Denizciler Cad. No. 2 de
GÜNEŞ MATBAACILIK T. A. 0.
Güneş Matbaası
her türlü baskı ve dizgi işleri için sipariş kabulüne başlamıştır.
Temiz iş — Ehven fiat
Telefon : 15619
Yıl : 2 — No. 509
JET
PAZAR 24 EYLÜL 1950
Sayın müşterilerinin Kurban Bayramlarını kutlar.
Anafartalar No. 1888
Anafartalar No: 188 Tel: 14097
★ Fiyatı her yerde 10 kuruş_____★ Telefon: 15619, 15315 ve 16882 * Denizciler Caddesi 2 ★ Posta Kutusu : 193'
* Telgraf adresi: Zafer Gazetesi — Ankara ★
Bulgar notasına dair resmî haber gelmedi
Sofya radyosunun verdiği haber ilgili çevrelerde hayretle karşılandı
“Radyo gazetesinin mühim tefsiri
Bulgar Dışişleri Bakanlığı tarafından, Sofya’daki maslahatgüzarımıza bir nota verildi-ğ ne dair evvelki gece Sofya radyosu t
Bulgaristan'daki ırkdaşlarımız-1 radyosunda .Radyo Gazetesi» dan 250 bininin tehcir edilmesi dikkate değer bir tefsir yapa-taleb nden ibaret olan ilk Bul- rak şunları söylemiştir: gar notasına cevabımıza muka-' «Dün gece Sofya radyosu u-
Vaşington Büyük Elçimiz Feridun Cemal Erkin
tarafından yayınla- bele mahiyetinde olan bu nota zun bir haber neşretti. Ve Bul-ri dün bildirmiştik, hakkında dün akşam Ankara gar Dışişleri Bakanlığının 28 1/ - ■■■■
Atlantik Paktı ve Türkiye
Pakt üyeleri bize teminat veriyor Bir tecavüz halinde bize yardım etmeyi taahhüt edecekler
| Vaşington elçimizle yapılan müzakereler
Bulgarların yeni bir küstahlığı
Mümtaz Faik FENİK si lâzımdır. Hükümetimiz, ilk Bulgar notasına karşı, cevabî notasını bu esaslar dahilinde hazırlamış, ve Bulgar iddialarını madde madde, çürütmüştür. Bulgarların buna cevap verecek yerde, işi çığırından çıkarmala-
(Sonu 1 üncü sayfada)
ağustos tarihli Türk notasına 1 cevap olarak Sofya maslahatgüzarımıza dün tevdi edildiğini söylediği bir notanın metnini yayınladı. 28 ağustosta verilen Türk notası; bildiğiniz gibi Bu’garistanlı ırkdaşlarımızın ı kitle hai nde ve ahdi hükümlere ve en basit İnsanî kaidelere tamamiyle aykırı olarak tehciri hakkında Bulgar hükümetinin evvelce verdiği birinci notaya cevap teşkil ediyordu.
Dün gece Bulgar radyosu tarafından neşredilen metin bugünkü sabah gazetelerimizde çıkmış bulunuyor. Radyomuzda da bu sabahki haber yayınında aynen verilmiştir. Tâ ki mem’eketimizde ve dünyada (Sonu 4 üncü sayfada)
Yunanistana
yardım niçin kısılıyor ?
Hükümetin bazı “acemilikleri,, sebep gösteriliyor
Londra Radyosu, 23 (Basın -Yayın) — Yunanistan’daki A-meıikan İktisat Heyetinin Başkanı Porter Amerika'nın Yunanistan’a İktisadî yardımı azaltmasını istemesi kararını bugün açıklamıştır. Mumaileyh gazete muhabirlerine hitaben evvelki
Vaşington, 23 (a.a.) (United Press) — Türkiye’nin Atlantik Paktı üyeliğine kabulü yolunda yaptığı teklifin kuzey At-tanlik Konseyince reddine karar verildiğini Vaşington siyasî kaynakları dün hususî surette bildirmişlerdir.
Aynı kaynaklar, Atlantik Konseyinin, Şarkta batının en kuvvetli müttefiki olan Tür-
(Sonu 4 üncü sayfada)
Sofya Radyosu, Bulgar Hükümetinin 250 bin Türkün kitle halinde tehcir edilmesi meselesi hakkında Türkiye'ye gönderdiği cevabî notanın metnini neşretmiştir. Hükümetimizin, bu notayı aldıktan sonra, vaziyeti etraflı bir surette tetkik c-dip gereken tedbirlere başvuracağı tabiidir. Yalnız biz, bir gazeteci olarak derhal şunu belirtelim ki, Bulgarlar bu notalarını her türlü siyasi nezaketin dışında bir lisanla yazmışlar, ve bütün dünyanın malûmu ol-lan hakikatleri tamamiyle tahrif ederek işi küstahlığa kadar vardırmışlardır. Bu itibarla cevabî nota siyasi bir vesika olmaktan daha ziyade, mugalatanın şaheser bir numunesidir.
Buraya bir nokta koyduktan sonra nota hakkıııdaki düşüncelerimizi kısaca anlatmıya çalışalım: Bulgar notası, baştan a-şağı tezatlarla doludur. Bulgarlar, kendi topraklarında ya-şıyan Türklcrin, huzur ve sükûn içinde olduklarını ve onlara her türlü hakların verildiğini söylerken, diğer taraftan 250 bin kişinin şimdi durup dururken hicret etmek istediklerini iddia etmektedirler. Rahat ve huzur içinde bulunan insanların böyle kış başlangıcında evlerini barklarını, çiftlerini çubuklarını ter-kederek hicret etmiye kalkmalarını anlamak zordur. Kaldı ki, Bulgaristan’daki ırkdaşlarımızın ne elim şartlar içinde bulundukları, Bulgar zulmü altında nasıl inledikleri kimsenin meçhulü değildir. Her gün hudutlarımıza iltica eden, Türkle-rin fecî durumları herkesin gözü önündedir. O halde Bulgarların notalarındaki iddiaları baştan başa hakikatlere aykırıdır.
Bulgarlar, bu tezadı izah etmek için bu defa Türklcrin dinî sebeplerle hicret etmek istediklerini söylemektedirler. Halbuki, ilk notalarında, hicret etmek arzusunun, Türk basınının ve radyolarının tahrikleri eseri olduğunu iddin etmişlerdir. İki nota arasındaki bu bariz tezat, Bulgarların kendi zulümlerinden doğan fecî neticeleri örtbas etmek için nasıl bocaladıklarını, ve nasıl bahaneler dıklarını bütün medenî efkârına açıkça gösterir
İşin dikkate değer diğer bir cephesi şudur: Mesele yalnız bir muhaceret işi ile alâkalı i-ken, Bulgarlar, son notalarında, bunun dışına çıkmışlar, ve bir takım iğrenç politika manevralarına başvurarak, Türkiye’nin iç durumuna iftira edecek derecede küstahlığı ileri götürmüşlerdir. Bu usul ancak demirperde ötesinde görülen siyasî nezaketsizliğin yeni bir delilidir.
Hatırlarda olduğu üzere ortada ahdî bir vaziyetten doğan bir ihtilâf vardır; bu ihtilâfın yine ahdi vaziyet çerçevesi i* çinde mütalâa edilip halledilme-Dünkü güreşlerde Yaşar Doğu rakibini köprüye getirdiği srada ( Tafsilâtı 4 üncü sayfada )
Eskişehir
(Sonu 4 üncü sayfada)
Amerika, İngiltere ve Fransa arasında
Savunma bakanları
içtimai dün sona erdi
Toplantıda Avrupanın müdafaası tedbirleri görüşüldüğü bildiriliyor
Nevyork, 23 a.a. — (AFP): Amerika, İngiltere, Fransa Dışişleri ve Savunma Bakanlarının bugünkü toplantısından sonra aşağıdaki tebliğ yayınlanmış-
«Fransa, İngiltere ve Birleşik Amerika Dışişleri Bakanlan Schuman, Bevin ve Acheson bugün aynı memleketler Savunma Bakanları Moch, Shinvvell ve General Marshall’la birlikte top tanınışlardır. Bakanlara müşavirleri refakat etmekte idi. Bakanlar görüşmeleri sırasında, geçen hafta Kuzey Atlantik Konseyi tarafından hazırlanan teklifleri gözden geçirmişlerdir. Bu teklifler Avrupa silâhlı kuvvetlerini yeter derecede genişletmek ve tam verimli hale getirmek yolunda müşterek hedef- kametinden Seoul’ün kenar ma-latuf hailelerine girmiş olan Ameri-çarclere ait bu- kan deniz piyade kuvvetleri 1 Dukson sarayına sadece 3 kito-Millî metre mesafede bulunuyorlardı. Savunma Bakanlariyle bu görüş Bu saray şehrin tam merkezin-teatijerinde bulunmaları, kendi- dedir. Geçen 25 hazirana kadar
lerini tahakkuk ettirmiye nu tesirli tedbir ve lunuyordu.
Dışişleri Bakanlarımı
lerinin gelecek hafta toplanacaıc Kuzey Atlantik Konseyi oturumunda daha kolaylıkla fikirle- I rini belirtmiye yardım edecektir.
Bu toplantıya intizaren altı bakanlarının
Bakan şimdilik hiç bir demeçte 16,35 te nihayet bulmuştur.
bulunmamak hususunda mutn-bık kalmışlardır.»
Üç Dışişloıi vo üç savunma son toplantılaı-ı
şeker
fabrikası
Yeni kampanya başlama töreni yapıldı
Eskişehir, 23 (Arkadaşımız Hüseyin Avni Soysal telefonla bildiriyor) — Eskişehir Şeker fabrikasında yeni sene şeker kampanyasının açüışı münasebetiyle bugün bir merasim yapılmıştır.
Merasimde İşetmeler Bakanlığı Müsteşarı Kemal Apak, Eskişehir Valisi Ahmet Kınık, Gamizon Komutanı Gl._ Hamdullah Suphi Göker, Şeker Şirketi Umum Müdürü Nüzhet Tekül ve davetli olarak da Ankara basın mümessilleri hazır bulunmuşlardır. Saat 15 te Eskişehir Şeker fab rikası lokalinde fabrika işçilerinin iştirakiyle yapılan top-
(Sonu 4 üncü sayfada)
Seul yanıyor!
Cenup Kore başkentinde kanlı sokak savaşları devam ediyor
Inchon, 23 a.a. — (AFP): | Birleşmiş Milletler Kore Korniş Dün akşam Kuzey - Batı isti- yonu büroları bu sarayda bulunmakta idi. Seoul’ün Kuzey - Batı ve Güney - Batı mahalleleri kısmen alevler içindedir. Deniz uçakları ve topçu ateşi bu amele ve sanayi mahallelerindeki düşman mukavemetini kırmıya çalışmaktadır. Bu mahallelerde
büyük hükümet binaları yoktur. Sivil halk, Seoul'ü tahliye ederek, şehrin etrafını çeviren tepeler arkasında savaşın neticesini beklemektedir. Başkendin Güney - Batısında Han nehrinin geçilmesi güçlükler arzetmekte ve Yong-Doung-Po’yu işgal e-den Amerikan deniz piyadesi şid detli bir mukavemetle karşılaşmaktadır.
Bir yanlışlık
Londra Radyosu, 23 (Basın -Yayın) — Birleşmiş Milletler kuvvetleri Naktung nehri mevzilerinden Kuzey ve Batı istikametinde yaptıkları yeni taarruzlarında yeniden ilerlemişlerdir. Bazı birlikler taarruz baş-ladığındanbcri 80 kilometre kadar ilerlemiştir.
Naktung nehrinden yapılmak-olan taarruza iştirâk etmekte ın İngiliz askerleri bugün kazaen Amerikan uçaklarının akınına uğramışlardır. Ingiliz askerleri hava himayesi istemişler ve muharebe hatlarının karışık olması yüzünden hata ese-larak düşman addedilerek Muhabirler unu söylü-

Evvelki gün uçakla İzmir’e gitmiş olan Sağlık
Üsiündağ hastaneleri gezmiş ve bilhassa veremle mücadele tedbirlerini tef kik etmiştir. Resimde Bakan İzmir hava meydanında kendisini karşılıyan doktorlarla görülüyor
Amerikada kızıllar
aleyhinde tedbirler
Başkan Truman kabul edilen tasarıyı mahzurlu gördüğünü bildirerek veto etti
Cumhurbaşkanı Truman tasa-' nyı K.atc.. Vvtulamış olup onun bütün samimî ihtarlarına rağmen Temsilciler Meclisi büyük bir ekseriyetle vetosunu, kabul etmemiştir; Senatoda dahi tasarıya taraftar olanlar Cumhurbaşkanının vetosunu önlemek ü-zere icabeden üçte iki ekseriyeti temin edeceklerinden ümitvar görünüyorlar. Elverir ki tasarıya muarız olanlar bugün geç vakit Kongrenin yaz tatili için talik olunmasından evvel konuş (Sonu 4 üncü sayfada)
Londra Radyosu, 23 (Basın - —
Yayın) — Amerikan Senatosun ' rıyı zaten vetolamış olup da komünistlerin kontrol altına alınmasını sağlıyan tasarının müzakeresi dün bütün gece devam etmiş ve elan devam etmek tedir. Senatörlerden biri tasamın kanun mahiyetini almasına mâni olmak maksadiyle bütün gece takriben altı saat mütemadiyen konuştuktan ei)nra bugün bayılmıştır. Tasarıya itiraz e-den diğer senatörler arkadaşlarının yerini almak üzere derhal ayağa kalkmışlardır.
AVRUPA TEDİYELER BİRLİĞİ ve TÜRKİYE
Memleketimiz için elli milyon dolar tahsisat ayrıldı
14 ekim tarihinde Türkiye’yi
man tediyeler birliğinin uzun zamandanbeıi beklenen döviz m»* ______ konvertibilitesini ve Avrupa
kurulrâasındanberi I memleketleri arasındaki geniş hacimde "ticaret gayesini artık çok yakına getirmiş olduğunu söylemiştir.
«Avrupa tediyeler birliğinin Avrupada daha serbest bir tica reti teşvik etmesini bekliyorum» diyen Mr. Hoffman sözlerine şöylo devam etmiştir:
Tediyeler birliği vasıtası ile ticaret imalât verimini ve ticaret hacmini arttırırken aynı zamanda müstehlike de fayda lı olacaktır.
Paris’teki
Vaşington, 23 (a.a.) — Mar-
shall Plânı İdarecisi Paul G. | ziyaret edecek olan Mr. Hoffman bugün basma beya- u.-ı.„.„
natta bulunarak Avrupa tediyeler birliğinin kurulmasının iktisadi birleşmeye doğru atı-1 lan en mühim adım olduğunu söylemiştir.
Bilindiği gibi Amerika Bir-leşk Devletleri tarafından temin edilen 350.000.000 dolarlık bir işletme sermayesi ile çalışarak olan Avrupa tediyeler birliğinin kararlan makabline şâmil olabilecektir. Avrupa tediyeler birliğinde Türkiye için ayrılan tahsisat 50,000.000 dolar olarak tesbit edilmiştir.
«Oeec. teşkilâtı
(Sonu 4 üncü sayfada)
Bayaram neş’eli
geçiyor
Kurban Bayramının birinci günü dün, neşe içinde kutlandı.
(Sonu 4 üncü sayfada)
İKlHTira---1
KÜREK
Siyaset kimya!
eçen gün gazetelerde okudum: Çankaya
köşkünde bulunan fizik ve kimya Iaboratuvarhırı Bur dur lisesine hediye edil-
Allah Allah! demek, liselerimizde laboratuvar yokkc|n vakfeyle Çankaya köşkünde laboratuvarlar kurulmuş! Kurulmuş da .ilnıü kemalât» tahsil c-dilmiş ve bu tahsil de tekel usulü olmuş!
Anlaşılan Çankaya'daki bu Iaboratuvarjarda başka şeyler tahlil edildiğinden siyaset pek iyi tahlil edilemedi; ve onun için seç'm-dc de netice alınamadı!
İnanmazsınız değil mlT„ Halbuki işte bu bilkimya sabittir! — YEDEKÇİ
Sayfa: 2
ZAFER
24/9/1950
Bayram
C.H.P. DEN
İSTİFALAR
SU DERDİ
ayramlar, bana nedense artık hep geçen günleri, çocukluğumu hatırlatır oldu. Bu hatırlamanın yanı başında duran şey, bir kere daha yaz-dımdı sanıyorum, hüzündür. Bir vakitler, geçmiş günlerimizde, en yaşlımıza, en görmüş geçirmişlerimize bile bir sevinç ve ümit müjdesi olan bayramlar, şimdi ömrümüzün her yıllık bilançosunda bir a-vuç mazi hatırasından ve yarım yamalak çocuk neşelerinden başka bir şey göstermiyor.
Dıranas
yerinde ebedi koşturmak vc her halde, her geçen bir mıı-Hele hafı-ve bir-içinde yaratabilmek sa-ermişse. Bacakları tut-ihtiyarın, haya-bir bakıma, en
Mes’ eteler
Fakat bunu da küçümsememeli! Güzel günleri, bahtiyar zamanları, günahsız ve sorumsuz çağları hatırlamak, ömür merdiveninin alt basamaklarına inip her şeyin yalnız dış gö-rünüşiylc, şekil ve rengiyle, memnun ve bahtiyar olmak, yalnız çiçekleri, hayvanları, iyi insanları, oyunları, kahkahaları, hediyeleri seyretmek; suların, kırların, yıldızların, salıncakların içine kurulmuş, havasında renkli etekler uçuşan
Muhip bir bayram çocukluğunu eğlendirmek, zaman ele
za, bu cünbüşü eksiksiz birinin ’ tinde koşması hızlı koşudur.
Bu hatırlama, hüzünlü de olsa, güzel, hattâ neşeli değil mi? Niçin hüzünlü neşe olma-
Ya insanı sevaba erdiren tarafı? Maziyi çocukluğumuzu hatırladığımız zaman bir çeşit menfaatsizlik ve iyilik içinde değil miyiz? Yılların, yaşama kaygılarının ruhlarımıza ağır bir tortu gibi bıraktığı pişmanlıkları, günahları, azapları, kötü niyetleri, bir gün için bile olsa, sevaba, bahtiyarlığa, ilmide, iyiliğe kalbetmeğe çabalamıyor muyuz; velev, kendi-kendimizi aldatma pahasına?
Adam sen de! Saadetin ve vicdanın bu kadar pahah ödendiği bir zamanda... bu teselli.

Bedâva kâşane safalan!
Son Posta gazetesinde Se- sipe irca edilmesi ve gelecek-lim Ragıp Emeç «Bedava I teki muamelelerin de bu pren kâşane safalarının sonu geti- sipin çerçevesi içinde cereyan rilmelidir» başlıklı yazısında | ettirilmesi doğru olur. Demek Demokrat Parti iktidarının i- -J
sabetli bir kararına daha şahit olmuş bulunduğumuzu belirterek orman sarayları keyfiyetini ele alıyor ve bu sarayların durumu hakkında izahat verdikten sonra diyor ki: «Milletin sırtından kâşane safası sür me devrine bir nihayet verilir ken buna ait kararın bir pren-
istediğim şudur ki, kapkaç devrinin kapışma çivi vururken bu nu mükemmel vuralım ve u-fak bir fiske ile bu kapının bir daha açılmasına meydan ver-miyelim.»
Senatör haklı
Cumhuriyet gazetesinde Nadir Nadi «Senatör haklı» başlıklı yazısında geçenlerde Av-rupada uzunca bir tetkik gezisi yapan Amerikan senatörü Cain'in şu sözlerini ele alıyor: «Taarruza uğradığı takdirde sahiden mukavemete azmetmiş iki milet var: Biri Türkiye biri de İspanya, ötekilerin durumu kararsız. Bana öyle ge-liyorki bu zayıf milletler her (hangi bir istilâ karşısında mü-«tecavizden en uygun şartları l koparmayı düşünecekler, selâ-
Süreyya llmen'e teşekkür telgrafı yağıyor
Süreyya İlmen’in işçi Sigortalarına yaptığı büyük bağışın uyandırdığı hnemnunluğun akisleri devam etmektedir.
Ankara Bira Fabrikası işçileri de dün, Süreyya llmen’e şu telgrafı göndermişlerdir :
«En kıymetli çiftliğinizi vermek suretiyle beşeriyete ve işçi , çamiaınıza yaptığınız emsali . meti başka yerde aramıyacak-görülmemiş yüksek hizmet ve .lardır.» teberruunuzdan dolayı derin te- i Muharrir devamla sayın se-şekkürlerimizi arzeder uzun ö- I"31?™" «özlerinin düşündü-mürlü olmanızı Cenabı Haktan jrücü ve öğretici olduğunu kay diler hareketinizin diğer zengin (dediyor ve bunun tahlilini yap vatandaşlarımıza nümunei im- | tıktan sonra şöyle diyor: «Ne tisal olmasını temenni ederiz.» (tuhaftır ki senatör Cain’in öv-
Kuraklık ancak mevsim yağmurları başlayınca giderilecek
Sular idaresi Müdürlüğü Necip Suveren, şehrin su durumu hakkında kendisiyle konuşan bir arkadaşımıza şunları söylemiştir:
.Ankara suları hakkında bundan 15 gün evvel gazetenize ve-
rilmiş olan beyanatın çok açık ve samimî ifadesine rağmen bazı gazeteler tarafından yanlış tefsire uğratıldığı teessürle görülmüştür.
Ankara Sular İdaresi, şiddetli kuraklar tesiriyle husule gelen ve menbaların ve yer altı sularının süratle çekilmesi şeklinde tezahür eden tabiat olaylarına halkımızın dikkat nazarını çekmekle ,tarih önündeki büyük mesuliyetini açıklamak istemiştir.
Bu yıl Nisandan beri hemen yağmur yüzü görmeyen Ankara muhiti, su bakımından, büyük bir tehlike ile karşı karşı-
Haymana ovasında bütün menbaların kuruduğu kıtlık yıllarda step halkının develerle su aldığı mebzul Hanımpınar kaynağı da, tamamiyle kurumuştur ki; tarih boyunca ilk defa kaydedilen olaylardandır.
23 metre derinlerdeki ikinci tabaka suyunu almak üzere, 40 santim kutrunda 6 yer altı sondaj kuyusu indirdik. Bu şekilde günde 6.00i ton kadar, bir telâfi yapılabildi.
Ancak yeniden bir baraj tesisi 20 - 25 milyon liralık bir tahsisata ve beş altı yıllık inşaat devresine bağlıdır. Bu bakımdan baraj ve filtre tesisisi, hem yüksek paraya, hem de uzun zamana ihtiyaç göstermek tedir. Halbuki, 23 metre derin sondaj kuyusu 4 günde indirilmekte ve üstündeki tulumba, boru ve kablolariyle birlikte 25 bin liraya mal olmaktadır.
Barajdan süzgeç yolu ile şehre verilen su günde azami 24000 ton olduğuna göre 18 sondaj kuyusu ile şehre bir barajın verimi kadar su temini kabil olabilecektir. Bunun tesis masrafı sadece 50.000 lira rad-desindedir.
Halbuki bunu baraj yolu ile temin edersek en az 20 milyon luk bir tahsisata ve 5 yıllık bir inşaat devresine ihtiyaç vardır.
Mevzu, her türlü müna-
İstanbul'un ilk Demokrat Beled iye Meclisi üyeleri bir toplantı yapmışlardır. Resim bu içtimad a bulunanlardan bir kısmını gösterm ektedir.
11 üye Demokrat Partiye kaydolundular
Bize haber verildiğine göre C.H.P. Şükriye ocağında kayıtlı bulunan 11 üye dün istifa ederek, D.P. ye kaydolunmuşlardır. İstifa edenler şunlardır : Bayram Malalı, İsmait Mala-
11, Ömer Malalı, Yusuf, Ali, İbrahim, Satılmış, Hüseyin, Me-cit Talak, Yaşar Özdemir, Abdullah Sonsuz.
Manevî kalkınmaya dair ~—~~
Adalet Bakanı sayın Özyö-rük geçenle/de gazetelere beyanatta bulunarak: Millet a-dına verilmiş mahkûmiyet kararının icabı olan cezanın çek-tirilmesinin bir hükümet işi olduğunu söyledikten sonra mahkûmun manen kıymetlendirilmesi ve şerefli ve müs tahsil bir ferd olarak camiaya iadesi için de ileri demokrasi memleketlerinde en son tatbik edilmekte olan telkin usulünden faydalanmak kararında o) duklannı açıkladılar.
Sayın Bakanın bahsettikleri • telkin usulüne» kanaatimizce «telkin» kelimesinin ihtiva ettiği mana zaviyesinden değil de; maksud veçhile ve u-mumiyet ilibarile «hapishane terbiyesi» anlamından bakılmak uygun olur.
Mahkûmun manen kıymetlendirilmesi noktasından üzerinde tevakkuf edilmesi zaruri müteaddit ve müteferrik mes’elelere geçmezden evvel tebarüz ettirelim ki, manevî kakınma için hapishanenin duvarları içinde tatbik olunacak usuller her şeyden evvel cemiyetjn bünyesile alâkalı hususlardır.
İbrahim Saffet Omay
«Avukat»
selelerini bazı kötü gelenekler yüzünden kanla temizlemenin
zaruretine insanlara doğru yo-
lu göstcrrtıek; en ücra köylerimizde hattâ şerait ve vesait
ne olursa ölsün tam»_men yüzde yüz bir İrtianla ve icap edi-
yorsa zor kiıllanarak, çocuklarımızı herhalde okutmak, hû lâsa halkımızın bilgi ve görgüsünü arttırmak; devletin mü zaheretile maarif ordumuzun ve bütün yedek tahsil yapmış gençlerimizin ve yurtsever zenginlerimizin baş vazifesi ol malıdır.
Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı Nadir Nadi beraet etti
İstanbul, 23 (Telefonla) —
Eski Rize Milletvekili Fahri Kurtuluş’un Cumhuriyet gazetesi sahibi ve Başmuharriri Nadir Nadi aleyhine açtığı , neşren hakaret dâvalarından ı birine bugün saat 15 te 9 un-1 cu asliye ceza mahkemesinde am edilmiş, dâva mevzuu geçirmeyi Af Kanunu çerçevesine girdi-
Bu arada şehirlerimizin sokaklarında sefil, perişan vc
serseriyane dolaşan, bir lokma ekmek ve
yiyecek barınacak
İstanbul şehir hatlarında hususî seferler yapılabilecek 3638 sayılı kanuna *« •-
Devlet Denizyolları, 1— limanlalrı ve şehir hatlarında ri yeniden gözden „ , yolcu tâşımak hususunda tam kararlaştırmış, bu hususta ça-1 Kinden Nadir Nadi'nin bir inhisara sahiptir. I lışmalara başlanmıştır. tine karar verilmiştir.
1950 yılında ihtiyacı göz ö-nünde tutan Denizyolları İdaresi îstanbulun şehir hatları yolcu nakliyatını bulunduğu sıkışık halden kurtarmak kastiyle hususi şahıslara motör-lerle yolcu nakliyatı müsaadesini, idari bir kararla vermişti. |
la göre (nel Müdürlüğünün yetkisi çev (U af Türkiye I resinde bulunan bazı görevle- ; devar
BİZE GELEN MEKTUPLAR
bir çatı altı bulamıyan ve yaş lar bilgisizlikleri icabı her kaba kotarılabilen, ihtiyaca e-
sir olmuş on binlerce yavrunun
Bu defa Ulaştırma Bakanlığı bu işe hem bir kanuni veçhe vermek, hem de murakaba-yı sağlamak için 2633 sayılı kanunun hükümlerinde esaslı değişiklik yapmak üzere bir kanun tasarisı hazırlamağa başlamıştır.
Bu tasarıya göre yalnız İstanbul şehir hatlarında, Denizde can, mal korunması hak kındaki kanunun hükümlerine uygun vasıtalarla, hususi şahıslara yolcu taşımak müsaadesi verilecektir.
Bu suretle İdarî bir kararla verilen müsaade kanuni bir hak haline gelmiş olacaktır.
Ankara Bira Fabrikası düğü Akdenizin şarkını ve gar kaşalar fevkinde millî bir teh-400 işçi namına mümessil bini korumaya azimli iki mil- like olarak telâkki edilmemesi Jete, batı AvrupalI milletler , halinde isti1'1'-'1 1’-- — bugüne kadar bir teşekkür et- endişelidir, mpfp hile lüzum görmemişler- 1
Taran Akyürek
, lete, batı AvrupalI milletler halinde istikbal karanlık ve
meğe bile lüzum görmemişler-1 ■dir. Bu son cümleyi gelişi gü- | zel kullandığımıza işaret ede-
Gemilerin sınıflandırılması
işin alınan karar
Yok^ ki^eden'teşekkür beklemek taraflısı değiliz. Mak şadımız dünya
1 sağlanması bahsinde milletler Rum vatandaş Müslüman di-( arası daha esaslı bir vazife nini kabul etmiş ve sünnet olmuştur. Halen Cibali hastaha-
tırma Bakanlığı gemileri sınıflandırmak için milletlerarası mahiyeti haiz Doy d müesse-sesi gibi bir işletme kurmak
Foti isminde bir Rum ailesi ve çocukları ile beraber Müslüman oldu İstanbul, 23 (Telefonla) — emniyetinin Foti isminde 30 yaşında bir
Tasarı hazırlanırken, şehirlerarası gemi seferlerinde de armatörlere işletme hakkı tanınması mevzuu üzerinde durulmuştur. Hususi şahıslar bu seferlerdeki büyük mesuliyet yüzünden, vecibelerin ağırlığından işletmeciliğe taraftar görünmemişlerdir.
Diğer taraftan, Bakanlık şimdiye kadar Denizyolları Ge
üzere çalışmalara başlanuşür. ' taksimi lüzumuna işaretlir. Kurulacak bu müessese ________________________________________
nesinde yatmakta olan Foti 3 çocuk babasıdır. Eşi ve çocukları da müslüman olmuş-
Diyarbakır barosunda i; Van'da, hukuk mezunu oku-; Sucularımızdan Cahit Oğuz, i avukatlık stajına başlamak ;
!; üzere bütün evpak ve muame-;! leyi tamamlayıp neticenin is-i tihsalini bir avukat arkada-• şına havale ettiği halde, Di-; !yarbakıı* Baro Reisinin müş-i kilât çıkardığını, kendisinin
■ ;birçok masraf ederek Diyar-/ bakıra gitmek, orada da An-! kara’ya gelmek zorunda kal-1 ;dığını, aynı Baroya bağlı ar-; dadaşlarının da buna benzer I 'zorluklarla karşılaşmakta ol-; duklaıını yazmaktadır. İlgili-] İyin dikkatine arzederiz.

Zonguldak'tan Dalgıç Meh-; met Denizaltı bize yazdığı /mektupta Liman Reisinden şi-
■ kâyetle diyor ki:
; Yedim’de müteaddit bon-] servisleri ve ehliyeti mev-/cut birinci sınıf dalgı.çım. i Zonguldak limanındaki baktık gemileri çıkarmak üzere /Hollanda şirketile yapmış ! olduğum mukavele üzerine
■ Zonguldak’a geldim. Dalgıç-/lık yönetmeliğinin 10 un-! cu maddesi mucibince her /sene sonunda tam teşekküllü i bir hastahanede muayene -/m:z icabettiği cihetle ben de i i Zonguldak liman başkanlığıma bir istida ile müracaat
; iederek Zonguldakta bulunan
tam teşekküllü Amele Birliği! Hastahanesine berayj mua- ■ yene şevkimi istedim. Li- ; man başkanı her ne sebeb- ! ten ise beni muayeneye sev-ketmiyerek mezkûr Dalgıç ! Nizamnamesinin yukarıda . arzettiğim maddesini istida- ■ mın zirine derkenar ile iade ; etti.
Tekrar Zonguldak Noter- ; liginden, kendisine mezkûr tam teşekküllü lıastahane ■ olan ve kömür işletmesinin ; bütün elemanlarını ve dal- ! gıçlaı-ını muayene eden A- ; mele Birliği Hastahanesine ! sevketmesini kendisinin • resmen ricü ettim. Aldığım ; cevapta Marmara bölgesi li- ' man ve deniz işleri müdürlüğü ■ ne müracaat etmekliğim ica- ! bedeceği bildirildi. Dalgıç ' Nizamnamesinin 10 uncu : maddesi (Dalgıçlar ehliyet ! aldıkları tarihten itibaren ; geçecek her sene sonunda ! çalıştıkları bölgenin liman ; ve deniz işleri müdürlüğüne ! müracaatla tam teşekküllü I resmî bir hastalıaneye sev- ; kolunarak muayene ettirilir- ! ler) denilmesine nazaran ve ; Zonguldakta bu lıastahane- I nin mevcut bulunduğuna ( göre liman başkanınm lü- ; zumsuz yere müşkilât çıkar- ! masını anlıyamadık. (
Bir cemiyetin düzenli olarak ve ayakta dimdik durabilmesi o cemiyet halkının u-mumi kültür seviyesinin yük-sehnesile kabildir. Aksi takdirde kötü gelenekler yine devam edecek ve ne yazık ki, bu devam edici oluş yüzünden tepkiler çok ağır olacak ve cemiyet çarkının insan oğlu cıvataları sık sık düşeceğinden çarkın hareketi de intizamını kaybedecektir.
Şayet medeniyeti ileri, vatandaşı müreffeh, hapisha-
himaye evlerine, bilgi ve san'at kü: süleri etrafına toplanmaları meselesinde müstacelen insaf ı bir anlayış gösterilmesi lâzımdır.
Hapishanelerimizde gelip geçici ve alelusül nevinden
len.eler yapılacak olursu cemiyet mizin ne gibi yaralar yüzünden kangren olabileceği kolayca tezahür eder.
Bulunduğum cezaevlerile di-
ğer bazı cezaevlerinde tanı-
t&mamen mamur ve mes'ut ve ideal b.r vatan istiyorsak kültür -uğruna milletçe seferber olmamızın çoktan gelmiş ve hattâ geçmiş bulunuyor.
Yüksek tahsil yapan gençlerimiz millî manasile hizmet
dığım- yedi bine yakın mahkûmun amamda, yüksek tahsil göımüs olanların altıyı, yan tahsil görmüş olanların otuz be şi, ve ilk tahsil görmüş olanla rın iki yüz elliyi geçmediğin şuracıkta kaydedeyim ki, acı hakikat bütün çıplaklığile aşikâr olsun, aşikâr olsuun da cemiyet elini şakağına götürüp soğuk soğuk dökeceği sıkıntı ter ni silsin.
için evvel emirde köye koşmalıdır.
Halâ mahsulü öküzlere çiğneterek taneyi başağından yıımağa çalışan ihtiyar köylüye ziraat usullerini, hoca ni-kâhile ciğerpare çvlâdını para ile satan babaya bu işin çirkinliğini, «Beyim... jandarma çağırıyor... gel ulan kürd oğlu, tahsildar diyor... kürd oğlu paraları... amir diyor kürd... memur diyor., kürd elbet bende kürdüm» diyen delikanlıya Türk oğlu Türk olduğunu, yir mi santimlik su yolu yüzünden elindeki balta ile karşısındakinin kafasını uçurtan za va’lı kaatile ihtilüflann kanun yo’.larile halledilebileceğini, beş kdeki sabinin kulağına kan gütme ninnileri söyliyen arl.ya hareketinin fenalığını, anlatmak, ırz ve namus me-
Şüphe yok ki, memleketi-mi-deki suç amilleri daha ziyade bilgisizlik ve görgüsüzlükle izah edilebilir.
Şu halde bir taraftan mahkûmu manen yükseltmeğe ve onu faydalı bir vatandaş olarak cemiyete iade etmeğe çalışırken diğer taraftan da asıl mühim iş olarak o mahkûmu be- :uk ve cılız bir meyve gibi d/ından düşüren cemiyeti; ana cğacı beslemeğe ve gümrahlaş-tırmağa çalışalım. O takdirde ağacımız; ba%ı tesirlerle de olsa meyvelerinden daha azını düşürecek ve her halde mana ve hüvviyeti itibarile her gün biraz dalla gelişecek ve kuv-vc-tlenecektir.
Gelelim asıl mevzuumuz o-lan cezaevinde manevî kal-
kın ıha meselesine:
Dağarcığımızdaki tecrübe konıanyasından da faydalanmak suretiyle açıklıyalım ki, me deııi bir memlekette hapisha-
Türk bayrağı taşıyan gemilerle, müracaatları halinde klas-lanmış, fakat müddeti bitmiş bulunan yabancı gemilere de muayyen bir ücret karşılığında klas verebilecektir.
Bu kurul mensuplan Türk Hükümeti tarafından seçildikten sonra yabancı devlet mü-) messillerine takdim edilecek, ve bu suretle kurul milletler-' arası bir mahiyeti haiz olacaktır.
Kurul azalan müessesenin gelirinden ücret alacakların- , dan Devlet memuru olmıya- 1 caklardır. Bu müessesenin teş kili ile memleketimiz hem
•Ne maskara, değil mi?»
Halbuki, hiç de maskara değildi. Kadınla erkek, babasının uzaktan akrabası oluyordu ve hiç çocukları olmamıştı. Onu bağırlarına basarak evlât edindiler. Halleri,
vakitleri yerinde,ydi. Çocuğu yüksek mekteplerde okutup adam etmek ve mürüvvetini
görmek istiyorlardı. Fakat
Enver bu fikirde değildi. Do-
kuzuncu sınıfta, canını sık-
maddî bakımdan, hem de manevî bakımdan büyük kazanç-| lar elde edecektir.
Yaman bir hırsız yakalandı
İstanbul, 23 (Telefonla) — Aslen Edirneli ve hepsi de hır sız olan bir kipti ailesinin ü-çüncü çocuğu 25 yaşlarında Yaşar adında bir sabıkalı Bebek’te Dr. Orhanm evinde o-turan bir Ingiliz albayına ait daireyi soymuş bir hayli para ve mücevher çalmıştır. ,
Hırsız çaldığı eşyayı Çatalca panayırında satarken yakalanıp İstanbul'a getirilmiştir. Yapılan tahkikat sonunda bu adamın Boğaziçinde daha bir çok yalıyı soyduğu anlaşıl mıştır.
mağa başlıyan derslerden de, evden de kaçtı. Dört yıl, bütün Anadoluyu yarı aç, yarı tok gezdi. Kahveci çıraklığı hanlarda uaşklık, lokantalarda garsonluk yaptı. Hapse girdi. Günlerden bir gün elini kolunu sallıya sallıya geri döndü.
Serserilik canına yetmişti. Analığı ile babalığı onun hoj-nuna sarılarak kanlı göz yaşları döktüler. Erkek, yelken bezi gibi kocaman keten b’r mendile burnunu silerken «Seni aratmadığımız iğne deliği kalmadı, dedi, en sonunda öldü sandık. Hay Allah, tam bir erkek olmuşsun!.
Kadın: .Nerelere gittin bi zi bırakıp?» diye sordu.
Enver bir çırpıda birçok memleket ismi saydı. O gece
ve daha ertesi
gece evde
kaldı. Ama iki gün sonra «Ben
gidiyorum!» diye haber verdi. Bu sefer hiç değilse ha-
ber veriyordu. Kadıncağız, boyanmış kenevire benzeyen saçlarını yoldu: Gene mi, gene mi gidiyorsun? Daha ye
tişmedi mi?»
Kocası daha ağır başlı günlük hayatın yeknesaklığından kurtulmak istiyen er-
keklere yaraşır bir fikir ileri
sürdü. Allah bilir ya, o da ser serinin biriydi. Hiç değilse,
içinden.. «Dolaşmanın

fa tadım aldı, dedi. Artık o-
nun için bu ev, ne kadar büyük olursa olsun, kafesten farksızdır^
Fakat kadın buna asla yanaşmadı. «O bizi, seni de, be ni de sevmiyor., dedi. Sevsey di kalırdı. Bizden bıkmış o!»
Enver yaşlı analığını ku-caklıyarak: «İki gözüm önüme aksın ki, değil!» dedi. «Şimdi beni bırakın. Bir gün dönüp geleceğim gene..»
Bu söze sadık kaldı. İhti-
yarlar Kadırgadaki evi bırakıp Kanlıcada bir eve taşınmıştılar. Her bayramın ilk günü traş oluyor, yeni elbiselerini giyiyor sabah ilk kalkan Boğaziçi vapuruna atlı-yarak ellerini öpmeğe gcli-
Ona soruyorlardı: -Nerede yatıp kalkıyorsun?»
Bu sualden pek hazetmiye-ıek: -Bir sarayda!, diyordu.
— «Nerede çalışıyorsun?» «Her yerde..»
«Ne yiyip içiyorsun?»
— Ne bulursam!»
•Pekiz oğlum, zorun ne?» Enver susuoyrdu.
Kitaplardan bir zaman nef ret etmişti. Fakat sekiz yıl önce bir gün, arkadaşlığına kıymet verdiği topal adam, delikanlıya, bu hususta yanıldığını azsr azar izah etti. «Senin gibi bir adamın hayat tecrübeleri dedi, kitaplaf tarafından desteklenmedikçe beş para etmez. Bir ktap,
daima, muayyen tecrübelerin muhassalasıdır ve bazan bir tek satırın içinde yüz sene sürtüp bulamıyacağın bir lâfâ rastlarsın. O. lâf senin hayatını da izah eder.»
■Benim hayatımı bana izah edecek kitaplardan sende var mı?»
Bunun üzerine adamın e-vine gittiler. Topal adam bir gaz sandığından iki üç kitap çıkarttı. Küçük küçük formalardı. «Oku bunları! dedi. Okuduklarına miç benzemediklerini sen de göreceksin..»
Enver okudu ve bir hayal kırıklığına uğradı. Gerçi eskiden okuduğu ders kitaplarına benzemiyordu amma, kafasına üşüşen suallerin hepsine birden cevap da vermiyordu. Fakat kendisi ne kadar sızlanırsa sızlansın, ötekinin kendine mahsus bir öğretme tekniği ve kolay atlatılmaz bir sabrı vardı.
«Bana baksana sen, diye-
rek Enveri oturttu. Armut piş ağzıma düş! Hazıra konmak istiyorsun. Ama hiç kimse, birçok şeyi bir haftada öğrenmemiştir. Sen, belki de bu hızla, herkesin bir yılda öğreneceğini üç ayda öğrenirsin. Fakat bir nefeste öğre nemezsin!»
■ Pekiy ne yapayım?»
«Ne mi yapacaksın? Eline aldığın her kitabı, o kitabın içindekilerle dövüşerek oku.. Bu adam doğru mu söylü-
yor? diye kendine sor. Hiç ezberleme, tane tane geç ve unutursan ona da hayıflan-
ma. Sen unuttuğunu sanırsın. Fakat işine lâzım olduğu zaman unuttukların bir taraf-
tan çıkıp gelir.
Daha önceden senin bildik-
lerini tekrarlıyan bir kitap hoşuna g der, bilmediklerini söyliyen de seni yorar. Sen, seni yoran, anlaşılması güç gelen kitaplar oku. Bilgide i-lerlemenln şartı budur.»
Birkaç zaman sonra birbirlerini tekrar gördüler. Enver marangozluk yapıyor, gepe-leri harıl harıl kitap okuyordu. O, kendi kendini aşmak istiyordu, başkasını değil. ; Derken, bir gece, eline kâ-ğıt aldı ve bir hikâye yazdı. O hikâye halâ durur. Bir taraftan okuduklarının günü gününe listesini çıkarıyordu. '
Topal: »O listeyi yırt-!» de-
di.
Enver: «Niçin amma, diVe sordu, neden yırtayım?»
• Düşün ki, senin okudukların sana aittir. Kimseyi ilgi-endirmez. Okunmuş bir kitap beraber yatımış bir kadına benzer. Yattığın kadınan söy ler misin? Bununla bera-l.|r bir kadın her vakit ka» dindir, fakat bir kitap nedir?»
Delikanlı: «Bir kitap da, bir kitaptır..» dedi ve bu sözünü beğendi.
İlk zamanlarda kendi kendisiyle yarışa çıkmıştı. Arası geçince, bunun bir sür'at ko şusu değ 1, mukavemet koşusu olduğunu öğrendi ve koşu
tekniğine göre hareket etti, yere serilmeden hedefe varabilmek için hızını yavaşlattı.
(Devam edeck)
neden cemiyete insan iade et-
mekte, daha doğrusu modern
(Sonu: 6 ncı sayfadn)

Büyük Sinema lırnn İntikamı
Ankara » Kıvırcık Pa«n Deli Gönül
Parft Dümbüllü Mnce.
SUmİr ra Peşinde : 1. Üç Mavi Melek 2. Gençliğe Veda ı 1. Nevyork Kurt.
Zllppe Kovboy.
NÖBETÇİ ECZAHANELER
S&karya - - Üniversite —
Çankaya
— TAKVİM -
84 Eylül 1950 Pazar Rumî: 1366 Eylül 11
Hicri: 1369 — Zilhicce 11
ZAFER
24 9/1950
A1 manyanın silâhlandırılmasında
DısPolitika
Dünya nın aynası:
Sayfa:-3
Üçler ve Almanya
Dün Nevyork'ta üç batı devletinin dışişleri bakan-lariyle savunma bakanları, ı müdafaa paktı üzerinde görüşmeye başladılar. Müzakereler cesinde bildirildiğine göre, kanlar, Batı Almanya’nın iannıası hususunun teknik raflarını incelemişlerdir, daha açık bir ifade ile. Batı Almanya'nın Atlantik Paktına a-, lınıp alınmaması mevzuu ortaya
İki gün evvelki yazımızda belirtmeye çalıştığımız gibi, Batı Almanya'nın Atlantik Paktına alınamıyacağı belli olmuştur. Nitekim dünkü toplantı sonunda, bu mesele üzerinde ilgili bakanların hiç bir neticeye varamamış oldukları açıklanmış bulun-
Görünüşe göre vaziyet şöyle-dir :
Fransız Savunma Bakanı Jules Moch ile Dışişleri Bakanı Schuman, Avrupa'da müttefik kuvvetlerinin arttırılmasından evvel Alman tümenlerinin teşkiline muhalefet etmişlerdir. Zira, hatırlanacağı gibi. Üçler, son yayınladıkları tebliğ ile Almanya'yı garanti ettikleri gibi, Almanya'daki işgal kuvvetlerini de arttırmaya karar vermiş bulunuyorlardı. Kuvvetlerin arttırılması henüz mümkün olmamıştır. Diğer taraftan, Fransızlar, Üçler toplantısından evvel dışişleri bakanlarının da belirtmiş olduğu gibi, başıboş ve silâhlı bir Almanya’yı yanlarında asla görmek istemezler.
Batı Almanya Cumhur
Bu mevzuda Fransızlar ağır basmış olacaklar ki, müzakerelerin sonu alınamamış ve Üçler, raporlarını sah günü toplanacak olan Atlantik Paktı Konseyine tevdie karar vermişlerdir.
Bu kararı müteakip Fransız Savunma Bakanı Jules Moch ile İngiliz Harbiye Bakanı Shin-well’in süratle memleketlerine döndükleri bugün haber verilmektedir. Bakanların, bu mevzuda hükümetlerinden yeni talimat istemiye gittikleri ve me-gjlenin bilhassa Fransa ile İngiltere arasında müzakere edilip Amerika’nın çoktan vaziyet almış bulunduğu aşikârdır. Filhakika, Amerika, Almanya’yı silâhlandırmaya razı olmuştur. 10 tümen Alman askeri Atlantik müdafaa sistemine katılacak o-lursa, bu, Amerika’nın Avrupa kıtasındaki taahhütlerini elbette ki tahfif edecektir. Lâkin diğer tarafta, Fransa, zikrettiğimiz güvenlik mülâhazalariyle bu işe razı değildir. Ve Fransa’nın da bu mevzuda mütalâa ve itirazı yabana atılacak gibi değildir, zira, bilindiği gibi, Atlantik savunma sisteminin 36 tümenden ibaret olan kara kuvvetinin 20 tümenini Fransa vermeği taahhüt etmiş bulunmaktadır.
Bütün bu durum, İngiltere’yi Fransa ile Amerika arasında bir nevi tavassuta şevketmiş bulunmaktadır. Nitekim, bugün gelen Fransa mahreçli bir haberde bildirildiğine göre, bahis konusu müzakerelerden sonra, İngiltere'nin tavrı Amerika’nın durumuna hafifçe yaklaşmış gibidir. İngiltere, Amerikan tümenlerinin derhal teşkili yolunda Amerika tarafından ileri sürülmüş olan teklif ile Fransa'nın ihtiyatî kayıtlan arasında yapıcı bir rol oynamıya çalışmaktadır.
Paris Radyosu, (Basın - Yayın) — Üç Dışişleri Bakam dün Nevyork'ta, İngiliz, Fransız ve Amerikan Savunma Bakanları ile bir Avrupa müdafaa paktı meselesi üzerinde ilk görüşmelerini yapmışlardır. Görüşmede büyük bir iyimserlik ve itimat havası hâkim olmuştur. Daha nihaî bir anlaşmaya varılmamışsa da taraflar ve bilhassa Frnsiz delegsyonu aradaki fikir ayrılıklarının çok ehemmiyetsiz olduğunu ve bilhassa bir muvaffakıyetsizliğin asla bahis mevzuu olmadığını belirtmektedirler. Ele alınan başlıca mesele, üçler ve 12 1er konferansında da daha önceden bahis mevzuu edilmiş olan Almanya'nın Batı Avrupa müdafaasına iştirak ettirilmesi
Başkanı Heuss meselesi idi. Jules Moch ve Robert Schuman tarafından desteklenen Fransız tezi, müttefik kuvvetlerinin kurulmasın dan önce Almanya'nın silâhlan dırılması prensipine itiraz ediyordu. Yarı resmî haberlere göre, General Marslıall, Fransız tezini geniş ölçüde hesaba katan ve bir anlaşma imkânına açık kapı bırakan telkinlerde bulunmuştur. Fransız, İngiliz, Amerikan müzakerelerinin sonuçları, gelecek salı günü top lanacak olan Atlantik Paktı Konseyine sunulacak olan bir tebliğ halinde yayınlanacaktır. Fransız Savunma Bakanı Jules Moch bu akşam Paris'e dönmek niyetindedir. Shinvvell ise pazartesi günü Londra'ya dönecektir. .
Amerikada
Güvenlik
geliı*
vergisi
Konseyi
toplantısı
Ne günlere kaldık!
J urup durun çanak tutarlar. Sabah ak^am oturup sö
* L/ ler, sonra bıinıin adıpa da örpek muhalefet derler.
j Görmediği, bilmediği, tanımadığı kimselere olmıyacak ( J şeyler söyleyip, espri yaptıklarına kani olurlar.
| Daha, kendileri iktidarda iken, bu huylarına işaret et- J (• miş, bu gibi şirretçe neşriyatın kendilerine faydası yerine za- î J ran dokunacağını söylemiştik. Nitekim dediğimiz çıktı. Şiın- ( İ di, ellerinden giden iktidarın tesiriyle, bir hiç olmalarını an- J $ lamalarının ruhlarında yarattığı aksülâmel ile, en yüzü ka- ( 5 sap süngeri ile silinmiş olanları bile üzecek bir eda ile kalem ’ S oynatıp en ağıza almmıyacak gayri edebî yazılar yazıp hal- J 5 kın büsbütün gözünden düşmektedirler. •
5 Bunlara, lâ.vlk oldukları cevabı vermek lâzım ise de, mü- J j sait olmıyaıı terbiyemiz dolayısiyle sesimiz, çıkmamakta, on- J
* 1ar da bunu aczimizden ileri gelme bir siikût zannederek az- ! î maktadırlar.
S Atalar sözüdür ve çok da meşhurdur: j Azan belâsını da bulur, Mevlâsını da!...
| Hikmet YAZICIOGLU !
Amerika Çınle harbetmemeli
Tom Connally dış siyasete parti mülâhazaları karıştırılmamalıdır, dedi
Vaşington, a.a. — Ayan mec lisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Tom Conally, Birleşik A-merika’nın. Çin'e karşı harbe sürüklenmekten içtinap etmesini söylemiştir.
Amerika’nın dış siyasetine, haklı gösterilemiyecek mahiyette yapılan tenkidleri cevaplandırmak üzere, Tom Conally ve Kongrenin diğer demokrat liderleri, Dışişleri Bakanlığının teşvikiyle geniş bir
mücadeleye girişmişlerdir.
Truman’ın bilhassa Şark , siyasetine hücum eden Cumhuriyetçiler Kore harbinde karşılaşılan hazırlıksızlığın seçim mücadelelerinde ele alacakları meslelerin esasını teşkil edeceğini bildirmişlerdir.
Conally, gayelerine memleketleri zararına erişmek isteyen kimseler tarafından dış siyasete karıştırmak için gayret sarfed ildiğini" tasrih etmiştir.
Dünya Basınından Hulâsalar
Deniz altında balık avı
korkulduğu gibi değil
Tasarıyı ayan meclisi de * b tasdik etti
Vaşington, a.a. — Ayan mec lisi dün gelir vergisinin arttırılmasına dair olan ve daha evvel temsilciler meclisi tarafından tasvip edilmiş bulunan kanun tasarısını büyük bir çoğunlukla kabul etmiştir.
1951 ocak ayından itibaren tatbik edilecek olan bu tedbir vergilerde 4 milyar 700 milyon dolarlık yeni bir artış temin etmektedir.
Salı günü Formoza meselesi görüşülecek Flushing Meadows, a.a.
Güvenlik Konseyi salı günü 19 da Flushing Meadotvs'da toplanacaktır. Formoza adasının silâhlı istilâsı hakkmdaki komünist Çin şikâyeti ile Filistinli binlerce Arabın İsrail devleti tarafından memleketten çıkarılmalarına dair Mısır’ın şikâyeti gündemde yer almaktadır. Bundan başka gün demde Keşmir hakkında Hindistan ile Pakistan arasındaki ihtilâf da bulunmaktadır.
Amerikan Basını
New - York Hei’akl Tribüne gazetesi demir perde gerisinde ki hayata dair yayınladığı bir ı başyazıda, Rus Dışişleri Bakanı Vişinski’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda bu hayatı tasvir edişi ile, son gün lerde Doğu 'Almanya’daki kö-j yünü ziyaret eden Eric Wald-mann’ın tarif edişi arasındaki tezadı belirtmektedir. Ziyare-. ti gizlice yapmış olan Wald-I mann’ın yazıları bir seri lıalin-I de gazetede neşredilmektedir. | Maamafih yazar, Sovyet bölge sindeki akraba ve arkadaşlarına bir zarar gelmemesi için asıl adını gizlemektedir.
I Herald Tribüne, Vişinski’nin Çin'deki komünist idaresini, .halkın kurtarılması neticesin de kurulan bir halk cumhuriyeti» olarak tavsif ettiğine işaret ederek Vişinski ve arka-daşarı hakiki isteklerini hiç tetkik etmedikleri hakikî ihtiyaçlarına bir metelik kadar kıymet vermdikleri milyonlarca insanın isteklerinden bahset muktedirler.» demektedir.
Sovyet bölgesinde altı hafta kalan -Waldmann diyor ki:
»Orası benim vatanimdir, fa
\ kat buna rağmen, orayı bir daha görmek istemiyorum. Eski arkadaş ve akrabalarımı görmeğe gittiğim aman onlar benimle konuşurkn görülmekten endişe ediyorlardı. Bir çokları beni evlerine almaya bile korkuyorlardı. Sovyet idaresine göre beO Amerika’dan geldiğim için bir «Amerikan casusu» idim. Yakalanmak benim için olduğu kadar benimle konuşanlar için de hapis ve çok muhtemel olarak ölüm demek. , ti.»
Waldmann trende korkuyu anlattıktan Rus bölgesine girdiklerinden itibaren her yerde Stalin’in mu ıızzam portrelerine rast gelindiğini, duvarlarda, gazetlerde kısaca her yerde propaganda kusulduğunu anlatmakta ve •Gezdiğimiz her yerde Sovyet rejiminin iki mümeyyiz vasfı . olan korku ve propaganda daima karşımızdaydı.» demektedir.
çektiği sonra,
Gerek yüzen gerek suya dalmış olan insanlar hiç olmazsa 15 saniyede bir başlarını sudan çıkarıp ciğerlerine lüzumu olan havayı ^oldurmak mecburiyetindedir ler. Bu fizyolojik bir ihtiyaç-yüzünden de suyun dibini devamlı olarak tarassut edemezler. Bu gün bu manii ortadan kaldıran âletler imâl edilmiş ve bu âletler sayesinde insanlar deniz altını daimî bir taraş sut altında bulundurmak imkânını bulmuşlardır. Bu imkân hasıl olur olmaz da ilk iş-, leri dip balıklarını aramak olmuş ve bunu adetâ yeni bir spor haline getirmişlerdir.
Denizin dibindeki balıklar füfenk taklidi bir nevi zıpkın ile avlanmaktadır. Deniz altı âletine gelince: bu âlet yüzü kaplayan bir. maske ile ayaklara takılan kaz taklidi kauçuk kepçelerdir. Geriye nefes alma meselesi kalıyor ki bunu da ayrı ayrı iki şkilde halletmek mümkün olmuştur.
1 — Maskeye bağlı bir borunun ucu suya Batmadığı-müddetçe insan bir boru vası-tasiyle nefes alabilmekte ve her ne kadar suyun dibini tarassut etmekte ise de derinliklere inememektedir. Bu en emin ve tehlikesiz olan usuldür. Bu âleti başına geçiren bir insan denizin dibini mükemmelen seyreder ve orada gördüğü hayvanları tüfenk zıpkıniyle avlar.
2 — Maskeye bağlı ve içi teneffüse jçarayan gazlarla dolu bir depo kullanmak. Bu takdirde her ne kadar 10 - 15 metre derinliğe inmek mümkün ise de suda alçaldıkça değişen tazyik yüzünden teneffüs edilen havanın terkibinin de değişmesi icabettiğinden büyük zorluklarla karşılaşılmış ve bir takım müessif kazaların önüne geçilememiştir. Deponun içindeki gaz dış havanın terkibinde olmayıp ba-zan oksiyenli bir halitadan ba zan oksijenle heliyumdan ba-zan Ba oksijenle idrojenden terekküp etmektedir. Lâkin a-sıl güçlük bu gazları muhtelif derinliklerde muhtelif nisbet-ler dairesinde terkip etmek zaruretinin mevcudiyetinden doğmaktadır. Hele azotun, de-
Denizaliı balıkçılığında hususî kıyafet* şarttır şır. Biraz, soğuk kanlılıkla ful ~ i
yadan sak.nn.ak mümkündür, i A"kara da ,uam mueadeles. Bomerina ad. verilen . büyük ', Ihr"‘2‘n lak "™akh ha^’n' y.lan bal.₺n.n az.l. ve sivri\ İ3r‘"da bazan 80ZU,en ve bay' dişleri vardır. Ağzını açtığı za-' van ardan '’sanlara S(=5e«k man insan korkar. Fakat o ağ- °Wuran ruam hastal‘S‘ ile Po' zını zaten .sırmak için değil lat11’ Haymana. Bâlâ ve. Çan-korkuttmak için açar. İnsana, Raya üeeleriyle II merkezinde saldırdığı işitilmemiştir. Geri- i mücadeleye başlanacağın, ev. ye ahtapotlarla köpek balıkla- i velce yazmıştık. Ankara mel-rı kalıyor. Ahtapotların tizim. izinde yapılmasına başlanan denizlerde yaşayan cinslerinin •ruam mücadelesine ait çalışınsam suyun yüzüne çıkmak- ■ malan Akköprü civarında kutan men edecek kadar, kuvvet- ’ ''
li kollara malik olanları yoktur. Köpek balıkları ise vakıa Akdenizde ve hatta Mârmara-da bile mevcuttur... Lâkin bu denizlerde tesadüf edilen köpek balıklarının insanlara saldırdığı görülmemiştir. Denilebilir ki, Akdeniz ve Marmara-va ğeçen köpek balıkları ehlileşmektedirler. Yşlnız suya ______________ _________ ______________
dalmış • olduğu hâlde köpek rumları kati olarak belli edil-balığına tesadüf eden insan mek üzere tecrit yerine alın-yaralı olup ta yarası. kanıyor- mâkta ve bu şüphelilerden of-sa yahut yarasından kan akan talmo ve Palpebral denilen u-bir av taşıyorsa ısrar etmeyip, stillerle hastalıklı olduğu mey-avını feda etmek bahasına ol- dana çıknalar öldürülmek üze-sa bile sahile dönmeğe gayret etmelidir. Kan köpek balığının vahşi hislerini tahrik eder.
rulan merkez ruam mücadele istasyonu idare etmektedir.
Halk, hayvanlarının hastalığını modern ve fennî esaslar dahilinde ve son metodlarla meydana çıkaran bu istasyona severek gelmekte, hayvanları hastalıktan sağlam görülenler raporlarını almakta, İntrader-ma denilen asulle hastalıktan şüpheli bulunan hayvanlar du
Sadi KARSEL
re ayrılmaktadır. Fakat böyle hayvanların sahipleri yeni bir hayvan alabilmek üzere Hükümetçe öldürülen hayvanlarının | bedellerini almaktadır.
Daire ve oda numaraları
Selülozik emaye ile i-mâl edil -miş zarif dayanıklı ve ucuz
t-
Nitekim, son toplantıda Bc vin ve Shintvell’in hayli mühim tâvizlerde bulundukları anlaşılıyor.
Eritre'nin geleceği hakkında
Roma. a.a. — Başbakan Gasperi, Nevyork'tan Dışilşeri Müsteşarı Guiseppe Brusasca ile cuma günü bir görüşme yapmıştır.
Guiseppe Brusasca Başbakana Birleşmiş Milletler vesayet •konseyinin Eritre hakkındakj çalışmalarına dair izahat ver-ı migtir.
Brusasca, Birleşmiş Milletler nezdinde Eritre, Somli ve Libya'daki İtalyan menfaatle-1 rini temsil etmek üzere, yakın- , da Lake Success’e dönecektir. I
Dç dönen
Serbest Fıkra
Devlet Bakanı İzmir’e gitti
Devlet Bakanı Fevzi Lût-fi Karaosmanoğlu dün uçakla İzmir’e gitmiştir.
Yalovalı Ekrem Amaç!
Toptan ve
perakende satış yeri:
Celâl Cündoğlu kırtasiye tecim evi
Bankalar Caddesi No. 28 - ANKARA
5596
Komünizme karşı cn mühim kuvveti çıkarmayı taahhüt etmiş bulunan Fransa iLe İngiltere'nin ve bir bakıma Amerika»-nın. Almanya üzerindeki mücadelesini böyle mütalea etmek mümkündür.
Fransızlar Amerikalılara diyorlar ki: .Elbc’yi tutmak |çin siz gelin.» Amerikalılar, siz o hududu Almanlarla birlikte tutabilirsiniz, diyorlar. Bittak Fransızlar da Almanları ne düşman ne müttefik olarak yanlarında görmek istemiyorlar.
Tolstoy'un kızı öldü
Roma, a.a. — Meşhur Sovyet yazan Tolstoy’un kızı Kontes Tatiana Tolstoy mustarip olduğu kalb hastalığından kurtula-mıyarak dün gece Roma’daki bir klinikte ölmüştür. Kontes 80 yaşındaydı.
Üçlerin kararı salı günü belli olacak.
Mücahit TOPALAK
İmtiyaz Sahibi:
Güneş Matbaacılık T.A.O. adına
Başmuharrir
Mümtaz Faik Fenik
Bu nüshada yazı işlerini fiilen idare eden
Fotin FUAD
Basıldığı yer
Güneş Matbaası — Ankara

Cumhuriyet refikimizde okudum: 15 Ekimde seçim- I leri yapılacak olan İl Genel Meclisi üyelikleri için C.H. | P., Yalova’dan Ekrem Amacı, Çatalca’dan Burhan Felek üstadımızı adajt gösterecekmiş...
Vakıa partilerin aday listelerini eylül ayının 24 akşamına kadar Seçim Kurullarına bildirmeleri kanun icabatındaııdır; fakat daha evvel böyle bir havadisi öğrenip neşretmenin de hiç bir kanuni mahzuru yoktur. Bilâkis, lıcr hangi bir haberi herkesten evvel umumi efkâra bildiren bir gazeteci, mesleğinde cevval bir arkadaş demektir. Yeter ki, haber doğru olsun.
Fakat beıı bu havadisi yayın bakımından değil de, C. H. P. adaylarının hemşehrilikleri bakımından evirdim, çevirdim, bir türlü kanunun çerçevesine sığdıramadım. Malum ya, İl Genel Meclisi üyelikleri için kanunun tasrih ettiği lıir şart da şudur:
«Aday gösteriecek kimsee-

[ Sarıçizmeli j
rin ilce dahilinde ötedenberi yerleşmiş bulunmaları, veyahut bu maksatla altı ay-danberi o ilce içinde ikamet etmiş olmaları lâzımdır.» Ben, ne yalan söyüyeyim; İstanbul'un eski milletvekili Ekrem Amaç hakkında gazetelerden bazı malûmat edinmiştim; meselâ kendisinin C. H. P. İstanbul İl İdare Kurulu Başkan veya üyesi iken askerliğini yapmadan milletvekili seçildiği, seçim mazbatasına bu yüzden bir çok itirazlar yapıldığını, fakat C.H.P. »ilerin Meclisteki çoğunluğu karşıcında bu itirazların kaale alınmadığını gazetelerde okumuştum; okumuştum ama yine ne yalan söyiiyeyim, kendisinin Ya-lovalı olduğunu bilmiyordum. Meğer hazret, süt be-süt Yalovalı imiş!. Yahut da Yalovalı değilmiş de nltı aydan beri Termal otelinde
ikamet edermiş! Ne bileyim ben? Onun orasını artık, kaplıcaları işleten Sait Çele-bl'ye sormalı?
Burhan Felek üstadımıza gelince, ne dersiniz, onu da kırk yıllık bir Üsküdarlı sanır dururdum!... Hattâ Üsküdar ilçesi tarafından belediye üyeliğine seçildiğini, yine aynı ilce tarafından 1950 de C.H.P. İstanbul Milletvekili adayı olarak listede yer aldığını tahmin ederdim. Meğer o da Çatalcalı değil mi imiş?
Fakat aziz kariler! Ben Burhan Felek beyin Üsküdarlı olmayışına başka bir cihetten fena halde üzüldüm!.. Sebebini size de söy-liyeyiııı; Şimdi Üskiidarla Karaköy arasına köprüyü kim kuıduracak?
İstanbul Valisi diyeceksiniz; haklısınız! Ankara ile İstanbul arasına kısa bir zamanda en sağlam bir köp--rü atan Valimiz, iki adımlık Üsküdara ını köprü ııuramı-yacak?
ı-inlik, çoğaldıkça, uzviyet ve asab üzerinde çok kötü tesirler icra ettiği müşahede kılınmıştır.
Son Cihan Savaşı sırasında Frog-men adı verilen askerler bu âletlerle teçhiz edilerek deniz altında uzun uzun kalmak surtiyle mühim vazifeler görmüşlerdir. Bu esnada bir çok hava terkipleri tecrübe e-dilmiş ise de her derinliğe elverişli mutavassıt ve emniyetli bir terkip bulmak imkânı i bir türlü hasıl olamamıştır.
Deniz altı balıkçılarının karşılaştıkları tehlikelere gelince, bunları deniz hayvanlarına atfedip izam etmek doğru olmasa gerektir. Gerçekten deniz inciri tabir edilen hayvan bir nevi ürti-ker’e sebep olursa da hastalık çok hafif geçtiğinden endişeye mahal yoktur. Zargananın sok ması vakıa çok acıdır ama 48 saatte iyileşerek geçer... Zaten zargana nadiren insanı sokar. Fulya tabir edilen bir cins vatos vardır ki sırtında hançer gibi zehirli bir iğne tn-
Zonguldak'ta Basın Bürosu kuruldu
Zonguldak, (Hususî) — Şehrimizde halen kısmen günaşırı kısmen günlük olmak üzere yedi gazete çıkmaktadır. Gazetelerimizin haber toplamak tâki zorluklarım göz önünde tııtan Vali Safaeddin Karanak-çı, Vilâyette bir yayın bürosu ihdas etmiştir. Yayın bürosu her gün muayyen saatlerde ile ait bütün hâdiseleri basın mümessillerine vermektedir.
Vilâyette ayrıca bir takip ve şikâyet bürosu da kurulmuş tur. BU büro, vilâyet dairelerinde işleri olup da intaç edilmemiş olanları, alâkalıların müracaat ve şikâyeti üzerine takibederek neticelendirmek-, tedir. '
tatokh ı i (Kİ i) B ıtı Mllzl 1). İG.OO — Şarkı ve Türküler (Pl.) 1C.Ş0 - Konserle (Pl.) 17.15 - Earl VVİld'tInn Sevilmiş Piyano Parça, latı (Pl.) 17.30 — Dans Müzlûi. İS 00 -- Bestokûr simaları (Pl.) 18.20 -Fasıl Heyeti Konseri. 19 00 - Ha. borler. 19.15 — Kısa Şehir Haber, lerl. 19.20 - Şarkılar. 20.00 — Ser. bost Saat. (Konuşma veya Müzik). 20.10 — Ara Milzü-l (Pl ) 20.15 — Radyo Gazetesi. 20.80 — Saz Eser, lerl. 20.45 — Spor Hasbıhalleri. 21.00 — Pazar İstirahat! . Itaılyofo nlk Temsil. 21.35 — Plyimo Jlc Cnz
Sayl . 4
ZAFER
I
24/9/1950
[LALE^SUİTAH
Yazan : Zuhuri DANIŞMAN
Tefrika
Korktuğuma uğramıştım, o Saraya mensup güzel bir kızdı
Yeşil entarili kız, biran evvel sandalın sahile yaklaşması için çırpınırken, yabancı süvarinin de nerede ise dereye atlamak istediği görülüyordu.
Yine tam bu sırada, dereye sarkan ağaç dalları arasın bir kaç sandal çıktı, yeşil tarili kızın sandalı ile sahil arasına girdi. Onun sandalı uzaklaşmak zorunda kaldı.
Derenin üzeri birdenbire çok sandalla doluVermişti.
Şarkılar, gazeller, neşeli kah kabalar, ve sandallar arasında şakalaşmalar, suyun üzerini bir mahşer yerine çevirdi.
Suların akıntısı, sandalların itişmesi arasında, yeşil entarili kızın sandalı sahilden uzak taşırken, yabancı süvari alelâ-cçle bir sandala atladı. Arkasından da üç kafadar homur-danarak, küfürler savurarak başka bir sandala atladılar.
Şimdi yüzlerce sandal arasında, üç sandal birbirine yaklaşmak için yol arayor, asabî, heyecanlı bir takip başlamış "bulunuyordu.
Süı ?
| Başmakaleden devam^
Kâğıthane âlemi, üç gün, üç gece sürmüştü. Her gün, pehlivan güreşleri, köpek kavgaları yapılıyor, halk sonsuz bir neşe içinde çırpmıyordu.
Üçüncü gün akşam üperi, Hükümdar Sultan Alpnet, Sadrazamı, Vezirler muhteşem bir alayla Kâğıthaneden ayrıldıklar.
* Halk da, ağır ağır ya sandal _ ile, yahut da süslü arabalarla ı dağılmağa başlamıştı. j
^Akşamın karanlığı bastığı sırada dar İstanbul sokaklarında garip hareketler sezili-"yordu.
Bir ihtiyar, yanındaki ada- j ma şunları söylüyordu: ]
— Biraz daha sâkin ol yav- ] rum. Onun nereye gittiğini ] muhakkak öğreneceğiz. İşte , - arabası önümüzde gidiyor.
—- Neden onun arabasına , yaklaşıp konuşmıyoruz. ,
—- Mümkün değil.. Sonra her şeyi kaybedersin. Benim anladığım, onun saraya mensup o- , luşudur.
— Eğer öyle ise..
— Tabiî ya, acele etme. Zaten yolumuz da daha epeyce uzun. İstersen sen onunla olan maceranın gerisini bana anlat...
— Neye yarar baba..
— Ben her şeyi bilirsem daha iyi olur.
— Bununla beraber, anlatmak için de içimde bir heves var. Nerede kalmıştk.
— Daha bir şey anlatmamıştın. İlk gördüğün gün onun yaralanan bacağını tedavi etmiştin.
— Ha.. Doğru.. Sonra onu bir kaç kere daha gördüm. Ahbap olmuştuk. Her defasında bana tatlı, şuh ve derin ba-kışlarla bakıyor, benim yanıma sokuluyordu. Ben o hale , gelmiştim ki, sanki onu görmezsem artık yaşıyamıyaca-ğım sanıyordum. Fakat o, bir çocuktu daha.. Yalnız onu seyretmekten zevk alıyordum. O ' kadar avare, o kadar neşeli, delişmen bir hali vardı ki..
Ne oldu bilmiyorum.. Bir gün onu kaybettim. Günlerce aradım. Nihayet onu Beşiktaş , tarafında tekrar gördüm. Adını öğrendim.
-— Beşiktaşta mı oturuyordu ?
— Evet.. Ah baba.. Bilmezsin kaç gece, kaç gün onun e-vinin önünde pencerelerine bakarak, onun bir tek saçını görebilirim diye dolaştım.
— Hak veririm. Gençlik bıı.. •Bizim de başımızdan geçti. Evleri Beşiktaş Sarayına yakfri mı idi?
— Biraz uzaktı.
— Çok heyecanlıyım. Bir gün onun evine gittim.
— Sahih mi? Nasıl cesaret ettin? Annesini, babasını ta-: nıyor muydun?
— Hiç birisini tanımıyordum.
n,.ıı(: — Çok meraklı bir hikâye.. Yabancı süvari biraz irkildi, . dönüp arkasına baktı:
— Şu arkamızdan gelenler kimdir baba?
; .İhtiyar geri dönüp baktı. Biraz rengi sararır gibi oldu:
— Bir kaç serseri..
— Bana hep bizi takip ediyorlar gibi geliyor.
Aldırış etme.. Belki yolu da bu taraftadır.
— Fakat..
— Sen hikâyene devajn et..
Evine gittim demiştin.
Yabancı süvari susuyordu.
İhtiyar da göz ucu ile hep ar-. kadar yakışmıştı değil kadan gelenleri tetkik etmekte "
idi. Birdenbire:
— Yaklaşıyoruz delikanlı..
Dediğim doğru çıktı. Bu kız
saraya mensup..
Adam içini derin derin çek-
— Korktug
kat o kadar güzel kız da ancak saraya yakışırdı". Sultah-lara yakılırdı.
— Bu yeşil entari dc ona ne
— Ona her şey yakışır baba..
— İşte Topkapı Sarayı yolunu tuttuk.
— Şimdi ne olacak? (Devam edecek)
Eskişehir şeker ı Amerikadaki
fabrikası
kızıllar
(Başı 1 inci sayfada) lantıyı Fabrika Müdürü Nü zillet Altıncı kısa b'r hitabe ve misafirlere teşekkürle açmış, müteakiben sözü İşletmeler Bakanlığı adına Bakanlık Müs teşarı Kemal Apak alarak ezcümle şöyle demiştir:
(— Cumhuriyet devrinin mu vaffak eserlerinden biri olan, tam 25 senelik bir tarihe dayanan şeker sanayiimiz, başarılı seyri içinde keyfiyet ve kemiyet bakımlarından takdir le karşılanacak hasılalarla doludur. Eskişehir fabrikası, daha kuruluşunda, sekiz ay gibi pek kısa bir zamanda tesisat ve inşaatını bitirmek sure-tiyi yapı tarihimizin titeratü-viine geçen bir endüstri âbidesi olmuştur. İlk kuruluş yılında 83 bin ton pancar işlemekle işe başlayan bu fabrika, geçen sene üç misli bir artışla 260 bin ton pancar işlemiş, ve 5 ine ilk kampanya’yılında 12 b'n tonluk şeker karşı, geçen sene dört misline yaklaşan bir artışla 41 b:n ton şeker elde etmiştir. Eskişehir fabrikasındaki faaliyetlerin sadece iki kalemi iç;n verilen bu yük rakamların hızının termeğe kafa ve lifii ve
(Başı 1 inci sayfada) malarını bitirmiş olsunlar.
Tasarı komünistlerin kayıt olunmalarını, hükümetten ve stratejik mahiyetteki mevkilerden- çıkarılmalarını ve fevkalâde hal zuhurunda derhal enterne edilmelerini derpiş ediyor. Cumhurbaşkanı Truman, Kongreye tasarıyı niçin vetoladığını izah, ederken şöyle demiştir: 1 — Ta sarı, Amerika’ya husumet gösteren yabancı hükümetlere yardım etmiş’ olacaktır. Çünkü müdafaaya mahsus gayet önemli fabrikaların tam bir listesinin neşrini icabettire'cektir. 2 — Dost hükümetleri gücendirecek-ı tir. 3 — Hükümet fikri müraka-be işini üzerine almakla hükümet memurlarına söz hürriyetini tahdide salâhiyet verecektir.
Bulgarların yeni bir küstahlığı rı vc kendi zulümlerini kendi lehlerine bir politika vasıtası olarak kııllnnmıyıı kalkmaları hakikaten çok gariptir. Bulgar notasını okuyan herkes, bunun hangi maksatlarla ve hangi politikanın âleti olarak yazılmış olduğunu anlamakta asla gecik-miyecektir. Peyk devletin, bu ile hususî vc direktifi! bir takibettiği aşikârdır..
Hükümetimiz, ilk notasında, hicret etmek istiyen Tiirklerin kavele mucibince, Bulgaris-’daki emlâkinin tasfiye edil-si lâzım geldiği noktası üzerinde durmuş, ve bu hususta müzakerelere hazır olduğunu bildirmişti. Bulgar cevabında, bu noktaya zerre kadar temas edilmediğini görüyorpz. Öyle anla-ır ki Bulgurlar hâlâ kendi leketlerindo yaşıyan Türk-allarını ve mülklerini ek, onları aç ve sefil halde sürgün etmek kararındadırlar; vc onun için bu mevzuda hiç bir konuşmaya yanaşmadan işi mugalataya boğmak istiyorlar.
Hakikatler gün gibi meydandadır. 250 bin kişinin üç ay zar fında bütün mallarını mülklerini normal bir şekilde satıp tasfiye etmeleri imkânsızdır. Bunlar şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da yağma edilecek, ve Türkler, sefil bir halde tehcir olunacaktır.
Bu sütunlarda kaç defa yazdık; Türkiye’nin Bulgaristan’dan gelecek Türklere kollarını açınası tabiidir; fakat bu gelecek muhacirlerin her seneki tabiî miktarı aşmaması lâzımdır. Çünkü memlekette ona göre iskân tedbirleri alınacaktır. Üç ay zarfında çırçıplak gönderilecek olan 250 bin kişiyi iskân edip yaşatmanın bilhassa kış başlangıcında nc kadar zor olduğu kimsenin meçhulü değildir.
Bizim kanaatimizce Bulgarlar bu kitle halindeki tehcirle bir kaç gaye takibetmektedirler. Bu gayeleri şöyle sıralıyabiliriz:
1 — Bulgaristan’daki hakikî
Türklere zulüm için, onların malları mülkleri
2 — Müstahsil olmıyan
takım kıptileri, bu a da Türkiye’ye göndererek bizim başımıza belâ etmek,
3 — Bir takım kızıl ajanları soka-
tahrikler
Atlantik Patı ! ve Türkiye
(Başı 1 inci sayfada) kiye'nin emniyetini sağlamak için bir nevi taahhüt altına girerek bu red kararını aldığını haber vermektedir.
Siyasî kaynaklar, dışişleri bakanı Dean Acheson'un, Tür kiye Büyük Elçisi Feridun Erkin’le Nevyork'ta yaptığı hususî bir görüşmede bu kararları kendisine bildirdiğini söylemektedirler.
Fakat Türkiye’nin emniyeti için ileri sürülen teklifleri etraflı olarak tetkik ettikleri müddetçe, kuzey Atlantik Pak tı üyelerinin bu kararı resmen ilân etmiyecekleri bildirilmektedir.
Merkezdeki resmî kaynak-
lar, henüz son şeklini almayan projenin ana hatları üze-
rinde umumi bir
anlaşmaya
varıldığını söylemekte ve tasarının son şeklini almasından
evvel konsey başkanı ile Feri-
dun Erkin arasında müzake-
relerin cereyan etmesinin lüzumlu olduğunu ilâve etmektedirler.
Atlantik Paktı üyelerinin, Türkiye bir hücuma uğradığı takdirde, üye diğer herhangi bir devlete yapacakları gibi, Türkiye'yi de mümkün oldu-
ğu kadar süratle müdafaa e-deceklerine dair teminat ver-
mek arzusunda-oldukları söylenmektedir.
Türkiye’nin Atlantik Paktı-
bir

Sağ olun arkadaşlar.»
Bundan sonra söz alan U-mum Müdür Nüzhet Tekül aynı mevzu üşerinde konuşarak
istihsaline demiştir ki:
•— Yurdumuzun iktisadi kal kmmssı için istçr. Devjet, ister hususî teşebbüs, eli ile kurulsun, sanayi sahasında da bü-hamlelerin . yaratılması belâgati gelişme şarttır. Bu cümleden olarak cidden takdire lâyık bir şeker istihsali karşısında uh-viyeye ulaştığını açıkça gös desine düşen vazifeyi daima kâfidir. Bu itibarla artan b’r başarı ile iyfa etmek kol emeğini gönül bir- te bulunan şirketimizden bu memleket sevgisi ile başarının eri büyük hissesi s‘z birleştirip bu aziz yurdun ik- lerin, tecrübeli ve bilgili mü-tısadi kalkınmasında aldığı va dür, mühendis, memur ve işçi zifeyi yüz akı ile başarmaya lerimiz ndir.»
çalışan sizlerin bayrammızı sa- Konuşmalardan sonra işçi-y\n İşletmeler Bakanı adına lere takdirname ve mükâfat-tebrik eder, yeni yıl karnpan- lan. tevzi olunmuştur. Ayrıca yanızın da her birerleriniz için davetli basın mensup'irına istihsal edeceğiniz şekerler gi- fabrika gezdirilmiş, gece de bi tatlı geçmesini candan di- fabrikada b r ziyafet verilmiş lerim. tir.
1.1
Dünkü serbest güreşler
Yaşar Doğu ve Celâl Atik rakiplerini üçer dakikada tuşa getirdiler
Dün Ankaragücü Stadında teraneleri ile Hakem HeyetininE. Bol«İ F. Yücel'ı 3/6 10/8 6/2 serbest ve yağlı güreş müsa- kararına ifraz ettiler. Halk ta R. Akpınar V. Cemal’ı 6/1 5/7 bakaları yapıldı. Serbest ola- güreşçilerin bu itirazlarını yer 6/2 W rak günün ilk karşılaşması yer protesto etmek mecburi- K. B5ş B. Ardağı 5/7 6/4 6/0 Celâl Atikle Yunanı. Koços a- yetinde kaldı. vı. E. Bala, da R. ören-» hük-
rasında yapıldı. Celâl 3 daki- Ankaragücü sahasında ü. gelmişlerdir
kada rakibinin sırtını yere Cüncü defa o.’arak tertiplenen getirdi. t |,u güıeşleer karşı halkın rağ- K^egorisinde ise:
Yrşar Doğu da Zatosa 3 da- betinin her sefer azalmakta Berk? A. Berilgen'i 7/5 6/1
k ikada galin geldi. olduğu görülmektedir. Netice- s-. Eolayır A. Aytaç’ı 7/5 6/4
Yağlı güreşlerde. Ekrem O- de yapılan güreşler hiç te tat- &m)afr-F. Yenice yi 7/5 6/0
nuk - Nazıma tuşla galip gel- nin edici olmamaktadır. Onat Y. Akın'ı 6/4 6/4
di. Daha 3 çift arasında yapı- Mutad olarak çayırda yapıl $*î,£®’fUmUr R- Musluoğlu’nu lan güreşlerde yenişilmed'ğin- nakta olan yağ], güreşlerin den, hakem heyeti tarafından ;ün toprak sahaya serilen A. Şporel A. Conker'i 6/2 7/5 beraber ilân edildi. brandalar üzerinde yapılmasın M- Erer G. Yenel'e H.G.
Mahmut Çelere, de - Ada- dan güreşçilerin cı yüz ve vü. F. Diri'gen T. Alaçam'ı 3/7 pazarlı Burhan Gürkanı topuk „„.|an loprak içinde kaidl Bu 5/7 6/2 keserek mağlûp etti. . . , j sıhhat bakımından zarar- B. Egeron T. Kuyaş'. 6/2 4/6
seyircilere de 6/3
zevki verme- T. Tunçalp N. Esengin’i 8/6 3/6 6/3
rasuraa oıau müsıbıkaları Brookings A. Tugaç’ı 6/0 6/0
Artık bu eşkilde organ ze- Y. Kocaoğlu G. Küncer'i 4/5
İzmitli Necmi - İbrahimin 'erle halkın güreşe karşı olan 6/3 6/3 sırtını yere getirdi ise deHay- sevgisini istismar etmemek lâ E. Uzel C. Bozok'u 6/1 8/1 rebolulu Süleyman ile Sındır- z mdır. t. Refiioğlu M. Emiroğlu’nu
g'lı Şerif b:r tür'ü yenişeme- Sonbahar tenis te v k turnu 6/1 6/1 d ler. Hakem heve'.İ her iki vtsına dün Ankara Ten s İhtı- M. Saraçoğlu A. Baydar’a H.G. güreşçiye 20 dak'ka mühlet sas Kulübü kortlarında baş- N. Altınkava N. Salan’ı 6/4 6/8 verd . Bu müddet içinde ye- anmış ve _u neticeler alın- 6/1 nişemiyen her iki güreşçi ha m ıştır: M. Ünsal F. Özturiç'a H.G.
kem heyeti tarafından haklı1 A Kategorinde: M. Er tuğ da Cyvanovsky’yi
olarak diskalifye edildiler. İ F. Barker A. Kurt’u 9/7 6/1 6/2 6/0 yenmişlerdir.
Mutad o’-değu veçhile, güreş- De Jongh M. Azkara’yı 6/0 6/4 Müsabakalara yarın da de-ç ler sabaha kadar güreşiriz U. Sevindik V. Abut’u 6/0 6/1 vaın edilecektir.
son Karşılaşmaları Necmi ile Babaeskili I-Iayrabolulu Süley-
İbrahim, man ile de Sındırğılı Şerif
na kabul edilmemesi yolunda
verilen karar, Vaşington Star ve diğer gazetelerin tanınmış
tefsircisi olan
Constantin
Brovvn tarafından dün tenkid
edilmiştir.
Constantin Brown İngiliz ve Fransy'.ları Atlantik Paktını çok ciddiyetle idare etmek ve üyelerini seçmekte fazla titiz davranmakla itham etmiş ve şunları söylemiştir:
«Batı medeniyetini korumaktan başka gayesi olmıyan ittihaddan kudreti ne olursa olsun, hiçbir devlet çıkartılmamalıdır. Türkiye’ye üye sıfatını reddetmek bilhassa esef edilecek bir hadisedir.^
da memleketimize rak, beşinci kolu yete geçirip, yopmak,
4 — Ve nihayet, Türkiye’yi, en kısa bir zamanda, bu 250 bin kişiyi iskân ve iaşe etmek mecburiyeti altına sokarak bize büyük bir gaile yüklemek’.
Bütün bunlar gözönüne alınacak olursa Bulgarların takibet-tikleri hunharca gayeyi anlamak zor değildir.
Bizim şahsî kanaatimizce, kitle halindeki bu tehcir, doğrudan doğruya insan haklarına yapılan fecî bir tecavüzdür. Bu bakımdan Birleşmiş Milletlerin dahi müdahalesini icabettirecek derecede ağır bir mahiyet taşımaktadır.
Hükümetimizin elbette bütün bu noktaları dikkatle inccliye-rek ona göre bir tedbir alacağı muhakkaktır.
Mümtaz Faik FENİK
Bayramlaşma
Demokrat Parti Maltepe Ocağından:
Bayramlaşmak üzere ü-yclerimizin bugün saat 15.30 da partiye gelmeleri rica olunur.
GAR GAZİNOSU
Bahçesinde
gün saat 5 ten 7 ye kadar
Bütün program iştirakiyle
Bayram
(Başı 1 inci sayfada)
Sabahın erken saatlerinde caddelerde büyük bir sükûnet hüküm sürmekte idi. Buna karşılık birçok evlerde kurban kesme, bayram tebriki ziyare’ leri gibi faaliyetler göze çarpmakta idi. Bir memur şehri o-lan Ankaramızda bayramın ay sonuna tesadüf etmesine rağmen herkes büyük bir neşe i-çinde eğlenmekte idi. Bazı dükkânlar kapanmıştı; bazıları da bayram alış verişini ye-tiştiremiyen AnkaralIlarla dolup boşalmakta, bayram tebriki satanlar ve işportacılar yine faaliyetlerine devam etmekte idiler.
En yeni elbiselerini giyen çocuklar annelerinin babalarının ellerinden tütmüşler büyüklerinin elini öpmeye gidiyorlardı. Parkların ve çocuk bahçelerinin de böyle bir gün de ayrı bir hususiyeti vardı. Salıncaklar, atlı karıncalar ö-
nünde sıra bekleyen cıvıl cıvıl kaynaşıyor fa neşe saçıyorlardı, bütün Ankara halkı
çocuklar
Velhasıl Kurban
Bayramını büyük bir neşe i-çinde geçiriyor.
Avrupa tediyeler
Birliği v- Türkiye
(Başı 1 inci sayfada)
başkanı Dr. Dirk U. Stikker Atb’nin Avrupada t care'.in

seıbest’sine üzerinde en
doğru giden yol ümit verecek bir
işaret olduğunu söylemiştir. Dr. Stikker Atb’nin Amerikan kongresi ve Başkan Truman tarafından destekenen tahsisatlarla mümkün olabildiğini söylmeiştir.
Ingiliz - İsrail hava anlaşması
Tel: 15190 - 12603
Londra, a.a. — (Lps) — Dün Londra'da Ingiltere ile İsrail arasında bir hava anlaşması parafe edilmişti'. Bu anlaşmaya göre başlıca hava alanları o-larak Londra ile Lydda ara -sında muntazam hava seferleri yapılacaktır.
Bu husustaki müzakereler ağustos sonundan beli devam etmekte idi. Anlaşmanın yakın da imzalanması beklenmektedir.
lı olduğu gibi tam bir güreş
Tenis teşvik
Bulgarların cevabî notası
(Başı 1 inci sayfada) herkes; Sofya’nın tu muhacir-1 ler meseles nde her türlü taah-hü.lere ve milletlerarası vecibelere aykırı hareketini ört -mek için ne gibi mugalâtalara başvurmak zorunda kaldığını, I ne g bi kaçamak yollara sap-1 mak mecburiyetini duyduğunu, en açık hakikatleri nasıl tahrife yeltendiğini, ne gibi yersiz iddialar ileri sürdüğünü görsün ve anlaşır,.
Bulgar radyosunun dün gece yaydığı bu metin hakkında, bugün Ankara'da bu hususta en salâhiyetli makamlar nezd nde tahkikat yaptık. Bulgar radyosunun maslahatgüzarımıza tev di edildiğini söylediği bu cevabî nota hakkında malûmat istedik. Şurası katı surette anlaşıldı ki. bu dakikaya kadar Ankara'ya henüz hiç b:r metin gelmemiştir, bu hususta hiç bir resmî haber alınmamıştır. Her hangi b’r notanın tevdi e-dildiği hükümet merkezine aksettirilmeden, aksett rilmesini teklemeden yayınlanması da ayrıca milletlerarası diplomatik ananelere aykırı b'r hareket teşkil eder.»
«Radyo gazetesi» muharriri Şerif Arzık Bulgar radyosunun dün geceki neşriyatı karşısında taaccüp izhar olunduğunu belirttikten sonra şöyle devam
«Bununla beraber, eğer dün geceki neşriyat doğru ise ve eğer böyle bir Bulgar cevabî notası Sofya'daki maslahatgüzarımıza verilmiş ise blı notanın resmî metni Ankara'ya vasıl olduğu zaman, pek tabiîdir-ki. Dışişleri Bakan'ığımiz tarafından tetkik ediiecek ve üze-1 tinde gereken muamele yapılacaktır. Buna intizaren şunu söyliyelim ki; Bu'gar radyosu-) nun bahsettiği nota Ankaıu mahfillerinde hiç de müsait bir intiba bırakmamıştır.
Bulgar radyosunun verdiği nota metnini bu sabahki gazetelerde okudunuz. Bu sebeple bunları burada b'r kere daha tckıarlamıyacağım. Yalnız şurasını bir kere daha belirtmeden geçemiyeceğim:
Bulgar cevabî notasında, Türk Hükümeti muhacirler me se’esini gûya siyasi maksatlarla istismar etmek istiyormuş, Bulgar stan'daki Türk azınlığının feci durumda oldukları bıkkındaki Türk iddiaları tamamen hak kale aykırı imiş, bunlara bilâkis çok iyi muamele ediliyormuş, zulüm ve işkence yapılmıyormuş. Türk a-zınlığı eşit siyasî haklara sahipmiş, mektepleri varmış, be-Ilediyeleri varmış, nişan ve unvan alanları varmış ve saire,
Bulgar cevabi notası, bu ba-
Yunanistana
yardım
(Başı 1 inci sayfada) ,'unan Hükümetleri, yapılmış lan İktisadî yardımdan tanı
I lı s üzerinde uzun boyiu durup bunu isbata çalışmaktadır.
Radyo gazetesin n muharriri olarak ve b r Türk ferdi olarak
| şunu belirtmek isterim ki; Bul 0]a...................... .. ___
ı car notasının saydığı sözde bü- ölçüde istifade etmek istemedik-, tün bu iyiliklere rağmen or- jerj jçjn yardımın kısılmış oldu-| tada inkârı kabil olmayan. ğUnu söylemiştir. Evvelki Yu-| göze görülür ve elle tutulur nan hükümetleri vergilerin top-bir vâkia mevcuttur. Bu vâ- lanmasına mahsus yeni kanunlar kia da bütün bu iyi muaihe- çıkarmamışlar, veyahut mevcut leiere rağmen binlerce ırkda- kanunların tatbikini sağlama-şımızın Bulgaristandan her mışlardır. Keza İsrafil ve lüzum-ne bahasına olursa olsun hic- suz masrafları kısmakta dahi ret etmek istemeleridir. Bunu acemilik göstermişlerdir.
1 bizzat Bulgarlar dahi iddia Porter, bu tenkidin halen Ve-' ediyorlar. Bu muhacırlar a- nizelos’un liderliğindeki hüküme kın halinde gidiyor, diyorlar te veyahut Yunan milletine yave bunu gelemiyorlar. Fakat pılmadığım belirtmiş ve şöyle yalnız bunu dinî sebeplere bağ demiştir : • lamak istiyorlar. Şimdiye ka- | — Yunan milletinden şikâ-
dar Bulgarsitan'dan memleke- yetimiz yoktur. Kendi kendilerimize iltica eden betbaht ırk- r‘ne yardım hususunda cidden duşlarımızın muahede hüküm- £flyret göstermektedirler.,, lerine tamamiyle aykırı olarak ' Porter şimdiki Yunan hükü-perişan halleri de meydanda- meti tabeden ıslâhatı yürürlüde Bunu hepimiz biliyoruz. koyacak olursa Amerika’nın Bu kadar iyi muamele edilen ik‘,sadî tam ölçüde ya-
bir memleketten bövle mi mu- P,lmasınl nazân ,tibara a,aca' haceret edilir? İddia ile, vaki- ğ,m “ylemiStlr.
alar arasında bu ne büyük te- ~==—-:-----------' '=
zattır.
Bulgar notasında ileri sürü- ( len iddialar esasından çürük- çin iki hükümet arasında ıür. Çünkü bahis mevzuu olan ; zakere teklifinde ırkdaşlarımızın oradan hicret lur.
etmesi değil, fakat tehcir edil- | Bulgar radyosunun vayınla-mekte olmasıdır. Bunlar, kış dığı dünkü metinde ise bu başında, çoluk çocuklariyle sü- noktaya en ufak bir temas da-rülüyorlar.Irkdaşlarımızın eğer hi yoktur. Bulgar notası iki ’ Bugaristan’daki vaziyetleri iyi (memleket arasında mevcut ah

I Türk manın
hükümeti bu anlaş-süratle yapılması i-
bulunmuş-
' olsa idi her halde kendiliklerinden ecdattan kalma evlerini, yurtlarını bırakmazlardı. IFena muamele bugün de başlamış değildir. Fakat kitle halindeki muhaceret bugün mevcuttur ve her halde bunun başka mücbir sebepleri olsa gerekt'r. raayuau-I Dâvanın esasına gelince; bu Ankara ' mesele Türk notasında ahdî hükümler bakımından ve aynı zamanda iki memleket arasındaki komşuluk münasebetleri bakımından derpiş edilmişti. Halbuki cevabî Bulgar notası bu sahadan ayrılmakta ve mugalâta yoluna sapılmaktadır. Cevabî Bulgar notasından meselen n her türlü milletlerarası kaidelere münafi ve normal olmayan bir sahaya intikal ettiril mek istendiği intibaı alınıyor.
Filhakika hatırladığımıza göre Türk notasında ahdi esaslara uygun mütalealar ileri sürülmüştür. Dünkü Bulgar notasında se bu esasların müzakeresine yanaşılmak istenmi-yen bir eda sezilmektedir. Nite kim, bu cümleden olarka Türk notasında muahedenin derpiş ettiği Veçhile muhabirlerin Bul garistanda terkedecekleri emval için iki taraf arasında bir anlaşma yapılma -sı gerekliği kaydedilmiş ve
di hükümlerin dışında kalan, konu ile hiç bir münasebeti ol mıyan ve en basit dürüstlük ve nezaket çerçevesini aşan birtakım mugalâtalara, indî id dialara gitmektedir.
'-Bütün bunlardan Bulgar hükümetinin veya bu hükümetin âlet olduğu politikanın ne gibi hedefler güttüğünü anlamakta doğrusu hiç müşkilât çck'trrniybf'. Bulgar cevabî no-tasınûi» Şahsisen bayram arifesinde ^eydijni de bu yolda ayrı bir delil telâkki etmek kabildir.
Şuriü anlıyoruz ki; hükümetimizin bu muhacirler meselesini ahdî hükümler ve iki memleket arasındaki komşuluk münasebetleri çerçevesine irca etmek hususundaki Türk notasında kendisini gösteren gayreti, karşı tarafta bulmamıştır. Karşı türlü birtakım menfaatlerin vasıtası olmak yolundan ayrıl madiği açıkça görülmektedir.
Bütün bunlar, bizim dünkü Bulgar notasının neşriyatı karşısında ilk intihalarımız ve mütalealarımızdır. Bulgar rad yosunun dün tevdi edildiğini söylediği notanın Ankara’ya gelmesini ve Hâriciyemizi Hükümetimizce tetkikini bek-liyelim.
akisler
menfaatinden ziyade birtakım
24 9/1950
Nasıl Doğdu?
Gusiave Courbei'nin bir manzarası
Yeni Resim
Yaktım tenimi vasi günü şem’ tek amma Bil kim bu tedarik şeb-i hicranın içündür.
Kurtarmağa yağmâ-yl gamından dil-ii canı nazar-î nerkis-i fettanın içündür.
Sergeşteliğim kâkül-1 müşgînin ucundan
Aşüfteliğim zülf-i perişanın içündür.
Bîmâr tenim nerkis-i mestin eleminden Hûnin ciğerim la’l-i dür efşânın içündür.

“Bu san’atta bir elbise şeridini tam rengile göstermek kaygusu, armoni münasebetlerini aramak ve bulmak endişesinden daha mühim dir. San’atın icapları hiç bir zaman bu derece unutulmamış, bu derece ihmal edilmemiştir..
I
*
)
ernard Dorival XIX uncu yüzyıldaki resmi kaba bir tasnifle birbirini takip eden üç harekette hulâsa etmektedir:
1 — 1815 e doğru doğan ve zinde bir kuvvet olarak 1850 ye kadar yaşayarak o tarihte ortadan kaybolan romantizm. I
2 — -Bu tarihte başlıyarak 1
1890 a kadar önce Millet ve ) Courbet ile, sonra Manet ile l ve nihayet empresyonistlerle üç şekil alan realizm. I
3 — Empresyonistleri takip eden irrealizm hareketi. (Tam I mânasile yerinde olmamakla | beraber gerçeğin ananevi taklidine son vermeğe matuf olan esas vasfını belirtmek için en uygun tabir yine de budur.)
Bugünkü resmin esasını teşkil eden bu irrealizm, ondan evvel hâkim olan pozitivizmin tepkisidir: ilk toıİlu tezahürü 1889 da vuku bulmuş olmakla beraber esası 1880 yılile 1890 yılı arasında peyderpey vücuda gelmiştir.
1850 denberi sürüp gelen sanatın mahiyetini anlamak için Zola’nın Paris 1885 salonu hak kında yazdığı makaleden şu satırları okumak kâfidir:
«Rüzgâr ilim tarafına esiyor ve biz ister isteıpez vakıaların ve eşyanın tetkikine doğru gidiyoruz. Devrimizin cereyanı hiç şüphesiz realist ve poziti-
1885 salonundaki temayüller, birbirine ne kadar zıd görünür se görünsün, aynı aileye mensuptur: Reailzm. Natüralist a-kademizm ve empresyonizm böyle bir zihniyetin, bu cereyanın neticesi olarak doğmuştur. Bu zihniyeti 1889 salonunda teşhir edilen eserler ve münekkitlerle halkın bu eserler hakkındaki hüküm ve takdirinden anlamak kabildir. Yazılar umumî zevkin o tarihte tam mânasile fotografik bir realizme yönelmiş olduğunu gösteriyor. Georges Lafenestre «Exposition Üniverselle’deki Fransız resmi» adile 1889 da yayınladığı kitapta şeref yerini münhasıran bu mektebin tistadlarına vermekte, milletin «lüzumundan fazla stilize» desenlerini tenkid etmektedir.
Başka, bir münekkit, Lou-dun, realizmin müdafaasında daha ileri giderek Bonnat'yı bile modelinde bazı çizgileri «daha fazla tesir ve intiba yaratmak maksadile» mübalâğalı bir şekilde çizdiği için tenkit ediyor.
Bu vaziyet karşvîirjda. esasen yalnız sanat aşkile tutuşmayarak halkın zevkjpç uy -
Augusle Renoir'ın, Berlin National - Galerie'deki bir tablosu
,------------YAZAN--------------
| İhsan Cemal Karaburçak
mak isteyen artistlerin realiz- yordu. Bir sanat eseri vücuda me kapılmak zorunda kalmala- getirmek için tabiatı budalaca-nnın sebebi kolayca anlaşılır: sına kopya etmek kâfi geliyor-Halkı teshir için tam bir ben- du. Güzel Sanatlar Mektebin-zetme, sanattan ziyade meha- de mukaddes tanınan bu düs-rete dayanan bir zenaat, yani tura riayet etmiyen, bir model fotografik bir şekil. Bir elbise- "'’ v:" u: ’
nin büküntülerini, bir buruşukluklarını bütün tefer-ruatile onun istipdadından en kolay kurtulabilecek ressamlar olmuştur. Ticarî mahiyette seri halinde «çıplak» resmi yapılıyor, «sembolik sanat yoktur» sanat tabiatı olduğu gibi biatile şu olmuştur: lasvir eder» deniliyor, gerçek sanatkârı ayırmak. Yani sanatı | Fakat daha zevki resmin bünyesini
biri ve en mühimi ortadan kal kıyor. öyle mihaniki bir el melekesi bahis mevzuudur ki • bunda şahsî hiç bir şey yoktur ve sanat zenaatten de fazla bir ' şey, bir teknik, hem de değiş- 1 mez bir teknik haline geliyor. .
Gayri şahsî olan bu teknik her şeyi gayri şahsi hale getir-1 mektedir. Çünkü objektif ma hiyetlere inanmakta ve resam-dan bir samimiyetsizlik tarzı, yahut da, en az, konformizm is temektedir: Hulâsa, her türlü şahsî heyecanın, her türlü samimiliğin, her türlü safiyane araştırmanın red ve inkârı *
Bernard Dorival şöyle diyor:, Eser, onu yaratanı ifade et -mezse neyi ifade edebilir? Zaruri olarak bir hikâyeyi, öyle bir hikâye ki natüralist aka-demistler seyirci tarafından ko laylıkla ve ilk bakışta anlaşılmasını temine çalışırlar. Meis-sonnier hemen anlaşıldığı için hoşa gitmiştir. Gerçeğin esiri olan ve söz aldatmanın hâkim bulunduğu böyle bir sanatın mümeyyiz1 vasıfları şunlardır: İllüzyonizm, hiç bir şey hazf ve feda edemiyecek‘kadar kud retsizlik, yeknesaklık, ağırlık.
Bu sanatta bir elbise şeridini tam rengile göstermek kay-gusu, armoni münasebetlerini aramak ve bulmak endişesinden daha mühimdir. Şanatın i-capları hiç bir zaman bu derece unutulmamış, bu derece ihmal edilmemiştir. Tablonun mânası, samimilik, orijinallik, sübjektif ifade, hepsi, hikâye edilen ve göze cazip görünen gerçeğin sadık kopyası uğruna feda edilmiştir.
nüşteki fark ve tenakuzlara rağmen, empresyonizmle na-türalist akademizm arasındaki karabeti keşfetmişlşerdir.
Albert Aurier şunları yazıyordu: «Empresyonizm, realizmin değişik şeklinden başka bir şey değildir. Güdülen hedef yine tabiatın, belki tam şe-
kil ve rengi ile değil, hissedilen şekil ve rengi ile taklidinden ibarettir. Gerçi Pissaro ve Claude Monet şekil ve renkleri Courbet’den farklı yapıyorlar, fakat onlar da tıpkı Courbet gibi yalnız şekil ve rengi göstermekten başka bir şey yapmıyorlar. Her ikisinde
de sanatın son hedefi şekil ve
Gauguin, empresyonizmin bu mahiyetini tesbit ve tenkitte daha da sert davranmıştır. Empresonizmi, nasıl öldüğünü ve yerini bugünkü resme nasıl bıraktığını bundan sonraki yazıda tahlil edeceğiz.

Tamire Muhtaç Mobilya sahiplerine
Bazı bilgisiz ellerde güya tamir bahanesiyle kıymetli mobilyaların ziyan olduğunu gören c’ddi ve fanınmış, bir mobilya atölyesi .Mobilya tamir şubesi, ihdas etmiştir. Kıymetlerine halel gelmede dalye, koltuk ve boyalarınızın yeni le ifrağını istiyorsanız lütfen 10112 telefona müracaat edin, bir ekibimiz derhal emrinizdcdir.
Fevkalâde satılık arsa
Bahçelievler birinci durağa yakın Çiftlik asfaltı üzerinde ada 2616, parsel (8) 923 metr kare.
Telefon: 31847 her saatlerde.
FUZULIden
GAZEL
Âhcylediğim serv-1 hirâmânın içündiir ğladığım gonce-i handanın içündür.
r göniil ol gamzeye kim bunca zamandır seni sakladığım ânın içündür.
bize dün dûzahı vasfetti Fuzulî nin külbc-i ahzânın içündür.
Fransızların güzellik kraliçesi müsabakadan niçin çekildi?
Benim yüzümden 200.000 frank kazananlar bana sadece 3.500 frank veriyorlardı
1 ‘
1

Daha az zararlı olmakla beraber, empresyonizmin esasında da bu ruh görülmektedir. Hiç şüphesiz daha az bariz bir şekilde olduğu için başlangıçta herkes bunun farkında olma-mıştır. Meselâ o zaman Lou-dun empresyonizm hakkında şunları yazıyordu: ..... Bu da
. gösteriyor ki bu mektep (yani Dir Kauına şeııveıle . .
arzusunu her halde ŞmPresyomzrn) yanlış yo da-dır. Zira tabiata bakmamakta, onu takip etmemektedir. Ta -Bu prensipin ilk neticesi ta- biati taklit etmiyen ise ger-Eserden'çekten ve güzelden_uzaklaşır.» _•------------------------•- ı ' - - zaman bile na-
meydana getiren iki âmilden fiz gözlü münekkitler, görü-
ve bilhassa bir çıplak karşısın-yüzün da stilizasyona cesaret eden ta lebenin vay haline. Bu talebeye yapılan ihtar şudur: «Böyle bir kadına şehvetle
duymazsınız!...»
950 Fransa güzellik kraliçesi seçilen Maryse De-loıt, 12 Eylülde Rimini şehrinde yapılan Avrupa güzellik müsabakasında Fransayı temsil etmekten neden vazgeçtiğini, kendisini sıkıştıran gazetecilere nihayet izah etmiştir.
• Muhakkak ki, ben
• Mis Fransa, değilim. Işgü bir güzellik kraliçesi, bağlı komiteye bir kaç milyon temin etmesini bilmelidir. Ben ise bunu becerecek kabiliyette değilim ve bunu becermek te istemem. Sabahtan başlayıp gece yarısına kadar devam eden mecburiyetlerin tahakkümüne boyun eğe-, cek tabiatte değilim. Bu, bana göre bir iş değildir.
Hiç birini istemediğim türlü iltifatı yağdırdıktan ra, mes’ul şahıslar nihayet bunun farkına varabildiler.
(5535)
Edouard Manei don: Louvre müzesindeki bir eseri
Tasavvur edin ki, içlerinden biri bana izdivaç teklif edecek kadar ileri gitmiştir. Bundan e velki güzellik kraliçesine ay teklifte bulunduğunu bildiği için onu reddettim... Bir başkası, bir akşam odama girerek pek te nazik olmıyan bir lisanla:
— Bu geceyi yanınızda geçi mek için ahbabça müsaade istemeğe geldim., dedi.
Fakat için en mühim tarafı, istismar edildiğimi hissetmiş olmamdır. Bana ne teminatlar verilmedi ki! Lüzumlu veya lüzum suz bir sürü hediyeler vaad e-dildi, bu arada, Fransız modasının elçiliğine yaraşır şekilde tuvalotler temin edileceği söylendi. Halbuki muhteşem bir gardrop ve lüks hediyelere mukabil dokuz ayda aldıklarım şunlardır: 8 çift çorap, bir tayyör, bir kayak pantalonu, bir çift siyah ayakkabı, bir sade elbise, bir atkı ve bir çift eldi-
Halk arasına girdiğim her defasından (cem’an otuz defa) tertip komitesi 200.000 frank civarında bir para tahsil ediyordu. Şikâyet etmem ve itirazım üzerine bu meblâğdan ancak 3.500 frank alabiliyordum. Bu da yetmiyormuş gibi, ilk zamanlarda aldığım bu paradnn, akşam çayımı ve çamaşırcımın masraf larını kesmeğe kalktılar.
Bütün reklâm kontratları komite namına imzalanıyordu ve bunlardan edindiğim gelir çok
İstifa eden Fransız güzellik kralişesi (solda) yerine geçen Bn. Claude Renault
Eğer kontratları kendim imzalamış olsaydım, bu sefer do gelirimin % 80 ini komiteye terketmem icap edecekti.
İtalyaya gitmeğe davet edildiğim zaman, bana dendi ki: Giyeceklerinize karışmayın. Hareket sabahı, giyilmiş, berbat elbiseler ve bir., şort teklif ettiler.
Doğru dürüst bir ayakkabım bile yoktu. Siz de kabul edersiniz ki, bu şartlar dahilinde git-mekton vazgeçmek hakkımdı.
Yerime Fransayı temsil edene saadet ve muvaffakiyetler dile-^ rim. Bununla beraber, Fransa güzellik kraliçeliğinden hiç bir-suretle istifa etmediğime göre, müsabadaki gaybubetim sırasında, Fransanın Avrupa güzellik kraliçesi nemzetliğinin. nazarı itibare alınmaması lâzım geldiği kanaatindeyim. Esasen, müsabakaya iştirak etmemek kararını verdiğimi zaman, Ri-mindeki komite başkanına bu düşüncemi yazı ile bildirdim.
Bundan sonra, bana bu hususta söz söylenmemesini isterim, zira, «Mis Fransa» Unvanının, terbiyeli aileler üzerinde yaptığı menfî tesiri nefsimde tecrübe etmiş bulunuyorum.»
Maryse Delort’un yerine gelen Claude Renault, bundan evvel’ müsabakaya iki defa iştirak ettiği halde kazanamamıştı. İkinci muvaffakiyetsizliğinde, bu hale kızmış olan annesi şöyle bağırmıştı:
— Bu maskaralıktan artık vazgeç. Eve dönüp çalışmaya başlıyacaksın. Erkeklere çırılçıplak görünmen artık kâfi-ı dir...
Maryse Delort’un pek açık bir lisanla izah ettiği durumundan, kraliçeliğin, isterse bu bir güzellik kraliçesi tacı olsun, zannedildiği kadar taşıması kolay ol ’nııyan bir yük olduğu anlaşılmaktadır. Bununla beraber, Ma-vyse Delort’un, Avrupa güzelleri arasında yer almaktan vazgeçmesi ve buna rağmen Fransa güzellik kraliçesi Unvanından feragat etmediğini gazetecilere ısrarla beyan etmiş, olması bu müsabakalarla alâkalı olan çevrelerde pek de geniş bir tepki u-yandırmadığını, Riminide yapı-, lan bir seçim merasiminden gelen haberlerden belli olmuştur.
Safa Teyeli - Ban
1
ZAFER
24/9/1950
)s
Sayfa t 6
Mes’eleler
(Başı 2 inci sayfada)
infazda manevî kalkışmayı sağlıyacak tedbirlerin çaları iş, okul, mabed, tüphane, spor, şaline, sinema, konser konferans ve disiplin cezalarına mahsus hücrelerdir. Bunları arka arkaya okuyunca •oh ne alâ, böyle hapishaneye ' can kurban, demekte acele et-miyelim. . Okuyucularım arasında şayet bu ğibjler bulunuyorsa oplar »onjailer ki, derya içtedirler, deryayı bilmezler, kabilinden hürriyetlerine sahip olduklar müddetçe hürri-yatsizliğin Pö demek olduğunu bilmedikleri için konuşuyorlar demektir. Kaldı ki, hapisha ne bir islâh yeri olduğuna göre cemiyetçe istenilen İslahı temin edecek tedbirler karşısında dâ anlayış göstermek i- uures. WM3UU
cap eder. E^sen bu saydığım njk ünivereitc kar! vasıtalar mahkûma muayyen dozlarla tertip olunacak re çetelerle verilecek ilâçlardır. Hani yerine ve sırasına göre ve tam bir vukuf ve dirayetle ve her halde programlı ve sistemli olarak tatbik edilecek şeylerdir. Şu halde bunların hepsine birden toplu bir nazar atıp ta, istediğimiz hapishaneyi bir panayır yeri gibi veya dört başı mamur bir kamp halinde tasavvur etmek hatalı olur.
Mevzuumuzun, bu esaslar göz önüne alınarak ayarlanacağı’ nı kabul ederek kısaca maksada geçelim.
Cezaevinde manevî kalkınmaya yarayacak tedbirlerin ba şında hiç şüphe yok ki, (iş» mevzuu gelir. Memleketimizde suç işliyenlerin bir kısımda işsizliğin ve binnetice ihtiyacın esiri olarak hapishaneye kurban verilmemiş midirler?.. Şu halde bir cemiyetle iş o cemiyetin her sahasında a-sıl olmak tabiidir. Bilhassa verimli iş görmenin hapishanede hayata bağlayıcı zevkleri filizlendirdiği, mes'uliyet hissini uyandırdığı, kısaca ahlâk, ruh ve ve beden üzerinde çok müsbet gelişmeler sağladığı da inkâr kabul etmez bir keyfiyettir. Binaenaleyh her ie bahasına olursa olsun hapis ) hanelerinizde; mevcut iş yurtlarını da çoğaltmak suretile iş mevzuunu genişletmek ve bu mevzuu cezanın infazı gaye-sile telif edecek isabetli prensiplere bağlayıp teşkilâtlandırmak, temelleştirmek ve her halde mahkûmları günün muayyen saatlerinde müstemir-ren meşgul etmek için süratle çareler aramak kanaatımızca baş şarttır.
Onbeş yıldan beri iş esası üzerine kurulu cezaevlerinden tahliye ojunen mahkûmların bir baltaya sap olmak gayretlerinin ve yeniden suç işlemekten mümkün olduğu kadar sakınma hallerinin ve binaen- , aleyh cemiyetimizin bu cezaev lerinden faydalanmakta oluşunun saiklerini mütalâa eder-1 ken bu cezaevlerinde iş mevzuuna büyük önem verilmekte oluşunun mühim tesirleri elbette ki, peşinen hatırlanacaktır.
Manevî kalkınma tedbirleri meyanında saydığım diğer vasıtalar da programlı ve sistemli olarak, ve herhalde ölçüleri iyi kullanılmak, daha açık bir ifade ile mahkûmiyetin gayesi tecavüz ettirilmemek şertile ve iş mevzuu ile at başı beraber yürütülebildiği zaman hapishanelerimizde manevî kalkınma işi düzenlenmiş olur.
İbrahim Saffet Omay
obilcıliğı öğrenim da bize güveniniz !
Ankara
Şoför Okulu nun
Ekim devresi yeni binada a-çılıyor.
Okul ilâve ettiği tamir atölyesi ve garajıyla bütün öğrenim ihtiyaçlarını karşılıyacak bir pıüessese haline geltniştir.
Kayıtlar için her gun yeni binaya müracaat edebilirsiniz.
Yeni adres: Mebus evlori Tck-
OTONAM garajında No. 4 Yeni Telef. 32649.
Müracaat saatleri her gün 9 dan 18 o kadar.
Türkiye Avcılar 'Kulübü Başkanlığından :
16/9/1950 tarihinde yakılacak olan umumî heyet toplantısında nisap hasıl olmadığından ikinci toplantının 30/Eylül/1950 cumartesi günü saat 17 ye talik edildiği sayın üyelere ilân olunur. 5595

D.P. Doğan Ocağı Başkanlığından ‘
24/9/1950 pazar günü saat 16 da ocağımızın senelik kongresi yapılacağından sayın üyelerin teşriflerini saygılarımla rica ederim.
İbrahim Melek
Müessesesi
Sayın müşterilerinin bayramlarını candan kutlular.
CEBECİ SİNEMASINDA Kurban Bayramı münasebetiyle fevkalâde zengin program, Ankarada hiç gö rülmemiş iki büyük film birden
Cebeci Sinemasında — Ormanlar Kralının İntikamı (Türkçe sözlü) Yokhall Patricia Morisson 2 — Çapkın Senyoriia Tho Gay Senoriia Cim Bannom Stile Fokart Bayram seanslarına dikkat Ormanlar : 10 - 14 - 17 -
‘ 20.30
Senyorita : 12 - 15.30 - 18.30
22.10
1
CEBECİ SİNEMASI
Kurb ın Bayramı münasebetiyle yarın matinelerden itibaren Cebeci Sinemasında 2 büyük film birden.
1 — Gangsterler Pençesinde
Ankara’da ilk defa Türkçe sözlü Gangsterlerin hapishanesine cinayet, takip, heyecan filmi.
2 — San Antonya Arslanı Erol Flayn - Alexi Simit Kısmen renkli ve Türkçe sözlü heyecanlı aşk ve
kahramanlık filmi 2731
Sing-Sing hücumları, esrar dolu
Çankaya İlçesi Seçim kurulu Başkanlığından
5670 sayılı kanun ğereğinpe 15 Ekim 1950 tarihinde yapılacak İl Genel Meclisi üyeleri seçiminde Millet Partisi tarafından aşağıda adları yazılı şahıslar İl Genel Meclisi üyesi adayı olarak gösterilmiştir. 5545 sayılı kanunun 38 inci maddesi gereğince keyfiyet ilân olunur.
Adı ve soyadı
1 — Saffet Olgaç
2 — Enver Eke
3 — Ali Saraçoğlu
4 — Neşet Akmanlar
5 — Nafiz Akbulut
6 — Nusret Tunçay
7 — Reşat Hâkimoğlu
8 — Galip Kandemir
9 — Osman Sökmen 10 — Ekrem Ün ver
Avukat, H. P. Çankaya Yüksek Mühendis
Tüccar, M.P. Çankaya İ kurulu üyesi
Emekli Kor General Emekli Hava Subayı, Çankaya kurul üyesi Emekli Defterdar
Doktor, kadın hastalıkları mütehassısı
Malî müşavir
Avukat
M.P, Gölbaşı bucak başkanı
2116
M.P.
İspirtolu İçki satanların dikkat nazarına
Cognac (Konyak) ve Champagnc (Şampanya) kelimeleri ancak Franşanın aynı isimli eyaletlerinde çıkan şaraplar için kullanılabilir. Halbuki bazı satıcıların menşeleri Fransanın sözü geçen eyaletleri olmıyan şarapları aynı isimler altında veya (yerli) kelimesi ilâvesiyle sattıkları tes bit edilmiştir. Bu vaziyet Beynelmilel Mukavele, itilâfname ve muahedelerle himaye altında bulunan sözü geçen mülkiyeti sınaiye haklarına tecavüz teşkil etmekte ve gayri kanuni rekabet fiilinin tekevvününe sebep olmaktadır.
Bu itibarla, ispirtolu içki satan dükkânların, lokantaların, içkili lokantaların, gazinoların ve bu ğibi sair müesso-selerin ancak Fransız eyaletleri Cognac (Konyak) ve Champagne( Şampanya) menşeli şarapları bu isimler altında satmaları lüzumu kendilerine ehemmiyetle hatırlatılır. Aksi takdirde menafiini himaye ile mükellef bulunduğumuz Cognac (Konyak) ve Champagnc (Şampanya) isimlerine vaki tecavüzleri izale ettirmek için gerekli tedbirlere baş vuracağımızı bildirir alâkalıların dikkat nazarını çe-
Av. Etlıem Derviş Galata — İstanbul
(2772)

Enerji nakil hattı Montaj
Etibank Genel Müdürlüğünden:
1 — Çatalağzı (Kandilli) ile İstanbul (Vaniköy) arasında enerji nakil hattı montajı, tel çekme ve müteferrik işler kapalı zarf Usulü ile ve sabit vahidi fiyat esâsına göre eksiltmeye konulmuştur. Bu iş için lüzumlu malzeme ve
) yardımcı vesait banka tarafından verilecektir.
2 — İşin keşif bedeli 2.416.349,39.TL. (İki milyon dört yüz onaltı bin üçyüz kırk dokuz lira %39)
3 — Bu işip muvakkat teminatı (86.240,48) TL. (Seksen altı bin ikiyüz kırk lira %48)
4 — Eksiltme evrakını görmek istiyen istekliler bankamız inşaat şubesinde ve İzmir’deki montaj müdürlüğünde görebilirler ve (100) yüz lira bedel mukabilinde aynı yerlerden tedarik edebilirler.
5 — Eksiltmeye iştirak etmek istiyenlerin ihale gününden (10) gün evvel eksiltme şartnamesinin 8 nci maddesinde gösterilmiş olan vesaiki, Bankamıza ibraz etmeleri şarttır.
6 — Eksiltme 14.10.1950 tarihli Cumartesi günü saat 11 de Ankara’da Genel Müdürlük binasındaki eksiltme komisyonunda yapılacaktır.
7 — Teklif zarfları, eksiltme şartnamesine uygun olarak tanzim edilmiş ve ihale günü saat (10) a kadar makbuz mukabilinde Genel Müdürlüğümüz İnşaat Şubesi Müdürlüğüne verilmiş olmalıdır.
8 — Bankamız, ehliyet vesikası verip vermemekte ve
ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (7010)—2113
Çankaya İlçesi Seçim kurulu Başkanlığından
5670 sayılı kanun gereğince 15 Ekim 1950 tarihinde yapılacak İl Genel Meclisi seçiminde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından aşağıda adlan yazılı şahıslar İl Genel Meclisi adayı.olarak gösterilmiştir. 5545 sayılı knunun 38 nci mddesi gereğince keyfiyet ilân olunur.-_
Adı ve Soyadı

1 — Naşit Hakkı Uluğ
2 — Kemal Arıduru
3 — Doktor Mediha Eldem
4 — Sami Alaçam
5 — Ömer Kurt
6 — Nizamettin Doğu
7 — Hüseyin Erdoğan
8 — Aziz Bankan
9 — İsmail Yanteri
10 — Kâmi Üçok
İl Genel Meclisi ikinci başkanı Maliyeci ve hukukçu
Kadın hastalıkları mütehassısı ve Yardım Sevenler Derneği Genel Başkanı
Avukat, Ankara Belediyesi eski Reis muavini
Elmadağında çiftçi
Yüksek Mimar ve Müteahhit
Gölbaşında Çiftçi
Avukat
Hasanoğlan köyünde çiftçi
İİ Genel Meclisi Üyesi
Çikolata ve şekerleme fabrikası sayın müşterilerinin Kurban Bayramını candan kutlar. 10195
Muhterem dost ve müşterilerimizin Kurban Bayramlarını saygı ile kutlular;
ŞAKIR ZÜMRE Fabrikaları mamulatı, ZONGULDAK ve HALK tipi, sobalarımızın geldiğini bildirmekle zevk duyarız.
CEMAL OKTAY
Bankalar Cad. Yurt Sokak No. 19 Telefon: 12248
Çiçek Sinemasında
Bu akşam saat 21.15 ten itibaren bayram programı Türk filmciliğinin şaheseri
Türkiye Kömür Satış vp Tev7İ Müessases' Ankara Sahasından
Kok Kömürü Tevziatı
Cebeci Açık Hava
Lükiis Hayat
(7133)—2115
—J
Büyük Operet
Oynıyanlar: Sezer Se-
zin, S. Hazım Körmükçü.
(5585)
DİKKAT: Kok kömürünün beher topu vasıtaya teslim 45 liradır. Linyit kömürünün beher tonu vasıtaya teslim 30.— liradır. V^ıı,...... ...............
Bu hafta kömürleri verilecek beyanname numar alan aşağıdadır.
Kömür parası yatırılırken ve kömür alırken hüviyet gös- ierilmesi lâzımdır. Bu ilânlar Pazar günleri sabah gazete lerinde yayınlanır.
Müracaat günleri: Müracaat yerleri: 27.9.1950 Çarşamba Beyanname No. 28.9.1950 Perşembe Beyanname No. 29.9.1950 Cuma Beyanname No. 30.9.1950 Cumartesi Beyanname No.
■ * ULUS Sanayi Cad. Belediye Mü- zayede Salonu karşısı No. 16 23451-23500 24801-24900 25401-25450 26851-26900 27851-27900 28351-28400 33851-33900 34601-34650
YENİŞEHİR Necatibey Cad. No. 58 182201-182250 183031-183100 301751-301800 302251-302300
ŞUBE MERKEZİ Anbarlar Cad. Kok Kömürü deposu. 40451-40500 41451-41500 42851-42900 43851-43900
') | Sümerbank Kayseri Pamuklu Sanayii
Müessesesi Müdürlüğünden
Müesscsemizde mevcut aşağıda cins ve miktarı yazılı tali hasılât 5.10.1950 perşembe günü saat 10 da şartname dahilinde ‘ satışa arzedilecektir.
1 İsteklilerin belirli günde hizalarında yazılı geçici teminat-
ları yatırarak müessesemize müracaatları. I 1 _ İşletmenin Sansu sahil istif yerinde 1600 metreküp
Müessesemiz satışı yapıp yapmamakta serbesttir. 'çam travers ve 64 metreküp çam kereste pazarlıkla satışa kon-
Mallar her gün öğleden sonra Müessesemiz ambarında gö- ' muştur.
rülebilir. I 2 — Çam travers ve kerestelerin beher hnamul metreküpü
Şartname, İstanbul Alım - Satım Müessesesindc, Ankara 140 liradır.
satış mağazasında ve Müesscsemizde mevcuttur. I 3 — Muvakkat teminat 19457 liradır.
M.E./M.T. . 4 — Pazarlık 6 ekim 1950 cuma günü saat 15 te işletme
binasmda toplanacak komisyon önünde yapılacaktır.
Kilo Teminatı ı 5 — Traverslerin bedeli karşılığı olarak altı ay vadeli ban----------------' ka mektubu da kabul edilecektir.
6 — Bu işe ait şartname örneği 'sin, İzmir, Fethiye, Muğla, Antalya ' Orman Genel Müdürlüğü ve Ankara lüğünde görülebilir.
İsteklilerin belirli gün ve saatte teminatlarile birlikte komisyona müracaatları. (7110)—2104

Cinsi
(Üstüpü ve döküntüler listesi)
1500
3000
900
1850
2300
1500
1100
350
2500
2000
2500
1250 20000 20000 20000 25000
2700
15000
8000
2650 15000
5000
Ü.D. Üstüpü beyaz haşıllı 5 met. den uzun Ü. E. Üstüpü beyaz haşıllı 5 met. den kısa Cf.D.Ü. üstüpü beyaz haşılsız 5 met. den uzun Ü.D.K. üstüpü beyaz haşılsız 5 met. den kısa İj G. üstüpü renkli haşıllı 5 met. den uzun Ü.II. üstüpü renkli haşıllı 5 met. den kısa Ü.Y.K. üstüpü renkli haşılsız 5 met. den uzun Ü.Y.Ü. üstüpü renkli haşılsız 5 met. den kısa Ü.C. üstüpü açılmamış temiz Ü.C. üstüpü açılmamış kirli Ü.İ. üstüpü kirli ve yağlı Ü.A.T. Kaskam
t. inci sınıf pamuk telefi
2. nci sınıf pamuk telefi
3. üncü sın’C pamuk telefi
4. üncü sm)f pamuk telefi Vigon döküntüsü (kıymetsiz) D. 7 telefi D. 15 16 telefi T.D. 3. telefi (açılmamış) Hurda kan^vlçe jüt Yağlı paçavra
Pamuk. döküntüsü yağlı dokumadan çıkan 15000 Töpbaşı pü ildi 11ü i narçabûz’ ”5-70 parçabez ’ 50 - 300 bam parça bez Çelik tel 4.5 m/m Çelik tel 5 ın/m Çelik tel .6 m/m.
150 - 300 ham parça bez kaput 150 - 300 ham parça bez
4800
10500
1250
900
2000
4100
1100
1500
1100
(7091)—2099
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanlığından
Bayındırlık Bakanlığınca hazırlanan keşfe göre Fakültemiz 4natorrii vc Patoloji Enstitülerinin çatı yapımı işi kapalı zarf usuliyle eksiltmeye çıkarılmıştır.
1 — Muhammen kıymeti (19991,11) lira, geçici teminatı (1499,33) liradır.
2 — Eksiltme 4 ekim 1950 çarşamba günü saat 15 de Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi binasında toplanacak komisyon önünde yapılacaktır.
3 — Eksiltmeye girecek olanların 2490 sayılı kanunda yazılı belglefrle birlikte ihale gününden en az 3 gün evvel (tatil günleri hariç) Bayındırlık Bakanlığına müracaatla ehliyet belgeleri almaları ve 950 yılında hali faaliyette bulunduğuna dair mahallî Ticaret Odalârıridan alacakları belgeyi ve Devlet inşaatında bu ayarda almış olduğu ihaleleri muvaffakiyetle başardığını bildirir belgelerle birlikte geçici teminatlarını Ankara Üniversitesi Saymanlığına veya diğer Mal sandıklarına yatırdığına dair makbuz ve mezkûr kanun hükümleri gereğince hazırlıvacakları kapalı zçırflarını eksiltme saatinden bir saat önce bir makbuz karşılığında komisyon başkanlığına vermeleri.
4 — Postada vaki olacak gecikmelerin nazarı itibara alın-■'•uyacağı.
5 — Yapılacak ise ait proje ve şartname Fakültemiz. Leva
z'm Bürosunda her gün görülebilir. (6906) 2024
Manisa İl Daimi Komisyonundan
1 — Kula Selendi yolunun 134-150 — 274-000 kilometreleri arasında yaptırılacak kaldırım inşaatı (15389.60) liralık keşfi üzerindn 3/10/1950 sah günü saat 10.30 a kadar müddetle açık eksiltmeye konulmuştur.
2 —.Muvakkat teminat (1154.22) liradır.
3 — Bu işe ait keşif ve saire evraklar Bayındırlık Müdürlüğünde görülebilir. (6518)—2035
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından
12, 14/7/1950 gün 2603 sayılı ilânımıza ektir.
Haşimî Ürdün Kıralîığınca yeni ihraç edilen Dinarla, tedavülden kaldırılmış olan Filistin liralarının tebdil müddeti 30 9.1950 tarihine kadar uzatılmıştır.
Ellerinde Filistin lirası bulunanların yeni evrakı nakdiye ile tebdil ettirmek üzere, en geç 30 eylül 1950 tarihinde Ürdün de bulunmak üzere bunları behemehal bir banka vasıtasiyle mezkûr memlekete göndermeleri lüzumu ilân olunur.
(71221—2103
Devlet Orman İşletmesi ■
'vvv VVVVVV*VVVV» VVVVVV-, VVVVVVVV’Z. V. V
| Köyceğiz Orınaıı İşletmesi Müdürlüğünden
I.

İstanbul, Adana, Mer-işletme müdürlükleriyle Merkez İşletme Müdür-
Devlet Orman İşletmesi Merkez Müdürlüğünden: Nevi*
Miktan
M3 Dm3
260
230
150
75
125
Birinci
Yerli
Göbek
Ufak
1 — Yukarıda miktarı ve metreküp bedeli yazılı Ayancık fabrikasınca hazırlanan fırınlanmış kayın keresteleri ellişer ve yüzer metreküplük 78 parti halinde pazarlıkla satışa çıkarılmıştır.
2 — Satış 29.9.1950 cuma günü saat 15 te merkez müdür-■üğünde toplanacak komisyon önünde yapılacaktır.
3 — 500 M3 e kadar alanlardan istedikleri takdirde 3 ay vadeli 500 M3 ten fazla' alanlardan 6 ay vadeli banka mektubu kabul edilir.
4 — Teminat %7, hesabiyle alınır.
5 — Bu işe ait şartnameler Ankarada Orman Genel Mü-
dürlüğünde ve Merkez İşletmesinde. İstanbul, tzfnir. Ayancık ve Mersin işletme müdürlüklerinde görülebilir. ‘
(6999)—2055
Devlet Orman İşletmesi Daday Müdürlüğünden:
İşletmemizin Ballıdağ ormanı Sazak mevkiinde meçhul şahıslar tarafından kesilmiş olan 1014 metreküp çam tomruğunun nakil ve istif işi açık eksiltmeye konmuştur.
2 — Sökü deposu kesim mahalline 5 kilometre uzaklıkta ve şose kenarında.bulunup araba yolile ormana bağlıdır.
3 — Beher metreküp tomruğun nakit ve istif isi için muhammen bedel on lira olup tutar bedelinin %7,5 olan 855 lira geçici teminat olarak işletme veznesine yatırılacaktır.
4 — Eksiltme 9.10.1950 pazartesi günü saat 15 te Daday işletme müdürlüğü binasında toplanacak komisyon önünde yapılacaktır.
5 — Bu işe ait şartnameler Orman Genel Müdürlüğü ile İstanbul, Ankara merkez Kastamonu, Araç işletme müdürlükleri ile isletmemizde görülebilir.
6 — İsteklilerin belli gün ve saatte müsbit evrâklarile komisyona müracaatları. (7079)—2092
Dovlel Orman İşletmesi Çoruh Müdürlüğünden:
1 — İşletmemiz Üçsu bölgesi Naldöken istifinde mevcut 1087 adede denk 559.847 M3. lâdin tomruğu 18.9.1950 tarihin-ien itibaren 10 gün müddetle açık arttırma suretiyle satışa çıkarılmıştır.
2 — Açık arttırma 29. Eylül. 1950 cuma günü saat 15 te Ardanuç Üçsu bölge binasında toplanacak komisyon önünde yapılacaktır. Beher metreküpünün tahmini, bedeli 20 liradır. Bu iş için %7,5 hesab:yle geçici teminat alınır.
Şartname Ankarada Orman Genel Müdürlüğünde, i-tanbul, Ankara, Rize, Trabzon, Çoruh İşletme müdürlüklerinde ve Üçsu bölge şefliğinde görülebilir.
4 — İsteklilerin belli gün ve saatte komisyona müracaatları. (7021)—2053
3 —
Devlet Orman İşletmesi Devrek Müdürlüğünden :
1 — İşletmemiz Beldibi bölgesi Zonguldak - Ankara şosesi kilometre 217 istif yerinde mevcut 509 adede denk 192.068 M3 köknar tomruğu acık artırma suretile satışa konulmuştur.
2 — Açık artırma 5.10.1950 perşembe günü saat 15 te İşletme müdürlüğü binasında toplanacak komisyon önünde yapılacaktır.
Boher metreküpünün muhammen bedeli 48 liradır. %7,5 hesabiyle geçici teminat alınır.
3 — Bu işe ait şartname Ankarada Orman Genel Müdürlüğü, Karabük, İstanbul, Bartın, Bolu, Gerede işletme müdürlükleri, Beldibi, Zonguldak bölge şefliği ve işletmemizde görülebilir.
4 — İsteklilerin belli gün ve saatte müsbit evrak ve ilk
teminatlarile komisyona müracaatları. (6949)—2114
Bu Pazartesinden itibaren
INGRID BERGMAN — LESLIE HOWARD
Tarafından yaratılan Büyük Dram
I AŞK RÜYASI
«Interıııezzo»
İçli bir mevzu, derin bir aşk ve sanat, sikinin canlandırdığı süper film.
24 9/1950
E R
i;; il(uı 11
Ankara Belediye Başkanlığından
Ankara Belediye Başkanlığından:
Müteahhit nam ve hesabına
tebrikle
5572
2 — Birinci keşfi 27586.00 lira olup buna göre muvakkat teminatı 20G8.95 liradır.
21.9.1350
Belediye Başkanı
4 — Eksiltmeye girebilmek için gününden 3 gün evvel belediyeden yeterlik belgesi alınması lâzımdır.
3 — Bu işe ait eksiltme evrakı 138 kuruş mukabilinde belediyeden alınabilir.
Belediye Meclisinin 2 Ekim 1950 pazartesi günü saat 17 de Ticaret ve Sanayi odası salonunda kanunî toplantısını yapacağı ve toplantı gündeminin aşağıda gösterilen hususlardan ibaret bulunduğu 1580 sayılı Belediye Kanununun 55 nci maddesi hükmünce ilân olunur.
Ankara
Bakkaliye Mağazaları
Sayın müşterilerinin bayramını tebrik eder, Saadetler diler. (5594)
Karabük Belediye Başkanlığından
1 — 3 numaralı caddenin toprak hafriyatı, parke kaldırım döşemesi ve bordur vaz’ı işleri vahit fiyat üzerinden açık eksiltmeye konmuştur.
NECATI
Manifatura Mağazası
Sayın müşteri ve dostlarını bayramlarını simlik kumaşları takdim eder.
Anafartalar No. 144 Tel. 14404
j odp, J)ir küçük 0^9; ikj oda b;,r ho^. sıj hpv.a ga?,i elek trik.
5 — Ekslitme 29.9.1950 cuma günü saat 16 da belediye encümeninde yapılacaktır. 12843 (7041)—2071
Şekerci Cemal Çapraz
İnuııii Bulvarı Ilaınamönünde Kokulu akide şekeri . Nefis badem ezmesi .... Çifte kavrulmuş badem şekeri ....*...........
Vanilyalı badem .......
Güllü Sakızlı lokumlar ... Sade lokum .............
Fantazi çiklotin Liyon -imren ..............
Çikolata fondan Liy İmren ..............
Çikolata fondan kutularda
Diğer çeşitlerimiz de başkasından daha güzel daha ta?:
Telefon: 11885
(5546)
DOKTOR
BAHAEDDİN KÖKDEMİR Dahiliye Mütehassisı Anafartalar caddesi Köklü Ap. No. 202, Kat 3. 14544 ve 31208 telefonlara müracaat. İngiltereden dönmüştür. Günün her saatinde bulunur. (5462)
... 31 Thitn.^Jlrahk =• Gnkara'da. ==Cei,ii4anVtaMn şjttlz İHPflMİYE EVLERİ
TÜRKİYE İ$ BANKASI
1 — Akköprü civarında 0 No. lu uçu? arsa mıntaka-
sında imarın 8093 ada 30 No. parselinde bulunan (90) M2 yer dükkân yapılmak üzere açık artıTmâ suretiyle satılacaktır. 1
2 — Muhammen bedeli (360) liradır. 1 1 ■ ■
3 — Teminatı (27) liradır.
4 — Teminat Belediye veznesine yatırılacaktır.
5 — Şartnamesi her gün Belediye Tutanak Müdürlüğü Kaleminde görülebilir.
6 — ihalesi 2.10.1950 pazartesi günü saat 16 da Belediyede toplanan komisyonda yapılacaktır.
7 — isteklilerin belli gün ve saatte Belediye Komisyonuna başvurmaları. (6869) ’ 2005
zrv^T'—' -r — CIU .
Gündem:
1.— Başkan seçimi.
2 — Başkanlık divanı seçimi. (İki başkan vekili, dört kâtip).
3.— Belediye Daimi Komisyonu üyeleri seçimi.
4 — Meclis Komisyonları seçimi.
5 — Takdiri kıymet ve istimlâk komisyonlarına üye seçimi.
6 — Sular İdaresinin 1951 yılı bütçesi.
7 — Elektrik Havagazı ve Otobüs işletme Müessesesinin
1951 yılı bütçesi. (7123)—2110
I Özkan Kardeşler Manifatura Mağazası |
Sayın müşterilerinin bayramlarını neşe ve saadetler 5 dileğiyle kutluar.... Çıkrıkçılar Yokuşu No. 23 Tel. 11147. S 5577 (


MOD - ELGİN
Kaduı Terzihanesi
1 Ekimden itibaren sipafi; kabul ediyor İzmir Caddesi No. 21 Yenişehir Tel: 27888
Pamuk döküntüsü ve üstübü satılacak
Sümerbank Malatya Pamuklu Sanayii Müessesesindem
1 — Aşağıda cins ve miktarları yazılı tali hasılât 11 ekim 1950 tarihine rastlayan çarşamba günü saat 14 de Malatya’da Mücssescmiz binasında pazarlıkla satılacaktır. Teminat akçeleri
ar.l.n.a.mçıl^rç ekli listelerde gösterilmiştir.
2 — Sa,tı$ şartnamelerimiz İstanbul’da Sümerhanda Alım ve Şfltjny Müesscsesi satış şubesinde#, Kayseride Pamuklu Sanayii ^lyçssçscsinden ve Ankayada Sümerbank Satış Mağazasından parasız olarak alınabilir.
3 — Malları her gün Müessesemiz ambarında görmek mümkündür.
4 — Müessesemiz satışı yapıp yapmamakta serbesttir. Miktarı

Dünyaca tanınmış toplama, çıkarma, bölme, çarpma dört ameliyeyi birden yapan otomatik tuşlu EVEREST marka hesap makinelerimizin mevcudu azalmakta olduğunu sayın müşterilerimize arzederiz.
BALIKÇI KARDEŞLER KOLLEKTİF Şirketi Posta caddesi No. 31 Telefon: 151G3 Telgraf: Balıkçı Ankara.
2759
'*)YıZA//W'AWW»VwW.
I i Altan Kundura Mağazası
$ Sayın müşterilerinin Kurban Bayramını candan kutlar J ) Vc mağazamızın Adliye yanındaki yeni dükkânlara • I
• naklettiğini sevgili müşterilerine saygı ile müjdeler No ! ’
* 237/11 12 Telefon: 11090. 5571' (
M. Galip Çankaya ;
;; Sayın müşteri ve dostlarının mübarek Kurban Bay- *
:; ramlarını kutlar. Mevsimin ve Ankara piyasasının en yeni *
;; nadide desenli kostümlük pardösülük, paltoluk İngiliz, *
; ) yerli kumaşlarının geldiğini arzeder. £
( Adres: Anafartalar Caddesi No. 187. 5569 |
Tel: 16828
MÜJDE
Keçiören Köy Gazinosunda
Bayram münasebetiyle hususî surette getirttiğimiz
Samba Caz
Muammer Tosun idaresinde Not: Son otobüs: Saat: 23,30 55G4
At ve yarış meraklılarına
Akçadağ Sultansuyu Har ası Müdürlüğünden:
1 — Sultansuyu Harası yetiştirmesi 1951 yılı angajmanlı koşulara kayıtlı 948 doğumlu üç erkek, bir dişi safkan arap tayı 8 Ekim 1950 pazar günü saat 13 te Adana yarış yerinde açık arttırma suretiyle satılacaktır.
Zehra Bilil
C t N S t
DOKTOR
Vafi Erar
Kıymetli ses sanatkârı
Maltepe, Kupah Duınk, Akın-’ilar sokak, No: 18.
2 — Arttırmaya girmek istiyenler 450 liralık teminatlarını yarış yerinde hara satış komisyonuna makbuz mukabilinde teslim edeceklerdir.
3 — tyi bir safkan arap tayi elde etmek istiyenlerin bu fırsatı kaçırmamaları ilân olunur. 13026 (7162)—2111 ,
Telefon: 21355
Sabite Tur
Dahiliye Mütehassısı
Günün her saatinde has ta kabul ve tedavi eder Fakirlere ücret arzuya ta-
Muayenehane ve ev:
Hamam önü. İnönü Bul von İpçıoğlu Ap. dai
Birinci sınıf pamuk telefi İkinci sınıf pamuk telefi Üçüncü sınıf pamuk telefi Dördüncü sınıf pamuk telefi Temiz üstübü haşıllı beyaz ufak Temiz üstübü haşılsız renkli ufak Temiz üstüpü haşıllı renkli ufak Kirli ve yağlı üstübü
Temiz levent sonu üstübü haşılsız renkli 5 metreden uzun
Temiz levent sonu üstübü haşılsız beyaz 5 metreden (7038)—2072
22.10.1950 pazar günü yapılacak nüfus sayımı yah yağlı boya ile kapılara konan numaralar üzerine yapılacağından 940 - 945 sayımlarında konulan numaraların hiç bir suretle kıymet ifade etmiyeceği sayın Ankaralı hemşehrilere ilân olunur. (7034)—2073
Belediye Başkanlığın dan
Belediye hududlan dahilinde 950 genel nüfus sayımı hazırlıkları bitmiştir.
Bomonti Bahçesinde
Kıymeti? Sanatkâr ZEHRA BİLİR
Kısa bir müddet için
her akşam Sahnemizde
konserlerine devam etmektedir
YEMEKLİ Masalar numaralıdır. Hariçten yemek getirmek serbesttir.
Sayfa: 8
ZAFER
24/9/1950
ZAFER Kupası maçiarı başlıyor
ilk karşılaşma Gençler Birliği takımı ile Emniyet Spor arasında yapılacak
«Zafer Kupası» maçlarına bugün 19 Mayıs stadı iç sahasında başlanacaktır. Elemine usulü ile iki gün devam cde-cak olan bu karşılaşmalar 4 günlük bayram tatili dolayı -siyle şehrimizde büyük bir a-lâka toplamıştır.
İlk maç Gençlerbirliği - Emniyet arasında yapılacaktır. Henüz futbol sezonunun başlangıcında bulunulması ve 19 Mayıs stadının çimlerinin değiştirilmesi dolayısiyle kulüple rimiz daha erken karşılaşmalar yapmak imkânını elde edemediler. Fakat takımlar bir
aydan fazla bir zamandanberi muntazam antrenman yapmakta olduğundan, bu kupa maçı için oldukça hazırlıklı bir vaziyette bulunuyorlar.
Bununla beraber, kulüplerin transfer ayında aldıkları oyun cuların takımlarına ne derece
Zafer Kupası müsabıklarından Gençlerbirliği ve Hacettepe
diden bir fikir yürütmek müm kün değildir.
intibak ettikleri hakkında şim d’den bir şey sövlenemez.
Bugün Gençlerbirliği Emniyet karşısına, geçen hafta Demirspora karşı çıkardığı takımdan hayli kuvvetli olarak çıkmaktadır. Sövlendiğine göre söyle bir tertiple ver alması muhtemeldir. Necip, Muzaffer, Ahmet, Ali. Haşan. Ayhan, Kemal, Macit, Ali, Hadi, Halim.
Demirspor - Hacettepe maçına gelince; İngiliz antrenörü Mr. Hopkins nezaretinde esaslı bir şekilde çalışan r/ımir-sporlular mevsime oldukça hazırlıklı olarak girmektedirler.
dığı kolayca anlaşılmaktadır, j" Bu şartlar altında bugün yapılacak olan Gençlerbirliği-. Emniyet ve Demirspor - Hacettepe karşılaşmaları hakkın-' da fazla bir mütalea beyan et-
mek pek erkendir. Hacettepe
Yetkili idarecilerin söyledi-
ğine göre, antrenör Mr. Hop-
ve Emniyt takımlarının kuvvetli rakipleri karşısında gale-
kinsin bugünkü maçta oynama
sı muhtemeldir. Takımın nefes durumu da iyi olduğundan maçlarda rakipleri ile sıkı mücadele edecektir.
Gençlere karşı Emnivet takımının ise nasıl çıkacağı henüz bilinmemektedir. Emniyet
| Hacettepeliler, yeni antrenör leri Hüseyin Buranın nezare-
tinde muntazam olarak çalış-
takımının gecen yıla nazaran daha kuvvetli olduğu söy-
i
be temin edebilmeleri her an
muhtemeldir.
Bunun için her dört takım da yapacakları karşılaşmalara aynı şekilde büyük bir önem vermektedir.
Sezon başında «Zafer Kupası» için karşılaşacak olan dört takıma iyi şanslar dileriz. I
maktadırlar. Geçen seneki kad rolarından bir kaç oyuncu lcay
betmelerine rağmen yeni al-
lenmektedir. Bu sezon oyuncu
dıkları oyuncularla, yine kuv-
lar muntazam olarak antren-
manlara çıktığından takımın oldukça nefesli olduğu söylenmektedir.
Bu bakımdan, Gençlerbirliği ile Emniyet maçı hakkında şim
vetli bir kadroya sahip bulunmaktadırlar.
1 Hacettepe takımının bilhassa genç ve nefesli oyunculardan teşekkül etmesinden, ihmal edilecek bir kuvvet olma-
Bugünkü Zafer kupası maçları
Gazetemiz tarafından tertiplenen «ZAFER KUPASI» Gazetemiz tarafından " '
Maçları» bugün 19 Mayıs Siamyumunda başlayacaktır. Ankara gençliği ile spor mehafili tarafından büyük bir alâka ile karşılanan «ZAFER KUPASI Maçları» nın pre ■ gramını tesbit için, tertip komitesi tarafından bir toplantı yapılmıştır. Toplantıda tesbit edilen program şudur:
18 MAYIS STADI
İç Sahası Saat: 14.30
Gençlerbirliği — Emniyet
Hakemler: Fethi Tokman, Hayri Dericioğlu, Naci Baydar Saat: 16.15
Demirspor — Hacettepe
Hakemler: Muzaffer Ertuğ, Kadri Erdemli Rahim Katon
Bugünkü maçlar için kulüplerin kanaati:
tertiplenen «ZAFER KUPASI
ZAFERİN BÜYÜK SPOR ANKETİ
Amatörlük mü, profesyonellik mi?
Ha an Kâmil Sporel’in cevabı yarınki Zaferde
Gençlerbirliği Kulübü Başkanı Orhan Şeref Apak şunları söylemektedir *
Geçen hafta Demirspor’la yaptığımız karşılaşma, transfer a-yında aldığımız yeni oyuncuları denemek fırsatı verdiğinden kupa maçlarına daha kuvvetli bir kadro ile katılıyoruz.
Henüz, sezon başı olduğundan takımların form vaziyetleri hemen hemen müsavi gibidir. Ayrıca kupa maçı dolayısiyle takımımız lig maçlarına daha hazırlıklı olarak girmek fırsatını bulmaktadır. Bu maçlarda rakiplerimizin de kuvvetlerini yakından görmek fırsatın! elde etmiş oluyoruz. Kupayı almak için de takımımızın çök çalışacağını ümit ediyorum.
Mr. Hopkins'in sözleri
Demirspor Antrenörü Mr. Hopkins de şunları söylemektedir :
Bir aydanberi çalıştırmakta olduğum Demirspor takımı henüz tam formuna girmiş değil-
dir. Fakat oyuncuları antrenmanlardaki muntazam çalışmaları ve son defa Gençlerbirliği ile yaptığımız dostluk maçından takımın yavaş yavaş forma girmekte olduğunu görüyorum. Rakiplerimizin durumunu da bilmediğim için şimdilik fazla bir şey söylemek imkânsızdır. Şansımızın iyi olduğunu ve bu maçı kazanmak için de çok çalışacağımızı söyliyebilirim.
Celâl Sorgun’un fikri
Hacettepe Kulübü Başkanı Celâl Sorgun da bugünkü maç için şunları söylemektedir.
Kupa maçları bize bir hazırlık olacağı için önemli görüyorum. .Hacettepe» de diğer kulüpler gibi, bu müsabakalarda yeni takımı ve oyuncularını denemek fırsatını bulacaktır.
Bu sebepten ilk müsabakamızın, şimdiki halde tam formunda bulunan «Demirspor» la ya- | pılması bizim için memnunluk | vericidir. Çünkü, biz takımımızı | ciddî bir denemeye tâbi tutmak |
istiyorduk.
Demirspor’la bugün yapacağımız müsabakanın neticesi ne olursa olsun, kanaatimce pazartesi günü icra edilecek müsabakalar daha enteresan olacaktır Çünkü maçların ilk günü kuvvetler arasında tabiî bir tasfiye olacak, ikinci günün maçları bu suretle denk kuvvetler arasında daha çekişmeli cereyan edecek-
Takımımız genç ve nefesli o-yunculardan teşekkül etmesi, bu maçlar için ümitlerimizi arttırmaktadır.
Emniyet’in görüşü
Emniyet Kulübü Umumî Kaptanı Nihat Alp'da şöyle demek-
1947 senesinde kurulmuş olan Emniyet Gençlik Kulübü, 1947-1948 senesi lik maçlarında şampiyonluk için çarpışmış az bir | farkla üçüncü olmuştur. 1948 -I 1949 yılında 5. ciliğe 1949-1950 I de ise 7. ciliğe düşmüştür.
iMflT VARIŞLARI Şl
İkinci haftanın muhtemel
birincileri hangi atlardır ?
Büyük at: Adalı
Koşu günü
Adalı - Citadel mücadelesi bir maç mahiyetinde telâkki olunabilir
İkinci hafta yarışları ile mev simin en hararetli devrine girmiş bulunuyoruz. Artık şimdiden sonra onuncu haftaya kadar klâsik koşular birbirini takip edecektir. Ankara koşusu, Ziraat Bankası koşusu, Tarım Bakanlığı Kupası, Sonbahar büyük handikapı, Çaldıran koşusu ve Sonbahar programını zenginleştiren büyük koşulardır.
Bu haftanın programında iki büyük koşu vardır. Bunlardan biri Tay Deneme koşusu, diğeri de Yenişehir koşusudur. Yarı klâsik bir koşu olan Olga ko şusu da haftanın zevkle seyredilecek enteresan koşularından
Yarışlardan neden
Memleketimizde at yarışları bhştan nihayete kadar bir şikâyet mevzuudur. Halk koşularda-hile yapıldığından, müşterek bahiste para kazanan idarenin fazla yüzde aldığından, antrenör jokeyinden, jokey at sahibinden, at sahibi idareden şikâyet eder ve zincir gibi birbirine bağlı o-laıı bu şikâyetler devam eder du-
Ç Yazan
Abdurrahman Atçı
j
gün bir saha bulamadığı zaman, at yarışlarının nasıl bir spor olduğunu bilen bir kimse nin modern bir hipodromda bozuk düzen koşu yapıldığını gördüğü zaman şikâyet etmemesine imkân var mıdır?
Koşular hakkındaki tahminlerimizi program sırası ile a-şağı yazıyoruz:
Üç ve grupu Arap atlarına birinci koşuya 8 dedilmiştir. Fakat
O zaman koşu normal netice verse dahi yine şikâyet mevzuu olur.
Eğer koşularımıza iştirak eden at adedi fazla olsa ve her koşuda müsavi kuvvette bir kaç at bulunsa, koşu ikramiyeleri ve koşu adedi at sahiplerini memnun edecek ka-dqr bol, jokey vö antrenörlerin aldıkları yüzdeler onların refahını temine kâfi miktarda olsa o zaman bu kumarbazlar emellerini tahakkuk ettirmek imkânını bulamazlar.
İkramiyeler yükseldiği gün at adedi kendiliğinden fazlalaşır ve bununla muvazi olarak müşterek bahsite dönen paranın miktarı o nisbette artar. Fakat bugünkü şerait dahilinde ne ikramiyelerin arttırılma sına, ne de at adedinin fazlalaşmasına imkân yoktur.
Çünkü at yarışları bütün dün ya yüzünde büyük bir endüstri halini almıştır. Bu yarışlar Jokey Club’lerin murakabası al tında yüksek sermayeli şirketler tarafından tertiplenir.
Halbuki bizde yarışlar devlet murakabası altında ve kısmı azami vilâyet özel idavleıince yapılır.
Bu işin ehli olmayan kimseler tarafından ve bir kanuna is tinad etmeden yapılan müra-kabaden bir faide temin edilemeyeceği g bi mahdut b.r tahsisatla idare edilmeğe uğraşı-lrn yarışlarda bundan fazlası beklenemez.
Onun için yarışlarımızı ıs-*_”r_ ' yor isek behemehal, bu sporda ileri, gitmiş memleketleri kendimize örnek eder. alarak çalışmalıyız.
koşu kazandırarak müşterek ba-hisin büyük para vermesini sağlamak ve kendileri de bu kombinezonlar üzerine oyun oynamakla..
Bu oyuncuların plânlarını tahakkuk ettirebilmek için vasıtalara ihtiyaçları vardır. Bu va sıtalar da bazı at sahipleri, antrenörler, jokeyle ve seyisler olabilir.
Bütün bir mevsim atının pe-şu kazanmadan cebindeki parayı da saı-feden ve at kadar müş-şinde koştuğu lıalde bir tek ko-terek bahisin düşkünü olan bir at sahibi bu gibi hilelere pek âlâ âlet olabilir.
Hayatında atı yalnız araba çekerken gördüğü halde kolayca antrenör lisansı alan ve at sevgisi ile hiç bir ilgisi olmayan antrenör müsveddesi bu işi seve seve yapabilir.
Hayatı bahasına bu mesleğe atılmış olan ve bir kaza sonunda bu mesleği terketme mecburiyetinde kaldığı takdirde kendisine yardım edecek bir sendikası olmadığı için sürünmeğe mahkûm olduğunu bilen jokey doğru yoldan inhiraf edebilir.
Seyis için ise fazla bir şey yaz mağa lüzum yok. Sırf at sevgisi ve bu spora bağlılıkları yüzünden bu ağır işe girmiş olan seyisler de jokeyler gibi ayni â-' kıbetle karşı karşıyadırlar. İşte o muzır eşhas bu gibi kmse’er arasında kendilerine alet olacak yaradılışta olanları arar ve bazan bulurlar. Bu na rağmen yaptıkları kombinezonlar ekseriytle muvaffak „ ___
olmaz. Fakat sızan haberleri ıa|r etmek istiyı duyan halk akla gelmeyen ihtimalleri de oynamak mecburiyetinde kalır ve zarar
Yapılan şikâyetler haksız mıdır?.. Buna kısaca «bazı yersiz ve mübalağalı şikâyetler müstesna, diğerleri haklıdır» diye cevap verebiliriz.
Demck oluyor ki, şikâyetler tamamen yersiz değildir. Hele şikâyetlere sebep olan yolsuzluklar göz önünde tevali eder ve bunu gören ilgililer ıslahı için tedbir almazlarsa veya bu yolsuzlukları göremezlerse pek tabiidir ki, bu şikâyetlerin arkası kesilmez.
hesiz Arda favorisidir. Fakat | geçen haftaki yazımızda da ar~ belirttiğimiz gibi Arda startta
„ , -.......... ... huysuzluk etmekte ve bazan
Saniyen bu,;u„ku koşu dun gcri kalmakladlr Aynl ma yol üzerinde yapılacağı lçin,'riIcti bu koşuda da yaparsa viraj üzerinde yapılan koşular birincilik Karasalkım ile Sey-da olduğu gibi, startta diziliş yare arasında paylaşılır. Yok-sırası büyük bir rol oynamaz. | sa diğer taylar için Ardayı Buna mukabil iyi start alan ve geçmek bir hayal olur, istikametini değiştirmeden gi-1 Olga koşusunda sahanın en |den jokey bindiği tayın şansını iyi üç yaşlılarjndan San, Anış artırır. ve Dorreo çok çetin bir rakip-
Bu koşuya 3 kuvvetli tay ile le boy ölçüşmek zorundadırlar
• Modalı İstanbulda 64 kilo ile yaptığı fevkalâde yarışla ne ka dar güzel bir formda olduğunu gösterdi. Onun için bu koşuda da rakiplerinden daha şanslıdır. Uç yaşlılardan Dorreo ile San fırsattan istifade edebile-■ cek durumdadırlar.
ATÇI
Bugünkü yarışın büyük favorisi: Kara Salkım ......................... , ~ tf-JK.
ı- büyüklüğünden ziyade, halen I gösteren tay yoktur. î- sahada en iyi durumda olan' Saniyen bugünkü k
daha yukarı yaşlı B.
mahsus İlkbaharda İnönü, koşuları-at kay- nı Cebel kazanmıştı. İstanbul-bunlar-' da deneme koşusunu İzabel, Ü-dan, büyük, favori olarak tu- mit koşusunu Yeşim kazandı, tülacak olan, Karasalkım dör Bu suretle Karamehmet ahırı düncü koşuya da kayıtlıdır. Şa (tayların klâsik koşularında par yet o koşuya girerse burada, lak muvaffakiyetler elde etti, geçen haftanın birincisi ve i- | kincisi ol«
ğer atların iyi bir netice ala- 1 caklarını tahmin etmiyoruz. '
İkinci koşu 2 yaşlı safkan'vetli rakiplerini de bazan geç- (artırmaktadır. Yukarıda da i-İngiliz taylarına mahsus dene-|meğe muvaffak oldular. Bu da şaret ettiğimz gibi Hatun ile me koşusudur. Bu klâsik koşu- gösteriyor ki taylar arasında Hicran ihmal edihniyecek ra-nun ehemmiyeti, ikramiyesinin rakiplerine bariz bir üstünlük kiplerdir.
‘ol'an Kanuni'de' Kera" | Fakat bu ahır için tehlikeli ‘5lirak «in Karamehmet
şansları fazlalaşır. Di- birer rakip olan Hatun ile Hic-1 ahırı daha şanslı gözükmek-(L:_ - , Jran ^3 ufak ikramiyeli koşular, te^*r- Bilhassa Yeşim’in çok i-
' kazanmış olmakla beraber kuv- yi durumda olması şanslarını ',,«»ı; artırmaktadır. Yukarıda da i-
Çünkü: yarışlarımızda, az veya çok, hile yapılmadığını iddia edelmeyiz. Müşterek bahiste oynanan papıdan, yüzde den fazla i kesildikçe, çok kesilmiyor diyemeyiz.

İşinin ehli bir antrenörün verdiği direktifi tatbik edemeyen jokeyden, iyice bir jokeyin ne yaptığını bilmeyen antrenörden, ekmek parasını kazanmağa uğraşan bir jokeyin parasını vermeyen at sahibinden şikâyet etmesi kadar tabiî bir şey ola-
Nedcn yolsuzluklar ıslah edilemiyor, kısaca onu da izah cde-
Hilenin gayesi para kazanmaktır. Yarış yerine devam e-den bazı muzır eşlıag müşterek bahisten bir servet yapmak emclindedirler. Bunun için de olmayacak ihtimalleri tahakkuk ettirmeğe çalışırlar. Bu nasıl o-
Adalının büyük rakibi: Ciiadel

Comments (0)