Cumartesi
21
j OCAK 1950 l| Yılıl _ No.267
Başmuharriri» Mömtar Faik Fenik ;
Denizciler Cadde*! 2 Posta Kutusu: 193 ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara
Başmuharrir tel: ....... 15619
Yazı İşleri İdare ...... 15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
| D E M O K R A S I N I N D I R~|
İstanbul Belediye ve Vilâyet teşkilâtlarının ayrılması İçişleri Komisyonunda Kemal Özçobanla İçişleri Bakanı arasında münakaşalar oldu
Özçoban,yeni bir seçim lüzumunu ileri sürdü Bakan Demokrasi yalnız seçim değildir dedi
tiplerden Demokrat Parti Manisa Milletvekili M. Yunus Alakant DÜNKÜ
İstanbul Vilâyeti ile Belediyesinin
ayrılmasına dair kanun tasarısı dün İçişleri komisyonunda müzakere e-
dilmiştir.
Tasarı lehinde bir çok Milletvekilleri söz almışlardır.
Demokrat Partiden Kemal Özço-ban (Afyonkarahisar) tasarıda mevcut muvakkat maddeye itiraz ede-
rek dedi ki:
— «Kaldırılan bir kanuna göre kurulmuş müessese işbaşında kalamaz. Binaenaleyh yeni bir seçim yapılması lâzımdır. Muvakkat madde seçim yapılıncaya kadar il ve belediye meclislerinin vazifelerini şehir meclisinin ifa edeceğini âmirdir. Bakandan soruyorum: Istanbulda belediye ve il genel meclisi seçimine hemen gidecekler mi?-
İçişleri Bakanı, Emin Erişirgil, u -zun izahatte bulunarak seçime git-
İçişleri Bakanı Erişirgil
Kayseri nutkunun mahiyeti: 4
Bay N. Erim ve müstakilleri
miyeceklerini, esasen seçimlere üç dört ay kaldığını söylemiştir.
Özçoban tekrar söz almış ve belediye seçimleri ne zaman yapılır? diye sormuş ve Bakan da: «Eylülde» cevabını vermiştir.
Söz alan bir çok milletvekilleri a-rasında Denizli Milletvekili Behçet Uz da, tek derece ile belediye başkanı seçilmesi, tezini ileri sürmüştür.
İçişleri 'Bakanı buna da cevap vermiş ve: -Tek derece ile seçilen başkan diktatör olabilir, Belediye Meclisi ile arası açılırsa telifi nasıl kabil oJu. Esasen demokrasi demek sadece seçim demek değildir. Denjok -rasi mura.rabe demektir. Binaenaleyh biz ayrıca bir belediye seçin? kanunu tasarısı, hazırlıyoruz, bir a-ya kadar getireceğiz- demiştir.
Kemal Ozçoban tekrar söz alarak (şunları söylemiştir:
— «Eski bir kanuna göre kurulmuş salâhiyet ve haklar o kanun i kaldırılınca sona erer ve artık de-I vam etmez. Eski kanuna göre bütün | kazaların da iştirakiyle kurulmuş {İstanbul şehir Meclisinin bir taraftan Valinin başkanlığı altında İl-^ge-nel meclisi olarak, diğer taraftan da seçilecek bir belediye başkanının riyaseti altında belediye meclisi sı-fatiyle, henüz dokuz ay kadar bir zaman sonra yapılacak seçimlere kadar vazife görmeleri gariptir ve
MECLİS
Yerli Ürünler Şirketine ait sözlü soru
Yazan: Mümtaz Faik FENİK
m/■ emlekette, hakikaten büyük bir Müstakiller kitlesi var-dır ki, seçim zamanında bunların oynıyacağı rolü her parti hesaba katmak mecburiyetindedir.
tesir yapmadıktan sonra, kim ne demeğe kalkıp sandik başına gitsin
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 4 de)
bir çok mahzurları da ihtiva eder. Esasen bir taraftan idareyi şehir halkına vermek ve şehirlilerin murakabesine tevdi etmeyi isterken, diğer taraftan da seçime gitmiyece-★ (Devamı Sa: 5 sü: 7 de)
Muammer Alakant «Ekseriyetin samimiyetine güvenseydim, bir istizah takriri verirdim» dedi
Büyük Millet Meclisi dün Cev -det Kerim İncedayınm başkanlığında toplandı. ‘Manisa Miletvekili Muammer Alakantın Yerli Ürünler A-nonim Ortaklığının 1946 - 47 yılında mübayaa ettiği tütünler hakkın-daki sözlü sorusuna Başbakan adına Ekonomi ve Ticaret Baltanı Vedat Dicleli cevap verdi:
Bakan, Yerli Ürünler Anonim Ortaklığına hizmetlerine mukabil yüz-★ (Devamı Sa: 5 Sü: 1 de)
Bir mevzuda
460 dilekçe yazan mağdur
Bugün 2 nci sahifede
Ceza Kanunumuz karşısında ferdin hürriyeti
Başbakan Muavini
N.Erim'in Kayseri nutku münasebetile
1946 yılının Milletvekilleri seçiminde kullanılan Seçim Kanununun mutlaka tâdil edilmesi ve adlî teminatın kabul olunması lüzumunu durmadan ileri süren Demokrat Partinin teklifleri, mevcut kanunun seçim emniyetini sağladığı ve bununla İngiltere ve Amerikada bile seçim yapılabileceği, stüktürünü sarsacak mahiyette bulunduğu iddiaları ile reddedildiği devre, ilim Heyeti tarafından büyük ölçüde tasvip olunan Demokrat Pûrti' tekliflerine prensip itibariyle iltifat eden bir seçim kanunu tasarısı ile, kapatılmak istenilirken bazı kimselerin nedense bu havayı teneffüs edemedikleri ve başka bir havayı, kendi havalarını yellendirmek istedikleri esefle sezilmekte ve görülmektedir.
Nihat Erimin Kayseri nutku bunun yeni bir
Her vatandaş Türkiyede partiye kayıtlı değildir; fakat her vatandaş memleketin siyasi mukadderatiyle çok yakından alâkadardır. Bunların partilere kaydolunmamalarının sebe bi muhteliftir; ya mecburiyet; ya askerdir; kanun gereğince partiye gire mez. Yahut politikada faal bir rol oynamak istemez. Fakat sırası gelince, reyini istediği parti lehine kullanacaktır. Bunların dışında çekingenler, diye bir başka kısım vardır ki ,bunlar şimdiye kadar iktidarın muhalefete karşı takip ettiği baskı ve sindirme politikasında fena mi-saler görmüşler, yılmışlar ve içlerindeki muhalefeti belli etmemek için daima azamî gayret göstermişlerdir. Çünkü ne olur, ne olmaz, kendisini değilse bile kardeşini, onu değilse Ibile oğlunu veya babasını oradan oraya atarlar ve icap ettiği zaman muhalif diye kendilerine bir lokma ekmeği bile çok görürler... Bunun için onlar daima siyasi meyillerini açıkça izhar etmekten kaçınmışlardır. Ve bundan sonra da kaçınacaklardır. Fakat seçimlerin hakikaten gizli yapıldığına kanaat getiridkleri zaman reylerini mutlaka muhalefet lehine kullanacaklardır.
İşte seçimlerde hakikî söz sahibi, bu Müstakil denilen kitledir. Çünkü hangi tarafa meylederse, o tarafın kefesini derhal ağır bastıracaktır.
1946 ya gelinceye kadar, bu Müstakil denilen kitlenin seçimlerle hiç de alâkadar olmadığını gördük. Çünkü tek parti hayatı içinde idik. Neticeler evvelden malum olduktan ve vatandaşların reyi ıbuna hiç bir
Vilâyet Teknik Ziraat
Teşkilâtı Kongresi
ZİRAAT BAKANININ KONUŞMASI
"1949 yılı bizim için bir bakımdan acısı unutulmıyacak, bir bakımdan da övünülecek başarılı bir yıl olmuştur,,
Bir miting fiyaskosu daha
Düzcenîn ÇihmİE köyünde Millet Partililer susturuldu
Miting sahasını terkeden köylüler D. Parti binası önünde içten ve coşkun tezahüratta bulundular
Düzceden haber aldığımıza göre (halinde ilçe kongresi sebebiyle Düz I İlk sözü alan M. P. li hatip parti-Millet Partisi, Düzcenin Çılimlı kö- cede bulunan D. P. d başkanı Ihsan i krınde Demokratlardan daha fazla yünde bir miting yapmaya teşebbüs Gülez/ve ilçe başkam Adıl Sönrtıez- milletvekilleri bulunduğunu söyle-etmiştir. Bunu haber alan Düzce le birlikte adı geçen köye gitmiş ■ I yince, Demokratlar hep bir ağızdan Demokratları kalabalık bir kafile1 lerdit I ★ (Devamı Sn: 5 Sü: 7 de)
Adalet Bakanı eski
Tapu Sicil muhafızını mahkemeye verdi
1943 senesinde terfi ve bazı haklarının verilmemesi üzerine istifa e-den Bismil Tapu Sicil Muhafızı Mustafa Ükkaş Aakkoyunlu tekrar memuriyete alınması için müteaddit defalar Cumhurbaşkanlığına, Adalet Bakanlığına, Başbakanlığa ve B. M. M. Başkanlığına dilekçeler verdiği halde tatminkâr bir cevap alamamıştır. Son yazdığı 466 cı dilekçede Adalet Bakanı Fuat Sirmene «utanmaz» diye hakarette bulundu-★ (Devamı Sa: 5 Sü: 7 de)
İzmirde bir büyük firma iflâs etti
İzmir, 20 (Telefonla) — Şehrimiz-piyasasında canlılık olmasına rağmen bir büyük firma- iflâs etmiştir. Hâdise şudur:
İkinci büyük harpten evvel Avru pa ile büyük mikyasta iş yapan ve Avrupaca tanınan Süleymanoviç firması, sahibinin dört sene evvel vefatı üzerine işleri bozulmuştur. Firmanın gidişinden bankalar krediyi kesmişler ve bu büyük ihracatçı firma müşkül vaziyette kalmıştır. İşlerini bu şekilde devam ettire-miyeceklerini anlıyan varisler, firmaya yeni bir şekil vermişler ve şir ketin şeklini değiştirmişlerdir. Fakat bu yeni şekil de hiç bir işç yaramamış, borçlar gün" geçdikte kabarmaya başlamıştır. Nihayet alacaklılar mahkemeye müracaatla şir ketin hesaplarının kontrolünü istemişler ve neticede firmanın iflâs ettiği anlaşılmıştır.
Yeni Tefrikamız
O ® ©
Numaracı
Bu fevkolâde aşk ve macera romanını bugünden itibaren 2nci sayfamızda takip ediniz
Yazan ,
Hakkı GEDİK
(Kütahya Milletvekili)
tekliflerin devlet bünyesini,
misali ve delilidir.
Türk halkının siyasi hak ve hürrieytlerine,-rey ve kanaat serbestisine saygı göstermek suretiyle millet iradesinin, hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir hükmünün tecelli ve tahakkukuna imkân vermek zaruretini sağlıyabile-
cek bir Seçim Kanunu Mecliste müzakere edilirken ve böyle bir kanunun ruhuna, metnine sada-katla intibak eden bir zihniyete küşayiş vermek lüzumunun bir aş evvel takdiri ümit olunurken Nihat Erimin bırJıal ve vaziyetten sinirlenmiş ve adeta bir diktatör tavrı ve edası ile konuşmuş olması hâdisesini huzursuzluğun devamını körük-leyici mahiyette bulduğumuzu belirtmek mevkiinde ve mecburiyetindeyiz.
Bunun üzerinde ciddiyetle durmak ve dü-(Devamı Sa. 5 Sü. 1 de)
Danıştayda dünkü duruşma: Sağda Suat Hayri müdafaasını yapıyor
Dışişleri Bakanlığındaki tasfiye ve bir dâvâ
Açığa çıkarılan bir Hariciye memurunun açtığı dâvaya dün Danıştayda başlandı
Eski Gümrük ve Tekel Bakanı S. Hayri Ürgüplünün müdafaası
Bundan bir müddet evvel Berlin baş konsolosluğu yardımcısı iken harp dolayısiyle memleketimize dönen ve Dışişleri Bakanlığında vazife alan hariciyecilerden Celâl IIulûsî Kocamanoğlu son tasfiyede açığa çıkartılmıştı.
Celâl Hulusi Kocamanoğlu keyfi bir kararla açığa çıkartılması kanu-
ni olmadığını ileri sürerek Danıştay da bir dâva açmış bulunmaktadır.
Dâvacının avukatlığını eski Gümrük ve Tekel Bakanı Suat Hayri Üı-güplü'nün kabul ettiği bu dâvaya bugün Danıştay dâva daireleri genel kurulunda kalabalık bir dinleyici kitlesi önünde başlamıştır.
Genel Kurula Salâhattin Oda-
' başı başkanlık etmiştir. ”
Saat 17 de başlıyan duruşmada müdahil olarak Dışişleri Bakanlığı I hukuk müşaviri Mehmet Osman Dos tel de yer almıştır.
Evvelâ söz alan Suat Hayri Ürgüplü, çıkan kanunun hukukan, muteber olup olmadığı,' mağdurların haklarını Türk mahkemelerinde tes
Kış ortası kömürsüz bırakılan aileler
Plâna uygun değildir bohanesile içindeki kömürü ile birlikte mühürlenen apartıman kömürlükleri hâlâ açılmadı
Mühürlenen :ıpıtınıa) kömürlüklerinin hali
Karanfil sokağında 51 numaralı ] mühürlendiğini, bir kaç gün evvelki apartımanın 10 dairesine ait kömür- sayımızda da hayret ve teessürle lüklerin plâna uygun şekilde inşa bildirmiştik. Dün, foto muhabirimi-edllmediği için belediye tarafından | * ft)evamı Sa: 5 Sü: 7 de).
bit ettirip ettirmiyecekleri mevzuuna temas ederek, müvekkilinin hükümet tarafından 26/6/1946 tarih ve 20335 sayılı kararname ile terfi ve taltif edildiğini söylemiştir. Bun dan sonra Ürgüplü dışişlerinin son kanunlarına-temas ederek demiştir ki:
«Bir memur hakkında verilecek kararın indi bir şekilde incelenmesi ve vatandaşı mahkemeden bu kadar uzak tutması Anayasaya uyar jnı?
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 2 dc)
AKINTIYA
I____KÜREK
Kayseri gülleri I
lus (başmakalesinde Nihat Erim’in Kayseri nutkunu
övüyor, ve diyor ki:
— Nihat Erim, Kayseri nutkunda kibar ifadelerle hâdiseler ve fikirler üzerinde durmuştur.
— Evet, doğrusu o asaletten kibarlık beklenir.
Fakat Demokrat Partinin tebliğine kinayeli bir tarzda «Hava» demesine ne buyurulur?...
Onun da sebebi vai’.A efendim, havayı sert ıbulursa üşümesinler diye hemen muhalefetin üstüne bir şal örtüverecek!
Nutuk değil, meteoroloji ra-’ poru! — YEDEKÇİ
.ZAFER
21-1-1950
Sayfa: 2
Delinin jurnali,,
işçiler
Ceza Kanunumuz
PULSUZ İSTİDA
Nerede Siirt
cşlnır Tolstoy'un bir hikâyesidir, sanırım. «Bir delinin not defterinden., adını taşıyan bu hikâyede, deli adamı doktorlar,, lıcyet halinde, muayene ederler ve, her ne kadar bazı şuur bozuklukları tesbit ederlerse de, bir ..deli., olmadığına karar veriller.
Gelgeldim, «deli» o günden sonra, hayatını anlatmayı bir vazife edinir ve kendisinin, doktorların gözünden kaçmış bir deliliğe müptelâ olduğunu, uzun uzun, delilleriyle anlatmağa çalışır.
İlk delilik krizi ona çocukluğunda gelmiştir. Bir gece, dadısı kendisini yatağına yatırdığı zaman şöyle Ibir düşünceye dalar: «Ben dadımı seviyorum, dadım beni seviyor, dadım, Ahmedi de seviyor! (Adları Türkçe almama müsaade e-din) Ahmet Nazmiyeyi seviyor, Nazmiye de Ahmedi seviyor. Nazmiye Ahmedi seviyorsa, Ahmet de zaten dadımı seviyor, öyleyse Nazmiye dadımı seviyor. Dadım sevdi-
Lokanta işçileri Sendikası dün bir toplantı yaptı Lokanta işçileri sendikası toplantısı dün sat 17.00 de Karpiç salonlarında yapılmış ve sendika dışında bulunan kötü duruma'ki işçiler hak kında yardımlar yapılmı şı hususun da konuşmalar olmuştur.
Vali Avni Doğan, Müdürü, İş ve Ankara Şubesi Müdürü ve . başkanlariyle az miktarda işveren .n lcrin hazır buldukları toplantı Va ' linin bir konuşması ile açılmış bi-1 lâhare söz alan hatipler vc sendika --.l.ım İsmail’in sözlerinden sonra 1 mevcut kimselerin azlığı ve yapıl , ması goroken işlerin müsbet bir plân '1 ve program halinde tesbit edilme 1 1 mis bulunmasına binaen bir kalinis- !' 1 yan teşkiliyle mevzuu bahis yardı- f( ma muhtaç işçilerin adcd, durum ve ' -------------- -----'yardım müddetleri bakımından tes-delinin jurnali» hikâyesi. 1 j,iti jje yapıtacuk bir top
lantida bu husıfslarû müteallik biı ( 1 karar, alınmas-ı doğru görülmüş ve ■ bu suretle toplantıya son verilmiş-ı tir.
Me ■ De
ğinc göre, Nazmiye dc beni seviyor, ben dadııın seviyorum, öyley- ' se ben Nazmiyeyi seviyorum, ama Nazmiye Ahmedi seviyor, o Ahmedi sevince ben de Ahmedi seviyorum, Naznıiyenin sevdiği Ahmet dadıma âşık, dadım bana, ben Nazmiyeyc, Nazmiye Ahmedc, Ahmet bana, ıben dadıma, dadım Nazmiycye, Nazmiye bana, ben Nazmiyeye... Âşık!»
Hulâsa, hikâyenin kahramanı. 1 ilk deliliğin kendisine nasıl geldi ğini, böyle içinden çıkılmaz bir kriz halinde, bir Arap saçı gibi bize anlatadursıın:
Biz, iktidar partisinin, iktidar san • başkıır dalyasına olan aşkını, nasıl böyl( Alıınctten, Mehmetten, dadıdan a-lıp, evire çevire, matematik bir problem, bir kiproko haline getirerek ve içinden çıkılmaz bir hale sokar görünerek: «İlle dc Nazmiye dediğinin, zannederim, farkındayız. «Biı • ” ’ 1----’■
İmza: Tolstoy.
karşısında
Ceza kanunumuzun ikinci kitabı nın »Devletin şahsiyetine karşı işle 11U,VU,_ .nen cürümler babı, vatandaşın si
, Bolce Çalışma -Vosi .'’mıyetır., ve hürriyetini göl işçi Bulma Kurumu Selendiren HMorfur Cer
sendika kanununun
i
nerede Selânik?
ARPA
BOYU
ferdin hürriyeti
Bu makalenin, " Muhalefet kanun dairesinde
çalışmalıdır,, diyen muhterem Nihat Erim'e ve "Muhalefet konun dairesinde çalışacaktır-, diyen muhterem Celâl Bayar'a " Muhalefet kanun dairesinde nasıl çalışır?,, suali ile ithaf ediyorum.
Cumtıuriyet'iıı «Bir Dakika» sütunu muharriri D. N. «Arpa Boyu başlığı ile yazdığı fıkrasında şöyle diyor:
«İngiliz kumaşı otuz lira: Türk kuması olll.
Bilmem hangi memlokelin kâğıdı elli kuruş; Türk kâtıdı seksen bos.
Amerikan çeliği yirmi Hra; Türk çeliği
Ecnebi gisesı on bes kurut; Türk şişesi elli bej--, ve hep böyle.
No dc kârlı sanayi kuruıuguz, Yarabbi!
rumak, onu her türlü taarruzdan masun tutmak lâzımdır. Bunun İçin dc matbuat ta şahısların haysiyet • vc şerefine doku nabllecek en ufak imaya dahi müsamaha edemeyiz, ona en aRır cezayı tatbik ederiz. Filhakika kendisine suiistimal veya I hırsızlık isnat edilen lıer hangi bir Bn kan veya yüksek veya mutavassıt hattâ ) ufak bir memur derhal mahkemeye baş rtınır ve o gazeteyi bu gibi neşriyatın dan dolayı mahkûm ettirir. Hukuki durum böyle olunca hiç klmso. fenalıklara, suiistimallere muttali olsa bile onları gn zete sütunlarına aksettirmese cesaret o-i demez. Halbuki âmme hismoti görenlerin faraza bir Bakanın, bir milletvekilinin veyahut bir Befir veya yüksek memurun suiistimali veya yüksek memurun suiistimali var ise gazeetlerde teshir odlie bilmelidir. Yalnız gazete bu iddiasını, mahkemeye müracaat ederek şikâyet eder veya sızlanırsa, mahkeme huzurunda i.«-bat etmeğe mecbur olmalıdır, lsbat key üyeli tahakkuk ötmediği takdirde ve sadece o zaman müfteri yazar ve gazete mahkûm olmalıdır. Yoksa simdi olduğu gibi sırf isnat, lsbata imkân bırakılma •
Ticaret ihtilâfı, matbuat ahlâkı
Yenisabah Gazetesinde çıkan «Ticaret ihtilâfı, matbuat ahlâkı- adlı başmakalede Başbakanın İstanbul'da yaptığı basın toplantısından bahsedilerek ahlâk mevzuu üzerinde du ruluyor ve şöyle deniyor:
«Sayın Barbakan Şemsettin Günaltay. İstanbul'daki gazeteciler toplantısında, bir basın ahlâkının teessüs etmesi üzerinde ısrar ile durdu. İstanbul valisi de, ticaret ahlâkının kurulması ve namuslu tacirlerin namussuzlar karsısında cephe dnn eUrUm sayılmomalıdu-, kurmasını haklı olarak diledi. Etıbba O-daamda da, evevlce yapılan tartışmalar - ! da, simsarlardan ve böyle mutavassıtların kullanılmasının ahlâka uygunluk derecesinden bahsolundu. bir kısım doktorlar bu hareketleri şiddetle takbih hat olmakta de tâ tel’in ettile
Açıkça görültiyor ki lıangi saltaya bakılırsa bakılsın bir ahlâk buhranı kargısında bulunduğumuz intibaı var. Filhakika Halk Partili ve yetkili zevat miyorlar ama, gazete sütunlarına v keme salonları çakçılık ve suiistimal dâvaları bu s buhranının, sadece matbuat, ticaret tababet alanlarına münhasır olmayır takım sefir, milietveklii ve Baka) bi »mahkemelerde altın kaçakçılığı den mahkûm olan sefir akrabusı ietveklii baldızları olduğu gibi, memur vc Bakanların da. ahlâka gun sayılamıyacak yollardan serv bıdıkları du, BtlyUk Millet Meclisi yahut Yüce Dlvûulardu bahis iner
Bütün bu hâdiseler çok* gumuliü .-jekil-d)-, ,-ılıRk telâkkilerinde, değinmeler ve sarsıntılar olduğunu gösteriyor. Harplerin, umumi ulılûk üzerinde yıpratıcı tesir yaptığı bir hakikattir .unu Allaha şükür Türkiyemiz harbe iştirak etmedi, fır tııuuian masun kaldı. Buna rağıııon bü- ; tün fenalıkları harp üzerine yüklemeğe. çalınmak, en doğru bir tegiıisi koymak değildir
-Bizce kabahatler vc hâttâ cürümler kar (ısında, fenalıklar muvacehesinde. kayıtsız kalmak ve dalıa kötüsü yolsuzlukları örtbas (itmeğe çalışarak parti gayreti gütmek umumi ahlâkın fesadında bü yük bir rol oynıyan âmildir. Suiistimal yapaıilur. hâlâ ytitürlükU olan basın ve ceza kahunlurı yüzünden bir türlü teshir ve ilân edilemezler. Çünkü Halk Partisi çoğunluğunun tutturduğu biı- terane var dır. Şahısların kader ve haysiyetini ko-
Böyle-•e mah akseden bir takım ka-alılâk
Ecue-vüzUıı
Uksek ok uy
D ir demokrasi lâfıdır, gidiyor. ** Fakat herkesin ağzında çiklet gibi kullanılan bu kelimenin icap «fttirı’jğ, şartlara riayet etmek hiç birinin aklına gelmiyor.
Demokrasi dersini vermek muhterem profesörlere yakışırsa da, kesreti meşguliyetten bununla uğ raşamadıkian anlaşıldığından, şuracıkta. bilmiyenlere, anlamak is-temiyeırlere, iki kelime ile hulâsa elmek mecburiyetini duymuş bulu nuyiM'iız.
Bize fföre. demokrasinin ilk şartı, fikre, düşünüşe hürmettir. Esası vatanın, milletin selâmeti olduktan sonra, o selâmetin şu veya bu yol dan tahakkukunu düşünenleri, ulu »orta, h(|in de s ıhrsLuına hücum etmek suretiyle hırpalamağa teşebbüs temek demokrasi değildir. Mi-splleıini her gün görüyoruz. Parti dediğin fikir ve mantık sayesinde başardığı islerin neticeleriyle ö-vüumek ve ıbunları ilân etmek suretiyle propaganda yaptığı takdirde, ancak halkın sevgisini kendini -.-ekebilir. Yoksa, halis muhalefet bizdedir. Geri kalan hep sahtedir. Yahut, filân yerde yedi bin ki i () p illiden çıkmış bu partiye girmıdi -. Parti teşkilâtı çöküntü halindedir; gibi neşriyatın demok-ı.( ı le telifi gayra kabil düşünceler mahsuliı olduğu muhakkaktır.
Bir yerde, her hangi bir partinin dağılması, düşüncesi demokrat otan her vatandaşa ancak üzüntü vermelidir. Çünkü, düşünmelidir ki, ne kadar çok parti olursa, işlerimiz o kadar iyi gidecektin Daima birbirini kontrol edecek ve* gidişatı düzeltmek mecburiyeti hissedilecek tir. Bundan da bütün Türk milleti istifade edecek, refaha, saadete kavuşacaktır.
Halbuki, bugün, demokrasinin âlâsı bizdedir, Türkiyenin idaresi batapu bize aittir, gibi1 lâflar edenler, va bu lâflardan vazgeçmek veya hareketlerini sözlerine uydurmak zorundadırlar.
gelindiren hükümlerle doludur. Ceza ! "”'Ti mevzuubahs babının;
Faşist İtalyan ceza kanunundan ter-ı ciimc edilmek sürelik- alınışı, esa-ı unu uı jsen' bu İsımdaki hükümlerin in-c sendika -san haklarım haluidar edici bir ' mahiyete sahip olduklarının yakın
• biı delilidir. Zira; Faşist İtalya , ceza kanunu, hürriyeti devlet oto- j ı ritcftine feda eden bir zihniyetin ı mahmulüdür
f DEVLET KARNİSİNDE FERT:
. Eilvaki; diktatör bir devlette | mevcut kanunlar, sırf otoriter bir idare tarafından yapıldığı rriucip j sebebile kötü sayılamazlar. Bunla -i 'rın içinde; hukuk tokniği vc anlayışı bakırnından mükemmel olanları-da bulunabilir. Fökat: Cazai mevzuatı; bilhassa devlet - fert münasebetlerine taallûk eden kısmı bundan kat’i surette istisna edilmeli-, dir.
Devlet karşısında ferdin hak ve hürriyetlerini tanzime kalkan kanunlar, evvelâ, yapıldıkları memleketin devlet - hürriyet ve fert telâkkileri bakımından mütalaa olunmak lâzımdır. Bu takdirde, faşist bir devletin kanunu ile demok ı
, ı-atik bir devletin kanununu menşe hberal bir parti veya cemiyet ku-şahadednameleri itibarile ayrı güm- i vuJması cez ' '
i rük resimlerine tabi tutmak, fert
i hürriyetine kıymet veren bir dev-I let için, birinci kAsma girenleri, i mevzuatı arasında hiç bir suretle | sokmamak gerektir. Zira faşist dev-hizmetierinin ]et telâkkisinde, ferdin devlet kar-■" şısında hak ve hürriyetleri yoktur, fiilinden itibaren tamamen beledi- Devlet her şey, fert hiç bir şey’dir. yeye geçeceği bilinmektedir. Beledi- ( Devlet denen varlığa, ferdin yen ye başkanlığı bu hizmetler için ya-, gözle bik. bakması yasaktır. Fert, pacağı teşkilâta yemden 110 bele nasıl idare edildiğini araştırmak diye memuru alacaktır Bu suretle hakkına malik değildir. ” geçen yıl da belediye hizmetine a - millet hayatında, devlet emniyeti İmmiş olanların beraber bu memur |çin ferdi hürriyetin feda edilmesi ların sayısı 150 ye baliğ olacaktır. |"
Belediye başkanlığı hizmetine yeniden alınacak memurlar için bir kurs açmağa karar vermiştir. Bu kurs iki ay müddetle devam edecek hem nazari ve hem dc ameli mahiyette olacaktır Tedrisatta bilhassa belediye zabıta talimatnamesi ile seyrüsefer işleri üzerinde durulacak ve memurların bu husustaki bilgileri arttırılacaktır
Bo arada belediye daireleri de ayrı bir tetkik ve tedris konusu yapılacak ve kurs müdavimleri bütün şubelere götürülerek mahallinde hizmetler üzerinde bilgiler edinecek -
MALATYALILARIN KAYISI
GECESİ
I Haber aldığımıza göle Malatya ı Okumuşu Çoğaltma ve Okuyanı Ko ruma Derneği Ankara şubesi yur-
I du yararına şehrimiz yüksek tahsil gençliğinin tertiplediği -Kayısı Ge-
Uûl ı cesı» bu akşam saat 20 de yeni ı Sergievi binasında yapılacaktır. Pı-
ı rihan Altındağ Sözeri’nin dc şarkı ' ve türküleriyle iştirak edeceği gece için zengin bir program hazırlan -iniştir.
BELEDİYE HİZMETİNE GEÇECEK BELEDİYE 'ZABITASI MEMURLARI
Belediye zabıtası yeni bir teşkilâtla ve 1 Mart 1950 ta-
Tabiatilc tmme hizmeti gör m iyen kim 1 seier hakkında, her hangi bir «ekil v surette, hırsızlık veya suiistimal İsnadı, bu haberi veren gazete için. otomatik biı seklide mahkûmiyet ve mes uliyeti mucip evam eyleyip gitmelidir. Yânı bugün herkes hakkında tablk edilen hükümler sadece âmme hizmeti görmemekt olan gahıs ve zatlara tatbik edilmeli, me hizmeti görmemekte olan eahıs ve apt lara tatbik edilmeli, âmmo isi ile ilgili olanlar hakkındakl isnat ve iddialar, mah keme huzurunda lsbat edilebilmelidir Kanunda yapılacak bu yoldaki bir tâdil hem namus ve haysiyet sahiplerinin şereflerini korur, hem de suiistimale mü-tenıayi İve ahlâkı bozuk âmme hismoti gören şahısların kötülük iştilıalarıııı kes
ŞEHİR MEZARLIĞINDA CAMİ YAPILACAK
Her hususta en temiz ve sıhhi bir şekilde bütün noksanları tamamlan-mafcta olan şehir mezarlığında bir cami yaptırılması yolunda Belediye başkanlığının teşebbüsü neticelen miş ve inşaata başlanılmak üzere • İmar komisyonu, gerekli kafan ver mijtir. Bu suretle mezarlık idaresi güzel bir ınâbette halkın toplanması imkânını ve ibadet etmek fstiyeıile-1 rin arzularını sağlamıştır.
KONGREDE DOĞAN ÇOCUĞA HEDİYE
İstanbul. 20 (Telefonla ) — Geçen sene Demokrat Parti İstanbul il kongresinde bir erkek çöcuğ doğu ran bayan Müjgûn'ın çocuğu için Ceyhan demokratları bir altın rozet hazırlamışlar vc bu rozeti müzayedeye çıkarmışlardır. Rozet 1530; liraya kadar kıymet bulmuş ve İs-tanbula gönderilen bu para bugün]
Yazan :
Burhan APAYDIN
(İstanbul Barosu Avukatlarından^
puk tabirlerin yar dımilc kapatılma ları ve mensuplarının ağır cezalara çarp tı rıl rna la rı nıümkiutdür.Böylo
bir hak karşısında, vatandaşların cemiyet kurma hürriyetleri tam ma- 1 nasile ortadan kalkmış demektir.
Diğer taraftan, memleketteki iktisadi voyj; içtimai veya siyasi nizami mahiyetinde ve vatandaşları tenvir veya bir parti hesabına hazırlama kasdile nutuk veren, yazı yazan bir kimsenin ceza kanununun 142 inci fıkrası hükmünce ....Siyası veya hukuki nizamları yıkmak için propoğanda ... yapıyor hap^e atılması mümkündür.
Bu durum muvacehesinde. Ana yasamız devletçiliği bir prensip ola-| rak vaz'ettjğine göre, memleketti
diye
Vc biri
I lâzımdır.
İşte, ferdi hüiTiyeti tanzim eden bir ceza kanunu, faşist devlet idarecileri tarafından yapılmış ise, bu takdirde, devletin emniyeti kis -vesi altında insan hak ve hürriyet-' lcrinin böyle Ipr kanundaki hü- | kümlerle nasıl kökünün kazındığını ayrıca araştırmağa dahi lüzum yoktur.
CEZA KANUNUNUN FERDİ HÜRRİYETİ DEVLET EMNİYETİNE FEDA EDİŞİ:
BİR KADIN KOMŞUSUNU BIÇAKLA YARALADI
Altındağ mahallesinde oturan Naciye Tuğlu adında bir kadın bir dedikodu yüzünden aralarında çıkan münakaşada komşusu Emine Ak-kuşu' bıçakla yaralamıştır. Sanık kadın yakalanarak hakkında gerekli takibata başlanmıştır.
DOLANDIRICILIK
YOLİLE HIRSIZLIK
Boşta gezen Eskişehirli Yaşar Güler muhtelif tarihlerde şoför Salih Altmışık, Necati Gültuğ, İsmet Un-gan adındaki şahısların 1 palto, 2 gömlek, 1 çift iskarpin ve 37 lira paralarını dolandırıcılık suretiyle çalmıştır. Sanık yakalanarak ilk sor -gusunu müteakip tevkif edilmiştir.
Türkiyede vatandaşların devlet otoritesi karşısındaki hürriyeti sıkı bir çember içine alınmış ve hareket sahası daraltılmıştır. Çünkü: «devletin emniyeti» vesilesile sevkedi-ien hükümler «vatandaş hürriyeti» ai nefyetmektedir. Kullanılmış olan tâbirler gayet müphem olup, bun- ; ların manalarının vatandaşın en I küçük bir hareketine dahi teşmili mümkündür. Meselâ; Ceza kanununun 141 inci maddesi hükmüne! harfiyen riayet etmek isteyen vatandaşların mevcut gidişi beğenmeyen cemiyetler kurmağa teşebbüs etmelerine imkân yok gibidir. Zira; siyasî, içtimai veya iktisadi gayeleri olan cemiyetlerin mevcut siyasî veya iktisadi veya içtimai nizamı be ğenmeyip bunların az çok değişmesini hedef tutmaları gayet tabiidir. Bu takdirde ise hükümetçe beğenilmeyen hareketlere girişen cemiyetlerin, maddedeki müphem ve kay-
iuiuium ceza kanunu bakımından suç sayılmak icabeder. Böyle bir hal ise, demokratik devletteki hür riyet ve parti mefhumlarile kabili telif değildir.
İşte, bu suretle dercedilmiş olan hükümler, vatandaşın serbest hareket sahasını çok daraltmıştır. Türk ceza kanununun 159 uncu maddesindeki hüküm de, hükümet heyetinin faaliyetlerini tenkit etmek hürriyetini tehlikeye koymuştur. Hele bu madde içinde yer «... Büyük M.llct Meclisinin meşrui yeti hakkında suizannı davet edecek şekilde fiil ve hareketlere ağır cezaların terettüp ettirilmiş olması, siyasî hürrieytin tahakkukuna imkân verecek yegâne vasıta olan seçim işinde, vatandaşın tenkit ve kontrol imkânlarını tamamen kaldırmıştır -... snizannı davet edecek..- tabiri, seçim tarzı ve netice-i leı i hakkında herhangi bir kim-ı senin tenkidi mahiyette mütalâa I serdetmesine manidir. Nitekim, şimdiye kadar pek çok vatandaş, hükümete hakaret veya meclisin meşruiyeti hakkında suizannı davet et -tiği iddiası ile mahkemelere sevke-dilmiştir.
Kanun bu mevzuuda o kadar ileri gitmiştir ki, bir halk idaresinde vatandaşın hükümete ve meclise karşı -faaliyetlerini kontrol maksa-dile- ağzını dahi açmasına imkân | bırakmamış ve 159 uncu madde • İsinin ikinci fıkrasında -...Birinci fıkrada beyan olunan cürümlerin irtikabında hakaret veya tecavüze uğrayanın adı sarahaten zikredilmemiş veya hakaret veya tecavüz üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile...-karineler varsa hem tecavüze uğrayanın adı zikredilmiş hem de tahkir, tezyif veya tecavüz teşrih kılınmış gibi muamele olunur.» demekle siyasi hürriyetten beklenen faydalar, fikir ve söz hürriyetini bir kalemde ortadan silmiştir.
Kezalik; Cumhurbaşkanı, faşist idarelerde görülen şekil de, «tenkitten azade* bir varlık haline ge-
Bununun mahsus fniKİdclerindeki hü kümlerin ’ sertli -ı ğı vc ağırlığı,' . hakkında tenkidi;
mahiyette fikir ve rpütulâa beya- i nı vatartdâş içih ' imkânsızlaştırıl ; iniştir.
HatVı, ceza kanunumuz işi daha | ileri götürmÜ;. vc 158 inci maddesinin son fıkrasında derceylediği hükümle; . vatandaşı. Reisicumhuru : »gördüğü zaman yerlere kadar eğilip büzülmeye, ceketinin düğmesini iliklpmeye veya şapkasını çıkarıp ayağa kalkmağa veyahutta -e-ğer hakkında bir yazı yazacak ise-[ (muhterem v.sj.) gibi kelimeler kullanmağa mecbur etmiştir. Maddedeki Reişicumhur makamına veya Reisicumhurun şahsına karşı e-dep ve hürmete münafi hareket ve neşriyat., tabirinin içine her hareketi sokmak ve hoşa gitmeyen bir vatandaşı bu gibi bahanelerle hürriyetinden mahrum etmek kabildir.
NETİCE:
Ceza kanununun sert hükümleri, Türkıyede demokratik ilerlemenin, normal bir siyasi hayatın ve mücade lenin teessüsüne kat'iyen mânidir. Bu mâni; vatandaşların, hareket
alan sahalarının darlaştırılması neticesi olarak, hak Ve hürriyetlerini kullanmak isterken, hakikat halde, ceza kanununun ağır cezalan muhtevi maddeleri arasına düşmek tehlikesi seklinde tezahür etmektedir. Bu durum muvacehesinde; vatandaş, ister istemez, devlet karşısında passif bir vaziyete - geçecektir.. Zira; aktif bir rol oynamağa geçtiği gün. cezâ kanunundaki suçlardan birisi ile mahkemeye sevk ile tevkif edilmelinin mümkün olduğunu her an düşünecektir. Ceza muhakemeleri usulü kanununun ve hâkimler kanununun hükümleri önünde vatandaşın böyle bir düşüncenin tesiri altında kalması ve kendini enini -yette hissetmemesi tabiidir ki kurucularından bulunduğum Hür Fikirleri Yayma Cemiyetinin son beyannamesinde bu nokta kuvvetli bir şekilde izah edilmiştir.
Bu noktada, Roussau'yu hatırlamamaya imkân varmı?
Demokrasi kuşunun iki kanadı olan (Hürriyet) ve (Emniyet) üzerinde neler söylememiştir? Kanatlardan birinin yokluğu diğerinin de hakikatte yokluğunu icapettiriyor. Fakat, böyle olmasına rağmen, zavallı kuşun arada sırada belki tek kanadı ile uçmaya çalışır gibi biı şeyler yapıp oyalanıp ümitlen -meşini dc çok görenler olup; kesince, iki kanadını birden kesiyorlar. Acaba boşu boşuna yorulmaması™ temin İçin mi? Eğer böyle ise, yazık...
Sırası geldikçe, ne güzel de söylüyorlar, kuru gürültü ile, şahıslara taarruz ile demokrasi elde edilemez sözleri onlarındır. Fakat
bilcümle baskılar da yine onlar tarafından yapılmaktadır. Yani, sizin anlayacağınız, düşünceleri hilâfına konuşuyorlar ve konuştukları hilâfına hareket ediyorlar ve sonra da Demokrat Partinin falan
kazadaki teşkilâtının kökü kazındı
diye
ihzarı şadımanı ediyorlar.
Hani, tek parti sisteminden, çok partili sisteme geçmek için gayret sarfediyortardı? diye bir sual akla gelirse de, onun cevabı da hazırdır:
— Eefendim, muhalefet bu şekilde olmaz! İstenilen muhalefet
şekli, eski Müstakil grup veya son zamanlarda umumi efkârı bir parça meşgul edebilen 35 ler grupu cinsindendir. Lâkin, artık millet olgunlaşmış ve gözlerini açmıştır ve ne yapacağını bilmektedir. «D.n leyen söyleyenden arif gerek» sözlünde olduğu gibi söylenilenlerin altında neler gizli olduğunu anlamaktadır. O sebeple, istedikleri kadar çabalasınlar, didinsinler, kuru lâfa kanacak kimse artık kalmamıştır.
Eğer, halkın itimadım, sevgisini kazanmak istiyorlarsa, samimi ko-
nuşsunlar, sözleriyle hareketlerini birbirine uydursunlar ve demokratik fikirlere sahip oldu İdarini işba t edecek şekilde yazılar yaz&mlar! Yoksa herkese sövüp, sayıp, mukabilinde yazılan açık bir tenkit do-tayısiyle:
— «Vay, bize küfrettiler!» diye üstün çıkmak gayretinin mânâsını artık aıılamıyan kalmamıştır.
Hikmet YAZICIOĞLU
1
Kitabımı dizlerimin üstüne bı raktım. Gözlerimi uğuşturdum.
Akşamın alaca karanlığında, teyzemin kızı ile onun yeni türe yen sevdalısı, oturduğum yere bak madan önümden geçtiler. Hemen biraz ilerimde; emektar ceviz ağa cinin altındaki tahta kanapeye yanyana oturdular.
Bir çift kumru gibi sevişiyorlardı. Bakmadan çekilip gideyim... dedimse de olmadı. Kendi kendime: «Hele acele etme! edimi Böyle marifetli gençleren çok şey öğrenirsin. .. •
Uzun boylu beklemiye haçet kalmadan, delikanlı âşık rolü oy-namıya başladı. Teyzemin kızının elini yakaladı ve maskara bir hüzünle içini çekti. İlkönce usul usul okşuyordu, sonra beni de şaşırtan bir el çabukluğu ile dudaklarına götürdü ve şap. diye öptü.
Ayşe ancak o zaman dalgınlıktan (!) kurtuldu ve yarı azarlar, yarı memnun bir halde:
— O...! diye çıkıştı. Ne yapıyor sun?
Dolikanlı, gayet pişkin
— Ne yaptığımı ben de biliniyorum...
Diye cevap verdi ve aynı itina ile, kızın elini aldığı yere bırak
Ayşe:
— Çi-zmeden yukarı çıkmuk vok, dedi. Yoksa şimdi kalkar f'ide
O anda pek öfkelenmiş görünü yordu amma kalkıp gitıhedi Oğ' lan, süklüm püklüm içendim azıcık geriye çekti ve birşeyler gev. ledi. Ayşe do sesim alçaltarak aynı tuı-zda mukabele olti F’-ılda,
ZAFERİN TELİF AŞK VE MACERA ROMANI
NUMARACI
■Yazan : N- A.
Tefrika No: 1
mıya koyuldular. Ara sıra, rüzgâr bana bir iki kelimecik taşıyıverdi. Amma bunlardan mana çıkaramadım.
Onları bu ihtiyatlarında gayet haklı buldum. Nasıl bulmam? Aklı başında, tedbirli bir aşk, daima, başbaşa ve mümkün mertebe kıyıda bucakta. . İncir çekirdeğini doldurmıyan fısıltılarla serilip serpilir. Aksi halde, kelimeleri yal dızhyan o sihirli hava kaybolur gider. Opera sahnelerini bir tarafa bırakalım, fakat on metreden sevgilisine «seni seviyorum diye haykıran âşık nerede görülmüş şey? Daha yakın, daha yakın... başlar birbirine iyice yaklaşmalı, gözler baygın bir ifadeye bürünürken ses hafif yollu titremelidir. İşler başka türlü yürümez sanırım.
Sevişen gençlere karşı kalbim, oldum, olasıya, yumuşak bir anlayışla doludur. Bu yumuşaklık, benim gerçekten iyi huylu oluşumdan değil; bizzat genç oluşumdan ileri geliyor. Yani, günün birinde bpn de puslayı şaşırır ve bir kıza abayı yakarsam... işime başkalarının burnu sokuigıasın ve beni kendi halime bıraksınlar ig-
Ne var ki, bu oğlanı Ayşe'nin yanında, eteği dibinde dolaşır gördükçe tepem atıyor. Çıtkırıldım, romantik ve geveze insanlara tutulurum. Bu zibidi de inadına öyle. Aşağılık bir romanın say faları arasından hayata fırlamış da durup dinlenmeden habire rol oynuyor. Nesine baksan iğreti. Şu bıyıklar, şu gülüş, şu poz onun değil... İçimden, yakasını tutup sil-keliyerek: -Hiçt... babacan kendine gel!- diyesim geliyor. Eh, küllerin diyarında tek gözlüler kral olurmuş. Ondan daha beterlerini de gördüm. Ayşe'nin peşinde. Bu. bir gömlek daha üstün. Neme lâzım bizim kızı bayağı yola getirecek. Kendisinden öncekiler gibi avcunu yalamıyacak.
Ayşe'de tutkun bir hal. Bekliye-linı. Belki bu gün, belki yarın nişanlandıklarını ilân ederler. Buna hiç şaşmamak gerekirken gene de şaşıyorum. Yıllar yılı tanıdığım, bildiğim Ayşe'yi hiç böyle tatlı, güleç yüzlü görmemiştim. Teyzemin kızı bayağı şirinmiş me ğerse... Ufacık bir bahane ile par tanrıya hazır yüzü nurlanıyor, i-einden vuran İlâhi bir ateşle ısınıyor, sözün kısası birşeyler olu yordu O züppe.oğlan konuştukça
bir yerini gıdıklıyan varmış gibi kıkır kıkır gülüşüne ne buyrulur?
Acaba bir duyguyu ağlatan ekşi suratlı bir geçimsizi yarım saat güldüren, bir rezili utandıran, bir dinsizi imana getiren ve bir imanlıyı dinsizliğe götüren esrar nedir?
Nereden geldiğini kestiremedr gim bir sese buna cevap verdi: ■ Aşktır efendim, aşk...»
Tekrar, elimdeki klâsik felsefe kitabının satırlarına göz gezdirdim. Marc Tvvain: Klâsik kitap herkesin memnuniyetle okumak istediği fakat kimsenin seve seve okumacjığı kitaptır- demiş. Galiba öyleydi. Heyhat! yarı karanlık ta kitap da beni terRetmişti. Alık alık sayfaya bakıp dururken gözü me Demokrit’in bir cümlesi ilişti: -Sade düşmanını yenen değil, he veslerine hâkim olan da erkeklik faziletini göstermiş olur.-
Bu cümlenin üstünde uzun boylu durmak ve düşünmek icabedi-yordu. Ben de Öyle yapayım de dim. Çünkü, zamanımızda kendisine filoşof denilen adam, mutlaka yeni bir sistem kuran adam demi ye gelmez. Artık yeniden kurul:.' cak bir sistem hemen hemen kalmamış - gibidir Biz, olsıı olsa,., en
güç ve çapraşık durumlarda dahi hâdiseleri felsefi bir görüşle ince-lerpek kudretine erişebiliriz. Biraz filosof olmak için bu meziyet kâfidir. O sırada kendimde bu me ziyeti çok araçlımsa da bulamadım. Aklım, kendiliğinden, başka mev zular üzerinde dağıldı.
Bahçenin serinliği ben: aksır lıpcaya kadar, oturduğum yerde hareketsiz kaldım, Düşünceliy-dim amma neler düşündüğümü ben de bilmiyordum. İnsan çok dşünceli, dalgın göründüğü vakit ekseriya kafasında hiçbir şey yoktur. Düşünmek bir terkio işidir, halbuki düşünceli görünürken bizde bir çözülüş ve bir dağılma mevcuttur. Ne Ayşe’ye, ne de sevdalısına bakıyordum. Çok olgun bir yemişin kendi kabuğunu çatlatıp tatlı özünü dışarı taşırışı gibi,'hatıraların kabukları çatlamıştı. Ve herşey. teyzemin kızı ile birlikte geçen çocukluğumuzun silik, uzak ve yabancı hatıralarından ibaretti. İşte: önümüzdeki kumlu yolda çember çevirirken birdenbire kavgaya tutuştuk.. Ben onu in-citmemiye çalışıyorum, fakat o bir kuduz gibi üstüme saldırıyor. Serçe parmağımı ısırdı, ağ' zina bir tokat attım. Teyzem gel di, bizi ayırdı Kızına: Sus ağlama! dedi. Sakın baban duymasın... Haydi kardeş kardeş oynayın!»
Kardeş kardeş oynuyorduk. Fakat Ayşe, bana arkadan çelme attı. Ben yere kapaklanınca koşa koşa eve daldı. Ev onu koruyor, halbuki benim aynı evden ödühı kopuyor. Eniştem var orada. (Devamı var)
SULTANAHMET MEYDANINA
YENİ BİR VTÇHE
İstanbul, 20 (Telefonla) — Şehrimizin nâzını imar plânına göre Sultanahmet Meydanına yeni bir veçhe verilecektir.
Ticaret Lisesinin ve Sanat Okulunun bulunduğu saha Marmaraya hakim ve hafifçe meyilli olduğu i-çin istimlâk edilerek büyük bir âbideye tahsis olunacaktır. Bu abide Marma ranın her tarafından görülecek şekilde muazzam bir iki heykeli ihtiva edecektir. Bilhassa âbide A-merikadaki dört Cumhurreisi âbidesi gibi çok uzaklardan görülebilecek şekilde yapılacak, tarihî saha olarak tanzim edilmiş olan meyda -nın genişlemesini de temin edecektir.
Nâzım imar plânında yeri ayrılan bu âbidenin şekli ve neye dair olacağı etrafında henüz kati bir karar yoksa da kuvvetle tahmin edildiğine göre Fatih ile Atatürk’e ait iki muazzam heykelden teşekkül etmesi kuvvetle muhtemeldir.
Diğer taraftan, Taksimdeki İnönü Gezisine Atatürk’ün bir heykelinin dikilmesi kuvvetle muhtemel görülmektedir. Bu takdirde İnönü gezisinin adının da Taksim Gezisi -ne çevrilmesi ihtimal dahilindedir.
HALİÇ FENERİNDE D. P. TOPLANTISI
İstanbul, 20 (Telefonla) — Demokrat Parti yarın Haliç Fenerinde siyasî biı- toplantı tertip etmiştir.
İşçi meselelerine temas edilecek olan bu toplantıda grev meselesinin de bahis mevzuu olması kuvvetle mııhtemcldr.
91-1-1950
'ADYO-TELEFON-TELGRAF HABERLERİ
Z A F E B
;Wı:;
Wallace'ın
I
raporu
nıerika'nm sabık Başkan Yar • * dnncısı Henry Vallace, bir raporun açıklanması münasebetiyle yine ortaya çıkmış bulunuyor.
Komünist taraftan fikirler taşıdığı ve hattâ kıpkızıl komünist olduğu iddiasivle Amerikan umumi efkârının gözünden düşmüş — yaset sahasmdh nüfuz ve .
nı kaybetmiş sayılan bu eski Baş- 1 kaıı Yanmasının bu son !’~
ortaya çıkışı, muhakkak L merika'nın dış siyasetini idare e-denler ve bu siyasetle ilgilenenler için heyecan verici bir mahiyet ar-zetmiştir.
Bilindiği gibi, Wallace’a ait olduğu kaydiyle iiç jflün evvel açıklanan rapor 1944 tarihini taşımaktadır. Amerika'nın sabık Başkan 1 Muavini o zamanlar ne Beyaz Saray, ne de Dışişleri Bakanlığı tarafından açığa vurulmasına her nedense lüzum görülmemiş olan raporunda, milliyetçi Çin’e yapılan yardımın derhal kesilmesini ve eğer mutlaka ıbir yardım yapılacaksa, bu yardımın bir yandan komünist Çinlilerle milliyetçilerin bir araya gelerek bir koalisyon hükümeti kurmaları hususuna, diğer tarftan da Asya memleketlerini kalkındırmak yoluna masruf olmasını istemişti.
Wallace’ın bu teklif ve tavsiyesi, bugün, Amerikan hükümetinin Çin ve Asya müvacehesindcki siyasetine tamamen uygundur. A -radaki fark, boşu boşuna geçip giden 6 yı] ve boşu boşuna harcanmış olan 18 milyar dolardan ibarettir.
VVallace, her giWği yerde, limon kabuğu, çürük domates, çürük yumurta yağmuruna tutulmuş bir devlet adamıdır. Buna sebep, siyasi fikir ve Ikanaatlan olmuştur. Bunun ne dereceye kadar haklı veya haksız ve Wallace'ın ne dereceye kadar iyi ve dür£ist bir va tandaş olduğunu münakaşa etmek elbetteki bizim imkânlarımızı a-şan bir iştir, lâkin orta yerdeki isabet te meydandadır. Yani 6 yıl evvel ileri sürülmüş ve reddedilmiş olan siyasî program bugün denebilir ki harfiyen tatbik edilmektedir.
Amerikan umumi efkârı bu durum karşısında mephuttıfr. Bütün dünya efkârı hayrettedir.
Bundan çıkarılacak bir netice de şu olabilir:
Kitlelerin idare sorumunu üzerlerine almış olan hükümetler, bu kitlelerin derhal tatmin edilmesi gereken ihtiyaçları karşısında mecburen gelecek hesabına hali kurtarmak durumundadırlar. Ve bu yüzden çok kere uzak görüşler günlük tasaların halline feda edilmektedir. Askeri ve siyasi sahada olduğu kadar iktisadi sahada da hal böyledir. İşbaşında bulunan hükümetlerin en büyük ve mukadder kusurlarından biri de budur. Ve bu kusur idarecilerin peşin hükümlerinden, ihtirasların dan ileri gelebileceği gibi, hadisa-tın zoru ile de tahassül etmiş olabilir. En yakın misal olarak, harp içinde aktedilmiş bulunan anlaşma ve andlaşmalan zikretmek mümkündür. Başta Yalta olmak üzere ibütün bu anlaşmalarda, bugün birer birer acısı çıkan, ayrı ayrı birer hatâ, hattâ birçoklarının nazarında birer cinayet sayılan maddeler vardır. Bu maddelerin altına imza koymuş olan harp liderleri elbette ki vatan haini değildiler. Elbette ki, meselâ Sovyet-lere yapılan büyük tavizler, o günkü ihtiyaçları karşılamak için çaresiz katlanılan fedakârlıklar ve tedbirlerdi. Bugün o anlaşmaların mana ve şümulünü anlıyabilmek için o günkü şartları bilmek nasıl lâzımsa, meselâ, bir VValIace’ın, serdedildiği gün hiyanet sayılan teklifini de ileriye matuf mahiyetini gözönünde tutarak mütalâa etmek gerekirdi.
Siyasî hayatta anlayış zihniyetinin ve müsamahanın ne kadar mü him iki esas olduğunu bu misalle belirtmek nfümkündür. Ve yine belirtmek mümkündür ki bugün ağır, yersiz, tehlikeli sayılabilecek bir siyaset tarzı yarın hadî-satın zoriyle ileri bir görüşün ifadesi olarak kabul edilebileceği gibi, bunun tam aksi de variddir.
Her halde, müsamaha ve anlayış siyasi hayatın temelidir. Bu da elbette ki, fikir ve söz hüriyetleri-nin bir memlekette yerleşmesine bağlıdır. Ne var ki, harp gibi, buhran gibi bazı milli felâketler, bahsettiğimiz misalde olduğu gibi, bu hürriyetlerin, hattâ Amerika’da bile, gerektiği şekilde inkişafına mani olmaktadır.
Mücahit TOPALAK
Berlinde yeni anlaşmazlıklar
Batı ile Doğu münasebetlerinin tekrar gerginleştiği haber veriliyor
i Berlin, 20 Nafen — Muhabirlerin ,_ ________
bildirdiklerine göre, yeni bir Ber- ederek tren sevkiyatını Jin meselesi çıkmak üzeredir. Ber- • sekteye uğratmışlardır, lin'de batı ile doğu arasındaki mü- j idarecileri boşbinaların nasebetlerin birden g ..4,ndB
icbarı- açıklanmaktadır.
~ , Muhabirlerin belirtiklerine göre,
vesile ile Sovyetlerin yeni güçlükler çıkar-ki, A- ma]{ jçin fırsat bekledikleri anlaşıl-maktadır. Salı günü Amerikan iş- ; gal bölgesindeki doğu Berlin tren- i leri idarenin boş binalarının işgali l üzerine bu hadise patlak vermiştir. Tamamiyle boş olan binalar Ameri-| ' kan polisi tarafından işgal edilmiş
ve Sovyetler de bu hareketi bahane yeniden Sovyet »dimuoim *••«- _________________t___r işgali esna-
gerginleştiği1 slnda telefon şebekesinin de işgal edilmiş olduğunu ve bunun için bütün bu güçlüklerin ortaya çıktığını iddia etmişlerdir. Halbuki Amerika resmi makamları telefon şebekesine dokunulmamış olduğunu 1 ve bunun normal olarak işlemeye ' devam ettiğini keydetmişlerdir. ı Sovyetler şimdi tren seferlerini bozmakta ve yeni müşkülât ya - j ratmak için fırsat kollamaktadırlar.
S. Rusya Kıbrıs’a göz koydu
Saat bu saat
Dem bu dem...
atırlarsınız; gazeteciler, bir Doğu seyahatinde Ulaştırma Bakanına:
— Camı kırık, ampulsüz soğuk bir vagonda seyahat ediyoruz. Sağlığınıza duacıyız!.
Diye bir telgraf çekmişlerdi.
Ulaştırma Balkanı, hareket müfettişini, İstasyon şefini hulâsa bu işde mes’ul olsun, olmasın, gözüne kestirdiğine atmış satırı!
Doğrusu, meslektaşlarımızın bu nüfuzlarına hayret ettik! Meğer ne imişler!...
Ne olur? Elleri değse de! Seçimde yolsuzluk yapanları da bir yazıverseler! — A. F.
Meclis köşesi
YerleGök Arasında'
Tefrika No: 50 _
Yazan: A. S. Exupery Çeviren: Mücahit TOPALAK
Mecburî çalışma sistemi
D A V E T
Bayındırlık Komisyonu:
1 — Maraş milletvekili Emin Soy sal'ın köylerin içme suları ve küçük sulama işleri hakkında kanun teklifini,
2 — Gümüşhane milletvekili Şükrü Sökmensüer ve Kars milletvekili Akif Eyidoğan köylere yardım fonu tesisi hakkında kanun teklifini gö -rüşmek üzere bugün saat 10 da
Geçici Komisyon:'
Milletvekilleri Seçimi Kanunu tasarısını incelemek üzere kurulan geçici komisyon bugün saat 10 da kitaplıkta toplanacaklardır.
Bir çok Rus ajanı adada faaliyette
Londra, Nafen — Kemsley gazetelerinin Kıbrıs adasındaki muha-. biri ikinci cihan harbinin sona er-| mesi üzerine Sovyet Rusyanın bu ’ adaya artan biı- emniyet göstermiş olduğunu belirtmekte ve bu husus-da şunları bildirmektedir:
Rusyanın bu adaya ehemmiyet, harbin sona
günden beri Kıbrıs’a sokulmuş olan komünist elemanlardır. Rusyanın
• bir çok ajanlarını bu adaya sokmaya muvaffak olduklar) zannedil- .----------
mektedir. Diğer taraftan bu adada- 1 inektedir.
. ki bütün solcu elemanlar Yunan ko- !
■ münist partisine bağlı bulunmakta-. dırlar ve Yunan komünist partisi-
■ nin merkez heyeti aynı zamanda Kıbrıs komünistlerinin de merkez heyetidir.
| Diğer taraftan Kıbrıs adasındaki ! 1 solcular devamlı surette grev ha- 1 .' ıeketlerine başvumaktadırlar. Fakat bunların bilhassa adanın müda- 1 faası işlerinde kullanılmak üzere
' gönderilen Amerikan ve İngiliz harp malzelmesinin boşaltılmasını t baltaladıkları görülmüştür.» ı
Kemsley gazetelerinin muhabiri I Kıbrıslıların siyasetle pek o kadar j
- , meşgul olmadıklarını ve adanın ( Malaryadan kurtarılması hadisesi- I nin plebisitten datya mühim bir yer ( işgal ettiğini kaydederek şöyle de-mektedir: Bu işin muvaffak olmasında Mehmet Aziz isminde Kıb-rıslı bir Türk baş rolü oynamaktadır. Bu adamın gayretleri sayesinde ada Malaryadan kurtarılmıştır. uıiyl?iu,gpmös.
I Rusyanın dahilî | durumu bozuluyor
I Belgrad, Nafen — Yugoslav komünist partisinin organı olan Borba gazetesi Sovyet Rusyanın dahili durumun bozulmakta olduğunu ve Kremlin'e karşı mukavemetin şid- ? detlendiğini yazmaktadır. Borba’ | nin belirttiğine göre, Sovyet halkı i bilhassa Moskova'nın bürokrasi j sistemine ve baskı siyasetine karşı i
■ gelmektedir. ,
| Borba gazetesi, Rusyada idam ka- (
• karının yeniden kabülünden sonra (
şiddetli bir temizlik yapılacağım ] ve bunda casusların ve sabotajcı- 1 ların değil fakat doğru düşünen 1 kimselerin de ortadan kaldırılacağı- 1 nı ilâve etmektidr. j
Tunado «Siyasî esirler” çalıştırılıyor
Londra, 20 Nafen — Sofyadan gelen haberlere göre. Bulgaristan’da gayet geniş ölçüde «mecburi çalışma sistemi» tatbik edilmektedir. Bilhassa Tuna nehri etrafında yapılmakta olan işlerde «siyasi esirlerin» kullanıldığı ıyavıa
Bulgar komünist partisinin direk- ^akta ojan Alman devlet adamla-tifleri ile intişar etmekte olan Bul- nncıan çoğu Batıya kaçmak için gar gazeteleri bu vaziyeti itiraf et- I fırsat beklemektedirler. Bunlar -mekte ve Bulgar komünist parti- I ^an biri geçenlerde İngiliz işgal sine yaramayan unsurların bu gibi 1 kesiminde bir hastahaneye girmiş yerlerde çalıştırılacaklarını bildir- — — j»_
Doğu Almanyodan batıya firar
Londra, 20 Nafen — Berlin'den , gelen haberlere göre, doğu Alman-bildirilmektedir. j ya’da Sovyet idaresi altında çalış-.........“ ..............................
Diğer taraftan Sofya'da son yapılan temizliklerde tevkif edilmiş o-ian küçük esnaf ile bir çok siyasi unsurlar bu »mecburi çalışma kamplarına» sevkedilmişlerdir. Bu kamplarda ölüm nisbetinin gayet yüksek olduğu da ilâve edilmektedir. Bulgar idarecileri bu esir kamplarında Sovyet sistemlerini aynen tatbik etmektedirler.
Ayrıca Arnavutlukta da ayni mecburi çalışma sistemi» tatbik edilmektedir. Burada da tevkif edilmiş binlerce kimsenin -esir kamplarında bulundukları ve bunların muhtelif işlerde çalıştırıldıkları bildirilmektedir. Bazı haberlere göre bu gibi kapmlarda çalışanların a-dedi 30.000 i bulmaktadır.
Ingiliz vofandoşlığıno kabul edilenler
Londra, Nafen — 1949 senesinin son ayı zarfında 700 yabancı kimsenin İngiliz vatandaşlığına kabul edilmiş olduğu bildirilmektedir. Bunlardan 259’u PolonyalIdır.
Amerika’nın ticaret donanması
Nevyork Radyosu, (Basın - Yayın- — Amerikan hükümeti pek yakında ticaret, donanması için 60 bin tonluk bir geminin inşasına başlanacaktır. Önümüzdeki ay Virijinya tersanelerinde inşasına başlanacak olan bu gemi Amerika adını taşıyacaktır. Gemi lüks bir yolcu gemisi olup üç bin yolcu taşıyabilecek ve harp halinde teçhizatları ile birlikte 12 bin asker nakleden bir gemi haline yetiriebilecektir. 1952’de inşası tamamlanacak olan bu gemi 7 milyon dolara mal olacaktır.
Serbest Fıkra .
ı
ve bir daha Sovyet kesimine dön-miyeceğini açıklamıştır. Sovyetler şimdi bu Alman devlet adamını Thuringue eyaleti maliye bakanı olduğunu ve İngilizlerin bu adamı kaçırdıklarını iddia etmektedir.
Atom maddelerinin en ağırı ele geçti
Nevyor, Nafen — Atom üzerinde çalışmakta olan Kaliforniya üniversitesi atom uzmanları şimdiye kadar bulunan atom maddelerinin en ağırını ele geçirdiklerini açık -lamışlardır. «97» rakkamı ile anılan bu maddeye.Berkelium» isminin verileceği söylenmektedir.
Carson askerî kampı yangını
Colarao İprings, 20 a.a. — Dün Carson askerî kampının bir kısmını harap eden orman yangınını söndür miye uğraşırken yaralanan askerlerden 3 ü bugün hastahanede ölmüştür. Böylelikle bu yangında ö-len askerlerin sayısı 5 e yükselmiş bu lunmaktadır. Bundan başka 3 kişi kaybolmuş ve 26 kişi ağır yaralanmıştır.
Binlerce asker ve sivilin gayretlerine rağmen Carson kampında 33 bina yanmıştır.
Buzların ortasında mahsur kalan gemi
Ottava, 20 a.a. — Bir Kanada ke-I şif uçağı Hudson Körfezinde bulunan Manseil adası açıklarında 10 bin tonluk bir geminin bulunduğunu tesbit etmiştir. Buzların ortasın da mahsur bulunan gemide kimse olmadığından mürettebatı tarafından terkedilmiş olduğu sanılmaktadır.
Bir heykel, bir fırın!
Demirperde gerisinde bulunan papazlar
Roma, 2ü Nafen — Klişe çevrelerinde açıklandığına göre, 1949 senesi sonunda demir perde gerisinde bulunan mühim klişe şahsiyetlerinden Wu hapsedilmiş veya sürgün edilmiştir
I slaııbulda Taksim meydanında heykelsiz bir kaide vardır ki, senelerdenberi öylece durur... Kaidenin kenarları kâh tahta paravanlarla kapatılır, kâh açılır. Fakat heykel, bir türlü üzerine di-
Son günlerde, bir İstanbul gazetecisine ıbu iş, merak olmuş; heykel hakkuıda topladığı rivayetleri nakledip duruyor:
Kimisi, karşısında Taksim âbidesi olduğu için buraya ikinci bir heykel dikilmesine lüzum olmadığını söylemiş Bazıları, Üniversite talebesinin buraya Atatürk heykelinin daha uygun düşeceği iikrinde olduklarını beyan etmiş... Bu arada, heykel için tesbit edilen yer.ıı, şehir plânına aykırı bulun duğuııu iddia edenler de olmuş Bi ıtakımları da, heykelde teknik hatalar olduğunu, yenisi de yapılmadığından kusurlusunun konmasında mahzur görüldüğünü bildirmişler Yine bazılarına gönde muhalefet s«|ilarmdau, yaşı yan insanların heykeli dikilmez diye
Yazan:
Sarıçizmeli I
sesler yükselmiş...
Gazeteci bütün bu söylentileri topladıktan sonra bir de işi, İstanbul Valisi Fahrettin Kerimden tahkik etmiş. Fakat ondan şu cevabı almış:
— Sorduğunuz mevzuu tahkik ettim. İstanbul şehrinin bu husustaki şiddetli arzusuna rağmen. Sayın İnönünün muvafakatinin alınmamasından ileri geldiğini öğrendim. İlk fırsatta kendim, ıbiz-zat Şehir Meclisinin arzusunu ar-zederek muvafakatini almağa çalışacağım.
İstanbul Valisinin ifadesinden bu hakikati öğrenince, doğrusu hayretler içinde kaldık. . Demek bir heykel dikilmesine karar veriliyor. Heykelin sadcee kaidesi 180 bin liraya maloluyor.. Güzel Sanallar Akademisi Profesörlerin-dan Belling'e tam 80 bin lira öde-
niyor Ve heykelin kaidesiyle beraber 266 bin lira, heykel sahibinin muvafakati alınmadan, harca- I nıp gidiyor...
İstanbul halkının malûm ve meşhur dertleri pek çoktur.Yolsuz Jıık, susuzluk, ışıksızlık içinde bir çok mahalleler vardır. Bütün bunlar gözönünde dururken, İnönü-niiıı muvafakatine bağlı ıbir heykel için şehir bütçesinden bu para nasıl sarfediliyor? Bunu anlamağa imkân yoktur. Vakiâ bir heykel de şehrin ziyneti bakımın dan bir ihtiyaçtır. Fakat ya şimdi; Valiiıin ümidine rağmen İnönü heykelinin dikilmesine mnvafa-kat etmezlerse?. .
Fakat neticesi gelmiyeıı işler sade bu değildir; Balatta da 700 blıı lira sarfedilerek 'bir fırın yaptık. Onu da, yeri burası değilmiş diye, olduğu gibi bırakmadık mı?
Yanmaz bir fırınla dikilmez bir heykel için biı- milyon lira! Kim bilir daha .buııa benzer ne hesapsız ve kitapsız işlerimiz vardır!..
Şafak sökerken kendimiz* p;ı . barın kapısında bulduk. Bu kadar 1 çok konuşmuş, bu kadar çok iç j miş, kendimizi boşu boşuna bu ka dar çok hırpalamış olmaktan piş- j man, iğrenmiş, vazgeçmiş bir hal de ne yapacağımızı kesdlremeden bekliyorduk. Hava ağarıyordu. Birdenbire Mermoz, koluma yapış tı. Öyle kuvvetle sıktı ki. etimde tırnaklarını hissettim. Bak diyordu... Görüyor musun? Şimdi 1 bu saatte Dakar'da...- Evet, şimdi i bu saatte Dakar’da meydan makinistleri gözlerini uvuşturarak motorların örtüsünü sıyırmaktadırlar. Bu saatte. Dakar’da pilotlar ; meteoroloji haberlerini kaydet-miye başlamışlardır. Bu saatte Dakar meydanında ancak arkadaş olanlar yaşamaktadır.
Gökte kızıllıklar peyda oluyordu. Oradakiler, Dakar'dakiler bir şenliğe hazırlanıyorlardı, fakat kendi aralarında. Daha şimdiden, bizim davetli bulunmadığımız bir ziyafet sofrasının örtüsü seriliyor du. Ötekiler, bizimkiler, hayatlarını tehlikeye atmıya hazırlanıyorlardı bu saatte.
Mermoz düşündü düşündü de: «Halbuki burası ne batak?...- deyiverdi,
İşte böyle, benim İspanyalı çavuşum. İşte böyle. Ölmeğe değen hangi şenliğe davetlisin kim bilir?... k
Ben senin hikâyeni biliyorum ça vuşum. Daha evvel bana derdini açtın. Sen, evvelden, Barselon’da bir yerde ufacık bir muhasiptin' Rakamları yan yana sıralar Ve memleketinin tümenlerini pek' o kadar düşünmezdin. Fakat, bir gün geldi, arkadaşlarından bili askere yazıldı. Onu bir İkincisi, bir üçüncüsü takip etti. Ve sen kendi kendinin çok garip bir tarz da değiştiğini hayretle gördün. Eskiden beri alışık olduğun islerin sana, .yavaş yavaş, boş ve beyhude görünmeye başladı. Zevklerin, tasaların, iyi kötü rahat ve müsterih hayatın, sana bir başka devrin. geçmiş gitmiş devirlerin hayatı gibi göründü. Mühim olan şey bunlar değildi artık, Niha -yet, bir gün. aranızdan birinin Malağa cephesinde öldüğüne dair haber geldi. Bu ölen, senin dostundu ama. mutlaka intikamı a-lınması lâzım değildi. Zaten inti -kam bahis mevzuu değildi. Siyasete gelince, bu bahis zaten hiç bir zaman seni ilgilendirmemişti. Bununla beraber, bu ölüm haberi, sizin üstünüzden, kısır, dar mukadderatınız üzerinden bir deniz rüzgârı gibi geçti. O sabah, bir arkadaş:
— Gidiyor muyuz? dedi.
— Gidiyoruz, dedin.
Ve gittiniz.
Kelimelerle ifade edemediğin, fakat isabet ve aşikârlığı seni buralara şevketmiş olan hakikati ben kendi kendime anlatabilmek için bir misal buldum. Hani bilir misin? Göç zamanı gelince, turnalar, takım takım gitmiye başlar. Bu gidiş, üzerinden uçtukları topraklarda biı- ayaklanmıya sebep olur. Ehli ördekler, havadan süzülüp geçen bu üçgene doğru atılmak ister gibi bir takım beceriksiz hareketlere teşebbüs ederler. Vahşi kuşların bu vahşi çağrısı onlarda, ördeklerde meçhul bir vahşet
nün üzerine atar. Küçük boynu larını deliklere takarak bütür gücü ile abanır. Eğer müdahab etmeyecek olursanız, o haldr ötüp gid^r.
Bu onların aşk mevsimi mi yokça şöyle bir nefesi , kesilince ye kadar koşma ihtiyacı mıdır' Bunu ceylan da bilmez. Çünkü ö' nu {utup size getirdikleri vaki 1 göffjeri henüz nçılmamışV.. Cey lan. çölün verdiği hürriyetten erkek kokusundan da bihaber dir. Ama. siz ondan daha zeki olduğunuz için anlarsınız. Ceylâ -nin istediği, hatta ölüm pahasın-aradığı şey mesafe ve boşluktur Ceylân, ceylânlar arasında bi ceylân olmayı ve kendi hocasın' tepmeyi, kumlar üzerinde kendi bç yununu oynamayı arzulamaktadır Satte yüz otuz kilometre süratle düm düz koşmayı ve zaman zaman, kumun bazı yerleri tutuşmuş gibi sanki, bu tutuşmuş yerleri bir sıçrayışta geçmeyi özlemektedir. Varsın çakal-olsun. Varsın çakallar yesin ceylânı. Eğer ceylânın kendine göre olan büyük hakikati, korkuyu tatmaksa, eğer bu korku ceylanı kendi kendisini aşmak, daha çok, daha çök sıç ramak, daha hızLı koşmak iç*ih kamçılıyorsa, o zaman, varsın
ceylan kendi hakikatini bulsun Varsın ceylânı arslan yesin. biliyor sunuz? Belki bu deylum" hakikati de. güneş altın--)a b* pençe ile bağrı kan içinde, ku ■«•.A serilmektir.
Siz. ceylana bakar bakar da Daüssılaya kapıldı Zannedersin Daüssıla dediğimiz duygu bilin miyen bir şeyin arzulanmasıdır. Bu arzulama vardır. Arzulanan şey de vardır ama. onları altlatacak kelime yoktur.
Ya biz? Ya bizim arzuladığımı” şey? Bizim eksiğimiz, nedir? Biliyor muyuz?
(Devamı var)
Rus bölgesindeki temerküz kampları
Londra Radyosu, 29 (Basın - Yayın) — Berlin’den İngiliz makamları, Sovyet bölgesinde bulunan temerküz kamplarından serbest bırakılıp Berlin'e gelen şahıslar tarafından yapılan açıklamaları incelemektedirler. Bu bölgede hâkim olan şartlar çok dikkatle tetkik edilmek tedir.
Güney Koreye iktısodî yardım
Londra Radyosu, 20 (Basın - Yayın ) — Amerikan temsilciler meclisi dünkü toplantısında Güney Kore cumhuriyetini komünizme karşı koyabilmesi için bu memlekete 60 milyon dolarlık İktisadî yardımda bulunulmasını ileri sürerek bir kanun tasarısını reddetmiştir. Tasarının kabulü için son dakikada yeni bir teşebbüste bulunan temsilciler meclisi lideri güney Kore cumhuriyetini, demokrasinin güney doğu Asyadaki son dayanağı olarak va-sıflandırmıştır. Temsilciler meclisi üyeleri güney Kore’ya yardım edilmediği takdirde bu memleketin kayıp edileceğine dikkati çekmiş ve Pasifikte Amerikan güvenliğinin doğrudan doğruya bir tehlikeye
Amerika - Ispanya münasebeti» ri
Nevyoık, Radyosu, 20 (Basın -Yayın) — Amerika dışişleri bakanı Acheson hükümetinin, Birleşmiş milletlere üye bulunan • memleketlerden hiç birinin Franko İspanya-ıı ile siyasî münasebetleri olmamalı hususunda genel kurul' tarafın-lan verilen kararı hükümsüz kıla-•ak bir tasarıyı desteklemeğe ha-,ır bulunduğunu bildirmiştir.
Asheson ayan meclisi dışişleri ;omitesi başkanına gönderdiği bir nesajda Amerika'nın bugün takip Atiği hattı hare çetin, Franko teji-ıini tesvip ettiği mânasına almayacağını, fakat sadece normal iplomatik münasebetlerin başlanası arzusunu ifade ettiğini bildirmektedir. Amerikan siyaseti esaslı hâdiselerin taninması keyfiyetine stinad etmektedir. İspanya batı Av-upa’nın bir parçasını teşkil etmek-eydi. Bu memleketin Avrupa' ile normal diplomatik münasebetleri »lmaksızın daha uzun müddet kıt'-ıdan tecrid edilmiş bir durumda kalması imkânsızdır. Birleşmiş milletlerin 1946 yılında bu hususta vermiş olduğu kararın yanlış olduğu bugün açıkça anlaşılmaktadır.
Fransa’nın sınaî kalkınması
Londra Radyosu. 20 (Basın ■ Yayın) — Fransız Kalkınma 'Dairesi Umum Müdürü Monet, dün verdiği bir demeçte, bu yıl Fransa’nın sınaî kalkınmasının bir rekor teşkil edeck dereceye erişmiş olduğunu öylemiştiı. Fransa teşbit ettiği sr ıi hedeflerin ü£te ikisine erişmiş 'bulunmaktadır.
2500 Japon harp
esiri hor- t et etti
Londra Radyosu, 20 (Basın - Yayın) — Moskova'dan bildirildiğine
göı;e, 2500 Japon harp esiri bu sabah bir Japon gemisi ile Sibirya'da bir limandan hareket etmişlerdir.
Japonya'daki müttefik makamları Rusların elinde bulunan Japon
harp esirleri hakkında malûmat ve vilmesini bir çok kere istemiş bulunuyorlardı.
Yeni Italyan
Kabilesi programı
Londra Radyosu, 20 (Basın - Yayın) — İtalyan başbakanı De Gas-
peri yeni koalisyon kabinesinin programını açıklamıştır. Programda bilhassa işsizlikle mücadele ve
geri kalmış tarım bölgelerinin ve İtalyan çiftliklerinin geliştirilmesi ve modernleştirilmesi derpiş olunmaktadır.
Israilde stadyum
Tel-Aviv, 20 a.a. (Reuter) — Ra-matsan şehri belediye reisi Avra-ham Naınitzi bir milyon sterlinge çıkacağı tahmin olunan bir stadyum inşasına gelecek ay başlanacağını bildirmiştir.
18.000 kişi alacak olan bu stadyum Eylülde hazır olacaktır.
Belediye reisinin izahatına nazaran Tel-Avivle Ramat arasında yapılacak olan stadın bir futbol ve 1 tenis ve basketbol sahası olacaktır.
Bu tasarı için gerekli tahsisat bir hükümet istikrazı ile Ramat belediye bütçesinden temin olunacaktır.
maruz kalacağını ihtar etmiştir. Tasarı komünist Çin’i temsil etmek üzere sadece iki oy farkla reddedil-
duygusu uyandırmıştır. O zaman onlar da, senelerden beri kümeste yaşadıklarını bir an için unutup yabanî kuş olmıya heves etmişlerdir. Bataklık, dere, solucan, kümes gibi mütevazı hayallerle beslenen ufacık, seli kafalarında, bir an için, kıt’alar aşırı mesafelerin hayali, açık eniz rüzgârının kokusu, ummanların coğrafyası gelip yerleşmiştir. Kim bilir, belki ördek, o zamana kadar, kafasının, bu kadar harikalı şeyler istiap edebilecek kadar büyük ol-tiap edebilecek kadar büyük olabileceğini aklına getirmemiştir. Fakat işte şimdi, kanat çırpmakta, yeni, böcekleri hor görmekte, vahşi bir kuş olmayı istemektedir.
Şimdi hatırıma ceylanlarım gel di. Ben Libya’da iken ceylan besledim. Biz hepimiz orada ceylan beslerdik. Onları bir telörgü içine kapatırdık. Bu tel örgü elzemdir, çünkü ceylanın mütemadi surette hava cereyanında bulunması gerektir. Aksi takdirde yaşıya-maz, çünkü ceylan kadar nazlı mahlûk yoktur. Bununla beraber; küçükken ele geçirilirse, ceylan yaşar ve zamanla insana alışır. E-linizden yemek yemeğe başlar. Islak burnunu avucunuza sokar. Okşarsanız kaçmaz. oYla geldi, eh’ Üleşti zannedersiniz. Sanırsınız ki onu, ceylanların ölümünü en içli, en dokunaklı bir ölüm haline getiren gizli acıdan, gizli ve meçhul iztiraptan bu suretle, telör-günün çöle bakan tarafını zorla-mıya başlar. Çölden bu yana bir mıknatıs tesiri başlamış gibidir. Bununla beraber, bu tesiri duymakla beraber, ceylan, sizi bırakıp gideceğini henüz bilmiyordun Yine sütünü içer, yine elinizden yem yor, hattâ yine ıslak burnunu avucunuzda saklar. Okşanmaktan, her zaman olduğundan daha fazla memnun gibidir. Lâkin yine saati gelir, ceylan evvelâ neşeli bir koşu tutturur, sonra gelip, kendini bütün p.i'toii ile telürRii-*
Artvinde yapılan Muhtar seçimlerini D. Parti kazandı
Artvin, 20 (Hususi muhabirimiz propoğanda ve neşriyatta bulunmak Hilmi Çeltikçioğludan) — Berta | gayesiyle Antalya Demokratları
Bucağının Bağcılar köyünde yapılan muhtar seçimi Demokrat Parti adayı Refik inan yüzde doksan beş gibi ezici bir çoğunlukla kazanmıştır. Diğer taraftan Artvin'e bağlı Salkıttı köyünde yapılan Muhtar seçiminde Demokrat Parti adayı Sıddık Biber yüzde seksen bir ekseriyetle kazanmıştır.
Demokrat Parti Şile Kongresi
İstanbul 20 (Telefonla) — Demokrat Parti Şjle ilçe kongresi bugün yapılmıştır. İl idare kurulu üyelerinden bazılarının bulunduğu bu toplantıda sendik faaliyet raporu o-kunduktan sonra, üyeler muhtelif memleket meselelerine temas ederek tekliflerde bulunmuşlardır. Bu arada Orman Kanunundan ve bu kanunun tatbikinden şikâyet edilmiş, ormanda ve orman işçiliği ile geçinmeğe mecbur vatandaşların acıklı halleri tebarüz ettirilmiştir.
Antalya Demokratlarının Çıkaracağı Gazete
Antalya, (Hususi) — Seçim yılına girmemiz dolayıpiyle. esaslı hir
bir gazete çıkarmağa karar yetmişlerdir. Bu maksatla D. P. İl İdare 1 kurulu biı- matbaa satı nalmış ve ' günlük bir gazete çıkarmak için | her türlü hazırlıkları tamamlamış-| Genel Başkan Celâl Bayar bir I beyanatı ile neşriyat hayatına âtı-I lacak olan (İleri) isimli Demokrat 1 gazetesinin, neşriyat alanında vilâyetimizde büyük bir boşluğu dolduracağı halk arasında memnuni-I yetle karşılanmıştır.
Adana’do C. H. P. den istifalar
Adanu, (Hususi) — C. H. P. Seyhan teşkilâtında büyük anlaş-I mazlıklar hüküm sürdüğünü ve bu (yüzden bir çok Halk Partilileı-in is-jtifa ettiklerini bildirmiştim. Bu cüm I leden olarak Adananın tanınmış simalarından doktor Hilmi Yalçın.
■ doktor Ziya Eğer, doktor Suavî Bin-ıokay. doktor Turan Aşlamacı, dok-tor İhsan Önal, fabrikatör Mehmet
I Zeytinli ve tüccar çifti Hüseyin Yıldırım bugün Demokrat Partiye kay-[ dolunmuşlardır. Önümüzdeki gün lerde Halk Partisinden daha.geniş
I ölçüde istifalar heklonmektediı
M
SERBEST SÜTUN
ANKARA RADYOSU
21 OCAK 1950 CUMARTESİ
(İmparatorunuza söyleyiniz, bilhassa Başvekil Notarasa izah ediniz ki, tehdit veya tazyik ile hiç bir şey elde edemezsiniz. Şimdiki efendim ecdadına benzemiyor. Ancak yalvarmak ve her istediğini yapmakla teskin edebilirsiniz.)
— 67 —
Politika
Yazan: Feyzi BOZTEPE
Bir Konser
Rumelide’ki ve Edirnede'ki Müslümanlar, dehşetten titriyorlardı. Siz onların felâketi karşısında tahkirlerde bulunuyor, alay ediyor, zevk duyuyordunuz. Babam Sultan Murat, o vakit, Rumeli sahiline bir Hisar yapmağı daha Varna muharebesi sırasında ahdet- | mişti. Babamın yeminini şimdi ben yerine getiriyorum. Kendi arazim üzerinde gönlümün istediği şeyi yapmaklığıma muhalefet için elinizde ne hak, ne kudret vardır?!.. İki sahil de benimdir. Anadolu sahili benimdir. Rumeli sahiline gelince, müdafaadan âciz olduğunuz için Cenevizlilere kiraladığınızı söylüyorsunuz. Toprak kiralanmaz.
Gidiniz, efendinize söyleyiniz ki şimdiki Osmanlı padişahı kendinden evvelkilere asla benzemez. Şimdi benim iktidarımın vasıl olduğu yerlere onların âmâli bile ye-tişememiştir.
Franzes, hükümdarı dinledikçe dehşetinden küçüldü, küçüldü. Her şeyin mahvolduğunu anlamıştı. Bu azimkar ve iradeli hükümdar her şeyi yapmağa kadirdi ve yapacaktı. Ne söylerse fayda etmiyeceğini anladı. Zağanos paşa onu kolundan tutup huzurdan uzaklaştırdı.
Yolda onu:
(İşittiklerini imparatoruna aynen söyle...) ,
Diye tehdit ediyordu. Biraz sonra Franzesin yanına Halil Paşa da geldi. Zağanos paşa, kaşlarını çatarak uzaklaştı.
Halil paşa Bizans elçisine kısaca şunları söyledi:
(İmparatorunuza söyleyiniz, bilhassa Başvekil Notarasa izah ediniz ki, tehdit veya tazyik ile hiç bir şey elde edemezsiniz. Şimdiki efendim, ecdadına benzemiyor. Ancak yalvarmak ve her istediğini yapmakla hiddetini teskin edebilirsiniz. )
sana uyacak kimse yok. Zaten bizim derdimiz kendimize yetiyor).
(Peki, böyle toptan dertli olmak için sebep ne?)
(Yaramızı deşme dedim ya...)
(Kusura bakma ağa... Ben biraz mraklıyımdır. Eğer sizin bu halinizin sebebini öğrenmesem Vallahi rahat edemem, Billahi rahat ede-
İhtiyar biraz düşündü, delikanlının samimî hali hoşuna gitmişe benziyordu. Aağır ağır cevap verdi:
(Hadi söyliyeyim. Derdimize derman olmaz ama(...
(Belki olur.
(Bizim derdimiz öyle kolay kolay halledilecek iş değil.
— Vallahi büsbütün meraklanı-
yorum.
— Senin anlıyacağın biz, bugün yapılacak güreşi görmek üzere gidiyoruz. Bilmem sen bilir misin, bizim köylerimizde, her köy bütün sene bir kaç pehlivan besler. Güreşe pehlivanlariyle gider. Bizim ise bu yıl pehlivanımız yok. Bir köy pehlivansız güreşe giderse böyle gider işte... Cenazeye gider gibi. Şimdi anladın mı evlât..
Delikanlı neşeli bir kahkaha attı. Herkes hayretle ona bakıyordu. O ise hiç aldırış etmeden cevap
Franzes içini kemiren şüpheyi kurnazca açtı:
—■ Acaba bu hazırlık, Bizansm fethine bir mübaşeret midir?
Halil paşa gün görmüş ve olgun bir. siyasî idi. Gayet lâkayd bir tarzda cevap verdi:
— Bu memlekette her şey sultanın emriyle olur Bizler onun e-linde birer vasıtayız. Sulhu bozmamağa gayret edin. Lüzumsuz ve yersiz tarfafuruşluklardan vazgeçin.
Notarasa bunları mı soyliye-yim?
. — Evet...
— Oha daha mahrem olarak söylememi istediğiniz şeyler var mıdır?
Halil paşa kaşlarını çattı:
— Benim, hünkârımdan gizli hiç bir hareketim olamaz.
Franzes şüphesini çözememişti. Halil paşa ile Grandük Notaras a-rasında gizli muhabereler cereyan ettiğini zannediyordu. Fakat bunu iki taraf da saklıyor muydu? Yok-da. böyl.e bir şey yok muydu?
Franzes, mahzun ve müteessir Bizans yolunu tuttu.
— Şu düşündüğünüz şeye bakın. Siz zorla kendinize derdi satın almışsınız. Yahu, şu gördüğüm delikanlılardan bir kaçı bu işi göremez
— Göremez. Çünkü güreşecek pehlivanları biliyoruz, zehir gibidirler.
— Lâf... O halde ben sizin pehlivanınız olayım. Ha, ne dersiniz?
İhtiyar tatlı tatlı güldü:
— Yüksekten atıyorsun. İki gönül bir olsa samanlık seyran olur, derler. Oradaki pehlivanlar da senin gibi palavracı olsa...
— Canım, hiç pehlivansız olmaktan ise, benim gibi bir veresiye pehlivanla gitmek daha iyidir.
Köylüler kendi aralarında biraz görüştükten sonra ihtiyar:
— Hadi dediğin gibi olsun. Yalnız dişini tırnağına tak, hiç olmazsa şu deste güreşlerde olsun bir tek adamın sırtını yere getir.
— Gayret ederim baba... Hiç merak etme.
(Devamı var)
Acheson aleyhine açılan bir dâva
Vaşington, 20 a.a. — «t G. Far-benindustrie. ile diğer Alman mü-esseselerinin bir hissedarı. Amerikan federal mahkemesinde dâva a-çarak Dışişleri Bakanı Acheson’a Alman fabrikalarının sökülmesini durdurmak emrinin verilmesini is-
Acaip bir yolcu
Akın akın köylüler geniş bir meydana akıyorlar. Yamaçlarda
neş’eli köy delikanlıları birbirle-riyle şakalaşıyor. Her kalabalığın önünde davullar, zurnalar vadileri inletiyor.
Düğün var. Ve her düğünde olduğu gibi güreş yapılacak. Bu A-nadolu köylüleri kuvvetin ve sıhhatin erkekçe meydana çıkmasına en elverişli bir spor olan güreşe bayılırlar. Onun için neş’elidir bu köylüler. Her grupun önünde bir iki tane levent endamlı pehlivanlar yürüyor. Hepsi de yenmek arzusuyla yanıyor. Bakışlarının mağrur edası, dirsekleri yan açılmış mertçe tavırlariyle bu pehlivanlar, sağlam Türk miletinin birer nümune-
temiştir. Davacı Martin Opitz, Alman fabrikalarının-sökülmesi veya tahrip edilmesinin Amerikan ana-yasısına ve 1907 Lahaye anlaşmasına aykırı olduğunu iddia etmekte ve yalnız sökülmenin durdurulmasını değil, İngiltere ve Fransa, Alman fabrikalarını sökmiye devam ettikleri takdirde, bu memeketlere
yapılan ekonomik yardımın durdu-
rulmasını da istemiştir.
C. H.P. nin, bugünkü takip ettiği yol ve tutturduğu terane, ayıp ve abes olduğu kadar da şaşkınlık a-lâmeti olsa gerektir.
25 senedenberi totaliter bir zihniyetle idare olunan ve milli iradeyi hiçe sayan, bu parti, bugün iradesizlik ve idaresizlik içinde bocalamakta ve millette n yediği zılgıtın ıstırabını çek -inektedir. Bununla beraber, yine de, doğru yola gelmek niyetinde değildir. Bir takım isnat, iftira ve yaygaralarla, kaybettiği milli sevgiyi kazanacağı ümidiyle hatâ üstüne hatâ işlemektedir. Fikir, prensip ve programdan mahrum olan ve muvaffakiyeti tezvirat yönünde ariyan, bu müessese, dar kadrosu ile çok zavallı bir mevkie düşmüş bulunuyor... Öyle ki; mümkün olsa da, iktisadi ve içtimai sefaletin kucağında, çok muhtaç bir vaziyette bulunan halka, Halk Partisi altın dağıtsa, millet; kalp diye almıyacak ve hattâ Allah bir dese, sümme hâsa, herkes şüpheye düşecektir. C. H. P. sinde bâtılı müdafaa, kötüyü hi maye ve günahkârı muhafaza zihniyeti hâkim bulundukça kimseden sevgi ve itimat ummasına imkân yoktur.
D. P. nin bu kere Ankara’da yapılan istişari kongresinde, memleketin dört tarafından gelen, hürriyet âşıkı vatandaşların arasında geçirdiğim günlerde, edindiğim intibalar çok önemlidir. Uzak görüşlü ve akıncı ruhlu delege vatandaşla rımız, bölgelerinin, bütün hususiyetlerini vukuflu bir surette, ayrı ayrı izah ettiler. İktidarın ve D. P. nin durumlarını belirttiler Bu gerçek bildirişe ve umumî kanaatimize göre C. II. P. devrini çoktan yasamış vo topvekûn milletin çözünden düsmiiş bulunuyor. H ikümet ve, devletin desteği, para c sni«- kuv-: votlerin bu müessesc’-e hasredilmişine rağmen, yine de en küçük sevgi vo ilgi temin -Herr-.'Mtokto !:r. Bu ’tiba'-la varılan netice şudur- D P memleketin şarkında ve garbında milletin yüksek sevci ve .-■«»•■»»»-•rıti-• ne mazhar olarak memlekette en kudretli s:vasi bir :e‘«-k!-ül halin- , de, günden güne inkişaf ’ lorken. C H. P. de düşmektedir. Şu İnle göre, I seçimler ne zanian yapılırsa yapıl-1 sın, D. P. mutlaka kazanacaktır. E-1 sâsen yıllar boyunca yıpranmış olan iktidar partisinin, ejconımifc z i-' luklar içinde bulunan mernlekoti i kalkındırmıya takati yokıuc. B na-enaleyh çok mühim olan, bu işi başaracak ve milli ıstırabı dindirecek olan ancak ve ancak D P. dir. Milletin çeşitli ıstırabı karşısında pa lavradan başka, hiç bir şev yapa-mıyan, sadece acz içinde kıvranarak ağlıyan, iktidar hükümeti, Cum huriyet devrinin yalnız, bu çağında görülmüştür.
Millet, fakru zaruret içinde in -lerken, onun hükümeti acz içinde ağlarsa, halkın yarasını kim saracaktır? Memleketin bütün işleri yü züstü dururken kabine azalan yur dun muhtelif bölgelerinde durmadan dolaşmakta ve âdeta milletin ıstırabiyle alay etmektedirler. İktidar partisi memleket ve milletle a-lâkasını kesmiş bulunuyor. Onun gayesi sadece yeniden iktidarı elde etmektir. Ve bunun için de meşru ve gayrı meşru her çareye başvur makta ve hattâ anayasa hükümlerini çiğnemekte ve altı okun işaret ettiği umdelerden biri olan lâikliğin, dinî siyasete âlet etmemek olduğunu külliyen inkâr edercesine din propagandası yapmaktan bile çekinmemektedir. Bir taraftan da eski derebeylikleri hortlatarak, bir ı
ve akisleri
*
Yalnız bir grup var ki pek mahzun görünüyor. Önlerinde ne davul, ne zurna, ne de levent pehlivanlar görünmüyor. Ve bu kırk
elli kişilik grup, sanki bir matem alayı imiş gibi başları önde, hiç şakalaşmadan, gülüp oynamadan meydanlığa doğru ilerliyor.
Bu sırada genç ve dinç bir adam, arkadan bu mahzun kalabalığa yetişti, ileri ve acele adımlarla yürüyen bu genç adam, durmadan şakrak bir köy şarkısı söylüyor. Dünya umurunda değil. Sanki dağlara, vadilere meydan okuyor.
Önde giden kalabalığa karıştı. İçi içine sığmıyordu. Kalabalık a-rasındaki bir iki delikanlıya lâf attı, şakalaşmak istedi. Fakat kimseden iyi bir karşılık alamadı.
Bu genç adam, uzun müddet su-sâcak, somurtacak cinsten değildi. Nihayet dayanamadı, hepsine birden hitap etti:
(Allah aşkına sîzler, cenazeye mi gidiyorsunuz; yoksa topunuza birden dayak mı attılar?)
Genç adama biraz kızgın, biraz da üzüntü ile bakanlar oldu. Sonra
en önde giden kır saçlı, yaşlıca a-dam cevap verdi:
(İşimize karışma evlât. Bıuadtı
— Çabuk, girelim oraya!... belki falcı kızı katletmişlerdir onlar!... ya, Ferriyer!... acaba, onun başına neler geldi-...
Diye bağırarak kapıya doğru yürüyordu.
Fakat, düşünen Boröver onu kolundan tutarak:
— Bir saniye müsaade Kont hazretleri... dedi.
Ve üç arkadaşına dönerek kaşlarını çatıp:
— Trenkmay'ı göremiyorum, nerede o? Diye sordu. Strapafor cevap verdi:
— Trenkmay da bizim gibi üzüntü içinde idi... acaba bu zındıklar ininde bizi sarmak mı istiyorlar diye bunu anlamaya gitti.
Boröver titredi. Stapafor tarafından büyük bir saflıkla söylenen bu -Zındıklar- sözü zihninde, Ros-pinyak.ın topladığı serseriler 1*ra-fından söylenen: -zındık hempa-
ları!... zındık Kalven’in hempaları!...- gibi küfürleri canlandırdı.
Kendi kendine, acaba bu sözlerir
altına ne gibi bir caniyane manev-
renin gizlenmiş olabileceğini sordu:
Fakat, bu düşüncesini sezdir mek istemedi ve Trenkmay’m bu hareketini aşikâr bir memnuniyetle tasvibetti. Strapafor'u bir kenara çekerek kulağına bir kaç söz fısıldadı.
Starapafor:
— Eevet!... anladım!... cevabını
Ve küçük merdivenden alelacele inerek gözden kayboldu.
Boröver. kapısı ardına kadar
yeni ayrılan bir âşığın ıstırabı kadar kalbini burkuyor insanın. Hal-| buki o büyük kemancıları dinlediğimiz zaman sazlarından İlâhi bir 1 seda çıkar da gayrı ihtiyarî herke-I sin gözlerini hayranlıkla, yarı kapa-! tır, birden bizleri alıp bambaşka lara götürür ve vecd
EREK Avrupa’da talebeliğim esnasında, g?rek işim icabı | yine Avrupa’ya yaptığım müteaddit I seyahatler esnasında, musikiyi hayranlık derecesinde sevdiğim ve aynı ! zaman da amatör bir müzisyen oldu rar etmek ile de hocalık zevk ve he- , ur Oıraen Dizi
' ■ ! ' ■ ' yasanının sonsuzluğuna erer. Da- | m^hul diyarla.. ________ .. ....
vasi mukadde^ve^ayanı^akdlrdnv | lçindc blrakll. tşte ideal kcmanda rine i Lalo'nun İspanyol senfonisini de ilâ- I
vec.d ve etmemek haksızlık olur. Yakın diyar- zamanda üstattan şimdiye kadar kıraliçe kadar 1 dinlemediğimiz konserto ve eserler _______ _____ . _ sevgisini kaza- beklemek şüphesiz hakkımızdır, bu opera sanatkârlarından ba- Profesör Necdet Atak’ın evvelki cu-ıühim orkestra Şef martesi gün cü orkestra refakatiyle ______________konuş- çaldığı konsertoların kritiğini ben ıa’.c hattâ meclislerinde bulunmak ı yapacak değilim. Çünkü yukarıda »rnfine erdim. O memleketlerde ' da söylediğim gibi bir çok konser-mühim bir otori- tistleri dinliyen ve musiki hayranı sı -----------------------ı----- olan, uzun seneler kendim için mu-
tavazı keman çalan bir amatör olma ılığım itibariyle buna hakkım yoktur. Lâkin kulak ve parmak ün-siyetlerime ve hislerime dayanarak fikirlerimi söylemekten de kendimi alamıyacağım.
Necdet Atak’ın sahneye çıktığı zaman obuadan aldığı -la. ile kemanının -lâ) sı arasında tam varım ton fazla fark vardı. Adetâ si bemol, dü. Bunu niçin düzeltmedi bilemem. Kendi kendime her halde çok heyecanlı galiba dedim. Lâkin konserin birinci kısmından sonra Wieniawis-ki’nin konsertosunu çalma : için tekrar sahneye geldiği zaman obuadan aldığı -la. ile kemanı arasında vine tam yarım ton fazla farkı ısrat ile bırakmasına da hiç bir mana Ve-reme 'i”i. Kulağı duymuyor dive-miyeceğim. Çünkü: unvan1 Profesör cpluğu gihj her belde kendtpi de • r f ' öı-l";r mııhckkaJc. Ama niçin bize i ;i konsertoyu Ma orkestra ile »res-nda yarım ton fazla farkla din letti. Ve no için bizim kulaklarımızı ve hislerimizi harabetti bilemem. Avrupa’da Viotti’nin bu 22 numaralı konsert' su konser salonlarında fazla rağbet bulmaz. Daha ziyade konservatuvarl'ırda etüd mahi.vetin-■le talebeye verilir. Wieniawiski’nin konsertesuno gelince: Dünyanın her t n nfmrla. her solist tarafından çalı-nân mühim bir eserdir. Bilhassa bu konsertonun hususiyeti, bağlı stak--.atoların bu eserde yer almasıdır. Wieniiivviski devrinin en mükemmel bir'keman virtüözü olması hasebiyle her ne kadar o günkü genç Sarasade bu konsertoyu ithaf etmiş ise de yine kendi tekniğine göre yazmıştır. Bugün Heifetz bu bağlı stak :ato arşesiyle bütün müzik âle-1 mini kendine nasıl hayran bıraktırı-yorsa. o devirde Wieniawiski aynı ' şekilde yukarı ve aşağı bu bağlı | stakkotolariyle hayranlarını hayret-olarak *crden hayretlere sürüklermiş. Bil-bu menine içindir profesör Necdet A-hadislerle konsertonun en mühim karakte-| ristik pasajları olan bu kısımları için | ^a8sız düz stakkato ile yaptı. Akor-varlıkla- du gibi buna da bir mâna vereme-
p....Yazan : ■ ■■ ■ ■
| 4. ÖZGÖRÜR I
ğum için bulduğum imkânlar nisbe-. tinde, başta meşhur solistler olmak üzere, yine o meşhur orkestraların ! Yalnız konserlerine ve opera temsillerine j Lalo’r , daima heyecanla koştum ve vecd ' . içinde dinledim. Bu arada o larda birer kıral ve ' , herkesin hürmet ve
, zılariyle, yine mi.
ve Solistleriyle tanışmak,
l şerefine erdim.
müzik münekkidi ______________ _____ ________
tedir. Yüksek tahsil yapmış olması olan, uz esasen bahis mevzuu bile değildir. , Ekseriya müzik doktoru olan bu mühim kimseler, iyi derecede ke-, man ve piyano çaldıkları gibi, a-, sistan bir orkestra şefi kadar da partisiyonu okumasını bilirler. İste böyle kimseler Avrupa'da müzik münekkidi olurlar.
Büyük Tiyatroda her Cumartesi günü yapılan Cumlıurbaş canlığı Filârmonik Orkestrasının konserlerini muntazaman takip etmekteyim. Geçen hafta Devlet Konservatuvarı profesörlerinden Necdet Atak’ın orkestra refakatiyle keman resitali vardı. Viottınin 22 numaralı kon-sertosiyle W)eniawiski’nin reminö. tonundaki keman konsertolarını çaldı. Her halde hu e«er)eri çok sev iliğinden olacak (renei’tuvarında . başka eserler yoktur diyemiyece-• ğirn Şünhesiz. Çünkü profeıör olduğuna göre bütün ) e ) an e'ebiyrt--nı hakliyle biln ed icabo'er.) Hafızam beni yanılinıtynrs.ı her sene bu iki konsertoyu muhakkak tekrar ettiği gibi, Bach’ın iki keman ve orkestra için yazdığı reıünör ;( nser-tosunu ve Mozart'ın senfoni kon-sertanmı yine birer talebesiyle tek-
takım yoba2jarı harekete gecr inektedir. Telâş İçinde öy'eslne h r fiu paganda yapıyorlar ki. kendıleı nl I çok garip ve gülünç durııHlara dü • çürüyorlar. Meçe â:. Ordu vilâyei
C. H. P. il kongresinde de'et’oler'' dağıtılan, saçma ve yalanlarla do lu, bir. kitapta, inkılâular inkâr ve istiskal olunarak, bilhassa vatan ve milletin kurtarılmasın- vesüe olan Türkün kahraman ve büyük evlâdı Mustafa Kemal Atatürk'e dil uzatılıyor.
C. H. P. Genel Başkanı sayın t... nü’ye peygamberlik izafe ediliyor ve C. H. P. yeni bir din olarak ta- ) nıtılmıya çalışılıyor ve D. P. vatan ve millete bir düşmar. .......
gösteriliyor. Ayni zamanda bu tez-
isbata yelteniliyor.
Millet, âdi propagandaları dini siyasete âlet eden ve .«nmıa
borçlu oldukları Ulu Önderi diın doğrusu. Haddizatında pek çok .............. güç olan bu arşe tekniği kendisin-yo: muydu acaba? Zannetmem;
); biz, 'çünkü Profesördür. Olması muhak-. _.ı tat- ! kak icabeder. Üstadın keman çalı-
ı için, her türlü çareye baş vu- I şında mahiyetini bir türlü keşfede-bu zavallılara acırız. Bu âdi po ' mediğim asabi bir hırçınlık var. İn-' . . .. ... . . san bu sazdan çıkan sedalardan a-
gisini milletin kalbinden, asla sile* detâ rahatsiz oluyor. Bilhassa üçün-mez- ' cü parmağiyle birinci pozisyonda
Zira bu büyük ve asil millet, yo üçüncü veya daha yukarıki pozis-bazların iğfalâtına inanmıyacak ka vonlara canhıraş bir seda ile glisan dar olgundur. ' doları var ki, adetâ sevgilisinden
saçmalar âyet
Sa
İnö-|m liyor yc
miz Atatürk’e dil uzatmaktan çe-kinmiyen, bu aşağılık politikacıla-1 de -Vl ra nefretle mukabele ederken; hi’ ç”"1' ancak, sırf azgın ihtiraslarını min için, her türlü çareye baş litikacılarm tezviratı Atatürk sev-
repertuvarına hepimizin bildiği budur Şüphesiz. fnn.o.n. ,iâ. | Tekpjğj fena değil, parmakları bir makine gibi gayet muntazam ça lışıyor. Lâkin entonasiyonu hakkında maatteessüf hiç bir şey söyliye-miyeceğim. Çünkü orkestraya nazaran -si bemol, akoriyle çaldığı i-çin, esasen daima yarım seda daha tiz entone ettiğinden, seslerin temiz veya kirliliği hakkında bir fikrim olamıyacağı aşikârdır. Gerek asabi hırçın, huzursuz, her sene aynı konsertoları tekrar etmesine, si bemol akoriyle çalmasına rağmen arka arkaya iki konsertoyu programına koymak mühim bir mesele olduğundan bu cesaretinden dolayı üc tadı hararetle tebrik ederim.
İdeal kemandan bahsederken: Dünya ölçüsünde müstakbel bir vir-tiyözümüzün göğsümüzü kabartacağına ümidim şimdiden pek çpktur. 4 sene evvel Suna Kandan Wienia-wiski'nin aynı konsertosunu 9-10 yaşında olmasına rağmen büyük bir hayranlık, hattâ olgun bir kemancı gibi huzur içinde müzik yaparak çal masını hatırladıkça bu ümidim daha kuvvetleniyor.
r Serbest sütunda olmuş olsa bu yazıyı yazmıyacaktım. Lâkin evvelki Pazar günkü bir gazetede çıkan bir tenkidi okuduktan sonra bir kü-suf hadisesi kadar mühim olan bir ha :ikat için bu yazımı yazmak mecburiyetinde kaldım. Bu zat kimdir bilemem henüz tanışmak şerefine
Lâkin benim de dinlediğim bu konser için de ligim gibi. Profesör Necdet Atak için bir methiyename yazmış. Buna ben de memnun oldum. Demek ki üstadın iyi dostu her halde. Kimsenin bir sev söyle-miye hakkı yo?.. Lâkin Profesör Necdet Atak için, dünyanın her tarafında 60 senedenberi hayranlıkla takdir edilmiş, tanınmış, zaferden zafere ulaşmış Thibaud’dan daha yük sek deyince, estağfurullah derler in-
Şurıu hatırlatmak isterim ki, bu gün 70 yaşında olan Thibaud Çin Ma çin’de bile hâlâ Thibaud'dur. Dünyanın o büyük, bir kaç milyonluk başşehirlerinde biletleri üç ay evve1-linden tamamen satılır. Necdet A-tak muhakkak ki memleketimiz i-çin bir varlıktır. Şu bu eksik taraf-lariyle yine kendisiyle iftihar ederiz. Çünkü ortaya çıkıp iki konsertoyu birden çaldığı için. Bu da başka mesele...
Mükellef bir ziyafette bulunan bir adamcağız, ertesi günü bir dostuna yediği yemekleri ballandıra ballandıra anlatırken, ilk evvelâ ortaya nah bu kadar bir çorba geldi diyerek kollarını bütün genişliğince açmış. Arkadaşının kendine gel ihtarı üzerine kollarını ve avucunu ufalta ufalta normal bir çorba kâsesi’ ka. dar kapatmış.
Amali ölçülerimiz çorba kâsesi gibi olmasın. Bir şey değil dünya enprizaryolan bu yazıyı okurlarsa, bu meçhul büyük yıldızı dünyaya tanıtalım diye derhal memleketimize koşarlar da Thibaud’dan daha yüksek kemancıyı bulamazlarsa gülerler halimize.
— 23.30 Pr
21 OCAK 1950 CUMARTESİ
CEMİYETTE
LUZU MLUTELEFONLAR
Yangın ............. 00
Sıhhi iDidti ............. 9)
Trenler - 12028
Hava Yollan .......... 14881
Yataklı vagonlar 11568
Su âru» ............... 21573
Elektrik .............. 24846
Havagazı .............. 24846
Başkent taksi ......... 22222
Yeni Güven Taksi ...... 22333
Sizin Taksi .......... 23333
Merkea Taksi .......... 1111)
★
EĞLENCE YERLERİ
Büyük
Ankar» Ulus Yeni
Park
Saa
(15631) : Ölümden kuvvetli (23432: Berlin Ekspresi (22294): İstiklâl fcdaPeri (14040): İhtiras kurbanları
(11131): Bir yabana (14672): Kendi kurşunu İle kuplan pençesi
(14671): Bir yabancı
★
NÖBETÇİ ECZANEL1T/
_r TAKVİM 1_
PAPAZ ÇAYIRI
Yaranı
Mişel Zevako — Çeviren t Ragıp Rıfkı
açık durmakta olan apartmana kulak verdi... oradan hiç bir gürültü gelmiyordu... zahirde bir sessizlik ve bir boşluk vardı.
— İçeride ikinci bir tuzak kurulmamış olduğu muhakkak... adam sende , o kadar fazla ihtiyata lüzum yok... dedi.
Apartmanın kapısı, dar bir aralığa açılıyordu ve bu aralık, dipte ve tavan hizasında bulunan bir çatı pençeresi ile kâfi derecede aydınlatılmıştı. Aralığın ortasında iki ceset, iç kapının açılmasına mani oluyordu. Bunlar, kapı kanadı ile duvar arasında kalarak ezilen iki serseri idi. Boröver bu iki cesedi gösterdi ve bir işaretle, sabırsızlanmakta olan Fran-sua'yı yatıştırdı.
Burakan ile Korpodibal, Şövalyenin bir işareti üzerine iki cesedi sahanlığa çıkararak bir köşeye ittiler. Sahanlıkta böyle vücutlarında canlılık eseri görülmeyen, kanlar içinde yatan yedi, sekiz ceset daha vardı. Her yer kan içinde idi. Ayaklar bu cıvık kanlara yapışıyordu.
Boröver bir bakışta, bu cesetlerden hiç birinin yerinden kalkacak ve kendilerine arkadan hücum edecek halde olmadığını an-
ladı.
— Burakan, sen burada dur!... diye seslendi ve merdivenin üst başını göstererek.
— Kimse yukarı çıkmıyacak.. anladın mı?... Sözlerini ilâve etti.
Dev cüsseli adam kısaca:
— Evet! cevabını verdi.
Uzun demir çubuğunu yakaladı ve merdivenin başında beklemeğe başladı.
Boröver gülümsedi. Sonra, bıyıklarını burarak bekliyen Koı-dibal'e döndü:
—Sen de bu kapının önünde bekliyeçeksin... kimse içeri gir-miyecek.
Korpodibal duran Burakan gibi o da apartmanın kapısı önünde dikildi ve korkunç gözlerini dön dürerek:
— Hele bir gelsinler!... diye homurdandı.
Boröver:
— Trenkmay'la Strapafor'a dikkat ediniz, sakın onları düşmanlarla karıştırmayınız... diye tavsiyede bulundu.
tki babayiğit, kaba bir kahkahu sahverdilei’.
Boröver, Fransua’ya:
— Kont Hazretleri, şimdi içeri girebiliriz... ben önde gidiyorum...
61
dedi.
Filhakika, öne geçmişti kılıcını namlusundan tutmuştu; icabında bir lâbut gibi kullanmağa hazır bulunuyordu.
Fransua’da kılıcı elinde olarak onu takip etti. İkisi de, sessiz, tetikte olarak yürüyorlardı.
Bu aralığa açılan iki kapı vardı. Bunlar dipte ve karşılıklı idiler. Soldaki kapalı, sağdaki ardına kadar açıktı.
Boröver, Fransua’ya durmasını işaret etti. Ayaklarının ucuna basarak açık olan kapıya gitti, boynunu uzattı, odaya baktı; boştu bu oda. Amma, içerisi karma karışık bir hâlde idi. Zeminde bir çok boş içki şişeleri görülüyordu.
Boröver, içinden:
— Anlaşılyoı-, herifler burada bizi beklemişler ve vakit geçirmek için hayli çakıp çakıştırmışlar. Bu sırada, biri kapıdaki küçük delikten bizim gelmemizi gözlüyordu. Şimdi apartmanda yalnız olduğumuza şüphe yok... iyi amma, herifler bu hengâmede Fi-yorinda’yı ne yaptılar acaba?.. Dedi.
Öteki kapıya döndü, anahtar kilidin üstünde duruyordu. Elini uzatarak kapıvı açtı.
— Fiyorindal...
Filvaki, Fiyorinda orada: karyolasına yatırılmış, kımıldamı-yacak surette bağlanmış, ağzı da bezle tıkanmıştı.
Boröver’le Fransua koştular... falcı kız bayılmış değildi. Korkudan ziyade hayret eseri görülen iri kara gözleriyle onlara bakıyordu. Fena muamele edilmişe benzemiyordu. Hemen ağzındaki bezi çıkardıklar, ipleri kestiler.
Kız, çevik ve zarif bir hareketle yere sıçradı, onlara tatlı bir tebessüm etti. Halâ hayret etmekte idi. Amma, hayreti, onları görmekten ileri gelmiş değildi; zira, kendine mahsus o lâtif gülüşü ile işi açıkladı:
— Bay Şövalye, sizin meydan kavgası naranızı buradan işittim ve kısa bir zaman sonra kurtulacağımı düşündüm... iyi amma, siz böyle tam vaktinde nasıl oldu da buraya geldiniz? İşte ben bunu öğrenmek isterim.
Kız gayet sakin ve keyifli görünüyordu. Neşe ve şetaret onda fıtri bir .hâl olduğundan şimdi yine o hâl almış, çehresi sevinçle parlamıştı.
Boröver’le Fransua, şımarıklığı huysuzluk, yaramazlık derecesine vardırmayan nazlı çocuklara gösterilen o hayırhane müsamaha ile öna tebessüm ediyorlardı. Ve Fransua, büyük babası Birinci Fransua'nın -Güzel hanımlara, gösterdiği nezaket ve iltifatın varisi olduğunu gösteren gayet nazik bir tavırla:
(Devanı! var)
Hicri: 1369 — Rebiül’âhu" 2
Rumi: 1365 — Ocak: 8
21 OCAK 1950 CUMARTESİ
Sabah öğle İkindi
IAFER’Ib Abone Şartlan Memleket 1*1
■•nl(k«i tıp
12 ylık ---------------, M Ura
8 » —____________________— 80 »
ZAFER’Ln İlin Şartlan
Bağlık .................. 15 Hra
3
cO aayfıuİA cm.
Dolum. Nikah. Nl»an. Olûm, 1 •artıyı» 10 Hra.
Davanıb Uânlar için kuul iarifa tatbik »dilli
8
7
21-11950
ZAFER
Sayfa:5
)
Başbakan Muavini Nihat Erimin
ve müstakilleri
s
r
Ahmet Emin Yalman'aliAdanadaeS,ence
şünmek daha ziyade memlekette huzur ve sükûnun, mütekabil anlayışın teessüsü lüzumunu iddia ve idrak eden bir kısım Halk Partililere teveccüh etmiş bir vazifedir.
Kayseri nutkunda; (bizler emniyetli bir Seçim Kanunu tasarısı ile Meclise giderken Demokrat Parti kongresi bu iyi niyeti -Milli Husumet- kararı ile karşıladı? diyen Nihat Erime, tasarının ancak 1950 yılında Meclise verildiğini. Milli husumet andı lâkabını taktığı ve bir taarruz silâhı, daha doğrusu istediği ve aradığı bir tahrik ve şuıiş vasıtası olarak kullanmakta fayda mülâhaza ettiği mevzuun ise 1919 Haziranında toplanan parti genel kon gresinde konuşulduğunu hesaplamak: hakikatleri olduğu gibi ifade etmek imkânlarını kaybetmemesini hatırlatırız.
13 Ocak 195» tarihim taşıyan Demokrat Parti tebliği; önümüzdçki seçimlerin tam biı- huzur ve emniyet içinde cereyan etmesini temin mak-sadın.n hiç şaşmıyan istikametine müteveccih yeni bir vesika ve 1946 ) linin Temmuz ayında ortaçağ usulleri ile, metodları ile hasadı yapılan seçimde hâkim olan zihniyetin 1850 yılı seçimlerinde tamamen mefluç kalması zaruretini belirten yeni bir ikaz hamlesi iken Nihat Erimin ve etrafında toplanan mahdut zümrenin bu tebliğden gazaba gelmesi, asabi bir ruh haleti içinde Demokrat Partiye çatması haksız ve mesnetsiz isnatlara, tahriklere memleketi çeşitli huzursuzluklara sürüklemek istemesi tebliği çok iyi karşılamış bulunan partili partisiz geniş halk tabakalarını üzüntülü düşüncelere, tehevvüre zorladığım iktidar .............. _
partisinin teemmül etmesi icabeder. j rak nisbetinin
Nihat Erim’in Demokrat Parti Ge- • betle de ifade nel seçimlere girmediği takdirde, , Ilınmaktadır. Recep Pekerin bile bugün için ma- ”” “
kul ve makbul bulmıyacağı bir usule yani Halk Partisi aday listelerinde bağımsızlara yer veriyor gibi görünerek Mecliste Halk Partisinin direktifi ile hareket eden yeni bir (müstakil grup) yaratmak ve böylece çok partili hayâtın icaplarına, neticelerine intibak edildiğini ilân et-
He zahmete girsin? .
Niçin listelerde ismini arasın'.’ Bıılamâylnca itiraz etsin? Çüııku Halk Partisi tarafından tesbit edilen adaylar mutlaka kazâüaçaklar-dır. Seçim nisbetlerine gelince, esa-*en btinu da kontrol etmeğe imkân yokttır. Çünkü ne kadar rey atılırsa -ıtılsı^ı. sandıktan istenilen miktar çıkacaktır.
Fakat şimdi vaziyet değişmiştir. Yeni Seçim Kanunu, eğer istenilen ■eklide çıkacak olursa, vatandaş reyinin büyük bir kiymeti vardır. Bu takdirde, Miişlâkilierin 1 '
' netice üzerinde tesir ya
[ tle iştirak nisbellerini arttıracaktır.
1 İşte hııntııı içindir ki. Halk Partisi ' MÂstnkıllcrtü vaziyeti ka bâyiik bir endişeye düşnıii;4. _ iar biliyorlar M Müstak.llcr kcndile 1 ne hâl is riyle beraber değildirler. Nitekim | neviden
; !1 Temmuz seçimlerimle Müstakille- | ilgilenmiş olduğunuz için
1 rin hangi tarifi tuttuğunu pekâlâ mahivoffo nlmnk iizorp cov görmüşlerdir. Çerçi çok yerlerde yi-
| ne ekseriyeti nlrbışlardır; fakat 21 ! Temmuz seçimlerinin nasıl cereyan i ?ttiğini onlar muhalefetten daha iyi bilirler. Çünkü taıızimcileri .ılizal kendileridir. Ama, kanun ıbıı defa i kontrolü tam temin ederse, vahn- | Jaşhu-, her tüllü fesat ve hiyle ifn- | kânlarını önlerlerse, o zanıart botic 1 bir tanzim yapmağa imkân yoktur. O lıalde Müstakilleri kendi tarafla- : rina imale etmeğe bakmalıdırlar. Bu, ! nasıl olur? Müstakiller Halk P.irti { sinilen bizardırlar. Çünkü iktidarın eserler, meydandadır. Dört şenödc mfcnîlcketieki ıstırap ve sıkıntı âzhi nıak şöyle dursun büsbütün artın|iş----------- tır. İkthlann isi, Düzce C. H. P. „ ıkişal müddet, ' koneresillde cok jzah edilAlİl | Ol'“kla Şonderdıgmız
. millet1 ÇİM ,.w dilek el,». m,.kuMlld.le ',al" “k'
vâid vermektir. Bu alış verişten halk memnun değildir. O lıalde ne yap-zettıgı nazın atçı- ------------ 1 malı? İktidarın her derdine deva bu'
teyit edilmiş bu- I Yine bu bakımdandır ki, Recep ı;Uı Nihat Erim, Kayseri kongre
i Peker devrinde hürriyete şâl ört- ; sinde bunun da çaresini bulmuştur: Nihat Erim ve etrafı bilsinler ki; mekte mahzur tasavvur etmeyen bu ' ' ................*“
Türk halkının mütekâmil şuur ve Zatın Sayın Şemsettin Günaltayım iz’anı c........................
nevi tuzaklardan, şahsi menfaat ve I tahakkuk etmiş göstermek yo- ı ikbal hırsının alevinden kafiyen si- ı ............; \anet etmek vazifesini bihakkın i bilmekte, bu vecibenin icaplarını id- 1 rak etmekte, millî kader ve kısmet bayrağını şerefle taşımaktadır.
Nihat Erim, memleketin huzur ve 1 Sükûn içinde bir an evvel hakikî demokrasiye ve nimetlerine kavuşması dâvasını, şurada burada ve son defa Kayseride irat ettiği nutuklarla ve (Ulus- gazetesinde çıkan her çeşit yazının bilhassa Demokrat Parti a- t leyhine icat ve tasni olunan hâdise- j ierin, isnatların tertip ve tanziminde | baş rolü üzerine almak, kafasını ve kalemini istediği gibi işletmek sure- 1 tiyle, geciktirmek vc kaydırmak yolunda ısrarla yürüyebilir. Bunun | günahını da küçümseyebilir. Fakat 1 bilsin ki, ufukda görünen ve karan- | lık gecelerin şahabını müjdeleyen | hakiki demokrasi güneşinin feyizlerinden, nimetlerinden Türk milleti- I nin, bizzat tesbit edeceği usuller ve i kararlarla, faydalanmasına, ortalık i ne kadaf toza, dumana boğulmak istenilse de. kimse hail olamaz.
Nihat Erim, Recep Pekeri Demok- | rasi aleyhtarlığı ile itham etmiş olmasının mucip sebebini onun demokrasi lehtarlığmda değil, Peker-den inhilâl eden ikbal sandalyala-rmda ahzü mevki etmesinde görenlerin görüşleri bugün tamamen te-eyyüt etmiş bulunmaktadır.
Bu itibarladır kı, 1050 yılının Nihat Erimi, 1846 - 1947 ) devresinin Re-ceû Pekerinden.1 arnâan döri sene-’ 'lik bir tekamül ve ınki;-f ~ geçmiç bulunmasına rağmen, millet iradesinin serbestçe tecellisini temin 1 mücadelesinde daha hazımsız ve 1 mütehevvir davranmaktadır.
• mek. demokrasiyi Türkiyede bu u- [ sulle t..I.-I.!-- . '
luna sapmak hevesi etrafında dönüp [ dolaştığını akıl ve iz’an sahibi her Türk çok İyi görmekte ve anlamak -
Bu itjbarladır ki, tutulmak istenen bu yolun çıkmaz vc karanlık bir yol olduğu kanaati umumi efkârın malı olmuştur. Çünkü, millî idrak ve vicdan şuna inanmış ve iman etmiştir ki, saflarında milyonlarca vatandaşın yer aldığı ve keza milyonlarca bağımsız vatandaşın teveccüh ve iltifat gösterdiği Demokrat Partinin girmiyeceği bir seçim, iştirak ctıniyeceği bir Meclis millet iradesini belirtmiş vc temsil hakkını ikti*
Demokıat Parti ise. bu memlekette siyasi hak vc hürriyetlerin, rey ve kanâatin huzur ve emniyet içinde serbestçe tecelli ve tahakkukuna, yine heı; çeşit baskı, tehdit ve hiyle vasıtaları kullanılmak, tahrik tuzakları kurulmak suretiyle, imkân verilmemesi halinde seçime iştiıâk etmemeği, memleketin yüksek menfaatlerini, huzur ve sükûnunu korumak için elbette tercih edecektir.
Memlekette çeşitli huzursuzluklar yaratmak. yer yer vakalar ihdas e-'urek 'hi lâl ve iğtişaş havası estir inek suretiyle seçimlerin mukadderatı üzerinde şimdiden müessir olmaya çalışanlar, emin olsunlar ki. kurmak istedikleri bu tuzağa Demokrat Partiyi sürükleyemezler. Türk halkının muazzam ekseriyetini de Demokrat Partiden asla ayıra . mazlar. Bu hakikat Demokrat Partinin iştirak etmediği ara ,
her vasıtaya başvurulduğu halde, tecelli eden netice ile, seçime işti-arzettiği hazin a|d- i ve t—:x -J:’—-
UKiaı raıu-
seçimlerde, Şe«m‘S bulur
I
açık mektup
Hüseyin BALIK
Zonguldak Demokrat Parti deh- 1 gelerrnden ve Bartın başkanı Hüse | yin Balık, Ahmet Em.n Yalman'a’bir yazı göndermiştir. Bu yaziyı aynen neşrediyoruz:
Muhterem Başyazar;
Styasi partiler için yazdıklarınız diğer makalelerimiz gibi kale -! rnînözin özel maharetiyle ola-
U v.trıur. , ırünıi;jn özeı maharetiyle ola -rey. hemen ı cak ki efkârını hayli ilgi-
ı'apacak, Hem | |enc]irmekte devam ediyor. Bunu I .Bazan (olup bitenleri) manalaridır-| malda, bazı kere de -Berak bir a-
i yerleri niçin erken kapatılıyor ?
Adanadan, beş okuyucumuzdan müşterek bir mektdp aldık. Bu mektup aynen aşağıdadır;
• Diğer memleketlerde olduğu gibi yurdumuzda da bariâr gece yarısından sonra kapanmaktadır.
Fakat her nedense Adana Valiliği ve emniyet makamları bilidmiyen bir sebepten barları ancak, o da lütfen 23 e kadar açık bırakmakta ve bu saatten sonra çalışmalarına mani olmaktadır.
Bu vaziyet karşısında malî durum lan gittikçe bozulan bar idarecileri müesseselerini kapatmak zorunda kalacak, bu yüzden yüzlerce müs -tahdem işsiz kalacak ve aynı za -inanda hazine de yılda eh az 100.000 lira zarar görecektij-.
Diğer taraftan Adana barbarına yepi gelen artistlerin, geldikleri memleketlerden haklarında lâzım gelen tahkikat —masrafı artiste ait olmak üzere— telgrafla yapılırken şimdi bu iş mektupla yapilrilaktadır. Bu suretle artistin işe başlaması u-zamakta ve kendileri de gürilerce otel köşesinde işsiz ve sefil kalmak-r tadır. Bu hal fuhşun sirayeti bakı -mından da nazarı dikkata alınması lâzım gelen bir husustur..
İlgili makamların bu vaziyet karşısında dikkatini çeker, bu müesseseler sahipleri ile buralarda çalışan yüzlerce artist ve müstahdem işsiz ve sefil bir hale düşürecek bu vaziyetin önlenmesini dileriz.»
İni rejime ayak uyduramıyan vazife I partisinden siyasi haklara demokratik manada hürmet beklemekte ve siz böyle bir muhalefetin içinde bulundıiğu âlemi ye‘ni de olSa’kaş-fetıniş bulunuyorsunuz. II Ocakta doğurduğunuz berrak âlemde «Hüseyin Balık bir tek istisna olmak üzere bütün delegeler nurlu sevgi yollarının yolcusu olmağa ve içlerindeki kin ve husumeti milletin saadeti ve selâmeti namına kurban etmeğe teşne olduklarını belli ettiler- diyorsunuz. Anlayışınızı de-rect'lbridirrnediği için bu noktadaki görüşünüze. hususi ehemmiyet vermekteyim. Muhterem Yalman; Demek oluyorki bütün delegeler içlerinde kin ve husumet hisleri taşıyorlardı da milletin saadeti ve selâmeti namına Hüseyin Balık’m is-tisnasiyle bu hislerini kurban ettiler!
Hayır başyazar. Ne ben naçiz bir varlık sizin kerem buyurduğunuz bir istisnayım ve nede bütün delegeler içlerinde kin ve anladığınız manada husumet hisleri taşıyorlardı da bunları kurban etitler. Anladığınız manada diyorum amma bunda müsaadenizle bir devamlılık olduğunu iddia etmiyorum. Günün birinde değişebileceği mülâhazasiy-la bahsettiğiniz şekilde noksanlıklarla malûl olmaktan Tanrının himayesine sığınırım. Yoksa siz rey ı hakkının kötüye kullanıldığını sezen bir İngilizin İngiliz vatandaşı olmaktan çıkarım- dediğini bilmiyorsunuz da hakkın suiistimalini tec viz mi ediyorsunuz? Ben bu vecize yi söyliyen gibi de düşünmiyorum. Bu Vatan bizimdir. Onu mes’ut et-. mek için ben de naçiz varlığıma . düşeni yapacağım. Medeni kanun zilyeti mütecavize karşı himaye ederken, tabii haklardan olan ve ; hatta bizatihi demokrasinin cevherini teşkil eden oy hakkı sahibinin [ maruz kaldığı haksızlıktan dolayı, . duyulan nefreti deyiniz, kini de-• yiniz husumeti, deyiniz, ne derseniz ! çok ıııu görüyorsunuz? Hukuk bil . ginleıi hürriyeti izah ederken nef-. ıeti, kalemi, kuvveti biri diğerinden sonra gelmek üzere makbul görürlerken takdis ettiğiniz ve sizi ithamlara götüren mantığınız rflâs etmiş olmuyor mu? Siz bunların hepsini biliyorsunuz. Fakat ne yazık ki masal olacak.
Muhterem Yalman:
Bana Milletimin refah ve saadeti ’ nah asına sevgi seline karşı geliyor-" sunuz derken hiç vicdan muhase-D besi yaptınızmı? Belki evet belki hayır. Bundan doğacak mesuliyet , elbetteki size raci olacaktır.
Kelimeleri istediğiniz gibi tasarruf ediniz. Ediniz anıma bir vatandaş’in mukaddes vatan topraklarına olan nisbetini tayin ederken rahat koltuğunuzda biraz insaflı düşünün. Gösterdiğiniz isticalin ma-ı kalenizde bahis konusu yaptığını? ı kongrede duyulan ve yaşanılan he-i yecanın manevi tadını tadamamış z olmaktan mütevellit bir ruh krizi-ı nin asarı olduğunu ümit etmekte
- olduğumu söylemekle derin saygı-
- larımı sunarım.
rşısuida lemde. dolaşmakla yapıyorsunuz. ( I Doğrusu san’atınızın ehlisiniz! Heı‘
' ise eğer basın kanunu âyni ; yazdıklarınıza şahsüpla ' _________T-*-*------- :ç:-ı tekzibi ' mahiyette olmak üzere cevap hakkı tanıyorsa yeni yılın ilk günlerinde ' içinde bulunduğumuz âlemin rengi-: hi hatalı teşhis ettiğinizi izah etmeme izin veriniz.
Muhterem Başyazar;
11/Ocak /95ü tarihli makaleni^ I bakınız ki şahsıma karşı gösteril-: I miş olan anlayışı, Demokrat Parti j de hakim otan ruh için şaheser bir | seziş örneğidir. Bir gazeteci olarak i âmmeye hizmet etmek istiyorsam? realitelere, mahir olduğunu söyledi-1 ğiniz kaleminizle değil de Vatan için doğan Ahmet Yalman’a yarği şan cesaretle ruh ve renk vermiye
Hava postasile Ankaradan 10 makalenize I - işler eski masallarda olduğu gibi cereyan ediyor- cümlesile başlıyor-I sunuz. Hayal ettiğiniz masallara hiç olmazsa beni dahil etmediğiniz için teşekkür etmeliyim diyorum. Fakat bu dâvanın şakaya tahammülü olmadığını düşünerek teessür duyuyorum. Demokrasi Partisinin huzuruna yaklaşmak için nice engeller aşmak, yedibaşlı nice ihtiras devlerini mağlûp etmek, ince büyüleri bozmak, nice tılsımların sırrını çözmeli lâzım gelmiştir» diyorsunuz. Ve ilâve ediyorsunuz bunu iş edinen Deokrat Partinin meramına vardığına, düz yola, berrak bir âleme kavuştuğuna hükmetmek caizdir.»
İfade tarzınız beni düşündürmedi değil. Üzerinde durmıyabilirdim. Şu şartla ki ilk cümlelerden aldığınız hızın bittiği nokta olmasaydım. Fikrinizin .rnuhalif mefhumundan Demokrat Partinin bu güne kadar berrak bir âlemde! bulunmadı-" siz belki de
ıüştiir. On- | Doğrusı lcr kcndile 1 ne hâl
Kış ortası kömürsüz bırakılan aileler
Halk Partisi listelerinde^Müstakil a-namuun mumsam,, 5uur ve---------------------------------------.... . . (la yer vermek! G-rçi, Baş-
iz’anı önünde her tuzak tesirsiz, her turduğu sândalyaya geçip kuruldu- • bakan Yardımcısı, bu fikri Demok-gayri meşru teşebbüs ve hareket da- ; ğa zaman Demokrasiye siyah tül ört- I rat Partinin seçimlere girmemesi ih-ima akim kalacaktır. ' mek, hele Demokratlan Fizana sür-' timali karşısmda bir tehdit olarak
Münevver, imanlı Türk gençliği, mek istiyeceğini mübalâğalı telâkki ortaya atmıştır. Fakat hakikatte bu umumî efkârın tercümanı olan mat- u »«hri.a.r. .(».»(«» ()»)(.() h.ı. *air*.ı)
buat da bu asil milletin dönüm noktasında bulunan mukadderatını her
o-
mek, hele Demokratları Fizana sür-
DÜNKÜ MECLİS
★ (Baştarafı Birincide) 1 de 2 komisyon verilmesi haberinin j doğru olduğunu ve bu teklifi Ba- i kanlığın yaptığını, bahis mevzuu e-dilen tütünlerden 22.246.285 kilogram mübayaa edildiğini, mübayaa bedeli | olarak da 47.139.986 lira ödendiğini an-
■ lattı.
Bakan, bu arada 1946 - 47 tütünlerinden 2.250.000 kilonun hususî takas ile ihraç edildiğini ve hususî takasta kilo başına 5535 kuruş Amerikan Grad fob İzmir alındığını, serbest dövizle 325 - 350 kuruştan satıldığını, Amerikan Grad 273,5 ve işlenmiş o-larak da 301 kuruşa yerli ürünler şirketçe müstahsilden mübayaa edildiğini kaydetti.
Sözlerine devam eden Bakan, 1946 senesinde harice ihracat yapıla maması yüzünden Yerli ürünler Şir ketinin girişmiş olduğu bu müdahale mübayaasmdan sonra elde 3500 ton tütün kaldığını bunun 11.380.000 kilosunun hastalıklı bulunduğunu ve tüccarın bu tütünlere kilo başına 15 kuruş vermesine mukabil adı geçen şirketin bu tütünleri 150 kuruştan aldığını ve neticede 12 milyon lira şirketin zarar ettiğini, bu zararın Milli Korunma fonu hesaplarından Ödeneceğini bildirdi.
Kürsüye gelen takrir sahibi Muammer Alakantın takririne geç cevap verildiğini, 15 gün evvel vermiş olduğu takririne Bakanın seyahatte olması hasebiyle ancak bugün cevap verildiğini belirterek Yerli Ürünler Şirketine 1 milyon lira komisyon verilmesinden evvel sözlü sorusunu başkanlığa sunduğunu eğer o zaman Bakan buna cevap vermiş olsaydı belki de Meclis kararı ile bu komisyondan vazgeçilebileceğini söyledi.
Alakant, ezcümle dedi kil 4 sene evvel fena başlamış bir işin, fena seyri karşısındayız. Vaktiyle Milli fondan tahsis edilen 50 milyon lira ile tek bir şirkete bu vazifenin verilmesine itiraz etmiştik. Fakat buna rağmen bu vazife yine de bu şirkete verildi. Bugün maatteessüf bu işin istenilen neticeyi vermediği anlaşılmıştır. Bu başarısızlığı gidermek için hususî takas şeklinde hükümet piyasaya 48o kuruştan dolar sürerek bizzat karaborsacılık yapmış oldu. Nitekim Yeni Asır ve Hürriyet gazeteleri bu mevzu üzerinde neşriyat yaptılar. Tabiatiyle hükümetin bu karaborsacılığı diğer madelere de intikal etti ve dolayı-siyle millet zarara uğramış oldu.
Bu şirket. Bakanın da ifade ettiği gibi tam 12 milyon lira zarar ettiği halde bugün ona bir milyon lira komisyon verilmesi için karar aldılar. Halbuki vaktiyle C. H. P. Meclis Grupunda o zamanki Ticaret Bakanı şirket zarar ettiği takdirde kendisine komisyzm verilmiyeceğinı sarahatle temin etmişti.
Öyle olduğu halde bugün komisyon verilmek istenmesi doğru mudur? Bu şirketin sermayesinin 3/4 ü Ziraat Bankasm( •
ir (Baştarafı Birincide) zin tesbit ettiğine göre bu kömürlükler hâlâ mühürlü bulunmakta ve kiracılar bu kış ve kıyamette pek müşkül bir durumda kalmaktadırlar.
Belediyenin, iyi ısınmıyan kaloriferli apartıman sahiplerine ceza kestiği bir memlekette 10 kiracıyı çoluk ve çocuğuyla günlerce bu kışta kıyamette kömürsüz bırakması acaba hangi şehirde veya memlekette görülmüştür?
Bir kaç gün evvelki neşriyatımız üzerine bir doktor olan Belediye Reisimizin bu işle derhal! alâkalanacağım, karakışta 10 ailenin kömürleri mevcutken kömürsüzlük çekmek gibi feci durumlarına derhal nihayet vereceğini ummuştuk.
Dün foto muhabirimizin tesbit ettiği resimlerle belediyenin bu müessif lâkaydısinin devam ettiğini vc dalıa da edeceğini görmüş bulunuyoruz.
etmek hatalı olur. tehdidin içinde ayrıca bir taktik de
Allah bu memleketi bu kabil ta- i Çünkü ejer. Demokratlar
hakküm ve tasallutla lan korusun.. '• «İvmezleıso, o zaman, Mildik
Millet Meclisinde Halk Partisinin listesinde görünüş Müstakil Milletve kileri muhtelif fikir ve kanaatleri temsil edecekler, böylece Nihat Erimin kaııaatince çok partili hayat, mis gibi devam edip gidecektir!
Halbuki, Bay Erimin Müstakilleri başka türlü bir Müstakildir. Dün de izah ettiğimiz gibi, bizzat kendisi, bu__
Müstakillerin partinin fikir kanaat ğj mânası çıkabilir. Ve siz ve prensiplerini benimsemiş, tıkat böyle düşünüyorsunuz. Ben de dij'o parti disiplini içinde yaşamak iste- rum ki Demokrat Parti bu manasiy-medikleri için partiye girmemiş in- ; ıe doğalıberi berrak bir âlemde bu-sanlardaıı mürekkep olacağını söy- ' Iunmuştur. da siz bunu yeni kabul lemistir. O halde bunlar Müstakil etmiş görünüyorsunuz. Yok çğer namı altında çıkacaklar, içeride bir | âlemden muradınız iktidar da da-nıurakabe vazifesi yapacak yerde hjl olmak üzere Türk siyasi camia-Hâlk Partisini deslckfiyeceklerdir. ' Sı ise düşündüklerinize kısmen doğ-Relki bazılarından ve '
girmek için daha sonraki tarihlerle yazılmış taahhütnameler de alınacak, ve zamanı gelince bu siyasi bonolar, kırk sekiz saat zarfında ödenecektir! Ilele yapmasınlar, gelecek seçimlerde açıktadırlar!
İşte Bay Erimin Müstakilleri bunlardır. Ve bu gibileri listelerine almakla gûya, Müstakil denilen kitleyi
ısrarla durdu.
★
Elâzığ Milletvekili Fahri Karafca-yanın kurulması düşünülen et kom-tir. Bu takdirde bir adam birdenbire ' binaları hakkındaki sorusuna Eko-zengin olacaktır, işte bu, devletin nomi ve Ticaret Bakanı Vedat Öic-iktısadi muvazenesini bozuyor. İleli cevap verdi. Vedat Dicleli:
Bu başarısızlıktan Yerli Ürünler | şirketi mes’uldür. ” ’ ’ ‘ '
; şahsa aittir. Şimdi bu şirkete bir | üzerinde milyon lira komisyon verilecek o- I
• 1 iuısa sermayenin 1/4 ne sahip olan ' ' şahsa 250 bin lira verilecek demek- I
n tir. Bu takdirde bir adam birdenbire ’
. -Memleketimizin iktisadi imkân-- Zamanında bir | jarı bakımından hayvancılığımızın
rapor vererek ben^bu işi yapamıya- 1 değerlendirilmesi mevzuu üzerinde cağım demeliydi. O zamen miidçha , ne kadar durulsa yeridir* diyerek i - . başladı ve bu hususta izahat
vererek, amelî bir projenin bir A-merikalı mütehassısla birlikte, ilgili Bakanlıklar mütehassısları tarafından hazırlandığını, projenin tatbik kabiliyetini dikkate alan Avrupa iktisadi işbirliği idaresince finanse edildiğini, et kombinaları için 5 mil yon, balıkçılık için 2,5 milyon dolar kredinin açıldığım kaydederek yakında Erzurumda ve gelecek sene de Konya, Ankara, Elâzığ ve İs-tanbulda et kombinalarının tesis edi leceğini bildirdi.
Bakan, izahatı sırasında, hayvan cıljğımızm ciddi olarak ele alınmaması yüzünden senede 100 milyon liralık millî servetin heder olduğunu söyledi.
Takrir sahibi Karakaya. yapılan çalışmaları memnuniyetle kaydederek bir an evvel kombinanın Elâzığ-da kurulması gerektiğini ifade etti
cağım demeliydi. O zaman müdahale vazifesi resmi devlet teşekküllerine verilirdi-
Alakant, bu mevzuda istimzaç takririne gitmek istediğini fakat ekseriyetin bunu reddedeceğini bildiği i-çin bu yola gitmiyeceğini, kararın Meclis ekseriyetine bağlı bulunduğunu sözlerine ilâve etti.
Tekrar kürsüye gelen- Bakan, şirket sermayesinin % 80 nınin Ziraat Bankasına ve dolayısiyle devlete ait bulunduğunu, bu vaziyette bir sermayenin bir adama ait bulunamıya-cağını ifade ettikten, şirkete verilecek komisyon raporunda D. P. den Nuri Özsanın imzası bulunduğunu 'söyledi.
Tekrar söz alan Alakant da, beyanatının Bakan tarafından yanlış anlaşıldığını kaydederek C. H. P. Grupunda o zamanki Ticaret Bakanı tarafından bu şirkete zarar ettiği takdirde komisyon verilmiyece-ğine dair yaptığı beyanata mugayir olarak hareket edilmesinin sebebi
Dışişleri Bakanlığındaki tasfiye ve bir dâva
ir (Baştarafı Birincide) s Anayasa nın bir «Esas. 1 bu kanu- ı nun diğer kanunlardan üstün oldu 1 ğunu gösterir. • I
Müteakiben Suat Hayri Ürgüplü 1 Anayasamızın gelişmesine temas i etmiş ve demiştir «ki: t
.İngiliz Anayasasına göre Kral, ' tebaasınm haklarını daima tanımaya ; ve yerine getirmeye mecburduı. E ğer Kral bu hususta tebaasını ihmal ' edecek olursa tebaa haklarını ken- ; diliğinden alabilir, hattâ isyan dahi edebilir.* Müteakiben Amerika Bir- 1 leşik Devletlerinin, Fransanın Ana- : yasalarından misal getirmiştir. Atlantik ve Sanfransisko anlaşmalarını ele alan Ürgüplü Türkiyenin ) de bu anlaşmayı kabul ettiğini, buna göre vatandaşların her türlü refah seviyelerini yerine getirmekle mükelef olduğunu söylemiştir Ürgüp lü devamla -mademki bu rrruhadepyi kabul ve aynı zamanda İnsan Hakları Beyannamesini tasvip etmişiz, ' bu hususların göz önünde bulundurulması icap ederdi. Şunu üzüntü ile söyliyeyim ki Dışişleri Bakanlı- i gındakı tasfiye tarihi ile bu beyan • 1 nameler aynı zamanda çıkmıştır.
----, —-------- j Eğer Dışişleri Bakanlığı bu beyan . ve-174* ü :de bir 1 nameyi daha evvel nazarı itibara al- I
saydı bugünkü hâdise njeydana gelmeyecekti. İnsanlık haklarının ta -nınmadığı zaman hakların hukuki bir hal ile. elde edileceği Birleşmiş Milletler teşkilâtı tarafından nazarı itibara alınmıştır. Bu beyanname -nin hükümlerine göre, insan haklarına bir hak tanınmadığı bahis mev zuu olduğu zaman hakkı zayi olan vatandaş Birleşmiş Milletlere müracaat edecek kadar yetki sahibi ola bilir..
Suat Hayri, İnsan Haklarının 8 inci maddesine temas etmiş ve Anayasaya muhalif kanun yapılıp yapıl-mıyacağını ve bunun nasıl denetlenebileceğini izah ettikten sonra, devletin kanun yapabileceğini vc bu hususta geniş takdir hakkına sahip bulunduğunu, teşrii kuvvetin A-nayasaya aykırı hareket edemiye-ceğlni belirtmiştir.
Bundan sonra Ürgüplü Danıştayın kuruluşundaki gayeden ve daire halindeki çalışmalarından bahsederek kanaatına göre bu dâvanın görülmesinin mercii Danıştay oldu-I ğunu söylemiş ve Mecliste hariciye i memurlarının tasfiyesi hakkındaki kanunun müzakereleri sırasında ko nuşulan bazı zabıtları açıklamıştır.
I Müteakiben Suat Hayri'bu• mad-1
Halk Partisine ! rudur diyeceğim, ıraki tarihlerle
Şunun için ki dört yılı dolduran şikâyetlerimizin rüyet olunduğu siyasi tabloda bahsettiğiniz yedi başlı ihtiras devlerinden henüz kurtulmuş değiliz. İstikâmeti nurlu olan muhalefet, karşısında on yıllara muzaf türlü alışkanlıklarla ye-
kendilerine bağlamak sevdasında- I dırlar. Halbuki vatandaş her şeyin farkındadır. Vc şunun da farkındadır ki, Halk Partisi bizzat kendi gemisini kurtaramıyacak bir duruma düşmüş, vc dışarıdan yardım ekipleri aramağa başlamıştır. Ama bu yardımcılar, komüfle bir Halk Parti Ji insanlardır. Yine iktidarı bugünkü seklinde devam ettirip gideceklerdir.
Bay Erim zannetmiştir ki, dışarıdaki müstakiller, bol miktarda Müstakil adayları Halk Partisi listesinde görünce, .bunlar da bizden» deyip rey verecekler, ve böylece, bir Müstakiller tesanüdüııdcn fayda sağlanmış olacak, bunlar, lokomotif hizmetini görecek vc intihap kabiliyeti az olan Halk Partili adaylar da listede böylelikle römork gibi beraber seçileceklerdir.
Fakat biz, bu taktiğin de muvaffak olamıyacağmı kendilerine haber verelim. Çünkü milletin sağduyusu, zannettiklerinden çok daha kuvvetli ve sağlamdır. Ne olup, ne bitiyor; hepsinin farkındadır.
Mümtaz Faik FENİK
V.TeknikZiraatTeşklâtı kongresi
denin Anayasaya aykırı olduğu gibi dâvanın Türk Adalet mercilerinde görülmesinin de bir zaruret olduğunu söylemiştir.
Dışişleri Bakanlığı hukuk müşaviri Osman Dostel dâvayı idare hukukuna intikâl ettirmek istemiş ve demiştir ki:
• Danıştay nasıl ki bir kanun çerçevesi içinde çalışıyorsa İdarî bir tasarrufda bulunan Dışişleri Ba -kanlığının da tasarruflarını kendi hudutları dahilinde kullanmak hak kıdıı-. Fakat bu tasarruflar Danışta-yın murakabası, dışındadır.. Eğer bu hysus kanuna aykırı ise kanunu yapan mercii tarafından daha evvel düzeltilmesi icap eder.. (
Bundan sonra Başkamın sözcüsü Dışişleri Bakanlığı hukuk rtlüşar virınin fikirlerine iştirak ettiğini bildirmiş ve duruşma karar için talik edilmiştir.
11 teknik ziraat teşkilâtının yıllık kongrelerinden 2 incisi dün saat 10.00 da Ticaret ve Sanayi Odası binasında toplanmıştır. Toplantıda Tarım Bakam Cavit Oral. Müsteşar Süreyya Genca, Bakanlık ileri' gelenleri. bazı milletvekilleri ve miies sese reisleri hazır bulunmaktaydılar.
Toplantıyı. Vali Avni Doğan teknik ziraat teşkilâtının Ankara yıllık kongresini açıyorum. Memnuniyetle söyleyebilirim ki bu yıl çiftçileriniz için mesut bir yıl olmuştur. Köylü to hum ve kredi ihtiyacını en geniş şekilde temin etmiş bulunuyor, sözleriyle başlayan kısa bir hitabe ile açtıktan sonra kürsüye gelen Tarım Bakanı Cavit Oral 1949 yılının zirai gelişmesinde memleketimizin geçirmek zorunda kaldığı iyi vc kötü du rumları tebarüz ettirerek mesai arkadaşlarının faaliyetlerine temas etmiş ve ezcümle şunları söylemiştir:
.1949 yılı bizim için biı- bakımdan acısı unutulmıyacak, bir bakandan da övünülecek başarılariylc ziraat talihinde özel yerini alacak bir yıl olmuştur- Acısı diyorum: Çünkü bilhassa orta Anadolunun kuıak 2a-ı arlarından bu yıl düştüğü sıkıntıları bütün acısiyle yüreklerimizde duyduk. Buna karşılık hükümetin vaktinde teşebbüse geçmesi, bütün teşekküllerin gayret ve didinmek* -riyle gcr.ckli tedbirlerin çok daha evvelden ele alınması bu sıkıntıları mümkün mertebe hafifletmeye yar dım etmiş ve Ueıi gelişmeleri istinaf eden semereli çalışmalariyle bu yıl, zıraatimi?de hakiki bir döpem ve in kişaf başlangıcı olmuştur. Bu yılın bizim için övünülecek cihetleri ziraatçılarımızın kendi dâvalarını içten benimsiyerek ciddiyetle ele a-lıp çalışmış bulunmalarında ve bilhassa ziraat dâvasının bütün mcmlt-fcetijnizde şimdiye kadar görülmemiş bir önemle benimsenmiş olma1 sındadır.- demişve Vali Avni Doğan ile. teknik ziraat müdürünü ve me-
sai arkadaşlarım müsbet çalışmalarından dolayı tebrik etmiştir.
Tarım Bakanımızın konuşmasın -dan sonra teknik ziraat müdüıy Tarık Rpna, ^jıkara zirâat teşkilâtının bir yıllık çalışmalarını esas hatları ve prensipleriyle açıklayan faaliyet raporunu ve 1950 yılı program tasarısını okumuştur. 1949 yılında teşkilâtın tarla, bağ, bahçe ziraatı, ziraat mücadelesi, hayvancılık, ziraat sanatları, kurslar ve öğretim faali -yctleriyle toprak tevzii işleri etrafında malûmat veren ve sonuna kadar ilgi ile dinlenen raporun gele -cek yıla müteallik program kısmında kurulacak tohum üretme ve örnek tarlaları, tesis edilmekte olan koy makine işletmeleri, hayvan yemi ziraatinin geliştirilmesi, yeni mücadele faaliyetleri, öğretim ve ya • yım hazırlıkları etrafında geniş i-zahat verilmekte idi. Ziraat teşkilâtı nın köy ve ziraat kalkınması yolunda her biri yepyeni ve esaslı tedbirleriyle çalışmalarını İhtiva eden bu rapor üzerine söz alan Toprak Genel Müdür muavini Ragm Ziya Mağden, Profesör Lûtfi Ulkümen, Doçent Dr. Sabahattin Özbek. Tarım Bakanlığı Müşaviri Hamdj U-nat, Ziraat Bankası Müşaviri Necati Gönençer. Ofis Ankara Silosu Müdürü Haydar Okaner, Bakanlık Mir fettişi Asım Alp, Susuz köyü mitli tan, Çiftçi Mallan Koruma heyeti üyesi, raporda bildirilen örnek ve takdire değer çalışmalardan ve veni yıl için ele alınan önemli etşebbüs ve tedbirlerden dolayı Ankara teknik ziraat teşkilâtına teşekkür ve tebriklerini bildirerek ihtisaslariyle ilgili çeşitli konularda mütalea ve temennilerini belirtmişlerdir.
Bu mütaleâlar üzerinde tamını ‘ layıcı açıklamalarda bulunan teknik ziraat müdürü Tarık Ronanın konuş masından sonra Bakanlıkça oya' konulan rapor ve program, kongtehln ittifakiyle tasvip olunarak toplantıya son verilmiştir.
Bir miting fiyaskosu
ir (Baştarafı Birincide)
■ uydurma uydurma yalan söylüyor sun diye bağırmışlar ve bunun ü-zeıine hatip de sözlerini tashihe mec bqr olmuştur.
Bundan sonra konuşan Düzce M. P. başkanı D. P. ve D. P. lilere bap tarizlerde bulunması üzerine -Sus sus yalan söylüyorsun, yabasın Demokrat Parti, yaşasın Celâl Bayar» diye bağırmışlardır.
Bunun üzerine muvazenesini kay beden Millet Partisi başkanı «beni dinleyin, diye yalvarmışsa da bütün köylüler miting sahasını terkederek D. P. binası önünde toplanmışlar ve tezahürata devam etmişlerdir, Üçe merkezine gelen Demokratlar köylü demokratların bu samimi tezahüratına teşekkür etmişlerdir.
Köylüler Dbmûkratları candan sev gi tezahürleri arasında köy dışına kadar gelerek uğurlamışlardır.
İstanbul Belediye ve Vilâyet teşkilâtlarının ayrılması ir (Baştarafı Birincide) giz diyen Bakan bu suretle tenakuza düştnüş oluyor. Sllivriden'gelen biı- şehir meclisi üyesi meselâ Beyoğlu temizliği işleri bahsinde rey ve mütalea dermeyan ediyor. Halbuki şehir işlerini ancak şehirlilerin mürakabe etmesi lâzım, olduğuna göre, demokrasinin esası sççim değil murakabedir, diyen Bakaca son cevabım şudur: Murakabe millet veya mümessilleri tarafından yapılır. Bu ise seçimle kabildir. Şu halde demokrasinin esası milletle ifadesinin hâkimiyetidir. Bu kanunun kaldırılması ile derhal belediye ve il genel meclisleri seçimine gidilmesi hususunda isteğimizde ısrar ediyoruz.* -
Neticede Kemal Ozçobanl da dahil yedi kişilik bir su komisyonu seçilmiş ve bu işlerin tetkiki bu komisyonu havale edilmiştir.
Komisyon yakında toplanacaktık
Bir mevzuda 460 dilekçe
yazan mağdur
* (Baştarafı Birincide) ğu iddia edilen Muştala AkkoyuİJİu aleyhine bir dâva açılmışta;. Bu dâvanın ilk duruşması dün Asliye ~ n-ci ceza mahkemesinde başlamıştır-Sajıık Akkuyunlu, Fuat Sirmene, yazdığı dilekçede .utanmaz* demediğim bunyn-yerine -bu insanlar U-tanmazlar mı- dediğini söyliyerek beraetini istemiştir. _ ..
Neticede bazı hususların sorulması için mahkeme başka bir güne'bk. rakıldı.
İkinci devre
lig mc ^ları
ikinci devrenin ilk maçlarına bugün başlanıyor - 5 haftanın tam fikstürünü bildiriyoruz
Birinci küme ikinci devre lig maç larına bugün 19 Mayıs Stadyumunda başlanacaktır.
5 hafta devam edecek olan maçların fikistürü aşağıdaki şekilde tes bit edilmiştir:
I. ci hafta:
Harpokulu - Hacettepe, Gençlerbirliği - Muhafızgücü, Ankaragücü - Demirspor.
II. cl hafta:
G. Birliği - Harpokulu, M. Gücü - Demirspor. Hacettepe - Ankaragücü.
III. cü hafta:
G. Birliği • Demirspor, Harpokulu - Ankaragücü Muhafızgücü - Hacettepe.
IV. cü hafta:
G. Birliği - Ankaragücü, Demirspor - Hacettepe, Harpokulu - Muhafızgücü.
V. ci hafta?
G. Birliği - Hacettepe, Muhafızgücü - Ankaragücü. Demirspor - Harpokulu.
___Bugünkü —
spor hareketleri
Birinci küme lig maçtan (19 Mayıs Stadı)
Saat 12.45: Kalespor ' Emniyet. Saat 14.15: Hacettepe - Harp okulu.
Bölge basketbol birincilikleri (Siyasal Bilgiler Okulunda)
Saat 16.00: Yedekspor - Ha-( vagücü. Saat 17.00: Harpokulu-ı Mülkiye B.
Bölge Voleybol müsabakaları (Y. Beden Eğitimi salonu)
Saat 14.00: Gençlerbirliği - Ankaragücü. Saat 15.00: Mülkiye B. - Y. S. Okulu. Saat 15.00: Y. B. E. Esn. - Başkentspor.
• • •
Akdeniz kupası Futbol maçları
Genç Millî Fudbol Takımımız için Ankaradan gösterilecek namzetler
Akdeniz Kupası futbol maçları için îtalyaya karşı çıkacak genç millî takımımızı teşkil edecek futbolcuların tesbiti hususunda futbol
federasyonu bölgelere birer tamim
göndermiştir.
Bu tamimde, 1926 doğumlu ve bundan daha küçük yaşta olan millî takıma girebilecek kabiliyette futbolcuların isimleri istenilmiştir.
Haber aldığımıza göre Ankara bölgesi millî takıma namzet genç
futbolcuların isimlerinin tesbitine başlanmıştır.
Ankara bölgesinden genç millî takıma namzet gösterilmesi muhtemel futbolcular arasında şunlar bulunmaktadır.
Gençlerbirliğinden: Necip, Ayhan, Muzaffer, Korhan, Halim. Demir -spordan: İsmet, Harpokulundan: Nec det, Mustafa, Vasıf, Havagücünden: Recep, Refik, Hacettepeden: Burhan:
• • •
İngiltere: 5 Meraklı bir
İsviçre: 1 bahsimüşterek
İngiltere ve İsviçre millî futbol takımları arasında hafta içinde Lon« arada yapılan karşılaşmada 44 bin seyirci hazır bulunmuş ve maç, 5-1 İngilizlerin galebesile sona er -iniştir.
Jngilizler bu maça B millî takı -mile ve şu kadro ile çıkmışlardır:
Ditchhburn, Scott, 'Svvift, Nichol-son, Hughes, Dickinson, Gray, Fag-got, Briggs. Bailey, Ricket.
İngiiz takımının oyunu vasat ve tatmin edici olmamıştır, isviçreli -ler de ferden muvaffa kolmuşlarsa da, takım halinde rakipleri karşısında zayıf kalmışlardır.
İtalya’nın yapacağı millî maçlar
İtalyan futbol federasyonu kon -şeyi yaptığı toplantılar neticesinde ’şü-kararlaıı almıştır:
1 — 1950 - 1951 sezonunda birinci ligde 20, ikinci ligde 21, üçüncü Jigde 72 takım oynıyacaktır. Birin-ci_ ligden ikinci lige 2 takım, kinci ligden üçüncü lige de 5 takım düşecektir.
2 — 1951 - 1952 sezonuna yalnız 73 takım iştirak edecektir.
3 — Doğu Avrupa Kupası için mu teber olan Türkiye - İtalya maçı, bilâhare tayin edilecek bir İtalyan şeh rinde 2 Nisan tarihinde oynanacaktır.
4 — İtalya B - Lüksemburg maçı oynanmıyacak, yerine diğer bir millî maç tertip edilecektir.
5 — İtalya - Belçika millî futbol maçı Miano’da 4 Mart tarihinde oynanacaktır.
6) — 2 Nisan tarihinde Lyon şeh ri karma takımı ie Kuzey - Batı İ-talya karma takımı arasında bir maç yapılacaktır. (Bu takımı hemen hemen bütün İtalyan millî takım oyuncuları teşkil edecektir).
Gar Gazinosu
Üts kat salonunda her akşam
Meşhur İspanyol koro atraksiyonu
SOLERA DE ESPANA
Endeluz Bülbülü
PAOUİTA SERRANO JOSE CASTRO
iştimklle
Her pazar saat 17 de matine
Sayın Ordululara
( Ordu, Ünye, Fatsa, Perşembe, Gölköy, Mesudiye)
21 Ocak 1950 Cumartesi günü saat 15.30 da Halkevinde Demeğimizin yıllık olağan toplantısı vardır. Bu | toplantıya teşrifiniz bilhassa rica olunur.
Saygıarımızla.
Gündemi
1 — Y. K. Raporu,
2 — D. K. Raporu,
3 — Temenniler,
4 — Seçimler.
Ordu İli Yüksek Tahsil Öğrencileri Demeği Yönetim Kurulu
(127)
Çukurovalılar Demeğinden:
Derneğimizin yıllık olağan top -lantısı 22 Ocak 1950 Pazar günü saat 15.00 de Halkevi salonunda yapılacaktır.
Üyelerimizin ve bütün Çukurova-lıların gelmeleri rica olunur.
Gündem:
1 — Yönetim Kurulu raporunun okunması,
2 — Denetçiler raporunun okunması,
3 — Yönetim Kurulu ve Denetçilerin ibrası,
4 — Yeni seçimler,
5 — Dilekler.
Çukurovalılar Demeği
D. P. Çankaya ilçe Kongresi
D. P. Çankaya İlçesi Başkanlığından:
İlçemiz senelik kongresi, 28/1/1950 Cumartesi günü saat 14 de ilçe merkezinde yapılacağından delege arkadaşların belirli gün ve saatte gelmeleri rica olunur.
Matematik
Fransızca
Fizik Dersleri
Zafer Gazetesine müracaat
Tel: 15315
KIZILAY DERNEĞİ GENEL
MERKEZİNDEN:
Elli bin adet çadır kazığı satın alınacaktır. Şartname ve söz-leşme tasarısı Genel Merkez Tekel Servisinden ve İstanbul Deposu Müdürlüğünden verilir. Örnekler aynı yerlerde görülebilir- Teklifler kapalı zarfla yapılacak ve 500 liralık geçici teminat mektup veya makbuzu eklenecektir. (27 Ocak 1950 Ocak akşamı) na kadar tekliflerin Genel Merkezde bulundurulması lâzımdır.
Postada vaki olacak gecikmeler kabul edilmez. (1602)
Bir adet az kullanılmış cip (Jeep) otomobili satın alınacaktır
Kartal ve CUJADRAT ■*
Çizmelerini Tercih Ediniz.
Vatandaş! Rekabetten doğan ucuzluk İşte böyle olur pahalılıkla mücadele ediyoruz. Çizme fiyatları 750 kuruştan değil 5 liradan başlar
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesinden:
1 — Üniversal Cip marka çift diferansiyelli (arazi vitesli), 30.000 kilometreden fazla çalışmamış vaziyette bir adet otomobil teklif verine suretiyle satın alınacaktır.
2 -- Elinde böyle otomobili olup da satmak istiyenler, otomobilini daha evvel müesseseye göstermek suretiyle teklif mektuplarını en geç 26/1/1950 tarihine kadar vermeleri ilân olunur. (432) - (39)
Ankara Birinci Erkek Sanat
Kartal çizmelerinin fiyatları Quadrat çizmelerinin fiyatları
22 No.dan 25 No.ya kadar 700 Krş. 20 No.dan 26 No.ya kadar 500 Krş.
26 » 29 . 750 . 23 . 25 . . 750 .
30 . 32 . 850 » 26 . 29 . . 825 .
33 » 34 . 900 . 30 . 32 . . 1000 .
35 . 36 . 1250 . 33 . 34 . . 1050 .
37 » 38 . 1400 . 35 . 36 . . 1500 »
39 ) 45 . 1900 ) 37 . 38 . . 1550 .
40 . 44 . ) 2100 )
Adres: SABAN KULAK: Güven Kundura Mağazası
Çzknkçılar Yokuşu Saraçlar Çarşısı No. 107
Telefon 11919 (1519)
1—■■ 1 t
İLÂN
Ankara Sular İdaresi Müdürlüğünden:
Enstitüsü Müdürlüğünden:
Oksijen kaynakçılığı öğrenmek istiyenler için:
Oksijen kanağı kursu
a) Enstitümüzde çalışmalarına devam eden kurslarımızdan IV. devre Oksijen Kaynakçılığı Kursu 6/11/1950 Pazartesi günü öğretimine1 başlıyacaktır.
b) Kurs, Cumartesi ve Pazar günleri hariç olmak üzere, her gün saat 18.30 dan 21.30 a kadar devam eder; süresi üç aydır.
c) Kursun kadrosu 15 öğrenci olup buraya, demircilik, karoseri, motörcülük, kaynakçılık, demir yapı işlerinde çalışanlar tercihan ve müracaat sırasiyle kabul edilirler.
d) Kayıt edilmek istiyenler kayıt şartlarını öğrenmek üzere, en
kısa zamanda akşamları 17.30 - 19 arasında Ankara Birinci Erkek Sanat Enstitüsü - Akşam Erkek Sanat Okulu Müdürlüğüne baş vurmalı -dırlar. (298) - (23)
İLÂN
1 — Keçiören Verem Hastanesine su verilmesine lüzumlu iki adedi Dizel ve altı adedi Elektno motörpomp olmak üzere cem’an sekiz adet motörpomp grubu kapalı zarf usulü ile satın alınacaktır.
2 — Alınacak motörpomp gruplarının fennî vasıfları ve takatları fennî şartnamesinde ayrı ayrı yazılıdır. Şartnameler Ankara Sular 1-daresinden (10) lira mukabilinde alınabilir.
3 — Sekiz adet motörpomp grubunun (Ankara nakil ve yerine mon tajı, ve resim vesair her türlü masrafı dahil olarak) muhammen bedeli (112.000) lira (yüz on iki bin liradır).
4 — Geçici teminat 6850 lira olup Ankara Sular idaresi veznesine yatırılacaktır.
5 — Motörpomp grupları ve teferrüatı ihale tarihinden itibaren 90 gün zarfında Ankarada İdarenin göstereceği yerde teslim alınacaktır.
6 — İhale 3/2/1950 tarihine müsadif Cuma günü saat 15.00 de Ankarada Kızılay karşısında Sular İdaresinde teşekkül eden bir komisyon huzurunda yapılacaktır. Bu tarihten sonra verilecek veya postada gecikecek olan teklifler kabul edilmez.
7 — İdare, ihaleyi yapıp yapmamakta ve dilediği tipi beğenmekte
serbesttir. (316) - (24)
Ankara Asliye İkinci Ticaret Mahkemesi Başkanlığından:
Dosya. No. 949/220
Dâvâlı: Zuhal Erkmen, İstanbul Kadıköy, Tuğlacı Emin sokak No. 9/1.
Davacı Sümerbank Genel Müdürlüğü vekili avukat Kemal Türkoğ-lu tarafından aleyhinize ikame (945-946 ders yılı başından itibaren dâ-vacı Banka hesabına İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesin-
DIŞ TABİBİ
HALtD SUNGUR Çantandaki muayenehanemi ■ Anafartalar Vakıf İş Hanı w-l. No. 115 • a*kleLtulatir.
(1*7*
İngilizce Mütercim alınacak
Deniz Kuvvetleri Komutanlığından
Dünya kupası maçlarına iştirak edecek takımlar için girişilen bahisleri muhtevi listeler Londra yayınev leri tarafından neşredilmiştir. Bu listelere göre, bire karşı altı olarak favori Arjantin, Brezilya ve İngiltere gösterilmektedir.
İkinci favori bire karşı yedi olarak İtalya gösteriliyor. Paraguay ile Iskoçya bire karşı sekiz, Ispanya da bire karşı on tutulmaktadır.
İtalya oyuncularına altın madalya
İtalyan futbol federasyonu, İtalyan millî takımının İngiliz millîl takımına karşı gösterdiği başarılı o-yun dolayısiyle, maça iştirak eden bütün oyunculara, ayrıca teknik i-dareciye ve masör’e birer altın madalya verilmesini kararlaştırmıştır.
Kar duası
Ottawa, 20 (Nafen) — Kanadanın kış sporları sayesinde geçinen bir çok şehirleri müşkül bir durumda bulunmaktadırlar. Buralarda şimdi yağmakta olan yağmurun kar olması için dualar yepılmaktadır. Muhabirlerin bildirdiklerine göre, karyağmaya devam ettiği tikdirde bu kış sporları mahalleri iflasa sürüklemiş olacaktır.
Boş olan otellerin sahipleri (ile müstahdemini, ski sahipleri, tobo-gan kullanan ve bu seyade para kazanan kimseler klişelere akın etmekte ve burada «kar duası için dua. etmektedirler. Karlarla kaplı olması lâzım gelen yamaçlar şimdi yemyeşil bir vaziyettedir ve buralara durmadan yağmur yağmak-
Veremlilere yardım balosu Hasılatı 50 yataklı Verem Hastanesi yararınadır. 4 Şubat 1950 Cumartesi, Ankara Palas Salonlarında, Pavyon müziğinin iştirakiyle.
(Pavyon da balo için tutulmuştur).
Ankara Veremle Savaş Demeği Davetiyeler:
Ankara Palas - Sark Kundura Pazarı - Sakarya - Yenişehir - Çankaya eczanelerinde.
Ankara Kulübünden
Kulübümüzün yıllık Genel Kurul toplantısı 22 Ocak 1950 Pazar günü saat 14 de Posta caddesindeki Ankara Ticaret Odası Salonunda yapılacaktır. Sayın üyelerin teşrifleri
Merkezde çalıştırılmak üzere müsabaka ile İngilizce bilir bir mü -tercim alınacak ve sınavda göstereceği ehliyete göre 70 liraya kadar asıl aylık verilecektir.
Memurin Kanununun 4 üncü maddesinde gösterilen nitelikleri haiz olan isteklilerin, 30 Ocak 1950 tarihinde yapılacak sınava girebilmeleri için 21 Ocak 1950 tarihine kadar lüzumlu Belge, Haltercü -mesi ve fotoğrafları bağlı dilekçeleri ile M. Savunma Bakanlığı Deniz Kuvvetleri K. Personel Başkanlığına başvurmaları. (364) - (30)
de okumağı ve normal ve nizamî müddet zarfında mektebi bitirmeği kabul ve teahhüt ettiğiniz halde okulda bulunduğunuz sırada Milli Eğitim Bakanlığının, okuln ve Sü-merbankvn /talebeler hakkındaki mevzuat, nizam ve hükümlerine riayet etmediğiniz bu suretle taahhütnameyi ihlâl ederek okuldan ayrıldığınızdan dolayı) tazminat dâvasının yapılan yargılanması sırasında:
Davacı tarafından gösterilen adresinize gönderilen dâva arzuhali ve davetiyeler bilâ tebliğ geri çevrilmiş ve başkaca adresinizde tesbit edilememiş olduğundan ikametgâhınız mahkemece meçhul sayılarak adınıza ilânen davetiye ve dâva arzuhali tebliğine karar verilerek yargılama 30/1/1950 Pazartesi günü saat 14 de bırakılmıştır.
Acele Satılık Arsa
Küçük Bahçeli Evler Asfalt-üstü. Tel: 13740. (129)
İLÂN
Eğin Eğitim Derneğinden
Derneğimizin yıllık Genel Kurulu 21 Ocak Cumartesi günü saat 14 de Adliye Sarayı caddesi Gençağa A -partmanı No. 6 da toplanacaktır. Sayın hemşehrilerimizin de toplantıyı şereflendirmelerini rica ederiz.
Yönelim Kurulu ,(122)
Ankara Demirci, Sobacı,
Tenekeci. Kalaycı ve işçileri
Tayin edilen gün ve saatte Ankara Asliye İkinci Ticaret Mahkemesinde hazır bulunmaklığınız veya kendinizi bir vekiHe temsil ettirmeniz lüzumu, aksi takdirde H. U. M. K. nun 401 inci maddesine tevfikan hakkınızda gıyap karan ittihaz olunacağını bildirir iş bu ilân H. U. M. K. nun 141 ve müteakip maddelerine tevfikan yayınlanır. (130)
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRODA
Bugün saat 15 de Cumhurbaşkanlığı F. Orkestrası 8. HALK KONSERİ
Bu akşam saat 20 de BİR KOMİSER GELDİ
Piyes 3 Perde
Yarın matinede (OPERA) Yarın akşam (DRAM)
KÜÇÜK TİYATRODA
Bu akşam saat 20 de ANTİGONE
ve
Scapin’in Dolaptan (Umuma)
Yarın saat 11 de
Çocuk Tiyatrosun YILDIZ ECE Masal 6 Tablo (Velilerle Çocuklara)
Büyük Tiyatro Tel: 10370-40 Küçük Tiyatro Tel: 11169
Derneği Başkanlığından
Sayın uıeslekdaş:
Derneğimizin umumi toplantısı 29 Ocak 1950 Pazar günü saat 13 de Halkevi salonunda yapılacaktır, gelmenizi rica ederiz.
Gündem:
Otomobil ve moötr devrimizin ifadesi dir
1 — Yoklama,
Berberler Derneğinin Toplantısı
Derneğimizin yıllık Genel Kurul toplantısı 22 Ocak 1950 Pazar günü saat 14 dq Halkevi salonunda yapılacağından bilumum berber esnafının hazır bulunması meslek adına rica olunur.
Gündem:
1 — Kongrenin açılması ve kongreye başkan, başkanvekili ve iki kâtip seçilmesi,
2 — Yönetim Kurulu ve denetçi raporlarının okunarak ibrası.
3 — İlgili memur tarafınan gelir vergisi, esnaf ve kalfa vergilerine dair konuşma,
4 — Yönetim kuruluna yedi asil, yedi yedek; denetçilere üç asil, üç yedek: haysiyet divanına beş asil beş yedek; dernekler birliğine yedi asil üye seçilmesine,
5 — Üyelerin teklif ve dilekleri.
(113)
GELİR VERGİSİ Mükelleflerine
Gelir Vergisi tatbikatı yılbaşın -dan itibaren başlamıştır.
Müessesemiz her iş yerinin kanuni defterlerini tutmakta ve vergi ile alâkalı bütün işlerini tam ehliyet ve ketumiyetle ve en uygun şartlarla yapmaktadır.
MUHİT
TAKİP İŞLERİ MÜESSESESİ
(Anafartalar Cad. Vakıf İş Hanı) Kat 3, No. 317, Tel: 16666 (124)
2 — Çalışma ve
hesap raporunun
okunması,
3 — Yönetim Kurulunun ibrası
ile yeni Yönetim Kurulunun seçimi,
4 — Denetim kurulu seçimi,
5 — Haysiyet divanı seçimi,
6 — Dilekler. (125)
Motorlu Taşıt ve Garaj işçileri Sendikası Yönetim Kurulundan
Tüzüğümüzün 21 inci maddesi gereğince 22/1/1950 Pazar günü saat
10 da Halkevi salonunda olağanüs-
tü Genel Kurul toplantısı yapıla -çaktır.
Sayın üyelerimizin teşrifleri rica
Onu öğrenmek için yeni fırsattan faydalanınız ANKARA ŞOFÖR OKULUNDA
Yeni devre kayıtlarına başlanmıştır. Ismetpaşa Cad. No. 4 — Tel: 21649
Her gün saat 14 - 18 arası müracaat edilmesi (111)
CUMHURBAŞKANLIĞI FİLARMONİK ORKESTRASI
8. HALK KONSERİ
21 Ocak 1950 Cumartesi saat 15 de
Şef: Dr. H. Hömer
1 — Eugen d’Albert (1864 - 1932)
Tieflan Operasından senfonik prelüd
2 — Edouard Lalo (1823 - 1892)
Viyolonsel Konçertosu Re minör
a) Lento, Allegro maestoso
b) întermezzo Andantino con . moto, Allegro Presto
c) Andante, AUegri vivace
Çalan: Mühiddin SADAK
10 dakika ara
3 — II. Berlioz (1809 - 1869)
Senfoni Fantastik op. 14
a) Reveries - Passions
b) Ur Bal
c) Sc^ne aux champs ç) Marche au supplice
d) Songe d’une nuit du salbat (Raunde du salbat).
Yönetim Kurulu Başkanı Şerif Kayral
Acele Satılıktır
Yolculuk dolayısiyle Atıfbey mahallesinde 461 No. lu Kıraathane satılıktır. İçindekine müracaat.
(110)
Gündem:
1 — Açılış,
2 — Yönetim Kurulunun raporunun okunması,
3 — Dilekler,
4 — Yönetim Kurulu seçimi,
5 — Haysiyet Divanı ve Denetçiler seçimi. (121)
Kiralık Daireler
Denizciler caddesi Acıçeşme sokak (Havuzlu Apartmanı) yanında 15 numaralı Yeşil Apartmanda konforlu kiralık daireler vardır. Tel: 23516. Görmek için bu apartmanın en üst katında oturanlara müracaat.
(112)
Sahibi ve Başmuharriri
MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerinl fitlen
İdare eden: Hikmet YAZICIOĞ1 t
Basıldığı yer-GÜNEŞ MATBAASI
ORTAÇTA: Poplin çizgili gömlekler 975 Krş. Amerikan Flanel pijamalar 1475 Krş.
Ortaç Anafartalar
Cad. No. 224 Tel: 11135
Adliye karşısı köşe mağaza ANKARA
Comments (0)