Perşembe
23
ŞUBAT 1950
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 2 Posta Kutusu) 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: ....... 15619
Yazı işleri, idare ..... 15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
£a Samilia
Kod.n mecmuasının 349 ncı sayısı geldi. NET KİTABEVİ
f
Adalet Bakanlığında
s e ç im hazırlı k I a r ı
Bakanlık il ve ilçelerde seçim kurullarına riyaset edecek yargıçların listesini hazırladı
Yargıtayın Yüksek Seçim
seçtiği 6 üyenin isimleri dün
Kuruluna ilân edildi
T»
A
Meclis toplantıları
w
Muammer Alakant muamele vergisinin kaldırılmasını talep etti, hususî sermayeye de emniyet verici tedbirler alınması lüzumunu belirtti
İstanbul il kongresinde
Demokrat Partinin
İstanbul’daki
J
i fesinde mühim bir konuşma yapması muhtemel olan bundan evvelki nutuklardan birini söylerken
faaliyeti artıyor
Ankara, 22 (a.a.) — Yeni Seçim Kanunu dün resmî gazete ile yayınlanmış ve böylece meriyete girmiş bulunmaktadır.
Öğrendiğimize göre, Adalet Bakan lığı 1950 de yapılacak olan milletvekilleri seçimi için yeni Seçim Kanunu hükümleri dahilinde hazırlıklara başlamış ve Bakanlıkta bu işler, le meşgul olmak üzere bir büro kurulmuştur.
Bundan başka, Adalet Bakanlığı bütün seçim işlerinin seçim kurulları tarafından yürütülmesi ve bu korulların görevlerinin ifasında yar gıç nezaret ve murakabesine tâbi o-lacakları hakkındaki kanun hüküm lerine göre il ve ilçe seçim kurullarına başkanlık edecek yargıçların da bir listesini hazırlamıştır.
Adalet Bakanlığı zat işlerindeki sicil kayıtlarına göre, il ve ilçe seçim kurullarında başkanlık etmek ü-zere seçilmiş bulunan bu kıdemli
Ar (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Bugünkü seçimlerde kazanma şan- j sının pek kuvvetli olmadığı söyle- l nen Sosyalist Partisi Barbakanı
Attlee’ L
’Büyük Millet Meclisi bu sabah saat onda toplanarak Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinin müzakeresine devam etti, tik söz alan Ali Rıza Artunkal, serbest ticaret rejimi kabul edildiğine göre istihsalimizin bundan müteessir olmaması için Ticaret Bakanlığı tarafından tedbir alınmasını istedi. Ali Riza İncealemdaroğlu, Toprak Ofisin lâğvının doğru olacağını, bu ofiste yapılan yolsuzlukların meydana çıkarılmadığını söyledikten sonra Sanayi Teşvik kanunlarının hâlâ I Meclise gelmediğini, muamele vergisinin küçük sanayi üzerinde bü-
yük tahribat yaptığını belirtti ve muhtelif mevzulara temas ederek fındık kooperatiflerinin müstahsili korumadığını, memleketimizin büyük bir ihraç maddesi olan yumurta işinin de organize edilmesini istedi.
Muammer Alakant, uzun bir konuşma yaptı ve ilkönce serbest ticaret rejiminden bahsederek Avrupa işbirliğine iştirakimizin yerinde bir karar olduğunu, yerli sanayiimizin sun’î fiyatlarından Avrupa konseyi ve Avrupa işbirliğinde alınacak kararla kurtulacağımızı söy-★ (Devamı Sa: 6 Siiı 5 de)
İngilterede seçimler
bugün yapılıyor
275 bölgede ilk neticelerin gece yarısından sonra ilân edilmesi çok muhtemel
Kati ve nihaî netice yarın akşam belli olacak
irin
■a
Ingiltere’de bugün seçim var !
Sanayicilerle yapılan toplantı
Yazan : Mümtaz Faik FENİK
;■! I
bacak
ngiliz halkı, bugün beş sene müddetle İngilterenin mukadderatını elinde bulundu--«.v—» iktidar için reyini kullanacak laftı ve 625 Milletvekilini tayin edecek ” tir. , _
Muhafazakârlar nu kazanacak? Yoksa İşçiler mi? Bugün için, hiç bir tahmin yapmağa imkân yoktur. Çünkü 1945 seçimlerinde de büyük bir sürpriz olmuş, tngilizler, harbi idare eden ve İngiltereyi zafere u-laştıran Çörçil’in Muhafazakar partisini 196 sandalya ile muhalefette bırakmışlar ve 3M Milletvekilliği
aıı)
ve4 bırakmışlar ve MJiıeıvcKuuB» ıcaL- ile W Partisini iktidara getirmiş-(ffl. lerdir. Bu netice İngilterede o zaman tabiî karşılanmış, Ingiliz milletinin biraz da bir başka partiyi n (denemek istemesini kimse yadırga
denemek istemesini kimse yadırga mamış ve tek kişi çıkıp da, ^mpa-
mamış ve —■ -
un ratorluğu ölümden kurtarıp zafere , ulaştıran Çörçil’in partisine rey ,, vermiyenlerl nankörlükle suçlan d.rmamıstı. Çünkü serbest bir se-
LU»
vernuyvmv»! ----------- - . •
kırmamıştı. Çiinku serlbest bir çimde, kazanmak ta vardır; kaybetmek de!
İngiliz milletinin o zaman, Muhafazakâr Partiyi tutmaması, bu partiye olan itimatsızlığından da de ğildi. Çünkü Muhafazakârlar, butun •irp boyunca, siyasi ehliyetlerini Ue dirayetlerini adamakıllı isbat etmişlerdi; fakat harbi kazanan M* mücadele partisinin yorgun düştü ğü ve banşı kolaylıkla kazanamıya-cağı tahmin edilmiş, aynca memlekette sosyalist fikirler de çok fazla
t.ı-İt.-misti. Bunda, Rusyanın galip devletler arasmda bulunmasının tesiri bulunduğunu söyleyenler bile teok oldu. Fakat İşçi Partisi iktidara çeldiği zaman komünist dünyasiyle, Ejörçil zamanından daha sıkı mü-
faydalanıyordu. Üstelik İşçi Partisinin bir harbi daima önleyeceği hakkında da bir intiba mevcuttu. Fakat aradan beş sene geçti. İngiltere, bütün gayretlerine rağmen eski refahını bulamadı. Vesika usulü devam edip gidiyordu. Memleket filhakika barışta idi; fakat Ibarış zamanlarının rahatına kvuşamamıştı. Amerikaya karşı olan harp borçları ödene ödene bir türlü bitmek bilmiyordu.
İşte İşçi Partisi, bu müddet zarfında biraz sağa doğru kayarken, Muhafazakâr Partide de biraz sola değilse, ortaya doğru bir çark başlamıştı. Ve seçim mücadelelerine bu hava içinde girildi.
Şimdi, meydanda Muhafazakârlardan, İşçi Partisinden Ibaşka bir de Liberaller vardır. Liberaller, o-tuz senedenberi iktidardan uzak kalmışlardı. Fakat bugün İşçilerle, ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Lir* ,
.______
jçörçil zamanından daha sıkı mü-J lasebetlere girişmedi. İngiltere'nin ^"Amerika'yı biraz rhmal ederek Rus-
ya'ya doğru kayacağını zanneden-I ler hayal sukutuna uğradılar. Bu a-rada Atlee hükümeti, İngiltere’de | Dazı sosyalist metodları da geliştlr-31 inekte gecikmedi. Bir çok sanayii ^üfnillileştirmeğe başladı. Böylece
Londra, 22 (a.a.) (United Press) — Yarın yapılacak olan genel seçim lerde oyların sayılmasın^ 275 bölgede saat 23 de başlanacak ve ilk neticeler muhtemel olarak saat 01.00 den sonra ilân edilecektir. 04.00 e kadar bu 275 seçim bölgesinde vaziyetin belli olacağı tahmin e-dilmektedir. Geri kalan seçim bölgelerinde oyların sayılmasına Cuma sabahı saat 11 de başlanacaktır. Neticelerin saat 13 de belli olacağı muh temel görülmektedir. Bununla be-ir (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
o dürülen
B.M. Meclisinde
kasa hırsızlığı
50 milyon sermayeli Sanayi Bankası kurulması kararlaştı
Hususî sermayeye imkânlar verilecek
Bir kaç gün önce Cumhuriyet Merkez Bankası Genel Müdürlüğünün daveti üzerine şehrimize gelen İstanbul Sanayi Bankası mümessilleri; Ticaret Odası ve Sanayi Birliği ile diğer bazı banka mümessillerinin de iştirakiyle Merkez Bankası Genel Müdürü Sadi Bekterin başkanlığında bir toplant yapmışlardır.
Umumî olarak yabancı kredinin yeril sanayi mevzuunda nasıl tatbik edileceğine dair konuşmalar cereyan eden bu toplantı hakkında elde ettiğimiz malûmata göre asıl olan hususî sermayeye bir takım ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Başkan Truman bir raporu tetkik ederken
İlkokul ve köy Enstitüleri imtihanlarında değişiklik
İlkokullarda ezberciliğin önüne geçilecek, Ensiitü talebeleride melodik bir şekilde yetiştirilecek
_______________________________ Böylece nt 5 ertlerin veya tröstlerin ellerinde Öl^îulunan bir çok işletmeler, millileş-Ç1* irildi. Bundan tabiatlyle büyük .sermayedar gruplan memnun de-555) irildi; bunlar, devlet tarafından i-
Hildl; bunlar, devlet tarafından i-İare edilen sanayiin eskisine göre ;ok az randıman verdiğini, kırtasi-T periliğin, İsrafın ve nemclâzımcılı-» ;ın istihsali adamakıllı baltaladığını j ddia ediyorlardı. Fakat buna rağ-nen işçi sınıfı memnundu; çünkü lı laha çok kazanıyor, daha iyi yaşı-(fM, ve ay"1 zamanda işçileri alâka-, andıran sigortalardan daha fazla
o
Tahsin Banguoğlu
Lise ve Ortaokul mezuniyet imtihanlarına girecek olan devamsız ve devamlı taleeblerin şimdiye kadar tâbi oldukları imtihan yönetmeliğinin tâdil edileceğini daha evvel bildirmiştik.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
Tahkikat merak över safhada
İstanbul, 22 (Telefonla) — Merhum Kenan Tevfikin eşi Handan Sezenelin esrarengiz ölümü ve sosyetede büyük heyecan uyandıran cinayet ihbarı etrafında savcılıkça yapılan tahkikat mühim safhalar arzetmektedir.
Savcı muavininin üç gündenbeıi devam eden tahkikatı neticesinde cesedin mezardan çıkarılması mec buriyeti hasıl olduğundan bu sabah saat 11 de bayan Handanın naşı asri mezarlıktaki makberesinden çıka nlıp morga naklolunmuştur. Orada nuayene edilecek ve bileklerindeki vara, bere, tırmık izlerinin Ali Koçtu ile mücadelesinden mütevellit o-lup olmadığı incelenecektir. Bu inceleme için Ali Koçlunun parmak izi alınmıştır. Aynı zamanda hüviyeti hakkında da tahkikat derinleş-tiı-ilmektedir.
A (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Başkan, bir gün komünizmin ilerleyişini durdurmak için kuvvete başvurmanın zârurî olabileceğini
Alexandria, (Virginia) 22 (a.a.) — Bugün beyanatta bulunan Başkan Truman, Birleşik Amerikanın atom silâhlarının kontrolü için hazırlanan ve fiilen tatbik imkânı bulunan her hangi bir plânı tasvip edebi leceğini, fakat buna mukabil sun’î hiç bir anlaşmayı kabul edemiye-ceğini söylemiştir.
Bundan sonra Birleşmiş Milletlere mensup devletlerin ekserisi ta-
endişe ile kaydetti rafından tasvip olunan atom silâhları hakkındaki Amerikan tasarısının şimdiye kadar teklif edilenlerin en mükemmeli olduğuna inandığını bildiren Truman, «Fakat, demiştir, dünya barışı o kadar büyük bir ehemmiyet arzetmektedir ki, hiç bir millet, bunu bir izzetinefs ve o-A- (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
AKINTIYA KüREK
ZENGİN DİLENCİ
Bundan bir müddet evvel komünist propagandası yaptığı iddiasiyle yakalanan P. T. T. memurlarından Abdülgani Çağatayın duruşmasına gizli olarak Birinci Ağır Ceza ınah ı en kalabalık cad- j kemesinde devam olunmuş ve bazı dilekçe komisye zengin bir dilenci tanıklar dinlenmiştir.
Abdülgani sorgusunu tekrar Cezaevine
Bağ, bahçe sahibi bir dilenci Ekmek parası» diye dilenirken yakalandı
Eski bir Meclis odacısı dün kasayı soyarken suç üstü yakalandı
„................................. Büyük Millet Meclisinin Geçici
Dün şehrimizin en kalabalık cad- kemesinde devam olunmuş ve bazı dilekçe komisyonu üyelerinin toplan esinde dilenen zengin bir dilenci tanıklar dinlenmiştir. ; lığı odadaki para kasası dün sabah
yakalanmıştır. | Abdülgani sorgusunu müteakip Meclis odacılarından Muhittin Aı s ■
■ Bir kuruş ekmek parası- diye tekrar Cezaevine gönderilmiştir, lan tarafından soyulurken, odacı suç dilenen 45 yaşındaki zengin dilenci Yukarıdaki resimde Abdülgani Ad üstü yakalanmıştır.
ir (Devamı Sa:6Sü: 6 de) I üyeden çıkarken görülmektedir. I Yaptığımız tahkikata göre bu cü-
retkârane hırsızlık hâdisesi şöyle olmuştur;
Bir müddettenberi komisyon oda- i sında bulunan para kasası zaman zaman anahtar uydurulmak suretiy I le soyulmş ve bir kaç gün evvel de ir (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de) 1
Velâddalin âmin !
İstanbul C. H. P. Başkanı
BÇatalcaya gitmiş de orada halka bir nutuk çekmiş ve demiş ki:
— -Her sabah kalktığınız zaman iki elinizi açıp C. H. P. nin muvaffakiyetine dua ediniz!.»
Demek Başkan, işin artık duaya kaldığına tam mânâsiyle kanidir!
Dua ama ne duası? Sade karınca duası olmaz, hatim duası da olabilir! — YEEDEKÇİ
Sayfa: 6
Günün Mes'elesi:
Amerika ile Bulgaristan arasındaki hâdise [Hâdis nin başlangıcı ve takip ettiği seyir}
I
Bundan yirmi gün kadar önce Amerikan hükûmeü Komünist Bulgaristan dışişleri bakanlığına bir nota tevdi ile, Kostoff muhakeme, si dolayısile Sofya’daki Amerikan ..İçişi Donald Heath ve diğer Amerikan temsilcilerine karşı Bulgar savcısının ileri sürdüğü ithamları reddederek, Amerikan elçisinin geri alınmasına dair talepten Bulgar hükümetinin vazgeçmediği takdirde Birleşik Amerikanın Bulgaristan ile olan siyasî münasebetlerini keseceğini bildirmişti. 15 gün geçtiği halde devletler arası diplomasi kaidelerine aykırı olarak Bul gar hükümetinin bu noktaya cevap vermemesi iki memleket arasındaki gerginliği günden güne artırmak ta idi. Bulgaristan’ın beslediği kötü niyetlere rağmen Amerikan hükû-meti bu defa Washington’daki Bulgaristan elçiliği maslahatgüzarı Dr. Peter Vutofu Dışişleri Bakanlığına davet ederek, nota cevabının teşriini talep etti. Fakat bunun da bir faydası olmayacağı aşikârdı. Nitekim de öyle oldu. Artık küçücük peyk Bulgaristan’ın Amerikaya kafa tutmasına daha fazla tahammül edilemezdi ve edilmedi. Amerikan hükümeti Bulgaristan ile münasebetlerini kestiğini dün Bulgar hâriciyesine tebliğ ile karşılıklı olarak elçilik memurlarının geri çekilmesini talep etti. Bütün bu olaylara sebep olan daha yukarıda işaret ettiğimiz veçhile sabık Bulgar Başbakanı yardımcısı Troyçe Kostbfa karşı yapılan ithamnamede Amerikan elçisinin de isminin karışmış olmasıdır. Bolşevikler gayelerine e-rlşmek için her çareyi mubah gördüklerine göre, bu işte de Troyçe Kostofu sehpaya gönderebilmek için Büyük bir Devletin temsilcilerine de leke sürmekten çekinmemiş lerdir. Güya Kostof un raporlarına I
istinaden yapılan bu ittihamname de Amerikan Elçisi Donald Heath-ın Kostof ile şu şekilde konuştuğu iddia edilmektedir:
•Donald Heath, Yugoslavlarla son iki üç yıl içinde tesis etmiş olduğum şahsî dostane münasebetleri bildiğini ve bu keyfiyetin kendisini çok memnun ettiğini beyanla A-merikalılar hakkında da hüsnüniyet sahibi olacağını ümit ettiğini izhar etti. Ben kendisine dileğini yerine getirmeğe muvafakat ettiğimi bildirdim. Elçi o zaman ban lüzumsuz güçlükler yüklemiyeceği-ni ve benimle ayrı bir rabıta istemediğini söyledi. Amerikalıların size bildirmek istedikleri şeyler peşinen Yugoslavlarla kararlaştırma cak ve onlar vasıtasiyle size tevdi olunacak diye ilâve ettikten sonra, Heath, Tito’dan ve en yalcın yardımcılarından alacağı tavsiyeleri Amerikalıların da tavsiyesi addedebileceğim! ve bu hususta kendileriyle Tito arasında tam bir anlaşma mevcut olduğunu tebarüz ettirdi..
İthamnamede geçen bu sözlerden açıkça anlaşılıyor ki, bu çirkin tertiple iki gaye güdürlmüştür. Biri Kostofu sehpaya göndermek ve böylece memleket dahilinde bir tet-hiş havası yaratmak, diğeri de Sov-yetlerin peyk devletlerinde yapma : istedikleri icraata bir mâni teşkil eden Batı devletleri temsilcilerinin buradan uzaklaştırılmasını ve böylece de Bulgar halkı İçin bir ümit kaynağı olan bu devletleri mümkün mertebe unutturmaktadır. Her ne olursa olsun uçurum kenarına gelmiş bulunan Bulgaristan bu hareke tiyle uçurumun içine doğru bir adım daha atmış bulunmaktadır. Kremlin sevinsin, Bulgar milleti ağlasın.
SofyalI
Sığır vebası mücadelesi
Iranda zuhur eden sığır vebası hastalığının yurdumuza sirayet etmemesi ve sirayet vukuunda hastalığı şiddetle imha edebilmek için yapılacak savaş teşkilâtında kati faydayı Bağlıyabilmek maksadiyle 1234 sayılı hayvan sağlık zabıtası kanunu ile 668 sayılı kanunla vazi-eleri başında salgın hayvan hasta-’ğı savaşma memur edileceklere ve-■ilecek yevmiye hakkındaki kanun âdil edilecektir. Bu bapta yeniden yevmiyelerin arttırılması için kanun ’a değişiklikler yapılmasına Tarım 3akanlığınca karar verilmiştir.
ZİRAAT BANKASI ÎLE
TARIM KREEDİ KOOPERATİFİ TAPTM BAKANLIĞINA BAĞLANCAK
Haber aldığımıza göre Tarım Ba--.anlığmca yeni bir kanun tasarısı hazırlanmaktadır.
Bu tasarıya nazaran Ziraat Bankası ile Tarım Kredi kooperatifleri Tarım Bakanlığına bağlanaca."tır Bakanlıkların bu mevzudakı müta-'.eaları alındıktan sonra tasarı bütünlerde Büyük Millet Meclisine sev kedilecektir.
Ticaret Bakanlığı Bütçesinedair
Hakkı Gedik m yaptığı konuşmanın tam metni
Yine dış politika bahsi
«Yeni Sabah» ın başyazısında «Yi-1 da şunları yazıyor: ne dış politika bahsi» ne temas e di- —--------- —- -■
liyor. Yazar diyor kİ?
«Secim çatıgma ve tartışmalarının pek ' 1 yakında hızlanacağı açıkça g__________
Esasen mücadele çoktan başlamıştır. Başba kan ve bütün Bakanların seyyar kafileler ı halinde çelmeleri, civa gibi yurdun bir ucundan öbür ucuna karinaları zaten e -hemmiyetll günlerin yaklaştığına birer delU idi. Binaenaleyh çoğunluk partisinin, umumi efkârı kendisine celbetmek kin, her türlü propaganda silâhına müracaat etmesi çok normal bir hâdisedir ama, dün kü yazımızda da İşaret eylediğimiz veçhile. bu mühimmat ve cihazlardan b'r ta- I nesi vardır ki hiç kullanılmaması lâzım (lır. Hele bu memlekette... O da duj politikanın tehlikeli ve vahim bir manzum gösterdiği için, hükümetin etrafında s.m-sıicı toplanmak ve çepçepve olmak... Türk yurdu, demokrasi arzusunu ve halkın hâkimiyeti prensibini ne vakit ele almıg ve o İstikamette bir adım atmak istemle ise, derhal karsısına ya müstebit bir padlgah veyahut toptancı bir iktidar veya haris bir sahıs çıkarak: «Aman harici durum çok ağır ve bir bomba gibi patlamağa müsaittir. Bu kadar nâzik bir anda lo İhtilâf veya parti vücüdu hayatı millete zararlıdır. Anın için mllBalt zamanları bekllyerek bütün nefeanlyet ve İhtiraslarımızı bastıralım.» demeğe baslar veyahut bu sözleri söyllyecek ağızlar veya bu fikirleri İfade edecek kalemler tedarik eder.»
Bundan sonra yakın tarihimizin -den iki misal alan yazar:
«Şimdi yine Ulusta dıe tehlike ve cihan ihtilâfı bahaneleriyle 1950 seçimlerinde hükümet ve iktidar değişikliği yapılması tavsiye olunuyor. Acaba bu dıs tehlike yalnız Türkfyemlze mahsus bir hâdise midir? Bugün Fransa, İtalya ve İngiltere 1-çln böyle bir tehlike mevcut değil midir?» | diyerek, Rusya ilearamızdaki ezelî husumet meselesinden bahisle, şu «dış tehlike» mevcut olduğu müddet çe, yâni:
«Vaziyet böyle olunca, haricî tehlike Sürekli, asırlarca devam eder bir manzara gösterince bizde demokrasi yapmak ve çeşitli partili hayata girmek imkânı olmı-yacak mıdır? Olmamalı mıdır?» sualini soruyor ve şöyle devam ediyor:
«Çeyrek asır İktidarda olan ve İç dış durumumuza yakından vâkıf bulunması 1-caî) eden rical demokrasiye karar vermişlerse demek kİ harici İslerin bu dahili tartışmaya tesirine lnonmamaıslardır. Yoksa bu kanaatleri. İki yıllık tecrübe üe sars ilmi e mıdır?
Yirmi bes yıllık tecrübe mahsulü bir kanaat iki yılda değişecekse ve değişiyor sa iktidardaki olgunluk ve uzağı görür-lük nerede kalır?
Bu kadar vahi bahanelerden vazgeçelim ve medeniyet yolculuğuna azimle girelim.»
Maarife ehemmiyet verirken themmiyet verilecek başka nokta «Akşam» daki günlük fıkrasında Şevket Rado yakardaki başlık altın-
«Yirmi yasına gelen, fakat okuma yazma bllmlyen vatandaşlara rastlamak kadar veren bir müşahede yoktur. İlk ,--------ıızın sayısını çoğaltıp* daha çok
vatandaşı oralarda okuma yazma öğretmekle devletin vatandaşları kendileri için ve cemiyet için daha faydalı hale getirdiğine güpbe yoktur.
Faokt benim her zamanki derdinıdlr. Oku ma yazma bilenler muhakkak kİ çoğalıyor. Fakat okuyanların çoğaldığına dair işaretler hemen hemen yok gibidir. Vatandaşlar ders kitabı okumaktan mektup oku mağa geçmekle kalmamalıdırlar. Okulun | sarfettiğl bütün gayret, okuldan çıktıktan sonra okumağa devam ettirmek İçindir. Halbuki memleketimizde İlk okuldan çıktıktan sonra okuma heves ve zevki yerleşmediği için okumayı unutmug, hattâ İmzasını atmasını unutmuş vatandaşlar vardır. Buna bir çare bulmazsak İlk öğre tim yarı yanya, delik fıçıya su doldurmağa çalışmak olmaz mı?»
Nazari turizm
-Sou Pofcta» da Selim Ragıp Emeç, •Nazarî turizm» başlığı altında turist lerin memleketimizde karşılaştıkları ve lehimizde İntiba uyandırmayan I hareketleri belirtiyor ve diyor ki:
«Halbuki; bundan başka türlü ve ekspres süratlle nlhayetlenmlyecc-k ziyaretlerle ; İlk evvel; para değiştirme kuruna alt farkla, bütün memleket istifade edecek- deniler tir. Yapılacak alışverişin temin edeceği yın fayda, İse, bir kolayını bulup, dışarı git- I ser mlyecektlr. Çünkü yabancı ziyaretçinin bı- | I
arının pek I teessür veı görünüyor. I okullarımız
MERKEZ BANKASI KADIN MEMURLARINA LÜKS ÎŞ ELBİSESİ VERİLECEK
r Aldığımız malûmata göre Merkez Bankasında çalışan bütün kaim memurlara metresi 10 lira olan siyah Anverseten kumaştan birer iş elbisesi almaya karar vermiştir.
Bir memura 60 liraya malolacağı tahmin edilen bu lüks iş elbiseleri Bankaya en az 20 bin liraya malo-lacaktır.
TRABZONDA TÜTÜN BAKIM EVİ İNŞA EDİLECEK
Tekel idaresince Trabzon’da yeni bir tütün bakımevi yaptırılmasına karar veilmiş ve bunun için icap eden istimlâk muamelesi neticelendirilmiştir.
Yakında yeni tütün bakımevinin inşasına başlanacaktır.
TAKSİ İLE KOYUN
HIRSIZLIĞI
Dün Ravlu bucağına bağlı Ravlu Kızık köyünde garip bir hırsızlık olmuş ve Satılmış Yeler isminde bir köylü dört koyunu taksi ile kaçırırken yakalanmıştır.
Bu garip hırsızlık vak’ası şöyle olmuştur:
Halen Altındağ mahallesinde oturan Satılmış Yeler isminde bir köylü 35 liraya kiraladığı bir taksi ile Çubuk istikametine gitmiştir. Satılmış, Ankaradân 38 kilometre uzaklaştıktan sonra taksiyi durdurmuş ve biraz ilerideki bir ağıldan 4 ko-yunu yakalayarak taksiye getirmiştir. Bu sırada Satılmış çaldığı koyunun birisini kesmiş ve şoför-re hediye etmiştir.
Koyun hırsızı yine aynı taksi ile Ankaraya dönerken Baraj yolunda jandarmalar tarafından yakalanmış ve ilk sorguyu müteakip tevkif e-dilmiştir.
teinde kalmıyacak; memleketin bütün bün yesine derece derece dağılıp yayılacak-
i
Bir teklifimiz var!
|b| akikaten dert bir değil, bil
" hassa bizim Ankaranın dertleri. . Bunların başında veülkyuf, ta otobüs derdi gelmektedir. Otobüs deyince, hani seferlerin Intlj zamsızlığından bahsedecek, bazı hatlara tahsis edilen arabaların hurda olduğunu anlatacak, hele Maltepe semtinde oturanların çekti ğl sıkıntıları açıklıyacak değiliz, Çünkü bu mevzuları zaman zaman ortaya atmış ve çok şükür, yazılarımızın hiç de tesirli olmadığım anlamış bulunuyoruz. Fakat buna rağmen 9on günlerde gözümüze çarpan yeni ıbir karar tatbikatının pek hoş karşılanmadığını söylemek mecburiyetindeyiz.
Halka kolaylık olmak üzere, hattâ bir parça da tenzilâtlı olan karnelerin, nedense zorluk haline geldiğine, ve bunları toplamak mecburiyetinde kalan biletçilerin büyük sıkıntılara uğradığından bahsetmek istiyoruz.
Söylendiğine göre, karne sahiplerinden bazıları kullanılmış kar nelerin koçanlarını, bindikleri kalabalık arabalarda da göstermek, te ve meccanen seyaihat etmekte imişler. Bu da İdarenin zararını mucip oluyormuş. O halde, yapı-lacak iş basit görünmüş ve derhal verilen bir karar biletçilere tebliğ edilmiş.
Şimdi buna göre hareket eder memurlar, karne sahibinin den karneyi tam oiarak almakta,' bir parçasını koparmakta ve kemali İtina İle, otobüsün sarsmtıla rı arasında tarih de yazarak imzalamakta ve yolcuya vermekte dirler ..
Evet, okurlarım, şimdi idart kârın yolunu bulmuştur. Artık hiç bir yolcu eski bileti yenidlı diye veremiyecek ve bedava seyahat edemlyecektir.
Fakat, bu kalabalık arasındı elde kalem kâtip gibi dolaşan bi letçlnin hail hiç de nazarı dikkat lerlni çekmiyor mu?
Zavallılar kan ter içinde kal’ makta ve durak yerine kadar bilet kesme işini bltiremiyeceklerinl anladıkları zaman şoföre seslenip arabaya yol kestirmektedirler. Bu yüzden yolcularla, biletçiler arasında sık sık münakaşalar olmak ta ve İcraatın iyi olmadığı anlaşılmaktadır.
Düşündük, taşındık, hem halkın sıkıntı çekmemesi, biletçinin vazl-fesini lâyıklyle yapabilmesi ve i. darenln zarar etmemesi İçin bir tedbir bulduk, arzediyoruz:
— Karneleri tek parçalı yapmak ve yolcuya buna mukabil bilet vermek! Yani biletçi para ye rine karne almak ve mukabilde bilet verecektir. Akşam idare ile hesap görürken, sattığı biletin bir kısmının parasım nakit olarak ö-deyecek, diğer kısmını da karne İle tamamlayacaktır.
Bize, bugünkünden çok daha iyi gibi gelen bu tedbiri bir incelemelerini, bu işin başında olan zevattan rica ediyoruz. Belki, onlar dı bizim gibi düşünürler de, herke* rahat eder.
Hikmet YAZICIOĞLU
Ticaret ve Ekonomi Bakanlıkları nüz tahakkuk etmemiş olmasını, ge hartan, geçim endeksini zorlıyan ba bütçesi münasebetile Kütahya Mil- rekse hususî teşebbüse, sermayeye siretsizlikleıe düşmemeleri gibi lü-letvekili Hakkı Gedik’ln yaptığı ko- faaliyet ve gelişme imkânları veri- zumlu ve zaruri şartlara, kaidelere nuşmanın tam metni aşağıdadır: ■ ’ ’₺İ J 1-4 -*
Arkadaşlar;
Ticaret ve Ekonomi Bakanlığının 1950 yılına alt bütçesi 4.381.159 liradır.
1949 yılı bütçesi ise 14.604.339 lira idi. Aradaki fark bütçenin altıncı kısmında kurumlara yardım namı ile yer alan 9.155.760 liranın yeni kurulan işletmeler Bakanlığına aktarılmasından ve bazı vekâlet memurlarının da yeni bakanlığa devrolunmasından ileri gelmektedir.
Ticaret ve Ekonomi Bakanlıkları bütçelerinde tasarruf ve hükümet bünyesinde, hiç olmazsa, bu bakanlıklara alt ekonomik işler ve meseleler üzerinde koordinasyon temini bakımından faydalı olur mülâhazası ile her iki bakanlığın tevhit edilmeleri lüzumunu iiç senedir ileri sürmekte İdik. Geçen sene şeklen I tahakkukunu gördüğümüz bu füz-lyona alt teşkilât kanununun henüz Meclise getirilmemiş olmasını makul bir sebebe dayanarak izah etmek kabil alamamaktadır.
Bu yüzden her iki vekâlette de iş ve vazife tezebzübüne meydan verilmekte olmasını da teessürle müşahede etmemek mümkün olmuyor. Çünkü her hangi bir birleşmenin ve ya birleştirilmenin şartları, vasıfları birer birer tesit edilmez, teşebbüsün kadrları, fonksiyonları tayin olunmazsa o birleşmede faydalı ve semereli bir netice doğmıyacağını ifade etmek en İsabetli bir mütalea olur. Bu itiarladır ki, Bakanlar Kurulunun kararı İle yapılan füzyondan doğan Ticaret ve Ekonomi Bakanlığının o günden bugüne geçen zaman zarfında rasyonel çalışma prensibine dayanan bir teşkilât kanununa sahip olmaması ve binneti-ce şu ve bu İşle, mevzu ile görevlen dirilecek daire ve makamların kadroları kanun müeyyideleri ile teay-yün etmemiş bulunması adeta füz -yondan evvelki vaziyetin hasretini çektirmektedir.
Arkadaşlar, 1949 yılının Ticaret ve Ekonomi Bakanlıkları bütçeleri bir arada görüşülürken de tebarüz ettirdiğimiz İdarî bünyelerdeki aksaklıklar, servislerdeki arızalar ve lüzumsuzluklar etrafında tekrar du racak değiliz. Çünkü o vakit bize verilen cevaplarda, hazırlanmak ü-zere bulunan ve yakında Meclise sunulacak olan teşkilât kanunu ile bunların bertaraf edilecekleri kaydedilmiştir. Fakat ne o ve ne de bu cihet henüz normol bir anlayışın zaruri icaplarına intibak ettirilmiş değildir.
Bu memlekette İstenilen ticarî ve İktisadî kalkınmanın diğer kalkınma sahalarında olduğu gibi, tahakkuk edememiş olmasının başlıca sebep ve saikleri arasında Ticaret ve Ekonomi Bakanlıklarının da vazifelerini bihakkın ifa edememiş veya etmek imkânlarını devletçilik rejiminin dar çerçevesi ve zihniyeti içinde bir türlü bulamamış veya a-ramamış olmalarını bir kerre daha tebarüz ettirmekden kendimizi alı-koyamamaktayız.
Tarafımızdan müteaddit defalar zararları izah edilmiş ve tenkitleri yapılmış olan pllânsızlık, program-sizlik halikında bize verilmiş ve tenkitleri yapılmış olan pllânsızlık, programsızlık'hakkında bize verilen cevaplarda, pilânımız da var, programımız da, denilip geçiliyordu. Fakat nihayet geçen sene Sayın Başbakan Şemsettin Günaltay, bugüne ka dar pilânsız ve programsız hareket eden devlete bir kalkınma pilânı, programı çizmek zarureti bulunduğunu ve bunu hazırladığını beyan ve itiraf etmek suretiyle hakikati ifade ve binnetice iddiamızı teyit eylemiş oldu. Gerek bu vaadin he-
leceği, devlet işletmeciliğinin, devlet intibak etmeleri lâzımdır.
çiliğin çalışma hudutları çizileceği Halbuki bu memlekette alınmış yolunda durmadan ileri sürülen va karariar, ve fiilî durumlar bir ara-idlerinde hurma ağacının tepesin- da mütalâa ve mukayese edıldikle-den kolayca inmek için yapılan ada ri takdirde bir çok hûnerde bu e malarda İleri bir kıymet taşıma- sas]ara rjayet edilmediği esefle görü
makta bulunmasını esefle müşahede etmekteyiz. Bu vaziyeti, sorusuz, mürakabasız, pilânsız geçen devre ait ihtiyatların çenberl içinden henüz çıkılamamış yepyeni bir zihniyetin, modern bir iktisat anlayışının, halkın istediği, hasretle beklediği seneleri, rantabl bir ekonomik kavrayışın nedense iktisap edilememiş olmasına hamletmekle en insaflı bir iddia ve mütalâada bulunulmuş olur.
Şunu da kaydetmek isteriz ki bu zihniyet ve itiyat bir an evvel ter-kedllmezse, iktidar hırsa hâkim rolünü idame ettirirse, ekonomik bünyenin arazının teşhis ve tesbitde iç politika ölçüleri kullanılırsa iktidarı muhafaza âletleri istimal olunursa bu memlekette her nevi kalkınma imkânları asla sağlanamaz, hat tâ Marşal yardımından daha hacimli yardımlar temin edilmiş olsa dahi, bunların muvakkat bir zaman zarfında saçacakları ümid ışıkları, kıvılcımları da nihayet sönmek akıbetine uğramaktan maalesef kurtulamazla.
Bu fakir halkın, devlete bin bir vergi, resim ve harç namları altında teslim ettiği milyarlar nasıl israf edilmiş, nasıl israfla kullanılmış ve şurada burada dondurulmuş ise burada ayni talihsizliğin zebunu kalırlar, dipsiz ve sonsuz bütçe açık larının gellrliklerinde kaybolurlar.
Marşal plânının makine ve teçhizat, materyel yardıpıları, teknik himmetleri günün birinde stop edince veya siyasî sebeplere dayanan bu kabil yardım zaruretlerini idame ettirmeğe lüzum kalmadığı beyan edilince mevcudu düzenliyerek, V yarlıyarak faydalı kılmak İmkânı da memlekette hükmünü yürüten iktidar partisi hükümetlerinin ekonomik anlayışları, bütçe telâkkileri içinde bir serap olur gider.
Arkadaşlar, bizi bu mütaleaları dermeyan etmiye, bu kürsüde tenkitlerde bulunmıya sevkeden sebep ve âmil -ortada duran ve herkesçe malûm olan hakikatları her fırsatta belirtmek suretiyle memlekete faydalı olabilmek emelidir.
Bu mevzulara ait görüşlerimizin saadetini hadisat ve vekâyi fiilen teyit ve tevsik etmekte bulunmasına binaen üzerinde daha fazla durmaya lüzum görmüyoruz. Bu itibarla, bütçesinin müzakeresi ele alınan bu bakanlığın iç ticaret ve ekonomi işlerine, dış ticaret meselelerine umumî mahiyette kısaca temas edeceğiz.
İç ticaretin ve ekonominin tanziminde, taazzuv ve inkişafında hükümetler tarafından alınacak tedbirlerin ve kararların; istihsal kapasitesinin artmasına meydan ve imkân vermeleri, istihlâk manzumesinin tertipli ve nizamlı işlemesine göz kulak olmaları lâzımdır. Arz ve talep kaidesinin, rekabet mefhumunun icaplarını firenlememeleri, fiyat mekanizmasının teessüsüne ve iyi işlemesine engel olan istikametlerde dolaşıp durmamaları, vasıtalı vasıtasız vergiler İhdasında yıkıcı bir sisteme dayanmamaları icabe-der. Fertlerin ticarî ve ekonomik teşebbüs ve gayretlerini baltalamaları, sindirmemeleri sermaye ve kredi meselesinin nezaketle seyya-liyetini ihmal ve bilhassa ihlâl eylememeleri, devletçilik rejimini müf rif ve inkisarlı bir zihniyetin fasit dairesi içinde mütalea etmemeleri, para politikasında eşya ve hidamat fiyatlarını, istihsal maliyetlerini ka
lür. Dünyanın dör bir köşesinde, bucağında yetişen her nevi mahsulün Türkiye hudutları içinde basit usuller ve itinalarla, himmet ve gayretlerle bol bol yetiştirilmeleri ve kalitelerinin, vasıflarının diğer memleketlerde sarfedilen bin bir emek ve itinaya lüzum hasıl olmadan, üstün tutulmaları . mümkün ve böylece memleketi süratle imara ve halk' refaha kavuşturmak kabil iken bu imkânlar hâlâ sebepsiz bir ihma 1in, isabetsiz bir anlayışın kaprisle rinden yakalarını kurtaramamışlar dı. İstihlâk mevzuu da önüne geçilmeyen bin bir sebep ve âmilin te sirleri altında kaldığı için makul ve adil bir nizam ve düzenlemeden mahrum kalmış ve blnnetice memlekette sefaletle sefahatin en hazin levhaları, karakteristik tabloları vücut bulmuştur.
Artık arz ve talep kaidesi devleı çarkının dişlileri (arasında öğütülmüş tür. Memleket çapında bir fiyat me kanizması hudut dışı edilmiş ve an cak birbirinden ayrı ve habersiz yaş yan iktisadı cüzüler arasında gelişig' zel işliyen ve iptidaî bir fiyat dolab menzilesine düşülmüştür. Vasıtal vasıtasız vergiler makul ve adil har larını aşarak istihlâk kudretinir kalkınma hamlesinin gırtlağına sa rılmışlardır. Hususî teşebbüslerir ’ktisadî faaliyet ve gayretleri adetr devletçiliğin aleyhine, devlet kapi talizmine müteveccih hamleler te lâkki edilmiş ve çıkarılan karama melerle, kanunlarla ihdas olunar imtiyazlar ve inhasarlarla bunla-engellenmiştir. İktisadî alanda ser maye ve kredi meselesi sadece, de’ let işletmeciliğine yarıyan ve anca! oralarda kullanılması lâzım geler bir mevzu olarak takdir edilmiş vr bunların nezaket ve seyyaliyet has saları devletçilik gözü ile rüyet o lunmuştur. Türk vatandaşının ya ratıcı karakterini taşıyan fert te şebbüsleıinin taazzuvuna, husus sermayenin inkişafına sert bir dev letçilik nizamı disiplini içinde, im kân ve saha bırakılmamıştır. Mahi yeti, portesi gayri muayyen, her ıs ğa göre rengi ve şekli değişen dev let işletmelerinin, fabrikalarının hi-de rasyonel olmıvan faaliyet şartla n içinde imal ettikleri ve fakat yer li sanayii siyanet tabirine revaç ve rllerek gümrük tahditleri, tarifele ri, para ameliyeleri ile himaye, im tiyazlı istisnalı muamelelerle saha bet edildikleri için bittabi çok pa halıya malolan metalann istihlâ’ piyasasına sürülmesinde, müsteh likin bu ağır sıkleti bizzarur taş) mıya mecbur bırakılmasında mah zur görülmemiştir.
Takip olunan para politikasınır değerini bilhassa 7 Eylül kararındı-ve neticelerinde kolayca görmek ve anlamak mümkün olmuştur. Biz, 7 Eylül kararının eşya fiyatları -nı arttıracağını, istihsal ma -liyetlerini yükselteceğini, hayat pa halılığını zorlıyacağı, devlet bütçes ni sarsacağını o vakit kaydetmiştik Sayın Şemsettin Giinaltay’ın d( 1949 Eylülünde vukubulaıı Ingili; lirası devallasyonuna diğer memle ketler gibi sahip olmıyacağımızı yani paramızın kıymetini düşürmi yeceğimizi ayni mucip sebeplere is tinaden beyan etmiş olmasını gö rüşümüzdeki isabetin iktidar partisinin diğer bir hükümeti tarafından teyidi ve itirafı mahiyetinde telâkki etmek mümkündür.
★ (Devamı yarın)
Devlet hizmetine ait en ufak bir İş icln dahi tâ Amerlkalaru kadar stajyer yollı-yan memleketimizin; geleceğe ait geniş varidat İmkânlarına yol açan bir zenaatln İnceliklerini kavrıyacak unsurları, neden bu sanatın sırrına hor suretle ermiş olan merkezlerde vazifelendirmeyiz?. Anlaşılması güç bir muammadır.»
Bundan sonra İleri batı memleketlerinin müsbet turistik durumlarına temas ederek şu sözlerle yazısını bitiriyor:
«Turistik dediğimiz adam; geçici ziyareti esnasında lokantada sızdırılır; çarşıda aldatılmak İstenir, hele, eline; mahalli hatıra olarak bir takım entlpüften karna-. val esyası, tutuşturulursa, o adamın buralara kadar seyahatini uzatması İcln hiç bir sebep yaratılmış olamaz. Yalıud da, onun bu seyahati; cn ufak bir İç alâkası | mevcut olmıyan, donuk bir tenmsacılık veslne İnhisar eder. Halbuki turizm en soy bu değildir. Turizm bu olmalıca İşi. bu safhaya dökmek İcap eder kİ git- ı semeresi alınabilsin.
| Bu bakımdan, turizm dâvası bir an ev-zart olmaktan çıkarılmalıdır.»
' cer
Takacağı para; belli bir kaç meşkûk elin
vel,
içkisinden bir yudum daha çekti ve kristal kadehi, içinde ne var ne yok gibi dikkat ederek, evirip çevirmeğe koyuldu.
— Tuhaf değil mi, dedi, ilk kadınla olan randeviimü bu kadar berrak hatırlamıyorum.
— iyi bir talebe miydi?
— öğretmenlerinin kör belli-yen değneği değildi.
Kahkahayla güldü. Alkolün ve konuşmanın tesirile olacak, glt-gie açılıyor, Harry’nln -ölümünden duyduğum şiddetli sarsıntı hafifliyordu.
— Ne dese onu yapardım.
— Lim’in İşine gelen şey.
— Ne demek istiyorsunuz? di ye sordu.
Alkol sinirliliği başlıyordu.
— Rahatlık, dedim, doğru değdi?
— Kabahat benlmdi, onun değil. Daha şeytan birini bulabilirdi istese, ama beni çok seviyordu. Bana karşı tükenmez bir sabır gösterirdi.
Kendi kendime, dediği doğru, diye düşündüm, bir insan çocukluğunda neyse odur, hakikaten Llm sabırlı bir İnsandı.
— Lim’I en son ne zaman görmüştünüz?
Yazan t Graham Greene
— En son? altı ay kadar önce. Bir tıp kongresi dolayısiyle Londra’ya gelmişti. Doktor olduğunu bilirsiniz; gerçi mesleğinde çalışmıyordu, ama Doktordu. Sevmez dİ doktorluğu. Zaten daima bir İşi becerip beceremlyeceğinl bilmek İster, onu başarana kadar 1-nad ederdi; vakta ki başarırdı; ondan sonra o işden vazgeçerdi. Ama dediğine göre, bunun faydası nı görmüş.
Bunlar da doğru idi. Onun anlattığı Lim’le benim tanıdığım Lim aşağı yukarı aynı insandı. Yalnız o, Lim’I bir başka açıdan, yahut apayn bir ışık altından görüyordu.
— Harry’de eu beğendiğim taraf, komiklik tarafıydı, diye, ken dlslııi beş yaş gençleştiren bir tebessümle devam etti: Bende de var dı bu hal, ne tuhaflıklar yapardım, ama Harry’nlnki yakikaten
— o —
Çeviren : Kırdanoğlu
espiriydi. Bilir misiniz ki istediği zaman şarkı bile bestelerdi.
Islıkla benim hiç de yadırgamadığım bir hava tutturdu.
—Bu havayı hiç unutmam, dedi. Bu onun bestesidir; benim yanımda, iki dakikada, bir zarfın arkasına yazıverdi. Zihni bir şeyle fazla meşgul oldu mu, bu havayı ıslıkla çalmıya bayılırdı, Şarkıyı bir daha mırıldandı; bu müzik parçasının kime ait olduğunu birdenbire keşfettim Tabiî Harry’nln değildi. Blı- ara şunu bozayım dedim, sonra düşündüm, neye yarardı? Maıtins sustu. Göz lerhıi kadehine dikti; son kalan damlaları içtikten sonra:
—Bu şekilde öldüğünü düşündükçe isyan ediyorum, dedi.
— Onun İçin hayırlısı buydu, diye cavap verdim.
Ne dediğimi İlkin kavrıyamadı. Alkoldan kafası biraz dumanlan-mıştı.
— Hayırlısı bu muydu, dediniz?
— Evet.
— Yani Istirap çekmeden mİ öl dü demek İstiyorsunuz?
—Evet, hakikaten bu da ikinci şansı.
Sözlerim değil de, sesimin tonu Martlns’i aydırdı. Yumuşak ve tehlikeli bir tonla sordu? (Sağ yumruğunu sıktığını gördüm.)
— Dilinizin altındaki bakla nedir?
Sonunun nereye varacağını kes Üremeden kuvvet denemesine kalkmak akıl kân değildir. San-dalyamı yumruğunun bana ulaşa mıyacağı bir noktaya kadar geri aklıktan sonra dedim ki:
— O bakla şu kİ, Emniyet Müdürlüğündeki dosyası dörtbaşı mamurdu ve bendedir. Eğer bu
kaza başına gelmeseydi elimizden çekeceği vardı.
— Neden dolayı?
— Bu şehirde yapılan karaborsaların en korkuncunu yaptığından dolayı.
Aramızdaki mesafeyi şöyle gö-zucu ile ölçtüm, oturduğu yerden ♦utturamıyacağma kanaat ge tirdim. Rollo üzerime atılmak isti-yecekti. biliyorum, ama Martins, sakin ve ölçülü ve asıl Martins: teylikeliydi.
— Polisten misiniz? dedi.
— Evet.
— erden her zaman nefret derim. Zalim olmadıkları zaman, ahmaktırlar.
— O sizin yazdığınız romanlara göre.
Baktım, geçidimi kapamak için iskemlesini kaydırıyor. Garson kendisine dikilen gözlerimin ne demek İstediğini hemen anladı. İnsanın randevularını hep • aynı barda vermesinin bir avantası budur.
Martins. zoraki bir tebessümle gülerek, vlne aynı tatlı tonla:
— Kovboy romanları yazdığım için ben polisleri Şerif diye adlan-dırmıya mecburum, dedi.
(Devamı var)
SINIFTA KALAN KÖY ENSTİTÜSÜ TALEBELERİNDEN TAZMİNAT ALINMIYACAK
Aldığımız malûmata göre Millî Eğitim Bakanlığı Köy Enstitülerinde okuyup ta iki sene üstüste sınıfta kalan talebeler hakkında bir kanun tasarısı hazırlamıştır.
Bu tasarıya göre 1947 senesine ka-lar Köy Enstitülerinde okuyup ta iki sene sınıfta kalan talebelerden ılınacak para tazminatı affedilecek, tir.
TAVUK
HIRSIZLIĞI
Necatibey mahallesinde İşmen a-oartımanında oturan Hayriye Öz-çeri polise müracaat ederek bahçesindeki kümesinden 9 tavuğunun çalınmış olduğunu ve tavuklanm boşta gezer Rafi Günder ve Cemil Ertürkün çalmış olduklarını tahmin ettiğini bildiriliştir. Sanıklar yakalanarak tahkikata başlanmr tır. ’
SURİYEYE DONMUŞ MEYVA
İHRAÇ EDECEĞİZ
İçel ve Seyhan illeri mahsullerin-den olan ve durumları Ekonomi vt Ticaret Bakanlığınca tesbit edilecek olan donmuş portakal, man-dalin ve nar gibi meyvalarm 3/9726 sayılı Bakanlar Kurulu karan ve Türk parasının kıymetini koruma hakkmdaki 13 sayılı karar hükümleri dışında 31/3/950 tarihine kadar bu donmuş meyvalann Suriyeye ihraç edilmesine karar verilmiştir.
I TAKVİM |
Hicri; 1369 — Cemaziyel’evveh 6
Rumî: 1366 — Şubat: 10 23 ŞUBAT 1950 PERŞEMBE Vasati
Ezani
ADYO* TELEFON -TELGRAF HABERLERİ
Tibet dâvâsı
Bulgaristan! a kat’ı münasebetten sonra
IX omünist Çinli’lerin kıt'a üze-Tindeki bütün Çine hâkim olmaları üzerine asırlık bir dâva yeniden canlanmış bulunuyor: Dünyanın çatısı Tibet... Vasati 5000 metre irtifada oturan bu üç milyon nüfus, şimdi ne yapacağını şaşır mış vaziyettedir. Zira bu ülke Doğudan ve Kuzeyden komlüpist Çin-le çevrilmiş, Batıdan da Hindistan-la hem hudut bulunmaktadır. Bilindiği gibi Hindistan ve İngiltere, komünist Çini tanımışlardır ve bu tanımayı müteakip de Mao Çe Tung'un sözcüsü: .Şimdi Tibet li kardeşlerimizi de kurtarmak zamanı gelmiştir- mealinde bir beyanatta bulunmuştur. İngiltereniıı, bu kere komünist Çini tanırken 1912 de, genç Çin Çmhuriyetini tehdit makamında ileri sürdüğü şartları tekrarlamamış olması, yani bütün Çinlilerin Tibet’i terketmelerini talep etmemesi, -pek müphem vâit ve beyanat bir tarafa bırakılacak olur sa- Tibet'den vazgeçmiş olduğunu gösterir. Hindistana gelince, bu memleketin, Tibet hududunda her türlü hâdiseye mâni olmak maksa-diyle sıkı tedbriler aldığı bildirilmektedir. Bu vaziyet dahilinde, Tibet, komünist Çinlilerle karşı karşıya, kendi mukadderatına terkedilmiştir, denebilir. Tibet’in 914 ten sonra Çinliler tarafından tensik e-dilmiş bir ordusu vardır. Ve bu ordu, bugüne kadar ufak tefek ayaklan maları muvaffakiyetle tenkil et -tiği gibi, milliyetçi Çin hükümetinin yıkılması üzerine 8 Temmuz 1949 da Tibet'de bulunan bütün Çinlileri sürüp çıkarmış ve Tibet bir nevi istiklâle kavuşmuştur. Bu suretle, 1896 danberi Rusya, Çin ve İngiltere arasında cereyan eden rekabet sona ermiş ve zaman zaman, siyasî durumun icabiyle bu devletlerden birinin veya diğerinin hâkimiyeti altına girip çkan -dünyanın çatısı- dinî esaslara dayanan idaresi altında kendi kendisinin hâkimi olmuştur. Ve işte bugün, Tibet bu hâkimiyet ve hükümranlıktan müstefit olmaktadır. Lâkin, istiklâlin tadına henüz doyamamış olan bu ülke yepyeni meselelerle karşılaşmıştır. Tibet, Lamalarla idare olunan bir memlekettir. Bu Lamalardan biri Dalai Lama, bir nevi icra kuvvetine sahiptir. Diğer Lama, Panşan Lama adı ile ruhî ve mânevi kuvvetin sahibidir.
Panşan Lama, 1924 de, bir takım siyasî entrikalar yüzünden memleketten çıkarılmış ve bugün komü-nıist Çin idaresinin hâkim, bulunduğu eyaletlerden birindeki manastırlara bannmıştır. Tibetliler, bu menfi Panşan’ın yerine bir başka Lama bulmuşlarsa da, yukarıda bahsettiğimiz gibi, Çan Kay Şek’in mağlûbiyetinden sonra, Çinliler, Tibet’den çıkarılırken, Panşan Lama esrarlı bir şekilde ölüvermiştir. Bunun üzerine, Çine barınmış olan eski Panşan Lama'nın halefi -ki 12 yaşında bir çocuktur- bittabi naiplerinin ve zengin manastırların teşvik ve ısrariyle hakikî Panşan Lama’nın kendisi olduğunu iddia etmiş ve vaktiyle Çan Kay Şek’e müracaat etmiş olduğu gibi, (bu sefer de komünist Çin liderine baş -vurarak, Tibet’in kurtarılmasını talep etmiştir.
Buna mukabil, Tibetliler de, 15 yaşlarında bir çocuk olan Dalai Lama'yı harekete getirerek Batılı-lara başvurmuşlardır. Geçenlerde gazetelerde görülen haberlere göre, Dalai Lama, bütün Garp âlemini imdada çağırmış ise de, şimdilik bu müracaata, yukanda da işaret etmiş olduğumuz gibi, hiç bir devlet sarih bir cevap vermemiştir.
Lamaların bu mücadelesi devam edip giderken, Tibetlilerin yeniden ordu teşkil ettikleri haber verilmektedir. Tibet’in, en az bugün için müdafaa şansları vardır. Zira, dünyanın en yüksek yaylası olan bu memleket, Doğudan kızıl Çine karşı yüksek bir dağ silsilesi ile, Kuzeyde Sinkiang eyaletine karşı ise büyük bir çöl ile kapalıdır. Bu itibarla, kış mevsiminde bu bölge üzerine hücuma geçmek büyük müşkülâtı müştekimdir. Bununla beraber, Tibet, bilhassa asırlık mabetlerindeki heykel ve hâzinelerle altın bakımından o kadar zengin ve toprak altı servetleri ile o kadar varlıklıdır ki, komünist Çin gibi, halen büyük malî müzayaka i-çinde bulunan bir devletin tamahım ergeç harekete getirecektir.
Baharda, kızıl Çinlilerin Tibet ü-zerine, Singkiang istikametinden yürüyecekleri bir çok müşahitler tarafından kuvvetle muhtemel görülmektedir. Bu harekete muvazi o-larak Ho Şi Minh de Hindiçinlden harekete geçer ve bir müdahalede bulunulmazsa, bütün Güneydoğu Asya, Hindistan hudutlarına kadar kızılla boyanacak demektir.
Mücahil TOPALAK
Paris Radyosu. 22 (Basın - Ya-1 yın) — Amerikalı Wogler’in baltala-1
hükümeti, Wogler’e isnat edilen suç ların asılsız olduğuna işaretle verilen kararı haksız telâkki etmektedir.
Amerikan Dışişleri Bakanlığınca yayınlanan ikinci bir tebliğde ise, Vaşington ile Sofya arasında diplomatik münasebetlerin kesilmesi sorumluluğu tamamiyle Bulgar hükü metine yüklenmektedir.
Komünist Çin’de karışıklık var
Pekin rodyosu ise mücadeleden bahsediyor Honkong. 22 (Nafen) — Komünist işgali altındaki Çin topraklarında yeni karışıklıklar çıktığına dair haberler gelmektedir. Milliyetçi Çin kaynaklarından bildirildiğine göre, Hunan eyaletinde 100.000 köylü a-yaklanmış ve bunlar ile komünist emniyet kıtaları arasında çarpışmalar olmuştur. Bu haber diğer kaynaklardan teyidedilmemiştir.
Fakat Moskova’dan dönmekte olan Kızıl Çin lideri Mao Tse Tsung’un Çin'de müsait bir durum ile karşılaşmaktan uzak olduğu muhakkak addedilmektedir. Bilhassa bir çok eyaletlerde mevcut gıda maddeleri sıkıntısı Komünist Çin hükümetinin vaziyetini tehlikeye sokmaktadır.
Komünist propagandası
Vaşington, 22 (a.a.) — Amerikalı şahsiyetlerin ve Vaşington’daki yabancı siyasî mahfillerin kanaatince, Çin komünist hükümeti, Sovyet Rus yanın teşvikile, Güney - Doğu Asya-da karışıkl doğurmak maksadiyle kuvvetli bir propaganda faaliyetine girişmiş bulunmaktadır. Siyasî mahfiller, Peiping radyosu yayınını bu şekilde tefsir etmektedirler.
Peiping radyosu, güneydoğu Asya milletlerinden şimdiki idarecilerinden kurulmak maksadile silâhlı mücadeleye girişmelerini ve Sovyet Rusya ile işbirliği yapmalarını istemektedir.
Peiping radyosunun bu yayını, Çin komünist lideri Mao-Tse - Tungun Moskovadan döndüğü zamana tesadüf etmektedir. Siyasi şahsiyetler bunun manâlı olduğunu söylemektedirler.
Rumanyada sıkı tedbirler olınıyor
Londra, 22 (Nafen) — Bükreş radyosunun verdiği bir habere göre. bundan sonra Rumanyada kimse istediği gibi yer değiştiremiyecek-tir. Yer değiştirmek isteyen Ru-menler evvelâ Milis müdürlüğüne müracaat edecekler nereye gitmek istediklerini, neden yer değiştir mok arzusunu gösterdiklerini, gidecekleri bu yeri ne sebeple seçtiklerini, oralarda kimlerle tanıştıklarını açıklıyacaklar ve ancak bundan sonra Milis idaresi müsaade verdiği takdirde yer değiştirebileceklerdir. Sık sık .yer değiştirmek isteyenlerin «şüpheli, addedilecekleri de belirtilmektedir.
Sahibi ve Bajmuhariri MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazılglerlnl fiilen İdare eden Hikmet YAZICIOĞLU
Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
Amerika - Macaristan
münasebatı gergin
Amerika Wogler hakkında verilen kararı tanımıyor
Paris Radyosu, 22 (Basın - Ya- ı İngilizler de müteriz
yın) — Amerikalı Wogler’in baltala-| Londra, 22 (a.a.) — Dışişleri Bama ve casusluk suçlarından Budapeş kanlığının Budapeşte dâvası hakkın te mahkemesi tarafından 15 yıl hap ] daki tebliği Londra gazetelerinin se mahkûm edilmesi üzerine Ame- çoğu tarafından yayınlanmışsa da rikan Dışişleri Bakanlığı, bu kararın 1 yorumlar azdır.
bir adaletsizlik olduğunu belirten j Times gazetesi 1945 mütarekesin-bir tebliğ yayınlamıştır. Amerikan den sonra Macaristan’daki müttefik u.-.ı..".—«; «riiior, «m kontrol komisyonunda İngiliz tem-
silcisi olan General Ergecmbe’un bir mektubunu yayınlamaktadır. Bu mektupta general, Sanders bu komisyonun üyesi bulunduğu zamana ait olarak atfedilen sözde casusluk hareketlerinin, hakikatte Sanders’in normal askerî vazifeleri çerçevesine dahil işler olduğuna işaret etmektedir.
Ruslar Yunanistana sataşıyorlar
Siyasî tethişten bahisle
B. M Ketlere müracaat edildi
Paris Radyosu, (Basın - Yayın) — Birleşmiş Milletler nezdindeki Sov yet delegasyonu, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Trygvie Lie'ye gönderdiği bir mektupla, Birleşmiş Milletlerin, Yunanistan’da hüküm sürdüğünü iddia ettiği siyasî tethişe son vermek için tedbirler almasını istemiştir.
Amerikan Elçisi
Atina Radyosu, 22 (Basın - Yayın) — Atinaya dönmüş olan Bir -leşik Amerika Büyük Elçisi Greydi dün Başbakan Theotokis’i ziyaret et miş ve Yunanistan'ın durumu ve kalkınması etrafında Vaşington’da Amerikan yetkili şahsiyetleriyle yap tığı görüşmelere dair kendisine malûmat vermiştir.
Greydi bugün Cenevre’ye gitmek üzere Atinadan hareket edecek ve orada toplanacak olan gümrük ve gümrük tarifeleri konferansında Birleşik Amerika’yı temsil edecek-
Doğu Almanyada maden sıkınfısı
Londra, 22 (Nafen) — Doğu Almanyada şiddetli bir maden sıkıntısı çekilmektedir. Bu yüzden Sov-yetlerin Batıdan Berlin’e gitmekte olan ve maden artıkları ile yüklü kamyonları kaçırdıkları anlaşılmaktadır. Diğer taraftan doğu Almanyada kurulan hususî ekipler bütün kiliseleri dolaşmışlar ve kilise çanlarının adedini tesbit etmişlerdir. Bunların da yakında toplattırılması beklenmektedir. Ayrıca birinci dünya harbini müteakip dikilmiş olan bütün abideler de yıktırılacak ve bunlardan elde edilecek demir ve çelik toplattırılacaktır. Sovyetle-rin doğu Almanyada demir parmaklıkları da toplamakta oldukları bildirilmektedir.
Veremle mücadele konferansı
Paris, 22 (Nafen) — Tüberkülozu yüzünden silmek için yakında Kopenhag'da milletlerarası bir konferans akdedileceği ve bu meselenin dikkatle inceleneceği bildirilmektedir. Şimdiye kadar elde edilen neticeler .Bacille de Cock.un imha edilebileceğini ve şimdiye kadar yüzde yüz ölüm intaç eden menenjit tüberkülozun şimdi yüzde seksen nis-betinde tedavi edilebileceğini göstermiştir. Bu hususda mühim bir rol oynıyan streptomyein ilâcının adaleye zerki suretiyle bu hastalığın önlenebildiği de kaydedilmektedir.
Serbest Fıkra :
İki e zaman liman meselesi ba-■ hi9 mevzuu olsa, Karadenizlilerin şp meşhur sözlerini hatırlarım:
— Karadenizin üç limanı vardır: Haziran, Temmuz, Ağustos!
Bayındırlık Bakanının bütçesi münasebetiyle limanlar hakkında verdiği beyanatı okuyunca, yine ıbu üç liman aklıma geldi! Fakat Sayın Bakan, Türkiyenin limanlarını Haziran, Temmuz, A-ğustos gibi aylarla değli, senelerle ifade ediyor:
— 1951, 1952, 1953, 1954, 1955!
Eh... Bir Bakan da elbette ki, her hangi bir vatandaştan daha ileri konuşur; birinin hesabı ay ise, onunki yıl olur!
Fakat Bakanın limanlara dair verdiği izahlar arasında mühim
Suya düşen Hamburg!
Tazan : ■
Sarıçizmeli
bir nokta gözüme çarptı; Bakana göre:
Hükümet, limanlar inşası için Milletlerarası banka ile aşağı yukarı bir mütabakata varmış gibidir. Bu arada İzmir, İstanbul ve İskenderun limanları da tevsi ve ıslah edilecektir. Ve yapılacak diğer limanlarla beraber ibu işler için 97 milyon lira ayrılmaktadır.
Peki ama, hani Başbakanımızın, tâ yaz aylarında İzmirdeki bir fabrikanın temelatma merasiminde bir «müjde» si vardı: İzmir limanı Hamburg gibi bir liman haline gelecekti!
Affedersiniz ama, o ne oldu?
Gözden ırak olunca gönülden de!..
| stanbul C. H. P. adayları
* açıklandı!
Hepsi münasip, hepsi ehil, diyecek söz yok!
Yalnız Hüseyin Cahit Yalçının adı neden geçmiyor? Hadi «Siyasî mektup- muharriri Burhan Belge’nin mektubu, Anka-raya muhalefeti havadan dolayı geç geldi; bir şey yapılamadı! Fakat Cenevre’de de mi postalar intizamsız? — A. F.
Dünya Basınından Hulâsalar
|___ 22/3/950 I
Fransız basını:
Bugünkü Fransız basını İngiliz seçimlerinden bahsetmektedir.
Epoque gazetesi, Ne işçilerin ve ne de muhafazakârların yeni seçim lerde gereken çoğunluğu temin ede miyeceğini 18 ay sonra yeni seçimlerin yapılacağını kaydetmektedir.
Sosyalist Populaire gazetesi ise, daha ziyade Churchill’in ve Savunma Bakanı Shinvvell’in demeçleri ü-zerinde durarak şunları yazıyor:
«İngiliz Savunma Bakanı barışın sağlanmasının münhasıran üç büyüklerin işi olmadığını beyan etti. Fransız Başbakanı Bidault ise çok nazikâne, fakat aynı zamanda çok azimli bir şekilde Fransa’nın bu i-şin dışında bırakılamıyacağını ihsas etti. Churchill’in daha işaret ettiği gibi Fransız noktai nazarını bil memezlikten gelmek komünistlere bir hediye vermek demek olur. Barış meselesi küçük büyük bütün memleketleri içine alan bir meseledir..
Paristen Libere gazetesi de Chur-chill’in üçlü bir konferans akdinden bahseden son demeci karşısında duyduğu infiali belirterek nasıl o-lup da, iki harp boyunca bu kadar felâketlere uğramış, bu kadar kurbanlar vermiş olan fakat hâlâ büyük bir canlılık ve hayatiyet gösteren Fransa’sız bir barış konferansının akdedilebilmesinin düşünülebileceğini sarmaktadır.
İngiliz basını:
Bulgaristan ile Birleşik Amerika arasındaki münasebetlerin kesilmesi meselsini ele alan İngiliz gazetelerinden Bağımsız Times, Bulgaristan’ın Moskova’ya danışmadan herhangi bir harekete girişmediğine göre, Amerikan notasına cevap ver memekle Sofya’nın ortaya yepyeni bir vaziyet çıkardığını yazmaktadır.
Times’e göre, Bulgaristan’ın Amerika’ya karşı takınmış olduğu tavırdan çıkarılacak mana ancak şu olabilir. Sovyet Rusya, birer bahane ile pey memleketlerinde bulunan Batı devletlerinin mümessillerini buralardan uzaklaştırmak istemektedir.
Muhafazakâr Daily Telegraph gazetesi de ayni konuya temasla, Sovyet Rusya’nın peyk memleketlerde batılı temsilciler yüzünden istediği şekilde serbestçe hareket etmediğini kaydederek Batılı temsilcilerin komünistler için adeta azap verici birer unsur haline geldiklerini kaydetmektedir. Muhafazakâr İngiliz gazetesine göre Komünistler nazarında batılı devletler temsilcileri, peyk memleketlerindeki halkın ü-mitlerini daima ateşli tutan unsurlardır. Bu bakımdan bunlardan biran evvel kurtulmak, komünistlerin başlıca arzusudur.
Diğer taraftan Yorkshire Post gazetesi, Marşal yardımını devam ettirmenin büyük faydalar sağlıya-cağını Amerikan kongre çevrelerinin iyice anlamış olduklarını belirt mekte ve plânın Kremlinin bir çak tasarılarını çürütmüş olduğunu belirtmektedir.
Artık, İskenderun ve İstanbul limanları gibi bir tevsi ve ıslah i-şiyle İzmir de Hamburg gibi bir limana mı sahip olacak?..
İşte, ben Şevket Adalan’ın Büyük Millet Meclisinde verdiği bu beyanatta Başbakanın müjdesini bir türlü bulamadım. Gazeteleri evirdim, çevirdim, İzmir limanının Hamburg gibi bir liman haline getirileceğine dair tek bir fıkraya raştlıyamadım!
Demek, İzmirde temelatma töreninde söylenenler öyle bir müjdeydi; geldi geçti!... Hamburg, Şimal denizinde kaldı, İzmir de yine Akdenizde!...
Koskoca Hamburg limanının kuru kuru çaylarda boğulması için acaba ne sebep vardı?
İzmir’deki seçimleri kazanmaktan bu kadar mı ümit kestiler, dersiniz!
HERGÜN BİR HADİSE;
Bir Rus komünisti ile evlenen kadın!
Kocası esrarlı bir şekilde kayıp olan bir kadının başına gelenler
Milletlerarası komünizm nedir? Dünyadaki sathî müşahitler bunıln hakkında birçok yanlış fikirlere kapılmışlardır. Bu yanlış fikirlerin büyük bir kısmı ise komünist propagandası kasti yalanlarından ileri gelmektedir.
Hakikatte, bugün komünizm içtimâi veya siyasî bir nazariye değil, Rusya’daki iktidarın kendi halkını kontrol etmek ve kendi hâkimiyetini bütün dünyaya yaymak için başvurduğu bir silâhtır.
Komünizm, «proletaryanın diktatörlüğü olduğunu, iddia eden. Halbuki o, proletaryanın değil, Krem-lin’de bulunan bir avuç insanın tik-tatörlüğüdur. Esas itibarile, Hitle-rizmden faksızdır.
Komünizm propagandası bütün dünyadaki gayrî memnun sınıf ve milletlere cazip görünür. Komünist devleti «sınıfsız bir cemiyet, olmak iddiasındadır. Lâkin Rusya’da uzun zaman yaşamış olan şahitlerin ifadeleri, Rus işçi ve köylüsünün başka hiçbir yerde misline tesadüf edilmez bir ölçüde istismar edildiklerini isbat etmektedir. Bu zavallıların hayat seviyeleri pek düşük olduğu gibi kıt kanaat geçinmek en a’ğır şartlar altında çalışmak zorundadırlar.
★
Rusya’da imtiyaz hâkimdir
Bugün Rusya’da hüküm süren u-fak bir imtiyazlı sınıfın kudret servet ve imkânları betbath halk kütlelerinin durumu için dikkate şayan bir tezat teşkil eder. Bu imtiyazlı sınıf bürokratlardan ve komünist partisinin ileri gelen ezalarından mürekkeptir.
★
Daimî nezaret altında
Komünist memleketlerinde en yüksek memurlar dahi gizli ajardaların daimî nezareti altındadırlar. Bu yüzdendir ki birçoğu «Sovyet cennet, inden kaçıp demokrat memleketlere iltica etmişlerdir. Bunun en canlı misali Kravçenko’nun «Hüriyeti Seçtim» kitabmdadır.
Kravçenko, yüksek bir mevki işgal eden bir Sovyet memuruydu. Lâkin kendisine tanınan büyük imtiyazlara rağmen, hürriyet ve serbesfiden mahrum buluşunu ve gizli polisin devamlı tethişi hayatı onun için tahammülfersah kıldı. Binaenaleyh, Birleşik Amerika'da Sovyet mübayaa komisyonuna tayin edildiği vakit, memleketinden kaçtı, komünizmi tamamen red ve inkâr etti ve yukaarda bahsi geçen kitabında Sovyet rejiminin birçok sırlarım açığa vurdu.
Maamafih, komünist memurlardan pek azı kaçmağa muvaffak olmaktadır. Kaçabilseler dahi, komünist gizli ajanları tarafından katledilmek korkusu içinde yaşarlar.
★
Freda Utlely'in hayal kırıklığı
Freda Utley bir İngiliz kadınıdır. Sosyalizme ve insanların müsavatına inanırdı. Komünizmin nazariyatını tetkik etti ve dünya selâmetinin bu doktrinde mündemiç olduğuna kanaat getirdi. Komünist olup bir Rusla evlendi ve Rusya’ya giderek orada altı sene kaldı. Bir gün, yüksek bir Sovyet memuru olan kocası anî kayboldu. Sovyet gizli polisi tarafından tevkif edilmişti. Ne o, ne de karısı hangi suçla itham edildiğini asla öğrenemediler. Onu alelacele hapse, oradan da bir toplama kampına şevkettiler. Karısı onu bir daha görmedi.
Bilâhare, Freda Utlay İngiltere’ye döndü ve komünizmin hakiki hüviyetini açığa vuran makaleler yazdı. Bunların birinde şöyle demektedir:
«Garip görünmekle beraber, beni komünistlikten vazgeçiren sebepler. beni komünist olmaya teşvik eden ayni sebeplerdi. Gençlik ümit ve hülyalarımı Sovyetler Birliğinde tevcih eden liberal e-meller. komünizmin hakikî hüviyetini öğrendiğim vakit beni on -dan nefretle soğuttu.»
Freda Utley,in makaleleri, komünizmin bir sahtekârlık olduğunu, amansız bir diktatörlüğü sözde mazlum milletler ıslâh perdesi arkasında sakladığını ifşa emtektedir. Bu sahtekârlı iyi niyetli birçok liberali iğfal etmiştir. Hakikati anlayanlar ise hayal kırıklığına uğramışların Tatbikatta komüniz -inin ne olduğunu takdir edemeyen sair bazı sözde liberaller ise komünizm direktiflerine ayak uydurmakta berdevamdır.
Rus işgal altında bulunan harap bir şehirde Rus zulmünü, hareketindeki perişan ifade ile en veciz bir şekilde canlandıran bir kadın.
~Amerikadaki yabancıların sayısı belli değil
Vaşhington, 22 a.a. — Federal a-raştırma bürosu müdürü Edgar Hoo-ver, âyan meclisi komitesine verdiği beyanatta, «iki ilâ beş milyon ecnebinin kanunsuz olarak Birleşik A-merika’da bulunduğunu, açıklamıştır.
Ayandan Himer Gergussan, Hoo-ver’in bu beyanatı, âyan meclisinin tahsisat tali komitesinin gizli toplantısında verdiğini bildirmiştir.
Edgar Hoover, federal araştırma bürosunun, Birleşik Amerikadaki ecnebilerin sayısına kati surette vakıf olmadığını âyan üyelerine söylemiştir.
Muhacerete ve yerlerinden edilmiş kimselere taallûk eden plân da hilinde Birleşik Amerikaya girmiş kimseler, Hoover’in vermiş olduğu rakamlara dahil değildir.
Uşakta Demokrat Parti faaliyeti
Meclis köşesi;
DAVET
Adalet Komisyonu?
Hayvan hırsızlığının meni hakkında kanun teklifini görüşmek üzere bugün saat 10.30 da;
Dilekçe Komisyonu:
Bugün saat 10 da;
Ulaştırma Komisyonu:
Devlet Demiryolları ve Limanları işletme genel müdürlüğü memur ve hizmetlilerinin ücretlerine dair olan 2847, 3173, 4620 ve 5000 sayılı kanunlarda değişiklik yapılmasına ve 2847 sayılı kanuna bazı maddeler eklenmesine dair kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
1 Numaralı geçici dilekçe komisyonu:
Bugün saat 10 dq;
IV numaralı geçici dilekçe komisyonu»
Bugün saat 10 da Kitaplıkta;
VII ve VIII numaralı geçici dilekçe komisyonu:
Bugün saat 10 da Kitaplıkta toplanacaklardır.
Uşak, (Hususi) — Demokrat Parti Uşak ilce teşkilâtının aldığı karar ve yaptığı program emniyet ve selâmetle tatbik edilmekte ve görülür gelişmeler kaydedilmektedir. Seçim kampanyasının fiilen içinde bulunduğumuzu iyiden iyiye far-ketmiye başlamış bulunyoruz.
Umumî seçimlerde nasıl çalışılacağı mevzuu üzerinde teşkilât kademeleriyle yapılmakta olan temaslar devam etmekte, bucaklara ve köylere olan geziler, hızlanmaktadır. Demokrat Parti Uşak ilçe idare kurulu ile diğer partilerden kurulan heyet 19 Şubat 1950 pazar günü Ulu bey bucağına uğramışlar, ora parti teşkilâtile derin ve etraflı konuşma larda bulunarak umumî seçimlerde yapılacak işleri gözden geçirmişler ve bu çalışmaların esaslarını tesbit etmişlerdir.
Heyet toplu olarak Karahasan, Bölme ve Ovademirler köylerine uğramış, buralarda bulunan yüzler ce D. P. lilerle ve vatandaşlarla konuşmalar yapmışlardır. îlce başkanı Yusuf Aysal ve İlçe kurulundan, Mustafa Kaskı ve Ömer Aral birer konuşma yaparak davanın önemini ve seçimin büyük değerini canlandır mışlar, kabul edilen yeni Seçim Kanunundaki belli başlı esasları açıklamışlardır. Dikkat ve alâka ile ta; kibolunan bu konuşmalardan edini len intiba, köylü vatandaşlarımızın dava etrafında ve D. P. saflarında çelik bir kitle halinde bulunmakta olmalarıdır.
Geziler devam etmekte ve sıklaş maktadır.
Gsredede D P.
'oplanfıları
Gerede, 21 (Telefonla) — Gerede Demokratları, geçen hafta içinde iki mühim siyasi toplantı yapmışlar, bu toplatılara yüzlerce Demokrat iştirak etmiştir. Toplantılarda
Demokratlar, demokrasi dünyasına elan bağlılıklarını bir defa daha heyecanla teyit etmişler, ve dâvanın muhakkak muzaffer olacağını tebarüz ettirmişlerdir.
İlçe Başkanı Mithat Dayıoğlu her iki toplantıda çok güzel ve heyecanlı birer konuşma yapmış, Demokrat Partinin seçim meselesindeki görüşlerini ve memleket meselelerini kavrayışta gösterdiği isabetli kararları tebarüz ettirmiş, ve çok büyük heyecanların tezahürüne vesile olmuştur.
Bu münasebetle Geredede yeniden 5 ocak daha açılmıştır.
Mengen ilçesi Düzağaç köyü ocak kongresi:
Mengen (Hususî) — 20 Aralık 949 Salı günü toplantısını yapmış, 200 e yakın üyesiyle 1950 Ocak seçimine geçmiş, kongre başkanlığına Mehmet Bahadır, kâtipliğe de Lûtfi Öz-kul seçilmişlerdir.
Müteakiben idare kurulu seçimine geçilmiş 1950 Ocak başkanlığına seçim yapılarak Emin Akça, ikinci başkanlığa Mehmet Bahadır, kâtip Yakup İnal, muhasip Mehmet §en, Lûtfi Özkul, Sadık Özdemir seçilmişler, yedekler Eyüp Şen, Fah ri Ağar, Sadık Akar seçilmişlerdir ve bundan sonra kongreye sevgi ve sevinçle son verilmiştir.
Yeniyol D. P. Başkanlığından»
Verem Savaş Derneğine:
Ocağımız Derneğinize üye olmak arzusundadır. Bu gibi işle ilgili şahısların Pazar günü saat 10 da Altındağ Mahallesinde Yeniyol D. P. No. 185. Müracaat etmelerini rica ederiz.
Demokrat Parti Hisar Ocak Başkanlığından:
Ocağımızda kayıtlı bulutun sayın üyelerimizin kendileriyle istişarede bulunmak üzere îçhisar Gençkapı Sokak 1 No. daki parti binası 25/2 950 cumartesi günü saat 20 de teş-rifleri rica olunur.
Sayfa: 6
ZAFER
23 - 2 - 1950
O D
Bir onda 50,000 kişilik bir ordu hazır voziyete geldi. Atların kişnemesinden, mahmuz şakırtısından yamoçlar inliyor, sağır bir uğultu Boğazın mavi suları üzerine yayılıyordu.
— 100 —
Bu uzun nutuk, orada bulunanları âdeta teshir etmişti. Kimse bir tek kelime söyliyemedi. Halil Paşa da, Bizansa ilânı harp edilmesine taraftar olmamasına rağmen sesini çıkaramadı. Zağanos paşanın keyfine pâyân yoktu. I-lânı harp haberine en ziyade sevinenlerden birisi de Ulubatlı Ha-sandı. O maceraya âşıktı.
Fatih bir amele gioi çalışıyordu. Akşama kadar Hisarın yarım kalmış surları önünde ameleleri teşci ediyor, büyük bir taşı yerinden kaldırmakta güçlük çeken bir ameleye yardım ediyor, ramDa-lar üzerinde harç taşıyor, bu haliyle esnere ve vezirlere en güzel bir nümune oluyordu.
Bu müthiş faaliyet meyvasını verdi. Daha bir aya kadar ancak bitebileceği sanılan Hisar, bir haf ta içinde sona erdi. O gün Fatih delice sevindi. Herkese iltifatlar yağdırdı. Ameleye ihsanlarda bulundu. »
Sultan Mehmet. Hisarı baştan başa bir daha gezdi. Edirnede dökülen korkunç toplar, binlerce amelenin coşkun tezahürleri arasında Halil Paşa burcuna yerleştirildi (1).
1452 senesi Ağustos ayının son günleri yaklaşmıştı. Sultan Mehmet, bütün askerlerini, ameleleri, vezirleri, beyleri, ağalan topladı. Kendisi Halil Paşa burcunun kalın duvarlarına sırtını dayıyarak yüzünü İstanbul tarafına, Marma-ı-aya doğru çevirdi. Orada bir kere daha azimkar nutuklarından birini söyledi:
(Cenabı Hakkın inayetiyle milletimin selâmetini temin edecek olan Hisarın inşası hitam buldu. Ey aziz milletim!... Değerli kumandanlarım, vezirlerim... Sevgili askerlerim!.. Sâyiniz meşkûr olsun. İndallah bu emekleriniz zail olmıyacaktır. Din ve devlete yaptığınız hizmetlerin mükâfatını göreceksiniz. Fakat bu, ancak bir başlangıçtır. Boğazın hâkimiyetini milletime bahşeden Cenabı Hakkın İslâm ümmeti için daha nice zaferler müyesser kılacağına imanım vardır.
Bu sırada bir işaretle Firuz a-ğayı çağırdı. Firuz ağa, tam bir asker olarak hükümdarın karşısında hürmetle durdu ve Fatih devam etti:
(Firuz!. Seni bu hisara kuman -dan nasbettim. Maiyetine dört yüz Türk yiğiti veriyorum. İşbu boğaza, Türk milleti ve onun bi-lirs velistihkak varisi yegenesi olan benim namıma hakim olacaksın. Hiç bir- gemi senden müsaade almadan buradan geçmi-yecektir. İzinsiz geçmek istiyen gemi, hangi milletin bayrağını taşırsa taşısın derhal batırılacaktır.)
O gün Ağustosun 28 inci günü sabahı idi. Bu nutku irat ettikten sonra Sultan Mehmet:
(Lala!. Zağanos!., ve siz vezirlerim. Bir saat içinde, Hisar etrafında dağınık bir halde olan ordumu toplayınız. Ordu harekete hazır olsun!..) (2)
Orduda hummalı bir hazırlık başladı. Zırhlar, miğferler giyildi. Oklar, yaylar, kılıçlar ve palalar kuşanıldı. Her biri bir pehlivan olan Türk yiğitleri, genç padişahlarının kendilerini nereye götüreceğini bilmeksizin ona körü körüne itaat ediyorlardı.
Bir anda 50,000 kişilik bir ordu hazır vaziyete geldi. Atların kişnemesinden, mahmuz şakırtısından yamaçlar inliyor, sağır bir uğultu Boğazın mavi suları üzerine yayılıyordu.
— Ordu emrinize hazırdır Sultanım!.
Sultan Mehmet, altın yaldızlı miğferini giymişti. Tam alnının ortasında muhteşem bir elmas par lıyordu. Belinde murassa hançerinin parıl parıl yanan kabzası görünmekte idi. Zırhını giymiş, o-muzlarına bir pelerin atmıştı.
Önünde tuğların dikildiği muhteşem otağından çıktı. Kendini bekliyen elli bin kişilik ordusunu gururla seyretti.
Sonra, bir hamlede doru atına atlayarak:
(Bizansa!.)
Diye haykırdı. Asil at bir kere ayaklarının üzerine kalktı ve sonra yıldırım süratile ileriye atıldı. Sadrazam, vezirler, solaklar, beyler ve sonra bütün ordu bir-deh harekete geçti. Toz dumana karıştı. Vadiler inledi, yamaçlar harp velvelesile doldu.
Türk ordusu geliyordu!.
Bu müthiş ordu, Kâğıthane sırtları üzerinden korkunç bir süratle Haliçin sol kısmım dolaştı. Bir kaç gün evvel çekilen rumların boş bıraktıkları köyleri, kırları geçerek Bizans surlarına doğru atını sürdü. Bizarısın böyle bir hareketten hiç haberi yoktu.
Elli bin kişilik ordu Edirneka-pı hizasına geldiği vakit durdu.
Sultan Mehmet, dikkat ve me -rakla bu tarihin en meşhur, en -müstahkem duvarlarını seyre daldı. En dalgın sırasında, gür ve yi
ğit bir ses onu bu dalgınlığından kurtardı. Bu taze, mert ve gür ses şöyle diyordu)
(Padişahım!.. İşte ben Bizansa bu kapıdan girmiştim. Emrediniz yine gireyim!.-
Bunu söyleyen Ulubatlı Hasandı. Kendini tutamamış, haykırıvermiş-ti. Sultan Mehmet tatlı bir tebessümle sesin geldiği tarafa baktı. Haşan bu iltifat karşısında çılgına dönmüştü. Hükümdar esrarlı bir sesle:
(İnşaallah hep beraber gireriz.) Dedikten sonra yanına Halil ve Zağanos paşalarla birlikte bir miktar muhafız aldıktan sonra Haliç tarafına doğru atını sürdü. Eğri-kapı hizasına gelmişti. Orada durdu ve uzaktan pırıl pırıl yanan kaleler, kubbeler görerek Zağanos paşaya döndü:
—Zağanos!. Bunlar nedir?
— Velâkerna sarayıdır Hünkârım. Kayserlerin oturduğu yerdir.
Fatih içini çekti.
— Ya!.
Diyerek tekrar surları tetkika koyuldu.
— Surlar kaç kattır Zağanos?
— İç içe iki kattır.
— Bu en öndeki hendek su ile doludur değil mi?
----Öyle olacak Hünkârım.
— Ben hesaplarımda yanılmamışım.
Tekfur sarayını uzaktan seyrettikten sonra Canbazhane kapısı önünden Teodos duvarları önüne geldi.
— Bu duvarlar sonradan tamir görmüştür değil mi Zağanos?
— Öyle görünüyor Sultanım.
Daha sonra surları sıralıyarak Marmaraya doğru gitmeğe başla -dı. Beşinci askerî kapı önünde bir müddet bekledi. Yine atını sürdü. Sen Romen kapısı denilen bugünkü Topkapısı önünde fazlaca bekledi. Arazi üzerinde sağa sola, ileri geri gitti. Hatta bir ok atımı yere kadar surlara yaklaştı.
Surların üzerinde gezinen tek tük Bizans muhafızları korku ve hayretle padişahı seyrediyorlardı. Daha sonra Mevlevihane ve Silivri kapıları önünden geçerek ta Marmara kıyısındaki Yedikule ve Yaldızlıkapıya kadar uzandı. Bütün surları, kaleleri, birer birer, bir bir gözden geçirdi. Elinde kalem kâğıt vardı. Bazan not alıyor, bazan resimler yapıyor, arazinin süratle krokisini çiziyordu.
Sultan Mehmedin Eğrikapıdan, Yaldızlı kapıya kadar gitmesi üç dört saat sürmüştü. Bu müddet zarfında Bizansta, Sultanın Elli bin kişilik bir ordu ile surlar önüne geldiği duyulmuş, Kostantin ve adamları yıldırımla vurulmuşa dönmüşlerdi.
Bütün Bizans halkı sonsuz bir korkuya kapılmış, sokaklar ana baba gününe dönmüş, Kostantin ne yapacağını şaşırmıştı.
Halk, akın akın surlara dökülüyor ve muhteşem kavuklarile uzaktan hakikaten pek heybetli görünen Türk ordusunu seyrediyordu.
Ne bir müdafaa tedbiri alınmış, ne de herhangi bir hazırlık yapılmıştı. Kostantin her an müthiş bir hücum bekliyordu.
Eğer böyle bir hücum olsaydı acaba Kostantin ne yapardı? Bunu burada münakaşa etmek beyhude-dir. Çünkü Sultan Mehmet, o gün için Bizansa hücum taraftarı değildi.
(Devamı var)
(1) — Şlomberje, 34 - 35, Franzes 1, 3 - Sayfa 52 — Sadettin 2, 130 — Neşri, Âlî ve Solakzade...
(2) Nikola Barbaro.
Fakat, Janlis itidalini muhafaza ediyordu. Zaten, malûmat almıya-da ihtiyacı yoktu. Mahalleyi â-fetten kurtaranlardan bir kaçı, saray muhafızlarının üniformasını tanıdılar ve onların yardıma geldiklerini sanarak hemen yüzbaşının yanına gelip zındıkların kaç tıklarını, takip edildiklerini ve bu anda Papaz teşhir kulesi tarafında çarpışıldığını söylediler.
Janlis, müfrezeyi dolu dizgin o istikamete sürdü. Fiyorindanın ü-mitsizlik ve üzüntüsü yerine, kendileri için bu kadar zahmete katlanmış olduğu kimselerin sağ olduklarını öğrenince derhal büyük bir sevinç kaim oldu.
Onları Janlise gösterdi. Yüzbaşı zaten, Şuvalye dc Boröverin Kiralın pek sevdiği ve laubali olduğu kimselerden biri bulunduğunu biliyordu. Buna mukabil, sarayda hiç görmediği Kont dö Luvr' un kim ve nenin nesi olduğunu bilmiyordu.
Fiyorinda, Boröverin kendisini pek iyi karşılamıyacağmdan korktuğu için onları Janlise gösterdikten sonra, hemen yere indi ve kim şeye görünmeden oradan uzaklaştı. Kendi kendine :
«Yarın öfkesi, hırçınlığı geçecek ve ben de ona, paylanmaktan
PRAGA-RN
Kamyonlarını takdim ediyoruz.
ÖNEMLİ VASIFLARI:
1 _FABRİKA TONAJI :
2 —M O T Ö R
3 — DİNGİL MESAFESİ
4 —LÂSTİK ADEDİ ve EB ADI :
5 — MAKASLAR
6 — SARFİYAT
7 — ŞASİ ve
8 —VİTESLER
Ç — y E D E K L E R
• 3 ton asgari.
. BenIin . 6 silindir ■ 72 beygir.
. 4 metre 10 santim.
’ Arka çift. bir yedek, ceman 7 adet, 7.50/20. . Takviyeli, muavin makas mevcuttur.
, Bir
ŞOFÖR MAHALLİ : En
teneke benzinle. 70 k.lametre. sağlam ve kaim çelikten İm8l ed.lm.5br,
. 4 ileri, bir geri.
i Kamyonla birlikte, kriko, zengin takım çantası ve diğer Standard malzeme t.sl.m edilir.
, Merkez. Saf. ™fsal yağlama tertibat, ...........
T. U. 8315.-
10 —Y AĞLAMA
pİATI : i star* bu İd a teslim Derhal Teslim I
Bol yedek parça mevcuttur
TEDİYATTA KOLAYLIK
Beyoğlu İstiklâl cad. 392/394, İstanbul Tel.: 49244-49245, Telgraf: Türkmotör.
PAPAZ ÇAYIRI
——— Yazanı Ml&el Zevako — Çeviren ı Ragıp Rıfk) ——94 —
korkmaksızın hakikati itiraf edebileceğim. Amma, Kont dö Luvr ile Kiralın aynı şahıs olduğunu bildiğimi kendisinden gizliyece-ğim.) diye söyleniyordu.
Mahaza, pek uzağa gitmemişti, cereyan edecek hâdiseyi görmek merakı ile kule civarında kalmıştı.
Boröverle arkadaşlarının, Pan-tekot kumandasındaki serseriler çetesini kaçırmaya muvaffak olduktan sonra, . karşılarına çıkan Kralın muhafız askerleriyle çarpışacaklarına kani olduklarını o-kuyucularımız unutmamış olsa gerektir. Kavganın henüz başlamamış olması da, askerlerin hiç bir taarruzi harekette bulunmamalarından ileri geldiği gibi, kendilerine hücum edileceğini beklerken şapkasını çıkararak yanlarına gelen Janlisin gösterdiği tevazu ve nezaketin de buna büyük bir tesiri olmuştu. Janlis : «Efen-
diler, sizler benim esirimsiniz* de demişti. Ve bunu söyler söylemez atından inmiş ve Boröverle onun yanında duran Kont dö Luvr'a doğ ru ilerlemişti.
Boröver, yüzbaşının hemen yakalarına yapışacağını sandı. Saçları dimdik olmuş, gözleri kan-çanağına dönmüş, korkunç bir hal almıştı :
— Mösyö, size şunu haber vereyim ki, ben ve arkadaşlarım kılıçlarımızı teslim etmektense yerde parçalanmayı tercih ederiz... İlerlemeyiniz... aksi takdirde, yemin ederek söylüyorum, karnınızı deşer, işkembenizi parçalarım. Sizi pek kibar ve efendi bir zat bildiğim için bu hareketimden de pek müteessir olacağıma emin o-lunuz. diye bağırdı.
Janlis de biraz şaşırarak :
— Ben de, karnımı pek severim; bulunduğu yerde bana hiç bir zarar ve fenalığı olmuyor...
7
/ /
/
/
//
Canım efendim, siz de insanları ne acaip tarzda karşılıyorsunuz bilmem ki. Kılıcınız belinizde kal sın... o kılıç, sizinkiler gibi en liyakatli ellere yaraşır. Onu sizden almak da bahis mevzuu değildir... Yalnız sizinki değil bu efendilerin de kılıçları alınmıyacaktır... dedi.
Yüzbaşı bu sözleri söyledikten sonra Boröverin arkadaşlarını da efendice selâmladı.
Şövalye ile Kont dö Luvr göz-ucu ile bakıştılar. Bu hâdisenin mucip olduğu şaşkınlık ve telâş, Janlisin muamele ve hareket tarzı ile büsbütün artmıştı. Başlarına gelen şeyin ne olduğunu bir türlü anlıyamıyorlardı. Hâlâ şüphe kur tu içlerini kemiriyordu. Janlisin kendilerini müdafaa etemk için gelmiş olduğunu nereden bilsinler? Bu fikir, onlar-ın aklına gelmiyordu ve gelmedi de... aralarındaki anlaşmazlık devam edi
yordu.
Bununla beraber, Janlisin sözleri, Boröverin sinirlerini biraz yatıştırdı. Tatlı bir eda ile :
— O başka, dedi... Amma, bizi tevkife kalkacak olursanız... bizi tevkif ediyorsunuz, değil mi?
— Canım efendim, sizi tevkif etmeyi kim söylüyor?
— Demin, bizim esirimizsiniz diyen siz değil misiniz?
— Sahi öyle mi söyledim?... Canım, söz gelişi belki söylemişimdir... Hakikat şu ki, ben buraya sizlerin bir dostu sıfatiyle geldim.
— Dostumuz sıfatiyle ha!...
— Şüphesiz, öyle! bunda şaşacak ne var ki?... Bütün saray halkı gibi ben de sizin, Haşmetli Kral Hazretlerinin en gözde nedimelerinden olduğunuzu biliyorum. Siz, işlerinizi görmek için mazhar olduğunuz bu teveccühten istifade etmemiş olmanız, bu feragatinizden dolayı herkesin ve hattâ size kin ve adavet besliyenlerin bile sizi takdir etmelerini intace-diyor...
Boröverle Fransua tekrar bakıştılar. Janlis, ciddî bir tavırla sözlerine devam etti :
(Devamı var)
LÜZUMLU TELEFONLAR
Yangın 00
Sıhhi imdat 91
Trenler 12028
Hava Yollan 14881
Yataklı vagonlar 11566
Su Arıza 21575
Elektrik 24846
Havagazı 24846
Başkent Taksi 999.99
Yeni Güven Taksi 22333
Sizin Taksi 22333
Merkez Taksi 11111
Ersan Taksi 21111
♦ SİNEMALAR VI EĞLENCE YERLERİ
Büyük (15031) : Nanon Lesk
Ankara (23432) : Ay Doğarken
Ulus (22294) : Yanlıg numar
Yeni (14040) : Gençlerin se vglllal
Park (11131) : Filipin aralar 1
Sümer (14072) : Batakhane geceleri.
Gizil Kasa
Sus (14071) : Filipin arslaT I
CEBECİ (18846) : Ormanlar ar lanı
*
NÖBETÇİ ECZANELER
Güray, Merkez, İsmetpaşa
5 503.126.14
7.74c .295,78
SURLA
■n
Lira
Lira
J
DOKTOR
Fiyatlar: Parter 5 ve 4 lira Balkon 3, öğrencilere 2 lira
CUMHURBAŞKANLIĞI FİLÂRMONİK ORKESTRASI
Hastalarını her gün saat 15 den İtibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi kar çında, Nizameddln apartmanı No. 2 — Tel: 15343.
Aziz Tevf k Yeg'nsoy
DAHİLİYE MÜTEHASSISI
Devamlı İlânlar için hususi tarife tatbik edilir.
PALYAÇO (Pagliaccl) Opera 2 Perde
Otueteye gönderilen evrak ve yatılar neşredilsin edilmesin lada edilme». İlanlardan mesuliyet kabul edilmez.
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO’da Bu aksam eaat 20 de Cumhurbaşkanlığı Orkestrası fştiraklle PEER GYNT Dram 14 tablo
Yazan: Henrlk İBSEN Müzik: Edward GRİEG Türkçesi: Seniha Bedri GÖKNÎL Sahneye koyan: Muhsin ERTUöRUL
Konser yalnız bir geqedlr. Biletler gişede satılmaktadır.
(265)
—J
Adres Memurlar Kooperatifi arkasında Ankara Veremle Savaş Demeği merkez binası
2Â Şubat Cumartesi saat 15 de
7. Filarmoni Konseri
Bu hafta Pazar gündüz (DRAM)
26 Şubat Pazar naat 11 de
YILDIZ ECE (Velilerle Çocuklara)
Yarın aksam saat 20 de Nevyork Metropolitan Operam Dramatik Sopranosu FLORENCE KİRK İn İştiraki ile
KÖYLÜ NAMU8U (Cavallerla Rustlcana) Opera 1 Perde
Memleket dışı
12 aylık ..............
6 » ................
8 ) ...........J..
ZAFER’Ln Abone Şartlan
Memleket içi
U aylık ................ 28 I
0 » ................... 16
8 » ..a.„......... 8
Ankara Valiliğinden
Devair ve müessesatça 4751 sayılı kanun gereğince memur ve hizmetlilerin 1950 yılı yol vergisi Mart ve Ekim aylarında kesileceği ve memur olmıyan diğer yol vergisi ödevlilerinden de Mayıs ve Eylül aylarında tahsil edileceği ilân olunnur. (1062) - (111) I
B. C. G. Verem Aşısı
Tatbikatına Ankara Veremle Savaş Demeği 1 No. lu Dispanserinde devam edilmektedir.
Aşı yaptırmak istiyenlerin her gün saat 9 • 13 arasında müracaat etmeleri rica olunur.
ZAFER’in ilân Şartlan
Baslık ..................... 16 Lira
2. ve 8 üncü sayfada Bm. .... 4 »
4. cü sayfada fim. .......... 8 »
6. ve 6. cı sayfada Sm. ..... 3 )
Doğum, Nikâh, Nisan, Ölüm ve Mevlût İlânları 6 santimi geçmemek sortiyle 16 lira.
ANKARA RADYOSU 23 ŞUBAT 1950 PERŞEMBE 7 30 M. S. Ayan.
7 31 Müzik: Hafif müzik (Pl)
7 46 Haberler ve hava raporu 8.00 Müzik: Saz eserleri (Pl). 815 Müzik: Hafif MelodUe
25 Günün Programı.
30 Müzik: Moza Kuartet (Pl) Kapanış. Açılış ve program
30 M. 8. Ayan.
30 Müzik: Sarkıl 00 Haberler.
15 Müzik: Radyo Salon Orkestrae 80 öğle gazeetsi.
13.45 Müzik: Radyo Salon Orkest nın de
00 Akgam kapanış.
58 Açılış v( 00 M. S. Ayan, 00 Müzik; lp.ce saz (Beyatı 46 Müzik Tango. Rumba, Kong (Pl).
00 M. 8. Ayarı ve
16 Geçmişte bugün
30 Müzik: (Yurtta .46 Müzik: Enstrtl
15 Radyo gazete
30 Serbest saat 36 Müzik Tanb Cemil).
20.60 Müzik: Halk türküleri 21.00 Unesko gazetesi.
Müzik: Müzikseverin saati Handel (266 İnci doğum yıldönümü dolayı-siyle). Söz Halil Bedii Yönetken
21.45 Konuşma (Sağlık saati). 22.00 Konuşma: B. M. M. Saati
22 16 Müzik: Operetlerden seçme parçalar (Pl)
22.45 M. 8. Ayarı ve kaberler 23.00 Program ve kapanıg.
İSTANBUL RADYOSU 23 ŞUBAT 1950 PERŞEMBE
Açılış vo programlar Haberler 13.16 Çarkı ve türküler (Pl). 13.30 Çeşitli hafif mİ kadını: Ço
Halbuki TUNGSRAM ampullerim almakla
□önel gibi porlak bir ışığa kavuşacak-
Huşu»! bir surette imâl edi en
İlle
pullerı, emsalinden
çok daha
cereyan soneden
kseriyo fena mala razı
Ucuz mal almak,
pulün fenasına kat-
olmok demektir. Hele
lanmak büsbütün zorcrlıdır. Bunların hem
ışığı fena, hem öntrü kısadır...
Mahdut Mesuliyeti! Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi
1948 SENESİ BİANÇOSU
Lira Kr.
ÖDENMEMİŞ SERMAYE
ETİ BANK NEZDİNDEKİ İHTİYATLAR
MÜTEDAVİL KIYMETLER
Kasalar Bankalar
Senedat Cüzdanı
Alacak Senetleri
1.700.000,—
SERMAYE
111.741,70
İHTİYATLAR
KARŞILIKLAR
ALACAKLILAR
Merkez cari hesabı (B/2 • S/l)
Müstahsiller
Keşidelerimiz
39.005,24
111.741,70
311.771,80
3.653.614,24
afazin.
Borçlular
Merkez carî hesabı Depozitoler Muhtelif borçlular Mübayaattan borçlular 19.796,95 Müşteriler
Stoklar
Kömür stoklan Soba *
Müşteriler
Muhtelif alacaklılar
170.826,42
3.670.220,71
EMANET PARALARI
SAİR PASİFLER
Muvakkat ve mutavasıt hesaplar
EGZERSİZ SAFÎ KÂRI
Malzeme ve Teçhizat anbarları
■ Malzeme anban I Kırtasiye »
:8ABİT KIYMETLER
Mefruşat ve Demirbaşla I Biriken amortismanlar
SAİR AKTİFLER
Muvakkat ve Mutavassıt hesaplar
İLK TESİS MASRAFLARI
Yekûn.
7.748.295,78
109.751,30
461.330,14
TUNGSRAM
3 Mart Cuma Akşamı 21,30da
BÜYÜK SİNEMADA
Kıymetli ses sanatkân
NECMI RIZA AHIZKAN
KONSERİ
Fahire Fersan, Cevdet Çağla, Cevdet Kozanoğlu, Ömer Altuğ, Feyzi Arslangil ve arkadaşları refakatile
Personel masrafları
VERİLEN FAİZ VE KOMİSYONLAR
tLK TESİS MASRAFLARI
Ana teşekküle
DEMİRBAŞ AMORTİSMANI
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs
İşletme Mücssesesinden
1 — Görülen lüzum üzerine serbest otobüs seyahat kartları 1/3/ 1950 tarihinden itibaren hükümsüz addedileceğinden bu tarihe kadar yenileriyle değiştirilmek üzere serbest seyahat kartı hamillerinin ikişer adet fotoğraflariyle Otobüs İşletme Müdürlüğüne müracatları.
2 — Abonman karnelerinin iptali biletçi tarafından yapılmak üzere yapraklar dip taraftan kopartılıp biletçiye tam olaTak verilmesi.
3 — Trolleybüslerde olduğu gibi 1/3/1950 tarihinden itibaren otobüs lerde de ön kapıdan binilip arka kapıdan inilmesi usulü tatbik edileceğinden sayın halkımızın bu hususaitinaları rica ve İlân olunur.
(1132) - (116)
Koyun Yoğurdu Satışına Başlandı ■■
Sayın müşterilerimizden gördüğümüz rağbet ve teşvik üzerine Bursa’dan getirtmekte olduğumuz turfanda koyun sütünden yoğurt yaparak, Anafartalar No. 94 Bursa Pazarı ile, Yenişehir Ulus Sineması karşısında Abdülserbest Mağazalarında satışa arzettiğimizi ve başka dükkânlarla seyyar satıcılara verilmediğini saygı ile müşterilerimize arzederlz. ABDÜRRAHlM SÜTER
SekercilerSaNaJ/,
NAZIM HESAPLAR
NAZIM HESAPLAR
10.607.119,32i
BORÇ
SATIS VERGİ VE MASRAFLARI
Vergi, resim ve harçları
Sair masraflar
AYRILAN KARŞILIKLAR
MUHTELİF ZARARLAR
SATIS ZARARLARI
EGZERSİZ SAFÎ KÂRI
1948 SENESİ
KÂR VE ZARAR TABLOSU
ALACAK
: Cezmlye öne türküler UZİÂİ (Pl).
müziği (Pl) loları (Pl)
20 16 La Dame (Radyofo
temsil. Alexondr Dumas fils TU çesl: Seniha Bedri.
Oynıyanlar: Nevin Akkaya, Aliye Rvna, Orhan Boran, Zihni Rono
21 )5 Fasıl Heyeti Konseri.
22.00 Küçük orkestradan melodiler
22 20 Dane müziği (Pl)
22.45 Haberler.
23 00 Oeeltll hafif müzik (Pl) 23 80 Programlar ve kapanış
ATOM
PATLADI
Elbise 50
Pardesü 50
Manto 30
Tayyör 30
Piyasanın daha fevkinde olduğunu işimizle lsbat edeceğiz. Hiç düşünmeyiniz. Bizim san’at gururumuz çok yüksektir.
ADRES: Anafartalar caddesi Evkaf Lş Han Kat. 1. No. 101
(324) • (1988) K: Uz ,
ZAYİ
Ankara Belediyesinden aldığım 6059 sayılı ve 4630 : 1125 sicilli ehliyetimi zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Şaklr Çaykara
Kelepir Arsa
Denizciler Cad. İmar parselli 260 m7, arsa acele satılıktır.
Başkent Emlâk. Karaoğlan Orman Çiftliği arkası, Konak sok. No. 28 - Tel: 12980. (322)
KÜÇÜK TİYATRO’da Bu aksam saat 20 de iki piyes blrdon DÜNYA GÖZİYLE ve TÜCCAR Komedi 6 Perde (öğretmen ve Öğrencilere)
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO’da
24 Şubat Cuma akşamı saat 20 de New York Metropolitan Operası Dramatik Sopranosu FLORENCE KİRK in iştiraki ile KÖYLÜ NAMUSU (Cavallerla Rustioana) FLORENCE KİRK
PALYAÇO (Pagliaccl)
Opera 2 Perde
---Hayatta —
Muvaffakiyetin s rlarını öğrenmelisiniz Otomobil bilgisi bunların başında gelir.
Ankara
Şoför Okulu
Vazettiği öğretim metodu ile bütün yurtta güven kazanmış bir müessesedir.
Her gün saat 14 den 18 e kadar İsmetpaşa Cad. No. 4 e müracaat edebilirsiniz. Tel: 21649
(325)
175 Adet Duvar Termometresi alınacak
Toprak Mahsulleri Ofisi Gene) Müdürlüğünden:
175 adet —50 veya —40 ile +50 alsında dereceli duvar termometresi ah nacaktır.
İlgililenmek isteyenler şartlaşmasını Ankarada Genel Müdürlük Malzeme Müdürlüğünde, istanbulda Afyon ve Malzeme İşletmemizde görüp tekliflerini en geç 20/3/950 tarihine kadar Genel Müdürlüğümüze tevdi etmeli veya bu tarihte Genel Müdürlükte bulunacak şekilde postalamahdırlar.
Ofis 2490 sayılı kanuna tâbi olmadığından siparişi dilediğine kısmen veya tamamen verip vermemekte serbesttir. (1165) (118)
7 İnci Filarmoni Konseri
26 Şubat 1860 Cumartesi günü saat 16 de
Şef: Ferid ALNAR
1 — Jean Slbellua (1866)
1. Senfoni, Mİ minör, op. 39
a) Andanto ma non troppo - Allegro energlco
b) Andanto (ma non troppo Lento'
c) Scharno (Allegro)
ç) Finale (Andanto - Allegro molto) 10 dakika ara
2 — M. Berlioz (1803 - 1868)
«Carnaval Romalc» Uvertürü. Op. 9
3 — C. Debusay
«Prölude» L'AprOe - Midi D'un Fnune
4 — P. Dukaa (1866 - 1936)
«Sihlrbasın çırağı» Bchorzo
Ankara Veremle Savaş Derneği Başkanlığından
Demeğimizin yıllık Genel Kurul toplantısı 28 Şubat 1950 Salı günü saat 15 de Memurlar Kooperatifi arkasındaki Merkez Dispanserimizde yapılacaktır.
Sayın üyelerin teşrifleri saygı ile rica olunur.
Sayfa: 6
Sayfa: 8
ZAFER
Adalet Bakanlığında seçim hazırlıkları
★ (Baş tarafı birinci de) yargıçlara da bu seçim neticesini telgrafla bildirmiştir.
Bilindiği gibi, yeni Seçim Kanununun bir geçici maddesi il ve ilçe seçim kurullarının yürürlük tarihin den itibaren on beş gün içinde toplanarak sandık alanlarının tesbiti için gerekli çalışmalara başlıyaca-ğını âmir bulunmaktadır.
Bu bakımdan Adalet Bakanlığı seçim kurulları başkanlarına gönderilmek üzere ve kanun tatbikatında hiç bir tereddüt ve hataya yer vermemek gayesile bir de izahname hazırlamıştır.
Diğer taraftan yine yeni Seçim Kanununun muvakkat bir hükmüne göre, seçim ve neticelerini tetkik ve ve tahkikle yetkili olmak üzere Ankarada altısı yargıtay, beşi danıştay üyesinden olmak üzere her iki daire genel kurullarınca ve gizli oyla seçilecek on bir üyeden mürekkep bir kurulun, kanunun meriyete girmesinden bir hafta sonra kurulması gerektiğinden keyfiyet Adalet Bakanlığınca yargıtay ve danıştaya bildirilmiş olduğundan yargıtay genel kurulu bugün toplanarak yüksek seçim kuruluna iştirak edecek altı üyeyi sCçmiş ve neticeyi Bakan lığa bildirmiştir.
Yargıtayın yüksek seçim kuruluna seçtiği üyeler şunlardır:
Bedri Köker, Suad Birtan, İbrahim Sunuhi Arsan, Arif Güngören, Rahmi Anâdol,. Rıfat Alabay.
Haber aldığımıza göre danıştay genel kurulu da yarın toplanarak aynı suretle gizli olarak yüksek kurula katlac.ak danıştay üyelerini seçe çektir. Böylece teşekkül edecek olan yüksek seçim kurulu önümüzdeki günlerde toplanarak Seçim Kanunu hükümleri dahilinde bir başkan, bir başkanvekili seçecekler ve ikisi yar gıtay ikisi de danıştaydan olmak ü-zere dört üyeyi de yedekliğe ayıracaklardır.
Öğrendiğimize göre içişleri Bakanlığı da yeni Seçim Kanunu gereğince muhtarlar ve ihtiyar meclisleri tarafından hazırlanması icap e-den seçim kütükleri için içişleri teşkilâtına icap eden tebligatta bulun-
muştur. Bundan başka Bakanlık seçim kütüklerini teşkil edecek basılı ağıtları da illere göndermeğe başlamıştır.
Seçim kartları da basılmakta olup bunlar da önümüzdeki günlerde illere gönderilecektir.
İstanbul, 22 (Telefonla) — Demokrat Parti İstanbul teşkilâtı seçim hazırlıklarına başlamıştır. Seçim hazır lıkları ile ilgili olarak il propaganda komitesi seçimin idaresini kolaylaştırmak üzere bir ana seçim kursu tertip etmiştir. Bir Mart Çarşamba günü başlıyacak olan bu kursa her ilçeden bir ekip katılacaktır. Ekip-kursta Seçim Kanununun tatbikatı hakkında gerekli nazarî ve amelî hazırlığı yapacaklar ve seçimin kanunî cereyanı üzerinde en küçük bir tereddüde düşmiyecek şekilde yetiştirileceklerdir.
Müteakiben ekipleri teşkil eden patililer kendi ilçeleri dahilinde bucak ve ocakların seçim ekiplerini hazırlamak üzere derhal faaliyete geçeceklerdir.
Diğer taraftan büyük partili topluluğunun ve vatandaşların yeni Seçim Kanunu hakkında tenevvür etmelerine yardım olmak üzere Mart ayı başından itibaren yer yer konferanslar tertip edilecektir. Bu konferanslar salahiyetli hukuk elemanları tarafından dikkatle hazırlan -maktadır.
Bu arada her ilçe seçim sandıklarının yerlerini ve sandıklara giden yolları gösterir hususî paftalar hazır Uyacaklardır.
Celâl Bayar İstanbula gidiyor
İstanbul, 22 (Telefonla) — Demok-Parti başkanı Celâl Bayar, beraberinde genel idare kurulu ve Meclis grupu üyelerinden bazıları bulunduğu halde İstanbul il kongresini takip etmek üzere gelecek hafta şeh rimize geleceklerdir. Parti başkanı-nın üç Mart Cuma günü toplanact-k ilan İstanbul kongresinde bir nutuk söylemesi kuvvetle muhtemeldir.
Celâl Bayar İstanbul il kongresini takiben Adanaya gidecektir.
Erzunımda baskı
İstanbul, 22 (Telefonla) — Demok rat Parti mahfillerine Erzurumdan
gelen haberlere göre, Erzurum ve ilçelerinde idare âmir'eri yeniden baskı usullerini tatbike koyulmuşlardır. Bu hususta bilhassa bucak mü dürleri hususî bir gayret göstermek tedirler.
Tekmen ilçesine bağlı Aşağı Söylemez köyü Demokrat Parti başkanı ilçeye gitmek üzere yola çıkarken bucak müdürü Zeki Güveni ile karsı taşmış ve başındaki kar başlığının şapka kanununa muhalif olduğu i-leri sürülerek hakaret edilmiş ve müteakiben başkan ve arkadaşları karakola celbedilerek dövülmüştür.
Aynı bucak müdürü köylerde ba-zan yumuşak davranarak C. H. Partisi propagandasına hız vermekte -dir.
Ankarada
Kongrelerin devamı müddetince Demokrat Parti teşkilâtında müşa-hade olunan faaliyet, yeni Seçim Kanununun bu kere yürürlüğe girmesi münasebetiyle büsbütün hararetlenmiş ve bütün teşkilâtta heyecanlı müzakereler ve hareketler başlamıştır.
Dün gece, Çankaya Bucağına bağlı ocak idare kurulları toplanarak vaziyeti incelemişlerdir. Bu konuşmalar neticesinde, seçim sırasında, partili üyelerin omuzlarına yüklenen yüksek vatan hizmetinin, Türk-lere has olan asalet ile nizam ve kanunlara itaatta, malûm olan ananevi duygulara uyularak yapılmasını ve seçim sırasında muhtemel kanun suz muameleler karşısında, kanunî mevzuat ve millî aklıselimin gösterdiği doğruluktan ayrılmamak suretiyle parti menfaatlerinin korunması için, bütün üyeler, 26 Şubat 1950 Pazar günü saat 15 de ilçe binasında fevkalâde bir karma toplantıya çağırmışlardır.
Diğer taraftan Çankaya ilçesinde, Çarşamba akşamlan mutad olarak yapılan ilçe karma toplantısında teş kilâtın her tarafından gelen üyeler de iştirak etmişler ve bilhassa seçim kampanyası açılınca idare kurul larına düşen vazifeleri özlü ve disip linli şekilde tatbik edebilmek için uzağı gören bilgili ve tedbirli ifadelerle konuşmuşlardır.
Truman’ın dünkü mühim hitabesi
★ (Baş tarafı birinci de) torite meselesi haline sokamaz. Biz sadece sistem kurabilecek olan bir tasarının hazırlanmasını istiyoruz. Bunun haricinde her şey sun’î bir anlaşmadan ileri gidemez. Bu gibi sun'i anlaşmalar da atom enerjisinin tahripkâr gayelerle kullanılma tehlikesini azaltacağına, bilâkis çoğaltacaktır.
Amerika fiilî kontrol için, hakikî bir anlaşmaya varabilmek amacı ile bütün yolları ve imkânları tetkike devam etmektedir. )
Başkan Truman, son sözleri ile Birleşmiş Milletler çerçevesi dahilinde atom enerpisinin kontrolü i-çin ayrı ayrı plânlar verilmesine kapıyı açık bırakmıştır.
Truman bundan sonra, az gelişmiş bölgelere yardım yapılmasını derpiş eden 4 üncü nokta ile Avrupa kalkınmışı programına yapılan yardımın devamını kuvvetle tavsiye etmiş ve demiştir ki:
Sanayicilerle yapılan toplantı
★ (Baş tarafı birinci de) imkânlar temin etmektir.
Bizde ötedenberi uzun vadeli bir sanayi kredisi mevcut değildir. Vaktiyle kurulmuş olan ve bilâhare de Sümerbank’a tahavvül etmiş bulunan Sanayi ve Maadin Bankasının statüsünde, hususî sanayie de uzun vadeli kredi verilmesi hususunda bir kayıt bulunmasına rağ men, bugüne kadar, hususî sanayie memleket dahilinde de bir kredi temini mümkün olamamıştır.
Geçen sene, beynelmilel Kalkınma ve İmar Bankası Genel Müdür Muavini Mr. Garner’in memleketimizi ziyaretinde, İstanbul Sanayi Birliği adına Birlik Başkanı Hilmi Naili Barlo ve diğer müteşebbisler, Milletlerarası Kalkınma Bankasından memleketimizdeki hususî teşebbüsler için uzun vadeli bir kredinin verilmesini talep etmişlerdir.
Bir iki gndenberi devam eden bu toplantılarda Banka mümessil: leri ile hükümet adına yapılan müzakereler neticesinde Beynelmilel Banka şimdilik 9 milyon dolar vermek suretiyle Sanayi Bankasının kurulmasına muvafakat etmiş bulunduğundan, 9 milyon doların mukabili olan 25 milyon Türk lirasının da sanayiciler ve hususî ban-kanların iştiraki ve Cumhuriyet Merkez Bankasının da müzaheretiyle 50 milyon liraya çıkarılmasına ve bu suretle 50 milyon lira sermayeli Sanayi Bankasının kurulmasına karar verilmiştir.
İcabeden ilk sermaye olarak 12,5 milyon Türk lirası hazırlanmış ve banka statüsünün önümüzdeki haftaya kadar bitirilmesi kararlaştırılmıştır.
Kuvvetle tahmin edildiğine göre Sanayi Bankası en çok üç ay zarfında faaliyetlerine başlamış olacak tır.
Yapılan toplantıda bundan başka bir de serbest ithal meselesinin tahakkuk ve tanzimi konuları tetkik edilmiştir.
«Barışa giden yol kuvvetli tesisleri ile, silâhların kontrolünden ziyade, hürriyetin gelişmesi ve yayılması ile kendi kendini idare etmek hakkında bulunmaktadır.
Dördüncü nokta, Avrupanın kalkınması ve dış ticaret hakkındaki Amerikan programlarının esas gayesi, insanlığın kalkınması ve dünyanın refaha kavuşması gayelerini gütmektedir.
Rusların elinde, bu kabilden plânlar yoktur. Fakat buna mukabil onların silâhlı emperyalizmi dünyadaki milletleri nkabil olduğu kadar herhangi bir imparatorluğun yaptığından daha beter istipdat icra etmek üzere bir dünya komünizmi kurmak için bütün imkânlarını bir araya toplamaktadır.
Truman, bundan sonra, komünistlerin küçük memleketlerin fakir halkına, yemek, giyecek, sağlık ve güvenlik getirecekleri yolunda yaptıkları vâid ve ileri sürdükleri iddiaları yanlış ve saçma olarak vasıflandırmış ve sözlerine şöyle devam etmiştir:
«Komünizmin ortadan kaldırılması için mücadelede bulunan memleketlerin ekserisi komünistlerin sözde kazandıkları büyük başarıları, dürüst ve namuskâr bir şekilde elde etmediklerini gayet iyi bilmektedirler. Bu milletler, Sovyet tahakkümünü istememektedirler. Şimdi ye kadar, kendi kendilerine, hürriyetin sağladığı güvenliği anlamamış olan milletler, komünistlerin i-leri sürdükleri iddiaların ne kadar yanlış ve saçma olduğunu anlamak için pek mahdut imkânlara sahiptirler.
Bu milletler âcil ihtiyaçlarını karşılamak için, demokrasi kendilerine en iyi hal tarzı şeklinde göründüğü takdirde ki, bu yola döneceklerdir. Öyle ise hür demokrasinin üstünlükleri bu milletlere gösteril-meliir.».
Bunu müteakip Avrupanın kalkınması programı üzerinde konuşan Başkan demiştir ki:
• Bu program barışın tesisi yolundaki ümitlerimizin nüvesini teşkil etmektedir.
Dördüncü noktaya gelince, bunu da Amerikan mallarını denizaşırı memleketlere göndermeğe matuf bir program olarak değil fakat, dünyanın az inkişaf etmiş bölgelerindeki milletlere yardım etmek ve bunlarda daha fazla gıda maddesi ede edip iyi bir eğitim ve salim bir hayat sağlamak gayesini güden bir plân olarak kabul eylemek lâzımdır.»
Truman konuşmasına devamla, bir gün komünizmin ilerleyişini durdurmak için kuvvete başvurmanın zarurî olabileceğini endişe ile kaydetmiş ve bugünkü dünya vaziyeti ile istiklâl mücadelesi sırasında Vaşington’un karşılaştığı meseleler arasında bir mukayese yapmış ve konuşmasına şöyle devam etmiştir;
«Vaşingtonda demokratik mües-seselerin korunması gerektiğini ve demokrasinin korunması için kuv-1 vete başvurmaktan çekinmenin bir gün imkânsız olacağını anlatmıştı. O, sadece ihtilâl sırasında orduları I
idare etmekle kalmamış, aynı zamanda Cumhurbaşkanı olarak kuvvetli bir millî savunmanın zaruretine de işaret etmiştir.
Bugün Amerikalılara düşen vazife, Vaşington zamanındaklnin ta-mamiyle aynıdır. İşte bu sebepledir ki, biz, demokrasiyi tatbik etmek ve aynı zamanda düşmanlara karşı korunmak mecburiyetindeyiz. Hürriyet kendisini ortadan kaldırmak istiyen silâhlı emperyalizme karşı müdafaa edilemezse gelişmez.
Bu sebepledir ki hür milletler, askerî kuvvetlerini bir müdafaa vasıtası olarak muhafaza etmelidirler.
Fakat tecavüzd. karşı koymak i-çin hazır bulunan hür milletler, milletlerarası anlaşmazlıkları halledebilmek için barışçı yollar aramaktan da geri kalmamaktadırlar. Bu sebepledir ki Birleşik Amerika yeni bir harbin fecaatini önlemek için elinden gelen bütün gayreti sarfedecektir. Bu arada silâhların azaltılması ve kitle halinde imhaya sebep olabilecek silâhların kontrolü için çalışmaktan da geri kalmıyoruz.»
Truman bundan sonra memleketinin atom enerjisi üzerinde bir anlaşmaya varabilmek için Birleşmiş Milletler teşkilâtı ile birlikte dürüst bir şekilde ve bütün varlığı ile çalışmak azminde olduğunu bir kere daha belirterek demiştir ki:
«Fakat bunun muhassılasını ya tayin etmenin sadece bize ait bir iş olmadığını da gözönünde tutmak zorundayız.»
Bu konuşması esnasında hidrojen bombasına temas etmiyen Başkan Truman, sözlerine şöyle devam etmiştir:
«Hür milletlerin hakikî kudreti sadece bir tek silâha istinat edemez. Bu kudret, bütün olarak hür dünyanın maddî ve mânevi kuvvetlerinin muhassılâsından terekküp eder. Hür olmak istiyen insanlar nüfuzunu kuvvetle yaymağa çalışan komünistlerin silâhlı emperyalizm tehdidini bertaraf e-debilmek için birleşmelidirler.»
Truman konuşması sırasında, Sovyet Rusyanın adını açıkça zikretmemiş fakat komünizmin yanlış felsefesini hür veya hürriyeti istiyen bütün memleketlerin karşısına dikilen bir tehdit’ olarak vasıflan-
dırmıştır.
Truman dış siyasete temasla şöyle demiştir:
«Asya kıt’asıyla, Uzakdoğu adalarında, Afrikada ve Yakındoğuda sefalet içinde bulunan ve hakiki hürriyeti hiç bir zaman tatmamış olan milyonlarca insan yaşamaktadır.
Başmakaleden devam t
Ingiltere’de bugün seçim var!
Muhafazakârlar arasındaki mücadeleden kendileri için bir fayda umarak tekrar sahaya çıktılar. Ve 472 adayla seçime iştirak ettiler. Liberallerin düşündüğü şudur:
Muhafazakârlar harp zamanında tecrübe edilmiştir; İşçi Partisi sulh zamanında tecrübe edilmiştir. Liberaller ise, sençlerdenberi kuvvetlerini depo etmişlerdir. İngiliz milleti belki bu defa liberalleri deneyebilir. Kazanmasalar (bile, hiç olmazsa Avam Kamarasında kuvvetli bir muhalif parti haline gelerek iktidarın kontrolünü ellerinde bulundurabilirler. ..
Fakat bu arada şimdi, Çörçil’in Muhafazakâr Partisi, kendi kuvveti dışında hem Liberallerden, hem de Sosyalistlerden oy devşirmeğe bakmaktadır. Bir vakitler Rusyaya şiddetli hücum eden Çörçil, bugün atom silâhları bahsinde Stalin’le bir görüşme yapabileceğini bile söylemiştir. Bunda gaye sola meyleden insanların da kendi partisine oy vermesini temindir. Diğer taraftan programda ileri sürülen liberal fikirlerle liberal düşünceli insanları, zaferi temin eden Muhafazakârlara doğru kaydırabilmek imkânları da artmıştır.
İşte İııgilterede seçim arifesindeki manzara!. Meselenin bizim bakımımızdan dikkate değer tarafı şudur: Yüz binlerce seçmenin iştirak edeceği bu mücadelede kimse, seçim emniyetinden, hileden, fesattan, idare âmirlerinin baskılarından bahsetmiyor. Kimse jandarmadan, polisten şikâyetçi değildir.
Çörçil’in prtisinden kimse kalkıp daı ..Bu vatanı biz kurtardık, biz kazanmalıyız.» demiyor.
Ve herkes centilmence mücadeleye devam edip seçimlerin neticesini sükûnetle bekliyor; ve sonunda da hangi parti kazanırsa kazansın, bütün İngiliz milleti- demek millî irade bu şekilde tezahür etmiş» deyip mütavaat edecek, ve beş sene .sonrası için hazıriannıağa ve millete kendisini sevdirmeğe bakacaktır. İşte hakikî demokrasinin asıl manzarası!
Mümtaz Faik FENİK
B M. Meclisinde kasa soygunculuğu
★ (Baş tarafı birinci de) yine aynı kasadan 1100 lira çalınmıştır.
Bu hırsızlığın faili aranmış ise de bir türlü ip ucu elde edilememiştir. Bunun üzerine Meclis zabıta memur lan ile işbirliği yapan ikinci şube memurları kasanın dahilde çalışanlardan birisi tarafından soyulduğu kanatine varmışlar ve bu cüretkâr hırsızı yakalamak için de tertibat almışlardır.
Diğer taraftan Meclis dahilinde çalışan bütün odacı ve hademelerin durumu tetkik edilmiş ve bilhassa kazancından fazla para sarfedenle-rin tesbitine çalışılmıştır.
Nihayet Meclis içindeki hırsızın kim olduğu tesbit edilmiş ve suç üstü yakalanmak için tertibat alınmıştır. Müteaddit defalar anahtar uydurularak açılan kasanın içine pille çalışan bir zil konmuş ve kasanın kapısı açılınca zil çalacak bir vaziyette hazırlanmıştır.
Dün sabah her şeyden bihaber kasa hırsızı odacı kasanın bulunduğu odaya girerek üzerinde taşıdığı may muncuk ve dışarda yaptırdığı kasa anahtarı ile faaliyete geçmiştir. Muhittin her zamanki gibi kasayı kolaylıkla açmış ve tam elini paralara uzatacağı sırada kasaya yerleştirilen ziller çalmaya başlamış ve bu sesi işiten Muhittin de neye uğradığını şaşırmıştır. Kasanın açıldığını zil seslerinden anlayan zabıta memurları saklandıkları yerden çıkarak derhal kasanın yanına gelmişler ve hırsızı suç üstü yakalamışlardır.
Altı senedenberi Büyük Millet Meclisinde odacı olarak çalışan Muhittin Emniyet ikinci şubeye sevke-dilmiş ve tahkikata başlanmıştır.
Muhittin Arslan suçunu tamamiy le itiraf etmiş ve «şeytana uydum» diyerek çaldığı paraların hepsini kumara yatırdığını son defa da yine kumar oynamak için hırsızlık yaptığını söylemiştir.
Evli ve iki çocuk babası ve henüz 27 yaşında olan Muhittin bugün a-dalete teslim edilecektir.
İstanbulda öldürten zengin kadın
★ (Baştarafı 1 incide)
Ali Koçlu aslen KafkasyalIdır, yıl larca evvel İstanbula gelmiş ve on sene mütemadiyen Suadiyede, Şaşkın Bakkalda ikamet etmiştir. Ken dişinin Rusyada iken altı ay kadar Çeka'nın eline düştüğü işaret edildiği gibi İstanbula geldikten sonra Ruslarla münasebetinin uzun müddet devam ettiği söylenmekte ve hattâ «Bayan Handan bu münasebete vakıftı, esrarı da biliyordu, Ali Koçlu şuyuunu istemediği için vücudunu ortadan kaldırdı» denilmektedir.
Bittabi bu iddia ve ihbarların ne dereceye kadar doğru olduğu tahkikatın sonunda anlaşılacaktır. Gerek Ali Koçlu, gerek Handanın gayet iyi Rusça konuştukları öğrenilmiştir. Aslan Bulgar olan Handan Rusçayı Viyanada iken öğrenmiştir. Türkiye ye maruf zenginlerden İbrahim Zade Lûtfi ile evlenerek ve ihtida ederek gelmiştir.
Bir zamanlar barut ticareti ile bir hayli servet temfn'etmiş olan Lûtfi gazetecilere demiştir ki:
«— Handan bir müzisyen kızıdır, gözü toktur, refah içinde yaşamıştır. Evlendikten uzun bir müddet sonra ayrılmayı bizzat ben istedim. Fakat 6on zamana kadar da bana gelir a-kıl danışırdı. Ali ile evleneceğini de bana açmıştı, saadetler dilemiştim.»
İstanbulun tanınmış tacirlerinden ikisi de dün gece yeni bir şahadette bulunarak şunları söylemişlerdir:
■ — Cumartesi akşamı saat 19 sıralarında bayan Handan’la konuşuyor duk bize: (Ali Koçlu bu gece güreşlere gidecek ben yalnız kalacağım isterseniz size geleyim briç oynıya-lım) dedi.» Halbuki, Ali Koçlu Handanla münakaşasına güreş biletinin sebep olduğunu iddia etmiş ve o da güreşlere gitmek istiyordu, ben bir tek bilet bulunca kızdı, kavga bu yüzden çıktı, demişti.
Bu itibarla iki yeni şahidin ifadeleri şayanı dikkat görülmektedir.
Handanın oğlu Faruk Barış ile üvey oğlu Cihat Barışta tüccar Ali Koçlu’nun Kapalı Çarşıdaki dükkânında esrarengiz bir şekilde katlolu-nan kuyumcu Serkiz Makarom’u da öldürdüğünü iddia etmişlerdi. Dün gece Makarom’un oğlu Altın Bakkal
da Kervansaray apartmanında oturmakta olan Faruk Barıştay'ın ailesi efradını ziyaret etmiş ve:
«— Ben de babamı öldürenin Ali Koçlu olmasından şüpheleniyorum, babamın katili her halde odur» demiştir.
Bayan Handanın üvey oğlu Cihat Barış da bu sabah gazetecilere şun lan söylemiştir:
.— Bir gün üvey annemi ziyaret etmek üzere Göztepedeki kırmızı boyalı köşke gitmiştim. İlk kattaki kiracı heyecanla beni karşıladı: (A-man durun içerideki patırdıyı ku-laklannızla işitin), dedi. Yukarıdan şöyle sesler geliyordu: (Yapma Ali öldüreceksin beni) bir kavga ve tazallüm sahnesini belirten bu yalvaran nida annemindi. Kiracı ile yarı aralık bir pencereden baktık ve Alinin annemi bir divanın üstüne yatırıp göğsüne bir yastık koymuş olduğunu, bu vaziyette yastığın üstüne oturarak ve elindeki tabancayı sallıyarak: (Para para) diye tehdit ettiğini dehşetle gördük. Derhal Göz tepe karakoluna koştum. Fakat savcılığın müsaadesi olmadan eve giri-lemiyeceği beyanında bulundular.»
Bayan Handanın oğlu Faruk Barış da, annesini Ali ile tanıştıran Ganimet ismindeki hizmetçi kadınla, Ali tarafından bir zamanlar yanma anasının hizmetine konulmuş olan (Teyze) namiyle maruf yaşlı kadının şahit sıfatiyle dinlenmelerini istemiştir. Bu şahitler aranmaktadır.
Ali Koçlunun tş Bankasındaki kasası. ile, bayan Handanıp. Ösmanlı, Iş Bankaları ve Emniyet Sandığındaki kasaları açılarak muhteviyatı tesbit edilecektir. Alinin bir ay evvel 31 bin liraya Beyoğlunda bir arsa satiri almış olduğu ihbar edilmiştir. Bu parayı nereden bulduğu soruş -turulmaktadır. Alinin 1942 yılında ihtikâr suçundan üç yıl hapis yattıktan sonra malî vaziyetinin büsbü tün bozulmuş olduğu ve hep bayan Handanın temin ettiği paralarla yaşa dığı, iddialar cümlesinden olduğundan 31 bin liraya arsa satın alabilmesine ihtimal verilmemektedir.
Tahkikata ehemmiyetle devam o-lunmaktadır.
Ticaret Bakanlığı Bütçesi
Bu insanlar şimdi içinde bulundukları vaziyette, mücerret demokrasi nazariyelerinden ziyade, âcil o-larak sapan ve çiçek aşısına muhtaç bulunmaktadırlar.»
Truman konuşmasına şu şekilde son vermiştir:
«İşte bu sebepledir ki, kongreden kabil olduğu kadar süratle harekete geçerek iktısaden geri kalmış bölgelere yardımda bulunmak için hazırladığımız programın genişletilmesini derpiş eden kanunun kabulünü istedik.»
Zengin dilenci
★ (Baş tarafı birinci de) emniyet dördüncü şube memurları tarafından yakalanmış ve üzerinde iki ceket, iki pantalon, beş cüzdan, altı kese 135 lira para bulunmuştur.
Çankırımn Şabanözü kazasından gelen ve bir müdettenberl Ankarada dilenmekte olan mal mülk sahibi zengin dilencinin üzerinde sahibi bulunduğu ev bağ ve tarlalarının da tapu senetleri bulunmuştur.
Evli ve iki çocuk sahibi bulunan zengin dilenci adliyeye sevkedilmiş-tir.
1te (Baş tarafı birinci de) ledi ve muamele vergisinin kaldırılmasını, küçük sanayiin memleketimizde kurulabilmesi için faydalı buldu. Muammer Alakant, bugün için hükümetin hususî sermayeye emniyet verici tedbirler almasını, bu yapıldığı takdirde hususî sermayenin büyük sanayie doğru yayılacağını izahla, ihracat fiyatlarının düşürüleceğini bir konuşmasını? da beyan eden Bakana cevaben bu durumdan müstahsilin çok zarar göreceğini ve aynı zamanda Ziraat Bankasına olan borçlarını ödemi-yeceklerini kaydetti. İhracat fiyatlarının muhafazası için tütün işlerinde olduğu gibi malî tesisler kurulmasının iyi olacağını söyledi ve son olarak hayat pahalılığında hususî takas usulünün arttırmış olduğunu belirtti. Dr. Ali Menteş, sebze ve meyvalann Filistine ihraç kapısının açılmasının hem müstahsil hem de memleket için faydalı olacağım belirtti. Arif Hikmet Onat kooperatifçiliğin memleket iktisadiyatındaki rolünü anlattı. Faik Yılmazipek dünkü gazetelerde yayınlanan güm rük tavizleri hakkındaki tebliğden hiç bir şey anlaşılmadığım, bunun izah edilmesini söyledi. Ve bir ticaret şûrası kurulmasını istedi. Bundan sonra daha bir iki hatip konuştuktan sonra sâat bir olduğundan öğleden sonra devam edilmek üzere oturuma son verildi.
Öğleden sonraki oturumda konuşan Kemal Özçoban, yürülükte bulunan 2007 sayılı kanuna göre, ancak Türk vatandaşı olan kimselerin küçük sanatları icra etmesi derpiş edildiği halde Türk vatandaşı ol-Irza tecavüz
Bir şoför karnını sokağa alarak evlâtlığına tecavüz etmiş
Dün şehrimizde Etlik bağlarında bir ırza tecavüz hâdisesi olmuş ve evli bir şoför yanında evlâtlık olarak çalışan 16 yaşlarında bir genç kızı iğfal etmiştir.
Bu çirkin tecavüz hâdisesi şöyle olmuştur:
Etlik bağları 1 numaralı evde oturan Sıtkı Oral isminde bir şoför küçük yaştanberi yanında evlâtlık olarak yetiştirdiği 16 yaşındaki Şerife Nuroğluna göz koymuş ve Şerife ile anlaşarak karısı Müşerrefi bir kavga bahanesiyle sokağa atmağa karar vermişlerdir.
Evvelki gece Sıtkı karısı Müşerref ile hiç yüzünden bir kavga çıkarmış ve gece yarısı yaka paça karısını sokağa atmıştır. İlkönce nereye gideceğini şaşıran kadın e-vinden uzaklaşamamış ve içeriyi gözetlemeğe başlamıştır.
Bu sırada Sıtkı Şerifeye tecavüz ederek kirletmiştir. İçerdeki gürültüyü duyan Müşerref derhal Etlik karakoluna giderek vaziyeti anlatmış ve şoför Sıtkı jandarmalar tarafından yakalanmıştır.
İlk sorguyu müteakip Sıtkı tevkif edilerek cezaevine gönderil-tir.
madiği halde İstanbul 3000 kimsenin küçük sanatlarda çalışması sebebini sordu.
Bazı Milletvekilleri de söz alarak çeşitli mevzular üzerinde konuştuktan sonra kürsüye gelen Ekonomi ve Ticaret Bakanı 3 saatten fazla süren izahatte bulundu.
Bakan, alınan bütün kararların o mevzuu alâkadar edenlerin iştiraki ve istişareleri alındığını, memleketin bütün ekonomisini alâkadar meselelerin bîr Millî Ekonomi Bakanlığı çerçevesi içine alınmasına taraftar olduğunu, gelecek Meclisin bunu yapacağı, büyük ’ çapta bir devlet plânı olmamakla beraber yapılan işleri plân dairesinde hazırlandığını, Bakanlığa ait Teşkilât Kanununu müşahedelere müstenit daha verimli bir teşkilât kunılbil mesi için geciktirdiğini söyledi.
Sözlerine devam eden Bakan, elindeki cetvellerden rakamlar o-kuyarak bir çok -maddeler üzerinde harpten önceki yıllara nazaran istihsalâtın arttığını, Ziraat Bankası vasıtasiyle temin edilen zirai kredinin arttırılması için hükümetin bîr çok imkânlar aramakta olduğunu, fiat hareketlerinin düşmeğe mütemayil olduğunu, sanayi kredi için imar ve kalkınma bankası ile yapılan temasların müsbet bir safhada olduğunu, küçük sanayi erbabının korunması için Halk Bankası sermayesinin 10 milyon liraya çıkarıldığını kaydettikten sonra dış ticaret politikamızın çok taraflı anlaşmaya göre işlediğini, bir çok memleketlerle anlaşmalar yaptığımızı, yalnız İtalya ve Belçika ile bazı güçlüklerle karşılaşıldığını bildirdi.
İhracat mevzuuna da temas eden Bakan bu seneki ihracatımızın harpten öncekinden üstün bir seviyede olduğunu, harpten evvelki bazı senelerde ihracatın çok görün-meşinin sebebinin dışarıya sattığımız maden kömüründen ileri geldiğini, bu miktar çıkarıldığı takdirde ileri bir durumda olduğumuzu söyledi.
İthalâtımızın da daha ziyade istihsale yanyan malzeme ile müb-rem ihtiyaçlara ait bulunduğunu i-şaret eden Bakan, % 50 serbest ithalât mevzuu üzerinde de durdu ve bu hususun lehimize olduğunu izah etti ve ezcümle dedi ki: «Avrupa İktisadî İşbirliğine dahil memleketler için tanıdığımız bu % 50 serbesti bütün ithalâtımızın % 26 sini bulmaktadır.»
Bakan bundan sonra ofisin faydalı bir teşkilât olduğunu, iddia edildiği gibi 600 değil 120 şube ile çalıştığını belirteren silo meselesi ü-zerinde önemle durulduğunu ilâve etti.
Bakan bu uzun konuşma esnasında takas usulünden vazgeçilmeğe gidildiğini, bir Ana Sanayi Kanununa ihtiyaç olduğunu, siklet değil, kıymet esasına dayanan bir gümrük tarife mevzuu üzerinde çalışıldığını söyledi.
Bakanın izahatini müteakip bazı Milletvekilleri sualler sordu ve Bakan bunlara cevaplar verdi, yalnız Ali Rıza Arı tarafından sorulan bir sual bir kaç defa tekrarlandığı hal-
____________________23 • 2 - 1950
Kırıkkale Halkevinde açılan bir C.H.P. Ocağı
Kırıkkale, 19 (Hususi muhabirimizden telefofnla) — Hakevleri-nin 18 inci yıldönümü münasebetiyle bugün Halk Partisinde tezahürat yapıldı. Meclis kürsüsünde Halkevlerinin Halk Partisinden ayrı olduğunu iddia eden Milletvekillerinden bazıları da bu münasebetle Halkevi, Halk Partisi beraberliğini temin ederek Kırıkkalede bulundular.
Devlet Demiryolları müstahdemleri üniformalı olarak, öğretmenler, Halkevi üyeleri ve Halk Partililer hep birbirlerine karıştılar. Buna da bir seyirci kitlesi katıldı ve tören biraz kalabalık oldu. Yakın köylerden muhtarlar ve Keskin kazasından beldiye erkânı da geldiler.
Halk Partisinin Kırıkkalede ocak açma işinin bugüne bırakmasının sebebi aşikâr olarak göze çarpıyordu. Dört ocak açıldı. En şayanı dikkat ocak Halkevi levhasını taşıyan küçük saolnda ve Halkevi kütüphanesinde açılmıştır.
Halkevlerini siyasete kanştırmr yacaklannı söyleyenler bu ocağın kordelâlasını bizzat kestiler ve halka Halkevinin HaLk Partisinden başka bir şey olmadığını belirttiler.
Ankaradan gelenler arasında Mümtaz Ökmen, Emin Halim Ergim, Dr. Ahmet Selgil, Hıfzı Oğuz Bekata da vardı. Naşit Uluğ da bu kafileye katılmıştır.
Tren zamanı yaklaşınca Grup Müdürü General Osman Nuri İnceler, Ankaradan gelecek heyeti karşılamağa gelenleri ve misafirlerle beraber Devlet Demiryolları ocağına kadar yürüdü ve oradan müsaade isteyip ayrıldı.
Misafirler diğer ocakları açtı. O-caklardan biri bir evin bir odaşı, diğeri de işleyen bir terzi dükkânı idi.
Ankaradan bura Halk Partisi emrine verilen iki Jip’i, belediye zabıta memuru Kemal idare ediyor, yanında diğer bir! zabıta memuru bulunuyordu.
Günlerdenberi belediyenin eşaslı işlerini bırakarak resmî belediye zabıtası elbisesiyle Jip idare eden ve köy köy dolaşan Kemal, bu defa da misafirlerin arkasından alaya iştirak etmiş, ve resmî elbisesini bile çıkarmağa lüzum duymamıştır.
Bu suretle, Kırıkkalede Halkevi manen ölmüş ve onun yerine Hüseyin Kâhya isminde bir parti ocağı levhası takılmıştır.
Halkevi seçimleri gelecek Cumartesiye bırakılmıştır.
Ingilterede seçimler
★ (Baş tarafı birinci de) raber katî neticelerin Cuma günü saat 16 veya 17 den önce ilân edile miyeceği ileri sürülüyor.
Seçime yann saat 9 da başlanacaktır. Muhafazakâr ve işçi partileri çevreleri seçimleri muhakkak kazanacaklarını iddia etmektedirler. Siyasî müşahitlere göre, muhafaza -kârlarla işçilerin alacakları oy sayıları birbirine çok yakın olacaktır.
ilkokul ve köy Enstitüleri
★ (Baş tarafı birinci de)
Bu arada Millî Eğitim Bakanlığı İlkokul ve Köy Enstitüleri imtihan yönetmeliğinin de tadiline karar vermiştir.
İlkokullarda okumakta olan bir milyon 624 bin talebenin bir milyon 156 bini köylerde, 468 bini şehirlerde tedris ettirilmekte fakat talebelerin imtihana tâbi tutuluş şekli bir hayli yıpratıcı görülmektedir. Hazırlanmakta olan yönetmeliğe göre yeni imtihan şekli protogojik e-saslara göre yapılacak ve böylece imtihanlarda ezberciliğin önüne geçilecektir.
Diğer taraftan köy enstitüleri imtihan şekillerinde de değişiklik yapılacak ve eski imtihan yönetmeliğinden elde edilen semereler nazarı itibare cjmarak köy enstitüsü talebelerinin daha metodik bir şekilde yetiştirilmeleri temin edilecektir.
Bu arada Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim için 10 milyon lira tahsisat ayırmış ve bu para ile yalnız köylerde olmak üzere binden fazla ilkokul binası inşa etmeğe karar vermiştir.
de Bakan bu hususta açık cevap vermedi.
Ali Rıza Arı, dışarıdan sipariş e-dilen 12,5 milyon liralık borular i-çin nereden ve nasıl tahsisat verildiğini sordu.
Bakan, soruyu bir kaç defa tekrarlattırdıktan sonra boru için ayrıca tahsisat verilmemiştir, dedi.
Ayrıca Rize Milletvekili Dr. Za-imoğlu’nun bir çok depolar fındık dolu olduğu ve bunlar çürüdüğü halde ofisin tanzim satışlarına gi-rişmemesinin sebebi hakkındaki sualine de Bakan cevap vermedi.
Yann da Ticaret Bakanlığı bütçesinin müzakeresine devam edilecektir.
Comments (0)