Denizciler Cad. No. 2 de
GÜNEŞ MATBAACILIK T. A. 0.
Güneş Matbaası
her türlü öaskı ve dizgi işleri için sipariş kabu lüne başlamıştır.
Temiz iş — Ehven fiat
__Telefon : 15619 ___
1
yy?
|W1
71
Yıl: 2 —No. 569
Telgraf adresi : Zafer Gazetesi — Ankara ★
Ankara’nın tanınmış möble mağazası
Bursa Mobilya Pazarı
Yeni çeşit tül masa ve yer muşambalarımızı bir defa
görmeniz menfaatiniz icabıdır. Anafartalar cad. No. 198
Tel: 14011
23/KASIM/1950 PERŞEMBE* Fiyatı her yerde 10 kuruş * Telefon ı 15619, 15315 ve 16882
————----------1
Denizciler Caddesi 2 ★ Posta Kutusu 193
Ordu Eğitiminde Değişiklikler
Askerî Eğitim sistemimizde yenilikler yapılması kararlaştırıldı
Meclise verilen tasarı, erat, gedikli çavuşlar, subay ve yedek subaylar hakkında hükümler ihtiva ediyor
Ordumuzun harp gücünü art tırmak maksadı île askerî eğitim sisteminde mühim değişiklikler yapılması için Millî Savunma Bakanlığında devam e-den çalışmaların bir kısmı neticelenmiş ve hazırlanan tasarı
Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir.
Ayrıca Millî Savunma Bakan lığı acemi erlerin yetiştirilmesi hususunda tatbik edilecek yeni usul hakkında kolordu merkezlerine gereken emri vermiştir.
ş Kore’de şehit ; düşen Erlerimiz ailelerine maaş
Sedat Boran’ın ailesine 450 Lira maaş bağlanıyor Korede Birleşmiş
işsizliği doğuran sebepler
Dünkü yazımızda eski idarenin
Mümtaz Faik FENİK
memleketi nasıl bir işsizlik âfeti içinde yeni iktidara devrettiğini, anlatmış ve her İktisadî' hamle-
tek unsuru olan insana hiç
Delvletin elinde olan fabrikalar tam randımanla çalışsa ve lâzım geldiği kadar işçi istihdam (Sonu Sa. 4 Sû. 4 de)
Şehit Gedikli Sedat Boran
lan Türk
Başgedikli ile iki şehit düştüğünü Milli Savunma Bakanlığının resmî tebliğine atfen bildirmiştik.
Şehit düşen Başgedikli Sedat Boran 1334 de Oskü-darda doğmuş ve 1.8-1937 de gedikli erbaş okuluna imtihanla alınmıştır. Sedat Boran 1.6.1938 de gedikli çavuş olarak kıtaya girmiş ve sırasiyle 12.6.942 de üst çavuş; 12.6-946 da başça-
(Sonu Sa. 4 Sü. 5 te)
Şimdiye kadar, vatanî vazifesini yapmak için askere alınan gençler, bütün kıtalara dağıtılır ve eğitimlerini bulundukları kıtalarda tamamlarlardı. Bun -dan böyle askere yeni alınacak kuralar evvelâ muhtelif mınta-kalarda kurulacak eğitim merkezlerine gönderilecek ve burada bir müddet talim ve terbiye gördükten sonra kıtalara sev kedileceklerdir. Aynı zamanda bu sene asker alma işlerinde de büyük değişiklikler yapılmıştır. Bu seneden itibaren iki kura alınacak, veya bu miktar istenildiği takdirde 3, 4, 5 kur’a-ya kadar çıkartılabilecektir. Me selâ 1930 doğumlu eratın hepsi bir devrede alınmıyarak, sevk tarihleri muhtelif şekilde tesbit edilebilecektir.
Böylece ordumuzun dörtte ü-•(.. (Sonu Sa. 4 Sü. 6 da)
İzmirdeki Pamukçular ihtilâfı
Devlet Bakanı Fevzi Lûtfi Kara osmanoğlu dün mukaveleyi imza ederken
İktisadî işbirliğinin yeni zirai yarıdımı
15 milyon 339 bin liradan şimdilik
8 milyon lirası kullanılacak
de kıymet vermediğini söylemiştik. Bugün, işsizliği doğuran veyahut işlerin inkişafına mâni o-lan bazı mühim sebepler üzerin-
Ticaret Bakanı anlaşmazlığı hal etmiye çalışıyor
İzmir, 22 (a.a.) — Ekonomi ve Ticaret Bakam Zühtü Velibeşe Anadolu Ajansı muhabirine şu beyanatta bulunmuştur:
de duracağız.
Hiç kimse şüphe edemez ki,
İşsizliğin en büyük sebeplerinden biri de, memlekette aşırı devlet-
çilik sisteminin tatbik edilmesi olmuştur. İlk önceleri devlet e-liyle kurulan ve işletilen fabrikalar, gerçi bir çok kimselere iş sahası açmıştır. Fakat bundan sonra devletçiliğin her sahaya tatbik edilmesi ve hududunun genişletilmesi de herkesi mütemadiyen devlet kapısında iş aramı-ya mecbur bırakmış, vatandaşlar arasında teşebbüs kabiliyetini baltalamış ve iş hayatını u-mumiyetle kısırlaştırmıya başlamıştır. İşte bu yüzden bir çok İmkânlar daralmış, devletle rekabet imkânları mevcut olmadığından eskiden mevcut olan hususî teşebbüsler bile asla semereli bir şekilde işliyememiş ve çoğu kapılarını kapamak zorunda kalmıştır. Çünkü devlet fabrikaları daima rüchanlı bir muamele görmektedirler. Vagon lâzım olduğu zaman daima onlar evvelâ tercih olunmaktadır. Malzemeleri limanlarda herkesten Önce boşaltılmaktadır. Bir çok malzeme kontenjanlarında evvelâ onlar gözetilmektedir. Bir a-ralık devlet, sade imalâtta değil, hattâ ticarette da»»i, hususî teşebbüsle rekabete girişmiş, vo Yerli Mallar Pazarları, bir çok esnafı kapılarını kapamak zorunda bırakmıştır.
Bir çok işler devletin elinde olduğundan ve buralarda da kırtasiyecilik ve israf hâkim olduğundan, tabiatiyle mallar pahalıya satılmış. Bu, memleketin u-mumî hayat standardı üzerinde de çok menfi tesirler yapmıştır.
KOR EDE ÇETE HARBİ ŞİDDETİNİ ARTTIRIYOR
Birliğimizin harekâta dün de başarı ile devam etmekte olduğu bildirildi
I Türkiye ^Ortadoğu [ kalesi
- Newyork Herald s : Tribüne gazetesi ;; î şayanı dikkat bir ;; ş yazı neşretti
Amerika’nın Sesi Radyosu, 22 (Basın - Yayın) — New-York Herald Tribune’ün dünkü sayısında gazetenin Türkiye’deki muhabirinin yolladığı bir makale yayınlanmıştır.
•Türkiye, Ortadoğudaki Kale, başlığı altında muhabir şunları yazmaktadır:
• Dostlararasmda olduğunuzu anlamak için Türkiye’de uzun müddet bulunmanıza lüzum yoktur. İnsan bu memlekette aynı zamanda soğuk harbin stratejik bakımdan en uzak noktasında bulunduğunu da çabucak farke-(Sonu Sa. 4 Sü. 2 de)
Atıf Bcnderlioğlu
Londra Radyosu, (Basın-Yaym) — Korede Türk tuğayı ve Siyam-lı birlikler cephe gerisinde komünistlere karsı giriştikleri harekâta basan ile devam etmekledirler.
Korede Savaş Durumu
Londra Radyosu (Basın . Yayın) — General Mac Arthurun karargâhından yayınlanan en son tebliğe gör© Birleşmiş Millet ler kuvvetleri bütün Kore savas cephesi boyunca ilerlemelerine devam etmişlerdir.
Kuzey Doğuda Çin hududuna
voran Amerikan tümeni simdi da.
(Sonu Sa- 4 Sü. 4 te)
Seyyar satıcılar dâvası halledildi
Şehrin altı muhtelif yeri seyyar satıcılara tahsis edildi
Bütün büyük şehirlerimizde i bir dert halini almış ve ana olduğu gibi Ankarada da sey- caddeler geçilmez bir durum ar-yar satıcı dâvası yakın zamana zettiği gibi bunlarla yapılan kadar halledilemcyen müzmin | (Sonu Sa. 4 Sü- 7 de)
Hepinizin malûmudur ki pamuk fiyatlarının birdenbire yükselmesi tüccar ile ihracatçılar arasında bir ihtilâf doğurmuştur. Yine malûmdur ki bu ihtilâf İzmirli pamukçuların Ankaraya (Sonu Sa- 4 Sü. 8 de)
Zengin dilenci
Dilenci banka knpısında (Yazısı 4 üncü sayfada)
rkÜÇÜK. ÇtFLİK KASAINA
IM6R8UT BOSTAN
E S BAK EMRAHAR. MUŞTA. FA PAŞANIN BpSTANt
KÜÇÜK Ç'ıFLİK

Taşlık arsal arının projesi
Taşlık arsaları suiisti mali
Yalnız Cemal Sipahioğlunun değil înönünün şerefine bu mevkide
daha bir çok arsalara el konmuş
İçişleri Bakanının resmî beya-1 natma rağmen, «Taşlıktaki arsalar» meselesi muhalefet basınının tarafgir ve yanlış tefsirleriyle'
günün hadisesi olmakta devam etmektedir.
Her zaman olduğu gibi kıs-(Sonu Sa. 4 Sü. 5 te)
GENSORU
Yazan: Ali Naci Karacan
(•Milliyet, gazetesi başyazarı Ali Nnci Karacan, bugünkü • Milliyet» gazetesinde aşağıdaki başmakaleyi neşretmiştir:)
Halk Partisi Genelbaşkanı ismet İnönü Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği bir takrirle dış politika ve memleketin siyasî ve askerî emniyeti meseleleri hakkında bir gensoru açılmasını istedi. Frcnkler, bir felâket asla yalnız gelmez!» derler. Folâketier nasıl yalnız gelmezlerse gaflar, pot. kırmalar da galiba yalnız gelmemektedirler. Nitekim sayın başkanın memleketi bir bozgun havası içinde tasvir eden meşhur mikrofon nutku ile 11 Genel Meclisleri seçimleri arifesinde bir peygamber
tavrı takınarak halkın birbirine düşeceğini bildiren sözlerinden, fi tarihinde verilmiş bir fahrî profesörlük unvanını tam bir çey rek asır sonra hatırlıyarak ve Dil - Tarih - Coğrafya Fakültesinde kendisine uzatılan cübbeyi sırtlayarak hukuk âlimleri arasına karışması hâdisesinden, nihayet 10 Kasım günü Atatürk'ün mezarı etrafında bir millî matemi bayrame çeviren nü mayiş hareketinden ve sanki bütün bunlar yetmiyormuş gibi şimdi de devletin dış politikası ile siyasî ve askerî emniyetini dünya karşısında bir şüphe, tereddüt ve münakaşa mevzuu haline koymak istiyen gensoru taleplerinden sonra, nı tık denilcbi-(Sonu Sa. 5 Sü- 5 te)
. Ankara, 22 (T.H.A.) — Bugün I Devlet Bakanı Fevzi Lûtfi Ka-raosmanoğlu ile İktisadî İşbirliği İdaresi Türkiye Özel Misyonu Başkanı ortaelçi Mr. Rus-sel Dorr, Türk çiftçisinin pek çok ihtiyacı bulunan modern ziraat makinelerinin temini için karşılık fonundan serbest bırakılması derpiş edilen 15.339.097 liradan şimdilik 8 milyon liranın kullanılması hususunda mutabık kaldıklarını açıklamışlardır.
Bu münasebetle beyanatta bulunan Mr. Russel Dorr şöyle demiştir:
«Bu yardımdan Türk vatandaşları doğrudan doğruya istifade edeceklerdir. Bu meblâğ, çiftçilere modern ekim ve sürme âletleri, ziraat malzemesi ve traktör satın almak için elve-(Sonu Sa. 3 Sü. -1 de)
Meclisin dün yaptığı toplantı
Büyük Millet Meclisi dün sa-
at 15 te, Baskanvekillerinden Kayseri Milletvekili Fikri Apay-dın'ın başkanlığında toplanmış ve Hakkâri C.H.P. Milletvekilliğine seçilen Selim Seven’in seçim
tutanağım ittifakla kabul ettikten sonra milletlerarası teleko-
masına ait
sözleşmesinin onan-
tasannm birinci
rüşmesini yapmıştır.
gö-
AKIN11VA----1
I_____Kv’REK
Tahlil raporu!
Çankaya'da eskiden köşk çocukları itin kurulmuş olan kimya lâbo-ratuvarlarından bir kısmı Burdur'a, bir kısmı da Vana nakledilmiş!
ister misiniz şimdi, işte,
desinler, Van’daki kültür
hareketlerinin merkezini yine biz kurduk!
Derler mi, derler, dahası var: Hattâ bunu bahane e-derek vücıldüniiz memlekete kimya diyo iddia edebilirler!
islersen tahlil et! Bak »nm bulabilir misin? Kum ne kelime! Bilkimya tahlilde Taşlık çıktı!
YEDEKÇİ
Sayfa: 2
ZAFER
23/11/1950
Fransızcaya ilk şiir tercümemiz
ŞEHRİN
SAĞLIĞI
On iki güzel şiirin mütercimi Bnyan Nimet Borovalı, devlet veya resmî makamlar tarafından yaptırılmış Fransız diline tercümeler üzerinde, bir müddet önceleri gazetemizde bir iki yazı yazmış, bu tercümelerin bozukluğu, baştan savmalığı, hattâ apaçık mânn ve mecaz yanlışlıkları üzerinde misalleriyle durmuştu. Hiç bir tekzibe uğramadı. Uğrayamazdı, çünkü misal olarak aldığı parçaların müdafaa edilir tarafı yoktu. Koyduğu misallerle ve iddia-siyle anlaşılıyordu ki resmî vasıtaların yaptırdığı tercümeler, ehil ellere verilmiyor, belki a-raya hatır gönül, ahbap kayırma giriyor, belki mütercimin iddiasına kurban gidiliyor; amma muhakkak olan, işin e-hemmiyetinin kavranmadığı.
Edebî eserlerimizi garp dillerine çevirme dâvasında ilk iş selis ve kusursuz bir tercüme olmakla beraber, hemen o-nun kadar ehemmiyetli bir nokta da, tercüme edeceğimiz eserlerin seçimi meselesidir. Bynda her şeyden önce, hatır gönül tanımamak bir şarttır. Ayrıca, şöhretlere körü körüne itibar etmenin, hele bu işde, hiç mânası yoktur. Zira o şöhretler bize göre şöhretlerdir vc bir garplı için, Fransızca tâbirle söyleyeyim, birer: İllustre inconnu: yani cim karnında noktadırlar. Güzel bir edebî e-serin sahibi bizde, tanınmamış olabilir, genç olabilir, hattâ anlaşılmamış bulunabilir. Hulâsa demek istiyorum ki, garp dillerine çevireceğimiz eserde şahıslardan, imzalardan çok e-serlerin değerine, güzelliğine, çevrildiği dilde okuyacak olanları ilgilendirip ilgilendirmeyeceğine bakmak âzım.
«Douze Chefs - D'oeuvre» de Bayan Nimet Borovalı, güzel bir tercüme ile birlikte, bunu da yapmış. Meselâ, devâsâ bir şöhret olan Yahya Kemal’i bırakmış da, yeni nesilden, şöhretin basamağına yeni tırmanan bir Cahit Külebi'yi almış. Yahya Kemal tercümeye değmez demek istemiyorum, ne münasebet, maksadım Nimet Borovalı'nın tutumuna bir misal vermek. Devir ve zevk olarak Yahya Kemal'e kadar gitmek istememiş de olabilir. Sonra mühim noktalardan biri de mütercimin, tercüme edeceği eserle kaynaşması halidir, iyi bir mütercim, ancak sevdiği e-seri tercüme edebilir; o zaman muvaffak olabilir. Hele şiirde. Borovalı’nın, bizde şimdiye
Muhip Dıranas kadar hiç bir tercümeciye nasip olmıyan — yani Türkçeden Fransızcaya — muvaffakiyetini, Fransızcaya hâkimiyeti kadar, çalışmasındaki titizliği ve ciddiyeti kadar, ruhan şair o-luşu ve sözünü ettiğim bu kaynaşma halinde gerçekleştirebilmesi sağlamıştır.
Bir misal olarak, yine Cahit Külebi'yi alayım:
Frâres, en ce lieu vögğte, Attendant on ne sait quoi. Un gueux que l’on dit poete, Cahit Kulebi, je erois: Ainsi un camion rouille.

Şans amour, rien ne faisant, Je vois venir jour et nuit. La Route s’allongc, hostile: Un peu d'eau, un peu de pain, C’est le present de la vie.

Viens, mon desir, par ici, Rest pres de moi blotti: Toutes les filles du monde Auraient beau danser la ronde, D’elles je n’aurais soııci.

Douce brise bleue qui souffles Sur ma langueur dis, sais-tu Oû sont les pres de jadis Ou je courais, jambes nues, Ces pres chauds comme une temme?
Cahit Külebi’nin bu şiiri şöyle başlar:
Dostlarım bilin ki burda Bir fakir Cahit Kulebi Garaja çekilmiş, hurda, Paslanmış kamyonlar gibi Bekler durur Ankara’da...
Son zamanlarda 132
bulaşıcı hastalık vak’ası görüldü îl Sağlık Müdürlüğü ekipleri, şehir içi ve dışında bulaşıcı ve salgın hastalıklarla mücadeleye hızla devam etmektedir.
Son bir ay içerisinde; köylerde hasta araması yapan sağlık ekip leri, on köye giderek, köy evle rini birer birer gezmek suretiyle nezleli ve bronşitli görülenlere gerekli ilâçlar vermiş ve 28 kişiye çiçek, 769 kişiye tifo aşısı tatbik etmiştir.
Şehir içi bulaşıcı hastalıkları takip eden ekip, ekim ayında, tifo, kızıl, kızamık, difteri, şarbon ve boğmaca olmak üzere 132
bulaşıcı hastalık musabının ev-
lerine giderek gereken sıhhî ted birleri almış ve sülfamit vererek, lüzumu halinde tedavileri için
lâzım gelen ilâç reçetelerini yaz-
Bu muayenede 788 kişiye tifo aşısı, 1203 kişiye de çiçek aşısı tatbik edilmiştir.
Yeni otobüs sipariş edilecek
Otobüs idaresi tarafından oto büs bilet kontrollüğü için açılan imtihan sırasında altı lise
mezunu âbnmıştır. Diğer ta-
raftan yine otobüs
idaresince
kısa durak yerlerinde işletilen küçük otobüslerin çok İktisadî olduğu nazarı dikkate alınarak bunlardan daha bir miktar ge-tiirlmesi için teşebbüslere geçil miştir. Bilindiği gibi bu küçük otobüsler az miktarda benzin
D. P. Dışkapı ocağı yeni idare kurulu
D- P. Dışkapı ocağı yeni idare kurulu üyeliklerine aşağıdaki zevat seçilmiştir:
Safer Yıldız, Mehmet İlgaz, Bahattin Kaya, Nuri Okan, Naci Pekinel.
Yeni idare kurulu Sefar Yıldızı başkanlığa intihap etmiştir.
32 sarhoş şoför cezalandırıldı
Belediye zabıtası son zamanlarda ehliyetsiz ve sarhoş şoförlerle sıkı bir mücadeleye girmiş bulunmaktadır.
Tercümelerde hiç bir tercüme kokusu olmadığını, Türkçe şiirlerin Fransız dilinin bütün hususiyet ve inceliklerine, aslı ve havası bozulmadan ne derece muvaffakiyetle adapte edildiğini iyice gösterebilmek için, bir de rahmetli Orhan Veli’nin — Hazin şey! Rahmetli diye bahsediyoruz artık — «Beni bu güzel havalar mahvetti, şiirinin tercümesini alayım:
Le beau temps a cause ma
Par beau temps quittai mon enıploi A ce Bureau des Dons et
Legs;
Par beau temps appris â
Par beau temps deviııs omoureux;
Par beau temps oublier m’advint D’apporter pain et sel ehez
Et par beau temps reehute fis
Dans ma maladie de rimer: Le beau temps a cause ma
Edebî eserlerimizi garba tanıtma dâvasında kendisinden büyük fayda sağlıyabileceği-miz Bayan Nimet Borovalı’yı bu hacmi küçük fakat başarısı ve mânası büyük tercümesinden dolayı tebrik eder, yeni eserlerini — gerçekten, böyle bir tercümeyle, kendisi o şiirlerin yarı yarıya yaratıcısı sayılmalıdır — yeni tercümelerini beklediğimizi ilk olarak ben bildirmek isterim.
yaktığı gibi biletçiye de lüzum hasıl olmamaktadır.
Ceylân Pınardaki devlet toprağı
Tarım Bakanlığının Urfadaki Ceylânpınarı Devlet Üretme çiftliğinin mühim bir kısmının tevzii için yapılan hazırlıklar hayli ilerlemiştir.
Yüksek Ziraat Fakültesi, orta ziraat ve makine uzmanlık okullarından mezun oldukları, halde kadro ve bütçe imkânsızlıkları dolayısiyle vazifeye tâ-tin edilmemiş olan veya halen vazifede oldukları halde üst
derecelere terfi edemiyen ziraat çılara bir çalışma sahası temin etmek maksadiyle bu çiftlikten istifadeyi düşünen Tarım Bakanlığı bu maksatla devlet üret me çiftlikleri genel müdürlüğün de (müteşebbis çiftçiler) masası anmı altında bir masa kurmuş ve bu işlşe tavzif etmiştir.
Yaman bir battaniye hırsızı yakalandı
Günlerden beri yataklı vagon-
dan battaniyeleri çalmak suretiy.
le yataklı vagonları haraca bağlayan bir hırsız yakalanmıştır-
Sabıkalılardan Hüseyin Akde-
mir isminde bir sahıs müteaddit
defalar yataklı vagonların camını kırmak 'suretiyle içeri girmiş ve 50 yq yakın battaniye çal-
mıştır. Son defa Ankara Garı
civarındaki bir bakkal dükkânı
da camı kırılmak suretiyle soyul, muş ve neticede azılı hırsızın hüviyeti parmak izlerinden tes-bif ^dilmiş ve yakalanarak savcılığa verilmiştir.
Bir kaç gün içinde caddeyi ve durak yerlerini işgal eden, ehliyetsiz ve sarhoş 32 şoför hakkında ceza zabtı tutulmuştur. Sarhoş şoförlerden 75 lira para
cezası alınacak ayrıca 6 ay da meslekten menedilecektir.
Macit, sinsi sinsi gülerek:
— Hayır.. Diye cevap verdi. Tırtıldan, örümcekten bana ne?.. Varsın istediği yere gitsin. Aldırmam bile.. Dediğin gibi onun taptaze güzel goncaya doğru ilerlediğini görürsem ben ne yaparım bilir misin?.. O güzel goncayı koparı-
Diğer taraftan izinsiz olarak bisiklet ve motorsiklot kiraya verenler hakkında da takibata
geçilmiştir.
Liman inşaatı için gereken tahsisat
Bayındırlık Bakanlığının, dış memleketlerden mübayaa edile cek makineler için, İmar ve Kalkınma Bankasından 12.5
milyon dolarlık bir kredi sağladığı malûmdur.
Bundan başka, Bakanlık büt çesinden 73 milyon lira temin
Gülşen konuşulanları pek dinlemiyor, doktoru hatırlamağa çalışıyordu. Cemal Dayının yaşında vardı her halde.. Terbiyeli, efendi bir görünüşü de vardı. Kendine karşı bu kadar münakaşalara yol açmağa sebep olacak hiç bir hareketti bulunmamıştı.. Tanıştıkları zaman hattâ bakışlarının bile, üzerinde, fazla durmadığını hatırlıyordu.. Bu dayısı yerinde adam nasıl olur da şimdi kendisiyle evlenmek istiyebi-iirdi?..
etmek için hazırlanan kanun
tasarısı, Maliye Bakanlığına,
tetkik edilmek üzere sevkedil-
Bu paraların tutarı 108 milyon lira olup, îstanbulda, Salı-pazarı ve Haydarpaşa; İzmirde, Alsancak ve İskenderun liman-
larının gerekli ıslah ve teçhi-
zatına harcanacaktır.
Gülşen bütün bunları mânâsız buluyordu.. Macitle Selim,
boşuna çene yoruyorlardı. Ca-
nının sıkıldığını belli eden bir
— Ne olur, bırakın artık bit bahsi., dedi. Konuşacak başk;t şey mi yok? İç açıcı birşeyler anlatın..
Yüzü kıpkırmızı olmuştu. İçinden hep ağlamak geliyordu.
Ekonomik meseleler |
Almanya-Türkiye iktısad£jşbiıTıği
Türkiyede,Alman teşebbüs ve bilgisi nisbeten mütevazı bir serma ye ile birlikte hangi sahalarda verimli neticeler alabilecektir ?
— 2 —
Türk ekonomisi demokratik ve liberal bir istikamet alırken, ge rek teknik bilgi ve gerek sermaye bakımından teşebbüs sahibi elemanlara şiddetle ihtiyaç duyacaktır ki, Türkiyet bunları tamamen kendi imkânları ile temin edemez. Yabancıların da iştiraki suretiyle özel teşebbüs sahasında Türkiyenin kalkınması mev. zuunda, İsmet İnönü rejimi ne derece menfî ise, Demokrat Parti ve onun salâhiyetli erkânı da o derece müsbet ve anlayışlıdır Ziraat ve endüstri ahasmdaki Türk müteşebbislerini keyfi devlet müdahalelerinden koruyacak yeni kanunlar yabancılara da bu emniyeti sağlayacak ve şimdiye kadar Türkiyede yabancıların İktisadî faaliyetine imkân bı-rakmıyan kanunlar da kaldırılacaktır. Bütün bu hukukî emniyet ve kolaylıklara rağmen, herhalde yabancı müteşebbisler Türkiye de ziraat veya sanayi sahasında yapacakları sermaye envestis-manlan için bütün riskleri tama men kendi üzerilerine alarak teşebbüse giremtyeceklerdir. Bu gibi envestismanlar için en uygun şekil, Türk müteşebbisleri ile müştereken çalışmaktan ibarettir. Türkiyede 12 sene kalmış ve 8 sene Türk sanayicileri ile ortaklasa çalışmış bir kimse sıfatı ile ve bu makalenin muharriri olarak, ben de bu husustaki tec rübo ve kanaatlerimin pek iyi olduğunu ifade edebilirim. Türk ekonomisinin ve Türk müteşebbisinin partnerinden Almanyado bu islerle meşgul arkadaşlarından beklediği, bilhassa teknik bilgi ve muayyem sermaye iştirakinden ibarettir. Bu yabancı sermayehin iştirak şekli ise, esasen hariçten getirtilmesi zaruri olan makine veya tesis malzemesinin temini suretiyle olacaktır. Buna mukabil Türkler de memleket içinden lüzumlu sermayeyi temin edeceklerdir ki, bu da: bina ve işletme sermayesi ve bir de memleket şartlarına vukuf sahibi olmaktan ibarettir. Türkiyenin muazzam envestisman ihtiya cı karsısında, elindeki vasıta ve imkânları da mahdut bulunduğun dan, makine ve tesis malzemesi seklinde temin edilecek sermaye, mutlaka yeni tesislerin değil, kul lamlmış ve fakat iyi işler durumdaki tesislerin de verilmesini mümkün kılmaktadır.
Aşağıda Türkiyenin birkaç eko nomi şubesi hakkındadki kısa izahatla, Alman teşebbüs ve bilgisinin nispeten mütervazı bir serma. ye ile birlikte bilhassa hangi sahalarda verimli neticeler alabileceği gösterilecektir:
Türkiyede devlettin birçok sa yıda ve inkişafa pek elverişli durumda muhtelif ziraat çiftlikleri vardır. Bunlar şimdiye kadar ve ekseriyetle orta derecede
Aşağıda neşrettiğimiz makale,Hamburgda Dünya Ekonomi -Arşivi ile Kiel üniversitesi iktisat enstitüsünün işbirliğiyle çıkarılan Wirtsch aftsdienst aylık mecmuasından alınmıştır. Dün bu makalenin yeni Türkiyedeki yeni iktidarın Almanya ile iktisadi işbirliği yapmak imkânlarından bahseden kısmını neşretmiştik. Aşağıdaki kısımda bu imkânların tafsilâtını bulacaksınız
Yazan
Dr. Fritz Baade Çeviren : Hakkı Toklu
bir verimle ve doğrudan doğruya devlet tarafından işletilmiştir- Demokrat idare bunları icara verebilir. İcara verilecek bu gibi devlet çiftlikleriyle diğer bir takım hususî çiftlikler için tecrübeli büyük isletmecilere ihtiyaç vardır. Bu mevzuda yabancılara ve bilhassa Alınanlara gelince, bu gibi çiftliklerin, kazanç taksimi esasına göre, Türk müteşebbisleri ile ortaklaşa isletilmesi doğru olacaktır. Bazı ahvalde ise, sermayesi bulunmayan pek tecrübeli isletmecilerin de bu gibi kombinezonlara alınması belki mümkün o-labilir. Alman müteşebbislerin makine, tohum ve damızlık gibi sermayelerini de beraber getirmeleri halinde, durum daha elverişli olacaktır. Bu gibi kombinezonlar için Türkiyede sayam itimad ve azimli müteşebbisler mevcut olup, bunlar iyi seçilmiş muhtemel Alman müteşebbislerini bir müddet için Türkiyeye davet etmeğe ve bu suretle münakaşa mevzuu olan çiftlikleri birlikte tetkik ederek en uygununu ayır-rriağd hazırdırlar. Bu gibi zirai imkânlar, Trakyada, Orta Ana-doluda ve halen büyük sulama işleri ile yeniden inkişafa başlayan Toroslann cenubundaki geniş sahalarda velhasıl Türkiyenin her bölgesinde mevcuttur. Pamuk ziraatında pratik tecrübe sahibi yabancı mütesebbiler için Toroslann cenubu pek elverişli durumdadır. Bu bölgede aynı zamanda turfanda sebze ve meyve babkımmdan da fevkalâ-
de büyük imkânlar mevcuttur Bu mevzuda tecrübe sahibi olan Alman müteşebbisler, Türk bahçe sahipleri ile şüphesiz ki pek başarılı bir şekilde çalışabilirler.
Değirmencilik:
Ha|en Türkiyede orta derecedeki şehirlerin çoğunda ve hattâ il merkezlerinde modern değirmenler mevcut değildir. Bu mevzuda bir Alman müteşebbisin bir Türkle işbirliği yapması halinde, getirilecek tesisahn yeni olmasında da kafi bir zaruret bulunmamaktadır. Almanyada değirmenlerin tahdidi yolunda alman tedbîrler neticesinde! teknik bakımdan iyi teçhiz edilmiş küçük ve orta ölçüdeki bir kısım değirmenler işsiz kalacaklardır. Bu gibi değirmen sahipleri telislerini dağıtmak veya mu attal bırakmaktansa Türkiye^ ile bir kombinezon bulmak imkânını ciddî olarak araştırmalıdırlar, Bu hususta Alman müteşebbise makine ve tesislerinden başka, bilgi ve tecrübesi de yardımcı olacaktır. Bugün Türkiyede pek İptidaî değirmenlerin faydaîah-dığı bir çok «ayıda AüçüŞ yq_orta ölçüde su kuvvetleri mevcuttur. Buralarda kurulacak n-’sbeten basit bir türbin vasıtasiyle harikalar yaratılabilir. Bir çok haller, de bu gibi su kuvvetlerinden faydalanarak hem değirmeni çalıştırmak, hem de küçük bir kasaba için elektrik temin etmek mümkündür.
Balıkçılık:
Türkiye balıkçılığında gerek avlama ve gerek bunları kıy-
metlendirme metodlannın ıslahı konuları müstacel bir mahiyet arzotmektedir. Ote yanda Al manyada atıl kalmış tecrübeli balıkçılar ve balıkçı gemileri de az değildir- Türk Alman işbirliği için bu sahada da imkânlar mevcuttur. Balık avı Türk sularında yapılacağından, mevcut vasıtalar, muayyen bir kazanç hissesi gözetilerek, Türk - Alman şirketi halinde çalıştırılabilir-
Mukavele sekli:
Bahsettiğimiz bütün bu kombinezonlar için pek tabiî olarak, iki tarafı da tatmin edecek bir anlaşma formülü bulmak lâzımdır. Türk hükümeti, prensip itibariyle, vabancı müteşebbislere ait kazanç hisselerinin transferi-
Aka’dan Fıkralar
1 .........
Demokrat Parti Ankara İl
İdare Kurulunun

Büyük balosu
16/12/1950 Cumartesi günü akşamı ANKARA PALAS salonlarında verilecektir.
Bu balonun her cihetle mükemmel ve eğlenceli olması için şehrimizin yüksek sosyetesine mensup bir çok bayanlar ve komiteler geniş ölçüdeki hazırlıklarını bitirmişlerdir. Demokrat Partinin bu büyük balosuna muhakkak iştirak ediniz.
ni ihracat tutarlarından temine hazır ise de, bu noktalann her halde bir mukavele ile ve her hadiseye cevap verecek şekilde tevzi ve tesbit edilmesi lâzımdır. Bu meyanda, tesis şeklinde getirilecek sermayenin ödenecek taksitlerine ait transfer muamelelerini de emniyet altına almak fcydasız değildir. Türkiyede bu suretle 10 - 15 sene basarı ile çclısacak bir Alman müteşebbis, bu müddetten sonra dilerse serbest kalabilmemi, isterse daha büyük bir sermaye ile işbirliğine devamla serbest bırakılmalıdır. Birlikte çalışacak olan Türk ve Alman taraflann ihtimamla seçilmiş olması da pek mühim bir keyfiyettir. Taraflann menfaati bakımından en iyi formül: iki hükümetin dq katılacağı şayanı itimat bir teşkilât hazırlamak suretiyle, hem bu seçim işini ve hem 4e çıkabilecek başka ihtilâflarda hakem vazifesi görmek salâhiyetini de bu teşkilâta bırakmak olacaktır. Bu gibi tedbirleri de nazara almak suretiyle, Türkiyede çalışacak Alman ziraatçı, teknisyen, ve sanayicilerinin faaliyetlerinden pek iyi neticeler elde edilecektir. Bu çalışmalar sayesinde, iki memleket ekonomisinin birbirini tamamlama bakımından, tabiaten haiz oldukları pek müsait şartların bir kat daha ıslah edilerek, İktisadî işbirliğinin ileride daho ziyade kökleşmesine de yardım edilmiş olacaktır.
Tiyatroda kabalık ve keyfilik
nkara Devlet Tiyatro-sunun tatbikat sahnesi olan «Küçük Tiyatro» da bir ağır kabalık gözüme ilişti. Önjıe şurasını söylemeği vicdan borcu bilirim: Orası vaktiyle hırdavat dolu bir anbar bozuntusu îdi. Bugün şık, tertemiz, modern bir tiyatro haline sokulmuş. Bunu kim a-kıl edip başardı ise hem al-kışlamalı, hem teşekkür etmeli. Şimdi esasa geleyim:
Dış salonun iki vestiyer kısmının baş uçlarında şöyle kaba emirli (I) birer yaldızlı levha var: Bahşiş yasak (!!!)
Bu emir ve ferman oraya pa rası ile gelen halka karşı düşüncesizce kullanılmıştır. Bah şiş yasak (I) ne demek? Böyle bir emri insan, babasından kalma çiftlikteki yanaşmalara bile verirken düşünmek zorundadır. Eğer bahşiş, yâni vestiyer hakkı verilmek usulü kaldırılmışsa, bunu nazikçe bildirmek yolu bu kabalık değildir. Meselâ: Bahşiş verilmemesi rica olunur - bahşiş verilmez - bahşiş - yoktur - lütfen bahşiş verme -yiniz gibi insanca ve nazikçe bir cümle ile müşterilerin nefis izzetlerine hürmet edilmiş olur. Bu tatsızlıktan sonra bir de keyfilikten dem vurayım: Yerli eser veren hiç olmazsa eserinin ilk genel o-kunmasmda ve ilk provalarda içeri alınmalı. Böyle şey mİ olurmuş hiç?l Memleketimiz bu işin yeni bir başlangıcındadır. Müellifin tasavvur ve tasvir ettiği tiplerin karakterleri üzerinde izah ve tesis hakları olmalıdır. Bu keyfilik yüzünden çok falsolar olabilir. Müellifin eserinde bir göz kırpışı, bir tebessüm şekli, bir el hareketi, bir deyiş ve ses tonu olabilir ki bunu kavramak çok güçtür. Ne demek istenildiği sorulup öğrenilmeden yaptırılan indî bir prova eserin ruhunu bozabilir.
Yâni esas olarak şunu demek istiyorum ki Devlet Tiyatrosu bambaşka bir teşekküldür. Ne hususi ve sahipli bulvar sahnesidir ne de Holly wood'un Nayt Kulübü..,
Disiplin mi? Âmenna! Fakat Musolinizma mı? Asla!
Ne padişah, ne diktatör, ne de herhangi bir mütehassıs bulunduğu yere yalı kazığı ile çakılmış değildir. Her biri vazifesinin mahiyetini ve bilhassa ömrünün boyunu bilmelidir. Biri gider onu gelir, oun gider kırkı bulunur. Düşünceli. dikkatli ve nezaketli olalım! Aka GÜNDÜZ
IKH7Z IKAUIBM
Tefrika No. 33
— Hep Selimin münasebetsizliği işte., dedi.
Selim sesini çıkarmadı. O-muzlannı silkti.. Cıgara iskem leşinin üzerinde duran bir mec muayl alarak, karıştırmağa başladı.
Macit:
— Çocuklar, sizden bir ricam var, dedi. Bu doktor meselesi aramızda kalsın, olur mu?. Çünkü annem şimdilik tevatürünü istemiyordu. Ben dedikodu yapmış vaziyetine düşıniyeyim..
— Zaten kime ne söyliyece-ğiz.. Merak etme.. Tenbihin bile lüzumsuz.
— Bana bak Gülçen.....
Ve konuşmalar başka mecralara döküldü. Selim hiç muhavereye karışmıyordu. Surat eder gibi bir hali vardı. Onun bu haline Macidin fena halde canı sıkılmıştı. Bilhassa ona
Nakleden: Ş. TAYLAN hitabederek konuşturmağa çalışıyor, fakat bütün gayretleri boşa gidiyordu. Selim, ancak cevapsız bırakamıyacağı şeylere kestirme lâflarla mukabele etmekle kalıyordu.
O gece Selimin çatık kaşlarını kimse çözmeğe muvaffak olamadı. Gülşen de bütün kalbiyle onun yeniden eski neşesini bulmasını diliyor, fakat i
bir türlü cesaret edip bir şey söyliyemiyordu. Ona da bu ge- ı
ce garip bir sıkılganlık arız I
olmuştu. Macit durmadan ge- (
vezelik ediyor ve altı kişinin i
edeceği lâfı tek başına edi- I
yordu. Yenge ile Dayı, bu gü- ;
rültü, patırdı arasında, ne Se- ’
limin somurtkanlığının, ne de :
Girişenin sessizliğinin farkına 1
varamadılar. (
Yatmağa çıkarlarken bir a- 1
ra Gülşen Selimin yanma yak- t
laşarak, yavaşça ona: t
— Darıldın mı Selim?.. ı
Diye sordu.
— Yok canım, ne münasebet.. Yalnız sinirlendim biraz galiba.. Macit âdeta damarıma basmaktan zevk alıyordu. Ona kızdım.
— Bana kızmadın ya?..
— Sana ne kızayım?.. Kızabilir miyim sana hiç?..
Onun bu sözleri genç kızın içini ferahlattı. Kendini birden yeniden mesut hissetti; bu akşam kendisine kızmadığını biliyordu, ama, bunu bir kere de onun kendi ağzından duymak istemişti. Onun incinmesine, kırılmasına, dünyada kalbi razı olamazdı. Onu öylesine seviyordu ki... Gözleri onun ü-zerinden ayrılmak istemiyor, her hissini yüzünde beliren ifadelerden anlamağa çalışıyordu Hem onun içinden geçenleri anlamağa öyle alışmıştı ki. Onun içini saran gizli ümitle ri, kimseye göstermek isteme
diği üzüntüleri daima keşfederdi. Alnındaki çizgilerin, bakışlarının ta içinde yanan ışıltıların, dudaklarına takılan gülümsemelerin mânalarını o-kumağı öğrenmişti. Onun güzünde, kimsenin göremediği gölgeleri görür, onun kalbinde, henüz kendisinin bile farkede-mediği hisleri sezerdi.
Ancak, hemen hemen herkesin görüp anladığı bir şey vardı ki Gülşen bir türlü onu farkedememişti. Ayın, şaşaalı ve uyuşturucu aydınlığında şahidi olduğu o vakaya kendini öylesine kaptırmış, gözleri onunla öyle kamaşmıştı ki artık ondan başka hiç bir şey göremez hale gelmişti. Zihni büyülenmiş gibi ondan başka bir şey düşiinemiyordu. O vaka öylesine canlı bir şekilde hâlâ bakışlarının önünde ve içinde yaşarken Selimin kendisini sevmeğe başladığını nasıl gö-
rebilir, nasıl anlıyabilirdi?..
O sene nisan ayı, martın hırçınlığını, puslu somurtkan yüzünü unutturmak istercesine güler yüzle, tatlı ümitler vade-derek girmişti. Güneş yüzlere, gönüllere neş’e saçıyordu.
Fakat beş günden beri Gülşen yaşadığının bile farkında değildi: Selim, bir işi olduğunu söyliyerek bir kaç gün kalmak üzere Eskişehir’e gitmişti. O yokken günler geçmek bilmiyordu. Daimî şekilde içinde sızısını duyduğu bir yeis genç kızın bütün benliğini sarmıştı. Onun elinden bir türlü kendini kurtaramıyor, uykuda iken bile o acı kendini hep hissettiriyordu. Gündüzleri yapacak iş bulamıyor, oradan oraya avare dolaşmakla vakit geçirmiye çalışıyordu. Akşanı Selimin dönüşünü beklemedikten, her hareketini her işini onun geleceği anı düşünerek ona göre âyarla-madıktan sonra gününü doldu-rabilmenin imkânı var mı idi?
Gülşen cehennem azabı yaşamakta idi; Selim Eskişehire ne diye gitmişti? Muhakkak Gülüz îtalyadan dönüp gelmiş olmalı idi. Herhalde şimdi o da Eskişehirde bulunuyordu ve Selim onu görmiye gitmişti. Belki de artık hiç dönüp gelmezdi.
(Sonu var)
D.P. Yeniyol kongresi
Demokrat Parti Yenyol Ocağının yıllık kongresi, yapılmıştır. Kongre gündemi gereğince yapılan idare kurulu seçiminde .ju neticeler alınmıştır:
Başkanlığa Hüseyin Toptaş, başkan vekilliğine Vei Fidan, kâtipliğe Yunus Karakaş, muhasebeciliğe Saadettin Toz seçilmişlerdir.
Millî Kütüphaneye Yardım Derneğinin kongresi
Millî Kütüphaneye Yardım Derneği Başkanlığından:
Ana tüzüğümüz hükümleri gereğince Derneğimizin Genel Kurulu 29 Kasım 1950 Çarşamba günü saat 18 de Millî Kü tüphanede toplanacaktır. Gündem aşağıdadır. Sayın üyelerimizin bu toplantıda hazır bulunmaları bilhassa rica olunur.
Gündem:
1 — âGenel Kurula başkan ve kâtipler seçimi.
2 — Yönetim Kurulu faaliyet raporunun okunması.
3 — Denetçiler raporunun o-kunması.
4 — Yönetim Kurulunun ibrası.
5 — Çalışma program^ ve ana tüzük hakkında üye teklifleri.
6 — Yeni Yönetim Kurulu üyelerinin ve dentçilerin seçil-
- TAKVİM —
23/11/1950 — Perşembe
Rumî: 1366 — Kasım 10
Hicrî: 1370 — Safer 11
Vasati Ezani
Sabah 6.37 2.09
öglo 11.45 7.14
İkindi 14.18 9.45
Aksam 16.32 12.00
Yatsı 18.07 1.36
îgısgk 4.57 , 12.27
NÖBETÇİ ECZANELER
Nümune, Güray, Başkent
23/11/1950
ZAFER
Sayfa: 3
PULSUZ İSTİDA
Dünya’nın aynası:
DışPolitika
Nereden vurabilirler ?
Sovyet Rusya'nın, dünya ahvali muayyen bir kıvama gelmedikçe, doğrudan doğruya silâhlı bir ihtilâfı göze alamıya-cağını çok kişi takdir etmektedir. Uyuşulamıyan nokta, bu kıvamın derece ve şümulünde-dir. Acaba Sovyetler ne za -man, ne şartlar altında, ve nereye hücum edecekler? meselesi zihinleri meşgul etmektedir ki, işte o da, yukarda bahsettiğimiz kıvam meselesinin sureti hallinden ibarettir.
Bizim kanaatimizce, Sovyet Rusya, eğer bir darbeye teşebbüs edecek olursa, bunu Avrupada yapmıyacaktır; zira, Avrupa. her şeyden evvel, yarı yarıya kazanılmış, geri kalan yarısı da komünist partileri tarafından kontrol altına alınmıştır. Filhakika, bu komünist partileri Avrupanm silâhlanmasına karşı müessir bir tarzda karşı koyamamışlardır; fakat Avrupanm silâhlanması da proje mertebesinden bir adım ileri a-tamamıştır. Bundan başka, Sovyet Rusya'yı en çok korkutan Almanyanın silâhlandırılarak Atlantik Paktı müdaafa sistemine alınması keyfiyeti de, pakt akitlerinin en ileri gelenlerinden ikisinin, yani Amerika ile Fransa'nın görüş ayrılıkları yüzünden şimdilik âkim kalmıştır.
Marshall plânının son bulması ile ve silâhlanmanın yük-liyeceği büyük yükler ve sebep olacağı hoşnutsuzluklarla, Avrupa, zaten komünist partilerinin propagandası için mükemmel bir zemin teşkil edecektir. Sovyetler için, iyi kötü bir orduya sahip, iyi kötü bir kültürü müdafaaya azmetmiş; üstelik Amerikanın tahhüdü altına girmiş bir kıtaya saldırma -nın mânası yoktur. Çünkü, Avrupa —Lenin'in dediği gibi— olgunlaşmış bir meyva haline gelince, düşecektir.
Buna mukaoil, Rusların, Av-rvpayı besliyen hayat yollarını, yani Uzakşarkı kesmek istedik leri muhakkaktır. Çünkü Uzak-şarkta, Avrupa için çalışmakta olanlar, başkaları için çalışmağa başladıkları zaman. Avrupa denen kurumuş kütle, Sov-yetlerin kucağına kendiliğnden düşecektir.
Üstelik, Asyanın bir milliyetçi lik dâvası vardır ki, bunu istismar etmek kolaydır, nitekim bugün o iş yapılmaktadır. Halbuki, kültürle zehirlenmiş olan AvrupalInın, aşağı yukan inandığı hiç bir şeyi kalmamış gibidir. Avrupa, baş kaldırmış bir doğu ile yep yeni bir kapitalizmin karşılıklı tesirleri altında bocalamaktadır.
Dört büyükler konferansı_
Dört büyük devlet anlaşmaya varabildiler
Her türlü görüşmenin Birleşmiş-Milletler müzahareti altında olması lâzımdır
Bozguncular
Lç endilerindeki sermayenin artık tükendiği anlaşıl -
■ * maktadır. Eğer, öyle olmasa idi, Ulus ve Ankara Ga- : zeteleri İngilterenin bilmem neresinde çıkan «Scotsman» ; gazetesindeki bir makaleyi iktibasa kalkmazlardı.
Bu yazıyı yazan geçenlerde memleketimizi ziyaret e-den «Tyonbee» isminde bir muharrir imiş. Muhalefet iddiasında bulunanlar bu haberi verirlerken kendisinin dünyaca tanındığını ve fikirlerine kıymet verildiğini de ilâve et-moği unutmamışlar ve bu sebeple yazının tam hakikati ifade? ettiğini bildirmek istemişlerdir.
Yazının baştan sona okunması sonunda hasıl olan intiba, Ulusun da aynı fikirleri müdafaa etmesi göz önüne alınarak, bir direktif mahsulü olduğudur.
Herkes bilir ki, yabancı memleket gazeteciliği biz-dekine asla benzemez. Oralarda, şahsî fikirleri meydana koymak, diğer memleket siyasetini övmek veya batırmak emelini güden yazılar asla yer bulamazlar.
Aksi halde, yani mevzubahs makale ayarındaki bir yazının neşri muayyen tarifelere bağlıdır.
Hal böyle olunca, muhalefet namı altında C.H.P. erkânının işi nerelere kadar götürmeyi göze aldıkları ve bugünkü saf demokratik idareyi kötülemek için ne gibi vasıtalara baş vurduklarını anlamak kolaylaşmaktadır.
Makaleyi eline, parayı da cebine koyduktan sonra, sanki hiç bir şeyden haberleri yokmuş gibi alıp onu istismar etmek ve:
— Bakın efendiler, ecnebiler bile gidişimizden endişeli I diyerek umumî efkârı bulandırmak muhalefet değildir.
Buna adıyla sanıyla ve en hafif tâbiriyle bozgunculuk derler.
Hikmet YAZICIOĞLU
insanlar en çok hangi kelimeyi sevmezler
Ölürken bu sualin cevabını
veren
O halde, hayatı ve memaiı bu derece başkalarının elinde olan bir uzviyete ne diye vurmalı? Onu besleyen son damarları da kesmek daha kolay değil mi?
Bu fikrin hakikate yaklaştığını gösteren bir delil vardır: Son Nevyork konferansından, yani Almanyaya vaki bir tecavüzün kendilerine yöneltilmiş addedileceğini bildiren üç Dışişleri Bakanı mülakatından evvel, Ruslar, senelerce süren Berlin muharebesini hiç bir zaman silâha bindirmemişlerdir. Buna mukabil, mahalli bir dâva gibi başlayan Korey'i bugün, bilvasıta da olsa, bütün güçleriyle müdafaa ettikleri muhak-
Rusların Avrupada her hangi bir darbeye teşebbüs etmiye-cek, buna mukabil, Asyayı, gerekirse silâh kuvvetiyle kazanmağa çalışacakları muhak-
Mücahit TOPALAK
İmtiyaz Sahibi:
Güneş Matbaacılık T.A.O. adına Başmuharrir
MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu NüBhada Yazı İşlerini Fiilen İdare Eden Fatin Fuad Basıldığı Yer: Güneş Matbaası — Ankara
Üç büyük devlet Dışişleri Bakan
Nevyork Radyosu, (Basın -Yayın) — Dört büyükler arasın da bir konferansın yapılması hu susunda Sovyetler Birliği tarafından ilefi sürülen teklifin incelenmesi ve cevaplandırılma sı için Amerika, İngiltere ve Fransa hükümetleri arasında cereyan eden görüşmeler sona ermiştir. Bu üç hükümet böyle bir konferansın yapılması i-
Tito • Rusyaya çatıyor
Sefaletin başlıca sebebi Kremlinin siyasetidir
Nevyork Radyosu, 22 (Basın-Yayın) — Yugoslav komünist partisinin organı olan Borta gazetesi, Sovyetler Birliğinin halen takip etmekte olduğu siyaseti inceleyen bir yazısında, aslında işçileri koruduğunu iddia eden Sovyet rejiminin, hakikatte en büyük işçi düşmanı olduğunu belirtmektedir.
Gazete, bundan sonra, Sovyet idarecilerinin Marksizm dok trinini tamamen değiştirdiklerini ve en büyük Marksizm düş manı kesildiklerini kaydettikten sonra, dünyada işçileri sefalete sürükleyenlerin Kremlin idarecileri olduğunu yazmaktadır.
Borba gazetesi, Moskova liderlerinin işsizliği giderecekleri yerde, bilâkis her tarafta işsizlik yarattıklarını ve bütün bunların Kremlinin işçilere beslediği sevginin derecesini a-çıkça gösterdiğini önemle belirt mektedir. Borba gazetesine göre, Sovyetler muhtelif işçi teşkilâtları vasıtasiyle dünyanın her tarafında casusluk teşkilâtı meydana getirmiş ve bu şekilde maksatlarına ulaşmak istemişlerdir.
Fransız askeri bütçesi
Brazaville Radyosu, (Basın -Yayın) — Fransız kabinesi 1951 yılı askerî krediler meselesini incelemek üzere bugün bir toplantı yapacaktır.
Dün I leven, Maliye ve Savunma Bakanlarının iştiraki ile yapılan toplantıdan sonra bu masrafların 720 milyar frank olarak tesbit edildiğini bildirmişti. Bugün bu mesele daha etraflı bir şekilde müzakere edilecektir. Bu yekûnun 120 milyar Frangının Amerikan yar dımından temin edileceği sanılmaktadır.
Yeni bir irtifa rekoru
Londra Radyosu, 22 (Basın -Yayın) — Yeni Meksiko’da tec rübeleri yapılan Amerikan «Vi-king» roketi 107 mil yüksekliğe çıkmıştır. Bu yükseklik, Amerikan mamûlâtı bir roket tarafın lan ulaşılan en yüksek irtifa-dır. Alman yapısı V2 roketleri 140 mil yüksekliğe ulaşmışlardı,,.,- , (
ı: Bevin, Acheson, Schuman...
çin günün en önemli meselelerinin müzakere edilmesini ve bu konferansın Birleşmiş Milletlerin müzahareti altında cereyan etmesini şart koşacaktır. Batı devletlerinin bu mukabil teklifi kabul edildiği takdirde konferansıta, günün en önemli meseleleri arasında, Kore ve Hindiçinideki durum ve Avusturya ile barış antlaşması meselesi ele alınacaktır.
Strasburg konseyi çalışıyor
Bugünkü oturumda Avrupa Ordusu konuşulacak
Paris Radyosu, 22 (Basın -Yayın) — Strazburg asamblesi bugün gündeminde bulunan iki önemli meseleyi incelemeğe baş Uyacaktır. Bu meseleler şunlardır: Avrupa Konseyinin yetkilerinin genişletilmesi, ve Avrupa ordusu.
Dün gece Asamle siyasî komitesi, bir Avrupa ordusu kurulması lüzumunu ve Batı Al-manyanın daimî bir Avrupa müdafaa sisteminde batının mü dafaasına iştirakinin tabii sayılması gerektiğini derpiş eden bir takriri kabul etmiştir. Takrirde ilgili devletler, Avrupa ordusunun bir an evvel Atlantik müdafaasını destekliyebile-cek şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak üzere aralarındaki fikir ayrılıklarını halletmeğe davet edilmektedirler.
İktisadî işbirliği
(Başı 1 inci sayfada) rişli kredi imkânları temin ederek Türkiyenin istihsalâtını art tırmaya yarıyacaktır ki, bu da ihracatı fazlalaştıracak ve bu suretle Türkiyenin ithal etmek mecburiyetinde bulunduğu istih lâk maddeleri için lüzumlu döviz teminini sağlıyacaktır.
Bu 8 milyon lira, Marshall plânı karşılık fonundan muayyen bir proje için istimal edilmek üzere serbest bırakılmasına müsaade edilen ilk meblâğdır. Bu miktara yakında 7.339.097 lira daha ilâve edilecektir.
Yolların ıslahı, ziraî kalkınma, kömür madenlerinin modernleştirilmesi, limanlar ve e-lektrik transmisyon hatları inşası ile özej endüstriye teçhizat temini ve fabrika inşaatı için tahsisi kararlaştırılmış bulunan 125.000.000 liralık karşılık fonun dan temin edilecek olan bu 15.339.097 liranın 2,5 milyonunu ziraate açılacak yeni arazide istimal edilecek teçhizat ve makinelerin temini için, 2 milyon lira şimdiye kadar bir kısım ziraat makineleri temin etmiş o-lup bu kere ekim ve sürme vasıtalarını tamamlamak ve makineleştirmek ihtiyacında olan çiftçilere, Marshall yardımından malzeme temini için, kredi olarak, geri kalan 3,5 milyon lira da Marshall yardımı dolarlarile temin edilemeyen malzemenin mübayaasmda kullanılacak kre dilere tahsis edilecektir.
Cumhurbaşkanı Russel Dorr'u kabul etiller
Ankara, 22 (a.a.) — Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, bugün Çankaya’da bu akşam mezunen memleketine gidecek olan Avrupa iktisadi işbirliği Türkiye Mümessili Mr, Russel Dorr’u kabul etmişler ve öğle yemeğine alıkoymuşlardır.
Bu kabulde Devlet Bakanı Fevzi Lûtfi Karaosmanoğlu, Dışişleri Bakanı Prof. Fuad Köp rülü, Maliye Bakanı Halil Ayan,
Meclis komisyonları
Adalet Komisyonu: Bugün saat 10 da Danıştay Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki kanun tasarısını görüşmek üzere;
Anayasa Komisyonu: Bugün saat 10 da;
1 — Eskişehir milletvekili Merhum İsmail Hakkı Çevik’in C.H.P. ile Halkevlerine teberru edilen veya ucuz bedel ile satılan gayri menkullerin eski jnaliklerî adına kayıtlarının tas hihine dair kanun teklifini;
2 — Antalya milletvekili Akif Sarıoğlu ve arkadaşlarının, Halkevleri hakkımda kanun teklifini;
3 — Tokad milletvekili Halûk ökeren’in, eski Türk Ocak larının feshi üzerine C.H.P. ye devir ve teslim edilen malların yeniden kurulan Türk Ocak larına iadesi hakkında kanun teklifini;
4 — Burdur milletvekili Fethi Çelikbaş’ın, İçtüzüğün 85 inci maddesinin yorumlanmasına dair önergesini;
5 — Kastamonu milletvekili Hayri Tosunoğlu ve Tokad milletvekili Halûk ökeren’in, T.B. M. M. nin 9 uncu döneminde çıkacak kanun ve kararlar hakkında önergesini;
6 — Manisa milletvekili Kâzım Taşkent ve Erzurum millet vekili Emrullah Nutku’nun, İçtüzüğün 22 inci maddesinin değiştirilmesi hakkında tüzük tek lifini görüşmek üzere;
Sayıştay Komisyonu: Bugün saat 10 da 1950 yılı Millî Korunma bilânçosunu görüşmek üzere;
Tutanakları İnceleme Komisyonu: Bugün saat 10 da Kitaplıkta;
Tarım Komisyonu: Bugün saat 10.30 da toplanacaklardır.
İşletmeler Bakanı Prof. Muhlis Ete ve Mr. Russel Dorr’un muavini Mr. Orren R. Mc Junkins de hazır bulunmuşlardır.
şair, bir lügat ile gömülmesini istedi
BİR ŞAİRİN ÖLÜMÜ
Şair, Le’o Larguier ölmek üzereydi. Bir aralık: «Şimdi rahatça ölebilirim diyerek, içini çekti. Gözlerinden, iri taneli yaşlar akıyordu: Bir müddet konuşmadı. Heyecandan sesi kesilmişti.
Bu hâdise 13 ağustos yılında cereyan ediyordu, caba şair ölümün korkunç tehdidini, karşı konmaz ağırlığını omuzlarında hissetmiş miydi, hakikaten?
Torunu olan Laurent, bugün üç yaşındadır. Torunundan bah setmek zorundayız; çünkü, bu küçük çocukcağıza yazmış olduğu bir yazı, daha doğrusu bir vasiyetname oldukça enteresandır.
Le’o Larguier bu mektupta
şöyle diyordu:
«Her şeyden evvel sana şunu söylemek isterim ki, benim küçük çocuğum, insanların milyonlarca senelerdenberi, hattâ, mitolojinin keşfindenbe-ri asla sevmedikleri bir keli-
1949
A-
Şair Lec'nun lorunu Leureni 3 yaşında id:
SerbestFıkra :
Dikkat, oyuna gelmiyelim!
yuyorum:
— Eski bulaşık hesaplan ortaya koydukça, mesullerini mağdur mevkiine düşürebiliriz. Halkın merhametini üstlerine celbedebiliriz. İyisi mi, bırakalım onları kendi hallerine...
Hem millet, 14 Mayısta kendilerinden yüz çevirmekle onlara cezalarını verdi. Biz kendi işimize bakalım. Artık onların her
gün yeni bir yolsuzluklarını bulup meydana vurmıyalım!..
Bu sözleri, yüzde yüz aklı başında ve idealist bazı particilerin ağızlarından duydukça, hayret ediyorum. Bu arkadaşların iyi niyetlerinden asla şüphem yoktur. Fakat neyleyim ki, bu görüş kendilerinin düşünceleri değil, karşı tarafın sinsi sinsi işlediği ve en idealist vatandaşlara bile sindir-
Sarıçizmeli
meğe çalıştıkları bir telkinin ta kendisidir:
Kötülükleri örtbas etmek!.
rurken sesimizi de kısmıyaca-ğız. Onları milletin gözü önüne sermekten çekinmiyeceğiz. Bütün sahtekârların maskelerini indireceğiz!.
Ta ki, memlekette kötUlük-
Hangimizin hâlâ şüphesi o-labilir? Elbette ki, eski yol-
suzlukların ortaya kendilerini rahatsız
dökülmesi etmekte-
lunda yerleşmeğe başlıyan zihniyetin önüne geçebilelim. Çünkü hangi devirde ve hangi par-
tide olursa olsun, yolsuzluğun
birer birer meydana çıkması işlerine gelmemektedir. Elbette ki bunu önlemek için var kuvvetleriyle çalışmakta ve her türlü çareye başvurmaktadırlar.
Fakat biz, bu oyuna gelecek
Yapacağımız iş şudur: Hiç bir zaman hiç bir kimseyi haksız yere itham etmiyeceğlz. İftira etmiyeceğiz. Fakat, ortada müsbet ve resmî vesika-
lara dayanan yolsuzluklar du-
manen ve maddeten rahat yüzü görmeyecektir.
İşte ancak bu suretledir kİ memlekette, özlediğimiz bir ahlâk yüksekliği teessüs edebilecektir. İşte ancak bu suretledir kİ, her nevi otorite ve nüfuza sahip kimseler, harekâtlarını zpbıt ve rabıt altına alabileceklerdir. İşte nacak bu suretledir ki memlekete hakikaten
me vardır; o kelimeyi-sakın telâffuz etme! Benim, akşamını göremiyeceğim bugünün sabahında gözlerim kapalı, hareketsiz kalacağım ve konuşa-ınıyacağım ândan sonra da, hemen, bu kelimeyi söyleme!
«Bu kelime yasak... dinle... sen, muhakkak ki, Maurice Maeterlinck’in yazdığı ve sana bıraktığım binlerce kitaptan biri olan «Mavi Kuş» u oku-mamışşındır. Bir perinin yardımı ile, bizi terkedenlerin bekledikleri esrarengiz diyara gelen küçük TyUtil’ın (tiltil) bu diyara vasıl oluşunu okurken beni hatırla.
*
Tiltil, bu esrarengiz diyarda, büyük babasını ve büyük annesini bulur. Onları tanıyınca, şaşırıp kalır:
— Hakikaten siz ölmediniz mi? diye bağırır.
ihtiyar adam, karısına döner ve mırıldanır:
— Ne diyor, bu çocuk? Görüyor musun? Bizim bilmediğimiz kelimeler kullanıyor!.. Bu, yeni bir kelime mi, acaba? Şu yaşıyan insanlar, ötekilerden bahsettikleri zaman ne fena oluyorlar, der.
Kısa bir zaman içinde, toprak bir duvarı aşacağım ve öteki tarafta, ötekilerin ya -nında olacağım. Tiltil’in babası da böyle söylemişti.
«Niye o tarafa döndün? Daha on dakika kadar vhktim var. Bu, «O» değil, (ölümden bahsetmek istiyor) «O» çok evvelinden tâyin edilmiş olan kati bir saatte bizi arar- ve bulur. Ve o, burada oturmakta olduğumuz her evin anahtarlarına sahiptir.
ÖLDÜKTEN SONRA
«Sen beni bir daha evde gö-temiyeceksin. Fakat ben, ben 6eni göreceğim. Eğer ben orada değilsem, başka bir yerde olacağım. Zira, hiç bir zaman bir ruh kaybolmaz.
Sonsuzluk içinde de bir çok menziller, mecburî stajlar vardır ve ruhu dünyaya götüren seyahatlar vardır. Bu mânevi ve görünmez dönüşte, benim ruhum, bir lâmba ışığı tarafından cezbedilen bir pervane kelebeği gibi, aydın ufuklara doğru, Paris’e doğru gidecek.
Bu koca şehir, pek değişmemiş olacak, evlerin çatıları boyunca uzanacağım. Seni arıya-cağım. Sokak fenerleri yüksekliğinde, Carrousel meydanını geçeceğim... Saint - Germain Des - Prâs önünde, bir adamcağız, henüz mevcut olmıyan bir gazetenin son nüshalarını, gelip geçenlere satmaya çalışacak.
Vaktiyle hepimizin oturduğu, bilâhare terkettiğim ve belki de hâlâ oturmakta olduğum bu apartmana geleceğim. Şüphesiz ki sen, bize ait olan eşyaları muhafaza etmiş olacaksın: 19 uncu asra ait tablolarımı, eşki möblelerimi, kitaplarımı. Belki de sen, saadete tatlı bir ahenk veren şu beşiklerden birinin üzerine şefkatle eğilmiş olan genç bir kadının yanında kitabını o-kuyacaksın!... Saadet? Sen de, bütün diğer insanlar gibi onu
arıyacaksın ve öyle zennediyo-rum ki, şjı içinde bulunduğun yıllar, vaktiyle bizim bile erişemediğimiz bir saadetten daha çok saadetle doludur.
Ben, ihtiyar bir şairim ve sana söylemeye mecbur olduğum şeyleri, şiir kitabımda bulacaksın. Orada yazılı olanlardan daha fazla bir şey söyli-yecek değilim, sana.
«Kalbim dutduğu zaman, diyeceksin ki, o cenazeye giderken, bir ziyafete gidiyormuş gibi giyinmek istemiyorum. Ben bir kefene sarılmak İstiyorum, sen ondan, yüzüme bir perde katlıyacaksın ve o-nun kaldırılmasına asla müsaade etmiyeceksin.
Sonra, tabutun mezara konulması esnasında, bir yastık
| koyar gibi, çok sevdiğin Fransızca kelimelerle dolu olan bir lügat kitabını başımın altına koyacaksın.
Seni güçlükle farkcdebiliyo-rum. Yaklaş bana. Bir yere gidildiği zaman söylenmesi i-cabeden bir kelime var... Onu söyliyeceğim sana. Fakat bu kelime, böyle bir gidişte, ancak, kulağa fısıldanır.
«İşittin mi?... Allahaısmarladık, küçüğüm.»

Bu içli şair, muhakkak ki, torununa iyi bir ders verdi. Hattâ bir değil, bir çok ders...
Şairin «O» diye bahsettiği ve asla telâffuz etmemesi ica-bettiğini söylediği ölüm, neden insanlar tarafından sevilmez?..
N. Nihal ÜLKEKUL
" 1 . 1 1
Bu akşam 25 Kasım Perşembe saal 20.30 da
BÜYÜK GALA
VERA KORENE
(Komedi Fransez sosyeierlerinden)
idaresinde
LE SECRET (Berstein'nın)
Biletler Devlet Tiyatrosu gişelerinde satılmaktadır.
Soldan sağa:
ANKARA RADYOSU PERŞEMBE — 23/11/1950
7.28 Açılıg vo Program — 7.30 M. S. Ayarı — 7.31 Müzik: Bando Müzikleri (Pl.) — 7 45 Haberler ve Hava Raporu — 8.00 Müzik: Saz Eserleri - Şarkılar (Pl.) — 8-25 Gü nün Programı — 8.30 Müzik: Haydn - Re Minör Kuar(ct (Pl.) — 9.00 Kapanış.
12.15 - 13.15 Asker Saati:
12.15 Memleketten Selâm — 12.30 Türk Kahramanlığı — 12.40 Posta Kutusu — 12.45 Müzik: Şarkılar — 13.00 Haberler - 13.15 Müzik: Rad-yo Salon Orkestrası — 13.30 öğle Gazetesi — 13.45 Müzik: Radyo Sa-lon Orkestrasının Devamı — 14.00 Hava Raporu. Akşam Programı vo
17.5Ş — Açılıg ve Program. 18.00 — Hafif Melodiler (Pl.) 18.30 — în-cesaz (Hüseyni Faslı). 19.00 — ti. Ayarı ve Haberler. 19.15 — Tarihten Bir Yaprak. 19.20 — Yurttan Sesler. 19.45 — Radyo ile tnglllzco. 20.00 — Plano Soloları (Pl.) 20.15 — Radyo Gazetesi. 20.30 — Serbest Saat. 20.35
— Bağlama Takımından Oyun Ha
vaları. 21.00 — Konuşma: Kahraman lar Geçiyor (F. F Tülbentçi). 21.15 — Dans Müziği (Pl.) 21.45 — Ko-
1 — Muharrir, hile 2 — Seciye, elense etmek 3 — Haftanın bir gü-nü. birincisi, asker, bir İlâh 4 -Utanma, üzüm ağacına 5 — CA, Tersi: yerine getirme, iki harf yan-yana, bir isim 6 — Bir uzvumuz, Arabi aylardan biri, köpek yavrusu 7 — Kısaca İbrahim, iki harf yan yana, demindo olan 8 — İlâve, gösterici^ vilâyet 9 — Evlâtlığın babası, iğleri 10 — Aşikâr, onar yıl (iki kelime).
Sayfa: 4
ZAFER
23/11/1950
Taşlık arsaları
(Bası 1 inci sayfada) metleri bâtılı müdafaadan ibdret olduğuna göre islerinin hayli zor olduğunu takdir etmiyor değiliz. Lâkin güneşi balçık ile sıvamak kabilinden olan gayretlerinin pek de semere vereceğini ummuyoruz.
Elbette, İnönü de bir vatandaştır! Arsa almağa, satmağa, ev yapmağa, hasılı Türkiye vatandaşı sıfatiyle Anayasanın kendisine bahsettiği haklan kullanmağa salâhiyetlidir. Bunu kimsenin inkâr ettiği yoktur. Lâkin hâdise, Ulus'un bahsettiği kadar basil ve masumâne de değildir-
Cemal Sipahinin usulü veçhile sahip olduğu bu arsalardan İnönü’nün sahn aldığı yer 700 metre karedir. Bunun için 11150 lira ödendiğine göre metre karesi aşağı yukarı 16 lira civarındadır- Zamanla arsaların kıymet kazandığı pek tabiî olduğundan simdi burası 300 lira etmektedir. Bu ciheti nazarı itibara alacak değiliz. Lâkin Aynı tarihte Cemal Sipahi tarafından başka şahıslara satılan arsaların metre karesini 100 liradan ve(rmi$ olmasına nazaran, satmasını addetmek
Bundan başka, aradan seneler geçtikten sonra 1943 te tam İnönü'nün arsasının karşısına isabet eden ve üzerine inşaat yapıldığı takdirde, müşarünileyhin köşklerinin manzarasını bozacağı muhakkak olan, meselâ Imrahor Mustafa Paşa veresesine ait arsada plân filân mazeretiyle istimlâk ediliyoı. Hem de nasıl?
1935 yılında devlet gücünü e-linde bulunduranlara 16, yabancılara 100 liradan rilen mümasil arsalar olmasır rağmen metre danl...
Verese, bu haksızlık karsısında mahkemerye bas vurmaktan başka çare bulamıyor, mahkemenin bu yere ancak 9,80 kuruş fiyat takdir etmesi üzerine büsbütün nç yapacağım şaşı rıyor ve istimlâk bedeli olan bir avuç parayı da bugüne kadar bankadan almamıştır.
Bütün bu hali göz önüne alarak soruyoruz:
— Prost dedikleri zatın sözü hâşâ âyeti kerime midir? Buralarını yeşil saha yapmak fikri kendisine nereden gelmiştir? Ne İçin İnönü'nün arsası istimlâk e-dilmemiş de, 700 küsur bin lira sarfiyle asma yol yapılmıştır? Istanbulun, hâli malûm olduğuna göre, buralara 5 küsur milyon lira sarfgtmek için bulunan esbabı mucibe nelerdir?
Görülüyor ki, ortada koskoca bir hakikat durmaktadır- Vakıa Ulus’un dediği gibi İnönü, arsayı aldığı tarihte oralarının bu kadar şenleneceğinden belki haberi yoktu. Fakat, sonradan bos zamanlarında, akima gelmediğini kim temin eder?
Bize kalırsa, kasıt tap taze ortada durmaktadır. Eğer is bir tahkik mevzuu yapılırsa, bütün hakfkaflerin meydana çıkacağı muhakkaktır.
Ordu Eğitiminde değişiklik
Mr. Hilton
Türkiyeyi
Başmakaleden devam:
(LALjE-SULTAH
Yazan : Zuhuri DANIŞMAN
Tefrika
Patrona’nın gür sesini, çarşıya dağılan birçok dellâllar da ilân etti
Nihayet Patrona bu gelen adamı görebildi. Kan ter içinde kalan alnını kirli bir dille silerken:
— Nedir bre?..
Diye bağırdı. Adam boğuk bir sesle:
— Bir mektup ağal...
Diye cevap veıdi. Patrona hiddetle bağırdı:
— Bre şimdi mektup muhabbetin sırası mı? defol..
Adam biraz daha yaklaşa-bilmişti:
— Zülâli Haşan Efendiden geliyor ağa..
Bu söz Patronayı biraz düşündürdü.
— Gel buraya..
Dedikten sonra kalabalığı yararak adama yaklaştı. Adam mektubu uzattı. Fakat Patro-
— içinde yazılanı bilir misin? Bu mahşerde ben nice mektup okurum. Bilirsen söyle..
Adam biraz tereddüt ettikten sonra:
— Bilirim Ağam.. Fakat gizlidir.
Diye mırıldandı. Patrona Halil biraz daha yaklaştı ve kulağını ona vererek:
— Çabuk söyle.. Kısa olsun..
Adam heyecanlı ve yavaş bir sesle:
(Ağam dedi, Hoca Efendi Hazretleri buyuruyorlar ki...)
Patrona gürledi:
(Bre hain, sana kısa söyle dedik, hocayı metheyle, demedik..)
(Başüstüne ağam.. Dediler ki, Patrona oğluma selâm söyle.. Sakın esnafı ve halkı, gayri müslimleri gücendirmesin.. Onlara iyi muamele etsin.. Halk bizimle olmazsa bu iş yürümez...)
(Hakkı var. Başka?..) ' (Esnafa emniyet telkin etsin, dükkânlarını açarak ferah fuhur ticaretlerine baksınlar ve bunu ilân eylesin) dediler.
Patrona düşündü, etrafında tonlanan haşaratın haline baktı. Bunların hepsi yağma hır-siyle yanıyorlardı. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Acaba böyle bir ilân, başında toplanan haşaratın dağılmasına sebep olmaz mı idi?
Bununla beraber Hocanın sözü doğru idi. Esnafı tatmin ve memnun etmek şarttı.
Derhal Manav Muslu ile, gizli bir şeyler söyledikten sonra âsilerin arasına salıverdi. Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra Patronanın gür sesi yükseldi:
(Bilcümle ekmekçi, bakkal, kasap, manav dükkânlarını açıp herkes işi ile meşgul olsun!.. Ehli ırza asla taarruz olunmıyacaktır!)
Patrona’nın gür sesini, çarşıya dağılan bir çok dellâllar da bağıra bağıra ilân ettiler.
Şayanı hayrettir ki Patronanın etrafında toplanan ne idüğü belirsiz âsiler de hakikaten hiç bir dükkâna, haneye tecavüz etmiyorlardı. Zaman zaman şu sesler yükseliyordu:
(Dâvayi şer’imiz vardır!. Kahveci Aliyi çağırdı. Onlara Ümmeti Muhammede zulmedenlerle dâvamız vardır!..
(Esnaf bir müddet bu ilâmn samimî olup olmadığını anlamak için bekledi. Tereddütlü bir kaç dakika geçti. Bir kaç cesur esnaf dükkânlarını açtı. Âsilerin bu açık dükkân önlerinden uslu uslu geçtikleri görüldü.
Yavaş yavaş etrafta şu konuşmalar olmağa başladı.
(Vallahi hayret ediyorum. (Sebep?
(Ben bir kaç isyan gördüm. Böylesini pek görmemiştim!
(Farkı ne?
(İsyanlarda evvelâ dükkânlar, sonra haneler yağma edilir.
(Bunların yapmıyacağı ne malûm..
(Görünen köy kılavuz iste-
Başka bir grup şöyle konu-makta idi:
(Bunlar çok tehlikeli kimseler,
(Neden anladın?
(Kurnazca hareket ediyorlar.
(Biraz açıkla canım.
(Dükkân ve evlere taarruz etmiyorlar.
(Tehlike bunun neresinde..
(Hele bir kere tırnaklan bir kavrasın da görürsün.
(Yok canım.
(Ben bunların ciğerini bilirini. Şimdilik daha kuvvetleri az olduğu için Ebussuut Efendinin torunu gibi sureti haktan görünüyorlar. Bir kere ellerine kuvvet geçerse ne yapacaklarını ben bilirim.
(Vallahi ben senin fikrinde değilim.
(İnşallah senin dediğin gibi
Her köşede buna benzer konuşmalar oluyordu. Bununla beraber yavaş yavaş esnafa emniyet gelmeğe başlamıştı. Tereddütler zail oluyordu.
(Sonu var)
Türkiye Orta Doğu kalesi
(Başı 1 inci sayfada) diyor. Türkiye’nin dünyanın komünist olmıyan cephesinde işgal ettiği mevkiin önemi tahmin ve tasavvurlardan çok daha büyüktür. Amerika Birleşik Devletleri Marshall Plânı ve askerî yardım programı vasıtasiyle Türkiye’yi İktisadî ve askerî bakımdan kuvvetlendirmek için çok gayret sarfetmekle beraber, Amerikalıların zihinleri daha ziyade Batı Avrupa ve Uzakdoğu meseleleri ile meşgul olduğundan Türkiye hakkındaki görüşleri hakikatte olduğu gibi aksettirecek kadar açık değildir. Türkiye’ye ait görüşlerimizin noksan olmasına diğer bir sebep de bu memleketle sıkı münasebetlerimizin, çok kısa bir maziye sahip olmasıdır. Bundan başka Yakmdoğunun diğer bölgelerinde olduğu gibi, Türkiye bakımından da Amerikalılar, karşılıklı menfaatlerinin Ingiltere tarafından gözetilmesine temayül etmişlerdir. Son savaş ve komünist emperyalizminin arzettiği tehlike bu görüşlerin hepsini değiştirmiştir .
hususlardır. Fakat Türkiyeyi anlıyabilmek için çok önemlidir. Aynı derecede önemli sayılabilecek diğer bir vakıa daha vardır, o da Türklerin Ruslara karşı ve dolayısiyle komünizme karşı hemen hemen hastalık derecesinde bir antipati duymalarıdır.
Moskoflara karşı duyulan bu nefret bütün Türklere ta küçükten beri aşılanmıştır. Bir çok yabancılar gibi ben de Tür-kiyeye Türklerin tamamen esmer insanlar olduğu fikrile gelmiştim. Yanılmışım. Türkler a-rasında epeyce esmer var; fakat binlerce açık tenli Türk de var. Bunların bazıları İskandinav -yalılar kadar sarışın ve mavi gözlü insanlar.
Bugün TürkJ~ ’n çoğunun A-merika Birleşi) vletlerine en iyi dost nazar.,-u baktıklarını söylemek doğru olur. Türkiye’de yaptığım 3 haftalık seyahat esnasında bu dostluğun bir çok tezahürlerine rastladım. Bu dost luğun bazı memleketlerde olduğu gibi hararetinden kaybetmiyece-ğini ümit ederim. Türkiye kuzey deki komünist dünyası ile güney deki petrol kaynağı, Ortadoğu, Süveyş kanalı ve Kuzey Doğu Afrika arasında takriben 1500 kilometre uzunluğunda ve 500 kilometre genişliğinde muazzam bir mania teşkil etmektedir. Rus lar hedeflerine erişmek için ya Türkiye’nin içinden geçmek veya etrafından dolaşmak mecburiyetindedirler. Türkiye’den geçmek için Ruslar savaşmak zorunda kalacaklardır. Sovyetler şayet Türkiyenin dışından dolaşmayı meselâ Iran yoliyle güneye inmeyi tercih ederlerse bu takdirde Türkiye tarafsız bile kalsa Ruslar muhasım bir Türkiyenin cenahlarında bulunmasına göz yumamazlar. Çünkü Türkiye zayıf bir memleket değildir. Muhakkak ki Türkiye Ortado-ğuda en kuvvetli kara devletidir. Türkiye, Sovyetler Birliği mÜBtesna, Avrupa kıtasındaki memleketlere nazaran en büyük hazari orduya sahiptir .
Atatürk’ün memleketi Tür-kıyeye göz dikmiş olan komşular elinde parçalanmaktan kurtardığı zamandanberi geçen çfcy rek asırlık devrede Türkiye çok ilerlemiştir. Fakat ıslahat işi devam etmekte ve kütlelerin hayatına gittikçe daha derin bir tesir icra etmektedir. Bu gelişme askerî ihtiyaçların Türk ekonomisine yüklediği ağır yük yüzünden yavaşlamıştır. Halkın hayat seviyesini ve aynı zaman da askerî kudretini arttırmak amaçlarını güden Amerikan yardımı ıslahat programını can landırmakta ise de bunun tamamen başarılması uzun yıllara mütevakkıf bir meseledir.
İşsizliği doğuran sebepler
etse işsizlik bir dereceye kadar önlenebilirdi. Fakat bu da ihmal edilmiş, bir çok tezgâhlar muattal kalmıştır.
Bu sözlerimizi kuru, lâalettâyin bir iddia olarak ortaya atmıyoruz. Size hayattan hakikî misaller verebiliriz: Meselâ Kırıkkale fabrikaları bugün istihsal kabiliyetinin Ancak dörtte biri ile işlemektedir. Demek bu kabiliyet dörtte dörde, yani tam haddine çıkarılsa, bugün buralarda çalışan 5000 den fazla işçiyi bir kaç misli arttırmak, hem kâr etmek, hem de muhtaç olduğumuz bir çok malları dahilden ucuza temin eylemek imkânları bulunurdu. Bu fabrikalar, bütün ziraat â-letlerini, traktörleri, hattâ biçer-döğer makineleri yapmak kudre-tindedir. Bu fabrikalarda vagon imali kabildir. Çünkü her nevi yaylar, dingiller ve vagon akşamı pekâlâ yapılmaktadır. Bu fabrikalara biraz mütedavil 8er-maye temin olunsa, bugün memlekete ithal etmek mecburiyetinde bulunduğumuz bir çok malları dahilde yaparız, hem ucuza çıkarırız, hem işçilerimize iş buluruz; hem de harice avuç dolusu döviz vermeyiz.
Bütün bunlar gösteriyor ki eski iktidar devletçiliği de lâzım geldiği kadar becerememiş ve bir çok tezgâhlan işçisiz ve işsiz bırakmıştır.
Ne tarafa bakarsanız bakınız, iş hayatının bin bir türlü vesile ile sekteye uğradığını görecek-
Alabildiğine naylon ithaline müsaade edilmesi, Bursa’da i-pekçiliği öldürmüş, ve bu yüzden bir çok imalâthaneler kapılarını kapamışlar ve binlerce vatandaş bu yüzden işsiz kalmıştır.
Halatların ve hattâ ambalâj iplerinin dahi İtalya'dan getirilmesi, memlekette kurulmuş olan bazı tezgâhların kapısını kapamıştır. Halbuki, İtalyan malları daha pahalıdır. Fakat bizimkilere göre biraz daha beyaz olması tercih sebebi teşkil etmiştir, ö-bür taraftan ağ iplikleri ve balık avı malzemesi pahalı olduğundan balıkçılık lâzım geldiği kadar inkişaf edememiştir.
Diğer taraftan, ağır vergiler, ve bilhassa Muamele Vergisi küçük tezgâhların inkişaf etmesine ve daha çok işçi kullanmasına engel olmuştur.
Hele Varlık Vergisi gibi bidatler bütün iş sahalarında muazzam bir huzursuzluk yaratmış ve böylece yığınla müessese işçilerine yol vermek mecburiyetinde kalmıştır.
Ziraî sahaya bakacak olursak, bir tarafta devlet elindeki topraklar âtıl dururken öbür tarafta topraksız köylüler kahve peykelerinde pineklemeğe mahkûm bırakılmıştır. Geçenlerde Çifteler harasına gitmiştik. Burada haranın muazzam arazisi vardır. Halbuki öbür tarafta köylüler topraksızlıktan bunalmış bir vaziyette bize işsizlikten ve topraksızlıktan şikâyet etmişlerdir. Bu misalleri daha çoğaltabiliriz. Çünkü hangi sahaya bakarsanız bakınız işsizliği doğuran yüzlerce sebep görmeniz kabildir.
O halde ne yapmalı? Bütün bu meseleleri yeni baştan ele almalı, rasyonel bir çalışma tarzı ile işi düzenlemeğe, aksıyan yerleri tamir etmiye bakmalıdır. Yeni iktidarın yaptığı da işte budur. Elbette ki bütün bunların bir anda, üzerinden Musa peygamberin asâsını geçirerek halletmek mümkün değildir. Her işsize ânında derhal iş bulmak bunun için kabil olmamaktadır. Amma ne yapacaksınız ki, bütün bu enkazı temizlemeden yeni iş sahaları açmak da mümkün değildir.
Mümtaz Faik FENİK
İnönü’ne 16 liradan isfer islemez şüpheli
mecburen karesi «3» lira-
(Ba$ı 1 inci sayfada) çü muharebe tatbikatı yapabilecek bir dürümda bulunacak, dörtte biri acemi eğitim merkezlerine gönderilerek buralarda bir müddet talim ve terbiye 1 gördükten sonra kıtalara sevke-dilccektir. Bu usulle ordumuzun kuvveti daima yüksek bir seviyede tutulacak, acemi erlerin kıtalarla alâkası olmıya -çaktır.
Ordumuzun ihtiyacı olan şoför yetiştirme eğitiminde de e-saslı değişiklikler yapılmıştır. Şoför namzetleri evvelâ belli başlı eğitim merkezlerinde muayyen müddet talim gördükten sonra kıtalara sevkedilecekler-dir.
Askeri eğitim tasarısı
Diğer taraftan askerî eğitim sistemimizde yapılması lâzım ge len değişiklikler hakkında hazırlanan tasarı da şu hükümleri ihtiva etmektedir:
Gedikli çavuş yetiştirme u-sulü:
Halen ilk okulu bitirmiş olanlar gedikli okulunda 3 sene o-kuduktan sonra bir müddet de kıtalarda hizmet görüp gedikli çıkmaktadırlar.
Hazırlanan tasarıda bu şekil değiştirilmiştir. Tasarıya göre, askere alınan gençler arasından orta okul mezunları seçilecek, ve bunlar gedikli çavuş yetiştirme eğitim merkezlerine gönderilerek kursa tabi tutulacaklardır. Kurslarda muvaffak o-lanlardan isteyenler gedikli çavuş olacaklar, istemeyenler de kıta çavuşu olarak askerlik görevlerini ikmal edeceklerdir. Kı ta çavuşu olanlar arasından da gedikli çavuz olmak isteyenler gedikli yetiştirme eğitim merkezlerine gönderilecek ve kursa tabi tutulacaklardır. Kurslarda muvaffak olanlar gedikli çavuş olabileceklerdir.
Gedikli çavuş yetiştirme tasarısının en mühim tarafı şudur: Gedikli çavuşlar yüzbaşılığa kadar terfi edebileceklerdir. Buna göre ister kıta çavuşluğundan, ister diğer kollardan gedikli olmuş bulunan her asker, tabi tutulacağı imtihanlarda muvaffak olursa (yüzbaşı da dahil) yüzbaşı rütbesine kadar yükselebilecektir. Bu arada rütbesi yükseltilmiş olanların maaş lan da bulundukları rütbe esasına göre arttırılacaktır. Diğer taraftan gedikli okullarına da ilk okul mezunları alınacak ve buralarda da gedikli çavuz yetiş t irilecektir.
Subay yetiştirme usulü:
Subayların sınıflara ayrılması eskiden tamamen kur’aya tabi tutulmakta idi. Bu usulün mah zurları görüldüğünden yeni tasarıda Harp okulunda alınan numaralar göz önünde tutularak sınıflara ayırma cihetine gi dilmiştir. Yeni tasarıda dersten evvel tatbikatlarda muvaffak olma derecesi nazarı itibara a-lmarak her subayın senenin mu ayyen günlerinde mensup oldukları sınıfların kurslarına tabi tutulması esası kabul edil -miştir. Rütbesi ne olursa olsun, kendi sınıfının kursunda muvaf fak olan subay terfi edebilecektir; kurslarda muvaffak olamı-yanlar başka bir sınıfın kursuna tâbi tutulacaklardır. Hiç biı kursta muvaffak olmayan subay, ya emekliye ayrılacak veyahut emeklilik müddetini doldurmamışsa işinden uzaklaştırılacaktır.
Harp Akademisine giriş şartları
Şimdiye kadar Harp Akademisine azami üsteğmen rütbesinde girmek mümkünken, yeni tasarıya göre binbaşı (binbaşı dahil) rütbesinde olanlar da bu haktan istifade ile imtihana girebileceklerdir.
Harp Okulunda eğitim
Harp Okulu eğitim ve öğretim sisteminde de esaslı bir değişiklik yapılacaktır. Okulun tahsil müddet 4 yıla çıkartıla-
Bu arada Harp Okulu gençle-kendi derslerinde») başka u-lî kültürü sağlayacak dersler de okutulacaktır- Teknik ders, ler arttırılacak, böylece talebelere üniversite öğretimi yaphrıla-
Yedek Subay yetiştirme usulü: Yedek Subay Okulunda bu seneden itibaren tatbik edilmeğe , başlanan test usulüne bundan , sonraki senelerde de devam edi. lecektir. Ancak imtihan sekli bugünkü variyetinde bırakılmıya- :
cak, maarif sistemimizin bünye sine uygun bir şekilde hazırlana çaktır. Böylece her yedeksubay namzedinin sınıfları kur’a ile de ğil test neticesine göre tayin e-dilecqktir.
Okulda eğitim sisteminde evvelâ amelî sonra da nazarî ders lere yer verilecektir- Buna Göre derslerin %80 ni tatbikî olacaktır. Talebeler tatbikatlarda men sup oldukları sınıfların silâhlan üzerinde bilfiil çalışacaklardır.
Yedeksubay Okuluna lise ve üniversite mezunu alınacaktır, üniversitede yapılmakta olan as. kerlik kampları tamamen kaldırılacaktır. Yedek Subay namzetleri hazırlık kıtasına gönderilmi-yecek bunun yerine doğrudan doğruya okula sevkedilecek ve burada 6 ay eğitim göreceklerdir. 6'ay sonunda okuldan mezun olanlar kıtalarda 2 ay rütbesiz olarak takım komu tanlığı yapacaklardır. Bunu mü tekip asteğmen olarak 10 ay daha vazife göreceklerdir.
Okul müddeti ile kıtalarda yapılacak subaylık müddetlerinin uzatılıp kısaltılması Bakanlar Ku. rulunun salâhiyeti dahilinde bırakılacaktır.
oguyor
Türkiye komünizme karşı döğüşmek için sarsılmaz bir azim taşıyor
Nevyork, 22 (a-a.) (Basın - Ya. ym) — Avrupa’da ve bu arada .Türkiye’de bir gezi yapan Ame-rikadaki Hilton Otelleri anonim şirketinin başkam Hilton, hıris-tiyan ve musevi derneği tarafından dün gece Waldorf Astoria otejinde şerefine yapılan bir top. lantıda yaptığı konuşmada, bu sehayatinde yalnız Ingilterede ve Türkiygde komünizm tecavüzüne karşı her ne pahasına olur sa olsun döğüşmek için kati bir azim bulunduğuna kanaat getirdiğini belirterek Avrupa’nın diğer yerlerinde korku ve ümitsizlik bulunduğunu, bu durumun Türkiyedeki titizlik ve azimle büyük bir tezat teşkil ettiğini söy-
Seyyar satıcılar
(Bası 1 inci sayfada) mücadelede hem mühim miktar da ceza ödemek suretiyle mağdur olmuşlar, fakat buna rağmen ne caddeler temizlenmiş ne de seyyar satıcılar rahat bırakılmıştır.
Nihayet şehrin bu müzmin derdi halledilmiş ve bütün seyyar satıcılara muayyen yerler gösterilmiştir.
Bu husus hakkında malûmatına müracaat eteğimiz Belediye Başkanı Atıf Benderlioğlu kendisini ziyaret eden bir arkadaşımıza şu beyanatta bulunmuştur:
«Son günlerde miktarı bir hayli artmakta olan seyyar satıcılar için mühim bir karar almış bulunmaktayız. Buna göre bütün seyyar satıcılar şehrin muhtelif yerlerinde tayin edilen altı muhtelif sahada serbest o-larak satış yapabileceklerdir. Bu vaziyet hem halk için hem de satıcılar için faydalıdır. Çün kü halk rahat rahat caddelerden geçebilecek satıcılar da para cezası ödemekten kurtulmuş olacaklardır.
pamukçular ihtilâfı
(Bası 1 inci sayfada) göndermiş oldukları mümessille-rile Cumhurbaşkanımıza ve va-sıtalarile hükümete duyurulmC tur.
Ticaret Bakam olmak sıfatiyle tüccar ile ihracatçı arasındaki ihtilâfa anlaşma yolu ile hal çaresi bulmak üzere Izmire geldim-Esasen Izmirde de yalnız bir gün kalacağım ve tertip edilecek bir toplantıda tüccar ile ihracatçının arasım bulmaya çalışacağım. Yani benim buradaki vazifem meseleyi mahkemeye intikal ettirmeden halletmektir. Bunda mu vaffak olursam çok tabiidir ki benim Ticaret Bakam olarak bu hususta yapacağım başka hiç bir şeyim yoktur.

Muhabirin, şehirde pamuk ih tilâfında tüccar ile ihracatçı bir anlaşma yoluna gitmediği takdirde hükümetin pamuk ihracatını lisansa tâbi tutacağı hakkında bir rivayet dolaşmaktadır. Bu doğru mudur, sualine Zühtü Ve-libeşe şu cevabı vermiştir:
Bunlar sadece hususî maksatlarla uydurulmuş, hakikatle hiçbir alâkası olmayan sözlerdir Sunu herkes bilsin ki hükümet böyle bir yola gitmiyecektir. Pamuk ihracatı şimdi olduğu gibi serbest olacak ve lisansa tâbi tutulmıyacaktvr. Bu rivayetleri bu şekilde yalanlamaya mezun-

Seyyar satıcılara tahsis edi- 1 len yerler şunlardır:
1 — Belediye helâları ile Başkent oteli arkasındaki arsa.
2 — Kaleye giden asfalt yolun iki tarafı.
3 — İnönü Bulvarının Nümu-ne hastahanesi, Hacettepeye giden yolun sol tarafındaki arsa.
4 — İnönü Bulvarının İnci Ga zinosu istinat duvarları altındaki kısmı.
5 — Yenişehir Camii İnşaat Derneğine ait arsanın Kâzım Özalp asfaltı kısmı hariç diğer iki yan cephesi.
6 — Sakarya caddesinin Selanik caddesi ile birleştiği arsa.
Yalnız satıcılar bu mıntakalar da seyyar işporta ile satış yapa bilecek ve hiç bir zaman paraka kurmak gibi sabit bir vaziyette satış yapamıyacaklardır.»
Belediye Başkanı bundan son ra kaçak inşaat ile yapılan mücadele hakkında da şunları söylemiştir:
Zengin dilenci
Dün sabah şehrimizde oldukça garip bir hâdise olmuş ve hergün şurada burada para toplayan zengin bir dilenci iki günlük kazancım bankadaki hesabına yatırırken suç üstü yakalanmıştır.
Aldığımız malûmata göre Halk Partisi hükümetinin son Ticaret ve Ekonomi Bakam Vedat Dicleli Anafartalar caddesinden ge. çerken bir dilenci nazarı dikkatini çekmiş ve Dicleli dilenciyi takip etmeye başlamıştır. Dilenci bu sırada Garanti Bankasına girince Vedat Dicleli de hemen 4 üncü şubeye giderek durumu anlatmış ve bir dilencinin para yatırmak üzere bankaya girdiğini söylemiştir.
Bugün Matinelerden itibaren Harikulade mevzu ve şahane temsil kudretiyle hâtırası ebediyen yaşıyacak nefis bir film TUNA AĞLIYOR
«The Red Danube) Baş Rollerde: Walter Pidgeon —
Janet Leigh — Peter Lawford — Angela Lansbury Seanslar:
14 - 16.15 - 18.30 - 21 Ayrıca en son Dünya Haberleri Türk - İsrail Millî
Numaralı yerlerinizi evvelden aldırınız — Telefon Gişe: 15031, Müd: 24075
«Kaçak ve ruhsatsız bina in-şaatiyle mücadeleye girişmiş bulunmaktayız.
Kaçak inşaatla mücadele için belediye zabıtasını görevlendir » diğimiz gibi zabıta kuvvetlerini 30 jandarma ile takviye etmiş bulunuyoruz.
Bu arada kaçak inşaatın en fazla yapıldığı Çinçin bağları ve Asrî Mezarlık semtlerinde 24 saat devriyeler gezmektedir. Kaçak inşaat yapanlardan 50 lira para cezası alındığı gibi savcılıkça da haklarında takibat yapılmaktadır.»
Korede şehit düşen erlerimiz
(Başı 1 inci sayfada) vuş ve 12.6.950 de de başgedikli olmuştur-
Sedat Boranın şehit düşmesi üzerine, Millî Savunma Bakanlığı derhal harekete geçerek hizmet müddetini nazarı itibara almadan, normal tekaütlük muamelesinin tamamlanmasını, buna göre işlem yapılmasını ilgililere bildirmiştir.
Sedat Boran'ın aile efradına 450 lira şehit maaşı bağlanacaktır. Bu paranın 225 lirasını karısı, geri kalanı da çocukları alacaktır.
Diğer taraftan şehit düşen er Mehmet Affanla er Ali Keskin’in ailelerine 135 şer lira maaş bağlanacaktır. Şehit erlerin ve subayların ailelerine bağlanacak olan maaş miktarı, mensup olduktan birlik komutanının möstereceği lüzum üzerine icabında yüzde yirmibes nisbetinde arttırılabilmek-
Bunun üzerine 4 üncü şube müdürlüğünden bir memur zengin dilenciyi bankaya 132 lira yatırırken suç üstü yakalanmıştır.
Yapılan tahkikat sonunda dilencinin isminin Seyfullah Hız olduğu ve diğer bankalar hariç Garanti Bankasında 3452 lirası bulunduğu ve 20 senedir de dilencilik yaptığı anlaşılmıştır.
Diğer taraftan öğrendiğimize göre Seyfullah Hız’ın 14 yaşında bir kızı vardır- Kendisi de otelde yatmakta ve faizle para verdiği gibi bazı elbisecilerle de tak olarak iş yapmaktadır.
Memleket İçi
Memleket Dışı
ZAFER'in Abone Şartları
Komünist olmıyan diğer milletlerle birlikte hareket ettiği takdirde, Türkiye askerî bakım dan yüksek bir kudret arzet-mektedir. Türkiyenin bu kudreti halihazırda Amerikadan çok daha fazla yardım gören bir ; çok memleketlerin askerî kudretinden büyüktür. Bunlar ilk
(Başı 1 inci sayfada) ha geniş bir cephede mevzi almıştır. Daha kuzey doğuda güney Kore askerleri Kore, Çin ve Sovyet hudutlarının birleştiği nok tadan 100 kilometre mesafededirler-
Bugün Amerikan üstün uçanka. leleri Çoncin şehrini bombalamışlardır. Merkez kesiminde güney Kore askerleri Pongon'u ele geçirmişlerdir.
Komünist çeteler Birleşmiş Milletler cephesi gerilerinde faaliyetlerini arttırmışlardır. Güney Kore askerleri Seul’un takriben 65 kilometre kuzey doğusunda Kumçondaki kuvvetli bir komünist birliğine hücum etmiştir. Türk askerleri çetecilere karşı girişi-
Siyasal Bilgiler Fakültesi Talebe Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanlığından:
Cemiyetimizin Genel Kurulu 24/11,950 Cuma günü saat 20 de Fakülte konferans salonunda toplanacaktır.
Gündem:
1 — Faaliyet raporunun okun-
2 — Denetçi raporunun okun-
3 — Teklif ve dilekler.
Çamlı Evler Yapı Kooperatifi
Son fırsat
Kiralık Daireler
Çankaya asfaltı, su deposu durağı yanında üçer odalı yüz daireden bir kaçı boş kalmıştır. Acele edilmesi. Telefon: 25557. Kira ücretleri: 90, 100, 110 liradır. (6094)
ten harekâta iştirak etmiş bulun maktadır. Amerikan av uçakları Seul'un 90 kilometre güneyinde çetecilerin elinde buluna köyü bombalamıştır.
Satılık Kompressörler
İNGERSOLL - RAND markalı D - 85 model benzinle teharrik iki adet çift tabancalı yeni vaziyette kompressörle ray ve vagonetler acele satılıktır. Müracaat Zonguldak Posta Kutusu: 38 — Telefon: 202. (2954)
25/17/1950
Bellamy Cinayeti |

ZAFER İN POLİS TEFRİKASI
Yazan: Frances Noyes Harl Çeviren: S. Yazacıoğlu
— 133 —
Holde kimse yoktu. Hep o-turma odasındaydılar. Konuşmalarını, gülüşmelerini duyuyordum. Her an dağılıp dışarı çıkmaları ihtimali vardı. Kitabın rafta durduğuna dikkat etmiştim. Yalnız orada üstüs-te üç kitap vardı. Üçü de eşti. O yüzden biraz vakit kaybet-
Tezkere ikinci kitabın içindeydi. Üzerinde .Patrich Ivcs’e —acele— çok ace|e) diye yazılıydı. Biran için acele, çok acele kelimelerine baka kalmışım. Sonra mektubu bahçeye makasları taşıdığım çantanın içine koydum. Yemek odasından geçip kilere girdim. Bayılacak gibiydim, bir bardak su içmek istedim.
Kilerde kimse yoktu. Üst-üste üç bardak su içtim. Nihayet ellerimin titremesi durdu, başımın dönmesi geçti. Sonra arka taraftan, yemek odasına girdim. Pat kütüphane odasında masasının başındaydı. Yemek odası kapısının önünde bir paravana vardır. Onun aralığından kütüphane odasını gayet iyi görüyordum. Patın elinde kahnea bir tomar kâğıt vardı. Dar, uzun senede benzeyen kâğıtlardı. Onları sayıyordu. Noelde bana hediye o-larak böyle bir tahvilât senedi vermişti. Ben gördüğüm manzarayı tahlile çalışarak o-rada dururken, içeriden Sue seslendi.- Pat evvelâ birdenbire ürkmüş gibi sarsıldı, sonra kâğıtları yazıhanenin sol tarafındaki üst çekmeceye sokup, hole, misafirlerini geçirmeğe
tatlı söze yer verilmiyen bu tezkereden benim çıkaıdığjlm mânayı çıkarmak hata idi. Fakat sabırsızlığı, bekliyemiye-ceğini söylemesi, ne derece mesut olacaklarından bahsetmesi, mektubun pek acele yazılmış olması, hele hiç bir zaman hislerinin derinliği olmadığını bilmekliğim beni bu hataya şevketmiş bulundu. Galiba bir mektup okurken, hepimiz az çok o mektupta bulmak istediğimiz şeyleri okuruz, ben de öyle oldum. Kendi zihnimde uyanan şüpheleri orada sarahaten yazılmış gibi gördüm. Pat’ın bu kıza son derecede âşık olduğunu, yalnız kendi "hayatını değil, benim hayatımı da, karısının ve çocuklarının hayatını da fedaya hazır olduğunu zannederek deliye döndüm. Bunun önüne geçebilmek için bir çare aradım ve bir türlü bulamadım.
Tezkereyi üçüncü defa olarak okuyordum ki Melamie kapımı vurdu, yemeğin hazır olduğunu haber verdi. Kâğıdı çantama soktum, sandalyemi ittim, kalktım, kapıyı açtım ve yemeğe indim.
BU HAFTA YAPILACAK LİG MAÇLARI
Haftanın en mühim karşılaşması Hacettepe Emniyet ve Harbokulu ile Karagücü arasında papılacak Lig maçlarına bu hafta da 19 Mayıs stadında devam edilecektir. Haftanın en mühim karşılanması, Cumartesi günü Hacettepe - Emniyet, Pazar günü de Harbokulu - Karagücü arasında yapılacaktır.
Maçlar hakkındaki bölgenin tebliği aşağıdadır.
Altınordu (Ankaragücü sahası) Fethi Emil (Fahri Alpagat, Kâzım Arkal).
Saat 14.30 da: Kurtuluş - E-gespor (Ankaragücü sahası) Fa zil Gürer (Galip Ertürk, Tarık Gürğan).
B. T. Ankara Bölgesi Futbol Ajanlığından:
Bu hafta 19 Mayıs Stadyumu ile Ankaragücü sahasında yapı lacak olan futbol lig maçlarının gün, saat ve hakemleri aşağıda gösterilmiştir.
İlgililere duyurulur.
Cumartesi 25 Kasım 1950:
Saat 14.30 da: Yıldırımspor -Mamakspor (1 No.lu toprak saha) Kadri Erdemli (Hayrettin Karacabeyli, Orhan Yılmaz).
B. T. Ankara Bölgesi Baş -kanlığından:
Dün saat 14 te Millî Kütüphane de Kadın Gazetesi sahibinin ter tip etmiş olduğ konferansta Pakistan sefiresi Bayan Mian Beşir Ahmet bir konuşma yap miştir. Bayan Mian Beşir Ahmet bu konuşmasında Pakistan kadı nlnrınin şimdiye kadar bulunduk larıdurumları etraflı bir şekilde izah ettikten sonra Türk ve Pa kistan kadınlarının yetişme ve çalışma tarzlarına da temas etmiş ve bu hususta da geniş iza hat vermiştir. Bayan Mian Beşi r Ahmet'in konuşması dinleyicilerin büyük alâkasını çekmiş ve hatip dakikalarca alkışlanmış tır.
Gayrı menkul malların açık arttırma ilânı Kırkkale İcra Memurluğundan: 950/57
Bir borçtan dolayı açık artırma ile satışına karar verilen Kırıkkale’nin Yukarı Öz mevkiinde olup tapunun 943 şubat ve
16 sayısında kayıtlı 6433 M2 tarlanın tarafları şarkan Mehmet veresesi, garben Hacı Mus-
tafa veresesi, şimalen hark,
nuben tren yolundan istimlâk e-dilen kısım ile çevrili gayrimenkul tarlanın şimal kısmında 22
metre kadar uzunlukta bir bina mevcut olup bu binanın 13 metrelik kısmının üç metre derinlikte olmak üzere ve üzeri açık ve duvarının taş olduğu, diğer 9
metrelik kısmının ise bir kat olup üzeri kiremitle kapalı ve içerisi de boş iki şarap deposu ve duvarı da tuğla olan bu gayrimenku-lün heyeti umumiyesinin şimal kısmında ayrıca 65 adet kavak ağacı bulunan işbu gayrimenku-le halihazır durumiyle takdir o-
Olduğum yerde bir iki dakika beklemek mecburiyetinde kaldım. Derhal kütüphaneden geçer de karşılaşırsak, vaziyetten şüphe ettiğimi anlar, hattâ belki de tezkereyi aldığımı hisseder ve yirmi sene uğraşıp da kurduğum bu hayat birdenbire tamir kabul etmez bir surette yıkılıverir diye korktum. Derhal babası gözümün önüne geldi. Ben babasını tutamamıştım. Halbuki Pat'ı yerinde tutmak için Sue gibi bir karısı vardı. Pat’ın benden şüphelenmemesi için her şeyi, her şeyi feda edebilirdim. Yavaşça kütüphaneden ayrıldım, holden geçip arkama bakmadan kendi odama çık-
Odaya girince kapıyı kilitledim, sürmeledim. Hattâ bun lan kâfi bulmadım, kapının ö-nüne bir de sandalye getirip dayadım. O gece çıldırmış olduğuma kanaat getirmek için elimde sadece bu delil var. Bu hareketleri aklı başında bir insanın yapacağına inanamıyo rum. Muhakkak ki insan öldürmek hırsına kapılmış, gözü dönmüş bir deli idim.
Pencerenin yanındaki koltuğa çöktüm. Tezkereyi tekrar gözden geçirdim. Oturduğum yerden gül bahçesini, güllerin ilerisindeki kum yığınını, çocukların oynadıkları yerleri görebiliyordum. Orada şimdi kimseler yoktu. Ben bahçede gülleri bağlarken onlar Allah-rahatlık versin deyip odalarına çekilmişlerdi. Mektubu üç defa okudum. Ve gayet tabiî olarak üç defasında da okuduklarımı yanlış anladım. Mimi’nin Pat’a beraberce Kaliforniyaya kaçmak teklifinde bulunduğunu zannediyordum. Kocasiyle beraber Kaliforniyaya giderek orada yaşayabilmelerini temin edecek parayı istediğini, ve bu paranın geldiği yeri Stev’-den saklamak arzusunda olduğunu bir an dahi düşünmedim.
Pat’ın Melamie’nin ve Sue’-nin o akşam yemekte hiç bir fevkalâdelik mevcut olmadığı söyledikleri zaman biz zavallı fânilerin ne âciz, ne zavallı mahlûklar olduğumuzu düşünmekten kendimi alamadım. O gece Sue’nin, Pat’ın ve benim neler düşündüğümüzü bilip de, hepimizin, sanki hiç bir şey yokmuş gibi, her zamanki âdetimiz üzere gülüp söyleşerek yemek yemiş olduğumuzu düşünmek bana şimdi imkânsız gibi geliyor. Buna rağmen hakikat tamamiyle böyledir.
Sonra, hep birlikte kotrayı görmek üzere kütüphaneye geçtikleri zaman, ben de gül bahçesine kadar gidip biraz evvel yarıda bıraktığım işi tamamlamağa karar verdim. Fidanların bazılarında bir iki kurumuş dal vardı, onları kesebilmek için çekmeceden bir bıçak aldım. Bu bıçak gayet keskindir. Çocukların eline geçip bir kaza çıkarmasınlar dîye daima çekmenin içinde ve sımsıkı sarılmış olarak saklarım. Bıçağı yanıma aldıktan sonra bahçeye çıktım.
Bir müddet hiç bir şey düşünmeden çalıştım. O esnada Mis Page aşağıdan, kumluktan doğru geldi, bir iki dakika kadar sonra da Sue evden çıktı, koşa koşa bahçe kapısına doğru gitti. Geçerken kendisinin sinemaya Pat’ın da poker oynamağa gideceğini haber verdi. Yalnız kalınca rahat ettim. Biraz daha rahat nefes alabiliyor, daha rahat düşünebiliyordum.
Biraz sonra, sizin de öğrenmiş olduğunuz veçhile tekrar eve döndü. Ancak beş dakika kadar kaldıktan sonra tekrar koşa koşa geçti, gitti. Gül bahçesinin nihayetindeki tahta sıranın üzerine oturdum, düşünmeğe çalıştım. Salim bir kafa ile düşünmeğe, soğukkanlılığımı kaybetmemeğe gayret ediyordum. Çünkü derhal harekete geçemiyecek olursam, hîç bir şey yapmağa imkân kalmı-yac^ğını biliyordum. Yalnız yapılacak şey ne idi? Buna karar veremiyordum.
(Sonu var)
BİRİNCİ KÜME:
Saat 12.30 da: Havagücü -Hilâlspor. Sait Atakol (Kenan Sertyel, Vedat Gürsel).
Saat 14.30 da: Hacettepe -Emniyet. Refik Güven (Rahim Kotan, Nail Köken).
İRİNCİ KÜME:
Saat 14.00 de: Beşiktaş - Jandarma gücü (2 No.lu çim saha) Nusret Açkurt (Doğan Korkmaz, Şeref Karaoğlu).
Saat 14.00 de: Dışkapı - Atıf-bey (1 No.lu toprak saha) Naci Baydar (Reşit Şentanıl, İhsan Konak).
ÜÇÜNCÜ KÜME:
Saat 14.00 de: Etlikspor - Vefa (2 No.lu toprak saha) Necdet Arığ (Hüseyin Çankayalı, Recep Het).
Saat 14.00 de: Kavaklıdere -Pınarspor (Ankaragücü sahası) Kadri Erpekin (Haşan Yücel, Timuçin Renda
Pazar 26 Kasım 1950:
BİRİNCİ KÜME:
Saat 12.30 da: Gençlerbirliği -Kalespor. Celâl Araş (Rıza Ülger, Lisanettin Uçaner).
Saat 13.30 da: Maltepe - Ankaragücü (3 No.lu çim saha) Reşat önen (Yusuf Gök, Talha Ertuğ).
Saat 14,30 da: Horbokulu ■ Karagücü. Hüsamettin Böke (Hüsnü Aytüre, Hayri Dirici).
İKİNCİ KÜME:
Saat 12.20 da: Çankaya - Baş kent (2 No.lu çim saha) Cahit Hoçer (Hüseyin Maloğlu, Muharrem Gören).
Saat 12.30 da: Işıkspor - Ulu-çınar (2 No.lu toprak saha) Mâ-cit Karadağlar (Saim Tuncel, Zekeriya Tunalı).
Saat 14.30 da: Dikmenspor -Cebeci (2 No.lu çim saha) Fuat Güvengör (Nadir Çilesiz, Ra-sim Boğaç).
Saat 14.30 da: Barbaros - Me-tespor (2 No.lu toprak Cezmi Başar (Muzaffer Osman Erengil).
ÜÇÜNCÜ KÜME:
Saat 12.30 da: încesu -spor (1 No.lu toprak saha) E-min Karagözoğlu (Sait Şentürk, Kâmil Şenler).
Saat 12.30 da: Doğanspor -
saha) Ural,
Kayaş
1 — Bölgemizde açık bulunan atletizm ajanlığına seçim yapılmak üzere, 24 Kasım 1950 Cuma günü saat 18.00 de bölge merkezinde bir toplantı yapılacaktır.
2 — Bu toplantıya, lisanslı atletizm hakemlerile, kulüp ve güç temsilcilerinin, yazılı salâ-hiyetnameleri ile birlikte teşrif leri rica olunur.
B. T. Ankara Bölgesi Güreş Ajanlığından:
1 — Vukuu muhtemel dahili ve haricî temaslar bölge Greko - Romen takımım tesbit etmek için 25, 26 Kasım 1950 günlerinde yeni Sergievindeki güreş idman salonunda seçme müsabakaları yapılacaktır.
2 — Bu seçmenlerde 1, 2 ve 3 üncü olanlar antrenör nezaretinde pazartesi, çarşamba ve cuma günlerinde iki hafta çalıştırıldıktan sonra toleranssız olmak sarfı ile aralarında tekrar bir seçme yapılacak ve en iyi durumda olan bölgemizi temsi-len takıma alınacaktır.
3 — Bu müsababkalara serbest güreş seçmenlerine katılan müsabıklar da girebilir. Hem serbest ve hem de Greko - Ro-mende muvaffakiyet gösterenler tercih edilecektir.
4 — 25 Kasım 1950 günü güreş idman salonunda tartı 11 - 12 de Maç 14 te,
26 Kasım 1950 pazar günü tarh 9 10 da Maç 11 do-
5 — Bu müsabakalarda 2 kilo tolerans kabul edlmistir.
6 — Tartı hakejnleri: Güreş tertip komitesi üyesi Ihsan Tufan başkanlığında kulüpler güreş kaptanları-
7 — Masa hakemleri: Ekrem Küskü, Ihsan Tufan, Zihni Testici.
8 — Müsabaka hakemleri: Beri ri Bökesoy, Ahmet Işık, Mustafa Beton. Halit Balamir, Sabri Can-dar, Necmi Tolunay, Faik Dura, Haydar Bostancı.
Mülkiyelilerin basketbol maçı
Dün. Siyasal Bilgiler Fakülte si salonunda Gençlerbirliği -Mülkiyeliler Birliği genç takımları arasında yapılan basketbol müsabakasını 40 a karşı 20 sayı ile Gençlerbirliği genç takımı kazanmıştır. Galip ta -kim şu oyunculardan müteşekkildi: Orhan (K), Tuncay, 8tilâ. Artin, Nejdet, Aydın, Halûk, Güven, Bediî, Alparslan.
Pirinç ve Çeltik nakliyatı hakkında
GENSORU
(Başı 1 inci sayfaaaı lir ki, yalne İnönü askerî zaferiyle Lozan konferansı siyasî mu vaffakiyetinin değil, fakat asgarî zamanda azamî gaf yapmanın şimdiye kadar hiç bir siyasî parti liderine nasip olmamış şekilde bütün rekorlarını kırarak yeni bir rekor tesis etmek kaderi de yine tarihimizde yalnız İsmet Paşa hazretlerine teveccüh etmiş bir mazhariyettir. Düne kadar başımız üzerinde taşıdığımız bir millî kahramanın yirmi küsûr sene tasarruf ettiği bir iktidardan düşüşünün daha altıncı a-yında gösterdiği bu mütemadi sabırsızlık, bu içinin içine sığmadığını anlatan rahatsızltk, bu arka arkaya mesele çıkarmadan yerinde rahat duramamazlık manzarası vatanpervere gerçekten hüzün verecek, başlı başına elim bir hâdisedir.
memleketin siyasî ve askerî emniyetini Meclis kürsüsünde enine boyuna dedikodu mevzuu haline koymak ve bu teşebbüsü Millet Partisi ile âhenkli bir politika tâbiyesi içine alarak gûya daha tesirli kılmak hareketlerindeki vatanperverlik ve politikacılık miktarlarından hangisinin daha üstün olduğunu anlamak i-çin millî vicdanın hiç bir ölçü ve terazi bulamıyacağı iddia edilirse hayret edilmemelidir. Azgın düşmanın yanı başında, gözü önünde memleket emniyetini münakaşa mevzuu haline koyan böyle bir gensoru bizim Atatürk İnkılâbında*.! öğrendiğimiz ve lıattâ yıllarca bizzat İnönü tarafından telkin edilen ölçülere sığmayacak kadar acıklı bir hikâ-
kundurtmıyan insanların şimdi çıkarmağa karar vermişse, bizim her hangi bir sınıfı silâh altına almamız tecavüzü durdur-tamıyacağı gibi her hangi bir terhisimiz de tecavüzü tahrik etmez, edemez. Dünya hâdiselerini takip eden, hudutlarımız ilerisindeki vaziyetleri geceli gündüzlü gözleyen en salâhiyet li askerî ihtisas adamlarının ve bütün izan erbabının kanaati budur.
Dünya durumu ile zamana hâ /im siyasi şartlan bilenler tak-(ıir ederler ki bugün Türkiye-ain Büyük Millet Meclisi kürsüsünde bahis mevzuu edilerek karara bağlanabilecek siyasî ve askerî emniyeti diye bir mesele yoktur ve olamaz. Tür-kiyenin siyasî ve askerî emniyeti, înönü de dahil omak ü-* zere bütün Türkiye devlet a-damlarının hattâ birleşerek hal ledebilecekleri bir mesele ol -maktan, çoktan çıkmıştır.
Bugün Türkiyenin siyasî ve askerî emniyeti dâvası Birleşmiş Milletler topluluğuna dair zincirin yalnız bir halkasıdır. Bu halka bir kere o bağlılığa takılmış olduğuna göre artık onu o zincirden çıkararak tek başına ve ayrı bir hâdise halinde mjitalea etmeğe aklan ve mantıkan imkân yoktur. Eğer bir devlet bize tecavüz ederse 1939 ittifakı otomatik olarak ha rekete geçecek ve İngiltere ile Fransa taahhütlerini yerine getirerek mütecavize karşı yardımımıza koşunca bu ^efer Atlantik Paktı hükümleri işlemek mecburiyetine düşecektir. Yani Türkiyeye bir tecavüz, ister istemez jiçüncü dünya harbide sebebiyet verecektir. Eğer her hangi bir devlet, dünya harbini
Demokrat Parti iktidarının altıncı ayında Büyük Millet Mec lisine devletin siyasî ve askerî emniyetine ait bir gensoru getirmenin mânası ve memleket i-çin faydası nedir ?
Anlaşılıyor ki sayın İnönü bun dan bir müddet evvel devlet reisini ziyaret ederek ve Bulgaris-tanla aramızdaki vaziyeti ileri sürerek bazı sınıfların terhis e-dilmemesi lâzım geldiği hakkın-daki mütalâasına yine Devlet Reisi tarafından verilen ikna edici cevapları da kâfi görmek istememiş, yahut dünya vaziyetini günü gününe takip ve İnönü’nün telâşlı hareketinin yersiz olduğuna hükmeden Menderes kabinesinin sunduğu muhtıraya fazla ehemmiyet vermemesinden sinirlenerek «Öyle ise ben de meseleyi Meclise getireyim de görünüz!» demek istemiştir. İnönü hesabına bir gaf teşkil eden, fakat Halk Partisini çok daha nahoş vaziyet lere düşüreceğine şimdiden ve peşinen hükmolunabilen böyle bir teşebbüsten acaba memleket 1 zarardan başka ne kazanabilir? Yirmi küsûr yıl bu memlekette ; siyasi ve askeri işler mevzuları- | na millî mukaddesat mahiyeti vererek dil uzandırtmıyan, el do
Vaziyet böyle olunca sayın İnönü’nün gensorusu başta ken dileri olmak üzere İnönü'nün seçeceği Halk Partili hatiplere ve bu hatiplerin beş misli Demokrat Parti hatiplerine memleket siyasî ve askerî emniyeti-mevzuu etrafında günlerce ve karşılıklı lâf yarışına girişmek mekten ve nihayet ekseriyete hâkim Demokrat Partinin de «müzakere yeter!» diyerek ken di hükümetine itimat beyan etmesi neticesinden başka hiç bir netice vermiyecektir. O halde günler kaybolacak ve memleketimizin askerî ve siyasî eûı-niyeti, sayın înönü öğle istediği öğle emrettiği için, dünya kar şısında şüpheli bir mevzu imiş gibi lüzumsuz ve zararlı tereddütlere yol açacaktır.
Hâdisenin bu vahim mahiyetini teşebbüse katılan M. P. liler de her halde kavramış ola caklar ki, şimdiden «hafi celsede konuşalım!» demeğe başlamışlardır. Niçan hafi celsede? Madem ki konuşmak istiyorlar, sanıyoruz ki, Demokrat Parti bu meydan okumayı kabul e-decek, gensoru talebini reddetmek çoğunluğunun elinde olma s(na rağmen onu reddetmiye-rek Halk Partisinin en zayıf olduğu mevzuda kendisile millet önünde açık ve etraflı konuşmayı tercih edecektir.
Fakat asıl mesele şudur: Bütün bu konuşmalardan memleket bir şey kazanmıyacak, bu muhakkak, fakat acaba înönü ne kazanacak?
Bunu bize zaman göstere -çektir.

SAYIN DOKTORLARIN DİKKAT NAZARINA
lunan 5250 lira kıymet üzerinden aşağıda yazık şartlar dairesinde açık artırmaya çıkarılmıştır.
1 — Birinci artırma 14/12/950 perşembe günü saat 14 den 17 ye kadar Kırıkkale icra Dairesinde yapılacağı ve sürülen pey takdir edilen kıymetin yüzde 75 şini bulduğu takdirde müşterisine i-halesi icra kılınacaktır. Şayet yüzde 75 şi bulmadığı takdirde Dİrinci artırmada son pey süren talibinin yüklentisi yerinde kalmak şartiyle İkinci artırma 25/12/1950 pazartesi saat 14 den 17 ye kadar aynı icra dairesinde ve en çok pey sürene ihalesi ya-yapılacaktır.
2 — Artırmaya iştirak edeceklerin takdir edilen kıymetin yüzde 7,5 ğu güven akça sim vermiş olacaklardır. Satış peşin para ile olacaktır. Dellâliye ve asker ailelerine yardım akçasıyle birikmiş vergiler satış bedelin-
den ödenecek, tapu harç ve gi-derilerini alıcı verecektir.
3 — Satış bedeli zamanında ödenmezse İcra İflâs Kanununun 133 üncü maddesi gereğince muamele yapılacağı ve alıcı teminat noksanlığından sorumlu bulunacaktır.
4 — İpotek sahibi alacaklılar ile taliplerin bu mal üzerindeki haklarını faiz ve gideri hakkında ileri sürdükleri belgeleriyle birlikte 15 gün içinde dairemize bildirmeleri gerektir. Bildirmezlerse satış parasının üleştirilmesine giremiyeceklerdir.
5 — Bu satışa ait şartname 27/11/1950 gününden itibaren da iremizin (950/57) T. No. lu dos yasında her gün görülebilir.
îstelileı* daha fazla bilgi edinmek istedikleri takdirde bu tarihten itibaren her gün öğleden sonra müracaat etmeleri aksi takdirde satış günü satış şartlarını daha evvel görmüş ve kabul etmiş sayılacakları ilân olu-
Kırıkkale îcra Memurluğu

Tiyatro’da
Resmî Fransız
turnesi
Şayet, bunu anlamış olsaydım, mâni olmak için parmağımı dahi oynatmazdım. Bilseydim parayı kendi elimle verir ve derhal uzaklaşmasını, çocuğumu rahat bırakmasını isterdim. İşin acı ve acı olduğu kadar da gülünç tarafı şu ki, Mimi her zamanki gibi, her işinde olduğu gibi kullandığı lisanda da dikkatsizliği, tasasızlığı ve savrukluğu yüzünden .Bizim saadetimiz, derken kimleri kasdettiğini açıkça izah etmemiştir; ve işte bu yüzden bugün hayatını kaybet miş bulunuyor.
Gerçi bu işte benim de budalaca hareket ettiğimi, itiraf etmek lâzım. Çünkü bir tek muhabbetli kelimeye, bir tek
İngiliz - Yugoslav millî takımları berabere kaldı
Ingiltere - Yugoslavya futbol karşılaşması, Arsenalln High-bury stadında yapılmıştır. Birinci devrede iki gol atan Ingiltere, ikinci devrede başka gol çıkaramamış ve iki gol yiyerek maçı berabere bitirmiştir. Yugos-lavlar, beraberlik sayısını, maçın bitmesine on dakika kala atmışlardır-
Yugoslav takımı, güzel bir o-yun oynamıştır. Bilhassa haf hat h ileriyi muvaffakiyetle beslemiştir. Yugoslav kalecisi ve santrforu, sahanın en iyi oyuncuları İdiler.
Ingiliz takımında, hatlar ara larında tam bir irtibat kurulamamıştır. Haf hattı vazifesini yapamamış, hücum hattında bilhassa sol kanat aksamıştır- Bekler iyi oynamışlardır.
D. Demiryolları Genel Müdürlüğünden:
Fevzipaşa - Diyarbakır kısmındaki istasyonlardan Hay-darpaşaya gönderilecek pirinç ve çeltiklere ait 2G5 sayılı tarifenin 1 inci eki 20/12/1950 den itibaren yürürlükten kaldırılmıştır. ___________________________ (8707)—(2557)
Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğünden
Viyanalı bir mütehassısın yanında Tiyatro Perukacısı olarak yetişmek üzere 150 lira aylıkla iki orta okul mezunu alınacaktır.
İsteklilerin Devlet Tiyatrosu Müdürlüğüne müracaatları. (8718)—(2558)
Kırıkkale Belediy e Ba şkanlıgınd an
1 — Belediyemiz için teklif toplamak suretiyle 2-3 tonajında bir adet kamyon alınacaktır.
2 Verilecek tekliflerde arabanın evsafı, tonajı, fiatı ve modeli ayrı ayrı bildirilecektir.
3 — Araba Kırıkkalede teslim alınacaktır.
4 — İlân vergi ve resimler teklif sahibine aittir.
5 — Teklif verecek müessese en geç 4/12/1950 Pazartesi günü saat 13 e kadar belediye süreli komisyonuna bildirmeleri şarttır.
0 — Postada gecikmeler kabul edilmez. (8704)—(2556) I
FRANSANIN EN MEŞHUR
ETS Chenaille Raulot - Lapointe
FABRİKASININ
IS MUIITK
MODELİ
RÖNTGEN ClHA
Dahiliyeciler için ideal bir teşhis
( 35 MA. ile 80 KV.
Z L A R I
vasıtasıdır.
)
n t 1 i
o
Hususî ve pate lokalizatör ve diyafram tertibatı
Zarafet - Emniyet udret
Türkiye vekili
Reşat ve Talât ERMAN
İstanbul, Galata Ömerabit Han - Kat I
Telefon: 41112
ıl
î

(COMEDİE FRANCAİSE SOSYETERLERİNDEN) Vera Korene - Maurice Escande - Maurice Donne-aud - Annie Gaillard - Cla-risse Deudon . Genevieve Page-Jacques Torrens-Jean Demailly.
23 Kasım saat 20-30 da H. Bernsfein'dan Le Secret
24 Kasım saat 20.30 da H- Becque’den La Parisienne
Musset’den Un Caprice
25 Kasım saat 20.30 da Racine’den Phedre
Fiyatlar: 10 - 7,5 - 5 - 3
Biletler Salı gününden itibaren Büyük Tiyatro gişesinde satılmaktadır.
»Ilamamönü — Yeni Do-[ğumevi Çocuk Hastalıkları ! Mütehassısı
Kardeşler
- No. 5
Telgraf: RETERMAN
(2953)
İ Dr. Ihsan Can
Utastcdaiıiu hergün saat ■15 ten İtibaren kabul eder.
► Anafartalar [şunlu Cami [394 Bekman [Muayenehane [15888.
caddesi Kıır-karşısı No. Apartmanı, ve ev Tel:

Sayfa: 6
ZAFER
23/1171950
Nakliyat yaptırılacak
Toprak Mahsulleri Ofisi Ankara Bölge Müdürlüğünden:-^^
1 — Aşağıdaki müfredatlı cetvelde adları yazılı ambarlarımızda mevcut veya bundan «onrr mübayaa edilecek Ofisimize ait hububat, bakliyat vesair maddelerin hizalarında gösterilen mahallere nakli işi açık eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Eksiltme ambarların hizalarında gösterilen günlerde Ankara Bölge Müdürlüğü binasında teşekkül edecek hususi komisyon önünde yapılacaktır.
3 — İsteklilerin karşılarında gösterilen geçici teminatlarını eksiltmeden bir saat önceye kadar Ankara Silosu yanındaki Ankara İşletme Şefliği veznesine yatırmaları ve alacakları makbuzları ile ihale saatinden evvel komisyona başvurmaları lâzımdır.
4 _ Bu işe ait şartlaşma ve sözleşme tasarıları beş lira karşılığında Ankara
Müdürlüğü Ticaret Servisi ile cetvelde yazılı ambar şefliklerinden temin edilir. Hububatın teslim alma cağı mahal
Taşınacak Taşınacak Eksiltme istasyon ’

miktarı
günü Saati
Geçici teminat
Bölge
Devren satılık dükkân
Bahçeli Evlerde faal çalışmakta olan Manav dükkânı devren şahlıktır. Her gün hor saat görülebilir. Müracaat: Telefon 31457. (6091)
Develi Pınarbaşı Topaklı Ş. Koçhisar Kırşehir Mucur
Y. Hisar Sarımsaklı H. Dede Ankara Yerköy
II. Dede
4000
3500
2500
1500 3000 1500
27/11/950 P. ertesi
27/11/950 P. ertesi
28/11/950 Salı
28/11/950 Salı
29/11/950 Ç.şamba
29/11/950 Ç.şamba
15.30
16.30
15.30
16.30
Haftalık nakil tonajı
Satılık Apartman
Yenijehirin merkezî yerinde on bir daireli müsait şartlı aylık (800) lira net iratlı Ap. almak ls-liyenler her QÜn saat 14 - 18 a-rası Halk sokak 26 sayılı Ap' kapıcısı Sıtkıya müracaatları.
350
350
350
350
250
350
2520
Satılık arsalar
Denizciler caddesinde imar parseli, Işıklar ve Çankırı cad deleri üzerinde mağaza ve 0-telc elverişli.
Güven Emlâk
Ticaret han: Kat 1, No. 1 Tel: Ev: 13764. Yz. 12175
Türkiye Ziraî Donatım Kurumu Umum Müdürlüğünden
Kuruntumuz merkeziyle İstanbul Transit ve İzmir Depc Müdürlüklerimizde mevcut Teknik ve Ticarî şartnameler dahi ünde 200 ton yüzde 3 G. BHC. 4. yüzde 10 DDT. li Preparat ile 200 ton yüzde 3 G. BHC. 4- yüzde 5 DDT. + yüzde 40 kükürt Preparatı satın alınacaktır.
İsteklilerin Teknik ve Ticarî şartnamelerimize uygun olarak hazırlıyacakları tekliflerini en geç 21/12/1950 akşamına kadar Umum Müdürlüğümüze vermeleri ve Kurumumuzun malı satın alıp almamakta serbest olduğu ilân olunur. (8635) 2543
Öğrenci alınacaktır
M. S. B. Deniz Kuvvetleri Komutanlığından:
1 — Komutanlığımızın askerî yargıç ihtiyacını karşılamak üzere Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrenimlerini yapmak şartile Hukuk Fakültelerinin 2., 3. ve 4 üncü sınıflarından naklen öğrenci alınacaktır.
2 — Bu öğrencilerin 2. sınıfa girecek olanlarının azami 23 ve 3. üncü sınıfa gireceklerin 24 yaşını doldurmamış olmaları şarttır.
3 — İsteklilerin aşağıda yazılı belgelerile en geç 20 Aralık 1950 gününe kadar M. S. B. Deniz Kuvvetleri Komutanlığına müracaatları.
Dilekçe,
Nüfus cüzdanı (Aslı veya tasdikli örneği),
İyi hal kâğıdı,
Bir seneyi geçmemiş aşı kâğıdı, Fakülteden tahsil durumlarını tevsik edecek yazı, 12 adet vesikalık fotoğraf. (8445)—(2532)
ONU SİZE
Mesleğiniz ne olursa olsun Otomobilciliği öğrenmek ihtiyacı hayatınız boyunca kendini hissettirecektir.
Kendi ihdas etliği metotla kısa zamanda, escslı olarak
Ankara
ŞOFÖR OKULU
öğretecektir-
Aralık basında açılacak olan yeni devremizin kayıtları yapılmaktadır-Yeni Adresimiz: Teknik üniversite karsısı (Bahçeli Evler yolu) Mebus Evleri Onü
Otonam garajı altı
Tel: 32649 (6070)
Satılık Ev
Fabrikaları müessesesinden
Satış ve şevkte sürati sağlıyarak sayın müşterilerimizin siparişlerini vaktinde yetiştirmek maksadiyle, 22/11/1950 tarihinden itibaren yapılacak yeni siparişlerden, yalnız Hadde Mamulleriyle bunların normal dışı ve kırpıntılarına şamil olmak üzere aşağıda gösterilen en az sipariş miktarlarının tesbiti kararlaştırılmıştır.
1 _ Vagonla yapılacak sevkiyata ait, her siparişin beher kalemi en az 5 tondur.
2 — Fabrika sahasından sayın müşterilerimizin kendi nakil vasıtalariyle teslim alacakları hadde mamullerinin en az sipariş miktarı beher kalem için bir tondur.
3 — Saç mamullerimiz yukarıdaki kayıtlardan dışarı bırakılmıştır.
4 — Normal dışı hadde mamulleriyle, demir kırpıntısı sa tışlannda beher kalemin en az sipariş miktarı bir tondur.
5 — Sayın müşterilerin, yukarıda gösterilen miktarlardan
aşağı sipariş kabul edilmiyeceğine göre, bu hususu ehemmiyetle nazarı itibara almalarını rica ederiz. (8633)—2544
r
D İ K K A T
Tiryakilere müjde
Kahve 10 liraya
Halis temiz ince ve taze kahve ancak
Tiryaki kahve ve çay ticarethanesinde
bulunur
Sahibi: SAMİ SAZLIK
Merkezi: Anafartalar, Hükümet caddesi, Orman Çiftliği karşısı Tel: 12966.
Şube: Hamamönü No. 138 — Tel: 13345.
(5929)
Daktilografi kursları
Ankara Ticaret Lisesi Müdürlüğünden
Okulumuzun Akşam Daktilografi Kurslarına öğrenci yazımı başlamıştır. (8626)—(2538)
Sanatoryum proje müsabakası
İşçi Sigortalan Kurumu Genel Müdürlüğünden:
1 — Sayın Süreyya İlmen ile eşinin işçi sanatoryomu yapılmak üzere bağışladıkları İstanbul’da Narlı Çiftliği arazisi içinde yanılacak 300 yataklı sanatoryumun müsabakaya çıkarılmıştır
avan projesi
2 — Müsabakaya Türk vatandaşı bulunan yüksek mimar, yüksek mühendis, mimar ve mühendisler girebilirler.
3 — İkinci maddedeki durumda olup da müsabakaya katılmak isteyenler bir dilekçe ile müracaat ederek müsabaka şartnamesi ile eklerini Ankarada Bayındır sokak No. 21 deki İşçi Sigortalan Kurumu Genel Müdürlüğünden, İstanbul’da Mahmutpaşa Sururî mahallesi Sultan .Mektep sokak 5/7 deki İşçi Kurumu İstanbul Şubesinden (15) lira bedel mukabilinde alabilirler.
4 — Jüri tarafından seçilecek 3 projeden birinciye 6000 lira, İkinciye 3000 lira, üçüncüye 1500 lira, ayrıca 5 mansiyon beherine 500 lira net olarak verilecektir.
5 — Müsabaka projelerinin 20 Şubat 1951 Salı günü en geç saat 17.30 a kadar Ankarada Bayındır sokak No. 21 deki İşçi Sigortaları Kurumu Genel Müdürlüğüne teslim edilmiş olması lâzımdır.
6 — Müsabaka müddeti kesin olup hiç bir suretle uzatıl-
mıyacaktır. (8628)—(2539)
Gaziantep ilinden

Muhammen bedeli
Geçici teminatı
40.000 Tl.
35.000 ”
30.000 ”
20.000 ” ______________________
özel İdareye ait olan yukarıda cinsi, muham-
Ev
Ev
Ev Ev
Mülkiyeti _ _ __ ____# ________
men bedeli ve geçici teminatı yazılı evler kapalı zarf usuliyle arttırmaya konulmuştur. İhaleleri 4 aralık 1950 pazartesi günü saat 10 da 11 makamında yapılacaktır. İsteklilerin 2490 sayılı kanunun hükümleri dairesinde müracaatları lâzımdır.
İnşaat sahiplerine
KİREMİT UCUZLADI
Sağlamlığı - Düzgünlüğü - Yıllar geçtikçe güzelleşen na-türol nar çiçeği rengiyle ün alan mamullerimizden
KİREMİT
Yüzbinden yukarı
IYuzbınden yukarı siparişlerde tanesi 10 burna
10 kuruş
Kütahya Ziraat Bankasındaki 319 sayılı hesabımıza havale geldiğinde derhal sevkiyat yapılır.
Adres:
Sümerbank Kütahya Keramik fabrikası
V— I II
İzmir bulaşıcı ve salgın hastalıklar devlet hastahanesi baştabibliğinden
1 — Hastahanemizin ihtiyacı olan 35.000 lira muhammen bedelli bir röntgen tomoğraf cihazı mübayaası 9/11/1950 tarihinden itibaren 19 gün müddetle ve kapalı zarf usulü ile eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — İhale 30/11/1950 tarihine rastlayan Perşembe günü saat 10 da Hastahanemizde toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır.
3 — Muvakkat teminat akçesi 2625 lira olup bu miktar ihaleden sonra ihale bedeli üzerinden % 15 şe iblâğ edilecektir
4 — Eksiltmeye girmek istiyenler 2490 sayılı kanunun 32
ve 33 üncü maddeleri mucibince yapacakları tekliflere ait mektuplarına mezkûr kanunun 2 ve 3 üncü maddelerinde yazılı şeraiti haiz olduklarına dair vesikalarını da ithal etmeleri lâzımdır. ' 1 ’ 1 ''
5 — Teklif mektuplarını eksiltmeyi açma saatinden bir saat evvel komisyon reisliğine ibraz ederek makbuz almaları gerektir. Postada vukubulacak gecikmeler nazara alınmaz.
6 — Bu işe ait fennî ve hususî şartnameler her gün iş saat-ları dahilinde tzmirde hastahanemiz idaresinde, Ankara ve İs-tanbulda fağlık ve sosyal yardım müdürlüğünde görülebilir.
Tel: Keramik — Kütahya
Akar onarımı
Tokat Vakıflar Müdürlüğünden:
1 — Eksiltmeye konulan iş: Tokat'ta Ali Paşa hamamı,
2 — Keşif tutarı: (20,102) lira (52) kuruştur.
3 — Eksiltme 28 Kasım 1950 salı günü saat 15 te Tokat Vakıflar Müdürlüğünde kapalı zarf suretiyle yapılacaktır.
4 — Eksiltme, şartname ve buna bağlı kâğıtlar Ankara’da Vakıflar Genel Müdürlüğü İnşaat Müdürlüğünde ve Tokat Vakıflar Müdürlüğünde görülebilir.
5 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin usulüne göre (1507) lira (69) kuruşluk geçici teminat vermesi ve eksiltme artnamesi gereğince Ticaret Odası belgesi ibraz etmeleri Jâ-üimdır.
6 — İsteklilerin bu işin özelliği dolayısiyle 1950 yılı için Vakıflar Genel Müdürlüğünden alınmış ehliyet belgelerini göstermeleri şarttır.
7 — Talip olanların yukardaki maddelerde yazılı belgelerle adı geçen komisyona müracaatları ilân olunur. (8471)—2494
3.000 Tl.
2.625
2.250
1.500
İsterseniz, son çamaşır suyunda :
Çamaşırlarınızı
SARARMAKTAN koruyunuz; Onların BEMBEYAZ olmasını
COLMAN "Öküz Baş" Clvltinl mutlaka kullanınız.
Bahçelievlerde itinalı bir su-rette yapılmış, her türlü konforu haiz, bahçe ve garajı olan üç katlı bir ev peşin para ile satılıktır. İstekliler her gün öğleden sonra evi görebilirler. Te): 31650 Adres: Bahçelievler 28 nci sokak No. 13.
Müzayede ile kıymetli eşya satışı
26 Kasım Pazar günü saat 11.00 de
İngiliz ve Viyana mamûlâtı salon, yemek, yatak odası takımları, yazıhane ve kütüphane, Arabesk salon takımı, berjer, koltuklar, divanlar, briç masaları, duvar saati, frijider, havagazı ocağı, avizeler, şifoniyer, şamdanlar, abajurlar, vit-
Auction sale
Complete highz clas shouse -hbld Furnishings and antiques. Vienna and English Manufac-ture. ;
47 inci sokak No. 2 Yurt Yapı Kooperatifi, Bahçelievler.
MODEL 1950
Patent No. 5432-5677 Tip B.
Satış yeri: Akdeniz Güven Limited manı No. 72 — Ankara.
NEZLE. GRİP, BAS, DİS ROMATİZMA. SİNİR ve adale ağrılarını keser.
1950
MODELİ
Alttan yanan yeni ve meşhur Veral Sobaları Tekâmül ettirilerek en müşkülpesendleri bile tatmin edecek zerafette piyasaya arzedilmiştir. VERAL
havi olduğu hususî tertibat sayesinde LİNYİT ve maden kömürlerile her nevi mahrukatı katiyen duman yapmadan, koku neşretmeden, baca ve boruları tıkamadan yakar. Kömürlerin muhtevi olduğu gazleri yüzde yüz yakmak suretile % 50 ve kok kömüründe ise % 25 tasarruf sağlar Başta MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI olmak üzere bir çok resmî dairelerin müsabakalarında
X T p p AT birinciliği kazanmıştır.
V A L Üniversal sobalarını \T P p A T görmeden karar
V E I\ A L vermemek
menfaatiniz icabıdır.
Şirketi — Postahane caddesi İçel Apari-
İNAN MAĞAZASI
Postahane Caddesi No. 12 — Ankara
(2952)
Ankara'nın Eğlence Merkezi
Gor
Gazinosu
Beynelmilel Şöhretli
BRYMANS

REVÜSÜ evvelki programlan göremiyenlerin isteği üzerine çok kısa bir müddet için ilâvelerle seçme bir programtakdîmeder
Telefon: 15190 — 12603
Not: Çocuklar yalnız pazar matinelerine kabul olunur.
Malzeme satışı
Ankara Yollar 4 üncü Bölge Müdürlüğünden:
1 — Bölgemiz sahasında mevcut 4005 adet hurda varil 10300 adet boş benzin tenekesi ve takriben 10 ton saç kırpmtı-kapalı zarf usulü ile satışa çıkarılmıştır.
2 — Kapalı zarf arttırması 8/12/1950 Cuma günü saat 15.30 da Etlik yolu üzerindeki Bölge Müdürlüğünde toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır. Zarflar saat 14.30 a kadar komisyona verilmelidir.
3 — Muhammen bedel 10285,90 (on bin iki yüz seksen beş) lira olup geçici teminat 772,00 (yedi yüz yetmiş iki) liradır.
Beherinde 0,15 Gr. KİNİN vardır
DEVAKİN
İzmit Bele.diyesinden
1 -r- Keşif bedeli 122873 lira 64 kuruştan ibaret parke kaldırım yol ve teferrüatı inşaatı 2490 sayılı arttırma eksiltme ve ihale kanununa göre kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur.
2 — İhale 5 Aralık 1950 tarihine rastlayan1 Salı günü saat 15.30 da İzmit belediyesi encümeninde yapılacaktır.
3 — Geçici teminat 73934 lira 68 kuruştur.
4 — İstekliler en az 60.000 liralık kaldırım işini bir defada yaptıklarını gösterir veya 100.000 liralık işi bir defada yaptıklarını bildirir belgeleri ile ihaleden 3 gün evvel belediye başkanlığına müracaatla fen işlerinde yeterlik belgesi alacaklardır.
5 — İstekliler kapalı zarflarını kanunun tarif ettiği şekilde hazırlıyarak ihale saatinden bir saat evvel belediye başkanlığına vereceklerdir.
6 — Bu işe ait keşif şartname vesair evrak İzmit Belediyesi Fen İşlerinde görülebilir. (15881)—(8669)—(2553)
MABEL
EN İYİ E N NEFİS ÇİKOLATA
4 — Malzemeler çalışma günlerinde saat 10-11,30 arasında, Bölge atölye sahasında, şartnameler çalışma saatlerinde Bölge Müdürlüğünde görülebilir.
5 — Para gibi umumun elinde bulunan şeylerle mühürlü zarflarla postadaki gecikmelerin kabul edilemiyeceği ve 2490 sayılı kanun ahkâmına uyularak müracaat edilmesi ilân olunur. (8695)—(2554)
Danıştay Başkanlığından
1 — Dnıştay altıncı sınıf yardımcılıkları için 2 Aralık 1950 Cumartesi günü saat 10 da Ankarada Danıştay binasında müsabaka sınavı yapılacaktır.
2 — Sınava girmek için hukuk veya iktisat fakülteleri veya Siyasal Bilgiler Okulu yahut bunlara denk olduğu Millî Eğitim Bakanlığınca onanmış yabancı fakülte ve yüksek okullardan diploma almış olmak şartır.
3 — İsteklilerin memurin kanununun 4 üncü maddesinde yazılı nitelikleri haiz olması ve yaşlarının otuzu geçmemiş bulunması lâzımdır.
4 — Sınavda kazananlara 30 lira aslî maaş verilecek ve başka bir müesseseye devam etmiyeceklerdir.
5 — Sınav, aşağıdaki konulardan yapılacaktır.
a)
b)
c)
Anayasa,
Genel olarak idare hukuku, özel olarak Danıştay’ı ilgilendiren konular, İdarî kaza nazariyeleri, memurin kanunu, memurin muhakema-tı kanunu ve bununla ilgili kanunlar, il idaresi Kanunu, iller özel idaresi kanunu, belediye kanunları.)
6 — Sınava gireceklerin belgeleriyle birlikte dilekçe ile başkanlığa başvurmaları. (8681)—(2555)
Hukuk Fakültesi Dekanlığından
Fakültemiz binasının aydınlık çatısında çinko kaplama işi pazarlık suretiyle eksiltmeye konulmuştur. Keşif tutarı (3851) lira (61) kuruş, geçici güven akçesi (288) lira (87) kuruştur.
İsteklilerin bu işi yapabileceklerine dair Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Reisliğinden alacakları yeterlik belgesi ile Ticaret Odası belgesi ibraz etmeleri şarttır.
İhale 30/11/1950 perşembe günü saat on birde Fakültede yapılacaktır. (8501)—2506

Comments (0)