22
ŞUBAT 1950
Yıl: 1 — No. 299
Başmuharriri, MOmfaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 2
Pusta Kutusu 'j 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel; 15619
Yazı işleri, idare 15315
Fiyatı har yerde 10 kuruştur.
£a Şâmilia
Kaa.n mecmuuiının nci nnn 17 •ayısı geldi. NET KİTABEYİ "“V *“•

Af Kanunu için
Çok mühim bir siyasî hâdise
hazırlıklar
Üniversitelerden bu hususta noktai nazarları soruldu
Tasarının Mart ayı içinde Meclise sevkolunacağı muhtemel görülüyor
Af kanunu hakkında hükümetçe bir tasarı hazırlanacağı nı ve bunun için muhtelif memleketlerde şimdiye kadar tatbik edilen af kanunlarının bir tercümesinin yapıldığını yazmıştık. İspanyada Franco iktidara geldikten sonra ilân edilen af kanununun da Adalet Bakanlığı tarafından tercüme ettirilen bazı esaslarını tyr kaç gün evvel neşretmıştik.
Öğrendiğimize göre Adalet Bakanlığı İstanbul Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültelerine af hakkında-kl no'ttai nazarlarını sormuştur. Fakültelerdeki alâkalı enstitüler affa daiı noktai nazarlarını tesbit etmektedirler. İstanbul Üniversitesinin İlmî müta-leası bugünlerde Ankaraya bil-
Adalet Bakanı Sirmen
dirilmiş olacaktır. Hükümetin üniversitelerden af hakkındaki düşüncelerini sorması kanunun hazırlanmakta olduğu hakkında evvelce verdiğimiz haberi teyit etmektedir.
Yine esaslı bir şekilde öğrendiğinizle göre bu af umumî mahiyette olmıyacaktır. Yani bütün suçlular topyekûn affedilip hepsi derhal serbest br rakılmıyacaktır. Ancak bazı suçlular tamamiyle affedilecek, bazılarının cezalarında da mühim indirmeler yapılacaktır. Bu indirmelerin çok ağır suçlarda dörtte bir nisbetinde olacağı söylenmektedir. Her halde Af Kanunu Büyük Millet Meclisinin en son toplantılarından birinde çıkacaktır.
■â (Devamı Sa: fi Sü- 7 de)
Amerikan - Bulgar
münasebatı kesildi
Amerika, Bulgaristandan Elçilik hey'etini geri çekmesini istedi
Bu karar, şimdiye kadar Kominform memleketlerine tatbik edilen hareketlerin en serti diye vasıflandırılıyor
Hakkı Gedik
Milletin vasiye ihtiyacı yok!
Vaşington, 21 (Ap) — Vaşington-dan bugün bildirildiğine göre Birleşik Amerika, komünist Bulgaristan ile münasebetlerini kesmiştir. Sof-yadaki Amerikan elçisi Donald He-ath ve diğer Amerikan temsilcilerinin memlekete dönmeleri emredilmiştir.
Donald Heathin komünistler tara fından maruz kaldığı hücumlar ve Bulgar hükümetinin, Heath'ın geri çağrılması hakkındakl talebini, münasebetlerin kesilmesi neticesini doğurmuştur.
Birleşik Amerika aynı zamanda Bulgaristana, Vaşingtondaki dinlo (Devamı Sa: 6 Sii; 1 de)
Halef, selef: Recep Peker ve Haşan Saka
i Sof yada! | yeni bir duruşma] |(
Amerikan Elçiliğinde bulunan Bulgar memurlar da
Garip bir tabiat
idam öremesinde ((
Sofya, 21 (Ap) — Beş Bulgar bugün, Birleşik Amerikaya siyasî, iktisadı. ve askerî malûmat vermekle itham edilmişlerdir. Sanıklar şiar I lardır: eski Amerikan elçiliği tercü-I manı Mihail Şipkof (39 yaşında) ! elçilik santralindeki telefoncu kız -lardan Jivka Bindova (32 yaşında). Stefan Katunkof (23 yaşında), «Faşist. gençlik birliğinden Nikola Za-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Yazan : Mümtaz Faik J^NİK g-er maazallah bir harp olursa, bu elbette ki, iki üç devlet arasında kalmıyacak, arzın mihveri bir kepçe halini alarak, bütün ekvatörii vc tul arz dairelerini birbirine karıştıracaktır.
I Rusya, Türkiye’ye saldırırsa, bu, * (Devamı Sa: 8 Sü: 4 de)
Dünya yeniden büyük biri harp felâketine sürükleniri' mi? insanlık iki büyük ! *^l_Pİhan harbinden bir ders al • inadı mı? Daha son facianın barut


ıl
B
ve kan kokulan gen2imizdedir. Kurban verdiklerinin arkasından j ağlayanların gözyaşları dinmemiş tir. Bir çok harabe şehirlerin anka- | zı bile ortadan kalkmamıştır. Fakat ylue de üçüncü bir cihan harbinden bahsedenler çoktur. Çünkü son büyük felâket ihtiras tufanlanna sed çekmek şöyle dursun bilâkis onları kamçılamıştır.
Milletlerarası hâdiseleri yakından takip edenler, muazzam bir tehlikenin dehşetini şimdiden görmektedirler. Rusya gem almaz bir büyüklük şehveti içindedir. İlim ve fenni, ölüm makinesinin müthiş makinelerini atom ve ldrojen Ibom-baiariyle bağlamaktadır. Kutru 20 kilometreyi bulan bir daire içinde canlı namına ne varsa hepsini bir anda yakacak olan İdrojen âfeti yeni harpte kullanılacak mıdır? Yoksa, milletler, misillemeden korkup bir harp felâketine atılmaktan kaçınacaklar mıdır? Halledilemlyen muamma işte budar... Fakat en 1-vimser İİH’inallere rağmen istikbali karanlıktır. Çünkü harp bir anın bir sinir işidir.
Böyle bir harp patlarsa Türkl’ye ne yapacaktır? Şüphesiz, taahhütlerine ve ittifaklarına sadık olarak, kendi topraklarını canla başla müdafaa edecektir. Bir harbin devamı ve imkânları şimdiden elbette ki kestirilemez. Fakat demokrasi cephesinin bir harpte muvaffak olacağını kat'lyetle ifade edebiliriz. Çünkü bunda iman kudreti kadar madde kudreti de son sözü söyliyecek-tlr.
Dünya bugün artık o şekli almış ve karşılıklı menfaatler o ka-dar birblriyle kenetlenmiştir ki, e- müessesesine devrolunan
Bayındırlık Bütçesi de Meclisten geçti
Ticaret Bakanlığı bütçesi üzerinde Hakkı Gedik bir konuşma yaptı
Büyük Millet Meclisi dün sabah lundu. Vehbi Kocagüney Erzurum-saat 10 da Cevdet Kerim lncedayr da transit yolundan başka yol denin başkanlığında toplandı. Dr. Ga- necek bir gey olmadığını söyledi, lip Zalmoğlu, Giresun limanının i- Kemal Zeytlnoğlu dünkü tenkitleri halesinin bir an evvel yapılmasını dolayıslyle İsmail Sabuncunun bunu, istedi ve bazı mahalli dileklerde bu- -fr (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Cebeci ve B. Evlere T roleybüsişliyecek
Belediye Meclisinin dün yaptığı toplantıda alınan mühim hararlar Belediye Meclisi dün de saat 18 de Belediye Başkam Ragıp Tüzü-nün başkanlığında toplanmıştır.
Dünkü toplantıda otobüs İdaresinden elektrik ve havagazı işletme “" *— ’ ’ ti mallar
hakkında belediye komslyon karan okunmuş ve hesaplan tetkik komisyonuna havale edilmiştir.
Gündemin üçüncü maddesine geçilmiş ve yılı gider bütçesinde ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 2 de)
k
k
Günün yazısı ■.
Muhalefetin eleman kadrosu
Halk Partisi, Hükümetleri içinde yer almış iptidaî görüşlü, müstebit ruhlu kimselerin günahını hâlâ sırtında çekmektedir Eğer İktidardan uzaklaşmazsa, yine çekmekte devam edecektiı
----- Cihad Baban
EÇtMLER yaklaştıkça, iktida-n şu veya bu tarafa vermek istiyen insanların karşılıklı propaganalan da alıp yürümektedir. Bu itibarla ortada dönen sözlerden kulağımıza ulaşmış olanları nı ele alarak bunların üzerinde dur mayı faydalı buluyoruz
Milli demokratik hayatımızın ilk esaslı zaferi ve belki de dönüm nok tası olacak olan Seçim Kanununun çıkması ile. vatandaşların yüreğini yakan bir takım büyük endişelerin zail olduğunu ifade edebiliriz. Doğrusunu söylemek lâzım gelirse, bu endişeleri, bizzat Halk Partisi men
supları yaratıyorlardı: halkın sına -iktidarı Halk Partisi nasıl ol sa terketmez. fikrini yayıyorlar v( sonra da bu bedbinlik havasının lçiı de kendi, iktidar filizlerine, geliş mek imkânı arıyorlardı.
Yeni Seçim Kanunu dedikodula ir (Devamı Sa. 4 Sü. 3 de)
hâdisesi
Bazı yerlerde gece yarısı gökle kızıl alev görüldü
Ankara, 21 (a.a.) — Devrek, İnegöl, Dursunbey muhabirlerimizden aldığımız telgraflarda dün gece saat 23 ile 23.20 arasında havada mahiye ti anlaşılamıyan ve kuzey istikametinde bazı ziyalar görüldüğü bildiril miştir. Bugün meteoroloji genel müdürlüğünden bu tabiî hâdisenin sebebi hakkında malûmat istememiz üzerine umum müdürlük güneşteki ir (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
2 nci şubede sevdiğini tokatlıyan âşık kadın
Dün Emniyet İkinci Şube koridorlarında garip bir tecavüz ölümle »eh dit ve dayak atma hâdisesi olmuş ve 20 yaşlarında genç ve güzel bir kadın İki sene birlikte yaşadığı genç bir avukatı tokatlamış ve ayrıca da ölümle tehdit etmiştir.
Bunun üzerine hâdise suçüstü mahkemesine İntikal etmiştir.
Dünkü durvgmada Neriman hâdiseyi bütün teferrüatiyle anlatmış ve suçunu itiraf ederek şunları söyle • mlştlr:
Sadettin Atayla bundan iki sene evvel tanıştık ve son bir kaç ir (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Halk Partisi İstanbul
aday listesi hazır
Recep Peker, Rtfet Bele, Atıf Ödül ve Hüseyin Cahit Yalçın listede yok
İstanbuldan haber verildiğine gö- ( Profesör Tevfik Sağlam, Profe-re C. H. Partisinin İstanbul aday sör Halide Edip Adıvar, Profesör listesi evvelki gün gev vakit belli Nuri Karahöyüklü, Yahya Kemal olmuştur. Bu liste aşağıdaki zevat- . Beyatlı, Hüsrev Gerede, M. Kemal tan teşekkül etmektedir1 I ir (Devamı Sa: 6 Sü; 5 de)
Bir yangında bir baba 7 çocuğu ile beraber yandı
Addison • Michlgan, 21 (a.a.) — Bugün sabahın erken satlerinde bir çiftlikte çıkan yangında bir baba ile 2 ■ 14 yaşlan arasında 7 çocuğu yanmışlardır.
Anneleri, yüzü ve elleri yanmış yaralı bir halde gecelikle kaçmaya muvaffak olmuş ve karlar içinde yü rüyerek yardım aramaya koşmuştur. Yardıma gelenler evi tamamiyle yanmış halde bulmuşlardır.
Istanbulda heyecan uyandıran hâdise
Handanın Ali Koçlu tarafından pencereden atıldığı anlaşılıyor
Kadının dün dinlenen oğulları ifadelerinde Ali Koçluyu itham eden mühim şehadette bulundular
İstanbul 21 (Telefonla) — Şehri- lan tahkikata bugün de devam e-mlz sosyetesinde büyük bir alâka dllmiştir. ile takip edilen Handan Sezerin ö-' " .... ” v ’
lümünün mahiyeti etrafında yapı-
Aldığımız malûmata göre Ankara Verem Savaş Derneği şehrimizdeki bütün İlk okul talebelerini umumî bir röntgen muayenesine tâbi tutarak bütün talebeler üzerinde bir verem taramasına başlanmıştır. Resimde röntgen muayenesine tâbi tutulan ilk okul talebeleri görülmektedir
I
Savcı yardımcısı Namık Kemal tarafından tekrar ifadesine müracaat edilen Handanın büyük oğlu Mühendis Faruk Barlş da şunları söylemiştir:
— -Annemi, halen sağ olan babam Tüccar tbrahimzade Lûtfl Bey Bulgaristandan getirmiş ve bu evde evlenmişlerdir. Fakat bir müddet sonra geçimsizlik yüzünden her ikisi de mahkemeye müracaat ederek ayrıldılar.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Gümrüklerde
indirmeler
Dünkü sayımızda dünya ticaretinin yüzde seksenini temsil eden memleketler arasında gelecek Eylül ayında -Gümrük tarifeleri ve ticaret genel anlaşması- namı altında bir anlaşma yapılacağına v« ★ (Devamı Sa: 6 Sii: 1 de)
AKINTIYA---1
KÜREK
Fecri kâz'p !
D ilmem gazetelerde okudu-** nuz mu? Memleketimizin muhtelif yerlerinde gökyüzü birdenbire aydınlanmış! kırmızılaşmış, semada nurdan bir kuşak peyda olmuş. Bir müddet devam etmiş, sonra ortadan kaybolmuş, her taraf yine karanlığa bürünmüş!
Herkes hayrette! Bu nasıl o-lur? Bu ne biçim semavî hâdisedir diye...
Bence hayrete sebep yok! İktidar partisi her dört senede bir seçim zamanlarında bize böyle görünmüyor mu? Ve sonra da kâzip nuru silinip ortalığı karanlık kaplamıyor mu? —
YEDEKÇİ
Sayfa: 6
ZAFER
GÜN GEÇERKEN.
Pek realist bir
Genel Müdürlük !
Nüfus sayımı hazırlıkları
| TENKiDLER - TETKİKLER
Muhip DIRANAS
30 BİN EVE NUMARA VERİLE I CEK VE NUMERATAJ İŞİ I SEÇİMLERE KADAR TAMAM I LANMIŞ OLACAKTIR I
iktidar yıllardanberi
Gözümüze çarpan bazı şeyler var, gördüğümüz an, şunu
yazalım diye düşünürüz, ama sonradan, aynı gün daha önemli bir mevzu mu yakalıyoruz -kim bllir-yoksa unutuyor muyuz -her hal-
de- hulâsa yazılmadan kalıyorlar. Bunlardan biri Basın, Yayın ve Turizm Genelmüdürlüğünün yeui
binasıdır. Gördünüz mü bilmem, Dışkapıda, asfalt üzerinde yeni yapılmış havaleli bir bina. Şimdi, ne akla hizmet edilir de, şehrin göbek yerleri dururken -çünkü-Basın, Yayın ve turizm gireni çıkanı, ziyaretçisi bol bir dalredlr-gidillr de tâ Dışkapıda bina tutulur? Sorusu İlk akla gelecek bir sualken, İnsan bir defa binanın 1-çine girip de eihannlüma pencerelerinden dört bir yana «öyle (bir göz attı mı, gördüğü manzara karşısında o soruyıı sormaktan hemen vazgeçiyor, ve başını iki yana sallıyarak, bu binayı tutmakla kırılan potuıı, yapılan gafın, gösterilen iz’aıısızlığuı önünde, sade-
ce hayretten parmağını ısırıp o-
turuyor!
Her gün bir yığın yabancı hasın temsilcisinin, elçilikler erkânının iş icabı -çünkü Basın, Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğüdür- gi-
rip çıktığı bu bina, baştan aşağı tenekeler, portakal sandıkları, kerpiçler ve hattâ çuval parçalarından eklenip pilklenme bir gece kondular denizi ortasında ve topraklara yapışmış bir sefalet paııa-yiri üstünde küçücük küçücük kayalıklar içinden geçmeğe kalkışmış ve karaya oturmuş bir Transatlantik maskaralığı ile sırıtmaktadır.
Bir kelime ile söyüyelim: Türkiye Cumhuriyeti Basın Yayın ve Turizm Genel MüdürBüğü binasından seyredilen sefalet manzarası ve çirkinlik, mübalâğasız. Zola’nın natürallst romanlarında, yahut Hugo’nun «Sefiller» İnde bile tasvir edilememiş bir şahane-üktedlr.
Basın, Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünü o binaya taşıyanlar, yahut taşıtanlarda noksan olan sadeee iz’an değil, öyle anlaşılıyor ki, milli hassasiyette.
Manzaranın ruhlara verdiği hüzün ve tiksinti, dolayısiyle yabancı lar üzerinde yapacağı menfi tesir bir yana; bu kadar korkunç bir realizm, medeniyete ve İnsana da saygısızlıktır sanırız. Yahut da, işde bizim aklımızın ermediği bir Alâmerikanizm var.
GAZETELERDEN!
Neden yürümez
Cumyuriyet’le Nadir Nadi «Neden Yürümez, başlığı altında diyor ki: «Gecen hafta Cumhurlyet'e yazdığı bir makalede, tanınmıa Fransız bilgini Fran-çols Perrous, Avrupa Ekonomik tabirllfl Tegkllûlından acı acı elkAyet ediyordu. Bu teşkilata üye olan hükümetlerden her biri kendi milletine ait menfaatleri genel Avrupa nıenfallorine üstün tuttuğu için isler iyi yÜrttmüyor. bir takım zararlı gecikmeler. sürçmeler oluyormuş. Perroux diyor kİ: İstikbalde Avrupa federasyonu kurulduğu zaman, bu kuruluşun tarihini inceliyacek bilginler bizim bugünkü dar görüşlü kısır tartışmalarımız karsısında hayretle ve İbretle duracaklardır.
Bu şikâyetçi satırlar arkasında dostumuzun düşüncesini açıkça anlıyoruz: Bir çok uzak görüşlü bilginler gibi o da bir Avrupa birliği fikrine İnanıyor: bu fikrin bir gün realite olacağını şimdiden kabul ediyor. O halde bu realiteyi geciktiren bütün deprenmeler Avrupa'nın, dola-yıslle Avrupa'da yaşıyaıı İnsanların, netice İtibariyle de bizzat üye milletlerin aleyhinedir. Hasis milli menfaatler u-muml Avrupa menfaatleri yanında ikinci plftna atılmalıdır kl birlik fikri çabuk yürüsün ve bir an önce kuvvetlensin.
Profesör Perroux'yu endişelerinde haklı bulmamak güçtür. Birlik fikri, menfaat ve gaye birliğini de içinde taşır. Menfaatlerin çatıştığı bir toplulukta birlikten elbette bahsedilemez. Bir gün bir Avrupa federasyonu kurulduğu zaman, üye devletler arasındaki münasebetler tabia-tlyle federasyonun umumi menfatlerl çerçevesine göre ayarlanacak, bu hususta bir takım prensipler kurulacak, onlara riayet olunacaktır.
Ancak. İktisadi İşbirliği teşkilâtına icat ilan hükümetlere Ve onları temsil eden delegelere, niçin İstikbali görerek çalışmıyorlar diye kızmak da doğrusu elden gel mlyor. Bunların içinde bir Avrupa birliğine inanmadığı halde, sırf opportüıılst maksadlaıla teşkilâta girmiş olanları bel kl vardır. Fakat büyük çoğunluğun, tıpkı Uerroux gibi, federasyon ülküsüne bağ lılık duygusundan şüphe edemeyiz. Yoksa koskoca teşkilât nasıl meydann gellr-
Bundan sonra Avrupa iktisadi Teş kilâ tının henüz olgun bir hile gelmemiş bulunmasına işaret eden yazar şu öözlerle yazısını bitiriyor:
«Bu şartlar altında, üye hükümetlerin hepsi yarınki Avrupa birliğine insanlar bile şimdilik başka türlü hareket edeml-yeceklerdir. Nasıl etsinler kl. on altı devlet bir bahiste beraberce bir neticeye varabilmek İçin herhangi bir müeyyide şartından mahrumdurlar. Bunları temsil eden delegelerden bir kısmı, kendi hükümetleri adıtıa bazı fedakârlıklara kalkamazlar. Hattâ hükümetlerinin rızaslyle de olsa, böyle bir hareket bugünkü mevzuata göre vatana ihanet sayılacaktır.
Görülüyor kl, akla yakın ve çekici olmakla beraber Avrupa Birliği fikri henüz olgun bir hale gelmekten uzaktır. Bunu günden güne pişirip kıvamına getirmek için daha bir hayli çalısmhak gerekiyor. Perroux ayarında bilginlerin devamlı gay retl birlik fikrine İnananlara kuvvetli bir destektir.»
Kabinenin durumu ne olacak ?
Yeni Sabah’m başyazısında «kabinenin durumu ne olacak?» başlığı altında şunlar yazılıyor:
«Demokratların ve Müstakillerin de lt-tlfaklarlyle, Meclis yeni bir seçim kanunu kabul etti: Evvelki gün de İşaret ettiğimiz gibi bu. Dcmokraelnln yerleşmesine doğru iyi bir adımdır. Beş yıla yakın bir zamandır sürüp giden ve sırf lafta kalan vaadlerden sonra, müspet bir vftkıa karşısındayız. Maamafilı Şemseddln Gü-naltay'm kabul ettirmeğe muvaffak olduğu bu kanun İle bergey hallolmuş değil-, dlr. Bilâkis bütün mosele ve dâvalar, olduğu gibi durmaktadır. Bir memlekette, ciddi demokrasinin en bârlz delili hür puitbuattır Kalem serbestliği olmıyan bir
ülkede Demokrasiden bahsolunamaz; hattâ o memlekette en emniyetli seçim kanunu mevcut olsa bile... Milletin hakiki Intlhabile gelen bir Meclis de, belli bir çoğunluğun eline düşerek hürriyete aykırı kanunlar çıkarabilir ve çoğunluk, kuvvetine ve ekseriyetine dayanarak, birçok fenalıkları da örtbas etmeğe gayret edebilir. Halbuki, hür matbuat, her türlü fenalıkları hergünkü neşriyatı İle milletin gözü önüne sermek kudMlnc mâliktir. Bu kuvvet Meclislerdeki hareketleri de murakabesi altında bulundurur. Binaenaleyh seçimle beraber matbuat hürriyetini sağlamak da zaruridir.»
Bundan sonra asıl mühim meselenin kanunun kabulünde değil, tatbikinde olduğu hususnda mütalâalarını söyliyen yazar diyor ki:
«Gerek Yunanistan’da, gerek Mısır'da seçimler sırasında tarafsız kabineler İş başına getirildi. Ayni usulün bizde acaba tatbik imkânı yok mudur? Büsbütün tarafsız ricalden sb'ast rengi olmıyan bir heyet kurmak en İdeal bir hal şeklidir... Bir kaç defa bu nokta üzerinde, hu sütun larda, durduk. Ama fiiliyat ve tatbikatta bugünkü mevzuat buna pek müsait görünmez; çünkü kabinenin Büyük Millet Meclisi âzasından seçilmesi şarttır. Binaenaleyh ya İstisnai olarak seçim devresi sek memur ve şahsiyetlerden mürekkep bir kabine kurmalı ve eğer buraya kadar gidilmek istenilmezse, hiç olmazsa, bir koalisyon kabinesi kurmalıdır. Yine Gü-ııaltay'ın başkanlığında olacak bu heyete, Demokrat ve Millet Parti mensupları behemehal alınmalıdır... Müstakillere de. yer yeler İçişleri. Adalet Bakanlığı gibi e-’H •nmiyeti haiz mevkiler olmalıdır. Yoksa Demokratlara Tekel Bakanlığı. Mlllet-Partlslııe İşletmeler Bakanlığı tevdi edilerek kurulacak bir heyetin aranılan güveni telkin etmlyecoğ! muhakkaktır.
Haber aldığımıza göre 1050 yılında yapılacak genel nüfus sayımına esas olmak üzere şehrimizdeki nu merataj işleri hayli ilerlemiş bulun maktadır.
Belediye başkanı Dr. Ragıp Tözün İle fen işleri müdürü yüksek mühendis Fahri Onursal numerataj İşlerinin bu ay sonunda bitirilmesi hususunda çalışmaktadırlar. 13u iş bittikten sonra sayıma esas olacak binalar cetveli hazırlıklarına başlanacaktır.
1945 numerataj ı ile 1950 nüme-ratajı arasında belediye hudutları İçinde tahminen 30 bin ev tesbit edilmiş ve bu evlere numara verilmiştir.
İmar parselasyonu olan yerlerde parsellere numara verilmek üzere yeniden düzeltilmiş, protokol sahası olan şehir içinde sağlara çift sollara tek verilmek suretiyle yapılmıştır. Kaçak ev mıntakalan olan Altın • dağ, Yenidoğan, Yenlhayat, Sayma-kadın ve bağlara serpme esası olan 1, 2, 3, 4... olarak verilmiştir. Yalnız buradaki evlerden sokak durumunda olanlara tek ve çift esasına göre verilmiştir. Altındağ Yenido ğan gibi büyük mıntakalarda bölge olabilecek yerler bölgelere ayrılmış; bölge olmıyan yerler de muhtarlık teşkilâtı esas alınarak numara verilmiştir. Halen bu mıntakalarda numarasız ev kalmamıştır. AnkaralIlar da bilâ numaralı ev adresi ver meden kurtulmuş bulunmaktadır.
Belediye hudutları içinde yeni teşekkül ptmiş cadde ve sokaklara i-sim verilmesi hsusunda da çalışmalara başlanmış olup yakında hazırlanacak rapor Belediye Meclisine sunulacaktır.
Halen emayeden olan cadde ve sokak levhaları ile kapı numaraları taş sademesi gibi şeylerle bozulmuş bulunduğundan, belediye bu hususu da nazarı itibara alarak aleminyüm halitasından kabartma olarak yeniden cadde ve sokak levhaları ile kapı numarası yapmayı düşünmektedir. Yeni yapılacak levha ve numaraların rengi bugünküler gibi zemini mavi ve rakamı beyaz olacaktır. Bu yeni numaraların genel nüfus sayımına kadar yetiştirilmesine gay ret edilecektir.
BİR EVİN ÇATISI ÇÖKTÜ İÇERDE BULUNAN ÜÇ ÇOCUK MUCİZE
KABİLİNDEN KURTULDU
Yenidoğan mahallesinde eski bir evin çatısı çökmüş içerde bulunan üç çocuk muhakkak bir ölümden kur . tulmuşlardır. ■
Yenidoğan mahallesinde oturan Yu suf ile karısı Kezban 10 yaşındaki oğ lu Mehmetali 6 yaşındaki oğlu Cevat ve 4 yaşındaki oğlu Kemali evde bı- , rakarak çalışmaya gitmişlerdir.
Çocuklar evde otururken birdenbire müthiş bir gürültü ile evin çatısı başlarına yıkılmış fakat her üç çocuk da mucize kabilinden kurtul ■ muşlardır.
Hâdisede ihmali görülenler hakkında tahkikat başlanmıştı .
Mevsim geliyor
Cumhuriyetin «Bir Dakika» suıda D. N. «Mevsim Geliyor» diyor ve ilâ ve ediyor:
«Karikatür sanatı elimden gelseydi, şöy le bir resim çizerdim. Yırtık, pırtık bir ev. Damı tam Türkiye haritası. Üstünde biri gözlüklü (Celâl Bayar D. P.) diğeri kulaklıklı (Hikmet Bayur. M. P.) Üçlin-cüsu de (şişmanca. Hilmi Uran. C. If. P.)
ALACAK YÜZÜNDEN
KANLI KAVGA
Dün Yenihayat mahallesinde alacak yüzünden iki kişi arasında kavga çıkmış ve neticede bir kişi elinden ağır surette yaralanmıştır.
Aslen Kayserili olan Hüseyin U-lus isminde bir şahıs alacak yüzünden aynı mahallede oturan Bekir Yılmazın bıçakla üzerine yürümüştür. Bekir kendisini müdafaa etmek
için bıçağı tutunca eli ve parmakları kesilerek yaralanmıştır.
Yaralı hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmış ve sanık hakkında tahkikata başlanmıştır.
Uç kedi resmi yapar ve altına şunu yazardım:
Dam llstündo kediler,
Mırnav, mırnav dediler...»
gençliği ihmâl etmiştir
8J epimiz esefle ve acıyle biliyo-” ruz ki iktidar gençliği himaye etmemiştir. Milliyetçi gençlik ihmale kurban edilmiştir. Millî duygularını sözleriyle, kalemleriyle ifade etmek istiyenler karakollarda günlerce alıkonulmuştur.
En büyük heyecanı, duygularının seyriyle kalbinde yaşatan Türk çocukları millî mefkûrelerinln ateşini öldürmeğe mahkûm edlmlşlerdlr.
Millî ruh ve heyecan olmazsa o memleketin idealistleri nasıl hizmet edebilirler? Türlü, ideolojiler, ufuklarımızı ve yurdumuzu tehdit ederken bunlarla mücadele etmek, fikirleri yaymak herkes için bir vazife idi.
Kızıl alev bazı çevrelerde müessir olmağa çalışmıştır. Bir kaç bedbaht bu yangının ortasında kalmıştır. Dış tesirlerin, propagandaların ve hattâ matbu beyannamelerin tevzi işlerini üzerine almış olan bazı hainlerin türemesine meydan verildi.
Yeni bir Turistik Yollar Kanunu tasarısı
Memleketimizde turizm inkişafının, aynı zamanda yol dâvamızın tahakkuku ile mümkün olacağı göz önünde tutularak, Turizm Danışma Kurulunca kabul edilecek turistik bölgeler ve yerlerde devletçe yapılması programlaşan umumî yollar dışında kalan ve mahallî idarelerce yapılacak yollardan muayyen turistik yerleri ana yollara bağlayan ikin ci derecedeki yolların süratle inşalarını, mevcutlarının tamir ve muhafazalarım sağlamak maksadile Ba -sın - Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünce yeni bil- turistik yollar kanunu tasarısı hazırlanmıştır. 17 maddeden ibaret olan bu tasarıya göre turistik bölgelere giren iller ce bir yol programı tanzim edilecek ve il umumî meclislerince tasvip ve Bayındırlık Bakanlığı ile Basın ■ Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğün ce tetkik ve kabul edildikten sonra iller tarafından tatbik olunacaktır. Bu yollarınünşa, tarpir' ve bakırpla rı, Bayındırlık Bakanlığı tarafından tasdik edilmiş proje ve fennî evrakına bu Bakanlıkça verilecek direktiflere uyularak yapılacaktır.
İller turisti yollarının inşası, devamlı tamiri, ağaçlandırılması, bakım ve muhafaza masrafları, o il İçindeki yol vergisine ikişer lira zam yapmak, ilin bedenî ve nakdî yol vergisi tutarının yüzde 25 inden eksik ve yüzde 50 sinden fazla olmamak üzere il umumî meclisince tahsisat ayrılmak, il merkeziyle banliyösünde ve il içinde işliyen muay -yen tarifeli kara ve deniz umumi nakil vasıtalarının yolcu biletlerine ve tenzilâtlı pasolarına ve her sefer için muayyen bir miktar zam etmek ve nihayet il merkezi ile bağlı şehir ve ilçeler ve başka iller arasın da işliyen arabalardan senede 7.5 hususî ve taksi binek otomobilleriyle kaptı kaçtı ve kamyonlardan 25 ve otobüslerden 50 lira almak suretiyle elde edilecek varidatla karşı lanacaktır.
Bu kanun tasarısı ile 3477 sayılı İzmir vilâyeti turistik yollarının inşası hakkındaki kanun yürürlükten kaldırılmakta ve bütün turistik böl gelerdeki yolların inşa, tamir ve ba kımları birleştirilmetedir.
KENDİ ATININ ÇİFTESİ İLE YARALANDI
Dün Aktaş mahallesinde bir hâdise olmuş ve bir arabacı kendi atının çiftesiyle yaralanmıştır.
Yaralı arabacı hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
Yüksek tahsil gençliği ilim ve irfandan nasibini almak, yarınını iş ve ilim sahasında garanti edebilmek endişesile mahrumiyetleri yenöılye çalıştı... Elinden tutan, yol gösteren olmadı... Maddî yolsuzlukların bir bünye üzerinde husule getireceği boşluklar ve reaksiyonlar elbette iyi olmaz
•Komünizm, -ken ı dİ doktrini, ile dünya milletlerinin içlerine sokulmak, yerleşr.ıek maksadiyle türlü çarelere ve vasıtalara başvurmuş tur ve halen de vurmaktadır. Ateşli, heyecanlı vakur Türk çocukları tarihlerindeki mefahiri, destanları ve kahramaklıkları okumaktan mahrum kalmış olursa kalplerine ve fikirlerine muzır neşriyatı sokmak için çalışan «komünizm, devi zayıf ruhlar ve iradeler üzerine en büyük tahribatı yapmış olur.
Üniversite gençliği, medreselerin harap muhiti içinde yırt olarak tesis edilen yerlerde yıllarca inlediler. Hükümetler bunu ele almak lüzumunu duymadılar. Zaman zaman Halk Partisinin kurduğu mahdut ve muayyen talebelere çatısı altında yer vermek suretiyle onları elde etmeğe çalıştı. Bu mesele a-ııadâvalarımızdan birisi olmağa ?ıdden lâyıktı.
Susamış olduğu tahsili almak için Anadolunun muhtelif yerlerinden gelen fakir talebeler fakru zaruret dalgaları arasında çırpındılar. Bir halâs çaresini de bulamadılar.
Binlerce zinde ve genç dimağlar ruhî buhranların tesiriyle bedbin ve sefil oldular. Maarif Vekâleti ü-zerine düşen vazifeleri hakkiyle ve programla tahakkuk ettirmeğe çalışmış olsaydı bunlar bugüne kadar çoktan yapılmış olurdu.
Son zamanlarda Bakanlık bu mevzuu ele almak mecburiyetini duymuştur.
Yüksek tahsil gençliği ilim ve irfandan nasibini almak, yarınlarını iş ve ilim sahasında garanti edebilmek endişesiyle mahrumiyetleri yenmeğe çalıştı. Elinden tutan, yol gösteren olmadı. Maddî yoksuzluk-İaAn bio bünye üzerinde husule getireceği boşluklar ve -reaksiyonlar, elbette iyi olamaz.
Gençliğin asil ve necip ruhunu, fikirlerini zedelemek içtimai bünyemizi her bakımdan sarsmağa müstait bir durum arzederler. Körpe dimağlar cemiyetten mütı.ıeffir olurlarsa, mensuplarını hangi nazarla göreceklerini «psikolojik, bir anlayışın seyrini takip ederek karar vermek mecburiyetini bizlere ifham eder.
Ahlâk, terbiye ve fazilet mefhumlarını okul sıralarında millî duygularla telif eden bir fikir a-damı olarak yarın hayata atılacak fertlerin İçtimaî hayat âlemindeki yerini idareciler düşünmek mec-buriyetindedriler.
Muhit ve hava ruhlar üzerinde daima müessir bir kuvvettir. Maarif işlerinde iyi «bir organizasyon, müşkülleri daima yenebilecek kuvvetlerle mücehhezdir. İç âlemleri yarınki endişelerin tehdidi altında olan fikir ve gençlik kitlesi bu ihmal yüzünden memleket sevgisini «dejenere» eder.
Kültür dâvası başta gelen birinci mevzudur. Ona muvazi olarak sistemi tanzim etmek vazifeleriyle mükellef olanların lâkaydisinin cezasını memleket çekemez. Tahammül beşerî irade ve mukavemetin fevkine çıkarsa husule getireceği fenalık geniş ölçüde olur.
İktidar partisi Demokrat Partinin doğuşundan sonra bu mevzu ü-zerinde hassasiyet göstermeğe baş-
A. R. Inceolemdaroğlu
«Zonguldak Milletvekili»
lamıştır. Yılların ihmalini ve hattâ günahını affettirmek arnaciyle bu üzerinde durmak mecburiyetini nefsinde duymuştur.
Türk milleti küçüğnnden büyüne kadar bu millî heyecaniyle kuv-vayi milliye ruhunu mevcudiyeti üzerinde kuvvetli olarak yaşatmış, millî hisleriyle, istiklâl ve hürriyet aşkını birbirine mezcederek zaferi elde etmiştir. Bu ruh bu İman asla öldürülemez. Politikanın oyuncağı olamaz. Rejim bugünkü ve yarınki gençliğin omuzlarına . yüklenmiş mukaddes bir vazifenin mes’uliyetini taşımak üzere sağlam esaslarla bağlanarak tevdi edilmiş olacaktır.
Millî iman ve akide tezelzüle uğrarsa bakamızın tehlikeye düşeceğini nazarı dikkate almak elbet de mühim bir borcumuzdur.
Türk gençliği, dalkavukluğun, riya ve tabasbusun en büyük düşmanıdır. Şayanı şükrandır ki bütün gençlerimiz sakit imparatorluğun miras bıraktığı bu bednam çen-berden ve tesirden münezzehtir. Mâneviyatımızı zaten bu telâkki ve düşünce takviye etmektedir.
Millî histen nasibi olmıyan soysuzlar bizim kanımızı taşımıyan bedbahtlardır. Asil kan damarlarımızda cevelan ettikçe millî varlık uçuruma düşürülemez.
Türk vatanının bütünlüğü, kopmaz kuvveti bu millî hislere dayanmaktadır. Bunu koparmak isti-yenler ancak komünistlerdir. Allah Türk çocuklarına daima yardımcı olsun. Memleket sevgisi yüreklerde «parazitlerden, âzâde kaldığı müddetçe bu ruhun ölmesine asla İmkân tasavvur olunamaz.
Aziz, fedakâr Türk gençliği:
Milletvekiü seçimleri yaklaştıkça sîzlere düşen çok büyük memleket vaziefleri vardır. Türk demokrasisinin muvaffakiyeti sizin olacaktır. İnsan hak ve hürriyetlerini ya-şatmıyan diktatör rejimler bir çok milletleri mahvetmiştir. Hürriyet havası vasıta ile ciğerlere çekilemez. Bu gibi hâil ve mânileri berte-raf etmek hepimizin en mukaddes vecibelerinden birisidir.
Türlü müdahale ve tehditler hiç birimizi bu dâva uğrunda yolumuzdan ayıramaz. Memlekette eğer demokratik hayatın kurulması isteniyorsa buna karşı gelecek olanların karakterini millî vasfını senin olgun idrakin daha iyi takdir ve teslim edecektir.
Sosyal adaleti ve siyasî mevzuatı rasin bir hale getirecek olan işte bu hâleti ruhiye ile seçimlerde çalışmanın heyecaniyle millî ve vatanî vazifelerimizi vakarla ve itidalle tahakkuk ettireceğiz. Daha doğrusu bir hukuk devletinin millete ve memlekete hâkim olmasını canı gönülden istiyoruz. Vatanperverlik millî ruhla kaynaşırsa onun muvaffak olmamasına başka bir kuvvet sed çekemez.
Kanunlar millî bütünlüğümüzün küeyyidesidir. Bu itibarla teşekkül etmiş olan Demokrat Partinin hedefi ve istikameti bu yönden de kanunların garantisi altında mahfuz ve rasindir. Demokrat Partiye isnat edilenleri siz daha iyi biliyorsunuz.
Sizlere hitap etmek fırsatını bana bahşeden Zafer gazetesinde İnşaallah yine görüşeceğiz aziz kardeşlerim.
Falsoların falsosu
| ktklar artık fiilen seçim
1 kampanyasını açmış bulunmaktadır. Ortada resmen seçün tarihine dair kati bir haber yoksa da, bugünlerde ziyaretlerin sıklaştığından, Konya heyetinden sonra elli klşüik bir Malatya heyetinin de geleceğinden bu mânâyı çıkarmak mecburiyetindeyiz.
Her hal-ü-kârda, artık İşin dönüm noktasına geldiğimiz muhakkaktır. Bu arada C. H. P. nln halkın sempatisine ma2har olduğunu zannettiği namzetlerin glzü gizil seçim bölgelerine gitmesinden tutun, bütün idari cihazların hisselerine düşen vazifeleri başarmağa çalışmalarına kadar her türlü faaliyet göze çarpmaktadır.
Bayındırlık Bakanlığının da bu mücadelede kendine göre bazı tedbirler aldığı anlaşılmaktadır.
İlk bakışta çok basit gibi gözüken bu tedbirlerden birisi de, evvelce İhale edilmiş bulunan bazı İşler hakkında müteahhitlerle ak-tedilen mukavelelerin tadiline başlanmış olmasıdır.
Bu hususta bir misal verelim:
«1949 sekesi İçinde işi aldınız ve çalışmağa başladınız. Her ay nihayetinde yapılan işe göre tahakkuk ettirilen İstihkak miktarı, mukavele gereğince meselâ Şubat 50 tarihli bonolarla ödenmektedir. İş uzamış ve elli senesinin
İçine gelmiştir. Bu zaman, tahak- ı kuk eden istihkakınız «paramu^v * vnk tahcic'it (hlffl- l/nvJlvta
yok, tahsisat Ibltti» kaydlyle Ödenmemekte ve mukavelename ile
tanınmış olan hakkınız karşısında mukavelenin tadiline gidilmektedir. Bu vaziyette, yeni şerait sizin peşin para vererek yaptırmış ol duğunuz İşin parasını 1951 senesine bırakmaktadır.
Bu suretle İş sahibi pek tabiî olarak çok müşkül bir duruma düşmektedir. Çünkü, vadeleri dokuz aydan fazla olan hazine bonoları, bankalar tarafından Iskonto edilmemektedir. Müteahhit, bütün imkânlarını işe yatırmış ve daha doğrusu bağlanmış olduğundan mukavelenin feshi cihetine de gldememekte ve perişan hale düşmektedir. Buna mukabil, İktidar bu hareketten- adamakıllı faydalanmaktadır.
Şöyle kl: Verilmesi lâzımgelen paraları, çeffelkalem reddettikten sonra elde kalan meblâğ İle yeni İşleri hem de peşin para ile ihaleye çıkarmakta ve C. H. P. nln yurdun imanna cansiperane çalıştığı zehabını uyandırmak istemektedir.
Anlaşma var, koalisyon kabine— si vesaire gibi balonların ortalıkta dolaşmasına karşı, verdiğimiz bu misal, herhalde aklıselim sahlbL vatandaşlara hakikati bir par.1*^ açıklamış olacaktır kanaaüade-yiz.
Yolları basan kann temizlenmesinden tutun, geçenlerde Kızılay» fakir fukaraya dağıttığı kömürlerden bile kendine pay çıkarmak Istlyerek tevzi yerine bayrağını asan C. H. P. nln, bu gidişatı memleket umumî efkârında lâyık olduğu numarayı almaktadır. Fakat, bağırıp çağırıp, namuslu seçim yapacağız, vatandaş vicdanında en küçük şüphe bile uyandırmadan dürüst hareket edeceğiz nakaratı arasında bu gibi hallerin bir «falso» olarak va-sıflandınlması da yanlış olmasa gerek... ı
Ne yapılsa boştur diye düşünüyoruz, huylu huyundan vazgeçmez»... Allah ıslah etsin!...
Hikmet YAZICIOĞLU
taksisine doğru yürüdü. Yanaklarından İplik gibi yaş iniyordu.
Halbuki, o yaştakilerin gözleri ağlamakta ne kadar hasistir.
Bir polis fişi, bilirsiniz, hiç bir zaman tamamlanmaz. Hattâ fişin bağlı olduğu şahıs öldükten sonra bile dosyayı kapatamazsınız. Şimdi Martins’! takibe mecburdum. Öteki üç kişinin kimler olduğunu öğrenmiştim. Bu yabancıyı da tahkik lâzımdı. Taksinin yanında kendisine yetiştim
— Arabam yok, dedim, beni şehre kadar götürebilir misiniz?
— Hay hay! diye cevap verdi.
Benim cipin şoförü, tabii, vaziyeti kavryacak, arkadan gizlice bizi takibedecektL Uzaklaşırken dikkat ettim Martins hiç arkasına dönüp bakmadı. Zaten, dönüp dönüp arkalarına bakanlar, yahut garda durmadan mendil sallıyan-lar lıemen daima, aşkın ve kederin gösterisini sevenlerdir.
— Adım Galloıvay, dedim.
— Martins, dedi.
— Llm arkadaşınızdı her halde?
— Evet.
Bu fion yedi sekiz gün içinde değme adam, «ben Llm’lıı dostuyum» diyemezdi.
— Viyana’ya geleli çok mu oldu?
— Hayır, bugün geldim, öğleden sonra, İngiltere’den. Herry davet etmişti, ille gel diye. Hiçbir şeyden haberim yoktu.
—Beklenmedik bir şey oldu. Birdenbire bana
— Dinleyin, dedi, içmeye şiddetle İhtiyacım var; ama cebimde bir metelik yok, beş Bterlingden başka. Bana bir kadeh bir şey ısmarlarsanız pek memnun olurum.
«Elbette» dedim. Bir dakika düşündüm, sonrı şoföre Kaentner-straase’de küçük bir bann adresini verdim. Bu anda, bu haleti ruhiye içinde, karısını koluna tak mış gelip geçici bir sürü Ingiliz subayiyle dolu bir bara gitmek Istemiyeceği muhakkaktı. Benim barda, yani şoföre bizi götür dediğim barda, belki de pek pahalı olduğu İçin, yalnız kendileriyle
— 5 —
meşgul bir kaç çiftten başka müşteri nadiren görülürdü. Fakat işin cansıkıcı tarafı şuydu ki, orda bir çeşit içkiden başka, içki verilmiyordu. Konyakla muamele görmüş, çukulatalı, ama şeker -11 mi şekerli, bir acayip kokteyl. Ne var ki, Martins’in ne cins içki olursa olsun, yeter kl içinde bulunduğu hale bir sis perdesi çeksin, her türlü alkolü kabul e-ileceğine emindim: Yalnız hale değil, Maziye de. Barın kapısında 6 dan 10 a kadar açıktır diye bir levha asılıydı ya, kapıyı şöyle bir ittiniz mi, hemen giriyordunuz. İlk iki bölmeyi geçmek kâfi. Bizi küçük bir salona, blzbize kalabileceğimiz bir yere aldılar. Her za maıı rastladığım âşık çift bermutat oradaydı.
Tamdık garson; lıavyarlı bir
kaç sandöviçin karşısında bizi kendi halimize bıraktı ve çekildi. Allahtan ki garsonla tanışıyormu-şuz.
Martins, ikinci kadehinden de bir yudum aldıktan sonraı
— Kusura bakmayın, dedi, hayattaki en iyi dostumdu.
Oııu kıracağımı, kırmak arzusu duyduğumu, bile bile yine de kendimi tutamadım:
— Piyasa romanı cümlesi, dedim.
Hemen:
— Zaten ben de piyasa romanları yazarım, dedi.
Üçüncü kadehe kadar, kolay ko nuşan bir adam olmadığı intibaını muhafaza ettim. Ama, aşağı yukarı emindim kl, bil tip; dördüncü kadehten sonra mesele çı-katar.
— Anlatın, dedim, kendinizi anlatın, Llm’den bahsedin.
— Bir saniye, dedi, muhakkak bir kadeh daha içmeliyim. Tanıma dığım kimselerin patentası altında yaşamıya tahammül edemem. Size bir veya iki Ingiliz lirası versem, Avusturya parasiyle değişir misiniz?
— Kolay, dedim, bir taraftan da garsonu çağırdım? Londra’ya geldiğim zaman ödeşiriz. Llmle tanışıklığınızı anlatacaktınız.
— Çok eski dedi. Ha.rry’yi benim kadar tanıyan biri daha bulunacağını sanmam.
Büromdaki kocaman dosya aklıma geldi. Bizim hafiyelerin de her biri ayni şeyi iddia ediyordu. Memurlarıma itimadım var, hepsini teker teker elekten geçir inişim.
— Ne kadar zamandanberi?
— Yirmi sene. Hattâ fazla. O-kulda birinci sömestr tatilinde tanışmıştık. ilk gördüğüm yer hâlâ gözlerimin önünde. Şu anda, İlân tahtasını, ilân tahtasında yazılanları olduğu gibi görüyorum. Çanın çalışını İşitiyorum. Dua çanı. Benim bir yaş büyüğünıdü; bana bir yığın şey öğretti.
(Devamı var)
SABIKALI BİR HIRSIZ SUÇ ÜSTÜ YAKALANDI
Dün şehrimizde bir hırsızlık hâdisesi olmuş ve eski sabıkalılardan bir genç hırsızlık yaparken suç üstü yakalanmıştır. Eski sabıkalılardan olan 19 yaşlarında Aytekin isminde bir genç evvelki gün gece saat 20 suiarında Memurlar Kooperatifinin arkasındaki bir manifatura barakasının duvarını delerek içeri girmiştir. Bu sırada barakanın önün den geçmekte olanlar duvarın delinmiş olduğunu görmüşler ve derhal bekçilere haber vermişlerdir. Bunun üzerine bekçiler barakanın etrafım sararak hırsızı yakalamak istemişlerdir.
Yakalanacağını anlayan Aytekin eline geçirdiği bir keserle etrafa sal dırmaya başlamış ve bu sırada merak saikasiyle hâdise yerine yaklaşan bir şahıs başından keserle yaralanmıştır.
Bundan sonra halk daha fazla birikmiş ve hırsızı linç etmek istemişlerdir.
Aytekin çalmak İstediği manifatura eşyaları ile birlikte adliyeye teslim edilmiştir.
_J TAKVİM I—
Hicri: 1369 — Cemaziyel’evvei: 5
Rumî: 1365 — Şubat: 9 22 ŞUBAT 1950 ÇARŞAMBA
Vasati Ezani
Sabah 6-46 12.67
öğle 12.28 6.38
İkindi 16.28 9.38
Aksam 17.61 12.00
Yatsı 19.21 1.31
İmsak 6.07 11.17
I 11
D
) y ı(
E i( a n
, şi k
d h tı
g
y
11
g
k
k
o
e,
i n
G
« d
I
HERGUN BİR HADİSE;
Eski mola r'a Buz
Kominform’un yeni bir ric'atı
Dolabı Satmışlar
partisi çöküyor
Kutup bölgesinde, buzlar içinde
Fransız komünist
ADYO*TELEFON‘TELGRAF HABERLER
Afrika konferansı
S
meıikanm Yakındoğu. Afrika ve Uzakdoğu siyasi mümessillerinin Portekiz doğu Afrikasın-da Lavrenzo Markez’de aktedecek-leri konferansa başkanlık etmek ü-zere, Amerika Dışişleri Bakanlığı Doğu işleri Bakan yardımcısı Ge-orge Mc Ghee bugün uçakla Va-şingtondan hareket etmiş bulunuyor.
Bilindiği gibi, /Ymerikan diplomatlarının zaman zaman bölge top lantıları yaparak umumî meseleleri incelemeleri bir zamandır âdet olmuştur ve Mc Ghee, bundan evvel İstanbulda toplanmış olan Yakın ve Ortadoğu diplomatları konferansına da katılmıştır.
Lavrenzo Markez konferansının da bu mutat toplantılardan biri olduğu resmen beyan edilmekle beraber. bu konferansa üç bölge diplomatlarının da iştirak etmesi, toplantının mutat çerçeveyi her halde saçak olan bazı karar ve tedbir-şgul olacağını göstermekte-
MU
)1,
*

)
V


Görünüşe göre, konferans çeşitli meseleler arasında bilhassa iki ba-
! his üzerinde duracaktır. Bunlardan birincisi Uzakdoğudaki hâdisatın inkişafı neticesinde Amerikanın karşılaşmış olduğu durum, İkincisi de. yine kısmen Uzakdoğu hâdiselerinin sebep olduğu diğer bir mesele, yani Afrikada çarpışan menfaatler ve Afrikadaki sömürgeler meselesidir.
i Cinde komünist zaferinden ve Hindiçinideki Ho Şi Minh’in Fran-| sanın İngiltere ve Amerikanın Bao I Dai’yi tanımış olmalarına rağmen, Sovyet Rusya tarafından tanınmış olmaması harbe yarı yarıya benzi-yen bir vaziyet ihdas etmiştir. A-merikanın Uzakdoğudaki meselele ri tetkike memur Büyükelçisi Jes-sup’un Saigun’da Vietnam’a Ame rikan yardımı vâdettiği ve halen Pariste Fransız makamlariyle mü-j zakere halinde bulunduğu malûrn-
| dur. Fransa, gerek maddi imkân-
sızlık, gerekse Hindiçiniye yardım edilmemesi için memleket dahilinde başgösteren komünist müdahalesi yüzünden Fransız birliği dahi-iinde müstakil bir hükümet olarak '^jRdığı Vietnam imparatorluğunu, ı Tomünist Çinlilerden, hattâ Sov-y etlerden yardım gördüğü veya göreceğinden şüphe edilmiyen Ho Şi Minh’e karşı destekleyecek durumda değildir. Bundan başka, Amerikanın müzahereti ve hattâ fiilî yardımı olmadan açık bir savaş durumuna düşmek tehlikesini göze a-lamamaktadır. Lavrenzo Markez konferansında, Amerikanın Hindi-çiniyi hangi ölçüler dahilinde yardımda bulunabileceği mjitalea olunacak ve verilecek rapor üzerinedir ki Amerika hükümeti bu yoldaki hareket tarzını tayin edecektir.
Lâkin konferansın bütün vazifesi bundan ibaret değildir. Toplantıda Afrika meselesi de müzakere edilecek ve Uzakdoğu hâdiselerinin zoriyle, henüz pek az işlenmiş hudutsuz kaynaklara malik bulunan bu kıt’a üzerinde tekâsüf eden çeşitli menfaatlerin ne dereceye kadir telif edilebileceği de incelenecektir. Çünkü, başta İngiltere olmak üzere, Uzakdoğudaki menfaatlerinin çoğunu elden çıkarmış veya bu menfaatleri ciddi surette tehlikeye düşmüş olan sömürgeci devletler şimdi bütün güçleriyle Afrikaya sarılmaktadırlar. Uzakdoğu üslerinden bir çoğunun kaybolması neticesinde imparatorluk nüfuz hatları değişmiş, kısalmış ve _iğri büğrü bir hal almıştır. Afrfika, bu r.ufuz yelpazesinin menteşesi haline gelmiştir. Buna mukabil, A-merikanın yakından alâkadar olduğu bir sömürgeler meselesi ve geri kalmış bölgelere yardım meselesi vardır ki, bu meselelerde az çok Amerikan sermayesinin bu bölgelere yatırılmasını gerektirmektedir. Bu takdirde İngiliz lirası ile dolar bir Afrika savaşı açmak zorundadırlar ki, esasen bu savaşa daha şimdiden başlamış nazariyle bakılabilir ve mücadele en çetin .safhalarını şimdilik Fas, Bingazi, Sudan, eski İtalyan sömürgeleri ve Rodezya’da göstermektedir.
Amerikalılar, bilhassa Afrika sömürgeleri halkının gerekli muameleye mazhar olmadıkları ve vesayet esaslarına göre, İstiklâl kazanma yolunda hazırlığa tâbi tutulmadıklarını iddia etmektedirler. Hattâ daha dün, bir çok İngiliz sömürgelerinde el’an esir ticareti yapılmakta olduğu bile, resmi bir şahsiyet tarafından ileri sürülmüş bulunmaktadır.
Baltalayıcılar için Hükümet en ağır cezanın verilmesini istiyor ■ Paris, 21 (Nafen) — Muhabirlerin bildirdiklerine göre, Fransız komünist partisinin son hafta zarfında arka arkaya yapmış olduğu iki «kuvvet denemesinde, de fecî bir şekilde hezimete uğramış olması kızıl lider Thorez’i yeniden tehlikeli bir duruma sokmuştur. Ortada dolaşan haberlere göre, komünist partisinin sendikalar üzerinde istediği şekilde tesir icra edememiş olmasının me-1 suliyeti doğrudan doğruya Thorez'in sırtına yüklenmektedir. Geçen ay Fransız komünist partisi içinde yapılan temizliğin hiç bir işe yaramadığı ve yeni temizliklere başvurmak lüzumunun hasıl olduğu belirtilmektedir. Fakat komünist partisi içinde böyle bir temizliğe taraftar olanlar bile bu temizlik de yapıldığı takdirde partinin işe yarar hiç bir cephesi kalmıyacağını belirtmektedirler.
Diğer taraftan komünist partisine bağlı olan sendikalar içinde siyasî bir temizlik yapılmaktadır.
Son hadiseler Atlantik Paktına karşı girişilecek komüniform taarruzunun Moskava’ıun beklediği neticelere erişemiyeceğini göstermektedir. Bununla beraber Fransa hükümeti açık kapı bırakmamakta ve her türlü tedbirleri almaktadır. ! Fransa’daki bütün valilere yapılan son tebligatta «askerî yardım malze meşinin boşaltılması esnasında vukua gelebilecek, hadiselere temas edilmekte ve bu valilere orduyu kul lanmak salâhiyeti verilmektedir.
’ Paris, 21 (a.a.) — Adalet Bakanı M. Rene Mayer, Amerika'dan gelen askerî malzemenin boşaltılmasında ve Çin Hindistanına gönderilen mal zemenin yüklenmesinde sabotaj yapanlar için ne yüksek cezanın teklif edilmesini istemiştir.
Vuslat yine mi kaldı nozlı bohara
az, kurak gitti, ekinler bit-
■ tl!
Kış, zarplı geldi, narenciyeler milyonları dondurdu!
Kar, fazla yağdı, yollar geçilmez, beller sökülmez oldu!
Bereket versin, mevsim sonu bir sis, bir kıraç bastı da. ağaçlar bile bahar gibi süslendi!
Eh, bu dört iklimi şiddetli memlekette günün dc, güneşin de, hesabın da, kitabın da yeri mi olur?
İşte bütçe de bu sis altında toparlandı, gidiyor. — A. F.
Meclis köjesi
DAVET
Hindiçiniye Amerikan yardımı
Yardımın ne şekilde yapılacağı henüz belli değil
Paris Radyosu, 21 (Basın - Yayın) — Vaşington’un yetkili çevrelerinde, Amerika’nın Vitnam’a yardımda bulunması meselesinin Amerikan Dışişleri Bakanlığınca müsbet bir şekilde karşılandığı ve halen bu me selenin Amerikan uzmanları tarafından İncelenmekte olduğu belirtil mektedir. Nihai kararın, Vaşington, Paris ve Saygun arasında bu yardımın şümulü ve ne şekilde yapılacağı hakkında görüş teatilerinden son ra alınacağı bildirilmektedir.
iyi haber alan kaynaklardan sızan haberlere göre, Vaşington'daki Fransız Büyükelçisi Hendo Bonnet-nin Dean Acheson nezdinde Hindi Çini'ye Amerikan yardımı ile ilgili olarak yapmış olduğunu son müracaatın, doğrudan doğruya yapılan ilk temas olduğu teeyyüd etmektedir. Amerikan çevrelerinde, Amerika’nın Asya’daki fevkalâde Elçisi Philipp Jessup’in Paris’te Fransız şahsiyetleriyle Vietnam’a Amerikan yardımının şekli hakkında yapacağı müzakerelere büyük bir önem atfedilmektedir. Bu müzakerelerin Jes-sup'in Vaşington’a dönüşünde, Amerika'nın kararının süratle tesbiti bahsinde önemli belirtilmektedir’
toplantı aleyhinde
Dışişleri Bakanı bunun bir netice vermiyeceğini söyledi
Lonra, 21 a.a. — Dün Kant’te Elt-ham şehrinde söylediği bir nutukta dışişleri bakanı Bevin ezcümle demiştir ki:
Rusların atom bambasıru tekemmül ettirmekle meşgûl olduklarından emindi.»
Bevin bundan sonra Sovyet Rusya ile atom meselesi hakkında görüşmelere girişilmesini tavsiye eden Churchill’in teklifine temasla demiştir ki:
«Geçmişte buna benzer görüşmeler oldu, fakat iyi netice vermedi, bana kalırsa, Amerikalı dostlarımızla sıkı temas neticesinde tatbik etmekte olduğumuz sistem en iyisidir. Bu sistem hakkında şimdi şüphe izhar edilmesi teessürle karşılanacak bir hadisedir. Çünkü bu ana kadar avam kamarasında buna dair kimse bir tenkidde bulunma-
ı süratle
bir rol oynıyacağı
Dünyada hâlâ esir ticareti yopılıyor
Lake Success, 21 (a.a.) Tryg ve Lie’nin talimatı üzerine hazırlanan Birleşmiş Milletler raporunda esir ticaretinin dünyanın birçok bölgelerinde tatbik edilmekte olduğu bil dirilmektedir.
Raporda bu ticaretin Çin’de. Kamerun’da, bilhassa çocukların esir olarak satıldığı Tanganika’da, Nige-ria’da, Malezya’da, Honkong'da ve Singapur’da revamda olduğu bildirilmektedir.
yaşayan bu halk da nihayet modanın ve reklâmın ^kurbanı oldu
Adalet Komisyonu:
Hayvan hırsızlığının meni kındaki kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10.30 da;
İçişleri Komisyonu:
1 — Bolu milletvekili Haşan Şük ıü Adal ve İhsan Yalçın’ın Abant gölü ve çevresinin Bolu özel idaresi ne temlikine dair kanun teklifini,
2 — İzmir milletvekili Ekrem Çıranın tabiiyet muamelâtından alınacak harçlara dair olan 1260 sayılı kanunun 8inci maddesini değiştiren 4151 sayılı kanunun 41 inci maddesinin değiştirilmesi hakkında kanun teklifini görüşmek üzere bugün saat 16 da;
Ulaştırma Komisyonu:
Devlet Demiryolları ve Limanları işletme genel müdürlüğü memur ve hizmetlilerinin ücretlerine dair olan 2847, 3173, 4620 ve 5000 sayılı kanun larda değişiklik yapılmasına ve 2847 sayılı kanuna bazı maddeler eklenmesine dair kanun tasarısını görüşmek üzere 23/2/1950 Perşembe günü saat 10 da toplanacaklardır.
hak-
Amerikan Elçisi
Atina Radyosu, 21 (Basın - Yayın) — iki aydanberi Amerikada bulunan Birleşik Amerika’nın &+:-na büyük elçisi Greydi dün yoluyla Atina’ya dönmüştür.
Kornında havlu unutulmuş
ı Ati-
Amerikada grev devam ediyor
Pittsburg. 21 (a.a.) — Sendika başkanı John Leıvis’in teşkikine ve işe başlamalarını emreden mahkeme kararına rağmen 372.000 maden a-melesi bugün grevin yedinci haftasına başlamak üzeredir. Amelenin kontrat yapılmadıkça işe başlamamak azminde olduğu anlaşılıyor.
Çalışmak istiyen bazı amele Vir-jinyada kuyuların başını bekliyen grevcileri görünce geri dönmüşlerdir.
Romanya dünya sağlık teşkilâtından çekildi.
İsviçre Radyosu, (Basın - Yayın) — Romanya, Dünya Sağlık teşkilâtının, Milletlerarası ihtiyaçlarını kar şılamıyacak durumda olduğunu ileri sürerek bu teşkilâttan çekilmiştir.
Yunanistan yine Bulgaristandan dâvâcı
Lake Success, 21 a. a. — Bugün Birleşmiş Milletler genel sekreteri Trygve Lie'ye gönderdiği mektupta Yunan delegesi Alexis Kyron Bulgasistanı «hudut hâdisesi icad etmekle» itham etmekte ve hudut hâdiselerini yerinde halletmek istemeyen bu hükümetin iki memleket arasındaki münasebetlerin ıslahına engel olduğunu iddia etmektedir.
Vaşington, 21 (a.a.) — Eski bir er Birleşik Amerika hükümetinden yüzbin dolar zarar ziyan talep etmektedir. Cerrahlar 1945 senesi tem muzunda bu askerin kamında yaptıkları ameliyat sonunda uzunluğu 75 santim eni 45 santim olan bir hav lu unutmuşlardır. Havlu 1946 martında yapılan ikinci bir ameliyatla çıkarılmıştır.
Evvelce açtığı dava hakkında meni muhakeme kararı verildiğini gören Arthur Jefferson isimli er ame liyat neticesinde çalışma imkânlarını kaybettiğinden bahisle Birleşik Amerika Yüksek Divanına müracaat etmiştir.
Iranda yine deprem oldu
Tahran, 21 (a.a.) — Tahran radyosu dün iki kere deprem olduğunu bildirmiştir, İlk sarsıntı Şiraz’da i 22 de İkincisi Horasan'ın baş şehri Meşed’de kendini hissettirmiştir. Depremler onar saniye sürmüştür.
isterik Tâvuk
Londra, 21 (Nafen) — Toronto’lu bir tavukçu, tavuklarından birinin dünya rekorunu kırnrş olduğunu açıklamıştır. Bu tavukçunun iddialarına göre, bahis mevzuu tavuk 27 I günde tam 70 defa yumurtlamıştır.
Serbest Fıkra
Kandillideki köşk!
Lavrenzo Merkez konferansının inceliyeceği meseleler arasında bu mevzular da yer alacaktır.
Mücahit TOPALAK
Çocukluktan ilk gençliğe geçtiğim sıralardaydı; tanıdıklarımızdan BursalI bir hanımefendiye Kandillide satılık bir köşk sağlık vermişlerdi. Beni de gezsin, hava alsın diye yanında beraber götürmüştü. Mevsim yazdı. Güneş altında epey bir müddet dar ve tenha yollardan yürümüş, sora soruştura aradığı mızı bulmuştuk:
— Ahmet Rıza Beyin satılık köşkü!.
Genç dimağımda bir küçük saray ve onun sahibi zengin bir ev sahibi tasarlamıştım...
Duvarları yıkılmış, ağaçları seyrelmiş, otlan diz boyunca büyümüş geniş bir bahçeden geçmiştik. Ahşap ve yayvan bir binanın harap kapısındaki tokmaklardan ıbirlni çalmıştık. Kapıyı bize sırtı bükülmüş, fakat
I——— Yazan : " — ■
Sarıçizmeli I
hâlâ uzun boylu, sakallı yüzünde mavi gözleri dumanlı bir ihtiyar açmıştı. Üstü başı eskice, beyaz ye kıravatsız gömleği kirliceyıli. İnce vc uzun parmakları kalemden ziyade bahçe işleriyle uğraşmışa benziyeıı bu muhterem ihtiyar, eski Meclisi Mcb'usan Reisi Ahmet Rıza Bey miydi?
Bizi güler yüzle içeri almıştı. Mısır haşiriyle döşenmiş bomboş sofalardan büyük büyük odalara geçirmişti. Bu evde ne kadar çok kitap, mecmua ve gazete, kırık koltuk ve kanape görmüştüm!
Hâlâ kulağımda, ayağımın altında gıcırdıyaıı düşemelerin sesleri ve bu mihnethanenin medhi-yesini yapan kibar yüzlü ihtiya-
rın sözleri çınlar:
— Daha da ucuza verebilirim!"

Cumhuriyet refikimizde zevkle takip ettiğimiz eski Meclisi Meb'usan, Âyan ve İttihat Te-. rakki Reisi Ahmet Rıza Beyin hatıralarını okurken lıen bu eski bir günlük hatıranın acı tadiyle içim burkuldu. t
Memleket ve hürriyet uğruna şenlerce memleket içinde ve dışında kâh menfa, kâh ikbal hayatı süren bir devlet adamının son seneleri böyle bir fakru zaruret içinde geçmiştir.
Fazilet servetinin her zaman maddi servetten kıymetli olduğunu takdir edenlejr, tarihte daima temiz bir ad bırakırlar, o
Kandillideki bu viran köşkıin hatırası,onun mezarında hâlâ yanan belki de tek kandildir...

Bir Eskimolora
naylon çorop, ipekçom çır ve diğer lüks eşya solarak bir y Ida 1 milyar Frank kazandı.
eknik vasıtalar, dünya yüzüne o kadar büyük bir sür’at-le yayılıyor ki, bunların,
faydalı ve faydasız olsun, girdikleri yerlerden, yenilerini bırakmadan çıkmadıkları ve her gün biraz daha ehemmiyet kazanarak, insanın günlük hayatında elzem bir unsur haline geldikleri görülüyor. Bu vasıtaların çoğunun faydalı olduğundan ve insanların işini büyük ölçüde kolaylaştırarak vakit, rahat ve sıhhat kazandırdıklarından şüphe edilemez. Fakat, geri kalan bir kısmının da asla zaruri olmadığı, hele uygun yaşama şartlarına intibak et-tirilemediği takdirde onları kullananları her şeyden evvel gülünç bir hale soktukları muhakkaktır. Bizim dilimizde «Rüküşlük», görmemişlik» vesaire gibi kelimelerle ifade olunan bu moda taşkınlık ve sap kınlıklarının türlü tezahürlerini, he men her gün, hepimiz, fakir komşu kızının taksitle alınmış küık mantosundan, elektriksiz evlere, makineli süpürge satın alan hanımlara, genç kızlığında çinko döşemeli bir gusülhanede yıkandığı halde, sonradan gömme banyodan başka banyoda yıkanamadığını iddia eden hanımefendilerin şımarıklıklarına kadar, bir çok çeşit insanın harekâtında müşahede ederiz. Bütün bunları belki de sadece insan muhakemesinin bozukluğu sebep olmamak tadır. İnsan nahvetini, insanın en zayıf taraflarını istismar eden bir kuvvet vardır ki, bu kuvvet, asrımızda devasa bir heyet almış ve Moda Reklâm adı altında meydana çıkmıştır. İşte bu devrin nelere kadir olduğunu anlatmak maksadiyle karakteristik bir hadiseyi ele alarak, bir şirketin, kutup bölgesinde oturan halka nasıl buzdolabı, naylon çorap ve lüks çamaşır satmıya muvaffak olduğunu anlatıyoruz.

Meselenin esası
Kanada, Alaska, Labrador ve Gro-enland, son harpten alınan dersler ve edinilen tecrübelerin sevkile gerek maden arama olayısiyle, gerekse askerî tedbirlerin lüzumlu kıldığı alâka yüzünden büyük bir ehem miyet kazandı ve bu bölgelerin en kuzey noktalarına kadar, bir çok geniş ve buzlu bölgelerde, bu zamana kadar münferit aileler, veya kabileler halinde yaşıyan insanlar, yer yer toplanmıya başladılar. Normal bir hayat ve faaliyete müsaade eden, daha güney bölgelerde şehir ler kuruldu. Sinema, konforlu evlerde beldeler teşkil edildi. Evlerin hepsinde kalorifer, elektrik vesaire, vardır. Şimal gelişmektedir. Vak tile en gözü pek avcıların ve en mukavim maden arayıcıların ancak barınabildikleri bu diyarlar şimdi, en nazik ve nahif cüsseli hanımların dahi ikamet edebilecekleri birer medenî şehir haline geldi. Bu vaziyet bittabi şimale de tesir edecekti. Nitekim öyle oldu. Şimalde, buzlar içinde, buzdan mamul kulübelerde oturan ve ancak vurdukları hayvanların derisiyle yaptıkları kayıklarla balık tutan Eskimolar, zaman zaman bu medeni şehirlerle temasa geldikçe, çeşitli vasıtaların te min ettiği kolaylıkları elde etmek hevesine düştüler. Fakat bu, hakiki bir fayda mülâhazasına istinat etmeyip, bir hevesten ibaretti. Moda tesirini göstermiye başlamıştı. Şinr di iş reklâma kalıyordu.

Fırsat bu fırsattır
Bu mevzuda, Ingiltere’nin en büyük ve en kuvvetli şirketlerinden biri olan Hudson Körfezi Kumpanyası, çok calibi dikkat malûmat neş rediyor. Şirketin verdiği tafsilâttan anlaşıldığına göre, hadise şöyle cereyan etmiştir:
Hudson Şirketi, üç yüz senelik ! bir şirkettir. Bu şirket, kutup böl-I geierinde ticaret hakkının hemen | tamamına sahip bulunmaktadır. Kendi ticaret filosu ve buz kıran ge y__s...
mileri vardır. Maden ve petrol iş-J çeleri ... ı lerinde muazzam hisselere sahiptir, edilmiştir. I Hudson, aynı zamanda, dünyanın en ■ Çalışma raporunda merkez ilçesi-büyük kürk satıcısıdır. Zira bilin i nin yeniden sekiz ocak açtığı ve , diği gibi, bu bölgelerde kürkleri en bin sekiz yüz yeni üye kaydettiği çok para eden hayvanlar yaşar. Şir 1 bildirilmiştir. Daha sonra dört bir
Nylon çorap, ipekli çamaşır ve buz dolabı hamulesile müşteri aramaya çıkmış bir gemi buzlar arasından kendisine bir yol açmaya çalışıyor modalarından müteşekkil bir kadın sergisi açarak Eskimolu bayanlardan mühim miktarda sipariş aldı. Fakat işin en garip tarafı şudur: Eskimolar buz dolaplarına bayıldılar. Bu hususta yapılan talep o kadar çok oldu ki, şirket, kutup dairesi üzerinde kâin Yellowknife antreposunda bir buz dolabı stoku teş kil etmek zorunda kaldı. Bu buz dolaplarının ne işe yarayacağını kimse bilmiyordu. Eskimoların, kutup soğuklarından fazlasına ihtiyaç duyacak kadar kızışmış oldukları kabul edilse bile, elektrik olmadan bu dolapların görebilecekleri işin neden ibaret olacağı sualine karşılık. Hudson satıcılarından biri dahiya-ıanda Dayanıar ne bir cevap buldu: «Dolabın içi dı-işlemeli külot, | şansından daha sıcak olduğu için, — u.-_ —i. ı.~ belki, eskimolar yiyeceklerini orada muhafaza etmek istiyorlardır.»
İnsan hamakatile istihzanın bu şahane nümunesini ortaya attıktan sonra, aynı şirket, şimdi de, yem ev lenen Eskimoları, cenuba doğru balayı seyahatine göndermek için yeni tedbirler alıyor ve teşkilât ku-rtıyormuş.
Bütün bu faliyetin bilânçosu o-larak şirketin kazancı; Bir milyar frank.
ketin, kutup bölgelerinde işletmekte olduğu depo, dükkân ve benzer müesseselerle bunlar arasında muntazaman gidip gelen gemilerinin sayısı iki yüz otuzu bulmaktadır. Dük kânlarda, Eskimolara bir takım mallar satılmaktadır ki, ilk bakışta bu malların buz kütleleri üstünde ya-şıyan insanların ne işine yarıyaca-ğını anlamak zordur. Zira, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, Eskimolar, medenî şehirlerle temasa geçtikten sonra, o zamana kadar asla ihtiyaç duymamış oldukları bir takım mallar iştemiye başlamışlardır. Bunun üzeripe, şirketin mağazaları çeşitlerini arttırarak, yalnız kundura, çorap, yün fanila vesaire değil, fakat aynı zamanda bayanlar için ipek çamaşır, içl:“~’i '
naylon çorap, bere ve bir çok kokularla beraber, pislikleri darbımesel haline gelmiş bulunan bu eskimolara tuvalet eşyası da satmıya başlamışlardır.

Niçin olmasın?
Hudson Şirketinin mağazaları, biraz daha ileri giderek, son zaman-Londra ve Nevyork
Bolu Merkez ilçe Kongresi toplandı
Bolu, (Hususî) — 17 Şubat 1950 Cuma günü saat 14 de Demokrat Par tinin Bolu merkez ilçe senelik kongresi köylerden gelen yüzden fazla delegenin iştiraki ve beşyüzden faz la dinleyici partilinin katılması ile açılmıştır. Kongreye Halk Partisi Belediye ve sair teşekküller ile bitaraf birçok vatandaşlar davet edil mişlerdir. Kongrenin yapıldığı eski Gençlik Lokalinin içi delegeler, davetliler ve partili dinleyiciler tarafından tamamen doldurulmuş olduğundan şehir halkından büyük bir dinleyici kitlesi kongreyi hoparlörlerle yapılan neşriyat sayesinde lokal önündeki meydanda içten ve devamlı bir alâka ile takip etmiştir. Yoklamayı müteakip kongreyi İlçe Başkanı Şerafettin Mızrak açmış ve kongre divanı başkanlığına Avukat Mahmut Güçbilmez ve tl Başkanı Avukat İhsan Gülez, Kâtipliklere tüccardan Saip Zorlu ve At-tar Nurettin Salbaş ittifakla seçilmişlerdir. Kongre Başkanı Güçbilmez divan adına delegelere teşekkür ettikten sonra Demokrat Partinin hazırladığı şükran çelengini A-tatürk anıtına koymıya hazırunu da vet etmiş, mevcut olan altı yüzden fazla Demokrat Partili ve bitaraf vatandaşlardan pek çoklarının iş-tirakile Anıt Park'taki Atatürk anıtı na çelenk konmuş ve üç dakika say gı susması yapılmıştır. Kongrenin ikinci oturumunda ilçenin senelik çalışma raporu eski ve yeni yıl büt okunmuş ve ittifakla kabul
yük sahife tutan dilekler okumuş-bunlann çoğunun orman mevzuu ile ilgili olduğu görülmüş hemen bütün ocaklarda orman Kanunundan çift hayvanları ve âletlerinin müsaderesi hükümlerinin kaldırılması isten eliği, aksi halde şimdiki kanundan orman suçlusundan fazla bu suçlunun a'lesi efradının aç kalmakla ceza çektiği belirtilmiştir. Bundan baş ka merkez ve köyler delegelerinden bir çoklan Halk Partisinin İhmaline uğramış pek çok şehir ve köy dertlerine heyecanla temas etmişlerdir. Delegelerin talepleri üzerin*; konuşan Avukat Mahmut Güçbilmez, ye ni Seçim Kanununun seçmenleri ilgilendiren mekanizmasını anlatmış ve yeni seçimlere hile karıştırmak sahtekârlık yapmak istiyenler için konmuş elan ce*a hükümlerin, kc misyon tasarısından okuyarak evvelki Seçim Kanununa nazar m ileri bir merhale olan yeni seçim kanununda D. P. nin büyük payı bulunduğunu belirtince delegeler tarafından şiddetle alkışlanmıştır. Hatip ayrıca Halk Partisinin Demokrat Parti kurulmazdan evvelki programını kongreye göstermiş ve bu programda.' orman mevzuunda bir tek satır görülmediğini halbuki Demok rat Partinin programında orman işlerine bir fasıl ayrılmış olduğunu programdan okumak suretiyle izah etmiştir.
Sözüne devam eden Mahmut Güçbilmez orman işlerinde Halk Partisinin muvafakiyetsizliğini nasıl itiraf ettiğini Tarım Bakanının İstanbul tl Kongresineki beyanatını Yeni Sabah gazetesinden okuyarak anlatmıştır. Delegelerin arzuları ile 4- (Devamı Sa: 5 Sü: 2 de)

a:
oayn.?Tfa;
ZAFER
22 - 2 • 1950
I
d
Sultan Mehmet bir türlü Kostantİr.in bu kararını hozmedemiyordu. Neredeyse atını surlara karşı sürecekti Tam bu sırada tâ uzaklardan bir kofile göründü.
Zağanos paşa bu kafileyi görünce biraz bozularak :
— 99 —
ac
t
ıM
1
o:
Bizans, uzun sürecek bir muhasaraya ciddî olarak hazırlan-mağa başlamıştı. Surların tamiri ise çok daha zor oluyordu. Çünkü taş bulmak zordu. Usta bulmak mümkün olmıyordu.
Bu fevkalâde haller Bizansta duyulunca halkı müthiş bir korku aldı. Bir buçuk asırdır Türkle-rin hücumundan korkan, gece uykusundan kesilen BizanslIlar, bu defa işin daha ciddî olduğunu anlamışlardı. Her gün kiliseler ağzına kadar dolup boşalıyor, her köşebaşında falcılar meş’um ha- I beıier yayıyorlardı.
u.
k
e
£1
2|
.1

r
*
ri

s
l
Kat’î Karar
Bizansta tevkif edilen Türkler, serbest bırakılmıştı. Kafile halinde (Boğazkesen - Rumelihisarı) na doğru geliyorlardı.
Sultan Menmeı, Türkü kurtarmak için yaptığı teşebbüsten sonra bütün hiddet ve şiddetini etrafındakilerden almıştı. Bizanstan | cevap gelinceye kadar hükümdarın yanına kimse yanaşamadı. Hattâ Zağanos Paşa bile ...
Sultan Mehmet, Hisarın yukarı tarafındaki otağının önünde geziniyor, Bizanstan gelecelf haberi sabırsızlıkla bekliyordu. Biraz u-zakta Zağanos Paşa, Saroca, Mus-lıhiddin ve Halil Paşalar görünü yorlardı. Sultan Mehmet birdenbire haykırdı:
— Zağanos!...
Zağanos Paşa hemen kendini hükümdarın yanına attı.
— Emir buyurunuz şevketlû hünkârım.
—Bizanstan neden haber gelmez?
Zağanos Paşa garip bir tavırla:
— Rumlardan vefa beklenmez şevketlû.
— Ben de o kanaatteyim. Acaba daha şiddetli bir hareket et meliydik?
— Kulunuz o fikirde idim.
— Ama lalamız böyle düşünmemişti.
hâlâ bir
l'

ı


Sultan Mehmet bir türlü Kos-tantinin bu kararını hazmedemi-yordu. Neredeyse atını surlara karşı sürecekti. Tam bu sırada tâ uzaklardan bir kafile göründü. Zağanos paşa bu kafileyi görünce biraz bozularak:
— Galiba geliyorlar Sultanım.
Dedi. Sultan Mehmet dikkatle o tarafa doğru bakmağa başladı. Nihayet bu gelenlerin Bizansta mevkuf Türkler olduğu anlaşıldı.
Sultan Mehmet, Kostantinin mektubunu aldı, okudu. Vezirleri yanına topladı. Hiddetle karışık bir gururla Halil paşaya dönerek:
— Lala... Avnü hakla nihayet masum tebaamızın hayatını kurtardık. Şimdi Bizansın asırlardan-beri yaptığı şımarıklıkların ceza sini vermek gerektir.
Birdenbire celallendi:
(Ben ki Oğuz Karahan neslin-denim. Osman Ertuğrul oğluyum. İki kıt’ada yayılan arazii şahanemin hıfz ve vikâyesi için şu hisarı yaptırdım. Cenabı Hakkın, lütuf ve inayetiyle hitam buldu. Bu dakikadan itibaren bu Boğazdan benim müsaadem olmadan hiç bir yabancı gemi geçemiye-cektir.
Ceddim Osmanın vasiyetnamesini yerine getirmek zamanıdır. Lala!... Her satın bir hikmet dolu olan bu vasiyetnameyi oku... dinleyelim...
Halil Paşa, gür ve dolgun sesiyle bu meşhur vasiyetnameyi okudu:
Gönül kerestesiyle bir yeni şehir ve pazar yap, Zulm eyleme reneberlere, her ne istersen var yap Eski yeni şehri bari, İnegökiek hep vari, Kırup geçirüp küffari, Bursa’yı yık ta tekrar yap! sürüye, arslan ol bakma geriye,
Çar idün haydi çeriye, Dil geçidini hisar yap. İznik şehrine hor bakma, Sakarya suyu gibi akma, İznikmit’i de al bakma, her burcunda bir hisar yap. Osman, Ertuğrul oğlusun, Oğuz Karahan neslisin. Hakkın bir kemter kulusun, İstanbul’u al gülzar yap!...
Halil Paşa, bu nefis vasiyetnameyi, bütün kelimeleri üzerinde durarak ve mânâsını gönüllere iş-liyerek okumuştu. Orada bulunanların hepsi de bu derin manâlı şiiri dinî bir âyin yapar gibi dinlemişlerdi. Uzakta hafif bir sis içinde kaybolan Anadoluhisa-rına, kıvrıla kıvrıla Bizansa doğru uzanan lekesiz Boğaz surlarına bakan Sultan Mehmet, şiirin son mısraının mânasına kendini kaptırmıştı. Dalgın ve düşünceli idi.
Bir müddet böyle kaldıktan sonra:
— Lala diye bağırdı. Lala!.. Muhakkak ki ceddim Osman, hepimizden ziyade hakka yakın o-landı. Hepimizden iyi istikbal gö-
Kurt olup gir
İGÖZE ÇARPANLARI
YURTTA ZAFER
Bu sene yapılan ilk münazara dolayısile
ijMiıbirinin zıddı iki tezi içine g»akın ve muayyen bir formül-
1—^le ifadelendirilen bir fikrin ya ujıe maun, vmıamıj uu.uuuuBu iki ekip tarafından savunulmasına zamanda, şöyle böyle bir aşiret münazara dendiğini biliyorsunuz. Ço relisi gibiyken, neslinin bir gün ğu zaman öğretmen ve profesörler-gelip Marmaranın bütün kıyılarını den müteşekkil bir jürinin ve din-ele geçirerek İstanbıılu çenber i- löyicilerin önünde yapılan bu fikir çine alacaklarını görmüştü. İki 1 ’ ....
kıt’a üzerinde yayılarak, Şark ve Garba kol salacağımızı anlamıştı. Şimdi onun derin ve uzak görüşüne hayran oluyoruz. O büyük adam, torunlarının ileride kuracağı imparatorluğun yaşaması i-çin muhakkak İstanbula ihtiyaç olduğunu anlamıştı. Bu şiir bize hakkın ve hakikatin yolunu göstermektedir.
Benden evvel gelenler de aynı gaye ile yola çıkmışlardı. Fakat hâdiseler ye Bizansın meş'um entrikaları, İslâm âlemini bir buçuk asır en kuvvetli bir merkezden mehcur bıraktı. Ben, hadisi şerifle işaret edilen emjr ve ceddim Osmanın hitap ettiği hükümdar olduğuma kaniim. Bu şehri bî na-zirin zaptı eğer mukadderse, bu ancak tarafımdan olacaktır.
Bizans imparatoru bize vergi teklif etmektedir. Benim kölelere değil, tebaaya ihtiyacım var. Benim tâbi şehirlere değil, mülke ihtiyacım var. Ben bir şehir istemiyorum, bir imparatorluk istiyorum. Allah şahidimdir ki, mülkümüzün selâmeti namına Istan-bulun zaptını ne kadar arzu ediyorsam da, mütarekenin tarafımızdan bozulmamasına da o nis-bette gayret ettim. Şimdi günah benim değildir.
Sulhu ihlâl eden ben değilim. Bigayri hak tebaamdan üç kişiyi şehid eden imparatordur. Eğer kahhar kuvvetimden korkmasay-dı, tevkif ettiğim 150 Müslümanı da canavarca idam edeceği muhakkaktı. Artık ok yaydan çıktı. Bizans ve Kayzer, kendi idam hükmünü kendi yazdı. Ben ne vergi isterim, ne tâbiiyet... Ben bir imparatorluk istiyorum. Ceddim Osmanın ve Hazreti Peygamberin işaret ettikleri fethi ce-lili istiyorum.
Hiç bir sebep yokken Bizansın kapılarını yüzümüze kapıyan, düşmanca tavırlar takınarak surlarını tamire yeltenen imparator, alenen bizimle dostluğunu kesmiş vaziyettedir. Bu sinsi dastluk tezahürlerine artık son veriyorum.
Lala!.. Bugünden itibaren Bi-zansa ilânı harp ediyorum. Memleketimin bütün kuvvayı maddiye ve mâneviyesini seferber ediniz. Bu emri celili ifada tekâsül gösteren kimse indallah mesul -dür.
Vezirlerim!... Gazilerim!... Tarihi cihana en parlak bir sayfanın ilâve edileceği gün yakındır.. Hareketsizlik sona ersin! Herkes emre müheyya olsun!. . Ve, muvaffakiyetimizin birinci âmili olacak olan Hisar bir haftaya kadar ikmal olunsun!... Mühendisleri -mizle, Macar Urben tarafından yapılan büyük toplar, Boğaza en hâkim mevkide bulunan Halil paşa burcuna konulsun! Veyl bu Boğazdan müsaadesiz geçmek is-tiyeceklerin haline...
Şimdi herkes vazifesi başına... Hepimiz Hisarın birer amelesi o-larak çalışacağız!...)
(Devamı var)
rendi. O daha Bursa’yı bile eline geçirmemiş, muntazam bir orduya bile malik olmamış bulunduğu
Fiyorinda’nın müphem şüpheleri, oda hizmetçisinin yalanını yakaladığı andan itibaren derhâl bir hakikat oluvermişti. Ve onu bir çok salonlardan, dehlizlerden geçerek takip ederken hayret ve korku ile:
«Kont Dö Luvr Fransua Kralının da kendisidir!... gayet kibar, nazik, sevimli ve bana gayet iyi muaemle eden, benim gibi fakir kızın imdadına koşmak lûtfunu esirgemiyen, kendisi ile senli benli konuştuğum bu genç asilzade Kralmış!.... Kralmış!» Diye düşünüyordu.
Böyle düşüne düşüne kendisini takip ettiği Grifon, saray muhafaza kumandanının dairesine doğru gidiyordu. Bu pek mühim vazife, Janlis senyörü olan Fransua Dö Hange’a tevdi edilmişti.
Grifon ona, Katerin’in yanından çıkarken rastlamıştı. Pek sinirli bir hali vardı. Grifon daha ilk sözleri söylerken kumandan onu durdurarak sert bir tavırla:
— Kabil değil, Mösyö Grifon; bu hususta şimdi Madam Kate-rin’den kat’i talimat aldım. Bana, Kral tarafından yazılmış bir emir lâzım... yahut, emirlerini bizzat şifahen vermesi için beni Kralın yanına götürünüz, dedi.
Grifon, gücenik bir tavırla.
— Biliyorum; Kral, anasının isteği üzerine bu kararı verdiği zaman ben de yanında idim... İşte istediğiniz emir... Bakınız, rica ederim; Kral: Tenezzülen size havale buyurduğu tafsilâtını bildireceğim vazifenin ifasını müteakip bu emri raporunuzla beraber ken-
•——— Yazan: ——
I Suat T A ŞER |
çiçeği gibi eve kapatılmasını savunan taraf kazanmış ve kazandırılmıştır. Gazetecisinden, öğretmenine vc tarlada ırgatına kadar her çeşit meslek alanında erkekle omuz omuza toplumun işlerini paylaşan kadınlarımızın durumunu inkâr etmek, en hafifi, sosyal tekâmül kanunlarına karşı gelmek olduğu gibi, ekonomik ve siyasal bağımsızlığımızın temelini teşkil eden bir sıra inkilâpları da hiçe saymak olur. İşte geçen yılların münazaralarında böyle yanlış yollar tutulmuştu.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencileri arasında yapılan ve millî bir yaraya neşter vuran bu yılın ilk münazarası, hem hayırlı bir başlangıç olmuş, hem de bu sefer doğru fikrin galip gelmesi içimizi se vinçle doldurmuştur. «Anadoluyu fikir yolu ile kalkındırmıya imkân var mıdır?» sorusuna karşılık ariyan bu münazarada müsbet, yani imkân vardır, tezini dördüncü sınıftan üç erkek; menfi, yani yoktur, tezini birinci sınıftan iki kız ve bir erkek öğrenci savunmuşlardır. İddialarının ilmi delillerini apaçık ortaya koyan birinci sınıf ekipi tartışmayı ka zanmış ve jüri tarafından galip ilân
ve söz maçında güdülen amaç, ekip lerden her birinin, tuttukları tezi iyi savunarak, jürinin .kararını kendi lehlerine çevirmeğe çalışmaları etrafında toplanır. Ekipler öğrenci gençlerden meydana geliğine göre, bunların benimsedikleri, inandıkları fikirlerin manasını tamamen kavramaları ve meramlarını kısa ve doğru olarak anlatmaları gerekir. Aksi halde maçı kaybedebilirler. Yurdun fikir ve sanat hayatında önemli işler görecek gençlerimizin yetiştirilmesinde bu türlü fikir antrenmanlarının ne kadar büyük değer taşıdığını söylemiye hacet yok. — Barika-i hakikat Müsaade-mei efkârdan doğar — sözünün anlamı burada daha iyi anlaşılır. Her tezin bir antitezi vardır, aradığımız doğru düşünce ise, bu tezle antitezin sentezidir.
Gerek Ankara, gerek İstanbul yük sek tahsil gençliği arasında dört-beş yıldanberi, münazara tertip etmenin güzel bir gelenek haline geldiğini memnuniyetle kaydedebiliriz. Yalnız şu noktaya işaret edelim ki,! muuu» ve jun unuınaan ganp uan geçen yıllarda yanılan münazaralar, [ edilmiştir. Anadolu’yu fikir yolu ile konu ve varılan sonuçlar bakımın-1 kalkındırmak mümkün değildir, lodan, Atatürk inkılâpları ile modern, zini isbat eden ekipten Gönül Ba-ilmin gösterdiği istikametlere aykı- şaranoğlu, fikrî ve psikolojik olay-rı olmuştur. Meselâ bıldır, Ankara lavın maddî ve iktisadi ı-mölc da-Üniversitesi gençleri arasında «Ka- [ yandırılmadan izah edilemiyeceğini din çalışmalı mıdır, evde mi otur- belirterek, .cemiyetin ekonomik malıdır?», yahut «Kadın doktor olma- bünyesinde, istihsal organizasyo-lı mıdır?» konusu etrafında yürütü-1 nunda bir değişiklik olduğu zaman len münazarayı, kadının bir saksı | bu değişiklik, tam mânasiyle geli-
şebilmek için, cemiyet hayatının diğer cephelerine tesir eder; yeni gö rüşler, yeni fikirler, yeni müesseseler kurulur» dedikten sonra, A-nadolu gibi feodal devrin istihsal va sıtalarını kullanan ve istihsal organizasyonu o devrin ağa - sörf sistemi olan bir memleketten 20 nci asrın medeniyetini beklemenin oi" iaçag idealizmi olacağını, bildirmiştir.
Evet, bayan Bavşaranoğlu'nun dediği gibi, Anadolu medenî dünyanın çok gerisinde kalmış ise, köylü çocuğunu okutmuyor, okutamıyor ve muhitine karşı ilgisiz ise, köylü, insanın tüylerini ürperten hayat şartları içinde yaşıyorsa, bunun çaresi kuru öğüt ve fikirler değildir. Yara ekonomiktir, çaresi de öyle...»
Münazarada müsbet tezi savunan arkadaşların fikirlerini büsbütün yabana atmak elimizden gelmez. Zira bu yurdun ilerlemesi ve kalkın ması için nefsini feda ederek çalışacak idealist insanlara ihtiyacımız büyüktür. Yalnız bu idealistlerin gerçekleri tanıması ve toplumun ka nunlarını bilerek hareket etmeleri şarttır. Aksi halde, soyut fikirler peşinde koşmaktan ve sonunda hayal uçurumlarına yuvarlanmaktan kurtulamayız. Finlandiyada, bilme dığımız şartlar içinde çalışarak başarılar kazanmış »Kahraman Snel-man» ı bizden önceki nesillerde tak lide kalkan ve kafasını Anadolu yay lasının taşlarına çarpan bir değil yüzlerce (mefkûreci muallim) çıkmıştır. Ama asıl meselenin bir düğümü bile çözülmemiştir. İstihsal meselesi, toorak meselesi, okul meşe leşi, vol meselesi gibi birbirine bağlı toplum meseleleri çözülmeden, değil Anadolunun, bir tek köyün bile kal kındırılmasına imkân yoktur.
Günün yazısı
Muhalefetin eleman kadrosu
★ (Ba.ş tarafı birinci de) | lara maliktir.
ve propogandaların bu kısmını
ortadan kaldırdı... Şimdi, bir çok vatandaşlar... »Kanun bu kadar sıkı olduğuna, ve Halk Partisi de iktidarı bir türlü bırakmak istemiye-ceğine göre, acaba bu işe nasıl bir çare bulacaktır?» diye düşünmektedirler. Bu endişeleri de, ancak önümüzdeki seçimin bertaraf edeceğine inanmak lâzımdır. Vatandaş ken di gözü ile bu memlekette millî hakimiyetin tecellî ettiğini görmeden sözlere ve vaatlere kulak asmıya-cak ve daima şüphe içinde yaşıya-caktır.
Şimdi muhalefetin aleyhinde kulaktan kulağa sürülen, propaganda şudur: Muhaliflerimizin elemanları yok. Muhaliflerin elemanı, dev -let gemisini Halk Partisinden daha iyi sevk ve idare edecek unsurları, var mı yok mu? Bunu bize bir iki ay içinde ilân edilecek olan namzetler listesi gösterecektir. Elbet muhalefet iktidarı ele geçirebilmek için kuvvetli bir liste ile ortaya çık-mıya mecburdur. Demokrat Parti bu neticeyi istihsal etmek için elin den geleni de yapacaktır. Fakat şunu da unutmamak lâzımdır ki, bugün Demokrat Parti, iyi bir liste tanzim etmek bakımından, muarızı Halk Partisinden, daha üstün şans-
Halk Partisi bugün, elinde, 400 milletvekili tutabilmektedir. İktidar partisi bünyesinin içinden yapacağı bütün gayretlere rağmen önümüzdeki seçimlerde nihayet bu 400 kişiden ancak 150 sini değiştirebilecektir. O da büyük bir ıslâh hareketine girişir ve bunda muvaffak olabilirse... Halbuki, Demokrat Parti, yeni 480 isim bulmak mevkiindedir. Bu itibarla, siyasî hayata a-tılmak istiyen elemanlar,. Halk Partisinden ziyade Demokrat Parti^saf larında kendilerine imkânlar açıldığını göreceklerdir. Büyük Millet Meclisi, bugün 465 azadan mürekkep olmasına rağmen kürsüye çıkan ve konuşan milletvekillerinin adedi, 70-80 i geçmemektedir. Demokrat Parti milletvekillerinin yekûnu lk tidar Partisi milletvekillerinin onda birinden aşağı olduğu halde, Demokratların pek azı müstesna, hepsi kürsüde vazife görmektedirler. Otuz milletvekilinin hiç şüphe yok ki, asgarî yirmisi, kendi partisinin fikrini müdafaa için uğraşmakta ve didinmektedir. Demek ki manzara şudur:
Kürsüye çıkan 80 milletvekilinden 20 si demokrat, 10 tanesi Millet Par tisine mensupsa, 400 kişilik büyük ekseriyete malik olan Halk Partisin
Kızılay yardımını. ı suiistimal edenler
Zelzele felâketinde Kızılay tarafından yapılan yardırran suiistimal edildiğini ve bu işi meydana çıkaran köylülerin suiistimalciler aleyhine açtıkları dâvaya Safranbolu Asliye Ceza Mahkemesinde başlan dığmı bildirmiştik. Yukardaki resimler evvelki gün bu dâvaya ba kan mahkeme heyetini ve aynı celsede dinlenen ve hakları yenen Üç baş köyü köylülerinden bir kısmını hususî muhabirimizle birlikte göstermektedir.
| den ise ancak elli kişi kürsüde vazi-ı fe görmektedir. Eğer iktidar partisi, Demokrat Parti nisbetinde faaliyet gösterseydi, bugün Halk Partisi safları arasından 50 kişi değil, hiç olmazsa 250 kişi teşrii hayatın bu safhasına katılması icabederdi. Bu itibarla iki tarafın kudreti mukayese edilecek olursa, asıl eleman kıtlığı çekenin kalabalık ortasında iktidar olduğu görülür. Kaldı ki, Demokrat Partinin elemanı yok diyenler, unutuyorlar ki, 1946 da Demokrat Parti seçimlere girmek em-rivakii ile karşı karşıya kaldığı zaman, henüz yeni teşekkül etmiş bir kaç aylık bir parti idi.Halkın Serbest Fırka tecrübesinden ağzı yanmıştı. Bizzat Devlet Reisi, bitaraf olmadığını söylüyor. Ve onun safrasından etrafa yayılan sözler de, gizli kapalı konuşmalarda, Demokrat Parti en ağır ithamların altında eziliyordu. Bugün, aradan dört yıl geçmiş bulunduğu gibi, muhalefeti hedef tutan, şark usulü dedikodular, kötü komplolar da, nihayet, dönüp dolaşıp sahiplerini bulmuştur. Bugün vatandaşlar Demokrat Parti saflarına, fişe geçmekten, takibata uğramaktan korkmadan katılmaktadırlar. Demokrat Parti, 1946 da malik * olmadığı bu büyük insan hazine j sinden 1951 de azamî surette istifade I
Çok kârlı bir iş için
Ortak Aronıyor
Müracaat: Tel: 13388
(314)
etmesini bilecektir.
Bu eleman meselesini şöyle de mütalâa edebiliriz. Kabinede mevki alan insanlar birer dahî değildirler... İsim vermek isteğinde değiliz... fakat, hafızalar on sene içinde kabinelerimizden gelen ve geçen muhterem zevatı şöyle bir gözden geçirirlerse, bu zevatın üzerinde Devlet otoritesinin giydirdiği ağır libastan başka bir şey taşımıyanların ekseriyeti teşkil ettiklerini de göreceklerdir. Bir (...) Bey kadar veya diğer (...) Bey kadar vekili bu memleket herzaman bulur. Muhakkak olan bir şey varsa, Demokrat Parti, kendi açtığı hürriyet yolunda ilerlerken, elbet. Halk Partisi Hükümetleri içinde yer almış iptidaî görüşlü, müstebit ruhlu yukardan gelen emre kati bir mutavaatla bağlı, buna mukabil aşağısını ezen, dünya görüşü gazete malûmatından ileri i tmemiş, bir takım zevata da hadiselerin gidişi dolayısiyle kendi kadrosunda yer veremiyeceğidir... Halbuki Halk Partisi, bu gibilerin günahını hâlâ sırtında çekmektedir. Eğer iktidardan uzaklaşmazsa, yine çekmekte devam edecektir.
PAPAZ ÇAYIRI
Yoranı
Zevako — Çeviren . Sağıp Rıfkı
93
dişine vermenizi de ayrıca bildiriyor ...sözlerini söyledi.
Yüzbaşı Dö Janlis, Grifon’un kendisine uzattığı kâğıdı aldı ve dikkatle okudu. Emir, şöyle yazılmıştı:
«Tarafımızdan, Bay Grifon va-sıtasiyle kendisine tebliğ talimatı darhal harfiyen icra etmesini saray muhafaza kumandanı yüzbaşı DÖ Janlis’e emrediyoruz. Bu vazife son derece gizli tutulacak ve netice doğrudan doğruya bize bildirilecektir ve işbu emirname dahi getirilip bize verilecektir.
»Krallık kanunlarımıza tabi bütün kimselere, vazifesinin icrasında ve işbu emirnameyi görür görmez saray muhafaza kumandanına yardım etmelerini talep ve emrediyoruz.
«Luvr sarayında 12 Mayıs 1560 tarihinde verilmiştir.
«Fransua»
12 rakamı ile Mayıs kelimesi Grifon tarafından, kendisini gözetli-yen Fiyorinda’nın gözleri önünde sonradan ilâve edilmişti; fakat, yüzbaşı buna dikkat etmemişti bile. Kralın yazısını tanıyordu ve emri onun kendi eliyle yazmış olduğunu görüyordu. Bu da, itirazsız olarak itaat etmesine kâfi idi. Binaenaelyh, hürmetkârane bir
tarzda eğildi. Hatta bundan memnun bile olmuştu: Neticesini bizzat Krala bildireceği bir vazifeyi, onun memnuniyetini mucip olacak Lir tarzda ifa edecek olabilirce, ki buna son derece emindi, kendine parlak bir istikbâl hazırlamış olacaktı.
Fakat, Grifon, vazifesi hakkında ona ilk izahati verince hiddetle bağırdı:
— Böyle bir iş için yüz asker alayım ha!... ne münasebet!... tek başıma giderim ben.... askere lüzum yek....
Grifon. ona şiddetle itiraz etti:
— Hayır, hayır, Kral yüz asker dedi; hem bunlar, muharebeye gidiyormuş gibi mükemmel silâhlanacaklar, arkebüzleri de dolu bulunacak! Eğer bu da yetişmezse, unutmayınız ki elinizde bulunan yazılı emir size, mhtaç olacağınız bütün kuvvetleri her yerden istemek ve almak salâhiyetini veri-
Afalayan yüzbaşı:
— Anlıyamıyorum vesselam! dedi. Siz beni muharebeye mi gönderiyorsunuz?
— Evet, belki de öyle... bunu oraya gittiğiniz zaman göreceksiniz.
— Ne diyelim, öyle
olsun!...
hayli zamandan beri elim kaşınıyordu zatan!
Grifon ona icabeden talimatı ta-mamiyle verdikten sonra:
— Hemen beş dakikaya kadar yola çıkınız ve kaldırımlardan ateş çıkararak son süratle gidiniz... dedi.
— Anladığıma göre iş pek acele!
— Pek acele, evet... Kralın iki sevgili adamının hayatı tehlikededir. Şunu da iyi biliniz ki, istikbâliniz bu işdeki muvaffakiyetinize bağlıdır. Fazla söze lüzum görmüyorum; ârif olan anlar ne demek istediğimi.
Pek sevinen Janlis?
— Alâ!.. o iki asilzadeyi ölü, diri behemahal getireceğim, emin olunuz... diye bağırdı.
Bu sözden pek ürken Grifon:
— Diri olarak, Mösyö, diri olarak; eğer maksat onları öldürmek olaydı Kralın size ihtiyacı olmazdı. Size izah ettiğim şeyi anlamadınız mı yoksa? Cevabında bulundu.
Janlis, safdil adamın telâşına gülerek:
— Anladım, anladım canım, diye teminat verdi. İşte söyleyiverdim öyle... iyi ama, nereye gideceğimi henüz söylemediniz.
İçi rahatlaşan Grifon :
— Bu genç kız size kılavuzluk edecek, dedi.
Ve Fiyorindaya dönerek sordu:
— Kılavuzluk edeceksiniz, değil mi kızım?
Fiyorinda sadece :
— Ben, ne isterseniz yapmaya hazırım; amma, Allahaşkına çabuk olalım... dedi.
Dört dakika sonra, yüzbaşı Janlis, terkisinde Fiyorinda olduğu halde Luvr Sarayının iner kalkar köprüsünü, yüz kişilik müfrezesiyle geçti.
Gözkulak olan Grifon, büyük bir üzüntü içinde :
—«İnşallah vaktinde yetişirler» diye söylendi.
Luvr Sarayının diğer bir kısmında, Katerin, «acele toplanma» bürosunun çalındığını işitmiş ve bundan da, imdat kuvvetinin, arzusunun hilâfına olarak son derece çabuk hareket edeceğini anlamıştı. Kudurmuş bir hale gelerek :
— înşaallah vaktinde yetişemezler! diye bağırdı.
Askerler köprüden geçip fırtına gibi üniversiteyi geçtiler. Yaya gidenlerle meşgul olmuyorlardı, hattâ bunlardan, kenara çekilemi-yen bir kaçı çiğnenmişlerdi bile. Müfreze Mare sokağına vasıl oldu. Fiyorinda’nın evi yanıp kül olmuştu. Komşular ancak, yangına yakın olan evleri bu âfetten koruyabilmişlerdi.
Ümitsizliğe düşen Fiyorinda :
— Pek geç kaldık! diye haykırdı.
(Devamı var) |
20.15 Rndyı
: (Çiftçileri MilZİk; Caz
RADYOSU
22 ŞUBAT 1950 ÇARŞAMBA M. S. Ayaı-ı.
21.15 Konuşma.
21.S0 Müzik: Clıopin’d
22.00 Konuşma: B. K
22.15 Müzik: Saz eserleri.
22.45 M. S. Ayan ve ha
23.00 Program ve kapanı
İSTANBUL RADYOSU 22 ŞUBAT 1950 ÇARŞAMBA
Mazideki genç kız
Yazan: Günsel Mıhcıoğlu
it (Başlarafı dünkü sayımızda) ı dı. Başını ipek yastıklar arasına Settar ne kadar değişmişti. O eski gömdü. Elini yanındaki etajere uza-havai çapkın, ele avuca sığmaz de- | ’ ’ ’ ’ "’1‘
likanlı ile bu ağır, olgun genç adam arasında ne büyük farklar vardı. Ya o şakaklarını kaplıyan beyaz teller onu ne kadar güzelleştiriyordu. Genç kadın başını çevirdi. Ona bakmamak, zaafını göstermemek istiyordu. Kocasına döndü:
— Suat! oturalım, dedi.
— Yoruldun mu kancığım? Hay hay... Ne o rengin değişmiş. Sararmışsın. Bir şey mi var? Sevtap vaziyeti belli etmemek için yalan söylemeğe mecbur kaldı. Onu tanıtmak istemiyordu. Gülerek:
— Merak etme kocacığım. lBrşey yok. Fazla dansettik de ondan. De-mhıdenberi durmadan dönüyoruz, yaslar az mı yorucu? Suat bu çok sevdiği kadının sözlerine derhal inanmıştı. Şefkat dolu gözlerle ona baktı:
— Peki canım, oturalım dedi. Sevtap koltuğa kendini bıraktı. Dinlenmek düşünmek istiyordu. Gözlerini bir türlü çeviremiyordu. Senelerdir görmediği bu adama bakmak, doya doya bakmak istiyordu. Onu ne.cadar özlemişti. Ah...
,. Şimdi onun yanında olmak, onun ' kolları arasında dansetmek, deli I gibi dönmeği ne kadar isterdi. Gözlerini yumdu. Maziyi hatırlamağa başladı. Şimdi on sene evvelki hayat bir bir gözünün önünden geçiyordu. İşte tanıştıkları kütüphane sıralan, işte düştüğü karlardan kaldırmak için onun el uzattışı... Evet bir tesadüf onlan birleştirmiş, birbirlerini hemen kaynaştırmıştı. Onu bir erkek arkadaş olarak görmemişti. Fakat sonra genç kız onu deli gibi sevmeğe başlamış, İsmini dudaklarından ...hayalini aklından çıkarıp atmıştı. Rüyalarında o, hayallerinde o, hep o vardı. Halbuki Settar ona hiçbir zaman alâka göstermemiş, ateşli bir kelime sar-fetmemişti. Sadece arkadaştılar. Ne kadar ıstırap çekmiş, onu görmediği anlar başını yastıkların arasına gömüp ne kadar çok ağlamıştı. Bazan ona da hak verirdi. Belki güzeldi, fakat erkeği çekecek kadar cazip de ğildi... muhteşem apartmanları, şık elbiseleri, göz alıcı tavırları yoktu. Başit, sade taşra kızıydı. Onu hiç bu hercai delikanlı, bu yakışıklı genç sever miydi? Bütün fakültenin kızları ona hayrandı. Onu herkes seviyordu. Ama hiç de Sevtap kadar deli gibi sevmemişlerdi. Ba-,.*an düşünürdü. «Ben onu seviyo -

1 *(aın. Onda herşey her şeyi buldum. ■^İdealimdeki erkek; fakat mesut
İngiliz basını:
Bu sabah çıkan İngiliz gazeteleri başyazılarında başlıca İktisadî meselelerden bahsetmektedirler.
Bağımsız Times gazetesi, Mar-shall Plânının bir yıl daha uzatılması bahsinde Amerikan Senatosunun bugün müzakerelere başlıyaca ğını kaydederek şöyle demektedir: «Dikkate değer noktalardan biri de, Marshall Plânında mühim in-I dirmeier yapılması için Amerikada sesler yükselmesidir. Buna karşı kaparem» a.a.. xazlyl Başkan Trumn„ da İndirmelerin
nim.SU. Ondandı. Kalbi yerinden ! ‘»“.kel. sonuçlar doiurabdeceSme ftrbyacaknu, gibi çarpıyor, elleri , etmiştir. Bu, plân İçm mühim titriyordu. Zarfı yırttı. Okumağa | ^.e3t.e*c, olyıuştur. Avrupa mem
başladı:
«Sevtap!
Mektubu aldığın zaman şaşacak adresi ne çabuk öğrenmiş diyeceksin. Fakat sen bel d (aşkın) neler yaptırabileceğini benden daha İyi bilirsin. Evet Sevtap ben aşık hem-de mecnun gibi aşık oldum. Bir kahkaha ve bir çift siyah göz beni kendime getirmeğe kâfi geldi. Meğer ben ne kadar budala, ne kadar körmüşüm... Evet kör. Yakınındaki cevheri pırıl pırıl yanan ziyneti göremiyecek kadar... Sevtap seni deli gibi seviyorum. Gülme, yine çılgın kahkaha atma... Bunları hep, hep yanında imiş gibi görüyorum. Çünkü ölen bir insanın ruhu gibi kalbim ruhum, her şeyim orda. Senden hiçbir şey istemiyorum. Bana gel. Evini yuvanı terket, benim ol demiyorum. Çünkü demeğe hakkım yok. Yalnız beni anlamam bir dakikanı o eski arkadaşın Settaı/a vermeni istiyorum. Ne olur Sevtap. Gel bir an için gel... Sonra git. Bekliyorum, seni bekliyorum Sevtap. Settar.»
Genç kadının gözleri bir tek kelimeye takılmış bakıyor bakıyordu: «Seviyorum.» Bir türlü nazarlarını oradan ayıramıyor:
— Allahım!.. Allahım
et, diyordu.
Sevtap deli gibi koşup onun kollarına sığınmak boynuna sarılıp:
— Şeninim edebiyen şeninim. Ben de seni seviyorum, hem de çılgın gibi seviyorum, demek istiyordu.
Birden doğruldu:
— Hayır! Hayır! Gitmiyeceğim bir saniye olsa bile...
O sırada ince, masum, bir ses Sev tap’ı kendine getirdi. Kızı:
— Anne!.. Anneciğim nerdesln? diye ağlıyordu.
Koştu., deli gibi odaya girdi, yavrusunu göğsüne bastırıp:
— Yavrum! Kızım, sevgilim, aşkım, herşeyim.... diyordu.
Kumral küçük kıvırcık başı sıkıyor. Onu sanki kaybedecekmiş gibi koruyor göğsüne bütün kuvve-tile bastırıp, kendisinden bir parça olan bu yavruyu öpüyor, öpüyordu.
tırken, birden kapının zili
çalmıva başladı... Genç l:ad... _— gibi yerinden fırlayıp koştu. Gelen postacı idi:
____Bayan Sevtap! Sevtap mektubu kaparcasına aldı. Yazıyı derhal ta-
:apm)n zili acı acı .. Genç kadın deli 1
sen yardım
3 Mart Cuma Akşamı 21,30da «"R
BÜYÜK SİNEMADA
Kıymetli ses sanatkârı
NECMI RIZA AHIZKAN
KONSERİ
Fabl re Fersan, Cevdet Çağla, Cevdet Kozanoğlu, Ömer Aituğ, Feyzi Arslangil ve arkadaşları refakatile
Konser yalnız bir geçtedir. Biletler gişede satılmaktadır.
(265)
olur muyum? Hayır, hayır onu unut. malıyım. Çünkü etrafı kadınlarla dolu...»
Sevtap bu sözlerle maneviyatını kuvvetlendirmeğe çalışıyor, âdeta kendini zorluyordu. Artık ondan kaçıyor, görmemeğe, mümkün olduğu kadar karşılaşmamağa gayret ediyordu. Fakat nekadar uğraşsa nekadar kaçsa boştu... Bazan ondân işittiği tatlı bir söz, manalı bir bakış yakın bir alâka tekrar onu kendine çekiyor, genç kızı büyülüyor-du. Kendine kızdığı anlar bile oluyor: «Ben bu. kadar zayıf iradeli mijjm’ Niçin hislerime sahip olamıyorum?» diye isyan ediyordu.
Seneler böylece geçmiş, Settaı mezun olmuş şarkta bir vilâyete (E .... ) olarak tayin olunmuştu. Vedalaştıkları günü hatırına bile getirmek istemezdi.
Gar o gün jnüthiş kalabalıktı. Elinde bavul oraya buraya koşuşan yolcular: ağlıyanlar, sevinenlerin haddi hesabı yoktu. O da seviniyor ondan uzaklaştığı için memnun oluyordu. Fakat onunla beraber kalbinden bir şeyin kopup gittiğini de hissettikçe çıldırmamak için kendini zor zaptedlyordu. Acı kampana sesi son ayrılık darbesini bir daha vurdu. Tatlı gülüşler, hararetli el sıkışları, İyi yolculuklar hepsi o kadar...
Genç kız onu edebiyen kaybetmişti artık.. Kim bilir ne zaman nerde ve kiminle görüşecekti? İşte ’/.mdi karşısında on sene sonra aynı yerde, aynı havayı teneffüa ettikleri salonda., ve yalnız görüyordu. Evet! yalnız. Değişen şey kendisi idi... Sevtap parlak izdivaç yapmış, aşksız fakat mes’ut bir yuva kurmuş »anne» olmuştu... Onun da şimdi etrafında dönen binlerce erkek vardı. Girdiği her yerde hürmetle karşılanıyordu. Onu seven müşfik, sadık bir kocası vardı. Seviliyor.. belki de seviyorum zannediyordu. Lâkin şimdi.. Hayır hayır her şeyi vardı. Yalnız aşk, evet bu tılsımlı şey yoktu.
— Sevtap... Uyuyor musun? Kalk gidelim karıcığını.
Genç kadın bu rüyadan zorla u-yandı. Göz kapaklarını hafifçe araladı. Yine o gözlerle karşılaştı. Dell gibi koşmak bu salondan, ondan kaçmak istiyordu.
Aradan uzun günler geçmişti. Sıcak ve bunaltıcı bir hava şehri yakıp kavuruyordu. Pençereler açık olduğu halde hafif bir rüzgâr dahi esmiyordu Kuşlar ölgün ölgün uçuşuyorlar, ağaçlar arasında sanki ffüneşin yakıcı sıcaklarından barınmak için münasip yer arıyorlardı. Genç kadın;
— Ofl.l Ne sıcak! dedi. Bu havada gezmeye mi gidilir? En iyisi otu rup roman okuyayım. Divan» uzan-
İlân
Eski Nüfus Cüzdanımı iptal ettirdim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. Mustafa Kaya (318)
bir destek olmuştur. Avrupa memleketleri de bu yardımı esasen hesaplarına dahil etmişlerdi. Komünist tehlikesi karşısında bunun mühim , bir tesiri olduğuna hiç şüphe yok-, tur. Avrupa memleketlerinde Mar-shall yardımı neticesinde hayat seviyesi, hattâ harpten evvelkine nazaran dahi yükselmeler kaydetmiştir. Fakat daha yapılacak işler vardır..
Muhafazakâr Yorkshir Post, lngi-terenin İktisadî gelişmesini ele alarak şöyle demektedir:
«İngiltere’nin iç ve dış ticaretinde bazı gelişmeler kaydedilmiştir. İhracatta da mühim bir artış vardır. Bununla beraber, Amerika’ya yapılmakta olan ihracatı daha da ar tırmak lâzımdır. Bunun İngiliz dolar stokuna tesiri olacağı unutulmamalıdır.»
Bu arada İngiliz gazteleri genel seçimlerin yaklaşması dolayısiyle, neticeler hakkında tahminlerde bulunmaktadırlar.
Fransız Basını )
Fransız basını bugün doğu ile ba tı arasındaki münasebetlerin gelişmesinden bahsetmektedir. Gazeteler Kremlin ile batı arasında müzakerelerin başlaması ihtimali ile ilgili bütün haberleri büyük bir dikkatle ele almakta ve uzun uzun yo ramlarda bulunmaktadır.
Üçlü bir müzakere İhtimaline temas eden L’AuroreFrance Libre gazetesi, Fransa’nın bu görüşmelerin dışında bırakılmasına itirazla şöyle demektedir:
«Sadece diplomatik ihtiyat ve millî gurur hisleri ile Fransa’nın bu müzakerelere dahil edilmesinin gerekli olduğunu iddia etmiyoruz; zira, Fransanın bu görüşmeler dışında bırakılması, Avrupa’yı bu müzakereler dışında bırakmak demek olur. Batı ile doğu arasında cereyan edecek olan görüşmelerden Fransa ve binnetice Avrupa’nın hariç tutulma sı Amerika için, dış siyaset prensiplerini çiğnemek demektir. Marşal Plânının Avrupa İktisadî İşbirliği programının tek gayesi, batı Avru-paya komünizmin yayılmasını önlemek, Atlantik Paktı ile güdülen a-maç ise Kızılorduya karşı Avrupa-nın müdafaasını sağlamaktır. Batı Avrupanın kalkınması ve birliği A-merikan dış siyasetinin esasını teşkil etmektedir. Vaşington İçin, istikbalinin bahis mevzuu olacağı bir zamanda Avrupayı unutmak, anlaşılmaz bir hatâ olur.
Balya Tahtası Satışı
Maliye Bakanlığından:
Ankara Devlet Kâğıt Deposunda birikmiş ve birikecek olan balya kapak tahtaları mevcut şartnamesine göre arttırma ile satılacaktır.
isteklilerin (150) lira geçici teminat akçesini Ankara Devlet Kâğıt Deposuna yatırarak alacakları makbuzla 27 Şubat 1950 Pazartesi günü saat 10 da Gümrük ve Tekel Bakanlığı binası içinde Devlet Kâğıt ve Basım Genel Müdürlüğüne müracaatları ilân olunur. ((892) - (93)
MİLLİ SAN’AT MÜSABAKASI Kazananlara 2.000 LİRA MÜKÂFAT
MARŞAL PLÂNI tarafındın hazırlanmıştır. Müsabıkların eserleri, AFİŞ, FOTOĞRAF ve ÇOCUK İN ATLARI diye üç kısma ayrılmıştır. Eserler
TÜRKİYEDE MARŞAL PLÂNI Veyahutda AVRUPALILARARASI İŞBİRLİĞİ
Mevzuu üzerine hazırlanacaktır. Müsabakaya iştirak tarihleri AFİŞ, 30 Nisan — FOTOĞRAF ve ÇOCUK SAN’ATLARI 15 Mayıs tarihine kadardır. Kaybedilecek vakit kalmadı. Eserlerinizi derhal: GÜZEL SAN’ATLAR GENEL MÜDÜRÜ, MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ANKARA, adresine gönderiniz.
KAZANANLARIN ESERLERİ PARİSTE TEŞHİR EDİLECEK (306)
I» ■■■ll.l ■
PARTİLERDE
Bolu Merkez ilçe Kongresi toplandı
..... , * (Ba9tarai* 3 ûndüde) I lîl Yapı, üyeliklere Hüseyin San,
kürsüye gelen il başkanı Avukat İh- Mehmet Yıldız, B. Mehmet Yılsan Gülez, Demokrat Partiye karşı • maz.
n deUlîere aS?naSklHn i!TUa'1 D. P. Ocak başkanh-
!,.na.“eh.Tî".i(?*“•*•?-seçimde oy verme gizliliğinin teminine matuf evvelki meclis görüşmelerinde Bolu ■ «
r(viHo»mi »ı u . “ , gına ıvıenmet Alı ceylan, ikinci baş-
reddetmiştir Hatip ezcümle kanlığa Mehmet Aydın, kâtipliğe . oy verme gizliliğinin temi Himmet Önel, üyeliklere Halil Ab- ] ui Aydın C. H. P. den isifa etmek
'erinde Bolu milletvekillerinden 1 SurX seeilSslerdk birinin bu likre muteriz kaldığım c H p ı. r , , n d '
lLektasnu«'lyledDap S^kazân? T kayit ol“ Yoka
S reyleri «S M)
Ûni anlatınca delegeler tarafından heyecanla alkışlanmıştır. 11 Başkanı Avukat İhsan Gülez, D.P. nin Seçim Kanunu için yaptığı tekliflere temel teşkil eden oy vermede gizli-Uk ve oy saymada alenilik prensip-erinin kabul edilmiş olduğunu süzerine İlâve etmiştir. Köylü delege-erden bir çokları söz alarak kongreyi heyecana getiren konuşmalar 'apmışlardrr. Delegelere ve partililere il kongresi için genel merkez-’en demokrat milletvekillerinin ge ecekleri ve Genel Başkan sayın Ce-’âl Bayar’ın Bolu'ya seçimlerden ?wel teşrif buyuracağı tebşir edilmiş ve bu haber üzerine kongre sü-•eldi ve coşkun bir surette Genel Başkanı alkışlamışlardır.
Çivrilde D. P. ye geçenler
Çivril, (Hususî) — Seçimler yak-'aştıkça vatandaşlarda heyecan artmaktadır. Koca Yaka köyünden 20, {ızılceyer köyünden 5, Yahyalı köyünden 1 ki cem'an 28 vatandaş C. H. P. den istifa ederek 17 vatandaşla birlikte D. P. ye iltihak etmişlerdir.
Koca Yaka D. P. Ocak heyetine Ali Döndü, Ali Uslu, Ali Ay, Mehmet Gümüş, Osman Oyran, Hüseyin Çürük, Ali Dede.
Kınlan köyü D. P. Ocak başkanlığına Ahmet Bardan, ikinci başkanlığa Osman Sağır, Ketipllğe Osman Bulut, üyeliklere Bardan öz-soy. Nazım Başkaya, Mehmet san.
Yahyalı D. P. Başkanlığına Mehmet Yılmaz, İkinci başkanlığa Ha-
Komaz, Mehmet Kandemlr, Hüseyin Bin Demir, Ali Erciş, Hüseyin Turan, Osman Marangoz, Mehmet O.csüz, Osman Gündüz, Ömer Al-van, Hüseyin Ulu, Haşan koç, Hüseyin Uslu, Ali Uslu, Emin Oruç, İbrahim Uçan, Haşan Öksüz, Mehmet Turan, Mehmet Karaçoban, Haşan Karlı ve yeniden kayıt olan Ömer Demir Kaya, Süleymen Ber-beroğiu, Haşan Altuntaş, İbrahim Kılıç, Ömer Demir, Ömer Uslu, Hüseyin Çürük, Haşan Demir, I-iasan Deniz, Necip Turan, İbrahim Genç, Abdurrahim Deniz, Osman Kamaş, I Ahmet Yeşil, Emin Ulu, Mehmet Sevinç, Ramazan Uyan, Mehmet I Ayhan, Döndü Şerif, Marangoz Ali Akkuş, Osman, Halil ve Hüseyin Can, Mehmet ve Süleyman Özbek, Haşan Baba, Hüseyin ve Haşan Çe-pel, Haşan Kurt, Mehmet Işık, İsmail Atan, Şemsettin Nalça a, Mehmet Buğday, Haşan Can, ismet Küçükkaya, Mazhar Ülkücü, Şaban Koçan, Ömer Saray, Himmet Uğur, Mustafa Yurt, Saffet, Öz-kul, Ömer Şeker, Ömer Perk.
Yayhalı köyünden C. H. P. den istifa ederek Memiş Sorkun ve yeniden Osman Sisan D. P. ye kayıt olmuşlardır.
Kiralan köyünden D. P. ye yeniden Halil Başkaya, Ahmet A.ctaş, Hilil Yalçın, Haşan Akcan, Hüseyin Bardan, Ahmet Aybek, Musa Kılıç Aralan, Osman Ünal, Şerif, Ali Genç, Mehmet Sarı, Arif Kılıç, Mustafa Cerlt, İsmail Baradan, Abdi Gül, Ali Solak, Ali Kahraman, Horzum Kafels, Süleyman Çal, Haşan Ozan, M. Ali Gümüş, Mehmet ve Mustafa çal, kaydolmuşlardır
Trabzon Yüksek Tahsil Öğrarçileri Derneğinin Tertip Ettiği
24 Şubat 1950 Cuma günü 20.30 da
Trabzon Folklor Gecesi
HALKEVİNOE
Radyo Ses Snatkârlanndaıı
Neriman Altındağ
Takiid Kral, Qsman Sözen
Karadeniziıı biricik kemençecisl
Hüseyin OHâver
Trabzondan gelen Horon ekibimizin iştirakiyle Bıçak ve Horon oyunları. Monoloğ, Piyes, Şarkı ve Türküler. Aynca millî kıyafetlerle Karagöz, binbir sürprizlerle dolu bir gece.
NOT: Her tarafa otobüs temin edilmiştir. Davetiyeler: Ulus Meydanında Karadeniz Lokantasından Tel: 14184.. Anafartalar-da Güven Yorgan Evinde Tel: 11466 temin edilir.
Dikkat: Davetiyelerimiz bitmek üzeredir. (311)
İLÂN
Belediye Başkanlığından
5218 sayılı kanun gereğince Akköprü civarında hemşehrilere tevzi edilen 2, 3, 5 odalı arsalardan 658 parsel sahiplerinin tayin edilen müddet zarfında sözleşmelerini yaptırmadıkları gibi ilk taksidini de ödememiş olduklarından hakları sakıt olmuş sayılarak bunlardan arta kalan arsalar 15/2/949 tarihle 20/2/950 tarih arasında dilekçe ile arsa istgğinde bulunmuş olan diğer vatandaşlar arasında kur'a çekilmek suretiyle dağıtılacağından müracaat sahiplerinin ellerindeki numaraları ile birlikte hemen Belediyemiz Emlâk Şubesi Müdürlüğüne müracaatla bu bapta tanzimi iktiza eden beyannamelerini almaları ve dairelerce yaptırılacak muamelelerini ikmal ettijrerek en geç 1 Nisan 950 tarihine kadar Emlâk Müdürlüğüne teslim etmeleri aksi takdirde arsa talebinden feragat etmiş sayılarak isteklerinin hiç bir suretle’ tervicine imkân kalmıyacağı ilân olunur. (1110) (114)
P EMNİYET SANDIĞI’nın ’
Tasarruf hesapları İkramiyesinin 1950 yılı birinci çekilişi
1 NİSAN Tarihindedir
Bu çekilişin ikramiye tutarı:
1 TANE 5000
2 » 2500
3 » 1000
4 » • 500
5 » 200
20 • 100
40 » 50 liralık olmak üzere
20.000 Liradır ----------- • —------------------ i/Mart/950 tarihine kadar vadeli veya vadesiz olarak en az 50 lira yatıranlar veya o tarihte hesaplarında en aşağı bu miktar parası bulunanlar çekilişe katılırlar. Hesaplarında 550 lira ve daha fazla parası bulunanlar paralarının her 50 lirası için bir ve her 500 lirası için de ayrı bir kur’a numarası alarak isabet ihtimalini fazlalaştırmış olurlar.
Hem talimizi denemek, hem de paranıza vadeye göre yüzde 6 1/2 kadar yükselen faiz almak isterseniz hemen bir tasarruf hesabı açtırınız veya hesabınız varsa miktarını çoğaltınız.
Muhasebeci alınacak
Türk Eğitim Derneği Yenişehir Lisesi için ayda 350 lira ücretle ve öğle yemekleri müessese tarafından verilmek üzere imtihanla bir muhasebeci alınacaktır. •'
İsteklilerin I
1 — Muhasebe işlerinde çalışmış ve müstakilen bir muhasebe idare edecek durumda bulunduklarına dair gerekli belgeleri getirmeleri (bu evsafı haiz Yüksek Ticaret Mezunlan tercih edilir).
2 — Askerlikle İlgileri bulunmaması.
3 — Memuriyete alınması için gerekli şartları haiz olduğunu gösteren belgeleri İbraz etmeleri lâzımdır.
En çok 1 Mart 1950 günü akşa luna kadar Ulus meydanında Koçak hanında Türk Eğitim Derneği merkezine müracat edilmelidir.
(1133) ■ (117)
I â n
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesinden
1 — Görülen lüzum üzerine serbest otobüs seyahat kartlan 1/3/ 1950 tarihinden itibaren hükümsüz addedileceğinden bu tarihe kadar yenileriyle değiştirilmek üzere serbest seyahat kartı hamillerinin ikişer adet fotoğraflariyle Otobüs işletme Müdürlüğüne müracatlan.
2 — Abonman karnelerinin iptali biletçi tarafından yapılmak üzere yapraklar dip taraftan kopartılıp biletçiye tam olarak verilmesi.
3 — Trolleybüslerde olduğu gibi 1/3/1950 tarihinden itibaren otobüs lerde de ön kapıdan binilip arka kapıdan inilmesi usulü tatbik edileceğinden say iri halkımızın bu hususa itinaları rica ve ilân olunur.
(1132) - (116)
ŞUBE ve AJANSLARI :
Merkez Müdürlüğü (Cağaloğlu).
Ankara, Bursa.
Eminönü, Beşiktaş, Kadıköy, Fatih, Pangaltı (1055) - (110)
Ankara Telefon Müdürlüğünden:
Sayın Abonelere
1 — l/Mart/950 tarihinden sonra telefon paraları tahsildarlar eliyle alınmıyacaktu*.
2 — Kendilerine İhbarname gönderilen veya telefon edilen abone-
lerin borçlarını P. T. T. merkezlerinden birine veya telefon müdürlüğü veznesine vaktinde yatırmaları rica olunur (103) (976)
I
vfn: 4
Sayfa: 6
ZAFER
22 • 2 ■ 195(1
Bayındırlık bütçesi de Meclisten geçti
■it (Bmjj tarafı birinci de) propaganda olarak vasıflandırdığını, kendisinin hiç bir zaman Meclis kürsüsünden memleketin dertlerini ele alarak propaganda yapacak tıynette olmadığını Erzincandaki evlerin pahalıya mal olduğunu kaydetti. Abldin Potuoğlu sulama işlerine sar fedilen paraların iyi tanzim edilmediğini belirtti. Ali Rıza încea’emdaı-oğlu Zonguldak civarında bazı demiryollarının yapılmasını istedi ve Karadeniz limanlarından bahsetti daha bazı hatipler de sez im bölgelerine ait bayındırlık İşleri üzerinde dileklerde bulundular; konuşmak istıyen çak olduğundan Lûtfi Yavuz yeterlik takriri verdi ve bu kabul edildi.
Neticede yeterlik kabul edilmiş ol duğundan Bayındırlık Bakanı Şevket Adalan kürsüye gelerek bayındırlık İşleri üzerinde açıklamada bulundu. Adalan bayındırlık işlerinin milyarlara ihtiyaç gösteren bir iş olduğunu söyliyerek bu işlerin u-zun veya kısa vadeli programlara bağlanmış olduğunu ve kara yollarımız İşinin dokuz, limanlarımızın inşaatı işinijı on senelik programlara bağlanmış bulunduğunu, su işleri programlarının da tatbikine devam edilmekte olduğunu söyledi.
Öğleden sonraki toplantıda da i-
zahatine devam eden Bakan, yapı işlerinin bir elden idaresini derpiş eden tasarının hazırlandığını, Seyhan barajının esaslı etüdler neticesinde inşasına geçileceğini, yapılan hesapların bunlara dayandığını kaydetti.
Ba tan, bir saat süren konuşması sonünda hatiplerin suallerini cevaplandırdı ve maddelere geçildi.
Sular bahsinde söz alan Muammer Alakant, Alaşehir çayının ıslah edileceğini Bakan geçen sene bildirdiği halde bu işin bu sene de yapılmadığını söyledi.
Bayındırlık Bakanlığı ve kara yolları umum müdürlüğü bütçesinin kabulünü müteakip Ticaret Bakanlığı bütçesinin müzakeresine geçildi. İlk sözü alan Kütahya Milletvekili Hakkı Gedik D. P’ adına bir konuşma yaptı. (Hakkı Gediğin bu mühim konuşmasını tam metin halinde yarınki nüshamızda bulacaksınız.)
M. P si adına konuşan Ahmet Oğuz, bu saltadaki işlerin nâzım rol oynıyabilecek bir merkezde toplanmadığını, bir çok Bakanlıklara bu işin tevzi edilmesi cihetiyle bir çok aksaklıkların meydana geldiğini söyledi v» ezcümle dedi kİ:
— .Memlekette bir ağır sanayi var, bunun bir kısmını devlet ser-
mayesi ile işliyor diye işletmeler Bakanlığına tevdi ettik. Hususî sermaye ile işi iyen sanayi Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı karışır. Bir Devlet Bakanlığı İcat edildi, o da bir takım ekonomik meselelerle meşgul olmaktadır. Görülüyor ki bir keşmekeştir gidiyor. Kimin ne yaptığını anlamak hemen hemen imkânsızdır.»
Sözlerine devam eden hatip bir Millî E.:onomi Bakanlığı veya bir Yüksek' Ekonomi eclisi kurulması yolunda ortaya atılan fikirlerin de tahakkuk ettirilmediğini 1-şaret ettikten sonra Toprak Ofisin vazifesi dışında ileşler meşgul olduğunu söyledi.
Amet Oğuz, İktisadî devletçilik mefhumu altında bir devlet sermayeciliğine gidildiğini ve bu yüzden itimat faktörünün gerek iç ve gerekse dışta kökünden yok edildiğini söyledi.
Salamon Adato, halen yürürlükte bulunan sigorta nizamnamelerinin malını 9İgorta eden vatandaşlar a-leyhinde İşlemeğe müsait olduğunu etrafl ıbir şekilde misallerle i-zah ederek bu cihetin tashihini istedi.
Yarın da Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinin görüşülmesine devam edilecektir.
Amerikan-Bulgar miinasebatı kesildi
A (Baş tarafı bh-iııcl de) malik heyetini geri çekmesini bil -d ir iniştir.
Bu suretle Amerikan Dışişleri Ba kanlığı doğu ile h’* arasında soğuk harbin başladığından beri, bir ko -minform devletine karşı en sert muameleyi yapmış bulünmaktadır.
İki memleket arasındaki gerginlik son günlerde gittikçe artmakta idi; bu gerginlik, sabık Bulgar Başbakan yardımcısı Traiçi Kostofun yar gılanmasmda adı geçen, Birleşik A-merikanın Sofya elçisi Donald Heat-hın geri çağrılması hakkında Bulgar uos ‘ap dajeı ıŞı;deX utunaıuv)[nq haddine ermişti. Amerikan Dışişleri Bakanlığı, gönderdiği bir cevap no--tasında, Heathın geri çağrılma tale binden vazgeçilmediği takdirde, Bir leşilç Amerikanın Bulgaristan ile o-len siyasî münasebetler)n: ğini bildirmişti. Bulgar hükümeti ise
ber Birleşik Anıerikadan ayrılmağa , hazır ulunması için de talimat verilmiştir.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı Av-j rupa işleri dairesi sekreter yardımcısı Llewelly Thompson ile görüş -tükten sonra Vutof azetecilere beyanatta bulunmuş ve «zannediyorum ki artık münasebetler tamamen kesildi. 11 demiştir.
| Vutof bundan başka, elçilik kadro-' sunun 12 azası bulunduğunu ve bu rakama da memurların ailelerinin de dahil olduğunu ildirmiş ve muhtemel olarak Mart başlangıcında Bir leşik Amerikadan ayrılacaklarını i-fade ederek «Bulgaristanda Amerikan grubunun, memleket harici çık
I Amerikan notasına aldırış etmemiş ve bunun üzerine Amerika, Bulga-ristanla siyasî münasebetlerin kesilmesi kararını vermiştir.
I Kostof dâvasında Bulgar savcısı, i Heathın Kostof ile işbirliği ederek.
Bulgaristanın güvenliği aleyhine komplo hazırladıklarını iddia etmiş, Iieath ı'se, Bulgar basınında da neşredilen bir beyanatında, bu iddiayı yalanlamıştı.
Bulgaristanın Vaşıngton elçiliğinin I şefi, maslahatgüzar Dr. Peter Vu-tofdur.
Amerika, harbin sonundanberi ilk defa olarak, bir memleket ile münasebetlerini kesmiştir. Amerikan karan, dün Sofyada Bulgar hükümetine bildirmiştir. Veto ise bugün ----------„—................
Dışişleri Bakanlığına davet edilmiş ■ masını kolaylaştıracaktır, demiştir, ve karardan haberdar edilmiştir. x’“ * -1’
Vutofa bundan başka, elçiliğin ___________w
tün memurları ve aileleri ile bera-1 cisi kalmıyacaktır.
, Bu suretle Birleşik Amerikanın
bü- Bulgaristan Hamilinde hiç bir temsil-
Istanbulda heyecan uyandıran hâdise
it (Baş tarafı birinci de) I
Annem, kadın ve doğum hastalıkları mütehassısı doktor Kenan 1 Tevfikle evlendi ve onun ölümüy- | le kendisine 70 bin liralık yalı, 180 bin liralık diğer emlâk ve 50 bin liralık nakit para kaldı. Ayrıca Kenan Tevfi'c beyden 275 lira tutarında bir de maaş bağlandı ve bu a-rada annem yalnız başına otururken Ganimet adında bir hizmetçi annemi Ali Koçlu ile tanıştırdı. Bu adamın piyasanın tanınmış İthalâtçılarından olduğu ve çok zengin bulunduğunu söylüyorlardı. Annemin arzusu üzerine Ali Koçlu hakkında soruşturma yaptım, piyasada kimse kendisini tanımıyordu. Ve hiç bir serveti yoktu. Buna rağmen annem Ali Koçlu ile evlenmeği kabul etti. Fakat evlendiği takdirde 275 lira dul maaşı kesileceği için nikâh yapmaktan vazgeçtiler ve beraber yaşamağa başladılar.»
Faruk Barış da bundan sonra
üvey babasiyle annesi arasında sık sık kavgalar çıktığını ve Ali Koç-lunun annesine ait mücevherleri 13 bin liraya kuyumcu Franguliye sattığını, bunun için icap eden rlzayı almak üzere annesini tehdit ettiğini, bu hâdisenin karakola da aksettiğini, Ali Koçlunun annesinin Vizon kürklerini de sattığını ve bu kavgalar sırasında Ali Koçlunun: «Ben Serkis Makarofu nasıl öldür dümse seni de öyle öldürürüm. Kimse duymaz dediğini söylemiştir.» Filhakika o zamanlar Ali Koçlu için Serkİ3 Makarofun ölümü hâdisesinden dolayı takibat yapılmıştır. Faruk Barış da bu iddiasında Ali Koçlunun annesinden kurtulmak istediğini, bunun için hizmetçiyi kovarak yalnız kaldıklarını, annesinin bankadaki kasasında hiç bir para ve elmas bulunmadığına göre bunların Ali Koçlu’da olması lâzımgeldiğini annesinin arkadaşı Sabihaya yazdığı mektupta:
«Ben bir canavarın elindeyim. dediğini iddia etmiştir.
Ali Koçlu bugün mevkufiyet halinin kaldırılması için müracaatta bulunmuş fakat reddedilmiştir.
Savcılığın Handanın evinde yaptığı araştırmada evde hiç bir sinir ilâcı bulunmamıştır. Bu da ölümün bir sinir buhranı neticesinde pencereden düşmek suretiyle vukua geldiğine dair olan iddiayı çürütmektedir.
I Ayrıca Kadıköy savcılığına Handanın Ali Koçlunun kendisini öldürmesi ihtimali bulunduğuna dair bir ihbar yantığı da öğrenil ■ miştir.
Osmanlı Bankasında ölen Handana ait bir kasa bulunduğu ve-nun anahtarının Ali Koçluda olduğu hatta evvelce Kapalıçarşıda öldürülen Serkisin elmaslarının da bu kasada bulunduğu iddia edilmektedir. Tahkikat önümüzdeki günlerde tamamlanacaktır.
Gümrüklerde indirmeler it (Baş tarafı birinci de) bu münasebetle muhtelif devletlerin karşılıklı gümrük tavizlerine gireceklerini yazmış ve bu hususta Dışişleri Bakanlığının Türkiye tarafından yapılması muhtemel tavizlere dahil maddeler hakkında'.d bir listesini neşretmlştik. Şurasını tasrih edelim kİ bu lisete kat’î liste değildir. Bu gümrük tavizlerinden muhtemelen faydalanacak mad delere aittir. Liste hakkında alâkadarlar da fikirlerini bildirecek ve ondan sonra tavizden faydalanacak maddeler kat’iyet kesbedecektir.
Oamokrat Parti Çankaya İlçe İdare Kurulundan
Milletvekili seçimlerine kadar her Çarşamba günü saat 19 da Çankaya ilçe merkezinde yapılacak o-lan karma toplantılara ilçemize bağlı bütün idare kurullariyle partililerin iştiraki riac olunur.
Cebeci ve B. Evlere Troleybüs
ir (Baştarafı ı incide) yapılacak aktarmaya dair bütçe komisyon raporu, beyiye resminin belediye memurları yardım sandığına verilmesi hakkmdaki belediye komisyonu kararına dair tarife ve kanunlar komisyonu raporu, tuz fiyatlarının tesbiti hakkında tarife ve kanunlar komisyonu raporu, gelirleri hakkında üyeden Rauf Bay-kanın önergesi üzerine tarife ve kanunlar komisyonu raporu da kabul edilmiştir.
Yedinci maddede bulunan belediye resim tarifesinde yapılacak değişiklikler hakkında tarife ve kanunlar komisyonu raporu okunmuştur. Raporda belediye resim tarifesinde bir çok kısımlara zam yapılması teklif edilmekte idi. Ko-' misyon tarafından açıklandığına , göre yapılacak bütün bu zamların tutan belediyeye senevi 50 bin lira bir varidat sağlıyacaktı. Buna rağmen bu teklif belediye meclisi âzalarının çoğunluğu tarafından I mevsimsiz telâkki edilerek o yolda mütalea serdedilmiş ve bütçe ko-
misyonunun talebi üzerine oraya verilmiştir.
Müteakiben Yenişehirde Cami Yaptırma Kurumu tarafından yapılan müracaatın müzakeresine geçilmiş ve Emniyet Abidesi civarındaki boş bir saha üzerinde inşaasına karar verilmiştir.
Bundan sonra Bahçelievlerde yapılacak camiye arsa tahsisi hakkında tarife ve kanunlar komisyonu raporu okunmuş ve aynen kabul edilmiştir.
Müteakiben günün en mühim meselesi ve şehirlinin müzmin bir derdi halinde uzayıp gjden otobüs işleriyle alâkalı olan maddenin müzakeresine geçilmiş ve otobüs işletmesi 1950 doğramının sunulduğuna dair başkanlık yazısı okunmuş bayındırlık komisyonuna havale edil miştir.
Vaktin darlığı sebebiyle şehir meclisi âzalarını bu iş programı üzerinde tenvir etmek için elektrik havagazı ve otobüs işletmeleri genel müdürü Emin lplikçlve söz verilmiştir.
8. C. G. Verem Aşısı
Tatbikatına Ankara Veremle Savaş Demeği 1 No. lu Dlspanse rinde devam edilmektedir.
Aşı yaptırmak lstiyenlerin her gün saat 9-13 arasında müra caat etmeleri rica olunur.
Adres: Memurlar Kooperatifi arkasında Ankara Veremle Savaş Demeği merkez binası
Emin tplikçi iş programının ana hatları hakkında izahatta bulunmuştur.
Bu izahattan anlaşıldığına göre: Bu İş programı üç senede tahak -kuk ettirilecek olup bu müddet için de yeni bir garaj yapılacak, Ulus -Cebeci ve Ulus - Bahçellevler hattı trolloybüsle bağlanacak ve bütün trolleybüsler Dı^kapıya kadar gideceklerinden Ulus meydanındaki dönüş vaziyeti kalkacak »- hat 11ar için de yeniden otobüsler satın alınacaktır.
Başmakaleden devam ı
Milletin vasiye ihtiyacı yok sade bizi yııtınak değil, demokrasi yİ yutmak, İngiltere, Amerlkayı ezmek ve kıt’alara doğru yayılmak demektir. Hiç şüphe edilmesin ki, bu, Milletlerarası topyekûn bir harp olacaktır.
O halde bizim de maddeten ve manen kuvvetli olmamız lâzımdır. Maddî kuvvet, İnsan olarak, malzeme olarak, ittifak olarak, çıkaracağımız İmkânlardır. Mânevi kuvvet, kendimize olan imanımız ve milletçe blrllğimiztUr. Bu ıblrllğln en mühim bir unsuru da iktidarla, millet arasındaki tam anlaşma ve mütekabil itimattır. O halde milletin tam itimadına nıazhar olmuş bir iktidarın işbaşında bulunması, her tehlikeye karşı koymanın birinci şartıdır. Çünkii mukadderatımıza o iktidar hâkimdir. Bu öyle bir İktidar olmalıdır ki, milletin hakikaten serbest rey ile işbaşına gelmiş buhuı sun! Milletvekili, gerçekten mil letln vekili olmalıdır ki, asil namına tam salâhiyetle hareket edebilsin.
Fakat bu kadar açık ve bu kadar göze batan hakikate bir türlü İnan-nıayıp da hâlâ ters tezi müdafaa e-deıı ve bundan kendilerine bir pay çıkarmağa uğraşan Halk Partisi müfritleri yok değildir. Onların tuttukları usul, büyük tehlike ile etrafa gözdağl vererek, şimdiye kadar alıştıkları hayatı ve elde ettikleri İktidarı devam ettirebilmek kaygusudur. İşte Falih Rıfkı Atay, geçen gün Ulus’ta yazdığı bir makalede bunu açıkça söylüyor ve Türk'lerin bir harp tehlikesi karşısında 1950 seçimlerine ürperti İçinde yaklaştıklarım bildirerek «sandık başına gidenlerin kafasına ve gönlüne, yalnız korkunç kader saati çaldığı zaman, Türkiye'de yeni bir iktidar denemesinin doğru olun olmadığı kaygusu hâkini olmak lâzımdır» diyor.
Bu ne biçim sözdür; bu ne biçim memleket anlayışı, dünya anlayışıdır; bunu kestirmeğe İmkân yoktur. Hele arkasından bir de milli husûmet andçıları diye tezylfkâr bir ifade ile, muhlefete atıp tutması ve açıkça Demokratların memleketi bir Iç buhrana sürükleyeceklerini iddia etmesi, bir türlü İktidardan ayrılmamak İçin uğraşan bu zevatın ne gibi batıl efsanelerden f.-ıvdainnmak istediklerini açıkça gösterir.
Bir seçim bir iktidar denemesine kalkmak değildir. Bir seçim, milli iradenin dört sene milleti İdare edecek İnsanları serbestçe ayırması demektir. Bunların içinde Falih Rıfkı Atay bulunmayabilir. Bulunmazsa memleket ibatmaz. Şu bulunmayabilir, bu bulunmayabilir. Çünkü o zaman da memleket batmaz. İşabşında olan filân adam ve-vn f ı»n değil, sadece mille-
tin İradesidir. Kararı Vekilleri vası-tasiyle o verecek, karan bir harp vukuunda yine cephede o tatbik edecektir. İşte ancak o zamandır kİ, muvaffakiyet ve netice almak imkân lan dalı*» çok artır. Hakikat obn bu dur. Falih Rıfkı Atay’ın iddiasına gelince, bu sadece sandalyadan ayılmamak tçlıı savrulmuş bir tehdit-
Merak buyurulmasın, bu millet rüştünü tarih boyunca isbat etmiştir. En kuvvetli sağduyuya ve basirete sahiptir; ve Falih Rıfkı gibi vasilere hiç de muhtaç değildir.
Mümtaz Faik FENİK
Sofyada yeni bir duruşma
★ (Baş tarafı birinci de) nof (23 yaşında) ve bir talebe, Vasi! Malçef (19 yaşında),
Bugün Sofyada neşredilen bütün gazeteler, ithamnamenin metnini yayınlamışlardır. Bu ithamnamede Sofyadaki Amerikan elçiliğinin .Bul gaı- Cumhuriyeti aleyhine komplo ve casusluk hazırlayan bir merkez» olduğu İddia edilmektedir.
Garip bir tabiat hâdisesi
★ (Baş tarafı birinci de) lekelerin çoğalması neticesi olarak şimal fecrinin görülüş alanının genişlediğini ve dün akşam yurdun batı bölgelerindeki bu aydınlığın şimal fecri olduğunu bildirmiştir.
Aldığımız telgraflar şunlardır: Devrek: 21.
Dün akşam saat 23 de ilçenin kuzey istikametinde kızıl bir duman şeklinde alevler görülmüş ve mahiyeti anlaşılamamıştır.
İnegöl: 21.
20 - 21 Şubat gecesi tam saat 23 de kasabanın üzerinde mahiyeti meç hul kızıl bir bulut belirmiştir. Bu garip tabiat hâdlsel bir saat kadar devam etmiş ve ondan sonra yükselerek kaybolmuştur.
Dursunbey: 21.
Dün akşam 23.20 de ilçenin kuzey doğu İstikametinde büyük bir orman yangını hissi veren ve gökten yere doğru ateş yağan şeklinde bir ışık görülmüştür. Halk evvelâ bunu orman yansını zannederek söndürmek İçin ekipler halinde toplanmışlarsa da yangın olmadığı anlaşılmıştır. Bu ışık civar bucak ve köylerde de görülmüş ve yarım saat kadar sonra kaybolmuştur.
Çalışma Bakanı Sirerin istifa etmesi isteniyor
Ekmek İşçileri Sendikası dünkü toplantıda hakkının tanınmasın, istediler tan başka bir şey yapamıyacaksa çekilsin, istifa etsin.»
Söz alan diğer işçi üyelerden bin: »Sadece bir kanunun tatbik edilmesi için nâmütenahi müracaatlar yaptığımız Çalışma Bakanı da bunu halledemeyince tutacağımız yol ancak ve ancak İşçiye grev hakkının tanınmasını istemek olacaktır. Evet; grev, bizim, anamızın ak sütü gibi, en temiz, en bakir haklarımızın bi-
grev
Dün saat 10 da kend lokalinde bir toplantı yapan ekmek, simit ve unlu maddeler işçileri sendikası ü-yeleri, çeşitli konularda fikir teatilerinde bulunmuşlar ve haklarının Korunması hususunda bazı kararlar almışlardır.
Söz alan üyelerden Mehmet Göze, bilhassa işçinin kanunî çâlışma müddeti olan 8 saatin işverenler tarafından tatbikedilmediği meselesine temas etmiş ve işçinin 12 saatlik yorucu bir mesaiye tâbi tutulmasını tenkit etmiş ve demiştir ki:
•Ben fırınlarda çalışan arkadaşlarımız içinde ağzında ısırılmış fakat yutulmamış bir lokma ekmek olduğu halde uyuyanları gördüm. Halbuki 3098 sayılı kanun vardır. Bu kanun İşçinin çalışma saatini 8 saat olarak tesblt etmiştir. İş verenler iki o kadar ileri götürmüşlerdir ki, kanunu dahi hiçe saymışlardır. Onlara bir şey demiyoruz. Elbette ki menfaatlerinin icabı olarak bunu yapacaklardır.»
Bundan sonra, sıra ile söz alan üyeler de şunları söylediler:
.Sendikalar kuruldu kurulalı, yani üç, dört senedenberı, bize 8 saat çalışma hakkı tanınacağını, vâdedip duruyorlar. Ha bugün, ha yarın diyorlar. Niçin yapmıyorlar? Kanunun bize verdiği hakları dahi elde edemiyoruz. Bizim, hudutta vatanını bekleyen erden ne farkımız var? Biz de sabahlara kadar, kışın 42, yazın 120 derece hararet karşısında çalışıyoruz. Bütün işçilerin durumundan mes’ul olan bir Çalışma Bakanı bu kanunu tatbik ettirmekten âciz midir? Acizse bu kadar mühim bir mevkide işi nedir? Yapamıyacaksa; boş lâflar, kuru vâidlerle bizi avlamağa çalışmak-
| rincisidir. .Haklarınızı kanun yolly-ı_ ' le vereceğiz» teraneleri bizi oyala-
maktan başka bir gaye taşımıyor. İs verenler ziyan ettiklerini söylüyorlar. Aramızda 30 - 40 senelik iş çiler var. Bir baraka bile yapamadık. Ziyan ediyorlarsa bıraksınlar fırıncı lığı, hükümete devretsinler. Bu mem leketi bir gün ekmeksiz bırakırsak kendi ipimizi kendimiz yağlarız.»
Bundan sonra 3008 sayılı kanunun diğer hükümleri hakkında mütalea larını beyan eden üyeler, bütün endişelerinin bu merkezde olduğunu; ya mesai saatlerinin 12 den 8 e indirilmesinde, ya da fazla çalıştıkları saatler için munzam ücretler verilmesi hususunda müttefik bulunduklarını beyan ettiler. Üyelerden Haşan Köroğlu söz alarak:
• I-liç bir şey istemiyoruz. Haklarımızı ufak ölçüde de olsa koruyan kanun tatbik edilsin, yeter. Uç dört senedenberi bizi oyaladıkalıına bakarak şunları söyliyebilirim: Ne Çalışma Bakanı ne de Bakanlığı vazifesini yapmamaktadır.» Türk işçisi de, haklarını ancak grev yoliyle elde edebileceğine kanidir. Çalışma Bakanlığının hiç bir müsbet faaliyet gösteremediğine kanidir.
Toplantı geç vakte kadar devam etmiş ve sendika idaro heyetinin konuşulan hususlarda faaliyete geç mesi karar altına alınmıştır
Sevdiğini tokatlıya âşık kadın
Af Kanunu için i I hazırlıklar
it (Baş tarafı birinci d»*) Ş
Bunun şimdiye kadar işae edilmemesinin sebebi bazı suçlulara | î
atfen faydalanmak İmkânının jnts . *
cut olduğu hissini vermemek için- J | dir.
Meclisin 15 Mart tarihinde toplantılara son vereceği söylendiğine göre her halde Af Kanununun Meclise şevki bu tarihlere rastge-lecektir.
Öğrendiğimize göre bu husustaki j
hazırlıklara şimdiden balanmış 1
bulunmaktadır
Al Yarıjlannda hile yapanların dünlü dâvası
Koşuya hile katmak suretiyle halkı dolandırmaktan sanık Mahmut Kozanlı, Kemal Teoman ve Nâzımın duruşmalarına dün sabah devam e dilmiştir.
İlk olarak koşu start hakemi Rıd van Lüy dinlendi, tanık Kemal Teoman’ın Keramet adındaki atını cokeyinin kasten koşturmadığını bu vaziyet üzerine komiserler heyetine rapor verdiğini söyledi. Diğer tanık Kc malin seyisi Hüseyin Balkan Mrâ-mut Kozanlının ata verilmek için i lâç gönderdiğini fakat kendisinin ila cı vermediğini söyledi. Yargıç san-.c-

lara tanığın ifadesi hakkında bir di^- F yecelderi olup olmadığını sordu'su-
nıklar tanığın valan şahadette bulun duğunu söylediler. Müteakiben dinle nen tanık Mahmut Kozanlının çocuk lan Keramet ve diğer atlar üzerine 2000 liralık bilet aldıklarını fakat
kazanamadıklarını aynı zamanda j Kemal Teomanın kardeşinin de ken ! İlleriyle birlikte 500 liralık bilet al- I -lığını onun da kaybettiğini açıkla I dılar. Tanıklardan Yaşar mahkeme ye gelmediği İçin duruşma başka bir güne bırakıldı. ı
it (Baş tarafı birinci & sinirime hâkim olamıyarak yüzüne ______________________________________ve ayrıca seni öldürürüm cffye ölünlle tehdit ettim.»
Bund^ı sonra Maliye Bakanlığı hazine avukatlarından Sadettin Atay dinlendi ve o da Nerimanın ifadesinin aksine olarak Anadoluda avukatlık yaparken bir mektup aldığını ve ‘o güne kadar hiç tanımadığı Nerimanın yadına gelmek istediğini kendisi de yalnız olduğu için bu tek lifi kabul ettiğini ve iki sene Neri-manın yanında hizmetçi olarak çalış tığını fakat sonradan kendisine yol verdiğini esasen Nerimanın eski dış ticaret dairesi reisi Mahmut Seyda-nın hizmetçisi olduğunu söyledi.
Bundan sonra tokat atma hâisesl ni gören ikinci şube memurları şahit olarak dinlendi ve Nerimanın Sadettini tokatladığını ve ölümle tehdit ettiğini söylediler.
Neticede mahkeme hâdisenin ö -lümle tehdit olduğunu nazarı iti-bare alarak görevsizlik kararı vermiş ve duruşmaya birinci asliye ceza mahkemesinde devam edilmesi ne karar vermiştir.
ay evvedne kadar berakfeı- yaşadık.. bir tokat attım Nikâhla alacağını vaadetmişti. Fakat sonradan beni terkederek An-karaya geldi. Ben de terketmesi-nin sebebini öğrenmek için Ankara-ya geldim. Pazar günü beni sinenifi ya götürdü sonradan da bir. gün evvel nişanlanmış olduğunu ga^tade okudum.»
Neriman konuşurken ağlamanı; k İçin kenisini zor tutuyor ve Şadet-tinin kendisine takındığı vaziyeti anlatmaya çalışıyordu. Neriman An-karada kimsesi olmadığını ve otel köşelerinde süründüğünü anlatıktan sonra. Kendisine bağlanmıştım v ■ deli gibi seviyordum. Bugün; çalıştığı daireye gittim. Orada bir genç kız oturuyordu. Onun Sadettinin nişanlısı olduğunu tahmin ettim. Sadettin beni görünce kovmak istedi ve fena muamele etmeye başladı.» dedi.
Neriman neticede aralarında geçen münakaşanın zabıtaya aksettiğini anlattıktan sonra şunları söyledi:
•ikinci şubeye gitmiştik. Orada
Demokrat Parti Çankaya Ocağından Çok mühim bir konu görüşülmek üzere arkadaşlarımızın Pazartesi saat 20.30 da Yeşilırmak sokak No. 8/3 numaradaki ocağımıza gelmeleri rica olunur.
Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanlığından
Ana tüzük gereğince derneğimiz genel kurul toplantısı 26/Şubat/19-') tarihli pazar günü saat 15 de AnkîSs» ra’da Halkevi salonunda yapılacaktır. Toplantı ruznamesi aşağıya yazılmıştır.
Derneğe kayıtlı sayın üyelerin o gün muayyen saatte toplantıya şeref vermelerini rica ederiz.
C.H.P. İstanbul aday listesi hazır
A- (Bas tarafı birinci de) Öke, Profesör Hıfzı Timur, Ragıp Devres, Cevat Nizami, Tutum Bankası Umum Müdürü Yaver, Cahit Ergül, Şükûfe Nihal, Meliha Avni, Ekrem Özden, Sırrı Enver Batur, Hamza Osman Erkan, İlhami San-car, Süreyya Blrol, Halit Çelen. Zihni Tetey, Hüdai Bakağıgil, Ali Rıza An, Ekrem Amaç.
Yukanda da görüleceği üzere sabık Başbakan Recep Peker, Refet Bele, Atıf Ödül ve Hüseyin Cahit Yalçın listeye alınmamışlardır.
Seçim hazırlıkları
Henüz tarihi katî olarak tesbit edilememiş olmasına rağmen 1950 seçimleri için bir taraftan popaganda faaliyetine diğer taraftan da fiilen hazırlıklara başlanmış ve bilhassa C. H. P. teşkilâtı faaliyete geçmiştir.
Partilerin çeşitli propaganda çalışmalarına muvazi olarak İçişleri Bakanlığınca bütün vilâyetlere, vilâyetler de kendi hudutları dahilindeki bütün teşkilâta yeni Seçim Kanunu gereğince ilk önce yapılması icab eden hazırlıklar için hemen harekete geçilmesi hakkında erekli e-mirleri vermişlerdir.
■ ■ taraftan aldığımız malûmata göre Mart ayının sonuna kadar seçim kütükleri bütün vilâyetlerce tamamlanacak ve azami Martın o-nunda da seçim kurulları teşekkül edecektir. Bu münasebetle İçişleri Bakanlığı vilâyetler kanalı ile ilçe bucak ve köylerdeki bütün kaymakam bucak müdürleri ve köy muhtar ları ile nüfus memurlarına defter -lerin derhal hazırlanması için gerekli tamimler yazılmıştır.
Bu arada bütün kaymakamlara da emirler verilmiş muhtar ve belediye başkanları tarafından hazırlanmış olan, seçim defterlerinin bizzat kendileri tarafından tetkik edilmesi İs'
tenmiştir.
Yeni Secim Kanunu da bugünkü resmî gazetede yayınlan— ' "ürür lüğe girmiştir.
C. H. P. de sarsıntı
Demokrat Parti merkezine gelen haberlere göre bir çok illerde C. H. P. sarsıntı geçirmektedir. Bu arada Balıkesir ve ilçelerinde Demokrat Parti yeni inkişaflar göstermektedir.
C. H. P. den bir çok vatandaşlar istifa ederek D. P. ye kaydolmaktadır.
Bigadiç ilçesine 75, Dursunbey-de 5 köy muhtarlariyle ve merkezde de 35, Konakpınar ve Hürriyet bucağında bir çok vatandaşlar Demokrat Partiye iltihak etmişlerdir.
Balıkesirin tanınmış genç avukatlarından Müçteba Iştın da D. P. ye kaydolunmuştur.
Bunlardan başka, son zamanlarda Rize vilâyetinde bir yol inşaatı meselesinde bütün ihalelerin C. H. P. sine mensup müteahhitlere verilmesini şikâyet eden bir tezkereyi ilgili Bakanlığa yazdığından ötürü emekliye ayrılan Rize valisi Mehmet Cavit Unver C. H. P. den istifa ederek D. P. ye kaydolunmuştur.
İçişleri Bakanlığı ve C. H. P. Genel Sekreter yardımcısı Cevat Dur-sunoğlunun bulunduğu C. H. P. il kongresinde kendisine parti il başkanlığı bile teklif edilen Mehmet Cavit Ünverin bu istifası vilâyet C. H. P. mensupları arasında büyük blı- hayal kırıklığı meydana getirmiştir.
Yine son günlerde bütün mınta-kada belediye başkanları ve muhtarlar bir resmî iş bahane ederek bir çok vatandaşları resmî dairelerine çağırmakta ve muhtelif sebep-11er göstererek vatandaşları D. P. I den ayrılıp C. H. P. ye girmeğe
Yönetim Kurulu
1 — Toplantı Dernek Başkanı veya vekili tarafından açılacaktır.
2 — Kongreye bir Genel Başkan iki sekreter seçilecek.
3 — Derneğin yıllık çalışma raporu, blânço ve denetçiler raporu okunacak eski yönetim kurulunun ibrası yapılacak.
1 — Üyelerin teklifleri ve dilekleri görüşülecek.
5 — Yeni yönetim Kurulu ve denetleme kurulu seçimi yapılacaktır (252)
ZAFER’in Abone Şartlan Memleket içi
Memleket dışı
ü •yl,k ....................... co Ura
8 » ................. 80 »
“ » ................. ıe »
ZAFER’in hân Şartları
Baelüı ...................... 16 Ura
2. ve 3 (lncU sayfada Sm.......4 )
4. c(l sayfada 3m......"8 »
6. ve fl. cı sayfada 8m. ...... a »
Doğum, NlkAh, Nlgan, ölUm ve Mevlût İlanları 6 santimi geçmemek sartlyle 16 Hra.
Devamlı ilânlar için hususi tarife tatbik edilir.
YEMİ NEŞRİYAT i
-DAMLA. Mecmuası
Yedi yıldanberi muntazaman yayınlanmakta olan edebî, İlmî, köy-cü DAMLA mecmuasının (63) üncü sayısı da kıymetli yazılarla çıkmıştır.
İstanbul Posta Kutusu (655) ten parasız örnek sayı isteyiniz.
teşvik etmekle sağlamaya uğraşmaktadırlar.
D. P. 11 idare kurulunun üç koldan bütün il İçinde yaptıkları köy ve ilçe gezileri çok faydalı olmakta D. P. saflarının sağlamlığı ve tesanüdü tekrar müşahede edilmektedir.

Comments (0)