Cumartesi
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 2
r
HER GÛN BİR HÂDİSE
29
NİSAN 1950
Posta Kutusu: 193 — ANKARA
Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara
Başmuharrir tel:......... 15619
Yazı işleri, idare: ..... 15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
40 yıl sonra birbirine kavuşan iki kardeş
— Yazısı I inci sayfada —
Celâl Bayar'ın ilk
Celâl Bayar Bolu yolunda dedi ki:
Biz olmayacak şeyleri vaad etmeyiz!
Fakat yaptığımız vaadi tutarız
D. P. iktidara gelince gösterdiği namzetlerle ferah
ferah beş Hey'eti Vekile meydana getirebilir
Celâl Bayar arkadaşları tarafından uğurlanıyor
Bolu, 28 (Hususî surette giden arkadaşımız Fatin Fuad telefonla
bildiriyor) — Demokrat Parti Başkanı Celâl Boyar aday listelerinin ilânından sonra ilk seçim propagandası gezisine çıkmak üzere bu sabah saat 9 da otomobille Ankaradan hareket etti.
Daha Etimesgut’tan sonra vatandaş kafileleri yollarda öbek öbek toplanmış ve Bayat’a karşı çıkmıştı. Bayar, Ayaş’a kadar sık sık durarak ve otomobilden inerek etrafını çeviren Demokratlarla hasbıhallerde bulunmak mecburiyetinde kalı------------------------------------------
yor ve yine «Yaşa varol» sesleri a-rasında uğurlanıyordu, tik durak Ayaştı. Ayaşlı demokratlar başkan, farını şehirden bir kaç kilometre me safede istikbâl ettiler. Bayar, yolu çok uzun olduğu için Ayaşta bazla kalamadı.
Boğazlar meselesi
Beypazarına gelindiği zaman ilçe sokaklarını taşınan bir halk kalabalığının tezahüratı arasında otomobil
den inen Bayar, parti merkezinin balkonundan kendisine gösterilen
sıcak kabulden dolayı teşekkür etti.
C.H.P.nin1950
Seçim Beyannamesi
Adviye FENİK
Saat 11.30 da Nallıhan'a gelindi ve öğle yemeği Nalh’handa yenildik ten sonra 12.30 da hareket edildi. Bolu hududuna kadar bütün Ankara mülhakatı tam bir beraberlik halin de Demokrat Partiye bağlı olduklarını her fırsatta gösterdikleri tezahüratla ifade ettiler. Nihayet Bolu vilâyeti hududuna girildi. Ve iler ledikçe tezahüratın büsbütün arttığı görüldü.Küçük bir nahiye merkezi olan Köstebek halkı bütün mevcudu
Demokrat Paıtı Başkanı Celâl Dayarla birlikte arkadaşımız Fatin Fuad, Muhip Dıranas ve foto muhabirimiz Mehmet Sürenkök de Doluya hareket etmişlerdir. Yukardaki resimde Celâl Dayar ı Ankaradan i hareket ederken görüyorsunuz j___
Başbakanın mühim demeci
■1 Bı erhangi bir partinin seç-■ ri menler*n(ien oy istiyebil-■J ® mesi için, önümüzdeki dört sene zarfmda neler yapacağım kararlaştırması ve vâidlerini bir beyanname ile vatandaşlara açıklaması gayet tabiidir. Bu suretle seçmenler, partilerce gösterilen adaylara ve yapılan vaidlere göre bu partilerden biri lehine oyunu kullanacak, onu iktidara lâyık görecek veya görmiyecektir.
Bu bakımdan dünkü gazetelerde yayınlanan Halk Partisinin Seçim Beyannamesini, bir çok vatandaşlar gibi biz de dikkatle okuduk. İtiraf edelim ki beyanname, ihtiva ettiği geniş ve zengin vâidler itibariyle, ' ne kadar cazip olursa olsun, sene-lerdenberi dinlemeğe alştığımız nu- ; tukların tekrarından ibaret kalmıştır. Ve en mühim kusuru, bu vâ- . idleri daima tekrarlayan ve hiç bir : , suretle yerine getiremiyen bir par- I ti tarafından ileri sürülmüş olma- I sidir. Cumhuriyet Halk Partisi değil de, herhangi bir parti tarafından böyle bir seçim beyannamesi neşredilmiş olsaydı, elbette ki dikkati çekmekten hali kalmazdı! Bunun için olacak, 26 uzun maddeyi, biraz da parti programı çeşnisi taşıyan mufassal beyannameyi okuyup bitirdiğimiz zaman, C. H. P. lehine itimat sağlayıcı yeni bir şey öğrenmiş olamadık...
Filhakika, yapılan vaidlerin muhtelif bölümlerini gözden geçirdiğimiz zaman diyebiliriz ki, Halk Partisinin beyannamesinin hazırlanı-şında şu esaslar hâkim olmuştur:
1— Şimdiye kadar her kabine değişlikçe muhtelif Başbakanlar tarafından umumî efkâra klâsik bir formül halinde sunulan ve hiç bir suretle tahakkuk etmiyen çeşitli hükümet programlarını hulâsa olarak ele almak.
2— Senelerdenberi C. H. P. kongrelerinde delegeler tarafından ileri sürülen dileklere karşılık olarak yapılan valdleri geniş bir şekilde tekrarlamak.
3— C. H. P. Genelbaşkanının Po-latlıda ilk seçim propaganda nutkunu irat ederken ortaya attıkları Anayasada yapılacak tadiller meselesini ehemmiyetle gözönünde bu- 1
* Ondurmak. 1
Şu halde yukarıda belirttiğimiz esaslar dahilinde hazırlanan C. H. I Seçim Beyannamesinin ruhunu I kısaca şu şekilde ifade etmek do munkündür:
Eski vaidlerin tekrarı ve C. H.
P. Genel Başkanmın yeni arzulan... I
C. H. P. nin seçim beyannamesini böylece eski ve yeni vâidler ,
mecmuası diye adlandırdıktan son- ı ra, O. H. P. Genelbaşkanı Sayın | İnönü’nün yeni arzulan üzerinde
★ (Devamı Sa. 6 SİL 4 de) |
ile yola dökülmüştü. Bayar otomobilden indirildi ve alkışlar arasında nahiyeye götürüldü. Meydanı dolduran köylülere Bayar, seçimin e-hemmiyetini, nasıl hareket eilmesi lâzım geldiğini ve Demokrat Partilileri bekliyen vazifeleri veciz kelimelerle ifade etti. Bayar günün en dikkate şayan konuşmasını Göy -nük'te yaptı.
Çocuklarını illerinden tutmuş, kucaklamış kadınların, kasaba ihti-ir (Devamı Sa. 6 Sii: 1 de)
İlk müdahale!
Bayan Jandarma susturmakistedi Göynülfîki top^ntıya Jandarma üsteğmeninin garip müdahalesi
Bolu, 28 (Hususî surette giden arkadaşımız Fatin Fuat bildiriyor) — Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar bugün saat 17.30 a doğru Göynük’teki açık hava toplantısında konuşmakta olduğu sırada bir hâdise vukua geldi. Toplantı Süleymanpaşa Camii önündeki meydanda tertip olunmuştu. Esasen seçim kurulu bu meydanı öğleden önce Halk Partisine, saat 14 ten 17,30 za kadar da Demok-
D. P. nin Ankarada yaptığı açık hava toplantıları
Çubuk ilçesinde yapılan toplantıda hatipler iktidarı şiddetle tenkid etliler ' Seçim kanunu hükümlerine göre Bayramoğlu ile yine An -.ara aday- i açık yerlerde yapılacak toplantılar- farından emekli general Salâhaddin dan ilki dün Demokrat Parti tara- Âdil ve Dr. Talât Vasfi Öz, Çubuğa fından Çubuk ilçesinde yapılmış, gelmişler ve toplanü meydanında I saat 12 de ekseriyeti köylü vatan-11.30 dan 13 e kadar devam eden ! dağların teşkil ettiği kalabalık br toplantıya Demokrat Parti Çubuk halk kitlesi önünde konuşmuşlar ilçesinin teşebbüsiyle, Ankaradan II dır. idare kurulu ikinci başkanı ve An- ilk olarak söz alan ve toplantıyı kara Milletvekili adayı Dr. Muhlis 1 * (Devamı Sa. 6 Sü: 1 dc)
Red cevabımız Londrada memnunluk uyandırdı
Londra, 29 (B. B. C.) — Türkiye-nin Vaşington büyükelçisi Feridun Cemal Erkin’in Boğazlar hakkında-ki son Sovyet teklifinin de Türkiye tarafından reddedildiğini bil -diren beyanatı burada çok müsait karşılanmıştır. Türkiye büyükelçisi bu beyanatı dün, Birleşik Amerika Dışişleri Bakanı Muavini Webb ile mülâkatının sonunda -yapmıştır.
D. P. Haymana mitingi
Dün yapılan mitigde bir çok hatipler konuştu
Haymana 8 (Hususî) — Demokrat Parti, açık hava toplantılarının birini daha bugijn Haymanada yapmıştır. Haymanada şimdiye kadar eşine rastlanmadık büyük bir halk kitlesi bu toplantıyı takip etmiştir.
Toplantıyı Haymana avukatlarından Ahmet Fevzi Yılmaz hararetli bir hitabe ile açmış ve memleket dertlerini veciz bir şekilde izah etmiştir.
Bundan sonra Demokrat Parti Ankara adaylarından Salâhaddin Benli çok müessir bir hitabede bulunmuştur.
Umumî arzu üzerine yine Demokrat Parti Ankara adaylarından Hâmit Şevket İnce alkışlar arasında kürsüye gelerek halkı tenvir edici heyecanlı bir konuşma yapmıştır.
D. P. Maltepe Ocağının yıldönümü
Demokrat Parti Maltepe ocağının kuruluş yıldönümü ilçe bucak ve ocak idare kurullariyle çok kalabalık bir partili topluluğu huzuru i ile ocak binasında toplanmıştır. Toplantıyı açan Ocak Başkanı Muvaffak Kırlı’nm kısa ve özlü bir konuşmasından sonra ilçe kurulundan Piraye Bigat, ocağın kuruluş tarihçesini veciz sözlerle anlatmış ve çok alkışlanmıştır.
Müteakiben bucak namına konuşan bucak başkanı Halilin sözleri alâka ile dinlenmiş ve sürekli alkışlarla karşılanmıştır. Ocak idare kurulu tarafından tanzim edilmiş olan büfede izaz edilen partililer geç vakte kadar samimî hasbihal-lerde bulunmuşlardır.
O. P. Seçim toplantısı
Demokrat Parti il İdare Kurulu Başkanlığından:
30 Nisan 950 Pazar günü sa-at 15, de Cebeci çayırında seçim propagandası için bi-toplantı tertip edilmiştir. I
Sayın vatandaşlara bildiri-lir.
Devlet Başkanı tarafsız ve müstakil olmalıdır
Başbakan Seçim Kanununa ve son siyasî hadiselere dair basına geniş izahat verdi
İstanbul, 28 (a.a.) — Bir hafta-danberi şehrimizde bulunan Başbakan Şemsettin Günaltay, bugün saat 16,30 da. vilâyette yaptığı basın toplantısında şunları söylemiştir;
«— Son günlerde hortlayan tezahürlere karşı intihalarınızı dinlemek ve öğrenmek üzere sîzleri rica etmiştim.
Gazetelerimiz ilk zamanlarda mütereddit ve sakit kaldılar. Bu hal memlekette tabiî olarak bir endişe uyandırdı. Fakat çok geçmeden münevver kitlenin inkılâbın müdafii olduğu hakikati belirdi.
Son günlerde hortlayan bazı tezahürler, kökleşmiş birtakım kanaatlerin kolaylıkla sökülüp a-tılamıyacağmı göstermiştir.
Şu halde ancak hakikî durumu görerek ona göre tedbirlerimizi a-lırsak hedefe erişebiliriz. İçimizi tamamiyle anlamak zahmetine katlanmaz ve dış dünyanın durumunu gözönünde bulundurmazsak bu gibi hâdiselerle karşılaşmamız tabiî olur.
Bu mevzuda iki partinin kanaati müşterektir. Celâl Bayar’la yaptığım görüşmş bana bu kanaati verdi. İki parti inkılâpları müdafaa hususunda müttehittir. Ahmet veya Mehmet her şeyi söyliyebilir,
bunun hiç bir tesiri olamaz. İki par • ti liderleri muayyen istikamette birleşirse mesele yoktur.
Bu son tezahürler, ötedenberi bildiğimiz ve haber aldığımız ha-
ricî bir faaliyetin eseridir. Bu tezahürler seçim esnasında kendini görterecakti. Fakat öyle anlaşılıyor ki herkesin hissiyatının heyecana
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 2 de)
Türkiyenin cenneti Karadeniz bölgesinden geliyorum!
Açlığın, sefaletin ve hastalığın kucağında çırpınan insanlar son ümidlerini önümüzdeki seçimlere bağlamışlardır
Yazan: Feyzi Boztepe
Ordu hususî muhabirimiz Feyzi Boztepe, Karadeniz bölgesinde bir tur yaptıktan sonra dün Ankara-ya gelmiştir. Seçimler arifesinde bu bölgeyi dolaşan arkadaşımızın yazısını aşağıda bulacaksınız!
Türkiyenin cenneti Karadeniz
Boks birincilikleri bugiin başlıyor
Ankaranın 67 ve 73 kilolarda şampiyonluk şansi kuvvetlidir
Bundan evvelki müsabakalarda, Nafi Altıparmak ile Apli Özkutlu karşı karşıya (Yazısı 6 ncı sayfada)
bölgesingen geliyorum! Bu güzel bölge, tarihin ihmallerine rağmen hâlâ dinç ve hâlâ mücadelecidir. Aç lığın, sefaletin ve hastalığın kucağında çırpman insanlar son ümitlerini önümüzdeki seçimlere bağla, mışlardır. İktidar partisi umumî hiz metleri ihmal etmiş ve yurdun bir cennet köşesini ıstıraptan kıvranan İnsanlarla baş başa bırakmıştır. Bazı idare adamları C. H. P. nin usulsüz emirlerine boyun eğerek halk-
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 3 de)
AKINTIYA---1
i____KÜREK
Ek beyanname !
.H.P. niıı 26 maddelik seçim beyannamesinde neler yok da neler?...
Rejimin takviyesi mi dersiniz? Köye radyo ve yayınlar mı istersiniz? Su, toprak, yol, iskân, sigorta, mesken mi dersiniz? Hepsi, hepsi istediğinizden âlâ!
Yalnız, dünkü gazetemizde Fikret Sıly'ın imzası ile teşkilâta yapılan gizli tamimin bir sureti eksik! O da şu;
— Halk Partisine oy vereceklere makbuzsuz ve her türlü soru sualsiz para dağıtın!
Az veren candan, çok veren maldan!
İlâhi Fikret Sılay! Demek, beyannamedeki vaitler gibi dağıtılacak paralar da lıadsiz hesapsız! — Yedekçinin YEDEĞİ
I
5a
Sayfa: 2
ZAFER
At Yarışları
Dikkatler
ıa t( C;
U)
'O

:e u.
1!

11
e
p) I;
H
u
ü a r u
a
I
E
i

B
i
Handikapörler kaç
para alıyorlar?
Tarım Hakanlığı Yüksek Komiserler Hey'etinin dikkat nazarına
1950 senesi için hazırlanan at yarışları programına, umumî hükümler başlığı altında 9 madde konmuş ve bunlardan ikinci maddenin A. B. ve C. fıkraları doping muayene mas rafları ile handikapörlerin alacakları ücretlere tahsis edilmiştir.
Bir koşu programında atların tasnifi, taşıyacakları sıkletler gibi hususları umumi hükümler meya-nında görmek ne kadar tabiî ise, handikapörlerin nasıl para alacaklarını ilân etmek de o kadar yersizdir. Çünki yarış yeklerinde ücret alanlar yalnız handikaptürler değildir, bütün vazifeli memurlara ücret verilir. Fkıkat hiç bir yerde bunların alacakları ücretler at yarışlarına ait esaslı hususatı ihtiva etmesi icabeden umumî hükümler meyanına ithal edilmez.
Programdaki bu aykırılık hakkında muhtelif kaynaklardan edindiği, miz malûmatı aşağıya yazıyoruz:
Geçen sene at sahipleri cemiyeti idare heyeti, handikap koşularından alınan ve program gereğince cemiyete terk edilmesi icabeden yüzde yarım kaydiye ücretlerinin, mesailerine karşılık ve kendilerine bir cemile olmak üzere handikapörler heyetine verilmesini kararlaştırmış. Bu suretle handikapörler. İlkbahar koşuları esnasında, özel idare kadrosundan muayyen bir ücret almakla beraber cemiyet tarafından kendilerine bağışlanan bu kaydiyeleri de tahsil etmişler. (Sonbaharda Ö-zel idare handikapörleri kadrosundan çıkarmış).
Garanti Bankasının ikramiyesini kazananlar
Türkiye Garanti Bankasının ik ramiyesi çekilmiştir. Kazanan numa
ile bildiriyoruz.
Kazanılan
Hesap No. İkramiye T.L.
Vatandaşla hasbıhal
— 2 —
I Aziz Yurtdaş;
, Muhtardan aldığın seçmen kar ı tında adın, soyadın, hangi seçim I bölgesinde ve hangi numaralı sandıkta oyunu kullanacağın ve seçmen kütüğündeki sıra numa.
[ ran yazılı olacaktır. Her hangi I bir sebeple, seçim gününe kadar seçmen kartını alamamışsan, o-yunu kullanacağın sandığın başına gittiğin zaman, hüviyetini tesbit ettirip, sandık kurulunun senin emrinde tuttuğu seçmen kartını orada da alabilirsin. Fakat buna meydan vermeden, köy odalarında ve muhtarlıklarda seni bekleyen seçmen kartını seçimden evvel alman kendi men-| l’aatindir.
ı 14 Mayıs seçim günü, kayıtlı bulunduğun oy sandığına gittiğin zaman, telâş etmeden, önünde seçmenler varsa, sıraya girerek, sıran geldiği zaman sandık baş ! kanına seçmen kartını göstereceksin. Eğer kartını daha evvel alınadınsa, onu sandık başkanın dan istemeğe unutma. Başkan, kütük listesinde adını bulacak ve önünde duran oy zarflarından biı* tanesini verecektir ve orada bulunan gizli oy verme yerini sana gösterecektir.
Oy zarfını aldıktan sonra oy yerine gitmeğe mecbursun. Oy verme yerine girmez veya zarfı alıp oy vermezsen, sandık baş-kanının oy zarfını senden geri alm(aya h; kla vardır. Sen de,( bu yüzden mukaddes oy hakkını kullanamıyacaksıpdır.
Öbür defa, oyunu nasıl kul -lanacağını sana anlatacağım, a-ziz yurtdaşım.
4030
6007
5641
2700
389
1378 7977 14895
1257
621
949
1
500,—
150,— 150,—
1.000,— 150 — 150,— 250,— 500,—
1.000,—
• 250,— 250,— 500,—
Kemeraltı Ankara İstanbul Çenberlitaş Çenberlitaş
İstanbul
Ankara Ankara Balıkesir Hamamönü İstanbul
Bundan başka Bankanın muhtelif Şube ve Ajanslarında kayıtlı (33) müşteri de 1000 lira ile 25 lira arasında değişen çeşitli para ikramiyeleri kazanmışlardır.
Seçmen kcrlları alamayanlar
ANKARA VALİLİĞİNDEN:
Ankaıada 25 Şubat 1950 - 9 Mart 1950 anasında yapılan seçmen kütüğü yazımına göre sayın seçmenlere dağıtılması için mahalle muhtar lanna verilen seçmen kartlarından bir flcısmı seçmenlerin yazımdan sonra başka mahallelere taşınmış ve yazım esnasındaki adreslerinde bulunamamış olmasından muhtarlar tarafından dağıtılamamaktadır.
Seçim gününe kadar mahalle muh tadarında kalacak olan bu kartlar yazım esnasında bulundukları mahallelerden diğer mahallelere taşın mış vaziyette bulunan vatandaşlar tarafından eski mahallelerindeki muhtarlara müracaatla alınması lâzımdır.
Seçim gününe kadar alınmayan bu kartlar muhtarlar tarafından o gün «ait oldukları seçim sandığı baş kanına teslim edileceğinden vatandaşların seçim günü dahi sandık başkanlanna müracaatla kartlarını alarak oylarını kullanbilirler.
Keyfiyet sayın seçmenlere ehem, miyetle duyurulur.
Bu şekilde 3 kişiden mürekkep olan handikapörler heyetine bütün sene yapılan handikap koşularından yüzde yarım kesilmek suretile takriben dört bin küsur lira bir para ödenmiş.
Bu meyanda Sonbahar yarışları-nın nihayetinde ve cemiyet tarafın-, dan tertip edilen iki haftalık koşularda toplanan 460 lira kadar bir pa-1 rayı cemiyet bazı mücbir sebepler dolayısiyle, ödemekte gecikmiş. Bu gecikmeye dahi tahammül edeme-' yen handikepörlerden ve Tarım Ba- , kanlığı şube müdürlerinden biri derhal cemiyete bir mektup yollayarak, paralarını 5 gün zarfında öde medikleri takdirde mahkemeye mü-1 racaat edeceğini bildirmiş- !
İşte, program komitesinde de aza bulunan bu zatın her halc’e 1950 ■ senesi için alacağını sağlama bağla-1 mak maksadı ile bu maddenin umu-! mî hükümler meyanına konmasını sağlamış olacağı tahim ediliyor. |
Bu maddeyi program komitesinin diğer üyelerinin aynen tasvip | etmiş omaları da şayanı hayrettir. | Yarış yerinde ehemmiyetli kabul edilecek vazifeleri deruhte edenler yalnız handikapörler değildir. Her ( ne kadar koşu komiseri, starter ve tartı hakemi gibi vazifelerini hüsnü suretle başarmağa uğraşalıwmuhterem zevat arasında Tarım Bakanlığı I şube müdürleri yoksa da mesailerinde handikapörler heyetinden çok fazla muvaffak oldukları bir hakikattir.
Hipodromda en mühim vazifeleri ifa eden kimselere Özel İdarece azami 20 lira ücret yevmiye verilirken handikapörler heyetine dört bin lira bağışlamak ne üsule ne de nizama uyan bir hareket olmasa gerektir.
Cemiyet handikapörlere böyle bir bağışta bulunmağı uygun bulsa dahi koşuların mürakabasını üzerine almış bulunan Tarım Bakanlığı bu-! nun resmî programlarda yer almasına mani olmalı idi. Hem de bu paraların handikapörlerin mesaisinden hiç de memnun olmayan at sahiplerinin ceplerinden çıktığını ve uv5«,
hatta kerhen verildiğini unutmamak! tarikatına mensup olduğunu ve o-lâzımdır. kuma yazma bilmediğini söylemiş-
At yarışlarını disiplin altına sok- tir. mağa çalışırken bu yarışların idaresini üzerlerine elan kimselerin dedi kodulardan tamamen uzak kal-1 maları icabeder. |
Bütün bir sene kendisine verilen ' paraları muntazaman aldıktan sonra ! bakiye ufak bir alacağı için mahkemeye müracaat edeceğini resmen yazacak kadar hasis düşüncelerle hareket eden bir handikapörün tam manası ile bitaraf olabileceğinden şüphe edilemez mi?
Handikaptörlük bütün koşu âleminde bu işin ehli olan bir tek kişi tarafından yapılır. Müteaddid defalar söylendiği ve yazıldığı gibi bizim bu işi bir heyete tevdi etmiş olmamız bir aciz idafe eder. Kaldı ki, bu heyet de mesaisinde muvaffak olamamıştır.
Senelerce yarış sahalarımızda uğraşmış ve bugünkü koşuların temelini atmış olan eski yarış ve ıslâh encümeni umumî kâtibi ayni zamanda handikaptörlük vazifesini de gö-rr; bu vazifesi dolayısiyle en ufak bir ücret dahi almayan mumaileyhin bugün pasif bir durumda kalması dolayısiyle, eksikliği bütün koşu muhutimizde hissedilmektedir.
Yarışlarımızın İslahı için muhtelif
| Tetkikler - Düşünceler
İKTİDAR PARİİSİNİH SECİMDE MEMLEKETSÜMDL VAZİFESİ
İktidar partileri millet hâzinesinden bir santim para almağa mezun değildir. İktisadî dev let teşekküllerinin vasıtalarından, memurlarından ve her türlü mad- ,rııemeuı ve uır çaıe ue uuıuuullıa di müzaheretlerinden hiç bir suret- | dj Tek mesul hiç güphe yok ki ik.
I
A. R. İ ıceolemdarogü Zonguldak Milletvekili
rilemedi ve bir çare de bulunama-
Nü SAT
Arapça Ezan sanıkları
Bundan bir müddet evvel Zincirli Camide arapça ezan okuyan Mehmet Cavit aleyhine açılan dâvaya dün İkinci Asliye Ceza Mahkemesinde devam edilmiştir.
Dünkü duruşmada sanık arapça ezan okuduğunu itiraf etmiş, Ti-canî tarikatına değil, Muhammedi
Aynı zamanda Hacıbayram Camiinde arapça ezan okuyan sanık hamal Mustafanın da mahkemeye celbine ve bazı şahitler dinlenmek üzere duruşmanın başka bir güne bırakılmasına karar verilmiştir.
Takdir Milletindir T
ve teşci etmek de lâzımdı. Halbuki bunun aksi yapıldı.
Bu durum gayri memnunluğu, infiali yarattı. Siyasî gelişmeyi tacil ve tesri yerine gerilemeyi intaç etti.
le faydalanmak salâhiyetini haiz değildir.
Yıllarca Türk milleti sabırla, itidalle, beşeri takatin fevkinde bir tahammülle ufuklarımızda doğacak olan demokrasi güneşinin doğmasını bekledi.
Maddî ve manevî mahrumiyetlerin, sefalet ve ıstırapların taham-mülfersa yükünü omuzlarında durmadan taşıdı.
Hayat pahalılığı yaşama şartlarını güçleştirmiştir. Bu sıklet bin-bir imkânsızlığı yaratmıştır. Milletimizi her bakımdan ezdi ve yıprattı. Maişet gailesi, didişmelerin verdiği mânevî huzursuzluk ve istikrarsızlık millî bünyemizi kökün den sarstı-.
Vatandaşların iç âlemindeki bu buhran, yaşamak arzusunu kırdı ve ümitsizliğe düşürdü.
Hakkını aramaktan, ıstırabını ve şikâyetini ifade etmekten menedilmiş bir millet nasıl olur da şahsiyetine ve hürriyetine sahip olabilirdi?
Ruhî tazyik, mânevî yorgunluk ile hayat endişesi elbette insan var lığını tahrip etmede baş âmü oldu.
Senelerin biriktirdiği yaşama şartlarının kasveti altında kıvranan vatandaşların ıstırapları her nedertse iktidar tarafından dSndi-

Beşerî zaruretler tabiî bir hürriyetle millet camiası içinde yer almasını icabettirir. Millî gaye ve millî bir hava olarak demokrasi isteği milletin kalbinde yer almış o-lunca buna mâni olan kuvvet ar-l" j tık bilmem ne olabilir? Tasavvuru dahi insanı düşündürüyor.
İçtimaî hakların kutsiyetini müd rik fertlerin fikir ve ideal kaynağı milletin maşerî vicdanıdır. Bir gaye etrafında toplanmış olan insanların hürriyetine müdahale başka rejimler içinde mevcuttur.
¥
Halk Partisi tek idare zihniyetinin zebunu olarak, diktatör bir rejim içinde ilânihaye kalmak poli-j tikasını takip etmekten fariğ ol-I madı.
Millete hürriyet vermekten daima hadrü içtinap eden bu zihniyet muhakkak ki artık devam edemez-
Sabrı Polat'ın dünkü duruşması
Milyoner İbrahim Akoğlu ve Ayşe Nazire ismindeki bir kadını parasına tamaen öldürdüğü iddiasiyle Sabri Polat aleyhine açılan dâvaya dün İkinci Ağırceza mahkehlesinde devam edilmiştir.
Dünkü duruşmada şahit Yusuf Ziya Atılgan mahkemeye gelmediği için ihzaren celbine ve duruşmanın başka bir .güne talikine karar verilmiştir.
Geziye Davet
Türk Yüksek Mimarlar Birliğinden:
Güzel Ankaramızın mimarî ve tarihî eserlerini tanıtmak, kuruluş tarihlerde mimarî kıymetlerini be--------------------------—..... lirtmek maksadile Birliğimizce 30 tedbirler alınırken bu işin idaresinin Nisan 1950 Pazar günü sabah saat de ehil ellere terkedilmesi bir za- 9.15 de başlamak üzere bir Ankara ruıettir. Aksi takdirde koşularımız gezisi tertip edilmiştir. Bu geziye inkişafa değil inkıraza doğru sü-' meslektaşlarla birlikte sanatsever rüklenecektir.-----( yurttaşlar da davetlidir.
JV day listelerinde olduğu gibi, " " seçim beyannamesi hususunda da C. H. P. erken davrandı, ve içinde «kuş sütlü istihsalinin arttırılması» vaadinden gayri, olacak olmıyacak her şey bulunan programını neşretti.
Bu sebeple, muvafakat gazetelerini görmeyin... Neler de, neler... Koskoca bir başlık: «Program çok iyi karşılandı!»
Okurken düşünüyoruz: Acaba kimin tarafından? Her halde öm -ründe bir kere bile «Hayır» demesini deneyememiş olan, sayın muharrir tarafından!...
Bugüne kadar, merhum Recep Pekcr’in kabine programım ve • Yedi Eylül» kararlarını bile alkış. lıyacak kadar, bitaraflıktan ayrılan ve her yapılana »Aman, ne güzel!» diye söylenmesini itiyat edenler, pek tabiidir ki, her köye radyo geleceğinden tutun, yakalara balina fabrikasına kadar, her şeyin yapılacağını vaadeden bu beyannameyi de göklere çıkaracaklardır.
İktidarda olmalarına rağmen^ hakikatte akalliyette bulunduklarının farkına ıbile varmadan: «C. H. P. den zaten bu beklenirdi. Program tecrübeli, yapıcı, realist bir teşkilâtın göğüs kabartıcı, inan verici eseridir!» diyebileceklerdir. Bunlara karşı, Allah cümlesini yakın vakitte gaflet uykusundan uyandırsın! demekten gayri çare görememekteyiz!
Bu, metlıede ede, göklere çıkardıkları program üstelik, esaslı hazırlık ve hesaplara da dayanı-yormuş. İşte bizce programın en enteresan tarafı!... Hangi hesap? Sultanım! Hesabı kuvvetli o-laııın iki milyar borcu olur mu? diye sorsak, acaba, cevap alabilir iniyiz? Hiç zannetmiyoruz. Çünkü, dedikleri gibi hesap olsaydı, yaptıkları vâ idlerin Marshall yardımiyle değil, bütün Amerikan bütçesini dahi ele geçirseler, başarılamıyacağını bilirler, daha makul, daha sempatik ve hakikaten kuvveden fiile çıkabilecek işleri öne sürerlerdi.
Irk, din, mezhep farkı gözet -meksizin umuma yararlı tedbirleri alacağım derken, altıoktan birisinin milliyetçilik olduğunu u-nutacak kadar acemice yazılmış beyannamede yalnız bir tek noksan vardır, o da: C. H. P. nin seçimlerde nasıl hareket edeceğidir!...
Üst tarafını, zaten yirmi beş senedir dinliye dinleye alıştığımız istikbal sigası vaidler teşkil etmektedir.
Ne diyelim: Takdir miUetimi-zindir.
tidar hükümetleridir. Tatmin edile-miyen insanların yeisi karşısında bedbinlik başgösterdi.

Cemiyetler Kanununun değişmesi bir zaruret icabı olmuştur. Siyasî partiler taaddüt edince mem- 1 lekette geniş ve ferah nefes al- | mak imkânı tahassül etti. Siyasî partilerin çatısı altında toplanan vatandaşlar çalışmağa başladılar. Zaman ve hâdisat memleketin siyasî hayatında husule gelen bu ta- 1 havvül ve inkişaf muvazi yürüme- I si lâzım gelen ihtiyaçlarını derhal belirtti. Hür olarak endişesiz âza ol mak isteyen vatandaşlar türlü baskılarla tehdit edildi. Verilen kanu- ' nî hak ile hürriyetini elinde tuta- i mıyan vatandaşların ruhî ve mânevî salâbeti sarsıldı.
Ruhî ve mânevî tazyiklerin mü- '___________..... ,BJ
tevali tesirleri altında şaşırmış bir i di. Bunu anlayan Halk Partisi me-halde bulunan vatandaşlar, memle- l denî ve siyasî icaplara intibak et* ket duygusiyle çarpan kalpleri, va- mek mecburiyetini duydu. İktida-tanî ve millî heyecanlarıyla vazi- [ riyle harekete geçmek lüzumunu /elerini inşirah ve itmiinan ile yap- . bünyesinde hissetmeğe başladı, ması gerekirken bu gibi mâniler de *
inzimam edince ne yapacağını şa- | Psikolojik âmillerin her işteki şırdı. Muhtelif partilerin . doğması müessiriyeti nazarı dikkate alınır-
- i x._ .--i: sa diktatörlük dahi kendiliğinden
zail olur. Millet mukadderatına hâkim olmak zihniyetiyle idare edenlerin bir millete, bir kütleye tahakküm etmek salâhiyeti mevzuu bahsolamaz. Medenî ve beşerî haklara her parti hürmete mecburdur. Idı-âk ve takdirden tecahül gösterenler, millî varlığı küçük görmek istiyenlerdir. Bir zümre ve bir hizip muazzam bir kuvvetle sonuna kadar hâkim olmağı nefsinde göremez. Görse bile sonu hüsran olur.
Boğucu bir havanın millet huzurunu kaçırdığını müşahede etmek bile insanı müteellim eder. Bundan başka arzu edilmiyen hâdiseler baş gösterir.
İçtimai ve iktisadı hürriyet bir kül, bir ruh olduğuna göre millî hayatımıza göre bunu realize zarurîdir. Aksi takdirde reaksiyonunu beklemek lâzımgelir.
Ferdî hürriyet mukaddes bir mef hum olduğuna göre câmianın hakkını teslim etmek iktiza eder. Mutlakıyet idaresinden müntekil ve mevrus bir zihniyet yıllarca de -vam edemezdi. Hür millet kendi camiası içinde muhterem olan kanun ve nizamların hâkim olmasiy-le bekasını sağlar ve istikbalini tahkim eder.
İdareciler bu vecibeden istisna edilemezler. Fert hürriyetine hürmet etmenin ağır mesuliyetini müd rik olmaları lâzımdır.
Vatandaşlar siyasî kanaat ve anlayışları serbest izhar etmek hakkına malik olamazlarsa, artık o memlekette yaşama hürriyetine sahip değildir. Maneviyatı bozuk, kor kularla geçen bir ömür insanı tazip eder, cemiyetin huzurunu ihlâl eder, tahribatını tevsi eder.
Fikrini açıklamıyan, kalbindeki-leri ifade edeminyenler bu tabiî haklardan mahrum edilirlerse tasavvur olunabilir mi ki, insanlar bu hale tahammül edebilmiş olsunlar? Hürriyetsizlik husumeti doğurur. Husumet hissi kalbleri ateşler. Fizik kanunları tazyik edilen bir cis-patladığını söyler.
Ar (Devamı Sa. 6 Sü: 5 de)
ması gerekirken bu gibi mâniler de [ inzimam edince ne yapacağını şa- |
içtimaî ve siyasî hayatımızın teali-! sinde mühim rolünü oynaması lâ-l zımdı. Hattâ gönül isterdi ki teşvik
İKRAMİYELi AİLE CÜZDANI
I
3
J.
’ı i
i

3 Evli
Para ikramiyeleri
Kuraya girebilmek için cüzdanı olmıyanlar
6 Mayısa kadar
Bir cüzdan almalıdırlar.

Cüzdanı olanlar bi rikmiş paralarını
6 Mayısa kadar hesaplarına yatırmalıdırlar.
Bu Kuradaki
2 Ev için
Her yüz liraya bir kur’a numarası
3 ü cü EV için
Her 1000 liraya bir kur’a numarası
Her 1000 liranın Banka da kaldığı her yıl için ayrı bir kur' a numarası

Tafsilâtlı broşürler bütün şubelerimizde emrinize amadedir.

Hikmet YAZICIOGLU
TAVZİH
Zafer Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğüne:
Gazetenizin 27/4/1950 günlü nüshasının ikinci sahifesinde (Röntgen filmi hırsızlığı) başlığı altında (Hastahaneye ait rüntgen filmlerini çalıp hastahane karşısındaki bakkal Mehmet Tosun ve Ali Tosuna) sattığımızın tesbit edildiği yazıl -mıştır.
Muhabirlerinizin tahkikat evrakını okumadan bızleri hırsız olarak kabul ettiği anlaşılmaktadır. Hayatımızı namusumuzla kazanan bizlere sürülmek istenen bu leke, evrak o-kunacak olursa hastahane başhekiminin (İhtimali olarak yazdığı bir yazıdan ibaret kalmaktadır. Yazı -mızın ilk çıkaoak nüshanızda aynı sütunda yayınlanmasını Matbuat Kanununun hükümlerine dayanarak rica' ederiz.
Ankara Nümune hastahanesı Labrantları
Ali Camkıran, Lâtif İlgar


CEMİYETTE
LÜZUMLU TELEFONLAR
Yangın ................... 00
Sıhhî imdat ........... 91
Trenler ............... 12028
Hava Yolları........... 14881
Yataklı vagonlar ...... 11560
Su ânza ............... 21575
ı Elektrik ............. 24846
| Havagazı ............. 24846
YAPI ve KREDİ BANKASI
Aktör Karin’in Yahudi olduğa anlaşıldı. Karin yaşlanmış ve kamburlaşmıştı. Yahudi olmıyan karısı, Avusturya istilâ edilir edilmez, onu terketmiş. Karin de bir çaresini bulup kaçmış. Son radan bize anlattığına göre, Pa riste evvelâ aç kalmış, sonra «Başkalarını doyurmağa» başla mış, yani lokanta garsonluğu yapmış. O iş de tamam olunca, on parasız sürüklene sürüklene Lizbona kadar gelebilmiş. Allah tun omda bu uzun boylu Amerikalı kadınla tanışmış. Kadın Ka-riıı'e acımış, ona para vermiş ve Amerika’ya gidiş vizesini temin etmiş.
O akşamki eğlenceye Horvat beni de davet etti. Sonra, yanımda Edithi görünce:
— Yalnız değil misiıı? dedi.
— Hayır...
— Ziyanı yok... Bu genç kızı da getir.
— Teşekkür ederim. Takdim edebilir miyim?...
best kalabilmek için polise müracaat ederek orospu vesikası aldılar. Tam mâııasiyle fotoğraflı mühürlü, bildiğimiz vesika: Bu suretle arlık uamuslu kadın olmaktan, çıkıyor ve kanunun müeyyidesinden korkmadan âşıklariyle yatabiliyorlardı. Buılapeşteden başka ne haber mi dediniz? Durun bakayım... Doktor Mor Ehreııfeld şimendifer raylarının üzerine yatarak, lokomotife kafasını koparttırdı.
Edith'i bir titreme almıştı. «Bu doktorun hiç mi bir dostu, bir yakını yokmuş, diyordu... Nasıl olur da bu kadar fecî bir şeye mâni olamazlar?...»
Gemi, her halde bir dip dalgasına tesadüf etmiş olmalı ki şid- j detle sallanmağa başladı. Masalardan bardaklar, tabaklar düşüp kırıldı. Dansedenler bağırış- j tılar, fakat ne müzik, ne dans durmadı.
Balla, bize bu sefer Alfred Erbach adında Viyaııalı genç bir muharririn başına gelenleri aıı latmağa başlamıştı. Erbaelı’ın annesi âri, babası Yahudi imiş. Yeni mevzuata göre Erbaclı’da Yahudi sayıldığından yazmak ve neşretmek hakkını kaybetmiş. Bununla beraber mesleğine devam etmek azminde imiş. Aıı-nesi Erbach’ı deli gibi sevdiği (Devamı var)
*
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
(15031) i Akdeniz Korsanları (23432) Çingene Prenses (22294) : Karanlık Geçit (14040) Vatan Haini (11131) ; DUaman Kardeşler (14072) : Tarzan ve Kaplan Kadın
(14071) : DUaman Kardeşler (18846) : Dağlar Canavarı ECZAHANELER Nümune, Sağlık. İstanbul
J TAKVİM
Yazan: FERENC MOLNAR ken gibi salındı. Sağına, soluna döndü.
— Hoşuna gitti mi?
— Biraz şatafatlı değil mi?..
— Şatafatlı mı?...
— Evet
Daha ben sözümü bitirmeden, koşarak gitti. Üzüldü, darıldı zannettim. Ben de peşinden koştum.
— Nereye gidiyorsun Edith?...
— Elbise değiştirmeğe.
Bir kaç dakika sonra geldi. Bn sel'erki elbisesi, sade, güzel, tam benim sevdiğim gibiydi. Hattâ ona biraz da çocuk hali veriyordu. Fakat bu sefer de başka bir teııkiddc bulunmak istemiyordum. Zaten haksızdım da... El-paise Edlith için çocukça değil, ben bu elbisenin yanında fazla ihtiyardım. EdiUı’i tanıdığım giinden beri yaşımla alâkadar okluğum kadar başka hiç bir zaman olmadım.
Yemek salonunda, -kazazedeler» büyük bir masanın etrafına toplanmışlardı. Yemekten evvel yemekte içmişlerdi. Hâlâ da
içiyorlardı. Barda da yine oııl; için büyük bir masa hazırlanmıştı. Etrafına dizildiler. Bağıra çağıra konuşuyor, gülüyor ve durmadan içiyorlardı. Beni görünce Ressam Horvat hemen koştu, bizi de götürüp o büyük masaya, kazazedelerin diktatörü devâsâ Amerikalı kadının karşısına oturttu. Horvat yine hazin maceralardan birini açmıştı: Komünist ressam Emil Ormos, *)ü yaşındaki annesini bir kerecik görmeden Amerikaya kaçmağa razı olmamış. Paristen sahte bir pasaportla hareket etmiş, fakat köyceğizlerinde oturan annesini ' görmeğe vakit kalmadan yaka lanmış ve on sene lıause mahkûm olmuş.
Müzik başlamıştı. Horvat devam ediyordu:
— Geza' Varadi’ye gelince .. o intihar etti.
Genç bicr kız uzun boylu Amerikalı kacbııa soruyordu:
— DansedeNlir miyiz?
Tabii...
Horvat:
Çeviren: M.!.
— Emer Rado, diyordu, hatırlıyor musun? Bizi deli gibi güldüren komik O Rio de Janei-ro’ya gitti, fakat karısı vapurda ölmüş. Biliyor mııydun bunu?
— Hayır.
Horvat bize «Kazazedeler» a-rasında Peter Bella namında bir Maearı tanıttı. O da Paristen geliyormuş. Bir çok Macıırlar Fransız ordusuna yazılmışlar. Budapeşte’de uyku hanı kalmamış, çüııkii kimsenin gözüne uyku girmiyormuş. Rudi Lorant intihar etmiş.
Bir kaç çii't dansa kalkmışlardı:
Balloı
— İşte, Viyana’da neşrolunan ırk kanununun metninden bir kısım, dedi ve okumağa başladı. «Namuslu kadınların Yahudilerle düşüp kalkmaları memnudur. Hilâfına hareket hapis cezasını müstelzimdir». Bu vaziyet dahilinde sevişenler ne yapacaklarını şaşırdılar ve netice ne oldu dersiniz? Bir çok kadınlar, ser-
Büyük Ankara Ulus Yeni Park Sümer
i
I
dikkat
nazarına
Sus Cebeci
Rumî: 1366 — Nisan 16
Hicri: 1369 — Recep 11 29 Nisan 1950 — Cumartesi
muhtar-beşlan -
Tarus’un Hikâyeleri
Kâzım Özalp caddesi Sencar Apartmanı 15 No. ya bir lira gönderene yollanır.
Seçmen kartlarını bugüne kadar almayanların
Seçmen kartlarının
lıklaroa dağıtılmasına .....__
mıştır. Ancak bazı muhtarlarca seçmen kartları evlere teslim edilememektedir. Seçmen kartlarını almak için vatandaşların muhtarlıklara müracaatları hemmiyetle ilân olunur.
O akşam, barda, yemeklerden evvel Edith’le buluştuğumuz köşede onu bekliyordum. Geldi. Çığırtkan renkli, yollu yollu bi)-tuvalet giymişti. Elbisesine dik katle baktığımı farketti. Kınta kırıta bir kaç adım yürüdü, bir elbiseyi teşhir eden
ZAFER
Sayfa: S
29 - 4 - 1950
ADY0-TELEFON-TELGRAF HABERLER

Trieste çıkmazı
Sovyetlerin üç büyük Batılı devlete Trieste hakkında verdikleri notadan sonra, ikinci dünya harbini müteakip muvakkat hal tarzına bağlanmış bir . çok meseleler gibi, bu mesele de bir müddet uyuduktan sonra tekrar feveran etti.
Sovyet notasına batılı devletler tarafından henüz cevap verilmemiştir ve Amerika Dışişleri Bakanı Acheson’un son beyanatından anlaşıldığına göre, cevabî nota ö-nümüzdeki ay Londrada üçler toplantısında bu meselenin incelenmesini müetakip hazırlanacaktır. Müttefiklerin Sovyetlere mukni delillerle mukabele edecekleri muhakkaktır, fakat muhakkak olan diğer bir husus varsa, o da, Trieste işinin, en az bugün, Batıkları çok * müşkül bir duruma sokmuş olmasıdır. Zira, Sovyet notasında ihlâlinden bahsedilen 15 Şubat 1947 tarihli sulh andlaşması, Trieste şehrine bir vali tayinini, reyiâmla bir Müeesesan Meclisi seçilmesini ve nihayet bütün yabancı kuvvetlerin tahliyesini derpiş eder. Sulh and-laşmasım ihlâl suretiyle olmasa bile, bu işlerin hiç biri yapılamamıştır; nasıl yapılsın ki, 947 den bu yana, Adriyatiğin iki sahilinde hâdisat birdenbire seyrini değiştirmiş bulunuyor. Zira, hatırlarda olduğu gibi, Batıklar 20 Mart 1948 de, sulh andlaşmasının Trieste’yi İtalyaya verecek bir tarzda tadilini yani daha kısacası Triesteyi İtalyaya vâdetmişlerdir. İtalyan seçimlerinin arifesinde de Gasperi'yi komünistlere karşı desteklemek için yapılan bu bol keseden vâidin, çok ihtiyatsız bir hareket olduğu bugün anlaşılmaktadır, çünkü bugün, Batılı devletler, demirperdede açılan mühim bir rahneyi kapatmamak için Tito’yu okşamak zorundadırlar.
Buna mukabil İtalyanlar, meseleyi halletmek üzere Yugoslavya ile yapılacak doğrudan doğruya müzakerelere esas olmak üzere daima bu 948 vâidlerini ileri sürüyor ve Batıkların unutmak ister gibi göründükleri bir meseleyi birte-viye hatırlatıyorlar.
Bilindiği gibi, Tito, bu esaslar üzerinde müzakere tekliflerini şimdiye kadar daima soğuk karşılamıştır. Yugoslavya bu arada B ‘ bölgesinde seçim yapmış, bu bölge ile Yugoslavya arasındaki gümrük mânilerini kaldırarak ve daha bir çok idari tedbirlerle vaziyeti sağlamlaştırmıştır. Doğrudan doğruya müzakere teklifi karşısında Batıkların dunvnu müsbettir. Onlar da, hiç bir zaman yapılmıyacağını pek iyi bildikleri bu müzakerelerin yerinde olacağını söyliyerek vakit kazanmakla meşguldürler. Ve öyle görünüyor ki bugünkü müşkül durumun daha vahim bir hal alabileceğini düşünüyorlar. Çnkü 948 vâ-idleri yalnız İtalyanlara değil, bilvasıta da olsa Ruslara da kaptırılmış bir kozdur. Yarın Sovyet Rusya kalkar, ezmek istediği Tito’ya bir darbe vurmak ve Batıklarla Yugoslavyanın arasını açmak için 948 vâidlerine iltihak ediverirse, o-zaman iş büsbütün çapraşık bir hal alabilir. Bu suretle Sovyet Rus-yanın İtalyan komünistlerine de mühim bir puvan kazandırmış olacağı şüphesizdir. Ruslar bu manevraya belki de Batıkların cevabî notasından sonra yaşvuracak-lardır. Tabiî o zamana kadar diğer hâdiseler Trieste meselesini unutturacak derecede dramatik bir hal almazsa.
Bu arada Trieste ölü bir şehir halindedir. Aslında etnik bakımdan İtalyan olduğu, inkâr edilemiyen bu şehrin, iktısaden hinterlandına bağlı olduğu da aşikârdır. Trieste, denebilir kj İtalyan kalarak Tuna memleketlerine mahreç olmağa müsait ve eskidenberi böyle olagelmiş bir şehirdir. Beldenin bu karışık bünyesinin canlanabilmesi ve Trieste'nin bir ukde olmaktan çıkabilmesi için bu Slav - Lâtin kombinezonunun lüzumu aşikârdır. Bunun için de demirperdenin kalkması lâzımgelir. Bu ise bir şehir, biç memleket hattâ bir kıt’a işi değil bütün bir dünya meselesidir.
Mücahit TOPALAK
Foster Dulles'e göre
B. Milletler Ana yasasıdeğişmeli
Anayasayı gözden geçirmek üzere bir konferans toplanması lâzımdır Londra Radyosu, 28 (Basın - Ya- „ ' . „ - .
yin) _ Amerikan dışişleri bakanlı- Bunun yapılması için umumi
ğı müşavirliğine tayin olunan cum-; ’ huriyetçi partiden John Foster, Dulleş Vaşington'da bir demeç ve- ' Mvıı uıı y rerek, Birleşmiş Milletler anayasa-1 mu§ olduğunu »«. sini tekrar gözden geçirmek zama- başladığını hatırlatmıştır.
nının gelmiş olduğunu söylemiştir. T-,---- ----------- ------------j bir
konferans toplanması lüzumuna ,r' belirten Dulles, anayasanın 1945 de ' I yapılmış olduğunu ve bu tarihten î_ ( beri bir çok yeni milletlerin doğ-‘ ’ j ve atom devrinin
Kıt'a keşfediyoruz !
I imanların temelleri atılı-" yor! Hastahane projeleri! yapılıyor! Karabük fabrikalarının genişletileceği söyleniyor! Yalovada buz fabrikası kuruluyor! Köylere yol, mektep vâdi yapılıyor! Para, pul, hesapsız makbuzsuz dağıtılıyor!
Vakıa Profesör Nihat Erim, Türkiye’nin küçük bir Amerika olacağını söylemişti ama, demek o da oluyor!...
Dört senede bir seçim zamanı Amerika!
Dört sene müddet içinde de Asya!
Nesini beğenmediniz? Seçim değil, piyango! — A. F.
Mac Carthy yeniden hücuma geçti
Hindistan -Pakistsn Amerika yeniden
münasebetleri
üç nota verdi
Peyk d ı Jetler ikomisvon j davet edi^d ' Vaşington, 28 (a. a.) — Dışişleri bakanlığından bildfrilidiğine göre, Birleşik Amerika hükümeti Romanya ve Macaristan’a ve İsviçre va-sıtasiyle da Bulgaristana birer nota göndererek Birleşik Amerikanın bu üç memleketi, sulh anlaşmalarında-‘ — J/'ir hükümleri
itham eylediği tarihte doğan !)an halletmek üzere kurula.
. cak Dır komisyona birer murahhas göndermelerini talep etmiştir. Macaristan, Romanya ve Bulgaristan o tarihte Birleşik Amerika notasına gönderdikleri cevapta bu ihlallerde bulunmadıklarını ileri sürmüşlerdi.
Birleşik Amerikanın bu üç memlekete gönderdiği yeni notalar geçen 30 Martta La Haye yüksek adalet divanının kanaatine istinat et -mektedir. Filhakika bu mahkeme tarafından izhar edilen kanaate göre, yukarda adı geçen üç memleket, sulh andlaşmalarında münakaşaların halline dair olan hükümleri yerine getirmek mecburiyetindedirler.
Yayınlanan teklğ müsbet görünüyor
Yeni Delhi, 23/4 (GHH) — Hin-distan başbakanı Pandit Nehru bugün, bir kaç gündenberi bulunmak, ta olduğu Karachi'den Yeni Delhi’ye dönmüştür.
Hava alanında basına verdiği bir demeçte Nehru ezcümle şöyle de- . , miştir: «Pakistanra gelmekle çok ki insan haklarına dair bahriyarım. Pakistan halkı ve bü- j ihlalle itham avlediei ta yüklerinin bana karşı göstermiş ol- ihtilâfla, dukları teveccüh ve yakınlıktan cid-1 cak ]jjr den çok mütehassis oldum. Bilhas-1 sa Pakistan başbakanı Liyakat Ali Khan’ın bana karşı gösterdiği dostluk ve samimiyetten dolayı kendisine minnettarım. Liyakat Ali Khan-la bir çok mevzular üzerinde açık konuşmalar yaptık. Geçmişte iki memleket arasında husule gelen güçlükleri muvaffakiyetle yeneceğimize eminün.
Gazeteciler tarafından sorulan bir suale cevap veren Nehru şöyle demiştir; .Delhi antlaşmasının tatbi-kati yolunda atılan adımlardan u-mumiyetle memnunum.»
Karaşi, 28 — Hindistan ve Pakistan hükümetleri aşağıdaki müşterek tebliği yayınlamışlardır:
Pandit Nehru’nun 26 ve 27 Nisan 1950 günleri Karaşi’ye yaptığı ziyaret esnasında, her iki başbakan, Hindistan - Pakistan münasebetlerini gözden geçirme fırsatını bulmuşlar ve Delhi anlaşmasının tatbiki hususunda kaydedilen terakkiden memnun kalmışlardır. Akalliyetle-rin iltica meselesinin zamanla azalacağı ve mültecilerin pek kısa bir zamanda yuvalarına dönecekleri ümit edilmektedir.
Keşmir, mülteci emlâki ve kanal suyu meseleleri de genel bir tarzda görüşülmüş ise de bu merhalede henüz kat'i bir neticeye varılmamış-fakat müzakereler samimi bir hava içinde cereyan etmiştir.
Her iki başbakan, birbirlerinin başkentlerine yaptıkları ziyaretlerin her iki memleket arasında deha, müsbet bir anlaşmaya yol açtığına ve bu gibi toplantıların devam ‘ tirilmesine karar vermişlerdir.
İsrail' Lübnan hudut ha’f ı
Hayfe, 28 (a.a.) — Resmen bildirildiğine göre, İsrail - Lübnan karma mütareke komisyonunun yaptığı toplantı neticesi Lübnan ile İsrail . , arasındaki hudud tesbiti meselesi, kir teatisinde bulunacaklardır. Kon- ( hemen hemen halledilmiştir. Z—. _____
dan başka İsrail heyeti geçenlerde,' İngiliz milletler camiası Japonya'ya yanlışlıkla İsrail sularına girdikle- karşı sert sulh şartları istemeyecek-ri için yakalanan gemileri Lübnan’a tir .Tannnva'nın hariçle ticaret van-iadeyi kabul etmiştir. Bu gemiler , bugün iade edilmişlerdir. Nihayet! 26 Arap mülteci, ailelerin toplanması plânı gereğince Lübnan'dan İsrail’e gelmişlerdir.
et-
Amerika Polonyanın iddialarını reddediyor
Londra Radyosu, 28 (Basın - Yayın) — Amerikan dışişleri bakanlığı bir tebliğ yayınlıyarak, Polonyanm Birleşmiş Milletler iaşe ve tarım teşkilâ|ının Amerikanın tesiri altında olduğu iddiasını reddetmiştir. Polonya bunu bahane ederek bu teşkilâttan istifa etmiştir.
B. Milletler genel sekreteri Londrada
Londra Radyosu, 28 (Basın - Yayın) — Birleşmiş Milletler genel sekreteri Trygvie Lie dün akşam İngiltere’ye varmıştır. Bugün başbakan Atlee ile görüşecektir. Lie, hafta sonunda Ingiltere'den ayrılacak ve Avrupa’daki Birleşmiş Milletler üyesi memleketlerin liderleriyle görüşmelerde bulunacaktır.
HER GÜN BİR HÂDİSE
Vaşington, 28 a. a. (Afp) — Dün senatoda yabancı memleketlere yapılan yardım görüşülürken cumhuriyetçi Mccarthy müzakereye müdahale ile, Louis Budenz’in dışişleri bakanlığı memurlarından Haldore Hanson’u partisine âza olmakla itham ettiği açıklanmıştır. Komünist partisinin gazetesi olan Daily Wor-ker'in eski bir muharriri olan Louis Budenz senato dışişleri tâli komisyonunda Salı günü yapılan gizli oturum esnasında verdiği ifadede bu ithamı yapmıştır. Bilindiği gibi buna göre komünistler dışişleri bakanlığında mühim mevkiler işgal etmektedirler.
Hanson, iktısaden yeter derecede gelişmemiş memleketlere yardımı derpiş eden dördüncü nokta programının tatbikini incelemeğe me-
murdur ve geçen Martta tali ko-
misyonda hiç bir zaman olmadığını yeminle teyid
komünist etmişti.
Diğer taraftan, Amerika komünist partisinin eski başkanı Earl Brow-der bugün verdiği beyanatta kendi kanaatine göre Hanson’un komünist
olmadığını söylemiştir.
İngiliz milletleri camiası konferansı Londra Radyosu, 28 (Basın - Ya-1 yın) — Gelecek hafta Londra’da toplanaoak olan Ingiliz milletler camiası memleketleri mümessileri, Japon barış andlaşması üzerinde fi-1 j kir teatisinde bulunacaklardır. Kon-Bun- | ferans üç hafta devam edecektir.
I İnciliz milletler camiası .Tannnva’va j tir. Japonya’nın hariçle ticaret yap-' i ması lüzumu takdir edilmektedir, fakat İngiliz milletler camiası Japonya’nın bir daha bir harp çıkartmaması için tedbirlerin alınmasını
I isteyecektir.
So/yet'er ilâç darlığı çekiyor
Nevyork, 28 (Nafen) — Sovyetlerin demir perde dışında ilâç avcılığına başlamış oldukları bildirilmektedir. Sovyet temsilcileri her türlü vasıtaya başvurarak demir perde gerisindeki ilâç kıtlığını önlemeye çalışmaktadırlar. Bilhassa Sovyetler Birliğinde istenilen ilâçların gayet zor bulunduğu ve mühim olanlarının da komünist partisinin mümtaz şahsiyetlerine saklandığı açıklanmaktadır.
Komünist partisinin emri altında «Leninist ve Stalinist» nazariye -lere göre çalışmak mecburiyetinde tutulan Sovyet ilim adamlarının ilâç sahasında bir netice elde edemedikleri ve bu yüzden de Sovyet Birliğinde ilâç kıtlığının şiddetle hüküm sürdüğü ilâve edilmektedir.
Bilhassa Birleşik Amerikadaki Sovyet ve peyk temsilcileri Strep -tomyein stoklarını ele geçirmeye ve bunları Sovyet Rusyaya sevketme-ye çalışmaktadırlar.
Chandernagore Hindistana geçiyor
Yin Delhi, 28/4 (GHH) — Dûn Hindistan dışişleri bakanlığının yayınladığı bir resmî tebliğden anlaşıldığına göre, evvelce yapılan bir plepisit neticesinde Hindistana iltihak kararı veren Chandernagıre’da 2 Mayısta resmen Hind idaresi baş. Uyacaktır.
HAYLAZLIĞA VEDA
Nevyork, 28 (Nafen) — Birleşik Amerikanın 12 eyaletinde hususî bir telefon şebekesi ihdas edilmiştir. Bu telefon şebekesi sayesinde hasta olan çocuklar mektebe gitmeden o gün verilen dersleri yataklarında takip edebilecekler ve hatta arzu ettikleri vakit hocalarına sualler bile sorabileceklerdir.
Serbest Fıkra:
Uçar’a kaçara mı?
40 yıl sonra birbirine
kavuşan iki kardeş
Bir tesadüf neticesinde Kardeş olduklarını anlayınca çok sevindiler
“içimden gelen bir his beni oraya doğru sürüklüyor,, Çocuklarının, peşinden ağlamalarına bile aldırmadı...
20 Mart Pazartesi günü bir ziraat işçisi, patronuna müracaat etti ve:
— Bugünden itibaren işimden ayrılıyorum. Bugün muhakkak Bolbec’de olmam lâzım. İçimden gelen bir his beni oraya doğru sürüklüyor, dedi ve hesabını aldıktan sonra yola düştü.
Aynı gün, buraya 60 kilometre uzakta olan Eure'den başka bir adam da ayni seyahata teşebbüs etmişti. Mahzun çocuklarının gözyaşlarına ve ailesinin yalvarmalarına aldırış etmiyerek, onlara yol-culuğunun sebebini izah ediyordu:
— Memleketime gidip orada çalışmak istiyorum. Burada çok çalışıyorum az kazanıyorum. Bu, beni fena yapıyor. Bir gün gelip te gazetelerde resmimi görmenizi istemi yorum! Sonra, bugün Belboc’da olmam lâzım. İçimden gelen bir his beni oraya sürüklüyor.
Ayni kelimeler! İşte nihayet, bu iki adam, mukadderatlarına boyun eğerek birbirlerine tesadüf ettiler.
Heyecanlı ve çok güzel bir hikâye-
Peynir Ekmeğin Tadı
Sovyet delegesi bir komisyonu doha terketti
Lake Success, 28 a.a. (Afp) —Sovyet delegesi klâsik silâhlar komisyonunu terketmiştir. Jacob Malik komisyondan çıkmadan evvel karar suretinin muteber olamıyacağını ileri sürmüştür. Sovyet murahassına göre, milliyetçi Çin müzakerelere iştirak etmediğinden oya dahil olmaması lâzımdı. Bu takdirde Sov yet teklifi 3 e karsı 3 ve 4 çekimser oyla kabul edilmiş olacaktı. Komisyonun başkanı Equator delegesi Homero’nun bu tezi kabul etmemesi üzerine Jacob Malik İsrar etmeye rek salonu terketmiş, fakat ondan evvel komisyon tarafından alınacak kararları veya yapılacak tavsiyeleri Rusyanın tanımayacağını söylemiştir.
U| atırlarsınız; geçenlerde Akşam refikimiz, muhtelif kimselerin hususi hayatlarına dair röportajlar yapmıştı da bu arada Dr. Kemali Bayezit’le de bir mülâkat neşretmişti. Sayın Bakan, kendi avcılığından bahsederken:
«— Uçara, kaçara atarım!» demişti. ..
Derken efendim, gel zaman, git zaman, Sayın Kemali Bayezit propaganda gezisine çıktı. Aman efendim, ne nutuklar söyledi, ne projelerden bahsetti! Ilele şu Halk Partisi iktidarda kalsın, siz seyredin, memleketin halini!... Hastahanelerdeki verem yataklarına 5.000 daha ilâve edilecek, 200 tane sağlık Ynerkezl açılacak, A-danada 10 milyon liraya bir hastahane tesis edilecek! Daha neler de neler!... Eğer biraz daha gayret etse olağanüstü sıtma sava-
Sarıçizmli
şında ölen sinekler için, çiçekli kabristanlar bile kuracak! Değil hastaları, mikropları bile basil darülâcezelcrinde tecrit edecek! Hastalık mı? Allah korusun! Onu biz artık rüyada bile göremiye-ceğiz! Siz tek. Halk Partisine rey veriniz!
Fakat Sayın Bayezit’in bu sözlerini yabana atmayın! Hani bütün vâidlerini bosuna sanmayın! Çünkü efendim, İsveç hükümeti Marshall yardımından kendi uhdesine ayrılan 10 milyon do larlık bir parayı bize devretmeği teklif etmiş! Tabii, Bakan bir şey biliyor ki söylüyor! Bu para ile, sıhhî tesisler bir bir yerine getirilecek!
Eh... Memlekete para gelsin de, İsveç tarikiyle gelsin! A-ma, Halk Partisi bakımından seçim işi, bu kadar hxstanın İsveç-ten döne dolaşa gelecek bir para ile sıhhî yardım görecek?
Her ne ise, derken efendim; A. Press’in, gazetelerde şöy -le bir telgrafı çıkmaz mı?
• İsveç Dışişleri Bakanlığı A-merikan yardımından 10 milyon doların Türkiyeye devrinin teklif edildiğini tekzip etmiştir.»
İlâhî İsveçliler, bıı tekzip haberini çıkarmanın sırası mıydı? Hiç değilse, şu seçim sonuna kadar bekleyemez miydiniz? Hiç değilse o zamana kadar:
»Uçara, kaçara ataı-ım!» diyenleri rahat bırakamaz mıydınız? Fakat biz yine ümidi kes-miyeliın. Sayın Bakan, evvel Allah, uçara kaçara bir tekzip yollar ını yollar!...
İşte, bizim iki kahramanımız, Bolbec’deki pazar meydanına geldiler. Lanquetot’dan gelen, bir duvara yaslanmış ve halinden yorgun olduğu anlaşılan bir yabancı gördü. Ona yaklaştı ve sordu:
— İş mi arıyorsun?
— Evet! İş bürosuna başvurdum, amelelik bile yokmuş.
— Eğer hoşuna giderse, gel benim işimde çalış. Daha demin patronuma, daha fazla kazanmak için işten ayrıldığımı söyledim. Boş kalan yere birini bulmaktan memnun kalacaktır. Ben daha iyi bir iş arayacağım.
Bu, öteki için, gökte ararken yerde bulduğu bir şeydi. İki adam, şun dan bundan bahsederek yola koyuldular. Köylü delinkanlı sordu:
— Yemek yedin mi?
— Metelik bile yok cebimde. Nereden yiyeceğim?
— Ben zengin değilim! Fakat, sana bir kaç kuruş verebilirim.
Biraz peynir ekmek aldılar, oturup yemeğe başladılar. Adamcağızın karnı doydu. Yemekten kalkınca, bu yeni dostunun iyi kalpliliğinden duyduğu heyecandan dolayı, teşekkür etmek istedi:
— Biliyorsunuz ki, ben bir sokak külhanbeyi değilim. Evvelâ sana hüviyet varakalarımı göstermek isterim.
Öteki, kâğıtlara baktı ve birden:
— Ne diyorsun! Senin soyadın Caudron mu?
— Evet.
— Benim de!
Diğeri hayretler içinde kaldı ve sordu:
— Arcoislı mısın?
— Evet.
— Ben de!
— Annenin ismi Marie Blanche Julienne mi?
—■ Evet.
— Benim de! Fakat şu halde... Sen benim kardeşimsin.
İki kardeş birbirlerine sarıldılar, öpüştüler ve sevinçlerinden ağlamaya başladılar. Marcel Caudron 44 yaşındaydı, Julien Caudron ise henüz kırkındaydı. Ve işte, ilk o-larak ikisi de, bir aileden olduklarını yeni öğreniyorlardı. Akşama kadar konuşmakla vakit geçirdiler. Marcel, 1906 da Havre’da doğmuş. 12 yaşından beri çiftçilik işlerinde çalışıyormuş, 20 yaşına gelince Eure'e yerleşmiş. Patronları, onu bir hizmetçi kızla evlendirmişler. 1930 da, bir kızı, 1932 de bir oğlu ol
Londra limanlarında grev devam ediyor
Londra Radyosu, 28 (Basın - Ya-I yın) — 10 gündenberi devam eden grev neticesi çalışmayan 14400 işçi-| nin yerini doldurmak üzere bugün 1000 Ingiliz askeri daha Londra doklarına yollanacaktır. Londra li. I manında 70 gemi grevden dolay/ boşaltılamamaktadır.
Dün Londra liman işçileri şendi kası idare heyetinin neşrettiği biı i beyannamede, işçiler Pazartesine kadar, işlerine avdet etmedikler; takdirde işlerini kaybedecekleri bil ı dirilmekte idi. Henüz ihtarın hiç biı ' müsbet neticesi görülmemektedir.
İki kardeş Marcel Caudron ve Julien Caudron
muş, fakat ikisi de cansız olarak doğmuşlardı. 1933 de tekrar bir kızı olmuş, fakat ancak 4 ay yaşamış. 1936 da Rohgrt’in doğması onları teselli etmişti.
Biraz sonra eve geldiler. Robert, babasının yanındaki adamın amcası olduğunu öğrenince çok sevindi.
JUlien Caudron da başından geçenleri anlattı;
— Tıpkı senin gibi. Yirmi bir yaşımda evlendim. Bir sene sonra karım hâmile iken öldü. Uzun müddet yalnız yaşadım. Harp patladı. Her şeyimi kaybettim. İki ay evvel ikinci karım da öldü. Yapayalnızdım.. Halbuki şimdi...
— Şimdi, bir ailen var, benim sevgili kardeşim. Artık seni bırakmayız.
Kendilerine tebessüm eden bir
istikbalden bahsettiler. Seine nehri kenarında bir evleri olacak. Rahatlık içinde yaşıyacaklar.. v.s....
Marcel Caudron,
— Bir şarkı söyle karıcığım, dedi.
Kansı:
— Bilmiyorum, diye cevap verdi. Fakat, Robert çok hevesliydi. Zaten Mavi dalgalar’ın ilk kıt’asını iyi biliyordu. Söylemeye başladı. Arkasından, Küçük köyün öksüzünü söyledi.
Çok zavallı bir çocuk taş üstüne oturmuş Eskiyen elbisesi hep parça parça olmuş.
Köyümüzün öksüzü. Bakın el açmış şimdi.
Yalvarıyor herkese, beti benzi pek solmuş.
Vezirköprüde 1946 oyunları mı?
Vezirköprü (Hususî) — Burada tanzim olunan kütüklerin yeniden seçim hazırlıkları sırasında bir çok karşılaştırılıp yanlışlıkların düzel, vatandaşların şikâyetlerine sebep tilmesi cihetine gidilmesini istedik, olan bir vaziyetle karşılaşılmıştır. I Aldığımız cevaplar, «Listeler yar İlçe seçim kurulu üyelerinden Ah- gıca tasdik ettirilmiştir. Biz bunlar met Tek'er bu hususta şu izahatı üzerinde tashihat yapmak salâhi-vermiştir: | yetinde değiliz, ismi yanlış olan her
«—5545 sayılı milletvekili seçimi seçmen ayrı ayrı gelip mahkemeye kanununun 15. maddesi seçmen kü- müracaat etsin» den ibarettir, tüklerinin tanzimi işini vali ve kay- Şimdi insafla düşünelim: Vatan-makamlara vermiş ve Demokrat daş ve Parti temsilcileri kütüklerin Parti kanunun 20, 21 ve 22. maddele- asılı kaldığı bir haftalık süre içinde rinin kendisine bahşettiği haklar- gerekli alâkayı göstermek suretiy-dan faydalanarak gerek kütükle l Ie va2İfesini yaprmştrr. Bundan rin tanziminde ve gerekse bir haf- sonra daktilolar her ne maksatla
talik askı süresi içinde yanlışlıkla- I rı imkân nisbetinde düzelttirmiş ve 22 yaşını dolduran kadın erkek tek- , mil vatandaşların listelere geçiril- | mesi için elden gelen her gayreti ı sarf etmişti.
Bugün karşılaştığımız bir hâdise maalesef bütün gayretlerin boşa gittiğini, karşımızdakilerin 1946 o-yunlarından birini daha tekrarladık larını göstermektedir.
Hâdise şudur:
Köy ve mahallelerde asılan kütükler bir haftalık askı süresinden sonra kesinleşerek kaymakamlık , makamına getirilmiş, kaymakamlık da kâtiplerden ve odacılardan teşkil ettiği bir kadro ile bu kütükleri daktilo ile yeniden tanzim ettirmiş ve sayfalarını yargıca tasdik ettirerek seçmen kartlarını da bu son listeler üzerinden doldurtup tevzie başlamıştır. İşte facia; cetvellerin daktilo ile yeniden tanzimi sırasında başlamış ve bir çok cebir, tazl , yik, vaad ve tehditlerle kandırıla-mıyan Demokrat vatandaşların seç ine hakkını ellerinden almak, için tekmil listelerde bir çok yanlışlık-laı- yapılmıştır.
Her gün yüzlerce vatandaş partimize gelerek bu yanlışlıkların dü ’clttirilmesini istemekte, biz de ilgililer nezdinde yaptığımız teşebbüslerden müsbet bir netice alama-
İlçe seçim kuruluna ve kaymakamlığa yaptığımız yazılı müraca atta, ilk tanzim olunan ve yedi gün askıda kalan listelerle bilâhare
olduğu henüz bilinemiyen muazzam hatalar işlemişlerse bunda vatandaşın ne günahı var? Bir, beş, on değil di, esasa tesiri olmaz denilip sabredilsin. Rakamlar yüzleri, binleri bulmaktadır.
Kazaya 18 saat mesafedeki bir köyde oturan ve henüz seçmen kartı muhtara dahi verilmemiş olan bir vatandaş durumun bu merkezde -olduğunu nasıl bilsin de iş ve gücünü bırakıp 14 Mayısta bir rey atacağım diye günlerce arzu-halcılarla, mahkeme ile, kâtiplerle uğraşsın?»
İlân gazetesinin uydurmaları Ürgüp, (Hususî) — Ankara gazetesinin 6 Nisan Perşembe günkü nüshasında D.P. Ürgüp ilçe başkanı Cevher Kaya ve arkadaşlarının D.P. den istifa ettikleri ve Karain, Akcaşar, Ulaşlı, Çökek köylerinden de D.P. den istifa edenler olduğu yazılmıştır. Cevher Kaya ve arkadaşları şahsî işlerinin çokluğunu beyan ederek D.P. ye bağlı kalmak' şartiyle yalnız idare kurulundan' ayrılmışlardır. Katiyen D.P. den' istifa etmedikleri gibi her gün dei yeni idare kurulu ile parti işlevi hakkında teşriki mesai halindedir-l ler. Diğer taraftan Karain, Akcaşar, Ulaşlı, Çökek köylerinden de D.P. den bir tek vatandaş dahi istifa etmemiştir. Ankara gazetesini™ bu uydurmaları muhitte hayretla karşılanmıştır.
ZAFER
29 - 4 -1950
)
i
l

t
5
1 h
b t:
h
Sayfa: 4
Ordunun sûrlar önündeki yerini tabiyesini bizzat g^nç hükümdar tayin etmekte idi
MES’ELELER
Adalet huzursuzluğu
b
Ç'
f
bi
d y-
k
BÜYÜK GÜN |
İstanbul sûrları görünmüştü. Yüzbinlerce kişilik muazzam bir ordu sûrlara doğru ilerliyordu. . Sultan Mehmet de heyecandan * sararmış bir halde, kır atının üzerinde bir heykel gibi dikilerek sûrları seyrediyordu. Sûrların arkasında tatlı bir sise bürünmüş 1 olan bin yıllık Bizansın kilise kub beleri seziliyordu.
1453 yılı Nisanının beşinci Perşembe günü Türk ordusu Bizansın sûrları arkasına gelmişti.
Elli çift öküzle çe.rilen. bir kac yüz askerle yardım edilen ve vasilik denilen büjdik ve korkunç top sûrların arkasına yerleştiril mişti.
Sultan Mehmedin muhteşem çadırı, kendi arzusiyle sûrdan tak riben bir buçuk mil mesafede Li-küm yâni Bayrampaşa deresinin sol tarafındaki tepe üzerinde bulunan Maltepe'ye, (Sen Romen -Topkapı) nın tem karşısına kurulmuştu.
Tarih, dünya tarihi belki de böyle garip, kalabalık, muhteşem bir sahne görmemişti. Padişahın çadırının kurulduğu tepe, sevkül-ceyşı bakımdan çok mühimdi ve bu yeri bizzat Padişah tesbit etmişti.
Otağı Hümâyûnun bulunduğu yerden sûrun orta kapısı ile Top-kapı arasındaki en mühim kısmı, daima kontrol ediliyordu.
Otağın etrafında, o zaman dünyanın en muazzam, en disiplinli korkunç askeri telâkki edilen Yeniçeriler vardı.
Ordunun bulunduğu yer,, sûrlar dan takriben 1000 adım uzakta idi Bu hat üzerinde on binlerce çadır bir anda kurulmuştu. Bu çadırlar arasında, etrafında, daha uzaklar da, vâdilerde, kırlarda yüz binlerce asker ve halk durmadan dolaşıyor, neşeli, azimli, iradeli bir hayı huy içinde çalkanıyordu.
Rengârenk elbiseleri, beyaz sa rıkları, muhteşem kavuklariyle sahraya yayılan bu emsali görülmemiş ordu, sûrlar üzerinde kendisini seyre dalan BizanslIları sonsuz bir korku ile titretmekte idi.
Sultan Mehmet Otağında hemen hiç durmıyordu. Şayanı hayret bir cevvaliyet ve faaliyetle mütemadiyen emirler venyor, sağa sola gidip geliyordu.
Ordunun sûrlar önündeki yerini, tabiyesini bizzat genç Hükümdar tayin etmekte idi.
Asrın büyük devlet adamları ve kumandanları, bu genç hüküm- , darın askerlik hususundaki bilgisi J karşısında âdeta büyülenmiş bir , halde idi. Hiç kimse onun emir- ] lerine Karşı gelemiyor, gelmiyor, J bütün hareketlerin, emirlerin doğ j ruluğu karşısında hayretten hay- , rete düşüyordu.
Sultan Mehmet bir dâhi idil Muhakkak o, asırların pek ender olarak yetiştirdiği bir harp ve 1 idare denası idi!...
Hatta tecrübeli ve değerli ve- ' zir-ı âzam Halil Paşa bile, bu ina 1 ıulmıyan faaliyet karşısında ken- ' dini tutamamış, yanındaki bir ve
— Bu yaştaki bir adamın bu kadar büyuıt bir zekâ ve kabiliyete sahip oluşu az tesadüf edilir bir şeydir.
Demekten kendini alamamıştı.
Sultan Mehmet, her topun ye-’’ ’ işaret
du. Binlerce amele durmadan lâğımlar açıyordu.
Orduda üç büyük top ile on dört batarya mevcuttu.
Ordu şu suretle sûrlar önüne yerleştirilmişti.
Otağı Hümâyûn şimdiki Maltepe hastahanesinin bulunduğu tepede idi. Bu noktadan Marmara denizine doğru olan kısma Anadolu askeri, Haliç tarafına doğru da Rumeli askeri yerleştirilmişti.
Ordunun yarısı, ihtiyata ayrılarak arka tarafa konulmuştu.
Meşhur Zağanos Paşa ile Karaca Bey kumandalarındaki bir ordu da Cinevizlileri hareketten alıkoymak için Galata taraflarındaki sırtlara yerleştirilmişti.
Osmanlı donanmasına gelince, daha o zaman nisbeten gemicilikte acemi idik. Hükümdar, bir taraftan kara sûrlarını tetkik ederken diğer taraftan da geceli gündüzlü mükemmel bir donanma vücuda getirmişti. Bu donanma, meşhur Baltaoğlu Süleyman Bey kumandasında idi.
Donanmada 12 tane büyük Ga-ler, çifte güverteli, iki sıra kürekli ve Bireons denilen 80 gemi, 25 adet daha küçük gemi ile pek çok küçük sefinelerden ibaretti.
Filodaki gemilerin sayısı Ansiklopediye göre 145, Hammer’e göre 420 dir.
Bir taraftan ordu harıl harıl muhasara tertibatını tamamlamak la meşgulken diğer taraftan garip bir âlem, acaib âhenkli sesleriyle bütün kalbleri titretiyor, sahneye uhrevî bir vecdin, heyecanın ürpermelerini yayıyordu.
Başta Akşemseddin, Akbıyık Dede olmak üzere Molla Fenari, Molla Fenari, İnsar Dede, Şeyh Zindani gibi şeyhler, dervişler, sadat, ve yüzlerce molla ve mü-rid durmadan İlâhiler okuyorlar, dualar ediyorlardı.
İlâhiler durduğu vakit yüzlerce davul, kûs, nakkare, zil ve diğer çalgılar birden âhenge başlıyor, Marmara kıyılarından, Haliç kenarlarına ve hâttâ Galata kulesine doğru çılğınca bir hay huyun akisleri yayılıyordu.
(Devamı var)
Çek hj, iciyesınde temizlik
Londra, 28 (Nafen) — Yakında Pragda mahkemesi başlayacak olan eski dışişleri bakanı Clementis’ân yabancı memleketlere göndermiş olduğu bütün Çek diplomatları şimdi şüpheli kategorisine dahil edilmiş bulunmaktadır. Çekoslovak hükümetinin bunları teker teker memlekete çağımaya çalıştığı görülmektedir. İlk olarak Çekoslovakyanın Londradaki elçisi geri çağrılmıştır. Razge, Londradaki vazifesine Cle-mentis tarafından gönderilmişti.
Fakat Batı çevrelerinde hakim olan kanaate göre, bir kere demir perde dışına çıkmış olan peyk temsilcilerinden büyük bir kısmı geri dönmekten kaçınacaklar ve siyasî mülteci olarak bulundukları Batı memleketlerinde kalacaklardır.
----------------------, —- —* b' rini, eliyle koymuş gibi s« ediyordu.
P‘
Bu nasıl mümkün olabilirdi? Bunu herkes bir mucize telâkki ediyordu. Halbuki değildi. Bir mu cize değildi, yalnız iki senelik eseri idi.
Sultan Mehmet, tam iki sene harita ve plân üzerinde geceli gün düzlü sûrların umumî vaziyetini, gediklerini, zayıf taraflarım, ara-b( zınin topografyasını, top menzili la mesafelerini en küçük teferruatı-ts na kadar hesaplamış ve nihayet M ezberlemişti.
vt Bazan şöyle emirler verdiği işi -hı tiliyordu:
— Şu önümüzdeki tepenin ar-ra kasında ince bir sel yatağı vardır, gi Bu sel yatağım takip ediniz. Ya-ör zili bir kayaya tesadüf edecekti-şij niz. Bu topu, o kayanın hemen hc önündeki küçük tepeye yerleşti-lil riniz.
le Bunları ezberden söylüyordu, di Sultan Mehmet daha oraları hiç yç görmemişti. Fakat en küçük ka-h; yasına, taşma varıncaya kadar bü-tü tün arazi ezberinde idi.
ş. Hükümdar, ne gece, ne gündüz di tanımıyordu. Muhteşem Otağında bir kere dahi yatmamış, yata-k( ğına uzanmamıştı, uykuya bunal-rt dığı vakitler, elbisesini çıkarmanı dan ancak başını bir köşeye dayadı yıp yarım saat veya bir saat istirahat ediyor ve derhal ayağa fır-r- layıp, uykusunda kafasına gelen
’ bir fikri, bir tabiyeyi tatbik edi-v yordu.
Yüz binleri bulan orduda da sonsuz bir hareket vardı.
Daha birinci gününden _________
ren metrisler kazıldı. Her metrisin derinlik ve genişliğini bizzat Hükümdar tayin ve işaret ediyor- ı
dî , -------,--------
dj plânlı bir çalışmanın
yi
eJ
itiba-
d;
Gösterişe göz kırpmadan milyonlar harcıyanlar adalet cihazımıza karşı gösterdikleri ihmalden dolayı tarihî mes’uliyetten kurtulamıyacaklardır
argıtay Başkanı Halil Özyö-" rük, teşriî hayata girmek için, neden Demokrat Parti listesini tercih ettiğini, verdiği bir beyanatla umumî efkâra açıklamış bulunuyor. Kırk seneyi geçen hâkimlik hayatında kazandığı vicdan ve karar serbestliğinin, bu karara saik olduğunu söyliyen Başkan; muvafakat cephesinde yapacağı faaliyetin hududunun parti disiplini ve programı gibi bir çok kayıtlarla mukayyet olduğunu, mucip sebep olarak ileri sürüyor.
Muhterem Halil Özyörük’ün, ıstırabını teşkil eden meseleler üzerinde durmadan önce bir noktaya işaret etmeden geçemiyeceğiz:
Yargıtay Başkanmın, ilk defa ola rak muhalefet listesinde yer almasından sonra, bazı hâkim ve yüksek memurların bu suretle siyasî hayata girme temayülü göstermeleri haberi yayılınca, İktidar partisinde telâş emareleri görüldü. Evvelce de bu sütunlarda yazdığımız gibi, Başbakan bir nutkunda, memurlara açıktan açığa ihtarda bulundu. Devlet makinesini sekteye uğratmamaları için «geçim vasıtası ve itilâ kapısı» telâkkisi ile milletvekili olmalarını hoş grömediği-ni söyledi. Başbakanın bu ihtara neden lüzum gördüğünü anlamama ğa imkân yoktu. Netekim tahminimiz doğru çıktı. İlân edilen Halk Partisi namzet listesinde: Başbakan lık muhasebe müdürü de dahil bulunduğu halde, bir çok bakanlık müsteşar ve umum müdürleriyle yardımcılarının, Yargıtay ve Danıştay âzalarının, hâkim ve çeşitli sahalara mensup müdürlerin yer aldıkları görüldü!
Biz, bu zevatın siyasî hayata atıl mak istemelerini aykırı bir hareket olarak telâkki etmiyoruz. Fakat, iktidar partisini tercih edenlere toz kondurulmadığı halde, karşı tarafa geçenlere yan gözle bakılmasını da hoş görmiyoruz. Filhakika, ilk haklı tezahüre şahit olduk. Adalet Bakanı «Zamanı geldiği zaman konuşacağım» diye imada bulundu! Eski Adalet Bakam Ali Rıza Türel, Yargıtay Başkanına durup durduğu yerde çatmaktan kendini alamadı. Kaza organının muhtelif kademelerinden sonra, Temyiz Mahkemesi gibi bu organın en yüksek merciinin başkanlığında uzun yıllardan beri hâdiseleri, dertleri ve memleketin ihtiyaçlarım içinden gören Halil Özyörük’ün gayet objektif bir ifade ile belirttiği meseleleri neden inkâr etmeli? Ali Rıza Türerin belki, kendisinin de Adalet bakanlığı zamanında halle-dilmiyen bu meselelere dair cevap vermesi beklenirken; işi başka cephede ele alması ve Yargıtay Başka-nının verdiği beyanatla kanunu incittiğini söylemesi cidden gariptir! Hâlâ bu vazifede bulunmasına rağmen, Halil Özyörük’ün efkârı umu-miyeye neden teşriî hayata girmek istediğini açıklaması kadar tabiî bir hareket olamaz. Bu harekete siyasî renk vererek Başkanı itham etmesinin sebebim anlamak güçtür. Muhterem Halil Özyörük, her halde en az kendileri kadar, yıllardan beri tatbikine çalıştığı kanunları
Boröver, soğuk bir tavırla:
— Saygısızlık, küstahlık değil, sadakat... diye Dük’ün sözünü düzeltti ve:
— insanlara, cânilerin yaptıkları gibi alçakçasına hücum etmek âdetim değildir... Böyle usullere büyük senyörler başvururlar. Ben henüz o derece büyük bir adam olmadım. Burada, aramızda bir nevi düello oluyor ve ben bu düellodan galip olarak çıkacağıma eminim. Size karşı, bilmediğiniz üstünlüklerimi kullanmağı zül addederim. İşte bunun içindir ki sizi ikaz ediyorum. Şimdi, size bundan başka daha ne yapabileceğimi söyliyeceğim.
Dük, müstahziyane bir eda ile:
— Ne! Daha başka yapabileceğiniz şeyler var ha!... Ne imiş bakalım onlar?
Boröver ayni soğuk tavrıyla:
— Mahvınızı tacil edebilirini. Kafalarınızı kestirebilirim...
Dük, azametli bir tavırla doğruldu ve alçaklayıcı bir eda ile:
— Efendi, dedi, hile ile, çevrilecek dolaplarla, alçakçasına kurulacak tuzaklarla kral hanedanına mensup bir prens gözden düşürülebilir, mahvedilebilir, zehirlenebilir... Zehirle veya bir katilin hançeriyle katolunabilin... Fakat, hiç bir zaman, onun kafası uçu-rulamaz.
Boröverin dudaklarında, Gizlerle pençeleşmeğe başladığı gün-denberi ara sıra göze çarpan o korkunç, insanı titreten gülümsemelerden biri belirdi. Bir gürz darbesi gibi karşısındakini yere serecek kudrette olan cevaplarından birini vermek için ağzını açıyordu. Kardinal bunu sezdi. Her halde, ona bu cevabı verdirmekte kendisi için bir menfaat görmüş olmalı ki sükût etti.
Kardinal, Boröveri incelemiş ve bu inceleme neticesi bir hataya
1 Yuu:
Hayri AJpar
bilmektedir. Müstakil namzet olarak, şayet milletvekili seçilirse, nelerle uğraşacağını aydınlatması namzet vasfını taşıyan Özyörük’ün meşru hakkı değil midir? Kaldı ki. Başkan, son beyanatında, yıllarca üzerinde durduğu meseleleri tekrarlamaktan baş.ta bir şey yapmamış, bunların dışında sözlerine tek bir şey ilâve etmemiştir.
Şimdi, Ali Rıza Türel’e ve onun gibi mesuliyet makamında bulunanlara, son üç senelik hâtıralarını yoklamalarım tavsiye ediyoruz. Zira, sayın Halil Özyörük 947 de, mah kemelerin açılışında mutad nutkunu söylerken; «hakikî hüviyetim kaybetmiş olan» eski teşkilât kanunu yerine memleket ihtiyacım karşılamak için yeni bir teşkilât kanunu konması lüzumuna işaret etmiş ve adaletin garantisini temin maksadı ile çıkarılacak olan bu kanunla ikinci derece mahkemelerinin ihdas edileceğini bildirmişti. Bir yılda gelen on binlerce dosya altında bunalan Temyiz Mahkemesinin, hukuk kaideleri yaratma konfesyonu gibi en mühim vazifesini yapamadığını da hazin bir dil ile ifade etmişti. Gittikçe artan dâ vaları mevcut mahkemelerin karşılayamadığına, maddî sıkıntı içinde yüzen hâkimlerimizin normal çalış ma hayatına kavuşmaları lüzumuna ve daha buna benzer bir çok noktalara temas etmiş; hattâ bunları gerçekleştirecek kanunların üste çıkarılacağım da bildirmişti.
Aradan bir sene geçtiği halde, Başkanın dilinden vaadedilen kanunların çıkmadığını gördük. Bundan bizzat kendisi de müteessir olduğu için 948 açış nutkunda, Anka-rada Devlet ricalinin önünde üzüntülerini ifade etmişti.
Bu nutku okuduktan sonra, biz de naçiz kalemimizle iki makale yazmış, yurdun teminatını teşkil eden Adalet cihazımızın her ne sebepten olursa olsun, bu kadar ihmal edilmesi karşısında teessürlerimizi izaha çalışmıştır.
Sayın Ali Rıza Türel’e haber vereyim ki, Yargıtay Başkanı şimdi de aynı meselelerin kısaca hülâsasını yapmaktan farklı bir harekette bulunmamıştır. Ortada bir kusur varsa, kabahat bunları söyleyende değil, söylenmesine saik o-lanlardadır.
Yurdun en uzak köşelerinde bin-bir mahrumiyet içinde «icrayı adalet» eden hâkimlerimizin bir mesken derdi geldiği, çocuğunu okutma imkânından mahrum bulunduğu; bilgisini kuvvetlendirmek için yeni neşriyatı tedarik edemediği birer vâkıa değil midir? 60 lira aslî maaşa geçmemiş bir hâkime tazminat verilmemesi nasıl izah olunur? Hele bir hâkimin, «alelâde bir memur, gibi, istenildiği zaman yerinin değiştirilmesi, tarafsız adalet teminatı mıdır? Bu, perde arkasından müdahalenin korkusu altında bulunan hâkim karşısında, vatandaş adalet huzuru duyabilir mi? İş bu kadarla da kalmıyor, hâkim-
ler kanununun kontrolü altında bulunan hâkim, 55 yaşından sonra teminattan uzak kalıyor! Uzun başlangıcı ile müntehası boşluk içinde ve idarecin müdahalesine maruz bırakılan bu mühim cihaza güven ruhu verilmesini istemek her vatandaşın hakkıdır.
Hele, İstanbul ve Ankara gibi baş şehirlerimizde bile adalet binalarının kırık, dökük hali, insana ıstırap veriyor! Diğer tarafta milyonlar sarfedilen maliye şubeleri, şu veya bu ad altındaki tâli devlet daireleri ihtişam içinde yüzerken, oturacak yeri olmıyan bu derme çatma binaların daracık odalarında adalet yapan mahkemelerimizde «Mehabeti adlî» aranabilir mi?
Yargıtay Başkanmın ağzından son rakam olarak işitiyoruz. Bir yıl içinde Türkiyede bir milyon dâva açılmıştır! Bu kadar dâva açılmasına sebep olan âmilleri aramı-yan hükümetin, bigâneliğini de bu suretle ortaya çıkaran dâva yekûnunun azameti karşısında ürper-memeğe imkân var mı?
Çoğu yerde dört heyetiyle kürsüye çıkan münferit hâkimlerin hudutsuz sayıdaki dosyalan birer kere elden geçirmeleri bile mümkün değildir. Mahkemeleri, lütfen şöyle bir kere dolaşanlar 30 - 40 dâvanın adını taşıyan listelerin kapılarda asılı bulunduğunu, ufak bir noktadan dolayı dâvaların gürül gürül bir, iki ay sonraya atıldığım görürler. Yargıtay Başkanmın, Yargı-tayda yapılacak duruşma için bir seneye sonra bir gün tayin edildiğini, üzüntü ile haber vermesi maalesef bir vâkıadır. Mahkeme kapılarında hakkım arayan, hapishane köşelerinde adaletin tecellisini bekleyen vatandaşlar bunun canlı şahididirler.
Mekteplerimizde okutulur, hukuk kitaplarımızda ısrarla üzerinde durulur: Bir memlekette adalet; ucuz, kolay, süratli ve teminatlı olmalıdır. Kısaca umumî manzarası çizilen bizim adalet cihazımızda bu unsurlardan hangisinin ve ne kadar bulunduğunun takdirini insaf sahiplerine bırakıyoruz. Yerli yersiz, Meclis kürsüsünde hâkimlerimizin istiklâlini baltalayacak sözler duyurmaktan geri kalmadılar...
Kaza organını; hâkiminden tutunuz, teşkilâtına, binasına, kanununa ve nihayet teminatına kadar, bu kadar ihmal eden başka bir memleket var mıdır bilmiyoruz? Eğer hâkimlerimiz, bunca yoksulluk bir meşekkat ve güvensizlik içinde adalet tevzi etme vazifelerini başarı ile yapabiliyorlarsa; bundaki muvaffakiyetin sırrını, onların ırkî ve millî hasletlerinde ve Türk adalet tarihini çerçeveleyen hamiyet ve feragat ruhu taşıyan temiz ananede aramak lâzımdır. Bin bir gösterişe, göz kırpmadan milyonları harcayanlar —her ne sebep ve bahane olursa olsun— adalet cihazımıza karşı gösterdikleri ihmalden ve irtikâp -ettikleri haksızlıktan dolayı tarihî mesuliyetten hiç bir zaman kurtulamıyacaklardır... Adalet huzursuzluğunun, korkulan adalet buhranını doğurmaması için, yeni Meclise girecek mümessillerden, ciddî gayret bekliyoruz.
Yazan: Ml$EL ZEVAKO
Çeviren: RAGIP RIFKI
— 15 —
düşmüştü: Boröver’in, hakikî bir nüfuza malik olduğunu onlara açıkça isbat ettikten sonra —ki buna tamamiyle emin idi— o nüfuzunu pek pahalıya satmak istediğini sanmıştı.
Halbuki, böyle bir hareket, zamanımızda şantaj dediğimiz şeyden başka bir şey değildi. Ustaca tertip edilmiş ve büyük bir cüretle tatbik olunmuş bir şantaj idi bu. İş anlaşılmıştı artık, şimdi parayı vermekten başka çare kalmamıştı. İleride elbet onun da vücudunu ortadan kaldırmak çaresi bulunurdu.
Kardinal böyle düşünerek lâfa karıştı ve uzlaştırıcı bir tavırla:
— Canım efendim, dedi, faydasız ve bilhassa tamiri imkânsız sözlere ne lüzum var, Mösyö Boröver, siz, bizim itibar ve nüfuzumuzu kıracak derecede büyük bir nüfuz ve itibara malik bulun-
duğunuzu bize göstermek istediniz. Sayenizde, idbar ve nikbet yolu üzerinde bulunduğumuza göre bu üstünlüğünüzü tanımamak büyük bir hata olur. Saniyen, bizi Kralın hışmına uğratacak ve bu suretle hanemanımızı
söndürecek derecede kuvvetli oldu
ğunuzu da temin etmek istediniz.
Bence bu cihet pek sağlam ve müsbet değildir; ama, ne yapalım,
onu da kabul ediyorum. Bizi bed-

ve mahvedebileceğiniz!
de
söylediniz. Fakat, bunu yapacağınızı söylemediniz. Bundan da, bi-
Bellamy Cinayeti
■nBKOMMMMn ZAFER İN POLİS TEFRİKASI
Yazan: Frances Noyes Hart Çeviren: S. Yazıcıoğlu
— 15 —
Kızıl saçlı kız tutulmuş olan ayaklarını sürükleyerek fırladı. Bellamy dâvasının ilk günü sona ermişti.
İKİNCİ GÜN
Kızıl saçlı kız geç kalmıştı. Mahkeme salonunun kapısının ü-zerindeki saat onu üç geçiyordu. Genç arkadaşının yanındaki koltuğa nefes nefese kendini atarak telâşla fısıldadı:
— Başladılar mı?
İtidalini hiç kaybetmiyen muhabir:
— Hayır, hiç merak etmeyin, bir kelime dahi kaçtrmadınız. Şapkanız bir gözünüzün üzerine biraz fazlaca geçmiş, dedi.
Kız hâlâ nefes nefese idi,
— İstasyondan buraya kadaı koştum. Bu Allahın belâsı yerde taksi de bulunmuyor. Siz de dün akşam birdenbire yok oldunuz. Savcının sözleri hakkında fikrinizi öğrenemedim.
— Belki de onun için kaçmışım-dıf.
— Yok canım, alay etmeyin, Doğru söyleyin, fikriniz nedir?
— Doğrusunu söyliyeyim mi? İnsanları, hâkimleri, savcıları, Bayan Patrick Ives’i oldukları gibi kabul edersek, bundan daha başka bir şey beklenemezdi. Hele ben bu kadarını da beklemiyordum.
Kızıl saçlı kızın rengi uçmuş, tu,
— Bütün dediklerini isbat edemez, değil mi? diye sordu.
— Zaten mesele orada ya. İddia ettiği şeylerin içinde isbat edebileceğini söylediği yegâne nokta Stephen Bellamy ile Sue Ives’in Mimi Bellamy ile karşılaşmak ü-zere beraberce bahçıvan köşkü nün misafir odasına girmiş olma larından ibarettir. Bütün iddiası bu noktada toplanıyor. Bana sorarsanız, hiç de çürük bir iddia değil. Ondan ötesi jüri heyetinin üzerinde merihamet, dehşet, şüphe uyandırmak üzere ortaya atılmış bir alay şişirme lâftan ibaret. Maksat bu olunca seçilen kelimeler hiç de fena değildi. Gerçi biraz fazlaca şairane tabirler kullandı, ama zarar yok. Ne idi o yıldızların ışığı altında sevgilisiyle buluşmağa gitmesi.
Kızıl saçlı kız ciddî ve düşünceliydi,
— İyi ama, bana kalırsa savcının kendi kanaatini değil, hakikati isbata kalkması lâzım gelirdi.
— Size kalırsa değil; zaten gaye budur, a yavrum. O da zaten jüriyi buna iknaa çalışıyor gibi görünüyordu, ama yine de ortada Stephen Bellamy ve Sue İves’in aleyinhinde oldukça kuvvetli de-
liller var. Acaba bu ikisinden başka bu işi yapması muhtemel olan kimseler mevcut olamaz mı?
— Ben polis köpeği değilim, demedi mi?
— Dedi ama, halinden başka bir şeye benzediğine hükmetmeğe imkân var mı?
Mübaşirin celseye başlandığını bildiren yüksek sesi ikisini de susturdu. Kürsünün arkasındaki küçük kapılardan geniş cübbesine kemali vakarla sarınmış mehip bir heykel halinde hâkim Carner (pründü. Arkasından jüri heyeti, avukatlar, maznunlar.. Sue İves’in başında yine ayni şapka var. Mübaşirin keskin sesi kesilir kesilmez, dinleyicilerin yerlerine yerleşmelerinden m)TleVellit umumî bir hışırtı duyuldu.
— Bay Conroy burada mıdır?
— Bay Herbert Conroy!
Bütün başlar, şahit bölmesine doğru süratle ilerleyen zayıf, nahif adama çevrildi.
— Görülmekte olan bu dâvaya dair şahadet ederken doğruyu söyliyeceğinize, bütün bildiklerinizi doğru olarak söyliyeceğinize ve hakikatten başka hiç bir şey söylemiyeceğinize yemin ediyor musunuz?
Şahit bölmesine çıkarken Con-royun soluk mavi gözleri bir kurtuluş çaresi arar gibi etrafına bakmıyordu.
— Bay Conroy mesleğiniz nedir?
— Emlâk simsarıyım efendim.
— Yazıhaneniz Rosemont'da mıdır?
— Hayır efendim, yazıhanem Ncvyork’tadır. Fakat evim Rose-mont’dan üç mil kadar mesafede Brierdalededir.
— Meyva bahçeleri ismi verilen Thorne malikânesi hususunda vekâletiniz var mı?
— Var efendim.
— Bu mülk kime aittir?
— Efendim bu mülk Bay Cur-tiss Thorne tarafından iki oğlu Charles ve Douglas’a bırakılmıştı, fakat Charles harpte vefat ettiğinden hissesi kardeşi Douglas’a intikal etti; ki halen kendisi mülkün yegâne sahibidir.
— Satış işini size mi havale etmiştir?
— Satış veya kira işini bana havale etmiştir. Fakat satılmasını tercih etmektedir.
— Şimdiye kadar hiç bir teklifle karşılaştınız mı?
— Bizi tatmin edebilecek bir teklifle karşılaşmadık. Çünkü sek sen dönümü mütecaviz arazisi ve yirmi dört odalı büyük köşküyle, sadece sayfiye evi arayan herhangi bir müşteri için biraz büyüktür. (Devamı var)
RADYO - BULMACA
ze bazı tekliflerde bulunmak istediğinizi anlıyorum. Bu tekliflerinizi kabul veya reddetmemiz haline göre kendinize bir hareket hattı tayin edeceksiniz.
Boröver eğildi ve:
— Monsenyör, muhakeme kuvvetinize cidden hayranım, dedi.
Kardinal, sahte bir teyazula:
— Adam sende! dedi, size bu nun çocuk oyunu olduğunu söyledim. Söyleyiniz, Mösyö Boröver, söyleyiniz... Hem çok istemekten çekinmeyiniz. Bizim, sizinle anlaşmaktan başka arzumuz yok.
Dük de:
■— Sizi dinliyoruz, Mösyö... diye Şövalyeyi hemen söyletmek istedi.
Boröver, artık lâtifeye lüzum kalmadığını gösteren ciddî bir tavırla:
— Protestanlarla barışmak. . dedi.
Giz'ler onun para, unvan, sarayda bir vazife ve daha bilmem
ne gibi bir şey istiyeceğini ümit ediyorlardı. Fakat, böyle akılla-
rından asla geçmiyen bir istek karşısında kalınca, gizlemeği bile akıl etmedikleri şiddetli bir şaşkınlığa düçar oldular.
Boröver onların bu afallamala-
rına gülümsiyordu. Ve: «Evet, böyle... Başka çare yok» demek istiyormuş gibi bir tavırla başını sallıyordu.
Kardinal bağırdı:
— İyi ama, efendim, Dük haz-
retlerinin Krala: bu husustaki e-mirlerini icraya âmade olduğunu söylediğini işitmediniz mi?... Bence aramızda bir ihtilâf yok, mutabıkız.
— Şüphesiz, şüphesiz, Kardinal hazretleri. Fakat, bir el ile yapılanı öbür el ile bozmamak şar-tiyle...
Dük.1
— Bu da nesi?.. Bizim hile ve desiseye müracaat edeceğimizden mi şüpheleniyorsunuz, iyi niyetle hareket etmiyeceğimizi mi sanıyorsunuz?
Boröver, müthiş bir soğuk tavırla cevap verdi:
— Evet, Dük!
Ve bu «Evet», bir balta darbesi gibi keskin ve kuru idi.
Boröver, Giz’lerin bu şaşkınlıklarından istifade ederek:
— Efendiler, dedi, ben takip ettiğiniz maksadı keşfettim... Siz, Kardinal, Papalık tacını başınıza geçirmek hülyasındasınız. Siz de, Dük, Düklük tacını Kral tacıyla -değiştirmeyi tahayyül ediyorsu nuz. Tahakkukuna Protestanların mâni oldukları muazzam bir ihtiras... İşte sizin Protestanlara karşı beslediğiniz kin ve gayzın sebebi budur. Meselâ şu Protes-tanlar, emellerinizi engellemek için bugün nasıl ittihat etmişlerse yarın da o emellerinizi sağlamak için birleşmiş olsalar siz hemen Protestan vâizinin vaazına gider, bugün »Kahrolsun Protes tanlar» diye bağırdığınız gibi âva zınız çıktığı kadar «Kahrolsun Katolikler» diye bağırır ve herkesi bağırtırsınız!
Giz’ler, hiddetlerinden ve belil 'etmek istemedikleri korkularından titriyorlardı. Fakat, yine diliyorlardı. Boröver'in de istediği bu idi. Sözlerine devam etti:
(Devamı var)’
ANKARA RADYOS CUMARTESİ — 29/4/1950 '.30 M. S. Ayarı.
'.31 Müzik: Neşeli Parçalar (Pl.)
'.45 Haberler.
1.00 Müzik: Şarkılar (Pl.)
1.15 Müzik: Hafif Melodiler (Pl.)
1.25 Günün Programı ve Hava Raporu.
1.30 Müzik: Brams - Sol Majör Kentet (Pl.)
1.00 Kapanış.
?.28 Açılış ve Program.
1.30 M. S. Ayan.
!.3O Müzik: Radyo Salon Orkestrası
1.00 Haberler.
1.15 Müzik: Klâsik Saz Eserleri.
).3O öğle Gazetesi.
Î.45 Müzik: Şarkılar.
1.00 Müzik: Cumhurbaşkanlığı Armoni MusikoM.- Sof: İhsan Künçer.) 1. MAmttrier: Oryantal;
i. P. Popy: Oryantal Süit;
a) Hint Dansözleri;
b) Oanj Konarında;
c) Mısır Dansözleri;
d) Devriye;
S. Boieldicu: Bağdat Operasının Uvertürü;
4. Stieberit: Gece Kerva
1.40 Müzik: Ailen Roth Orkestrası (Pl.)
1.55 Konuşma: (Spor Haberleri.)
5.00 Kayıp Mektupları, Akşam Prog-
S.58 Açılış ve Program.
7.00 M. S. Ayan.
7.00 Çocuk Saati.
İ.00 Müzik: Dans Müziği (Pl.)
30 Müzik :Şarkılar.
00 M. S. Ayarı ve Haberler.
15 Geçmişte Bugün.
20 Müzik: (Yurttan Sesler.)
45 Radyo ile İngilizce.
00 Müzik: Güzel Sesler (Pl.)
15 Radyo Gazetesi.
30 özel Program.
00 Konuşma: Kanun konuları.
Piano île Caz Parça-Hafif Şarkılar (Pl.) 5. Ayan ve Haberler.
ıs Parçalan (Pl.) ogram ve Kapanış.
u
7.:
7.:
14
15
Halifesi
Soldan Sağa ve Yukarıdan Aşağıya: 1 — Meyleden 2 — Pişmanlık 3 — Nlm,
süt yoğur, tersi: Bir çalgı 4 — Madeni iplik, arının yaptığı, cezlr'ln aksi 5 — Terbiye. ayrılma 6 — Arka, yorgun 7 — Iş,



(Fransızca), tersi: Garez.9 — Bir hayvan.
bir gaz. tersi: Beyaz 10 — Tedbirler 11 — Uygunluk.
Tertip Eden N. Ü.
DÜNKÜ BULMACAMIZIN HALLİ:
1 — Karine, aya 2 — Kasaba, akar 3 — Asabi, itina 4 — Rabi. aklbaş 5 — lbi, erefek 6 — Na. ariyet 7 — lkeyet, ka 8 — Atıfet, naz 9 — Aklbet, nail 10 — Yanak, kalay 11 — Araş, taziye
ler ve Söyleyişler.
16. E
17. C
17. (
18. (
18.!
19.(
19.:
19. İ
19.1
20. (
20.:
20.:
22.1
22.15 Müzik: iarı v
22.45 M. S.
23.00 Müzik: Da
23.30 Pr
İSTANBUL RADYOSU
CUMARTESİ —)29/4/1950
12.57 Açılış ve Programlar.
13. Haberler.
13.15 Dana Müziği (Pl.)
13.30 Hafif öğle Müziği (Pl.)
14.00 Yurdun Her Kösesinden Deyiş-
Haftanın
Programı.
Memleket Türküleri.
Atom Enerjisi Hakkında.
Saz Eserleri - Şarkı ve Türküler. Programlar ve Kapanış.
Açılıg ve Programlar.
Gitar Kuarteti Konseri.
Serbest Saat.
Dans Müziği (Pl.) Haberler.
İstanbul Haberleri. Dans Müziği.
Çalanlar: Necdet Koyutürk Ork. Söyleyen: Şccaettin Tanyerli.
19.45 şarkı ve Türküler.
20.15 Radyo Salon Orkestrası Konseri
Dans Orkestraları Geçidi (Pl.) Şarkı ve Türküler.
Tanınmış Balelerden Kısımlar ve Valsler (Pl.)
Tangolar (Pl.) Haberler.
23.00 Dans Müziği (Pl.)
23.30 Hafif Gece Müziği (Pl.)
24.00 Programlar ve Kapanış-
29 - 4 -1950
ZAFER
Sayfa: 5
ORTAÇ’ta
Mevsimin Kumaş
Fiatları
Vistra Emprime Jorjet Krep Emprime Taal Keten Emprime Emprime Çamaşırlık
450 krş. 260 krş. 290 krş. 375 krş.
(ÖT 18 Renk hakiki İrlanda Keteni 900 krş. Gandi 340 krş.
ORTAÇ :
Anafartalar Cafi. Afiliye karcım
Magaıa, No: 224
Tel: 11135 Ankara
Şark İnşaat Malzemesi Ticarethanesi
v
Atatürk'ün Papagos için bir kehaneti — Mareşal — Muleassıb hıristiyana göre Fatih — Türk devlet adamları ilk resmî baloya nasıl gittiler? — Belâmız Hortlak (Karabekirin bir ifşası) — Sultan Reşadın el yazısı ile tek şiiri — Padişah, Plevne kahramanının mezarını nasıl açtırmıştı? — Yıldız Sarayında hünerli bir domuz — Babürnamenin anlatttklan — Scapaflow baskını — Ermenistanın tasfiyesine dair M usiafa Kemalle Karabekir ara -sındaki mahrem mektuplar — Mithat Paşanın son mektubu — Pirisküs Atillâyı anlatıyor — Mehdiye önünde Turgud — Ya -bancı gözü ile Türk ordusu — Alemdarın sonu — Rusların Tür-kıyeye taarruz haritası — Ankarada bir Alman casusu — Son Halifenin çıkarılışı — Ordu ve güzel kadınlar — (Hamidiye) den r’hir yaprak — Şarlken'in elçisi ve muhteşem Süleyman — Ver elini Rumeli — Arzıniyaz ve Sultan Aziz — Müzelere davet müsabakası.
Renkli tablolar — En güzel fıkralar, bütün Türklüğün tari -lıi... Dünya tarihi..
Dört renkli kapak: 1. İki Cumhuriyet Mareşalinin en güzel müşterek fotoğrafları, 2. Sırb eşkıyasiyle dövüşen Türk kadınlan. Bayilerden veya, Posta Kutusu 709 İstanbul adresinden isteyiniz. 80 büyük 4 renkli 1001 kuruş. Cuma günü çıktı.

İlân
İLLER BANKASINDAN
Bir defa kullanılmış kereste satılacaktır
1 — Bankamız inşaatından çıkan 10X10, 20X5, 10X5 ebadında ve 2.5 kalınlıkta ve 2 ilâ 4 metre boyunda olan takriben 8.00 metre küp temiz durumda kalıplık kerestenin tamamı 2/5/1950 tarihine rastlayan Salı günü saat 14.30 da açık arttırma ile satılacaktır.
2 — İstekliler keresteleri bankadaki depoda her gün görebilirler.
3— Arttırmaya girebilmek için isteklilerin 2/5/1950 Salı günü saat 12 ye kadar bankaya 30 liralık teminat yatırmaları lâzımdır.
4 — Satıştan mütevellid verilmesi lâzım gelen bilcümle vergi ve rüsum alıcıya aittir.
5 — Banka satışı yapıp yapmamakta tamamen serbesttir. (2337)
Teli'. 13611 Şekerciler Sokak No. 9 Telgraf: Taşkın
Yuvarlak beton demiri, çivi, çinko, sıyalı ve galvanizli saç, beton teli, kazma, kürek, kurşuı galvaniz, siyah boru ve parçaları, fevkalâde temiz pik boru ve parçaları, Eskişehir Kiremitleri - Serbest Çimento - İmrahorun Pişkin Tuğlası FİYATLAR PİYASANIN EN ÜÇÜZ FİYATIDIR
FİATLAR.
Erkek kundura muhtelif mokassenler
FİYATLAR: Muhtelif renk ve modellerde kadın kunduraları
Üç günlük açılış tarihi olan
( Ünal Kundura Sergisi
Mevsimlik çeşitlerile ucuz satışa devam etmektedir
500 Krş.
750 . 1000 . 1250 . 1500 . 1650 Fantazi kadın terlikleri Erkek terlikleri
350 den 750 Krş. kadar ______ ____ 450 den 750 Krş. kadar
Her renk çocuk ayyakkabılan 4 liradan başlar.
• Anafartalar, Bursa Pazarı Susam yVK f . sokak No 52 _ Telefon: 10900
J
1 — 4304 sayılı kanuna ek olarak kabul edilen 5642 sayılı kanun js^reğince gelecek yıllara geçici yüklemelerle ve bedelleri 1951 yı-
Jıddan itibaren ödenmek üzere; yurdun muhtelif yerlerinde Meslekî ve Teknik Öğretim okulları binaları yaptırılacaktır.
2 — İhale edilecek binaların listesi Bakanlık Meslekî ve Teknik Öğretim Yapı İşleri Müdürlüğünde görülebilir.
3 — Üsteldiler (kendilerini tanıma bakımından) şimdiye kadar yaptıkları işlere ait dairelerden aldıkları belgelerin tasdikli örneklerini dilekçelerine bağlayacaklar ve malî durumları hakkında gerekli bilgiyi verdikten sonra haklarında hangi bankalardan malûmat alınabileceğini belirteceklerdir.
4 — Bunun için Bakanlık Meslekî ve Teknik Öğretim Merkez Satmalına Komisyonu Başkanlığına en geç 2/5/1950 tarihine kadar müracaatta bulunulması ilân olunur. (2161)
fflhiadder
SclZ'ii S&buni&.ri P)yasanul en üstün evsaflı sabunlarıdır.
PINAR SPOR G 'YA/?
'/A (/e)/a A'/yrrelZ' Ses Serna/kâr!
7 mayıs Pazar aAşam/ sa(a 2! 30 ±
Tart// R/ya/et/er/e ■■
ORTA OYUNU İSMAİL DUMBÜLLÜ
YE ŞEVI/I ŞHKDflK Te&m//
Bu Müsamereye iki meşhur Ses yıldızımız da iştirak edecektir I
PERİHAN ALTINDAĞ SÖZERİ SABİT E TUR |
Biletler Sebat Eczanesi, Şark Kundura pazarı, Sinema gişesinde satılmaktadır |ı
Ankara-Istanbul ve İstanbul-Ankara
Yolcularının Nazarı Dikkatine
Her gün kargılıklı Ankaradan îstanbula ve İstanbuldan An-karaya Emniyet Koç Otobüs seferleri 15 Nisan 1950 Cumartesi sabahından itibaren bağlıyacaktır.. Sayın yolcuların fazla tafsilât için aşağıdaki yazıhanelerimize müracaatlarını rica ederiz.
Ankara: 11 Jandarma Komutanlığı yanında Emniyet Otolan Yazıhanesi, Tel: 12909.
İstanbul: Sirkeci, Orhaniye Caddesi Aşmalı Kahve bitişiğinde Çorlu - Ankara Yazıhanesi Tel: 25705.
Ankara Belediyesi Başkanlığından
Belediye komisyonunun, 31/3/1950 tarihli toplantısında 1874 sayı
—| | | Hân ile: Tam yağlı yoğurtların perakende kilosu satış fiyatının 90 ve yarım yağlılarının da 70 kuruştan satılmaları karar altına alınmış bulunmaktadır. Sayın halka ve ilgililere ilân olunur. (2733)
Ankara Telefon Müdürlüğünden (Künk Yaptırılacak) 1 — Kalıpları idarernizce verilmek üzere 15000 tane 1, 2, 3 ve 4 delikli beton künk yaptırılması işi kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konmuştur. i 2 — Tahmin edilen bedel (39650) liradır. 3 — Bu işe ait eksiltme ve fennî şartnameler Ankara Telefon Müdürlüğünde görülebilir. 4 — Eksiltme 5/5/1950 Cuma günü saat 15 de Ankara Telefon Müdürlüğünde yapılacaktır. 5 — Geçici teminat (2883) lira 75 kuruştur. 6 — Eksiltmeye gireceklerin geçici teminat makbuzlarını ve kapalı zarflan ile beraber kanunî vesikalarını noksansız olarak Ankara Telefon Müdürlüğüne vermeleri ve postada vaki olacak gecikmenin kabul edilemiyeceği ilân olunur. (2505) r— , * RENKLİ - ANSCO Film, Banyo ve Renkli Kopya atölyemizde yapılmaktadır. Foto Ar (792) Adliye Sarayı karşısı No. 252
Zayi D. Demiryolları Genel Kooperatifinin 20994 ve istihlâk Kooperatifinin 2930 sayılı hisse senetlerini kaybettim. Hükümleri yoktur. 30884 Ömer Bayer MÜJDE Sandoviç ve pişme fırını açılmıştır. Her zaman muhterem müşterilerimizin emrine amadedir. Sandoviç siparişi elınır. ismetpaşa Mah. Bostancılar Sokak No. 33 (795)
R. PARKER
Yıldırım Elektrik Pazarı, Anafar -talar Kooperatif arkası, Ali Nazmi
Ap. altında No. 3 Telefon: 15189
Bir çok müşterilerimizin arzularına uyarak yalnız Mayıs ayma mahsus olmak üzere
Avize
ARI DEMİR
TİCARETHANESİ
SÜRURİ SAYARI
Bankalar caddesi Yurt sokak
No. 15 — Tel: 12682
Piyasanın EN TEMlZ PİK
BORU ve Parçaları
Sipariş üzerine Çelik Saç, Mo-bilye, Betonarme Demiri, 6-8-19 milimetre Demir Boru — Plin ve Proje Teksiri (580)
MÜJDE
İNŞAAT SAHİPLERİNE
Prese edilmiş, su geçmez, kabarmaz, her türlü cilâya fevkalâde elverişli KAPI, TAVAN, DÖŞEME, 1 BÖLME, LAMBRİ, MASA, DOLAP, haricî reklâm tabelâlarile her türlü imalâtta kullanılan:
DÜRO
Marka kontrplâklarımız gelmiştir. Fiyatı tahtadan ucuzdur.
Alman malı taze Portlant ithalât ÇİMENTO su satışımız serbesttir. Her çeşit inşaat malzememiz mevcuttur.
Tel: 12789 İNAN TİCARETHANESİ
Posta Caddesi No. 12
satışlarımız taksitle yapılacağını arzederiz.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğünden
Merkez ve Taşra teşkilâtımız için imtihanla daktilo alınacaktır.
İmtihanda gösterilecek muvaffakiyet derecesine göre ücret verilecektir. İmtihan 2 Mayıs 1950 Salı günü saat 10 da Genel Müdürlükte yapılacaktır.
İsteklilerin bu tarihe kadar birer dilekçe ile Genel Müdürlüğe müracaatları. (2635)
İnşaat Kalfa ve Ustaları
Derneği Başkanlığından
Tüzüğümüz gereğince Derneğimiz Genel Kurul toplantısı 30 Nisan 1950 Pazar günü saat (10) da Halkevi salonunda yapılacaktır.
Derneğimize kayıtlı sayın üyelerin mezkûr gün ve saatte toplantıya şeref vermelerini rica ederiz.
Yönetim Kurulu
Otomobil Dünyası dergisinin yeni sayısı çıkmıştır Okumanızı ve abone olmanızı tavsiye ederiz. Yayınlayan Ankara Şoför Okulu (797)
Zayi
8/4/948 tarihinde Türk Ticaret Bankası A - Ş - Bahçekapı Şubesinden almış olduğum 34112 İsviçre franklık ve 88 santim döviz bordrosunu zayi ettim. Bulunduğundan hükmü yoktur. H. Rüştü Serac
Tarakçılar Mateoa Hanın altında No. 27 İstanbul
Sahibi
Adviye FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiilen
İdare eden: HİKMET YAZICIOĞLU
Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
Buz Dolapları
D. P. Koyun Pazarı Ocak Başkanlığından
30/4/1950 Pazar günü Cebeci çayırında seçim toplantısına iştirak etmek için sayın üyelerimizin saat 14.00 de ocağa gelmelerini ehemmiyetle rica ederiz. (793)
Cebeci Eczanesi
İnönü Bulvarı, Cebeci Sineması yanına taşınmıştır. Sayın halka ilân olunur. (768)
Kalfa Aranıyor
Hariçde bina işlerinde çalışabilecek projeden anlar iki kalfaya ihtiyaç vardır. İsteyenlerin ellerindeki vesaikle beraber Anafartalar caddesi Konya sokak Tarko Han ikinci katta No. 14 - 17 e müracaatları. (789)
ve her keseye uygun muhtelif Radyo ve Otomatik Pikap satışlarında azami kolaylıklar yapılır.
Sayfa: 6
Celâl Bayar’ın ilk seçim nutku
memleketşümul vazifesi

★ (Baştarafı 1 incide) ........ __ ____________ ___________
yarlarının, delikanlıların doldurdu-1 tecrübe edeceksiniz. Allaha şük ğu Süleyman Paşa Camii meydanına gelindi. Buradan aday gösterildiği halde, sonradan Düzce’ye bir aday hakkı daha verilebilmek için bundan feragat eden Reşat Akşemset tinoğlu söz alarak, kendisine güve-nJerek milletvekili adayı seçtikleri için Göynüklüleıe teşekkür etti. Ve Düzce’de Halk Partisinin yayılma teşebbüslerine engel olmak üzere adaylıktan vazgeçtiğini, fakat parti içindeki çalışmalarına bir nefer gibi devam etmek azmini hiç bir suretle kaybetmediğini ve etmiyece. ğini belirtti. Reşat Akşefsettinoğ -lu'dan sonra kürsüye gelen Celâl Bayar, sık sık alkışlarla kesilen bir hitabede bulundu.
Bayar Akşesettinoğlu’nun bu feragatindeki büyüklüğü ve asaleti belirtti ve sözlerine şöyle devam etti:
.— Demokrasi şahıslarla kaim değildir. Maksat ve gayeye hizmetle netice elde edilir. Sizin kıymetli hemşehriniz bu asil hareketi ile maksada nasıl hizmet edileceğinin eşsiz bir' nümunesini göstermiştir., dedi ve yine sözlerine şöyle devam etti:
.— Vatandaşlarım, dört seneden-beıi demokrasinin bu memlekette gelişmesi için mücadele ediyoruz. Bu mücadele zaman zaman şiddetlendi. Zaman zaman itidal yolunu arıyarak neticeyi elde etmek istedik. Fakat netice itibariyle arzumu? tektir. Bu memlekete Türk milletinin kendi iradesini hiç kimseden perva etmeksizin yerleştirmektir. Bunun tek istinadı ise seçimdir. Bu gün Allaha .şükrederek- söylüyorum ki, Demokrat Pırti milletin iradesinin tecellis'ni istihsal için yeni bir Seçim Kanununu millete bağışlamak yolunu bulmuştun Biz seçime neden ehemmiyet veriyoruz?
Arkadaşlar, o kadar düşünmeği mahal ve ihtiyâç yoktur Bütün insaniyet kendini idare için uzun zaman tecrübe yapmış ve en iyisi o larak demoknasi rejimini bulmuştur. Tetkik ediniz, ne zaman miller hükümeti ile kucak kucaağ gelmişse, m lletine hizmet aşkı ile hareket etmişse milletin yüzü gülmüş ve mem iekette bir itilâ devri açılmıştır. Ve yine dikkat ediniz ne vakit hükümet kalın duvarlar arkasına çekilip mil lete yabancı, kendi arzusuna uygun kararlar almışsa o zaman bir inhitat, bir sefalet başlamıştır. Çün. kü. kelin duvarlar arkasına çekilen ler milleti unutmuşlardır. Millet de bu nisyan karşısında onlardan itimadım Jkesmfştir. İşte Demokrat Parti, demokrasi yolu ’âle halkın iradesini tecelli ettirmeğe ve bu suretle milletçe özlediğimiz refah ve saadeti elde etmeğe uğraşmaktadır. Eğer milletimiz Demokrat Partiye şimdiye kadar gösterdiği iti -madı seçim yolu ile reyini vererek göstermekte devam ederse, parti o-lnrak bizim, milletin hakkını sağlamaktan başlıyarak hükümet mak1-nesini milletin arzusuna göre işleteceğimizden emin olabilirsiniz. Hiç bir zaman yapamıyacağımız bir şey le millet' aldatmak ve bu şekilde seh!l bir usul ile muvaffakiyet arayacak değiliz. Millet bize itimat ettiği zaman göreceksiniz bu makine nasıl :sliyecektir. Milletimizin asaletine ve temiz duygusuna inandığı mız gibi, bizi mazur görün,, liyaka.
timize de inanıyoruz. Göreceksiniz, derek söyliyebilirim ki, hiç bir zaman inkisarı hayale uğramıyacaksı-
Asil hemşehrilerim, iyi günler önünüzdedir, sağ olun, varolun..
Celâl Bayar, Göynük çapında bir ilçeden şimdiye kadar görülmemiş tezahüratla uğurlandı.
Celâl Bayar Mudurnuya san. 21.30 da vardı Demokrat Parti merkezine giderek orada Demokratlara bir hitabede bulundu. 1 - ----- -..- ------------„ —
Bayar Ezcümle şu sözleri sövle- tur- p- işbaşına gelince bunlar di: da ortadan kalkacak ve vatandaşla- ■
D. P. üç yaşında, 5 yaşında ra Seniş çalışma sahaları açılacak-bir çocuk. Sançizmeli, kasketli in- ■ i*1’- Bizim vergilerimiz de adalete da sanlar partisi filân deniyor. Bunun ı *
karşısında D. P. nin bir adav listesi vardır. Bu liste memleketin en güzide evlâtlarını ihtiva etmektedir. Listemiz ilân edilince halk bir ferahlık hissetti. D. P. yarın ikti- ( dara gelince gösterdiği nanız.eileı ı le ferah ferah beş heyeti vekile meydana getirebilir. İşte D. P. böyle evlâtlarını vatan hizmetine ar-zetmektedir. İşbaşına gelince bu e-lemanlarla en mükemmel şekilde iş göreceğiz. Hükümeti kuracağız. Bu namzetlerle devleti teslim alacağız. Siz devleti teslim alıyorsu- I nuz, bunu aldığınız zaman büyük bir mes’uliyet altına gireceksiniz. Çünkü 18 milyonun vebali omuzlarımıza yükleniyor. Fakat biz bu mes'uliyeti almaktan korkmuyo-uz. Devlet işinde iffet ve ismetle le hareket edenler muvaffak olur lar.
Biz olmıyacak şeyleri vadetme-yiz! Fakat yaptığımız vâdi muhakkak tutarız. Onlar su, elektrik işi ni halledeceğiz diyorlar ve bir ta :ım yüz milyonlardan bahsediyor lar.
Bunlar astronomik rakamlardır
Fakat her şeyi böyle yüksek çarelere mi mütevakkıftır? Hürriyet ve demokrasiye muhalif kanunları kaldırmak için de mi milyonlar lâzımdır? Asla! Biz bu memlekette her vatandaşın alnı yüksek olarak yürümesini, hükümete iştirakini isterken jandarma hükümeti istemiyoruz. Bu memleketin bankala rında yatan yüz milyonlarca lira vardır. Bunlar iş emniyeti göremediklerinden iş sahasına çıkamıyorlar. Memlekete ecnebi sermaye de giremiyor. Çünkü emniyetleri yok-
yanmıyan vergilerdir. Ve baştan başa ıslahı lâzımdır. Koyacağımız vergiler kazançla ayar edilecektir. Elhasıl D. P. işbaşına gelir gelmez malî sahada çok büyük ıslahat yap unn «u- ma^ mecburiyetindedir.
ıamzetler I Binaenaleyh 14 Mayısta büyük imtihan günü reylerinizi bize verecek olursanız programimızı’ ve , vâidlerimizi biliyorsunuz. 14 Mayıstan sonra ya bu perişan hal de vam edecek veya memleket bit kurtuluş ve kalkınma yoluna girecektir. »
Saat 22 de Bolu istikametinde ha reket edildi. Boluya yanaşıldığı zaman civar ilçelerden gelenlerle birlikte il demokratlarının müteaddit otomobillerle karşı çıktıkları görülü yordu. Bayar meşalelerle karşılandı. Saatin 22.30 u geçmiş olmasına rağmen bütün demoknatlar büyük 1 bir kalabalık halinde parti merkezini doldurmuştu. Bayar Ankaradan beri yer yer gösterilen aynı tezahüratla karşılandı. Yarın sabah (bugün) saat 10 da büyük mitingde Celâl Bayar çok mühim bir nutuk söy liyecek ve gene saat 14 de Düzcede konuşacaktır.
Devlet Başkanı tarafsız ve
müstakil
olmalıdır
★ (Baştarafı 1 incide) geldiği durumdan istifade edilmek fırsat telâkki edilmiş ve bir ma-nevre faaliyetine girişilmiştir.
Kalabalığa karışanların hiç biri bunu bilmiyordu. Fakat bundan istifade etmek istiyenler ne yapmak istediklerini biliyorlardı. Bu vesile ile sîzlerden İstanbul halkı arasın da belirmiş olan bir endişenin izalesi hususunda neşriyatta bulunmanızı rica edeceğim.
Başbakan teminat veriyor
Bazı vatandaşların, bu hâdiseden tedehhüş ederek seçim esnasında emniyet ile sandık başına gitmekte mütereddit olduklarını duyuyorum. Halbuki Seçim Kanununu çıkarmak yolundaki azim ve imanım, seçimin de tam serbesti ve huzur içinde cereyan etmesi hususundaki kararımın aynıdır.
Seçimin huzur ve sükûn içinde cereyan etmesini, vatandaşın endişeye kapılmadan sandık başına gitmesini ve oradan aynı huzur ve sükûn içinde ayrılmasının teminini en birinci vazife eddediyoruz.
Bu hususta her tedbir alınmıştır. Her hangi bir yerde çıkacak bir hâdise derakap bastırılacak ve vatandaşların hürriyetleri korunacaktır.
Yeni seçim kanununun maddeleri bu emniyet ve huzuru temin e-decek mahiyettedir. .
Kanun, seçimin emniyet içinde cereyanını adliye teşkilâtına bırakmıştır. İdarî teşkilâtın vazifesi de -- . ---- ,—3------------
dışardaki emniyeti temin etmek- dayız, tir. I Yeni rejimi efendi bir milletin
Yani vatandaşların sandık başı- fertleri olarak beraberce kuralım. "a v.;în ernin olarak gelmesinin Seçimin huzur ve sükûn içinde ce-’î makamlara teveccüh reyanını sağlamakta ve yeni reji-I min tatbikinde basının daima bizim le beraber çalışmasının ağır vazife-------------B ------- mizi kolaylaştıracağına kani bulu-yet ve huzur içinde gelerek reyini nuyorum. kullanacaktır. Hiç kimsenin karga- -------------------------
şalık çıkarmasına meydan verilmi- I yecektir. Vatandaş kime isterse re- I yini serbestçe verebilecektir. i
Bizim hedefimiz böyle sükûn ve' huzur içinde verilecek reylerle teşekkül edecek bir Meclise üzerimdeki yükü devir ve teslim etmektir. Basın mensubu arkadaşlar bu husus ta bize yapacakları müzaheretle rejimi de desteklemiş olacaklardır. |
Devlet Başkanı tarafsız '
olmalıdır
Seçimin sağlam olmasını başlıca bir hedef olarak tutmamızın sebebi, yeni rejimin temelini bu seçimin üzerinde kuracağımızdandır. Bugün kü teşkilâtın yeni rejimle yürütüle bilmesi imkânsızdır. Ve bugünkü re jimle Anayasanın tatbiki de güçtür. Seçim tam mânasiyle memleketin iradesini ifade etmelidir. Öyle ümit ediyorum ki, rejimi sağlamlaştırmak için Anayasanın tadilinde iki büyük parti müştereken yürüyeceklerdir. ı
Devlet mekanizmasının iyi işliye-bilniesi için ikinci bir Meclise ihtiyaç vardır. Devlet Başkanı tarafsız ve müstakilen seçilmiş olmalıdır ki, iki Meclis arasındaki fikir ihtilâfla-
D.P. nin Ankarada açık hava toplantısı
•fc (Baştarafı 1 incide) açan Dr. Muhlis Bayramoğlu; seçim kanununun verdiği haklara dayanılarak tertip edilen bu toplantının mahiyetini açıklamış ve 1950 seçimlerinin Türk Milleti için u-ğurlu ve hayırlı olmasını ve memleketi refah ve saadete ulaştıracak bir başarı ile neticelenmesini temenni ile söze başlamış, seçimleı yaklaşırken vatandaşların her zaman ve her yerde olduğu gibi sevgi hisüe'/iyle birbirine bağlı olarak hareket etmelerini ve hiç kimsenin karşısındakinin vicdan ve düşüncesine bas.n yapmağa kalkışmaması lâzımgeldiğini izah ile bazı idare âmirlerinin son zamanda Ankara ilinin muhtelif ilçelerinde kapalı bir şekilde Halk Partisi lehine propagandaya tevessül etmelerini teessürle karşıladığını büdi-rerek Demokrat Partililerin parti işleriyle uğraşan memurlara rast-larlaısa haklarında kanun hükümlerini tatbi.j etmek üzere uyanık bulunmalarım hatırlatarak, Milletvekili adayları General Salâhaddin Âdil, Dr. Talât Vasfi Öz'ü halka takdim etmiş ve sözü emekli general Salâhaddin Âdile bırakmıştır.
Memlekete hizmet için Demokrat Parti saflarında yer aldığını a-çıklayan General, seçmenlere kendi hayatı hakkında kısaca malûmat vererek Birinci Cihan Harbi ve Mütareke yılları ile Millî Mücadelede gördüğü vazifeleri anlatmış vo bundan sonra memlekete siyasî --------------
hayat yolunda da hizmeti bir gaye nnın partiler üstünde kalarak ha -ve bir borç bildiğinden partiye kemlik yapmak suretile halledebil-girdiğini ve onun takip ettiği mem- . sin.
’leket dâvasına inandığını açıklaya Hükümetin son hâdisede biraz rak seçmenlerden parti listesine oy gevşek hareket ettiği hakkında bazı vermelerini rica etmiş ve mazide _: ___ ....
olduğu gibi bu mücadelede de yıl- naze olduğundan ona hürmet gös-madan çekinmeden çalışacağını be- ' “ ' ".............
yan ile sözlerine nihayet vermiştir.
Zonguldaktaki nutkumda da belirttiğim gibi milletvekilliği uluorta sağa sola çatmak, söğüp saymak imtiyazını, Anayasayı ve hukuku beşer beyannamesini istediği gibi tef. sire fırsat veren bir sıfat değildir. Bir şahıs milletvekili olmakla yarı ilâh sıfatını iktisap edemez. Millet Meclisi kendilerini böyle telâkki e-den kimselerden teşekkül ederse o müesseseye Millet Meclisi adı veri) ' mez. Orasının kordon altına alınması lâzımgelir. Milletvekili vatandaşın şeref ve haysiyetini en fazla koruyacak adamdır.
Biz bir padişaha tahammül edemedik. Kendilerini yarı ilâh telâkki edenlerin hareketlerine nasıl tahammül edebiliriz?
Matbuat demokrasi rejimini vatandaşlara aşılamak hususunda çok müteyakkız ve titiz olmalıdır. Diğer memleketlerde muayyen demokrasi rejimi ne ise bizim memleketimizde de o olacaktır.
Rejimi ve inkılâbı korumakda birlik göstermemiz lüzumunu bazı neşriyat pek açık olarak belirmektedir. Bilhassa münevver zümre bu hususta birlik olmalıdır.
| Benim kanaatimce din ruhî ve İçtimaî bir ihtiyaçtır. Meşrû olan yolu açtık ve bu mevzu üzerinde çalışıyoruz. Halkın manevî ihtiyacını tatmin etmeğe mecbur olmakla beraber hurafelerin hortlamasını önlemeğe hep beraber çalışmak zorun-
Başmakaleden devam : jC. H. P. »in 1950 Seçim Beyannamesi biraz durmak yerinde olur:
Bilindiği gibi Anayasada yapılması arzu edilen tadillerin; çift Meclis ve Devlet Reisinin va -zife ve salâhiyetlerinin genişletilmesini istihdaf eden meselelerin ortaya atılışı da yeni olmaktan u-zaktır. Hatırlarda olduğu üzere 1947 - 1948 senelerinde Profesör Nihat Erim, Ulus Gazetesinde bu akademik mevzuların tetkik ve münakaşasını yapmış bulunuyordu.
Şimdi C. H. P. nin 1950 seçim be yanııamesinde, bu mevzuun Kurultayda ele alınacağı da ilâve edilmektedir. Fakat demokratik usullerle idare edilen yerlerdeki partiler, memleketin umumî siyasetini alâkadar eden mevzuları gazetelerde veya halk toplulukları önünde münakaşa etmeden evvel, tamamen başka yollara başvurmak iti-yadındadırlar.
Halbuki, C. H. P. nin tek parti ve tek şef itiyatlarından kolay ko -lay sıyrılamadığının misalini bu mevzuda da görmüş bulunuyoruz. Eğer öyle olmasaydı, Anayasada yapılacak bu gibi mühim değişiklikler, parti divanı tarafından bir karar halinde formüle edilir. Kurultaya arzedilerek tasvip veya a-demi tasvibi beklenirdi. Ancak ondan sonradır ki seçim beyannamesi içinde yer alarak umumî efkâra bildirilirdi.
Halbuki işler böyle olmamış, hem Devlet Reisi, hem de C. H. P. Genel Başkan olan Sayın İnönü tarafından Anayasada yapılması arzu edilen tadilâtın bir direktif gibi sunulmasına hususî surette itina e-dilmiştir.
Vakıa, Sayın Devlet Başkanının Kurultayın arzusu veçhile, bilfiil Genel Parti Başkanlığı yapmadıkları müteaddit defalar ileri sürülmüştür. Fakat, seçim devresine te sadüf eden zamanlarda kendilerinin bu sıfatlarından kolay kolay siy. nlamadıkları da vakit vakit görülmektedir. Nitekim, Sayın Atıf İnan tezkiye mahiyetinde olarak teşkilâta gönderdikleri ve gazetelerde suretini gördüğümüz uzun telgraf da bu iddiayı tevsik etmektedir. Bu suretle bir defa daha, Devlet Başkanlığı ile Parti Genelbaşkan-lığının tamamen ayrı ayrı zevat uhdesinde bulunması zarureti meydana çıkmış bulunuyor. Bizim görüşümüze ve sezişimize göre, Halk Partisinin yeni seçim beyannamesi bu kritik ve buhranlı vaziyetlere rağmen, Türk seçimine müsbet ve reel yeni bir şey söylememiş bu -Ilınmaktadır. Adviye FENİK
★ (Baştarafı 2 ncide)
Beşerî tekâmül kanunlarına intibak eden cemiyetler kendi bünyesine en uygun olanıyla taazzuv ederek ebedileşir. İçtimaî hürriyet en büyük nimettir. İnsan olmanın en mümtaz vasfı, seciye ve salâbeti ahlâk sahibi olmaktır. Karakter bir cemiyetin temelidir, özüdür. Şuurla ve idrakle muhakeme edecek olursak ruh âlemimizin um-manialında insan olmanın verdiği heyecan ve gurur bizi itmam eder. Akıl ve mantık silsilesiyle düşünecek olursak insanların tabiî olan haklarını tanımak mecburiyeti karşısında olduğumuzu daha vazıh anlamış oluruz. Muztarip bir insanın rahatsızlığı sâridir. Iilm ve irfandan mahrum zavallılar bunu takdir edemezler.
Her iktidar evvelâ ana kanunlara hürmet etmekle mükelleftir. Bunun dışındaki hareketler ise tak bih edilir. Memleketin muhtaç bulunduğu huzur ve istikrarı her iktidar temin etmek zorundadır. Bunu şahsî şeref ve haysiyetlere müdahale etmeden, hattâ rencideye mahal bırakmadan düşünmek durumunda bulunduğunu takdir etmesi icabeder.
Boks birincilikleri
na hür ve ckrck , temini idari makamlara etmektedir.
Bunu açıkça belirtebilirsiniz ki her vatandaş sandık başına emni-
söylentiler duydum. Ortada bir ce-
termek lüzımdı. Böyle bir hâdise bir daha tekerrür ederse hükümetin 1 ne tarzda hareket edeceğini görürsü-
Türkiyenin cenneti
★ (Baştarafı 1 incide) la alay eder bir hal bile almışlardır. Ayrıca bir çok idare âmirleri verdikleri emirleri yazılı değil sözlü olarak vermektedirler. Bu suretle mesuliyetten de kendilerini kurtarmaya çalışmaktadırlar.
Orduda bütün perestijini kaybetmiş bulunan Halk Partasini geçici payandalarla ayakta tutmağa çalışan sayın vali Salih Kılıç hummalı faaliyet sarfetmektedir.
Oysa ki dağı ile, taşı ile bütün varlığı ile demokrat olan Ordu ve Ordulular ne gayretkeş idarecilerin ümitsiz gayretlerine ve ne de sayın parti müfettişinin propagandalarına ehemmiyet vermemekte ve Halk Partili hatiplerin sözlerine dudak bükmektedirler.
Zaferden ümidini kesen ve Halk Partisini kurtarmak için görevlendirilenler şaşkınlık içerisinde bocalıyorlar. Bazı zorba köy ağalariyle müftü ve memurları seçim işlerine karıştırmak istemekle gaf üstüne gaf yapıyorlar. Hasılı halkın sevgi ve sempatisi ile milletin gönül ver-| diği Demokrat Partinin mücadelesi çok zevkli ve heyecanlı oluyor.
Bu tarihi seç’mlerde Ordu demok ratları İstanbul, Ankara ve diğer | vilâyetlerde bulunan Yüksek Tahsil Gençliğini ve diğer hemşehrilerini seçimlerde çalışmak üzere acele Orduya gelmelerini istemektedir.
Türkiye boks birinciliklerine bugün saat 15 de 19 Mayıs Stadyu -munda başlanacaktır. İki gün devam edecek olan şampiyona 12 bölgeden 62 boksörün, ayrıca federasyo nun Ankara bölgesinden çağırdığı üç boksörün de katılması ile 65 bok sör arasında yapılacaktır.
Bu defaki birinciliklere bir kısım bölgeler uzun bir müddettenberi devamlı olarak hazırlandıkları di -ğer bölgeler de birinciliklerini bir kaç gün evvel tamamladıkları için boksörler tam formunda bulunmak tadırlar.
Bilhassa İstanbul bölgesi bu birinciliğe kuvvetli bir kadro ile katıldığından müsabakaların uyandır dığı alâka artmıştır.
İstanbul bölgesini 51 kiloda Recep, 54 kiloda Abdi, 58 kiloda Hüsnü 62 kiloda Ayhan, 80 kiloda Muammer, Ağırda Cevdet temsil etmektedir.
Buna mukabil Ankara karmasında 51 kiloda Sevindik Erciş, 54 kiloda Sadi Ertaş, 58 kiloda Yufııs Mer-gen, 62 kiloda Mustafa İnci, 67 kiloda Saim Saygılı, 73 de Kâmil İçli, Ağırda İrfan Bozer bulunmaktadır. İstanbul karmasının kuvvetli kadrosu karşısında Ankaranın da bir veya iki birincilik koparması pekâlâ mümkündür.
Ankara karmasında en fazla güvenilen 67 kiloda Saim Saygılı ile 73 kiloda Kâmil îçli’nin şansları iyi gittiği takdirde birer birincilik almaları kuvvetle muhtemeldir.
Diğer bölgelerin durumları henüz malûm olmadığı için, bu müsabakalarda nasıl bir netice alacakları tahmin edilemiyor.
Bugün yapılacak olan ilk karşılaş malarda sürprizler olması da çok . muhtemeldir. II. Ö.
— Bugünkü — spor hareket'eri
19 MAYIS STADI Türkiye Boks Birinciliği
Saat: 15.00
W
İktidar partileri idari kuvvetlere dayanarak umumî seçimlerde kendi lehine istimal edemezL Yapmağa mecbur bulunduğu her iş memleketin menfaatine olmalıdır. Usulsüz ve kanunsuz hareketler ise küt leyi müteessir ve müteneffir eder..
Devlet ve iktisadi devlet teşekülle rinden alınan paralarla bir iktidar payidar olamaz. Bütün vasıtalarından faydalanmak hiç bir partinin hakkı olmadığı kadar da böyle bir işin mesuliyetini omuzlarına yüklenmek ise tarihî bir hata olcu-
Bazı gayretkeşler kendi ikballeri uğruna milletin paralarını israf ederken millet buna sükût edemez. Demokrat Parti kendi âzalarının yardımlariyle yaşarken, milletin hâzinesinden halkevlerine yardım faslından alınan yardımların mahiyeti ne şekilde tefsir ve telâkki edilebilir? Bunlar unutuyorlar ki Türk milleti bunun hesabını bir gün soracaktır. Devlete kâr temin etmekten mahrum Ereğli Kömürleri İşlet mesi bütün kuvvetlerini seferber etmiş, usul ve kanunlara aykırı işlerin peşinde koşmakla hakikî vazifelerinden uzaklaşmış oluyorlar. Devlet İktisadî teşekkülleri ticarî bir müessese olduğuna göre hiç bir siyasî partinin lehine ve âmaline hizmet edemez. Milletin malı olduğuna göre de bunun ma|î imkân ve kaynaklarından aday olanlar dahi istifade etmek salâhiyetini haiz olamazlar.

1950 milletvekili seçimlerine başlanmış ve kanunun bahşettiği haklara dayanarak vatandaşlar üzerlerine terettüb eden vazifeleri yapmak için mütemadi mesai sarfet-mektedirler.
Bu durum böyle olunca türlü baskılarla vatandaşlara fuzuli müdahalelerin inzimamı suretiyle bir hak tanınmış olur mu? Ellerindeki maddî imkânlarla Demokrat Parti karşısında mücadele edeceğini zanneden iktidar partili şaşırmış bir halde ne yapacağını da bilemiyor. Bu tezebzüb devam ederken millet parasını iktidar partisinin başarısına tahsis etmek ne derece âdilâne olur?
Amme nizamını ihlâl edecek mahiyette her hangi bir hareket millet tarafından hoş görülemez. Halk Partisi kendi parasından ve gelirinden başka bir para sarfedemez. Umumî nizamın ve itimadın teessüs edebilmesi için Halk partisi bu gibi işleri yapmaktan içtinap etmeğe mecburdur. Millî varlık bir parti lehine istismar edilemez.
Türk Milleti bu yeni seçim kanunuyla Türkiyede Demokrasiyi
kuracaktır. Yerleştirecektir, insanlar olarak vatandaşlarımız oylarını ”—-1-’- ’—’------- ■
dütsüz. -------------__
milli iradeyi tecelli ettirmek karar ve azmindedir. Bu da inşallah tahakkuk edecektir.
Tarih boyunca dürüstlüğünü ve faziletini muhafaza etmiş olan Türk Milleti siyasî hayatında da yeni bir hamle yaparak tek parti ve zümre tahakkümünden kurtulmuş, muasır ve medenî millet olduğunu bütün cihana göstermek «azmindedir.
• Demokrasi, her milletin hakkıdır. Bu olmazsa o memlekette yaşanamaz. Kültür taammüm edemez. Içtiaî nizam ve huzur teessüs edemez. Demokrasi her hangi bir siyasî partinin lütfü ve ihsanı olamaz. O bir ihtiyacın ve zaruretin tezahürüdür. Millet onu hissetmiş olarak peşinden gider. Kahramanlığıyla, metanetiyle temayüz etmiş olan Türk milleti her atıldığı mücadelede muvaffak olmuştur. Her-hail kendiliğinden yıkılmağa ve erimeğe mahkûmdur. Yoksa bu kendi kenidne gelmeyen demokrasi aşkı milli ruhdan doğarak milletin kalbinde yerini alarak inkişaf eder.
Millî hâkimiyet kayıfsız şartsız milletin elinde olmazsa milletin hali ne olur? Mutlakiyet kâbusundan ve heyülâsından yeni kurtulmuş olan genç Cumhuriyet çocuk lan hürriyet yolundan dönmemek için yemin etmiş bulunmaktadır.
Tabiî şartlar ve ihtiyaçlarla Türkiye'de demokrasi yerleşirse yarınlarımız nurlu ve güvenli olur.
Mâniler ne olursa olsun 14 Mayıs 1950 tarihi çektiğimiz ıstırapların bir sonu ve mazinin karanlıklarına gömülmüş bir tarih olacaktır.
İçtimaî inkılâplar süratle mevkiini alırsa âmme huzuru bozulmaz. Şahsî ihtiraslardan âzade kalarak on dört Mayıs millî hayatımızın yeni bir dönüm noktamız ve mebdei-miz olacaktır. Bu mebde’ Türk tarihinde yeni bir devrin çetin mücadelelerle nasıl doğduğunu ya -rınki neslimize bir vedia olarak bı raktığı zaman onların da bu mukaddes eseri yaşatmak için daha çok hassas ve titiz bulunmalarını hatırlatacaktır.
olarak __________
sandık başlarında tered-korkusuz istimal ederek
HANDİKAP
Çarşamba güııü çıkıyor
SATILIK
En iyi kaliteden Amerikan möble-si, Deep Freeze (8 Ayak), Erkek Kadın elbiseleri.
1 Mayıs 1950 saat 10 dan 17 ye kadar görülebilir.
Yeni posta caddesi No. 16 Sarı A. partman Kavaklıdere.
Doğum
Anadolu Ajansı memurlarından ve bisiklet şampiyonlarınımızdan Orhan Suda ile Sehavet Suda’mn bir kız evlâtları dünyaya gelmiştir.
Yavruya uzun ömürler diler, anne ve babayı tebrik ederiz.
Demokrat Parti Samanpazart 3 No. lu Bucak Başkanlığından
Partimizin 30 Nisan 1950 Pazar günü saat 15 de Cebeci çayırında tertip ettiği toplantıya katılmak için (Oğuz, Hisar, Kurtuluş, Sümer, Ko-yunpazarı) ocaklarında kayıtlı sayın üyelerin Bucağımıza o gün saat 14.00 de teşrifleri rica olunur.
(784)
(796)
PELİKAN ÇEŞİTLERİMİZ GELDİ
PELtKAN PELİKAN PELİKAN PELİKAN
Mürekkepli kalem Vidalı kurşun kalem Kartalar
Hükümdar tayin ve işaret ediyor- « du ınceıemt
Bayar’ı Jandarma susturmak istedi
★ (Baştarafı 1 incide) ratlara tahsis etmiştir. Bunun 17.30 olarak tahdit edilişi de her hangi ' bir müstakil adayın müracaatı ihtimali derpiş edildiğindendir. Bugün böyle bir müracaat vaki olmadığından Seçim Kanununun verdi-j ği imkâna göre toplantının icap ederse gün batışına kadar devamı, tabiî görülüyordu.
Celâl Bayar kürsüye geldi. Henüz bir kaç cümle konuşmuştu ki jandarma başçavuşunun kürsünün» merdivenlerinden çıktığı görüldüj'ı Celâl Bayar .Nedir?, diye sorunca! ‘ başçavuş kendisine bir kâğıt uzat-i tı. Bayar kâğıda bir göz attıktan sonra:
*— Bana kanunî müsaadenin a-lındığım söylediler. Bundan dolayı da konuşmama devam ediyorum.»
.Deyince meydanı dolduran Göy-nük’lüler’Başkam çılgınca alkışla-, dılar. Bayar, tam bir sükûnetlei sözlerini bitirdi ve Demokrat Parti binasına kadar ilerledi. Bu sırada birbiri ardı sıra üçer kişilik müteaddit silâhlı jandarma devriy«la-i rinin parti önünde gidip geldikleri, görülüyordu.
Bu tafsilâtı verdikten sonra okuyucuların merakını tatmin için be-' mokrat Parti Başkanına sunulmuş olan kâğıdın metnini bildiriyorum:' Küçük bir not defteri yaprağına gelişigüzel yazılmış olan satırların' altında î. Atam imzası bulunmak J tadır.
Tezkere şöyledir:
«Aziz kardeşim,
Seçim Kanunu gereğince seçim kurulu tarafından partiniz için bugün (Cuma günü) saat 17,30 a kadar propaganda yapmak izni verilmiştir. Saat tam 17.30 dur. Siz vel biz hepimiz müşkül durumda kalmamamız için lütfen konuşma-j niza ve toplantınıza nihayet ver-| menizi istirham ederim.»
Celâl Bayar ve -aziz dostum» j diye hitap eden genç Üsteğmen, parti binası önünde devriyeler dolaştığı sırada bazı Demokratlara; Bayar’ın Mudurnu’da kalıp kal- * mıyacağı, oradan nereye gideceği şeklinde sualler sorarken tesadüf ettim. Çok gençti. Her halde Celâl Bayarla «aziz bir dostluk»j tesis edecek çağda değildi. Arala-, rında hiç birtanışıklık olmadığını da öğrendim. Saatin tam 17.30 oluğunu bildiren tezkeresini ise çoM daha evvelden hazırlamak suretiyle genç jandarma komutanının kanıı-l nun tatbikinde âzamî bir ihtiyat ve nezaket eseri göstermek istediği anlaşılıyor. Yalnız her halde biraz | fazla gençliğinden olacak, bu ne 1 zaket ve ihtiyatına biraz da aöele-l cilik karışmıştı. Çünkü tezkerenin Celâl Bayara verildiği sırada saat tem 17 yi 20 geçmekte idi.
Konyada şantiye binası ve çimento anbaıı yaptırılacak
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğündan:
1 — T. M. Ofisinin Konyada yaptıracağı Et Kombinasına ait şantiye binası ve çimento anbarı inşaatı açık eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Eksiltme 4/5/1950 Perşembe günü saat 15.00 de Ankarada Ge nel Müdürlük binası içinde toplanacak komisyonda yapılacaktır.
3 — Eksiltmeye gireceklerin, tatil günleri hariç olmak üzere, ek -siltme gününden 1 gün evveline kadar Genel Müdürlüğe yaziyle müracaat ederek yeterlik belgesi almaları lâzımdır. Bu tarihten sondaki, müracaatlar nazara alınmıyacaktır. |
4 — Eksiltmeye gireceklerin, en az 12000,— liralık bu ayarda bir inşaatı bir defada yapmış ve kati kabulünü yaptırmış olduklarına dair belge göstermeleri lâzımdır. Yeterlik belgesi verip vermemekte Ofis yetkilidir.
5 — Geçici güvenlik akçesi 1.350 liradır.
6 — Eksiltme evrakı Genel Müdürlük Malzeme Müdürlüğünde görülebilir.
7 — Ofis 2490 sayılı kanuna tâbi
olmadığından bu ihaleyi kısmen ve-! ya tamamen yapıp yapmamakta seri besttir. (2731)
ZAFER’in Abone Şartlan Memleket içi
Kumlu kâğıtlar muhtelif başlıklı
İSTANBULDA
Vefa - Demirspor Fenerbahçe - Gençlerbirliği
İZMİRDE
Galatasaray - Altay Beşiktaş . Göztepe
Memleket dışı
ZAFER’in İlân Şartlan
Baslık ...............
2. ve 3 Üncü sayfada Sm. . cü sayfada Sm.......
ı sayfada Sm. Nikâh. Nisan,
VOLEYBOL
3". B. E. Salonu
Saat: 17.30
Gençlerbirliği - Ankaragücü
Saat: 18.30
Başkent - Etlik
Pek yakında diğer çeşitleri de geliyor
NORVEÇ BORFuEGAARD Fabrikasından getirdiğimiz birinci ha-matbaa kâğıtları, yazı kâğıtları. SİMİLİ, İKİNCİ HAMUR, KİTAPLIK, MECMUALIK ve Gazete kâğıtları
Her nevi ambalaj kâğıllorı
Av upa ve yerli taze Noltolin
AVERY Baskül
Ankara acentesi bulunduğumuz OSTERTAG para kasalarımız da yakında gelecektir.
Çeşitlerimizi doğrudan fabrikalarından getirdiğimiz için FİYATLARIMIZ, müşterilerimizi her halde memnun edecektir. Her gün ucuzluğa doğru gidildiğinden sık sık fiyatlarımızı lütfen
Hal No. 1 — Telefon: 12699
aartlyle 16 lira.
Devamlı ilânlar için hususi tarife tatbik edilir.
Oaııfteye oOnderilen evrak (w-«raaUe(M nnlUvıeıH tlAiılard».!) meaullj'i'l

Comments (0)