HER YERDE
SALI
KURUŞ
^J939)
Birinci yı) — No.357
— III —
filerin Nutku
İrana Giden Filomuz
Yazan: Hüaeyin Cahid YALÇIN
Hhurreisinin mesajına cevap itler nutkunu Amerika Cüm-olrnak üzere İrat etti. Onun bütün devletler arasında umumî bir anlaşma temini hususunda teklif ettiği müzakereyi reddediyor. Fakat böyle bir teklifi reddetmesine saik olan sebeplerin doğruluğu ve hakka iktiranı hususunda kimseye bir kanaat telkin edememiştir.
Hftlerin açıktan açığa müdafaası kabil, bildiğimiz hak ve adalet mefhumlarile telifi mümkün talepleri olsaydı, daha açıkçası hiç bir milletin toprağına göz dikmemiş olsaydı, böyle bir teklifi memnuniyetle kabul etmesi tabiî idi.
Hitler, silâhsızlanmak hususunda bir çok teşebbüslerde bulunduğunu, buna ehemmiyet verilmediğini, artık bundan sonra hiç bir konferansa silâhsız iştirak etmiyeceği-ni söylüyor ki eğer bu cümle telgraf ajansları tarafından mana çıkmıya-cak derecede ihtisar edilmemişse birbirine hiç uymıyan mantıksız sözlerden terekküp etmiş sayılır.
Hitleri umumî bir görüşmeye davet eden Roosevelt, Almanyanm daha evvel silâhlarını bırakmasını şart koşmamıştır. Almanya yine silâhlanma teşebbüsünde devam etmekle Leraber bir dünya konferansına da iştirak edebilirdi.
Almanyanm tecavüz ve istilâ ®-melleri beslediğini ve bunu açıktan açığa itiraf edemiyerek kapak ve manah sözlerle örtmeğe çahştığını en iyi isbat eden delilleri Ingüizlerle deniz anlaşmasını feshederken İleri sürdüğü mütaleada buluyoruz.
Bu mütalea ve izahattan anlaşılıyor ki Almanlar Ingilizle dost geçinmek istemişler, hüsnüniyetlerini isbat için bir deniz anlaşması yaparak Ingiltereye kuşkulanmak sebebi bırakmamışlar. Fakat Ingilizler Almanların her teşebbüsünde karşısına çıkmışlar, ingilterenin hayatî menfaatleri tehdit edilmiyen noktalarda bile Alman inkişafma mani o-larak onlara bir sed çekmeğe kalkmışlar.
Bunun açıkça manası şudur: Almanlar Ingilizlere teminat verdikten sonra başka taraflarda istedikleri kadar genişlemek imkânı bulacaklarını ümit ediyorlarmış. Almanya filân memleketi zaptedecek; burada îngilterenin hayatî bir menfaati olmayınca Ingiltere itiraz etmi-yecek. Demek ki Alman - İngiliz anlaşması dünyayı paylaşmak değilse de bir çok küçük memleketler zararına Alman istilâsını ve inbisatını temin etmek için bir vasıta hizmeti ni görecekti, işte Hitlerin yarı kapalı sözleri altında açıkça okunan mana budur.
Evimizde oturduğumuz zaman komşumuzun bahçesine bir kaç kişi girip orasını yağma etseler, biz elimizden gelen yardımı ifaya koşarız. Bizim bahçemize girmediler ya, diye lâkayt oturmayız. Sokakta birisini dövseler, öldürseler elimizden gelen yardıma kendimizi mecbur biliriz. Bu bir ahlâk vazifesi olduğu kadar şahsî bir menfaat mülâhazasına da istinat eder. Çünkü bu gün başkasına olan bir tecavüz, yarın benim başıma da gelebilir, binaenaleyh, ortada bir hak mefhumu bulunmalı, tecavüze karşı bir otorite yükselmelidir. Sosyeteler böyle mü-lâhazala» üzerine teessüs edebilmiştir. Milletlerarası münasebetlerde
HUmtİb Cahid YALÇIN (Sonu 3 üncü sayfada)
Polonya Sulhten
Kesti
Millî Parti Harbin İçtinabı İmkânsız Olduğuna Ve Muharebe İçin Hazırlanmağa Karar Verdi İngiliz Kabinesi Bugün Mühim Bir İçtima Yapacak. Londra lehlere itidal Ve Müzakere İle Anlaşma Teklif Ediyor
Varşova, 1 (A.A.) — Millî Parti şeflerinin toplantısında söz alan Kvvalski şu beyanatta bulunmuştur:

ABONE ŞARTLARI Tflrldyg Ecntbl
»00 K*. S«»eUğf 1400 K». 800 Ka Ş aylığı 1200 K». 260 K). I aylığı «00 K».
»0 Kr. I aylığı 800 Kr. tlhadına (irmamiy ra için 20, 14, 7.8 4 Ura
Bir Kaza Geçirdi
Mecburî
Tayyarecimiz Şehid Oldu. Hâdise İranda Teessürle Karşılandı
Bir iniş Esnasında iki
Tahran, 30 (A.A.) — Anadolu ajansının hususî muhabiri bildiriyor:
29 Niaan sabahı memlekete dönmek üzere Tahrandan hareket etmiş olan tayyare filomuz saat 10,30 raddelerinde Tibriz üstünde şiddetli bir sis tabakasiyle ihata e-
dilmiş ve şimdiye kadar gelen malûmata nazaran tayyarelerimizden bir kısmı Tebrize bir kısmı Miskin köyü civarına ve biri de avdet e-derek Tahrana inmeğe mecbur kalmışlardır. Filo içerisinden yalnız bir tayyarenin bütün müşkülâta (Sonu 3 üncü savfnda)
Bulgar Talepleri Ve İngiltere
Çemberlayn Avam Kamarasında bir suale cevaben; Bu meselenin alâkadar milLtler arasında müzakere ile halli lâzım geldiğini söyledi
ler arasında müzakere yolile halledilmesi lâzımgeleceğini söylemiştir. Bu memleketlerden birinin daha şimdiden îngilterenin tavassutuna müracaat etmip etmiyeceği sualine karşı da Chemberlain istizahçıdan bu suali tahrirî yapmasını rica etmiştir.
Londra, 1 (A.A.) — Bugün Avam Kamarasında, İngilterenin Balkanları her türlü taarruza karşı himayeye ve Bulgaristanın istediği Dob-ruca ile Ege denizinde bir mahreç meselesile meşgul olup olmıyacağı sualine cevap veren Chemberlain bu meselelerin alâkadar memleket-
(Nevyork)ta Muhteşem Bir Kuşat Merasimi
Hitlerle Çemberlayn'm ö«) chzgudendelci telâkilerinden bir hatıra
Harpten içtinap imkânsızdır. Zi-1 mekle kalmamakta, ayni zamanda ra Almanya yalnız orta Avrupa 11e elçika, Hollanda, İskandinavya ve doğu Avrupasının kontrolünü iste-
(Sonu 3 üncü sayfamızda)
Sergideki Türk Pavyonunun Açılışı Çok Müheyyiç Ve Şerefli Oldu
10 Yıllık Neşriyat Ser gisi Dün Törenle Açıldı
Maarif Vekili, Nutkunda, Ebedî Şefimizle Millî Şefin Büyük Hizmetlerini Şükranla Andı
Ankara, 1 (A.A.) — Maarif Vekâleti tarafından hazırlanan on yıllık neşriyat sergisi bugün açılmıştır.
Açılış merasiminde başvekil Refik Saydam ile Parti Genel Sekreteri Fikri Tüzel, mebuslar, vekâletler ileri gelenleri, sefirler ve sefaretler erkânı Neşriyat Kongresine iştirak
etmek üzere buraya gelmiş bulunan delegeler, matbua mtümessilleri hazır bulunmuşlardır.
Maarif Vekili Haşan Âlî Yücel söyediği bir nutukla yeni Türk harflerinin kabulünden beri geçen on yıllık kültür hareketlerinin kısa bir (Sonu 3 üncü sayfada)

f
Bahar Bayramı Dün Nasıl Geçti?
General Veygandın Yaverinin gazetemize beyanatı
Ankara, 1 (Ankarada bulunan gazetemizin sahibi bildiriyor ) — İran Veliahdinin düğün şenliklerinde Fransayı temsil etmiş olan heyet reisi general Veygand, beraberinde mihmandarı Genel Kurmay İstihbarat Dairesi Reisi Albay Baha olduğu halde bu sabah Toros ekspresile (Sonu 3 üncü sayfada)
Prens Naib Dûn Ankaraya Geldi
Galatasaray Feneri 4-1 Mağlûp Etti [Yazısı ve dünkü Eskrim müsabakaları 5 nci sayfamızda]
(Yazısı a ünuü sayfamızda)
Şefimize yaverlik yapacak Erdün Prensi merasimle karşılandı
Ankara, 1 (A.A.) — Maverayi Erdün Emiri Abdullah Hazretlerinin ikinci oğlu Prens Naib bu sabahki Toros ekspresile Ankara’ya gelmiş veîstasyonda muhafız kıatatı Ko-(Snnu ? rn-i —vf’t’ntzda
i Mayıs MUnas^botile
Moskovada Büyük Bir Geçit Resmi Yapıldı Voroşllof nutkunda; “Kızıl ordu harbe karşı bir kuvvettir,, dedi (Yazısı 3 üncü sayfamızda)
Nevyork sergisinde Türk pavyonunun bir görünüşü
Nevyork, 1 (A.A.) — Sergi Roo-1 diği ve seçtiği noktalardan biri ser-s ıvelt’in nutkuyle açılınca sel hallideki milyonlarca insanın beğen-
gimiz oldu. En son başlıyan Türk
(Sonu 3 üncü sayfada)
HER SABAH
Neşriyat Sergi Ve Kongresi
Dün Ankarada 10 yıllık neşriyat sergisi açıldı. Bıınuıı muhassalası | son 10 sene içinde Cümlıuriyet kültürünün yarattığı semeredir ki sadece onu teşkil eden eserlerin bir araya getirilmesi bile iftihara değer bir teşebbüstür. Bir millet ilminin o millet seviyesine miyar olduğunu düşünürsek neşriyat sergisinin bize kendi kendimizi isbat ettiğini görerek derinden sevinmemiz icap eder.
Neşriyat kongresi de bugün toplanıyor. Güzide Başvekilimizin nut-kile şeref kazanmak oîaıı bu içti-
mada ise hem millî kültürün ve matbuat verimlerinin bir muhasebesi yapılacak, hem de irfanuııızııı tam bir veçhesi kurulacaktır. Matbuat işlerinin tanziminden başka eski e-serlerimizin kazanılması, dilin temeli ve çerçevesi olan lügatler meydana getirilmesi muhakkak yeni ve çok hayırlı bir inkılâbın programıdır.
Bu teşebbüslerin yarınki güzel neticelerini tahayyül ve tasavvurla daha şimdiden mes’uduz.
A. CEMALEDDİN SARAÇOĞLU
Sayfa. «
YKNİ8ABAH
2’MAYIS 1939
fTA FA MfHMfDİN MU HATIRA „ İTİRAFLARI ,
Tefrik. No 78
Yazan ı M- SIFIR
Hepimizin keyfi kaçmış Ve Somurtmuştuk
BelediyeT emizlik işleri Takviye Olunuyor
Bukadar Beklediğimiz Halde Hâlâ Işıktan Bir Eser Görünmüyordu
ğa uğraşıyordu. Böylece güle söyli-ye akşamı etmiştik. Bu yatak yerinin mevkiini gündüzden marka ettiğimiz için, bulunduğumuz yerde sinmiş, gözlerimizi o istikamete dikmiştik. Yakacakları ateşin ışığını bekliyorduk.
Bu bekleme çok sürmüş ve çok ta sıkıntı çekmiştik. Gece yarısı yak laştığı halde ne bir ışık görmüş, ne de bir ses işitmiştik. Mipavrili İbrahim yine solmuş ve somurtmuştu. Yalnız o mu ya?.. Hepimizin keyfi kaçmış, üzüntü içinde hırslı hırslı birbirimize bakışmağa, kötü kötü solumağa başlamıştık. Nihayet dayanamamış, Mipavrili ile Kadri çavuşu o tarafa yollamıştık.
Yarım saat bile geçmemişti aradan, dönmüşlerdi. İbrahim, tahmininin doğru çıktığını gören bir insan gururile, biraz evvel kendisile alay etmek istiyen Hoca Bekire bakıp ba kıp gülüyor, Kadri çavuş ta telâşlı bir tavırla söylüyordu:
— Vay kancık enikleri. Tevekkeli değil, akşamdanberi ışık göremedik. Kömür yaktıkları çukurun üzerini her halde teneke parçalarile kapanmış olacaklar. Hepsinin kaç ki şi olduklarını pek sayamadık doğrusu. Yatanlardan başka, ateşin karşısında üç kişi yüz yüze muhabbet kaynatıyorlar. Arkalarında da başı bozuk elbisesi var.
Diyor, haberin alt kısmını da Mipavrili tekmilliyordu:
— Evet, evet Kara Mehmet, asker değil bunla. Yüzlerini değil amma, ateş üzerindeki kapağın kenarlarından sızan ışık ayaklarına vurmuştu da iyice gördüm, üçü de çarıklı.
Diyor ve ellerini uğuşturarak soruyordu:
— Ne yapacağız?.. Şöyle bir usturuplu hareket edelim de, hiç olmazsa şuncağızları gönderelim âhi-rete.
Hemen Mipavrili ile başbaşa vermiştik. Güzel bir taarruz plânı kur-muş, dönüş yolunu kararlaştırmış-tık.
_ Yirmi beş dakika sonra, düşman sığınağının tepesinde idik. Karadeniz, kirli ve esmer kumlu bir çöl gibi, önümüze dümdüz serilmişti. U-fukta, projektörleri İle ilerilerini gözliyen üç bacalı bir düşman gemisi görünüyor ve fakat, duruyor gibi gayet yavaş yürüyordu. Hava bulutlu ve karanlık, hele batı tarafı «ok bulanıktı. Hafif bir rüzgâr esi-yor, yaprakları hışırdatıyor, denizin sahile yakın bir kısmını kmştırıyor-
Sabaha karşı Irvaya yaklaşmış, arabacıların gönüllerini hoş ederek ayrılmıştık. Tabin gündüz hiçbir şey yapamazdık İlk işimiz geceyi beklemek için münasip bir yer bulmak olmuştu. Irva - Fener yolu üzerinde ve yoldan geçenleri gözliyebilecek bir yere çekilmiştik. Gözcülük nöbeti Hoca Bekirde idi. Fakat Hemşinli Nuri, onun gözcülüğüne itiraz etmişti ve yarı ciddî bir tavırla:
— Kuzum Kara Mehmet, demişti. Gitmesin şu yobaz gözcülüğe. Geçen seferki gibi, hemşehrimdir diye, bizi yine düztabanın birile karşılaştırmasından, işimizin yine ters gitmesinden korkulur. Onun yerine ben gönüllü çıkarım.
Bu söz, bizi çok ve fakat Hoca Bekiri daha çok güldürmiiştü. Ellerini kaldırmış, gözlerini göğe dikmiş ve:
— Ülen Nuri. Dilerim yaradan-dan seni düztaban ile değil, şeytanla karşılaştırsın. Şu söylediği lâfa bak hele. Elin fıkarası bize kaçın mı dedi ki? Hem, medrese çömezlerini hor göriîp te dil uzatma onlara. Zaten, o gece bizim kaçacağımızı Allah onun kalbine malûm etmişti. Hatırlar mısınız?. Hepimizi süzmüş süzmüş, fakat hiz birimizi gözü tutmamış ve bizim o işi becerebileceğimize de aklı yatmamıştı adamca* zın.
Koca günü de, Hoca Bekirin hikâyelerini, Kadri çavuşun koşma ve manilerini dinleme'kle geçirmiştik. Bizim Mipavrili de silâhlarını bırakmış ve bir yolcu vaziyetinde etrafı dolaşıp kollanîâğa gitmişti. Üç defa tekrar ettiği gezintilerden hep asık suratla dönmüş, ne dersiniz, hırsından Hiç birimizle görüşmemişti. Dördüncüsüne de homurdana ho-murdana gitmişti. Fakat, bir saat bile geçmeden koşa koşa ve kan ter içinde dönmüş, sevinçli bir eda ile:
— Müjde Kara Mehmet, kopillerin yatak yerini buldum, demişti. Hemen bir çeyrek saat solumuzda. Hem akşama dönecekler de.
Hoca Bekir, uzandığı yerden başını kaldırmıştı. Gözlerini uğııştura-rak: —
— Atma Mipavrili, demişti. Etrafta cam yok, başımızı kırarsın. Kimden öğrendin akşama döneceklerini?..
İbrahim de neşelenmişti. Artık yüzü gibi dili de tatlılaşmıştı ve şakaya başlamıştı:
— Ülen hoca, demişti. Biz sizin gibi mektep, medrese görmedik amma, ne de olsa, ârif adamlarız. O-cak yerlerinde klil ile örtülmüş ateş buldum, tu bir. Yapraklar arasında saldı küçük bir binlikte yandan fazla rakı gördüm. Bu da etti iki. Sonra, bir kenarda yarım kalıp sabun ile bir yığın kömür gözüme ilişti, etti üç. Ve daha sonra da, yine oracıkta gövdesi oyulmuş bir meşenin kovuğunda, gazete kâğıtlarile sarili bir but koyun sövüşü buldum, bu da etti dört... En sonra da...
Hoca Bekir, gözlerini açarak yerinden fırlamıştı. Telâşlı bir tavırla :
— Ne dedin, ne dedin. Bir but koyun sövüşü mü t. Desene ki he-rifçi oğulları can besliyor, zevk sürüyor bu canım yerlerde. Haydi Mipavrili. Düş önüme bakayım. Alimallah yedirmem sövüşü onlara.
— Git te kendin bul.
Hoca Bekir, Mipavrilinin yanına sokulmuş, yanağını okşuyor ve:
— Gitmesine giderim amma ağa beyciğim, benim burnum seninki gibi koku almaz ki. Hak nazardan saklasın ve arttımın. Soyunda her halde bir cinslik var.
Gibi sözlerle îbrahiıni kızdırma-
İstanbul çöplerinden İstifade olunamıyacağı anlaşıldı
İstanbul belediyesi temizlik işleri müdürlüğü bu sene yeniden teşkilâtlandırılarak şehrin temizlik işlerini daha iyi bir şekilde başarması temin olunacaktır.
Temizlik işleri bütçesine bu sene fazla olaYak 136 bin lira verildiğini yazmıştık. Bu para ile her şeyden evvel şehre nazaran gayri kâfi olan temizlik amelesi kadrosu takviye o-lunacak, terhizllk amelesinin maaşlarına beş lira zam yapılacaktır. Çöp arabalarının ve kamyonlarının miktarı da çoğaltılacaktır.
Ayrıca çöp kamyonları ve su arazözleri de sipariş olunacaktır.
İstanbul belediyesi tarafından ya pılan tetkikler neticesinde İstanbul çöplerinden yeni maddeler vücude getirilerek Avrupada olduğu gibi istifade etmek imkânı olmadığı anlaşılmıştır.
Bu yüzden çöpler eskiden olduğu gibi denize dökülecektir.
Yalnız çöplerin deniz- (öküldük-ten sonra akıntı ve rüzgâr gibi â-millerle tekrar sahile gelememeleri için mümkün olduğu kadar uzaklara dökülmesi kararlaştırılmıştır.
Y alova
Halkın Rakabetlnl arttırmak İçin yeni tedbirler alınıyor
Çok modern bir kaplıca şehri halini alan Yalovaya bu sene rağbeti arttırmak maksadile Denizbank köprüden ve Adalardan Yalovaya gi decek vapurların seyahat ücretlerin de çok esaslı tenzilât yapmış ve bu tenzilâtın tatbikine dün sabahtan i-tibaren başlanmıştır.
Yapılan tenzilât birinci ve ikinci mevkilerde 10 kuruştur. Yeni tarifeye göre birinci mevki bilet için yalnız gitme 30, gidip gelme bilet için de 60 kuruş tesbit olunmuştur.
İkinci mevki biletler yalnız gitme 20, gidip gelme 40 kuruştur. A-dalardan Yalovaya gidecekler için de yeni tarifedeki fiyatlar birinci mevki gitme 20, gidip gelme 40, î-kinci mevki gitme 12,5, gidip gelme 25 kuruştur.
Denizbank bundan başka Yalovaya biri sabah, diğeri akşam olmak üzere günde iki vapur tahrikine karar vermiştir. Yalovadan da şehrimize sabah ve akşam olmak üzere .günde iki vapur gelecektir.
Yalova kazasının Istanbuldau ayrılarak Bursa vilâyetine bağlandığını ve Yalova kaplıcalarının da De nizbanktan alınarak Sıhhat ve İçtimaî Muvenet Vekâletine bağlandığını yazmıştık.
Haber aldığımıza göre Sıhhat Vekâleti Yalovadaki kaplıcaları tamamen müstakil bir müdürlük halinde idare edecektir. Yeni teşkilâtın kadrosunun hazırlanmasına Vekâlette devam oTunmakfâdir. Yakında kadro ikmal edilecektir.
BELEDİYEDE j
Yolların inşaatına baş’andı
Dünden itibaren hazırlanan programa dahil yolların inşasına1 başlanmıştır. Bu arada Ankara caddesinin de kalan kısmının inşasına başlanmıştır. Şimdi Ankara caddesinden parkeler sökülmektedir. Sökülen parke taşlar ikinci ve üçüncü derecedeki yolların inşasında kullanılacaktır.
Ankara caddesinin asfaltı müteahhitle yapılan anlaşmaya nazaran başladığından altı ay sonra bitirilmesi lâzımdır. Maamafih öğrendi ğimize göre caddenin bir an evvel tamamlanmasını istiyen vali ve belediye reisi müteahhitle yeniden anlaşarak müddeti 3,5 aya indirmiş-
Deniz sahilinin tahminen on metre yakınında bulunan düşmanın bu küçük karargâhından™ ay şeklin-de çevirmişUk. MjpavrHi lle Akas. kah Kâmil ellerinde bombalarfTe sek sizce ilerliyorlardı, üç dakika sonra ikisinin de ellerinin havalandığını ve bombaların savunulduğunu görmüş-
Müthiş bir patlama olmuş, bulunduğumuz yerler bile sarsılmıştı Ne yazık ki, bombalardan biri ateş «lmamıştı. P.Uıyan uk bombama hırçm zesı, havayı yırtar gibi, koyun karşılıklı sırtlan arasında bo-ğuk akisler yaparken, palikaryaların bir kısmı selâmeti denize atılmakta bulmuşlardı. Bağırarak suyun içinde açıktan a?ığa koşuyorlar, dı. Bize karşı yalnız bir tüfek çevrilmiş gerçekten beğendiğim bir süratle ateşe geçmişti. Fakat, biz onu ne aramağa, ne de ateşimiz al-tmda susturmağa lüzum bile görme-mıştik.
(Devamı var)
Okuyucularımız Diyor M ı
Evkafın nazarıdikkatine
Cami helâsından para alınır mı ?
Dün matbaamıza gelen harp malûllerinden Nuri Ertürk şunları söyledi:
«— Dün sabah Marpuççular camii helasına girdim. Dışarıya çıkacağım esnada kapıda duran bir çocuk benden para istedi. Halbuki ben malûl olduğum için helâda su kullanamam. Bu yüzden su almamıştım. Eline sadaka olur niye-tile bir kuruş sıkıştırdım. Fakat o bunu az görmüş olacak ki, yakama yapıştı ve yüz para vereceksin, dedi. Yanımda bozukluk yoktu. "Bu yüzden fena vaziyette kaldım. O kadar yüzsüzlük etti ve üzerime saldırdı ki, para bozdurup vermiye mecbur oldum. Cami helâlannda herkesin karşılaşması muhtemel o-lan bu çirkin vaziyet karşısında a-lâkadarlann nazarı dikkatini cel-betmenizi rica ediyorum.
YENİ SABAH — Kariimizin sözlerine bir noktayı ilâve ile Evkaf İdaresinin nazarı dikkatini celbe-deriz. Acaba camilerde helâların kapısına dikilerek para istiyen bu kimselerle Evkaf idaresinin bir konturatı mı vardır (!). Her halde yoktur. Şu halde idare bu şekilde herkesi rahatsız edenlerle mücadele etmek mecburiyetindedir.
Aşk Rekabetinin dogurduğucinayet
Ümitsiz âşık; rakibini evine davet edip bıçakladı
Demirci Agop isminde bir adam, dün terzi Agop isminde bir adaşını aşk rekabeti yüzünden yaralamıştır.
Halpohi isminde bir kızla alâkadar olan demirci Agop sevgilisini ailesinden istemişse de kendisine cevabı red verilmiştir.
Aradan bir müddet geçtikten sonra da, genç kız, terzi Agopla evlenmiştir.
Buna fevkalâde kızan demirci A gop, sevgilisini elinden alan terzi Agobu dün evine davet etmiş ve o-rada yaralamıştır. Agop yakalanmıştır.
Telefon
Yeni talimatnameye göre 6 aylık abone de kabul edilecek
Yeni çıkarılan telefon talimatnamesine nazaran İstanbul telefon şebekesi bundan sonra 6 aylık abone-man da kabul edecektir. Ayrıca altı aylık aboneler seneliğe bilâhare tahvil olunabilecektir. Bundan başka senelik aboneler de altı aylığa tahvil olunabilecektir.
TAKVİM
2 Mayıs 1939 Sah
Hlcrl:12 Rebîûlevvel İJM »»ÜI9NİSAN 1355
Kaaas: 176
Vlâdeti Peygamberi
D.*« »ati 456
ÖfU ■ 12,11 — tkladi : 16,03 Ak,a»ı 19,06 — Yatan 20,50 laaak :3,00
Son Siyasî Buhranların Yumurta PiyasasjnaTesirl
Yumurta fiatları düşüyor
İhracat mallarımızın başlıcala-rından olan yumurta piyasasında zaman zaman vukubulan buhranlar, yumurta fiyatlarının düşmesine sebep olmuştur.
Avrupanın karışık vaziyeti ve ihtiyatî bir tedbir olmak üzere bankaların dış ticaret kredisini tahdid etmeleri üzerine yumurta ihracatımız sarsılmıştır. Çünkü, yumurtalarımız, son senelerde münhasıran Almanya ve ltalyaya sevkediliyordu. Bankaların bu memleketlerle yapılan kredi muamelesini kesmesi üzerine, fiyatlar, birdenbire, sandık başında 4-5 lira düşmüştür. İstanbul piyasasında 22-23 liraya satılan bir sandık yumurta bu gün 17-17,5 liradan fazla tutmuyor. Ellerinde yük sek maliyetli yumurta bulunan yumurta tüccarları, bu yüzden mühim zararlara uğramışlardır.
Düşkünlük başlıyah on beş gün kadar olmuştur. Siyasî vaziyet eski gerginliğini biraz kaybetmiş olmakla beraber, fiyatlarda henüz bir değişiklik yoktur. Bu malları alan memleketlerle kredi işlerimiz normal hale girerse, fiyatlarda biraz yükselme beklenebilir. Ve ihracat başlamazsa, en iyi mevsim olmasına rağmen, fiyatların daha çok düşmesi de muhtemeldir.
Mühim bir yumurta merkezi o-lan Bartından bildirildiğine göre şim diki halde yüzü 90-95 kuruş olmakla beraber, bu vaziyette dahi fiyatlar geçen sene bu aylardakine nisbetle yüksek sayılabilir: Geçen sene fiyatlar sandık başına 2-3 lira daha noksandı. Fakat, buna karşı, mahsul de geçen seneye nisbetle azdır. Bunda, kurak geçen senelerde, yenisizlik yüzünden elden çıkarılan tavukların çokluğu ve yenilerinin yerlerini dolduramamış olması her halde âmil olmuştur.
Tayyare Seferleri Bugün Başlıyor
Bayram dolayısıle dün yapılması lâzım gelen seferler bugüne tehir o undu
Gazeteler tarafından 1 mayısta başlıyacağı yazılan İstanbul - Ankara, İzmir - Ankara ve Adana - Ankara hava nakliyatı bir mayıs bayra mı münasebetile bir gün tehir olunmuştur. Hava seferleri bu sabahtan itibaren her üç mmtakada başlamak tadır. ,
Sabah saaF9,30 da Istanbuldan, 9,10 da İzmirden, 9,10 da Adanadan Ankaraya hareket eden tayyareler saat 11,30 dan itibaren Ankarada telâki edecekler ve ordan İzmir, A-dana ve Istanbula gelmek istiyen yolcular başka tayyarelere aktarma edilerek saat 16 da Istanbula, saat 15,05 te İzmire ve 14,45 te de Ada-naya hareket edeceklerdir.
İstanbul, İzmir ve Adana aktarma ile birbirlerine bağlanmış olacaklardır.
İstanbul - Ankara fiyatı yalnız gitme olarak 21 lira, gidip gelme 29,75 lira. Ankara - Adana yalnız gitme 30, gidip gelme 42,35 lira, Ankara - İzmir yalnız gitme 32, gidip gelme 45,15 liradır. Bu fiyatlara her yolcu için 1000 lira sigorta bedeli de dahildir.
Istanbuldan yolcuları Yeşilköye götürecek otobüs sabah saat 8,15 te Taksim meydanından ve 8,30 da da Karaköy postanesi önünden hareket edecektir. Tayyare yolcularından o-tobüste ücret almmıyacaktır. Bugün saat 9,30 da Ankaraya hareket edecek olan dört motörlü tayyarenin bütün yerleri tutulmuştur.
POLİTİKA
Diploma»! faaliyetleri
Alman Devlet Reisi Hitlerin cihan efkârı umumiyesinde muhtelif tefsirlere yol açan, harp veya sulh halinin yakın bir atide taayyün edeceği hakkındaki iddiaları fazlalaştıran nutkundan evvel başlıyan diplomasi faaliyetleri tevakkuf etmemiş, hâlâ devam etmekte bulunmuştur. Muhtelif hükümet merkezleri arasında cereyan eden bu konuşmalarda, Londra’nın mecburî askerlik hizmeti prensibini kabul etmesi, Alman-yanın yeni vaziyeti ve nihayet Polonya ve İngiltere ile anlaşma imkânlarının, bugünkü şerait tahtında, neticesizliğe mahkûm da olsa, mevcudiyeti, bu temaslarda yeni bir istikamet takibi için zarurî unsurları teşkil etmektedir.
Bugün în^ilterenin mecburî askerliği kabul keyfiyeti mihver siyasetini düşündürmemezlik edemez. Bu usul, müsbet ve menfi iki netice doğurabilir. Müsbet netice, mihver siyasetinde bir itidal âmili, menfi netice de, asabî bir aksülâmel tevlidi şeklinde tezahür edebilir. Bugünkü vaziyette her iki siyasî blo-kün biribirlerinin faaliyetini kırmak için sarfı mesai ettikleri müşahede edilmektedir. Ezcümle Berlin ve Roma son günlerde mühim diplomasi faaliyetlerinde bulunmuşlardı. Yugoslav nazırlarının İtalya’da ve bilâhare Berlinde mes’ul İtalyan ve Alman devlet adamlarile temasları, Macar nazırlarının da Berlin - Roma mihverile sıkı dostluğu dolayı-sile, Yugoslavya’nın mihver siyasetine iştirakinin kat’î olarak vuku-bulduğu ileri sürülmüştü. Halbuki hâdiselerin seyri ayrı bir istikamet arzetmektedir. Bugünkü akislerine bakılacak olursa, Yugoslav nazırla-r Venedik ve Berlinde Yugoslavya’yı mihver siyasetine tama-mile ithal etmemişlerdir. Ve nihayet Balkan Paktından da ayrılmak niyetinde olmadığını ilân etmişlerdir. Bununla beraber bunlar, variyetin haricî tezahürleridir. Buna rağmen Belgrad hükümetinin haricî siyesetinin alacağı veçhe bir istikbal meselesidir. Burada nazarda tutulacak nokta, Maçek ile Belgrad arasında vukua gelen anlaşma, Yugoslavya’nın dahilî insicamını takviye etmiş ve bunun da tesirinin haricî siyasette kendisini göstermiş olmasıdır.
Bu arada, Berlin ile Roma’nın uğraştığı meselelerden Yugoslav-Ma-car anlaşmasının da tahakkuku biraz uzaktır. Şimdiki halde mihver siyaseti, Macaristanı tatmin yolunda daha ziyade Slovakyayı Macarista-na ithal zımnında faaliyet sarfet-mektedir. Ayrıca, Rumanya Hariciye Nazırı M. Gafenco, memleketin mukadderatını tayin hususunda faaliyette bulunmaktadır. Bu münasebetle seyahate çıkan Rumen Hariciye nazın Berline uğradıktan sonra, Brüksel, Londra, Paris’te temaslarda bulunmuş, nihayet Roma’ya vararak Kont Ciano ile konuşmalara başlamıştır. Bu seyahat M. Ga-feneo’ya Rumanyanm haricî siyasetini kat’î olarak tesbite imkân verecektir.
Berlin, Rumanya Hariciye Nazırına, memleketin tamamiyeti mülkicesine riayet edileceği teminatını vermiştir. Fakat bunlar sözde kalabilir. Burada dikkat edilecek hakikat, Rumen - Alman anlaşmasının faaliyette arzedeceği neticeler ve siyasî vaziyetin alacağı yeni istikametlerdir.
Diğer taraftan Varşova ile Rumanya arasında garp demokrasilerinin Polonya ile Rumanyaya verdikleri teminatı tamamlıyacak olan Rumen - Polonya anlaşması yolundaki temaslar ilerlerken Bulgarista-nın da Balkanlarda realist bir siyasete iştiark ettirilmesi hususunda faaliyet sarfedilmektedir.
Avrupanın şark tarafındaki hudutlarında bugünlerde yeni hir siyasî faaliyet olmuş, Sâdabat paktı konseyi Tahranda toplanmıştır. Bu toplantıda Şark blokunu teşkil eden dört devletin beynelmilel hâdise-eer ve kendilerini alâkadar eden me selelerde tamamile mutabık bir görüşleri mevcut olmasının tesbiti e-hemmiyetle kayda şayan bir vakıadır.
Dr. Rejad SAGAY
SUSX
Sarfa t 9
2 MAYI3 1939
YENİ3ABAH
SON HABERLER
Polonya Sıılhtar
Ümidi Kesti
(Baş tarafı 1 inci sayfada) ı şimalî îtatya (Triyeste) üzerinde de emeller beslemektedir.
Hatip, Hitter’ln banktan bahse- ■ derken bir taarruz hazırlamak için kazanmak istediğini bildirmiş, Po-lonyanm istiklâlini kazanması için Çekoslovakya ve Mamel’i geri atması için de Litvanyaya yardım etmesi lâzungeldiğini ilâve etmiş ve Polon yanın İngiltere, Fransa ve Ru manya île ittifakını büyük bir memnuniyetle karşıladıktan sonra Sov-. yetler Birliği ve Lftvanya ile olan ittifakın genişletilmesi lehinde bu-ltın muştur
' inguGz kabinesinin bu günkü İçtimai
Londra, 1 (A. A.) — Emin bir menbadan bildirildiğine göre İngiliz kabinesi yarın toplanarak Filistin meselesini, askerî mükellefiyetin tat biki için ittihaz edilecek teûnirleri, Hitler’in nutkunun neticelerini ve bir tecavüz tehdidi altında kalması muhtemel olan devletlerden müteşekkil emniyet sistemini takviye etmeğe matuf beynelmilel müzakerelerin vaziyetini tetkik edecektir.
Taarruza karşı müdafaa cephesi
Londra, 1 (A. A.) — Matbuat muhtemel bir taarruza karşı müşterek cephe tesisi hak kındaki müzakerelerle meşgul dnüakta berdevam dır.
Times gazetesi, müzakerelerin a-ğır, fakat memnuniyeti mucıb bir tarzda ilerlemekte olduğunu yazıyor.
Daily Teiegraph, Moskovadaki İngiliz Büyük Elçisine bu hafta kati talimat verileceğini zannediyor.
Bu gazeteye göre, Sovyetler üç taraflı bir İngiliz - Fransız - Sovyet ittifakının teşkilini teklif etmişlerdir.
Şefimiz *niri kabul etti ve yemeğe abkoydıı
Reısicümhur ismet İnönü, Emir Naifi köşklerinde kabul ederek aileleri efradı da hazır bulundukları halde öğle yemeğini beraber yemişlerdir. Emir NaS, Reisicumhur İsmet İnönü’nün fahri yaverliğini yapacak ve ayni zamanda muhafız a-laymda staj görecektir.
tngUterenln Vsrsovaya tavsiyesi
Londra, 1 (AA.) — îngfliz mat-
buatı, Avrupa meselelerinin ve Leh-Alman mıTnasebetlerinîîr^*?**- noktası görünen Dantzig meselesini tet kik ederken, Pofcnyanın istüâgiriz bir hattı harekette bulunmasını teşvik etmemekle beraber, Polooyanın menfaatleri aşikâr mcseTeTTe müzakere manyaya münhasır kaydetmektedir.
Times gazetesi. . _
rantl veren hükümetleri Imeseleye/ alakasız kalarnıyacaklarını ehemmiyetle kv.ydcyfedikten sonra Hitlerin nutkunda buna dair olan kısma işaret etmekte ve Hitlerin Polonvanın hattı hareketi ile evvelce Çekoslo-vakyanın ittihaz ettiği hattı hareket arasmda yaptığı mukayese hak kında şu satırları yazmaktadır:
Bu mukayese çok fena olmuştur. Zira Polonyayı azimli bir siyaset tatbik etmediği takdirde kendini bekliyecek olan âkibetten sakınmağa samimî bir surette teşvik edecektir. Bununla beraber, Polonya bir ay evvel Chamberiain tarafından verilen teminattan sonra Almanya çekinmeden müzakere edebilir. Çünkü istiklâlinin Fransa ile İngiltere tarafından tamamen garanti edilmiş olduğundan emindir.
Daily Telegraph gazetesi, Hitlerin nutkunun ve Alman matbuatı tarafından Polonyaya karşı yapılan tecavüzlerin ilk neticesi olarak «Sov yetler Birliğinin müdafaa sistemine iştirak i hak kında şimdiye kadar* Varşovada gösterilen ihtiyatın azalmış» olmasını memnuniyetle karşılamaktadır.
olan böyle bir faydasının Al-kalamıyacağmı
Polonyaya ga-
Atman Silezrasrada hâdiseler
Varşova, 1 ( A.A. ) — Kurjer Warszawski gazetesi. Alman Silez-yasındaki Oppehfde Leh aleyhtarı bazı hâdiseler vuku bulduğunu kay deylem ektedir.
Danzig’de Lehli dükkânların kapılarım katranla boyadılar'
Varşova, I (AA..) — Danzig’e gelen haberlere göre bir takım meçhul eşhas danzigdeki Polonya kilisesinin camlarını taşlıyarak kırmış ve diğer birçok PolonyalI dükkânların da kapılarını katrana boyamıştır.
Polis bu hâdiselere mani olmak 1-çin hiç bir teşebbüste bulunmamıştır.
Hitlerin Nutku
(Baştar&fı 1 inci sayfamızda) ayni prensibler hüküm sürmüyorsa da bu ideale yaklaştığımız derecede kendimizi medeni bir hayata, sükûn ve istikrara kavuşmuş addedebiliriz.
Almanya buna taraftar değildir, kendisinin ruhu, zenbereği olan ırk felsefesi, «Nordisme» davaları bunu icap ediyor. Almanlar kendilerini bîr «Herrenvolk» addederler ve bütün dünyayı hegemonyaları, tahakkümleri ve iradeleri altında tutmak isterler. Çünkü onlar, kendi iddialarına göre, Roma ve Yunan medeniyeti de dahil olmak üzere bütün dünya medeniyetlerini doğurmuş olan şimal kavimlerinin en güzide, en ta-nıîz ve halis mümessilleridirler. Hit-ler 1933 tarihinde toplanan Nurn-berg kongresinde açıkça söyledi: Tabiatta yumruk hakkı, en kuvvetlinin hakkı, hüküm sürdüğü gibi a-kıl ve mantık ta bu hakkı kabul e-der, dedi. Almanya milletler için bir «Hayat sahası» kabül eden felsefeyi kendisine rehber ittihaz etmiştir. Yumruk hakkma istinat edebildiği müddetçe, kendisine ait hayat sahasını, başka milletlerin hakkını unutarak ve bin türlü vahi bahanelerle bu hakkı çiğniyerek, tevessü etmeğe taraftardır, tngiltereye hiddeti de bundan tleri geliyor. Sana doğrudan doğru dokunmuyorumya, bana neden engel oluyorsun? diyor. Almanya ancak kendisine karşı mağ lûp muamelesi edildiği zaman haktan ve adaletten bahseder, C»aşka milletlere karşı galip vaziyette kaldığı guıı ya eski Cermen imparatorluğu zamanını hatırlatır, ya dar bir sahada sıkışmış seksen milyon Almanın hayat hakkını ileri sürer, yayılmak, zaptetmek ister. Hitler şimal devletlerine dokundum mu ? diyor ve bunu gûya, hakka, sulhe riayet ettiğine delil diye gösteriyor. Bütün dünyaya birden dokunmak ve tecavüz etmek kabil olmadığını çocuklar da takdir eder. Rııkarlar az zaman içinde ancak bir kaç devletin vücudu kaldırılabilirdi. Bundan sonra Almanyanın bu kadarla iktifa e-deceği ne ile malûm ? Hitlerin bütün sözleri bilâkis istilâ ve tahakküm çemberinin gittikçe genışliyeceği ka-anattnf veriyor.
Hüseyin Cabtd YALÇIN
Moskovada Geçit Resmi
Nevyorkta Muhteşem Bir Kuşat Merasimi
(Baştarafı 1 inci «ayfamj'da Sergisi tamamlanmış mahdut ecnebi pavyonlarından biridir. Türk azmi milletler mücadelesinde üstün çıkmıştır. Açılış merasiminde Türk bayrağını Neşet Atay taşımıştır. Eski Türkiyelilerden birçoğu bayrağımızın etrafına toplanmış, hasretle öpmüşlerdir.
Roosevelti 600.000 kişi dinledi
Nevyork, 1 (A.A.) —Dün saat 11 Zfen itibaren halkın «Yarınki dünyanın» hârikalarını seyredebilmesi için serginin bütün kapılan açılmıştır. Reısicümhur nutkunu söylediği esnada sergiye 600.000 kişi girmiş bulunuyordu.
Sulh avlusuna hâkim olan Amerikan Federal pavyonunun önünde resmî tribün kurulmuştu. Yan tarafta sergiye iştirak eden milletlerin bayraklarile süslenmiş olan Milletler holü bulunmaktadır. Misafirlere tahsis edilen mahalde 60.000 1 mütecaviz resmî davetli vardı.
İlk resmi merasim öğleden evvel i başlamıştır. Belçika ve Hollanda' pavyonlarının üstündeki kulelerdeki1 çanlar «.çanların, senfonisi» ni, millî | marşları ve vatanı Amerikan şarkt-larrnı çalmışlardır. Birkaç saniye ■onra sergi amiri Grover Whalen, Dinler mabedinin kuşat resmini yapmıştır. Bu binada bütün dinler temsil edilmekte idi.
Reisicumhur sergiye saat 1230 da gelmiştir. Mumaileyh, öğle yemeği-I ni Amerikan Federal Pavyonunda kurulan 350 kişilik bir sofrada ye-1
miştir. Yemekte hazır bulunanlar arasında ecnebi milletlerin diplomatik mümessilleri ve umumî komiserler bulunmakta idi.
Halk, millî elbiselerile geçen Çekoslovak ve Arnavut heyetlerini bilhassa alkışlamıştır.
Bu mey anda Türk pavyonu çok beğenilmiştir.
Milletler Holünün, yüksek bir mahallinde duran silâhlı münadiler, borularla reisicümhurun resmî tribününe geldiğini İlân etmişlerdir. Bunu müteakip, 60 milletin bayrağı mumaileyhin dnünden geçmiştir.
Nafıa Vekilimiz
Dün BerllnĞen avdet etti
Hrtlerin 50 inci doğum yılı şenlikleri münasebetile yapılan merasimde hükümetimizi temsilen hazır bulunan heyetimiz reisi Nafıa Vekilimiz AH Fuat Cebesoy dün sabahki ekspresle Berlinden şehrimize dönmüştür.
Nafıa Vekilimiz doğruca Pera-palas oteline gitmiştir.
Mumaileyh bu sabah gazetecileri kabul ederek görüşecektir.
Paragvayda Reisicumhur İntihabı
Assomption, 1 (A. A.) — Reisicumhur intihabat!, sükûnet içinde cereyan etmektedir. Estigarribia Paraguay Cumhurreiai ve Rlart reis muavini İntihap edilmişlerdir.
10 Yıllık Neşriyat Sergisi Dün Törenle Açıldı
i
Moskova, 1 (AJL) — Bir mayıs bayramı Kızılmeydanda Stalin, Kalenin ve diğer Parti ve hükümet erkânının huzurunda kutlanmıştır.
Müdafaa komiseri Mareşal Voro-şilof söylediği nutukta Kızılordunun vazifesini tebarüz ettirmiş ve bu orduyu sulhun hakikî muhafızı olarak tasvir ederek demiştir ki:
«Kızılordu, yuvamızın eşiğini zorla açmak isteyenlere karşıdır ve onları imha edecektir. Kızılordu harbe karşı duran hakikî bir kuvvettir.
Bu nutku müteakip 20.000 asker geçit resmi yapmış ve 700 kadar bombardıman ve ara tayyaresi meydanın üzerinde uçuşlar yapmıştır.
Çok şiddetli bir zelzele
Vaşington, 1 (A. A.) — Geor-e Town üniversitesinin Sismografı dün şiddetli bir zelzele kaydetmiştir. ZeLzele saat 340 da -Gıeenvich saati- başlamış ve saat 8 e kadar devam etmiştir. Zelzelenin merkez üstü 13.840 kilometre uzakta ve ağlebi ihtimal Çin denizi civarında idi.
Fantoma Mehmet Çaldığı bir sandalla ve arkadaşlarile Istan buldan Izmlte kaçarken yakalandı
îstanbulun maruf hırsızlarından Fantoma Mehmet, dün yeni bir hırsızlığa teşebbüs etmiş, arkadaşlari-le beraber çaldığı bir sandalla İzmi-te kaçmak isterken vaka-lunmışi ır
Sancaktar Hayrettin mahallesinde oturan Fantoma Mehmet yanma arkadaşları, Mercan hanında yatan Avadis ile Ruhi ve Manalı olduğu halde Samatyaya gitmişler ve sahilde bulunan/bir sandala binip, yelkenleri de açarak İzmit yolunu tutmak istemişlerdir.
Fakat polis kendilerini yakala-mış ve adllyeye vermişdir.
(Başt&rafı 1 inci sayfamızda) tarihçesini yapmış va başvekil Refik Saydam'dan sergiyi açmak lût-funda bulunmalarını rica etmiştir.
Refik Saydam, muvaffakiyet temennisi 1 e kordelâyı keserek büyük bir muvaffakiyetle tertfp edilmiş e-Ian sergiyi gezmiş ve takdirlerini f-fade eylemiştir.
Atatürk’ün hatırasına şükran
Maarif Vekili Haşan Âli Yücel, Neşriyat Sergisini açarken şu nutku söylemiştir:
«— Sayın Başvekilim, sayın davetlilerimiz;
Bundan on yıl önce kültür hayatımızın er», mühim dönümlerinden biri olan yeni Türk harflerinin kabulü ve bütün memlekette derhal tatbikine geçilmesi inkılâp tarihimizin en mühim safhalarından biri olmuştur. Türk cemiyetini, ilerlemeğe engel her türlü bağlardan koparıp kurtarmış olan Ebedî Şefimiz A-tatürk’ü milletine ettiği hizmet ve iyiliklerin en önde gelenlerinden birini bu mevzuda yapmış olmak vesîlesîle de anmayı millî bir vazife bilirim. Asırlar ve asırlar irfan nimetlerinden Türk milletini güç istifade ettirmekte en tesirli âmillerden biri olmuş bulunan eski harfleri bırakıp rasyonel ve tatbikatile da-1 ha kolay bir harf sistemi koymak va medenî vasıfların ilki olan okur yazarlık davasını Türkler için kökünden halletmek hareketinin başında, yine onu gördük. Ebedî Şef. ayni za manda Türklerin, ebedî baş öğretmenidir. Bütün yüreğimizle bağlı olduğumuz hatırasına sevgi, saygı ve minnetlerimizi tekrar etmek benim için bir zevk, fakat hazin bir zevk oluyor.
Millî Şef İnönünün eserleri
Biraz sonra içeri girdiğimiz zaman. onun başladığı ve Millî Şefimiz Büyük tsmet İnönü'nün sarsılmaz bir inan ve yorulmaz bir irade İle, diğer bütün işlerde olduğu gibi parlak bir surette tahakkuk ettirdiği bu inkılâbın vaşıvan esrelrini göreceksiniz. 10 yıl içinde resmî, hususî kurumların, devletin ve şahsın teşebbüslerfle basılmış kitaplar, mecmualar, gazeteler gözünüzü alacak ve eminim ki göğüslerinizi iftiharla dolduracaktır. Hayalinizde ya pacağmız küçük mukayeseler bile, benim bu tahminimde aldanmadığımı gösterecektir. Dün bîrim okuduğumuz elifbeler bugün Türk çocuğuna okuttuğumuz alfabeler, dön
millete ve efkân umumiyeya verdiğimiz gazeteler ve mecmualarla bugün takdim ettiklerimiz, umumiyetle dün basılan kitaplarla -bugün basılmış olanlar... Bunları birkaç dakika sonra gözlrinizle gördüğünüz vakit hayalinizde yaptığınız mukayeselerin hakikatte ne kadar yerinde olduğu meydana çıkacaktır.
Türk inkılâbı, büyük Türk tarihinin hiç bir safhasında tesadüf edil-miyen bir sürat ve isabetle, başladığı her işde muvaffak oldu. Bunun en büyük sebebi, inkılâpçı ruhunun çok şey istemesi, çok şey yapmıya teşebbüs etmesi, fakat memleket hizmetlerinde yaptıklar il e asla kendini yeter bulmamasıdır. Bu on sene içerisinde basılmış her nevi eserlerin yekûnu ihmal edilmez bir kemmiyet teşkil etmekle beraber, derhal ifade etmeliyim ki, idinizi rahat ettirmiş ve bizi doyurmtö değildir. Hattâ yazıcılık, basım ve kitap tekniği bakımından, her iki manada Türk sanatı keyfiyet itibarile büyük bir terakki eseri göstermiş olsa da, bunun daha iyisini yapmak arzusu bu yoldaki isteklerimizi tahakkuk ettirecek esaslı bir programın hazırlanmasında ancak bizi teşvik edici bir amil oluyor.
Tamamlanmamış bulduğumuz ve yarın için daha mükemmelini yap-mıya var irademizle karar aldığımız memleket işlerini, bütün yüksek emellerimizin yüce şahsında toplandığını görmekle bahityar olduğumuzu Millî Şef îsmet İnönü’nün emrinde ve devrinde gerçekleştirmek ve başarmak, bizim için saadet verici bir gaye, bütün varlığımıza yayılmış bir imandır.
Onun, daima hatırımda tuttuğum şu sözünü bir kere daha huzurunuzda tekrar edeceğim:
♦Yüksek, medenî, ileri bir inileli olmak davası oyuncak mıdır?»
Medenî bir millet olmak davasında ve medeniyette ilerlemek iddiasında bulunduğumuza göre. Millî Şefimizin bu sözünü her sahada olduğu gibi kültür alanında da tahakkuk ettirmek ödevindeyiz.
Bu hızla ve bu imanla çalışmak, yapılanların daha iyisini yapmak azminde ve kararındayız. Onun için, şimdi göreceğinizden daha olgun ve zengin bir milî neşriyat takdim etmek vadini, lütfen davetimize icabet buyurmanızın bir şükranı olarak kabul etmenizi bilhassa rica ederim.»
Irana Giden Filomuz bir Kaza Geçirdi
(Baştarafı 1 inci sayfamızda/ rağmen yoluna devam ederek Di-yanbakıra vardığı, oradan gelen gelen telgraftan anlaşılmıştır.
Tayyarelerin Tebrizde toplanmaları ve hava müsaR olduğu takdirde tekrar uçarak memlekete avdet etmeleri mukarrerdir.
Harbiye Vezirliği ile Türkiye bü yil kelçiliğî arasında tayyarecilerimize azamî yardım gösterilmesi için temaslar yapılmaktadır.
Tayyarelerimizden ikisi mecburî bir iniş neticesinde kazaya uğramış ve her biri mürettebatından birini maalesef şehit vermiştir. Diğer mürettebat sıhhattedir.
İranda teessür ve taziyeler
Tahran, 1 (A_A.) — Anadolu a-jansımn hususî muhabiri bildiriyor:
Tayyarelerimizin memleket*» dön mek üzere cumartesi günü uçuşları esnasmda İki tayyarecimizin şaha-deti ile neticelenen ve hepimizi mateme garkeden müessif kaza karşıdan alâka göstermiş ve bu acımızı samimî ve İçten paylaşmıştır
Müessif kazanın ve iki tayyarecimizin şehadetinin tahakkuku üzerine dün sabah Hariciye Veziri Â-lâm, Türk heyetinin misafir bulunduğu konağa gelerek heyetimiz reisi Rana Tarhana ve Türk heyetine Âlâhazreti Hümayun Şehmşah ve İran hükümeti adına taziyede bulun muştur.
Hariciye Veziri, Genel Kurmay başkanı ve hava komutanı da Türk heyetine ve Orgeneral Kazır Oktaya aynca taziyede bulunmuşlardır. Hariciye Veziri Âlâm, büyük elçiliğe de giderek büyük elçiyi Şehinşah ve hükümet namına taziye etmiştir.
Başvekil Cem, büyük elçimiz e-nis Akaygen’e hükümetin taziyelerini bildiren bi rmektup göndermiştir. Afgan Hariciye Veziri, Afgania-tanın Tahran büyük elçisi ve Afga-nistanın Moskova böyiik elçisi »a-bık Ankara büyük elçisi Sultan Ah-met han da berayi taziye heyeti ve büyük elçiliği ziyaret (*tmişlettir
İrak heyeti ve İrak elçiliği erkânı da berayi taziye büyük elçiliğimizi ziyaret etmişlerdir.
Afganistan heyeti matemimiz sa betiyle Saadabat paktı mümessillerine vereceği öğle ziyafetinden feragat etmiştir.
Fransız Hey’etî Ankarada
(Baş tarafı 1 inci sayfada) Ankaraya gelmiş ve istasyonda Mîllî Müdafaa Vekâleti Ordu Dairesi Reisi Tümgeneral Abdi Pandit, Hariciye Vekâleti Birinci Daire Reisi Vekili Sedat Zeki örz, Ankara Merkez Kumandanı Albay Demir ve Fransız büyük elçisi Massigli ve elçilik erkânı tarafından karşılanmıştır.
Fransız sefaretine inen general Veygandla bir mülakat istedim. Kendileri yorgun ve hali istihatte olduklarından yaveri erkânıharp yüzbaşısı M. Gasser'le görüştüm. Beni nezaketle kabul eden M. Gasser seyahatleri hakkında şu malûmatı verdi:
«— Marsilyadan Bağdada tayyare ile, Bağdaddan Haıifeyne kadar tirenle ve oradan Tahrana da otomobille gittik. Iran Şehinşahı he yetimizi kabul etti. General Vey-gand kendilerine itimat mektubunu takdim etti. Yolda Isfahanda da iki gün kalarak şehri gezdik.
Tahranda düğün aym 23, 24 ve 25 inci günleri devam ettk 24 nisanda 4 saat süren büyük bir askeri geçit resmi yapıldı. Bu geçit resmine Beyruttan gelen üç Fransız deniz zabitinin kumandasında 50 Fran sız bahriye silâhendazı da iştirak etti. Nisanın 26 sında Tahranı tertaet-tik. Ayni yolu tersine takiben. Bağdada geldik. Bağdadda Fransadan Ankara yolile Parise dönmek için talimat aldık. Halebe kadar askerî
tayyare ile, Halepten güzel merkezinize de Toros ekspresiie geldik.
Heyetimiz îranlılar, İraklı lar ve Türkler tarafından ayni hararetle karşılandı. Çarşamba akşamı Fran-saya avdet etmek üzere hareket e-deceğiz.»
General Veygand Ankaraya muvasalat ettikten sonra doğruca Çan-kayaya giderek defteri imzalamış, bilâhara Başvekil Refik Saydam, Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu ve Mareşal Fevzi Çakmağı ziyaret etmiştir. Bu ziyaretler iade edilmiştir. Dün akşam Fransız sefaretinde heyeti şerefine bir hususi yemek verilmiştir. Yarın
dafaa Vekili General Naci Tınaz tarafından, akşam da Fransız sefaretinde bir ziyafet verilecektir.
Bunu bir süvare takıp edecektir. Çarşamba günü öğle vakti Hariciye Vekilimiz bîr ziyafet verecek ve akşam üstü heyet Ankaradan hareket edecektir.
Prens Naib Ankarada
(Eaştarar. .*ci sayfada) mutam Albay İsmail Hakkı, Riya-seLi Cumhur yaverlerinden Cahit tarafından karşılanmıştır. Prens Ankara'da askeri stajını ikmal edecek ve buradaki ikameti esansında reisicUmhur îsmet İnönü’nün yaverliği vazifesini ifa edecektir.
Bahar Bayramı
Dün 1 mayıs, bahar bayramı idi.
Bu münasebetle; her yü olduğu gibi bu sene de bir çok aileler kırlara, Adalara, Boğaza gitmişler, kabalık halk gruplan mesire yerlerinde eğienmişterdir.
Fakat, maatteessüf, daha sabah tan kapalı olan hava öğleden sonra traamen bozmuş ve uzun müddet ya ğan yağmur açık yerlerde eğieume-ğe gidenleri ıslattığı gibi umumun neşesini de kaçırmıştır.
Dün resmî daireler ve mektepler de tatil olduğundan havanın bozukluğundan endişe ederek kırlara gidemiyen binlerce kişi ile sinemalar, kahveler, pastalıaneler tıklım tıklım dolmuştur.
Bahar bayramı münasebetile şehirde bir kısmı otomobiller çiçekler le süslenmiş, Büyükada ve Bogaziıj gibi yerlerdeki dükkâncılar da kendilerine sayfiye müşterilerinin geli şmi müjdeliyen baharı, kapılarına taze kır çîçekler'j.Jca asmak sure tile karşılamışlardır.
Minimini yavrular da dün Maarif Cemiyeti namına rozet dağıtarak gö ğÜSİeri süs I
Dün geceki konser
Îstanbulun tanınmış keman sanatkârlarından Lüia l’AIbare dün akşam Beyoğlu Halkevinde çok muvaffakiyetli bir keman resitali vermiştir.
Konserde, vali ve belediye reisi B. Lûtfî Kırdar ve eşi 3e konsoloslar ve refik a harım m ve bir çok musiki takdûrkârian hazır bulunmuşlardır.
İtalyan sanatkârı çok güzel parçalar çalmış, alkışlanmış ve takdir edilen müteaddit parçalar tekrar ettirilmiştir.
' »«H»» *
TBNİSABAH
2 MAYIS ı»a»
Şaka Niyetine
Bamya Çekirdeğidir Efendim
Dostum Naci Sadullah bir yazıya fena içerlemiş. Muharriri «Faşizm bir ideoloji değildir. Zira tarihî bir zaruretten doğmamıştır» diyormuş...
[Bu tarihî zaruret te Roboto filân gibi arzuya ve zamana göre doğuran yeni icat bir kadın olacak galiba!]
Naci, muharririn fikrinde değil; çünkü tarihî maddiyecilik (yani komünizm) de bunu, kendi düşündüğü gibi düşünüyormuş. E, hakkı var tabiî; madem ki tarihî maddiyecilik böyle diyormuş, aksini iddianın manası var mı?
Ancak bu takdirde şu Faşizm ne olsa gerek acaba?
Hatırıma eski bir bankacımız geldi. Merhumun, inanmağa abdal-lığın dahi kifayet etmediği mübalâğaları vardı. Birgün, eski Izmirin Kramer gazinosuna gitmiş. Hava sıcak, serde şişmanlık ta var. Rafta karpuzlar görüyor: «Aman, diyor, ne iyi... Şu havada serin serin, tatlı tatlı ne yenir mübarek!» ve garsonu çağırıp:
— Oğlum, diyor, şu karpuzlardan birisini bana keser misin?
Garson gülümsiyerek cevap veriyor:
— Onlar karpuz değil efendim. \— Ya ne?
— Bamya çekirdeği!
k
Ebedî şefin en büyük miraslarından olan ideal bir Kemalizm rejimi vardı, ona imanımız vardı. Hattâ efkârı umum iyeyi heyecanlandırmak, yahut sesimizi Ankaraya duyurmak istediğimiz zaman bağırırdık:
«— Biz Kemalizm çocukları!» vesaire vesaire...
Ebediyen çocuk kalmağa azmetmiş görünen Kemalizmin evlâtları şimdi bunu unutup birbirlerinden şüphe etmekle meşgul. Sen Faşistsin, ben Nazi, öteki Komünist, şu gördüğün de Tıkırıst!. Naci, mevzuda marazî âmiller de arıyarak büyük üstad Mazhar Osmandan istimzaçlarda bulunmuş: «Neye üstad, demiş, bunlar ellerini yukarıya kaldırarak selâm verirler?» Peki amma birader, ellerini yukarıya kaldırdıktan sonra bir de yumruk sallı-yanlar var (İspanya harbinde resimlerini çok görmüştük). Bunlar da tarihî maddiyrr ’iö-in kabul etmediği fara? ye e den mi ?
Tarihî zaruretler, zamanın icapları demekse T maddî tarihiyecilik taksiratımızı affetsin) Faşizm Av-rupaya ve Afrikaya mütemadiyen filiz atan bamya çekirdekleridir, diye cevap vermek kabil.
Lâkin dostumu kızdırmaktan korkuyorum. Asabiyeti artıp; sonra «ızm» ile biten rejimlerle idare olunan milletleri (ki içinde biz de varız) «Yok!» diyiverirse bu sefer yine Mazhar Osmana müracaat etmek lâzım gelecek!
Harp Olacak mı ?
Bütün muharrirlerimiz şimdi ka-rie hep bunu soruyorlar: .Harp olacak mı ? Ne vakit olacak ? Nerede o-leak ?) Hızır tlyas gibi mevsime, takvime bağlı bir şey olsa bollü merak-larını yenmeğe gayret edilirdi. Büyük muharrirlere fikir verememek-ten okuyucu da elem çekiyor doğrusu!.. Malûm ya, dördüncü kuvvet bu! O da hazırlanacak. Harbe ya-i raşır gürültü stokları yapacak.. A-‘ çaba bir kere de rasat merkezlerine, İlmi cefir üstadlarına, yahut daha I iyisi Hitlerle Mussolinine sorsalar Ne ise yine müteselliyiz. Eğer bir I yerde harp patlarsa mesele kalmıya-oak. Hakikat derhal anlaşılacak ve lazetelerimiz müsterih olacak.. Artık ondan sonra yapılacağı onlar bilir-ler! (
___ __Feridun Osman Kıymetli bir müzedeki eserler tasnif ediliyor
Kayseri, (Husus!) - Kıymetli Selçuk mezar taşlarının içinde tanzim edilmiş olduğu Sahabiye müze-«inin muhteviyatı tamamen okunarak istinsah edilmektedir. Bu iş bir hafta içinde tamamlanacaktır. Bun-i dan sonra «serlerin kataloğu yapıla-Çaktır.
Ayvazın Esir Düşmesi
Bolu Beyinin Adamları Bir Anda Ayvaz ile Hoylu Beyi Yakalayarak Bağladılar
Ayvaz ile Hoylu Beyin yakalandıklarının resmidir
yakalandığını haber verdikleri zaman çok sevinmişti. Fakat az sonra bunlardan hiç birinin Köroğ’u olmayıp ancak kendisinin belli başlı en yakın adamlarından oldukları bildirilince son hadde varmış olan neşesi biraz azaldı. Maamafih gerek Hoylu bey ismini, gerekse Ayvaz ismini çok defalar işitmiş, bunların da gösterdikleri kahramanlık ve cesarete hayran kalmıştı. Hiç olmazsa bunların da yakalanmış olma İri muhakkak ki çok büy ük bir kazançtı.
Bolu beyi şöyle düşünüyordu:
— Köroğlu, kendisine en yakın iki adamının esir düştüğünü görünce onları kurtarmak için elbette bir çok teşebbüslerde bulunacaktır, tşte bunlardan birinde bana taliim biraz yardım edecek olursa kendisini de ele geçirmek benim için çok kolay olacaktır.
Maamafih Bolu beyi, Köroğlunun birdenbire gazaba gelip bütün gayretile harekete geçerek kendi askerlerini mağlûp etmesini de imkânsız bulmuyordu. Çok iyi anlıyordu ki Köroğlu ile bir daha karşılaşacak ve önünde mağlûp olacak olursa hayatını da kaybetmesi muhakkaktı. Bu müthiş adam imkânı yok bu sefer onu sağ bırakmazdı.
— 25 —
Hoylu bey de, Ayvaz da giriştikleri teşebbüsün çok delice bir hareket olduğuna anlamıyor değillerdi. Fakat bunu yapmasalar, Köroğlunun Boluyu boy-lıyacağını anlıyorlardı. Bu da şeflerinin hayatı için muhakkak ki çok tehlikeli bir şey olacaktı.
Hoylu beyle Ayvazın orta bir süratle geçtiği yollardan bir kaç dakika evvel başka bir atlı dolu dizgin tozu dumana katarak geçmişti. Bu adam, az evvel Köroğlunun sofrasında saz şairi kılığile bulunan ve Nerkis çiçeklerini metheden Bolu beyinin casusu idi.
Casus, Bolu beyinin sarayının önüne vardığı zaman henüz horozlar ötmeğe başlamamıştı. Muhafızlar kendisini tanıdıklarından hemen içeri bıraktılar ve Bolu beyini de uyandırarak Köroğlunun yanına gönderdikleri casusun geldiğini ve süratle kendisini görmek istediğini haber verdiler.
Bir kaç dakika sonra casus, büyük bir heyecanla yaptığı işleri anlatıyor ve Köroğlunun nerede ise bahçesindeki nadide Nerkisleri koparmak için geleceğini haber veriyordu. Sahte saz şairi, Köroğlu «Bu çiçekleri görmek için gideceğim» dediği zaman hemen oradan sıvışmış ve soluğu burada almıştı.
Bolu beyi, kurnaz casusun önüne bir kese dolusu altın fırlattıktan sonra hemen harekete geçti ve güzel Nerkis çiçeklerinin bulunduğu bahçenin etrafını bine yakın en cesur, en seçme askerle kuşatıverdi. Tam hazırlıklarını bitirmişler, herkes yerine sinmişti ki karanlıkta iki atlı belirdi. Bunlar mütereddit bir tavırla atlarını daima ağaçların gölgelerinde yürütüyorlar, bu suretle görünmemelerini temin etmek istiyorlardı. Az sonra, yüksek duvarların dibine kadar sokuldular. Bir anda çevik hareketlerle duvarların yanında bulunan yüksek ağaçlara tırmandılar. iki gölgenin kalın dallardan duvarın üzerine, oradan da bahçenin yumuşak topraklan üstüne sıçradığı görüldü. Hoylu beyle Ayvaz böylelikle ü-zerlerine almış oldukları tehlikeli işin ilk kısmını muvaffakiyetle başarmış bulunuyorlardı.
İki silâhşor bir anda yüzlerce asker tarafından sarılmış olduklarını farkedince nasıl bir tuzağa düş-rülmüş olduklannı anladılar. Fakat artık iş işte geçmiş, olan olmuştu. Kurtulabilmek için kuş olmaktan başka çare kalmamışta. Daha fenası silâhlarını bile çekemiyecek vaziyette idiler. Zira buna teşebbüs ettikleri dakikada yüzlerce kargı, mızrak ve kılıcın vücutlarına saplanacağını biliyorlardı.
Onlar daha düşüncelerinin sonuna bile varmadan kollarının ve bacaklarının bir sürü el tarafından tutulduğunu ve kalın zincirlerle bağlandığını, sonra karga tulumba edilip götürüldüklerini hissettiler. Biraz sonra da her tarfı tş bir hücreye kapatılmış bulunuyorlardı.
Bütün bu işler okadar süratle olmuştu ki Hoylu bey de Ayvaz da sersemlemekten kendilerini alamamışlardı. Neden sonra kendilerine geldiler ve bulundukları vaziyeti gözden geçirdiler. Her halde İliç te parlak bir mevkide bulunmuyorlardı.
Köroğlu Ayvaz ile Hoylunun böyle bir tuzağa düşerek Bolu beyine esir olmaları hâdisesi üzerine deliye döndü. Bütün bunlara kendisinin budalaca sebep olduğunu düşünüyor ve kendi kendine müthiş kızıyordu. Nasıl olmuştu da böyle çocuk gibi kandırılmıştı? Nasd olmuştu da o saz şairinin sözlerine inanmıştı? Bunun bir tuzak olduğunu nasıl keşfedememişti?.
Şimdi hergün kalesinin üst katına çıkıyor, gözleri ufuklarda beyhude yere Ayvazla Hoyluyu ararken parmakları sazının telleri üzerinde dolaşıyor, dudaklarından biribirinden yanık beyitler dökülüyordu :
MEŞHUR CASUS
MUSTAFA SAGİR
NASIL TUTULDU. NASIL ASILDI?
Yazan ) R. KARAOĞUZ
Casus Mustafa Sagir
Istanbula Varmıştı
Memurlar Kapiten Harding'in Gösterdiği Hürmete Şaşıyorlardı
Bolu beyine, bahçeye gelen İJ(İ adamın, en ufak bir mukavemet göstermelerine imkân bırakılmadan
Ayvazı yolladım telef Alyanağı döndü güle, Hoylu oğlu Kenan ile, Gitti Ayvazım gelmede

Havalarda uçan Turna, Kanatlan burma burma,
Hem davul çaldım, hem zurna? Gitti Ayvazım gelmedi.

Gökyüzünde vardır yıldız^ Al iverem sana bir kız, İster darıl, istersen kız.' Gitti Ayvazım gelmedi?
Giderken helâllaştın mıY Küskün idik barıştın mil Bana bakıp el ettin mi‘A Gitti Ayvazım gelmedi. '

Varın söyleyin civana,' El çiçeği kıydı cana, Ne gelmedin sen bu yana, Gitti Ayvazım gelmedi.
Dünkü kısmın hülâsası :
Mustafa Sagir Hindi tandan gelen yaman bir Ingiliz casusudur. İstiklâl harbi esnasında Ankarada ele geçen bu cjsus Istanbula vapurla gelmiş bulunmaktadır.
Ciddiliği, fazla grur ve kibirliliği ile tanınan kapiten (Benet)in göster diğı bu hadsiz hürmet, nihayetsiz ilti fat Rum ve Ermeni olan kontrol ve tercüman memurlarını şeşırtmış, içlerinde uek haklı olrak, şiddetli bir merak uyandırmıştı.
Bu esmer zat kim acaba ?.. diye hepsini üzüntülü bir düşünce sarmıştı. Vapurun Suriyeden geldiğine nazaran, bu adamın ya bir Arap asilzadesi veya bir Afgan pren si, ya da bir Taşnak fedaisi olması ihtimali vardı. Fakat ne de güzel, fasih İngilizce söylüyordu, âdeta bir Ingiliz gibi görüşüyordu. Hayır hayır, bu adam ne Arap, ne Afganlı ve ne de Ermeni olamazdı. Çünkü ne de olsa bu milletler, bu kadar temiz bir şive ile İngilizce konuşamazlardı. Hepsinin sabırları taşmıştı. Duramıyor, birbirlerine soruyor, bin türlü ihtimaller savuruyor, ciltleri esmer olan bütün milletleri sayıyorlardı. içlerinden biri:
— Canım, telâşınız ne. Bu kadar üzülmeğe ve meraklanmağa değer mi bu?.. Şimdi tanzim edilecek yolcu listesine elbette bu adam da is-mile, hüviyetile kaydolunacak, pasaportu görülerek nereden geldiği ve kim olduğu apaçık anlaşılacak.
Demiş, arkadaşlarının şahlanan meraklarını dindirmişti.
Fakat ne o ya?.. Kapiten Harding, bu esmer zatın elinden tutmuş, güvertenin yan küpeştesine dayanarak meraklı ve mütecessis bakışları ile yolcuları gözden geçiren üssübahrî kumandan muavini binbaşı (Bover) in yanına götürüyor. Bak bak takdim de ediyor. Görüyor musunuz, binbaşı da birden toplandı, esmer zata karşı nasıl da hürmetkar bir vaziyet aldı. Bakınız selâmlıyor, samimiyetle elini sıkıyor. Bu, her halde İngilizlerce tanınan ve çok sevilen büyük bir şahsiyet olacak. Fakat kim?!.
Ay, ay bu da ne?.. Meçhul yolcunun bavulları, kapiten Benetin emrile, hem de hiç görülmemiş bir şey, Ingiliz neferleri tarafından kon trol motörüne indiriliyor. İşte, meçhul yolcu binbaşı (Bover) in elini sıkarak yanından ayrıldı. Kapiten Benet ile Hardingin arasında merdivenden iniyor, işte hep beraber bindikleri motor, üssübahrî kumandanlığı dairesine doğru gidiyor... İşte ve işte...
Gerçekten merak edilecek birçok şeyler. Müttefiklerin ve bilhassa In-gilizlerin benimsedikleri, her gözden kıskandıkları Istanbula, kuş bile u-çurmadıkları bu sıkı zamanda, böyle her türlü kontrol kayıt ve muamelelerinden müstesna tutularak, büyük hürmetler, ikramlar gösterilerek, hem de müttefikin forsunu
taşıyan askerî bir motorbot ile üssübahrî kumandanlığına götürülerek şehre sokulan bu yolcu, her halde alelâde bir adam olamazdı. Acaba kimdi bu?..
Kontrol memurlarını bir tarafa bırakalım, onlar üzülerek çatlasınlar, biz sevgili karilerimizi meraktan kurtaralım. Fakat kimseler işitmesi. Biraz zahmet edip eğiliniz. Kulağınıza f ısıldıyacağım:
— Bu adam Entellicens Servisin mümtaz simalarından Pişaverli Mus tafa Sagirdir.
— Şu halde bunu da bilmeniz lâzım. Mustafa Sagir Istanbula niçin gelmiş acaba?..
— Lütfen biraz sabırlı olunuz, Hâdiseler gösterecek onu bize
Mustafa Sagir kimdir?
O vakitki düşmanlarımız Ingiliz-lerin Istanbula getirttikleri bu şöhretli casusu okuyucularımıza lâyıkı veçhile tanıtmak için, bundan elli beş sene evveline dönecek, gözlerimizi Hindistanın (Pişaver) şehrine çevireceğiz.
Afganistan ile Pencap eyaletinin haddi fasıl üzerinde ve Kâbilden gelen bir nehrin kenarında bulunan bu şehir o zamanlar çok viran ve halkı da o nisbette fakir ve perişandı. Çünkü, Pişaverin muhitini çevre-fiyen bir suru olmadığı için, Afga-nistandan geçen eşkiyalar sık sık bu şehri basar, halkın bütün varlığını yağma edip kaçarlardı. Şehir, ancak Ingilizler tarafından işgal e-dildikten ve bu tehlikeden korunmak için şehrin etrafına on arşın yüksekliğinde, kerpiç ve çamurla bir sur çekildikten sonra, emniyetle o-turulabilecek bir hal alabilmişti.
Birer kattan ibaret olan evleri ve dıvarlan da, tıpkı surlan gibi, kerpiç ve çamurdan yapılmış olan bu şehir, uzaktan bir toprak yığıntısını andırırdı. Sokakları dar, pis ve intizamsızdı. Şehrin şarkında bulunan, içinde daima Türkistan, A-cemistan, Afganistan ve Buharalı . tüccar, ve sayyahlarla dolu olan, yine tek katlı büyük bir (Kârvansa-ray) ile içinde mahpus bulunan Hintlilere yünden kilim ve seccade dokutturulan ve paçavralardan iptidaî bir surette kâğıt yaptırılan hapishanesi, yegâne göze çarpan büyük binalarıydı.
O zamanlar, bu şehre Ajan politik unvanile Mister Kirişti adında bir Ingiliz hükmediyordu. Şehrin ey leri, insanları gibi havası da çok pia ve fena idi.
1300 yılı haziranının ilk haftası idi. Pişaverde her sene tekrar edilmesi millî bir âdet olan (Ram nile)) denilen âyin ve merasim o gün başlamıştı. Tam bir hafta süren, halkı ve şehri bir bayram gibi sevindiren ve şenlendiren bu âyin, şimdi hurafe addedilen millî ve tarihî bir hâdisenin canlandırılmasından ibaretti, (Devamı var)
!■■■ Fransanın n tanınmış muharrirlerinden meşhur FRANCİS CARCO'nun HAPİSHANELERDE yaptığı Etütlerden yaratılan en büyiik Fransız şaheseri: KADINLAR HAPİSHANESİ
V1VIANE ROMANCE-FRANCİS CARCO-RENE ST. CYR Bu Perşembe Akşamından İtibaren LÂLE Sinemasında
İKTİBAS VE TERCÜME HAKKI MAHFUZDUR
Rus Membalarına Göre
Rus İnhilâlinden Sonra Ermeni Kuvvetleri Nasıl Teşekkül Etti?
Rus Alayında Zaptı Rapt Kalmamıştı. Efrat Kaçıyor Ve Yaymacılık Yapıyordu
Erzurumun kurtuluşu hakkında Rus topçu kumandanı Tvverdo Khlebof’un Rusça yazdığı tarihçe:
[İkinci Erzurum kale topçu alayının, teşekkülünden itibaren Osmanlı ordusunun Erzurumu istirdadı tarihi olan 12 mart 1918 ze kadar ahvali hakkında] başlıklıdır. Kale içinde olup biteni olduğu gibi naklettiğinden aynen yazıyorum: [Rusların tarihi Rumidir. Bunun için tarihlere 13 gün zammı icap
’ eder.]
1917 kânunuevveli ortalarında Rus Kafkas ordusu gerek ordu ve gerek başkumandanlığının müsaadesi olmaksızın kendi kendine cepheden çekildi. Ordu ile birlikte Erzurum kale topçu alayı da gitti. Erzurum Deveboyunu mevkii müstahkemi kıta-atile Erzurum topçu alayından yalnız 40 zabit kal dı. Bu zabitan efrat tarafından metruk bir halde bı rakılan toplarının başında vazifeten kalmışlardı. Diğer zabitan da gittiler. Mevkii müstahkeme de (400) den fazla top kaldı. Topların şevki imkânı olmadığın* dan bilmecburiye mevzilerinde kaldılar. Zabitan ise rek vazife ve gerek namus düşüncesile başkumandanlığın ya kendilerine yeni nefer göndermesi veyahut topları terkeylemeleri emrine intizar ediyorlardı. Birinci alayın gitmesile kalan zabitandan ikinci Erzurum kale topçu alayı teşkil edildi. Ordunun çekilmesile Erzurumda ihtilâl yolile Ermeni ittihadı teşekkül etti. Kendilerine (Ermeni asker itihadı) ismini verdiler. İşte o tarihte ordu kumandanlığı tamamile acemi olarak (400) kadar Ermeniyi ikinci kale topçu alayına verdi. Bunların bir kısmı kaçıp dağıldı, kalanlar da ancak nöbet mahallerini ve mevzideki bataryaların muhafazasını deruhde edebiliyordu.
Ordunun çekilmesinden bir müddet evvel şimali Kafkasyada muharebatı dahiliye başlayıp Maverayi Kafkasın Rusya ile irtibatı kesilince, Tifüste hükümeti muvakkate teşekkül ve Maverayi Kafkas komiserliği ismini takındı ve kendisinin müstakil bir hükümet olmayıp işler düzelinceye kadar muvakkaten hükümeti merkeziyeyi temsil ederek Rusyanm ayrılmaz bir kısmı olduğunu ilân etti. Çekilen ordunun yerine komiserlik 1917 senesi kânunuevvel 18 tarihli tamimile yeniden ordu teşkil olunacağını ilân etti ve yeni ordu milis esası üzerine Rus, Gürcü, Islâm, Ermeni kolorduları ve Çerkeş Asetin ve Aysur gibi diğer küçük milletlerden de ufak cüzütamlar teşkil edecekti.
Topçu kıtaatı hangi milletten teşkil olunacağı meselesi hallolununcaya kadar Erzurum Deveboynu mevkii müstahkem topçusu muhtelit bir halde kaldı.
Kumanda heyeti kâmilen Rus olup efrad Ermeni idi. Kumanda heyeti gibi esas kadrosu kâmilen Rus olan bu topçu kıtaatını hiç kimse Ermeni farze-demez. Bunların Ermeni olduğuna dair hiç kimse bir emir vermedi.
işbu topçu kıtaatı daima Rus ismini taşıdı. Biz daima Rus ordusu topçusunda hizmet, Rus veznesinden maaş aldık ve Rus kumandanlarının emri altında bulunduk. Alayda Rus papazının idaresi altında Rus kilisesi vardı, Ermeni kilisesi yoktu.
Henüz Rus ordusunun çekilmesi iki ay kadar olmuştu ki diğer milletlerden ikmal efradı gelmediği gibi Erzuruma diğer millî kıtaat ta gelmemişti. A-layda zaptırapt teessüs edemedi. Efrat kaçıyor ve yağma ile uğraşıyor ve zabitanı tehdit etmeğe ve açıkça emirlerini dinlememeğe başladılar. Bulgar Ermenilerinden olduğunu işittiğim miralay Torkom, Erzurum merkez kumandanı tayin olundu. Bu senenin kânunusanisi evasıtında Ermeni piyade kıtaatından bir kaç nefer Erzurum muteberan ve eşrafından birisini hanesinde katledip malını yağma etmişler. Maktulün ismini hatırlıyamıyorum.
Başkumandan Odişelidze, bütün kıtaat kumandanlarını yanma toplayıp, mutlaka üç gün zarfında katilin meydana çıkarılmasını talep etti.
Bilhassa Ermeni kumandanlara katilin meydana çıkarılması Ermeni namusuna taallûk eder mesele olduğunu söyledi. Ve Ermeni efradı tarafmd an şehirde ika olunan mezalim ve itaatsizliğe nihayet verilmesini istedi. Yahut ki kendilerini müdafaa edebilmeleri için İslâm ahaliye silâh tevzi etmek mecburiyetinde kalacağını ilâve etti. Miralay Torkom cevaben bir ^aç eşkiyanın zulüm ve yağma etmeslle bütün bir Öıilletin lekelenmesi doğru olmadığı gibi bütün Er-ftıenilerin de eşkiya olmadığını darğın bir tavırla ^ildirdi. Kıtaat kumandanları divanıharp teşkilini Ve ceza kanununun tatbikini, idam ile tecziyeyi başkumandandan istediler. Bunlar hakkında teşebbüste bulunduğunu söyledi. Ancak katilin bulunup bulunmadığım bilmiyorum. Hatırımda kaldığına göre mi-
Erzurum: Yakutiy medresesini Ruslar sıhhî malzeme deposu yapmıştı, içerisi dolu olduğui gibi dışarıda da içi dolu sandıklar elimize geçt ralay Torkom şubatın 25 inde Erzurum şehrindeki umum kıtaata bir resmigeçit yaptırıp yirmi bir pare top attırarak şehir sekenesine askerin kuvvetini göstermek istedi.
Resmigeçitte general Odişelidzeye, Torkom Ermeni lisanile yazılmış bir nutku okudu. Bittabi Ermenice bilmediğimiz için hiç birimiz bir şey anlamadık. Sonra söylediklerine göre: Ermenistan teşekkül ettiğini ve bizzat kendisinin de icrayi hükümet etmeğe başladığını ilân etmiş: Başkumandan bunu öğrendiği vakit Torkomu Erzurumdan defetti. Hükümetin her ne suretle olursa olsun Ermeni istiklâline meydan vermek istemediğini bundan anladık.
Gerek Erzurum ve gerek civarındaki depolardan ve cephede Ermenilere verilmiş olan eşya, esliha ve malzeme Ermenilerin kendi malları olmayıp başka kıtaat mevcut bulunmamasından dolayı bu şeylerin Ermenilere muvakkaten muhafaza ve lüzumu ânında iade etmeleri şartile verilmiş olduğunun erkânı-harbiyeden müteaddit defalar ihtar edildiğini işittim. Bu esnada Ermenilerin Erzincanda silâhsız muti Türkleri her türlü vahşetle katlederek o civara OsmanlI kıtaatının takarrübü haberinden dolayı Erzu-ruma doğru firar etmekte oldukları haberi geldi. Başkumandanlığın istihbaratına ve mahalli vak’ada bulunup avdet eden Rus zabitanının ifadelerine göre, Erzincanda Ermeniler tarafından sekiz yüz Türk katledildiği halde ancak müdafaai nefis sırasında yalnız bir tek Ermeni telef olmuş. Erzurum civarındaki Ilıca köyünde de biçare Türklerin katledildiği anlaşıldı. Şubatın yedisinde öğleden sonra sokaklarda milisler ve askerler tarafından bir çok erkekler toplanıp gayrimuayyen bir tarafa sevkedilmekte olduğu nazarı dikkatimi celbetti. Bunun sebebini sorduğumda demiryolunda toplanan karların temizlenmesi i-Çin amele olarak sevkedlleceklerini söylediler.
Saat üçe doğru alayımın zabitanından mülâzımı sani Lipiski, bulunduğu kışladaki Ermeni efrattan birkaçı sokakta beş Türk’ü tutup kışlanın avlusunda bir kenara sıkıştırarak dövmekte oldukları ve belki nihayet bunları öldüreceklerini telefonla bana söyledi. Rus zabiti bunları kurtarmağa teşebbüs etmiş ise de silâhla mukabele görmüş ve orada bulunan bir Ermeni zabiti de bunların kurtarılması teklifine muvafakat etmemiş.
Yakında bulunan diğer üç Rus zabitini birlikte alıp bu biçareleri kurtarmağa acele ettim. Bana telefonlar haber veren Rus zabiti ile Erzurum belediye reisi Stavroski bana karşı çıkıp yine Ermeniler tarafından sokakta yakalanmış olan bunların ahbabı bulunan bir Türk’ü aramakta olduklarını söylediler.
(Devamı var)
4 H
Sovyet Rusyada Türkler İçin Rus Alfabesi ,
Moskovada çıkan Rusça ve Sov- ’ yet resmî gazetesi olan «Izvestiya» nın 17.4.1939 tarihli nüshasında «Lâtinleştirilen alfabeden Rus alfabesine» başlıklı bir yazıda deniliyor kiı ı
«Son iki yıl içinde Rusya Sosyalist Müttehit Sovyet Cümhuriyetin-de bir yığın Ciimhuriyet ve ülkelerde oralarda yaşayan kavimler lâtin alfabesinden Rus alfabesine geçmektedirler. Sovyetler Birliği Umum A-kademismin dil ve yazı Enstitüsü bu münasebetle Rusya Müttehit Cümhuriyetİ kavimlerinin lisanları için Rus yazısı temelinde alfabe ve lâtin kaideleri yaratmak sahasında büyük faaliyet gösterdi.
Bu münasebetle anılan Enstitünün müdürü V. A. Petroseyan diyor ki: «Bu işle, alâkadar Cümhuri-yet ve ülkelerin fırka ve cemiyet teşkilâtlan mümessillerinin iştiraki-le, Moskova ve Leningrad dilcileri meşgul olmuşlardır. Rusya Müttehit Cumhuriyetinde yaşayan 35 kavimin dilleri için yeni alfabeler hazırlanmıştır. Komi (Zırian) muhtariyetti Cumhuriyetinde, Dağıstanda, Kalmuk Muhtariyetti Cümhuriyetiu de, Çeçen-înguş Muhtariyetti Cumhuriyetinde, Kırımda, şimalî Osetin ülkesinde ve diğer cümhuriyet ve ülkelerde matbu neşriyat, ders kitapları, gazeteler artık yeni alfabe ile çıkmaktadırlar. )
Alfabe ve imlâ kaideleri tesbit e-dilirken her lisanın hususiyetleri göz önünde tutulmuştur. Şu veya bu lisanın kendine has seslerini belirtmek için mütemmim harfler tatbik edilmiştir. Diyetim, Kavmuk lisanı için Rus alfabesinin 32 harfinden başka yeniden 3 işaret ilâve edilmiş tir.
Bu bakımdan pek çok miktarda seslere malik olan diller hususunda fazla güçlükler başgöstermiştir. Meselâ, Adıgey dilinde 63 tane ses vardır. Bu dilin seslerini belirtmek için, 32 tane Rus harfinden başka, Rus alfabesinin iki ve hattâ üç harfini bir araya getirmek suretile yeni harfler icad edilmiştir. Akraba olan dillerde yekdiğerine benziyen sesler ay ni harflerle ifade olunmuştur. Rus harfleri ise Rus alfabesinde ne gibi sesleri ifade etmişlerse öteki dillerde de ayni sesleri ifade etmek için kullanılmışlardır. Bu hal, şüphesiz, ana dilleri öğrenmeyi kolaylaştıracağı gibi, mekteplerde, kurslarda ve sairede Rus dilini öğrenmeyi de teshil edecektir.
Yeni alfabeler tasdik edilmeden önce işçilerin, çiftçilerin, münevverlerin, ve hele pedagogların kalabalık toplantılarında müzakere edilmiştir.

Bir müddet önce anılan Enstitü, Yakut, Buriyat - Mogolo ve Tatar (Kazan) Cümhuriyetleri için alfabe ve imlâ meselelerini tesbit ve halletmiştir. Bu Cümhuriyetlerde yaşıyan kavimlerin dilleri için Rus alfabesi harflerinden başka 3 den 6 ya kadar yeni mütemmim işaretler ilâve edilmiştir. Bu işaretler bir parça şekilleri değiştirilmiş Rus harfleridirler. Meselâ (O) harfile bir arada ortasındaki ufkî çizgili bir (O) ilâve edilmiştir, ki anılan her üç dilde bu sesin ince şeklini ifade etmektedir.
Uzun müzakerelerden sonra Rus alfabesi esasında yeni Tatar alfabesi Rusya Müttehit Cümhuriyetİ Maarif Halk Komiserliği tarafından tasdik edilmiştir. İlk mekteplerde ve orta mekteplerin ilk dört sınıfında bu senenin 1 Eylülünden itibaren lâ-tinleştirilen alfabenin yeni Rus alfabesine geçmeyi temin eylemesi Tataristan Cümhuriyetİ Halk Ko-miserliğince teklif edilmiştir.
Yeni ders kitapları ve usulü talime dair edebiyat yeni alfabe ile neşredilecektir. Tatar Cümhuriyetİ öğretmenlerini mekteplerde yeni alfabe ile talime hazırlamak için ayrıca kurslar açılacaktır. Bununla beraber bu Cümhuriyetin (Yani Tata-ristanın) Maarif Vekili yeni alfabeyi ve imlâ kaidelerini Tatar mektepleri bulunan bütün Muhtariyetti Cumhuriyetlere ve ülkelere ğönder meğe mecburdur.

Şimdi Dil ve Yazı Enstitüsü Kabardı - Çerkeş ve Karaçay - Balkar (ki bunlar da Türklerdir: Mütercim) dilleri için olan yeni alfabe ve imlâyı tesbit etmekle meşguldür.
S
Galatasaray Feneri
4-1 Mağlup Etti
Eskirim Müsabakalarında, Flöre ve Epede Ankara, Kılıçta İstanbul Kazandı
Fener - Galatasaray »açından heyecanlı bir an
Dün havanın güzel olması ve eski Galatasaray - Fener rekabetinin yeniden doğmasına vesile olacak maça 5000 seyirci toplanmıştı.
Saat 5 te oynanması lâzımgelen maça hakem bulunmadığından ancak beşi çeyrek geçe zorla bulunan Nuri Bosutun idaresinde baş-
lanabildi. Hakem nedense soyunmamış ve sahaya sivil kıyafetle çıkmıştı.
Fenerliler dün sakatlanan oyuncularının yerine genç oyuncular koyarak şu kadro ile sahaya çıktılar:
Nuri; Muzaffer, Saim; Haldun, Angelidis, M. Reşat; Semih, Basri, Naci, Esat, Fikret.
GalatasaraylIlar da en iyi oyuncuları Salâhattinden mahrum olarak şu kadro ile oynuyorlardı:
Osman; Faruk, Adnan; Musa, Yusuf, Celâl; Necdet, Buduri, Nino, Murat, Sarafim.
Oyunun ilk dakikaları mütevazin geçiyor. Her iki takım biribirini denemekle vakit geçiriyor.
Oyunun ilk ciddî akını Fenerliler 5 nci dakikada Taci vasıtasile yaptılar. Tacinin çektiği şütü Osman güzel kesti.
Hemen bir dakika sonra Sarafim güzel bir ortalayış yaptı. Murat, vakitsiz bir düşüşle Galatasarayı bir golden etit. Oyun karşılıklı hücumlarla geçerken Fikretin lüzumsuz bir hareketine şahit oluyoruz.
Dostluk havası içinde geçen güzel bir maçta Fikret’in Musaya karşı yaputığı bu hareketi sporculuk bakımından doğru bulmadık.
18 inci dakikada Fener kalesinin önü karıştı. Top bir aralık kaleye girip çıktığı halde hakem santra çizgisinde durduğundan bu golü göremedi.
20 nci dakikada Yusuf’tan Sara-fim’e gelen top, Sarafimden güzel bir aşırtma ile Murad’a, Muraddan Buduriye ve Buduriden de Nino’ya giden top Nino’nun yerinde ve güzel bir şütile Fener kalesine ikinci defa girdi. Hemen bundan bir dakika sonra Osman Fikretin güzel bir şütünü yakalıyarak takımını muhakkak bir golden kurtardı.
' 24 üncü dakikada takımlar oyun-
cu değiştirmiye başladı. Fenerli Ha-lit çıktı, Fethi girdi. Galatasaraydan Celâl çıktı, Bedl girdi.
Oyun Galatasarayın bariz baskısı altında geçiyor. Arada sırada bu baskıdan kurtulan Fenerliler, oldukça tehlikeli akınlar yapmakta güçlük çekmiyorlar. Haldun tekrar girdi. Bu sefer Fethi çıktı.
Nitekim 36 nci dakikada Basrinin avt çizgisi üzerinden çevirdiği topu Taci güzel bir kafa ile Galatasaray ağlarına taktı.
Oyunun bundan sonrası Fenerin hâkimiyeti altında geçerek devrel-1 berabere bitti.
İkinci devre:
ikinci devreye takımlar oldukça değişik kadro ile çıktılar. Fenerliler Basriyi 6Oİ açık, Fikreti sol iç, Esadı sağ içe almışlar.
GalatasaraylIlar ise Bedii santr-
^Sayfaı )

Roma müsabakalarının ikinci günü
Impero ve Diane mlikâ fatı yarışları yapıldı Roma, 1 (Hususî) — 14 üncü Roma beynelmilel atlı müsabakala-1 * * * 5 * * * * 10 rını dkinci günü yalnız kadın bi-nicileer mahsus Diane ve erkek binicilere mahsus İmpero mükâfatı yarışları yapıldı. Süvarilerimiz cumaya yapılacak Musolini kupası müsabakasına hazırlanmakta-dır. •
İstanbul - Ankara Eskrim Müsabakaları
Ankara - İstanbul eskrim müsabakaları Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu, Dahiliye Vekili Faik Öz-trak, Beden Terbiyesi Umum Müdürü General Cemil Taner, mebuslar, kalabalık bir seyirci kütlesi o-nünde Siyasal Bilgiler okulu salonunda yapıldı.
Maçları, Eskrim Federasyonu reisi Rıdvan Kora idare etti.
Birinci müsabaka (Flöre):
Flörede Ankara takımı İstanbul eskrimcilerini 7-9 yendi.
İkinci müsabaka (Efe):
Epe müsabakasını AnkaralIlar 5-11 kazandılar.
Üçüncü müsabaka (Kılıç):
Kılıç müsabakasını çok güzel bir oyundan sonra İstanbul takımı 2-14 kazandı.
Bayanlar arasında gösteri:
Esas müsabakalardan evvel bayanlar arasında eskrim gösteri müsabakaları zevkle seyredildi. Maçlardan sonra günün galiplerin Dahiliye Vekilimiz Faik öztrak şildler verdi ve şunları söyledi:
«Çalışmalarınızı gördüm. Neticeyi galip ve mağlûp diye ifade etmeli istemem. İki taraf da güzel oyunla-rile bize heyecanlı dakikalar yaşattılar ve istikbal için ümit verdf* ler. Hepinizi tekrar tekrar tebrik fi!* derim, dedi.
hafa, Yusuf’u sol hafa, Süleymam
sağ içe, Buduriyi de sol içe koyarak
çıkmışlardı.
Oyun başlar başlamaz Galatasa* raylıların hücuma geçtiğini görü* yoruz ve daha ikinci devre başlıyali 40 saniye olmadan Nino Buduriye kafa ile aldığı pası güzel bir şütle Fener kalesien soktu. Daha bir da« kika olmadan yapılan bu golün Fe-* lerlileri adamakıllı sarstığı görülü* yordu.
5 nci dakikada Fenerin güzel bil
akınım görüyorum. Esadın çektiği
şüt kaleye girerken Fenerli Tacinin
Galatasaaryı muhakkak bir golden
kurtaran kafasını GalatasaraylIlar candan alkışladılar.
10 uncu dakikada Necdet’in bî# ortasına güzel bir çıkış yapan Sü« leyman, topu içeri atarak Galpatstt* rayın üçüncü golünü yaptı.
'Sonu 7 İno! sayfadaJ J
s«K«- * -----
YEN İS ABAH
1 MAYIS 1939

)1
1 xJ
İleri bir kültür müessesesi
Dinleyin Hikâyemi!..
Yazan : Hüsamettin Nuri
Sultan Azız Devri Başpehlivanları
Sönmüş bir ömürdür şimdi... Kendini öldürene bir gün:
— «Kadın!., dedi. Bütün bir öm-. rü dudaklarındaki bu bir tek kan damlasına toplıyaıak dizlerine uzanan yaprak benizli âşıklara dudak yerine topuk, hayat yerine zehirli bir kadoh uzatan dişi!..
Sen; kendi beynini bile yakan ürpertici kokunun içerisinde kendi kendini zehirlerken, hırsını doyurmak için dişlerini yiyen sevgilinin1 birbirini göğüsliyen avurtlarındaki toprak kokusunu da duyamadın...
Fakat ey kadın; ey yeni doğan sevgilere kanlı bir beşik hazırlayan dişi şeytan., kan tüküren dudaklarıma yamanan çivili gözlerinle göreceksin ki, seven bir erkek nefret eden bir kadından çok daha korkunç ve tehlikelidir.»
Verem bir gırtlağın yırtık bir öksürük halinde döktüğü bu boğuk feryat, gururunu katık ederek dişi liğine renk veren kadını taze bir gırtlağın fırtınalı kahkahasile sarstı.
Ve... Nemli bir bahar sabahı dudaklarında haşin bir topuğun ezik izlerile en büyük sevgisine kavuşan âşıkının yine perçinli dişleri bir daha açılmamak üzere birbirine geçtiği zaman deli gibi güldü.. ,
Okadar güldü, okadar güldü ki; gözlerine yükselen bir damla yaşın neşeden mi, acıdan mı olduğunu tecessüsle sorguya çektiği gönlü bile bilmiyordu.
Fakat; aradan geçen kısa bir zaman, hâlâ men bamı anlıyamadığı bu yaşlara armğen ona bir hakikati bütün acısile öğretmişti.
Ayaklan dibinde hırıltılı öksü-rüğile can veren bir sevgilinin ölümünden doğan bir tek damla yaş, gönlüne kaynağı meçhul bir kederin zehirini de beraber getirmişti.
Tarih Ve Su Şehri: Güzel Niksar
Bu şirin kasabanın yol, mektep, spor, elektrik ve içme suyu işlerine toplu bir bakış
Erbaa, (Hususî) —Kelkitin nazlı kucağında orta zaman devirlerine ait bir çok tarihî eserleri saklıyan Niksar, tarihin eski devirlerinden-beri tanıdığı aşinalardan bîridir.
Eski tarihlerde adı (Neosezar -yeni Kayseriye) manasına olup Niksar bundan muharreftir.
Şehrin BizanslIlardan fethi 468-476 hicri yılma tesadüf eder. Fatihi Melik Danişment Ahmet Gazidir. Bir aralık Danişmenlilere hükümet merkezi dahi olmuştur.
Kelkit düz bir ova üzerinde me: yilli, inhinalı kıvrımlarla uzanır ve Niksan selâmlar. Mehtaplı gecelerde, ılık bahar ve yaz günlerinde denizi aratmaz. Sabahlan yeşil ve buğulu bir örtü içinde Niksann güzelliğini bir tablo gibi seyredebilirsiniz.
Diğer taraftan Niksann arazîsi her çeşit mahsul yetiştirmeğe elverişlidir. Bilhassa tütün, pirinç, başta gelen ürünlerdendir. Ceviz, mahlep üzerinde de oldukça ehemmiyetli iş yapar. Nüfusu iki nahiyesi, yüze yakın köyleriyle birlikte (40,000) i geçer.
Yollar: Bu güzel kasabayı komşularına bağlıyan ana yolların bilhassa Niksar-Tokat yolu çok iyidir. Niksar - Erbaa ve Niksar - Ünye yollan üzerinde de faaliyet devam etmektedir.
Mektepler: Kasabada tam teşkilâtlı üç ilk okul vardır. Lâdik nahiyesinde tam devreli bir okul, diğer köylerde de üç sınıflı okullar mevcuttur.
HaU.cvi ve spor işleri: Niksar Halkevi muhite hâkim olmuş, devamlı çalışmalarına hız vermiştir. Evin temsil kolu muntazaman muvaffak temsiller vermektedir. Geçen hafta (Devrim yolları) piyesini
Ve... İçin için alevlenen yaralı bir sevgi, ilk ateşinin ilk hızını bu gizli zehirln gizli sihriucfen almış gibiydi..
Pembe bir bahar sabahı gözlerini yaşartan, çılgın sarsıntıya benzi-yen ürpermelerle sarsıla sarsıla gülemedi..
Ağladı., ağladı..
Katil tırnaklarındaki hiç sönmi-yen bu şafak kızılığı, damlalarını bütün zehirde bir gün dişi damarlara da uzatmaktan geri kalmadı.. Vak tile kulaklarını yırtarken ruhunu sarhoş eden kanlı öksürükleri göğsünde bulan mağrur kadın, gözlerinde dumanlanan yeni bir korku ile ürperdi..
Penbe bir bahar sabahı gözlerini yaşartan, sarsıntıya benziyen ürpermelerle sarsıla sarsıla;
Ne güldü., ne de ağladı...
Sadece öksürdü...... ve
kan tükürdü...
Bir gün;
Yeni bir ölüyü kucaklıyacak yeni bir çukur kazmak için kazmasile nemli topraklara yapışan bir mezarcı, kabarık bir yığın üzerinde kızıl bir leke gördü.. Kahkahalı mersiyeler okuyan, zehirli dudaklardan saçılan bu kızdlığm yanında bir kadın vardı..
Tükürttüğü kan borcunu vermek için sevgili ölüsünün mezarına kapanan bu kadının sarsıntısı ne bir kahkaha ne de bir hıçkırıktı.
Her defasında köpüklü lekeler saçan bu sarsıntılar, öksüre öksüre en büyük gruruna kavuşan bu kadının ilk ve son zaferi idi..
Bu zafer, bu kanlı zafer, son kanlı hıçkırığile mağrur bir ömre son düğümünü atarak ilk kahkahasına kavuşturan en büyük kadın zaferi oldu.. ı
muvaffakiyetle temsil etmişlerdir. Ayrıca evin dil, tarih, edebiyat kolu tarafından (Ülker) dergisi de muhitin tarihi, İktisadî, İçtimaî varlığı ü-zerinde müessir olmaktadır.
Elektrik santralı: Niksarlılar, 75 beygir kuvvetindeki yeni elektrih tesisatiyle bol ışığa kavuşmuşlardır Bu tesisatın kâfi kudreti şehri tenvir etmekle kalmamış ayni zamanda radyo abonelerinin de çoğalmasını temine yaramıştır. Tesisat belediye tarafından yaptırılmıştır. Kilovatı 15 kuruştur. Motor su kuvvetiyle işlemektedir ki masrafsız demektir.
İçme suyu: Niksarl hatırlayıp ta Ayvaz suyundan bahsetmemek bir nankörlük olur. Tabiatin bağrından fışkıran bu şifalı suyun her türlü methe lâyık olduğunu kaydetmeyi bir vazife sayarım.
Beş, altı sene evveline gelinceye kadar bu güzel içme suyunun yerinde Niksar kadınlan çamaşırlarını yıkarlardı. Esbabı da bu ılık suda yıkanan çamaşırların sabuna ihtiyaç göstermemesi idi. Bakımsızdı, yeri bozuktu, vakf a ki su tahlil edildi. Dünyanın en temiz içme sularından biri olduğu anlaşılınca belediye derhal suya el koydu. Etrafını temizlediler, çevirdiler, musluklar taktılar ve halkın istifadesine bıraktılar. Az zamanda şöhreti Niksar mu hitini aştı. Eğer vesaitsizlik olmasa iddia edebilirim ki bu temiz su Ankara ve İstanbulda dahi çek alâka görür.
Tarihî Niksar bu suretle hergün çehresini daha ziyade güzelleştirmekte, yeni yeni ümran haleleriyle Cümhuriyetin olgun şehirleri sırasına katılmağa çalışmaktadır.
Basri Ahmet ÜNAL
Gaziantep Halkevinin Muvaffakiyeti Artıyor
Neşriyat Sahasında Birinciliği Alan Ev mesaisine hararetle devam ediyor
Gazi Ayıntap hususi muhabirimiz yazıyor:
932 şubatında ve binlerce vatandaşın kalpten gelen coşkun sevinç ve tezahüratı arasında açılmış olan şehrimiz Halkevi sayısız muvaffakiyetlerde memleketimizin ileri bir kültür müessesesi olduğunu ispat etmiş ve emsali arasında mümtaz bir mevki ihraz eylemiştir.
Türkiye halkevleri arasında neş riyat birinciliğini alarak Dil Kuru muna en çok faydası dokunan ü halkevinden İkincisi sayılan bu güzide irfan ve kültür yuvası her sahada kıymetli eserler veren şayanı takdir mesaisine muntazaman devanı eylemektedir.
Evin bugüne kadar başarmış olduğu işler, sayılamıyacak kadar çoktur. Bunların hepsinden bahsetmek için gazetemizi tama mile bu mevzua hasreylemek lâzımgelecek-tir. Bir fikir vermek kastile şöyle pek kısa bir hulâsa yapabiliriz: Türk Dil Kurul tayınca Kuruma en çok faydası dokunan bir Halkevi olarak gösterildiğine göre bu bahsi meskût geçiyoruz. Ayni komite Ayıntap müdafaasını ve müdafaa piyesini yazmış, broşür neşretmiş, tarih hazırlatmıştır. Ar şubesi; bando, caz ve orkestra kollarını kurmuş, yüzlerce müzikli toplantılar tertip etmiş ve muhtelif musiki kursları açmıştır.
Umumî merkezin kabul ettiği piyesler ikişer, üçer defa oynanmış, sahne tertibat ve tezyinatına, dekorasyona bilhassa ehemmiyet verilmiş, her sene müteaddit halk dershaneleri, muhtelif lisan, san’at ve meslek kursları, sergiler açılmış, nümune köyü olarak ele alınan on köyde birçok faydalı tesisat vücu-de getirilmiş, köy gezileri sıklaştırılarak köylüye her bakımdan faydalı olunmuştur. Sosyal Yardımcılar, maksatlarını tahakkuk ettirmiş, 25 eser neşredilmiş, kitapsaraym cilt mevcudu üç bini bulmuş, okuma odasına rağbet artmış, radyo ile her akşam muntazaman müzik, havadis ve konferans neşriyatı yapılmış, sporun her çeşidine yer verilerek bu vadide önemli pıuvaffakiyet-ler elde edilmiş, sergi ve müze a-
36 36 38
Bir mahpus hastahane-den kaçtı, tutuldu
Bartın (Hususî) — Hasta olduğu İçin hastaneye kaldırılan hırsızlıktan 4 seneye mahkûm Halil, hastanenin mazbut olmamasından fcaç-mıya muvaffak olmuşsa da bir gün sonra Aşağı thsaniye köyünde yakalanmıştır.
36 36 98
Bîr Kadın öldürüldü
Cinayetin sebebi belli değil!
Bartın, (Hususi) — Kurucaşile-nin Kuma ören köyünde, geçen salı günü bir cinayet olmuştur. 27 yaşında Emine Çapraz .admda bir kadın, tarladan dönerken, ayni köyden Sofuoğlu 24 yaşlarında Satı öz-dağ tarafından av tüfeğiyle öldürülmüştür.
Cumhuriyet müddeiumumisile hükümet tabibi bugün hâdise mahalline gitmişlerdir.
Ziraat Bankası müfettişleri
Bartın (Hususî) — Ziraat Bankası müfettişlerinden irfan Ülkü ve Salâhattin Kumbaracıbaşı, teftiş i-çin şehrimize gelmişlerdir.
Evin muvaffakiyetinde büyük âmil olan Gaziantep meb’usu A«m Aksoy
çilmiş, mekteplerin ve faydalı cemiyetlerin temsil, müsamere v® toplantılarına tam muavenette bulunulmuş, çarşaf v« peçe mücadelesinde muvaffak olunmuş, İçtimaî hayatta görülen kalkınmada başlıca rol oynanmıştır.
Gazi Ayıntap Halkevinin mazhar olduğu bu muvaffakiyette en büyük hisse değerli saylavımız Bay Ömer Asım Aksoya aittir. 936 ya kadar j Gazı Ayıntap Parti ve Halkevi başkanlıklarında kalan ve C. H. Partisi (başkanlıklarının Valilere devri ü-zerine Gazi Aymtaptan ayrılan sayın hemşehrimiz evi bugünkü mevkie getirebilmek azmile geceli gündüzlü çalışmış ve etrafına topladığı güzide gençlerle eve bu şeref ve mümtaziyeti temin eylemiştir.
Senelerce edebiyat hocalığı yapan, yüzlerce genç yetiştiren Bay Asım Aksoy yalnız Gazi Ayıntap Halkevi için yedi kıymetli eser yazmıştır. Bunlarla beraber millî kütüphanemize kazandırdığı asarın yekûnu onu mütecavizdir. Gazi A-yıntaplıların tam bir ittifak ve kalpten gelme sevinçleri içinde ikinci defa mebus seçilen muhterem Aksoy, Ankaradan ayrılamamak vaziyetinde bulunmasına rağmen şehrimiz halkevi işlerile pek yakından a-lâkadar olmakta ve hepimize kıymetli direktifler vermektedir.
36 ae
Boğanın Cinayeti
İZİ öl-
Bir boğa; bir kızcağızın karnını deşerek öldürdü
Bartın, (Hususî) — Geçen pazartesi akşamı Kaman köyünde acıklı bir vak’a olmuştur. Köyden Ahmed Çeliğe ait bir boğa, Zeyneb Çelik adında 10 yaşlarında bir kızcağız boynuzlamış, karnını deşerek dürmüştür.
36 88 36 Mebusların Tetkikleri
B. Fethi Okyar ve Yahya Kemal Mersine gittiler
Mersin, (Hususî) — Bir müddet-tenberi Şark vilâyetlerimizde tetkiklerde bulunan Bolu mebusu B. Fethi Okyar ile Ankara mebusu B. Yahya Kemal evvelki gün gece tiremle Adana’dan şehrimize gelmişlerdir.
Sayın mebuslarımız, dün öğle yemeğini Vali ve Parti başkanımzı B. Rükneddin Nasuhioğlu ile birlikte Toros Palasta yemişler ve şehrin gö-rülmiye değer yerlerini ve bahçelerini gezmişlerdir. Muhterem misafirlerimize hoş geldiniz deriz.
Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir-
Y AZAN : SAMİ KARAYEL
Her İki Pehlivanda
— 30 —
Dikkatle Güreşiyordu
El Enseler, Yoklamalarla Yekdiğerinin Kuvvetini Deniyorlardı
Hiç şüphe yok ki Araboğlu çırağını Kara Sülo için getirmişti. Ona, ;bir kazık attıracaktı.
Nihayet; Kazıkçı poturunu ayağında attı, cepkenini sıyırdı. Üzerinde, uzun entari gibi bir gömlek vardı. Daha vücudü görünmiyordu. Kis. betini ayağına geçirdi. Kendi elile paçabentlerini v® şi rezelerini itina ile yağladı. Gömleğini çıkarsın diye bekliyordum. Çıkarmadı. Doladı, belin® sardı.
Kollarını sıvadı, önüne kavuşturarak ustasının karşısına emir bekler gibi dikildi.
Bir kere dahi olsun Kara Süloya bakmıyordu. Sülo daha hâlâ merakla Bekiri kontrol ediyordu.
Başpehlivanların hepsi gömleklerini çıkardıkları halde Bekirin neden çıkarmadığına herkes hayret etmişti doğrusu...
Sonradan anladım ki; ustası çı karmamasını tenbih etmiş..
— Neden?
— Bak neden?.. Bizim taraflarda nazara itikat ederler. Bekiri herkes tanımadığı için, belki nazara uğrar diye ustası kazan başına gelinceye kadar gömleğini çıkarmamasını emretmişti.
Davullar, zurnalar çalıp dururken birdenbire durdu, ihtiyar cazgır bağırmağa başladı:
. — Heyyy!.. Duydum, duymadım demeyiniz!.. Başpehlivanlar kazan başına!..
Pehlivanlar, ardı ardına kazan başına yollandılar... Dikkat ettim. Bekir yürürken ayaklarının ucuna basıyordu.
Seyirciler gürültüyü kesmiş, sessiz sadasız heyecanla kazan dibine gözlerini dikmiş bakıyorlardı.
Pehlivanlar yağlanmağa başladı. Ben kazanın dibinde olduğum için herşeyi görüyor ve işitiyordum. Bir aralık Araboğlu Bekire dönerek:
— Bekir oğlum, çıkar gömleğini...
Bekir, gömleğini arkasından sıyırıp almıştı. Aman Allahım, bu ne karayağız, adaleli bir vücuttu, incecik bir beli vardı. Sırtında ensesinin kökünden beline kadar uzanan iki torik balığı yatıyordu. Her tarafı a-dale idi.
Bekir, ustasını iyice yağladı. Ustası Bekiri yağladı. Yağlanma bitmişti.
Pehlivanlar kıbleye döndüler... İşte bu sırada Cazgır Bekirin kolundan tutarak Kara Süloya eş tutmak üzere yanma götürdü. Çakır Hlise-yini de Araboğlunun yanına getirdi.
Eşler, Cazgır tarafından tayin edilmişti. Dua başladı:
— Allah illallah, pirimiz üstadımız Hazreti Hamza. ilh
Dua bitmişti. Sıra pehlivanların menkıbesine gelmişti. Cazgır Araboğlunun kisbetinin kasnağından tutmuş bağırıyordu:
— Buna, Araboğlu derler... Kün-desi yamandır... Çaprazı boldur, hele sarması tehlikelidir... Heyyy!.. Çakır Hüseyin kolla kendini, bildim bilmedim deme sonra...
Çakır Hüseyin için de şu yolda söyledi:
— Araboğlu, Araboğlu buna da Çakır Hüseyin derler. Kündesinden kolla kendini...
Sıra, Kara Süloya gelince. Cazgır biraz daha doğruldu. Sesini daha ziyade yükseltti:
— Buna, meşhur Kara Sülo derler... Çaprazından, kurt kapanından aman diler pehlivanlar... Duydum, duymadım deme Bekir pehlivan, kolla kendini.
. 'ılibeli Karaahmetle Hınçoğlu Ali
Sıra Kazıkçıya gelince; herkesin gözü Cazgıra dikildi. İhtiyar bağırıyordu :
— Buna da meşhur Kazıkçı derler... Sülo, kolla kazığından kendini..
Peşrev başlamıştı. Herkes Kazıkçı ve Kara Stiloya bakıyordu. Doğrusu ben de onları gözlüyordum.
Aman oğlum, bayıldım Kazıkçının vücuduna, peşrevine.. Aman Allahım ne güzel peşrev yapıyor ve çırpmıyordu.
(Devamı var)
Çay Kazasında Yapılan İşler
Çay (Hususî) — Bütçeyi kısa bir zamanda on dokuz bin küsur liraya iblâğ etmekle muvaffakiyetini gösteren Çay belediye meclisi on beş senedir fasılasız çalışmak suretiyle bu tarirî beldeye modern bir şehir çehresi vermiştir. Filhakika belediyemizin gördüğü işler takdirle anıl-mıya şayandır.
Yapılacak işler arasında elektrik, su kanallarını da kaydetmek lâzımdır. Çayda Türkiyemizdc ise nadir rastlanan güzellik ve mükemmeliyetle bir park meydana getirilmiş pek cüz’î bir para sarfile vücvde getirilen bu park o derece güzeldir ve öyle rağbet görmektedir ki, pazar günleri Afyon, Akşehir, Bolvadin taraflarından gelen halk tarafından hıncahınç denecek şekilde doldurulmaktadır.
Belediyece şehrin haritası ve imar plânı yapılmış, asri meydanlar hayvan ve zahire pazarı, iki umumî halâ istasyonla şehir arasındaki caddeler her iki taraflı ağaçlanmış, yollar muntazam bir şekle konmuştur.
İstasyona elektrik verilmesi için karar verilmiş ve nahiye merkezine bir de hükümet biansı yapılacaktır. Çay Belediyesinin vardığı bu güzel muvaffak neticeden en lâyık hissesini değerli idareci müdür Şevki Çetinde isabet eylediğine şüphe yoktur. Sayın kamunbaym yerinde direktifleri maddî, manevî yardımlar ve dikkatli alâkası sayesindedir ki, Çay birçok yeni güzel eserlere kavuşmuştur. Sonra çalışmalar yalnız imar sahasına inhisar eylemiş değildir. Şehire bir çok güzellik getirildiği gibi nahiyeyi teşkil eden köylerde de ayni şekilde faydalı neticeler alınmıştır. Gösterilen bu muvaffakiyetten ötürü değerli nahiye müdürü Şevki Çetlnel Parti ve halkevi başkanları ve yeni belediye reisi, çalışkan belediye meclisi samimiyetle tebrik® lâyıktırlar. (
M. KARAKOÇ
YENİSABAH
Sayfa ı 7
)^AYWM^__ Almanya Mektupları :
BerlindeG Yeni Müze,, de Mısır Kolleksiyonu
Bu Müzede Eski Mısır Medeniyetinin Her Safhasını Takip Kabildir
Berlin, ( Hususî ) — Berlinde Prusya kralı «Frederik - Giy om TV» un himayesi altında başlamış olan (Yeni müze» de, Mısriyata ait meş-hur kolleksiyon, bu medeniyetin inkişaf ve inhitatını en küçük teferruatına kadar takip etmeğe müsait bîr vaziyettedir. Vaktile Mısıırda ö-Kilere karşı tatbik edilen derin saygı, ölüye, yalnız daimî bir mezarlık inşasını talep etmekle kalmamış, hattâ hayatta kalanlara, cari hayatın, silâhlar, mücevherat, musiki â-letleri, mobilyeler giis? büûmum ferl-yatının da bahşedilmiş olmasını istemiştir. Mısırın, kumsal, çorak çöllerinin bir çok asırlar zarfında sinesinde muhafaza etmiş olduğu buttin bu eşya, ilim ve fen yardımile elde edilmiş ve yeniden teşkil edilmiştir.
Çok ve pek çok zamanlardanberi batmış, kaybolmuş bir milletin mevcudiyetine mütedair muhtelif ve mebzul emarelerin, aslî manzarala-] rile müzede muayene edilmeleri im-1 kân dahilindedir. Bilhassa Almanlar tarafından yapılan müteaddit hafriyat teşebbüsleri sayesinde, insan, yalnız, binlerce senelik eski Mısır tarihinin bütün devirlerinden kal ma ve bu kadîm medeniyetin bütün faaliyet şubelerinden neşet eden â-lât ve edevatı orada bulmakla kalmıyor, hattâ orada kıyas edilemez olan bir hayli sanat eserlerini de gör mek fırsatında bulunuyor.
Milâttan 3000 - 5000 sene evvel, Mısır, bize pek muhtelif hususiyetleri cami olan ve fakat hepsi de sa-natkârane bir şekilde olup bu halkın malik olduğu fennî kabiliyetleri ifa-
,1
Kraliçe Nofretetenin kireç taşından yapılmış büstü
de eden bir yığın kabili istimal eşyayı bize bırakan bir çok kabilelerin «medeniyetlerini» ihtiva ediyor. Müzede bu devre ait, balçıktan veya taştan yapılmış fevkalâde vazolardan, kesme çakmak taşından silâhlar ve edevattan, fildişi ve odun â-letlerinden mürekkep zengin bir kolleksiyon mevouttur. Vazolar üstündeki yağlı boya resimler, kabartmalı plâkalar, balçık veya fildişinden küçük istatüler, tam manasile sanat-kârane bir hissin intibahı gibi ifade edilebilir. Bu eski devrin sanat eserlerinin başlıcalan arasında, granit taşından aslan ile, kıral Narmar’m, su mermerinden yapılmış maymunu birer şaheserdir.
Milâttan 2000 - 2800 sene evvel Firavun medeniyetinin ilk inkişafı nı ifham eden «Piramid» devri ta-mamile el değmemiş ve ricalden a-damların mezarlarına ait olan ve parlak hafif kabartmalarla süslü cenaze merasimini gösteren iki odada temsil edilmiştir. Bu odalar, buna benzer bir çok başka kabirlerle itmam edilmiştir. Bir kaç sene evvel inşa edilmiş olup tavandan aksettirilen ziyalarla ışıklanan salonda, istatüler ve bu asırdaki Mısırlıları tas vir eden orijinal tipler nazara çarpıyor ki bunlar içinde «Dersenez» in granitten muazzam istatüsü, «Per-
SPOR
Galatasaray Fr. Bahçeyi 4-1 Mağlûp Etti (Baştarafı 5 inoi sayfamızda) Oyunun bundan sonrası Galatasaray'ın baskısı altında geçiyor.
Fenerlilerin her tarafı bozulmuş gibi. Yalnız bekleri uzun vurup topu biraz uzaklaştırabiliyorlar. 14 Üncü dakikada Fikretin 18 üstünden çektiği frikiği Osman güzel kurtar-Hı.
15 nci dakikada Lino çıktı, Murat girdi. Bedi çıktı, Celâl girdi.
19 uncu dakikada Esat acele yüzünden bir gol kaçırdı. Oyunun bundan sonrası Galatasaraym hâkimiyeti altında ve birçok gollerin kaç-maslle geçti.
Nihayet 39 uncu dakikada Sülev-manın pasını güzel kullanan Budu-ri, takımının dördüncü ve son golünü yaptı ve oyundan 6 dakika sonra Galatasaraym 4-1 galebesile bitti. NASIL OYNADILAR?
Galatasaray takımı her zamanki vasat oyunlarından birini oynadı. Takımda aksayan yerler çok olmasına rağmen fırsatlardan istifade e-derek dört gol yaptılar.
Takımda en iyi oynıyanlar Budu-ri ile Adnandı. Osman, Faruk, Sara-fim, Yusuf, Süleyman, Musa her zamanki oyunlarını oynadılar. Eğer biraz daha akılı oynasalardı gol a-dedini fazlalaştırabilirlerdi.
Fenerbahçelilere gelince; sakat o-lan oyuncularının yerine koydukları genç oyuncular eski arkadaşlarını aratmadılar. Bilhassa Muzaffer, Yaşan hiç aratmadı. Fakat takımın dünden yorgun olması yenememe-lerine başlıca âmil oldu.
İçlerinde Firket, Reşat, Angelidis, Muzaffer güzel oynadılar.
Organizasyon kötülüğü hakemler üzerinde de tesir ederek, maçın büyük bir lâkaydî içerisinde cereyanına vesile verdiğini teessüfle gördük. Hakemin idaresi oldukça' hafifti.
Kavgalı Maç Polis ve Adliyeye intikal Etti
□Un oyuncuların ve seyircilerden bazılarının ' İfadeleri alındı
Evvelki günkü Fenerbahçe - De-mirspor maçında vukua ’ğdîen müessif hâdise tahkikatı ile zabıta ve adliye meşgul bulunmaktadırlar.
Üsküdar müddeiumumiliği, dün kavga eden oyuncuların ifadelerini almış ve ayrıca, oyunculardan bazı-larile halktan vakaya şahit olanları dinlemiştir.
Zabıtanın verdiği rapor
Di,er taraftan İstanbul Emniyet Müdürlüğü de, "bu müessif hâdise I hakkmda Kadıköy polis merkezinden aldığı şu raporu vermiştir:
«Ankara Demirspor oyuncularından Iskenderfe Cihangirde oturan Fehmi Fazıl, Fener stadyomunda oyun bittikten sonra birbirlerini tek me ve yumrukla dövdüklerinden yakalanmışlardır.»
İskender Ardanın cenaze merasimi dün yapıldı
İstanbul konservatuvarı muallim muavinlerinden İskender Ardan Gebzede atla yaptığı bir gezinti esnasında attan düşerek yaralanmış ve biraz yaşadıktan sonra ölmüştür. Gebzeden şehrimize getirilen kıymetli sanatkârın cenazesi dün arkadaşlarının, konservatuvar talebesinin ve konservatuvar hocalarının iş-tirakile Kadıköyündeki evinden kaldırılmış ve Osmanağa camiinde namazı kılınarak Karacaahmetteki aile mezarlığına gömülmüştür.
Arkadaşları ve konservatuvar tarafından hazırlanan dört çelenk' te mezarına bırakılmıştır.
İskender Ardan latanbulda doğmuş ve Yüksek Ticaret mektebini bitirmiş kıymetli bir elemandı. Merhum İskender Yüksek Ticaret Mektebine devam ederken ayni zamanda konsevatuvara da devam etmiş ve oradan diploma alarak 937 senesinde konservatuvar muallim muavinliğine tayin olunmuştu. İskender orkestralarda keman çaldığı gibi solist olarak ta çalışıyordu. Ayrıca kendi başına da konserler veriyordu. Bu acı kayıptan dolayı merhumun a ilesine taziyetlerimlzi sunarız.
Müzede tavandan aşıklanan salondan bir manzara
hernofret» in odundan yapılı fevkalâde istatüsü kaydedilmeğe şa-yestedir. Bundan maada Berlin müzesi, Firavun hayatını, dinî sahneleri, bir çok Piramitten mabetleri tasvir eden kabartmalara da maliktir.
Milâttan 1700 - 2100 sene evvelki devir, Portre sanati şaheserlerde, ce nazeye müteallik ve zikre şayan me zar taşlarile, ve ölülere mahsus te-berruatı gösteren küçük oyma eşya-larile tasvir edümiştir ki, IH. Se-zostris’in esmer ve küçük başı takdire lâyıktır.
Milâttan 1000 - 1500 sene evvel Mısır halkının geniş bir tabakasını ihata eden medeniyet, bir çok âbideler bırakmıştır ki kıraliçe Hatchep-sut’un granit taşından muazzam Sfenks’i, yağlı boya resimler, cenazeye müteallik hafif kabartmalar, möbleler, musiki âletleri, silâhlar, elbiseler, edevat, tüvalet eşyası ve mücevherat bunlar arasındadır. Bir çok iptidaî maddeler, bütün bu eşyanın imalinde istimal edilmiştir ki şekli nadir, ayni zamanda da zariftir. Bundan maada müzenin zenginliğini arttıran kolleksiyon, cenaze alayına mahsus takımlar, lâhitler, ölülerin küllerini saklamağa mahsus toprak kaplar, cenaze alayına ait heykelcikler, ve bilhassa kıraliçe «Nofretet» in kireç taşından yapılmış boyalı meşhur büstü, mumyalar ve sairedir.
Milâttan 300 - lOOOsene evvelki Mısır medeniyeti, ondan evvelki a-sırlann medeniyeti kadar tekemmül etmiş bir surette temsil edilmiştir. Bir parçası tasvir eden meşhur «Yeşilbaş» sanat noktasından kıymeti itibar ile ayni cinsten olan suretlerin serefrazıdır. Tunçtan yapılmış hayvan istatücükleri, muska ve hamailler, hayvan mumyaları bu asrın tablosunu ikmal ediyorlar gibidir.
Papirüs kolleksiyonu da eski Mısır medeniyetinin bir şahidi gibi, mü zede kendisine mahsus bir yer işgal etmektedir. Eski devre ait edebî e-serler, ölü kitapları, İktisadî vesaire eserler, bu kadar şayanı hayret e-serler meydana getirmiş olan Mısır halkının ruhuna daha evvel nüfuz etmeğe pek müsaittir.
___________________________B. Z.
Namık Kemal pulları
PoBta ve Telgraf idaresi büyük Vatan şairi Namık Kemalin ölümünün ellinci yıldönümü münasebetile ve büyük gairin hatırasına hürmeten bir seri Namık Kemal pulu çıkarmağa karar vermiştir.
Üzerinde büyük şairin çok güzel bir protresi bulunacak olan bu pul lar 6, 8, 12 ve 12,5 kuruşluk olacaklardır.
Pullar lsviçrede ve Atatürk pullarını tabeden müessesede ve Atatürk pullarının tabı' Biter bitmez tabolunacaktır. Pullar posta gişelerinde satılacaktır.
Bursada Meraklı bir Cinayet Davası
Bujrsa, ([Hususî) — Orhanelinin Perçin köyünden Osmanla Tevfik Yılmaz adında iki kişi arasında bir nacak meselesinden kavga çıkmış ve bu kavgada Osman Yılmaz ta-bancasile Tevfiği birkaç yerinden yaralamıştı. Tevfik, uzunca bir bir müddet hastanede yattıktan ve tedavi edildikten sonra iyileşerek çıkmış ve Osman Yılmaz da mevkuten ve katle teşebbüs suçile ağır ceza mahkemesine sevkedilmişti.
Bu mahkemeye dün ağır cezada devam edilmiştir. Dünkü celsede Veysel isminde bir şahidin evvelce verdiği ifade okunmuş, bu ifadede:
Nacak meselesinden aralarında kavga çıktığı ve Tevıiğin mütearrız bir vaziyette bulunduğu, Osmanın da tabancasile ona üç defa ateş ettiği, Tevfiğin bu sırada elindeki tabancasile ateş etmeğe kudreti kalmadan yere düştüğü yazılı idi. Suçlu vekili Veyselin bu ifadesinde geçen Tevfiğin tabancası üzerinde bir talepte bulunmuş ve bu tabanca 3-
Tehdit Mektubu Gönderer^Şakiler! Bunlardan Biri; Kadın Kıyafetine Giren Polislere Tabanca ile
Tiı-e, (Hususî) •— Tüccarlarımızdan Büberoğlu namındaki Musevi vatandaşa bir tehidt mektubu gönderilmiştir.
Bu mektupta ezcümle: «Sana hürmetimiz vardır. Fakat bize de 500 lira lâzımdır. Sen zenginsin, biz ise fakiriz!.. Bu parayı üzerinde bulun-duruver Seni zahmete sokmamak 1-çin biz alırız.’ Eğer hükümete haber verirsen de bıçaklarız!..» denilmektedir.
Musevi vatandaş mektubu zabıtaya tevdi etmiştir. Fakat biraz sonra mumailc'-hin evine ikinci bir mektup gelmiştir. Ayni yazıyı taşıyan bu mektupta da:
«Para ile beraber büyük havuzlu kahveye gel. Cuma günü saat 11 de orada bulun... Gelmiyecek olursan kendini yok bil!..»
Denilmekte imiş. Bu ikinci mek-
Acıklı Bir Kaza
14 yaşında bir kız derede boğuldu
Bartın, (Hususî) — Kümesler köyünden Kabakçıoğlu kızı 14 yaşlarında Havva, karşıdaki değirmene gitmek üzere dereden geçerken geçidi şaşırmış ve sırtındaki çuvalla suyun derin kısmına yuvarlanarak boğulmuştur. Ceset çıkarılmıştır.
Bursa Kasaplarının Bir Müracaatı
Bursa, (Hususî) — Kasap esnafı tarafından müşterek bir istida ile belediyeye bir müracaat yapılmıştır. Kasaplar bu istidalarında, belediyece etlere konan narhın kaldırılmasını istemektedirler. îleri sürülen bir mütaleaya göre, narh kalktığı takdirde esnaf arasında başlıya-eak rekabet üzerine et fiyatlarının hayli kırılacağı izah edilmektedir.
Belediye encümeni bu meesle üzerinde müzakere ve incelemeler yap-
İstanbul Belediyesi ilânları
Kesif bedeli 837 Hra 59 kuruş olan Çocukları Kurtarma Yurdu binalında yaptırılacak tamirat açık eksiltmeye konulmuştur. Keşif evraldle şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2490 sayılı kanunda yazılı vesikadan başka Fen İşleri Müdürlüğünden alacakları vesika üe 62 lira 82 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubîle beraber 15/5/939 pazartesi günü saat 14 buçukta Daimî Encümende bulunmalı-dırlar. (1) (2928 i
linde iken mi, yoksa daha onu çekmeden evvel mi elinden yaralanmıştır? Diye bu cihetin fennen tesbi-tini istemiştir. Talep muvafık görülerek ve müddeiumumi muavini Bay Reşat Türelin de mütaleası alınarak Adliye dokotru Bay izzetin mahkemeye çağırılmasına karar verilmiştir.
Bu sırada Tevfiğin tedavisine ait rapor okunmuş ve doktor Bay izzet, Tevfiğin elinde tabanca yokken yaralanmış olmasının daha kuvvetle muhtemel bulunduğunu beyan etmiştir. Çünkü tabancanın kabzesi tutulduğu zaman Tevfiğin kurşun isabet eden parmakları tamamen kabze tarafından kapanmaktadır. Hem bu takdirde kurşunun tabanca kabzesine de rastlamış olması lâzımdır.
Bu tatbikattan sonra evrakın mü-talea için müddeiumumi muavini Bay Reşat Türele verilmesine karar verilerek muhakeme talik edilmiştir.
tup üzerine şehrimiz polis komiseri amele kıyafetine girmiş iki, arkadaşını da kadın kıyafetine sokarak kahvehane yakininde pusu kurmuştur. Fakat Büberoğlu bizzat gelmi-yerek parayı kardeşile göndermiş ve o da ayni zamanda saat on bire gelmeden kahvehaneye gelmiştir. Vak’anın kahramanlan, Büberoğlu-nun kardeşini tanıyamamışlar, fakat bu iş için gelenlerden bir şahsı teşhise muvaffak olan polis komiseri ve arkadaşları harekete geçmiş:
— Dur!..
Emrini vermişlerdir. Fakat o, firara başlamış, komiser silâha davranınca o da silâhını çekip ateş etmek istemiş, fakat kurşunlar ateş almamıştır. Kendisine mukabele e-den komiserin bir kurşunu da parmağını koparınca teslim olmuştur. I Arkadaşları da aranmaktadır.
98 88
Kuduz mu? üç çocuğu tırmalıyan bir kadl tabanca İle öldUrUldU
Bartın (Hususî) — Geçen cuma günü, Hamam sokağmda, bir kedi üç çocuğu tırmalayıp ısırmış ve tu-tulamıyacağı anlaşılınca tabanca ile öldürülmüştür. Kedinin, müşahede altına alınmadığı için, kuduz o-lu polmadığı belli değilse de, ârazı ciddî bir şüphe davet ettiği için ı-sırdığı üç çocukla hayvana daha evvel temas eden bir çocuk tedaviye gönderilmişlerdir. Biri Ankara-da, biri Istanbulda ve ikisi Zongul-dakta tedavi edilmektedirler.
Belediye, İhtiyatî bir tedbir olarak sokak köpeklerini öldürmiye başlamıştır.
huş, narh usulünün azamî fiyatı tahdit ettiğtn|, isteydn kasapların mevcut narhtan daha aşağı fiyatla satış yapmalarını meneden hiç bir hüküm bulunmadığını cevaben bildirmiş ve şimdilik narhın kalkmasını muvafık görmemiştir.
Cinayet
Bir köylüyll dağlrmena» öldürdüler
Bartın, (Hususî) — 15 nisan cumartesi günü akşamı Nebioğlu köyünde bir cinayet olmuş, 35 yaşlarında Haşan Esen adında bir köylü değirmende öldürülmüştür.
Tahkikat sonunda, öldürenlerin, Haşanın amcası oğlu Hüseyin Esenle onun oğlu 14 yaşında Mustafa E-sen, Yusuf Satılmışdemlr ve Halil Demir adındaki şahıslar olduğu ve değirmen ortaklığı işinden çıkan geçimsizlik yüzünden Haşanı gece bastırarak tabanca ile başından vurup öldürdükleri anlaşılmıştır.
Katiller tevkif edilmiştir. Tahkikat, müddeiumumîlikçe derinleşti-rilmektedir.
TOPLANTILAR : S
Davet
Türkiye San’at Mektepleri Mezunlar Cemiyeti başkanlığından:
Cemiyetimize ait nizamnamenin yeni neşredilen Cemiyetler kanununa göre tanzimi için bütün azanın 13-5-939 cumartesi günü saat 17 de Eminönü Halkevinde yapılacak fevkalâde kongreye teşrifleri rica olu-
I RADYO |
SALI: 2/5/939
12.30 Program.
12.35 Türk müziği - Pl..
13,00 Memleket saat ayarı," a-jans ve meteoroloji haberleri.
13.15 Müzik (Karışık program-Pl.)
13.45- 14 Konuşma (Kadın saati-Ev hayatına ait)
17.30 inkılâp tarihi dersleri -Halkevinden naklen.
18.30 Program.
18.35 Müzik (Virtoüzler - Pl.)
19,00 Konuşma (Türkiye postası)
19.15 Türk müziği (Fasü heyeti)
Tahsin Karakuş ve arkadaşları • Safiye Tokayın iştirakile.
20,00 Memleket saat ayarı, a-jans ve meteoroloji haberleri.
20.15 Türk müziği.
Çalanlar: Vecihe, Ruşen Kam, Cevdet Kozan, Reşat Erer.
Okuyanlar: Necmi Riza Ahıs-kan, Semahat özdenses.
1 - Hüzzam peşrevi.
2 - Dedenin - Hüzzam yürük semaisi - Rehi aşkında.
3 - Selânikli Ahmedin - Segâh şarkı - Zevk olur giryelerim.
4 - Kanun taksimi - Vecihe.
5 - Tatyosun - Hüzzam şarkı -Suyi Kâtanede.
6 - Hacı Arif beyin- Segâh şarkı - Olmaz ilâç sinei satpareme.
7 - Şevki beyin - Hicaz şarkı -Af eyle suçum ey güliter.
8 - Salâhattin Pınarın - Hicaz şarkı - Kalmadı bende ne arzu.
9 - Karcığar şarkı - Bilmem ki safa neşe bu ömrün.
10 - Leminin - Karcigar şarkı-Çeşmanı o mehveşin elâdır.
21,00 Konuşma.
21.15 Esham, tahvilât, kambiyo-nukut ve zahire borsası (fiyat)
21,25 Neşeli plâklar - £.
21.30 Müzik (Radyo orkestrası* Şef: Praetorius)
1 - Giovanni Paesiello - Ji Ba® biere di seviglia operasından uven tür.
2 - Michael Haydn - Senfoni dq majör, öp. No. 3
a) Allegro spiritoso
b) Rondo’un poco adagio
o) Final, Fugato, Vivace assai
8 - Luigi Boccherini - Benfonlş la majör.
a) Allegro assai
b) Minuetto - Trio
o) Andante
ç) Finale, Allegro ma£non trop» po presto
4 - K. Atterbefg - Barok süiti* op. 23
a) Antrata
b) Sarabanda J
c) Gavotto
Ç) Pastorale e gagliar^e
d) Sicilina
e) Giga
22,80 Müzik (Oda müaiği « Pkî
23,00 Müzik (Cazband - P!,) ,
23.45- 24 Son ajana haberleri n| yarınki program.
2 MÂYI8 1939
H
llkBa-' har geldi. Salata, Marul, Sebze ve
Meyvalann güzelce yıkanmayıp yenilmesinden barsaklarda solucan dediğimiz bir çok Muzir hayvanlar, Sağlığı, Daima tehlikeli hastalıklara sürükleyen bu hayvanlardan korunmak ve kurtulmak için her Aile Reisi yavrusuna senede bir kaç kutu Mutlak
İSMET SOLUCAN BiSKUVİTJ Vermelidir. 24 saatte tekmil solucanları düşürür. Kutusu her eczanede 20 kuruştur.
Nafıa Vekâletinden:
27 Mayıs 939 cumartesi günü saat 11 de Ankarada Nafia Vekâleti binasında malzeme müdürlüğü odasında toplanan malzeme eksilt, ime komisyonunda ceman 3058 lira muhammen (bedelli 22 adet Mors tipi telgraf makinesinin talip çıkmaması yüzünden kapalı zarf usuliy-le yeniden eksiltmesi yapılacaktır.
Muvakkat teminat (229.35) Uradır.
Eksiltme şartnamesi ve teferruatı Ankarada Nafia malzeme müdürlüğünden parasız olarak alınabilir. İsteklilerin teklif mektuplarını muvakkat teminat ve şartnamesinde yazılı vesikalarla birlikte ayni gün saat 10 a kadar makbuz mukabilinde komisyona vermeleri lâzımdır. ___________ (1990) (2421)
Yeni çıktı
Kadın Kalbi I Rusyanın en meşhur I I ediplerinden Çekof'un I I eseridir.
I Haydar Rıfatın tercümesi I
|30 Kuruş
ADRESE DİKKAT:
İstanbul İş Bankası karşısında 15 numarada
MALÛL
Gişesinden
Alınan biletlerin kazanç ihtimali çok oluşu, Gişe sahibinin elindeki uğurdan ileri geliyor. Siz do hemen Uğurlu elden biletinizi alınız.
Eskişehir Nafıa Müdürlüğünden:
24/4/939 tarihinde kapalı zarf usulile eksiltmeye çıkarılıp talibi zuhur etmiyen Eskişehir - Sivrihisar yolunun 27 + 000—30 + 700 kilometreleri arasmda (14779.44) lira keşif bedelli şose esaslı tamiratı 2490 saydı kanunun 40 mcı maddesine tevfikan ve evvelce ilân edilen şerait dairesinde bir ay müddetle pazarlığa çıkarılmıştır. İsteklilerin şartnamede yazık vesikaları hâmilen Vilâyet Daimî Encümenine müracaatları. (2969)
TÜRK HAVA KÜRÜMÜ
27 no TERTî^
Büyük Piyangosu
Birinci Keşide: 11-Mayıs-939 dadır-
Büyük İkramiye: 40.000 Liradır. Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle (20.000 ve 10.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır...
Yeni tertipten bir bilet alarak İştirak etmeyi İhmal etmeyiniz. Siz de piyangonun mes'ud ve bahtiyarları arasına girmiş olursunuz...
Eskişehir Nafıa Müdürlüğünden:
24/4/939 tarihüıde kapalı zarf usulile eksiltmeye çıkarılıp talibi zuhur etmiyen Eskişehir - Sivrihisar yolunun 13 + 000—21 + 920 kilometreleri arasmda 19094.60 lira keşif bedelli şose esaslı tamiratı 2490 sayılı kanunun 40 mcı maddesine tevfikan ve evvelce ilân edilen şerait dairesinde bir ay, müddetle pazarlığa çıkarılmıştır. İsteklilerin şartnamede yazılı vesikaları hamilen Vilâyet Daimî Encümenine müracaatları (2968)
DEVLET DEMİR YOLLARI İLÂNLARI
Derine* T■)!)mil ve Tahliye '-Amf'ivanin Nejr’l Ameliyesinin Taınif ve Beheı tonu Ku. Fıatı Muhtelif malzeme ogya ve emtia Ton. Behefl Ku.
Beher Maden kömürü tonu Kok kömürü Briket Ton
krom ve emsali' dökme cevhef Ton Ku.
1 — Ambar dahilinde 9upalana hazırlamak ve Maden kömürü ve
vapur dahilinde vinçle supalan yapmak veya emsali dökme cevhaj 10
hab veyahut istif yapmak bu ameliyede rıhtım Krom 15
veya silo iskelesine veya vapur güvertesine vermek ve bırakmak da dahildir ve mütekabilen 46407 -e 23 23
2 — Supalandan açık vagona tahmil ve müte-kabüende vagondan supalan ve idare vinci ile vagondan denize vermek veya mütekabilen de- 2618» 1 4,5 4992 9 — 9
nizden almak. -
3 — Vinç iştiraki olmaksızın rıhtım veya silo iskelesine veya güverteden alarak vagona tahmil etmek veya mütekabilen 44993 . 4 17 5526 22 11776 14
4 — Supalandan alınıp açık araziye nakil vç istif etmek ve mütekabilen 12325 23 — 28 975 18
5 — Silo iskelesine yanaşmış vapur güvertesinden veya süo iskelesinden nakil ve yerleştirmek — 5 — 9 — 16
6 — Vinç iştiraki olmaksızın vagondan tahliye ve açık araziye mağazalara nakil ve istif ve mü-nekabilen. 25140 « 2103 24 8904 23
T — Vagondan İdare vinelle açık araziye tahliye istif ve mütekabilen — 7 — 5 475 14
8 — Vinçslz merakibi bahriyeden küfelerle veya arkalık ile ve el ile çıkarılarak vagona tahmil açık araziye mağazalara nakil ve istif etmek ve 269 20 195 24 277 18
mütekabilen. -
9 — Vagondan olukla tahliye 20411 5 — 7 — 9
10 — Saatle müteahhitten alınacak amele 268 18 —
İl — Yevmiye ile alınacak amele
18
120
Çocuk Hekimi ——s ■ Dr. Ahmed Akkoyunlu ! | Takdim - Talimhane Palas No. 4 I I Pazardan mada har gün
Saat 15 ten sonra

I1
(25595) Ura 9 kuruş muhammen bedelli bulunan 17/4/939 da münakaşası icra edileceği evvelce ilân edilen ve bilâhare görülen lüzuma mebni fesholunan Derince Umanı tahmil ve tahhye işi bu kere kapalı zarf usulile tekrar eksiltmeye konmuştur. Eksiltme 15/5/939 tarihine müsadif Pazartesi günü saat 11 de Haydarpaşa gar binası dahilinde 1 inci İşletme komisyonu tarafından yapılacaktır. Taliplerin (1919) Ura (63) kuruş muvakkat teminat ile ayni gün saat 10 a kadar komisyon kalemine teklif mektuplarını vermeleri lâzımdır. Bu işe ait şartname Haydarpaşa Liman başmüfettişliğinden parasız olarak alınabilir. (2807)
Traş olduktan sonra cildinize krem sürmeyiniz

Traş bıçakları cildi yumuşatır ve yüzünüzü pamuk gibi yapar.
Her yerde POKER sss
BEŞİKTAŞ İCRA MEMURLUĞUNDAN:
Ali Fuat Ataç ve Muhsin Sahir Ataç ve Melih’in şayian sahip oldukları Beşiktaş Teşvikiye mahallesinde Hamamcı Gülistan ve Bahçe sokağında kâin eski 5, yeni 48/2 No. lu apartman ve arsanın tamamı kabili taksim olmamasından mahkemece şüyuun izalesi suretiyle satışına karar verilmiş ve dairemizce açık arttırmaya çıkarılmış olup 2-5-939 tarihinde şartnamesi divanhaneye talik edilerek 5-6-939 tarihine müsadif pazartesi günü saat 14 ten 16 ya kadar dairemizce satılacaktır. Arttırmaya iştirak için % 7 buçuk teminat akçesi alınır. Belediye resmi, 20 senelik vakıf taviz bedeli ve tapu harcı müşterisine aittir. Arttırma bedeli muhammen kıymetin % 75 ini bulduğu takdirde ihalesi yapılacaktır. Aksi halde en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak üzere arttırma 15 gün daha temdit edilerek 20-6-939 tarihine müsadif salı günü ayni saatte en çok arttırana ihalei kafiyesi yapılacaktır. Satış peşin para iledir, kıymeti muhammenesi tamamı 28000 yirmi sekiz bin liradır.
Evsafı: Zemin kat çift kanatlı tahta kapıdan apartmana girildikte zemini kara siman bir antre üzerine - bir kapıcı odasi ve camlı bir ara kapısından girilir. Zemini karasimon koridor üzerinde bir oda, bir helâ ve bahçeye çıkılır bir kapısı olup bu koridorda iki ara kapısından 1 No. lu daireye geçildikte zemini çini ve maltız ocaklı sabit çamaşır tekneli bit mutbah — bir oda zemini çini bir banyo mahalli ve diğer bir odadan ibaret bulunduğu. 2 No. lu dairenin birinin ayni olduğu; 3 No. lu dairpnin zemini döşemesiz ve sı-vasız pencere ve kapıları noksan o-lup bir sofa üzerinde 4 oda, bir he-
lâ ve biraz aydınlık mahalli ve dar bir koridor üzerinde bir mutbah bulunduğu, 4 No. lu daire bir sofa üzerinde 4 oda, bir helâ, bir mutbahtan ibaret olduğu, 5 No. lu daire 3 No. lu daire gibi döşemesiyle iç sıva ve tavanları ve kapı ve pencerelerinin noksan olduğu ve 6 No. lu daire bir sofa üzerine iki oda, bir helâ, bir koridor ü-zerinde iki oda, bir banyo ve zemini beton maltız ocaklı sabit tekneli bir mutbah ve bir hamam mahalli bulunduğu ve 7 No. lu daire bir koridor üzerine 5 oda, bir hamam, bir helâ ve maltız ocaklı bir mutbahtan ibaret olduğu ve 8 No. lu dairenin 6 No. lu dairenin ayni olduğu ve 9 No. lu daire 1 sofa üzerinde 4 oda, bir helâ ve zemini çimento şap maltız ocaklı sabit tekneli bir mutbahtan ibaret olduğu ve 10 No. lu daire bir sofa üzerine 2 oda, bir mutbah ve camekânlı bir taraca o-lup diğer kısmında üç oda bir mut-bak bulunduğu ve apartımanın merdivenleri. mozayik ve demir parmaklıklı olup zemin kat pencereleriyle cephesindeki 6 adet balkonunun 3 ünde demir parmaklık olup diğerlerinde bulunmadığı ve apartımanın üzeri kısmen kiremit ve kısmen galvanizli çinko ile örtülü olduğu ve elektrik tesisatının bulunduğu ve hududunun tapu kaydına mutabık bir tarafı hamamcı E-min sokağı ve bir tarafı Ali Şefik arsası ve bir tarafı Aziz ve Vildan maa bahçe konağı, 4 üncü tarafı Hamamcı Emin arka sokağı ile mahdut olduğu ve tamamı 807 metre murabbaı olup bundan 320 metre murabbaı bina ve 487 metre murab-baı arsa halinde bahçe bulunduğu. 2004 No. lu îcra ve İflâs Kanununun 126 ncı maddesine tevfikan ipotek sahibi alacaklılar ile diğer alâkadarların ve irtifak hakkı sahiplerinin
Kapalı zarf usulile eksiltme ilânı
Kayseri C. H. P. tlyönknrul Başkanlığından:
1 — Eksiltmeye konulan iş, Kayseride yapılacak Halkevinin sathı-zemine kadar temel hafriyatı ve inşaatı yapılmakta olduğu cihetle sathı zeminden itibaren binanın heyeti umumiyesinin inşaatı eksiltmeye konulmuştur. İnşaatın heyeti umumiyesinin bedeli keşfi (127749) liradır. Bu bedeli keşiften sathı zemine kadar yapılan temel hafriyat ve inşaat keşifnamedeki nisbet üzerinden tenzil edildikten sonra geri kalan kısmın heyeti umumiyesi ihale edilecektir.
2 — Bu işe ait şartnameler ve evrakı saire şunlardır/
A - Eksiltme şartnamesi,
A, B - Eksiltme şartnamesine ek şartname(
B - Mukavelename projesi,
C - Bayındırlık işleri genel şartnamesi,
D - Keşif cetveli, silsilei fiat cetveli, metraj cetveh
E - Proje vesair evrak.
îstiyenler bu şartnameleri ve evrakı saireyi Kayseri Parti Başkanlığında görebilirler.
3 — 29 Nisan 939 tarihinden itibaren 20 gün müddetle eksiltmeye konulan bu kurağın ihalesi 18 Mayıs 939 perşenbe günü saat 11 de vilâyet Parti merkezinde İlyönkurul tarafından yapılacaktır.
4 — Eksiltme kapak zarf usulile yapılacaktır.
5 — Eksiltmeye iştirak edebilmek için Nafıa Müdürlüğünden alınmış ehliyetname ile cari senenin Ticaret Odası vesikasını ibraz etmesi ve bir mühendis veya fen memuru istihdam eylemesi şarttır.
6 — Muvakkat teminat miktarı (8500) liradır.
7 — Teklif mektupları yukarda yazılı gün ve saatten bir saat evveline kadar Parti Başkanlığına makbuz mukabilinde verilecektir. Postada vukubulan gecikmeler kabul edilmez. (3003)
Her güzel kadının yegâne düşüncesi-
tife verdiği vâdi tuttu ve tutmaktadır. Ne mübalâğa ve ne de 'nkisarı hayaldir.
ra^ERTEV’ln
. acagı resır ner hangi bir kremin işi değildir. Binbir isimle türlü mübalâğa ile size teklif edilen kremleri ihtiyatla karşılayanız
dahi gayri menkul üzerindeki hakları ve hususiyle faiz ve masrafa dair iddialarını evrakı müsbiteleriy-le 20 gün içinde dairemize bildirmeleri lâzımdır. Aksi halde haklan tapu sicilleriyle sabit olmadıkça satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar. İşbu maddei kanuniye ahkâ-
mına göre hareket eylemek ve da ha fazla malûmat almak isteyenlerin 939/554 dosya No. siyle memuriyetimize müracaatları ilân olunur
Sahibi: A. Cemaleddin Saraçoğlu Neşriyat müdürü: Macid ÇETİN Basıldığı yer: Matbaa! Ebüzziya