Çarşamba
HERGON BİR HÂDİSE
Balinaların intihar
21
HAZİRAN 1950
Yıl: 2 —No. 416
D. P. Meclis Grupunun toplantısı
Dışişleri Bakanı dün dış
mes’eleleri izah etti
Köprülü hudud hâdisesinden, Atlantik
paktı ve Kıbrıs dâvasından bahsetti
Bajm. hosTlrh Mümtaz Faik Fenik DenlıeBer Caddesi: X Posta Kutusu: İM — ANKARA Telgraf: Zafer Geaetert Ankara Bagmuharrir tel: ........... İMİ»
Yan iğleri, İdare: ....... 1M18
Fiyata her yerde 18 taraftar.
ettikleri doğru mu?
pla
tk
k mr *
Demokrat Parti Meclis Grupu dün saat 10 da İzmir milletvekili Ekrem Hayri Üstündağ’ın başkanlığında toplanmıştır. Saat 20,20 ye kadar devam eden bu uzun toplantıda Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü dış meselelerimiz hakkında geniş ölçüde izahat vermiş ve kendisine tevcih olunan çeşitli sualleri cevaplandırmıştır.
Dışişleri Bakanı Köprülü, evvelâ Avrupa İktisadi işbirliği Dışişleri Bakanları Konseyinin Paris’teki toplantısında bulunmak üzere Avıupaya yaptığı seyahatten edindiği intibaları veciz bir lisanla anlatmış ve gerek müşahedelerinden, gerek vukubulan görüşmelerden, gerekse Fransada gördüğü hüsnü kabulden memnuniyet ve sitayişle bahsetmiştir.
Fuftt Köprülü bunu müteakip son Bulgar hudut hâdisesi hakkında konuşmuş ve bir vatandaşımızın öldürülmesiyle vücut bulan hâdisenin henüz tetkik edilmekte olduğunu ve maktul vatandaşımızın nâşının Bulgaııstandan talep edildiğini bildir-
5 Dışişleri Bakanı ayrıca Atlantik Paktı ile olan alâkamıza da temas etmiş ve Kıbrıs meselesine ait sorulan sualleri cevaplandırmıştır.
Fuat Köprülü bu hususta da şöyle demiştir:
Biz böyle bir meseleye resmen muttali değiliz..
Diğer bazı sorular için Bakanlıklarca tetkikat yapılmakta olduğundan, başka gün cevaplandırılması uygun görülmüş saat 20,20 de oturuma son verilmiştir.
Nuri Yamut üst’ün ast'a karşı olan vazifelerini hatırlatıyor
Osmancık Demokrat P arti ilçe idare kurullarına sup bir heyat şehri mz e gelerek Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ı Çankayada ziyaret etmişlerdir. Bayar heyetle bir müddet hasbıhalde ıbu-lunmuştur. Cumhurbaşkanına yapılan bu ziyarette Çorum milletvekilleri de hazır bulunmuşlardır
Askerlikte büyük inkılâp
Mümtaz Faik FENİK
-i!
I t
rilme tarzı ile kıymetlenecektir.
vretııcıaı ...... - —_____ Üsfler, artık derece itibariyle ken-
bütün ordu mensuplarına dilerinden küçük olanlarla çok ya-. . .kından alâkadar olacaklar ve böy-lece' askerliğin muhtelif kademe-
•k (Devamı Sa. S Sü: 4 de)
enelkurmay Bhşkaıumız Orgeneral Nuri Yamut,
ils eö
(B

s
ıP
l
çok mühim bir tamim yapmıştır. Bunu karilerimiz, diğer sütunları-mızda büyük bir memnunlukla o-kuyacaklardır. Bu tamim askerlik te, yepyeni ve hayırlı bir inkılâbın mübeşşiri olmak gibi çok : esaslı bir değer taşımaktadır. Çünkü Sayın Orgeneral Nuri Yamut, bunda üstlerin astlara karşı olan I münasebetlerini göstermekte, ko-I mutanlık vasıflarının realitelere uyan güzel bir tarifini yapmakta-: dırlar.
Şimdiye kadar bizim alışageldiğimiz askerlik sisteminde, üstle ast arasındaki münasebetler yalnız e-mir ve komutaya inhisar ediyor; ı bir üst derece, bir alt dereceyi her sahada kayıtsız ve şartsız yalnız askerî disiplinle kendisine bağlı gö-' rüyordu. Gerçi, maiyetlerine baba . gibi, dost gibi, mürebbi gibi muallele etmekten zevk alan ve bu şe-^'Jde lıareketi kendilerine prensip Mıhaz eden geniş fikirli komutanlarımız da çoktu! Fakat üstün asta karşı olan münasebetlerinde şefkat hisleri, dostluk, mürebbilik vasıflan sarih bir nizama bağlanmamıştı. Bu yüzden bilhassa küçük dereceler arasında bir huzursuzluk çıkmadığı ı ve çıkmıyacağı da pek iddia edilemezdi. Hele askerliğe yeni giren Yedek Subaylardan çoğunun, asker ocağına kolaylıkla ısınamamasının en esaslı sebepleri bu idi.
İşte Sayın Orgeneral Nuri Yamut bu son tamimle, askerlikte üst ile ast’ı birbirine daha çok kaynaştıracak, daha yakınlaştıracak, mütekabil sevgiyi arttıracak çok yeni bir sistem kurmaktadır.
Tamimde üst’le ast arasındaki münasebetler, üç bakımdan mütalea edilmiştir:
Bir defa üst, ast’ın tam bir aile reisidir. Bir baba evlâtlarının dert-j leriyle, neş’esiyle, hayatı ile nasıl I yakından alâkadar olursa, üst de I astla öyle alâkadar olacaktır. Bi zim anladığımıza göre, üst ast’ın hususî hayatındaki vaziyetini yakından takip edecek, kusurlarını tashihe çalışacak, meziyetlerini takdir edecek, astına hilm ile, şefkatle muamele yapacaktır. Bu, memlekette herkesi askerliğe tam mânâ-siyle ısındırmak için atılmış büyük bir adımdır.
Üst’ün ikinci vasfı, mürebbilik ve muallimliktir. Bir üst astını ye-i-üştirmek için elinden gelen bütün • 'Üfjrcti gösterecek, ona karşı bir 1 ) öğretmen gibi hareket edecektir.
Ast bundan sonra kendi haline bı-rakılamıyacaktır. Yani, ıbir üst astın bilgisinden, yetiştirilmesinden 1 de mes’uldür.
Nasıl ki, bir öğretmen yetiştirdiği talebesinin bilgisi İle, meziyet-i leriyle değer kazanırsa, askerlikte de bir üst, ast’ın bilgisi, ve yetişti-
Ticanî'lerin
muhakemesi
Dün de hâdise çıkarmak istediler
Geçen ay Ticani tarikatı şeyhi Kemal Pilâvoğlu’nun muhakemesi sırasında, Pilâvoğlu’nun müritleri oldukları anlaşılan bazı köylüler mahkeme salonunda tezahürler yapmışlar, Pilâvoğlu’nun ayaklarını öpmeğe, tekbir getirmeğe teşebbüs etmişlerdi. Bu suçlarından dolayı muhakeme edilmekte olan TicanJ-lerin duruşmasına dün devam edilmiştir.
★ (Devamı Sa. S Sü. 1 de)
Atatürk köşkü
Haftada iki gün ziyaret •dilebilecek
Cumhurbaşkanlığı umumî kâtipliğinden bildirilmiştir:
1 — Çankayada Atatürkün ilk i-, kamet ettikleri köşk ile Cumhurbaşkanlığı dairesinin bahçesi, her hafta Cumartesi ve Pazar günleri saat 15 den 18 e kadar umuma açık bulundurulacaktır.
2 — Yine aynı gün ve aynı saatlerde Atatürk’ün 'muvakkat kabirlerini ziyaret etmek serbest bulunacaktır.
Delinin yaptığı hâdise
Dünkü sayımızda bir delini fesör Vasfi Raşit Seviğin ikamet et mekte olduğu apartmanın camlarını taşladığı yazılmıştı. Öğrendiğimize göre, hadisede hiç bir maksat olmadığı, ve bunun tesadüfen oradan geçen bir delinin yaptığı anlaşılmıştır. Tecavüz Vasfi Raşit Sevig'in bu lunduğu daireye değil, belki binaya vaki olmuştur. Deli, bir polis muhafazasında oradan geçerken binaya girmiş, ve asabi bir buhran neticesinde bir iki camı eliyle kırmıştır. Sonra yetişen bekçiler ve polisler tarafından yakalanarak tedaviye sevkedilmiştir.
İstanbul sergisinde
Ulaştırma pavyonu
Ulaştırma Bakanı asılsız bazı yazılar üzerine açıklamada bulundu
Bazı gazeteler İstanbul sergisinde tanzim edilmekte olan Ulaştırma pavyonu hakkında esassız iddialar ortaya atıp bu iddialara dayanarak Ulaştırma Bakanlığını israfla suçlandırmakta, bir takım yolsuzluklar ima etmektedirler.
Ulaştırma Bakajjı yüksek mühendis Tevfik İleri, tamamiyle asıl-
sız olan bu neşriyatı yalanlamış ve şu izahatı vermiştir:
1— Bakanlıktan pavyon İnşaatı için İstanbırla gönderilmiş kimse yoktur.
2— Demiryolları işlerinden maada pavyonun umumî tanzim ve nezaretine memur edilen arkadaş,
k (Devamı Sa. 6 Sü: 5 de)
Yargıtay’da yeni tâyinler yapıldı
Yüksele tasdikten geçen karaname dün neşredildi
Yüksek tasdika iktiran eden Bakanlar Kurulu kararına göre, Yargıtay ikinpi başkanlıklarına Yargıtay üyelerinden Arif Güngören, İzzet Çakır, Münir Akyürek ve Yargıtay üyeliklerine adalet baş mü-
Yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut orduya bir tamim göndermiştir. Bu mühim tamimi aynen sütunlarımıza alıyoruz:
•1 — Üst ve ast münasebetleri ve vazifeleri hakkında gerek ordu ve gerek komutanı bulunduğum zaman, gerek kara kuvvetleri komutanı iken fırsat düştükçe muhtelif garnizonlarda asker arkadaşlarımla hasbıhallerde bulunmuştum.
Bu mevauu bütün ordu m( subu arkadaşlarımla hulâsa larak bir daha ifade etmeyi düşündüm.
Üst’ün (en küçük rütbeden eı büyüğüne kadar) hak ve vazi- Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut
fesini üç cepheden mütalea ede-
Birinci cephedeki vazife, tamamen bir aile reisi ve büyüğüne düşen işlerin aynıdır. Aile büyüğü, her ferdinin, tepedfen tırnağa kadar ihtiyacını, noksanını, neşesini, ıstırabını gör -mek, anlamak, dinlemek ve bunlara karşı elinden geleni yapmakla nasıl mükellef ise, üst için de bunlar insanlık vicdan vecibelerinin tabiî icaplarını teşkil eder. Bu mevzuda asta düşen vazife; üst’üne karşı saygı, sevgi ve kadirşinaslıktır.
Üst’ün ikinci cephedeki vazifelerini muallim ve mürebbi-★ (Devamı Sa. G Sü: 7 de)
Mecliste bilgimde beş soruya cevap verilecek
Gündemde bazı milletvekillerinin seçim tutanaklarının görüşülmesi de var
Bugün saat 15 de toplanacak olan Büyük Millet Meclisinde beş sözlü soru önergesi cevaplandırılacaktır. Bu sorular şunlardır:
Erzurum milletvekili Mustafa Ze-ren’in, Erzurum özel idaresine ait 18 dükkân için yapılan mukavele hakkında İçişleri Bakanlığından;
Zonguldak Milletvekili Fehmi A-çıksöz’ün hayvancılığın ilerlemesi
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 6 da)
ettişi Kemal Göğüs, Adalet Baka.ı lığı ceza işleri umum müdürü Lût-fi Akadlı, Adalet Bakanlığı ceza ve tevkif evleri umum müdürü Sakip Güran, Adalet baş müfettişi Meh
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 7 de) |
Profesör
Eckstein
Hamburgta vefat etti
14 senedenberi Ankara Nümune hastahanesi çocuk mütehassıslığı ve Ankara Tıp Fakültesinin teessüsün denberi de çocuk tekniği profesör lüğünü ifa eden ve memleket köylerinde bir çok tetkikler yapmış olan, ve halk tarafından çok sevilmiş bir sima olan Profesör Eckstein altı aydanberi yeni vazifesi o-lan Hamburg Üniversitesi çocuk pro fesörlüğünde çalıştığı sıralarda füc-ceten vefat etmiştir.
Kederli ailesine teselli dileriz.
Ankara Gazeteciler Cemiyeti yeni idare hey’eti dün intihap edildi
Milletlerarası imar Bankası üyeleri dün Çankayadan çıkarlarken
Milletlerarası imar Bankası hey'eti
Cumhurbaşkanı dün
heyeti kabul etti
önümle
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar dürt Çankayada Milletlerarası îmar ve Kalkınma Bankası heyetini temsi-len gelen Mr. James Barker başkan lığında Stewart Mason ve B. U. Rapchfore’dan müteşekkil üç kişilik heyeti kabul etmiştir.
Bu kabul esnasında iktisadi işbirliği teşkilâtı genel sekreteri Fa-
Türk Basın hey’eti Londra yolunda
İstanbul, 20 — İngiltere hükümeti tarafından davet edilen, Burhan Felek başkanlığındaki Vâlâ Nureddın, Adviye Fenik, Münir Belik, Orhan Rahmi Gökçe ve Halûk Cansından müteşekkil Türk basın heyeti bu sabah saat 9 da uçakla Londraya hareket etmiştir. Heyete İngiltere büyükelçiliği basın ataşeliğinden John Benda refakat etmektedir.
tin Rüştü Zorlu hazır bulunmuştur.
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası tarafından hükümetimizin daveti üzerine, memleketimizde tet kikler yapmak üzere gönderilen he yet başkanı Mister James Barker, beraberinde heyet erkânından Mister Mason olduğu halde dün saat 12 de Dışişleri Bakanı Fuad Köprülüyü makamında ziyaret etmiştir.
I KÜRE*
Gazeteciler Cemiyeti fev kaladc kongresi dün saat H de Halk evi salonunda yapılmıştır.
Dünkü toplantıda şehrimizde bulunan bütün basın mensupları hazır bulunmuş ve cemiyet başkanı Müm
Ankara Gazeteciler Cemiyeti azal arı kongreyi müteakip Halkevi bi
taz Faik Fenik’in kısa bir hitabesini I Saat 13.30 a kadar devam eden top müteakip Aka Gündüz kongre baş- lantı sonunda yeni idare heyeti se-kanlığına seçilmiştir. çimi yapılmış ve Mümtaz Faik Fe-
Söz alan üyeler eski idarç beye- I nik. Fatin Fuad, Hikmet Yazıcıoğ-tini tenkit etmiş ve bu arada bazı • lu, Muhip Dıranas, Nihat Subaşı, E-isteklerde bulunmuşlardır. [ * (Devamı S*. « Sü: 7 de)
Judy Gırlond boynunu bir com parças le kesti Hollywood, 20 (a.a.) (Afp) — Sinema yıldızlarından Judy Gerland Pazartesi akşamı villâsında geçirdiği bir kriz esnasında boynunu bir cam parçasiyle kesmiştir. Fakat ya rası ağır değildir.
★ (Devauu Sa. 6 Sü; 3 de)
Negüs'ten ders !
I I ç otomobilden ne çıkar?... Bir hususi treni kaldırmakla, milyarı çok aşan bütçede tasarruf temin edilirini?. .
Böyle düşülenlere, NegüS'e ait bir fıkrayı anlatalım;
Habeş harbi zamanında, bir derenin üzerinden, sevkıyat yapmak lâzım gelmiş. Fakat derede köprü yok... Negüs, yerden bir taş alıp dereye atmış! Bunu gören tebaası da imparatoru taklidederek, birer taş a-lıp dereye atmıştır. Olmuş bir köprü!...
Yazık bizim sabıklara ki, Negüs kadar akıllı davranamadılar^— YEDEKÇİ
Uçan daiı eler I.
Muhip DIRaNaS
I
Asılma mı, yoksa elektrik mi müreccahtır?
)me ile yapılmış diiçok istavroz ■ •_ , , , ,
mleri ile Tntip sek.lde birçok | eu"“ de hlûk resimleri de taşıyan I-Iasan. Malûmdur kı Cer a sun ve Mehmet adlarındaki şa- ıncI m 1 1
............. . , \ 1 îrlam cezasını ve cezamı

etini ye-
Oiiriin Meseleleri
I
PULSUZ İSTİD
Mes’eteler - Tetkikler
Kanununun
____________________ _ inci • fıkrası, 1 idam cezasını ve cezanın infaz şeklini ŞU şekilde tarif ve tesbit eder: «İdam cezası, buna mahkum olan
Orman mevzuunda
İz m itle korkunç | ■
bîr cinayet İdam Cezasının infazı
irmlt îTpİpfnnlal — İzmit’e ■
ş(? 11 g;ı.ı tgifef
kuyucularım, belki de, hatır-Uyacaklardır; ben bu sütunlarda fırsat getirdikçe, memleketin, yürekler acısı hale gelmiş orman dâvasından söz ettim. Orman tahribinin son yirmi sene içinde millî mânada bir felâket haline gelmiş olduğunu ısrarla yazdım. Hele bilcümle ormanların devlete mal edilmiş olmasının ve bugünkü Orman Kanunu, dolayısiyle orman koruma usullerinin sakatlığının bu felâketi büsbütün önlenemez hale getirdiğini iddia ettim.
Orman dâvası, Demokrat Partinin ilk plânda ele alacağı ve halledeceği bir meseleydi. İşin bütün vahamet ve ciddiyetini bJiyordu. Nitekim, iktidara gelir gelmez halline yöneldiği İlk dâvalardan biri bu oldu. Şimdi memnuniyetle haber alıyoruz ki, en yetkili uzmanlardan müteşekkil bir heyet bu yolda hayırlı ve isabetli karar lar almak üzeredir veya almıştır Meselâ bu arada bütün hususî o-r
inanların sahiplerine İade edilmesi keyfiyeti vardır. Çok yerinde ve İsabetli bir karardır. Çünkü, ormanma sahip olan kişi, elbetti, ondan faydalanacak fakat bu fay dayı devamlı ve ebedî kılabilmek için de onu korumasını bilecektir.
Köyler civarındaki baltalıkların köylülere tahsisi ve bunların muhafazasına köylüleri iştirak et tirmek keyfiyeti de tamamen doğru ve isabetlidir. Çünkü şahsî müşahedelerimle de biliyorum köylü kendisine ait ormanları çoğu yerde titiz bir itina İle korumasını ve onu öldürmemesini bi liyor. Tehlikeli olan şey, toprağa ihtiyacı olan köylünün ormandan tarla açması işidir ki, hiç şüphe siz bu gibi tahrip veya su kast-ler de bir takım sert müeyyidelere bağlanacaktır.
Devletin orman sanayii ile iştigal etmiyerek bu gibi sanayi müesseseler ni millete mal keyfiyeti üzerinde ayn bir yazı yazacağım.
İzmit, (Telefonla) — İzmit'e bağlı 'Karasu kazasının Kuyumcu-lu köyünden Sefer Gürkan'ın 17 yaşlarındaki oğlu Rifat bundan bir. kaç gün evvel Arifiye Köy Enstitüsüne kaydolmak üzere köyünden ayrılmıştır. Rifat Enstitüdeki kaytı işlerini ikmâl edip dün köyüne dönmekte iken Yuvalıdere mevkiinde aslen Hataylı olup Fransız tebaasından iken Hatay'ın Türkiyeye ilhakını müteakip Türk tabiiyetine geçen Senegâl ırkına mensup ve vücutlarındaki muhtelif yerlerinde düğme ile yapılmış birçok istavroz ' res.n ' mahlûk
Kasım ««. hışlar Rıfat’ın üzerine atılarak ev-volâ işkence ile öldürmüşler ve • raiulllu„1 „„„
sonra da et.m ve ciğerlerim parça- havatı
Uyarak yem slerdlr. Bu tacı ve kor. klmsenm aşüma» suret.yle hayata-kunç hâdisenin yegâne şahidi H yaşlarımdaki bir çobandır. Hâdiseyi bütün çıplaklığı ile anlatmaktadır. Bu şahısların bundan bir ay evvel Eskişehir’in bir köyünde 13 yaşlarında bir kız çocuğunu da aynı şekilde öldürerek ciğer ve etini ye- ;
dikleri teıbit edilmiştir. __ __________
Canavar ruhlu bu adamlar jan- | J^j^Yanîidamm atalmak yeı’ine, daı-ma tarafından yakalanmışlardır. ' ictomoirteriir
î ktidann değişmesiyle bera-
B ber, muhalefetin de edebi yat taktiği başka şekil aldı. Hani mezbuhane gayret dedikleri en mühim mevzu ucuzluk ve ezanın şekli hakkındaki takyitlerin kaldırıl ma sıdiT-
g
1
t
Muhalefetin
tuttuğu yol
uhalefet yapmanın da memleket idare etmek kadar güç bir şey olduğu, bunun da bir bilgisi ve usulü ve tecrübe devresi olduğunu kabul etmek lâzımdır. İtiraf edelim ki yirmi yedi senelik bir hükümranlığa alıştıktan sonra muhalefet hayli ağır ve şaşırtıcı bir iştir. Ismarlama alkışlar olsun toplanan bir sahneden inip seyirciler arasına katılmak gibi güçtür. Biz uzun bir muhalefet yapmanın tecrübelerine dayanarak hatırlatmak isteriz ki bunda da muvaffak olamıyorlar.
Yüksekten atıp tutmağa, fikirlerini zorla kabul ettirmeğe alışmış dünkü iktidarın, bu huylarından kolay kolay kurtulamadıkları görülüyor. İnsanın, bizlerden birkaçını, fedakârlık edip bu günün muhaliflerine muhalefetin nasıl yapılabileceğini göstermek için onların, safına geçmeğe teşvik edeceği geliyor.
Yazdıklarına bakılırsa, henüz iktidardadırlar. Fikir ve görüşlerini hükümete dikte ettirmek sevdasındadırlar.
Bir zamanlar önüne gelene küfü-rü, hakareti meslek edinmiş ve bugün ortadan silinmiş bir partinin mensupları «muvazaa» yapıyorlar, diye tutturmuşlardı. Şimdi onlar bu muvazaanın mâna ve mahivoti -ni siyasî hayatları pah asma öğrendiler.
Yıkılan iktidardakiler de «Mîllî husumet» sözünü bilhassa seçime takaddüm eden günlerde akıllarınca bir silâh gibi kullanmak istediler. Hattâ bunlar. Demokrat Parti için bir anarşi unsurudur, ihtilâl ve kan istiyorlar, dediler.
Netice «Millî husumet» in ne olduğunu ve bu kötü görüşe ve niyete dayanan propagandaların nasıl kendi aleylerme döndüğünü anlamış .oldular. Şimdi de ayni zihni-yet içinde yine kötü bir muhalefet taktiği kullanıyorlar. Kendilerinin bile, işin nereye gidebileceğini kav-rayamadı.dan bir hesap meselesini ortaya attılar, «Hesabımızı görün» diye hükümetin yakasına yapıştılar. Yirmi yedi senelik keyfî bir idare devrinin çarklarım, yeni ve âdil bir idare sistemi kurmak için bazı idare adamlarını değiştirmek zarureti karşısında sinirleniyorlar. Biz senelerce bir kuxla hükümetler devrini, iktidarın beş on adam arasında nasıl nöbetleşe paylaşıldığım Meclise ısmarlama mebuslar getirildiğini tahammülle seyre katlanmıştık. Bunlar yapılırken muhalefetin değil milletin bile reyi so-rulmıyordu. Arapça ezan okumak gibi tabiî bir hak yerine getirilince, lâik olmalarına rağmen bu işlere müdahale etmiş olanlar irticaa mı gidiyoruz diye gürültü ediyorlar. Bu muhalefet değildir. Nasıl ki geçen sene Demokrat Partiyi yazı ve sözleriyle kanunsuz bir yola sürüklemek ve suçlu düşürmek için ellerinden geleni yapmak istedilerse şimdi de ayni tahriki umumî efkârda yapmak için Kötü bir muhalefet tabıyesi kullanıyorlar.
Devlet ve hükümet işlerini ele alalı bir ay bile olmamış bir iktidarın ne yapmak istediğini kavramadan her adımım, her sözünü tenkide ve kötü tefsire kalkmak bir muhalefet acemiliğidir. Kırk yıllık si yasî tecrübelerden geçmiş kalem sahipleri her gün üst üste hatalar yapıyorlar.
Seçimi takip eden günlerde, mağ lûbiyetin şaşkınlığı içinde daha temkinli görünüyorlardı. Fakat gün geçtikçe onları itidalden alıkoyan ve seslerini yükselttiren şeyin bir rakam meselesi olduğu anlaşılıyor. (Size iktidarı kazandıran bir yarım milyon işidir, biz de üç milyon oy aldık, şöyle böyle memleket nüfusunun yarışma yakını bizi tutuyor, eğer nisbî temsil olsa
(
Yazan
[ Ali Kıza Oktay j
— 1 —
onya Milletvekillerinden Sayın Avukat Ümran Naf:z Yiğiter’in Büyük Millet Meclisine bir takrir vererek Türk Ceza Kanununun 12 inci maddesi ile. Usûl Kanununun 398 inci maddesinin tadili teklifinde bulunmuş oldu-
nin izalesidir.»
I Maddenin diğer fıkraları ile, ' Usûl Kanununun 398 inci maddesinde işlenilen tadil, esasa taallûk etmeyip, idam şeklinin değişikliği
1 ile teferruata aittir. Sayın Milletvekilinin Ceza Kanununun 12 inci maddesinin 1 inci fıkrasında, istediği değ şiklik, idamın infaz şek-
darma tarafından yakalanmışlardır. Hâdiseye Karasu C. Savcılıtı el-koymuştur.
7 ‘ Yazan S
Prof. Dr. Behçet Tahsin Kamay j
Hükümetin geceli gündüzlü uğ Taştığı ve vadettiği ucuzluğu temin İçin çalıştığı herkes tarafından malûm olmasına mukabii, gün geçmiyor ki, bu müsbet te şebbüsü baltalamak için çeşit çeşit rivayet çıkarılmasın, türlü tür lü zihin şaşırtıcı havadis yayınlan masın!
dolayısiyle bu yazınırt yazılmasına saik olmalarından dolayı sayın Nazif Yiğıter'e teşekkürü bir borç bilmekle beraber yalnız hemen ilâve edeyim ki, biz kendi fikirlerine iştirak etmemekte ve ayni kanaati taşımamaktayız.
En iptidaî sitelerden tutunuz da bugünün en mütekâmil medenî cemiyetlerine varıncaya kadar (bir I-kaç memleket müstesna) birçok devletlerde maalesef hâlâ ferdin ferde ve ferdin cemiyet ve devlete ; karşı yaptığı bazı ağır suçların ce-' zası, hayatın infazı suretiyle karşılık görmektedir.
Şüphesiz ki bir insan eli ile diğer bir insanın canına kıymak çok müthiş, çok acı ve çok vahşice bir şey olduğu gibi, bir cemiyet eli ile de bir ferdin hayatının izalesi o kadar müthiş ve tüyler ürperticidir. İdeal ve medenî bir cemiyette ne ferdin ferde ve ne de devletin ferdin hayatına kıymaması esastır. Bu ulvî gayeye erişinceye kadar hiç olmazsa devletin eli ile verilen ölüm cezasının işkencesiz, ızdırapsız, âni (ve eğer bu kelimeyi kullanmak kabilse) İnsanî olması ilk şarttır.
İlk ve orta çağlarda öldürme şekilleri tamamile gayri insanı, barbarca, vahşice ve çok uzun süren işkence ve ızdıraplar verdirmek suretiyle icra edilirdi. Suçlan ikrar ve itiraf ettirmek için insanlık hisleri ile teklifi kabil olmıyan birçok işkence usûl ve vasıtalarına mü-. racaat ederek zavallıları inim inim 1 inleterek ekseriya yapmadıklarını ’ söylettikten sonra öldürme tarzı da ayni derece korkunç ve uzun süren bir agoni ile nihayet bulurdu. Kısas cezasını kabul eden Hamurabi ’ mecellesi ile Tevrat’ta cana mukabil can, göze karşı göz, dişe karşı diş, ele karşı yanık, katle karşı ka-’ yanığa karşı yanık, katle karşı ka-1 til ile ceza göreceği yazılıdır. Solon ’ yaptığı bir kanunla, bir gözü kör olan adamın sağlam gözünü çıkaranın, iki gözünü de kaybetmesi lâ-‘ zım geleceğ ni kabul etmişti.
İslâmiyet Kanunlarına da şer’î ah t kâm hâkim olmuş: diyet, had, kısas . ceza müeyyedeleri olarak kabul edilmiştir. Binaenaleyh İslâmiyet’te zina yapan kadının yarı beline ka-' dar gömülerek recmedilmesi yanı taşa tutulması suretiyle öldürülme-
■ sine pe.( kuvvetli deliller karşısm-' da cevaz verilirdi. Altıncı yüz yılda l" Burgoudes’larda zina yapan kadını
■ çamurlu suda boğarlar ve ölüsüne de ’ dinî tören yapmazlardı. Böyle bir
■ suçla mahkûm olan kadın yılan, ak-
■ rep, kertenkele gibi hayvanlafla J birlikte bir çuvala konur ve ağzı
* bağlandıktan sonra suya atılarak
• işkence içinde öldürülürdü. Keza 1 on iki tablokanunu mucibince ana : baba öldürmenin cteası suda boğul-1 mak suretiyle ve işkence içinde ic-: ra edilirdi. Yine ilk çağlarda İngil-
tere’de hırsızlan; Boııen’de kalpa.
Eski Romalılarda boğmak suretiyle öldürmek zadegâna mahsus bir imtiyaz idi. Fransa’da Louls le Hut. tin karısını boğmak suretiyle öldürtmüştü. Ispanya’da idam hükmü Supplice de garrot denilen boğazın bir demir halkaya geçirilmesi suretiyle icra edilir. Osmanlı İmparatorluğu devrinde de idamlar boyna kement atmak ve boğmak suretiyle yapılırdı. Cellâdın yağlı kayışı ve s.cimi marûftur. Hindistan’da son zamanlara kadar ölen kocanın arkasında dul kalan karısını diri diri yakmak gibi pek vahşi bir âdet cari idi.
Fransa’da çocuk düşürmenin cezası (Potance - Dar ağacına çekilme) ve mallarının müsaderesi idi.
1553 yılında Charles - Quint zamanında icra edilen Karolin kanunu gereğince bir kadına taammüden ço cuk düşürten bir erkeğin, . katil cür-münde olduğu gibi- boynunu vurmak ve eğer bu cinayeti bizzat yapmış ise, suda bağulmak suretiyle öldürülürdü. Eskiden Fransa’da giyotin aristokrat sınıfına tatbik e-dilen bir infaz şekli idi. 1791 tari-hindenberi Fransa’da idam cezası g.yotin ile infaz edilmektedir.
Eski İran’da Allaha ve Hükümdara karşı gelmenin cezası idam idi. Ferdin ferde karşı olan cürümleri için iki türlü ceza vardı. Biri diyet, diğeri parçalama veya sakatlama idi. Gözleri çıkarmak, kör etmek en çok kullanılan bir ceza şekli idi. Bu ceza bilhassa büyüklere tatbik edilirdi. İdam, mücrimin başını kılıçla uçurmak suretiyle icra olunurdu. Dine ve devlette karşı hiya-net, isyan için yapılan idam şekli çarmıha germek ve bazan da taşlamaktı.
İlk ve Orta çağların bu barbarca öldürme usûlleri hakkında verdiğimiz misalleri daha' da çok arttırmak kabildir. Fakat maalesef bu vahşi ve canavarca itiyat an’ane-ler medeniyet çocukluk ve gençlik devrine münhasır değildir. Devrimizde de, İkinci Cihan Harbinden evvel ve harp esnasında günahsız, masûm , çocuk, kadın ve erkeklere de fennin terakkilerinden menfi bir şekilde faydalanmak suretiyle daha ağır işkence ve öldürme usûlleri tatb.k edildiği acı da olsa söylemek lâzımdır. Temenni edelim ki beşer tariih bir daha bu acı misali görmek felâketine uğramasın.
Yarınki yazımızda ölüm cezasının asılma veya elektrikle olmasının tercih sebeplerini inceleyeceğiz.
Anlaşılan, örnek muhalefet de dikleri her halde bu, olaoak!. Hükümetin lâiklik prensiplerine sadık kaldığını gösteren bir hareket diye vasıflandırılması çok uygun o-lan ezan üzerindeki cezaî kayıtların kaldırılması da muhalefet gazetelerinde çeşitli ve mübalâğalı haberlerin çıkmasına sebep oldu.

Hele ilk günler, bütün gazete nin yalnız bu habere tahsis edildiği dehşetle görüldü. Meğer, e-zanın istenilen dilde okunması yüzünden, neler olacakmış, neler? Çarşaf mı geri gelmedi? Yeni harfler mi ortadan kadırılmadı? Atatürk’ün inkılâplarına saygı gösterilmesi lüzuma mu işaret e-0 dilmedi?
Bunların, hepsi noksansız yapıldı! Hiç bir eksik bırakılmadı. Bu arada, sanklı bir takım adamların türediği haberleri de büyük puntolarla ilân edildi. Hakikaten bu kadar basit ve tabu bir kararın, muhalefet basınında bildirildiği şekilde bir gerileme hareketine sebep olacağı kimse ta rafından ümit edilmiyordu.
Bununla beraber, ümitler doğru çıktı, muhalefet organlarının kopardığı vaveylânın hoş b r şey ol duğu kısa zamanda anlaşıldı.
Vakıa, Erzurumda üç kişinin sank sararak sokaklara çıktığı anlaşıldı ise de, tahkikat sonunda, bu sanklı zevatm Ispirli ol dukları ve Halk Partisinin beş senelik âzası bulunduktan meydana çıktı. Bu vaziyet üzerine, meselenin anlaşılmadık tarafının kalmadığını zannediyoruz.
elektrikle infazını istemektedir. Halbuki bizim memleketimizde hükmî idam iki şekilde icra edilir. Birisi sayın hukuhçunun belirttiği gibi Türk Ceza Kanununun 12 nci maddesine istinaden asılmak suretiyle; İkincisi ise. Askerî Ceza Kanununun 20 inci maddesinin 1 inci uaıeu «UI.U.UU. raau.au- , fıkrasına temas eden hallerde kur.
lı generallerden Tümgeneral Ne- ' şuna dizilmek suretiyle infaz olunuı. Raza ve Muhterem hukukçu, teklifinde yalnız Ceza Kanununun 12 inci mad-na doğru bir natta KaımaK u- t des'ndeki asılmaya temas ettiği Türkiyeyi ziyarete gelecekler- cihetle, kurşuna dizilme hakkında-ki noktoi nazarını bilemiyoruz, iren Tümge Şüphe yok ki kurşuna dizilme sure-Tümgeneral tiyle hayatın izalesinin inşanı veya gayrî İnsanî olduğu da münakaşa edilebilir. Ayni zamanda Askerî Ceza Kanununun ölüm ceaasına mü. teallik olan 20 inci maddesi iki fık-| rayı ihtiva etmektedir. Birinci fık-I......................................
Türkiyeyi ziyaret edecek Pakistanlı Generaller
Bundan evvel de bildirildiği gibi, halen Londrada bulunan, Pakistan- 1
idi Mecliste yarıya yakın bir çoğunluk alırdık) diyorlar. Mühim bir ekseriyete dayandıkları keyfiyeti bir vehimdir. Hâlâ hatalı bir görüşün tesiri altındadırlar. Biz onlara haber verelim ki isnat ettiklerini sandıklan bu üç milyon şimdiden bir müyona düşmüştür ve bu hatalan tevali ederse bunu da kaybedecekler ki biz. bunu istemiyoruz. Bu üç milyon oyun üyük bir • kısmı onlara, iktidarda olmanın ve kendi iktidarlarının isteğine menfa- ı at temin edebilen ve bir çoklarını da sındıran durumlarının verdiği bir avantajdı. Eğer dünkü en emin sandıkları adamlannın, taraftarla- ı nnın her gün Demokrat Partiye ' geçmek için akın halindeki müra- J caatlarını ve bizzat en koyu Halk I Partililerin, Halk Partisi hükümet lerinin ve parti başında^jlerinin telâfisi mümkün olmıyan hatalarını sayıp döktüklerini ve artık bu parti kolay kolay belini doğrultamaz dediklerini görüp duysalar hakikî durumlarını daha iyi anlarlardı. Zaten bu hatalı görüş, bu aldanış değil midir ki onlara çok şey kay- I bettirdi ve kendilerine çeki düzen
■ vermezlerse, daha çok şey de kay- I , bedeceklerdir. Biz bunu halisane
bir niyetle söylüyoruz. Halk Partililerin. gerek kendi bünyesinde ve
L gerek ^zetelerinde esaslı bir deği- ' L şiklik ve ıslahat yapmaları ve pek yakında toplanacak Kurultayda bu ciheti , gözönünde tutarak parti idaresini demokratik icapları kav-
[ ramış genç kafalara devretmeleri, | gazetelerini herkesin bıkıp usandı- 1 gı ayni masalı yazan ayni kalem-
t lerden kurtarmaları lâzımdır. } ı En basit bir muhalefet politikasında, hele böyle çeyrek asırlık bir
i iktidarı kaybettikten sonra, uzağı . gören ve itidalli bir hareket tarzı
■ tutmak icabeder. Yoksa halk oyu : boş sözle ve sahte celâdetlerle av-* lanamaz.
1 Bugünkü iktidar bu yeri alabil-) mek için beş sene değil hakikatte yirmi beş sene sabırla bekledi. Hem ? de her türlü kanunsuzluğa, baskıya
vabzade Ağa Mehmet Tümgeneral Nazir Ahmet bu ayın -------------
sonuna doğru bir hafta kalmak ü- j des'ndeki asılmaya dir. ' J *' - |
Anî bir ameliyat geçiren Tümge neral Nazir Ahmet Raza'ya Türkiyeyi ziyarette refa- . kat edemiyecektir.
Tümgeneral Raza 28 Haziranda j bir Pan - Amerikan uçağı ile îstan-bula muvasalât edecek ve 29 Hazi- , randa Türk Hava Kuvvetlerine ait j bir uçakla Ankaraya gelmiş olacaktır.
Ankarada kalacağı 5 gün zarfında, Tümgeneral Raza, Atatürk'ün muvakkat kabrine bir çelenk koya- , cak, Ayaştaki ordu tatbikatını seyredecek, Ankaradaki Harpokulu ile Muhabere, Okulunu ve Çankırı Piyade Okulunu ziyaret edecektir. .
«Ölüm cezası, askerî şahıslar hakkında esken bir cürümden dolayı hükmedilmiş ise, kurşuna dizilmeyi», İkinci fıkrası ise: «Askerî ol-mıyan bir cürümden dolayı askeri şahıslar ile askerî olmıyan şahıslar hakkında verilen hükümlerin Tüı k Ceza Kanununun 12 nci maddesi mucib'ııce icra olunacağını» tasrih etmektedir. Eğer teklif kabul edilirse bu maddenini ikinci fıkrası yeni hükme göre değişecek, fakat birinci fıkrası ayni halde kalacak •demektir.
Bizde, idamlar Tanzimata kadar kanunî bir esasa bağlı değildi. Daha ziyade padişahın irade, sine göre boğmak, balta veya kılıçla kellesini uçurmak gibi muhtelif şekillerde -icra ed lirdi. Tanzimatçılar Garp Medeniyetine ayak uydurabilmek için Kanunlarımızda birçok yenilikler ve İslâhat yapmak lüzumunu hissettiler. Bu meyanda dinî f.kirlerin tesirinden ve şeriî ahkâmından kurtulmak için Fransızların 1810 tarihli Ceza Kanununu hemen hemen aynen iktibas ederek 1274 tarihli Ceza Kanununu vücuda getirdiler. Gerek bu kanun ve gerek , İtalya Ceza Kanunu esas \ ittihaz
Öyle görülüyor ki, bu «Uçan daireler» C. H. P. nin sou buluşları ve en modern mücadele vasıtala

ndır. Fakat, ne yazık ki, bunlar ) ilk meydana çıktıkları gün, tutul-
muşlar ve kısa zaman içinde esrarlarını fâş etmek mecburiyetinde kalmışlardır.
Muhalefet basınının feryatlarının mahiyeti hakkında fikir verecek, bu gibi C. H. P. taktiklerinin çeşit çeşitleri olduğu halde, maalesef modası geçmiş olduğundau tesirleri kalmamıştır. Bakalım, daha neler, icat edecekler ve kendi kredilerini nasıl hiçe indireceklerdir!
Hikmet YA2ICIOĞLU
1 edilerek 1.7.1926 tar.hinde mer’iyete . zanları suda boğmak suretiyle öl-
1 Hron 766 savılı Türk Ceza Kanunu, ! riürürlerdi. Orta ca&larda Roma’da
(2395)
Çeviren: KIRDANOĞLU
Tefrika No. 7
I TAKVİM I
bü-
r
M
Annesi Seniha Pura
Ihotıet EgCTI
(Sen birinci sınır ou ı
be Daha Bizansı kuşatan... Adamın adını bilmiyorsun?
(Bilip de ne olacak? Bilsem de, I
mam ve aklima
Söyleyiniz, Şövalye, sizı pek yük bif dikkatle dinliyorum...
LÜZUMLU TELEFONLAR
12028
14881
11868
Davet
Adalet Komisyonu:
Ankara milletvekili Hamit Şevket İnce’nin Nqier Kanununun İS nci maddesinin değiştirilmesi hakkında kanun teklifini görüşmek ü-zere bugün saat 10 da.
Çalışma Komisyonu: Bugün saat 10 da, Dilekçe Komisyonu: Bugün saat 10 da, İçişleri Komisyonu: Bugün saat 10 da, Maliye Komisyonu: Bugün saat 10 da,
Mects Hesaplannı inceleme Komisyonu:
Bugün saat 10 da,
Sağlık ve Sosyal Yardım Komisyonu:
I Bugün saat 10 da,
Tutanakları İnceleme Komisyonu: 22.VI.1590 Perşembe günü saat 10 da Kitaplıkta,
Toplanacaklardır.
keyfî idareye karşı mücadele ederek.. Şükretsinler ki artık o nevi bir hava onlar için yoktur.
Bugünün muhalefeti, kafasındaki müsbet değişikliği ve milletin kalbindeki yer.ni anlamak için yirmi beş sene değil, bir dört senecik anlayışlı ve sabırlı olmasını bilmelidir.
1 giren 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, ( dürürlerdi. Orta çağlarda Roma’da hükmî idamın asılmak suret.yle in- Yahudil.ğin cezası diri diri yakılma faz edileceğini tasrih etmektedir, idi. Eğer şahıs yakılmadan evvel I Sayın Umrân Yiğiter teklif layiha- I hiristiyanlığı kabul ederse bir lü-I sının gerekçesinde asılmak suretiyle . tûf olmak üzere evvelâ boğulur, idamın gayrî İnsanî olduğunu, mah_-J sonra yakılırdı. İpte boğmanın ilk kûma büyük işkenceler çektirdiğini,| i misalini Tevrat vermektedir. Bu hıı işkencelerin 2-15 dakika arasın-’I mukaddes kitaba nazaran Yuşa Pey-ö—Lu-in esil- ettiği kralları boğdurduğu yazılıdır. İsparta'da ölüme mahkûm olan günahsız çocuklar Tayget dağından uçuruma atılmak _______________________________________s-ij suretiyle vahşice idam edildikleri I &bi, ayni zamanda iple boğmak su-teklifi retiyle de öldürme usulü cari idi.
bu işkencelerin 2 - 15 dakika arasın-* --------
da değiştiğini, birçok memleketler-|l gambeıiı de asılmak suretiyle idamın, beşer) durduğu vicdanını rencide ettiğ ni belirte-1 • ek bizde de ölüm cezalarının elek-ı | Itrik cereyanı ilejnfoz edilmesini is-» temektedir.
İnsani fikirlerinden ve

“Moda,, ve “Heybeli,, vapurları çarpıştı İstanbul, 19 (a.a.) — Dün gece saat 23 de Devlet Denizyollarının Moda ve Heybeliada vapurları Bur-gaz adası önlerinde çarpışmışlardır. Her iki gemide de hasar olmuş ve tamire çekilmişlerdir. İnsanca kayıp olmamıştır.
■ Teşekkür
Kızım Nilüfer Dolunay’ın hamileliği esnasında tehlikeli vaziyetini görerek, derhal müdahale edip hayatını kurtaran kıymetli hooa profesör Alâed-din Orhun, Asistanı Kerim Sü meri e minnet ve teşekkürlerimi bildiririm.

Yangın Sıhhi İmdat Trenler ....
Hava Yolları Yataklı Vagonlar Elektırk Su arıza Havagazı Başkent Taksi Yem Güven Taksi Merkez Taksi Ersan Taksi
Antuvanet:
— Emin misin? Kalbim çarpıyor. Son derece sinirliyim, diye fısıldadı.
— Sokakta, bahçeye girmeden evvel dört bir tarafa baktım. In cin yok. Hizmetçiler nerede?
— Odalarına çıktılar, işitmezler.
Jak o zaman sesini bira yükselterek:
— Öyleyse mükemmel, . dedi Fevkalâde memnundu.
— Ah, bayılırım, dedi; Ay ışığı... Bahçe... Pencerede bekleyen sevgili! Bu akşam yirmi yaşındayım. -Neş’eyle ve istekle Anvu-taneti kollarının arasına aldu Bir tan Antuvanetim benim; Gelgel, pencerenin yanına gel, güzel yüzünü ay ışığı altında seyredeyim. -Parmaklarını onun saçlarının arasına so.ctu- Saçların kızıl saçların, şimdi atın gibi, bu ay l-»şığında.
Antuvanet usulca, fakat yorgun bir halde, başını âşıkının omuzuna dayadı.
— Ne kadar mesudum bilemezsin, ne kadar mesudum Allahım, diye mırıldandı. Fakat beklemek de öyle azaplı şey ki.
Jak. onu kollarının arasında sıktı:
— Beraber olacağımız bir gecenin hayaliyle bütün gün sevincim den deli gibi oldum, dedi.


— Fakat Jak, öyle tehlikeli ki buraya gelmen.
— En az tehlikeli olanı yine bu hayatım. Düşün bir; gece yansı her hangi bir tanıdığın seni benim evimden çıkarken görmesi! ha? —güldü— Bana bakma. Ben tehlikeyi severim. Hattâ bana zevk
— Ben tehlikeden nefret ediyorum Jak. Bu akşam üzeri çektiğimi bir bilsen!
Olup bitenleri bir bir anlattı. Jak gülümsiyerek dedi ki:
— Kıskanç bir koca için fevkalâdeden bir hal değil. Gayet tabiî. Çünkü siz, tehlikeli bir kadınsı mz. muhterem Madam. Beni ne hale getirdiğine bir bak. Yirmi yaşında bir çocuk gibi âşıkım sana. —Antuvaneti hep kollarında tutarak divanın üstüne oturdu— Ne kadar güzelsin! Ah, ne kadınsın sen! Kollarımın arasında tir
tir titriyorsun! Aşkından mı? Söyle aşkından mı? Yıldırtıyorsun beni, Antuvanet... Ah, seni seviyorum... Seni... Seni...
Buna rağmen içten konuşuyordu. Hayatında iLc defa, bir kadına ciddi olarak tutulmuştu. Hem de onun gibi bir erkek; yüzlerce macerası olan, peki niçin?
Çünkü Antuvanet hakikaten güzel bir kadındı! Yalnız güzel mi? Cazibeli, arzu verici bir kadın. Ama buna benzer nice kadınlar tanımıştı. Acaba Antuvanet'in hepsinin üstünde onu rameden kuvveti neydi? Çok defa düşünmüştü: Acaba «olmazlık» tarafı mıydı onu çeken? Gerçekten Jak’ ın bu kadınla macerasında bir «olmazlık» vardı. Çünkü, en yakın dostunun karısıydı! Bununla beraber Lüsyen’le olan dostlukları son zamanlarda azalmaya, eski kuvvetini kaybetmeğe başla-
mıştı. Bundan başka, Jak uzun zaman ta, kadına sevdiğini, itiraf ettiiğ âna kadar kendini tutmuş, dostluğuna ihanet etmemişti. Halbuki, daha ilk karşılaştıkları gün kadının kendisine tutulduğunu da pekâlâ biliyordu. Sonra bu, öyle bir kadındı ki, değme erkek zor mukavemet ederdi- Fakat şimdi artık seviyordu.
Antuvanet, bizim yaşadığımız dünyada aranıp da bulunamıya-cak kadınlardandı. Eski zaman aşklarında olduğu gibi insan onun uğrunda yaşar veya ölürdü. Bu sürat ve makine asrında onun gibi, kadınlığının bütün hususiyetlerini muhafaza edebilen kaç kadın vardı. Şimdikiler bir otomobilin hızında sarhoş olmayı bir sevgilinin kollarında mest olmaya tercih ediyorlardı.
Antuvanet için, dünyada yalnız Jak vardı. Ona karşı duyduğu aş-
km içinde ihtiras, safiyet, şefkat, gurur, mutavaat, hepsi bir aradaydı. Hoş bir şeydi böyle bir kadını sevmek. Evet, bu kadım ha-ki.caten seviyordu.
Bitişik villânın köpeği uludu. Antuvanet, birden yerinden sıçradı. Fakat sonra kendi kendine u-sulca güldü.
— Görüyor musun ne kadar sinirliyim, dedi. Bir köpek uluyor; neredeyse yüreğim ağzıma gelecek. ’
Jak ona tatlılıkla:
— Küçük akılsız, dedi, neden korkuyorsun? Yanında ben varken neden korkarsın; ben seni korumaz mıyım? Sen şimdi, beni sevdiğini, benimle mesut olduğunu ve benden başka biç bir şey düşünmediğini lütfedip söylesen olmaz mı?
Kadın içini çekti, gülümsedi:
— Seni seviyorum, mesudum.
— Daha mesut olduğumu asla hatırlamıyorum, de. Çabuk.
— Daha mesut olduğumu asla hatırlamıyorum.
Jak:
— Ben de öyle dedi, ve Antu-vaneti uzun bir öpüşle öptü.
Antuvanet:
— Ah, kimbilir, kaç kadına ayni şeyleri söyledin!
Diye çıkıştı.
iç (Devamı var)
SİNEMALAR VE EĞLENCE
YERLERİ
(16031): Ruhlar
(23432). Aralntk K (22294): Flyasta, Aak Ol
(14040): Gtlzelljk
Nevyork
(İllill): Harp Muhabiri, Tu
lumbacılar Kralı (14072): İleri. Da* Devire
Süvari
(14071): Kalbim SenİD (18846): Tehlikeli Kadın. İki
Cingöz Holyvodd
*
ECZAHANELER
Yeni, Ege, Çankaya
Büyük
Ankara
Vlua

Rumî: 1366 — Haziran 8
Hicri: 1369 — Ramazan 5 21 Haziran 1950 Çarşamba
— Hanrı im —
veya Fransua... Hepsi bir,
ZAFER
Sayfa: 3
21 - 6 -1958
foADYO * TELEFON * TELGRAF HABERLERİ
Plân bolluğu
on haftaların en karakteristik vasfı, Avrupanın birliğini sağlamak maksadiyle teklif ve münakaşa olunan plânların bolluğudur. Londra konferansında Fransız Dışişleri Bakanı tarafından teklif olunan Kömür - Çelik Birliği plânı, aylarca gizli müzakerelere mevzu teşkil ettikten sonra nihayet İktisadî işbirliğine iştirak eden devletlere sunulmak üzere hazır bir vaziyete geldiği dün açıklanan tediye birliği plânı, Fransız ve Alman ziyaretçilerinin Stokholmde e-saslarını vazetmiş bulundukları ziraî iş birliği plânı ve nihayet Hollanda Dışişleri Bakanı tarafından İktisadî işbirliği idaresine sunulan ve Avrupanın iktisaden birleştirilmesini hedef tutan Stikker plânı, Avrupa siyaset havasını hakikî bir plânlar meydanı haline getirmiş bulunmaktadır.
Bütün bu tasarılar, çeşitli sahalardaki faliyeti düzenlemek maksadiyle ortaya atılmış bulunmakla beraber, hemen hepsinin gayesi bir ılir ve o gaye de istihsali arttırmak ve mübadeleyi serbest bir hale getirmektir. Bununla beraber, gayeleri bir olan bu çeşitli plânların kaderleri birbirlerinden hayli farklı olmuştur, denebilir. Meselâ Schu-man plânı, İngilterenin iştirakini sağlayamamış ve ancak Fransa, Batı Almanya, İtalya, Lüksembnrg, Belçika ve Hollandanın işbirliği ile bugün teknik müzakerelerin başlamasına müsaade edebilecek bir mertebeye gelmiştir.
Avrupanın tediye birliğini derpiş eden tasan ise uzun zaman Ingil-terenin çekimser tavrı yüzünden mevkii tatbike konamamış ve nihayet gerek Ingiltereye, gerekse Belçikaya karşı esaslı tavizlerde bulunmak suretiyle, dün, İktisadî işbirliğine iştirak eden 18 devlete sunulmağa hazır bir hale getirile bilmiştir.
Bu arada, Fransız ve Ingiliz zirai teşekkülleri, Schuman plânı esaslarından hareket ederek müşterek bir ziraî pazar kurmak lüzumu üzerinde mutabık kalmışlardır. Bu tasarının esaslarına göre, maliyet fiyatlarının azaltılmasına ve müstahsilin serbestçe normal fiyatlar bulabilmesine elbirlîğîyie gayret sarıedilecektir.
Niahyet, iktisadi işbirliği teşkilâtına sunulan Stikker plânı da, son günlerde üzerinde en çok durulan mevzulardan biri olmuştur. Bir bakıma Schuman plânının mütemmimi, tediye birliğinin mantıki neti cesi telâkki olunabilen bu tasarıya göre Avrupa endüstrileri arasında daha rasyonal bir vazife taksimi yapılacak ve milli endüstrilerin ihtisas kazanmalarına önem verilecektir.
Hollandanın, Schuman plânına iş tirak bahsinde vazetmiş olduğu ihtiraz! kayıtların plânlarmış bir ifadesi olarak ta kabul edilen bu teklifte, ayrıca AvrupalIlar arasında mübadele serbestisi de derpiş olunmaktadır. Buna göre, tediye birliği plânı yürürlüğe girince mübadelede % 60 nisbetinde bir serbesti kabul olunacak ve bu nisbet, en geç 1950 Aralık ayma kadar % 75 e yük-6eltilecektir. Bu serbest? gümrük tarifelerinin, kontenjan’ların ve mevcut her türlü tahdit tedbirlerinin ilgası suretiyle tam bir surette L başarılacaktır.
Stikker plânı halen İktisadî İş-1 birli&i teşkilâtı tarafından incelen-
birliği teşkilâtı tarafından incelen-~ inektedir.


Sunulan, münakaşa ve müzakere mevzuu olan ve nihayet Schuman plânı ve tediye birliği gibi kısmi tadillerle kabul olunan bütün bu plânlar, Avrupa Birliğini sağlamak yolunda sarfedilen gayretlerin, ancak İktisadi işbirliği çerçevesi dahilinde kalan bir kısmını i-fade etmektedir. Bundan başka, bir de ve daha az ehemmiyetli olmı-yarak, Birleşmiş - Milletler teşkilâtı kadrosu dahilinde girişilen faaliyet vardır ki o da bu ay başında yayınlamış olduğu bir raporda Batı ile Doğu arasında iktisadı münasebet ve mübadelenin inkişaf ettirilmesi için üye devletlere oldukça müşahhas teklif ve telkinlerde bulunan Avrupa İktisat Komisyo nunun bâlâ devam etmekte olan gayretlerinde mündemiçtir.
Görülüyor ki, Avrupa siyaseti, bilhasas son aylarda plân ihzarı bakımından hiç de fakir addolunamaz. Şimdi, ta biatiyle, işin en mühim kısmı, yani tatbikatın, daha doğrusu bu çeşitli plânların aynı zamanda tatbikinden doğacak meselelerin halledilmesi kalmıştır.
Mücahit Topalak
Ankara Veremi© Sava§
Derneği suvaresl
BARAJ GAZİNO8Ü 2Î Haziran £850 Cıuna NOT: 20.80 dan itibaren. Ye-
mek arzu edenlere yemek servisi vardır.
Otobüs gidip geirne temin *-diİDiifth'.
Davetiyeler; Gülhane, Yenife-hir, Ankara, Çankaya cczalıanc-leri, Demek merkezi Tel: 13079
Yeni birsulh taarruzu hazırlanıyor
Yüksek şûra yine toplantı yapıyor
Stokholm sulh çağrısının muvaffak olmayışı sebep olarak gösteriliyor
Stokholm, (Nafen) — Sovyetler Birliği yüksek şurası bugün yeniden toplantıya çağrılmış bulunmaktadır. Bu toplantı esnasında temsilcilerin «sulh, meselesini görüşecekleri ilân edilmiştir.
Buraya gelen haberlere göre, Sovyetlerin «Stokholm sulh çağrısı. beklediği neticeyi almadığından ve bu çağrıya ancak zorla geti- —
rilenlerin iştirak ettiği görüldüğün- ! intizar edilmektedir.
Büyük Amerikan manevraları
Pasifik sahillerinin
DBıy# üasınmdGB
Hulâsalar
İngiliz ıbasuıı:
Ingiliz gazeteleri Avrupa tediye birliğinin gelecek ay zarfında kurulacağı hakkında Avrupa iktisadi işbirliği sekreteri tarafından Pariste yapılan demeci ele almakta ve bu münasebetle İngiltere’nin Avrupa birliğine karşı takınmış olduğu hattı hareketi bir defa daha gözden geçirmektedir.
İşçi partisinin organı olan Daily Herald gazetesi, Avrupa birliği hakkında muhafazakâr partinin takınmış olduğu vaziyeti ele almakta ve bunun riye ve hilelerle dolu olduğunu yazmaktadır. Gazete, muhafazakârların bu şekilde hareket etmekle işçi partisinin programını değiştirmek gayesini güttüklerini kaydettikten sonra, işçi partisinin
den Kremlin yeni bir sulh taarruzu yapmaya kanar vermiştir. Sovyet şuraasının bu toplantısından da bu yolda fayda temine çalışılacağı zannedilmektedir. »v... u, paıviûuuu
Bugünkü toplantı esnasında «a- ' esas gayesinin hükümetler arasında
tom bombasının yasak edilmesi. I toulMak bir işbirliği meydana ge. , . , . , i- tırmpk nldııeunıı. rıınlrıı hır mille.
meselesinin yeniden «Kremlin görüşlerine» göre ortaya atılmasına
Kanada îngiltereden ayrılmıyacak
Amerika ile bi leşmek bahis mevzuu değil
Los - Angeles, (a.a.) — Kanada dışişleri bakanı Lester Pearson Ka-liforniyada Stanford üniversitesinde verdiği bir nutukta demiştir ki:
Kanada İngiliz milletleri topluluğu içinde şimdiki müstakil durumundan memnundur.
müdafaası kararlaştırılacak
Nvyork, (Nafen) — Birleşik A-merika askerî şeflerinin, memleketin savunmasını denemek maksadiyle geniş ölçüde manevralar ha- I zırladıkları bildirilmektedir. Bu manevralardan ilki Pasifik sahillerinde cereyan edecek ve bu bölgenin her hangi bir ani taarruza karşı kendini müdafaa edebilecek durumda olup olmadığı ’ ’
çaktır. Bu manevralar mühim hava kuvvetleri cağı da kaydedilmektedir.
Muhabirlerin bildirdiklerine göre, «Pasifik sahili, manevraları hazırlıkları başlamış bulunmaktadır.
Trieste hakkında Yugoslav görüşü
Belgrad, (aıa.) — Borba gazetesi, Trieste hakkında Sovyet notasına _______t,-»—............. „.....
Fransız - Ingiliz ve Amerikalıların leketle birleşmekle kuvvetlenemi-verdikleri cevabın ilk tefsirini yaparak «normal İtalyan - Yugoslav münasebetlerine engel olan ve dünyanın bu bölgesinde barışın 1
anlaşıla-esnaşında kullanıla-
Pearson Kanadanın Amerika kı-ta’sının Kuzey kısmında ticarî, İktisadî ve içtimai gelişmede kendine düşen sorumluluğu ifçyı arzu ettiğini söylemiş, fakat Kanadanın bir federal birlik politikası içinde Birleşik - Amerika ile birleşmesi yolundaki telkinleri reddetmiştir.
Bakan, KanadalIların İçtimaî te-sanüd, tecanüs ve terakki fikrine malik bulundukları kanaatini beslediklerini ilâve etmiş, bu fikrin, bir başka hükümet sistemi lehinde bir değişiklik veya diğer bir mem-
yeceğini söylemiştir.
Bakan sözlerine şöyle evam etmiştir:
u-uııj-aııııı bu uuıgeiuıue üaıışııı I takviyesine gayret sarfetmeyen. üç I Kanada Birleşik - Amerika Batılı devletin talundıklan. tevri , ”V’
tenkit etmektedir. Yugoslav ko- ( münist partisi gazetesi bu vesile • - - - - -
ile Yugoslavyanm 20 Mart 1948 ta- \ retle Birlesik - Amerika ile birleş-rihli Üçlü beyanatı tanımadığını ' meyi istememektedir.________________
_ a ile zaten mevcut oaln sıkı dostluk münasebetlerini kuvvetlendirmeği arzu etmektedir, fakat hiç bir su-
ve Belgradın hiç bir zaman bu beya- I Pearson, Birleşik Amerikanın, dış natı İtalya ile yapılacak görüşmelere siyasette diğer memleketlerin takip
esas olarak kabul edemiyeceğini be. lirtmektedir.
Gazete yazısına şöyle nihayet vermektedir:
Biz İtalya ile bir anlaşma taraf-darıyız. Fakat bunun eşit şartları altında ve alâkadar taraflardan biri lehine dışarıdan zorla kabul ettirilecek bir hal çaresi olmaksızın yapılmasını istiyoruz.
Ingiliz - Yunon deniz manevralorı
Atina Radyosu, (Basm - Yayın) — Vis amiral Knaham’m komutası altındaki Akdeniz Ingiliz donanmasına mensup bir filo, Yunan donan. masilfc, Ege denizinde manevralarda bulunmak üzere Korfu adasından hareket edecektir.
Yunanistan'da ekmek serbest bırakılacak
Atina Radyosu, (Basın - Yayın) —Resmî bir kaynaktan öğrenildiğine göre, Yunan hükümeti halen bütün Yunanistan’da tatbik edilen ekmeğin vesika ile tevzi usulünün kaldırılmasını incelemektedir. Temmuz ayının başından itibaren ekmeğin serbest satılacağı zannedilmektedir.
Serbest Fıkra
HER GÜN BİR HÂDİSE:
Balinaların intihar
ettikleri doğru mu ?
Akın akın karaya vuran balinalar kendi canlarına mı kıymak istiyorlar
Son günlerde balinalar arasında
ettikleri hattı harekete iştirak et- J mek istediğini aşikâr bir surette gös tirdiğini söylemiş, fakat Amerika milletinin her kime olursa olsun siyasetini zorla kabul ettirmeği arzu etmediğini ilâve eylemiştir.
Neptün'ün esrarengiz peyki
Nevyork, (â.a.) — Neptün’ün peyki Plüton’un cesametine c ’ ( yapılan son düzeltmelerden sonra Neptün’ün mahreki dahilinde henüz meçhul bir seyyarenin bulunduğu nazariyesi yeniden günlük mezvu-lar arasında yer almaktadır.
j tirmek olduğunu, çünkü bir mille-j tin arzularına tercüman olan millî bir parlâmentonun üstünde bir mevki alabilecek milletlerarası bir otoritenin hiç bir zaman lâyikiyle ve tam selâhiyetle iş başaramayacağını yazmaktadır.
Muhafazakâr Daily Telegraplı gazetesi, işçi partisine karşı hücumlarına devam etmekte ve hükümetin Avrupa birliğine karşı takip ettiği siyaseti tenkit etmektedir. Gazete parlâmentolar üstü bir makamın meydana getirilmesini esas ittihaz eden bir tasarının tetkikine değer bir mahiyet taşıdığını, fakat böyle ı bir tasarıyı kabul etmeyen işçi hü-, kûmetini tedyie birliğine karşı da aynı tavrı takınmasının mümkün | olacağını yazmaktadır.
Gazete bundan sonra Avrupa bir. liği tasarısına karşı, işçi partisi tarafından yayınlanan beyannameyi ele almakta ve bunun teessür uyandırıcı bir mahiyet taşıdığını kaydetmektedir. Muhafazakâr gazete yazısına son verirken, Avrupa birliğ ive Avrupa tediye birliği hakkında, hükümetin sabit bir fikre saplanıp saplanmadığını öğrenmek istediğini ve bu hususta tenvir edilmek arzusunda bulunduğunu işaret etmektedir. Bu şüphenin ortadan kalkması için muharrir acele bir cevap talep etmektedir.
News Chronicle gazetesi, İngiliz işçi partisinin Avrupa birliği meselesi karşısında takip etmekte olduğu yolu, «şaşkınlık, kelimesiyle va -sıflandırmakta ve bundan sonra işçi partisinin beyannamesini ele alarak, bunun çok fena bir şey oldu, ğunu ilâve etmektedir. Gazeteye göre, her şeye rağmen İngiltere hükümeti Avrupa birliğinin kurulması için hâlâ hayret sarfetmekte-dir. Ve İngiliz hükümetinin şimdiki noktai nazarı son söz manasına alınmamalıdır. Bir değişikliğin vuku bulması her zaman mümkündür.
bir intihar modası başgöstermiş bulunuyor. Evvelâ Orkney adası kum salma grup halinde gelen yirmi yedi balina, kendilerini kum üzerine atıp can verdiler. Bunu az bir zaman sonra diğer bir hâdise takip etti. İskoçyada Thornton’da ayni dram tekerrür etti. Burada da 147
balina karaya vurarak öldü. Bu bölgede oturanlar, bir zaman, bu iri balıkları tekrar denize itmek için bir müddet uğraştılarsa da, az zamanda bunun imkânsız olduğu anlaşıldı. Balinalar, korkunç feryatlar arasında can verdiler.
Bunun bir uğursuzluk alâmeti olduğu, bu kocaman hayvanların böyle toptan intihar etmelerinin iyi mânaya gelmiyeceği bazı mü-vesvis kimseler tarafından iddia e-dildi. Fakat bu hareket acaba ha-
kikaten bir intihar mı yoksa bir kaza eser midir? Bilginler bu konuda mütalâalarını şöyle hülâsa ediyorlar:
JEAN ROSTAND İLE AMBROİSE AYNİ FİKİRDELER
Balinalar her devirde insanları, bilhassa âlimleri ilgilendirmişlerdir. IX uncu Char-les'in ve III üncü Henri’nin baş
cerrahı Ambroise maıe, (ki ameli-
yatlarda kan damarlarını yakarak körletmek yerine, bağlamak usulü-
nü bulmuştur.) bu. âlim bundan yüzlerce yıl evvel, 1575 de balinalar hakkında şunları yazmıştır:
«Şu husus sabit olmuştur ki, balina yavrsunu canlı olarak doğurur ve emzirir. Filhakika, dişi balinada rahim ce meme vardır. Bayonne sa hilinde Biarrit adını taşıyan küçük bir köy civarında avlanır. Bütün hayatı müddetince ancak bir yavru peydahlar. Balinalar tabii ölüm duygusuna sahip değildirler. Ancak hücuma uğradıkları ve ağır surette yaralandıkları zaman ölü mü anlarlar...»
Sovyetler bir rekor kırdılar
Moskova, (a.a.) — Moskova radyosunun dün akşam bildirdiğine göre, 3.800 metre kadınlararası bayrak koşusunda bir Sovyet takımının tesis ettiği yeni dünya rekoru, ın-un milletlerarası amatör atletizm fede-dair 1 »psyonu tarafından teyid edilmiş-_____1 fin
Bu satırların yazıldığı tarihten dört asır sonra, meşhur biyoloji' âlimi Jean Rostand da asırlık mes-lekdaşının "fikrine iştirâk ederek diyor ki:
Balinaların, mukadderatları hakkında bir fikir ve duyguya sahip olmadıkları muhakkak bulunduğuna göre, son günlerde tekerrür eden bu kütle halinde ölümler intihar olamaz. Balina intihar etmez. Zaten ben, daha evvel de, akrebin intihar ettiğine dair müteammim bir fikirle hayli mücadele etmişim-
Kaliforniya’da Mont Palmar’a son zamanlarda yerleştirilen dev teleskop sayesinde Plutonun cesameti hakkında yeni tahminlerde bulunmak mümkün olmuştur. Şimdiye kadar Plüton’un1 çapının 1.100 kilometre olduğu tahmin edildiği halde yeni hesaplara göre, bu seyyare ancak 500 kilometrelik bir çapa maliktir. Eğer bu doğru ise, bu seyyarenin nisbeten ihmal edilebilecek kütlesi Neptün’ün hareketleri üzerine tesir edemez. Binaenaleyh, Neptün'ün hareketlerindeki intizamsızlığın başka bir sebepten ileri gelmesi mümkündür. Bu sebep de, ancak, henüz keşfedilmemiş olan bir peykten başka bir şey olamaz.
tâCi
Bir Fransız takımına ait olan 7.15 8/10 luk eski rekor 6.53 8/10 ile kırılmıştır.
Modern teknoloji konferansı
26 - 30 Haziran 1950 tarihleri arasında Pariste toplanacak olan «E-ğitim sistemleri ve modern teknoloji konferansı» na Teknik Öğretim Müsteşarlığı Teknik Büro Müdürü Ferit Saner’in katılması Unesco Türkiye Millî Komisyonunca kararlaştırılmıştır.
Doktor Mahir Mavioğlu
Doğum ve Kadın Hastalıkları Mütehassısı. Atatürk Bulvan Foto Apartmanı, Daire 1, her gün 15 - 19 muayenehane telefon: 11151 — Ev telefon: 24521
İsviçre’nin derdi!
U erkesin bir derdi var: Ara-
1 bınkj de kırmızı markup derler... Evet, herkesin bir derdi var. Bu arada İsviçrenin de derdi var. Şu güzelim, şu cânım İsviçrenin derdi ne olabilir, diyeceksiniz? Bakın size anlatayım:
İsviçrenin derdi şu: Neden hayat pahası daha süratli inmiyor? İniyor, iniyor ama, bu kadar sürat kâfi değil. Daha süratli olmalı... Alp dağlarında kayak sporu yapar gibi inmeli...
Harp zamanında İsviçrenin endişesi, hayat pahasının yükselmesini frenlemekti. Çünkü o zaman hem siyasî, hem de sosyal bir mesele bahis mevzuu idi, İsviçre gazetelerinin yazdıklarına göre, bugün ücretlerle, hayat pahası arasındaki aynlık kapandığı için sosyal mesele ortada kalmamıştır; şimdi yalnız, İsviçre sanayiinin, İsviçre istihsalâtının

| S. Ç. Mehmedağa
arttırılması lâzımdır kİ, bu memleket dünya piyasasındaki mevkiini tutsun!..
İşte İsviçrenin derdi budur. İsviçreli bu vaziyette sıkıntıda mıdır? Hayır. Çünkü hayat pahası ne kadar artmışsa ücretler de o kadar fazlalaşmıştır. Ona vız gelir, Asıl dâva, ihracattadır!..
Onun için hayat pahası daha süratle inmiyor, diye dert yanıyorlar?
Peki, hayat pahası ne olmuş? Bu kadar yükseklere mi çıkmış? İşte sîzlere endeksi vereyim: 1939 senesi Ağustosunda yüz İsviçre Frangı sarfedeu bir aile, 1948 senesi Kasım ayında 165 İsviçre Frangı sarfelmeğc mecbur kalmış... Demek hayat hcmcu he-
men vasati her ay yarım İsviçre frangı artmış!... Halbuki bu 165 frank masrafı da 19-18 senesi Kasım ayındadır. 1950 senesi Şubatından 158 Franga düşmüş!... Demek her ay yine yarım frank eksiliyorum?.. Halbuki bu sürat azmış!... İşte İsviçrelinin şikâyeti de bun dan ileri geliyor!.. Biz böyle her ay yarım frank ucuzlıyacak diye bekliyemeyiz. Ne olacaksa biran evvel olsun, istihsal tanzim edilsin, ihracatımız artsın diyor!...
O İsviçre ki harp zamanında bir taraftan Almanya, öbür taraftan Fransa, daha öbür yandan İtalya tarafından daima abloka halinde idi. O İsviçre ki, harp zamanında bütün ihracatı durmuştu! O İsviçre ki, hor an bir istilâ tehdidi altında idi. Buna rağmen bayat orada yiizde ancak 65 yükselmiştir.
Bizdcki rakamları açıp da gözünüzü korkutmıyalıın!
I
I
dir. Bir çok kimse zanneder ki, akrep, kurtuluş çaresi kalmadığı za- 1 man kendi hayatına bilerek son verir. Bu fikir yanlıştır. Akrep, ken- I di kendisini müdafaa edeyim der- 1 ken, telâş ettiği için yanlış bir ha- , reket neticesinde iğnesini kendisine batırır.
Balinalara gelince, her biri 150 bin kilo ağırlığında ve 25 metre u-zunlukta olan bu dev hayvanların gözleri ağızlarına çok yakındır Hattâ onun içindir ki, çok çirkin gülen bazı kimseler için «Balina gibi gülüyor» demek âdet olmuştur. Hayvanın ağzı çok büyük olduğu halde, yemek borusu ancak bir sardalyayı yutabilecek kadar, âdeta gülünç surette küçüktür. Saatte yedi sekiz mil süratle yüzer. Balinaların hepsi sağırdır.
Balinaların kitle halinde tekerrür
eden ölümleri, Fransız âlimleri a-rasında da alâka uyandırmış bulunmaktadır. Bu âlimlerin en ileri
gelenleri College de France profe-sözlerinden Tierlaire ile tabiî ilimler müzesi müdürü Paul Budker’dir.
İntihar fikri saçmadır
Jean Rostand gibi profesör Bud-ker de gayet kat’î fikirler serdede-rek diyor ki:
«Balinaların intiharı mı dediniz?
Buna düpedüz budalalık derler. (Aslında âlim daha enerjik bir tâbir kullanmıştır). Ortada intihar filân yoktur. Bu hayvanlar sadece
bir kazaya kurban giderek karaya oturmuşlardır. Tıpkı sokakta bir karpuz kabuğuna basıp kayan bir insan gibi... Bunun gibi daha bir çok efsaneler vardır. Bunları yok etmek gerekir. Meselâ, derler ki, bir gemide hasta bulunursa, köpek balıkları o geminin peşinden ayrılmazlarmış. Böyle bir şey olmuş ise eğer, bu, köpek balığının denize a-tılacak cesedi beklemesinden de-
ğildir. Tecessüs ve tesadüf eseridir. Bu hayvanlarda insiyak çok zayıf ve iptidaidir.
«Zaten ben kendi hesabıma şuna kaniim ki, hep beraber karaya vuran balinalar, aslında bir nevi bü-
yük yunus balığı olan ve «topaç baş» tâbir olunan hayvanlardır. Bunlara her yıl İskoçyanın Kuzeyinde tesadüf olunur. Bunları asıl
Balinalardan ayırt etmek lâzım gelir.
«Maamafih, her ne olursa olsun, ilmi bakımdan balinaların intihar ettiği asla söylenemez.»
Profesör sözlerinin bu noktasında güldü:
«Hem neden intihar etsinler... Balinalar aşk ıztırabı çekmez ki...»
SÜMERBANK
Vadeli vadesiz tasarruf mevduatı
Yeni ikramiye Pılân
2 Ağustos ikramiye çekilişine katılmak için
30 HAZİRAN'A KADAR
Bankamızda 100 liralık bir hesap açtırmak kâfidir
Bu çekilişin ikramiyesi 1 8-500 liradır
Her 100 lira için ayrı bir kur’a numarası verilir, ikramiyelerin vergisi Bankaya aittir
En yüksek isabet ihtimali — En müsait faiz.
(3674) (462)
İLÂN
Belediye Başkanlığından
Bentderesi köprüsüne inen Kevgirli sokağı imar vaziyetine göre genişletileceğinden işin hitamına kadar vesaiti nakliyenin bu yoldan geçmeleri menedilmigtir. Keyfiyet ilân olunur. (3957)-(506)
fi ~7 ' ” ,/x .
A S77?A a H
AçTrA

ZAFIK
21-«1951
—186 —
açık
(Sen birinci sum -)•* ------
e.. Daha Bizaneı kuşatan... Ada-
... hîlmivorsun?
bunu istiyo
I
Eeeıldıjtı yer:
GÜMSS MATBAASI
Sahibi:
Mümtaz Faik FENİK
Bu nüshada ytzılflerini thlea ’«• eden: HİKMET YAZICIOĞLS
be. Daha Bizansı Kuşatan- — | mın adını bilmiyorsun?
(Bilip de ne olacak? Bilsem

İmparator irkildi, Jüstinyani kılıcını çekti. Sert ve asabî bir homurtu başladı
Blr başkasının eline bakıyor: (Kiliseden çıkmayınız. Kim kİ liseden çıkarsa başına felâket gelecektir. Siz de.. Sakın ha.. Müthiş bir felâket..
Bundan sonra elini uzatan adamın elini reddetti.
(Açılınız biraz.. Bana yer açınız biraz..
Kalabalar biraz açıldı. O vakit Falcı kadın yere bir mendil serdi. Torbasından çıkardığı şeyleri o-raya serdi.. Elleriyle garip işaretler yaptı, gözlerini göğe dikti. Biı şeyler okur gibi idi.
Onun bu esrarengiz hali, etra fmda toplananlar üzerinde sihirli bir tesir yapmıştı. Belki üç yüz kişi vardı. Fakat bu dakikada hep si de susmuştu. Sihirli bakışlariy-le falcı kız hepsine hâkimdi şimdi.
Garip işaretlere biraz daha devam ettikten sonra ağır ve ve gönüllere işleyen âhenkli bir ses, sanki bir sabah rüzgârının fısıltısı imiş gibi kulaklarda gezindi:
(Allahım.. Neden bize, masum ve asil BizanslIlara acımıyorsun.. Ey İsa, ey Meryem!. Bu müthiş felâketten Bizans kurtulacak mı? Bir kuyruklu yıldız göründü.. Ah.. Evet, bu bir işarettir. Semavî bir işarettir. Şarktan doğdu bu yıldız.. Türklerin yurdundan.. Aman Allahım, neden Türklerin yıldızı bu kadar parlayor!..
Ya o akan yıldızlar... Her şey, her şey.. Felâket kokuyor. Allahım, Bizansm yüzünü güldürecek bir tek işaret yok mu? Neden yok?.. Ah.. Yok.. Hep felâket.. Hep uğursuzluk görünüyor!. Bu zelzeleler nedir acep? Hep bunlaı Allahın gazebi mi?)
Biraz sustu falcı kızı.. Baygın ve esrarlı gözleri göklere saplanıp kalmıştı. Çehresinde tatlı bir renksizlik vardı.. Bir melek çehresi de bu kadar saf, temiz ve asil olabilirdi.
Sözlerine bir mırıltı halinde de vam etti:
(Gidiniz.. BizanslIlar, gidiniz.. Kiliselere koşunuz. Oradan çıkma yınız.. Eğer isterse Allah sizi korur.. Surlara yanaşmayınız.. Felâket.. Felâket.. Her taraf felâket ve inhidam ile kaplanıyor. Çöküyor.. Çöküyor... Bir taht çöküyor. Kaçınız.. Çok uzaklara.. Allah Bi-zansı korusunü..)
Ve sonra bitkin bir halde olduğu köşeye yığıldı.. Falcı kızı ba yılmıştı. Onun etrafına toplananlar arasında müthiş bir panik başladı.. Deh gibi koşmağa, sağa sola dağılmağa başladılar..
(Kaçınız.. Kaçalım.. Kiliselere girmemiz lâzım.. Sûrlara yanaşan ların vay haline.. Bir taht çökü-cekmiş... Kaçalım., çok uzaklara....)
Saçma sapan sözlerle herkes bir tarafa koşuyor, kulaktan kulağa falcının sözleri yayılıyor, bütün İstanbulu dolaşıyor.
Ve imparatorun dellâllan durmadan bağırıyor:
(İmparatorun emri.. Eli silâh tutan sûrlara koşacak...,)
Jüstinyani, bu garip Cenevizli, Bizansla hiç bir alâkası olmadığı halde çılgınca bir arzu ile geceli gündüzlü çalışıyor. Tepeden tırna ğa kadar zırhlara bürünmüştü. Elinden balta, kürek düşmüyor, gündüz, Türklerin ok yağmuru altında açılan gediği kirişlerle destekliyor, sonra yün dolu çuvallara bu kirişler arasına dolduruyordu.
Bu nevi sûr tâmirleri hep gece yapılırdı. Fakat o gün, Türk ordusundaki müthiş gürültü imparatorun ve Jüstinyaninin gözünden kaçmamış, her halde bir hücum ihtimalini kuvvetlendirmişti.
Sûrlar pek iptidaî bir şekilde güya tâmir edilmiş ve akşam da olmuştu. J(an ter içinde kalan Jüstinyani imparatorun huzuruna geldiği vakit gururla eğildi:
— Tamam Haşmetpenah.. Gedik kapatıldı.
Mahzun bir eda ile hükümdar cevap verdi:
— Tabiî yarın yeniden açılacak.
— Tekrar kapatacağız.
— Türklerden ne haber?.
— Akşam oldu. Gece bir hücum beklenmese gerek-
— Ben, bu müthiş Türkten her şey beklerim.
— Eğer gece hücum olursa pek de iyi değil.
— Neden?
— Bütün asker o kadar yorgunuz ki..
— İnşallah hücum etmez.
Bu sırada uzakta bir kalabalık göründü. Haykırışmalar, didişme ler oluyordu ve kalabalık İmparatorun önüne yaklaşıyordu.
Nihayet kalabalık yaklaştı. Bir kaç zabit, yüzü kapalı bir kadını ite kaka sürüklüyor, kadının sesi çıkmıyordu.
Bir zabit İmparatorun karşısında selâm vererek:
— Haşmetpenah, dedi, işte bir vatan haini..
İmparator yüzü kapalı kadını süzdü. Kimdi bu kadm? Neden vatan haini oluyordu. İçinde garip bir boşluk çalkanıyordu.
— Peki dedi, vatan haini oldu-
ğunu neden anladınız?
— Çünkü Haşmetpenah, sevgili tebaanızı sûrlara gelmekten menediyor, kaçmağa, Bizansı terkedip kaçmağa teşvik ediyordu!..
İmparator kildi, Jüstinyanı kılıcım çekti. Sert ve asabî bir ho murtu başladı.
Fakat yabancı kadın hiç sesini çıkarmıyordu.
İmparator sordu:
— Zabit efendinin söyledikleri doğru mu?
Kadm, tatlı ve esrarlı bir â-henkle cevap verdi:
(Doğrudur Heşmetpenah!...)
İmparatorun omuzları çöktü. Yüzünde tuhaf bir şaşkılnık husule geldi. Jüstinyani bir adım ileri atıldı.
Bu sırada Falcı kızın yüzü a-çıldı. Uzun kirpiklerin gölgesinde pırıldayan iki derin hülyalı göz göründü.
İmparatorun ağzından gayri ihtiyarî :
(Ol..) kelimesi çıktı. Jüstinyani şaşırdı. Hem imparatorun hali, hem de bu sihirli gözler Jüstinya-ni’yi şaşırtmıştı. Kılıcı kınına koydu. Kostantine bakmağa baş-
★ (Devamı var)
BU HAFTA
MARGARET LOCKVVOOD ve JAMES MASON gibi iki büyük yıldızın bl yarattıkları büyük şaheser
RUHLAP ÂLEMİ •Place Of Ane’s Own» 14—16.15—184t— veten en son dünya haberleri . Gişe 15051 ’ Müd 24076
Dikkat
İstanbuldan yeni getirdiğim çeşitlerle ucuz elbise . giy -mek mi istiyorsunuz, işte size aylardır pahalılıkla mücadele eden GAYRET TERZİEVÎNDE görmekle hakikati anlarsınız.
Beyoğlunun tanımnş terzilerinin yanında senelerce çalışarak yetişen İzzet Köroğlu, Evkaf îş Hanı, Kapalı Çarşı üstü No. 410, Tel: 16041, veresiye muamelemiz vardır.
I = DİLEKLER - ŞİKÂYETLER
On ayda bağlanmıyan emekli maaşı
Altmış beş yaşım doldurduğumdan müstahdem bulunduğum Giresun memleket lıastalıanesi memurluğundan 15 Ağustos 1949 tarihinde emekliye çıkarılmıştım. Fakat e-mekli maaşı muamelem aradan bir seneye yakın bir zaman geçtiği halde hâlâ yapılmamış, bana hâlâ emekli maaşı bağlanmamıştır. Acaba bunun sebebi Giresunda merkez bucağı Demokrat Parti başkam olmam mı? Böyle ise bu işle uğraşan kimselere vaziyetin artık değiştiği- I
Î Behamy Cinayeti I
—ZAFERİN POLİS TEFRİKASI ■■■■■■J
Yazan: Francet Noyes Hart
Çeviren: S. Yazıcıoölu
leni için yazılan yazıya Boyabad-dan tam sekiz ayda cevap gelmişti. Bu kadar ihmal karşısında insan ne diyeceğini şaşırıyor.
Tekel Ankara bira fabrikasında Mustafa Özcan

TEDAVİ EDİLEN VEREMLİLERE İŞ DE BULMALI
Memlekette veremle savaş için çalışılıyor. Hastahaneleır, sanator-sm.se.ere vazjyerm htuk aegısng.- I J'1^lar ve Prevantoryumlar bu has ni hatırlatmak için delâletinizi rl- ahŞm P“res.nden vatandılar, ca ederim. Lütul değil kanuni bak-1 tonaja çal.5ıyor. Buralarda kim. istiyorum. !edav‘ edllmck, ınd“"‘“. budnL1’
Giresun: Tahsin Demitalp I k“rreeler arasmda_ hastalıktan kur-

Bu işin mes’ulü kimdir? :
Askerlik hizmetimi yaptıktan son ra Bingöle gelerek Bingöl askerlik şubesi kadrosunda münhal bulunan sivil daktiloluğa talip oldum.
Evrakım Muş askerlik dairesi başkanlığına gönderildi. Oradan gelen emirde garnizon komutanlığında imtihana tâbi tutulduktan son ra imtihan evrakımın gönderilmesi bildirildi. Bu iş de yapıldı ve şube başkanlığınca 1/3/949 tarihinde vazifeye başlatıldım. On bir ay çalıştım ve hiç bir ücret alamadım. Şube başkanlığı hirikmiş maaşlarımın gönderilmesi için tam yedi defa tekit yazdı. Nihayet gelen cevapta Bingöl askerlik şubesi üçüncü sınıf şube olduğundan tayinimin yapılamadığı bildirildi.
Bu işe başlarken bir yıi vazifemi terketmiyeceğime dair noterlikçe tasdikli bir senet vermiş olduğumdan rçıaaşımı beklediğim on bir ay zarfında işi bırakmağa da imkân bulamadım.
Şimdi benim kabahatim ne? On bir aylık emeğim boşa mı gidecek? ; Şube üçüncü veya birinci sınıfmış, l bunu ben nereden bilirdim? Milli ' Savunma Bakanlığının dikkatini çekmenizi rica ederim.
Bingöl Bulak mahallesi No. 388 de j * Kâzım Gerçek j

Camie çocuk getirilir mi?
Bilhassa Hacıbayram camiine ka- ' dınlar çok küçük yaşta çocuklarla geldikleri görülüyor. Bu çocuklar ağlayarak, bağırıp çağırarak ibadet edenleri rahatsız ediyorlar. Bu vaziyetin önüne geçmek için alâkalılara emir verilmesi çok yerinde bir hareket olacaktır.
Ankara: Nevzat Yalçın taş

Emeklilere de borç verilemez mi?
Emeldi Sandığı memurlara, iki yılda ödenmek üzere borç para verecek, diye gazeteler yazıyorlar. İyi, doğru ve yerinde bir‘hareket Fa-Kat bundan biz emekliler de istifade ettirilemez miyiz? Biz de ih- 1 ciyaç içindeyiz ve hattâ biz daha ' fazla ihtiyaç içinde bulunuyoruz. Alâkalıların buna biç imkân aramalarını riac ederiz.
İzmir Gümrük müdürlüğünden Emekli: Fuat Aksan

iyi iş kaç ayda
I çıkar?
16/3/950 tarihinde dünyaya gelen ■ çocuğumun nüfus kâğıdını çıkartmak üzere Ankara nüfus müdürlüğüne müracaat ettim. Burası do- ' ğum yeri olan Boyabada 25/3/950 : tarihinde Ankara nüfus müdürlüğü I 1448 saydı yazı ile müracaati tekit i ettiği halde el’an cevap alınamadı. 1947 senesinde de evlenme muame- I

— İyi ama, ben buna karşı bir şey yapamam ki... dedi.
— Yanılıyorsunuz, Madam, bu hususta her şeye muktedirsiniz. Ben de bunu bildiğim için size müracaat ediyorum.
Katerin:
— Ben mi muktedirim, hal... Diye bağırdı. Aldanan sîzsiniz.
Boröver, bu sözü işitmemiş gibi davranarak devam etti:
— Madam, yalnız sizin bu ittifakın akdine mâni olabileceğinize eminim. Daha iyisi var: İki parti arasına nifak tohumu saçabilirsiniz.
— Bunun nasıl olabileceğini bilmek isterim.
— Madam, bu sizin yapacağınız iştir. Şahsî menfaatinizin veya daha doğrusu Krallık tahtımn hakikî varisinin hayat ve menfaati tehlikeye düştüğünü gördüğünüz zaman, daha şimdiden o tehlikeyi yaratmağa çalışanların bir araya gelmelerini menetmek için içabe-den en katî çareyi derhal bulacağınıza hiç şüphem yoktur.
- Bana hakikati daha söyleyiniz.
— Madam, ben de size söylemek ve isbat etmek , rum. Eunun için de, arzu ederseniz. sözü Fransa tahtının meşıru varisi meselesine intikal ettirelim.
Katerin şimdi büyük bir dikkatle dinliyordu. Sevgili oğlu Han ri’den bahsedileceğini anlamıştı. Boröver, devamla:
— Madam, şunu iyi biliniz ki, Kral ikinci Fransuva şayet Giz’leı tarafından tahtından indirilirse, o tahta ne Dük d’Orlean ve ne de Valua hanedanından başka bin geçer... Krallık Giz hanedanına intikal eder.
Katerin:
— Oh!.. Oh!.. Vâkıa hiç bir zaman vukua gelecek bir şey olma-
Yazan . MİSEL ZEVAKO

evlene-
— 62 —
tulanlar da çok. Ben de bunlardan biriyim. Askerliğim sırasında yakalandığım veremden iki sene askerî hastahanelerde tedavi görerek kurtarıldım ve (ağır işlerde çalışmamak şartiyle) artık iyileştiğim tebliğ edilince memleketime döndüm. Evli ve bir çocuk babasıyım. Memleketten ayrı kaldığım dört sene zarfında işlerim bozuldu. Hafif bir iş aradım, her tarafa başvur dumsada bulamadım. Nihayet kazma kürek ile rençperliğe başladım. Bu hareketin bir nevi intihar olduğunu bilmiyor değilim. Fakat ne yapabilirdim? Şu halde ortaya şu hakikat çıkıyor demektir: Verem müca- ,________________,_______________________
delerinde yalnız hastalan kurtar- | dığı bizim gibileri de ön plâna almak değil, kurtarılanları bedenî j malıdır.
kabiliyetlerine göre müstahsil bir i Ankara: Özcan İşçi
I
i
hale getirmek, onlan ekmek paralarını kazanır bir vaziyete sokmak da bahi9 mevzuudur. Umarım ki, hükümet bu sosyal dâva ile meşgul olmak için zaman ve imkân bul mağa çalışacaktır.
Nevşehir: Mustafa oğlu Mehmet Ergen.

MEMURLARA BORÇ MESELESİ
Emekli Sandığı memurlara borç para vermek için bir nizamname hazırlamış. Fakat ben ve benim gibi olanlar bunlardan istifade edemiyeceğiz. Çünkü:
1 — Evliyim, yeniden
2 — Çocuklarım küçük yaşta, onları şimdiden evlendiremem.
3 — Çok şükür hasta kimsem yok.
4 — Doğu vilâyetlerinde değilim.
5 — Başıma yangın, zelzele gibi bir felâket gelmedi
Fakat bütün bu iyi vasıflara rağmen az maaşlı olduğumdan ihtiyaç içinde kıvranıyorum. Bizim gibi memurlar dağınık borçlarını temiz leyip Emekli Sandığına borçlandık tan sonra —eğer kalırsa— kalan para ile en zarurî ihtiyaçlarım karşılamağı düşünüyorlar. Emekli san

— «• —
makla beraber, oğlum şimdiki kralın başına böyle bir felâket geldiğini farzedelim... Acaba o zaman benim, kardeşlerinin meşru varisleri olan diğer çocuklarımın haklarının gaspedilmelerina müsaade edecek bir kadm olacağımı mı sanıyorsunuz?
— Çocuklarınızın hukukunu müdafaa edeceksiniz. Buna kimse şüphe edemez. Fakat, o zaman iş işten geçmiş olacak Madam... Çünkü, ölüleri müdafaa etmek i çin kimse döğüşmez.
Katerin hemen ayağa kalktı ve bariz bir korku ile:
— Öteki çocuklarımın da vücut larını ortadan kaldıracaklarını mı söylemek istiyorsunuz?... Oğlumu katil mi edecekler?
Kraliçenin, bütün korkusu, ü-züntüsü, oğullarından yalnız birinin yâni Hanri’nin başına bir felâket gelmesi ihtimalinden ileri gelmiş bulunduğunu itiraf etmiş olmasını anlamamış gibi görünen Boröver sert bir sesle:
— İlâhi, Madaml... İşlerine engel telâkki ettiklerini ortadan kal duracaklar!...
Ve daha kuvvetli bir sesle :
— Madam, şunu iyi biliniz: Gİ2 ler uzağı görmeyi ve gayet azametli bir tarzda hareket etmeyi bilirler. Valua hanedanı mensupları onları sıkıyor, işlerine engel oluyor. Vücutları tamamiyle oltadan kalktıktan sonra, yaptıkları
I söytey^^âlyeTsUr Pek bü-| ySîi bif dikkatle dinliyorum-
veya Fransua... Hepsi bir,
[D D T BOMBASI
V
bir bomba normal büyüklükte ' bir odayı 150 defa temiz!er~rp


flerfiirfâ tasara ti süratle re tamamen Mdilrilr. ftır hmin nar ma t tir odeyt 750 defa e'façfâr. dit Aüera fâe/ere tadar aaz 7tafinde ttüfaz eder Tesirf yün ferce devztm eder.
Uermat iir odaya. M saniye /işhrfmak tâfidırr
Umumî Bayii: İ. Bayman: Anefartalar No. 83 Ankara Eczanahenelerde ve büyük bakkallarda arayınız. (2231)

Çok iyi bir âlet olup pek doğru işlemiyen saatin sahibi kaşlarını çattı, fakat saatini sallamakta devam etti.
— Anlatacağım, sabredin. Saati çıkarıp gösterdiğimin sebebi var. Meselâ duvardaki saat eğer yirmi kalayı gösteriyorsa, bu saat on kala gösteriyor, yahut sekiz. Artık ona göre siz anlayın. Muhak kak ki acaib bir saattir. Fakat o gece ne de olsa yine bu saate bakmağa mecbur oldum. Çünkü sekizi yirmi geçe treniyle Nevyorka gitmek İstiyordum. Daha ben karar vermeğe Vakit bulamadan ön kapının merdivenlerinden Bayan Bellamy göründü. Benim bulunduğum kapıya doğru koşarak geldi.
— Size bir şey söyledi mi?
— Elbet söyledi. Ne o, Luisi, Nevyorka gitmiyor musun? diye sordu.
— Nevyorka gittiğinizi nereden biliyordu?
— Çünkü yemekten evvel Bay Bellamy’den izin istedimdi. Milâ-no’dan gelen bir bayan var, onu görmeğe gidecektim. Onunla bel ki evlenirim diye aklımdan geçiriyordum da. Bayan Bellamy de içeriki odada imiş, bir kahkah:, attı: «Maryentaya söyle, seninle evlensin, belki günün birinde A-merika Reisicumhurunun karısı olur., diye bağırdı. Affedersiniz, size belki kötü görünüyorum ama, ben onun sözlerini tekrar ediyo rum.
Derken, sanki bu şakacı, şakrak sesin odanın ağır havası arasında çınlaması, kan, utanç ve fecaaı dolu hâtırasından çok daha acı gelmiş gibi Stephen Beliamy’nin yüzü azap içinde gerildi, ve titreyen elini kapanan göz kapaklarının üzerine doğru kaldırdı.
Halk arasından bir sesi:
— Bak, bak Gortie ağlıyor, görüyor musun? diye fısıldadığı duyuldu.
Kızıl saçlı kız, saçlarının arasına kadar utanç ve ıstırapla kızara rak gözlerini önüne eğdi. İnsanların hisleriyle, bu hisleri ifade eden sözler arasında ne fecî uçurumlar oluyor; nasıl her şey iğrenç ve çirkin hale getiriliyordu?
— Bayan Bellamy’ye ne cevap verdiniz?
— Gitmesem daha iyi olacak, dedim. Çünkü o gün bitişik evin bahçıvaniyle bir oyun oynamıştık. Biraz para kaybetmiştim. Şayet Nevyorka gidecek olsam, dönüşte görmeğe gittiğim kızdan para istemek lâzım gelecekti. Ben ki çok kibirli bir adamım, doğra-
su bu pek hoşuma gitmedi. Bunları Mis Bellamy’ye anlatınca gülmeğe başladı. Hakikî aşka herkes yardım etmeli, diyerek bana üç dolar verdi. Haydi çabuk ol, treni kaçıracaksın diye bağırarak koştu, gitti. Ama ben acele ettiğim halde treni kaçırdım. Hem de iki dakika için. Görüyorsunuz ya, bu saat çok acaib şeydir.
Bütün acaibligine rağmen saatini tekrar savcının suratına doğru savurarak okşar gibi cebine koydu.
— Bayan Bellamy çantasını aç-zaman başka bir şey gördü-
— Evet, tabiî gördüm. Luizi’nin gözlerinden hiç bir şey kaçmaz. Çantanın içinde bir kaç mektup vardı, ben diyeyim iki, siz deyin dört Çünkü çanta mektuplardan kabarmıştı. Nah böyle.
Orsini elleriyle havada büyük bir şekil çizer gibi işaret etti:
— Bayan Bellamy’yi tekrar bir daha görmediniz mi?
— Hayır bir daha görmedim. Artık hiç görmedim. Esmer cildinin altında dolaşan kanı bir an i çin sanki soğumuş gibi ağırlaşır gibi oldu; fakat pencereden süzülüp kalabalığın üzerine aydınlatarak yayılan güneşi görünce kuvvet aldı, yanaklarına ve dudaklarına tekrar kan geldi.
— Nevyork’a giden treni kaçırdığınızı söylüyorsunuz. Peki, sonra ne yaptınız?
—• Kendi kendime küfürler ettim, sen ne aptal herifsin dedim. Sonra garajın içindeki odama çekildim. Bir mecmuada, «Bir yeni gelinin samimî itirafları, isimli hikâyeyi okumağa başladım.
— Okuduğunuz şey bizi alâkadar etmez. Geri döndüğünüz zaman evde gayri tabii bir şey far. kettiniz mi?
— Belki siz gayri tabiî görmezsiniz ama, bana tuhaf geldi, Bay Beliamy’nin otomobili garajda yok tu. Evvelâ şaşırdım. Çünkü Bay Bellamy Nellie’ye, yani hizmetçi kıza izin vermişti, telefon çalana ben bakarım demişti. Ama, ben aldırmadım, yine yatmağa gittim.. Belki fikrini değiştirmiştir, dedim.
— Garaja döndüğünüz zaman saat kaçtı?
— Dokuza yirmi iki kala odam, daydım. Masamın üzerinde çu gıraklı bir saat var, ona baktır O saat çok doğrudur. Bilhassa saate baktım, çünkü o kadar ufak bir fark yüzünden treni kaçır, dığıma çok kızmıştım.
+ (Devamı var)
4
31.
RADYO
ANKARA RADYOSU ÇARŞAMBA — 21/6/1950
7.30 M. S. Ayarı.
7.31 Müzik: Operet U
7.45 Haberler.
8.00 Müzik: Hafif Melodll
8.25 Günün Programı ve Hava Raporu.
8.80 Müzik: Çeşitli Müzik (Pl.)
9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve Program.
12.30 M. S. Ayarı.
12.30 Müzik: Şarkılar.
13.00 Haberler.
13.15 Müzik: Piano Soloları (Pl.)
13.30 öğle Gazetes
13.45 Müzik: Sen Parçalar (Pl.)
14.00 Akşam Programı, Hava Raporu ve Kapanış.
17.58 Açılış ve Program.
18.00 Müzik: Şarkılar.
18.30 Konuşma: Çiftçilerle Başbaaa.
18.45 Müzik: Caz Ork Tony Martin (Pl.)
19.00 M. S. Ayan ve Ha
19.15 Geçmişte Bugün.
19.20 Müzik: Bach - Mi Majör Kem Konçertosu (Pl.)
19.45 Konuşma: (Maliye Bakanlığı dına) «Gelir Vergisis.
20.00 Müzik: Şarkılar.
20.15 Radyo Gazetesi.
20.30 Serbest Saat.
20.35 Müzik: Tarihi Türk Müziği.
21.15 Kont
21.30 Müzik: Dans Müziği (Pl.)
22.00 Konuşma.
22.15 Müzik: Lily Pons Söylüyor (Pl.)
22.30 Müzik: Halk Türküleri.
22.46 M. S.
33.00 Progr
istedikleri veya istiyecekleri şöyle ; kulağıma çalındı. Bir fetvadan bahsolunuyor, ama kimse o fetvanın neyi ihtiva ettiği veya edeceğini söylemiyordu. Bu kadar kat’iyetle konuştuğunuza göre siz onu biliyorsunuz, demek?
Boröver, kraliçenin kendisine vermeğe çalıştığı izahata gülümseyerek:
— Daha bidayette, bu suikastin el ile tutulur delilini ele geçirmiş olduğumu size suylemekle şeref-lenmiştim. Ben bu sözümle o fetvayı ima etmiştim... Cevabım verdi.
Katerin, onun söylemesinden evvel bunu da biliyordu. Şu kadar ki, o zaman bu fetvaya, şimdiki kadar ehemmiyet vermemişti... Okşayıcı sesiyle:
— O halde, o fetvanın metnini siz herkesten daha iyi biliyorsunuz... Buraya da o metni bana bildirmek üzere geldiğinizi ümit ediyorum... dedi.
— Ben de sade bu maksatla geldim.
Katerin bir tebessümle teşekkür etti.
Boröver, oldukça sert bir tavırla:
— Madam, Papa, Fransa tahtını, hükümdarlık etmeğe lâyık olmadığına karar verilen Valua’lar-dan alarak Dük dö Giz’e veriyor.
— Bundan haberim var. Fakat, Valua sülâlesi... Îşte bana oldukça müphem görünen şey budur. Meselâ...
Boröver, daha sert bir eda ile kraliçenin sözünü kesti:
— Hayır, madam, artık hiç bir tevile imkân yoktur. Papa, o fet - ] vasında, Fransa tahtımn şimdiki ı üç varisini, yani Şarl’ı, Hanri’yi Fransua’yı isimleriyle zikredi-
1 — Beyaz, yardakçılar, bllde bir kâğıt 2 — Sözle, geri dönme 3 — Utanma, gil. bağdaki (H) kaldırılıı
4 — Mısır taı Devamlı akar 6
Kavuşma 8 — Meralar, ayının 9 — Tersi: Bütün, tersi: Su yolu, ınlamma gelir 10 — Anne, te-sl:
— Tok defeil. çakar, tersi: a-0 satar.
yukarıdan AsaOt:
ıra getiren ev, kışın yağar 2 — ıü 3 — Havı anlar kralı 4 — Ter-. hamle 5 — Sözün kısası 6 — adam (üç kelime) 7 — Başına lirse bedava arpa anlamına ge-Bir erkek adı, bir gazetecimizin adı 9 — Tersi: Kısmak 10 — Basit, : Uyan 11 — Kazanç, tersi: Mahsûl.
Imacamvnn BalU: a ve Yukarıdan Aşa.dı: ayll 2 — Nedamet 3 — Ün.
— Tel. bal. met 6 — Edeb, 6 — Mabat, bitab 7 — Amel, mara Yeni, vlm. nlk (kin) 9 — ît. metan, ka 10 — Tedarik 11 — Mutabakat.
* (Devamı var)
67
00
Çeviren ı RAGIP RIFKI
zalimlik ve gasıplığın hesabını artık kendilerinden soramıyacak o-lan bu hanedanı şimdiden ölüme mahkûm ediyorlar. Siz katilden bahsediyorsunuz. Çirkin bir kelime bu, Madam. Ortada bir öldürme olacak arda, katil suretiyle de ğil. idam suretiyle. Sizinkinden daha kuvvetli, karşısında, pek az bir kısmı müstesna, bütün tebaanızın baş eğeceği bir makamın vereceği karar yerine getirilmek suretiyle...
Oğlunun maruz kaldığı tehlike karşısında ne yapacağını şaşıran Katerin, dişlerini gıcırdatarak:
— Papanın fetvası!... diye homurdandı.
Boröver, içinden:
(Bu meseleyi senin de benim kadar bildiğine emin İdim zaten... Fakat, şimdi anlıyorum ki Rospin yak sana bu fetva hakkında, hakikati tamamiyle gösteren izahatı vermeği ihmal etmiş veya unut muş... İsabet olmuş... İşte ben de sana şimdi o bilmediğin şeyleri anlatarak İşi tamamlıyacağım.-dedikten sonra, çehren, lâlcayt bir tavırla:
— Evet, Madam. Papanın fetvası var ortada... İyi malûmat almış olduğunuzu görüyorum, dedi.
Kırdığı potu pek geç anlayan Katerin şiddetle:
— Yok canım, dedi. Benim bir şeyden haberim yok. Yalnız, Giz efendilerin Papanın müdahalesini
Ma- bunu,

İSTANBUL ÇARŞAMBA — 21/6/1950 ----Açılıa ve Programlar.
Haberler.
OrkeBrta Eserleri (Pl.) Şarkı ve TUrküler. Serbest Saat, garkı ve T Mendelssolı sindin melodll Programlar ve Kapanı Açılış ve Programlar. Dans MUıifci (Pl.) Serbest Saat Türküler Geçidi. Haberler.
ul Haberleri.
“8UZÎNAK" 1 — Pearev (Tamburi Emin Aga) 2 — Müatakl cemalin (Dede Et) 8 — Tine bir (DellAlzade) 4 — Kapılır •en (Mehmet Alta) 6 — tavrı melek (Hafız Et) aksim 8 — Cana firaka Dede Ef.) 9 —
İSİ (Tatyoa Et) lyo Salon Orkestrası
Piyano Soloları (Pl.)
dyofonik Tarihi Tem-
6.00
7.57
8.00
S.20
8.30
9.00
19.15 tatar ı.2O İstanbul Konaorvatuvarı Musikisi İcra lley : Eyyubl
ZAFER
toy fa: 5
3
liı Büyük Kumaş «atlarında son derece ucuzluk Emprime Vistra Valencia Gandi
4 Danpink ORTAÇ’ta 350 kr. 195 kr. 340 kr
M - 6 -1950
ORTAÇ’ta
Anafartalar Cad. Adliye karşım
Köşe Mağaram, No. 324
Tel: 11135 Ankara
Emprime çamaşırlık Keten emprime Jorjet emprime
260 kr.
18 Renk hakiki İrlanda keteni 900 kr.
290 kr.
350 kr.
Anversaten
650 kr.
fak çır.
’)
A
375 kr.
Mimoza emprime
875 kr.
Panama erkek şapkaları 12,75 ve 17,00 Lira
ST MORITZ
ON-THE- PARK
NEW - YORKA GİDİYORSANIZ 1000 ODALI 1000 RADYOLU 1000 TELEVİZYONLA
ST. MORITZ
Oteline ininiz
Avrupadan gelen iş ve resmi heyetlerin lokalidir
Konforu. Amerikan ve Türk yemeklerinin nefaseti, lük» kahve salonları, bar ve kabaresi New Yorkta tanınmıştır.
Odanın evvelden yazarak teinin edlni»
TÜRKÇE DE MUHABERE EDtLlR
Sahibi: Marmara Adalı Charles G. Taylor
ADRES: HOTEL St. MORITZ
54 Central Park South New - York N. Y. TELGRAF: SAN MORITZ — NEW - YORK
1— Genel Müdürlüğümüz binası inşaatından artan 128,306 metre-^-çam kereste ile 7,999 metreküp meşe parke açık arttırma suretiy-satışa çıkarılmıştır.
, ■ 2—Çam kerestesinin beher metreküpü 140, meşe parkenin 570 lira-
dır. Bu hesaba göre çam keresteler için 481 lira 15 kuruş, meşe parkeler için de 341 lira 96 kuruş teminat makbuzu ibrazı şarttır.
3— Arttırma 3/7/1950 Pazartesi günü saat 15 U Orman Genel Mü ıdürlüğü binasında müteşekkil Satmalma Komisyonu binasında yapı-llacaktır.
4— Kereste ve parKeler ayrı ayn arttırmaya çıkarılacaktır.
1' 5— Arttırmaya iştirak için teminat makbuzu ibraz etmek şarttır.
6— Keresteleri görmek ve daha fazla tafsilât almak çin Levazım i Müdürlüğümüze müracaatları. (4021)
Türkiye Kömür Satış ve Tevzi
Müessesesi Ankara Merkezinden
İSRARLA ARANAN, EVSAF ÜSTÜNLÜĞÜ VE DAYANIRLIĞI VE UCUZLUĞU İLE TANINAN
İm eljj?
Oto - Kamyon, Motosiklet Bisiklet iç ve dış lâstikleri GELMİŞTİR TERCİH EDİNİZ
SATIŞ YERİ: Bahattin Oğlakçı ve Ortağı Doğanlar KoUeklif Şirketi
Çankırı Cad. No. 40 - (2360)

r
tfpıP t de ani»-
r*
trt ıl: *
1 — Müessesemiz namına Kadı köy rıhtımına mavna veya çıkarma gemileri ile gelecek kömürlerin ka myona yüklenmesi ve depoda boşaltılması Müesseseye ait olmak üze r e yalnız Kadıköy iskelesinden .Müessesenin Kuşdili çayırında kurduğu Taşköprü yanındaki depoya (kamyonla nakli işi açık eksiltmeye v e pazarlığa konulmuştur.
2 — İhale 3. Temmuz. 1950 Pa zartesi günü saat 15 te Galata’da [Yeni Yolcu Salonu üçüncü katta Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi İstanbul Şubesinde yapılacaktır.
— Bu husustaki şartnameler h er gün mesai saatleri dahilinde, '^’ÇAnkara’da Etibank Genel Müdürlüğü Ticaret Servisinden;
Ankara'da Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi merkez. Satış ’ve Muamelât servisinden;
İstanbul'da Etibank Şubesinden;
İstanbul'da Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesinden; İzmir’de Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesinden;
Zonguldak’ta Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesinden bedel-ı sız olarak alınır.
4—Müessese 2490 sayılı kanun hükümlerine tabi olmadığındah I ihalede serbestisini muhafaza eder. (4049)
r
.v-
TR*XATOR TEDAVİSİ
Ji» P

Kayıp aranıyor
A.A.A. işaretli ve American Automobile Assocation yazılı bir deri çanta içinde otomobile ait turistik evrak ve Ankara Belediyesi muayene cüzdanı kayıp edilmiştir. Bulana hiç bir sual sorulmadan mükâfat verilecektir. Müracaat: Ulus Meydanı Ulus Han da No. 7 (2373)
Satılık Otomobiller
Amerikan İktisadî İşbirliği tarafından aşağıda zikredilen 2 otomobil kapalı zarf usulile çatılığa çıkarılacaktır.
1 — 1943 model 4 kapılı Plymouth de Lux;
2 — 1100 tip 4 kapılı Fiat Sedan.
Tekliflerin 23 Haziran 1950 günü saat 12.00 ye kadar Atatürk Bulvarı No. 371 Kavaklıdere’deki dairemize verilmiş olması lâzımdır.
Kiralık Daire
1İ Jandarma Komutanlığı yanında Hükümet cad. Firet sokak, No. 4 de 5 oda, hol, banyo ve mutfak, geniş balkon, telefonu havi. Doktor ve Müteahhitlere çok elverişli.
Tel: 14503. İçindekilere müracaat (2381)
inşaatçılara Müjde
Işıklar Caddesindeki inşaatımda çıkan taşı ehven fiatla satıyorum.
Tel; 14136 (2377)
Acele Satılık
Müzayede salonunda yatak odası takımı, beşik, çocuk arabası ve karyolası satılıktır.
Her nevi adale, sinir ve rom atizma ağrıları için Danimarka-dan getirttiğimiz TRAXATÖR cihazı ile tedaviye başlanmıştır.
Dr. t ıhan Balkan
Dahiliye mütehassısı
Anafartalar cad. Verem Dispanseri karşısı 249/4 Kardeseci Han. Tel: 15793. (2220)

I i â n
Ankara - Gazi Devlet Üretme Çiftlikleri,
Yükleme boşaltma yaptırılacak
Toprak Mahsulleri Ofisi Ankara Bölge Müdürlüğünden
1 — Aşağıda müfredatlı cetvelde adları yazılı anbarlarımiza gelecek veya buradan diğer mahallere sevkedilecek Ofisimize ait hububat bakliyat vesair maddelerin yükleme ve boşaltma işleri geçen ihaledeki fiatlar pahalı görüldüğünden bu sefer yeniden eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Eksiltme anbarların hizalarında gösterilen günlerde Ankara Bölge Müdürlüğü binasında teşekkül edecek hususî komisyon önünde yapılacaktır.
3 — İsteklilerin, karşılarında gösterilen geçici teminatlarını eksiltmeden bir saat önceye kadar Ankara Silosu yanındaki Ankara işletme Şefliği veznesine yatırmaları ve alacakları makbuzları ile ihale saatinden evvel komisyona baş vurmaları lâzımdır.
4 — Bu işe ait şartlaşma ve sözleşme tasarıları 5 lira karşılığında Ankara Bölge Müdürlüğü Ticaret Servisi ile cetvelde yazılı Anbar şefliklerinden temin edilir.
Eksiltmeye çıka-
nlan anbarın adı Tarihi
Gllnü
S. D.
Günlük yük-Geçlcl teme boşaltma Teminat

Merkez Atölyesi Müdürlüğünden
J — Aşağıda cins n açık eksiltme suretile
ve miktan gösterilen muhtelif ebadde k/ımtte j sat ııı alına çaktır.
Jtfifrtan Muhammen brdr.ll
L. K.
200 m.’ 38.000,00
75 m.‘ 16.500.00
■ 30 m.» 7 050,00
30/6/1950 Cuma saat 14 de merkez atölyesi mO-
Çam keresi*
Gürgen
Dış Budak
2 — İhale günü dürlüğü satın alma komisyonunda yapılacaktır.
3 — İdarî ve. fennî şartnameler merkez atölyesi müdürlüğünde görülebilir.
4 — Muvakkat teminat 4.466,25 lira olup atölye veznesine veyfi Ziraat Bankasındaki 4884/64 sayılı carî hesaba yatırılacaktır.
İsteklilerin bel) Irhuzlarile birlikte
Muammer Karaca
Opereti Osman Bikes'in

İstanbul P T. T. Bölge
Kiralık kaloriferli daire
4 büyük oda, banyo ve mutfakta her gün sıcak su, tam konfor. Müracaat Sümer sokak 10/10.
(2250)
Acele satılık ev eşyası
Sofra takımları, yorganlar, har lılar, antika el işleri ve her türlü ihtiyacı temin eden eşya vardır. Acele geliniz. Satış 10 gün devam edecektir. Yenişehir İsmet Paşa cad. No. 7 (2388)
SATILIK EV — Ön Cebeci Ozanlar Sokağı nihayetinde 115 A. 2 müs takil loatta üçer oda. Su, gaz, elektrik, bahçe, koşebaŞı. Üst katla Galibe müracaat. (2322)
ZAFER'İN Abone Şartları Memleket içi
12 aylık ............ 28 Liı
6 . 15
3 .................. 8
Ankara Malıköy Himmetdedc Kayseri Sekili Kırıkkale Çılbah Polatlı Fakılı
26/8/950 26/6/950 27/6/950 27/6/950 27/6/950 28/6/950 28/6/950 29/6/950 29/6/950
Pazartesi
Salı
Çarşamba
Perşe mbe
14.30
16.30
14.30
15.30
16.30
14.30
16.30
14.30
16.30
3000
500 1000 1000
500
500 1000 2000 1500

200—300
45— 75
50—100 115—165
45— 60
75—100
75—100 200—300 120—165
(4048)
Ankara Belediye Başkanlığından:
1 — Akköprü civarında 6 No. lu ucuz arsa mmtakasında bulunan ve aşağıda ada ve parsel num araları ile metre kare ve fiat tutarı bedelleri ve teminatları gösterilen (16) adet arsaya dükkân yaptırıl mak şartiyle ayn ayrı satılmak üzere açık arttırmaya konulmuştur.
( 2 — İhalesi 10/7/1950 Pazartesi günü saat 16 da Belediyede
toplanan komisyonda yapılacaktır.
3 — Teminat Belediye veznesi ne yatırılacaktır.
4 — Şartname ve çapı her gün Belediye Tutanak Müdürlüğü kaleminde görülebilir.
5. — İsteklilerin belli gün ve s aatte Belediye Komisyonuna başvurmaları.
Adası
Parseli
M2
M2 fiatı
Tutarı
Teminatı
8093
Başmüdürlüğünden
1 — P. T. T. İdaresi namınu gele cek ve gidecek 3000 ton eşya ve levazım şartnamesi dahilinde nakil işi kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konmuştur.
2 — Eksiltme 3/7/950 Pazartesi günü saat on beşte Başmüdürlük alım satın komisyonunda yapılacaktır.
3 — Muhammen bedeli (30.000) lira geçici teminatı (2250) liradır.
4 — Talipler şartnameyi görmek, geçici teminatı yatırmak üzere
Başmüdürlük Levazım Şefliğine, eksiltme gün ve saatinden bir saat evveline kadar da 2490 sayılı kanundaki tarifata göre hazırlayacakları teklif mektuplarını makbuz mukabi ünde komisyon başkanlığına tevdi eylemeleri ilâh olunur. (3944) (504)
k-a
Milli Eğitim Bakanlığından
Bakanlığımızda açık bulunan 20 lira maaşlı memurluğa müsaba-ile memur alınacaktır.
Memurin Kanununun 4 üncü maddesindeki vasıflan haiz olması,
eski metinleri okuyup yazması ve kütüphanecilikten anlaması lâzımdır.
İsteklilerin 26/6/1950 Pazartesi saat 15 de yapılacak imtihanda ha zır bulunmak üzere müsbit evrakları ile birlikte Zal İşleri Müdürlüğüne müracaat etmeleri ilân olunur. (4145)
4
4
4
4
4
4
4
5
5
4
4
4
4
4
4
27.00
27.00
27.00
27.00
27.00
27.00
27.00
71.25
89.63
27.00
25.50
25.50
25.50
25.50
25.50
27.00 (4117)
Akçakalede silo inşaatı yaptırılacak
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünden
1 — T. M. Ofisinin Akçakale’de jrapıracağı, 486974.92 lira keşif tutarlı Silo inşaatı kapalı zarf usul ile eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Eksiltme 28. 6.1950 Çarşamba günü, Ankara’da Genel Müdürlük binası içinde toplanacak komisyonda yapılacaktır.
3 — Eksiltmeye gireceklerin, tatil günleri hariç olmak üzere, eksiltme günündçn üç gün evveline kadar Genel Müdürlüğe yazı ile müracaat ederek yeterlik belgesi almaları lâzımdır. Bu tarihten sonraki müra caatlar nazara alınmıyacaktır.
4 — Eksiltmeye gireceklerin, 93 9 yılından evvel 100.000 liralık ve bu tarihten sonra da 400.000 liralık bu ayarda betonarma bir İnşaatı yapmış ve kat’l kabulünü yaptırmış olduklarına dair belge göstermeleri lâzımdır. Yeterlik belgesi verip vermemekte Ofis yetkilidir.
5 — Geçici güvenlik akçesi 23.3 00 liradır.
6 — Eksütme evrakı 25 lira karşılığında, Ankara’da Genel Müdürlük Malzeme Müdürlüğünden, İstanbul’da Beşiktaş’daki Afyon ve Malzeme İşletmemizden, Diyarbakır’da Bölge Müdürlüğünden alınabilir.
7 — Ofis 2490 sayılı kanuna tabi olmadığından bu ihaleyi dilediğine
yapıp yapmamakta serbesttir. (3987)
Kurtuluşta Satılık Arsa
Samur sokağı asfaltta kÖje 473 m2 müracaat Tel: 13632 Haşan Tansı. (İtfaiye Meydanı Haymana Otelin de) veya Tel: 13742- (2237)
Ehven fiyatla Satılık
Amerikan yatak odası takımı.
Adres: Öncebeci, Dilim sok. 50. Her gün görülebilir. Tel: 24224.
(2382)
Memleket dışı
12 aylık ............
6 - ................
3 . .............
58 Lira
30 «
18 •
Zayi
Ankara Memurlar Kooperatif şir-
Mamak Camisi inşaatı |
Halkın himmetiyle Mamakta yapılın, akttı olan Camie yardım etmek istiyen sayın Ankara halkını Sa- ketinde sahibi bulunduğum 1812/ manpazarı İş Bankası şubesindeki 506-586 sayılı hisse senedimi ziyaa (56) No. lu hesabı cariye telıerrü-leri rica olunur.
Bayındırlık Bakanlığından
Bakanlığımız Su İşleri Reisliği İçin pazarlıkla üç adet su tulumbası alınacaktır. Pazarlık 22/Haziran/950 Perşembe bünü saat 15 de Bayındırlık Bakanlığı binasında malzeme Müdürlüğünde yapılataktır.
İsteklilerin şartnameyi Malzeme Müdürlüğünde görmeleri ilân olunur. (4047)
! Kiralık oda
t Bir bayan için mobilyalı veya I
mobilyasız bir oda kiralıktır. Kâzım d Özolp caddesi, No. 34, üst kat. Te- I : lefon: 21493 1
Room to let
■ | To a lady, fumished or ujıfumis- I ) Ihed. Kâzım Özalp caddesi, No. 34, 1 (upper floor. Tel: 21493. (2391)
% Doğum
i Basın - Yayın ve Turizm Genel | _____________________,______
Müdürlüğü memurlarından Tayyar da 3 oda 1 hol. Maltcpcdc. Cari
Gökaşan’in 20/6/1950 tarihinde bir Mustafa Kemal Bulvarında, 2 oda oğlu dünyaya gelmiştir. 1 - - -
Anne ve babayı tebrik eder yav-
ruya uzun ömürler dileriz.
&
1^
J
Kiralık Mobilyalı Daire
Yenişehirde, kaloriferli, mobilyalı, geniş salonları bulunan bir daire kiralıktır.
Hcrgün saat 10-12 arası tel: 24529 a müracaat edilmesi ve .kiralık daire, diye sorulması rica olunur.
ZAFER’in İlân Şartlan Başlık ................. 15 Lira
2 ve 3 üncü sayfada Sm. 4 •
3 üncü sayfada Sm. ..... 3 «
5 ve 6. cı sayfada Sm. ... 2.25 « Doğum, Nikâh, Nişan, Ölüm ve Mevlût ilânları 5 santimi geç-memek şartiyle 15 lira.
I
uğrattım. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Kiralık İki Daire
Yenişehir, Kocatepe, Ataç sokak-a 3 ûdo 1 î,wl. Maltepede. Gazi
1 hoL
Her iki dairede havagazı, su, e-lektrik. Telefon: 24969 a müracaat.
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir.
Gazeteye gönderilen evrak ve yazılar neşredilsin edilmesin iade edilmez.
İlânlardan mesuliyet kabul edilmez.
Devren Kiralk Bakkaliye
Ecnebi muhitte tek dükkân 23430 telefona müracaat. (2393)
I
(2392)
Posta dairesi başkanlığından emekli
İbrahim Beseri
îş aranıyor
Özel ve resmî inşaatları idare etmiş, Nefiadan tasdikli belgesi vardır. Tecrübeli kalfa nezaretçi, iş aramaktadır.
Satılık ev
Kurtuluşta, Hacettepe yanında
Sakızlı sokak No. 10 da 2 oda, 1 sandık odası ve bir avlu bulunan
bir ev satılıktır. Müracaat: Saat 19 i Adres: Yeni Otel Nazım Kalfa dan sonra içindekilere. (2389) I (2387)
Müjde
Haymana Belediye Başkanlığından
Radyoaktivitesi ve Terkibi iti bariyle her türlü Romatizma, Siyatik, Nevralji, Lumbago, Astım, Ekzama, Cilt ve kadın hastalıklarına fevkalâde şifalı tesiri denenmiş olan:
Haymana Kaplıcaları 15 Haziran 1950 den itibaren sayın müşterilerine açılmıştır.
Ankerada Haymana Oteli önünden her gün muntazam otobüs seferleri vardır, (4129)
ZAFER
21 - 6 - 1950
Seçme iktibaslar
Kara güçleri futbol tumu^sı
Ordu muhitinde günün mevzuu haline gelen kara güçleri futbol karşılaşmaları fikstürü dün K. K. Spor Kurulunda çekilmiştir. |
Kara ordularımızın geniş kollarından çetin bir yarışma sonunda seçilerek Ankarada toplanan ve Doğu birliklerini temsilen Erzurum kara gücü karması, Batı Anadolu birliklerini temsilen İzmir kara gü cü karması, Marmara bölgesini tem silen İstanbul kara gücü karması ile Ankara kara gücü takımları a-
Ormanlara dair
prensip kararları
| Başmakaleden devam
Askerlikte
İstanbul sergisinde Ulaştırma
Yeni kanun tasarısının hazırlanmsına
yakında başlanacak
geçirilmesiyle mümkün olacaktır. İkinci toplantıdan sonradır ki, yeni orman kanununun esasları bu günkü ihtiyaca cevap verir bir şekilde tesbit olunacak ve Büyük Mil-, let Meclisine sunulacaktır.
Diğer taraftan vatandaşlarla or-. ___ ________________ man idareleri arasında baş gösteren
» komisyon çalışmaları bü- ( ihtilaflı hususların âcilen ele alın-anlayış içinde ereyan et- ması komisyonun .vardığı kararlar 1 arasındadır. Bu meyanda bir İdarî tedbir olarak bugün köy hudutları o, için teseoous.ere popon, ouıuı, ..............-........... u - ; - içinde bulunan ormanların devlet
maktadır Fakat iç ve dış abaların de edilmiştir. Bunların daha ziyade ile koy ihtiyar heyeti ve muhtarla hepsinde birden çimen tamiratı kesinleşmesi Büyük Millet Meilisi- nn müşterek murakabesine tevdi-başlamıştır. nin tarım komisyonundan gönde- ine ve vatandaşları orman kaçakçı
Ankara Bölge Müdürlüğünden ta. rilecek milletvekilleri, orman fa - | .lığına sevkeden ihtiyaçların^ her miratm 10—15 gün tehiri
Tarım Bakanlığında üç günden-ber devam eden köy muhtarları, profesör ve ilgili milletvekillerinden teşekkül etmiş olan komisyo-, nun çalışmaları sona ermiş bulun maktadır.
Bu toplantıda yeni orman siyaseti | ue zınKara Kara gucu uiKumaıı „
rasında yapılacak bu karşılaşmalar hakkında ana prensipler sb t -geniş bir alâka toplamaktadır. dilmiş ve
Maçların geniş halk kütlelerine yük bir e ve spor sevenlere seyrettirilebilme- miştir. si için 19 Mayıs stadında saha temi- Bu çalışmalar neticesinde esas ni için teşebbüslere girişilmiş bulun olarak bir takım ana prensipler el-.... a • ... -ı__ı___ filmidir Rıınların daha zivade
tamiratı kesinleşmesi Büyük Millet Meilisi-nin tarım komisyonundan gönde-rilecek milletvekilleri, orman fa- ------------------ --------- - . .
ıııuuun ıv___6"‘ «=***A1 ordu kültesi profesörleri ve bakanlık tek şeyden evvel temin edilmesine karar
ve memleket sporu adına rica edil- nisyenlerinin iştirakiyle yapılacak vrilmiş ve mülhakata bu hususta miştir. ikinci bir toplantıda tekrar gözden
Salıa verildiği takdirde maçlar
şu tarihlerde yapılacaktır:
22 Haziran 1950 Perşembe
Ankara - Erzurum ve İzmir - İstanbul.
26 Haziran 1950 Pazartesi x
İzmir - Erzurum ve Ankara _ İs-
tanbul Kara güçleri.
22ü Haziran 1950 Pazartesi
İzmir - Ankara ve İstanbul - Er-
zurum Kara güçleri.
Neticede bir jüri tarafından Türk Kara Kuvvetleri Karması seçilecek tir.
Bu işleri müteakip 18 kişilik bir ekip kısa bir kampa alınarak çalışacak ve muhtemelen Temmuzun ilk haftası içinde Kara - Deniz -Hava Güçleri ve Harp Okulu Gücü arasında Genelkurmay Kupa maçları oynanacak, bu suretle ordumuzu dış memleketlerde temsil edecek ordu karması seçilecektir.
emir gönderilmiştir.
I i
Bakanlar kurulu 1950 kampanyası ham Afyonun iç alım fiatlarım aşağıda gösterilen şekilde tesbit etmiştir.
a) Primli sınıfına giren yüzde 13 ve daha fazla morfin dereceli, tamamen konaksız toplanmış rengi açık ve kokusu güzel afyonların bir kilosu her yerde 44 lira.
a) Sınıfına giren yüzde 13 ve daha fazla morfin dereceli afyonların bir kilosu her yerde 40 lira.
b) Primli sınıfına giren yüzde 11,5
(dahil) dan yüzde 13 (hariç) e kadar morfinli, tamamen konaksız toplanmış, rengi açIk ve kokusu güzel afyonların bir kilosu her yer-38 lira_50 kuruş.
b) sınıfına giren yüzde 11,5 (dahil) dan yüzde 13 (hariç) e kadar morfinli afyonların bir kilosu her yerde 35 lira.
c) Sınıfına giren yüzde 11,5 (hariç) dan aşağı morfin dereceli afyonların bir kilosu her yerde 30 lira.
Sosyal gelişmeler bakımından Amerika
Avrupa mukayesesi
tutmaktadır. (Eyaletlerde veya bucaklarda çalışan personelin sayısı ise değişmiş, hattâ biraz azalmıştır.)
Daha fenası şu ki, gittikçe büyüyen bürokrasi Amerikada da ‘memurları’ sağlamış, özel ekonomide bulunmıyan yüksek maaşlar ve ücretler kabul ettirmiştir; öyle ki, Amerikalılar artan zir zevkle memurluk mesleği’ne heves etmiye başlamışlardır. Netice: Bizim Avru pa’dan tanıdığımız “memur kendini beğenmişliği” nin Amerikada da geiişmiye başlaması olmuştur.
Halkın kütleleşmesinin, devletin merkezîleşmesinin ve idarenin bü-foklatlaşm asının biraz sebebi ve biraz sonuncu olarak ortaya çıkan 'devletin hayırseverliği’ Amerika politikacılarınca da ayni hararetle tavsiye ve teşvik edilmektedir. A-merikan kütlelerince de, gene tıpkı Avrupada olduğu gibi şevkle kabul edilen bu politikanın ergeç otoriter devlet nizamına götüreceğini şimdilik kimse düşünmüyor.
Vaşingtonda çıkan ‘Us News And World Report’ dergisi 4 Kasım 1919 sayısında belirtiyor ki, bugün Amerikalıların 25.7 milyonu «hükümet çeki» almaktadırlar, - kimi doğrudan doğruya maaş alarak, kimi de yardım, emeklilik ödeneği v.s. şeklinde -. Bütün bu hallerde söz konusu olan hep yetkin insanlar olduğuna göre bunlara üçer aile üyesi hesap edilirse yuvarlak hesap 100,000,000 Amerikan vatandaşı devletten aylık alıyor demek olur. 17.3 milyar dolar her çeşitten devlet yardımlarına, 10.2 milyar federal -______________ — hükümet memurlarına 10 milyar hü-
kötüleşerek nisbet 92 ye karşı 30.5 kûmet hesabına satın alınan emtia milyon oluyor. Tempo hızını hiç için, 4,1 milyar devlet borçlarının kaybetmeden devam ederek 1940 da faizleri için, 2,4 milyar hizmet kar 101 e karşı 30, nihayet 1949 da ise şılığı olarak ve 2 milyar da ikrazlar 120 ye karşı 27.5 oluyor. için... ilâ harcanmaktadır. Bütün
Demek ki yalnız nisbî olarak de- bu kalemlerin toplamı 46 milyarlık ğil, mutlak olarak da köy veya dev gibi bir devlet bütçesi meydana farmlarda yaşıyan Amerikan halkı getiriyor.
azalarak 32 küsur milyondan 27.5 Devletin öyle bol keseden harcı-milyona düşmüştür. Nisbî olarak da yacak parası bulunmayıp, bütün daha 1910 da her üçüncü Amerikalı haznesini vatandaşlardan aldığı pa-köyde yaşarken, bugün 5 Amerika- ralarla meydana getirdiğini, büyük lıdan 4 ü şehirlerde yaşar olmuş- bir kısmının ‘idare masrafı’ diye tur. Bu hâl sanayileşme devrinde- kendine ayırdıktan sonra geri ka-ki Avrupanın yalnız tıpkısı olmakla lanı başka vatandaş grupları arasın-kalmaz, tempo bakımından onu da bölüştürdüğünü halk yığınlarının çok geride bırakır. Halktan kütle- anlaması uzun sürer.
ye geçiş hızı Amerika’da ba$ döndü- Entellektülleşme - ki tabiî bir kül-rücüjdür! tür artması ile hiçbir münasebeti
Halkın bu kütleleşme veya prole- yoktur - Amerikada hızla ilerli-terleşme seyri ile elele, demokra- yor. Onlarca yıl önceleri Avrupada sinin mahallilik karakteri, yani hal- gönülleri huzursuz eden bir ‘aka-kın kendini doğrudan doğruya ida- demik proletarya’ problemi vardı, re etmesi hali de değişmiştir; onun Münasip karşılık yerleri bulunmak-yerini günden güne bir kanser gibi sızın rastgele entellektüel yetiştiri. büyüyen bürokrasisi ile merkezî bir liyordu. Bu mesele bugün _ bir ömür devlet idaresi almıştır. boyu daha sonra - Amerikan yük-
Daha on yıl önce merkezi hükû- sek okullarına yazılanların sayısı metin kullandığı memur ve perso- bir milyon (1469821) iken 1949/50 nel sayısı 0,9 milyon iken şimdi yılında (2510981) e çıkmıştır! De-3,7 milyondur. Yalnız bunlara öde- mek ki, on yıldan daha az bir za-maaş ve ücretler 10.2 milyar manda yüksek tahsil talebesi yüzde be'^hTazaneı kuşatan... Ada-1 mın adını bilmiyorsun?
(Bilip de ne olacak? Bilsem de,
osyal, ekonomik ve politik bakımdan Amerikan hayatı nakkında yapılan araştırmalar, birbirine temamiyle uygun olarak, şu bâtıl itikadın gerçekten ‘bâtıl’ olduğunu isbat ediyor: «Genç bir millet» olan Amerikalılar Batı kültürüne yeni ve sürekli bir yol göstermek iktidarındjadırlar. Half buki her çeşitten incelemeler, dediğimiz gıbij Amerikanın da Avru-padaki bütün ihtiyarlık zaaflarına sahip olduğunu, ayni ruhî ve manevî kanunların hükmü altında yaşadığını, yalnız zaman bakımından belki bir nesil geri kaldığını gösteriyor. Şu halde ikinci cihan harbinden sonraki Amerikayı, - manevî olsun, ekonomik veya politik bakımdan olsun - birinci cihan har. binden sonraki Avrupanın ayni saymak hiç te isabetsiz olmaz.
Kavimlerin başlıca ihtiyarlık porblemi olan «köyden şehre kaçış, ile söze başlıyalım. Şehirlerin nüfus çekme gücü (bilhassa büyük şehir. lerinki) bir iki nesü önce Avrupa milletlerinin en önemli davasını teşkil ediyorodu.Antik devrin çökme zamanlarında dahi uzak görüşlü devlet adamlarının ve filozofların en büyük endişeleri de yine bu idi.
Ameriganın bugün gösterdiğe manzara bakımından çok manâlıdır: 1910 da Amerikan halkının üçte biri, yani 59,9 milyona karşı 32.1 milyonu köylerde veya farmlarda oturuyordu. Şehirde oturanların çoğu da küçük ve orta şehirlerde bulunuyordu. Halbuki on yıl sonra (1920) şehir nüfusu 74 milyona çıkarken köyler halkı 31.5 milyona düşüyor. 1930 da durum daha da
75 artmıştır, hâlbuki ayni müddette nüfus artımı ancak yüzde 12 dir. Bu okumuşları tayin edecek yerler tabii hiç te atbaşı beraber çoğalmadığından, ister istemez işsiz bir ‘fikir, proletaryası’ doğacak, bu da eko nomik ziyanlara ve sosyal tehlikelere yol açacaktır.
Bu çeşit sosyal gelişmeler bereket versinki ayni tempoda olmuyor, çünkü gelenek ve görenekler frenleyici bir rol oynuyor. Amma burada da tam bir akış var. Bunu yalnız Strindberg ve Wedekind’in ‘keşifle-ri’nden öğrenmekle kalmıyoruz, ‘News Week’ dergisinin 7 Kasım 949 sayısından aynen aldığımız aşağıdaki hikâye de, komik ve karikatü-rümsü bir şekilde ayni hakikati ifade ediyor:
‘Adolf Schmidt’in Amerikan vatandaşlarını kazanmasına yalnız bir engel vardı: cinsi hayatı. Almanya-da doğmuş olan bu dil öğretmeni 1948 de ikinci dilekçesini verdiği halde göçmen işleri makamlarınca reddediliyor. Sebep: Sorulduğu vakit Scmidt arasıra kadınlarla, amma daima bekâr kadınlarla düşüp kalktığını itiraf etmişti.’
Bu pek beşeri hal nihayet geçen hafta istinaf mahkemesine çıktı. Başkanınm parlak diliyle mahke-menn verdiği karar Schmdt’in «lüzumsuz açık kalpliliği» ni sadece gü nahlannın bir itirafı olarak vasıflandırmış, her ne kadar mahkeme o zamana kadar ‘tek bir evlilik hiya. neti’ yüzünden vatandaşlık hakk--birçok defa esirgemişse de, burada bir evlilik hiyeneti söz konusu olmadığını, ayrıca Schmidt’in doğru yoldan sapmasına mazeret de bulunduğunu ifade etmiştir. «Onun için bekâr bir adamın söz götürmez bir ah lâkî karektere ve dolayısiyle vatandaşlık hakkına sahip olması içim tam bir cinsî peyhiz içinde, yaşamaya mecbur olup olmadığı sorusuna biz menfi cevap verdik» diyor, yargıç Hand. «Yalnız yabancının gönül işleri, bir evlilik hiyaneti olmasa da, insanı kızdıracak kadar çeşitli ve günahkârdır. Bu ikisi arasında esaslı bir fark olup olmadığı sorgusuna biz, eğer umumî efkâr denilen müphem, kavranması güç birşeyi doğru takdir ediyorsak, hayır, ikisi arasında esaslı bir fark yoktur diye cevap veriyoruz.» Kal-
büyük inkılâp
leri arasında bir bilgi ve bir öğre-| tim zinciri kurulmuş bulunacaktır.
Bu, askerlikte maddî ve manevî değeri arttıracak çok mühim bir prensiptir.
Tamimde, bundan sonra üçüncü olarak üst’lcrin komutanlık vasfı an latılmaktadır. Bir komutan ast’ından gerektiği zaman, can ve hayat fedakârlığı istlyecek bir kimsedir. Bu kadar mühim olan komutanlık vaziyetinde, elbette ki, verilen em re kayıtsız ve şartsız tam bir itaat lâzımdır. Askerlikte komutanın salâhiyetleri büyüktür. Üst’le ast a-rasıııda bu şekilde bir münasebet kurulmazsa, o zaman disiplin, ve dolayısiyle vatanın selâmeti tehlikeye girer. Sayın Orgeneral Nuri Yamut bu mevzuda bilhassa büyük bir hassasiyetle durmuştur. Fakat bir üst’ün de komutanlık vasfını alabilmesi için, ilk sayılan iki vasfı, yani aile reisliği ve mürebbilik vasıflarını nefsinde cemetmesi şarttır.
İşte bu suretle hem askerlikte en mühim unsur olan disiplin ve itaatin tesisine bilhassa dikkat edilecek ve hem de muhtelif unsurlar a-rasmda dostluk, sevgi, anlaşma ve yetiştirme bağlan da kuvvetlenmiş olacaktır.
Biz şahsan Yedek Subaylığımızı yaptığımız sırada Geliboluda Kolordu Komutanı olarak bulunan Sayın Orgeneral Nuri Yamut’un bütün bu vasıflan bizzat ve tam bir şekilde haiz olduğunu yakinen gördük. O, ast’lanna karşı daima bir baba gibi hareket eder, onlann detrleriyle hem dertlenir, neş’ele-riyle neş’elenir, herkesle ayn ayn çok yakından alâkalanır, ve ast’la-riyle tam bir öğretmen gibi meşgul olurdu. Fakat vazife bahis mevzuu oldu mu Nuri Yamut’u kararlar mda sabit, ve emirlerinin tam tatbikini istiyen ve bu hususta asla müsamaha göstermeyen bir komutan olarak karşımızda görürdük. İşte Orgeneral Nuri Yamut’un, bütün ordu mensupları arasında mükemmel bir komutan ve asker olarak tanınmasının fakat aynı zamanda bir baba, bir öğretmen gibi sevilmesinin sebebi ondaki bu mümtaz karakterlerdir. Bundan dolayıdır ki, Yedek Suaylığımızda Sayın Nuri Yamut’un emrinde geçirdiğimiz vazife günlerini daima hayatımızın en tatlı anlan olarak hatırlamaktayız. Sayın Nuri Yamut şahsî meziyetleriyle işte orada bütün subaylar arasında tesis ettiği sevgi, bağlılık ve karşılıklı alâka hislerini, şimdi bütün ordu mensuplarına bir direktif olarak vermektedir. Hiç şüphe etmiyoruz ki, bu tamim en kısa zamanda hayırlı tesirlerini gösterecek, ve Türk’ün askerliğe karşı olan sevgisi bu suretle çok daha kuvvetlenecek ve perçinle-necektir.
Tamimde kaydedildiği gibi, askerlikte de en mühim unsur insandır. Âlet, silâh ve malzeme sonra gelir. Çünkü bunları kullanacak o-lan da insandır.
Sayın Nuri Yamut, askeri insan olarak en yüksek vasıfta ve karakterde görmek istiyor. Ve bunun tam tahakkuku için, tesbit ettiği e-sasları ve prensipleri bize bildiri yof.
Biz, bu tamimle de, Genelkurmay Başkanımızın bizzat haiz olduğu aile reisliği, mürebbilik ve komutanlık vasıflarının yeni ve çok güzel bir tezahürünü görüyoruz.
Askerlikteki bu yeni inkılâp hamlesinin büyük ehemmiyetini burada takdirle işaret etmek vazifemizdir. ______ Mümtaz Faik FENİK
Tarsus mensucat işçilerinin müracaatı
Tarsus Çukurova mensucat işçilerinin bir müracaati Çalışma Bakanlığına bildirilmiştir. Mesele şudur: İşçiler dört ay evvel 576 imza ile İçel vilâyetine müracaat ederek gündeliklerine yüzde elli zam yapıl masını istemişlerdir. Hakem ku -rulu bu müracaati tetkik ederek gündeliklere yüzde yirmi beş zam yapılmasına karar vermiş, işçiler bunun üzerine 680 imza ile Çalışma Bakanlığına başvurmuşlardır. Yüksek hakem kurulu bugünlerde toplanarak müracaatı tetkik edecektir.
Tarsus mensucat işçileri sendikası başkanı Zekeriya Göktürk bu mü racaatı takip etmek üzere şehrimize gelmiştir. ____________
İnglltereye iki gemi sipariş ettik
Londra, 20 (a.a.) — (Afp) Türki-yenin Dumbarton’da William Denny And Brothers Ltd. Deniz inşaat ----------------------şirketine 2 uskurlu 1700 yolcu taşıya-dı ki, Schmdt. başka her bakımdan bilecek 2 yolcu gemisi sipariş ettiği vatandaşlık hakkına lâyik görüldü- şirket tarafından bildirilmektedir, günden ona nihayet bu hak verilmiştir. Amma göçmen işleriyle uğraşan makamlar mahkemenin bu hükmünü ancak Nevyork adliye bölgesi için tanımışlardır. Bu daire, nin yüksek bir memuru şöyle demiştir. «Bütün memleketi Nev-york’un ahlâk standardına uydur-mıya mecbur değiliz ya! Varsın geri "kalan yerlerde normal hıristiyan
e’! görüşü baki kakın.»
(Wochenzeitung) gazetesinden
Judı Garlaııd
pavyonu
★ (Ba$ tarafı 1 İncide)
Devlet Demiryolları mensuplarından 12 yıldır sergi işleriyle meşgul olan ve Bakanlığın itimadını kazanmış bir yüksek mühendistir.
3— Hiç kimse Tan vapurunda kalmadığı gibi yazılarda ima edilen şekilde kirası, pavyona iştirak eden müesseselerce ödenen bir apartı-man da yoktur.
4— İşlere nezaret eden zat kayın valdesinin yanında ikamet etmektedir. Sergide çalışanlar arasında akrabası bulunmamaktadır
5— Hiç kimse paraya yalnız el koymuş durumda değildir. Sarfiyat her idarenin kendi mutemedi va-sıtasiyle kanunî esaslar dahilinde yapılmaktadır.
6— Altı ay evvel Sergi komitesin ce vukubulan ve muhtelif zamanlarda teyit edilen davet üzerine Ulaştırma idarelerinin İstanbul sergisine iştirakleri tekaırür etmesi dolayısiyle bir taraftan faaliyetlerinin birbiriyle yakın alâkası, diğer taraftan her müessesenin âzamî tasarrufla sergide en iyi bir şekilde temsili gözönünde bulundurularak Basın . Yayın ve Turizm ve Devlet Karayolları Genel Müdürlükleriyle ve Yataklı Vagon Şirketiyle işbirliği yoluna gidilmiştir.
7— ’Bu suretle pavyonda yedi i-darenin toplanmasına rağmen bugüne kadar elde edilen netice, masrafın gazetelerde tahmin edilen miktardan çok aşağı olacağını göstermektedir.
Pavyondaki malzemeden İzmir Fuarında da istifade tedbirleri a-lınmıştır.
Diğer taraftan tahakkuk edecek masrafın diğer pavyonlarla da mukayese edilmesi icabeder.
8— Pavyon yalnız bir istatistik ve grafik teşhir yeri halinde olmayıp ziyaretçilerin turizm ve ulaştırma sahasındaki ihtiyaç ve suallerine mümkün olduğu rüsbette cevap verecek şekilde, pavyonda telefon yerleri ve posta gişesi; Demiryolları, Denizyolları ve Yataklı gonlar bilet satış ve istihbarat şeleri de bulunacaktır.
va-gi
Milıî Eğdim Bakanının Üniversiteyi ziyareti
Milli Eğitim Bakam Avni Başman dün öğleden sonra Ankara Üniversitesine gelerek Rektör ve Senato üyelerini ziyaret etmiş, ken dileri ile bir müddet görüşmüştür.
L C. Karaburçak’ın
resim sergisi
Arkadaşımız İhsan Cemal Karaburçak Dil, Tarih Fakültesinin salonlarında dün güzel bir resim sergisi açmıştır. Bu serginin açılışında şehrimizde bulunan bir çok gazeteciler, Ankaranın güzide ve tanınmış şahsiyetleri hazır bulunmuş lardır.
İhsan Cemal Karaburçak’ın bu resim sergisi, geçen sene açtığı sergiye göre büyük bir merhaledir. Tablolarındaki renk ahengi, bilhassa nazarı dikkati celbetmekte-dir. İhsan Cemal Karaburçak bu resim sergisi ile hakikaten memleketimizin iftihar edeceği bir sanat kâr olduğunu isbat etmiştir. Serginin sanatsever Ankara halkı tarafından büyük bir rağbet göreceği muhakkaktır.
Erenköy Kız Lisesini bitirenler derneğinin yeni idare hey’eti
Erenköy Kız Lisesini Bitirenler Demeği mensupları 16/6/1950 Cuma günü Mülkiyeliler Birliğinde senelik toplantılarını yapmışlardır. Seçim neticesinde idare heyeti âza-lıklarına Fethiye Karman, Lâmia Onat, Güzin. Refioğlu, Hikmet Ton-su, Şeyhiye Idil, Fahrunnisa Yetmen Zatiye Delibeyoğlu, murakıbelikle-re de Makbule Evcin, Perihan Gür-soy, İffet Sunal, heyet divanı âza-lıklarına Zehra Bermek, SabihaGök çul seçilmişlerdir.
Samimî ve aydınlık bir hava i-çinde geçen bu toplantıda Erenköy Kız Lisesi inşaatının tamamlanması hususundaki arzu ve temenninin kongrece seçilen bir heyet tarafından Millî Eğitim Bakanlığına ulaş tırılmasına, ve cemiyetin mevzu ve idealine uygun olan sosyal ve kültürel çalışmalara ehemmiyet ve gay retle devam edilmesine karar veril-
ri
Bugünkü Meclis
★ (Baş tarafı 1 incide), olmak teşkil eder. Bu noktada üst, astını bulunduğu topluluğa kıymetli bir unsur olarak yetiştirmekle mükelleftir. Bu vecibeyi yapabilmek için üst’ün çok sabırlı, sükûnetli ve (muallim ve mürebbi) olmak kudretim haiz bulunmasını, ast’ın da üstüne karşı saygılı ve inanlı olmasını gerektirir.
Üst’ün üçüncü cephedeki vazifesi komutanlıktır. Komuta; ortaklığı, mütaleayı, münakaşayı, itirazı, ihmali asla kabul etmez. Muharebede maiyetinden en değerli varlığı olan kan, can ve haypt fedakârlığını isteyecek komutanda, yüksen bir fazilet, kuvvetli bir karakter ve İra-de aranır.
Bu hususta asta düşen vazifeler tam bir inan ve güven, mutlak bir itaat, feragat ve tahammüldür. İ Birinci vazife cephesi başlangıcı, ikinci vazife cephesi tekemmülü, ü-çüncü vazife cephesi gayeyi göste-
Aile reisliği vazifelerini muallî^; ve mürebbilik vecibelerini yerine getirmiş olan üstler ancak komutanlıkta muvaffak olurlar.
Ne kadar terakki ve tekâmül e-derse etsin, bilûmum harp silâh ve malzemeleri vasıtadır. Bunu kul-lanacak insanlar ise asildir.
Bu tamimin en küçük birliklere kadar yayınlanmasını isterim.
2 — Orduya yayınlanmıştır.
★ (Baştarafı 1 İncide) ayakkabıcı esnafın korunması ve ayakkabı i.
ve .
için kauçuk ayakkabı____„_________
maline yarar kauçukların memlekete ithalini önleyici tedbirler hakkında hükümetçe ne düşünüldüğüne dair Ekonomi ve Ticaret ve Tarım Bakanlıklarından;
Bursa milletvekili Necdet Yıl-maz’ın belediye gelirleri kanunu gereğince kazanç, bina ve yol vergilerinden alınmakta olan belediye paylan hakkında İçişleri ve Maliye Bakanlarından;
Afyonkarahisar milletvekili Ali İhsan Sabis’in Eskişehirde seylâp â-mirliği tarafından yardım parası ile satın alınan otomobil hakkında Bayındırlık Bakanlığından;
Burdur milletvekili Ahmet Özbe-kin halka fena muamele yapan memurlar hakkında Ulaştırma Bakanlığı tarafından verilen karara ve hâlen tekaütlük müddetini doldurmuş memurlarla ihtüâ/tan mahkûm olan memurlara ve köylülerimizle iş sahiplerinin işlerinin gö rülmesine dair Başbakanlıktan sözlü soruları.
Gündemde ayrıca; bazı milletvekillerinin seçim tutanakları ile dilekçe komisyonu iki raporunun Mecliste görüşülmesi isteği ile, idareci üyeler kurulunun nakil vasıtaları hakkındaki 3827 sayılı kanuna bağlı bir sayılı cedvelde değişiklik yapılmasına ve bu kanunların 4832 sayılı kanunun kaldırılmasına dair kanun teklifi ve bütçe komisyonu raporu bulunmaktadır.
Bugünkü toplantıda Van ve KIrklareli milletvekillerinin seçim tutanakları üe İstanbul milletvekili Andre Vahram’ın, Ağrı milletvekili Kasım Küfrevi’nin, Kastamonu milletvekili Fahri Keçeçcioğlunun, Malatya Milletvekillerinden Hüseyin Doğan, Abdulkadir Özbay ve Şefik Toğay’ın seçim tutanakları üzerine de konuşulacaktır.
İlân
T. C. Ziraat Bankası Genel
Müdürlüğünden
1 — Aşağıda mahalli, keşif bedeli, geçici teminatı, ihale günle, yazılı yapılar kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konmuştur.
Geçici
teminat
Yapı yeri
keşif tutanı
İhale günü
Saat
78800. —
31842.76
5190. — 12/7/950 Çarşamba 16.00 2388. 21 ...
ayrı teklif verebilecekleri gibi iki-
1 — Maraş Şubesi
2 — Silifke Ajansı
2 — İstekliler bu işlere ayna sine de iştirak edebilirler.
3 — Her işe ait eksiltme dosya sı (20) lira mukabilinde Ankarada İnşaat Müdürlüğünden alınacağı gibi her işin ait olduğu Şube ve Ajansda bedelsiz olarak da görülebilir.
Eksiltmeye iştirak için dosya sa tın alınması şarttır.
4—isteklilerden aranan şartlar eksiltme şartnamesinin! 12 inci maddesinin (İ) fıkrasında yazılıdır.
5 — İsteklilerin resmî tatil ve bayram günleri hariç ihale gününden üç gün evvel İnşaat Müdürlüğünden yeterlik belgesi almaları şarttır.
6 — Postada olacak gecikmelerden dolayı istekli bir hak iddia ede-
7 __Banka İhaleyi yapıp yapm amakta veya tercih hakkım muha
faza eder. ((3971)
Ankara gazeteciler
cemiyeti
★ (Baş tarafı 1 incld«) min Karakuş ve Mekki Sait Esen yeni idare heyetine seçilmişlerdi!.
Haysiyet divanına da Aka Gün-I düz, Sabahattin Sönmez, Şerif Ar-zık, Ratip Tahir Burak ve Rasim İğdemir murakipliğe Bilâl Akba ve Hüseyin Avni Soysal intihap olunmuşlardır.
İdare heyeti dün öğleden sonra sonra ilk toplantısını yapmış, başkanlığa Mümtaz Faik Feniğin muhasipliğe de Hikmet Yazıcıoğlunu, kâtpliğe de Hüseyin Avni Soysal’ı seçerek faaliyete başlamıştır.
laıgıtajua jcıu tâyinler
* (Ba» tarafı 1 InetâK met Arıkan, Trabzon hukuk yar-1”-gıcı Rahmi Anlı, Maraş ağır ceza' mahkemesi başkam Cemil Tokuz, İstanbul ağır ceza mahkemesi başkam Salim Başol, Ankara ticaret mahkemesi başkanı Nuri Ülgenalp Ankara yargıcı Fehim Ziya Zoğa1 tâyin
Yargıtayda yeni
edilmişlerdir.
Ticariler
zlr
İZ,
★ (Ba4t1ra.fi 1 İncide)
Bundan evvelki oturumda oldu-ği gibi, dün de sanıklar mahkeme salonunda yine hâdise çıkarmak istemişler, mahkeme salonunda «Es-selâmünaleyküm» diyerek girmişlerdir. Geçen oturumda sanıklardan Muzaffer Doğu ile Yusuf Ozcan mahkemeye karşı saygısızca har» ketlerde bulunduklarından salon, dan çıkarılmışlardı. Dün Yargıç Talât Karay, şahitlerin bu iki sanığın gıyabında şahadette bulunduklarını gözönüne alarak bu ifadelerim yüzlerine karşı okutmuştur.
Sanıklar bu ifadeleri kabul etıy -diklerini bildirmişler ve hâdise*^'■ alâkaları olmadığını iddia ederek Kemal Pilâvoğlu ile Yusuf Başkaya ve Pilâvoğlu’nun kayınpederi Isma-ili müdafaa şahidi göstermişlerdir.
Bu sırada sanıklardan Şaban «Allah var! Allah!» diye bağırmağ. başlamış, susturulmuştur.
Şaban Özü’nden gelen talim»; cevabı okunmuş, diğer talimata cevap gelmediği için duruşma başka güne bırakılmıştır. O gün müdaia» şahitleri de dinlenecektir.
Sanıklar adliyeden çıkarlarken de yine bağırıp çağırmışlar, bunlardan Şaban «İpe kadar giderim-. Allah var, Allah!» diye bağırmıştır.
f'
YENİ SİNEMADA
Teşekkür
Sevgili ve kıymetli aile büyüğümüz eşim ve babamız e-mekli Levazım Albayı Hamdi ÖzbayTn vefatı dolayısiyle biz-leri teselliye koşan ve acımızı paylaşmak ve cenaze merasimine iştirak etmek lûtfunda bulunan dostlarımıza ve merhumun silâh arkadaşlarına min net hislerimizi bildiririz.
(2394) Özbay ailesi

-
: Hamamönü — Yeni Doğumevi (
Çocuk Hastalıkları Mütehassısı • 1
Zati Sungur
Temsilleri muvaffakiyetle devam ediyor
Dr. İhsan Can
; Hastalarım her gün saat 15 den itibaren kabul eder.
Anafartalar caddesi Kur -şunlu Cami karşısı No. 391 Bekınan apartmanı. Muayenehane ve ev Tel: 15888.
veya*Fransua... Heps.
★ (Baş tarafı 1 İncide)
27 yaşında bulunan sinema yıldızı, kocası, meneceri ve kâtibesi ile birlikte kendi meslek hayatı hakkında verilen bir konferansı dinlerken sa londan çıkmış, banyo odasına gire rek kapıyı kapatmış ve kırdığı camla boynunu kesmiştir.

Comments (0)