PAZAR
22
OCAK 1950
Baımuharrlriı Mümtaz Faik F»nlk
Denizciler Caddesi 2 Posta Kutusu: İM ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara
Başmuharrir tel: ........ 15619
Yazı işleri İdare ....... 15315
[DEMOKRASİNİ N~Ö I R )
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
Bugün 2 nci sahifede
I Günün Mes elesi
Herşeyin üstünde hak sahibi olan milletler
G.,Tekel Bakanlığı bütçesi müzakeresi
Abidin f’otuoğlı
teşekkülü haline fjeçibnesi için teşebbüste bulunulduğunu, fakat Maliye Bakanlığının şimdilik bu işi geriye bıraktığını, arasıra piyasada çay bulunmamasının döviz yüzünden, bazan çayların bozuk çıkmasından istanbuldaki çay deposunun fena şartlar altında çalışmasından ileri geldiğini söylemiştir.
Ahmet Remzi Yiiregir Gümrük Muhafaza teşkilâtının sivilleştirilmesini istemişse de Ba -kan buna şimdilik imkân olmadığı cevabını vermiştir.
Ahmet Tahlakılıcın serbest bir ticaret rejimine doğru gittiğimiz sırada gümrük tarifelerimizde lâzım gelen sevyaliyetin bulunup bulunmadığı sualine Bakan • Bu husus tetkike şayan bir ine
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 3 de)
Bütçe komisyonunun dünkü toplantısında Gümrük ve Tekel Bakanlığı bütçesi müzakeresine devam edilmiş ve bütçe aynen kabul edilmiştir.
Evvelki gün muhtelif hatipler tarafından yapılan tenkitlere ve ileri sürülen» mülalealara i raportörler ve- Bakan cevap vermişlerdir. Bu arada Abidifı Po-tuoğlu tarafından önümüzdeki sene Tekel maddelerine zam yapılıp yapılamayacağı, şarapçılığın inkişafı için ne düşünüldü ğü, Bandrol usulüne gidilip gı dihniyeceği, dış satışların gecen senelere nazaran ne durumda bulunduğu yolunda sorulan suallere Bakan vermiş olduğu cevapta tekel maddelerine önü -müzdeki sene zam yapılmıyaca-ğını, Bandrol ve İktisadî devlet
Tekel Bakanı bu yıl hiç birinhisar1 maddesine zam yapılmıyacağını, katî bir lisanla ifade etti '
Düşük alkollü içkilere rağbetin arttırılması düşünülüp, fiat yükselmesile rakı satışı azaldı
C.H.P. ile Hükümet arasında
Su sızmıyor!
Dün bir demeç veren Hilmi Uran böyle söyledi
C.H.P. Gene) Başkan Vekili Hilmi Uran Halk Partisinin iç durumu hakkında bazı İstanbul gazetelerin de son günlerde yapıcın neşriyat etrafında diin bakıMa bir demeç ver-
Bu .yazılar! ğÖL'üp. görmediği hak kında gaketecîIeViıi sualine cevaben Genel Buşkan Vbkili Uran demiştir ki:
— Evet bugünkü yazı hulâsalarını okurken bir takım İstanbul gazetelerinin partimiz mensupları a-rasında yeni bir seçim ve kurultay ihtilâfı yüzünden hiziplenmeler belirdiğini mevzu diye ele aldıklarım ve bizden mevcutlara ilâveten bu de fa da ıslahatçılar, tasfiyeciler diye yeni yeni zümreler çi kardıklarını gördüm. Yanlı? malûmat edinmiş ol duklar.m anlıyorum Kendilerinin endişesini gidermiş olmak için a -çıklıyaymı ki merak edilecek bir halimiz yjktuı. Birbirimizden cok memnuuz, rele hükümetle ;)-.ırti lirasından su Kızmamaktadır. Tam bir tesanüd ve ahenk içinde çalışıyoı I büyük seçime doğru gidiyoruz.*
Berimde Sovyet ablukasının bu yıl tekrar başlaması muhtemel
Çin milliyetçilerine Ameri- i | : kan yardımı kesildikten sonra, [ ■ ..Dünyanın ortası» tâbiriyle a- [ | : nılan bu muazzam 'ülkede kardeş savaşı en feci safhalar gös- : . tererek devam ediyor. Formo-[ zaya sığınmak zorunda kalan ■ : Çan Kav Sek, komünist kuv- . vetlerin önünden kaçmağa çaba- i-: layan milyonlarca halkı kıt’a ü- i zerinde terketmiştir. Japon is- : ; tilâsuıdanberi çeşitli fecayi ve i mezalime göğüs germiş olan bu ; : halk şimdi de ıhir ideoloji mas- i i keşi takmış olan kardeşlerinin i
• sillesini yemektedir. Çin açlık
• ve sefalet beldesi haline gelmiş-i tir.
Yukarıdaki resimde, rastgelc kurulan bir yardım merkezinde bir tutam pirinç istiyen Çinli muhacirler görulemktedir.
Diin bir Çin - Sovyet anlaşması imzalandı
Anlaşmayı S talin ve Komünist Çın lideri Maoçe Tung parafe ettiler
Berlin’deki Amerika Komutanı durumu ciddi görüyor
Almanya Amerikan Yüksek Komiseri John Mc. Cloy'un Washington'a hareketi muhtelif tefsirlere yol açtı
................ ıiseri John Mc Çlb -. un Pazartesi günü Vaşingtona ğe-■ım unuii ......ğ.'irüşrr.clcrde buunması bek
iki Ameri I lenmektedir. Bununla beraber ayni
Vasington. 21 (a.a.) (United Pres) I kan yüksek komi
— Amerikan Dışişleri Bakanlığına ... F----------_
mensup yüksek şahsiyetlerin bildirilerek görüşmelerde diklerine göre, Almanyar'aki Anten ( . »iis»
Kayseri nutkunun mahiyeti: 5
Bap Erim ve politikası
yazan: Mümtaz laih l'I.NIh
istişarl ı de makul düşünen vatandaşlar, Ni-leşredi- ; hat Erimin, hıı sözleri karşısında, ............sessür de duymuşlardır. Bay Yardımcı, Demokrat Partinin son tebliğini yeni bir lelıdil telâkki ★ (Devamı Sa: 5 Sü: 4 de)
emokrat Partinin
I )) kongresinden sonra______
lerı tebliğ her tarafta büyük I ciddi bir bir inşirah uyandırmıştır. Çün ı kü tebliğin yazılış tarzında ha kim olan zihniyet, bu memleketin bir an evvel huzur ve sükûna kavuşması, normal ve dürüst bir seçimle milli iradenin tam tezahür etmesi endişesinden başka hiç bir şeye hamledilemezdi. Bütün Türkiye matbuatı, tebliği bir gönül rahatlığı 1le karşıladı, lklidr partisinin? düşen vazife, bu tebliğ kaşlsmda biraz kendini toparlamak ve şu cevabı vermekti:
-— Ne istiyorsunuz? Dürüst seçim mi? Bunu kanun temiıı edecek ve iktidar bu kanunun vatandaşlar hakkında eşil bir surette tatbikini teminat altına alacaktır. Endişelerinizden hiç biri varit değildir; çünkü tahakkuk etmiyecektir. Millet reyini kime verirse, o iktiadra gelecektir. O 'zaman sizin ne seçimlere iştirak etmemek ve ne de Meclise girrr mek gibi bir vaziyeti düşünmeni hacet yoktur. Seçimi memleketlerde oldug bir parti mücadele edecektir,-
Hayır, iktidar p
rl en kötü niyetle tefsir etmeğe sonra da bizzat kendi tefsirleri zerinde spekülâsyonlara başladı.
Bunu, bizzat, partinin idaresini )e almış görünen, ve iktidarın içınd nefsine mutlak ibir hâkimiyet temi nine uğraşan Nihat Erimin Kayseı nutkundan çok daha iyi anlıyoruz. Biz eminiz ki. Halk Partisinin içinde
şahsiyetler bu ziyaretin Sarre meselesinin son gelişmelerde veya Al-mun meselelerinde baş .gösteren her hangi bip-.bu.hranla ıJgili Olduğu yolunda bgzı Amerikan gazetelerinde çilcım haberleri yhlahlamışlardtr.
Bundan başka bu şahsiyetler Ber-İinde Sovyctîer tarafındiih'-'ulaştırma alanında çıkarılan yeni güçlüklerin gecen sene olduğu gibi, tekrar abluka ile bitin bitmiyeceğini bilire 'Merini söylemişlerdr. Bununla beraber diğer bazı kaynaklardan. Derlindeki Amerikan komutanı general Taylor'un yüksek komiserle birlikte Vaşington'a gelmemesi ka-i'-rının, generalin durumu ciddi telâkki ettiğ'n n bir belirtisi olduğu
Parîş, 21 (a.a.) (Ai'p) — Birleşik Amerikanın Almanyadaki yüksek komiseri John Mc Cloy uçağının Pa* riSte durduğu kısa müddet içinde i Marshall plânı büyükelçisi Averrell Harriman ve Birleşik Amerikanın ★ (Devamı Sa: 5 Sü: 6 de)
Mühim bir suistimal
1!)44 depreminde Kızılayın yaptığı yardımı suistimal edenler mahkemede
Pakln Hükümeti
-Hopg.Kong.-21 (a.a.) — .Rcuter : Umumiyetle itimat olunur bir Çin kaynağına .göre bugün Moskovada MareşaL. Stalin ile . komünist Çin lideri Mao Çe Tung arasında bir Çin - Sovyet andlaşması imzalan-.'hlştır.
. Hong. Köng, 21 (a-aj — Pekin Hükümetinin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü dün akşam radyo ile yayınlanan bir demecinde, Tibetin Çin Halk Cumhuriyetine ait olduğunu söylemiş ve Tibetin göndereceği misyonları kabul edecek her ■memleketin komünist Çine karşı
Tibet’e talip çıktı | düşmanca niyetler taşıdığı şeklinde | tefsir edileceğini ilâve etmiştir. • i Moskova, 21 (a.a.) (Lps): Komü-: nist Çin hükümeti Dışişleri Bakanı j Ç.u En Lai, • Moskovaya muvasalâ-tın’da Jehıeçte’ bulunarak. Başkan i Mao Çe Tung’un kendisini Mosko-I vay a, «Çin .ve So.vyetler Birliği ara-j sındaki bağları takviye etmek maksadiyle yapılan müzakerelere iştirak etmesi, için çağırmış .'olduğunu söylemiş ve bu iki büyük | memleketin yanyana yürüyerek 1-| terlemelerine hiç bir kyvyetin mâni ' ölamıyacağmı ilâve eylemiştir
Dâvaya o zamanın kaymakamı
Dil ve Tarih - Coğrafya
YENİ BİR SOĞUK DALGASI
YURDAYAKLAŞİYOR
Devamlı surette yağmakta olan kar, Artvin ve civarında 3 metreyi geçti
Bu yıl her zamankine!
(Yazısı 5 inci şayiada)
»a maruz kalan Şark bölgelerimize!
ve, belediye reisinin ile saıiık olafak dahil edilmesi isteniyor Kûjhibük. 2i (Telefonla) — 1’044 senesinde vukubulan depremi mü teakip Safranbolu köylerine Kızı • lav tarafından yapılan yardımda dağıtılan malzemeden nıühihv bir kıs: mı sahte listeler tanzim edilerek •it (Devamı Sa: 5 Su: ") de)
D. Parti Ankara Merkez İlçe kongresi bugün Demokrat Parti Merkez ilçe kon gresi bu sabah saat 9 du Anafarta-lar caddesi Adliye Binası karşısında Totos Oteli altındaki Tords kıraathanesinde yapılacaktır.
Delege ve davetlilerin teşrifleri rica olunur. D. P. Merkez İlçe
îdare Kurulu
* (Devamı Sa: 5 Sü: 3 de)
Bursa Merinos
Müessesesi Müdürü suçlu görülmedi Sümer. Bank Genel Müdürlüğünden dün aşağıdaki mektubu aldık:
«Sayın gazetenizin 20/1/195İ) tarih ve 2C6 sayılı nüshasında «Büyük bir suiistimal Bursa'do Merinos fahri-1 ■ it (Devamı Sa: 5 Sü: 6 de) I
Yeni Dekan Profesör Be kir Sıtkı makamında
Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Dekan seçimi dün sabah saat 11.30 da yapılmış, seçim sonunda Fakülte Profesörler Kurulunun çoğunlukla verdiği kararla Profesör Bekir Sıtkı BAYKAL Dekan olmuştur.
Fakülte muhitinde nezaket ve dürüstlüğü ile tanınmış olan Profesör B. Sıtkı Bavkal ilim sahasında da olgunluğu ile daima saygı uyandır-IfniŞtir. ir 'I'pvnmı Sa: 5 Sü: 7 de)
AKINTIYA I
KÜREK
Dün geceki Grekoromen Güreşleri
İSTANBUL TAKIMI
PARİSE 7-1 GALİP
Geçmiş olsun !
uydunuz mu. Missuri kara-ya oturmuş! Bu haberi dır t:nc.ı Missuri’nin İstanbul» geldiği günleri hatırlıvarak candan üzüldük! . Ne günlerdi o günler! Beyoğlu caddesi yan sokaklarına varıncaya kadar neşe ve şataret içinde keyif içinde idi!. Her taraf temizlenmiş, her taraf arınmıştı! .
Missuri bir heyecan kaynağı idi...
İstanbul, 21 (a.a.) — İstanbul - l Paris Greko - Romen, güreş takım) laçı bu gece saat 21 de Spor ve Ser | gi Sarayında, karşılaşmışın-. Salon ) tumamiyle. doluydu.
Saat 20.55 de önde Paris arkada I İstanbul takımları, sürekli alkışlar
arasında ringe çıktılar ve karşılıklı I yer aldılar.
Vali ve Belediye Başkanı Dr. F. | K. Gökay mikrofon başına gelerek I,
D. F. K. Gökay. bu demecinde dost1 jt (Devamı Sa: S Sü: 1 de) 11
Fakat bizim üzülmemiz bir sev değil. Asıl Sayın Dr. Lûtfi Kınlar ne üzülmüştür; kiın bilir ll( nı onun üzüntüsü İki kattır: Bir Missuri karaya oturdu di ve! Bir de Missuri neye İslınbulda karaya oturmadı diye! — YEDEKÇİ
Pencereden hülyalar
Muhip DIRANAS
Nüfus sayımı S hazırlıkları f
I
GÜNÜN MES'ELESİ
fiüEüSSiEU
İmam evinden aş!.
| ? ykum kaçmıştı, daha doğrusu alışkını olduğum uyanma saatinden çok önce uyanmıştım. Kendimi yeniden uykuya zorlamak da istemiyordum; yatıktan çıktım. Ortalık yeni ycııi ışıyordu. Perdeleri açlığım zammı yalnız sabahın olan ilk aydınlık, kendisine has ürperişi, hafifliği, yumuşıık-lığiylc, göz açıp kupayıtıeayadek bir zaman içinde, odayı, en mahreki köşelerine kadar dolduruverdi. Sonra pencerenin dc iki kana-dınrbirden açtım. Kış olduğu halde, sabah aydınlığına denk, onun kadar tatlı ve ehli bir hava yüzümü yaladı. Derin derin nefes aldım. Ciğerlerimin mes'ut olduğunu hissediyordum. Yavaş yavaş bu saadet bütün vücudünıc. sonra sinirlerime. derken bütün huyuma yayıldı.
Evlerde, sokaklarda, ağaçlarda ıbir uyanma hali vardı; bizimkine benzer hafif kıpırdamalar, gözka-paklarda uyanmağa başladığımızı müjdeleyen ürpermelere benzer titreyişlerle bir yaşamaya dönüş hali. Işığuı kıvamı her saniye artıyor. bütün eşya üstüste giyilmiş elbiseler gibi karanlıklarından kat kat soyunuyordu. Tabiat, vadettiği çıplaklık ne olursa olsun, soyunma halinin sarhoşluğunu tattırıyordu.
Birdenbire, ilk insanı gördüm. Koca dünya içinde yapayalnız geçip gitti. Yere basarak değil dc, aydınlığa abanarak yfürür gibiydi. Fakat, bir dünyaya, bir defa bir in san ayağı basmayagörsün, artık o dünya yalnız değildir. İnsanlar birbiri peşinden, sökün etmeğe başlamıştı. Ama, hiç birisi ilk insan gibi ışıklarda yürümüyordu; ye re, toprağa basıyordu. Gerçi bu biçim gidişte daha bir şehvet, daha bir tat ve bahtiyarlık var gibiydi ama, insan hissediyordu ki, her a-dım kendisiyle birlikte bir yorgunluk ve neşesizlik de getirmektedir.
Derken insanlar o kadar çoğaldı, o kadar çoğaldı ki, benim ilk âşinâlarından, yani otlardan, ağaç -lordan, sokaklardan eser kalmadı. Hepsini, kendi hayatlarından birdenbire, ayrılmışlar, ölmüşler gör düm. Aydınlık, daha ne kadar artarsa artsın bu ölüleri dirilte-mezdi. Hem zaten insanlar aydınlığı durmadan yiyorlardı. Şimdi insanlara dönmekten başka çarem yok.
Şaşılacak şey; mevsim kış, yer yer kar da var; öyleyken açık pencerenin önünde hiç üşümüyorum. Hattâ hava deminkinden biraz daha ılık gibi geliyor bana. Düşündüm; öyle ya! İnsanlar, sokak-
Ilaber aldığımıza göre istatistik • Genel Müdürlüğü Zirai, Sınai ve Ma 1 temalik istatistiklerimizin ıslahı i- , cin Amerikadan mütehassıslar getir- ; meğe karar vermiştir.
Ziraat istatistik mütehassısı Dr. 1 Ch. Sarle ve Matematik istatistik j mütehassısı Lindquist•. Sampling 28 Ocakta sanayi istatistik mütehassısı ] Berryhill dc 30 Ocakda şehrimize' gelecektir.
-Diğer taraftan İstatistik mevzuunda Amerikııdu staj yapmak için I-Iacer Bizden ile Halil Başar gideceklerdir.
Nüfus ve Ziraat suyımı için istatistik Genel Müdürlüğünde devamlı çalışmalar yapılmaktadır. Bu arada sayımın ilk hazırlığını teşkil eden numaıotaj amGİiyesi için şimdiden İstatistik Genel Müdürlüğü elemanları 24 vilâyette valilerle temaslarda bulunmaktadırlar.
Diğer taraftan iş yerleri ve Sanayi sayımı da 1951 yılında yapılacaktır.
Iarı doldurunca dünyaya bir sıcaklık kattılar. Dünyayı ısıtıyorlar. Ah, ne kadar güzel şey, insanların , dünyayı ısıtması! birbirlerini ısıt- ,
Böyle telâş içinde, 'lıor .biri bi istikamette bu insanlar nereye, ııe , için, ne yapmağa koşarlar? «Bu da düşünecek şey mi sanki? Ekmek poşiiMİe» denebilir. Ben dlyebi ürim ki; »Hayır! O kadarcık mı? «Ümit peşinde nıi?) »O da var!. «Ama her ümit açlıkta başlar, ve ekmeğin bulunduğu yerde biter». «Hayır!.. «Öyleyse .sakın aşka koş , masınlar» «Sabahın bu saatinde ( herkes aşktan dönebilir fakat as , ka koşan tek kişi yoktur». Öyley ,
Bu koşan, didişen, sabah akşam ı giden gelen insanların haline bir , hakin! Bu telâş içindeki insanlığın halini şair -Orhan Murat Arıhur-nu- iki mısra içinde, ama no kadaı garip, anlaşılması güç, ama lezzet li ve ııe kadar duyulur bir tarzda söyleyivermiş: I,
Ümit fakirin ekmeği
Ye Mehmet ye! 1;
İnsanlar, bana öyle geliyor k gecenin bir saatinden sonra uyku larının tabutlarına girerek kendi başına bıraktıkları, ve sahalım İlk , ışık ılaıulasiyle beraber tekrar üs-tfinc bastıkları bu dünyada, adımlarının hızınca, bileklerinin gücün- . ce. kafalarınm kavlince ve kader- , lcrinin gereğince, hep bu şairin billûrlaştırdığı bir çileyi çekiyor- , lar. O fakir -yani insan- bu kadaı kaba -ye Mehmet ye- ama bu ka- lanmıştır. Modern tesislerle teciliz dar güzel, üstelik bu kadar du
«ilânihaye» gidip gelmenin sonun- soğuk hava tertibatını haizdir. Cebe-da, bir dc bakıyorsunuz, yaşamak- cî sineması 1500 kişiliktir. Bu akşam husuSÎ davetliler için bir tören yapılacak ve baş rollerini Polet Go-ddard ve Gary Kooper’in oynadıkları (Mağlûp edilmiyenler» adlı filim temsil edilecektir.
Yarından itibaren halka açılacak olan Cebeci sinemasının sahiplerini tebrik eder başarılarının sürekli olmasını dileriz.
Herşeyin üstünde hak sahibi olan milletler
ıkleri kabar- ’ • bir icraatın plânları açık-
eçimiıı ileriye alınacağı duyulalıberi bütün bun-in kartopu gibi büyüye (alığı istilâ etmektedir, mburg gibi bir liman m lutuıı, Kasımpaşa-kaclar Jıer şey programlarına dahildir.
Herhalde, hepiniz hatırlarsınız. 1916 seçimlerine tekaüdüm eden günlerde dc ııı çeşit neşriyat alıp yürümüştü. Neler olmıyacaktı, neler? Fakat şimdiye kadar, söylenilenlerde bir tekinin dahi yapıldığını görmemiş bulunuyoruz.
Bıına rağmen söze gümrük a-Imınadığı için bu eski vâidler, yine tekrarlanmakta ve hattâ arada akla gelen yenileri de ilâve edilmektedir.
Biı meyanda, son günlerde, her şeyimiz Amerikan modasına uydu ya, işte o sebepten olacak, rahmetli Atatürk'ün Amerikada olduğu gibi., fevkalâde muazzam bir heykelinin yapılacağı haberi de çıkarılmış bulunuyor.
Biz biliyoruz ki, senelerce mekteplerden hile Atatürk’e ait dersler kaldırılmış ve masum yavrularımıza, Türkiycnin en büvük adamının ismi unutturulmak istenmiştir. Sonra, buııun aksülâınelleri görülünce yavaş yavaş yine Atatürk’ün isminden istifadeye kalkışılmıştır. Son zamanlara kadar, iktidar her dara gelişte Anıt - Kabir hikâyesini tekrarlamış durmuştur.
Mevsim kış olduğundan inşaat hikâyesinin tekrarından fayda u-mulamıyacağmı hatırladıklarından olacak, iş heykele dönmüştür.
Hani meşhur hikâyedir:
Baba oğul, balık avlarlarken, müthiş ıbir fırtına çıkmış, sandal batmak tehlikesine maruz kalmış. Baba, bu vaziyetten dehşetli korktuğundan kendi dinine göre başlamış yalvarmağa:
— Aaman Panayamu, eğer bizi sağ salim karaya çıkarırsan, kilise direği kadar bir mum adağım olsun! demiş.
O telâş arasında, babasının bu sözlerini duyan oğlu, fakirliklerini ileri sürerek, bu vadini nasıl yerine getireceğini babasına sormuş. Baba hiç fütur etmeden:
— Oğlum, hele bir karaya ayak basalım, parmak kadarını bile yakarsam yuf olsun! cevabını vermiş.
Bizim iktidarın, vâitleri, işte bu cinstendir. Hele bir seçimi kazansınlar, son dört sene içinde olduğu gibi, bir yere bir tek çivi çakarlarsa, biz de buradayız.
Hikmet YAZICIOOLU
Son dört seneden beri devam ettirmeğe çalıştığımız çok partili siyasî hayatımızda, hemen herkes demokratik sistemin memleketimizde yerleştirilmek istendiği fikrinde birleşmiş bulunuyor. Bugün, demokraside esas: milletin mutlak hâkimiyeti ve bu bakımdan da devlet işlerinin millet tarafından seçilen kimselerin idaresine terk olunmasıdır. Bu umumi fikir üzerinde, nazari olarak ihtilâf olmasa gerek. ' Maksat, millet iradesinin tam ve i her türlü zordan uzak bir şekilde tecelllisi olduğuna göre, ihtilâf MİLLİYETÇİLİK noktasm. bu temin yollan
v teşkil ediyor.
KONFERANSLARI | gu fj|{ircjen hareket edime, dev
Türk 'Kültür Derneği Başkanlı- ]eı idaresine iştirâk eden halkın, ğmdan; I her çeşit hak ve vecibeyi, binneti-
22 Ocak 1950 Pazar günü (bugün) ce de mesuliyeti paylaşması lâzım 1 saat N da Ankara Halkevi konferans gelir. Yaratılan eserler ve yapılan salonunda, derneğimizin yılık Mil- iyilikleri, ne gökten yere indirilip liyetçllik Konferansları serisinden bjr afet şeklinde vatandaşa dağıtıl-ilki, Prof: Remzi Oğuzarık tarafın- ' iniştir; ne de şu veya bu şahsın ve-dan -Müsbet bir savaş faktörü ola- ' yahut bir zümrenin zati inayeti rak mililyetçilik» mevzuunda veri- ' mahsûlüdür. Sosyal bünyenin ikti-lecektir. Bildiririz. ! darı inkâr edildiği devirlerde bu
I türlü iddialarl şahıs veya zümre] hakimiyetlerinin hüküm sürmesi, ,
I hor memlekete göre muhtelit ol- | »okratık antaytşl. t*1 inakla beraber, ppk de eski değil- ‘ dir. Otoriteyi elinde tutan ve za-manlu bunu terk edilmez bir hak halinde kabul eden idareciler, milletleri sürü menzilesine kadar indirmekte tereddüt etmemişlerdir. Bu suretle Papanın -Lyuhthliği gibi -bey neylerse güzel eyler»1
, kabilinden idarecilerin hata işle-mezliği; sonunda da sorumsuzluğu ( gelenek olmuştur. ı
Hakimiyetin, uzun ve çetin mü- | caddelerle hak sahibi sayılan milletlere geçtiği tarihten beri -ben- ' eilik». şahıs kerameti ve inayeti», -hata işlemezlik» ve niahyet .sorumsuzluk» fikirleri de cemiyet ' içinden sürülüp çıkarılmıştır. Demokratik zihniyetle taban tabana zıt bir mana taşıyan bu telakkilerin halâ hüküm sürdüğü diyarlarda. demokrasi sisteminin yerleştirilip muvaffakiyetle yürütiilmesin-
( den bahsetmek hayli zor bir iddia- | ı dır.
İtiraf edelim ki, bugün memleke- I ___________________ bu bakımdan İpek iç‘açıcı değildir. IJzun müd-' det iktidar sandalyesini işgâl etme itiyadının yarattığı haleti ruhiye, I millete karşı sahıs ve zümre üstün- I lüğü fikrini revaçtan kurtarama-mıştır.
Dört yıllık münakaşa ve mücadelelere rağmen, iktidar partisinin ve onun muayyen idarecilerinin, memleket hizmetinde aldıkları vazifeden dolayı, âdeta milletin «sebebi hayatı» hüviyetine bürünüp yer yer dolaşmaları ve söyledikleri nutuklarda bu fikri açıktan açığa müdafaa etmeleri karşısında derin derin düşünmekten kendimizi alamıyoruz...
Gerek bu partinin ön safta gelen idarecileri, gerekse hükümet ricali olsun, boy boy, ve sık sık verdikle-1 ri nutukları dinlerken veya okur-mütekellim sigası ile inhisarcı ve şüpheci zihniyeti ifade eden şu sözlerini hayretle gö
«Ben böyle istiyorum., ben buna müsaade edemem., iycabederse sıkı tedbirler alırım., ben şunü tim...» veyahut da; muayyen zümreye izafetle:
-Bu memleketi biz kurtardık., in-
gidişle imkân
haklarının üstünde imtiyoz yaratan bu demokratik hayatı selâmetle götürmeye olamıyacağını belirtmeyi bir vicdan ve memleket borcu biliriz.
CEBECİ SİNEMASI AÇILDI
İki yıldanberi inşası devam etmekte olon Cebeci sineması tarnam-
edilmiş olan bu yeni sinema sıcak ve
da, bir dc bakıyorsunuz, yaşamaktan yorulmuş oldukları için, muvakkaten içine girdikleri geceyi ıbir daha üzerlerinden atamıyorlar ve gece o zaman, namütenahi oluyor. Belki böyle, belki değil. Ama yaşama denen tarlaya atılmış tohum filizlenmekte, yeşermekte, sonra da biçilmekte devam ediyor. Pek sevdiğim küçük bedenli, ama çok büyük ruhlu bir şair var; onu çok az kişi tanır; Nezih Cansel. Son çıkardığı küçük ıbir şiir kitabında, günün hayatını dolduran insanlara bakıp diyor ki: -İnsanlar, bereketli bir tohum gibi toprağa, denize saçıldılar*.
Ne mutlu şey! Dünya güneşin etrafında döner, biz de dünyanın etrafında. Belki göynümüş bir meyveye üşüşen sineklere ben zeriz. Ama bizim dc etrafımızda uğurlu uğursuz dünyalar vardır. Ebedî peykimiz de çiledir.
Üşüdüm ve usulca pencereyi ka-
Ankara icra Gayrimenkul Satış Memurluğundan :
İpotek olup satılmasına karar ve- I rilen Ankaranın Çankaya Ayrancı ı mevkiinde 1955 ada 25 parsel numaralı 13933 metrekare miktarındaki kargir evi olan bağ aşağıda yazılı şartlar içinde açık artırma ile satışa çıkarılmıştır.
Durumu:
Çankayada Çankaya asfalt caddesi (Atatürk bulvarı) üzerinde ve hariciye köşkü karşısında içinde 409 kapı numaralı evi bulunan bağdır. Ev meyilli bir arazi üzerinde olup üst katta cadde tarafındaki bahçe kısmından doğrudan girilmekte ve tabam kareçini döşeli bir antireden geçilen tabam tahta ve tavanları bağdadi üzerine yağlı boyalı geniş bir hol, iki oda ve holden geçilen bir sofa üzerinde bir oda, mutfak, mutfağa kapısı olan zemin ve duvarlarının bir kısmı fayanslı, alafranga helâsıi bulunan geniş bir yıkanma yeri ve sofadan alt kata inilen ahşap bir merdiven vardır. Bu katın doğrama akşamı yağlı boyalı, iç duvarları çiçekli badanalıdır. Alt kata yandan bir kapı ile girilen taban ve tavanı tahta biı- sofa üze -rinde bir oda ve tabanı çimento, tavanı bağdadi serpme sıvalı bir oda (bu odadan geçilen bir kiler), helâ, kömürlük, kiler ve sofadan üst kata çıkılcçn merdiven vardır. Ayrıca bahçeye kapısı olan taban ve tavanı tahta bir oda ve alt katın altında ve meyilden istifada edilerek yapılmış diğer bir oda vardır. Evin temeli taş ve her iki kat ahşap ve bağdadidir. Çatısı Eskişehir kiremididir. Elektrik, su, havagazı tesisleri vardır. Ev harajıça ve bahçede 300 kadar meyva ve süs'1 ağaçları ve menba suyunu ihtiva eden ve mahzeni bulunan çeşme vardır. 96800 lira kıymet takdir edilmiştir.
Satış şartları:
1 — Satış 17/2/1950 Cuma günü saat 10 dan 11.30 a kadar dairemizde tahmin edilen değerin yüzde yet miş beşini bulmak şartile yapıla caktır. O gün istek bu değeri bulmaz sa son isteklinin yüklenmesi yerinde kalmak şartile 27/2/1950 Pazartesi günü saat 10 dan 11.30 a kadar yapılacak ikinci arttırmada en çok artırana satılacaktır.
2 — Artırmaya girenler tahmin edilen değerin yüzde yedi buçuğunu güven akçası olarak vereceklerdir.
KİMYA VE GEOMETRİ DERSLER*
Balıçelievlc.r 28 inci sokak No. 5
kîlâbları biz yaptık... iktidar bi- | «Hiç bir şahıs, hiç bir grup, hiç zim hakkımızdır.. Bu memleketi j parti bensiz bü işler olama2 partimizin dışında başka ellere bı- ündeki hükme varan Erim, takamayız halimiz nice olur ilâ., dün bizzat kendi başkanınır • arkasından da, eğer vaktiyle ken- tisini müteV " ’ ' '
di aralarında bulunupda sonradan ' -
ayrılanlar varsa, bütün falsoların mesuliyeti, o zaman ------
geldikleri o şahıslara yükletilir!.. 1
Son günlerde, inkâr olunmaz bir hakikat halinde ve sürekli bir pro-poğanda şeklinde görülen ve duyulan bu inhisarcılık ve bencilik iti-
1 yatı, millî irade üstünde bir seyir , | takip etmektedir. İktidarı muhafa-
' za için sarf olunan gayretler, de-.......... '-------bağdaşmaktan,
L'„,raT , d*î! oHuğu )«“'• vatandaş-
matla beraber pek de esk, defti- . J * reaksiyon
r n- Ofnı-ıtAvı plınrip tutan ve za-
SUÇÜSTÜ YAKALANAN
ÜÇ KAĞITÇILAR
Tapınmış üç kâğıtçılardan Ah met Doğrugöz isminde bir sabıkalı îsmetpaşa mahallesinde Mehmet Çelik ismindeki diğer bir sabıkalı ile üç kâğıt oynarken suç üstü ya -kalanmıştır.
Her iki üç kâğıtçı da savcılığa tes ■ ........
İlim edilmiş ve tahkikata başlanmış timizdeki manzara
karşısında tevile sapılmakta ve bu yüzden de tezatlara düşülmektedir. Nitekim başbakan yardımcısı Nihat Erim, Kayseride yaptığı konuşmada Demokrat Partinin tebliğini, ken-, dine göre tefsir ederken sarf ettiğini gazetelerde okuduğumuz şu sözlerle yeni bir tezada daha düşmüştür. Cumhuriyet Halk Partisinin | umdelerine bağlı insanlar olarak ' çok partili siyasî hayatın devamı , için gereken tedbirleri aldıklarını söyliyen sayın Nihat erim: -Demokraside hiç bir parti, hiç bir grup ve hiç bir şahıs bensiz bu işler olamaz, diyemez. Derse kıymeti yok-
. tur.»
ı Bir kere kaçma diye bir şey ol-, duğu düşünülemez. Buradaki hare ket tarzı, olsa olsa bir kaçırtma si-
■ yasetinin tezahürüdür. Fakat, bi-; zim asıl, üzerinde durduğumuz mesele âmme kaderi ve vatandaş hak ları müvacehesinde muayyen ve ' mahdut şahıs veya zümrelerin al-i dıkları bencil tavrı ve herşeyi '.şahısla kaim görme zihniyetidir.
Satış peşin para iledir. İstanildiğin de yirmi gün kadar süre verilebilir. Dellâliye ve birikmiş vergiler satış parasından- ödenecek ve tapu harç giderisini alıcı verecektir.
3 — Satış parası zamanında ödenmezse icra Kanununun 133 üncü maddesi gereği yapılacak ve alıcı fiyat eksikliğinden sorumlu buluna-
4 — İpotek sahibi alacaklılarla ilgililerin bu mal üzerindeki haklarını faiz ve gideri hakkında ileri sürdüklerini belgelerile birlikte 15 gün için de daireye bildirmeleri gereklidir. Bildirmezlerse satış parasının üleştirtmesine giremyieceklerdiı-.
5 — Şartlaşma bugünden başlıya -
rak dairemizin 949/49 numaralı dosyasında görülebilir. İstekliler daha evvel satış şartlarını görmüş ve kabul etmiş sayılacaklardır. İlân o-lunur. (139)
BİR ÇOCUK
KÖMÜR ÇALMIŞ
Kazıkiçi bostanlarında Yeni Sinema müdürü Fazıl evinden bir çuval kömür çalınmış-lir.
Tahkikat sonunda kömürün De ■ mir Ala Gündüz tarafından çalın -dığı tesbit edilmiş ve kömür hırsızı yakalanarak savcılığa teslim edil -iniştir.
Teşekkür
Şen Ankara Naldiyatevi Altın ve Kaplanlı suları deposu sahiplerinden Mehmet Güranın vefatı münasebetiyle gerek cenaze merasimine gelmek lûtfunda bulunan, gerekse __
başsağlığı için evimize kadar gelmek ı ken -müfredi zahmetine katlanan, telefon ve tel- 1 ile inhisarcı \ grafla taziyetlerini bildiren akraba 1 ve dostlarımıza ayrı ayrı teşekkür I etmeğe teessürümüz mâni olduğundan gazetenizin tavassutunu rica e-deriz.
KIZ KAÇIRMA YÜZÜNDEN ÇIKAN KAVGA
Bâlâ'nın Sofular köyünde kız kaçırma yüzünden müthiş bir kavga olmuştur. Bu köyde oturan İsmail Ayhan ve Kâmil Gökçe adlarında iki kişi Cemzi adında bir genç kızı pınar yolunda yakalayarak kaçırmışlar ve bir eve götürmüşlerdir. Bu hareket üzerine kızın akrabala-riyle diğer taraf arasında sopalarla müthiş bir çarpışma olmuştur. Bir kaç kişi ağır, iki kişi de hafif surette yaralanmıştır. Tahkikata devam olunmaktadır.
Canım danalar gibi böğü-re böğüre ağlamak istiyor. I-Ial buki ağlamak bana yasak edilmiştir. Eniştem benim ağlamamı istemiyor. Ben ağlayınca eve bir uğursuzluk çöküyormuş.
Şu... diz kapağını oğuşturan ve sessizce ağaçların dibine çekilen çocuk ben miyim? Hatıraları kurcalamaktan ne çıkar? Onların artık hiç bir kuvvetli, hiç bir değeri kalmamıştır. Bunu biliyorum. Amma bazan bir şeyi bilmenin de değeri yoktur. Gün battıktan sonra vaktinin esrarlı içinde, hisler ve vetini kaybeder, yabancı unsurlar; ________ ______
ve biraz hayal karışır. O, azar a-zar, biz nasıl olmasını temenni etmişsek öyle olmıya başlar. Her dokunduğu şeyi değiştiren muhayyel çocukluğumuzu bile de -ğiştirir. Ona emsalsiz hazineler i-lâve eder. Ne olurdu, olduğu gibi; çorak, sefil ve gülünç olarak kalsaydı? Nasıl olsa benden başkası bunu bilmiyor. Hatırlanması bana sevinç veren, gözlerimi sulandıran hiç bir şey yok. Ümitsizliklerim, hırçınlıklarım, taşkınlıklarım, isyanlarım gömüldükleri yerlerden üzerime geliyor. Bana bu oyunu oynıyan kim? Rüzgâr, kulağıma, hiç işitmediğim harikulade güzel şeyler fısıldıyor. Haydi oradan! Bu, yaprakların hışırtısıdır. Ve sen, aynı fısıltıları ne zaman işitsen bambaşka bir âlemden sana seslendiklerini sanırsın' Yalancıktan sevinir, yalancıktan .şaşırırsın. Bir »akşam» seni bu ha le koyarsa bir insan sana ne yap-
Ailesi Şahsene Güran Oğlu Faik Güraıı Arkadaşı Haşan Kuşçu
yap bir
GÜVERCİN TUTAKKEN
KAYADAN DÜŞMÜŞ
Şükrüyc mahallesinde oturan 15 yaşlarında Mehmet Derviş isminde bir çocuk güvercin tutmak için Hisardaki biı- kaya üzerine çıkmış ve muvazenesini’ kaybederek yere düş -müştür.
Düşme neticesinde ağır surette yaralanan çocuk derhal hastaneye kaldırılmış ve tahkikata başlanmıştır.
ZAFERİN TELİF AŞK VE MACERA ROMANI
çöken akşam ve sakin havası fikirler eski kuv
Onun arasına biraz, hasret
NUMARACI
Yazan : N- A.
Tefrika No: 2
Kendine gel koca sersesi, kendine gel! Hislerin alaca bulaca yollarında kaybolmadan geri dön... onlar her vakit aldatıcı, fikirler tertemiz, ışıl ışıldır. Senin için şiir bir felâket, müsbet ilimler bir kurtuluştur. Yolum aydınlandı ve beni eski bir hastalığın nükseden hummasından çekip kurtardı.
Kendime gelir gibi oldum. Evet, bütün bu gevşemeler, çözülmeler sebepsiz değildir. Çok geçmeden hepsinin şerrinden kurtulacağını. Eşyaya, tabiata ve insanlara dosdoğru, kaskatı olduğu gibi gören gözlerle bakacağım.
Bazı bazı beni şöylece yoklayr veren, santimantalizmden büsbütün sıyrılarak hakikatlerin nurunu yakalıyacağım. Başka türlü olması imkânsız artık. Ondört yaşından yirmisine kadar sevdaya, kedere, geceye ve ölüme dair şiir yazmış bir adamım. Aslını astarını bilmediğim muhayyel sevgililerim, hakikatte duymadığım garip sıkıntılarım vardı. Uydurmanın marifet sanıldığı bir devirde onları kendim uydurmuştum. Güç lü kuvvetli, sağlam bir bünyem olduğu halde bir gün ben de hastalanıp yatağa serilmesem diye ö-zenir, sıhhatimden söz açılsa ytan-
cımdan yerin dibine geçerdim. Amma her yerde, basma kalıp, kalburüstü, piyasa rayicine uygun bir san’at anlayışı vardır.
Her sanat heveskârını o sanatın başlangıcında bir defa yokla-mıştır. En mücerred şeyler düşünen ve tasarlıyan bir kafaya bile düşündüklerinin esasını ve kurduğu mantığın iptida malzemesini veren, kendi ekonomik muhitidir. Ben kim oluyorum ki? hiç kimse, şuurlu ve sürekli bir gayret har-camaksızın mensup bulunduğu ce mi.vetin menfi tesirlerinden kendini kurtaramamıştır.
Dün öyleydim, şimdi böyleyim Amma benim görüşlerimi değişti-jı-en tesadüfler ve sebepler başkasını değiştirmiyor diye onları kı-namıya hakkım var mı?
Bir cigara yaktım.
Teyzemin kızı yapmacıklıgı güç sezilen bir hayretle bana seslendi:
— Vay... Kitap kurdu! Sen o-rada miydin?
Içifden: «Ah numaracı, numa ■ racı!» diye söylenerek:
— Şimdi mi farkına vardın? dc
— Bilmem... Hüsrevle konuşuyordun-»... seni görmedim. Yamanıza gelsenel
bir şek-daha ı, par-îvelli yapacak kadar ileriye varan sözlerinin kıymetsizliği-—______ ni ifade ederken, başka cephcler-
etrafmda dize den de bu zihniy^n kurtulmadığını isbat eylemiştir.
Demokratik icaplara aykırı olan bu baygın havayı bitaraf bir gözle takip ederken, muhterem profesör Sadrı maksud’i, yeni seçim kanunu tasarısı münasebetiyle yazdığı son bir yazıda meseleyi ilmi cepheden derin bir vukufla tahlil etmiştir. Kıymetli hukuk tarihi hocası hakikî demokraside iş başına gelecek olanların hakikaten halkın istediği ve itimat ettiği kimseler olma- . sı şartını belirttikten sonra, serbest seçimlere mani olan âmiller nelerdir? sualini şöyle cevaplandırmaktadır:
• Bunlar pek çoktur. Bunların en mühimmi hâkim zümrenin iş başında kalmak arzu ve ihtirasıdır...»
Hakim zümreler iş başında kalmaya, şu ruyî amilin sevk ettiğini söylüyor:
•Her insan, her zümre kendisinin hodbin olan temayülüne bir fikri-esas arar; hodbin temayülü diğergâm bir mülâhazaya ettirmek ister ve milletin işinde tecrübeli olan, idare bütün müsbet "* —— vakıf olan zümre, kendilerinin iş başında kalmalarının, memleketin ' hayrı bakımından dahi zarurî oldu- . ğu zehabına gayet kolay kapılır. (Biz tecrübeliyiz, memleketi nasıl idare etmesini, halkı nasıl sükûn I ve asayiş içinde yaşatmasını biliriz. Bizim yerimize tecrübesiz adamlar I gelirse memleketin hali ne olur? Maazallah memleket altüst olur.) I Diye düşünürler. Bu da uzun süren bir hakimiyet itiyadından doğan gayet yanlış bir fikir, illusion’-dur...»
Normal kanunî yollarla, hükümet değişmesi neticesinde yeni bir züm-renin gelmesi hiç bir zaman dünyanın yıkılmadığını kaydeden muh- 1 ------
terem profesör: -Her medeni mille- ' neğinin mutad toplantısı dün saat tin içinde devlet idare edebilecek • 14.30 da Halkevi salonunda kalaba-’ • •• ’ 1 lık bir kütle huzuru ile yapılmıştır.
Kongre başkanlığına Haşan Soy-bilgin ve kâtipliklere İsmet Yanık-ömeroğlu ile Yakup Alp seçildikten sonra gündeme göre görüşmelere geçilmiştir.
Yönetim Kurulu, Haysiyet Divanı ve Denetleme Kurulu raporları okunup ibra edildikten sonra tüzüğün bazı maddelerinde değişiklik ya ı pılmıştır. Neticede seçimlere geçile-1 rek aşağıdaki şekilde yeni dernek organları teşekkül etmiştir.
Genel Başkanlığa: Müjgân Ağa -oğlu. Yönetim Kurulu Başkanlığına Enis Kepenek, başkanvekilliğine Kemal Özbucak, genel sekreterliğe Niyazi Saydı, saymanlığa Yakup Alp. veznedarlığa İsmet yanıkömer-. oğlu.
Faat üyeliklere: Cavit Tarakçıoğ-, lu, Aslan Çavuşoğlu.
Haysiyet Divanına: Başkan: Gıya . şeddin Karaca, t Faal üyeliklere: Haşan Soybilgin. ı Haşini Gür.
Denetçiler: Başkan: Hakkı Kemal ’ Özmen; faal üyeliklere: Niyazi Kut luata, Rıfat Sami Ertekin.
Propaganda kollu; Bülent Kıp -çak, Ömer Turgay, Mediha Saraçoğlu, Mehmet Çelik, Mehmet Esen -' tepe, Yılmaz Fenerli, Sacit Terzioğlu . İsmail Özdemir, Ziyaeddin Nadir. Talât Oğuz, Hüsnü Gıler. Mukaddes . seçilmişlerdir.
Gündemde başka bir şey olmadığından oturuma san verilmiştir.
BAKİR HIRSIZI
ÇOCUKLAR
Yunus Kazan ve Şükrü Yıldırım isminde 14 yaşlarında iki çocuk Bü yük Millet Meclisi inşaatından bakır çalarken suç üstü yakalanmışlar . dır. _____
güya istinat idaresi
... ve menfi sırlarına zümre, kendilerinin
MİLLİ AHLÂKI KORUMA
DERNEĞİNİN DÜNKÜ
TOPLATISI
Türk Millî Ahlâkını Koruma Der
kudrette, en azı on, onbeş «ekip» (takım) mevcuttur. Yeter ki, vatandaşlar devleti idare edecek adamla, ı-ı serbest olarak seçebilsinler...»
Hadiseleri, bu umumî ve ilmî görüşe vurduğumuz takdirde, uzun yıllar iktidarda kalma itiyadını kazanan partinin benimsediği bu psikolojik zaaf saiki ile - velev pro-poğanda için de olsa - düştüğü hatayı herhalde memleketn hayrına olma sa gerek. Hakikî demokrasi fikri ile uyuşması asla kabil olmayan, millet haklarının üstünde imtiyaz yaratan bu gidişle demokratik hayatı selâmete götürmeğe imkân olmıyacağı-nı belirtmeyi bir vicdan ve memleket borcu biliriz.
— Gelemem.
— Neden?
— Kumruların arasında kart kargaların işi yoktur da ondan.
Ötekinde bu ters lâkırdımın u-yandırdığı tepkiyi göremedim. Am ma teyzemin kızı zorlu bir kahka ha kopardı.
Sonra kalktım, keyfim kaçmış bir halde ağır ağır içeri girdim. Yemek odasmda kendine mahsus ye kışlık yün süveter ören teyzemin karşısına oturdum. Elişi teyzemin en hoşuna giden meşguliyetlerinden birisidir. Kızına da bana da yılda en az iki kazak hediye eder. Amma onları ne ben eskitirim, ne de Ayşe... Teyzem de söker söker yeniden örer.
Siyah bir iplikle bağlı duran e-mektar gözlüğü burnunun üstüne düşmüştü. Başını kaldırmadan:
—Ne haber? diye sordu.
— Haber sende teyzeciğim, dedim. Hayırlı haberler mübarek a-ğızlardan çıkar.
Aslında, ikimiz de, Ayşe'den bahsediyorduk. O benden, kızının gidişatını soruyordu. Amma ben hiç kimsenin bekçi köpeği o-lanuyacağım gibi; onun kızı haklımdaki yerli yersiz endişelerine de aldırmıyordum. Bizi yumrukla-
rının altında titreten eniştem öle-liberi demokratik hak ve hürriyetlerimiz» e herşeyden fazla kıy met veriyordum. Bu küçücük evde barınanların hepsi kendi başına birer şahsiyet, daha doğrusu başlı başına birer âlemdi. Herke? dilediği tarzda hareket ediyor, kimse kimsenin işine karışmıyordu.
En sonunda, teyzem içinde kabaran merakı dışarı vurdu:
— Atıf, dedi, çocukları gördün mü sen?
— Bahçedeler, dedim, ceviz a-ğacının dibinde oturuyorlar.
— Akşam vakti orada ne yapıyorlar?
Omuzlarımı silkerek:.
— Hiç... diye cevap verdim. Ma sal anlatıyorlar.
Saf kadıncağız hayretle yüzüme baktı:
— Masal mı?
Soğuk soğuk gülümsiyerek:
— Elbette, dedim, her yaşın kendine mahsus bir masalı, bir de rüyası vardır. Yalnız mevzuu ve isimleri değişir.
Teyzem ne demek istediğimi mükemmelen anladı ve derin bir iç çekişiyle örgüsüne devam etti.
Çocuklar bahçeden gelinıe ye -meğe oturduk. Ayşe’nin yeni sevgilisi pek neş’eliydi. Kıtlıktan çık mış gibi durmadan atıştırıyordu. Boğazına tavuğun kemiği takılarak boğuluverecek diye korktum. Fakat, ne yazık, korkum tahakkuk etmedi. Onlar gülüşür ve şakalaşırken teyzemle ben konuşmu yorduk. Ayşe arada sırada bir annesinin, bir benim yüzüme kaçamak bakışlar fırlatıyordu.
(Devamı var)
| TAKVİM |
Hicri: 1369 — Rebiül’âhır: 3
Rumi: 1365 — Ocak: 9 -------- 1950 PAZAR
22 OCAK
Sabah öğle İkindi Akanın Yatsı
t. 09
'.13
1.45
1.00
1.36
!.25
2.(
12.1
ı.:
12.:
(32)
3
X! . i - 19W
Z A F EK
ınvn. TFl EFDN -TELGPAF HÂBERLEBI
İkinci Berlin
Amerika Savunma Bakanına göre
Askerlik hizmeti
İS ir yıl evvel tıkanan Berlin yo-İn, müttefiklere ougün de yeni tasalar çıkarmak istidadını gösteriyor. Huşlar, Boründen Batı Alman-yaya giden bir takım kamyonları durdurmuşlardır- Amerikanın Almanya işgal bölgelindeki yüksek komiseri Idİıu Mc Cloy, bu lıâdi se ile alâkalı olduğu intiba uu uy^uılıracak derecede süratle Va- | şihgtoııa hareket etmiş vc yine bu ; İntibaı kuvvetlendirecek mahiyette bir jesti göze alarak, Almanya me-selcleriıüıı konuşulacağını bildirdiği I bu toplantıya Berlin. Kumandanı General Taylor’u götürmemiştir. Bu. Berliudek) durumun vahim olduğuna dair bir kanaat hasıl ettiği gibi. Cloy’ıuı beyanatı da zihinleri tenvir etmemiştir.
Batılı müttefiklerin, yeniden, hava koridorunu tesis, etmek meselesini ortaya attıklarına göre, Berlin bahsinde telâşlanmağa değer bir meselenin mevcudiyetini kabul etmek zaruri gibi görünmektedir.
Acaba, geçen sene olduğu gibi. | Berlin ablukası yeniden başlayacak mıdır? Müttefikler, yine, Berlin halkını uçakla getirdikleri yiyecekle doyurup uçakla taşıdıkları yakacakla ısıtmak zorunda mı kalacaklar dır? Bu mesele, zihinleri kurcalamakta devam ederken, küçtik bir müşahedeyi belirtmek lüzumunu hissediyoruz, ki, o da, Sovyet plânlarının aydınlanması bakımından faydalıdır kanaatindeyiz.
Meselenin esası, kanaatimizce şudur:
1— Sovyet Rusya, komünist Çin lideri Mao Çe Tung ile müzakereler uzadığına ve komünist Çin Dışişleri Bakanının da Moskovaya gitmesine ■ lüzum görüldüğüne göre, komünist ı Çinde umduğu neticeyi elde edememiştir.
2— Buna mukabil, Fransızlarla 1 Almanyamn Sarre meselesinde varmış oldukları iyi kötü anlaşma, Rus-yanın Avrupada beslediği ümitlere hakikî bir darbe teşkil eder gibi görünmektedir.
Bu vaziyet karşısında, Sovyet Rusyanıu, her zaman işaret etmeğe çalıştığımız gibi, iki cepheden birini tercih ederek Avrupaya dönmesi kadar tabii bir şey olamazdı. Nitekim, Uzakdoğuda işlerin sarpa sarmak temayülünü hisseden Rusya, Birleşmiş Milletlerin bütün teşekküllerini boykot ettiği gibi, bir de Berlin meselesini ortaya atmaktan çekinmemiştir.
Bilindiği gibi, Çin meselesinin durgun bir safha arzettiği; Mao’nun bir türlü Moskovadan dönemediği ve nihayet Ameriaklıların Filipinle-ri ve Japonyayı tahkime hazırlan dıkları bir sırada, Sovyet murahhasları, Birleşmiş Milletlerin güvenlik Konseyini, vesayet konseyini velhasıl, milliyetçi Çin murahhasının mevcudiyetini bahane ederek mümkün ve muhtemel bütün teşekkül ve toplantıları terketmişlerdir. Bu, dünya efkârının dikkatini yeni dünya üzerinde toplamağa kâfi bir jesttir. Bununla beraber, Sovyetler, Doğuyu mümkün mertebe unutturmak için, bir de Berlin meselesi yaratmışlardır, denebilir.
Bundan bir kaç yıl geriye bakılacak olursa, Batılı müttefiklerin Avrupa meseleleriyle lüzumundan fazla yüklü oldukları bir sırada, komünist Çinlilerin bütün kıt’ayı çiğnemek azmiyle nerelere kadar ilerledikleri ve bugün ne duruma geldikleri görülür.
Sovyet Rusya, Doğuda çevireceği manevralar için Bahlıyı oyalamak hnyunu edinmiştir. Bugünkü Berlin meselesi de ıbu tâblyenin tatbikatından başka bir şey sayılamaz.
Bununla beraber, bu durumda, Batıkların nikbin olabilecekleri bir sebep de mündemiçtir. Demek ki Çinlilerle iş İyi yürümüyor.
Yahut da, o kadar iyi yüriiyor ki, bugünlerde Formozaya karşı son bir darbe beklenebilir.
Biz bugünkü Berlin hâdisesinin netayiclni, Asyada bekliyoruz: Ya bir çıkarma, yahut da Mao - Stalin mihverinin iflâsı.
Mücahii TOPALAK
uzatılmalıdır
Jhonson mecburî askerliğin zaruri olduğunu söyledi ra Radyosu. 20 (Basın
Londra Radyosu. 20 (Basın - Yayın) — Amerika’nın Savunma Bakanı Jhonson kongreden mecburi askerliğin Hazirandan itibaren üç yıl daha uzatılmasını it diki mecburi askerlik kanununun müddeti Haziranda sona ermiş olu çaktır. Jhonson, mecburî askerli) müddetinin sona
Atlantik paktını baltalıyabileceğıni ve tekmil yüksek rütbeli askerî liderlerin müddetin uzatılmasının A-mer ikanın emniyeti için zarurî ol-
, lemışur. ıvıecDun askerliği uzat j mak, Rusya’ya karşı Amerika’nın 1 kuvvetli kalmak niyetinde olduğu ı nu açıklıyan bir delil teşkil etmek ermesinin Kuzey. I tir.
işlemiştir. Sinr i buğunda mutab.k oldukla rlik kanununun I Mecburi askerli
Yunanistan’da
Vişinski’nin Acheson’a cevabı
Otomobil ve motor devrimizin ifadesidir
Onu öğrenmek İçin yeni fırsattan faydalanınız ANKARA ŞOFÖR OKULUNDA Yehi devre kayıtlarına başlanmıştır, îsmetpaşa Cad. No. 4 — Tel- 21649 Her gün saat 14 18 arası
müracaat edilmesi (111)
Suyunun suyu I
| staııbulda Halk Partili bir gazete, Demokratların is-lişari kongresine Nihat Erimin Kayseri nutkuna kadar, neden Ulusun cevap vermeyişini şöyle açıklıyor:
— Bir defa Hüseyin Cahit Yalçın burada değildi. Cenev-reye gitmişti!
Hakikaten mazeret çok kuvvetli! Demek Yalçın olmasa, iktidarın söyliyecek dili yok!
Ne ise iki üç gündür işler yoluna girdi! Biz, Sayın Profe-| sörü sade Başbakan Yardımcısı sanıyorduk, meğer Yalçının da yardımcısı imiş! — A. F.
Ispanya mes'elesi
Hafta sonu notlan
Treni kaçıranlar - Anan da koca mı gördü ki?-Har vurup harman savuranlar
Mahkûmlar serbest bırakılıyor
Londra Radyosu, 20 (Basın Ya* yın) — Yunan makamları Makro* nizos adasında tutulan sürgünler a* rasıhdan 900 kişiyi daha serbest bırakmışlardır. Bir sözcü, hükümetin siyasetinin Martın beşinde ya1 pılacak seçimden evvel mümkün ol duğu kadar fazla miktarda sürgünü serbest bırakmak olduğunu söyle-
Geçenlerde gelen yüksek heyeti. Yunan , ___
emniyet tedbiri olarak oraya tahciı edilenler arasından daha iki bin kı şinin serbest bırakılmasını tavsiye etmişlerdir.
Londra Radyosu, 20 (Basın Yayın) — Yunan havadis ajansı, General Gonatas’ın liderliği altında bulunan Yunan Millî Liberal partisinin tekrar Venizelos’un lideri bulunduğu, liberal partiye iltihak ettiğini bildirmiştir.
Bu suretle Liberal Partisi içinde dört yıl sürmüş olan ihtilâf sona elmiş bulunmaktadır.
Endonezya'ya Amerikan yardımı
Londra Radyosu, 21 (Basın - Yayın) — Endonezya Birleşik Devletleri iktisadi bakanı, dün uçakla Nevyork’a varmıştır.
Memleketinin Amerika ile sıkı mü nasebetler tesis etmeyi çok arzu eti tiğini söyliyen Bakan, Amerikan ithalât ve ihracat bankasından Endonezya'nın 500 milyon dolarlık bir ikrazda bulunabilmesi için temaslarda bulunacaktır.
Makronisos odasına rütbeli bir subaylar iç savaşı sırasında
Amerika’ya gelen muhacirler
Birleşik Amerika Kongresinin tasvip ettiği muhacirler kanununa istinaden Amerikaya girmesi ka ■ ıarlaştırılan 100 bin kişi gelmiştir, Amerika’ya gelenlerin yüzde 26 sİ çiftçilikle, yüzde 17 si ustabaşılıkla, yüzde 11 i hizmet ve yüzde 10 u da kâtiplik ve satıcılıkla meşgul ol; maktadır.
Har vurup harman savuranlar:
Treni kaçıranlar:
E eskideriberi Turkiyede yaşamış bir Amerikalı dostum var. Bu zat, evvelce gazetecilik yapıyordu. Sonradan heyetlerden bîrinde bir vazife p.ldı; memur oldu. Fakat ne kadar olsa mürekkep kokusu almış, matbaa havasına alışmış, gazetecilik hasretini dindirmek için bazı bazı ıbana uğrar, konuşuruz.
.Geçen gün pür heyecan geldi.
— Ama, dedi. Sorma başıma gelenleri...
— Ne o,hayrola dedim.. Çünkü o, az buz şeyle heyecanlanmazdı Anlatmağa başladı:
— Karım İstanbuldan vapurla Amerikaya gidecekti. Hazırlandık; rıhtıma geldik. Fakat vapur uzakta duruyordu. Geç vakit kalkacaktı. . Halbuki Iben de o akşam An-karaya dönmek zorunda idim. Ne ise beşe kadar vapurda klırım Sonra da motörle Haydarpaşayp ge çerim, trene yetişirim, dedim... Ne ise uzatmayalım, rıhtımdan bir motor tuttuk. Vapura gittik. . Beşe kadar vapurda kaldım. Helo. Helo dedik. Karımdan ayrıldım. Motörcüye:
— Çek Haydarpaşaya dedim,..
Derken bir gümrük motörii soıı sürat yanımıza yaklaşmaz mı?
— Ne var, diye sordum...
r— Siz, dedi, rıhtımdan geldiniz. Muhakkak rıhtıma dönüp gümrükten geçeceksiniz!
— Aman, dedim. Ben trene gidiyorum.. Biletim yanımda, sonra treni kaçırırım,..
— Hayır, diye ısrar etti. Vapurdan çıkan adam muhakkak güm rükten geçer.
— Peki ama benim eşyalarım burada... İsterseniz, açın şimdi muayene edin..
— Olman, ıbizim salâhiyetimiz dahilinde değil... Emir emirdir, muhakka gümrükten geçeceksiniz!
— Kuzum, dedim etmeyin eylemeyin. Bakın işte eşyalarıma...
— Hayır, dedik ya...
Olurdu, olmazdı derken münakaşa büyüdü.,..
— Vay ifayi vazife halinde memurun işine müdahale, dedi-.-
— Yok canım, öyle bir şey yok, diye cevap verdim,..
Velhasıl motördeki gümrükçüye derdimi anlatamadım. Ve rıhtıma gümrük binasına geldik... Geldik ama, ben de o akşam Ankara tı-eııini kaçırmıştım,. Ne ise güm-rüın memuru anlayışlı bir zatmış. Derd.mi anlattım. Kabul etti. Fakat dedi ki;
— Aumn dikkat edin, memu ıun vazifesine müdahale kanunen memnudur. Ve cezası da vardır. Çünkü memura müdahale bütün memur kitlesinin işine müdahale demektir...
Sordum:
— Bir memurun işine müdahale bütün memur kitlesinin işine müdahaledir öyle mi? Ama ben dc memurum... Ve treni kaçırdım. Ve sonra ilâve ettim:
— Demek, bugün Amerikadaki bütün memurlar treni kaçırdılar!...
Kıssadan hisse: İktidar avaz a-vaz bağırıyor:
— Vay seçim işlerine müdahale ha!... Ama seçim işlerine müdahale eden kanuna mtüdahale etmiş demektir. Kanuna müdahale ne demektir?... Siz nasıl böyle şeyi konuşursunuz?...
İşte 1946 da bütün muhalefet do böylece treni kaçırdı!...
| Yedekçi
peylet Ziraat İşletmeleri Kuru mu zarar ediyormuş... Hayret diyeceksiniz, dokuz çiftlik, bir sürü tesis nasıl zarar eder? Halbuki sadece süt istihsali, 1210 tonu buluyormuş. Ve artık ne sağmışlar, siz hesap edin!...
Devlet ziraat işletmeleri kurumu değil, sanki Maliye tahsil şubesi!,. Ayrıca 6488 teneke peynir de yapıl mış, fakat lâfla peynir gemisi yürümemiş! 191K de zarar 99 bin, 277 lira imiş. Bunun 5# bin lirası da ticari işletmelerin hissesine düşüyor. Eskidenberi devam edegeien za ran hesap etmişler 3 milyon lira... Sade çiftliklerin zararı bir milyon imiş !..
Birde bir yerde har vurup har-
Ananda koca mı gördü ki?
eclis komisyonunda muhalefet ■ ■ partilerinin radyodan istifadelerini bahis mevzuu edilirken hayli münakaşa olmuş:
Halk Partili Mlletvekilleri:
— Beş dakika olsun demişler..
Bir muhalif 10 dakika olsun, diye itiraz edecek olmuş...
Sen misin itiraz eden? Emin E rişilgil derhal mantıki cevap vermiş; uzun olur, dinleyici bakımından zorluklar arzeder.. demiş.
Ya Halk Partisi diyeceksiniz? O-nun radyodan faydalandığı mı var ki?...
Hikâyeyi bilirsiniz:
—r Ali, veli, bir de ondan evveli, bir Musa bir köse Recep, Şaban, Ramazan ıbir de rahmetli baban. A evlât, anan da kocamı gördü ki...
Evet; bir nutuk, iki nutuk üç nutuk.. Bir Bakan, bir Başbakan, ıbir de yardımcısı, her biri günde üç öğünden ne eder?.
Şıı radyoda mikrafon parti mi gördü ki!...
Bu mevzuu bir arkadaşla mü nakaşa ediyorduk. O, gülerek dedi ki:
— Analar taş yesin, yarımşar yarımşar beş yesin!
Hocanın kepçe hikâyesinde olduğu gibi" hep onlar içecek değil a... Şu mikrafonu muhalefete verin de biraz da halk onları dinlesin!..
Amerika’nın kararı üs meselesile ilgili değilmiş Londra Radyosu, 21 (Basın Yayın) — Amerika Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, dün akşam verdiği demeçte, Amerika’nın önümüzdeki hafta içinde İspapya ile siyasi münasebetlerini yeniden tesis ptmek hususunda verdiği kararın Avrupa-nın müdafaası stratejisiyle hiç bir alâkası olmadığını söylemiştir. İngiliz noktai nazarı
- - ..... —- — Londra Radyosu. 21 (Basın Ya
millî basın kulübünde Amerika'nıri yın) — Açheson’un Ispanya'dan bü-Uzak-Doğu politikasının una hatla- tün elçilerin geri çağrılması ve bir rm belirtmek için yaptığı konuş- elçi gönderilmemesi lıakkın-
nııya cevap vererek Rusyanm dış; cliUci Birleşmiş Milletler kararına Moğolistan ile Çin’in kuzey eyalet- , cıaiv demecine temas eden B.B.C. leı-ini ilhak ettiğini yelanlıyarak siyasi yazarı, İngiltere Dışişleri Ba Achesonlun iflâs eden Çin politika- ( kan yardımcısı Mac Neil'ir ’ sini mazur göstermiye uğraştığını I belirttiği ’ ” ’
bildirmiştir. Vişinski sözlerine şöy - ■
le devam etmiştir:
Çin için milyonlarca dolar saı-fedilmiş olmasına rağmen Acheso ı den İngilterenir nun politikasının muvaffakiyetsizli- . . .
ğe uğradığı bütün dünyaca bilinen'____
biı- şeydir. Bu politika, Çin’de açık- dığı ça demokrat kuvvetleri yoketmiye __*
çalışan mülteci kuvveti destekle- tın Franko .« „. mek gayesi güttüğünden iflâsa mah ! ya'daki diktatör kûmdu. ■
Bu demecin epiyce bir müddet' tenberi Rusya'da bulunan ve memleket içinde bir geziye çıkan Çin Komünist lieri Mao Çetung’un Mos kova’ya avdetiyle aynı zamana tesadüf ettiğine işaret edilmektedir.
Vaşington, 21 a.a. — Dışişleri Ba kanlığı sözcüsü dün akşam beyanatta bulunarak Sovyet Dışişleri Bakanının basına verdiği demeç, ü-zerinde şimdilik hiç bir tefsirde bd lunulmıyacağını söylemiştir.
Amerika’nın yeni Belgrat elçisi
Brazaville Radyosu, 20 (Basın -Yayın) — Yugoslavya'daki Amerikan büyük elçiliğine tayin edilmiş olan George AJlen bugün Belgrad'a varmış ve basına yerdiği demeçte Başkan Trum&n tarafından Mareşal Tito’ya özel bir mesaj getirmiş olduğunu açıklamıştır.
Missouri halâ kurtulamadı
Norfolk, 21 a,a. — 21 Roınörkir rün 2 saat süren gayretlerine rağmen çamura oturmuş bulunan Missouri zırhlısını yerinden kımıldatmak mümkün, olmamıştır. Kurtarma ameliyesi suların en fazla yükseleceği tarih olan 2 şubata bırakıl:
Sovyef Rusya bütün iHihamları reddediyor
Moskova, 21 a.a. — Sovyet Dışişl leri Bakanı Vişinski, özel surett^ yayınlanan bir demecinde. Ameri' kan Dışişleri Bakanı Dean Ache* son’un geçen. hafta Vaşington’da
...... demecin
siyasetinden vazgeç-miveeeğini yazdıktan sonra Mac Neil’in Birleşmiş Milletlerin husustaki kararına riayet
'..&İIiv)enin hemen büyükelçisi-* ni geri çekmiş olduğunu. .1946 kararının değişmez bir mahiyet taşılını ve bu kararın değiştirilmesine maruz olan İngiltere’nin tadilâ-” ’ ve arkadaşlarının İspan
’ ■ rejimini tanımak demek olacağını ve ne İngiliz milletinin ne de hükümetinin Franco-nun diktatör rejirrjini tasvip fikrinde olmadıklarını söylediğini, kay detmektedir.
bu
— Babanın çiftliğimi burası derler ?.
Fakat aziz okuyucularım, zannet meyin ki, bu müessese fena iaa re edilmiş de ondan zarar etmiş ! Hayır.
Bu zararın sebebi, Parklardan, hayvanat bahçesinden geliyor muş..
Yani sizin anlıyacağınız, kos koca kurumun sermayesini arslanlar la, tilkiler, ve ayılar yemiş.
Ya kediler?., diyecekseniz, o 1219 ton sütü de kediler mi dökdü ?
Hayır, hayvanat bahçesinde her hayvan bir vazife yapmış, deve hörgücünü doldurmuş, tilki tüyünü büyütmüş, aralan payını almış... Manda şifasını 'bulmuş, maymun intihasını almış, kaz alık alık bakmış. Ve bu arada kedi de sermayeyi yüklenmiş...
Aradaki Bülbüller ?
Onlarin da çektiği dili belâsıdır!
Dünya Basınından
Füzeli bir bomba atıldı
Vaşington, 21 a.a. — Bahriye Bakanlığından dün akşam bildirildiğine göre «Aerobee» tipindeki bir füzeli bomba Alaska körfezinde tecrübe gemisi «Norton Sound. tan muvaffakiyetle atılmıştır.
60 bin metre kadar yükselen füzenin uç kısmında kozmik şuaların tetkiki için âletler yerleştirilmişti.
1949 Martındanberj Norton Sound un güvertesinden üçüncü defa olarak füzeli bir bomba atılmaktadır.
Sürgün Yunanlılar
Atina, 21 a.a. — Yetkili bir kaynaktan bildirildiğine göre, çoğu Kimaralı olan 400 kadar Yunanlı Arnavutluk makamları taralından Kruya ve Luki toplama kamplarına sürülmüştür. Yunanlılar bu kamp larda çeşit çeşit tazyik ve mezalime maruz bırakılmaktadır.
Amerika Dışişleri Bakanlığının 160 inci dönümyılı
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı bu sene 160 inci dönüm yılını kutlıyacaktır. Thomas Jefferson ilk Dışişleri Bakam ola-1 rak vazife görmiye başlayınca, Dışişleri Bakanlığında çalışan memulların sayısı altıyı geçmiyordu. Bun I lardan beşi kâtip, altıncı da yarım gün üzerinden çalışan bir müter cimdi. Bugün Dışişleri Bakanı Dean Acheson’un emrinde çalışan me murların sayısı takriben 17 bindir. Bu memurlar Dışişleri Bakanlığı nın iç ve dış servislerinde vazife görmektedirler.
Fırtına vagonları devirdi
Maritzburg, 21 a.a. — Kuzey Na-tal'de geniş bir bölgede patlak veren kasırga demiryolu vagonlarını devirmiş, çiftliç evlerinin damlarını sökmüş ve mahsulü yere sermiştir.
Maritzburg'un kuzeyinde yük vagonları ile bir yolcu vagonunun rüzgârdan devrilmesi üzerine Afrikalı yerlilerden biri ağır, beşi de hafif surette yaralanmıştır. Bu bölgeyle her türlü irtibat kesilmiştir.
Konferans
Sayın Ord. Prof. Hikmet Ba-, yur’a müracaatımız üzerine, 23/1/1950 Pazartesi günü saat 17.30 da D. T. C. Fakültesi konferans salonunda, (Atatürk'ün hayatından bazı örnekler ve bunlara göre gençliğin ııasıl memlekete faydalı olabilmesi lâzım geldiği...) konulu bir konferans vereceğinden ve Üniversiteli arkadaşlar tarafından milli şiirler okunacağından arzu e-' denlerin teşrifleri rica olunur.1 Giriş serbestitr.
Ankara Üniversitesi Talebe Birliği Başkanlığı
* Yıldız Mağazası
★ * ¥ * ¥ ¥ ¥¥
Pek Yakında SÜRPRİZ.
Gömleklerini satışa arzedecektir.
ADRES. Ulus Meydanı No. 6 — Telefon: 11609
Hulâsalar
21/1/1950 " i
İngiliz basını?
Bu sabahki Ingiliz gazeteleri başyazılarını Birleşik Amerika'nın dış .siyasetine ve Avusturya barış and-laşması üzerine cereyan eden mü* zakereleıe tahsis etmişlerdir.
Liberal Manchestcr Guardian gazetesi, Sovyet dıg siyasetinin gizli bir çok tarafları olmasına karşılık. Amerikan dış siyasetinin stratejik ve siyasî hedeflerinin gayet açık olduğunu belirtmekte ve bu keyfiyetin bir emniyet havası ya* rattığı noktası üzerinde durmakta* dır.
Gazete bundan sonra, Amerika’nın Uzakdoğu siyaseti ve İspanya ile olan diplomatik münasebetleri konusunu ele alarak şunları yaz* maktadır;
«Uzak - Doğu hakkındakî Amerikan siyaseti, komünizme Jcarşı mü^ cadeleden ziyade, Şovyet entrikalaf j-ı üzerinde toplanmaktadır. Bu da. Avrupa memleketleri için cesaret verici bir hadise olarak kabul olu? nabilir.
Ispanya ile olan münasebetlere ge ünce, bu pek o kadar tesir uyandırabilecek bir mahiyet taşımamakta dır. İspanya ile siyasî münasebetler bakımından Amerikan dış siyasetinin bir zamanlar Amerikan komünistlerimin tesiri altında boyun eğdiği bir hakikattir.»
Daily Telegraph gazetesi, Avusturya barış andlaşması meselesini ele almakta ve Sovyetlerin hattı ha roketinin hiç kimseyi hayrete düşürmediğini kaydetmektedir.
Gazete, Kremlin’in sicilinin ar*-tık herkesçe malûm olduğunu ve Ba 1 tıldarın müsamahakâr hareketlerinin açgözlü Kremlin idarecilerini tatmin edememiş olduğunu belirt -mektedir.
Muhafazakâr Ihgiliz gazetesi, Sov yetlerin neden Avusturya barış andlaşmasının bir an evvel hazırlanmasını istemediklerini şöyle i-zah etmektedir.
• Avusturya barışının ikmali, hiç şüphe yok ki Sovyetler Birliği için bazı zararlara sebebiyet verecektir. Sovyetler Birliğinin orta Avrupa ve bilhassa şimdi Yugoslavya’nın yakınından ayrılmak istememesi yü zünden Avusturya barışının gecikti rilişini bilmiyen hiç kimse kalmamıştır.
Fransız Basını:
Diğer taraftan Fransız basınını bugün meşgul eden başlıca konu, Amerikanın Ispanya’ya- elçi gönder meyi kabul etmesidir. Fransız bası m bu hususta ihtiyatkâr davranmakla beraber, bu olayı pek müsait karşılamamaktadır. Nitekim Figaro gazetesi, Fransanın Ispanya meselesinde 1946 senesindeki görüşünü muhafaza ettiğini ve yine Birleşmiş Milletlerin kararını beklemek azminde olduğunu belirtmektedir.
Müjde
Hem ucuz hem İkramiyeli Süpriz gömlekleri pek yakında
Anafaı-talar caddesi No. 34 Kamelya Mağazasında satışa başlanacaktır.
(135) .
Acele satılık arsa
Küçük Bahçeli EVler asfalt üs tü. Tel: 13740. (129)
Unutulmuş eşya
Yeni Güven Taksi de 3 çift eldiven ve 1 tek küpe unutulmuş tur. Tel: 22333.
Mehmet Emin Selâmoğlu
(134)
Çocuk Eeirgeme Kurumu Genel Merkezi İkinci Tertip Kıymetli eşya Piyango Listesi
Piyango 23 Nisan 1950 tarihinde Pazar günü saat 15 de Kurum salonunda İkinci Noter ve temsilciler huzurunda çekilecektir
Biletler bİr'lirg fiyatla kurum merkez ve şubelerinde, bayilerde satılır.
Adedi Cinsi kıymeti
1 - Ev 30.000
2 Kamyon 25.000
2 Tajcşi 17.000
-2 Traktör (Pulluksuz) 12.300
2 Motosiket 5.600
2 Buz dolabı 2.600
10 Oda takımı'( 2 koltuk 1 kanape) 4.000
10 Dikiş makinesi 4.500
10 Filips radyo (5 lâmbalı) 3.300
10 Yazı makinası 3.335
10 Taban halısı (4.50 Mk.) 2.000
10 Halı seccade (2.50) Mk.) 1.115
10 Sofra takımı (6 kişilik) 1.000
10 Elektrik ütüsü 150
10 Pulluk 850
10 Kol saati (10 tâşlı) 450
10 Cep saati (15 taşlı) 450
10 Duvar saati (15 günlük) 800
10 Kadife masa Örtüsü 1.000
10 Bâttanive 400
10 Bavul 400
10 Kadın ropluk kumaş 600
10 Kadın mantoluk kumaş 1.170
10 Erkek kostümlük kumaş 1.800
10 Erkek paltoluk kumaş 1.170
100 Kadın çantası 2ı200
100 Para çantası z 350
100 Erkek çorabı 200
100 Kadın çorabı 500
100 Kravat 500
100 ipek mendil 500
100 Dolma kalem 1.000
100 Traş makinesi 400
100 Cep feneri 500
100 Masa saati 1.500
100 Kadın feldiveni 700
100 Erkek eldiveni 700
100 Keten masa öHüsü 850
100 Erkek gömleği 1.250
100 Erkek pijaması 2.000
100 Altı kişilik, çay takımı 2.300
2000 Keten mendil 2.010
2000 Küçük çakı 4.000
2000 Resim albümü 4.000
2000 Not Defteri 1.200
2000 Kurşun kalem Î.000
3000 Çocuk kitabı 1.350
14 801 150.000
(140)
İlân
Beypazarı Malmüdürlüğünden:
Kazanç ve muamele vergilerinden borçlu mükelleflerden haciz altına alınan bir adet patos ve bir kaç yığın halinde eski ev enkazı tahsili emval kanunu hükümlerine göre26/l/1950 tarihine raStlayan Perşem be günü saat 11 de Beypazarı pazarında satılacaktır. Taliplerin belli gün ve saatta satış yerinde bulunmlrı ilân olunur. (399) (44)
Esther Wıllıams
Esther IVilliams
.■vyy— it Mf
Sabimi? Eceline mi susadın evlât... Onların üçü de, bu havalinin en azılı pehlivanlarıdır. Birine Paçacı Süleyman, birine Uncu Hüseyin, ötekine de Kalafatçı Murat derler. Tuttukları yeri koparırlar.
Köylülere hafifçe bir neş’e gelmişti. Eh, artık bir pehlivanları vardı. Genç adamın neş’esi, ataklığı onlara da sirayet etmişti. Nihayet geniş bir çayırlıkta toplanan halk arasına girdiler ve güreş başladı.
Usulen en önce hafif siklet, yani deste pehlivanları çıktı. İhtiyar, bizim delikanlıya hitap etti:
— Haydi bakalım. Ne yaparsan bu deste güreşlerinde yapabilirsin. Ha, az daha unutuyordum, senin a-dın ne?
• — Hasar»... Ulubatlı Haşan derler bana...
— Haydi bakalım Haşan... Çık şuraya.
Haşan oralı değildi. Aaldırış etmedi. Omuzlarını silkerek:
— Gözüm tutmadı baba... Pek cılız şeyler.
— Küçük ortaya mı çıkacaksın?
— Bir kere görelim de, pehli -vanları gözüm tutarsa...
Deste sona erdi. Küçük orta başladı. Her biri filiz gibi delikanlılar sahayı kapladı.
— Cesaretin var mı Haşan?
Haşan yine aynı lâkayd eda ile:
— Vallahi bunları da beğenmedim.
— Ama bundan sonra büyük orta geliyor. Hiç bir iş yapamazsın. Boyundurukçu Kel Ali gibi pehlivanlar var içlerinde... Alimallah senin pastırmanı çıkarır. Sarmısak-çı Mehmet de...
Delikanlı, ihtiyarın sözünü kesti:
— Pastırmaya sarmısak da lâzım. Şu ikisi bir yere gelse de bir kıvırıversem diyorum..
— Ah evlât... Meğer sen de pek boş şeymişsin... Lâfla peynir gemisi yürymez.
— Adamının elinde yürür baba...
Büyük orta başladı, bitti. Başaltı sona erid. Nihayet üç tane başephlivan ortaya çıktı. Üçü de birbirinden levent, üçü de birbirinden yakışıklı idi. Artık Haşan ile meşgul olan yoktu. Köylüler onun bu başpehlivanlara çıkamıyacağı-na- çoktan karar vermişlerdi.
,Üç pehlivan, peşrevlerini yaptılar. ,Mcrt nârâlarla saha inledi. Tam bu sırada Haşan ayağa kalktı: . • •
— Şu benim heybemin içinde bir kısbet .olacaktı.
•t ..Dedi. Köylüler acıyarak ona baktılar. İhtiyar:
— Nereye evlât dedi.
— Şunları bir alaşağı edivereyim diyorum.
— Sahi mi? Eceline mi susadın evlât... Onların üçü de, bu havalinin en azılı pehlivanlarıdır. Birine Paçacı Süleyman, birine Uncu Hüseyin, ötekine de Kalafatçı Murat derler. Tuttukları yeri koparırlar. Yazık edersin kendine...
— Şu kısbetimi veriniz?.
Hakikaten Haşanın bir kısbeti vardı. Köylülerin hayretten açılmış gözleri önünde soyundu, kıs-betini giydi. Bir yay gibi gerildikten sonra meydana atıldı. Onu kimse tanımıyordu. Vücutçe ötekilerden aşağı değildi. Endamı fevkalâde mütenasipti. Elbise içinde bir şeye benzemiyen bu delikanlı, şimdi âdeta bir misli büyümüştü.
Ankara Demirci, Sobacı,
Tenekeci, Kalaycı ve işçileri Derneği Başkanlığından
Sayın meslekdaş:
Derneğimizin umumi toplantısı 29 Ocak 1950 Pazar günü saat 13 de Halkevi salonunda yapılacaktır, gelmenizi rica ederiz.
Gündem:
1 — Yoklama,
2 — Çalışma ve hesap raporunun okunması,
3 — Yönetim Kurulunun ibrası ile yeni Yönetim Kurulunun seçimi,
4 — Denetim kurulu seçimi,
5 — Haysiyet divanı seçimi,
0 — Dilekler. (125)
Üç pehlivan da ona dudak bükerek baktılar. Haşanın hissesine Paçacı Süleyman düştü. Süleyman fazla gürültü yapan, hareketli bir pehlivandı. Peşrev kısa sürdü. Haşan, Paçacı ile tutuştu. Herkes bu yabancıya acıyordu. Kaşla göz a-rasında Süleyman, onu paçasından yakalayıp yere çarpacaktı.
Elleriyle ikinci enseleşmeden sönra Süleymanın sesi kesildi ve ürkek güreşmeğe başladı. Acaba ne olmuştu? Şimdiye kadar Süleyma-nı hiç kimse böyle görmemişti. Her halde bir şey olmuştur.
Güreş uzun sürmedi. Haşanın paçasına dalmak istiyen Süleyman bir anda belinden yakalanarak havaya kalktı. Meçhul delikanlı, onu bir iki kere başının üzerinde çevirdikten sonra sırtüstü yere attı.
Belki seyredenlerin sayısı üç bin kadar yardı. Bir anda sesler kesildi, davul ve zuma bile kendiliğinden sustu. Şaşkınlık bir müddet sünJû. Haşanı kendi pehlivanlıklarına, kabul etmiş olan köylüler sevinçten yerlerinde duramıyorlar, hattâ ihtiyarlar heyecandan ağlıyorlardı.
Biraz sonra Haşan, ikinci çiftin galibi olan Kalafatçı Muratla tutuştu. Fakat Murat adetâ büyülenmiş gibiydi. Bir türlü Haşanın yanına yaklaşamıyordu. Mukadder akibet çok sürmedi. Kalafatçı şiddetli bir elenseyi müteakip yüzüstü yere düştü ve bu da ona kâfi geldi. Murat, dalıa akıllı davrandı. Sırtını yere getirtmeden pes etti.
Meydanı dolduran kalabalık birdenbire karıştı. O havalinin en meşhur iki pehlivanını böyle ina-nılmıyacak şekilde yere vuran delikanlı İrimdi? İhtiyar köylü kalabalığı yararak Haşanın yanına geldi. Tieyecandan tutamadığı gözyaşlarını silmeğe bile lüzum görmeden Haşanı kucakladı:
(Evlâdım».. Arslan Hasanım... Seni bize Allah gönderdi. Bundan sonra inşaallah köyümüzün pehlivanı olursun..)
Haşan cevap vermeğe vakit bulamıyor, onu kucaklamak istiyen-lerin arasında bunalıyordu. Heyecan sükûnet bulduktan sonra köylüler Haşanı aralarına aldılar. İhtiyar köylü ona bir evlât şefkatiyle bakarakj
— Nerelisin Haşan?
Diye sordu. Haşan:
— Ulubatlıyım baba...
— Köyüne mi gidiyordun?
— Hayır, köyümden geliyordum.
— Ya... Bu güreş için mi buraya gelin?
— Yok canım. Şöyle bir teferrüç edelim demiştim. Hani bizim köyde canım sıkıldı da...
— İnsanın kendi köyünde cam sıkılır mı evlât?
— Bazan sıkılır. Güreş edecek kimse yok. Ok atmak, kılıç sallamak istesen karşında düşman yok. Eh, böyle olunca da insan sıkılıyor doğrusu...
— Artık sıkılma. Bu akşam bizim köye gideriz. Dinlenirsin. Bir kaç sene de bizim pehlivanımız o-1 ursun.
— Ben bu niyetle yola çıkmadım ki.
İhtiyar hayretle ona baktı.
— Ya... Demek bir maksatla yola çıkmıştın. Neydi bu?
— Öyle de değil... Bakalım ahvali âlemde ne var diye.dünya gözüyle etrafı bir göreyim dedim.
— Nereye kadar giedceksin böyle? (Devamı var)
gözden düşüyormu?
1949 un en çok sevilen 5 kadın yıldızı arasında Esther’in ismi geçmiyor!
1949 yılının en çok sevilen ve beğenilen yıldızlarını meydana çıkarmak için yapılan anketin neticesi bir çoklarını hayrete düşürmüştür. Çünkü tanınmış bir çok şöhretler yayınlanmış olan listede yer almak şöyle dursun, derece bile alamamışlardır. Dört milyon beş yüz bi kişinin iştirak etmiş olduğu bu an ketin neticesi şöyledir;
Kadınlar:
1 — Lana Turner
2 — Betty G ruble
3 — June Allyson
4 — Elizabetlı Taylor
5 — Shirlev Temple
Erkekler:
1 — Alan Ladd
2 — Clark Gable
3 — Glenn Ford
4 — Bing Grosby
5 — Montgomery Clift
Yüzlerce kişi içinden .beğenilen beş kişi arasında yer alabilmek şüphesiz kolay bir şey değildir. Böyle olmakla beraber reylerini bir zamanların en gözde yıldızı olan Esther Wiliams’a verenlerin sayısının pek az olduğu, Hollwood’da kulaktan kulağa dolaşmaktadır. Tabii kıskançlığın da böyle dedikodularda büyük yeri olacağını unutmamak lâzımdır.
Biz Esther’in son bir kaç ay içinde faaliyet göstermemesinin onun son günlerde biraz olsun nutulmasına sebebiyet verdiğini sanıyoruz. Onun bu husustaki fikrini öğrenmek isteyen bir gazeteciye Esther şöyle demiş:
• Hakkımda bir sürü dedikodu dolaştığını ben de işitiyorum. Fakat umursamıyorum bile... Çocuğumu
Siurıey Temple
Clark Gable
getirmek için stüdyod ayrıldığımı görenler demediklerini bırakmamışlar. Varsın söylesinler. Elalemin ağzı torba değil ki büzesiniz!..
Ben şimdi yeniden çalışmaya başladım. İdaho’lu Düşes adlı bir film çeviriyorum. Benim şişmanladığımı iddia edenler de yanılıyorlar. Eskiden ne isem yine oyum.
Stüdyodan döner dönmez hemen oğlumla meşgul olmıya başlıyorum. Çok defa da onu yanıma alarak1 stüdyoya gidiyorum. Oğlumun yaman bir yüzücü olacağını şimdiden ile tanışması is müjdeliyebilirim.» ra rastlar.
Williams’ın kocası
Guge ile arasının iyi olmadığını ileriye sürenler vardır. Bu iddiada bulunanlar tamaıniyle yanılmaktadırlar. Çünzü daha bir kaç gün evvel Esther bir toplantıda hayatta aradığı hakiki aşkı bulduğunu söylemiş ve Ben Gage’in ideal sevgili-j si olduğunu işaret etmiştir.
I Bir çokları Ben Gage’i Esther’in I ilk kocası sanırlar. Halbuki değil-i dir. 1940 yılında bu güzel kız bir | tıp talebesiyle evlenmiş ve bu evlilik ancak dört yıl sürmüştü. Gage çok daha sonrala-
Adem Nar aş
Beyaz Gül Berberi
Adliye karşısı Sebat Berberinden ayrılarak Çıkrıkçılar Özkan Kardeşler Ap. altında 29 No. dükkanı açtığımı sayın müşterilerime arzederim.
Adem Nar aş Beyaz Gül Berberi
Çıkrıkçılar No. 29
(136)
Kiralık Daireler
Denizciler caddesi Acıçeşme sokak (Havuzlu Apartmanı) yanında 15 numaralı Yeşil Apartmanda konforlu kiralık daireler vardır. Tel: 23516., Görmek için bu apartmanın en üst katında oturanlara müracaat.
. (112)
— Allah hakkı için, bu derece cesaret ve bahadırlığı görmek pek büyük bir memnuniyet uyandırıyor bende!... Bakınız, Şövalye, bir başka kız olaydı çoktan bayılmış bulunurdu ve biz de onu ayılmaya, korkulacak bir şey kalmadığına dair’ teminat vermeğe uğraşır dururduk.... Halbuki, bu hanım kız hiç de öyle değil; sanki hiç bir şey olmamış gibi gülüyor... diye iltifatta bulundu.
Fiyorinda, cevaben:
— Kont Hazretleri hakkımda gösterdiğiniz şükranı edadan âciz bulunduğum bütün iltifatlar, öğrenmeyi son derecede arzu ettiğim şeye dair bana bir fikir vermiyorlar.., dedi.
Boröver söze karıştı:
— Bakayım, siz izah ediniz evvelâ; nasıl oldu da evinizde karyolanızda sim sıkı bağlandınız, ağzınız tıkandı ...
Fiyorinda, onun ciddi tavrından, bu suâli merak saikasiyle sormadığını anladı.. Derhâl kendisi de ciddileşti ve istenilen izahatı memnuniyetle vermeğe can attı. Zaten pek basit şeydi bu:
Tarif ettiği eşkâlinden Boröver-le Fransua’nın Şövalyenin evine gelerek imdat isteyen kadının aynı olduğunu anladıkları bir kocakarı kızın kapısını çalmış sadaka istemiş. Fiyafinda, kapıdaki küçük pençereden bakarak kapıyı çalanın tek bir kadın olduğunu görmüş ve halinde şüpeyi davet eder bir şey bulunmadığını anlamış olduğundan kapıyı açmış. Alt tarafı kendiliğinden anlaşılır: kapının iki tarafına gizlenen iki
Est her nıilıams oğlun:
62
Yazanı
Mi|«l Zevako — Çeviren ı Ragıp Rıfkı
PAPAZ ÇAYIRI
adam hemen kızın üstüne atılarak bir anda ağzını tıkamışlar ve kendisini karyolaya yatırarak sim sıkı bağlamışlardı. Başkaca bir fenalık yapmamışlardı. Bununla beraber, kendisine hiç bir fenalık yapılmıyacağını, buraya kendisinden intikâm almak değil bir başka' sebeple geldiklerini ve kısa bir zaman sonra serbest bırakılacağını da söylemişlerdi. Amma, o zamana kadar da odasında onu hapsetmişlerdi.
Kız bu izahatı verdikten sonra, düşünceli bir tavırla:
— Derhâl anladım, maksat sizi ortadan kaldırmak, Bay Şövalye, sözlerini ilâve etti.
Borövter, Fîy/ninda’nın kendisine bu sözleri söylerken taaccübü mucip bir ısrarla Kont Dö Luvr’a bakmakta olduğunu gördük ve içinden:
«Vay canına!., kızın içini kemiren bir şüphe var! herhalde bir şey hissediyor!» dedi.
Bir.saniye düşündü ve yine içijıden:
• Adam sende! o, bu sırrı kabil değil keşfedemez. Saraya sık sık devam ve Kral ile pek yakından temas eden diğerleri bile onu bu değişik kıyafetle asla tanıyamadı lar„. nasıl olur da bu kız buna
muvaffak olur?... Hem bu küçük Fiyorinda pek ketum bir kızdır, farzı mahal olarak bir şey anlamış ilsa bile beni sevdiği için dilini tutar» diyerek kendi kendini teselli etti.
Bu anda, Fransua:
— Bay Ferriyer ne odu? bağırdı.
Şaşıran Fiyorinda:
— Ferriyer!.. sözünü tekrarladı.
Boröver:
— Madamın ikâmetgâhı bu serse-ri haydutlar tarafından işgâl edildiği zaman Ferriyer’in buraya gelmiş olması lâzımdı, pek iyi tasavvur edersiniz ki onlar. Vikonta kapıyı açmamazlık etmemişlerdir.
Düşünen Fiyorinda:
— Evet, dedi, kapının çalındığını hatırlıyorum. Ben, bunun serserilerden biri olduğunu zannettim. Siz, bunun Mösyö Dö Ferriyer olduğunu söylüyorsunuz, öyle mi? Benim nerede oturduğumu biliyor demek?
Boröver, kıza cevap vermekten kaçınarak Fransua’ya hitaben:
— Görüyorsunuz ya, Kont hazretleri, bize bir tuzak kurulmuş olması ihtimalinden size belısetti-ğlm zaman ne kadar doğru düşün-
Diye
müş olduğumu takdir ediyorsunuz
Fransua:
— Evet, amma ben de size, bu tuzağı boşa çıkaracağınızı söyledim ve görüyorsunuz ki bu kanaatim tamamiyle tahakkuk etti... cevabını verdi.
Küçük Kiralın, bu sözleri söy lerken sesindeki, derin itimadını gösteren ihtizaz, onun şövalyeye karşı ne kadar hudutsuz bir itimat beslediğini gösteriyordu.
Boröver, üzüntülü bir tavırla:
— Yok canım! dedi, zannımca henüz herşey bitmiş değildir.
Ve içinden:
»Beni hayrete düşüren şey, o Rospinyak alçağının buraya yir mi ıkadaı- adam yerleştirmiş olmasıdır!... bizim altı kişi olacağımızı bilmesi lâzımdı!... Hayır, önümüzde daha çok iş var!... 1-yi amma, acaba daha ne gibi bir hilekârlıkta bulunuyor?...» sözlerini İlâve etti.
Cehren:
— Kont hazretleri, beni dinlerseniz, hemen bu evden çıkalım... Hattâ Dek geç bile kaldık yanıyorum... dedi.
Bu anda, onun bu sözlerini tas dik etmek, ona hak vermek istiyormuş gibi Traakmay, büfük
Esther Williaras güzel bir tes if eseri olarak ilk tecrübe filmi-Clark Gable ile çevirmiştir. En çok sevdiği yıldız Clark Gable’la bir film çevireceğini hayaline bile getirmiyen Estheı bu heyecanlı anı şöyle anlatmaktadır:
-Yüzme havuzu olan bir eğlence yerinde çalışıyordum. Bir gün Metro Goldwyn Mayer şirketinin bir yıl avcısı gelip benimle konuş-k istediğini söyledi. Bir tecrübe ni çevirmem için muvafakatimi yordu. O ana kadar yıldız olmak aklıma bile gelmemişti. Yüzme göz-terileri yaparak hayatımı kazanıyordum. Bu teklifi kabul edersem işimden olmak ihtimali de vardı.
Babam her zaman teşebbüs kabiliyetini hiç bir zaman elden bırakmamam icap ettiğini söylediği için kararımı verdim ve ştüdyonun yolunu tuttum.
O gece sabaha kadar Uyuyamamış, güzel görünmek için de ayna karşısında saatlerce tuvalet yapmıştım. Tabii heyecanım da son had dinde idi. Kalbimin göğsümden fır-lıyacağını sanıyordum.
Tecrübe filmini Clark Gable ile çevireceğimi öğrenince bu heyecan yerini şaşkınlığa bıraktı. Bu halimi Gable sezmiş olacak ki benimle hemen ahbaplık kurdu. Kısa zamanda birbirimizi yıllar evvelinden tanıyormuş gibi dost olduk. .
Bu kısa filmde muvaffak olduğumu söyliyeı-ek beni angaje ettiler. Bana kalırsa muvaffak olan bir kişi vardıysa o da Gable idi.
Sonra filimlerim biribirini takip etti ve bugüne eriştim.»
Kim ne derse desin, Esther Willi-ams’ın yıldızı daha uzun müddet parlıyacak. Film amilleri Esther’i elden kaçırmıyacak kadar akıllıdırlar.
Holly wood'dan
son haberler
ve Dedi-kodular
BENİM DELİ GÖNLÜM
Susan Hayvvard »My Foolish Heart -Benim Deli Gönlüm» adlı yeni bir film çevirmiştir. Dana And-rews, Kent Smith, Robert Keith gibi yıldızların rol aldığı bu filmin mevzuu kısaca şöyledir:
Bir kollej talebesi olan Susan bir gün genç bir pilotla tanışır. Aralarında bir aşk hayatı başlar. Nihayet iki sevgili evlenmek kararını verirler. Fakat genç pilot aldığı bir vazifeyi yerine getirirken hayata gözlerini kapar.
Bir müddet sonra Susan başka
bir gençle evlenir. Evlenir ama saadeti bir türlü bulamaz. Bunun üzerine kendini içkiye verir.
Daha ziyade psikolojik olan bu eserde genç kızın zamanla değişen haleti ruhiyesini Susan Hay-ward’m çok güzel canlandırdığı söylenmektedir.
HOLLYVVOOD’DA BEKÂRLAR
AZALIYOR
Clark Gable ve Cary Grant da evlendikten sonra Hollywood da bekârlar parmakla gösterilecek kadar azaldı. Şimdi herkesin gözü üç genç jön prömiyede. Lavvford, Montgo-mery Clift, Howard Duff adlarını taşıyan ele avuca sığmaz bu çocuklar her gün başka bir sevgili bulmakta adeta birbirileriyle yanş ediyorlar.
Howard Duffun son günlerde Yvonne De Carle ve Ava Gardner ile arası bozulmuş. Buna mukabil Peter Lawford, Melissa Weston adlı sarışın bir sevgili bulmuş.
Bakalım Peter’in bu yeni agkı ne kadar sürecek?
bir telâşla odaya girdi ve:
— Silâh başına!... silâh başına!... saray hâkiminin yardakçıları buraya geliyorlar... Hem de pek kalabalık; enaz üçyüz kadar var... dedi.
Fransua:
— Bu da ne demek oluyor? diye bağırdı.
Boröver, soğuk bir tavırla sa-
— Hemen gidelim buradan... sözünü söyledi.
Ve dişlerinin arasından:
—Eğer vakit geçmemişse...
diye mırıldandı.
Hemen sahanlığa çıktı. Fransua ile Trenkmay da onu takip ettiler.
Fiyorinda biran kadar odada yalnız kaldı. Derin derin düşünüyor gibi görünüyordu ve pek ciddi idi. Güzel kafasının içinden pek mühim şeyler geçirdiği sanılıyordu.
Birden bire karar verdi. Karyolasının ayak ucunda bulunan bir sandığı açtı, eliyle içini araştırdı, adamakıllı dolu iki keseyi çıkardı, onları bir saniye kadar elinde tarttı ve, sevinçle gü-lümsiyerek keseleri koynuna so-
— Ey, ne olur ne olmaz!... diye mırıldandı.
Sandığı ihtimamla kapadı. Halâ düşünüyordu. Elini göğsüne gö türerek:
— Hançerim de burada... dedi. __________________________________
Odadan çıktı. Şimdi pek sakin 1ar.
görünüyordu, Kendi kendine: Meğer Esther Williams rnükem*
____________ {Devamı var) i mel bir ahçıymış da!... ________
YENİ BİR YILDIZ
Shelley Winters isimli sinema me raklıları için pek de yabancı bir isim değildir. Harikûlâde vücudu lan Shelley bir çok filmlerde ikinci, üçüncü derecede roller almış ve gösterdiği muvaffakiyet neticesinde nihayet, yıldızlığa yükselmiştir.
Shelley’e bu payeyi verdiren «South Sea Sinner- Cenup Denizi Günahkârı» adlı bir macera filmi olmuştur.
ESTHER VVİLLİAMS’IN
LOKANTASI
Su perisi Esther Williams ve kocası Ben Gage artık işi iyiden iyiye ticarete döktü. İlkin bir benzin istasyonu açan karı koca, şimdi de büyük bir lokanta açarak bu yolda yeni bir adım daha attılar.
okantanın açıldığı ilk gece est her Williams’ın kendi eliyle pişirdiği pastanın nefasetini gazeteciler anlata anlata bir türlü bitiremiyor-
Kayseri Nutkunun Mahiyeti/ 5
DUNKU LİG MAÇLARI
Emniyet Kalesporu dün
4-1 mağlûp etti
Harbokulu gücü - hacettepe arasındaki maç ise, hakemin kararile tehir edildi
İkinci devre lig maçlarının il' karşılaşmalarından beşler arasında , Emniyet Kalespor maçı dün 19i Mayıs Stadında hafif yağan kar al-' tında hakem Refik Güvenin idaresinde oynandı.
Takımlar sahaya şu kadrolarla çıkmışlardır.
Emniyet: Vahin. Hâınit, Salih, Ab-dül, Celâl. Selim, İbrahim, Ercijment. Mecit. Mustafa, Mehmet.
Kalespor: Nuri, Ahmet, Muzaffer. Mehmet. Akman Satılmış, Beykan. ■ Yurdanur, Hüsamettin. K. Mehmet. Tekin.
Karla örtülü olan sahada başla- ı nan maçın ilk devresi, daha ziyade Emniyetlilerin hâkimiyeti altında ıse geçti ve devre. Kalesporluların bir golüne karşılık 3 gol çıkaran Enini yetlilerin lehine bitti.
İkinci devrede Kâİesporlular. rakiplerinin kalesini çok sıkıştırdılar-sa da top kontrolünün güç olduğu sahada oyunu daıpıa ortadan ve kısa paslarla oynamayı tercih ettiklerinden muvaffak olamadılar. Buna mukabil bir gol daha çıkaran Emni yettiler sahadan 4 1 galip ayrıldı-
lar.
Bu maçtan sonra yapılacak olan altılar arası maçı ise. hakemin kararı ile geri bırakıldı.
İkinci maçın hakemi Ziya Ozan yanında yan hakemleri olduğu halde sahaya çıkarak kaleleri ve sahanın çizgilerini kontrol ettikten sonra, saha durumunu ve görüş şartlarının elverişsizliğini, bundan başka bir evvelki maçın geç bitmiş olmasını göz önünde tutarak maçın yapılamıvacâğına karar verdi. Ve futbol ajanının İsrarına rağmen bu kararını değiştirmedi.
Maçın oynanjruyacağının ilânı ü-zerine bir kısım seyirciler bilet paralarının iadesini istediler. Nihayet bölge idaresi eldeki biletleın. bundan sonraki ilk lig maçında mute
ilk I ber olr ıda lattırdı dı.
Maçların yapılıp yapılmıyacağı keyfiyeti, durumun icaplarına göre şüphesiz ki idare mesuliyeti kendi mesuliyetlerine tevdi edilmiş olan hakemlerin kararına bağlı bir iştir.
Nitekim dün ilk maçın hakemi Refik Güven sabahleyin bölge fut bol Ajanı ile beraber sahayı gezdik tön sonra kendi maçını idareye karar vermiş ve vaktinden geç başlı-van Emniyet /Kalespor maçını hafif yağan kar altında siyah gözlükle idare
dmasına karar vererek damga-rdu Ve halk da bu surette dağıl
»tmiştir..
İkinci maçın hakemi Ziya Ozan I ise. görü? şartlarının elverişsizliği-1 li ve idare edeceği maçın geçe kal-1
mış olmasını, bundan başka sahanın durumunu göz önünde tutarak oyunu oynatmamıştır.
Şurasını belirtmek lâzım gelir ki bu gibi haller de bölge tertip komi fesinin, günün şartlarını ve sahanın durumunu göz önünde tutarak bu hususta hakemlerin de mütaleaları-nı aldıktan sonra maçların oynanıp oynanmayacağı hususunda kesin bir karar vermesi icap ederdi.
Bu vaziyet karşısında bugün yapılması ilân edilmiş olan Gençler • birliği Muhafızgücü ve Ankaragü-cü ' Demirspor maçlarının oynan -ması, yine sahanın durumuna ve ha kemlerin verecekleri karara bağlı kalmaktadır.
N. Sel
Fenerbahçe Beykozu
9 - 0 mağlûp etti
Galatasaray da İst. Sporu 3 -1 yendi
Dün geceki Grekoromen Güreşleri
İstanbul, 21 — Geçen haftadan geıi bırakılan üçüncü hafta lig maç-lavına bugün İnönü stadında devam edildi. Günün ilk karşılaşmasını yapacak olan Beykoz - Fenerbahçe takımları şu kadrolarla sahaya çık- . tılar:
Beykoz: Selman. Mehmet, Nuret- i tin, Fikri, Refet. Fehmi, Hikmet, , Sami, İçiriş.,Orfıan. Gazanfer.
Fenerbahçe: Cihat, Kâmil, Hilmi, Müjdatj Samim, Nusret, Erol, Mehmet Ali, Cemal, Lefter, Halit.
Hakem Feridun Kılıç.
Oyunun başlaması ile beraber, u-zun paslarla hücuma geçen Fenerbahçeliler yedinci dakikada Halidin sağdan gelen topa vursuğu kafa ile
üncü dakikada sağ köşeyi bulan bir şütle altıncı, 2 dakika sonra da 7 inciyi, 42 inci dakikada Cemal seki-kizinciyi, 44 üncü dakiakda müjdat 9 uncu golleri yaptılar.
Maç bu suretle 9—0 Fenerbahçenin galibiyeti ile neticelendi.
Bundan sonra oynanan Galata -saray - İstanbulspor maçını da GalatasaraylIlar 2 inci devrede attıkları gollerle 3 - 1 kazandılar.
G., Tekel Bakanlığı bütçesi müzakeresi
-fa (Baştarafı Birincide, j—yine Tahtakı-
■fa (Baştarafı Birincide) Fransanm sevimli başkenti Pariş güreşçilerine -Hoş geldiniz- dedi ve her iki taraf güreşçilerini selamlı-yarak başarılar diledi.
52 kilo: Fehmi Büyük Mutlu -Dore.
Güreş sıkı başladı. Birinci dakikada rakibini altına alan Fehmi tuşa getiremedi ve 9 uncu dakikaya ka -dar rakibini bir kaç kere altına aldıktan sonra 9 uncu dakikada yine üste çıktı ve müsabakayı 11 dakika 35 saniyede tuşla kazandı.
57 kilo: Kenan Ocay - Brunettini. İlk dakikalardan itibaren Atak ve usta bir tempo ile güreşen Kenan güreşin devamı müddetince rakibini hırpaladı ve nihayet müsabakayı ittifakla kazandı.
62 kilo: Halil Kaya Biçil.
Güzel biT tempo ile başlıyan güreşin ikinci dakikasında Halil rakibini düşürerek burguya aldı ve 5 dakika 11 saniyede tuşla galip geldi.
67 kilo: Mehmet Oktav - Verden.
İlk dakikalardan itibaren rakibini sert el enselerle hırpalamaya başlı -yan Oktavın karşısında Verden tuş olmamağa çalışıyor ve kaçak güreşiyordu. Neticede Oktav ittifakla güreşi kazandı.
73 kilo: Chesnau - Yahya Kalkan. Güreş çetin başladı. Fransız güreşçisinin hâkimiyeti altında devam etti, neticede Chesnau müsabakayı ittifakla kazandı.
79 kilo. Haydar Zafer - Brunandu.
İlk 6 dakika bir çekişme halinde ayakta geçti ve berabere bitti. Bun dan sonra ilk 3 dakikada Fransız üstte güreşti, bir şey pamadı. İkinci 3 dakikada Zafer üstte güreşti fakat o da oyun tatbik edemedi ayakta devam eden son üç dakikada Zafer çok üstün güreşti ve müsabakayı çoğunlukla kazandı.
87 kilo: Rızık Demir - DavidovicL Berabere geçen ilk 6 dakikadan sonra Fransız Kur’a ile üstte güreşti, fakat bir şey yapamadı. İkinci 3 dakikada üstte güreşen Rızık çok iyi çalıştı ve son 3 dakikada da üstün güreşerek müsabakı ittifakla kazandı.
Ağır: Sabri Demiray - Gantzer.
İlk 6 dakika çekişmeli geçti ve beraber bitti. Bundan sonraki 3 dakika Fransız üstte güreşti fakat netice alamadı. Bundan sonra ise tamamen hâkim güreşen Sabri müsabakayı ittifakla kazandı.
Bu suretle İstanbul takımı Paris takımını 7—1 mağlûp etti.
Ankara - T/.' ■ ’
karşılaşacaklar.
sagaan geıen ıvpa vuıaugu ut ... m ı
ilk.gollerim kazandılar. seledir» demiştir. Yine Tahtakr
Bu golden sonra Bevkoz kalesini' 1«Ç tarafından buyuk şarap mues-adamakıllı zorlamağa başlayan Fe- seselerinden ıst-fade edilip edilme nerbahçeliler 20 inci dakikada yine I diği, dışarıya satılan mamul »utun gollerini de1 lerin istihlâk kabiliyeti nnkkır.dakı | sorularına da cevap ’mw)* *"■-
nerbahçeliler 20 inci Halit vasıtasiyle ikinci yaptılajh ..
Devreöin bundan sonraki kısmı tamamen Fenerbahçenin baskısı altında geçti. Bu müddet zarfında Fenerbahçeliler bir kaç güzel fırsat kaçırdılar ve devre 2—0 sona erdi.
İkinci devrenin hemen ilk dakikasında soldan bir hücum yapan Fenerbahçeliler Cemalin yandan bir şütüyle-üçüncü gollerini yaptılar.
13 üncü dakikada sağaçıktan müsait bir pası kovalıyan Lefter müdafii ve kaleciyi atlattıktan sonra Fenerbahçenin 4 ncü, biraz sonra da beşinci gollerini yaptı.
Beykoz müdafaasının Fener hücumlarını önliyebilmek için sertliğe kaçan oyununa rağmen, Lefter 33
Evvelki hafta başlayan ve yurdun her tarafını saran büyük bir kar ve soğuk dalgası son günlerde biraz hafifler gibi olmuşsa da, bilhassa dündenberi tekrar kendini göstermeğe başlamıştır. Bu arada Ankarada evvdlki gece yarısı başlayan )kar dün de fasılalarla yağmıştır. Ayrıca Trakya ve İçanadoluya da kar düştüğü haber verilmektedir.
Alâkalı kaynaklardan öğrendiğimize göre, bundan evvelkinden ayrı olarak, Şimal istikametinden yeni bir soğuk dalgası yurdumuza yaklaşmaktadır.
Bu arada senenin en kesif karı halen Artvine yağmaktadır. Artvin-den (A.A) kanalile son gelen haberi aşağıya alıyoruz:
Artvin, 21 (A.A.) — Bir kaç günlük fasıladan sonra yeniden yağpıa-ğa başlıyan kar, kırk sekiz saatten beri fasılasız olarak devam etmektedir. Şehir merkezinde 1/40, civar köylerde iki, Hopa - Artvin yolu üzerinde Cankurtaran mevkiinde de üç metreyi aşmıştır. Çoruh nehri yıllardanberi görülmemiş bir şekilde yer yer donmuştur. Fırtına esnasında Hopa’ya gitmek üzere Borçka’dan çıkan dört vatandaş çiğ altında kalmıştır. İçlerinden Ispir’in Bozan Burs köyünden 22 yaşlarında Kâmil Aslan derhal ölmüş, diğer iki arkadaşı ağırca yaralanmıştır. Bir va-
............................ tütün _jî nnkkır.daki _________________vere ı Bakan büyük şarap tesislerinden istifade e-dilmediğini, bu işi bırakmak niyetin de olduklarını, mamûl tütünlerin dış piyasada ve bilhassa îngilterede satışının artmakta olduğunu bildirmiştir.
Bakat izahatı sırasında tuz istih şalini arttırmak için düşünülen tedbirlerden bahsetmiş ve Maltepede yapılacak sigara fabrikasının bü -yük tutulmasının diğer fabrikalarımızın tevsiine imkân olmamasından ileri geldiğini, düşük alkolü içki-lerin rağbetini, arttırmayı düşündüklerini. rakının fiyatının yükselmesiyle istihlâkin azaldığını da kay detmiştir.________________
D. Parti Merkez İlçe Kongresi bugün
* (Baştarafı Birincide) Kırıkkale İlçe Kongresi de Bugün Yapılıyor Kırıkkale. 21 (Hususî) — Yarın yapılacak olan Kırıkkale ilçesi Demokrat Parti kongresi dolayısiyle köylerden delegeler akın etmeğe başlamıştır. Ankaradan gelecek misafirleri karşılamak üzere bütün halk heyecan içerisindedir. Köylerden gelen delegeleri halk davul ve zurnalarla uğurlamıştır. Kırıkkale bugün bir bayram havası yaşamaktadır. Bu heyecana Grup Müdürü Osman Nuri İnceler büyük bir asabiyet ve telâş göstermektedir. Bu meyanda bir kaynaktan aldığım bir habere göre hususî garnizon dahilinde sari haşatlık zuhur ettiğinden haftalık kanunî izinler lâğvedilmiş ve işçiler de mesaiye tâbi tutulmuştur. Bu uydurma hastalık haberi halk arasında hayret ve teessür u-yandırmıştır.
Bir fabrika müdürü ve Celâl Baya-rın otomobili batağa saplandı, çıktı mı ki yarın karşılamaya gideceksiniz, tarzında hiç bir entellektüel in-sana yakışmıyacak bir lisanla işçilerle alay etmiştir. Bu fabrika mü- 1 dürü ki geçenlerde yapılacak Halk Partisi kongresine işçi ve memurların gitmesini sağlamıştı.
—1 mağlûp etti. s. \ tandaş da Hopa - Arhavi arasında
• PaTis takımları yarılı soğuktan donmak suretiyle ölmüş-ıMar. \ I tür.
Bay Erim ve politikası ederek bizzat kendi tehditlerini arttırmakta hususi bir menfaat gör müştür. O, az zeki bir insan mıdır? Okuduğunu anlayamaz mı? Bu tebliğin içindeki iyi mânâyı farkedecek derecede feraset sahibi değil midir? Hayır, kimse böyle bir iddiada bulunamaz. O da tebliğin ne mânâda olduğunun belki birçoklarından daha fazla farkındadır. Fakat hakikati 'lıu şekilde kabul ve itiraf etmek, Demokrat Partinin iyi niyetini teslim etmek demektir. Bu ise kendisinin ve temsil ettiği zevatla zümrenin siyasi menfaatilerine uygun değildir. O halde vurr!... Hem de insafsızca vur!... Vururken de ayrıca büyük bir idealsit rolüne girip, yukarıdan atıp tutarak bir hâkim edası takın!.
Oııiın için biz Nihat Erimi, hele Kayseri nutkundan sonra, bir vakitler diktatörlükle itham ettiği Recep Pekeri n zihniyetinden de daha aşırı, ıbir vaziyette görüyoruz.
Çünkü Nihat Erimle, Recep Pe-ker arasında Pekerin lehinde büyük bir fark vardır. Recep Peker, hiç olmazsa yürüdüğü yolun hatalı olduğunu bilmiyordu; hareketlerinde samimi telâkki edilebilirdi; nihayet askerliğin verdiği emretme itiyadını da politikada terkedememişti.
Fakat Nihat Erim öyle mi ya?... Obir profesördür. Hem de bir hukuku âmme profesörüdür. Bir vakitler Hukuk Fakültesinde verdiği derslerde; zulüm karşısında, ıbaskı karşısında halka insan haklarına dayanarak mukvemet hakkı bile tanımıştır. Kendi kitabının sayfalarından bir kaç defa gazetemize aldığımız sayfaları burada tekrar edecek değiliz.
Ama, o iktidara geldikten ve bilhassa şöhretin şahikasına doğru tırmanmağa başladıktan sonra, Demokrat Partinin en meşru ve en kanunî yollarla, hakkını aramasını bile ıbir suç sayacak derecede tek taraflı bir politika takibine başlamış ve bıı bakımdan Recep Pekeri bazılarına mumla aratacak hale gelmiştir.
Biz bu teşhisi vaktiyle koymuştuk. Daha yedi sekiz ay evvel bu sütundaki bıı- makalede kim bu o-tuz beşler? diye sormuş, ve Halk Partisinin iktidara seçtiği kimseler arasında müfrit, mutedil, otuz beşler diye bir tefrik yapmanın doğru olmıyacağını, bunların hepsinin aynı hamurdan yapıldığını fakat ıbaşka kalıplara döküldüğü için değişik şekiller arzett/ğini yazmıştık.
O zaman bize itiraz edenler oldu. Bilhassa Nihat Erimle sıkı temas e-den ve ondan ilham alan kaynakların ağır hücumlarına uğradık. Bize kin cephesi diye damga vuranlar çıktı. Çünkü Nihat Erimin ruhu, a-çık deliklerden, çatlaklardan onların da içine sinmişti. Çünkü Nihat , Erim, hulûl etmesini çok iyi bilen, | ve karşısındakini tesiri altına sok-1 mak hünerine vakıf bir politika o-yuncusu idi. Bazan sureti haktan gelerek, bazan mazlûm tavrı takınarak, çok defa mahcup ve masum bir hale bürünerek, hattâ gerekirse i gözyaşı dökerek, kendi işine gelen i neticelen istihsal marifetini çok iyi becerebiliyordu. Bu suretle politikanın içinde kendisine mümtaz bir ı mevki ayırabiliri. Ve hele otuz beş-ı Ierden en güvendiği arkadaşlarını da ? işbaşına geçirip kendi muhitini tar-
- sin ettikten sonra artık hakiki hüviyeti ile meydana çıkmakta hiç bir
, mahzur görmedi. Çünkü değil Halk
- Partisinin iktidardan düşmesi, hattâ . kendi mensup olduğu zümrenin bile
idare mevkiinden uzaklaşması, onu
- bir sıra Milletvekili halinde bırak-mağa kâfi gelebilirdi. Halbuki o, ka-
- fasının içinde Başbakanlığı tasarla-
- mıştı! Ondan ötesini düşünemezdi,
- Çünkü, derhal Cumhurbaşkanlığı 1-çin kendisini tabii bir namzet telâkki etmesi, bugün bulunduğu mevkii dahi tehlikeye sokabilirdi. Sırası gelince, elbette onu da düşünebilirdi. Elbette ki herkesin gönlünde bir aslan yatar! Neden olmasın!...
Bir taraftan müfritleri hırpalayıp demokrasi kahramanı görünmek, bir taraftan muhalefete vurup Halk Partisini tutmak ve iki tazyikin a-1 rasından avuç içine konmuş pisipisi' ’ otu gibi yukan fırlamak fena bir ' şey miydi?...
? îşte Nihat Erim, bu politikaya
Kudret Gazetesi intişara başladı
■ Kudret» gazetesi dünden itibaren yeniden neşir hayatına atılmıştır.
Kudret refikimize başarılar ve u-zun ömürler dileriz.
II Genel Meclisinin dünkü toplantısı
Sincan köyünde Özel İdare tarafından yapılan evlerin I köylüye 500 ve 400 liradan ferağı kabul edildi 1 İl Genel Meclisi dün saat 10.30 da 1 ferağının yapılması hakkında 22 im-oplanarak çalışmalarına devam et- i zalı takrir okunmuştur.
Söz alan Demokrat üyelerden Hamdi Bulgurlu, Zafer Gökçe, Abdullah Gedikoğlu köylünün yıkılan evlerine mukabil özel idarenin bu evleri yaptırmış olduğundan bunların ihtiyaca elverişli olmadığını evi yıkılan her köylünün 17000 lira gibi fahiş bir para ile 99 senede ödemek üzere borçlandı rıldığından köylünün bu ağır yükü kaldıramıyacağını ve bedellerinin terkinin lâzım geldiğini daha 3 sene evvel bildirdikleri halde o zaman yalnız onar bin lira tenzil ile iktifa edildiğini ve yine 3 celse evvel bu mevzu tekrar görüşüldüğü sırada Sincan köylülerinin bu mağdur durumları tekrar açıkladıkları halde Sincan köylülerine verilen evlerden dolayı borçlandırılan miktardan tekrar tenzilât yapılmasının doğru olmadığını bir çok üyeler söz ve reyleriyle belirttikleri halde bugün daha bir hafta evvelki düşünüş ve reylerine muhalif olarak o zaman gösterdikleri hakikati ancak şimdi kabul etmek istediklerini, fakat o zamandan bugüne kadar köylünün müşkül durumda kaldığı, genel meclis üyelerinin rey ve fikirlerini izhar etmeden evvel hakikati kavramaları vazifeleri icabı olduğu maamafih geç de olsa bir hayli zamandanberi müdafaa ettikleri hakikati bu kere kabul etmiş olduklarından kendilerine teşekkür ettiklerini söylemişler ve u-fak da olsa evler için bir bedel almağı istihdaf eden takrirlemin doğru olmadığını o zaman köylünün muvafakati olmadan yıkılan evlerine mukabil yapılan evlerin bir köylüye meccanen verlimesii lâzım geldiğini belirterek bu yolda muamele yapılmasını istemeleri üzerine Vali Avni Doğan bu isteği yerinde bularak Meclisin reyine sunmuş ve ittifakla kabul edilmiştir.
Pazartesi saat 14,30 da toplanmak üzere oturuma son verilmiştir.
toplanarak çalışmalarına ucvam Cv- ) miştir.
Geçen tutanak özeti okunup kabul edildikten sonra gündemde yazılı bulunan evrak ve önergeler ait oldukları komisyona havale edilmiş-
Bundan sonra Demokrat üyelerden I-Iamdi Bulgurlu ve arkadaşları tarafından Ş. Koçhisar'ın Boğazköy Okulunun çok eski yapı ve küçük olduğundan ve tahsil çağındaki çocukları istiap etmediğinden dolayı köylü tarafından yapılan Halk odasının muvakkat bir zaman için bu ihtiyaca tahsis edilmesi hakkında geçen oturumda verdikleri takrir ile Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından muvafık görüldüğüne dair yazı okunmuş, bunun üzerine söz alan C. H. P. li Ş. Koçhisar üyesi Riza Sümer, Halk odalarının mekteplere tahsis edilemiyeccğini, bunun muvafık olamıyacağını söylemiş ise de bu sözleri Vali ve Genel Meclis üyeleri tarafından tasvip edilmemiştir.
Bunun üzerine Sincan köyünde ö-zel idare tarafından yapılıp köylüye verilen büyük evlerin 500; ve küçük evlerin 400 lira mukabilinde köylüye
MES UT BİR DÜĞÜN
Belediye Meclisi âzasından Nusret Arcanın kızı Meral Atman ile Müteahhit rahmetli Ahmet Atmanın oğlu Özdemir Atmanın evlenme merasimi dün akşam Anadolu Kulübü salonlarında büyük güzide bir kalabalık huzurunda icra kılınmıştır. Genç evlilere sonsuz saadetler dileriz.
GELİR VERGİSİ Mükelleflerine
Gelir Vergisi tatbikatı yılbaşın -dan itibaren başlamıştır.
Müessesemiz her iş yerinin kanuni defterlerini tutmakta ve vergi ile alâkalı bütün işlerini tam ehliyet ve ketumiyetle ve en uygun şartlarla yapmaktadır.
MUHİT
MUHASEBE MALİ İSTİŞARE TAKİP İŞLERİ MÜESSESESÎ (Anafartalar Cad. Vakıf İş Hanı) Kat 3, No. 317, Tel: 16666
(124)
Mühim bir suistimal
★ (Baştarafı Birincide) suiistimal edilmiş olduğu ihbarı ü-zerine savcılık ve sorgu hâkimliği tarafından iki yıldır yapılan tahkikat neticelenmiş ve hâdise Safran -bolu Asliye Ceza Mahkemesine intikal etmiştir.
tik tahkikatta yalnız Üçbaş köyün deki suiistimal ihbar edilmiş ve o köy halkı dinlenmiş olduğu için bugünkü duruşmada sanık mevkiinde Üçbaş köyü eski muhtarı Ethem Kap lan ve o zaman âza bulunan şimdiki muhtar Akif Yılmaz bulunuyordu.
Duruşma esnasında Üçbaş köyü De mokrat Parti başkanı bir dilekçe ile mahkemeye müracaat ederek kendisi bu dâvanın muhbiri olduğunu ve ınüdahil olarak kabul edilmesi ni istedi. Bu istek kabul edilerek Ali Doğancı bv dâvanın şumul ve mahiyetinin çok geniş olduğunu sanık o-larak bu iki kişinin muhatap tutul masının doğru olmadığını, Ethem Kaplanın diğer suçluları gizler şekilde hareket ettiğini, halbuki o za man tanzim edilen listenin altına köye giderek bizzat malları dağıttıkları şerhini verip imza eden o zamanki kaymakam, belediye reisi ve jandarma komutanı ve mensuplarının ne köye geldiklerini ve ne de listede yazılı malzemeyi dağıttık -lannı ve bu işin diğer bütün köy -lerde de avnı olduğunu, bu sebeple tahkikatın genişletilerek listelerde isimleri bulunanların da suçlu olarak yargılanmalarının icap ettiğini bildirdi.
Savcılık makamını işgal eden Feh mi Açıksöz de aynı sözlere yakın bir konuşma yaparak dâvanın şu mulünü belirtti ve tahkikatın tev siini istedi.
Mahkemece bu ietek de kabul edilerek duruşmanın 20 Şubata bırakılmasına karar verildi.
devanı etmektedir. Onun içindir ki, şimdi hele seçimlerin yaklaştığı şu sıralarda Recep Pekeri ve taraftarlarını tutup, Demokrat Partiye vurmak. muhalefeti ezmek, onu olduğundan başka şekilde umumî efkâra arzetmeğe çalışmak bizzat kendisinin ve bulunduğu zümrenin menfaati iktizasındandır. İşte bu maksatla kalkıp Kayseriye kadar gitmiş» ve burada Demokrat Partiyi çürütmek için yine ona ağır ithamlarda bulunmaktan çekinmemiştir.
Nihat Erim bu hareketinde yalnız mıdır? Ona ilham veren yok mudur?. Elbett eki ona ilham veren de vardır. Onun teşviklerinden faydalananlar da vardır. Bu karşılıklı işleyen bir mekikledir kİ, muhalefete şal böyle örülmüş, iktidara atlas diba böyle dokunmuştur.
Bu işe hâlâ böyle devam edecekleri kanaatindedirler.
Mümtaz Faik FENİK
müessese müdürü
Ar (Baştarafı Birincide) kasında açık çıkarılan yapağılar» başlığı altında çıkan yazı incelendi: Bu yazıda adı geçen, fabrikanın eski tarama teknisyeni Sağrım Er-kılıç bankamızca görülen lüzum ü-zerine kanunî hükümleri dahilinde 1949 yılında mal beyanına davet e-•iilmiş ve yapılan tahkikat sonunda adlî makamlarca tevkifine lüzum görülmüştür. Bu hâdiseyi müteakip yine Genel Müdürlüğümüzce görülen lüzum üzerine fabrikanın yapak işlerinin esaslı şekilde müfettişlerimize incelettirilmiştir. Bu tahkike ait müfettiş raporu Bursa Ağırceza mahkemesi Başkanlığınca istenilmesi üzerine mezkûr Makama tevdi o-lunmuş bulunmaktadır. Mezkûr raporda Bursa Merinos Yünlü Sanayi Müessesemiz Müdürü Durmuş Er-ginsoy’un Sağrım Erkılıç’ın sanık bulunduğu suiistimalde hiç bir iştiraki görülmemektedir. Bu sebepledir ki Müdürümüz halen vazifesi başında mesaisine devam etmektedir.»
Genel Müdürlük
★ (Baştarafı Birincide) büyükelçisi David Bruce’la birlikte yemek yemiş ve Harrfman-la iktisadi işbirliği idaresine taal lûk eden meseleler üzerinde görüş-' müştür.
Birleşik Amerikaya hareketinden evvel gazetecilerin suallerine cevap veren Mc Cloy Birleşik Amerika -nın Almanyanın yeniden silâhlanmasına muhalif olduğunu teyid etmiş. fakat bilhassa Sarre üzerinde her hangi bir şey söylemeği reddetmiştir.
r)
Gar Gazinosu
Endeiuz Bülbülü
PAQUİTA SERRANO
JOSE CASTRO
Üts kat salonunda her akşam
Meşhur İspanyol koro atraksiyonu
SOLERA DE ESPANA
iştirakile
Her pazar saat 17 de matine
ANKARA RADYOSU
22 OCAK 1950 PAZAR
S.30 M. S. Ayarı, haberler ve hava raporu — 8.45 Müzik: Günaydın (Pl) — 9.10 Günün programı — 9:15 Müzik: Dinleyici İstekleri) — 10.25 Müzik: Makamlar dan bir demet) — 11.05 Temsil: — 11.39 Müzik — 12.00 Müzik: Hep beraber 8öy-liyelim — 12.30 Müzik: Telden tele — 12.50 Müzik: Oyun havaları (İnce saz takımı) — 13.00 M. S. Ayan ve haberler -
13.15 Müzik (Pl) — 13.30 öğle garete^ı
- 13.45 Müzik: (Pl) — 14.00 Hava raporu. Aksam programı ve kapanış.
17.67 Açılı» ve program — 18.00 M. S Ayan — 18.00 Müzik: İnce aaz — 19.00 M. S. Ayan ve haberler — 19.15 Geçmlltl bugün — 19.20 Müzik: (Pl) — 1960 Müzik: (Pl) — 20.15 Radyo gazotesl t- 30 30 Müzik: - 20.45 Müzik: (Pl) - 21.00 Mq-zik: (Pl) - 22.00 Konuşma: Spor saati
— 22.15 Müzik: (Pl) — 22.45 M. S. Ayan ve haberler — 23.00 Program v ekSPMH
İSTANBUL RADYOSU
22 OCAK 1950 PAZAR
1 12.57 Açılış ve programlar y 18.00 Haberler - 13.15 Müzik: (Pl) - 13.30 Radyo Tango orkestrası konsorl *• 13.41) Müzik: (Pl) — 14.00 Saz eserleri, «arkı ve türküler — 14.45 Tiyatroya dair bir hasbıhal — 15.00 Şarkı ve türküler (Pl) —
15.15 Müzik: (Pl) — 15.30 Müzik: (Pl) -16.00 Programlar ve kapanış.
17.57 Açılış ve programlar — 18.00 Müzik: (Pl) - 18.30 Müzik: (Pl) -Haberler - 19.15 Müzik (Pl) - i»3® Saz eserleri. garkı ve türküler — 20.16 Çift Mandolin kuarteti konseri- — 20.86 Müzik: (Pl) — 20.45 Karışık şarkı ve türküler (Pl) — 21.00 Haftanın spor hareketleri - 21.15 Fasıl heyeti Ipnaerl -22.00 Müzik: (Pl) — 22.30 Müzik: (PD ”
22.45 Haberler — 23.00 Müzik: (P» “
23.45 Müzik (Pl) - 24 00 Programlar ve
Dil ve Tarih - Coğrafya
Fakültesi Dekan seçim*
fa (Baştarafı Birincide)
Profesör B. Sıtkı Baykal, l908 (*e doğmuş, Trabzon Lisesinden mezun olduktan sonra Almanyada tarih tahsilini bitirerek edebiyat doktoru unvanını aldıktan sonra 1935 de yurda dönmüş. Dil ve Tarih ’ Co# rafya Fakültesine ilk defa tayin ecn-len dört doçentten biri olmuştur. Fb-kültenin çeşitli yönetim vazifelerinde bulunmuş ve 1943 sonunda profesörlük unvanını almıştır.
ORTAÇTA: Poplin çizgili gömlekler 975 Krş. Amerikan Flanel pijamalar 1475 Krş.
Ortaç Anafartalar
Cad. No. 224 Tel: 11135
Adliye karşısı köşe mağaza ANKARA
GELİYOR
Miktarı pek azdır. Angaje olmakta acele ediniz.
sterileriınize
Fiyatlar baş döndürücüdür
Ankara Sular İdaresinden
Bu fırsat bir defa ele geçer
*T’
Ay başına kadar
AKIN Kollektif şirketi
Posta Caddesi No. 21
Telefon? 12435
Su abonelerine
Havaların çok soğuması dolayısiyle bir kısım abonelerdeki su sayaçlarının donmuş veya patlamış olduğu görülmektedir.
Tüzük hükümlerine göre, su sayaçlarının hüsnü muhafazası münhasıran abonelere aittir. Donmuş veya patlamış olan su sayaçlarının tamir ücretleri veya bedelleri abonelerden tahsil edileceğinden; buna meydan verilmemesi için su sayaçlarının üzerleri içerisi talaş veya gübre doldurulmuş ve yastık haline getirilmiş torbalarla_örtülerek _muhaf azası_tekrar ilân olunun (382 )~(35)
Ankara Askerlik Şubesi Başkanlığından: (1843)
SERMAYESİNDEN AŞAĞI BÜYÜK SATIŞ
Ticaret Odasının Müsaadesi ile..
Ankaranın en lüks, fantezi manifatura ve g!yim eşyası mağazası olan
ÜülkdL°l “
«ü KUl K Ü
mevcut
.J
KAYAKÇILARA
MÜJDE Birçok yıllardanberi beklenilen
SLOLOM
Finlandiya kayakları ile
TOBO LIMEKX
MARKA
MARKA
İsveç kayakları
çelikli olarak Kekliği gibi, ayrıca «diksiz kayaklara takılmak üzere İSVEÇ ÇELİKLERİ
1 — Sermayesinden aşağı
2 — sermayesine ve tenzilâtlı
Fiyatlarla başlanmıştır
Müddet muayyendir
Anafartalar Caddesi No. 180 Telefon. 15186 ÜLKÜ GİYİMEVİ (
(132)
CEBECİ SİNEMASI —
nın açılış töreni münasebetile!
Dünya çapındaki bir film hârikası, Sinema sanayiinin dâhi
Rejisörü Cebil B. De. Mille'in 5 senede
5 milyon Dolara yarattığı şaheser
■)
Mağlûp Edilmeyenler “Uncon guered,, Tamamen renkli Gary Cooper - Paulett Goddard - Boriss Karloff
Yarın matinelerden itibaren her iki Sinemada birden CEBECİ ve ULUS Sinemalarında. Her iki Sinemada orijinal kopya
gelmiştir.
Çocuklor için de her boy kızaklarımız mevcuttur
V
FLORYA SPOR
Anafartalar Caddesi No. 28. Telefon: 13669
İnşaat Eksiltme İlânı
(144)
Etibank Genel Müdürlüğünden :
1 — Divriği Demir İşletmemizin Gürek’de yeni sitede yapılucak
lojman binası inşaatı kapalı zarf usulü İle vahit fıat esaaile eksiltmeye konulmuştur. ( ) .«
2 — İnşaatın tahmini bedeli (121.174,84) lira Ve muvakkat teminatı (7.308,74) liradır.
3 — Eksiltme dosyası Ankarada Etibank inşaat Şubesinde, Divriği
Demir işletmesinde görülebilir ve (20) lira bedeli karşılığında satın alınabilir. *
4 — istekliler eksiltme şartnamesinin 8 inci maddesindeki vesikaları eksiltme gimünderi en geç (10) gün evvel Etibank İnşaat Şubesine vermeleri ve eksiltme tarihinden en geç (3) gün evvel oradan eksiltmeye girmeye mahsus bir fenni ehliyet vesikası almaları lâzımdır.
5 — Eksiltme 16/2/1950 Perşembe günü saat (16) da Ankarada Etibank Genel Müdürlüğü binasında yapılacaktır. Teklif zarfları eksiltme şartnamesine* göre~tanzim edilmiş olarak ihale günü saat (15) e kadar makbuz mukabilinde Etibank İnşaat Şubesi Müdürlüğüne teslim edilmiş olacaktır.
Postşda vaki olacak gecikmeler nazarı itibara alınmaz.
6 — Banka ihaleyi yapmakta serbesttir. (373) - (32)
1931 Doğumluların yerli olanları ile bu doğumlu olup yabancı olanların şubemiz bölgesinde oturanların ilk yoklamaları 20 Ocak 1950 tarihinden itibaren başlanacaktır. Bu gibilerin iki fotoğraf, Nüfus Cüzdanı ve san’at veya memuriyetlerini bildirir mahalle muhtarlarından a-lacakları ikametgâh ilmühaberlerde birlikte şubeye her haftanın Pazar tesi veya Cuma günlen gelmeleri İlân olunur. (355) - (26)
T.C.ZİRAAT BANKASI
VADESİZ TASARRUF HESAPLARI
Belediye Başkanlığından:
Kavaklıdere Polonya elçiliği yanındaki peydanda evvelce Çarşamba günü kurulması tensip edilen pazarın bu defa haftanın Pazar günleri kurulması uygun görüldüğünden 22/1/950 tarihine müsadif Pazar gününden itibaren sözü edilen yerde pazar kurulacağı sayın halka ve ilgililere ilân olunur. t305) i31)
Kartal ve QUADRAT -■
Çizmelerini Tercih Ediniz.
Vatandaş! Rekabetten doğan ucuzluk işte böyle olur pahalılıkla mücadele ediyoruz. Çizme fiyatları
750 kuruştan değil 5 liradan başlar Quadrat çizmelerinin fiy atlan
20 No.(
23 .
2u )
30 )
33 .
35 .
37 .
40 .
Adres: ŞABAN KULAK: Güven
Çıkrıkçılar Yokuşu Saraçlar Çarşısı No. 107
Telefon : 11919
Kartal çizmelerinin fiyatları
22 No.dan 25 No.ya kadar 700 Krş. 26
30
33
35
37
39
29 32
34
36
38
45
750
850
S00 1250 1400 1900
dan 26 No.ya kadar 500 Krş.
25
29
32
34
36
38
44
ı Kundura Mağazası
750
825 1000 1050 1500 1550 2100
S B Proje Müsabakası
TÜRKİYE CÜMHURİYET MERKEZ BANKASI’nın İzmir’de yaptıracağı Şube binası için Türk mimar ve mühendisleri arasında bir pro je müsabakası açılmıştır; Müsabaka müddeti 30/4/1950 tarihine kadardır. Program ve vaziyet plânı Bankanın Ankara merkeziyle, İstanbul ve İzmir Şubelerinden bedelsiz alınabilir. (464) ((41)
—
(1519)
Çuval tamir ettirilecek
Toprak Mahsûlleri Ofisi Ankara
Bölge Müdürlüğünden:
1— Ankara İşletme Şefliğimizde mevçut ve bundan sonra teşki -lâfımızın başka iş yerlerinden gönderilecek olan tahminen (100.000) adet çuvalın onarılması işi açık eksiltmeye çıkarılmıştır.
2— Eksiltme 25/1/1950 tarihine rastlayan (Çarşamba) günü saat 15.30 da Ankara Bölge Müdürlüğü binasında teşekkül edecek hususî Komisyon önünde yapılacaktır.
3— İsteklilerin (500) lira geçici teminatlarını eksiltme saatinden bir saat önceye kadar silo yanındaki Ankara İşletme Şefliği veznesine yatırmaları, ve alacakları makbuzları ile Komisyona müracaat etmeleri lâzımdır.
4— Bu işe ait şartlaşma ve sözleşme tasarıları bir lira karşılığında
Müdürlüğümüz Ticaret Servisi ile Ankara İşletme şefliğimizden temin edilebilir. (380) (36)
Ev^kazanan isterse bedelini alabilir
Acele’15O liralık vadesiz bir tasarruf hesabı açtırınız.. Her 150 lira için ayrı bir kur’a numarası verilecektir ÇEKİLİŞ TARİHLERİ
10 Mart, 15 Mayıs, 30 Haziran, 31 Temmuz, 29 Ağustos, 30 Eylül, 28 Ekim, 30 Aralık. (141)
Dikkat
TURANPALAS
OTELİ
Bütün Konforu ile
25 Ocak 950 Çarşamba günü
Açılıyor
KALORİFER, BANYO, SICAK SU HER ZEMAN MEVCUTTUK ADRES: Ulus Meydanı Çankırı Caddesi Tan Oteli karşısında TL: 15852 ((143)
DIŞ TABİBİ HALlD SUNGUR
Çankırıdaki muayenehanesini Anafartalar Vakıf İş Hanı kat L Ne. 111 e aakletmlftir.
(«7»)
Sahibi ve Başmuharriri MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiilen İdare eden: Hikmet YAZ1C1OĞLC
Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAANI
Matematik
Fransızca
Fizik Dersleri
Zafer Gazetesine müracaat
Tel :15315
Dabkovic ve Şki Vapur Acentası İlânı
•STAUBO LİNE. Kumpanyasının Norveç bandıralı M/S HAV vapuru 27 Ocak tarihinde İstanbuldan yolcu ve yük alarak doğru Selanik ve New York'a gidecektir. Çift yataklı lüks kamaralarda yolcu navlun ücreti 9J3 T. Lirasıdır. Fazla Malûmat edinmek istiyenlerin Ankara-da: Wagons - Lits/Cook seyahat acentasına müracaatları. Tel: 11572 (145)
gkg A Hil o m a ^9 ■ Mevsim sonu münasebetileYünlü, ipekli, Pamuklu Kumaşlarında Adres: Anafartalar caddesi
■NieCail IVI at]azası Büyük Ucuzluk Yapmıştır. Fiyatlarımızı Muhakkak Görünüz tiumam
Comments (0)