- Kurulduğunu h.!. tabede bulunmuş, lokavta ait misal- | h" ~‘'7 n"-- '-ler zikretmiş. Ankarada bulunan 23 ı iş yerinde % 10 larm garsonlara, verildiğim, bunun, dışındak) iş yerlerinde bir çok garsonların bu haklarından istifade edemediklerini söylemiş ve misaller vererek şehrimizde bulunan büyük bir lokanta-, nın-senede % lft lardan.^0 bin İita j liyecde-bıraktınv gibi büyük bir kâr temin ettiğini, bu ) Al ı bundan sonri , ,o______________ __________
Maliye Bakanlığı tarafından vergisi- mcvzularına temas ederek işçiye ' hisle Çalışma Bakanlığının faaliyet nin de alınmadığını söylemiştir. grev hakkı verildiği takdirde iş ve- | lerine temas etmişlerdir.
Müteakiben kürsüye gelen Bölge rene de lokavt hakkının tanınaca I Toplantı geç vakit sona ermiştir.
“Sarre,, mmtakasma muhtariyet
ir (Baştarali Birincide) l yol açmıştır.
Bu mesele etrafında, Amerikan Dışişleri Bakanı Dean Acheson dün vermiş olduğu bir demeçte. Schu man’ın Almanyaya yapmış olduğu seyahatin Fransız görüşünü teyid ettiğini ve desteklemekte devam e-deceğini beyan etmiştir.
Bilindiği gibi Fransız teklifi Saı-re’in ekonomik ve malî sahada Al-manyadan ayrılmasını derpiş etmek tedir. Bu muhtariyet, halen yürür -lükte olan işgal rejimi yerine mukaveleye dayanan bir rejim ihsası ile sağlanacaktır.
Amerikan Dışişleri Bakam, bu çok açık beyanatın Alman siyaset adamlarının hoşuna gitmemiş olacağını, bunlardan Demokrat Hıristiyan Partisi liderinin, 6u sözlerin acı biı-darbe ve fena bir sürpriz olduğunu beyan ettiğini belirtmiştir. Bununla beraber Alman parti liderleri batı tezine karşı müşterek bir cephe almağa çalışmaktadırlar.
Dün akşam, Başbakan Adenauer, Sosyal Demokrat parti liderleri ve çoğunluk grubu başkanı ile uzun bir görüşme yapmıştır. Bu görüşme sonunda, Almanyanın dış siyaseti hakkında bir anlaşma olmuş ve Baş bakan muhataplarına, aynı zamanda Sarre'da Avrupa konseyine alınacak olursa, Almanyanın Avrupa konseyine dahi' edihnesi talebinde-bulunmayacağını söylemiştir. Doğu Almanya cumhuriyeti hükümeti de bu konu üzerinde batı Almanyanın yolunda yürümektedir. Almanya Halk Cumhuriyeti Dı i İ n Bakanı. Doğu Almanyanın Sarre hakkında, Almanya milleti ve Şarre halkı tarafından tasvip edilmeyen hiç bir kararı tanıyamayacağını teyid et -mistir.
İngiliz yüksek komiserinin nutku
Bonn. 19 (a.a.) — Alıpunyadahi
İngiliz yüksek komiseri general Sır Brian Robertson. İngiltere ik manya arasında dostluk imkânları hakkında Hamburg denizaşırı külü büne verdiği nutykta demiştir ki:
İngiltere ile Almanya -Hanında oldukça uzun bir düşmanlık an anesi olmuştur. Halbuki dost olmamız, i-çin çok kuvvetli sebepler vat(lır. Bir kere mazideki düşmanlığımız paha, lıya malomuştur. İkinci-,r bugün her ikimiz de müşterek bjı tehikfc. karşısındayız. Güvenliğimizi, hürriyetimizi ve müşterek medeniyeti ınızı tehdit* cdçn -talike çak barıc dfr-vn-bu).tehhko.ile - kar^ıfeşanlm
| söylemiştir: .
İşgal devletleri, Petersberg anlaş masını akcledeılerken federal Alman hükümetine bir «itimat kredisi* açmışlardır. İkinci safhaya ulaşılınca-ya kadaç müttefikler tarafından olduğu kadar Başbakanın kiyasetli i-daresi altında Almanlar tarafından da anlaşmaya riayet edildiği tak -d irde, İngilterede Almanyaya kar-
I ihtilâflarını unutnıalı ve bitirmeli 1 dirler. Üçüncüsü: modern keşifler mesafeleri o kadar kısaltnuştır kı milletler şimdi birbirlerine evyelçe olduğundan çok daha yaklaşmışlardır. Bu, Fransa ile Almanya arasındaki münasebetler için de böyledir.. General Robertson, İngilizlerin tabiatları itibarile geç dost edindik ferini, fakat bir kere dost olduktan ____________, ________,-
sonra da daima onun yanında bulun ı sı itimat doğması yolunda en önemli : duklacını belirttikten sonra şunları adım atılmış olacaktır.
Amerika’da baskına uğrıyan şirket
Kasayı kırıp i,5 milyon doları aşıran maskeli haydutlar yakalandı
Boston, 19 (a.a.) — Brinks kumpanyasından, 1.500.000 doların çalın-masiyle ilgili olarak öğrenildiğine göre, eski bir suçlunun itirafları, bu hırsızlık vük'oiylc- ilgili sanılan beş kişinin tevkifine müncer olmuştur. Diğer üç şüpheli şahıs daha önce tevkif edilmişti. Hırsızlık esnasında haydutlar tarafından sımsıkı bağ-laranak ağızları tıkanmış olan Brinsk kumpanyası memurları, tevkif edilen beş kişiyi görerek teşhis edeceklerdir. Esiri mahpus, gizli teşkilâta mensup yüzbaşı Ahearn'ı telefonla aramış ve kendisine bir zamanlar yapmış olduğu iyiliğe mukabil hizmette bulunmak istediğini söylemiş tiı-. Aherarn, bir taraftan telefonla konuşmuş diğer taraftan da arkadaşlarını telefonun edildiği yeri bulmağa göndermiştir. Muhbir Nev-yorkta biı- meyhanede yakalanmıştır. Muhbirin verdiği malûmat da suç ortaklarının yakalanmasını temin etmiştir. Muhbir Polise »arkadaşlarım bankayı soyarlaıken ben kapının önünde bir otomobilde onları bekledim, demiştir.
Nevyoı-k, 19 (a.a.) — Boston'da Brinsk şirketinin kasasından 1.500.000 dolar çalan haydutların kaçtıklar) otomobillerden .birini idare ettiğim söyliyen Thornos Kannifen sorguya çekilmiştir.
Polisin tahkikatına göre. Hanni fen'in aabılçaaı yoktur. Halbuki ker»-rii’i vaktiyle Bç'tonfda mahkûm ol-
duğunu iddia etmektedir. Polis ve federal tahkikat bürosu memurları bu vak’a hakkında «Çok nazik bir mesele ile karşı karşıyayız» demişlerdir.
Büyük bir suiistimal
ir (Baştarafı Birincide) lanınakta ve Sağrımın seviyesi üzerinde bir hayat geçirmesine rağmen, kendisine geniş bir itimat beşlen -meşinin makûl olmadığı, âynjça 947 yılında yapağı tadadının noksan göş tvrüdigı hakkında Ömer Eren'ın o tarihlerde müdüriyete verdiği raporun da nazara alınmadığı, ayrıca rutubetli yün mübayaa etmek suretiyle bazı eşyadan . menfaat temin olunduğu açıklanmakta idi.
Sanık vekili dâvaya müdahıl ola rak katılan Merinos fabrikası avukatını hedef tuatrak:
«— Bu rapordan sonra müdahil
değil bizim gibi, .-anık yeridir . İm. di.
Raporun muhtevası bütün dinli-, , yönleri hayrete* ^arkctmi.şti. S'av-| cı Orhun yeniden ortayca çıkan isim-1 lor hakkıudu ayrıca tuktbat ağaca* | I ğım )■*•- ik» dâvanın birleştirilmesi ı umbetnıpdığini ifpdp çiti. » ı _______
Şahitlerin dinlenmesi irin duruş seçmenler liste ' rrt;i 3 Şubata bırakıldı . «enetir.
Bizim bildiğimize göre, bir Mec-liste, partilerin iştirak şeklini ve nis- i n l,m 1 bet.ni, bir Başbakan yardımcısı de- i ğil, doğrudan doğruya millî iradenin tecelli şekli tayin eder.
Ama, Bay Nihat Erimin demokrasi | si, bizim bilmediğimiz, aklımızın çr-1 mediği. dünyada eşi benzeri olmıyan bir demokrasidir. Bu demokrasi, ilk , nüvesini kulakları çın çın çınlaşıp, [
Rânâ Beyin Müstakil C.rupundan al- »bepırn rüyam maktadır. Demokrasi deyince. Bay yalamakta devam Nihat Erim’in hafızasında Fuat Sir- ’ Krikor 1
men; ile. Ar.' Riza Türeli ile kep o lem\ isi Mlüstakil Grup canlanmaktadır. Bu-1 geldi, nuıı için, yeni mod:* ık-mokraainiu1 Gen» makastarı, patrona göre makası vu- 1 tün hu ı-açak, Bağımsızların bol kumaşın-ı mi’ ve resti dan biçecek, ve bize Halk Part|si i-fbaşjıvoıdu çinde o partiye.(bağlı, bir Bağımsız- ! Kardeşim lar Grupu vücude getirecektir. Baş- , terdi: ka yerlerde bu gibi Müstakillere ne (— Bu Grant'tır. dedi. Dünyay, derler bilmem ama, Orta Avrupada ulasan adanı.) peyk derler. İşte Bay Nihat Eri. Herhangi bir insanın resmi u .min deaıolaarisipe^göre, b.u peyki rnuınbetle ifadelidir, tesirlidir, (a_-ınüştakillerle muhalefet, yapılacak | ıcat General Grant'ın ı-esmi böyle ve çok partili sistem kuı-ulaeaktır. | değildi. Lineolnün. bir resmine bak ' Çünkü bizzat kendisi söylüyoy ve tığınız zaman ona dair birşeyleı- bi diyor ki- «Büyük Millet Meclisinde, lirsiniz. O bu nevi insanlardandır »urlu fikirlerin temsil edilmesi için, a^at General Ğrant böyle değildi gerekirse aday listelerimizde hattâ Bağımsızlara da yer vermeği düşü- ' nebiliriz.»
Türlü fikirlerin temsiline yer ver- ! mek mi? Fakat daha geçen gün, Şe- ' çim Kanunu komisyonunda partileJ j‘ rin listelerine Bağımsız adayların a-lmmasına itiraz edenlere bizzat Ni- , lıat Erim şöyle cevap vermişti: -Bir zat düşününüz; siyasî program dü- j şünceleri, muayyen bir partinin programına tamamen uygundur. , Yalnız bir parti disiplini ile bağlan- I mak istememektedir... Eğer parti ; bu zatın Mecliste yer almasını kendi prensiplerinin müdafaası bakımından faydalı sayıyorsa, niçin böyle | bir z^tı listesine almasın?...»
İşte Nihat Erim’in parti listeleri- ; ne alınacak Bağımsızlar hakkında Seçim Kanunu komisyonunda söylediği sözlerle, üç beş gün sonra Kayseride söylediği sözler artısınca bu kadar derin bir tezat vardır.
Düu, listeye alınacak Bağımsızla nıı parti prensiplerini benimsemiş kimselerden ibaret olduğunu vc . bunda partinin fayda göreceğini bildirmiştir. Bugün de Kayseride, çok partili hayatın devamı için gereken her tedbiri almakta olduklarını, Büyük Millet Meclisinde türlü , fikirlerin temsil edilmesi için gerekirse aday listelerine Bağımsızları da alacaklarını söylemiştir.
Aynı fikir mi? Türlü fikir mi?... Hangisi? Evet hangisi doğru?. Evvelki sözlerine bakarsanız, Bağımsızın alınması, tek partinin kuvvetlenmesi, son sözlerine bakarsa-I mz, türlü fikirlerin tezahürü ve çok partili hayatın devamı için bir ted-1 birdir.
Ama, pek kurcalamağa gelmez. Dün öyle icap etmiş öyle konuş muştür. Bugün böyle icap eder, böyr le konuşur, yarın da başka türlü r icap ederse, bir başka hal tarzı ve
- tefsir tarzı bulur.
) Sözün hulâsası şudur: Bu, Bay E-
- rihı’e göre ibir demokrasidir.
Mümtaz Faik FENİK
General Grant'ın. bijinci cildi hii ir sayfayı kapiıyan kendi res-» resmin altındaki imzasiyle
şim Krikor bana resmi gös
— O. savaşta kazandı, dedi kardeşim Krikor. Lee ona teslim oldd-) Tekrar resme bak-t.ım, kabahatin ! General Grant’ta olmadığını anla-ı-dım. Kabahat ressamdaydı. Büyük.
bir adam gibi görünmüyordu. Daha I ziyade Mariposa caddesinde White I Favvn’da poker oynıyan bazı insanlara yahut her ilkbahar koltuk' | lan altında hayvan derilerile ve a-' ğız dolusu tütün çiğniyerek dağlar-I dap inen avcılara benziyordu.
Ressam, sanatım pek iyi bilmi-1 | yor diye üşündüm. Adamın bu* | yüklüğü resimde görünüyordu. Res min içinde büyüklüğü ben kendim ı tahayyül ettim. Bu zor değildi, çün I | kü; gözleri açıktı, bu gözlere bt • ! karak onun kafasının haricindeki n- ‘beraberdiler.
büyüklüğünü tahayyül edebilirdhp. ■ ■ — ’
dım. Yol. yedi millik uzun bir yol-: du. Bir müddet sonra koşmıya başladım. Ortalık- kararınca, yalnız-ba şîna ve evinden üzakta kalan’ .her I 'çoCüğün 'uyduğlı* bir dünya korkusu, bir toprak kokusu duydum. Asla eve varamıyacâğım. diye korkuyordum. Koşamöz • hale gelinceye kadar koştum. Akşamın hüzünlü ^eslerini iyice hatu-livorum: çekirgelerin. kurbağaların, kuşların ötüşünü ve soğuyan toprağın kokusu nu, kararan herşeyin acayipliğini hatırlıyorum. .
Gtin ışiği altında’-güzer Man' i
huzut veren ağaçlar, gecenin kâ-ı-anhğında çirkin ve dehşet verici îdi Bu, bütün eşyanın aslını ve sek lini size daha derinden hissettiren günün gölgesinin tan) zaddı olan-gâ cenin gölgesi... Karanlık gölge, ses sizlik ve dünyahı'n boşluğu. Fakat hepsinden ziyade.- alışık- olduğum ’e.4yajta karşı behde uyanan-anî; alâkasızlık. - Kayboluş... Yanlış» yerde bulunmak. Ağaçlıktan çıkmış bir ağaç. İnsanı korkutan, çıldırtan trajedinin dehşetle hatırlanan sembolü.
Dünyaya karşı müthiş bir alâkasızlık hissettim. Asla eve varamamaktan korkuyordum. İnsanlardan I korkuyordum, buranın insarilâl’in-dan; çüpkü bizim.şehrin salonların"-da ıkendilerine. gazete suttiğım' irf* ı sanlai'Ku un f^pasnu bile raüsük vc I hattâ kol-tıyııeu bulmuştum;, sankif . ular da-bu büyük tehlikede benhn-1. ‘_____‘__Ben eşyadan kor-
kuyordum. Karanlığın kuvvetinden ve kud-retliden korkuyordum. İçimin bütünlüğünde bazı esrarlı ve önüne geçilmez bir parçalanmadan, bir da ğıhuadan korkuyordum- Bu körku, hafif, bir esintinin bir ağacın dallarını sallaması gibi beni harap ediyordu. Bir takım kötü hislerin içime yerleşmesinden, alâkalarımı ve ya ahlâkımı sarsmasından korkuyordum. Geceleyin’ evinden uzakta ’ve tek başına kalan hor çocuğun hissettiği- şeyi hissediyordum.
Nihayet sağ salim eve geldim. Neler olup bittiğini hiç kimsgye söylemedim, çünkü olup bitenleri ben kendim bile emniyetle bilmiyordum.
Tekrar eve gelmiş olmaktan mem nündüm. Dünyanın büyük şehirleri benden uzaklaştılar. Onlar ancak rüyamın ölçülü uzaklıklarına yerleştiler-
Paris’in sihirli resmine, dünyanın o uzak rüyasına bakarak, kaybolduğum geceyi hatırladım. Bununla beraber kardeşim Krikor’a günün birinde bu şehirlere gideceğimi soy ledim. Günün bilinde dünyanın ölçüsüz uzaklıklarındaki rüya caddelerinde yürüyecektim.
Kardeşim Krikor General Gıant ın 1877 deki dünya seyahatine ait üri büyük kit 1 - ■ ■ ■ ' -1’
rai Grant’ın seyahatlerinden 42 sene sonra, 1919 yılının Ağustos ayın da, kardeşim Krikor ve ben zama nın gerisine doğru giderek dünyayı dolaşmıya başladık. Bizim kgrğli dünyamız Kaliforniya’da başlamadan evvel ve babam henüz küçiik bir çocukken biz bu dünyayı tanıyorduk. Bu iki kitap ve dünyaya ait yüzlerce resim, evimizin ve ha-vatımız bir parçası oldu; kışta, ilkbaharda ve yazda kardeşim KJrikor ve ben odamızda; ıhasattıızm başın da oturarak General Grant’la dün; yayı dolaştık durduk.
bir mektubu
★ (Bdştarafî Birincide)
Ali Yalım seyahate çıkmadan evvel mevkuf değildi, bahâ atfedilen . ...eden anlaşıldığı gibi de kafileyi .Ali Yalım ile birliktç ben götürmüş 'değilim.
Ali Yalım’İB aramızda geçen muhavere dahi kendisine izinsiz kafileye katışmamasını tenbil?den ve bi-lâhare/bu izni-istihsal edip etmediğini sormuş olmaktan ibarçt^r.
Aynı sütunda dercini deri,n saygılarımla rica ederim;* ( — «t
Genel Müdür Yıldan Âşir
Mesela sauaşta atı üstündo. Grant k^leuVZırdum. Kötülükten askerlere ne yapacaklarını söylii- ketliden korkuyordum, tç
İngiltere "Cral ailesi seçimlere iştirak etmiyecek Londra, 19 (a.a.) — Veliahdin siyasete faal bir şekilde karışnujsn an’aneye muhalif olduğundan prenses Elizabeth gelecek ay İngilterede yapılacak olan seçimlerde reyini kullanmayacaktır.
Aynı âdet gereğince Kraüve Kıra [ Üçe de- rey uermiyecakleıdir. Prçn-«i» Murgarel e gelince o, henüz M I
yor. Bir muharebeden sonra: ölüleri dikkatle gözden geçiriyor. Lee'-liin teslimine gçlince, gözlerinin içine bakarak söz söylerken dudaklarının kımıldanışını tahayyül' ede-biliyor, hşttâ sesini, sakin konuşmasını, bağırışını veya gülüşünü duVar gibi oluyordum.
Kitabın içinde dünyanın başlangıcı vardı. Kardeşim Krikor ve ben bu ölmüş insanın çok eskiden ziyaret ettiği yerlere, o ölmüş insanlarla görüşün, konuştuğu ölümsüz caddelere içine girdiği, ölümsüz binalara; Wintsor'a, Westminster'e, Büc-kingham sarayına, St. Paul Parlâmentosuna hayran hayvan bakıyorduk. Onun gününde bir adam yaşadı ve bir gün öldü, fakat yerler, caddeler vc binalar kald,ı. İnsanların bütün milletleri yaşadılar ve öldüler, fakat yerler kaldı. İşte dünyanın esrarı.
Kitapta.Paris’in krokisi çok yüksekten yapılmıştı, binalara, caddelere, köprülere ve nehirlere tepeden bakıyorduk. Bu kroki sizi şehrin üzerine kaldırmak suretiyle o-nun genişliğini ve haşmetini bir bakışta anlamanıza imkân, veriyordu. Bir kum tanesi içinde bir kâinat. Büyük dünyanın büyük şehri. Görülmediği halde hatırlanan şelyr.
Kardeşim Krikor iki bü-yk kitapla eve geldiği gün ikimiz birlikte Paris’in resrainç baktık..
Sayfayı, açar açmaz. çok büyük bit yükseklikten aşağıca doğru bakınca ansızın.o harikulâde dünyayı gördük. Kardeşim Krikor resmin altındaki kelimeyi okudu.
___Paris,, dedi.
Döndü, baha- baktı.
— Evet. Paris,- dedim.
I Resmin altındaki kelimeyi oku-imadan evvel de onun Paris oldu-I 4unn biliyorduk,
MiHıyefçi Çin’in h a v a hücumu t
* (Ba^taraft BiriuoMe)
Amerikan subayları deniz, üssünü ker! tesisleri ziyaret etmişlerdir. Bu subaylar Yulin’dekı milliyetçi askerî liderlerle de görüşeceklerdir.
Hon Kong, 19 (a.a.) — General Clajr Chennault, Güney Çin’de ikinci bir sivil Amerikan pilotunun komünistler’ tarafından hapsedildiğini bildirmiştir.
General Chennault Dışişleri Ba-kanhğından(, harekât şefi Robert Buoll’un serbest bırakılması için teşebbüste bulunmasını istemiştir. Robert Buoll, bir Puerto Rico'lu makinist ve üç Çinli telsizci ile birlikte pazar günü Mengçe havft alanına gönderilmişti. Pazar gecesi alanın radyo istasyonu işlememiştir. Pazartesi günü Mengçe üzerinde bir uçuş yapan Amerikalı pilot Harry Cock-rell- şehrin komünistler tarafından işgal edildiğini görmüştür.
General Chennault bundan evvel bir pilotun daha komünistler tarafından hapsedildiğini biidirmiştr.
Yeni Bulgar
• Kabinesi kuruldu
ir (Baştaraö Birincide) (komünist), Sanayi ve Meslek: Anten Yugos (komünist), Yugof aynı zamanda geçici olarak madenler ve yertaltı zenginlikleri Bakanlığını da üzerine almaktadır.
Eelektrikleştirme: Kimon Geor-gilef (bağımsız), Sağlık? Peter Ko-larof (komünist). Çalışma: Dobri Terpeşef (komünist), Sanat ve Kül' tür Komitesi Başkanı Profesör Sava Ganovski (komünist), Devlet Kontrol Komisyonu Başkanlığına Dimo Diıhçef (koniii nist).
Yeni hükümet üyeleri yemin etmişlerdir.
Tepeşef.' Ganovski ve Dlmçefe Bakanlık payesi verilmiştir. 1 ..
9
Muhtelif sertliklerde, bezli v- :zsiz conta boru gibi lâstik malzeme kalıp ve imâl ustası imt a alınacaktır.
Bilhassa mazotlu vülkanizasy a buhar kazanında çalışmış olanlar ve bakalit, ebonit gibi plâstik işlerde ihtisası bulunanlar tercih edilir.
isteklilerin tahsil durumu ve şimdiye kadar çalıştıkları sahaları ve yerleri bildiren bir dilekçe ile FabriM Müdürlüğüne müracaaltarı. (115)
- -------------------------------------—
Bursa İli Daimf Komisyonu
Başkanlıâından :
Bursa Sarıabdullah mahallesi Ünlü caddede, üst katta üç oda, alt katta iki dükkân bir yazıhaneyi muhtevi 25000 lira muhammen kıymetli Özet İdareye ait bina satışı ihalesi 7/2/1950 Sah günü saat 15 de Komisyonumuzda yapılmak üzere kapalı zarf suretiyle arttırmaya konul muştur. Şartnamesi komisyon kaleminde görülür. İsteklilerin 2490 sayılı kanunun hükümlerine göre hazırlıyacaklan teklif mektupları ile 1875 liralık teminat makbuzlarını havi kapalı zarflarını ihale saatinden bir saat evveline kadar komisyona vermeleri lâzımdır.
Postada vukubulacak gecikmeler kabul edilmez. (375) - (33)
•■Kartalve ÛUADRAT
Çizmelerini Tercih Ediniz.
Vatandaş! Rekabetten doğan ucuzluk işte böyle olur pahalılıkla mücadele ediyoruz. Çizme fiyatları 750 kuruştan değil 5 liradan başlar
Kartal çizmelerinin fiyatları
22 No.dan 25 No.ya kadar 700 Krş.
26 . 29
30 . 32
33 . 34
35 » 36
37 . 38
39 . 45
Quadrat çizmelerinin fiyatları ı.dan 26 No.ya kadar 500 Krş.
25
29
32
34
36
38
Adres: ŞABAN KULAK: Güven
Çıkrıkçılar Yokuşu Saraçlar Çarşısı No. 107
Telefon: 11919
750
825
1000
1050
1500 1550 2100
Kundura Mağazası
(1519)
İnşaat Eksiltme İlânı
Etibank Gene! Müdürlüğünden :
1 — Divriği Demir İşletmemizin Gürek’de yeni sitede yapılacak lojman binası inşaatı kapalı zarf usulü ile vahit fiat esasile eksiltmeye konulmuştur.
2 —İnşaatın tahmini bedeli (121.174,84) lira ve muvakkat teminatı (7.308,74) liradır.
3 — Eksiltme dosyası Ankarada Etibank İnşaat Şubesinde, Divriği
Demir İşletmesinde görülebilir ve (20) lira bedeli karşılığında satın alınabilir. *
4 — İstekliler eksiltme şartnamesinin 8 inci maddesindeki vesikaları eksiltme gününden en geç (10) gün evvel Etibank İnşaat Şubesine vermeleri ve eksiltme tarihinden en geç (3) gün evvel oradan eksiltmeye girmeye mahsus bir fenni ehliyet vesikası almaları lâzımdır.
5 — Eksiltme 16/2/1950 Perşembe günü saat (16) da Ankarada Etibank Genel Müdürlüğü binasında yapılacaktır. Teklif zarfları eksiltme şartnamesine göre tanzim edilmiş olarak ihale günü saat (15) e kadar makbuz mukabilinde Etibank İnşaat Şubesi Müdürlüğüne teslim edilmiş olacaktır.
Postada vaki olacak gecikmeler nazarı itibara alınmaz.
6 — Banka ihaleyi yapmakta serbesttir. (373) - (32)
Otobüs İdaresi Yardım Derneği
Yönetim Kurulu Başkanlığından
Demek tüzüğünün 14 üncü maddesi gereğince Genel Kurul 27/1/ 1950 Cuma günü saat 16 da Trolleybüs garajında yıllık normal top -lantıya davet ediyoruz.
Bütün üyelerin belirli gün ve saatte sözü edilen yerde toplantıya iştirakleri rica olunur.
Gündem:
1 — Açılış ve yoklama,
2 — Yönetim Kurulu raporunun okunması, bilançonun tetkik ve
tasdiki,
3 — Denetçiler raporunun okunması,
4 —Yeni Yönetim Kurulu seçimi,
5 — Denetçi seçimi.
Emekli Aylıkları
Türkiye E mİ Ak Kredi Bankasından :
Emeklilerin maaş zamlarının tevziine 20/1/1950 Cuma gününden itibaren başlanacağı ilân olunur. (418)
Belediye Başkanlığından:
Kavaklıdere Polonya Elçiliği yanındaki meydanda evvelce Çarşamba günleri kurulması tensip edilen pazarın bu defa haftanın Pazar gün leri kurulması uygun görüldüğünden 22/1/1950 tarihine müsadif Pazar gününden itibaren sözü edilen yerde pazar kurulacağı sayın halka ve ilgililere ilân olunur. (365) - (31)
Gar Gazinosu
Üts kat salonunda her akşam
Meşhur İspanyol koro atraksiyonu
SOLERA DE ESPANA
PAOUITA SERRANO
iştiraklle
Her pazar saat 17 de matine
Tel- 15190
Tel' 12603 (106)
İlân
Ankara Askerlik Şubesi Başkanlığından:
(1843)
1931 Doğumluların yerli olanları ile bu doğumlu olup yabancı olan lann şubemiz bölgesinde oturanların ilk yoklamaları 20 Ocak 1950 ta rihinden itibaren başlanacaktır. Bu gibilerin iki fotoğraf, Nüfus Cüz dam ve san'at veya memuriyetlerini bildirir mahalle muhtarlarından a lacakları ikametgâh ilmühaberlerile birlikte şubeye her haftanın Pazar tesi veya Cuma günlen gelmeleri İlân olunur. (355) • (26)
•z- :
Satılık lüks ev
İki kat, 5 er oda. üst katı boş, kalorifer, sıcak su, gömme banyolar, fayans geniş balkon.
Ulus Meydanı Mühendis Hanı No. 5 Musa Yılmaz Tel. 16668 Ev: 15233 (123)
İLÂN
Otomobil sahiplerine ve şoförlere müjde
Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Maltepe polis noktası karşısında yeni açılan «Maltepe Benzin Deposu, sabahın ilk saatlerinden gece geç vakte kadar açık bulundurulmaktadır.
Çukurovalılar Demeğinden.
Derneğimizin yıllık olağan top lantısı 22 Ocak 1950 Pazar günü saat. 15.00 de Halkevi salonunda yapıla-
Üyelerimizin ve bütün Çukurova-lıların gelmeleri rica olunur.
Gündem:
1 — Yönetim Kurulu raporunun okunması,
2 — Denetçiler raporunun okun-
3 — Yönetim Kurulu ve Denetçilerin ibrası,
4 — Yeni seçimler,
5 — Dilekler.
Çukurovalılar Demeği
Kaman Millet Partisi
MUHİT
TAKİP İŞLERİ MÜESSESESİ İŞLERİ MÜESSESESİ (Anafartalar Cad. Vakıf İş Hanı) Kat 3, No. 317, Tel: 16666
(124)
mitinginde fiyasko
jsr*V d
a.
.....
ipktt* ce'cv° 1 ..tıfflâl su,e‘
âl
eTavuvaco^'”'1' g
Siı ampu"er
ışığa
TUNGSRAM
s^a
Toplantı
Ankara Öğretmenleri Yardımlaşma Demeği Genel Kurul toplantısı 21 Ocak 1950 Cumartesi günü saat 15 de Dil, Tarih ve Coğrafya Fakül tesi Hamit Dershanesinde, çoğunluk sağlananfadığı takdirde 28 Ocak 1950 Cumartesi günü saat 15 de aynı yerde yapılacaktır. Sayın üyelerin teşrifleri rica olunur.
Yönetim Kurulu
Berberler Derneğinin Toplantısı
Demeğimizin yıllık Genel Kurul toplantısı 22 Ocak 1950 Pazar günü saat 14 de Halkevi salonunda yapılacağından bilumum berber esnafının hazır bulunması meslek adına rica olunur.
Gündem:
1 — Kongrenin açılması ve kongreye başkan, başkanvekili ve iki kâtip seçilmesi,
2 — Yönetim Kurulu ve denetçi raporlarının okunarak ibrası.
3 — İlgili memur tarafınan gelir vergisi, esnaf ve kalfa vergilerine dair konuşma,
4 — Yönetim kuruluna yedi asil, yedi yedek; denetçilere üç asil, üç yedek; haysiyet divanına beş asil beş yedek; dernekler birliğine yedi asil üye seçilmesine,
5 — Üyelerin teklif ve dilekleri.
(H3)
GELİR VERGİSİ Mükelleflerine
Gelir Vergisi tatbikatı yılbaşından itibaren başlamıştır.
Müessesemiz her iş yerinin kanuni defterlerini tutmakta ve vergi ile alâkalı bütün işlerini tam ehliyet ve ketumiyetle ve en uygun şartlarla yapmaktadır.
Motörlü Taşıt ve Garaj işçileri Sendikası Yönetim Kurulundan
Tüzüğümüzün 21 inci maddesi gereğince 22/1/1950 Pazar günü saat 10 da Halkevi salonunda olağanüstü Genel Kurul toplantısı yapılacaktır.
Sayın üyelerimizin teşrifleri rica olunur.
Yönetim Kurulu Başkanı Şerif Kayral Gündem:
1 — Açılış,
2 — Yönetim Kurulunun raporunun okunması,
3 — Dilekler,
4 — Yönetim Kurulu seçimi,
5 — Haysiyet Divanı ve Denetçiler seçimi. (121)
Veremlilere yardım balosu Hasılâtı 50 yataklı Verem Hastanesi yararınadır. 4 Şubat 1950 Cumartesi, Ankara Palas Salonlarında, Pavyon müziğinin iştirakiyle.
(Pavyon da balo için tutulmuştur).
Ankara Veremle Savaş Derneği Davetiyeler:
Ankara Palas ■ Şark Kundura Pazarı - Sakarya - Yenişehir - Çankaya eczanelerinde.
Otomobil ve moötr devrimizin ifadesidir
DIŞ TABİBİ
HALİD SUNGUR Çankırıdakl muayenehanesini Anafartalar Vakıf İş Hanı kat L No. İli o uakletmlştlr.
(1B79).
Onu öğrenmek için yeni fırsattan faydalanınız ANKARA ŞOFÖR OKULUNDA Yeni devre kayıtlarına başlanmıştır. Ismetpaşa Cad. No. 4 — Tel: 21649 Her gün saat 14 - 18 arası müracaat edilmesi (111)
Acele Satılıktır
Yolculuk dolayısiyle Atıfbey mahallesinde 461 No. lu Kıraathane satılıktır. îçindekine müracaat (110)
DİKKAT
İşinizi işçiden almak istiyorsanız işte size pahalılıkla mücadele eden GAYRET Terzievi
Radyodaki parazit kalkınca ses nasıl net gelirse. Aradan patron kalkınca da
Dikiş ücreti böyle düşer: Birinci sınıf malzeme ile Batldres: 35 Subay sivil palto, pardesü 45 liraya Gayret Terzievi İZZET KÖROĞLU Telefon : 16041 Anafartalar Cad. Evkaf lşhanı Kat 4 No. 410 (97)
4/1/950 Çarşamba günü MiHet Partisi kurucularından Osman Bölük-başı ve arkadaşları, Afyon MiUetve-killerinden Şahin Lâçin, Haşan Din-çer'in iştirakiyle Kaman’da tertip e-dilen mitingde bermutat Demokrat Partiye ve Celâl Bayara hücum etmişlerdir. Hatiplerin yersiz ve uluorta savrulan çirkin sözleri, Demok rat Kaman halkı arasında asabiyet uyandırmış, tarafsız vatandaşlar ü-zerinde de pek kötü bir tesir hasıl etmiştir. Demokratlar, hatiplere lâ-zımgelen mukabeleyi yapmışlar, fakat bu mukabeleye büsbütün sinirlenen Millet Partililer bu sefer daha
da işi azıtmak istemişlerse de, halk,
kendilerini susturmak ve
kürsüden
indirmek suretiyle küfür etmelerinin devamına mâni olmuşlar, bu suretle lâyık oldukları cevabı kendi-
lerine vermişlerdir.
Millet partisinin bumitinginden sonra Kamanlılar akın akın-Demok-
rat Partiye girmeğe başlamışlar ve bir günde 500 kişi kaydedilmiştir.
CUMHURBAŞKANLIĞI FİLARMONİK ORKESTRASI
8. HALK KONSERİ
21 Ocak 1950 Cumartesi saat 15 de
Şef: Dr. II. Hörner
1—Eugen d’Albert (1864 - 1932) Tieflan Operasından senfonik prelüd
2 — Edouard Lalo (1823 - 1892)
Viyolonsel Konçertosu Re minör
a) Lento, Allegro maestoso
b) întermezzo Andantino con moto, AUegro Presto
c) Andante, AJlegri vivace Çalan: Mühiddin SADAK
10 dakika ara
3 —H. Berlioz (1809 - 1869)
Senfoni Fantastik op. 14
a) Reveries - Passions
b) Ur Bal
c) Scâne aux champs ç) Marche au supplice
d) Songe d'une nuit du salbat (Raunde du salbat).
Halk Partisinden istifalar
Kaman tüccarlarından Ramazan Çelik, Ortamahalle ihtiyar heyetinden Tevfik Şahin, Yusuf Ziya Pir, Mehmet Şahin ve yine tüccardan Şevket Sağlık, C. H. P. den-istifa ederek D. P. ye geçmişlerdir.
Kaman ın içinde 5 mahallede de Demokrat Parti ocağı açılmıştır.
D. P. Çankaya İlçe Kongresi
D. P. Çankaya İlçesi Başkanlığından:
İlçemiz senelik kongresi, 28/1/1950 Cumartesi günü saat 14 de ilçe merkezinde yapılacağından delege ark ■ dağların belirli gün ve saatte gtıl-
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRODA
Bu akşam saat 20 de
İki Opera birden
P. Mascagni’nin Köylü Namusu (Cavalleria Rusticana) Opera 1 perde R, Leoncavallo’nun Palyaço (PagHacci) Opera 2 perde (Öğretmen ve Öğrencilere-
21 Ocak 1950 Cumartesi 15 de Cumhurbaşkanlığı F. Orkestrası 8. HALK KONSERİ
KÜÇÜK TİYATRODA Bu akşam saat 20 de ANTİGONE
Soapin'in Dolapları (Ucuz Halk Gecesi)
22 Ocak Pazar günü saat 11 de Çocuk Tiyatrosu YILDIZ ECE
Masal 6 Tablo (Velilerle Çocuklara) Büyük Tiyatro Tel: 10370-40 Küçük Tiyatro Tel: 11169
Matematik
Fransızca
Fizik Dersleri
Zafer Gazetesine müracaat
Tel: 15315
Türk Kütüphaneciler Derneği kuruldu
Merkezi Ankarada olmak üzere. Türk Kütüphaneciler Derneği kurul muştur. Demeğin gayesi Türkiyedc modern kütüphaneyi geHştirmck, kütüphaneciliği bir meslek olarak tanıtmak ve kütüphaneciler arasında yardımlaşmayı temin etmektir. Dernek üyeleri ilk toplantısını yapmış; idare heyetine: Şahap Nazmi Coşkunlar, Adnan Ötügen, İkbal Ak-bal, Ruşen Alaylıoğlu, Haşan Taner, Neriman Genç, Zekeriya Erdal, Ü-mit Coşkunlar seçilmişlerdir. Dernek bazı vilâyetlerde şubeler açmak için faaliyete geçmiştir.
BUZDAN AYAĞI KAYDI
Atıfbey mahaHesinden Saniye Çengi adında bir kadın Çankırı caddesinde giderken buzdan ayağı kaymış ve düşerek kolu kırılmıştır.
Hastaneye kaldırılan kadın tedavi altına alınmıştır.
ANKARA ELEKTRİK ŞUBELERİ GENİŞLETİLİYOR
Şehrimiz elektrik şebekesini genişletmek kararını vermiş bulunan elektrik, havagazı ve otobüs işlet mesi hazırlıklara girişmiş ve elek trik şebeke tesisatına ait keşifler tamamlanmak üzere harekete geçilmiştir.
Bu arada, Yeni Mahalle, küçük Esat, Kalaba, Gümüşdere, Varlık. Gülveren, Çinçin Bağları, Yeni Hayat, Altındağ, Atıfbey, Yenidoğan. Aktaş, Mamak, Saymakadın. Bal kehıiz Bağlan, Cebeci, Seyran Bağ lan. Aktepe, İncesu. Öncebeci Dik men ve Seyran Bağları semtinde i kamet eden yurttaşlardan dükkânlarına veya evlerine elektrik almak istiyenlerin bir mektupla 1 Şubata kadar müracaatta bulunmaları ier bettiğ.i ilgililere bildirilmiştir.
Geçen sene tesisat bildirimi ver-mş olanların ikinci defa müracaat larına lüzum olmıyacaktır.
Comments (0)