Numara: 133
Sena: I
Abone Şeraiti
Türkiye için Hariç için
1 senelik...1200 Kr....... 2500 Kr.
6 aylık.... 600 „ 1300 „
3 ..... 325 ,,....... 700 „
1 „.... 125 „......... —
Naraosmaniye, Şeref Sokağı, TELEFON: 20520
"T
/
Pazar 21 Teşrinievvel 1934
Ete— ..............
Matbaa! Ebüzziya, İstanbul Q Sabahlan Çıkar Siyasi Gazete Fîatı Heryj^K^Kuruşlı
“iyilik, fenalığı susturur,,
İsveç meseli
(Şerhi 3üncü sahifede)
Vahim ihtilâflar çıkmasından korkuluyor
Yevmi makale
Haberler fena!
Mar silya faciası vukua geldiği gündenberi, bu elim vak’anın Avrupa sulh ve sükûneti üzerinde çok fena tesirler yapması ihtimali bulunduğunu iddia eylemiştik. Bidayette gazetemiz, diğer Türkçe gazeteler içinde böyle bedbin olmakta münferit kalmış ve galiba bundan dolayı bir küçük arkadaşın da ( Aykırı düşünüyorsun) tarzında itabına duçar olmuştuk. Dün Belgrattan gelen telgraflar, bizim bedbin olmakta nekadar haklı bulunduğumuzu maatteessüf teyit etmektedir.
Bu telgraflardan biri Belgratta hali içtimada bulunan Balkan itilâfı konseyi tarafından neşredilmiş olan tebliği bildirmektedir. Bu tebliğin bir cümlesini buraya aynen naklediyoruz ı
"Filvaki Balkan itilâfı konseyi, tedbirler ittihaz edilmediği Ve bu tedbirler icabeden hüsnüniyetle tatbik olunmadığı takdirde bizzarure daha vahim ihtilâflar karşısında kalacağı kanaatindedir.,,
Bu cümleyi biz kendi hesabımıza çok ehemmiyetli bulduk. Çünkü diplomatların sıks k akdettikleri içtimalardan sonra gazetelere vukubulan tebliğleri daima çok kaçamaklı ve müphem olur. Hatta bu tebliğlerin ekseriyetle hemen hiç bir mana ifade etmediği de herkesin malûmudur. Haıbuki yukarıdaki cümle, bu âdet hilâfına olarak bilâkis fazla açık hükümleri ifade etmektedir. Vakıa ittihaz edilmesi lâzımgelen tedbirlerin ne olduğuna dair kelimei vahide yoksa da, "vahim ihtilâfar karşısında kalınacağından,, sarahatle bafısolunması ziyadesiyle dikkate şayandır. Demek biz ■on günlerde biraz nikbin olmağa çelişirken ortada İçîd için birşeyler kaynamakta imiş. Öyle olmasaydı durup dururken Balkan itilâfı kon-■eyi böyle dünyayı telâşa düşürecek yolda tehditkâr sözleri havi tebliğ neşretmezdi. Bu tebliğin ehemmiyetini arttıran diğer noktada altında (küçük itilâf konseyi) nin de imzası bulunmasıdır. Küçük itilâfa ise ( Çekoslovakya ) da dahildir. Sonra Balkan itilâfı ( konsey ) inde meselâ bizim Tevfik Rüştü Bey ile Mûsyü ( Titülesko ) da buulnmakta-dır. Tevfik Rüştü Beyin nasıl ihti-yatkâr söz söylemek mûtadı olduğunu hepimiz bildiğimiz cihetle böyle bir tebliğin altına imza koyması vaziyetin hakikaten ciddi olduğuna delâlet eder. Acaba bu (konsey) 1er ortalıkta ne gibi vahim şeyler hissettiler de böyle korku verici bir tebliğ neşrine lüzum gördüler ? Bahusus tavsiye ettikleri tedbirler nedir ?Bunlar hakkında kehanet sahibi olmadıkça şimdilik tabii birşey söylenemez. Maamafih bir iki gün zarfında şimdilik müp-pem surette bahsolunan tedbirlerden maksat ne olduğu anlaşılır zannediyoruz.
Diğer taraftan Belgrattan gelen bir başka telgraf ta hoşa gitmi-yecek bir haber daha vermektedir. Bu telgrafta “Belgrat hükümetinin şimdilik Macaristana ültimatom vermeğe lüzum görmediği ve tahkikatın neticesine kadar da ciddî bir teşebbüste bulunmıyacağı,, bil -dirilmektedir. İşte bu haberi de cidden beğenmedik. Hatta bu haber bize, ( Konsey ) in yukarıda bahsettiğimiz tebliğinden de daha mühim göründü. Birdenbire fazla bedbinliğe düşmüş olmak ithamı altında kalmaktan korkma-sak, bugünkü vaziyetin, 1914 de (Bosna Saray) vakası akibindeki vaziyete benzemeğe başladığını bile iddia etmek isterdik. Filvaki 1914 tarihi gazeteciliğe en ziyade heves ve faaliyetle sarıldığımız bir zaman idi. O cihetle Harbiumumiyi intaç eden vukuatın safahatını çok iyi takip etmiş olan tektük gazeteciler içinde biz de bulunuyoruz. İşte o zamandan kalan hatıratımıza şimdi müracaat edince (Bosna Saray) faciasını takip etmiş olan hâdisatın, hemen hemen ayni şekilde yinetekrerür etmek özere
Ebüzziya Zade Devamı 2 inci sahifede
İki mühim tebliğ neşredildi
*--------o---------
“Eğer tedbir alınmazsa, yeni ve vahim hâdiseler çıkacaktır,,
Küçük İtilâf ve Balkan itilâfı Konseyleri namına aynı mealde neşredilen tebliğler, vaziyetteki vahameti saklamıyor. Romanya ve Yugoslavya, Balkan İtilâfı Konseyinin mukarreratını tasvip ettiler
Çok şayanı dikkat bir tebliğ neşreden Balkan itilâfı Konseyinin âzası: M.“Yevtiç„, Tevfik Rüştü Bey, M. "Titüleşko,, ve M. “Maksimos,,
Belgrat 20 (A.A) — Küçük itilâf konseyi ile Balkan itilâfı konseyi dün akşam birer tebliğ neş-retmişlerdir. Bu tebliğlerin muhteviyatı yekdiğerinin aynıdır. Yalnız
ikinci tebliğde “Küçük itilâf,, tâbiri yerine “Balkan itilâfı,, tâbiri kullanılmıştır. Her iki tebliğin metni şudur:
“ Ahiren Yugoslavya ile Fran-
•ayı müteesir etmiş olan feci ve-kayi karşısında küçük itilâfın halihazırda ifayı vazife etmekte olan reisi, daimi meclisi teşrinievvelin 19 unda Belgratta fevkalâde bir içtimaa davet etmiştir.
Konsey, kendisine tereddüp eden ilk vazifenin büyük kral Aleksan-dr’ın ölümü dolayisile Yoguslav milletine büyük teessür ve kederini bildirmek olduğu fikrindedir.
Konsey ayni zamanda su hun büyük banilerinden biri olan reis Bartu’nun vefatı dolayisile Fransız milletine de teessürlü taziyetlerini iblâğ eder.
Konsey, umumî siyasî vaziyeti tetkik etmekle beraber Marsilya suikastının ne gibi ahval ve şerait Devamı 2 inci sahifede
Belgrat şimdilik soğuk kanlı
---------—ra —-------
Macaristana ültimatom vermedi
------s------
Tahkikatın neticesini bekliyecek
“Pavliç,, in İtalya tarafından Fransaya teslim edileceği şüpheli görülüyor Macaristanda daha evvel Kral “Aleksandr,, m
mankenine suikast yapmışlar - Suikaste güzel
Belgrat 20 (A. A.) — Yugoslav hükümeti tarafından Macaristana hiçbir ültimatum verilmemiştir.
Havas Ajansının Belgrat muhabiri, ecnebi membadan çıkan ve Yugoslavyanın güya "Marsilya,, suikastı neticesinde tatmin edici bazı şeyler istiyen bir ültimatum verildiğine dair şayialurı kat’ıyen
tekzip edecek vaziyette olduğunu söylemektedir.
Soğuk kanlılığını muhafaza eden Belgrat siyasî mehafili böyle bir şey düşünmüş değildir ve mesuliyetleri tesbit eden tahkikat bitmeden hiçbir şeye teşebbüs edilmiye-ceğini söylemişlerdir.
İyi bir membadan söylenildiği"
Almanyanın 1914 mağ lûbiyetine sebep olan Ceneral “Fon Kluk,, vefat etti
(Fon Kluk) un 1914 Eylülünde Paris üzerine doğru yıldırım gibi yaptığı müthiş çevirme hareketini idare ederken Harp sahnesinde alınan resmi
bir kadın da karışmış! ne göre, meselenin, hatta milletler cemiyetine bile sevkedilmesi muhtemel değildir.
Yugoslavyanın Macaristadan istediğ malûmat nedir ? Belgrat 20 (Hususî) — Kral Alek-sandr’ın defninden sonra, “Marsilya,, suikasti tahkikatının siyasî safhası başladığı artık ortada bir hakikattir.
Yugoslavya sefirinin perşembe günü Macar Hariciye Nazırına müracaat ederek bu suikaste dair
Almanların meşhur Ceneral (Fon Klok) nın vefat ettiğini dün telgraflar haber verdiler. Bu Ceneral son zamanlarda o kadar unutulmuş idi, ki elyevm berhayat olduğunu bile bilmiyorduk. Ceneral Fon (Kluk), makûs bir şöhret sahibi olup, 1914 de Paris üzerine yaptığı taarruzda, Alman ordusunun mağlûbiyetine sebebiyet vermiş olmakla maruftur. Filhakika bu Ceneral, Belçikayı geçerek Fransız ordusuna karşı yapılan vasi çevirme hareketini icraya memur birinci Alman ordusunun kumandanı idi. Bu çevirme hareketini Fon Kluk lüzumundan fazla süratle yapmış ve bu yüzden solundaki ikinci Alman ordusiyle irtibatını kaybetmişti Fran-sızlar bu hatadan istifade etmişler. Ceneral Fon (Kluk) un sağ cenahına Paristen hareket ettirdikleri General (Monuri) yi musallat eyliyerek bütün Alman ordusunu (Marn) da tevkife muvaffak olmuşlardır. Denilebilir ki Almanların harbiumumiden nihayet mağlûp çıkmasına, harbin bidayetinde Fon (Kluk)un yaptığı bu ihtiyatsız ve hesapsız hareket sebep olmuştur. Zaten bunu harbin bida-yettnde Alman Erkânıharbiyesi de takdir ettiği için 1915 te Fon Klul tebdil edilmişti. Fon (Kluk) 1922 de (Marn) muharebesine dair bir kitap neşretmiştir. 1846 da tevellüt ettiğine göre 88 yaşında vefat eyledi- I ği anlaşılıyor. Bu münasebetle I “Hanses,, galiba ı
Vefat ettiği bildirilen sabık Alman birinci ordu kumandanı Fon Kluk
(Marn) muharebesine dair yarınki nüshamızda askî bir tetkik neşredeceğiz.
ıihayet değişiyor
Daima kaçamaklı yollardan iş yürütmek istiyen “Hanses,, in yerine başkası gelecek
“Marsilya,, ğu söylenen
saikastindc parmağı oldu-madam “Mariya Vodrof,,
bazı malûmat istediği ve kendisine hiçbir cevap verilmediği malûm ise-de, sefirin ne gibi malûmat istediği gayet gizli tutulmaktadır.
Siyasî mehafil, bu meseleye büyük bir ehemmiyet atfetmektedir.
“Pavliç,, in gönderilmesi istenildi
Marsilya20 (A.A.)Kral Aleksan-drın katli tahkikatı ile meşgul mus-tantik Ustaşi tethiş cemiyeti reisi “Pavliç,, in Torinodan Marsilyaya naklini talep etmiştir.
“Pavliç,, suikastten evvel Fransadan ayrılmış Annesi 20 (A.A) — Sen Julyern istasyon memurlarından biri Pav-liçi resimlerinden hiç tereddüt etmeden tanımıştır. Memur 4 Teş-' rinievvel 1934tfe kendisine Belgrat için bilet verdiğini söylemiştir.
Dehamı 7 inci sahifede
Elektrik şirketi Müdürü Umumisi Müs-yü “Hanses,, in Perşenbe akşamı birdenbire Avrupaya gittiğini yazmıştık. Daha e v v e 1 de M. “Hansens,, in tebdil edileceğini, yerine diğer bir zatın tayin olunacağını da haber vermiştik. O zaman bazı rü-
fekamız tarafından tekzip edil-
mek istenilen bu şayianın bir hakikat olmak üzere bulunduğu gün geçtikçe anlaşılmıya başlayor.
Şimdiye kadar ittihaz etitiği tavrı hareket ve takip eylediği programlar itibarile Ankara da hükümetimizle Elektrik şirketi arasında ceryan edecek olan esaslı müzakerelerde bu şirketi artık kendisinin temsil edemeyeceğini -Müsyü “ Hansens ,, de nihayet anlamıştır.
Ancak M.“Hansens„ mevkiini büsbütün terketmiyerek müza-keratı bir başkasının idare eylemesi fikrindedir.
Fakat şirketin muamelâtı Lütfen sahifeyi çeviriniz
İngiliz krovazörü dün geldi
Dün limanımıza gelen "frobişer* İngiliz kruvazörü ( Yansı 7 inci sahifemızdc ]
— ZAMAN —
Teşrinievvel 21
2
| son;^îhaberler-|
Fransada muaddel kabine beklenilen işleri başaracak mı?
Yeni Fransız Hariciye nazırı M. “Lâval,, ın ne yapmağa muvaffak olacağı merakla bekleniyor
M. “Bartu,, nun merasimle defninden sonra Fransa Başvekili M. “Dû-merg„ kabinesinde yaptığı tadilâtı ilân etti ve Müsyü “Lâval„ i Hariciye nazırlığına getirdiğini bildirdi. Müsyü “Lâval,, "Dümerg,, kabinesinin teşkili sırasında Müstenılekât nazırlığını deruhte etmişti. Daha önce Başvekillik makamında bulunan bu zat, o zaman Vaşington, Londra ve Berlini ziyaret etmiş, Almanya Cumhur reisi Mareşal “Hindenburg„ ile görüşmüştü.
Üç sene evvel vukubulan bu ziyaret sırasında Mareşal"Hindenburg„ un ismi hâlâ harp mücrimleri listesinde bulunduğu, M. "Lâval,, den evvel Parise gelen Almanya Başvekili doktar “Brovning,, Fransa Cümhur Reisini ziyaret etmediği için M. “Lâval,, in bu hareketi dostane bir mahiyette sayılmıştı. Yine o sırada M. “ Lâ^al „ Almanya ile Fransanın siya-seten anlaşmaları için iktisaden teşriki mesai etmelerine çalışmış, fakat daha sonra vukubulan hadiseler buna da mani olmuştur. M. “Lâval,, in bu sefer ne yapmağa muvaffak olacağı bütün Avrupada merak ile bekleniyor.
Fransa Başvekili, Dahiliye Nazırlığınada, sabık Nazır M. “ Sarru ,, nun mensup olduğu Fırka erkânından olan M. “ Marşando „ yu getirmiştir. Ciddî bir siyasî ve kuvvetli bir maliyeci olan M. “ Marşando „ Fransa kanunu esasisini tadile memur olan komisyon azasmdandır. M. “ Dümerg ,, Fransa kanunu esasini tadile karar vermiş bulunuyor. Bu tadil sayesinde, parlâmento âzası hükümetleri biribiri ardınca kolaylıkla düşürerek hükümetin dahilde ve hariçte nüfuzunu kırmak imkânından uzak kalacaklardır. Anlaşılan M. “ Marşando „ nun bu komisyondaki mesaisi, başvekilin nazan dikkatine çarptığı için, kendisi bu zatı Dahiliye Nezaretine getirmeyi tensip etmiştir.
“Staviskin skandali, Fransada bir sürü İdarî, kazaî zaafları gösterdiği için Müsyü “Dümerg,, bunların hepsi ile mücadele etmiş ve şimdiye kadar her güçlüğe galebe çalmağa muvaffak olmuştur.
Muaddel kabinenin, kendiinden beklenen hizmetleri nasıl başaracağı, umumiyetle, merak olunann bir meseledir.
ö. /?.
Silâh fabrikalarının acentelerinin hayatları tehlikede...
Bir âyan âzasının doğru sözü: “silâh fabrikaları acenteleri ekdiklerini şimdi biçmektedirler!,,
Yevznf makale
Haberler fena f
Birinci saihfeden devam
olduğunu hayretle müşahade ediyoruz. Maamafih buna pek hayrette kalmağa da lüzum yok. Çünkü ayni vukuatın ayni netayici tevlit etmesi aşağı yukan bir zarureti tabiiye ve mantıkiye icabıdır. 1914 te de (Bosna Saray) da bir büyük Devletin çok kıymetli bir Veliahtı öldürülmüştü. Bu suikastten o büyük Devlet küçük bir komşu Devleti Vhes’ul tutmuş ve mes’uliyetin derecesinin tayinini de tahkikatın neticesine bırakmıştı. Şimdi de, garip bir tesadüf eseri olarak, o vakit mes'ul tutulan Devletin hükümdarı hemen hemen ayni şekilde bir suikaste kurban gitmiş bulunuyor. İjte bugün bu kurbanı veren Devlet te bu faciadan bir komşusunu mes'ul tutuyor ve kararını da tahkikatın neticesine havale ediyor.
Görülüyor ki 1914 Temmuz vaziyeti ile 1934 Teşrinievvel vaziyeti arasında birdenbire büyük bir müşabehet hasıl olmuştur. Maamafih haberlerin bu kadar fenalaşmasına rağmen biz yine büsbütün bedbin olmak fikrinde değiliz.
Harbiumumî felâketini tecrübe etmiş olan milletlerin kolay ko'ay yeni bir mecnunluğa kalkışacak!:,-rina ihtimal vermek güçtür.
Binaenaleyh şimdilik aklı seli-I min hâkim olacağını, ve Beîgratta bir cenaze huzurunda tabiatiyle fazla gerilmiş olan sinirlerin sükûnet bulacağını kuvvetle ümit edebiliriz.
Ebüzziya Zade
umumiyesinin mecrai tabiisinde ve hüsnü suretle ceryan edebilmesi için bu şirketin umumî müdürlüğünü ifa edecek zatın bazı aykırı hareketlerde alâkadar makamlarımızı rencide etmemiş olması lâzımgelir.
Binaenanaleyh müsyü “Han-sens,, müdürü umumilik vazifesinde kıldıkça buna hiç bir zaman imkân olmıyacağma artık şirketin alâkadar diğer ma-kamatı da kanaat hasıl etmişlerdir.
Bu vaziyetin merkezi umumi-
I1
i j|-iı!j
i

4 ı yeye aksettirilerek şirketin j J umumî muamelâtının selâmeti Jı ceryanını temin için yeni bir I } müdürü umumî tayini icabedece-
I j ği ihsas olunacaktır.
II M. “ Hanses „ ya Avrupada H iken istifasını merkezi umumiye
bildirecek, yahut tekrar mem-j|bleketimize döndükten kısa bir Ie’i ^müddet sonra vazifesinden l| ^uzaklaştırılacaktır.
İM Daima bulunduğu memlekettin kanunlariyle ve halkiyle istihza edercesine hareket eden 1 Ve mütemadiyen kaçamaklı yolardan yürüyerek iş halletmek ’l'/stiyen bir müdüri umumiye &(arşı alman vaziyetten dola-İL/ı alâkadar makamlarımızı teb-Efik ederiz.
İki mühim tebliğ neşredildi
Z inci s ahifeden devam içinde vukua gelmiş olduğu meselesiyle de meşgul olmuş ve Dİba-yet şu neticeye vaşıl olmuştur ki bu suikast, hudut aşırı memleketlerde çalışan kuvvetlerin tesiri altında ika edilmiş bir cinayet olmak itibariyle haricî siyaset sahasına dahildir.
Filhakika son zamanlarda gayesi, bazı memleketlerin kazanmış oldukları beynelmilel vaziyeti sarsmak veyahut milli vahdetleri temine muvaffak olmuş olan bazı devletleri en tecrübeli hadimlerinden mahrum etmek olan bir çok tethiş hareketleri vukua gelmiştir.
Yugoslavyanm büyük Kralının ölümiyle son haddine vasıl olmuş olan bu kabil beynelmilel bir vaziyet karşısında Balkan itilâfı ve daimî konseyi bilaistisna devletlerin halihazırdaki mesuliyetlerin tebey-yün etmesi için muslihane bir zihniyetle ve sükûn dairesinde ve
Balkan konseyinin kararları
Yugoslavya ve Roman
ya tasvip ettiler
Belgrat 20 (Hususî) — Balkan itilâfı konseyi âzası, Belgrat sarayında Romanya Kral a Karol,, ile Yugoslav saltanat niyabeti meclisi reisi Prens “Pol,, tarafından kabul edilmişlerdir.
Dört Balkan hariciye nazı-ri, Kral ile Prense konseyin mesaisi neticesi hakkında malûmat vermişler, gerek kral ve gerek prens Romanya ve Yugoslavya namına, konseyce itti-hazedilmiş olan mukarrerat tasvip etmişlerdir.
Belgrat 20 ( A.A ) — Balkan itilâfı hariciye nazırlarının “Kral,, Karol ile prens “Pol„ tarafından müştereken kabulleri esnasında Yunanistan hariciye nazırı, Kral ve Prensi aşağıdaki nutku ile selâmlamıştır :
“ — Haşmetmeap, Prens Hazretleri,
Balkan itilâfı konseyi, asil Yugoslav milletini mateme düşüren menfur cinayete karşı duymakta olduğu nefret hislerini ifade için Belgratta fevkalâde bir içtimaa akdetmiştir.
Zatıhaşmetanelerine ve zatifa-himanelerine bu kararı arzeder-ken eserimizin en büyük banilerinden biri olan zatın feci ölümünden dolayı büyük bir keder duymakta olduğumuzu ilâve etmekten kendimi alamam.
Balkan itilâfı, zihinlerde vukua gelen uzun bir tekâmülün ve milletlerimizin daimî arzusunun bir eseridir. Bu itilâf uzun
Vaşington 20 (A. A.) —Ayan tahkikat komisyonunda yaptıkları ifşaattan sonra sillâh fabrikaları acentelerinin hayatları tehlikede olduğu söylenmektedir.
Tahkikat komisyonu reisi “acentelerin Cenubî Amerikaya dönmelerinin iyi olmıyacağmı, bir çok tehditlerden dolayı hayatlarının tehlikede olduğunu,, bildirmiştir.
Âyan âzasından M. “ Bon „ ,
Fransız iş Nazırı tehdit ediliyor
Paris 20 (A. A.) — İş Nazırı M. Marke nezaretini muhafaza ettiği takdirde yeni Sosyalist fırkasından çıkarılmak veya istifaya mecbur edilmekle tehdit edilmekledir.
Yeni Sosyalist fırkası kongresi bugün toplanmış ve bu meseleyi tetkik etmiştir.
Geçen Temmuzda konseyin M. “Marken,, in nezarette kalmasına karar verdiği malûmdur.
objektif bir surette teşrikimesai etmelerinin zarurî bulunduğuna hükmeder.
Konsey, aynizamanda bu gibi vakayiin istikbalde tekerrür etmemesi için icabeden tedbirlerin alınmasını da talebeder.
Filvaki Balkan itilâf i konseyi tedbirler itihaz edilmediği ve bu tedbirler icap eden hüsnü niyetle tatbik edilmediği takdirde bizza-rure daha vahim ihtilâflar karşısında kalacağı kanaatindedir.
Her ne olursa olsun, Balkan itilâfı devletleri bir takım tethiş hareketleri yüzünden şimdi takip etmekte oldukları siyasetten inhiraf edecek değillerdir.
Duçar oldukları derin matem, Balkan itilâfı devletlerini birbirine bağlıyan bağları her vakitkinden daha ziyade sıklaştırmıştır.
Balkan itilâfı hükümetleri, Yugoslavya ile otan kat’i tesanütlerini resmen ve alenen ilân ederek kendilerini birbirlerine bağlı-

bir müddettenberi içtinabı naka-bil bir zaruret halini almıştır. Bunun tahakkukuna, müteveffa Kral Aleksandrın müdahaleci vasi mikyasta yardım etmiştir.
Bu sebepten do'ayıdır ki büyük Kralın feci surette ölümü, memleketlerimiz için hassaten acıklı bir zıya teşkil etmiş ve bizleri ağır mesuliyetler karşısına koymuştur.
Girişilmiş olan işe yeni kuvvetlerle devam edec?ğiz.
Ankarada yapılacak olan önümüzdeki toplantıda milletlerimiz arasındaki yaklaşmayı inkişafa mazhar etmek ve bütün faaliyet sahalarındaki teşriki mesailerini tanzim eylemek çarelerini tetkik edeceğiz. Çok mesut şerait içinde başlanmış olan esere şimdiye kadar olduğu gibi azimle devam edilecektir.
Memleketlerimiz, bu esere devam etmek ve onu ellerinde bulunan bütün vesait ile ikmal eylemek azmindedir. Şuna kat-iyyen kaniiz ki, bu müşterek arzumuz, sarfedeceğimiz mesaiyi iyi bir neticeye isal edecektir. Bu mesaimizin neticesi, halihazırda Balkanlarda hüküm sürmekte olduğunu gördüğümüz yeni sulh nizamını vücude getirmek için o kadar uzun müddet çalışmış olan zatın hatırasına ittihaf edebileceğimiz en kıymetli şey olacaktır.,,
acentelerin birleşik Amerikada kalmaları iyi olacağını birleşik Amerikanın cenubî Amerika devleri ile iyi münasebetler tesis etmek istediğini ve bu münasebetlerin silâh fabrikaları acenteleri tarafından bozulması icap ettiğini söylemiştir.
Ayandan M. “Klerk,, demiştir ki:
” Silâh fabrikaları acenteleri şimdi ektiklerini biçmektedirler.,,
“GÖring,, Budapeşteye uğruyor
Budapeşte 20, (A. A.) — Macar matbuatı, jeneral Görin-gin Belgrattan dönerken “Peşte,, de birkaç saat kalacağını haber vermektedir.
Fakat Başvekil jeneral “Göm-böş„ ün Varşovada ve hariciye nazırı M. “Kanya,, nın Komada bulunmaları dolayısiyle M. “Göring,, in resmî bir ziyaret yapmıyacağı tahmin olunmaktadır.
yan mukaveleler ahkâmını artan bir itina ile yerine getirmeği ve bugüne kadar takip etmiş oldukları siyasete yorulmak bilmez bir enerji ile devam etmeği taahhüt ederler.
Bundan başka daimî konsey, kral Aleksandr ile Bartu’nun o kadar hararetle ve birçok fedakârlıklarla takip etmiş oldukları teşriki mesai ve mukarenet siyasetinin tahakkuku için Balkan itilâfının menfaati ile kabili telif olan bütün gayretleri sarfetmeğe de karar ver-mi t r.
Kral Aleksandr, Yugoslavya vahdetinin büyük amillerinden biridir. Bartu ise bizler için hudut masuniyetinin en belâgatli bir müdafii olarak kalacaktır.
Dört Balkan itilâfı devleti, bıı mirasa candan bir merbutiyetle sadık kalacaklardır. Balkan itilâfı konseyinin önümüzdeki içtimainin tarihi evvelce tesbit edilmiş olduğu veçhile 30 teşrinievvel 1934 dür.„
Hariciye Nazırları dönüyorlar
Belgrat 20 (A. A.) — Kral Aleksandrın cenaze merasiminde Türkiyeyi temsil eden Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Beyin riyasatindeki heyet dün gece Belgrattan hareket etmiştir.
Romanya Kralı Karol ile Romanya hariciye nazırı M. Titüles-(o ve haariciye nazırı M. Maksi-■imosun riyasetindeki Yunan hezeli de dün gece hareket etmişlerdir.
M. Göring bu sabah saat 9 da tayyare ile gitmiştir.
Yugoslav kabinesi istifa etti
Belgrat 20 (A.A.) — Avala ajansı bildiriyor:
Bu akşam saat 20 de aşağıdaki tebliğ neşredilmiştir:)
Hükümet bugün öğleden sonra âyan ve meb’usan meclislerinin İçtimaını müteakip toplanmış ve teşkilâtı esasiye kanununun ahkâmına tevfikan istifaya karar vermiştir.
Başvekil saat 17 de Dedinje sarayına giderek kabinenin ittifasını devlet naibi Prens Pol’a vermiştir.
Niyabet meclisi bu istifayı kabul etmiş ve yeni hükümetin teşekkülüne kadar işlerin tedvirine eski kabineyi memur eylemiştir.
İtalya ipek ithalâtını menetti
Londra 20 (A*A) — Deyii telgrafın Roma muhabiri kalyanın ipek ithalâtını menettiğini bildirmektedı-.
Tecdidi intihap rivayetleri doğru değil
Ankara 20 (Telefonla) — Büyük Millet Meclisinin mutat zamanından 7 gün evvel içtimaa davet edilmiş olması üzerine meclisin tecdidi intihabatma karar vereceği ve İnhisarlar vekâletinin lâğvedileceği hakkında çıkan rivayetler salâhiyettar mehafil tarafından tamamen tekzip edilmektedir.
T ay yar e seferleri
Seyahat ücretlerinde yeniden mühim tenzilât yapddı
Ankara 20 (Telefonla) — Memleket dahilinde yapılmakta olan tayyare postaları ücretlerinde yeniden tenzilât yapılmıştır.
Yeni tarife şudur:
İstanbuldan Ankaraya 22 buçuk, Diyarbekire 55, Kayseriye 37 buçuk, Eskişehirden Diyarbekire 35, Ankara - Eskişehir 12 buçuk liradır. Gidip gelme bilet alanlara ayrıca yüzde yirmi tenzilât yapılacaktır.
Zabitan ve mensubini askeriye ile hava kuvvetleri mensupları nısıf biletle seyahat edecileceklerdir,
----------B----------
Başvekil ve heyet döndü
Ankara 20 (Telefonla) — Turhal şeker fabrikasının küşat resmini yapan Başvekil İsmet Paşa ve diğer zevat bugün hususî trenle şehrimize avdet etmişlerdir.
Ankarada Bayrama hazır’ık
Ankara 20 (Telefonla) — Cumhuriyet Bayramı kutlulama programını tanzim edecek olan hazırlık komitesi mesaisine devam etmektedir.
Bayramda burada açılacak olan büyük serginin son hazırlıkları da bitmek üzeredir. Şehir şimdiden on binlerce elektrik lâmbalarile tenvir edilmektedir.
“Ziya Gök Alp günü,,
Ankara 20 (Telefonla) — Ayın yirmi beşinde Ankara Halke-vinde bir “Ziya Gök Alp günü,, yapılacaktır. Bu ihtifalde merhum Ziya Gök Alpin hayatı ve eserleri hakkında konferanslar verilecektir.
En büyük Tayyare yarışı
21 Tayyare Londra’dan Melburn’a uçtu
Londra 20 (A.A) — Bugün İngiltereden “Melburn„a 21 tayyare hareket etmiştir. Tayyareler 18.000 kilometre uçacaklar ki bu şimdiye kadar tertip edilen enbüyük u :uştur.
İngiltere, Ameri a, Holanda, İrlanda, Danimarka ve Avus-turalya milletleri yanşa iştirak etmişlerdir.
Sür’at yarışı, makinenin cinsi, durak adedi ve yükü ne olursa olsun Melburna vasıl olacak ilk pilot tarafından kazanılacaktır. İkinci yarış Handikap yarışıdır. Bağdat, Alia-habad, Singapur, Port Darvin, Şazvilde mecburî kontroller vardır.
İngiltere’den yüzbaşı Stack, 150 yarda kadar uçtuktan sonra hareket noktasına dönmüş ve 13,5 dakika sonra tekrar hareket etmiştir.
Sebebi, yüzbaşının Melburn’a götürmek üzere hareket sahnelerini filme almış olmasıdır.
Londra belediye reis vekili Alfred Bover, beyaz bir bayrakla hareket işaretini vermiştir.
İki Holânda tayyaresi, seyircilerin takdirini kazanan bir havalanma yapmışlardır. Üçüncü olarak hareket eden tayyaredeki İngiliz Yones ile Valler ilk önce havalanamamışlar, ha
reket noktasına gelerek ikinci bir teşebbüs ile havalanabil-mişlerdir.
Mildenhall 20 (A. A.) — Bu sabah 21 tayyarenin hareketinde hazır bulunmak üzere daha geceden hava meydanının etrafına binlerce seyirci gelmiştir. Tayyareler 2 ve 3 dakika fasıla ile uçmuşlardır.
İlk olarak 6,30 da “Moliison,, hareket etmiştir. 6,7 de bütün tayyareler hareket etmiştir.
7 Tayyare yalnız sürat yarışına girdi
Londra 20 (A. A.) — İngiltere - Avusturalya yarışma iştirak eden tayyareler 25 saniye fasıla ile uçmuşlardır.
20 tayyareden yalnız yedisi sürat yarışma kaybolunmuşlardır. ötekilerin hepsi hem handikap, hem sürat yarışlarına dahil olmuşlardır.
Tayyareler Marsilya ve4 Afrikada
Marsilya 20 (A.A) — Amerikalı IFright 13,50 de hareket etti. İngiliz Gillanam 14,15 de geldi.
Roma 20 (A.A) —Yeni Ze-lândalı Henoit ve Kay, saat 15.06 da geldiler. AvusturyalI Vods ile Bennetsaat 15 de Af-rikaya hareket etmiştir.
/Teşrinievvel 21
ZAMAN—
3
SÜTUNLAR ARASINDA
Radyo neler soluyor ?
İstanbul radyosu, kırık plâklarla &vrupaya alafranga konserler dinletmekle, bize de adı sanı belirsiz sanatkârların harbaralarını işittirmek le iktifa etmiyor, arasıra kayabaşı, koşma ve manide haykırıyor. Radyo adamlarının halk türküsü diye ■Eylettikleri bu derme çatma terra-neler kimindir, nereden derlenmiştir, radyo neşriyatı arasına sokulmalarındaki sebep ve hikmet nedir ?.. Doğrusuya, ben yıllardan-beri, anlamadım, anlayana da tesadüf etmedim.
Radyo meyhanelerde hırlayan saz takımı değildir. Onları nihayet sarhoşlar dinler. Fakat radyonun sesi, millî hudutları ve hattâ kıtaları aşarak binlerce kilometre uzaklara ulaşır. Musikimizin kudretini sesinde taşımak mesuliyeti okadar ağırdır ki bunu İstanbul radyosunun bir saniye bile unutmaması icap eder.
Halbuki radyo daima kayıtsız, daima müsamahacı ve daima gafil. Daha dün gece Türk olmıyan bir ağızla bize ve birçok yerlere Türk millî şarkıları dinletti.
Ben de bütün hassasiyetimi kulaklarıma verdim, bu şarkıların birkaçını dinledim. Ses, eski tâbir ile, natıraşide. Duymıyan heyecana kapılmıyan bir yüreğe bağlı ağızdan çıktığı için yavan, ahenk aksak.
Bunları, haykırılan güftelerin güzelliği hatırı için, hoş görmek belki mümkündü. Lâkin o güzellik de yok. Hanendenin seçtiği güfteler, Divan edebiyatını becerememiş, Halk şairi de olamamış adamların dedikodularından ibaret.
Ya bu yavan sözlerin ihtiva ettiği ahlâki hükümler ?.. İşte ben bilhassa bunlardan tiksindim. Nerenin şairi olduğu belli olmıyan topal şiveli adamcağız, Halk şairlerinin Divan dedikleri şekilde öyle yaveler- sıralıyor ki. Meselâ bir yerde şöyle bir öğüt veriyorı Her şeye kanşma, her işe burnunu 6okma, pişman olursun I.. Bu, miskin ruhların meskenet tavsiye hitabeleridir.
Halkı esir yaşamıya alıştırmak İçin vaktile ortaya ablan ve kuvvetlendirilmek istenilen “nemelâ-zım„ akidesinin en esaslı düsturudur ve bugünün iğrendiği hükümlerden biridir.
Biz radyodan ne kırık plâkla yerilen alafranga konser, nede böyle halk türküsü istiyoruz. Millî şarkı, bizim kanaatimize göre, Hail, şairi tanıtmış şahsiyetlerin sazında titremiş nağmelerdir. Karaca oğlan, Gevheri, Kul oğlu, Kâtibi, Emrah, Gûdai, Zihni gibi... Şirket, şairlerin basılı Divanlarını okuyan güzel sesli san’atkârlar bulsun. Yoksa bütün aboneler, benim yaptığım gibi evvelâ kulaklarını tıkat sonra “kâfi bu tatsız kavaln deyip Mısırın mavallni dinlemeğe koşar !
B.
Bayram
Komisyon program! bitirmek üzere
29 teşrinievvel Cümhuriyet bayramı hazırlıkları bütün ha-raretile devam etmektedir.
Şehrin muhtelif yerlerine taklar inşasına başlanmış, mekteplerde yapılacak merasim tes-bit edilmiş, sokaklara, umumî mahallere asılacak vecizeler ve afişler hazırlanmış ve şehrin süslenmesine ait tedbirler alınmıştır. Bu gibi hazırlıkları yap makta olan komisyon dün d( belediyede toplanmış ve çalışmasına devam eylemiştir. Komisyon yakında programını ikmal edecek ve gazetelerle ilân eyliyecektir.
Adlî ıstılahlar
Adlî ıstılahların öz Türkçelerini tesbit etmek üzere İstanbul adliyesinde teşekkül eden yedi kişilik heyet, önümüzdeki ay başından itibaren muayyen günlerde toplanarak faaliyete geçecektir.
Heyet mesaisini, adliye erkânının da bu husustaki yardımları ile tekemmül ettirecek ve azamî sür'atle çalışacaktır.
Kok kömürü ve havagazı fiatları Havagazı fiatı tetkik ediliyor, Kok kömürü fiatlarma gelince...
Kok kömürü fiatlarının pek pahalı olduğunu, bugün tonu 22 liraya satılan yerli kok kömürünün pekâlâ seki? liraya satılabileceğini yazmış, bu iddialarımızı ista-tatistiklere ve hakikî hesaplara istinat ettirmiştik.
Haber aldığımıza göre, neşriyatımız Belediye şirketler komiserliği tarafından ehemmiyetle nazarı dikkate alınmış ve derhal tetkikata başlanılmıştır. Bu tetkikat esnasında bilhassa, havagazı ücretleri her üç ayda bir tesbit edilirken ş'mdiye kadar kömürün tonu kaç lira üzerinden hesap edildiği noktasına ehemmiyet verilecektir.
Eğer şimdiye kadar yapılan tarifelerde kömür fiatı dişarıdaki satış bedeli olan 18,5 veya 19 lira - vakıa şirket kok kömürünü Gazhanede teslim 21, 22 liraya satmakta ise de, üst tarafı istihlâk ve kazanç vergisi karşılığıdır - üzerinden hesap edilmiş ise, o zaman havagazı fiatları tesbit edilirken bu yüzden de halkın zararına hareket edilmiş olduğu anlaşılacaktır.
Bu tetkikat on beş yirmi güne kadar neticelendirilecek ve vaziyet tevazzuh eyliyecektir.
Aşmak tevazzuh eden netice ne ölürse olsun, kömür fiatlarının bu derece pahalı satılmasiyle uzaktan yakından alâkadar değildir. Bu cihet sırf havagazı kullanan halka taallûku itibariyle belediye şirketler knmiserliğince tetkik edilmektedir.
Kok kömürüne gelince..
Kok kömürü fiatlarının pahalı* * lığına gelince ; bu hususta tetkikata ve karar itasına sahibi salâhiyet olan makam belediye iktisat müdürlüğüdür. Belediye iktisat müdürü ise şehrimizde esasen hiçbir madde üzerinde ihtikâr yapılmadığı iddia ve mütaleasında bulunan bir zattır. Dahiliye vekâleti bavaici zaruriye Hatlarında ihtikâr olduğu cihetle tedbir ittihazını emrettiği halde, belediye iktisat müdürlüğü “ikti-kâr yoktur, fiatlar normaldir, ucuzluk rekabetle kaimdir, ölçülerin tebdilinden dolayı görülen bir kaç kuruş fark müruru zamanla ve rekabetle zail olacaktır,, tarzında idarei kelâm eylemişti. Aynı makam, kok kömürü meselesi hakkında da şunları söylemektedir:
“—Haliçte sırf kok istihsal eden maden kömüründen çıkarılan diğer maddelerden istifade etmiyen ima ■ lâthaneler vardır.
Bunların vaziyetlerini tetkik ettik. Bu şekildeki çalışmaları kok kömürünü şimdiki fiattan aşağıya satmalarına manidir.
Maden kömüründen çıkan bütün maddelerden istifade eden havagazı şirketleri tarafından satılan kömürlerin fiatına gelince, bu vaziyet hakkında şirketler komiserliği tetkikat yapmaktadır. Bu tetkikatın vereceği neticeye göre mesele ile alâkadar olunabilir. „
iktisat müdürlüğü, yalnız kok istihsal ve bundan istifade eden eden imalâthanelerin vaziyetini tetkik etmiştir de havagazı şirketlerinin vaziyetlerini tetkike neden lü-lüzum görmemiştir acaba?
Çalgı hocaları
Belediye bunlar hakkında bir karar verdi
Belediye musiki dersi verenler hakkında çok mühim bir karar vermiştir. Bu kararın tatbik tarzı etrafında tetkikat yapılmaktadır. Yapılacak bir talimatnameyi müteakip tatbikine başlanacak olan bu karardan sonra musiki dershaneleri idare edenler veya evlerde musiki dersi verenler mutlaka kon-servatuvar mezunlarından ola-caklardır. Konservatuvar mezunu olmıyanlar bu gibi işleri yapmaktan men edileceklerdir.
Mübadele işleri
Komisyon dün dağıldı
Bir kısım emlâkin sahiplerine iadesi, paranın bize verilmesi kararlaştı —karşılıklı nutuklar ve ziyafet
sonra mübadele komisyona âzatına verilen ziyafette rele M. Holştat nutuk iradederken
Dün son içitmadan
19 Teşrinievvel gününün gece yarısı hükmen lağvedilmiş olması lâzımgelen muhtelit mübadele komisyonunun, Yunanlıların tesviyesinde taallül gösterdikleri bir para meselesi yüzünden dağılamamış ve bu meselenin halli için, son toplanışını düne talik etmiş olduğunu yamıştık.
Atinadan beklenilen [cevabın geç gelmesi yüzünden komisyon, nihayet dün sabah toplanabilmiş ve mahut para meselesini de hallederek dağılmıştır.
Dün aktedilen son celsede alınan kararlar şunlardır:
Verilen kararlar
1—Yunanlılar Atinadan aldık-arı cevap üzerine, (22,500) İngiliz lirasından ibaret alacağımızın şu şartlarla tesviyesini kabul ettiklerini bildirmişlerdir. Komisyonun emrinde bulunan hu paranın 7000 lirası bilâkaydüşat, derhal tes -vlye edilecek, mütebaki 15500 lirası, ipotekli alacaklı bulunan bazı eşhasın, alacaklarının kanun dairesinde kendilerine tediyesini müteakip hükümetimize tesviye edilmek üzere Osmanlı Bankasına yatırılacaktır.
2 — Türk mübadillerince evvelce Yunan bankalarına yatırılmış ve miktarı 2000,000,000 Drahmiye baliğ mevdüat, mübadillere tevzi edilmek üzere, hükümetimiz emrine, Osmanlı ve Selânik Bankalarına tesviye edilecektir.
3 — Yunan hükümeti, Ağustos 929 tarihinde filen tasarrufları altında bulunan Türk emlâkini derhal sahiplerine iade edecektir.
4 — Mülklerine Yunanlılarca vaziyet edilmiş olupta iaderleri
ş
ıl
erhler
İyilik, fenalığı susturur
Şerh ve izah:
Eski Türkler, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır, derlerdi. Yukarıya koyduğumuz İsveç meseli de aşağı yukarı aynı hükmü ifade ediyor.
Filhakika insan ruhunda güler yüze, tatlı söze karşı çok büyük zaaf vardır. Yalnız insanların değil, hayvanların da tatlılıkla daha kolay teshir olundukları muhakkaktır. Terbiye mütehassısları işte bu yüzdendir ki "şefkat,, sistemini ürkütme ve korkutma tarzına tercih etmişlerdir. Bugün medenî dünyanın hemen hiçbir yerinde çocuk terbiyesinde sopaya müracaat usulü yoktur. Yavruların şefkat gösterilerek yetiştirilmesine itina olunuyor.
Şuha ide ferdi ve İçtimaî bütün münasebetlerde de bu esasın gözetilmesi tabiate
ayrıca mevzuu bahsolan 19 parça Türk emlâkinden ihtilâftı olan Bedri Bey zade Ahmet, Bedri Bey zade Rauf ve Müstecibaki vereselerine ait malların bir kısmının sahiplerine iadesine bitaraf hakem-lerce karar verilmiştir.
Reisin nutku
Bu kararların alınmasını ve zabta geçmesini müteakip reis Müsyü Holştat, müzakerenin hitamını ve komisyonun 19 teşrinievvelden itibaren hükmen mülga bulunduğunu bildirdikten sonra, bir nutuk iratet-miş ve bunda iki taraf murahhas heyetlerinin hüsnüniyet ve uzlaşma temayüllerinden bahsile Türk hükümetinin mübadele işlerini bir neticeye erdirmek ve bitarafların mesaisini kolaylaşdır-mak hususunda ebraz ettiği samimî müzaharet ve sulhpervera-ne mesaiyi sitayişle yadetmiş ve unutulmaz hatıralariyle memlu bulundukları bu güzel ve şerefli memleket topraklarını pek yakında terk edecekleri düşüncesinden doğan teessürlerini, ancak, çok güç ve İnsanî bir işin başarılmasından mütevellit huzur ile tadil edebileceklerini söylemiştir.
Yunan baş murahhasının sözleri
Reisin bu nutkunu müteakip Yunan baş murahhası Müsyü Fokas söz almış ve hülâsaten demiştir ki:
“— Burada başardığımız iş, sadece Türk ve Yunan hükümetlerini değil, son asır beşeriyet tarihini alâkadar eden bir mesele idi. Bununla beraber hükümet ve milletlerimizin bu güç işi halletme hususunda gösterdikleri unutulmaz yar-
»
İsveç meseli
uygun düşecektir. Terhip ve tethiş siyasetinin her yerde iç kırgınlığı ve hattâ aksülâmeller uyandırması da bu hakikatin en kuvvetli bürhanlarındandır.
Bununla beraber terbiyede ve idarede şefkat, yahut fena temayülleri iyilikle gidermek yolu, iradede zaaf göstermek değildir. Eğer teşbih caiz ise bu, kedileri okşamak ve beslemek nevinden ve çocuklara tatlı muamele etmek cinsinden bir hareket olmalıdır. Kedi ve çocuk, kendilerini okşıyan elin kuvvetini mutlaka hissetmelidir ve eder de. Bunun aksine mülâbes olan iyilikler, yani irade zaafını hissettiren tatlılıklar, müsbet değil, menfi neticeler verir.
Binaenaleyh iyi olmalı, iyiliği sevmeli. Fakat kudretli olmak şartiyle!..
ZAMAN
Açılma saatleri tahdit edilemez
Belediye buna karar verdi - Dükkânlar çok erken açılıyor
Bilumum müessese, mağaza ve dükkânların akşamları saat 19 ve 21 de olmak üzere ayni saatte kapatılmaları üzerine bu gibi yerlerin sahipleri, erken kapatmaktan mütevellit zararlarını telâfi için, sabahları tahdit kararının tatbikinden evvelki mutatlarından daha erken dükkânlarını açmaya başlamışlardır... Bu hal patron olmayanları memnun bırakmamış ve akşamları erken gitmelerinden istirahat ve iş itibariyle hem bir fa-ide hasıl olmadığını nazarı dikkate alarak sabahları dükkânların açılma saatlerinin de tahdit olunması kendileri için çok isabetli olacağını düşünmüşlerdir.
Bu maksatla ayakkabıcılar cemiyeti Belediye riyasetine müracaat etmiş ve patron olmıyan dükkâncıların! umumî arzusuna tercüman olmak istemiştir.
Belediyenin alâkadar şubeleri bu ciheti tetkik eylemişler ve bütün müessese, mağaza ve dükkânların ayni saatte açılmaları hakkında belediyenin bir karar vermeğe salâhiyeti olmadığı neticesine varmışlardır.
Deniz kazaları
Bir vapur karaya oturdu ve iki kayık battı
Evvelki gün yağmur esnasında çıkan şiddeti! lodos fırtınası şehir içinde birçok evlerin kiremitlerini uçurmuş, camları kırmış ve birçok yerlerde nakliyatı güçleştirmiş ve bazı kazalara sebep olmuştur.
Ezcümle Vapurcılık ş irketinin “Gerze,, vapuru Karabigada kumluğa oturmuştur. Ayni şirkete ait “Bartın,, vapuru “Gerze,, yi kurtarmak için Karabigaya gitmiştir.
Fırtınadan Burğaz adasına iltica eden Tahir kaptana ait Barbaros ismindeki meyva yüklü bir kayık suların cereyanına kapılarak batmıştır. Kayıkçı kurtarılmıştır.
Diğer bir yelkenli kayıkta Norveç bandıralı bir vapurun yardı-miyle Marmarada batmak tehlikesinden kurtarılmıştır.
Tayyar isminde bir mater dö Kavakta fırtınadan kayalaraçarpa-rak batmış kaptan Şakir efendi ve mürettebatı zorlukla kurtarılmıştır.
dunlar ve kolaylıklar, bütün güç-ükleri yenmemize medar oldu.
Herşey kardeşlik derecesine varan mesut bir dostluk ve tam ahenk içinde hitam buldu. Bugün müsterih olarak buradan gidebiliriz, zira muhtelit ve beynelmilel bir davayı, en müsait şartlar içinde halle muvaffak olduk. „
Müsyü Fokas dan sonra Türk baş murahhası Şevki Bey söz alarak, gerek hükümetimiz, gerek murahaslarımız hakkında söylenen güzel ve takdirkâr sözler karşısında duyulan memnuniyet ve hey^-
Şiddetle alkışlanan bu nutukla: ı müteakip içtimaa nihayet ver il m. ş ve hep birlikte ( Serkıl doryan ) a gidilmiştir.
“ Serkıl doryan „ da komisyoı. a/asına mahsus olmak üzere keşide «-dilen öğle ziyafeti pek samimî geçmiştir. Hariçten kimsenin davetli bulunmadığı bu ziyafet, tam bir aile sofrası mahiyetinde idi. Yemeğin sonlarına doğru reis Mûs-yü Holştat ve heriki taraf baş murahhasları, uzun senelele varan ınesai arkadaşlıklarının hatıralarını canlandıran nutuklar irat ve birikirlerine veda etmişlerdir.

Komisyon resmen hitam bulmuş olmakla beraber, memurlardan bir kısmı evrakın tasfiyesine ve dosyalarına birleştirilerek alâkadar hükümetlere tevdiine kadar geçecek müddet zarfında çalışacaklardır.
Bitaraf marahhasların ve Yunan heyetinin bu ayın sonuna doğru memleketimizden ayrılmaları muhtemeldir.
O öyle sem tesiri yok ussam gönül razı değil
Yeni şehir meclisine açık lâyiha
Muhterem mümessillerimizi
Sîzleri şehir meclisine çıkaran on-binlerce basamaklı merdivenin bir basamağını benim verdiğim rey vü-cude getirdi. Demek ki bu irtifaa ulaşmak için benim de reyime bastınız. O halde dört yıl içinde bir kerre olsun benim sözüme kulak vermeğe borçlusunuz. O borcu şu lâyihamı okumakla ödemenizi rica ediyorum:
Kıymetli belediye reisimiz sizi zengin bir bütçe içinde çalıştırmak istediği için daha seçilme işleri bitmeden birçok projeler hazırladı, kâğıt üzerinde ikibuçuk milyon liralık yeni gelirler buldu ve kurak toprakta altın madeni keşfetmeğe benziyen bu buluşlarını Dahiliye vekâletine bildirdi. Ankara, İstanbul gibi hülya sever muhit değil, vekâlet, hakikati hayale tercih etti, İstanbulluların sırtından belediyenin ikibuçuk milyon lira daha sız-dıramıyacağını tesbit etti ve projeleri geri gönderdi.
Bu resmî muameleye rağmen ben, siz muhterem mümessillerimize muhtelif gelir kaynakları gösterebileceğimi sanıyorum:
1 — Halk için aş evleri aç. mak I... Eğer sîzler, Belediye koo« peratifini kuvvetlendirerek ve onun Belediye memurlarına öğle vakitleri dağıttığı nimeti halka da tattırmak kararını alırsanız yalnız halkı doyurmuş olmak zevkine ermezsiniz, bütçenize yüz binlerce lira irat da temin etmiş olursunuz, ^ünkü Belediye, etin kilosunu yirmi beşe, yağınkini altmışa, zeytin yağımda otuza alabilir. Zaten toptancılar da öyle satıyorlar. Bakkal ve kasap takımı, yüzde yüz kazanç umdesine bağlı olduklarından halk, yarı aç kalıyor. Şayet teklifimi muvafık görüp İstanbulun her tarafında, büyük aşhaneler açarsanız bütün İstanbullular oradan yemek tedarik etmeğe koşacaklardır. Yüzde otuz kazanca bile razı olsanız her gün belediyeye on binlerce lira gelir temin edeceğiniz şüphe yoktur. Vaktiyle Romada halka birer somunla yüzer dirhem zeytin yağı dağıtırlardı. Biz bedava yemek istemiyoruz, ucuz gıda istiyoruz. bunu da ancak siz temin edebilirsiniz.
2 — Kömür depoları kurmak!.. Malûm olduğu üzere kok kömürünün en iyisi ve en nefisi İstanbul piyasasına on liraya mal oluyor. Halbuki en âdi kömürün tonu yirmi liraya satılıyor.
Belediye kömür satışını kendi üzerine alır da ton başına beş lira kazanca rıza gösterirse milyonlar kırar, muhtekir kömürcülerin de burnu kırılır.
İşte size iki mühim gelir mem-baı. İstanbulda hararet derecesi düştükçe gıda ve mahrukat maddelerinin fiatlerl yükselir. Demek ki tam vaktinde şu lâyihayı takdim ediyorum. Her gününüzün şen ve istanbulumuzun himmetinizle çöplüklûkten kurtulup gülşen olmasını temenni ederim saygı değer mümessillerimizi...
L
Bir karar
Ekalliyet hocaları meslekten imtihan edilecek
Maarif vekâleti müdürler meclisince verilen bir karara göre, ecnebi ve akalliyei mek- , teplerindeki tarih, coğrafya. Türkçe ve Yurt bilgisi hocaları gelecek sene ders başlangıcında meslekî dersten imtihane tabi tutulacaklardır.
Muallim mektebi mezunı olupta bu mekteplerde der almış olan muallimlar bundaı istisna edilmişlerdir. Evvele’ ehliyetname alanlar da bu me yandadır. Bu iki vasıftan biri ni haiz bulunmıyanlar, üniver site ve yüksek mektep mezUj nu bulunsalar dahi imtihanı; tabi olacaklardır. Keyfiyet alât' darlara bildirilmiştir.
Holânda ile klering i
Holânda ile yapılan klerin | anlaşmaları icra vekilleri heye jj tarafından tasdik ve alâkad; 1 makamlara tebliğ edilmiftir. I
—ZAMAN—
Teşrinievvel 21
4
Parada altın esası
Ne altın, ne gümüş yüzü gören yok ya. Yalnız atalarını işıdiyoruz ve birde gazete sütunlarında filân devletin altın esasına döndüğünü, filân devletin de o esastan ayrıldığını okuyoruz. Bu esas ne ola acaba?.. Bir çoğumuz o acabayı birkaç kere tekrar etmiş olsak gerek. Bu ihtimal ile bugün parada altın esasının ne demek olduğunu yazıyoruz:
Büyük devletlerin çıkardıkları altın paraların devlet bankalarında altın karşılığı vardır, ğıt paralar, işte o altınların yerine piyasaya çıkarılmıştır. Altın karşılık, bazı yerlerdeyüzde altmıştan başlar, yüzde yirmi beşe kadar iner. Kâğıt paranın kıymeti de karşılığı olan altın nisbetinde değişir.
Eski şairlerimiz: Divan edebiyatı Antolojisi
Yazan: Profesör doktor Köprülü Zade Mehmet Fuat Bey Basan: Muallim Ahmet Halit kitaphanesi - Birinci kitap
Muaterem profesör Köprülü Zade Mehmet Fuat Bey, “Divan edebiyatı Antolojisi,, adlı ve on bir küçük risaleden müteşekkil bir seri neşretti. Kendileri birinci kitabın başına koydukları kısa bir sahifede, bu risaleleri lise tahsili görenler için yazdıklarını söylüyorlar. Halbuki eser, derin tetkikler ve itinalı telhislerle yazılmıştır. Bu sebeple Türk edebiyatını topluca gözden geçirmek isti -yen her merak sahibini müstefit edebilir.
Antoloji, bizde yeni kulla-nılmıya başlanılan tabirlerdendir. Evvelce bunun yerine "Müntehibat,, kelimesi kullanılırdı. Karşılığı dilimizde mevcut olan yabancı kelimeler ihmal edümeğe başlandıktan sonra müntehıbatm yerine “seçme parçalar,, demek kabil iken nedense antoloji tabiri ortaya Çıktı. Muhterem alim Fuat beyin de onu tercih etmesi kelimenin dilimizde yerleştiğini gösterir.
“Divan Edebiyatı Antolojisinin birinci kitabı sekiz sahife-lik bir mukaddeme ile ve bu mukaddeme de şu satırlarla başlıyor: Türkçe daha îslâmiyetin zuhurundan evvel bir edebiyat lisanı mahiyetim almıştı. Türk-ler Müsliman olduktan ve Islâm medeniyeti dairesine girdikten sonra coğrafî mevkileri icabı olarak bilhassa Acem edebiyatının tesiri altında kaldılar, aruz veznile ve Acem şiirleri tarzında manzum eserler vücu-de getirmeğe başladılar. On birinci asırda orta Asyada baş-: lıyan bu klâsik Türk şiiri, Türk-
Millî Roman

t Hizmetçinin geldiklerini haber diği hanımlar ve beyler, hafta-
- muayyen günlerinde Naciyeyi :| uyar et ederlerdi. Ressam o evde nahbus bulunduğu müddet içinde, I birkaç kere bu ziyaretlere şahit l «muştu. Fakat onların her gelişin-kendisi atölyede saklanırdı, gö-ılünmezdi. Yalnız, ziyaretler uzun İMMrüp t® ®anı sıkılırsa başını kapı-|ttan uzatarak aşağıdaki kahkaha-dinler ve eğlenirdi. Bugün Iffiöyle bir zahmeti de ihtiyar et-|Eı«ğe lüzum görmedi, Naciye aşağı
Cihan harbinde bir çok milletler, paranın altın esasını terk ettiler. Bu vaziyette onların kâğıt paralarına beynelmilel verilecek kıymet, paraları altın esasına dayanan milletlerin gösterecekleri itibara bağlı kaldı. Yani altın karşılığı olmıyan kâğıt paraların kıymeti daima düşüktür. Ticaret borsasmda muvazene ile bu düşüklük telâfi edilegelmektedir. Fakat altın karşılıksız bir paranın altın kıymetini bulması vaki değildir.
Son senelerde Almanya, Ingiltere ve Amerika gibi büyük ve zengin milletler de altın esasını terketmişlerdir. Bu suretle onların da paraları eski kıymetlerini hissolunacak surette kaybetmiş bulunuyor. Bu, bir ticaret dalâveresidir.
Ieriu yaşadıkları ve devlet kurdukları coğrafî sahalarda yavaş yavaş inkişafa başladı „
Bu satırlar okununca muhterem profesörün İslâmdan evvelki Türk şiirine dair birkaç numune vadedeceği veya birkaç şa'r ismi yazacağı zannolunur. Halbuki bu zan, boştur. Çünkü Mehmet Fuat Bey, bu hükmü teyit edecek ne bir örnek ve ne bir isim vermiştir. Vaktile “Harabat,, adlı bir müntehibat mecmuası vücude getiren Zıya paşa da eserinin başında:
Fa’lün fail olmadan niimayan Parmak ile idî bizde evıaa
Dediği halde seçme parçalar arasına bu hükmü teyit edecek tek bir misal sokmamıştı. Mu-kaddemeyi okumıya devam ettikçe ilk Türk şiiri olarak bulunan eserlerin ancak on üçüncü asra ait olabildiğini anlıyoruz ve üzülüyoruz. Hele bunların da azdan az o^uşu üzüntümüzü bir kat daha arttırıyor.
Bu üzüntü içinde muhterem âlimimizin edebî tahlilini takip ediyoruz ue yirmi beş sene evvele gelinciye kadar verilmiş hükümleri yıkıp tarumar eden İlmî kanaatlerle karşılaşıyoruz. Bu kanaatlerin başında, Ahmet Fakihin ilk tanılmış şair olarak gösterilmesi var. Üstat, bu zatın Çarhname adlı bir mes nevisi bulunduğunu söylüyor. Fakat bunun Türkçe mi, Farisî dilile mi yazıldığını tasrih etmiyor. Örnekler arasında Ahmet Fakihten alınma bir parça bulunmadığına göre Çarhnamenin Türkçe olmadığını anlıyoruz.
Şimdiye kadar tertip o’.unan antolojilerde ismine tesadüf
Tefrika No: 47 indikten sonra -takındığı Apollon kıyafeti içinde - resimle uğraşmıya koyuldu.
Zihninde hep evi dolaşıyordu. Günlerdenberi görmediği evini şimdilik değişmiş göreceğini teveh-hüm ediyordu, çünkü oradan bir "meçhul,, olarak çıkmıştı. Şimdi bir "meşhur,, olarak dönecekti. Hüviyetinde vukuagelen bu değişikliğin evine de sirayet etmiş olacağını sanıyordu. Evvelleri ayda bir kere belki kapısını çalan posta müvezzilerinin artık günde on dafa
POLİSTE
Bir tramvay kazası daha
Son günlerde tramvay kazasına uğrıyan çocukların adedi arttı.
Dünde yine‘Sirkecide böyle bir vaka oldu, Dem.rkapı cıvrında o-turan Hayım isminde 14 yaşlarında bir çocuk Sirkecide Orhaniye caddesinde bir taraftan • diğer tarafa S içerken 1073 numaralı vatman mer efendin'n idaresindeki Beşiktaş - Fatih tramvayının sademe-sine uğramış ve olduğu yere yıkı lıp kalmıştır.
Vakaya zabıta vaziyet etmiş, Hayım tedavi altına alınmıştır.
Perşembe akşamı Bayezitte ki tramvay kazasında başından ve kaburgalarından tehlikeli surette yaralanan Yekvart ismindeki ermeni çocuğu henüz hastahanede tedavi altında bulunmaktadır. Zabıta memurları hastahaneye giderek ifadesini zaptetmişlerdir.
Tahkikat devam etmektedir.
Silâh taşıyormuş
Yemişçi Aptullah isminde biri Hasırcılar civarında son derece ■ a-hoş olarak dolaşmakta iken polisler kendini çevirmiş ve üzerin, aradıkları zaman bir tabanca ile beş fişek bulmuşlardır.
Aptullah hakkında memnu silâh taşıdığı için takibat yapılmaktadır.
Köylü sigarası
Tophanede manav Mehmet isminde biri, şehir dahilinde satılması; yasak olan "Köylü* sigarasını satarken tutulmuştur. Mehmette “26„ paket Köylü sigarası buluna-. ak müsadere edilmiştir.
Bir dayak ve cerh
Kireçburnunda Nafıa amele çavuşlarından İsmail Efendi, Galata merkezine yüzü gözü kanlar içinde girmiş ve kendisinin, Necati bey caddesinde Nuri isminde biriyle, diğer iki şahıs tarafından bu hale getirildiğini iddia ettirilmiştir.
Zabıta, bu iddia üzerine meyhaneci Nuriyi yakalamış, diğer iki meçhul arkadaşını da aramağa başlamıştır.
edemediğimiz Dehhânî üstadın, pek beğendiği şairlerdendir. Fakat onun Şehnamesi de Türkçe midir, Farsçe midir, pek iyi anlaşılamıyor. Aynı zamanda Selçuk oğullarından Üçüncü Alâattine verdiğini öğrendiğimiz kasidesi de örnekler arasında mukayyet değil.
Şeyh Üdebalinin şakirdi ve damadı diye tarihlerde görüp geçirdiğimiz Dursun Fakihin şairliğini de bu mukaddemeden öğreniyoruz ve bir şiirini de örnekler içinde görüyoruz- Fakat Mevlânadan, Sultan Veletten,
Şeyyat Hamzadan, Yunus Emreden, Dehhânîden, Dursun Fakihten, Gülşehrîden, Aşık Paşadan, Sait Emreden, Kay-gusuz Aptaldan, N jsimîden, Hoca Mes’uttan, Şeyh oğlundan, Ahmedîden, Kadı Burhanettin-den çok iyi seçilmiş nümune-ler veren bu kitapta, Niyaz.niıı ne adı var, ne eseri?.
Acaba Lât fi tezkeresinde
hayli yer tutan Niyazi, isimleri anılıp eserleri alınan şairlerden dada mı kıymetsizdi?.. Lâtifi, gazel yolunu onun bulduğunu - yersiz olarak - söyiiyecek kadar Niyaziyi yükseltiyor. Ve-liyettin oğlu tarafından bir çok kasideleri tanzir olunan ve La'l, afitap, şikâr,ab-fe_
boy göstereceğijni ve bu gelişlerin hepsinde kucak kucak mektuplar, telgraflar da geleceğini düşünüp içine gurur ya yılıyordu. O mektupların, o telgt-afların her birinde bir Naciyeden Kaber, yani yeni bir kasadan müjde, bulacağına inanıyordu.
O böyle düşünürken Naciye de, kıyafetini değiştıjrmeğe lüzum görmeden, tuvaletin,, düzeltmeden misafirlerinin yanırıa gifmişti. Çorap-sızdt, saçları d*a£,nlktı, üstünde dermeçatma bir ^kostüm vardı. Fa-kat heyecan için(j|e idi. Salona gi-rergirmez parnıağını dudakları üstüne koymuş v-s fIBI|dar gibi şu sözleri söylemişti?
— Sürpriz hazfr. çok güleceksiniz, çok ejlentjceksiniz. Yalnız beş, on dakika-, tahammül. Bir beklediğim daha vıJr. o da gelsin ki hazırladığım sahne'yj görmeğe sizi davet edeyim.
Herkes bu sürprizin ne olacağını düşünürken o,. Hanımları ya-nına çağırdı :
— Seyredeceğini^ piyeB, dedi, iki perdeliktir. Birinci ya|nız Bey
Anadoluda seyahat notları
Konyada imar
Konya mühim bir hart merkezidir — Fikir hareketleri ve muntazam çalışmalar var
Konyanın tam orta yerinde çenberi bir kilometreyi aşan bir tepe vardır. Bu, küçük bir dağı bile andırır. Geniş turlarile, zarif çam dizilerde, hoş gölgelerde bu ısı, şehrin sanki bir "Büyükada,, veya " Heybeli „-sidir.
Ümranın sevimli eli uzandığından beri bu tepecik mükemmel bir park halini almış, kıymeti ve ehemmiyeti büsbütün artmıştır. Alâattinin bütün tarih adamlarını işgal eden türbesi, bu parkı sanki tarihî kıymetlerden de mahrum etmek istemiyen ebedî bir abide gibidir.
Bu tepenin eteklerinde ümran, çok güzel eserler yaratmış. Askerî mahfil, muntazam bağçeler. belediyenin mükemmel bir sesli Jsinema ve tiyatro binası memleketi büsbütün gü-leştiren bu eserlerdendir.
Belediye sineması ile askerî mahfil arasındaki büyük bir bina g ze, çarpar. Yüksek ve gösterişli olan bu bina şehrin her tarifına hâkim bir mevki-dedir. Kanatları bembeyaz bir kartal gibi geniş bulvarları gölgeler. işte bu, Cumhuriyet iş.k-larmın hiç şüphesiz en güzeli olan "Halkevi„dir.
“Konya Halkevi,, variıklarile iftihar edebilir. Bu, onun en meşru bir Hakkıdır.
Meydana çıkardığı işler, ana yurdun en mühim hars merkezlerinden birisi olan Konyanın şerefiyle ve irfan havasiyle t. m mütenasip bir şekildedir. Zarıt “İrfan sarayı,, nın dıvarları ara-sıpda mükemmel bir çalışma programı, mütehassıs ilim adamlarının elinde her tarafa en feyizli nurlarını seriyor.
Çalışanlarının başında profesör Ferit Bey gibi yirmi şu kadar senesini ilme bağlamış bir zatın varlığı Konya Halkevi için şüp ıesiz büyük bir mazhariyettir. Ferit Bey tam bir tetebbu adamı ve hakikî bir fazıl
difli kasideleriyle kendinden sonra gelenleri imrendiren Niyaziyi muhterem üstadın kadro harici bırakmasında şüphe yok ki İlmî bir sebep olacak. Biz o sebebi takdir edecek mevkide değiliz ve Nıyaz.yi gadre uğramış bir şair saptıyoruz.
Cidden derin bir tetkik mahsulü olan “ Divan Edebiyatı Antolojisi „ nin birinci kitabı bize bu mülâhazaları ilham etti. Okuyucularımıza ve bütün mekteplilere üstadın kıymetli eserini .tavsiye eylerken öbür tiAaplarıda bu sütanda tanıtacağımızı ilâve ederiz.
lere gösterilecektir. İkincisini hep beraber seyredebilirsiniz.
Onlar, neden, niçin gibi suallerle bu sırrı anlamak istiyorlardı, piyesi tam seyretmek merakını geveliyorlardı. Naciye: "Olmaz, yasak !„ Diye eğleniyordu. Bu sırada kapı çalındı ve b;zzat ev sahibi dışarı çıktı, üç beş dakika oyalandıktan sonra geri geldi:
— Buyurun Saim Bey, Behzat Bey, Muhtar Bey, Âdil Bey. Hazırladığım piyesin ilk perdesini siz görün. Hanımlar da ikinci perdeyi seyre gelsinler.
Beyler, Naciyeııin ardına takıldılar ve yine onun, yaptığı tenbih üzerine ayaklarının ucuna basarak merdiveni tırmandılar, atölyenin önüne geldiler. Naciye, kapıyı yavaşça açtı .ve içeriyi gösterdi.
— Bakınız Beyefendiler, polisin bulamadığı ressam Bülent Bey nerede, ne vaziyette, ve nasıl bir işin başında?..
Erkekler atölyeye dolarken Bülent, elinden fırçayı atmış, kaçacak bir yer aramıya koyulmuştu. Man
sahibi. Arkadaşlariie birlikte Cümhuriyet prensipleri uğrunda büyük bir zevkle yoruluyor.
Halkevinin her'şubesi büyük bir faaliyet devresinde. Şehirde matbaacılığın karşı durduğu zahmetlere rağmen neşriyat şubesi bile durgun bir halde değil. Halkevinin mükemmel neşriyatı, hatta mecmuaları var.
Her türlü kıymetli unsurlara malik olan güzel sanatlar şubesi hakikî varlıklar gösteriyor. Sinesinden doğan ressamları, musiki üstatları, sanatkârları Konya Halkevinin yüzünü ağartabilir.
Köycülük şubesi daimî bir faaliyet içindedir. En uzak köylerde bile köylünün irşadı için her türlü tedbirler alınmıştır.
Tarihî tetkiler sahasında “ev„ çok kıymetli unsurlara sahiptir. Dünyanın en uzak köşelerinden gelen tarih adamlarının seyrede ede doyamadığı tarihî abideleri korumaK için ne mümkünse yapılıyor. Bu, Konya için bir saadettir. Her köşesinde tarihî kıymetine paha biçilemiyen abideler yükselen Konya gibi bir şehir bu “Koruma işinde,, Halk evine müteşekkirdir.
Fikrî hareketler, tetkik hararetleri, ana yurdun bu güzel şehrinde ne kadar da zarif mevcelerle ışıklanıyor.
“Konya Halkevi,, nden bahsederken kütüphanesine de mühim bir mevki ayırmak icap eder. “Okuma odası,,, “Kitap salonu,,, “Koleksiyon daireleri,, içeri girenlerin kolay kolay uzaklaşmak istemiyeceği birer zengin köşedir. “ Konya Halkevi ,, her türlü neşriyatı büyük bir dikkatle takip eder. Parisin, Berlin n belli başlı birçok fikir mecmuaları bile bu devirler arası felsefî eserlerle bir arada, mükemmel bir koleksiyon halinde mevcuttur.
Kütüphanenin bu mükemmeliyetinin şerefinde onu tanzim ve tasnife memur olanların da bir hissesi bu’unduğu inkâr edilemez. Tam bir santkâr ruhu taşıyan kütüphane memuru Hamdi bey, mevcudiyetini bu işe vakfetmekle millî bir vazife başarmış oluyor. Bu mütevazı ve çalışkan Türk, Konya Halk evini zenginleştiren eserleri tasnif için haftalarca çalışmış, cidden muvaffak olmuştur.
Vedat Ürei
zara gülünç ve fıtrili, 1 (ıl «t gülüyordu ve el çırpıyordu. Aşağıda kalan kadınlar ve kızlar da kendiliklerinden yukarı çıkmışlardı. Şaşkın şakın giyinmeğe ı savaşan Bülendin sersem telâşını Seyre dal-mış’ardı.
Naciye kolları göğsünde, terzil ettiği adamla bu rezalete şahit tuttuğu kalabalığı süzüyordu. Tam bu esnada bir feryat koptu, atölyenin ortasına bir insan düştü ve ressama sarılarak haykırmıya koyuldu:
— Canım, civanım, ciğerim, böbreğim... Sen yerde imişsin de ben seni gökde mi arıyor muşum?. Hiç mi insafın yotu, beni hiç mi hatırlamadın? Ahdin böyle miydi? Kavlin böyle miydi?.
Bu, mahut ihtiyar madamdı; Na-ciyenin daveti üzerine oraya gelmişti, sevgilisini bulmak heyecanı içinde abuk sabuk söyleniyordu. Bülent, bitkindi, ömründe ilk defa o-
hrak utanıyordu, terliyordu. Duyduğu hicap, böyle bir veziyete düş-
düğünden doğmiyordu, İstanbul için
bir
sır olan gaip olunuş hâdisesinin
Zonguldakta intihap
Zonguldak 15(Hususî)— Zon-guldakta ve bütün mülhakatında yapılmış olan Belediye seçimi birkaç noktadan ehemmiyet atfedilebilecek yüksek neticeler vermiştir. Evvelki seçimlerde günlerce ve ancak bir mevkie konulan rey sandığı ile intihabat yapılırken bu defa muhtelif mevkilere müteaddit sandıklar konularak bir gün zarfında seçim bitirililmiştir. Bu kadar kısa bir zaman zarfında eskiden günlerce devam eden sandığa atılan reylere göre bir kaç misli fazla rey temin edilmiştir.
Yalnız vilâyet merkezinde halk % 85 ve Bartmda % 75 nisbetinde intihaba iştirak etmiştir. Diğer kazalarda da aynı derece ve nisbete yakın alâka görülmüştür. Bu seçimde bilhassa kadınlarımızın gösterdiği alâka dikkatle kaydedilmeğe değer.
Maden ocağında bir infilâk
Zonguldak 15 ( Hususî) — Ereğli şirketinin işletmekte bulunduğu havzanın en büyük ve en zengin maden sahasını ihtiva etmekte olan “Gelik,, ocaklarında bir grizu infilâk etmiştir. Hâdise, bacada fennî tetkikatta bulunmakta olan ocak mühendis ve başçavuşlarından mürekkep üç kişiden mühendisin ağırca, diğerlerinin de hafif olmak üzere yüzlerinden ve ellerinden yaralanmasile neticelenmiştir. Daha vahim bir mahiyet arzetmesi çok muhtemel olan bu kazanın böyle hafif bir netice ile savuşması bacanın gayri faal bir halde bulunmasından i.eri gelmiştir. Maden 'idaresi Fen heyeti kaza mahallinde tahkikata başlamıştır.
Bayram hazırlıkları
Siirt 19 (A. A. ) — Cümhuriyet Bayramını kutlulama komsiyonu vilâyet makamında toplanarak kutulama programını hazırlamaktadır.
Ruam mücadelesi
Eskişehir 17 (Hususî) — Ruam ile mücadele, esaslı surette devam etmektedir. Merkezi vilâyette muayene edilen tek tırnaklı 2000 hayvandan ancak sekiz adedi şüpheli zuhur etmiş ve müşahede altına alınmıştır.
Merkez Baytarı Tevfik bey mülhakattaki hayvanları muayene etmek üzere mmtakalara hareket etmiştir.
şu sahne yüzünden kıymetini zayi edeceğini düşünmekten ileri geliyordu, bu sebeple yüzündeki terler, daha ziyade azap ve ıstırap nişaneleri idi. Ayni zamanda Mehlika-nın , Belmanın, Sevincin yanında şu ihtiyar kadının aşık tavrı alması ve kendini kucaklaması beynine perişanlık getirmişti. Kadını kovamıyordu, azarlıyamıyordu, miskin bir teslimiyet içinde bucala-yıp duruyordu.
Naciye, davetlilerin manzaradan lüzumu kadar hâz aldıklarını anladıktan sonra ilerledi, ihtiyar Madamı kollarından tutarak geri çekti:
— İştiyakınızı, dtdi, evinize saklayınız. İki dakika sonra sevgilinizi size teslim edeceğim. Şimdi dişinizi sıkın da beni dinleyin.
Ve yüzünü misafirlerine çevirdi, şu sözleri söyledi :
— Güldünüz ve iğrendiniz. Hakkınız var. Gördüğünüz sahne hem gülünçtür, hem iğrenç. Fakat bu sahnede benim alâkamın nereden doğduğunu, ve ne derecede bulunduğunu bilmeniz lâzım. Yanlış zehaplara mahal kalmamak için -müsaadenizle vaziyeti anlatayım: Devamı var
Teşrinievvel 21
7
GÖRÜP BİLMEDİKLERİMİZ
Dünyanın ilk “muhabiri,, kimdir?
-E-
Bugünkü gazeteciliğin ruhunu teşkil eden habir,, liğin temeli altı asır evvel atılmıştır
Gazeteciliğin esasını teşkil eden muhabirlik — “Fruoassar kimdir? İngiltere,, Kraliçesinin aşk mektupları — “Ben, her gördüğümü kaydetmek isterim,,
''Fruvassar,, , üçüncü defa İngiltereye gittiği zaman ikinci "Rişar., , kral olmuştu. Onu yine büyük bir samimiyetle kabul ettiler. Çünkü .“Fruvassar,, , Rişalin valdesine hususî kâtiplik etmişti.
“ Fruvaasar,, İngiltere Hükümdar Sarayında naz ve naim içinde yaşayıp dururken, dostu olan İngiltere Kralı ikinci “Rişarı „ hacettiler. Buna her ne kadar müteessir olmuşsa da “Fruvassar,, istediklerine nail olduğundan dolayı kendisini bahtiyar addetmiştir!
İkinci “Rişar,, m hal’inden bahis notlar, “Fruvassar,, m son eseri olmuştur, Eser bittikten sonra ö-lüm “ Fruvassar,, a yetişmekte gecikmemişti.
O, 1400 tarihlerinde Finlandiya-ya gitmişti. Orada ne oldu, nasıl vefat etti, bunu kimse bilmemektedir. Hatta defnedilmek için cesedini bile bulanlar olmamıştır. “Fruvassa,, hayatında nasıl seyyah ve seyyar oldu ise, öldükden sonra da toza inkilâp eden cesedi seyyar zereler halinde kalmıştır.
“Fruvassar,, m vücude getirdiği eserlerin pekçok kopyeleri vardır. Bu eserler ile en çok zenginleşen kütüphane “Breslav,, kütüphanesidir.
Bu kütüphanede dört büyük cilt mahfuzdur ve bu ciltler çok güze! tezhip, teclit olunmuştur. Kitapların yazısı da açık ve güzel yazılmıştır.
1806 Alman-Fransız harbinden sonra şehri Fransaya terkederlerken Almanlar, sulh şeraiti arasında millî kütüphaneye tecavüz edilmemek kaydını da koymuştur.
On dördüncü asırdan bir parça olan bu eserler, o zamanki harplerin şeklini, ahlâk telâkkisini, kuvveti, hakkı, harplerden sonra şehirlerin nasıl harabezara döndüğünü, halkın harp yüzünden çektiği azap ve ıstırabı mükemmelen teşrih ve tavsif etmektedir.
Halim Hüsnü
Birkaç gün evvel, Parıste bir edebi mahfi de, dünyada ilk muhabirliğin esasını kuran (J. Fraissart) Fruvassar ın hatırası tebcil olundu. Birçok ekâbir, bu top'antıda hazır bulundu, nutuklar söylendi, hatıraları yadedildi.
Gazeteciliğin ruhu demek olan muhabirliğin ilk temelini kuran “Fı uvassar„dır. Bu muhabir, bundan tam beş yüz doksan bir sene evvel yani 1343 tarihinde Valansiyada asilzadelere arma ressamlığı yapan bir babanın sulbünden tevellüt etmiştir.
“Fruvassar,, ilk terbiye ve tahsilini aile ocağında almış, esaslı tahsilini ise babasının dostu olan asilzadelerin tensibi ile istemiyerek, sevmiyerek kilisede ikmal eylemiştir.
“Fruvassar,,, bu tahsili esnasında Lâtin lisanını elde etmiş ve Lâtin edebiyatını derinden tetebbu eylemiştir.
“Fruvas3ar„a bir gün neden kilise tahsilinden memnun olmadığını sormuşlardır. “Fruvassar,, bu suale düşünmeden şu cevabı vermiştir.
— Sade görmek ve gördüklerimi nakletmek istiyorum!
Filhakika, kilise tahsilini ikmalden sonra istediği yola sülük etmiş ve bugünkü muhabirliğin ilk. temelini atmıştır.
“Fruvassar,, m kurduğu bu usul bugün bile şeklini değiştirmiş değildir. Muhabir, gördüğünü, dydu-ğunu kâğıda nakleder.
“Fravassar„ istediği gibi muhabirlik yapabilmek için büyük bir seyahate çıkmalı idi. Bunu da yapmış, İngiltereye gitmiş, yolda birçok vakalarla karşılaşmıştır.
Muhabir, arzu ediyordı ki, notları arasında meselâ bir muharebe, bir kral düğünü, bir ihtilâl tafsilâtı bulunsun... '
“ Fruvassar „ , bu fikri tesbit ettiği dakikadan itibaren hep seyyar görüyoruz. Muhabirin yazdığı şeyler de gözettiği esas şu olmuştur : Muhayyel tipler yaratmak ve bunları işidip duyduğu tarz da konuşturmak.
Muhabir, gezip dolaştığı yerlerden topladığı intibaları not halinde biriktirir sonra yazardı.
Kuvvetli bir tahsil, bilhassa lâ-tin edebiyatına vukufu “Fruvas-sar„a şarkı tarzında güzel şiirler söyletmiş, hayatın ve aşkın tatlı cilvelerini terennüm ettirmiştir.
"Fruvssar„ın yolu birgün tngil-tereye uğramış, Kraliçenin İşıklarından bir asilzade, muhabiri Kraliçeye takdim etmiştir. O sıralarda İngiltere tahtında üçüncü Edvar Kral bulunuyordu.
Muhabir, saraya memnuniyetle kabul edilince, etrafında toplanan birçok prens, Dük ve kontlarla münasebat tesisine muvaffak olmuştur. “Fruvassar,, ın saray nez-dinde itibarı o kadar büyük olmuştur ki bilâ istizan her istediği zaman saraya girmesine müsaade edilmiştir.
“Fruvassar,, , bu sıralarda kraliçenin hususî kâtipliğine tayin o-lunmuştur. Kraliçe hususî kâtibine gizli ve sevdavi şiirler yazdırır bu suretle âşıklariyle mükâtebede bulunurdu.
Genç muhabir, bu ihtişam ve debdebeye rağmen kalben rahat değildi, içi sıkılıyordu ve Fransa-ya dönmek istiyordu. Kraliçe, hal aşina bir kadın olduğundan “ Fruvassar,, ın talebini kabul ile ona izin vermiştir. “ Fruvassar „ , bir deli gibi kendini Fransaya atmış, ne yazık ki, sevgilisini evlenmiş bulmuş ve bu vaka genç muhabiri beyninden vurmuştur!
“Fruvassar,, için artık Fransada yaşamağa imkân kalmamıştı. Tekrar İngiltereye dönmüş, sarayda beş 6ene kalmış ve bu müddet zarfında topladığı notları tasnif ederek, bugünkü Fransa ve İngiltere tarihinin mühim noktalarını tenvir eden müşahedatını bir eser halinde ortaya koymuştur, örf ve âdetin esas hatlarını çizen bu eser, bugün bile lezzetle okunabilmektedir.
“ Fruvassar „ bildiği yoldan yürüyor, ispanyaya seyahat yapı- 1
Radyo v
"Frnbassar,, durmadan gezer ve gördüklerini kaydederdi...
yordu: Yollarda tesadüf ettiği yolcuların karakterlerini çizerek, ruhlarına girerek yolculuğuna devam ediyordu.
Eser, yavaş yavaş ilerliyordu. Esasını hakikatten alan bu eseri okurken insan zannederki o devri bütün ananatiyle yaşamaktadır.
“ Fruvassar „ ın bu eseri için büyük kontlardan biri kendisine keselerce altın vermiş, eserin ikmali için her arzusunu yerine getirmiştir. İtiraf etmek iâzımdırjki “Fruvassar,, ın nakil hassası cidden binazirdir 1
,‘Fruvassa,, , İspanya yolculığın-da parasının bir kısmını çaldırmış sa da bundan müteessir olmamış, başından geçen fena hâdiseleri kaydetmekte bile lezzet duymuştur.
O, bir yerde duramazdı: Fransa’da dolaşıp dururken, aklına İngiltere gelir, orası için adeta darüs-sılaya tutulurdu.
İstanbul Rorsası kapanış liatleri 20 10 -1934 ÇEKLER
Açılış Kapanış
Londra 619,50 621.50 |
Nev-York 0,799654 0,7995
Paris 12,06 12,06
Milâno 9.2606 9,27
Brüksel 3,4044 3,4050
Atina 83,41 —
Cenevre 2,4360 2,4885
Sofya 66,7925 66,7925
Amsterdam 1,1725 1,1734 I
Prag 19,02 —
Stokholm 3,1566 |
Viyana 4,2763 —
Madrit 5,8160 5,8175
Berlin 1,9710 1,9730
'Varşova 4,2050
Budapeşte 3,9912 — 1
Bükreş 79,825 —
Belgrat 34,8625
Yokohama 2,785 \
Moskova 1089,50 -
Tahvil ve Senetler
AçılışKapanış
0/0 5 faizli 1933 Q7 97 İkramiyeli (Ergani)
0/0 7,5 faizli Türk _ . _ . borcu tahviH i 25,35 25,3 5
Anadolu D.yolu I II 45,75 45,65
» „ mümessil 49,75 49,65 |
0/0 7,5 Türk BU !
0/oS Hazine — ;
Ergani B — i

1 Merkez Bank 57,50 57,50
Tramvay — —
İş bank nama 10 10 1
1 Arslan çimento 1370 13,65
' Anad. D. Y. 0/0 60
RADYO PROGRAMI
21 Teşrinievvel Pazar l.t.nbul,
78,30 Plak neşriyatı. 19.20 Ajan, ha-herleri. 19,311 Türk musiki neşriyatı. (Kemanı Reşat, Mesut Cemil, Muzaffer Beyler ve Vecibe, Vedia Rıza Hanımlar). 21 Ateş - Güneş kulübünden nakil. "" Radyo caz ve tango orkestrası.
z23 Khz. VARŞOVA, 7345 m.
21,30
17,30 Piyano konseri (Schumann) 17,43 Çocuk naşriyatı. 20 Popü er konser. 20,45 Musahabe. 21 Viyolonsel konseri. 22 l.embergten neşeli neşriyat. 22,45 Spor haberleri. 23,15 Reklâm ve konser. 23,30 '.ondradan naklen dans musikisi. 24 Mu-ı ıhabe. 24,05 Dans musikisi.
5 Khz. BUDAPEŞTE, 550 m.
18,OS Eduardo Bianco tango takımı. r9 Hikâyeler, 19,35 Çingene orkestrası. 20,50 Spor. 21 Kabara sahneleri, 22 Haberler. 22,20 Posta memurları orkestrası tarafından hafif musiki. 23,50 Bachman salon kuarteti.
230 Khz. LÖKSENBURG, 1304 m.
Ingiliz akşamı 19,30 Hafif musiki ve dans parçalan. 21 Karışık konser. 22 Senfonik müessesenin verdiği konser. 22, 30 Haberler ve koşu haberleri. 23 Karşık konser. 24,30 Dans musikisi. 1 Gece musikisi.
Khz. PRAG. 437 m.
17 M. Ostravs radyo orkestrası. 77,55 Çocuk hikâyeleri. 78,55 Almanca musiklli neşriyat. 19,55 Haberler. 20,05 Musahabe. 20,20 Kuartet konseri. 20,35 Musahabe. 20,50 Plâk. 20,55 Musahabe. 21 Senfonik konser. 23 Haberler. 23,20 Plâk. 23,25 Son haberler. 23,30 Schrammel musiki.
904 Khz. HAMBURG, 332 m.
18,15 Konferans. 19 Skeç. 20 Schram-
yaylı
20,20 •’Ru-
mel musiki. 20,35 Spor. 20,55 Hava poru. 21*Ş verin denizi etrafında,, isimli musiklli piyes. 22,20 Piyana U; ’ (Beethoven.) 23 Haberler. 23,30 musikisi.
592 Khz. VİYANA 507 ın.
18,40 Plâk. 19,20 Filharmonik sazlar kuarteti. 19,40 Musahabe. Sonatlar. 21,10 Oskar Stravussun adun die Llebe,, isimli opereti. 23,25 Haberler. Spor. 23,55 Dans musikisi. 7,20 Plâk.
Karilerimize cevap
Niğdede Rasim Bf.e
Mektubunuza posta ile cevap verilecektir efendim.
ZAMAN
Dans
Radyo bir çok mem^ vasıtası olarak
•CJmumî buhrandan sonra b çok müesseseler reklâma e; kişinden daha fazla ehemmiyç vermekte ve akla gelmiyece-orijinal reklâmlar icat ederer halkın nazarlarını kendilerir celbetmektedirler.
Büyük Avrupa şehirlerine1 artık hemen, hemen dıvarrel lamlarına tesadüf edilmez. n
Bunlarınî yerine şimdi g3_ kamaştırıcı elektrik ziyalarLr göze çarpan reklâmlar yapın yor. Yeni sistem reklâmları v.1, cude getiren mütehassısların *“ iş sayesinde reklâmdan istifa ’ edenlerden daha zengin olduk.a bile rivayet ediliyor.
Avrupada istifade edilen rtja lâm şekillerinin en faydalı j*-müessiri de hiç şüphe yok;es radyo vasıtasile yapılanlarıc^1
Radyonun dünyanın her rafında taammüm etmesi yük şehirlerdeki reklâm müra hasslslarını radyo vasıtasile ;nç pıian reklâm'ardan kendiler iş kalgıyacağından hayli kap kutmuştur. *nı
Çünkü hem basit ve 1^® milyonlarca dinleyici tarafın».^ aynı zamanda işitilen mikro ve reklâmlarının bütün diğer ^a_ sıtalarla yapılacak reklâmece tercih edileceği muhakka iki Bundan dolayı bazı radyo rJu" releriyle matbuat aras^n‘ uzun ihtilâf ve münaka. , vükubulmuş ve radyoları^*’ ğunda reklâm yapılmasınc^^ saade edilmemiştir. Reklân^|)er_
nişti, Romanyada 150 k so-vatlık mürsile
(tınan
Brasovv’da kâin Bod’da 15r)lar|a vat anten enerjili ve yüksv,ya|c_ mevçlerde neşriyat yapacak e, Jiye vetli Romen mürsilesinin »küçük hummalı bir surette devanjQ^Q_ muktedir. Bod RomanyanıJum göbeğinde o'.duğundan en u/e . aletle Romanyanın her tar^r yQ_ ayni nefasette işidileccktir. Jaha Romen neşriyatı bu kuvv tasyonun hitamında memlel^gk js_ den de emsalsiz olarak işi_u kal-t.hmin ediliyor. , içini
İsveç’te de 150 kiL
“wireles warld„| mecmleceği-okunduğuna göre İsveç’in şehrinde hali imalde olanjr bek_ lovatlık yüksek dalgalı mi.. inşası bitmek üzeredir. Bu h .
.... .ou kızı
merkezin bir ay sonra beri.-- • rübe neşriyata başlayacağı , ®.. ..
. .. y , * K suru-
tazam bir program dahılıı r-y kânunusani 1935 tarihinde . j ya bağlıyacağı haber veriln^6™™ C Trenlerde rad; bir f,. İngiliz radyo şirketi teklenmek Londra ile Edinburg araşır yen ekspresinin vagonlan.da dairine bir radyo istasyonu j görü-tirmiştir. Böylelikle haredir kaçı sında tren içerişinde neşr sedye pılarak her taraftan işidi; için,. Budapeşte’de müh* ?sl‘.e.r'
..ıı e atıldı,
müsabaka örtünün
Macar radyo şirketi «ar Üstüne arasında pek enteresan PaŞ tara-baka açarak dar bir muhi^en mem* de işitilecek kabiliyette b tör mürsilesi imalini ilârÇra’Ş gibi Ellişer vatlık, yani bir3rr^u‘ Ne-20 de bir nispetinde kudr°r misiniz lacak mürsilelerin montaj* nasıl de-tan işitme kabiliyeti en ç(lemişt'. rından birincisine 100 Sedye-bir para mükâfatiyle ybyar, çeh-bir radyo âleti, 2 ncideın işidecek kadar da muhtelif mük recektİr. Mürsilelerin f yeniden mevi 230 metre dalga u;
olacaktır. lokma ek-
Dün sabah limanımıza bir İngiliz mektep gemisi geldi
İngiliz bahriyelileri dün şehri gezdiler, bugün abideye merasimle çelenk koyacaklar
İngiliz filosuna mensup Fro-bişer namındaki mektep kruvazörü dün sabah saat sekiz de limanımıza vasıl olmuş ve top atmak suretile şehri selâmla-mıştır. İngiliz gemisinin selâm toplarına Selimiye kışlasından mukabele edilmiştir. Saat 10 da İngiliz sefaretine mensup memurların ziyaretini kabul eden gemi kumandanı, saat 11,5 da, refakatine tayin edilmiş olan bir deniz yüzbaşımızla birlikte karaya çıkmış ve Vilâyet ma-kamile İstanbul Kumandanlığını ziyaret etmiştir.
Bu ziyaret, bir müddet sonra, şehir ve askerî makamat mümessillerimiz tarafından iade edilmiştir. Frobişer hali hazırda mektep gemisi şekline kalbedilmiş olan bir safı harp kruvazörüdür. 137 zabit namzedi, bu gemide talim ve terbiye görmektedirler. Gemi ile gelen deniz talebeleri, dün şehre çıkarak muhtelif gezintiler yapmışlardır.
İngiliz bahriyelileri, bu sabah saat 10.5 da Cümhuriyet abidesine bir çelenk koyacaklardır. Aynı zamanda bahriyeliler şe-
mek yemeksizin ilerlendi. Bu sırada birdenbire pişdarlarımız rücat ettiler, hepsi karların içine yatmıştı. Toprak üstünde dalgalı bir gölge vardı.
Yavaş sesle emir verdim, arkamda madenî bir mızraklı sesi işittim. Ovanın oratasıııda yabancı bir takım gölgeler kımıldanıyordu. Denilebilirdi ki kalabalık bir hayvan sürüsü koşuyor. Bazen bir yılan gibi kıvrılıyor veya toplanıyor, sağa, sola doğru uzanıp, geriliyor, duruyor, sonra hareket ediyordu.
Birdenbire bu meçhul gölge toparlandı, bize doğru geldiğini gördüm. Anladım ki yolunu kaybetmiş 12 Prusya askeri yollarını arıyorlardı.
Çok yalanlamışlardı, artık atların solumasını, asker takımlarının madenî sesini ve eğer gıcırtılarını işidiyordum.
Bağırdım:
— Ateş!..
Elli tüfek sesi gecenin sükûnetini parçaladı. Sonra tüfek ateşinin körleştirici ışığı kaybolduktan sonra gördük ki 12 adam ve 9 beygir yere serilmişti. Üç beygir ürkmüş kaçıyordu. Bunlardan birisi süvarisinin cesedini ayağı üzenği-sine asılmış bir halde çıldırasıya sıçrıyarak sürükliyordu.
Sedyeden bir baş uzanmıştı: —Ne oluyor? Cevap verdim: — Birşey değil matmazel, bir düzüne Prusyalıyı harcadık.
Kız mırıldandı:
— Vah zavallılar:
Fakat kız üşümüştü, tekrar kaputların arasında kayboldu.
Yeniben yola koyulduk.. Uzun bir müddet yüründü. Nihayet gök sarardı, ışıdı, şarkta kül rengi bir kırmızılık peyda oldu.
Bu sırada sert bir ses haykırdı:
— Kim o?..
Kıt'amız durdu, kendimizi tanıtmak için ilerledim. Fransız hattına gelmiştik. Adamlarımız postanın önüzde sıralandı, at üstünde bir kumandan çınlatıcı bir sesle sedyeyi görerek sordu:
— Bu dedir?
Buna sarışın bir çehre gülerek cevap verdi:
— Benim, Müsyü..,
Askerlerin arasında bir tebessüm gezindi, ve sarı çehrenin hayali kalplere sindi.
Bütün askerler "yaşasın./,, diye haykırdılar. Ne için olduğunu bilmiyorum tepeden tır. nağıma kadar heyecandan sarsıldım. Bana bıı kadar tesir yapan ne idi? Bana öyle geliyordu ki başkalarının kıymet vermediği basit işler yapmış, fakat ■ hakikî vatanperverliğimizi göstermiştik.
Görüyorsunuz ya. Bu küçük

refine Ingiliz sefarethanesinde bir çay ziyafeti verilecektir.
Gemi yarın “Mondoros,, a müteveccihen limanımızdan ayrılacaktır.
“ Frobisher - Frobişer,, kruvazörü 1920 senesinde "De-vouport,, tersanesinde inşa edilmiş "9900,, tonilâto mai mahrecinde "184„ buçuk metre uzunluğunda bir gemi olup "1928,, senesinde bazı tadilât icrasiyle yeniden inşa olunurcasma tamir edilmiştir. Sürati saatte “3D„ mildir ve dört uskurludur.
Eslihası: Yedi tane (15) santimetrelik, tört dane tayyareye karşı "10,2,, santimetrelik ve dört tane de "47„ milimetrelik topla on iki mitralyoz ve "533„ santimetrelik torpido kovanından ibarettir. Torpido kovanlarından iki tanesi su altındadır. Kruvazörün makineleri dişli "Parsons kurth,, sİ3temin-dedir ve (65000) beygir kuvve-tindedir İngilizlerin "Frobişer„e tamamile benziyen "Havkins,,. “Vindiktiv„ ve “Effingham,, isminde üç gemileri daha vardır.
İlktedrisat Müfettişleri
Busene ilk tedisat müfettişleri arasında bazı mmtaka değişiklikleri yapılmıştır.Mmtaka-ları değişen müfettişlerden Ahmet Bey Eyüp, Edirneden bu sene gelen Kemal Edip Bey Kasımpaşa, Ömer Lûtfi Bey Çatalca, Tevfik Bey Fatih, İzzet Bey Çekmece, Silivri, Süleyman Şeveket Bey Sarıyer ve cvarı, Ruhî Bey Şile mıntaka-larına tayin edilmişler ve dünden itibaren vazifelerine başlamışlardır.
Gayri mübadiller toplanamadı
Dün saat 14 te Halkevi salonunda akti mukarrer olan gayri mübadiller kongresi ekseriyet olmadığından tehir edilmiştir.
Bir mahkûmiyet
Türk parasını koruma kanununa muhalif hareket eden tstelyon isminde bir rumun muhakemesi üçüncü ceza mahkemesinde intaç edilmiş ve üç ay müddetle hapse, 100 lira para cezasına mahkûmiyetine karar verilmiştir.
Gençlerin müsameresi
Cümhuriyet gençler müstahsili Cuma günü biri sabah 11 d“. talebe ve muallimlere ■ diğeri saat 15 te azalarına olmak üzere iki müsamere vermiştir'
Gençler her iki temsilde de muvaffak olmuşlardır.
Gençler mahfili 29 Teşrinievvel geceside umuma meccani olarak bir temsil verecektir.
Norveçyanın halis Mori- ► na balığının ciğerlerin- £
4

den istihsal olunan baş ' mo hcAI /



mahsûl
Balık yağı ►
4 nı Haşan ecza depo- ► sun da bulursunuz.
çehreyi asla unutmıyorum. Be-Dİm fikrimi sorarsanız kıt’ala-rın başında trampet ve boruzan konulacağına bir küçük kız bulunması kâfidir.
Her yüzbaşının yanında Meryem resimlerinin kakikisinden bir tane bulunmalıdır. Bana kalırsa..
Yüzbaşı biraz durdu, sopra sakin bir vaziyetle başını kaldırarak ilâve etti:
— Biz güzel hanımları severiz vesselâm... Ve, ben bu hususta yalnız değilim...


— ZAMAN—
Teşrinievvel 21

4
Parada altın esası
3
Ne altın, ne gümiiş yüzü gören yok ya. Yalnız atalarını işıdiyoruz ve birde gazete sütunlarında filân devletin altın esasına döndüğünü, filân devletin de o esastan ayrıldığını okuyoruz. Bu esas ne ola acaba?.. Bir çoğumuz o acabayı birkaç kere tekrar etmiş olsak gerek. Bu ihtimal ile bugün parada altın esasının ne demek olduğunu yazıyoruz:
Büyük devletlerin çıkardıkları altın paraların devlet bankalarında altın karşılığı vardır, ğıt paralar, işte o altınların yerine piyasaya çıkarılmıştır. Altın karşılık, bazı yerlerdeyüzde altmıştan başlar, yüzde yirmi beşe kadar iner. Kâğıt paranın kıymeti de karşılığı olan altın nisbetinde değişir.
Eski şairlerimiz: Divan edebiyatı Antolojisi
Yazan: Profesör doktor Köprülü Zade Mehmet Fuat “Bey Basan : Muallim Ahmet Halit kitaphanesi - Birinci kitap
Mu.ıterem profesör Köprülü Zade Mehmet Fuat Bey, “Divan edebiyatı Antolojisi,, adlı ve on bir küçük risaleden müteşekkil bir seri neşretti. Kendileri birinci kitabın başına koydukları kısa bir sahifede, bu risaleleri lise tahsili görenler için yazdıklarını söylüyorlar. Halbuki eser, derin tetkikler ve itinalı telhislerle yazılmıştır. Bu sebeple Türk edebiyatını topluca gözden geçirmek isti-yen her merak sahibini müstefit edebilir.
Antoloji, bizde yeni kulla-nılmıya başlanılan tabirlerdendir. Evvelce bunun yerine “Müntehibat,, kelimesi kullanılırdı. Karşılığı dilimizde mevcut olan yabancı kelimeler ihmal edilmeğe başlandıktan sonra müntehıbatm yerine “seçme parçalar,, demek kabil iken nedense antoloji tabiri ortaya çıktı. Muhterem alim Fuat beyin de onu tercih etmesi kelimenin dilimizde yerleştiğini gösterir.
“Divan Edebiyatı Antolojisinin birinci kitabı sekiz sahife-lik bir mukaddeme ile ve bu mukaddeme de şu satırlarla başlıyor: Türkçe daha Islâmiyetin zuhurundan evvel bir edebiyat lisanı mahiyetini almıştı. Türk-ler Müsliman olduktan ve İslâm medeniyeti dairesine girdikten sonra coğrafî mevkileri icabı olarak bilhassa Acem edebiyatının tesiri altında kaldılar, aruz veznile ve Acem şiirleri tarzında manzum eserler vücu-de getirmeğe başladılar. On birinci asırda orta Asyada baş-lıyan bu klâsik Türk şiiri, Türk-
Cihan harbinde bir çok milletler, paranın altın esasını terk ettiler. Bu vaziyette onların kâğıt paralarına beynelmilel verilecek kıymet, paraları altın esasına dayanan milletlerin gösterecekleri itibara bağlı kaldı. Yani altın karşılığı olmıyan kâğıt paraların kıymeti daima düşüktür. Ticaret borsasmda muvazene ile bu düşüklük telâfi edilegelmektedir. Fakat altın karşılıksız bir paranın altın kıymetini bulması vaki değildir.
Son senelerde Almanya, İngiltere ve Amerika gibi büyük ve zengin milletler de altın esasını terketmişlerdir. Bu suretle onların da paraları eski kıymetlerini hissolunacak surette kaybetmiş bulunuyor. Bu, bir ticaret dalâveresidir.
leriu yaşadıkları ve devlet kurdukları coğrafî sahalarda yavaş yavaş inkişafa başladı „
Bu satırlar okununca muhterem profesörün İslâmdan evvelki Türk şiirine dair birkaç nü-mune vadedeceği veya birkaç şa r ismi yazacağ’ zannolunur. Halbuki bu zan, boştur. Çünkü Mehmet Fuat Bey, bu hükmü teyit edecek ne bir örnek ve ne bir isim vermiştir. Vaktile “Harabat,, adlı bir müntehibat mecmuası vücude getiren Ziya paşa da eserinin başında:
Fa'lün fail olmadan nlimayan Parmak ile idî bizde evzan
Dediği halde seçme parçalar arasına bu hükmü teyit edecek tek bir misal sokmamıştı. Mu-kaddemeyi okua.ıya devam ettikçe ilk Türk şiiri olarak bulunan eserlerin ancak on üçüncü asra ait olabildiğini anlıyoruz ve üzülüyoruz. Hele bunların da azdan az o^uşu üzüntümüzü bir kat daha arttırıyor.
Bu üzüntü içinde muhterem âlimimizin edebî tahlilini takip ediyoruz ue yirmi beş sene ev-vele gelinciye kadar verilmiş hükümleri yıkıp tarumar eden İlmî kanaatlerle karşılaşıyoruz. Bu kanaatlerin başında, Ahmet Fakihin ilk tanıtmış şair olarak gösterilmesi var. Üstat, bu zatın Çarhname adlı bir mes nevisi bulunduğunu söylüyor. Fakat bunun Türkçe mi, Farisî dililemi yazıldığını tasrih etmiyor. Örnekler arasında Ahmet Fakihten alınma bir parça bulunmadığına göre Çarhnamenin Türkçe olmadığını anlıyoruz.
Şimdiye kadar tertip o'.unan antolojilerde ismine tesadüf
3
Ham madde ihtiyacı
S. Almanya, ticarî münasebetlerini yeni vaziyete göre düzeltmeğe nasıl çalışıyor ? vaka _ . ———
turan Yeni plânın haricî ticaret ve b,r .ithalâta koymuş olduğu tahdi-desını . . . , w
geçerjdat çerçevesi içinde uğraşan Ömer Alman hükümeti, yabancı mem-*,kta5-eketlerle olan ticarî münase-lıp kametlerini yeni vaziyete göre dü-Vareltmek için hümmalı bir faali-Hay,rt?et sarfetmektedir. İngiltere tramv'e d)ğer memleketlerle uzlaş-burgabalar imzalanmış olduğu gibi ^“"^»irçokları da müzakereler ya-altındi»dmaktadır. murlar bu uzlaşmaların başlı
Ta!a gayesi ham maddeye olan (ayet müstacel ihtiyacı gidermek sonra da memlekete ya-Yeancı dövizi sokmak için ihra-arttırmaktır. İtalya ileya-)İ8|er\lmış olan uzlaşmada ticaret aradıkprçlannm merkez bankaların-beş fişi mevcut hesabatla takas edil-APesi esasları kabul olunmuştur. ta$,d|ğjna mukabil İtalya da Alman-ıdan yabancı memleketlere Topden seyyahlara yüklenmiş mınde ;vjz tahdidatından îtalyaya gi-s' ya’acek olanların istisnasını elde p(ne2e muvaffak olmuştur, ak mİ Alman seyyahları Îtalyaya gjr sene mühim yekûnlere ba-olan paralar döker. İngilte-vuşları? *le yaPdm,9 olan ticaret uz-merkeztmasınln bütün İmparatorluk girmiş ızisine teşmili istenmektedir, caddesiıakü Almanya Hindistan müş-diğer ijleri arasında dördüncü sı-8etZabrl tutacak kadar ehemmiyet-neci N?*r müşteridir, meçhul iantin ticaret uzlaşması da lamıştır.as esasına göre imzalanmış-j Almanya, mensucat fabri-edemed 7
pek hrınm mühtaç olduğu pa-Fakat o-u Brezilyadan tedarik etçe midir» uğraşmaktadır bu takas anlaşılaı-j Macaristanla Almanya Selçuk (nja çOk geniş bir mikyas-A^kasV'şlemektedir. Son seneler da muka’da Almanyanın Bulgaris-Şeyh yapmış oldukları ihracat damadı leri Bulgar merkez ban-geçirdiğida bloke bir halde dur-şairliğini ogrenıyo. ajarın kurtarılması için örnekler r . . v
kat Mevlâ b,r Klerıng uzlaşması Şeyyat H»e çaredir. Hem Alman reden, İtinin durması hem de Bul-Fakihten, erkez bankasında yatan Paşadan, paralarınm işlemesi için »P3erde Bulgaristanla mü-ca Mesut '»
Ahmedîde1 ?ümullü bir takas uzlaş-den çok fapılmak üzeredir, er veren ,an ihracat mallarına mu-ne adı bankasına mahal-
Acâba yatırılmış para-
ay ı yer urtarı|magı maksadile son anılıp eser . . dada mı ’ ay *Çınde Almanya bı-gazel yoluasamızdan da mühim mik-nu - yersia mal almışlardır. Bu kadar Niy^at, haftalık piyasa va-liyettin 5^-imizde okuyucularımıza çok kaşıdı , . .
ve La’l, af-ktey,z*___________
Almanya fabrikalarını işletecek olan ecnebi ham maddelerini elde etmek için çalmadık kapı bırakmadığı gibi bir taraf-dan da her türlü israfata karşı şiddetli bir mücadele açılmıştır. Gazeteler hergün ahaliye kırıntı ve döküntü malzemenin kıymeti hakkında sütunlar dolusu öğütler vermektedir. Bu öğütleri “ham maddeleri idare projesi,, adlı teşkilât tertip etmektedir.
Bütün bu didinmelere rağmen Alman hükümeti hariçten yardım görmediği takdirde memleketin yetiştirebileceği ham maddelerle ihtiyacını gideremi-yecektir. Ahali bile ham madde eksikliğini günden güne daha fazla hissetmeğe başlamış olup gündelik ihtiyaçları teminde sıkıntı çek liyor. Meselâ un, ekmek, çokolâta, yemeklik yağlar ve sabun kaliteleri bozulmuş olup şimdi Alman piyasalarında satılanlar aşağılık kalitedendir.
Hatta şimdiye kadar bağırsaklara konan sucuklar bundan böyle bilhassa sucuk için hazırlanmış bir cins kâğıt -lara konacaktır. Yarım lüks sayılan tuvalet sabunu, podra bisküvi, muhtelif reçeller şimdiden piyasada eksilmiş bulunmaktadır*
Fiatler tedricî bir surette yükselmekte hükümet ihtikâra şiddetli davranmakla beraber pahalılıkla mücadele edememektedir. Hükümetin zürraı korumak için koyduğu kanunlar mekûlât ham madde fiatlerini yükseltmiştir. Amele yevmiyeleriyle maaşlar yükseltilemediği halde şimdi patates, yemeklik yağlar, zeytin yağları eskisinden çok daha pahalıdır.
Bütün bunlara rağmen Al-manyada kıtlık ve açlık olmı-yacaktır. Belki mekûlât kalite itibariyle pek te iyi olmıyacak, fiatler yüksek seviyelerde dolaşacak fakat herkes yiyecek bulabilecektir.
Nazi hükümeti bütün zorluklara rağmen boyun iğmemeğe ve yabancı memleketlere ham madde için fedakârlık yapmamağa azmetmiştir.
Buğday fiatlan düşüyor
Ağustosun ortalarından beri düşmeğe başlamış olan buğday fiatları son hafta zarfında gevşeklik hızını birdenbire keskinleştirmiştir. Şikago bor-sasmda Kânunuevvel teslimi buğday fiatı bir hafta evveli-
Ankara Sonbahar üçüncü At yarışları nasıl oldu ?
Ankara 19 — Sonbahar at yarışlarının OçüncGsû bugün “evvelki gün,, koşu mahallinde yapıldı. Havanın rüzgârlı ve hafif Jyağmurlu olmasına rağmen diğer haftalara nazaran daha fazla bir seyirci kütlesi göze çarpıyordu.
Birinci koşu: Üç yaşında ve hiç koşu kazanmamış yerli yarım kan arap ve halis kan arap erkek ve dişi tay'.ara mahsustu. Bu koşuya Ali Efendinin “ Lâle „ ismindeki h. yvanı yalnız olarak iştirak etmiştir.
İkinci koşu: Üç ve daha yukarı yaştaki halis kan İngiliz ve kısraklarına mahsustu. Mesafesi 1600 metre idi. Birinci Ahmet Fikret Beylerin “ Grandeza „ sı ikinci M. Ben isin “ Salvatör „ ü üçüncü İsmail Hakkı Beyin “ Bayard ,, ı gel-
Ü;üncü koşu : Dört ve daha yukarı yaştaki yerli yarım kan İngiliz at ve kısraklarına mahsus handikaptı mesafesi 2600 metre idi. Rüstem Efendinin “Nuna„ sı birinci, Emir Salih Efendinin MBozkurt„u ikinci.
Dördüncü koşu: Üç ve daha yukarı yaştaki halis kan İngiliz at ve kısraklarına mahsus olup mesafesi 2000 metre idi. Matmazel “Be-nes„in “Barce„i birinci, Akif Beyin “Kaspadya„sı ikinci gelmiştir.
Beşinci koşu: Üç ve daha yukarı yaştaki yerli yarım kan arap ve halis kan arap at ve kırakla-rına mahsus olup mesafesi 1600 metre idi. Rıdvan beyin “Hakan,, ı rinci, Settar efendinin “Sarıkız,, ı ikinci İzzet beyin “Rüzgâr,, ı üçüncü gelmiştir.
Ankarada Mıntaka bisiklet birincilikleri
Ankara 19 — Bugün 1000 metre
Fenerbahçe Ingiliz gemisi takımını
8-1 yendi
Dtn Fener stadında Fenerbahçe birinci takımı şehrimizde misafir bu unan Ingiliz mektep gemisi futbol takımı ile bir maç yaptı. Hakem Mister Allendi.
İngiliz takımı, İngiliz federasyonuna dahil bir ekip olması itibariyle Fenerliler bu maça lik maçlarındaki tam kadroları ile çıktılar İngiliz takımı iyi oynamakla beraber, uzun zamandanberi antrönö mansız o’maları ve buna inzimam eden saha yabancılığı dolayısiyle sine nazaran kilo başına 15 para düşmüştür. Liverpol ve Loıdra borsalarında da aynı sukut vardır.
Fiatların böylece düşmesi mevsim dolayısiyle olabilir çünkü senenin bu zamanlarında yeni mahsuller piyasaya dökülmeğe başlar ^bundan başka gevşeklik için başka âmillerde tesir etmektedir Arjantiden alınmakta olan mahsul raporları gayet iyidir bu memleketin buğday ihracatı da geniş
üzerinde Mıntaka bisiklet sürat birincilikleri icra edilmiştir.
Üç seriye ayrılan koşuculardan birinci seriye Osep, Ahmet ve Nuri düşmüş ve bunlardan Osep tidayetten nihayete kadar başta giderek birinci olmuş Ahmet ikinci Nuri üçüncü gelmiştir.
İkinci seride koşan HaBan, Talât ve Agoptan Haşan rüzgârdan ve dişlisinin büyük olmasından istifade ederek Talâtı yarım bisiklet boyu ile geçmiş Agop ta üçüncü kalmıştır.
Her iki serinin İkincileriyle üçüncü serinin yalnız olarak Hüseyin arasında yapılan ve mağluplara finale girmek şansını veren üçüncü yarışta ite Talât büyük Farkla birinci gelmiş Ahmetle Hüseyin bir sıra ile yarışı bitirmişlerdi.
Mıntaka birinciliğini tayin edecek final müsabakasında Talât, Haşan ve Osep daha hareket işareti verilir verilmez büyük bir sür’atle koşmağa başlamışlar ve önü alan İttifakspordan Talât 10 metre farkla birinci, Hağan ikinci ve Osep üçüncü gelmişlerdir.^
Ankarada ath müsabakalar- yapılacak
Bütün ordu zabitanı arasında, Ankarada (25) Teşrinievvelde atlı müsabakalar yapılacaktır.
Büyük Erkanı harbiye tarafından tertip edilen bu müsabakalara ordumuzdaki bütün süvari mülâ-zimleri iştirâk etmeğe mecburdur.
Bu müsabakalarda yerli beygirlerin iştirâkini temin için azami mania (80) santimetre olarak tes-bit edilmiştir. Binicilik mektebinden de birinci mülâzim Cevat, Eyüp ve Fahrettin Beyler bu müsabakaya bölüğün emir beygirleriyle iştirâk edeceklerdir.
ilk devreyi 5-0 mağlûbiyetle bitirdiler.
ikinci devrede biraz açılan İn-gilizler birinci devreye nazaran daha düzgün bir oyun oynadılar. Muntazam paslarla Fener kalesine inen Ingiliz muhacimleri antrönö inansızlıktan ve nefes kabiliyetsizliğinden bir çok fırsatlar kaçırdılar. Ancak ortadan İnkişaf eden bir hücumlarında ilk ve son sayılarını yapabildiler. Fenerliler bu devredede 3 gol daha yaparak oyunu 1 - 8 kazandılar.
mikyaslarda devam etmektedir.
Diğer taraftan Fransa hükümetinin buğday ihracatçılarına verimekte olduğu primler dünya fiatlarını düşürmektedir. Avrupanın ithalâtçı memleketlerinden buğdaya talep mahduttur.
Önümüzdeki birinci Kânun-aymda hasat edilecek olan Avus-turalyanın mahsulüde gayet iyi vaziyetedir. Bereketli bir rekolte alınacağı kuvvetle ümit edilmektedir.
f
, Millî Roman
j Hizmetçinin geldiklerini haber gerdiği hanımlar ve beyler, hafta-i'un muayyen günlerinde Naciyeyi «iyaret ederlerdi. Ressam o evde jbahbus bulunduğu müddet içinde, U^rirkaç kere bu ziyaretlere şahit ,'lm uştu. Fakat onların her gelişin-B |e kendisi atölyede saklanırdı, gö-H ünmezdi. Yalnız, ziyaretler uzun jjürüp te canı sıkılırsa başını kapı-Ran uzatarak aşağıdaki kahkaha-urı dinler ve eğlenirdi. Bugün Böyle bir zahmeti de ihtiyar etmeğe lüzum görmedi, Naciye aşağı
Tefrika No: 47 indikten sonra -takındığı Apolloıı kıyafeti içinde - resimle uğraşmıya koyuldu.
Zihninde hep evi dolaşıyordu. Günlerdenberi görmediği evini şimdilik değişmiş göreceğini teveh-hüm ediyordu, çünkü oradan bir "meçhul,, olarak çıkmıştı. Şimdi bir "meşhur,, olarak dönecekti. Hüviyetinde vukuagelen bu değişikliğin evine de sirayet etmiş olacağını sanıyordu. Evvelleri ayda bir kere belki kapısını çalan posta müvezzilerinin artık günde on dafa
boy gösteret* bÜ),Ül‘ bir k»bahat‘ il1' hepsinde ku(rm“’ «ibi »1-
telgr.fi.r da8ir** e“‘’ ‘°”ra
içine gurur .
tnplarm, o tekrar b'«
bir Naci yededü,man kasadan m(Tn °"a dü’ma“, »J“ab‘a" nıyordu ıaBI menedebilirdim t
O böyle c iskemlesini biraz daha k.yafetini de)1- ’(kin ’a bi'
meden, tuval?
satirlerinin ,,•»•'•»■)«((«)) bir ,ey an-»zd), saçları112' Sizin ‘t1» bu k,Ia dermeçatma f11”*"1»1* mümkün
kat heyecan i)
rergirmez pal oturduğu iskemlenin üstüne koymudayandl‘ Sankl “rfetti»! sözleri söylemi (“,mü, gibi
— Sürpriz lu* hararmış dudakları siniz, çok ejfr|y°r(lu' beş, on dal?
beklediğim dahi1®1"12 izahatl ««yi-, hazırladığım salze bu s8zlerl «öyllyenin davet edeyim. Huğunu daima hatırı-- Anlatacağım bazı şey-Herkes bu , . , /
... .. „ . ahmakça veya safde-nma çağirdı": '"b11'2. I*1*»* bu ,eylerin — Seyredece,mda büYöl( ehemmiyeti iki perdeliktir. B“ haziran ayı zarfmda
bir akşam... Evet, geçen haziran... Ne kadar da yakın bir zaman... Demek daha bundan üç dört ay evvel bizim evde (Seli) isminde bir genç kızı ne gören, ne de tanıyan vardı...
(Vokiye) yine bir müddet sükût etti, gözleri uzakta bir hayal takip ediyormuş gibi daldı, sonra yine devamla:
— Geçen haziran esnasında bir akşam Madam bazı bildikleri ile (Monmarter) deki barlardan birine gitmişti. Gece bardan avdette yanında madmazel (Seli) de bu-lunnyordu. Siz madmazel (Seli) nin o akşamki halini ve kıyafetini görseydiniz çok şaşardınız. Arkasında adi bir kumaşdan kısa bir fistan «üstünde adeta parça parç olmuş bir manto vardı. Yüzü de açlıktan... Evet, mübalâğa etmiyorum açlıktan sap sarı olmuştu. Madam bana o akşam yatarken meseli anlattı. Gittikleri barda madmazel (Seli) kendisine verilen birkaç frank mukabilinde dans etmek vazifesini görmekte imiş.
( Vokiye ) nin yüzünde büyük bir istihkar alâmeti görüldü, adeta
iğreniyormuş gibi bir seda ile devam etti :
— Fakat bu dilenci kıyafetli kızla dans etmeğe kim tenezzül edebilirdi ? Kiın ona dans etmek için para vermeğe kıyardı Fakat onun Madama tesadüf etmek gibi bir talihi varmış. Bizim zavallı Madam çok iyi yürekli bir kadın idi. Nerede acınacak bir insan görse derhal müteessir olurdu. Bu kızın fakir ve mazlûm haline acıyarak kendisine kim olduğunu, niçin bu hale düştüğünü sorar. Kız da ona istediği gibi bir hikâye anlatır. Bunun üzerine madamın teessürü büsbütün artar ve [kendisini o akşam beraber alıp eve ğetirir. Zaten Madam iyi yürekliliği yüzünden daima böyle önünü arkasını düşünmeden iş görmek hatasında bulunurdu. İşte şimdi bu hatasının cezasını çekti. Bilmediği, tanımadığı bir kızı eve getirdi. Ona mukabil kendisi de feci bir surette boğulup öldü.
Bu son sözü müteakip (Vokiye) yine hıçkırıklarla ağlamağa başladı, Ellerile de asabi asabı koltuğun
iki dirseğini sıkmakta idi.
(Hano) yine çok mülayim ve nevazişkâr bir surette dedi, ki:
— Fazla müteessir olmayın, Matmazel (Vokiye)! Biraz sinirlerinize hâkim olmağa çalışın.
( Vokiye ) bir müddet ağladıktan sonra gözlerini sildi ve sözüne devamla :
— Kusuruma bakmayın, Efendi. Ben Madamın yanında o kadar uzun zaman yaşadım, ki kendisini adeta bir akraba gibi sevmeğe başlamıştım. Matmazel (Seli) bizim eve geleli henüz bir hafta olmadan evin sanki hakiki kızı imiş gibi fevkalâde iyi muamele görmeğe başladı. Her istediği oluyor, hepimiz onun heveslerine, arzularına hizmet etmeğe mecbur ediliyorduk.
Bizim Madam hakikaten adeta bir çocuk gibi idi. Kimi görse daima kapılır, artık iyiyi kötüden farkedemez olurdu. Bu iyi yürekliliği yüzünden pekçok ta fenalıklara duçar olduğu halde yine aklı başına gelmezdi.
Devamı var
Teşrinievvel 21
- ZAMAN —
7
Belgrat şimdilik souk kanlı
Birinci sahifeden devam
Görünüşe bakılırsa “Pavliç,, Fransadan suikastken evvel ayrılmış ve Fransız polisinin talebi üzerine tevkif edildiği İtalyaya git
miştir.
Bükreş 20 (A. A.) — Marsilya suikastinden evvel orada ikamet etmiş olan zatın “Usteşi,,lerin reisi “Pavliç olmayıp M.Jorj Pavelesen,, isminde bir Romen olduğu ve isimlerin benzeyişinden dolayı “Pavliç,,in “ Marsilya ,,da ikameti zannının meydan aldığı anlaşılmıştır.
“ Pavliç „ Fransaya verilecek mi ?
Belgrat 20 (Hususî) — “Pavliç,, in İtalya tarafından Fransaya tes
Katil " Kalerr.en „ nin arkadaşlarından " Malul „ tevkif edilip ellerine kelepçe vurulduktan eonra
lim edileceği şüpheli görülüyor.
“ Pavliç „ Yugoslavyada idama mahkûm bulunduğu cihetle siyasî mücrim addi ve binaenaleyh teslim olunmaması çok muhtemeldir. “Kuarternik,, nasıl kaçmış?
Paris 19 — Fransız polisi, Marsilya suikastını hazırlıyan ve bütün tertibatı idare eden "Krammer,, in izini bulmuştur. Asıl ismi "öjen Kuarternik,, olan bu adam Hırvat ihtilâl komitesi reisi “Pavliç,, in sağ koiu mesabesindedir.
Tahkikat bu adamın cinayetten sonra İsviçreye değil, dağları aşarak İtalyaya iltica ettiğini meydana çıkarmıştır. “Kuaternik,, Torino şehrine giderek orada “Pavliç,, ile görüşmüştür.
Fransızlara göre...
Fransız gazetelerine göre bunların Fransaya teslim edilmeleri lâzımdır. Zira bundan otuz Bene evvel Belçikanın talebi üzerine yapılan bir anlaşma mucibince, ecnebi bir memlekette ecnebi bir hükümdara suikast yapanlar, siyasî mücrim değil, adi mücrim addedilecekler ve cinayeti işledikleri memlekete teslim edileceklerdir.
“Ekselsiyor,, gazetesi diyor ki; “suikasti idare edenlerin tutulması Avrupa hükümetleri için çok mühim bir hâdisedir.
Kral “Aleksandr,, ın ölümünün Yugoslavyada büyük değişikliklere sebep olacağı ümidiyle katillere
Elektrikçiler imtihana girmeyenler çalıştırılmayacak
Elektrikçilerin imtihanlarına devam edilmektedir. Fakat imtihanlar hiç rağbet görmemektedir. Bugüne kadar yapılan iki imtihandan birincisine 9 İkincisine de 6 kişi iştirak etmiştir.
İmtihanlara elektrik şirketi komiseri Civanşir Bey riyaset etmektedir.
Şehrimizde 200 elektrik mii-taahhidi vardır. Bunlar bir çok yerlerde, müesseselerde iesisat yapmaktadırlar. Bunların ehliyeti haiz olup o.madıklarını tesbit etmek için yapılan bu imtihanlara 200 kişiden ancak 15 kişinin iştirak etmiş olması hayretle karşılanmıştır.
Mamafih Elektrik Şirketi badema imtihana girip diploma almamış olan elektrikçilerin mü-essesatta ve evler de yapacakları tesisata ceryan vermeyeceği için diğer müteahhitlerinde imitahana girmeğe mecbur kalacakları anlaşılmaktadır, imtihanlar ayın sonuna kadar devam edecektir. İmtihan evrakı Ankara’ya gönderilmekte ve Nafia Vekâletince tetkik edilmektedir. Bu suretle ehliyetini ispat edenlere diploma verilmektedir.
silâh ve para verenlerin ümitleri boşa çıkmış olmalıdır.,,
“Kuaternik,, in dedesi de ihtilâlci imiş
Belgrat 20 (A.A) — “Torino,, da tevkif edilen “Egon Kuaternik,, Avusturya Macaristan saltanatı çer-çivesi içinde Hırvatistan için geniş bir muhtariyet istiyen ve üçüncü Napolyon zamanında yaşamış olan meşhur ihtilâlci "Kuaternik,, in hafididir.
Anne tarafından büyük babası, harpte Hırvat muhtariyet fırkası müfrit cenahına ismini vermiş olan doktor “Frank,, tır. Bu fırka, Bul-garistamn da dahil olduğu bir Yn-
goslav federasyonu içinde Hırvalis-tana muhtariyet istemekte devam etmektedir.
Suikastle güzel bir kadın da alâkadar
“Paris„ ten bildirildiğine göre, “ Mariya Vodrof „ isminde, yirmi yaşında güzel bir kadının da “Marsilya,, suikastinde mühim bir rolü olduğu anlaşılmıştır. Hatta bu kadının suikast işini oturduğu evden idare ettiği rivayet olunmaktadır.
“ Mariya V odrof „ 16 yaşmd; yerli komitecilerin elebaşılarından “ Pertchetz „ in maşukası ve hususi kâtibi imiş.
Kral Aleksandrın mankeni karşısında talimler
“ Paris „ gazetelerinde okunduğuna göre bu “ Pertchetz „ , “ Marya Vodrof „ ile beraber Ma-caristanda kurduğu karargâhta komitecilere uzun müddet atış talimleri yaptırmıştır. Bu karargâhta hocaların çoğu Macarmış.
Hatta, suikaste kurban giden Kra “Aleksandr,, ın bir mankenini yaparak ona muhtelif vaziyetler vermişler ve bu vaziyetlere göre nasıl nişan alınacağı, nasıl kaçılacağı, icabında nasıl mitralyoz kullanılacağı komitecilere öğretiliyormuş.
Kral “Aleksandr,, ın mankenine en iyi nişan alıp kafasına veya göğsüne kurşun isabet ettirebilen komitecilere de “Pertchetz,, tarafından mükâfatlar veriliyormuş.
Cesetler
Facia kurbanlarından iki ceset daha
Heybeli faciasında boğulanların cesetleri ikişer üçer meydana çıkmaktadır. Evvelki gün bunlardan bazılarının cesetleri bulunmuştu.
Dün de yine Heybeli ve Bü-yükada sahillerinde olmak üzere iki ceset daha meydana çıkmıştır. Bunların hüviyetleri henüz malûm değildir.
Biri 60, diğeride 35 yaşlarındadır. Bunların da kazazeler-den olduğu anlaşıldıktan sonra Ada Sulh Hâkimliğince definlerine izin verilmiştir.
Gençlik teşkilâtı
Memlekette gençlik teşkilâtı için bir talimatname vücude getirilecektir.
Garbi Anadolu şehir ve kasabalarında bu hususta tetkika-ta memur edilen fırka umumî idare heyeti âzasından Hüseyin Rahmi Bey oralarda mevcut gençlik teşekkülleriyle yakından temas etmektedir.
Hüseyin Rahmi Bey yakında Ankaraya dönecek ve tetkika-tını bir raporla Fırka Umumî Kâtipliğine verecektir. Yeni gençlik teşkilâtına girecek olan gençlerde birçok vasıflar aranacaktır.
’ Y
Hikâye
Yüzbaşının Düşünceleri
ihtiyar yüzbaşı:
— Dinim hakkı için, diye haykırdı. Ben vakıa ihtiyarım, ayaklarımda nakrıs var, bacaklarım tahta perde kazıkları gibi dimdiktir. Buna rağmen bana şimdi bir kadın, güzel bir kadın bir iğnenin deliğinden geçmemi emretse, bir tiyatro can-bazının fıçı çemberi içinden sıçraması gibi derhal fırlardım.
Beni ihtimal ihtiyar ve gülünç bir âşık farzediyorsunuz, ben eski bir aşk mektebinin ihtiyarıyım. Bir kadın, güzel bir kadın beni çizmelerimin içinde bile titretir, işte bu kadar..
Bundan sarfınazar, biz erkekler hemen hepimiz biraz birbirimize benzeriz. Biz mu. habbet ve aşk şövalyeleri gibiyiz, Allahın bize emanet ettiği vücutları muhafaza için yaratılmış şövalyeleriz.
Görüyoruz ki kadın daima kalbimizdedir. Ve orada kalacaktır. Ben bir kadının, güzel bir kadının gözleri önünde kendimi her şeye muktedir görürdüm. Ne vakit bir kadının sihirli ve mukaddes bakışları altında olduğunu hissetsem, damarlarımda bir ateşin dolaştığını duyarım. Dünyaya meydan okumak, galebe çalmak, kendimi insanların en fedakârı, en kuvvntlisi olarak göstermek hevesine düşerim.
Fakat ben bu noktada yalnız değilimdir. Aslâ teinin ederim ki hemen bütün erkekler benim gibidir. Orduda bir kadının yapabileceği şeyleri bir defa düşününüz.
Bir Jandarkm Fransızlara neler yaptırdığını hatırlar mısınız? Çok rica ederim, şu sözümü iyi dinleyiniz, eğer Sedan arifesinde Jeneral Mak Mahon yaralandığı vakit, ordunun başına bir kadın, güzel bir kadın geçmiş olsaydı, ne olurdu? Alimallah Prusya hatları param parça olurdu.
Küçük bir tarihî vaka hatırlarım ki, bu vaka bizim, bir kadın önünde herşeye gücümüz yettiğini isbat eder:
Ben bir yüzbaşı, basit bir yüzbaşı idim. Bir harp esnasında bir keşif kıtası başında bulunuyordum. Kıtam Prusya-lılar tarafından istilâ edilmiş bir memlekette döğüşerek çekiliyordu. Sarılmış ve yakalanmış gibi idik. Yorgun, bitkin bir halde açlıktan adeta ölmek üzere idik, yrından evvel katliam edilmeden Bar - Surtain mevkiine varmamız lâzımdı.
Oraya kadar çekilebilecek-miydik? Bunu asla ümit etmiyordum. Bir gece içinde karlı bir yolda ve kar altında aç karnına 12 kilometrelik bir yol yürümemiz icap ediyordu. Düşünüyordum: “herşey bitti. Hey yarabbil içimizden hiç kimse oraya varamıyacak..,,
Şafaktanberi birşey yememiştik. Bütün günü anbar gibi bir yerde saklandık. Üşümemek için birbirimize sıkışmış, hareketsiz, sessiz, yorgunluktan sarsıntılar içinde uyumağa çalışıyorduk.
Saat beşte gece oldu, bu gece karlı ve gamlı bir gece idi. Adamlarımı silkeledim' Birçoğu kalkmak istemiyordu. Bir çoğu tek hareketsizlikten ve soğuk-tan mafsalları tutulmuştu. Kımıldamağa ve ayakta durmağa muktedir değildiler.
Önümüzde çıplak, boyuna kar yağan geniş bir ova vardı. Lâpa lâpa yağan karlar her tarafı kalın ağır ve ölü bir manto ile, donmuş yünden bir örtü ile kaplıyordu. Eh... Bizim için kıyamet kopmuş demekti.
— Haydi yola çocuklar 1 Diye haykırdım.
Yüksekten düşen karlara bakıyorlar ve düşünceli bir halde dalıyorlardı:
— Bukadarı kâfi, artık burada ölmeliyiz!
O vakit lüververimi çektim :
— Kim gitmemekte İsrar ederse ona ateş ederim.
işte hepsi yürümeğe koyuldu, gayet ağır, idam makûmları gibi..
"V
“ Mopasan „ dan çeviren Zuhuri ________-J
içlerinden dördünü, yolumuzu keşfetsinler diye 300 metre ileriye gönderdim, Geride kalanlar karmakarışık, bazan toplu, bazon yorgunluktan herşeyi taLhe bırakmış ve dağınık bir halde uzun bir kafile halinde onları takip ediyor.
Ben arkalarından sert ve sür'atli emirler vererek, icabında sırtlarına tüfeğimle vurarak takip ediyorum.
Kar b.zi canlı canlı gömmeğe niyetli gibi görünüyordu. Üstlerimizdeki kasket ve kaputlar karla örtülmüşlerdi. Adeta hayaletlerden teşekkül etmiş bir tayif gibi idik.
Kendi kendime söyleniyorum: “Hiçbirşey bizi bu vaziyetten kurtaramaz, bir mucizeden başka!,,
Bazen takip edemiyenlerin yüzünden bir kaç saniye duruluyordu. Böyle anlarda kar dalgalarının sağır iniltisinden başka bir şey işidilmiyordu. Arkadaşlarımız birbirine dayalı, bitkin ve bitap sallanıyorlar.
Sonra yine hareket emrini veriyorum. Tüfekler umuzlara asılıyor, yola koyulunuyordu.
Birdenbire keşif kolumuzda bir gerileme oldu’ Onları ürküten bir şey olmuştu. Bir ses işitmişlerdi. Anlamak için altı askerle bir çavuş gönderdim. Bu sırada sert bir feryat, bir kadın feryadı karh sükûtu parçaladı ve birkaç dakika sonra önüme bir ihtiyarla bir genç kız getirildi.
Onları alçak sesle isticevap ettim. Akşam üzeri evelerini Prusyalılarm istilâ ettiğini ve kendilerinin ancak kaçacak bir vakit bulabildiklerini öğrendim. Baba kızı için korkmuştu, ve onun için hizmetçilerine bile haber vermeden yalnız ikisi gece yarısı yola düşmüşlerdi. Bu iki baba kıza asil ve temiz burjuvalar olduğunu anladım. On-
■ ara:
— Bizimle beraber gideceksiniz dedim.
Hareket edildi. İhtiyar memleketi bildiği için bize rehberlik ediyordu. Kar kesilmişti, yıldızlar görünmüş, fakat soğuk korkunç bir şekil almıştı.
Babasının koluna tutunan kız, yorgun bitkin adımlarla yürüyordu. Birçok defa “ayaklarımı kapbetmiş gibiyim,, diye mırıldanıyor ve ben bu küçük kızın karlar içinde süründüğünü görerek içimi çekiyordum.
Birdenbire kız durdu ve:
— Baba, dedi, o kadar yoruldum ki artık bir adım daha gidemiyeceğim..
İhtiyar onu sırtına almak is-tfedi. Fakat tek başına onu kaldıramadığı için derinden içini çekerek yere bıraktı.
Birdenbire ikisinin etrafında askerlerimden müteşekkil bir daire çevrildi. Ne yapabileceğini düşünüyordum.
Ben şaşkın ve müteessir beklerken Parisli bir nefer:
— Haydi arkadaşlar, bu kızı taşıyalım. Yoksa askerliğimiz nerede kalır, bir köpek sürüsünden ne farkınız kalır... Diye söylendi. Sevincimden yerimde duramıyordum :
— Bravo..,. En güzel bir fikir, onu evvelâ ben yüklenmek isterim diye haykırdım.
Karanlıkta yakınımızda dalgalı bir ormanın hayali görünüyordu. Askerlerin bir kaçı ağaç dallarından bir sedye yapmışlardı. Küçük kız için,.
Birdenbire on kaput askerlerin omuzlarından yere [atıldı, küçük kız bu sıcak örtünün içine sarıldı ve omuzlar üstüne kaldırıldı. Ben sağda baş tarafa düşmüştüm, yükümden memnundum.
Fıçılarla şarap içmiş gibi alaylı ve süratli gidiliyordu. Neşe içinde idik. Görüyor mısınız bir küçük hanım bizi nasıl değiştirmiş, nasıl elekiriklemişti.
Askerler ısınmışlardı. Sedyeyi takip eden bir ihtiyar, çehresine bakarken, ben işidecek şekilde diyordu ki:
— Ah... Yarabbi , yeniden genç olamam ki...
Sabaha kadar bir lokma ek-
Dün sabah limanımıza bir İngiliz mektep gemisi geldi
İngiliz bahriyelileri dün şehri gezdiler, bugün abideye merasimle çelenk koyacaklar
İngiliz filosuna mensup Frobişer namındaki mektep kruvazörü dün sabah saat sekiz de limanımıza vasıl olmuş ve top atmak suretile şehri selâmla-mıştır. İngiliz gemisinin selâm toplarına Selimiye kışlasından mukabele edilmiştir. Saat 10 da İngiliz sefaretine mensup memurların ziyaretini kabul eden gemi kumandanı, saat 11,5 da, refakatine tayin edilmiş olan bir deniz yüzbaşımızla birlikte karaya çıkmış ve Vilâyet ma-kamile İstanbul Kumandanlığını ziyaret etmiştir.
Bu ziyaret, bir müddet sonra, şehir ve askerî makamat mümessillerimiz tarafından iade edilmiştir. Frobişer hali hazırda mektep gemisi şekline kalbedilmiş olan bir safı harp kruvazörüdür. 137 zabit namzedi, bu gemide talim ve terbiye görmektedirler. Gemi ile gelen deniz talebeleri, dün şehre çıkarak muhtelif gezintiler yapmışlardır.
Ingiliz bahriyelileri, bu sabah saat 10.5 da Cümhuriyet abidesine bir çelenk koyacaklardır. Aynı zamanda bahriyeliler şe
mek yemeksizin ilerlendi. Bu sırada birdenbire pişdarlarımız rücat ettiler, hepsi karların içine yatmıştı. Toprak üstünde dalgalı bir gölge vardı.
Yavaş sesle emir verdim, arkamda madenî bir mızraklı sesi işittim. Ovanın oratasmda yabancı bir takım gölgeler kımıldanıyordu. Denilebilirdi ki kalabalık bir hayvan sürüsü koşuyor. Bazen bir yılan gibi kıvrılıyor veya toplanıyor, sağa, sola doğru uzanıp, geriliyor, duruyor, sonra hareket ediyordu.
Birdenbire bu meçhul gölge toparlandı, bize doğru geldiğini gördüm. Anladım ki yolunu kaybetmiş 12 Prusya askeri yollarını arıyorlardı.
Çok yakınlamışlardı, artık atların solumasını, asker takımlarının madenî sesini ve eğer gıcırtılarını işidiyordum.
Bağırdım:
— Ateş!..
Elli tüfek sesi gecenin sükûnetini parçaladı. Sonra tüfek ateşinin körleştirici ışığı kaybolduktan sonra gördük ki 12 adam ve 9 beygir yere serilmişti. Üç beygir ürkmüş kaçıyordu. Bunlardan birisi süvarisinin cesedini ayağı üzengisine asılmış bir halde çıldırasıya sıçrıyarak sürükliyordu.
Sedyeden bir baş uzanmıştı: —Ne oluyor? Cevap verdim: — Birşey değil matmazel, bir düzüne Prusyalıyı harcadık.
Kız mırıldandı:
— Vah zavallılar:
Fakat kız üşiimüştü, tekrar kaputların arasıuda kayboldu.
Yeniben yola koyulduk.. Uzun bir müddet yüründü. Nihayet gök sarardı, ışıdı, şarkta kül rengi bir kırmızılık peyda oldu.
Bu sırada sert bir ses haykırdı:
— Kim o?..
Kıt'amız durdu, kendimizi tanıtmak için ilerledim. Fransız hattına gelmiştik. Adamlarımız postanın önüzde sıralandı, at üstünde bir kumandan çmlatıcı bir sesle sedyeyi görerek sordu:
— Bu dedir?
Buna sarışın bir çehre gülerek cevap verdi:
— Benim, Müsyü..,
Askerlerin arasında bir tebessüm gezindi, ve sarı çehrenin hayali kalplere sindi.
Bütün askerler “yaşasın..',, diye haykırdılar. Ne için olduğunu bilmiyorum tepeden tır. nağıma kadar heyecandan sarsıldım. Bana bıı kadar tesir yapan ne idi? Bana öyle geliyordu ki başkalarının kıymet vermediği basit işler yapmış, fakat • hakikî vatanperverliğimizi göstermiştik.
Görüyorsunuz ya. Bu küçük
refine Ingiliz sefarethanesinde bir çay ziyafeti verilecektir.
Gemi yarın “Mondoros,, a müteveccihen limanımızdan ayrılacaktır.
“ Frobisher - Frobişer,, kruvazörü 1920 senesinde “De-vouport,, tersanesinde inşa edilmiş “9900,, tonilâto mai mahrecinde “184„ buçuk metre uzunluğunda bir gemi olup “1928,, senesinde bazı tadilât icrasiyle yeniden inşa olunurcasma tamir edilmiştir. Sürati saatte “30„ mildir ve dört uskurludur.
Eslihası: Yedi tane (15) santimetrelik, tört dane tayyareye karşı “10,2., santimetrelik ve dört tane de “47„ milimetrelik topla on iki mitralyoz ve “533,, santimetrelik torpido kovanından ibarettir. Torpido kovanlarından iki tanesi su altındadır. Kruvazörün makineleri dişli “Parsons kurth,, sistemin-dedir ve (65000) beygir kuvve-tindedir İngilizlerin “Frobişer„e tamamile benziyen “Havkins,,. “Vindiktiv„ ve “Effingham,, isminde üç gemileri daha vardır.
İlktedrisat Müfettişleri
Busene ilk tedisat müfettişleri arasında bazı mıntaka değişiklikleri yapılmıştır.Mmtaka-ları değişen müfettişlerden Ahmet Bey Eyüp, Edirneden bu sene gelen Kemal Edip Bey Kasımpaşa, Ömer Lûtfi Bey Çatalca, Tevfik Bey Fatih, izzet Bey Çekmece, Silivri, Süleyman Şeveket Bey Sarıyer ve c varı, Ruhî Bey Şile mıntaka-larına tayin edilmişler ve dünden itibaren vazifelerine başlamışlardır.
Gayri mübadiller toplanamadı
Dün saat 14 te Halkevi salonunda akti mukarrer olan gayri mübadiller kongresi ekseriyet olmadığından tehir edilmiştir.
Bir mahkûmiyet
Türk parasını koruma kanununa muhalif hareket eden Istelyon isminde bir rumun muhakemesi üçüncü ceza mahkemesinde intaç edilmiş ve üç ay müddetle hapse, 100 lira para cezasına mahkûmiyetine karar verilmiştir.
Gençlerin müsameresi
Cümhuriyet gençler müstahsili Cuma günü biri sabah 11 dö. talebe ve muallimlere • diğeri saat 15 te azalarına olmak
üzere iki müsamere vermiştir'
Gençler her iki temsilde de muvaffak olmuşlardır.
Gençler mahfili 29 Teşrinievvel geceside umuma meccani olarak bir temsil verecektir.
▲ ▼ ▲ ▼ "V ▼ a. a.. *
( Norveçyanın
na balığının ciğerlerin-

( Balık yağı
A. ▼ A ▼ ▼ A. ▼ A. ▼ A. A.
◄ Norveçyanın halis Mori- ►
■. ıid uaııgtrıııı vıguı ıcı »•»- .
J den istihsal olunan baş mahsûl
4
( nı Haşan ecza depo- ►
sun da bulursunuz.
çehreyi asla unutmıyorum. Be-Dİm fikrimi sorarsanız kıt’ala-rın başında trampet ve boruzan konulacağına bir küçük kız bulunması kâfidir.
Her yüzbaşının yanında Meryem resimlerinin kakikisinden bir tane bulunmalıdır. Bana kalırsa..
Yüzbaşı biraz durdu, sopra sakin bir vaziyetle başını kaldırarak ilâve etti:
— Biz güzel hanımları severiz vesselâm... Ve, ben bu hususta yalnız değilim...
Teşrinievvel 21
)7
S;
Cumhuriyet bayramında
verilecek balolarda «u -SS.
Giyeceğiniz J tuvaletin
kumaşım intihap ettiniz mi?
Far Buğdayı
Farelerin bulunduğu mahalle (Far) Haşan fare zehirinden buğday nevileri serpilerek bütün fareler öldürülür. Buğday nevilerinin beher adedi bir adet fareyi muhakkak surette öldürür. Ve bu ölen fareler kokmaz ve kaskatı bir hale gelir. Ve istimali gayet basittir.
Far macuniyle far buğday daneleri bir arada külliyen mahvu perişan olacakları muhakkatır.
Buğday nevileriyle macunlarının beher kutusu 25 ve büyükleri kırk kuruştur, ikisi bir arada 40 kuruştur. Deposu Haşan Ecza Deposudur.
Far Macunu
Far macununun ince bir ekmek parçası üzerinde sürülerek ve ufak ufak kesilerek veya hamur, pastırma, ve her nevi yiyeceklere hafif surette sürülerek farelerin bulunduğu mahalle bırakılır. Fareler bunu kemaliiştiha ile yerler. Ve derhal Ölürler. Ve bir daha kokmazlar istimal edilirse farelerin ana baba ve ecdatları
İL
OmPOİ/
W)|\Vr mağazalarında düşündüğünüz, hayalinizde yaşattığınız kumaşı bulabilirsiniz!
av
«a
Dişleri Kurtarır!
Diş etlerini Kuvvetlen -dirir!
Ağız kokusunu defeder!
IPEKIŞ’in satenlerini, taftalarını, organ-dinlerini bir kerre görünüz.
Ağızdaki bütün
muzır mikropları

VAPURCULUK
TÜRK ANONİM ŞİRKETİ
İstanbul Acentalığı
Liman han, Telefon: 22925
Trabzon yolu Tari Vapuru 21 Teşrinievvel Pazar günü saat 20 de Galata rıhtımından kalkacak. Gidişte Zonguldak, İnebolu, Ayancık,Samsun, Ünye, Ordu, Giresun, Tirebolu, Görele, Trabzon ve Ri-zeye. Dönüşte bunlara ilâveten Of ve Srrmeneye uğrayacaktır.
Adliye mahkemesi ikinci yenileme bürosundan:
İstanbul gümrük Müdüriyeti ile Tophanede Mescit sokağın-18 numaralı hanede mukim Osman ağa arasında müteh'addis alacak davasının yenilenmesi sırasında müddeialeyh Osman ağanın ikametgâhının meçhu-liyeti hasebile ilânen tebliğat icrasına karar verilmiş olduğundan tetkikat günü olan 23/1/935 tarihine müsaeif çarşamba saat 14 de büroda hazır bulunması lüzumu ilân makamına kaim olmak üzere ilân olunur. (3804)
U
1
I
T ı
• İstanbul İkinci Ticaret Mahkemesinden : Büyük Postahane arkasında Elkâtip hanında mukim Boyacı zade biraderler vekili avukat İsmail Ratip bey tarafından verilen istida Be-yoğlunda İstiklâl caddesinde 251 No. da tüccar Terzi Haseki zade Mahmut Nedim beyden senede müsteniden alacakları olan 1325 liranın tahsili hakkındaki dava arzuhalini H. U. M. K. nununa tevfikan diğer tarafa tebliğine karar verilmiş ve yaptırılan tebligatta mumaileyh Mahmut Nedim B. mezkûr adresini terk ile elyevm nerede bulunduğu meçhul olduğu kaydiyle iade edildiğinden bir ay müddetle ilânen ‘ tebliğat icrasına karar verilmiş olmakla tebliğ makamına kaim olmak üzere keyfiyet ilân olunur. (3832)
Kırathane sahiplerinin nazarı dikkatine
Müceddet satılık ve kiralık 1 • 1 * "1 masaları, is-
taka, bilya, mantar ve aaire I istiyenler Nu-
ruosmaniyede (79) numaralı imalâthaneye
müracaat buyurmaları
İç Ticaret Umum Müdürlüğünden:
30 / İkinici teşrin / 330 tarihli kanun hükümlerine göre tescil edilmiş olan ecnebi şirketlerinden Romanya tabiyetli “Steua Romana,, şirketinin Türkiye umumî vekili haiz olduğu selâhiyete binaen bu kerre bu müracaatla şirketin İzmir tali şubesinin, İstanbul merkezinin İzmir şubesi halinde idare edileceğini ve mezkûr şube vekilliğine müctemian idareye mezun olmak ve şirket namına yapacakları işlerden doğacak davalarda bütün mahkemelerde dava eden, edilen ve üçüncü şahıs sıfatlarile hazır bulunmak üzere Harry Aboyy IFalkar ve Hüseyin Zeki efendileri tayin ettiğini bildirmiş ve lâzım gelen vesikaları vermiştir. Keyfiyet kanun hükümlere uyğun görülmüş olmakla ilân olunur.
BELSOGUKLUĞU
VE FRENGİYE YAKALANMAMAK İÇİN EN İYİ İLAÇ
PROTEJİN’dir
50 KRŞ, HER ECZANEDE BULUNUR.;
İstanbul Asliye 3üncü Hukuk dairesinden:
Mustafa Nafiz efendi tarafından Kabataşta Ömer Avni mahallesinde İzzet paşa sokağında 6 numaralı hanede mukim Zihniye hanımın aleyhine açılan katı nafaka ve Çocuk teslimi davasında ikametğâhı meçhul bulunan Zihniye hanım tarafından müddeti zarfında cevap verilmemiş ve tahkikatın 22/11/ 934 tarihine müsadif perşembe günü saat 14 de icrası mukarrer bulunmuş ve bu bapta tanzim kılınan davetiye varakası Mahkeme Divanhanesine talik edilmiş olduğundan yevmi ve vakti mezkûrde mumaileyhanın veya vekilinin tahkikat Hakimliği nezdinde hazır bulunmadığı takdirde gıyaben Muhakemenin icra edileceği ilânen tebliğ olunur. (3826)
Deniz yolları
İŞLETMESİ Acenteleri: Karaköy - Köprübaşı Tel. 42362-Sirkeci Mühürdarzade Han Tel: 22740
İskenderiye yolu Ankara VapurTue”nBirinti Salı günü saat 11 de Port- [ Sait’e kalkar. (6928)
İstanbul Tapu Başmemurlu-ğuııdan:
Yenicami Çelebi oğlu Alâ-attin mahalesinin Bakırcılar caddesinde 7 No. lu mağazada Yor-gi veledi Hacı Petro hissesi Hrisostomos efendi alacağından dolayı Dersaadet Bidayet mahkemesi mukavelât muharriliğinin 4/Kânunusanî/325 tarihli iş’arı üzerine mahçuz ise de yapılan muhabere neticesinde mezkûr hacze dair bir malûmat ve evrakı müsbite mevcut olmadığı anlaşılmakla şayet mezkûr haciz ile alâkası olan varsa bir ay zarfında idareye müracaatı aksi takdirde mezkûr haczin fekke-dileceği ilân olunr. (3808)
A. A. A. ▲ B A. A. A. ak. A. A. A 0 ] Dr. Hazımt a Cildiye ve zühreviye müte- a 1 hassısı. Beyoğlu Parmakkapı F
Bekâr sokak No. 9. 2 nci kat. £
oooooooooooooooooooooooooooo g Cilt, Zührevi hastalıklar F mütehassısı
§ Dr. Feyzi Ahmet ,
X Babıâli Ankara caddesi No. 43 £
2 Cumadan başka hergün sa- 2 ; bahtan akşama Sş
Telefon : 23899 öooooooooocoooooooojcooooooE [“(pekimi-------------------f
j Dr. Süleyman Şükrü ► 1 Babıâli, Ankara caddesi No. 60 P TeMon,^2166^
0/0 100
Öldürür!
Müsait şartlar
Bir mütehassıs tarafından İngilizce, Fransızca lisan derslerde, Piyano, jimnastik dersleri verilir, istenildiği zaman evlere gider.
Adres: Feriköy Hamam Bilezikli sokak Metanet apartman No: 52 ikinci kat Madam:
Ermin
Emrazı Dahiliye |
Hıfzı sıhhat Mütehassısı ) Doktor Muallim
ŞEKİP HABIPı
j Avrupadan dönmüştür. H s-I falarım Ayasofya, Yerebatan ! caddesi Hacı Süleyman ef. İapartımanında kabul ediyor.
Cumartesi, Pazartesi, Perşembe günleri öğleden sonra.
!▼ Telefon: 23035 (3577) ,
3
4.
Tepebaşı Şehir Tiyatrosunda akşam
İstanbul Belediyesi
JehirTıyatrosu
Bu
Akşam 20 de
Cürüm
ev
Ceza mili Uf
Yazan: F. M. Hlllllll
Dostoyevsky lllllllflllll
Tercüme eden : Reşat Nuri
Eski Fransız tiyatrosunda
Bu akşam saat 20 de
YARASA
Operet 3 perde. Besteliyen Yo-hanın Strauss. Tercüme eden: Ekrem Reşit.
| BAKIRKÖY Hale I
I' Sinemasında
| Raşit Rıza tiyatrosu '
I 22 Teşrinievvel Pazartesi akşamı saat 20,30 da
KENDİSİNİN GÖLGESİ Komedi 3 Perde
i
İstanbul ithalât Gümrüğü
Müdürlüğünden:
İstanbul Gümrükleri Başmüdüriyeti dairesi tatbikat mektebinin bulunduğu salon dahilinde yapılacak olan 681 lira bedeli keşifli kişe inşası münakaşa ve ihalât kanununun 18 inci maddesinin A fıkrasına müsteniden pazarlıkla münakaşaya konulduğundan talip olanların 4 Teşrinisani 934 Pazar günü saat 15 te İstanbul İthalât Gümrüğünde müteşekkil komisyonu mahsusuna müracaatları ilân olunur. “6726,,
* İstanbul Evkaf Müdürlüğü İlânları | ♦ |
Evkafa ait Tirilye nahiyesinde muhtelif mevkilerde 92 ve Gemlik kazasının Kurşunlu köyünde 67 kıt’a zeytinliklerin bedeli dört senede ve dört müsavi taksitte verilmek üzere mülkiyetleri ayrı ayrı müzayedeye çıkarılmıştır. Tirilyeye ait kıt’alarm ihaleleri 21/10/934 tarihine müsadif Pazar günü saat 15 te Müdanya Evkaf idaresinde ve Kurşunlu köyündeki 67 kıt’a zeytinliklerin ihaleleri de 24/10/934 tarihine müsadif Çarşamba günü saat 15 te Gemlik Evkaf idaresinde yapılacağından taliplerin şeraitini anlamak için her gün Müdanya Evkaf Memurluğuna ve müzayedeye iştirak edeceklerin ihale günlerinde Müdanya ve Gemlik Evkaf idarelerine müracaatları ilân olunur. “6262,,
Iç Ticaret Umum Müdürlüğünden :
30/İkinci Teşrin/330 tarihli kanun hükümlerine göre tesçil edilmiş olan ecnebi şirketlerinden Romanya tabiiyyeti “Steua Romana,, şirketinin Türkiye umumî vekili haiz olduğu selâhiyete b’.nnen bu kerre müracaatla şirketin Türkiye dahilinde halen mevcut ve ileride ihdas edilecek olan tali şubeler ve acantalar-da münferiden şirketi temsil ve şirket namına yapacağı işlerden doğacak davalarda bütün mahkemelerde dava eden, edilen ve üçüncü şahıs sıfatlarile hazır bulunmağa mezün olmak üzere.Do-nald Alfred Hiddle efendiyi tayin ettiğini bildirmiş ve lâzım gelen vesikayL vermiştir.
Keyfiyet kanunî hükümlere uygun görülmüş o’makla ilân o*unur
| Hep Vatan için! 60.
g Hep Millet için! 60
Cinayet ve Ceza 75
Lenin 100
Stalin 150
Budda 50
Mussolini 100
Bismark 75
Ölüler evinin hatıraları 125 Basubadelmvet Mev’ut toprak Farmasonluk Devlet ve İhtilâl İşçi sınfı ihtilâli Safo (
^D^Hafî^^maî
Dahiliye mütehassısı
Cuma ve pazardan başka günlerde öğleden 6onra saat (2,5 dan 6) ya kadar lstanbuida Divanyolunda ( 118) numaralı hususî kabinesinde hastalarını kabul eder. Muayenehane ve ev telefonu: 22398. Yazlık ikametgâh telefonu Kandilli 38 Beylerbeyi 48.
.a. a


175
125
100
75
60
100

İAKBA
J Ankarada A K B A kitap ( evinin birinci şubesi modern 1 bir şekilde Maarif Vekâleti •karşısında açılmıştır. A K B A j kitap evleri her dilde kitap, j mecmua, gazete ihtiyaçlarına ] cevap vermektedirler. Gerek ( kitaplarınızı gerek kırtasiye-( nizi en ucuz olarak, gazetemi-j zin günü geçmiş nüshaların j da A K B A kitap evlerinden j tedarik edebilirsiniz. Devlet j matbaası neşriyatının Ankara-J da ısatış yeri A K B A kitap d evleridir.
d A K B A Merkezi Telefon 3137 d Airinci Şube 1761
İkinci Şube : Saman Pazar
— Zührevi ve cilt hastalıkları — Mütehassısı
Dr. HAYRI ÖMER Öğleden sonra Beyoğlu Ağacamii karşısında 133 No.
435

İmtiyaz sahibi: Ali. Umumî neşriyatı idare eden yazı işleri müdürü C. Hikmet Matbaai Ebüzziya
) ►


E

’E