Kadın mecmuasının 351 ncı 125 Kr. sayısı geld.! NETKİTABEVI
Yıl : 1 — No. 329 ★ Telgraf adresi: Zafer Gazetesi - Ankara
CUMA 24 Mart 1950 ★ Fiyatı her yerde 10 kuruş.'
. ’ *■ ■ |\
Telefon : 15619 ve 15315 ★ Denizciler Cad. 2 ★ Posta kutusu: 193
Af tasarısında karara varılamadı
Tasarı tam kabul olunacağı esnada C. H. P. müfritleri harekete geçti
E. Oran şiddetle affın aleyhinde bulundu, Komisyon Başkan ve sözcüsü de hiç bir mucip sebep göstermeden tasarıyı geri almak istedilerse de muvaffak olamadılar
Dünya 2 ncisi Ali Yücel
Şampiyon Candaş
Meclis tasarının müzakeresine bu sabah da devam edecek
Büyük Millet Meclisi dün gece saat 20.30 da yaptığı toplantıda Af Kanunu tasarısının komisyondan gelen ve esaslarını evvelki gün bildirdiğimiz şekli üzerinde müzakerelere başlandı. Konuşan hatiplerin hemen hepsi tasarının lehinde bulunarak yalnız tasarıda af için derpiş edilen 29 Ekim 1948 tarihinin 29 Ekim 1949, 1 Ocak 1950 veya 23 Mart 1950 tarihine alınması noktai nazarım müdafaa ettikleri ve teklif edilen bu tarihlerden birinin kabulü muhakkak görüldüğü bir sırada müfritlerden Ekrem Oralın affın şid detle aleyhinde bulundu.
Hazırladığı takriri bir çok müfrit arkadaşlarının yardımı ile elden ele dolaştırarak imza toplamağa başladı. Bu faaliyet komisyon sözcüsü Abdurnahman Konuk ile Adalet komisyonu başkanı Hulki Kara-
Cumhurbaşkanı C. H. P. namına seçim propaganüaşma başladı
İnönü'nün Polotlıda yaptığı beklenmeyen konuşma
Halk Partisi Genel Başkanlığı sıfatını kullanan İnönü Seçimi C. H. P. nin kazanacağını iddia etti..'
Polatlı 23 (Hususî Muhabirimiz- I nün orta okulun açılış törenine den, telefonla) — İlçemizde bir kaç geleceği haber alınmıştı. Fakat günden beri göze çarpar bir faali- bunun bir seçim propagandası ma-yet vardı. Perşembe günü, İnönü- 1 hiyetinde olacağım kimse tahmin
Memurlara verilecek
borç para
£
mekli Sandığı, memurlara ü-çer maaş nisbetinde ikrazda bulunabilecekmiş. Bunun için
de 3 milyon lira tahsis edilmiş.
Seçimlerin yenilenmesi arifesinde bu haberin memurlar arasında bü-
yük bir memnunluk uyandıracağına şüphe yoktur. Çok sıkıntıda ve darda olan memurlara bir yardım olacak diye, biz de bu haberden
A. FENİK
Gayet iyi hatırlarız; Recep Peker iktidara geldiği zaman memur maaşlarına bir miktar zam yapılmıştı. Fakat girişilen bir çok yanlış İktisadî ve malî tecrübeler yüzünden ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
ayrıca bir sevinç duyuyoruz. Çünkü memleketimizde memurlar haki-
katen mağdur kalmışlardır. Hele ailesi kalabalık olanların ve bare-
min ortasından da aşağı derecede bulunanların devamlı olarak çektikleri ıstırabı yakından biliyoruz. Ankara gibi mesken buhranı olan yerlerde en kötü şartlar altında o-turanlann, nereden neyi arttırıp ay başım nasıl bulacağız, diye didinenlerin, geceleri uykuları kaçanların haddi hesabı olmadığına kaniiz.
Filhakika, hayat pahası almış yürümüştür; nakil vasıtaları pahalıdır, çocukların mektep masrafları, ihtiyaçları artmıştır. Bazı apartı-manlara hava parası vermeden, yahut bir senelik peşin ödemeden girmek imkânsızdır. Bakkala, kasaba, terziye borç birikmiştir. Bazısının hastası, düğünü vardır. Hulâsa, bütçedeki büyük açıkları maaş gibi küçücük bir yama ile kapatmağa imkân yoktur.
etmiyordu. Cumhuriyet Halk partisi köylerden heyetler celbi için otobüsler tahsis etmiş, Polatlının pazarı olması dolayısiyle 500 kişilik kadar bir meraklı toplanmıştı. Saat 10.45 de İnönü hususî trenleriyle, refakatlerinde Mümtaz Ökmen, Fa-lih Rıfkı Atay, Ankara Valisi Av-ni Doğan ve bir çok milletvekilleri olduğu halde Polatlı istasyonuna gelmişlerdir.
İnönü ve refakatindekiler, istasyonda kısa bir müddet istirahat etmişler, müteakiben çarşı ortasında hazırlanmış olan kürsüye gelen İsmet İnönü, halka hitaben bir konuşma yapmıştır. Bu konuşma sırasında İnönü, Ankaradan milletvekilliği adaylığı kabul ettiğini, seçimin Halk partisi tarafından kazanılacağını, buna kendisinin emin bulunduğunu, şiddet politikasını takip edenlerin halk partisinde olmayıp karşı partilerde olduğunu ve misal olarak da Eskişehirde bu
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Meclisin dünkü toplantısında
K. Zeytinoğlu yine bazı hücumlara maruz kaldı
Feshe bir gün kala, Meclisin CH.P. sıralarında yine yakın maziyi hatırlatan malûm sahneler cereyan etti
Büyük Millet Meclisinin bu sabahki oturumu açılır açılmaz dün kendisine konuşmama cezası verilen Kemal Zeytinoğlu kürsüye geldi ve şu konuşmayı yapı :
Kemal Zeytinoğlu (Eskişehir) — Efendim, dünkü oturumda Başkanlığın teklifi ile hakkımda reva gördü
ğünüz disiplin cezası içtüzüğe katiyen uymamaktadır.
Ben dört yıldanberi Büyük Mecliste maruz kaldığımız haksızlıklardan bir tanesi olarak yapılan muamele üzerinde fazla İsrar edecek değilim. Ancak ihdas edilen vaziyetle soru ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
güllenin beklenilmiyen beyanları da takviye etti.
Memleket efkârının günlerdenbe-ri sabırsızlıkla beklediği umumî af bu suretle teahhura uğramış oldu. Komisyon başkanı ile komisyon sözcüsü o kadar ileri gittiler ki kendilerinin müdafaasını üzerlerine aldıkları tasarıyı geri almağa kalk-kıştılar.
Kars milletvekili Bayan Tezer Taşkıran bu tuhaf vaziyet karşısında o kadar asabileşmişti ki oturduğu yerde duramıyarak hemen ayağa fırladı ve mert bir eda ile komisyon sözcüsü ve başkanmın hangi mucib sebebe dayanarak müda-faasiyle mükellef oldukları tasarı yı geri almak istediklerini sordu.
Şimdi dün geceki müzakereleri kısaca bildiriyoruz.
İlk sözü alan Muğla Milletvekili Orgeneral Fahrettin Altay, veciz bir konuşma yaparak affın hararetle lehinde bulunduktan sonra af için tasarıda tesbit edilen 28 Ekim 948 tarihinin 23 Mart 950 ye alınma sini, ve bu şekilde genişliyecek o-lan kanunun deha büyük bedbaht vatandaşlar kütlesini Meclisin âtı-fetinden nimetkâr kılacağını söyledi ve bu hususta bir takrir verdi.
Ahmet Tahtakılıç da Fahrettin j ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Türkiye İtalya
Dostluk Paktı imzalanıyor
NECMETTİN SADAK DÜN AKŞAM ROMAYA GİTTİ
Necmettin Sadak
G.romende dünya İkincisi olduk
Takıma tek Dünya şampiyonluğunu 87 kiloda Muharrem Candaş sağladı
Yücel, Kaya, Atik, Özdemir dünya İkincisi oldular
D.P.Yeşil mahalle ocağı açılış töreninde Polis, Jandarmanın müdahalesi
Demokratlara her yerde tazyik
Tarsusta bir DP toplantısı, Polis ve jandarma müdahalesine uğradı
Tarsus, (Hususi) — İlçemizin Ye-■ parti merkezinden hareketle Yeşil şil Mahallesinde D. P. nin 946 yılın 1 mahalle ocak binasının önüne varıl da kurulmuş ocağına yeni temin e-1 mıştı. Kordelâ İçel Milletvekili Aziz dilen binanın açılış törenini yapmak Koksal tarafından veciz bir konuş-üzere D. P. ilçe idare kurulu kay- mayı müteakip kesilmiştir. Bundan makamlığa başvurmuş ve Pazar gü sonra topluluğun ısrarı üzerine il i-nü sabahın erken saatinde parti dare kurulu üyelerinden Avukat Hü merkezine gelen sivil bir polis me- şeyin Fırat konuşmıya başladığı sı-muruna müracaat kâğıdına yazıl- rada bir komiser gelerek «toplulu-ması unutulan toplantı saatinin 9 ol ğun» dağıtılmasını söylemiştir, duğu bildirilmişti. Tam saat 9 da * ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
İstanbul, 23 (a.a.) — Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak beraberinde Dışişleri Bakanlığı birinci daire u mum müdürü Bülent Uşaklıgil ve hususî kalem müdürü Necdet Kent olduğu halde bugün saat 17 de bir İskandinav uçağı ile Romaya hareket etmişti'-.
Dışişleri Bakanı hareketinden ev vel kendisi ile görüşen gazetecilerin. Türkiye - İtalya antlaşmasının ana hatları hakkında sordukları suallere cevaben, andlaşmanın dostluk, sulh ve adli uzlaşma ile iki memleket arasındaki ihtilâfların halli esas larına dayandığını söylemiştir.
İstanbul 23 (a.a.) — İtalya hükû | metinin Türkiye büyükelçisi Reni, ( to Prunas bugün saat 17 de bir İs- , kandinav uçağı ile Romaya hareket etmiştir.
Porsuk Barajına ait sui istimal dâvası
Dünkü duruşmada Savcı, sanıkların tecziyeleri talebinde bulundu
Porsuk barajı inşaatında suiistimal yaptığı iddiasiyle ağır ceza mah kemesine sevkedilen kontrol şefi j Yüksek Mühendis Faruk Benler, su dairesi başkanı Şuayıp Ünal ve dokuzuncu daire müdürü Madakbaşı-nin duruşmalarına dün de birinci ağır ceza mahkemesinde devam o-lunmuştur.
Dünkü duruşmada savcı iddianamesini okuyarak sanıkların cezalan dırılmalarını istemiştir.
Savcının iddianamesinde ileri sürülen suç iddiaları şunlardır:
Kontrol şefi Faruk Benler Porsuk I
barajı inşaatı sırasında her ay sonunda tanzim edilen hak ediş raporlarını, kullanılan malzeme ve yapılan inşaat miktarım fazla göstermek suretiyle hakikat hilâftna tanzim etmiştir. Bu hal 12 ay devam etmiştir. Bu suretle sanık, müteahhide fazla para ödetmek suretiyle devlete ceman 102539 lira zarar ver miştir.
Savcı sanığın Ceza Kanununun 339, 80 ve 59 uncu maddelerine göre cezalandırılmasını istemiştir.
Sanıklardan Bayındırlık Bakanlı-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
Stokholm, 23 — Greko - Romen dünya şampiyonasında güreş takımımız 1 birincilik, 4 ikincilik ve 2 üçüncülük kazanmıştır.
îsveçin 3 birinciliği, 1 ikinciliği, i üçüncülüğü vardır.
Nihai neticeler şöyledir:
52 kilo:
1 — Bengt Johansson, (İsveç)
2 — Ali Yücel, (Türkiye)
3 — Âbdüîhamit, (Mısır).
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Çok müessif bir hâdise
Adalet Komisyonunda
İbrahim Arvas, Salamon Adattoya küfretti !.,
Af Kanunu adalet komisyonunda müzakere edilirken Halk Partisinden Van milletvekili İbrahim Arvas: «Almanlar Yahudileri nasıl temizle mişlerse biz de komünistleri yok etmeliyiz. Binaenaleyh onları af etmek doğru değildir, yolunda beyan da bulunmuştur.
Komisyonda hazır bulunan İstanbul milletvekili Salamon Adatto. Ar vasin bu sözleri üzerine şiddetle mü dahale etmiş ve bir milletvekilinin Büyük Millet Meclisi çatısı altında bu gibi sözler sarfetmesini tayip ettiğini ifade etmiştir.
Bunun üzerine Arvas, Adattoya küfür etmiş ve hazır bulunan diğer milletvekilleri Arvasın hareketini tayın ederek Salomon Adattoya tees sürlerini bildirmişlerdir.
AKINTIYA---1
I____KÜREK
iktidar Cenneti!
Şu Af Kanununu nasıl düşünüp taşındılar da, Meclisin tam feshedileceği zamana getirdiler?..
Hatim duası mı, diyeceksiniz? Hayır.. Azat, buzat, iktidarın cennet kapısında beni gözet!..
Az kalsın, yalnız komünistleri affedecekler, böylece azat bazat olanlar da2 kendilerini komünist cennetinin kapısından gözetleyeceklerdi!..
İktidar da bir cennet değil midir? Siz Şemsettin Günalta-yın vaktiyle «İğneli koltukta o-turuyorum» dediğine bakmayın! O, daima cenneti âlâdır! Hattâ aşağısını göremiyenler için Ar-şı âlâ’dır!—Yedekçinin YEDEĞİ
Savf.n 4
İBRETLER
l'li
ZAFER
Me De
Şeylı Sadi'yi açtım. Söyle gelişi güzel karıştırıyordum. İbretli hikâyeler gördüm. Bunlardan bir ikisini sîzler de görün: 1 — * Duydum ki sarhoşun biri yolda giderken teiniz yürekli, akıllı bir büyük adamın yakasına sarılmış, oııa ibir Lokal atmış. Akıllı ve temiz yürekli kişi bu kara vicdanlı sarhoşun cakasını lıoş görmüş, karşılık vermemiş, ses de çıkarmamış. Yakınları kendisini : «Sen erkek denilmişin, diye kınamışlar, böyle cahil, terbiyesiz kimseye karşı tahammül gösterirsin! Sana yakışır mıydı?..
O aelam şu cevabı vermiş: «Bir daha baııa böyle söylemeyin demiş, arslanla cenk etmeği kuran cahil sarhoş insanin yakasını yırtar. Akıllı, ayık kimseye öyle cahillerin yakasına el vurmak uygun düşmez». Hünerli insanlar öyle yaşarlar ki, cefa görseler bile ona iyilikle mukabele ederler.
2 — * Yine bir giin kırda oturan bir adamın ayağını köpek ı-sıı-dı. Hem de öyle bir öfkeyle ki,
sanki dişlerinden zehir akıyordu. Adam gece ayağının acısından u-yuyamadı. Bir küçük kızı vardı. Babasının haline acıdı, o barışım, senin ilişin yok dedi. Adamcağız can ac ileyken bile güldü : «A benim güzel anacığım, dedi, doğru ilersin, benim de dişim var. Köpeğin a-y ağını ısırmaya da güciim yeterdi. Ama ağzımın, dişlerimin köpeğe değmesine gönlüm nasıl razı olurdu. Bu iş öyle iğrenç, o kadar ağırdır ki, birisi eline kılıç alıp da baııa ya köpeğin ayağını ısıracaksın, ya kelleni uçuracağım dese, yine o isi yapamam. İnsan o-latı köpekle nasıl bir olur.
3 — * Bir ateş böceğine sordular : -Ey gece parlayan böcek, dediler, niçin gündüzleri ortalıkta görünmez de saklanırsın?» Böceğin verdiği cevap ııslu bir cevap idi. Şöyle dedi : «Ben gece gündüz ayni yerde, ayni kırlardayım. Bir yere saklanmıyorum. Ama giiııeş aydınlığı yok mu, işte o beni görünmez ediyor».
bilmiyorlar
kü Ulus gazetes 0 İlk listeyi görü bire Eskişehir ielâk rdım listesi sandık! Öy kanlarımız bile, bir ka aııtısıııı yapıp, bu iş için, beheri, 300 lira bağış yapmağı kararlaştırdılar...
Meğer, Ankara’dan Tunceliııe giden Mahmut Tan ismindeki milletvekili, C.II.P. ye, ıbol keseden vatandaş bağışlıyormıış!
Tunceli il merkezinden 100, Çı-I nık köyünden 100, Hiç köyünden 100, Türüşmek köyünden 50, Çem ) çeli köyünden 50, Taptik köyün-.den 50, Merho köyünden İ50, Velikan köyünden 50. Ilosor ı köyünden 50 vatandaş yeniden 1 C.H. partisine kaydedilmiş.
İnsan, bu 100 lük, 50 lik liste karşısında gayri ihtiyari soruyor; ya hesap bilmiyorlar, yahut ' da küsuratı kaleme getiremi-
I Kendilerine tavsiye ederiz, maksat muhakkak ezberden a-
I tıp yekûn doldurmaksa, İliç olmazsa rakamları biraz kellikli
1 sırasalardı,.. malûm ya, 100, 100 daha 200 ettiği gibi bO-j-HO da 200 eder!...
İçtimaî Tetkikler: 3
İstibdadın karakteri
ihtiras
yarın sabah geliyor
Milli Eğitim Mükâfatı müsabaka- 1 şebbüse geçmişlerdir. Bu iki futbollarının ikinci haftasında İstanbul-1 cuya için alındığı takdirde bu haf-dan Galatasaray. Beşiktaş şehrimize ta takımlarında . eski yerlerini ala-gelecek, İzmirden de Göztepe, Altay İstanbula giderek, Fenerbahçe vc Vefa ile karşılaşacaklardır.
Galatasaray ve Beşiktaşm bu haf ta şehrimizde yapacakları karşılaşmalar spor çevrelerinde alâka ile beklenmektedir. Zira geçen hafta İstanbulda alınan neticeler maçların önemini arttırmaktadır.
Her iki kulübe mensup olan taraf lardan GalatasaraylIlar 19 Mayıs Stadının sol tarafında, Beşiktaşlılar da sağ tarafında toplanarak SanKırmızı ve Siyah-Beyaz renkleri teşci etmek için hazırlanmaktadıı lar. DenıirsDor ve Gençlerbirliği de bu haftaki maçları kazanmak için hazırlık kıtasında bulunan Mustafa ile Saite izin alınması hususunda ilgili makamlar nezçiinde gerekli te-
DP. Doğan Ocağı Başkanlığından 26/3/1950 Pazar günü saat 11 de Ocak binasında büyük siyasî bir toplantı yapılacağından Ocaklı ve partili arkadaşların teşrifini rica ederim.
Adres: Altındağ Mahallesi Yeni Dispanser arkasr No. 1320.
Doğan Ocağı Başk.
caklardır. I
Galatasaray ve Beşiktaşlı futbolcular Cumartesi sabahı trenle şehri-} mize geleceklerdir. Her iki kulüp taraftarları takımlarını istasyonda karşılamak için hararetle hazırlan-maktadır.
Isfonbula giden Hatemler
Bu hafta İstanbulda İzmir takım- ( ları ile oynanacak olan Milli Eğitim mükâfatı maçlarını idare etmek ü-zere, futbol federasyonunca Anka-, ranın iki kıymetli hakemi Muzaffer Ertuğ ile Reşat Önen vazifelendiril-mişlerdir.
Hakemler bu akşam (renle İstanbula hareket edeceklerdir.
İzmir at yarışları
Sınıfta kolan veteriner öğrencileri
A. Ü. Veteriner Fakültesi öğrencilerinden 1948 - 49 ders yılında sı-
. nıfta kalmış olanların B. M. M. ne ' müracaatları üzerine Dilekçe Ko-ı misyonunun karariyle Şubatta bir imtihan hakkı tanınmış ve dün katiyet kesbetmiştir.
M. A. Aybar Ankara ceza, evine getirilecek
Basın yolu ile hakaret etmekten sanık Mehmet Ali Aybarm duruş-j masına dün de İkinci Asliye ceza ' mahkemesinde devam olunmuştur. n I Mehmet Ali Aybar İstanbulda . başka bir suçtan tutuklu olması münasebetiyle dünkü duruşmada bulunamamıştır.
Mahkeme, sanığın istinabe suretiyle dinlenmesinin ceza usulüne aykırı olmasını gözönüne alarak Ankaraya mevkufen getirilmesine ve muhakeme neticesine kadar Ankara ceza evinde tutuklu bulundurulmasına karar vererek duruşmayı başka bir güne bırakmıştır.
———
Tarım Bakanlığı işbaşına kaideleri bilmeyen bir mütehassıs gönderdi İzmir, 23 (Telefonla) — İzmir At. .....
Yarışlarına bu hafta başlanacaktır.) _ o._^ Bu koşularla Türkiye yarış mevsimi mahsus. Mesafes açılmış olacaktır. Haftanın progra- ı ’ ' ~~~~ "
mı mevsim bidayeti olmasına rağ -men oldukça enteresandır.
Fakat burada bizi hayrete düşüren bir noktaya işaret etmeden geçe-miyc-ceğiz. Üç yaşlı Ingiliz at ve kıs raklarına mahsus olan birinci koşu ile dört ve daha yukarı yaştaki İngiliz at ve kısraklara mahsus olan ' ikinci koşuda atların sıkleti umumî hükümlere aykırı olarak verilmiştir. Bilindiği gibi dışarıdan gelen Ingiliz atları ile memleketimizde yetişen İngiliz atları daima, kilo farkı ile koşturulur ve dışarıdan gelenler 1 daima fazla sıklet taşırlar. Her neden se Tanın Bakanlığı tarafından gön derilen mütehassıs (!) umumi ahkâmın bu en basit kaidesine dahi vakıf değildir. Bu vaziyet karşısında yarış giinü bu atların sıkletlerinde bazı değişiklik yapılacağı tahmin e-, dilmektedir. Alâkalı n^ko,ulamı'
daha ilk haftada fiyasko veren prog ram mütehassıslarını ikazı ve nizam namenin bu en basit kaidesini dahi bilmeyen zevatı bu işlerin başından ayırması lâzımdır.
Gelelim koşuların programına:
Birinci koşu:
Üç yaşlı İngiliz at ve kısraklara mahsus. Mesafesi: 1600 metre, ikramiyesi: 1500 lira.
1 — Fleşdor 5G
2 — Kalipso 5G
3 — San 56
4 — Nor 56
5 —Artık 54.5
6 — lylonte Kristo 54.5
ikinci koşu:
Dört ve daha yukarı yaşta İngiliz
Dördüncü koşu.
B gıupu Arap at vc kısraklarına ' 2' ' si: 1600 metre, ikra-|
miyesi: 1200 lira.
1 — Çınar 60
2 — Akkent 60
3 — Barış 60
4 — Macera 60
5 — Maşaallalı 60
6 — Donjuan G0
7 — Buket 60
1 8 —Azize 58.5
9 —Tilbe 58.5
10 — Nadide 58.5
11 — Öncü -58.5
12 — Pehlivan 56
13 —Sevinç 54.5
I Beşinci koşıı."
Uç yaşlı Arap taylarına mahsus. Mesafesi: 1000 metre, ikramiyesi: 1300 lira.
1—Ardtemiz 56
2 — Akıncı 56
3 —* Kara Salkım 56
sı laıımuı e- 4 —Nihavend 54,5 makamların' 5 — Altay 54.5
Çifte Bahis: 2 - 3.
İkili bahis: 4 üncü koşulardadır.
I
Yangın başlangıcı
Doğanbey mahallesi Eskici sokağında oturan Çelebor Gülgöz isminde biri, iki gün evvel tamir ettirdiği bacanın sıvasını yaptırmadan yakması neticesinde bir yangın başlangıcı olmuştur.
Vaktinde yetişen itfaiye yangını kısa bir zaniân sonra söndürmeye muvaffak olmuştur.
Sanık hakkında takibata başlanmıştır.
Merdivenden düşmüş
Demirfırka Kale sokağında otu-| ran ilk okul- öğrencilerinden Zeki
I Şimşek men” 2__________ ' _
i rak pencereye çıkmak .isterken vazenesini kaybederek düşmüş ve
| başından ağır surette yaralanmış-
Yaı-alı çocuk hastahaneye kaldı-
ıdiveni duvara dayaya- I keti tahrip eye çıkmak .isterken mu | rişaıılık İçel
Şişe ile eniştesini yaralamış
Kayabaşı mahallesinde oturan yumurtacı İbrahim Dönmez, sarhoş lukla eniştesi Mustafa Akgöıen’in başına şişe ile vurarak yaralanmasına sebep olmuştur.
Yaralı hasta haneye ............
ve sanık hakkında gereken muameleye başlanmıştır.
kaldırılmış
M ıçtmaî ve siyasî kabiliyetleriy I le cesaretlerine göre akla fikre gelmiyecek karakterler arzede* bilirler. Biz bunlardan en ziyade hemen hepsinde gördüğümüz ve ı müstebitler için müşterek bir vasıf bildiğimiz karakterlerden bahset-1 mek istiyoruz. Bunların belli başlı olanları başta ihtiras olmak üzere korku, irtikâp, imtiyaz, inhisar, sefahat, cehalet ve sefalet, debdebe ve tedhiştir.
İhtiras, istibdadı doğuran ve müs tebidi ruban yetiştiren anormal bir iç kuvvettir. Herkesde azçok hırs ve tama vardır. Fakat cemiyetin hayat ve mukadderatı üzerinde de- ' ğil, kendi mukadderatı üzerinde rol 1 oynıyabilecek derecededir. Halbuki konumuz olan ihtiras bir milletin, bir devletin, bir vatanın tabii, içtimai ve siyasî haklarını ayaklar altına alarak bu haklar üzerinde,sivrilmek istiyen bir fert veya zümrenin ihtirasıdır. Bu bakımdan saha ve şümlılünün genişliği nisbetinde tehlike, ağırdır.
Bu müstebitler, ya varis oldukları saltanat geleneklerinin tantana ve ihtişam dekorunu bırakmak istemezler; yahut da seçim veya ihtilâl le iktidara gelmiş bir diktatör veya zümredir. Milletin samimiyetinden, ken^i çevrelerindeki dalkavukların aczinden, ahlâksızlığından istifade edeı'ek memlekette pervasızca at oynatmak istemektedirler. Bu iki tipten hangisi olursa olsun, müstebitler canavar ruhlarını mutlaka tat min edebilmek için herşeyi göze a-lırlar. Bunların ihtirası ekseriya ö-lümle söneceğinden, istibdatları giz li mukavemet teşkilâtı ile karşılaştığı zaman, basın, radyo, ilim kürsüleri, sanatkârlar, tiyatro ve sinemalar, filozoflar, şairler, hatipler ve hattâ topyekûn millî eğitim mü-essepeleri yani okullar ve kütüphaneler müstebit şeflerinin emrinde çalışarak mukavemeti kırmak ister-
‘İhtilâl veya darbei hükümet gibi fiilî hareketler karşısında ise, bütün emniyet kadroları harekete geçmekle barebar icabederse millî orduyu da ihtilâl yapan kuvvet üzerine saldu'tmakta tereddüt etmezler. Fransız ihtilâli böyle bir saltanat ihtrasından doğmuştur.Kral XVI ncı Lui ihtilâle mukavemet edemeyince, yabancı devletlerden yardım iste-*, mek Ve bd suVetle ihtilâli bastırmak hülyasına kapılmıştı. Kayınpederi Avusturya Kralının yardımını al mak için Avusturya'ya kaçarken ailesi efradı ile birlikte 20 Haziran 1791 de Varen’de yakalanarak Paris’e getirilince de mahkeme kararları ile idam edildi. Osmanlı Padişahlarından Vahdettin de dü,n. n ordusuna memleketi teslim ettikten sonra milli ihtilâl karşıs-r.da tUtlJ-namıyarak bir düşman gemisi ile yurt dışına kaçmak zorunda kal mıştı.
Müstebitlerin gayeleri: verasette tahta geçen müstebit kralların ga-yesiı, yalnız vurgunculuk, ölçüsüz zenginlik, hudutsuz salâhiyetle sahte şeref ve ünvan sahibi olmaktır. 1
Bu gayelere varmak için memle ı ı.„.: *„u„îp ve mineti sefalet ve pe-yetisinde süründürerek kö-' le gibi kullanmak isterler. Diktatör I ler için memleket çiftlik, millet çiftlikte çalışan köledir. Hattâ tâbir I caizse, kendileri çoban, millet bir koyun sürüsünden ibarettir. Onların açık iddialarına göre de, köndilevi vasi, millet vasiye muhtaç henüz rüşte ermemiş bir cahil ve acîz sem
Elbise hırsızı
Boşta gezen Şükrü Öztüı-k ismin-
de bir şahıs Suluhandâ elbiseci Ali —„ ----------------------------- —
Bedizin açık kapısından girerek ba- tilâsıdır. İlk çöküş alâmetleri baş-zı eşya çalarken suçüstü yakalan- ' ’ ’ “
YAZAN
bolüdür. Memleket bir vakıf onlar mütevellisidir, diledikleri gibi kul- | 1 lanırlar ve tasarruf ederler.
Müstebit ve diktatörlerin etrafında bulunan dalkavuk ve imtiyazlı ■ zümre haksız, şerefsiz, ehliyetsiz, ’ ahlâksız, karaktersiz, milliyetsiz ve çılgın olmasına rağmen diğer na- ' muslu, şerefli, ehliyetli, vatan ve ; milletine bağlı vatandaşlardan dai- : ma üstün tutulurlar. Bunlar diktatör veya müstebidin ikinci, üçüncü derecelerdeki hempaların emirleriyle devlet makamlarında birer koltuk veya iktisadi âlemde yağlı bir kuyruk kaparak pervasızca har vurup harman savururlar. Bu hizmetlerinden dolayı da ayrıca sık sık , terfi, ikramiye, mükâfat, nişan, ma dalya, takdirname ve rütbelerle taltif edilirler. Diğer imtiyazsız memur ve halk da kanunun sarahatle verdiği hakkını alamaz. Memurlar-' dan dürüst ve vazifesine bağlı olan lardan pek çoğu türlü vesilelerle müstebit veya diktatörlerin emir ve fermanları ile maaş kesimi, maaş tenzili, sınıf tenzili, sürgün, emekliye sevk, tasfiye ve azillerle vazifelerinden uzaklaştırılır. Bunların yerlerine eşdost, akraba, hemşehri ve saire gibi kindi adamları getirilmek suretiyle rejimlerini yürütürler. I-Iattâ bazan bir dairenin bir aileye tahsis edildiği meselâ müdürün kar deş, amca, yeğen, dayı vesaire gibi akrabaları ile bir müdürlüğü idare ettiği görülür.
İstibdatta salâhiyet: İhtirasın doğurduğu salâhiyet diktatörün şahsın da toplanıp oradan birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü derecedeki dal kavuklara rütbeleri nisbetinde birer makam ve koltuk halinde tevzi olunur. Kanun ve ahlâk kaideleriyle örf ve âdete uymıyan bu gayrı tabii ve zümrevi salâhiyet tevzii memlekette ekseriya şu neticeleri doğurduğu görülmüştür:
a) Hürriyet, adalet ve eşitlik gibi fikir ve hakları feda etmiye ahşan halk hayvanlaşır.
b) İnsanlık vekar ve şerefini ve hattâ millî karakterini kaybederek esirleşir,
c) Halk arâsında karşılıklı itimatsızlık ve güvensizlik genişliye-rek hükümetle veya devletle halk karşılıklı anlaşamamazlıklara sebebiyet verebilir. Yani devletle halk arasında karşılıklı itimatsızı k ve güvensizlik başlar.
d) İktidar veya imtiyazlı sınıflardaki gayrı tabii hal ve gayrı ahlâkî durum, memleketin "enel ahlâk ve /-karakterini tehdit edebilir.
e) Manen ve zımnen de olsa millî ahlâkın tehdidi memlekette bir fikir ve ahlâk buhranı doğurur. Ve bu buhrandan kimse mesuliyet hissesi §lmak istemez.
f) İstibdat şahsî teşebbüsü kırar. Jhtira, icat, ihdas ve fikir istiklâli ile millî irade, millî hakimiyet bağlarını ve düşüncelerini silip süpürür. Ve vatanperverlik, oy hakkı, siyasî kanaat ve içtihad kapılarım kapar.
g) Fikir ve ahlâk buhranı iktisadi. malî ve İçtimaî ve bunların arka sından da siyasi buhranlar getirir.
h) Artık istibdat milli eğitim mü esseselerine de nüfuz ederek totaliter maarif sistemi ve rejimi milli bünyeyi az zamanda yıkabilir.
i) memlekette dalkavukluk bir ilim, vurgunculuk bir sanat, ahlâksızlık yüksek fazilet olarak anılır.
Bundan sonra beklenecek tek şey düşman tarafından memleketin is-
lar başlamaz düşman huduttan silâhının ucunu göstermeğe veya yurt
Bu sefer cevap aldı, ama şu şekilde: Gürültü ile uykusundan olan bir adam bir evin penceresinden perdeyi araladı ve birdenbire, dar sokağa vuran ışık La Ilarry Lim’in yiizü aydınlığa çıkıverdi.
XII
ilibcır!
ufuklarında barut kokusu neşret-miye başlar. Artık müstebit veya diktatörler hempaları ile beraber bavullarını hazırlamaktadırlar. Onlar yabancı memleketlerle depo ettikleri altınlarına kavuşmak üzere heyecanlarının en yüksek derecesinin tesiri altındadırlar.
Nitekim ikinci Abdülhamit, Mithat Paşa, Şinasi, Namık Kemâl, Ziya Pa şa ve diğer kahramanların olanca gayretlerine rağmen dejenere kara kuvvetle sır sırta vererek tahtından atılıncaya kadar zulmüne devam etmiş ve kaçmak imkânsızlığı karşısında İttihad ye Terakki Cemiyetinin hareket ordusuna boyun kırmıştır. Vadidettin ise kurtuluşuna memleketten kaçmakta bulmuştur. Alfiyeri tek şef sistemi hakkında • Tek kişinin mutlak idaresinde her işin ters gitmesi zaruridir., diyor Biz bunu şöyle izah edebiliriz: Müstebitler veya diktatörler kâh bu hırslarını örfi idare, sert kanunlar, lüzumsuz ve asılsız harp tehlikeleri, yahut harp ilân ederek terör idaresini devam ettirmek ve halkı türlü tehditlerle korkutmak sevdaları ile haşmetli ve azametli görünmek isterler. Kâh kabuklarına çekilerek âdil, vatanperver, insaniyet perver. âlim, dahî, kahraman gibi görünerek yatıştırıcı ve sakin bir iç siyaset takibi ile milleti kalbinden avlamak isterler. Her iki halde de totaliter propaganda orkestrası dalkavuk korosu ile beraber hemahenk olarak tek nota ile harekete geçer. Çünk; bu koro ve orkestra kraldan ziyade kralcıdır.
Bazan da ikinci plândaki diktatör ler zahiren şeflerine bağlı gibi görünerek onu bir darbede yere vurarak postuna oturmak için fırsat bek lerler. Ekseriya bu hükümet darbe leri akim kalarak kazdıkları kuyuya düşenler de yok değildir.
Daima yaptığı kanunsuz hareketlerin bir gün hesabını vermek endişesi her diktatörün saklıyamıj’acağı açık bir hakikattir. Bunun içindir ki, saray veya köşkünün etrafında gizli veya resmî emniyet tertibat; her dakika ayaktadır. Memleketin emniyet teşkilât kadrosu onun emrindedir. Hafiye ordusu doğrudan doğruya metklezden ve hattâ ısa-rayan idare edilir. Başvezirinden, filân kasabanın mahalle bekçisine kadar herkes saray veya köşkün ha jTıyfsidir. Okullarda (. ui) a .veya ) kozmografya deıslerinde öğretmen yıldızdan bahsederse ertesi gün ken dişini zindanda görür. Çünkü Yıldız sarayı ima eilmiştir. Zalim, zulüm, istibdat, hürriyet, adalet, müsavat kelimelerini ve bilhassa demokrasi terimini dillerine dolıyanlar elbette bir gün soluğu zindanda alacaktır. Bu durum karşısında karakterleri hafif olanlar post kapmak için bir bağlılık hokkabazlığına kapılırlar. Altık filân köyün çobanı dahi bağlılık tezahürü yapmadıkça banmamı yacağından korkar. Müstebit veya diktatörde ölçüsüz ve hudutsuz bir korku, isyan, ihtilâl, suikast, darbe! hükümet korkusu, tahttan indirme, yani hal’etme korkusu. Buna karşılık halkta da azil, tard, sürgün, ağır vergi, iftira, örfi idare, gazete kapat mak, parti kapatmak, cemiyet kapatmak, toplantı yasağı, inhisar mallarına zam, gümrüğe zam, kanunlarda şiddetli tadil korkusu, beşikteki çocuğu bile susturabilir. Bun dan sonra kahvede, handa, otelde, ı gazinoda, dükkânda, kulüpte, hamamda herkesin çehresinde bu kor-i kunun karikatürize edilmiş çizgileri görünmeğe başlar. Öksürükten
■ şüphe, aksırmadan tehdit manaları çıkaranlar eksik olmaz. Söz bazan
. ayağa, baz.an başa düşer. Kanun, - kanunluğunu, vicdan, vicdanlığını kaybeder. Korku, korku, korku, her
■ yerde korku, her anda korku.
Gelecek yazımızda işte bu (Kor-: ku) konusunu incelemek istiyoruz.
le (le yazmıştık. (,. H. gelenleri, propagan-yürütecek clenrıanlarına^)( açık bono vermişler, yani, git, bak,”* vaziyete göre ne yapmak lâzım ise yap demişlerdir. Her gün gözümüze çarpan havadislerden, biz bu mânayı çıkarmaklayız.
Btı s&beple, C.II.P. gemisinin tek rar iktidar bayrağını çekebilmesini teminen, lıu gibi vazifeliler, bol hol verilen harcırahları keselerine koyarak, diyar diyar gezmekte ve tabii olarak akıl ve fe-tanellerinin imkânları nisbetinde, halldn kulağına hoşa gidecek vaatler, telkinlerde bulunmaktadırlar.
Bunlar arasında, doğuş itibariyle değişik karaktere sahip olanlar da, değişik tedbirler bulmakta, çeşitli akla hayret veren bir mantık kullanarak, neler, neler söylemek-
Işin garibi, bu işe memur edilenler arasında din adamlarının bulunmasıdır. Bu gibi hareketlerin, yani dini siyasete âlet etmenin hem kanunen yasak, hem de hakikaten zararlı olmasına rağmen, bu gibilerin de kadroya alınmaları, iktidarın koltuğundan ayrılmamak için her çareye başvurduğunu gösteren büyük bir delildir.
Bütün bunlara muvazi olarak, baskılar, idari tedbirler, vaatler de almış yürümüştür.
Bu meyanda, insanı gevrek gevrek güldürecek gibi söz ve hareketlere rastlanmaktadır. Meselâ birkaç gün evvel, Düzccye gönderilen ve yapılan ilânda çok muhterem bir zat olarak tavsif edilen vazifeli, Acemleri bile imrendiren bir mübalâğa yanarak rekoru kırmış ve Anadoluının on sekiz milyon değil 180 milyon nüfusu bes-liyecek yer altı ve yer üstü zeıı-' cinliklerine sairin olduğunu söyleyivermiş! Dilin kemiği yok ya, ne söylersen söyle.... Marşal yar-
dımiyle bütçe kapadığımızı, yediğimiz ekmeğin Kanadadan gelmiş buğdayla yapıldığını, setri avret için bile dışarıya muhtaç olduğu muzu bilmemesine imkân olmıyan bu çok muhterem zatın bıı sözlerinin, Düzcede nasıl karşılandığını bilmiyoruz. Yalnız sözlerinin sonunda çizmeden yukarı çıkarak ve devletin iki buçuk milyarlık borcu hakkında da fikir yürüterek, bunu itibarımızın bir delili sayması karşısında Pes!., demekten kendimizi alamıyoruz!
Bu telâkki karşısında, itibarımızın çoğalmasında» )■• -

yamıyaca
HikmeJ YAZICIOÖLİT
Ankara Radyosunda Radyo ile ngilizce» dersleri
Millî Eğitim Bakanlığının tasvibi ile, elan İnigliz BBC Radyosunda verilen «Radyo ile İngilizce» derslerine de Nisan ayının ilk haftasında Ankara Radyosunda başlanacaktır. Kesin tarihi ayrıca bildirilecektir.
Hali hazırda bu öğretim usulü bir çok memleketlerde büyük bir muvaffakiyetle tatbik olunmaktadır. İngilizce öğrenmek için şimdiki halde öğretmen kıtlığı dolayısiyle mev cut olan zorluk «Radyo ile İngilizce- sayesinde giderilebilecektir.
Dersleri radyoda takip edebilmek için Türkiyede İngiliz Kültür Heyeti tarafından hazırlanmış olan yardımcı kitap, Ankara, İstanbul ve başka şehirlerde de satışa çıkarılmıştır. Fiyatı 75 kuruştur.
at ve kısraklara mahsus. Mesafesi:' 1800 metre, ikramiyesi: 1500 lira.
1 — Prenses 60
2 — Desdemona 59.5
3 —Pullu 58
4 — San lav 57
5 — Kontes 57
Üçüncü koşu;
A grupu Arap at ve kısraklarına mahsus. Mesafesi: 1600 metre, ikra-1 miyesi: 1200 lira.
1 — Dabi 60 '
2 — Kovboy 00
3 — Havari 60
4 — Tufan 60
5 — Yund 58.5 I
6 — Atom 56
Martin:
— Hayaletlere inanır mısınız? diye sordu bana.
— Siz? ded,m.
— Şimdi inanıyorum.
— Sarhoş insanların bir takım hayaller gördüğü muhakkak; ine selâ fare görürler, hattâ daha beteri .şeyler...
Bu hadiseyi bana derhal gelip anlatmış değildi. Neden sonra Alına Schmidh’in tehlikede olduğunu görünce bana koşmuştu. Suların karaya vurduğu bir boğulmuş adam ceseri halindeydi; sakallan uzamış, üstü başı berbat, gözleri yuvalarından uğramış; içyüzünü kavrıyamadığı hadiselerin delise ti içinde:
— Perde tekrar kapanıverdi ve bu adam (adam diyordu, çünkü Harry'yi gördüğüne inanmıyordu) hızla aşağı yürüdü. O kadar şaşırmış haldeydim ki, derhal lıa rekete geçemedim; benden otuz a
Yozan : Graham Greene
dım kadar uzaklaştı. Köşeyi kıvrıldı ve bir gazete köşküne doğru yürüdü (Bizdeki gazeteci barakalarının bir çeşidi) ve biran gö ziiııden kayboldu. Arkasından koş mıya başladım. Sekiz on saniye sonra gazete köşkünün yanınday dım. Arkasından, koştuğumu her halde duymuş olacaktı. Fakat garip olan şey gazete köşkünün civarında sırra kadem basmış ol maşıydı. Etrafı dört dönüyordum, fakat ortalarda kimseler yoktu. Sokakta in cin top oynıyordu. Gözüme çarpmadan her hangi bir evden içeri girmiş olmasına imkân yoktu. Sanki bıılıar olup ııç-
— Bir hayalet, bir hayal için tabiî bir şey.
— Fakat o esnada ben de sarhoşluktan eser kalmamıştı.
— Sonra ne yaptınız?
— Tekrar gittim içtim.
34 —
Çeviren : Kırdanoğlu
— İçince hayalet yine geldi mi?
— Hayır. Fakat tekrar Anna’ nın evine döndüm.
Anna’nın başına gelen hadise olmasa, bana koşup bu saçma hikâyeyi anlatacağı şüpheliydi sanı yorum. Ben, bütün bunları dinledikten sonra Martius’in takip e-dilınekte olduğu baklandaki kanaatimde haklı olduğumu anladım. Fakat ondaki sinirliliğin asıl sebebi meçhul şahsın Ilarry Lim'e benzerliğinden ileri geliyordu. Bu şahıs onun Atina'nın evine girip çıktığını not etmiş ve keyfiyeti çe leşinden birhıe telefonla bildir misti. Martius’in kanaati buydu. Nitekim, o gece hadiseler büyük bir hızla birbirini takibetmişti. Kurtz, biliyorsunuz Rııs bölgesinde oturuyordu.
Martins, sabahın saat 4 ünde.
bu sefer büsbütün sarhoş olarak, Harry’nin hayaletini gördüğünü söylemek üzere Anna'nın evine döndüğü zaman, karşısına korku ve telâş içinde bir kapıcı çıkmış ve biraz evvel bir devriyenin gelip Anna’yı yaka paça götürdüğünü haber vermişti.
Hadisenin içyüzü şuydu: Ruslar Anna Sclımiıll'in Rus tebaalı olduğu, fakat sahte hüviyet vesikası taşıdığını haber alınışlar ve za ten kendi komutalarında olan dev riyenin bindiği cip arabasını doğruca Anna’nın oturduğu evin bulunduğu sokağa sürmüşlerdi. Derhal arabadan inen Ruslar. Anna-
Fransız devriye askeri bir duvara sırtını dayamış, olup bitenlere kayıtsız, bir cigara yakmıştı. Fakat Amerikalı er işe bigâne kalmamış, Ruslara, Almanca bir kaç kelime ile. hadisenin ne olduğunu sor-
muştu. Kuşlardan biri derme çatma bir Almanca ile cevap vererek bir emirname göstermişti. Bunlar işin ne olduğunu anlıya-dursunlar Rus erlerinden ötekisi kapıcıyı uyandırmış, sahte hüviyet cüzdanı taşıyan Rus tebaalı kadını sormuştu. Bunun üzerine doğruca yukarı çıkmışlar ve An-na’yı yakapaça yatağından kaldırmışlardı. Bu arada bütün devriye eratı Anııa’nuı odasına doluştuğu halde bizim İngiliz koridorda kal iniş ve işin sonunu beklemişti.
Fakat bu esnada, aklnıa birden bire, bitişik apartmana geçip bana telefon etmek gelmişti, işte Martins hadiseden bir saat sonra bana geldiği zaman bütün olup bitenlerden haberdar bulunuşum bundandı.
Polisler içeri girince Anna'nın odasında bir çıngar kopmuştu. Gene kız Amerikan askerine kendisinin Avusturya nüfus tezkeresi taşıdığını (ki doğruydu) ve nıua-
(bunda mübalâğa ediyordu) söylemişti. Amerikalı er, kötü Al-mancasiyle, Ruslara, bir Avusturya vatandaşını tevkife hakları olmadığını anlatmıya çalışmış, (Devamı var)
Devlet Tiyatrosunda bu gece özel bir müsaitlere veriliyor Devlet Tiyatrosunun Eskişehir sel felâketzedeleri yararına hazırlamış olduğu özel müsamere bu akşam saat 21 de Büyük Tiyatro'da verilecektir.
Zengin ve çeşitli bir programdan başka, bu müsamereye Devlet Kon-servatuvarı profesörlerinden Necdet Remzi Atak ile Mithat Fenmen de iştirak etmeği memnuniyetle kabul etmişlerdir.
Mevlût
Aziz büyüğümüz IIASAN ALEMDAR’ın vefatının 40 inci gününe tesadüf eden bugün (24 Mart 1950 Cuma günü) Ars-lanhane Camiinde Cuma nama-. zını müteakip aziz ruhuna Mevlûdu Şerif okunacağından dostlarının ve arzu edenlerin teşriflerini rica ederiz.
Alemdar Ailesi
| TAKVİM I
■■)«■»! Iı ı ■■
Hicri; 1369 — Ceınaziyel’âhir
Rumi: 1366 — Mart 11 24 Mart 1950 — Cum:

4
ADYD*TELEFON»TELGRAF HABERLERİ
Macaristanda neler oluyor?
Budapeşte, (Hususi muhabirimizden) — Demir perde gerisindeki bir çok memleketlerde olduğu gibi, Macaristan'da da içten içe komünist aleyhtarı bir mukavemetin sürüp gittiği muhakkaktır. Demir perdenin çok daha nüfuz edilmez bir hâle ge tirilmiş olmasına rağmen, memleketten kaçanlar hâlâ bulunmakta ve Moskova taraftarı komünistlerle Ti tocular arasındaki mücadele kollarını genişletmektedir.
Macar komünist rejimi katolik pa pazlarına karşı yeni bir kampanyaya daha girmek niyetindedir. Bu sebeple, aslında katolik olan Eğitim ve mezhepler bakanı Gyula Ortu-tay. bakanlıktan azledilmiş ve müzeler ve âbideler idaresinin başına tâyin edilmiştir. Yerine protestan mezhebinden olan ve kızıllar tarafından köylü partisine yerleştirilen, Jozsef Darvas getirilmiştir. Darvas daha evvel İmar bakanı bulunuyordu.
Ortutay’dan başka, kabineden Ma liye Bkanı Istvan Kossa da ayrılmıştır.
Bittabi her iki bakanın da ayrılması «istifa, şeklinde olmuştur. Or-tutay, 1945 seçimlerinde büyük bir çoğunluk temin eden ve nihayet mü temadi darbeler altında parçalanan ve ufalan Küçük Mülk Sahipleri Par tisindendir. Ferenc » Nagy da bu par tinin ileri gelen şahsiyetlerindendi. Fakat Macar kızıl diktatörü Rako-si’nin Rus askerî makamları ile işbirliği sonunda memleketi terke mec bur edilmişti.
Denizaltı tehlikesi ve Ingilterenin durumu Ingilterenin Denizaltı tehdidine karşı koymak üzre malik olduğu vasıtalar parlâmentoda açıklandı
Londra, 23 (a.a.) — Bahriye Bakanlığı bütçesinin tetkiki sırasında Avam Kamarasında cereyan eden müzakerelerde Büyük Britanyanın denizaltı tehdidine karşı koymak ü-zere malik olduğu vasıtaları açıklan mıştır.
Bahriye Bakanı Calagan, 120 muhribin kafilelerin korunması işine tah sis edildiğini, bunun da her türlü tehdidi önliyecek mahiyette olduğunu bildirmiş, fakat nisbeten yavaş olan bu gemilerin bir kaç seneye kadar daha süratli ve geniş bir hareket sahası olan denizaltılara kar şı mücadele edemiyeceklerinı söylemiştir.
Calagan, İngiliz Amirallik Dairesinin, mürettebatın talimine tahsis edilmek üzere seri iki yeni denizaltı mn tezgâhlara konulmak üzere bulunduğunu ve bir miktar denizaltının da tepkili motörlerle teçhiz edil diğini söylemiş ve nihayet bahriye hava kuvvetlerinin bugün tamami-le deniz altılardan korunmıya has-redildiğini belirtmiştir.
Bundan evvel muhafazakâr saylavlardan Sir Donald Ross Sovyet-ler Birliğinin 250 - 300 denizaltıya sahip olması ihtimalinden bahsetmiş ve Almanyanm da harbin başın da 57 denizaltıya malik bulunduğunu açıklamıştır.
Çabalama kaptan !
iresun Vapuru İzmir’den gelirken yangın tehlikesi geçirmiş; fakat geminin akıllı süvarisi, yolcular arasında panik çıkmasın diye, caza devam etmeleri için müzisyenlere emir vermiş!
Desenize! Tıpkı ıbizim iktidar gemisinin ve onun akıllı süvarilerinin yaptıkları iş! Borç, işsizlik, sefalet, verem bacayı sarmış! Fakat, hâlâ, caza verilen emir gibi, radyolar, nutuklar ortalığı gül gülistan göstermeğe uğraşıyor... Sabah akşam, öğle, ikindi, caza da, nutka da devam! — A. F.
Dünya Basınından Hulâsalar
_ 23/3/1950 —__
Yugoslavya ve Rusya
Merih’de infilâk mı
Rakosi şimdi kabineyi kendinin en fazla güvendiği kimselerden teşkile çalışmaktadır. Ortutay’in yârine Darvas geçince, onun yerine kabine ye alınan yeni İmar Bakanı Laszlo Sandor ile Rakosi hükümette kendi taraftarlarından bir kişi daha kazanmış oldu.
Ortutay, hemen Macar Halk Cum huriyetinin ilk kabinelerinden beri Eğitim ve Mezhepler bakanı olarak bulunmaktadır. Daha evvel Radyo idaresi genel müdürlüğünü yaparken, bakanlık teklif edileceği şayi olunca, dostlan kendisine kabul etmemesini tavsiye etmişlerse de, bakanlıkla birlikte radyo idaresi de emrine verilince kabul etmiştir. Altı ay sonra radyo idaresi elinden a-1,ndL
larını temizleye™^(?a‘?“k papBS; ^düşmüştür. Bu müşkül işi halefinin başaramıyacağı da tahmin edilebilir.
Amerika Tito ile Stalini barıştırmaya mı gayret ediyor?
Belgrad, 23 (a.a.) — Bugün hava yolu ile Belgrad’a varan Birleşik Amerikalın eski başsavcı yardımcısı John Rogoe, Yugoslav diktatörü Tito ile Mareşal Stalin arasında bir görüşme sağlamıya teşebbüs e-deceğini açıklamıştır.
Bu ayın başında barış kongresi he yetiyle birlikte Moskova’da bulunmuş olan Rogge, Belgrad’a Yugoslavya’nın Birleşmiş Milletler delegesi Alex Bebler tarafından davet e-dildiğini bildirmiştir.
Bulgoristondoki Amerikan menatiı
Vaşington, 23 (a.a.) — Dışişleri
Bakanlığından bildirildiğine göre,
Birleşik Amerika ile Bulgaristan a-

münasebetlerin kesilme-
HER GÜN BİR HÂDİSE
Aşıkları Öldüren Kızıl Canavar!
Yüzbaşı Timor İvanoviç Berlinde nasıl yakalandı?
Meselenin mühim taraflarından biri de, Küçük Mülk Sahipleri Partisinde, memleketin 1945 den sonraki mukadderatında mühim menfi roller oynıyan ve «o* grupu adı ile anılan gruptan, Ortutay’dan sonra yüksek mevkide yalnız bir kişinin kalmış olmasıdır. Bu grupa dahil gençleri Küçük Mülk Sahipleri Partisi, aralarından tardetmek istemişse de, Macar gizli polisi ve Rus ku mandanlığı, her defasında buna en gel olmuştu. -O. grupuna dahil gençlerin, Küçük Mülk Sahipleri Partisinin mukavemet hareketleri
rikan menfaatlerinin korunmasını İsviçre sağlıyacak, Amerikadaki Bulgar menfaatlerini ise Polonya hükümeti koruyacaktır.
ni baltalamakta çok büyük olduğu herkesin malûmudur
rolleri
Fakol
artık Küçük Mülk Sahipleri Partisi ancak bir isim olarak kalmış ve fonk
siyonunu kay bilmişi ir. Kendilerine ihtiyaç 1.3'im;, anlar da yavaş yavaş
tasfiye edilecektidir.
Rakosi'nin kabinedeki bu yeni tadillerinden sonra, Macaristan’da katolik kilisesi aleyhinde yeni bir hareketin başlıyacağı beklenmektedir.
Habeş İmparatoru ve Eritre mes'eleıi
Londra Radyosu, 23 (Basın - Yayın) — Habeşistan İmparatoru Haile Selase dün Times gazetesinin bir mu habirine verdiği mülâkatta, Doğu Afrika'da daha fazla huzursuzluk doğmasına mani olmak için Eritre meselesinin derhal halledilmesi ica-bettiğini söylemiştir. İmparator, Eritre'nin siyasi geleceği hakkında Eritre halkının arzularını kabul e-deceğini ilâve etmiştir, fakat Birleşmiş Milletler Komisyonu Eritre için vesayet teklif ettiği takdirde bunu reddedeceğini bildirmiştir.
Zira İmparatora göre bu, nihai bir karara varılmasını geciktirmek olacaktır. Eritre’nin taksimi imkânlarının araştırılacağını açıklıyan İmparator, Habeşistan’da din ve ırk farkları gözetildiğine dair çıkan şa yialan yalanlamış, müslümanların tam manasiyle din hürriyetine ve ilerleme için bütün fırsatlara malik olduklarını belirtmiştir.
Pearl Harbour’doki deniz lonferansı
Tokyo, 23 a.a. — Resmen bildirildiğine göre, Wake ve Mariannes adalarındaki Amerikan, Japon ve Filipin deniz kuvvetleri başkomutanları, 27 Marttan itibaren Pearl Harbour’da yapılacak olan deniz konferansına iştirak edeceklerdir. Bu toplantıda Pasifiğe ait bütün meseleler incelenecektir.
Muazzam bir bankiz üzerinde üç kişi
Anchorage (Alaska) 23 (a.a.) — Alaska’nın Güney kıyısında Cook boğazında muazzam bir bankiz ü-zerinde kalmış üç kişi görülmüştür. Bunların nasıl olup da kopmuş olan bu bankiz üzerine geldikleri bilinmemektedir.
Amerikan askerî uçakları araştırma yapmaktadırlar.
Atlantik paktı savunma plânı
Londra Radyosu, 23 (Basın - Yayın) — Atlantik Paktına dahil mem leketlerin stratejik savunma plânlarının teferruatlı kısımları, bugün Lahey’de yapılacak bir seri toplantıda karara bağlanacaktır. Bugün Batı Birliğine yapılack malzeme yar dırm konseyi toplanacaktır.
Önümüzdeki ay içinde ise Brüksel paktına dahil memleketlerin Maliye, Savunma ve Dışişleri Bakanları aralarında toplanacaklardır.
15 Japon Astronom'u
72 saat seyyareyi müşahede ettiler
'■ Tokyo, 23 (a.a.) — Osako'daki bir amatörün Merih’in sathında şiddetli bir infilâk gördüğünü bildirmesi üzerine, 15 profesyonel Japon astronomu, 72 saat uykusuz kalarak seyyareyi müşahede etmişlerdir.
Müşahedelere başkanlık etmiş bu lunan, Tagami rasathanesinden Dr. İssei, muvaffak olduklarını ihtiyatla bildirmiş ve neticeleri yakında açıkhyacağını söylemiştir.
Kont Bernadot’un kotli tahkikatı
Kudüs, 23 (a.a.) — İsrail hükümeti dün akşam, İsveç generali Kont Bernadot’un katli hakkındaki raporu tetkik etmek üzere özel bir komite teşkiline karar vermiştir.
Kabme, İsrail Dışişleri Bakanı Moshe Charett’in bu hususta verdiği raporu dinledikten sonra bu karara varmıştır. Komite İsrail Dışişleri Bakanlığı genel direktörü Ey ton, yüksek mahkeme başkanı Ag-ranat ve başsavcı Cohenden teşekkül edecektir.
İlk Alman gemisi Baltimor'da
Baltimore, 23 .a.a — Alman şilebi • Hermod** Salı günü Baltimor’a yanaşmıştır. -Hermod» ikinci dünya harbinin başından beri Baltimor’a gelen ilk Alman gemisidir.
Arnavutluk ve Yugoslovya
Paris, 23 (a.a.) — Arnavut Telgraf ajansının bildirdiğine göre, Arnavutluk hükümeti Tirana’daki Yugoslav siyasî temsilciliğine çarşamba günü bir nota vererek Belgrad -daki Arnavutluk siyasî temsilciliği memurlarından birçoğunun maruz kaldığı fena muameleyi protesto et- I miştir.
Arnavut notası sorumluların ce- ı zalandırılmasını ve «Soloven temsilcilerinin emniyetinin sağlanması için tedbirler alınması* nı istemekte ve Arnavut hükümetinin bu notaya en kısa zamanda cevap beklediğini belirterek sona ermektedir.
İngiliz Basım:
İngiliz gazetelerinden Daily He-rald, komünistlerin grev ve baltalara hareketleriyle Atlantik Paktı devletlerine Amerika’dan yapılmak ta olan silâh sevkiyatını felce uğratmak için giriştikleri teşebbüsleri ele almakta ve bu arada Atlantik Paktının mahiyeti hakkında yeniden bilgi vermektedir.
İşçi partisinin organı, Kominformun emirlerine uygun şekilde hareket eden komünistlerin, Amerika’dan silâh sevkiyatını durdurmak i-çin ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını, fakat serbest işçi teşkilâtına mensup işçilerin, komünistlerin bu hareketlerine katılmamak suretiyle kominformun gayretlerini a-kamete uğrattıklarını kaydetmektedir. Gazete, Atlantik Paktının teca-vüzkâr bir mahiyet taşımadığını ko münistlerin de herkes kadar çok iyi bildiğini, fakat takibedilen gayenin bambaşka olduğunu, çünkü Doğu Avrupa’yı zayıf bırakmak suretiyle Kominformun, Moskova’ya bu bölgede üstün bir vaziyet sağlamak istediğini kaydetmektedir. Her şeye rağmen. Batılı devletlerin Rusya ile anlaşmak istediklerini, fakat Moskova’nın buna hiç bir şekilde ya naşmadığını belirten Daily Herald, bu vaziyet karşısında komünistler acaba neden yine baltalama ve grev hareketlerine başvurmaktadırlar? sualini sorduktan sonra, şunları ilâ ve ediyor:
-Komünistlerin gayesi, Batı Avrupa’yı zayıf düşürmek ve bu şekilde Sovyet nüfuzunu bu bölgelerde arttırmaktır.» ı
Liberal Manchester Guardian gazetesi, atom enerjisinin kontrole bağ lanması hakkında şimdiye kadar ya pılan teşebbüsleri ele almakta ve 17 devletin temsil edildiği atom komisyonundan çekilmek suretiyle Rusya’nın bu işin mes’uliyetini üzerine almış bulunduğun kaydetmektedir.
Adanauer’le yapılan görüşmeler
Bonn, 23 (a.a.) — Üç haftadan be ri ilk olarak başbakan Adenauer, dün öğleden sonra Petersberg’de üç müt tefik yüksek komiseri ile görüşmüştür.
Müzakere sonunda yayınlanan teb ligde ezcümle şöyle denilmektedir: Yüksek komisyon kifayetsiz memurların tasfiyesi hakkında federal talimatnamenin tatbikine aid izahat almıştır. Hudutlarda toplanmalar ve sürgünler meseleleri de incelenme mevzuu olmuştur. Bundan başka günlük meselelerden bilhassa icap eden yerlerde Alman umumî konsolosluklarının teşkili ve bir askerî güvenlik dairesinin yetkileri üzeride görüşülmüştür.
İNGİLİZCE ve FRANSIZCA
Dersleri
Telefon: 15315
Serbest Fıkra :
Sirınen huzur içindeymiş!
Euat Sirmen, Meclis kürsü-
B sünden muhalefete meydan okuyor
Kendileri, Adliye Vekâletine geldi geleli yapılan icrattan dolayı huzur içinde imişler!
Ben de kendisinin yaptığı bu itirafa kâni olanlardanım! Bil mem, bunu Meclis kürsüsünden tekrarlamağa neden hacet gördü! Evet, Adliye vekili huzur İçindedir!
Fuat Sirmen; İzmirde muhalif bir sanığın gayri mevkuf olarak muhakemesine hüküm veren a-ğır ceza hâkimini, Sedat Pekle be raber, Meclis kürsüsünden muaheze ederken huzur içindeydi!.. -Mertebesinden ve tecrübesinden beklenmiyen bir karar., diye hâkimlerin âdil vicdanlarına müdahale ederken huzur içindeydi!..
Fuat Sirmen; Basın Kanununu daha da ağırlaştırıp gazetecileri tamamen susturmağı hedef tutan
razan:
I Sarıçizmeli |
yeni tasarıyı Meclise getirdiği zaman, huzur içindeydi!
Fuat Sirmen; hasta bir mahkûmun heyeti sıhhiye raporlarını tasdik etti diye, Adli Tıb mües-seseslni baskı altında bulundurmak isteyip de muvaffak olamayınca, Adli Tıb Müessesesi Reisini emekliye sevkederken, huzur içindeydi...
Fuat Sirmen; bu resmi raporlar üzerine, bir muhalif gazete başyazarını derhal hapishaneye sevk çareleri bulamadı diye, Ankara Savcısı Baha Beyi —Velev terfian— vazifesinden uzaklaştırırken huzur içindeydi...
Fuat Sirmen; Meclis kürsüsüne, Bursadaki havuz meselelerini, şahsi dâvalarını getirmeğe alışkın Muhiddin Baha Parsın sözlü
sorusuna ■
— Mümtaz Faik Fenikten başka, elinde resmî raporları olup da cezaevine sevkedilmiş tek veremli mahkûm yoktur, derken, huzur çindeydi...
Fuat Sirmen; bu sözlü soruyu müteakip gece de, Yeni Sinema üzerinde çekilen ziyafette, ve ibu saz ve söz âleminde kadehini
«Parsın Şerefine!» kaldırırken, yine huzur içindeydi...
Hem o gece sade kendisi değil, onunla beraber, Sıhhat Bakanı ve Veremle Savaş Derneği Fahri Başkanı! Kemali Beyazıt da, Muhiddin Baha Pars kadar huzur i-çindeydiler...
Evet, bu zümre iktidarı elde tuttuklarındanbcri hep huzur i çimledirler!
Fakat ne yazık ki, yalnız, evet, yalnız, Sirmen adaleti, daha doğrusu bir zümre adaleti görmüş ve
tanımış olan âmme vicdanı, hu-
zur içinde değildir!
Berlin, (Nafen) — Sovyet kesiminde genç çiftlerin öldürülmesi ü-zerine bir tahkikat açıldığı ve niha yet Kızılordu subaylarından Yüzbaşı Timor İvanovich’in suçüstü ya kalandığı bildirilmektedir. Sovyet resmî makamları bu hadiseyi ka-patmıya çalışmışlar ve komünist Alman polisi de haberi tekzibetmek lüzumunu hissetmiştir. Fakat öğrenildiğine göre, Kızılordu subayı geceleri parklarda sevişmekte olan çift lere yanaşmakta ve bunları öldürmekteydi. Bu cinayetler son zamanlarda sıklaşmıştı. Nihayet iki Alman polisi bu katili yakalamak için tedbir almışlar, bunlardan biri kadın kılığına girmiş ve bunlar bir parka giderek birbirleri ile sevişmeğe başlamışlardır. İki Alman polisinin mehtap sefaları 3 gün devam etmiş ve dördüncü gün katil peyda olmuştur. Ijd polis Kızılordu yüzbaşısını 10 dakika süren bir çarpışmadan sonra güçlükle yakalıyabil-m işlerdir.
Üç gün arka arkaya doğuran kadın-!
Nevyork, (Nafen) — Louisinin e-yaletinde Jonesville’de yeni bir ü-çüzün doğduğu bildirilmektedir. Fa kat bu üçüzler birlikte dünyaya gel memişler ve her biri birer gün ara ile doğmuşlardır.
Muhabirlerin bildirdiklerine göre, ilk defa olarak bir üçüzler dünyaya gelmek için üç güne ihtiyaç hissetmişlerdir.
Görmiyen gözler
Londra, (Nafen) — Doğduğu gün den beri sol gözü görmiyen 14 yaşında bir genç kız dün sokakta koşarken düşmüş fakat yerden kalk tığı vakit sol gözünün görmiye başladığının farkına varmıştır.
Doktorlar bu değişikliği tesbit etmişler ve şimdi sol gözün sağ göz kadar iyi gördüğünü kaydetmişlerdir.
Şişe küpeler
Londra, (Nafen) — Kadınların misafirliğe giderken veya sokağa çıkarken kulaklarının hemen arkasına az miktarda koku sürdüklerini ve bundan bir türlü vazgeçemediklerini tesbit eden bir mücevherci, hususi küpeler yapmıya muvaffak olmuştur. Bu küpeler inci veya pırlantadan değil fakat gayet ufak şişeden ibarettir. Bu şişe içinde de istenilen esans bulunmaktadır. Ayrıca küpeler o şekilde yapılmıştır ki başın en ufak bir hareketi derhal kokunun hafif miktarda yayılmasına yol açmaktadır.
Islık çalma dersleri
Londra, (Nafen) — Dünyanın en acaip mekteplerinden biri de Los Angeles’de bulunmaktadır. Bu mek tepte »ıslık çalma dersleri» verilmek tedir. Muhabirlerin öğrendiklerine göre, ilk sınıflarda talebeler kuşların nasıl ıslık çaldıklarını öğıen-mektedirelr. Son sınıfta olanlar ise Kanaryanın dilini öğrenmek mecburiyetinde tutulmaktadırlar. En zor dersin de bu olduğunu ve bu yüzden bir çok kimselerin sınıfta kaldıkları belirtilmekledir.
Gazla işliyen lokomotif
Londra, (Nafen) — Sene sonuna doğru İngiltere demiryollarında gaz türbini ile işliyen lokomotiflerin ha rekete geçmesine intizar edilmektedir. Bu lokomotiflerin hazırlanması süratlendirilmiş ve son tecrübeler gayet iyi neticeler vermiştir. Gazla işliyecek olan bu lokomotiflerin a-zami sürati 145 kilometre olacak ve bunlar 650 ton ağırlığında bir treni çekebileceklerdir.
Ağzı ile resim yapan adam
Stokholm, (Nafen) — Tanınmış İsveçli ressam Ulberg'in şimdi resimlerini ağzı ile yapmakta olduğu bildirilmektedir. Bu ressam geçenlerde hastalanmış ve bu hastalıktan sonra da yalnız kafası, boynu ve omuzları hareket edebilmiş fakat diğer bütün uzuvlarına felç isabet etmiştir. Ressam şimdi resimlerini ağzında tuttuğu fırçası ile yapmaktadır. Uzun çalışmalardan sonra ağzı ile fırçasını normal bir şekilde kullanmaya başlayan res-sam’ın bu sayede yaptığı resimler İyi satılmakta ve kendisini geçindirmektedir.
Körler için harita
Londra, (Nafen) — Körler için hususi metro haritaları yapılmış olduğu bildirilmektedir. Bu metro haritaları Braille sistemini kullanmaktadır.
Kalb ameliyatı da bu hastaları ölüme doğru sü-
Londra, (Nafen) — Kalp ameli- I rüklemektedir. Son ameliyatta has-yatlarında yeni terakki kaydedil- tanın «sunî bir kalple* yaşaması diği bildirilmektedir. Londralı bir sağlanmış ve kalp içindeki supap operatör kalbin içindeki supap ü- tamir edilmiştir.
zerine bir ameliyat yapmaya mu- İlgili çevrelerde belirtildiğine gö-vaffak olmuştur. Belirtildiğine gö- re, şimdiye kadar tedavisi imkân-re, kalp supapı hasta olanların ka- sız görülen bir çok kalp hastalıkları nı gayet yavaş ve gayrî muntazam bundan sonra kolaylıkla tedavi e-bir şekilde deveran etmektedir. Bu I dilebilecektir.
Tokat Halk Partisinde çöküntü devam ediyor
Tokat, (Hususi) — Yurdumuzun muhtelif yerlerinde olduğu gibi To kat’ta da seçimlerin yaklaşması do-layısiyle Demokrat Parti de umumî seçim kampanyasına başlamıştır.
Son günlerde aşağıda isimleri yazılı şoförler, muhtarlar ve halktan bir çok vatandaşlar C. H. P. den istifa ederek D. P. ye akın halinde kaydolmaktadırlar.
H. P. nin köylerde yapmış olduğu bol keseden vaidler ve propagandaları köylü vatandaşları güldürmekte, her senede bir vaid edilip se çimlerden sonra bir daha köylerine gelmiyen bu adamları makul cevap larla geri döndürmeye mecbur bırak maktadırlar. Köylü ve şehirli bütün vatandaşların D. Partinin iktidara gelmesiyle refah ve saadete kavuşacakları kanaatini samimi o-larak taşımaktadırlar.
Ülke gazetesinde' neşredilen haberler D. P. saflarını zayıflatmak şöyle dursun bilâkis Demokrat safları daha da kuvvetlenmektedir. Son günlerde H. P. nden istifa ederek D. P. ye geçen vatandaşların isimlerin aynen bildiriyorum:
Mustafa Cenik, Hüseyin Kovalı Nuri Demirci, Nuri Sevindik, Rüştü Selek, Rahmi Kömürcü, Şemsettin Şazen, Süleyman Akgün, Mustafa Pırnavdağ, Fatma Bozova, Hüseyin Pazar, İbrahim Duran, İzzet Yalçın-kaya, Mustafa Hekimhan, Ahmet Karakaş, Mehmet Faki, Ahmet îd-ris, Hüseyin Topçugil, Mustafa Pen-bedağ, Halil İbrahim İnat, Hüseyin Ciiceoğlu, Bekir Servil, Yusuf Arap kir, Şevki Korkor, Haşan Can, Şevki Ataman. Ali Osman Yeşilgül, Nuri Gürler, Osman Şencan, Apdullah Atik, Halim Kıran, Haşan Çiğdem, Kâzım Yılmaz, Zeki Ayalan, Hamdi Derin, Ali Çelik, Ali Taşkınbaş, Ha san Ertaç, Cemal Yazıcıer, Bayram
Balkan, Kadir Genç, İbrahim Şimşek, Dursun Sanlar, İhsan Çildemir, Hüseyin Özşahin, Tayfik Sermiş, Teyfik Bugin, Mustafa Oktav, Nazım Yazar, Osman Çetiner, Osman İlyaz, Halil Sansar, Mustafa Sansar, Halil Könüli, İsmail İboç, Mustafa Ekici, Hüsamettin Öztürk, Bedrettin Yardımcı, Halil İbrahim Yaşatır, Mehmet Kayhan, Necati Ersu, İsmail Erkan, Vahram Süslü, Duran Güler, Adil Gendiyurt, İbrahim Han lı, Ihsan Yaşasın, Ali Avni Özben, İbrahi mSansar, Rasih Duran, Salih Okay, Ahmet Koçyıldız, Ali Bekçi Sabri Daltaş, Mehmet Karakolluk-çu. Ali Mertoğlu, Sıtkı Antep, Şr kir Burhan, Faruk Aldemir Dursun Elmacıer, Celâl Sunav, Kemal Uıhun, Bilâl Güler, olmak üzere 92 kişidir.
H. P. nden istifalar, D. P. kayıtlar devam etmektedir. Bu meyanda on köyde D. P. ocağı açılmış bütün köy lü vatandaşlar kltiehlina kydz: lü vatandaşlar kitle halinde D. P. faaliyeti günden güoe gelişmekye ya geçmişlerdir. Başka köylerde de ocaklar açılmakta, parti faaliyeti günden güne gelişmektedir.
Demokrat Parti 4 No. lu Bucak Kurulu Başkanlığından
Bucağımıza bağlı Nazımbey, Akalar, Şükrüye ve Pazar Ocakları İda re heyetleriyle bu ocaklara kayıtlı üye arkadaşların 24/3/950 cuma günü saat 20 de (Nazımbey Mahallesi Sergi Sokak No. 3) Bucak binasına teşrifleri rica olunur.
İdare Kurulu
Kiralık ev
Anıt - Kabir civarında İller Kooperatifinde beş odalı müstakil bir ev kiralıktır. Peşin istenmez. Müracaat, Tel: 23.775
Yataklı Vagonlar Şirketi Türkiye Temsilciliğinden
Zafer Gazetesinin 18-3-950 tarihli nüshasının üçüncü sahit'esinde Yataklı Vagonlar Şirketi Başlığı altında (Ankara-Samsan arası dolmuş servisleri başlamıştır) ibaresile verilen ilânla müessesemizin hiç bir şekilde alâkası olmadığı tavzihen arzolunur. t (544)
Savfı.
Sayfa; 2
Sayfaı 4
Z A F F H
ZAFER
DİLEKLER
Başkentte
— Müjde
Mukaddes ittihat merasimi ilân edildikten sonra, Ayasofya kilisesinin önündeki Ipodrom meydanındaki halk bir türlü dağılamıyordu. İmparctor, bu fecî mücadeleleri görmemek için sarayına kapanmıştı.
— 126 —
Kerbelâ!
Ankaranm en güzel semti, Anafartalar caddesinin merkezi yerinde, havası ve geniş manzarasiyle emsali bulunmayan
Nihayet, aylardan beri kapandığı ve perhiz ederek dualarla meşgul olduğu odasından çıkan Patrik Gennadiyus manastırın önündeki yüksek bir yere çıkarak kendini halka gösterdi. Bu garip kütle, gök gürültüsünü andıran bir yaygara ile onu alkışladı.
Patrik, elini göğsü ve başı üzerinde dolaştırdıktan sonra halke doğru uzattı. Bu haliyle onları takdis etmiş oluyordu. Bütün başlar öne eğildi. Muvakkat bir sükût hasıl oldu. İşte bu sükût içinde, Patrik Gennadiyus’un ağır, dolgun, tesirli ve gittikçe heyecanını arttıran sesi duyuldu :
(Henotikonu tel’in ediyorum!..) (4)
On binlerce insan bir ağızdan bağırdı :
(Kahrolsun Henotikon!..) Ve Patrik devam etti: (Kadiri mutlak Panaiya, Ra -fezileri tel’in ediyor!. Ey muhterem rahipler!.. Sevgili BizanslIlar!.. İmparator BizanslIları Putperestliğe sürüklüyor. Cenabıhak bu yüzden bütün semavî felâketlerini sizin üzerinize yağdıraoak-tır. Allahın gazabından korkunuz! Gökyüzüne bakınız. Her gün yeni bir âfetin üzerimize yağdığını göreceksiniz.. Gaibden haber verenlere sorunuz. Eğer bu putperestlik, devam ederse, Bizans, tarihe karışacaktır. İmparator Kostantin Bizansın son hükümdarı olacaktır!..
Veyl gafillere!.. Veyl rafizile re!..
Ey rahipler, keşişler, rahibeler!... Hep beraber, semevatın kraliçesi mukaddes beldemizin sahibesi olan Hazreti Meryeme niyaz ediniz!.. Siz günahsızların duası belki bu şehri kurtaracaktır!..
İmparatorun emrini, Roma ile birleşmeyi asla kabul etmeyiniz.. Başvekil Notarasm etrafında toplanınız!...
Ben, Meryemin, İsanın lûtfiyle Patrik Gennadiyus, birleşme kararını, İmparatorun emrini feshediyorum!.. Hiç kimse bu emre i-taat etmiyecektir!.. Kardinal İzi-dor Papanın casusudur!.. Bizansı köle yapmak isteyen bir şahıstır. Ne Florans Ruhaniler Meclisinin, ne de Ayasofya Kilisesinde alman birleşme kararının hükmü yoktur!.. Feshediyorunj. Ve ey i-manı bütüp BizanslIlar!.. Sizi tak dis ediyorum!..)
Patrik Gennadiyus’un bu heyecanlı nutku orada bulunanları coşturdu. Lânetler, feryatlar, dualar gökleri tutuyordu.
Bizans, tarihî günlerinden birini yaşıyordu.
Çılgına dönen kalabalık arasında yer yer boğuk sesler işitiliyordu.
(Kardinal külahı görmektense. Bizansta Türk sarığı görmeğe razıyız!.)
Ve bu tarihî söz, Bizans sokaklarını çınlatıyordu.
BÜYÜK PERHİZ
Bir taraftan Ayasofya Kilisesinde, Bizans ve Roma Kiliselerinin birleşmesi ilân edilir, diğer taraftan Patrik Gennadiyus taraftarları küfürler savururken hıris-tiyanlann büyük perhiz gününde tarihe mal olan çok mühim bir hâdise cereyan etmek üzere idi.
O günlerde Bizansın her köşesinde birbirine düşman rahipler, rahibeler etrafına halk toplanıyor, sabahtan akşama kadar sonu gelmiyen münakaşalar cereyan ediyordu.
Mukaddes ittihat merasimi ilân edildikten sonra, Ayasofya kilisesinin önündeki Ipodrom meydanındaki halk bir türlü dağılamı-yordu. İmparator, bu fecî mücadeleleri görmemek için sarayına kapanmıştı.
İpodrom toplantısı gece yarılarına kadar devam ediyor, sonra ertesi sabah güneş doğarken yine bütün BizanslIlar, rahipler, keşişler, diyakoslar meydanları dolduruyordu.
Şimdi bu kalabalık bir manastır önünde toplanmıştı. Manastırda; kendini Meryeme vakfetmiş bir çok rahipler ve rahibeler vardı. Bu garip kalabalık, manastırlardaki rahip ve rahibeleri de çıkarıyorlar, Roma kilisesi ile birleşmeye lânet etmelerini zorlu-yorlardı.
Manastırın kapısı ardına kadar açıldı. İçeriden genç ve güzel bir rahibe çıktı. Çehresinde garip bir tebessüm, gurur ve asaleti belirten sevimli bir hal vardı.
Rahibe çok güzeldi. Yaşı olsa, olsa yirmi, yirmi iki arasında görünüyordu. Koltuğunda bir bohça bulunmakta idi.
Ağır ağır manastırın loş dehlizlerinden çıktı, aydınlığa geldikçe yüzünün, güzel ve saf yüzünün bütün hatları daha iyi seçilebili-yordu.
Binlerce kişiden mürekklp olan kalabalık bir an sustu. Manastırın açılan kapısına, ve o kapıdan
çıkan, çehresi bir melok kadar temiz olan rahibeye baktı.
BizanslIlar kadına, güzele hayrandır. Onlar için her şey kadın, zevk, sefahat ve eğlenceden ibarettir. Böyle güzel, temiz, kıvrak bir genç rahibe görünce bütün Bizans onu seyretmeğe başlamıştı.
Acaba bu taze ve saf rahibe ne yapmak istiyordu?
Koltuğunun altındaki bohçayı sımsıkı tutarak, ağır ağır merdivenlere doğru geldi. Artık tamamen halkın ortasında idi.
Yavaş yavaş fısıltılar başladı :
(Aman Allahım... Ne kadar güzel!..)
(Bu rahibe değil, muhakkak bir melektir!)
(Meryem kadar saf..)
Bir külhanbeyi yanındokinin ku lağına eğildi :
(Bu kadar körpe ve güzel bir kızın manastıra kapanması ne kadar da fena bir şey..
Öteki cevap verdi :
(Rahibe olup kilisenin izbelerine kapanacağına bizim yanımıza gelip hayatın lezzetini anla-saydı..
(Ne dersin, şunu kapıp kaçalım mı?..)
(Benim de içime geliyor. Sonra onu götürür..)
— Sus, dinliyorlar..
Bir başka grup da konuşuyor, (Rahibelikten çıksa, şimdi onun la evlenirim.)
(Sen evli değil misin?)
(Bırak canım.. Böyle bir inci her vakit ele geçmez.
(Bana sorarsan ne yaparım bilir misin?
(Ne yaparsın?..
(Ben ne birleşme, ne de ayrılma taraftarı değilim. Şu rahibe hangi tarafta ise onunla beraberim. Şimdi bana, müslüman ol, dese olurum..
(Doğrusunu istersen benim de bu papas kavgalarına aklım ermiyor.
Rahibe sabit, mütebessim gözlerle kalabalığa bakıyordu. Ve kalabalık onu seyretmekten zevk alıyordu.
Bir kadın, yüzü bir tülle örtülü bir kadın yavaşça son konuşan iki kişinin yanına yaklaştı :
— Neler konuştuğunuzu ben de dinliyebilir miyim?
İki ahbap yan peçeli kadına baktılar :
— Sen kimsin?
— Sizin gibi düşünen biri.
(Devamı var)
(4) Henotikon, iradei impera-tor
Bir okuyucumu* yasıyor:
«Her holde tametpaga mahallesi kelimesi çok kllcUksenlyor kİ Deliller Tepesi Sokağına ve bu mahallenin diğer sokaklarına üç aydanberl su verllmomekto ısrar edilmektedir. Su iğleri Müdürlüğünden. Fen Heyeti Reisliğinden tutun da Voli Muavinliğine kadar yapılan müteaddit müracaatlara verllmlg olan sudan cevaplar maa-lOBof esas su ihtiyacımızı temin edememiştir. Bu halde talıammül-fersa bir hole gclmlg bulunmaktadır. Memleketin her tarafında sel lerln Bittiği bu mevsimde su iğlerinin böyle kurumasına bir türlü akıl erdiremodik. Devamlı gikûyet terimizden yüksek merciler usanacak yerde biz mahalleliler usandık. Keyfiyetin ilgili mercilerin nazarı dikkatine arzına gazetenizin delâletlerini rica ederiz.»
*
Parası olmıyan ölmelimidir?
İzmirli bir okuyucumua mali imkânsızlıklar dolayısiylo eldo edemediği bir ilde yüzünden ailesini kaybetmek tehlikesiyle karşılaştığını yasmakta ve içi yana yana söyle derd dökmektedir:
«Ailem İzmir Emrazı Sariye has-talıaııesinde yatmaktadır. Bundan evvel İnönü'ye ve oradan da vekil lete havale edilen dilekçem kabul edilerek hasta aileme pek lüzumlu olan Streptomisin ve Aminisin pas'ın verilmesi hususunda İzmir Sağlık Müdürlüğüne yazıldıktan ve müteaddit müracaatlarımdan sonra streptomisin, ve 500 adet aminisin pas verilmişti. Geri kalan 500 adedin de yokluğu bahane edilerek o zaman verllmlyen bu İlâç simdi piyasaya ve sıhhiye dairesine gelmlg olmakla beraber bunlar bana verilmemiş, müracaatım da tahsisat yokluğu ileri sü rülerek reddedilmiştir. Halen piyasada bol bir şekilde bulunan, ve ailemin hayatını kurtarmak için mübrem olan ve mal! vaziyetim do-layıslyle tarafımdan da temin edi-lemlyen bu ilâçların verilmesi İçin bu sefer de kimin elini eteğini ö-peylm. Bana bir yol gösteriniz.
Kozmik şuolar üzerinde aroşiırma
Vaşington, 23 (a.a.) — Hindistana giderek kozmik şualar üzerinde a-raştırma yapmak istiyen Atom meseleleri uzmanı Dr. Bernard Peters’e vize verilmediği Dışişleri Bakanlığı tarafından teyid edilmiştir. Bakanlık bu seyahatin -Birleşik Amerika hükümetinin yüksek menfaatleri a-leyhinde olacağını bildirmektedir.
Bilindiği gibi, Peters 18 ay önce Amerika aleyhtarı faaliyetleri tahkikle görevli komisyona şahitlik yap mış ve hiçbir zaman komünist partiye üye olmadığını söylemiştir.
Herşeyin ahengi o kadar tamdı ki, bu anuı güzelliği karşısında mazi kayboldu.
Bu hışırtıyı, bu kokuyu Ka-terin’de duyuyor, teneffüs ediyordu, hemen yakınında, yukarda, peııçeresi açık olan odasında, zira pençeresini daima açık bıkakırdı. Aşığının kalbini dolduran, benliğini yakan sevgiyi, bu ahengin arasında duymamış olmasına imkân var mıydı?
Pierre onun aşıkı idi. Defalarca Katerin ona« sen benim aşığımsın» dememiş miydi? Bir koca için pençere altında hayale dalmak saçmalık olabilirdi, fakat o, avdet eden, onun geniş yatakdaki güzelliğini tahayyül eden aşıkı idi...
Philippe «Katerin hiç değişmedi» demişti. Fakat Philippe bir kadırga nasıl bakıldığını bilemezdi. Şişmanlamış mı yoksa sayıflamış mıydı? Göğsü hâlâ eskisi gibi geceliğin dantelleri arasında narin miydi? Ve çıplak iken dik ve sert duran göğüsleri yine öyle miydi?
Katerin’in çehresi gözünde canlandı. Herhalde ızdırabı vardır ve faciayı hatırlıyarak kıskanıyordu. İhtimal ki, uzayan kucaklaşmaları esnasında, zevki ondan esirgememesi için yalvarırken yüzünde bazan beliren acı ifade, yine mevcuttu. Ve avktiyle, kendisine hakim olarak onu beklettiği gibi Ibu gece de onu bekletmek için yine kendisine hakim oldu ve tebessüm tekrar müphemleşirken e-vin cephesini görebilen terasın bir yerine geçti.
Yanlız bir pençerede ışık vardı ve burası Katerin’in pençe-resi değildi. Katerin’in odası, villânın köşesinde, garp tarafında idi ve yanında tuvalet odası vardı, halbuki aydınlık pençere, üçüncü pençer idi; vaktiyle işgâl ettiği odanın pen-çeresL
Kendi kendine:
— İyi alâmet, dedi.
Fakat orada oturan kimdi? Oğlu olamazdı, çocuk bu saatte uykuda idi. Kala kala Miss Jackson kalıyordu. Zaten za -vallı Mary her zaman uykusuzluk çekmişti ve bu gece uyumaması için sebepler de yok değildi. Muhakkak ki Katerin ona
BÜYÜK OTEL
Kalorifer, sıcak su ve 300 metre karelik geniş terası İle bütün konforu haiz olarak yakında açılacağını sayın müşterilerimize müjdeleriz. (529)
(İnşaat sahiplerinin dikkatine)
2290 sayılı Belediye Yapı Yollar Kanununun 14 üncü maddesi ruhsat ve projelerin inşaat yerinde daimi surette bulundurulmasını ve işe başlama gününün 3 gün evvelden Belediyeye ihbar edilmesini âmir bulunmaktadır.
Cezai muamelelere meydan verilmemek üzere kanun hükümlerine aynen riayet edilmesi ve banka kredisi gibi hususat için Belediyemizden icap eden suretlerin alınabileceği ilân olunur.
2290 sayılı Belediye Yapı Yollar Kanunu
Madde: 14 — Her yapı yerinde plân ile fennî hesapların ve ruh -satnamenin bir levhaya asılı olarak bulundurulması lâzımdır.
Yapı sahibi ruhsatnameyi astıktan sonra işe başlıyacağı günü üç gün evvel Belediyeye haber vermeğe mecburdur. (1738) - (171)
Tapulama işleri için Memur alınacak
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden!
1 — Ankara merkez ve ilçelerine bağlı köylerde tapulama işlerinde çalıştırılmak üzere kadastro teknisyeni ve yardımcısı alınacaktır.
Teknisyenlerin yüksek bir mektepden veya liseden ve yardımcıları nın da orta okuldan mezun olmaları ve askerliklerini yapmış bulunmaları şarttır. Hukuk mezunları imtihansız alınacak ve diğer istekliler müsabakaya tabi tutulacaktır.
2 — Teknisyenlere köylerde çalışıldığı günlerde Barem Kanununa göre alabilecekleri maaşlarına ilâveten 4.5 lira ve yardımcılara 3 er lira yevmiye ile ayrıca elbise ve ayakkabı da verilecektir.
3 — Lise ve orta okul mezunlan 3, hukuk mezunları bir aylık kursa tabi tutulacaklardır.
4 — Müsabaka sınavı Ankarada Genel Müdürlükte İstanbul ve İz-mirde Grup Tapu Sicil Müdürlüklerinde 25/3/1950 tarihinde yapılacaktır.
5 — İsteklilerin dilekçe ve tahsil belgeleriyle ve Memurin Kanu-
nunun 4 üncü maddesinde yazılı sair vesikalarla birlikte Ankarada Genel Müdürlüğe İstanbul ve İzmirde Grup Tapu Sicil Müdürlüklerine müracaatları. (1699) - (168)
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından :
$-
Memleketimizle Yunanistan arasında 21 Temmuz 1949 tarihinde imzalanan Ticaret Anlaşmasına ek gayri ticarî alacakların tasfiyesine müteallik protokol:
2 Nisan 1949 tarihli Ödeme Anlaşmasında derpiş olunamayan ve Türk ve Yunan mevzuatınln serbest döviz olarak transferine müsaade etmediği mebaliğle ticarî olmayan her nevi Türk ve Yunan alacaklarının birbiri ile mahsup edilmek suretiyle transferini mümkün kıldığından Yunanistan’da bu kabil matlupları bulunan Türk tebaasımn bu alacak larını Yunan Bankası nezdinde «Muhtelif Türk alacakları» hesabına yatırmak suretiyle Türkiyeye nakledebilecekleri bildirilir. (1759)-(172)
Yazan ı B. Valmer
Çeviren : NUSAT
hepsini anlatmıştı.
Af dileyerek evine dönen bir kocanın hali kadar, ihtiyar bir kızı tahrik edecek başka ne o-labilirdi?
Mamafih, Katerinin pençere-sinde ışık olmadığı için kendini biraz tahkir edilmiş hissetti. Ve birdenbire kendisinden şüphe etti: Belki Philippe, verdiği fazilet dolu öğütlerle söylemeğe cesaret etmediği kötü cevabı saklamıştı. Bu ev heyecan içinde bekliyenlerin bulunduğu biT eve benzemiyordu. Belki Katerin sadece uyuyordu. Sakin, reddettiğinden müsterih, zaferinden müftehir...
Zaten onu sevmemişti, öyle olmamış olsaydı, onu kovmuş olur mu idi?
İhtimal ki sakin, sakin uyuyordu; rüyasında onu teselli etmiş olan ve herkesten saklamaya kurnazca muvaffak olduğu aşıklarını hatırılıyordu.
Yeni bir his mi? Pierre kıskanıyordu. Yüzlerce defa yaptıklarının kötülüğünü ona izah etmek için, Philippe ve başkaları, karısının ciddî ve temiz bir hayat geçirdiğini ve bu hareketiyle herkesin teveccüh ve takdirini kazandığını tekrar etmişlerdi. Fakat, maceralarını’ saklamakta derece usta olmuştu ki, kendisine kolay görünenin Katerin için de mümkün olabileceğini zan-
nediyordu.
Katerin, onun yerini almış o-lan aşk’a, yarın söyleyeceği mahrem şeyleri tahayyül ederek mi uyuyordu?
Bu karanlık pençere karşısında Pierre kıskanıyordu.
Armajon gecelerinde, işaretine cevap alamıyacağmdan endişelendiği, Katerin’i görmeden bütün bir geceyi geçirmekten titrediği zamanlar, benliğinin berisinde mütemadi zaferler ve ötesinde Katerin’i düşünerek, tenezzül etmediği galibiyetler olduğunu farkederdi. Fakat bu gece, kadın peşinde koşmaktan usanmış, Paris'ten ayrılırken, bilinen zevklerin yeknasaklığı-na ve son şehvetin canlandığı, aşılaması imkânsız meçhûle çarpmıştı.
Halbuki bu gece yegâne ümidi, seven ve sadık bir Katerin’i bulmaktı. Kıskanmaya, kendisinden şüphe etmeğe hakkı yoktu; yoksa her şey bitmiş olurdu.
Bununla beraber şüphe ediyordu. Benliğinin esrarında çok tandır hazırlanan hezimet, onu Paris’ten kaçmaya sevkeden bütün gururunun hezimeti onu tazyik ediyor ve Philippe’e söylediği sözlerin doğruluğunu ifade ediyordu:
— Ben bitmiş bir insanım.
Arkasındaki deniz onu korkutuyordu.
Mişel Zevako'nun ' Papaz Çayırı»» Romanının en heyecanlı safhası
Ragıp Rıfkı Özgürel gibi muktedir bir kalem sahibi tarafından dilimize ilk defa çevrilen bu eseri yakında bu sütunlarda okuya-eaksnus....
İskemleye atılmış büyük dallı sabahlık, halının üstünde, düşmüş kitap, yastığın üzerinde, o-kuyamıyan ne de uyuyabilen Miss Jackson’un gülünç ve hazin başı.
Burası, evvelce Pierre’in Katerin’in yanında olmadığı geceler, istirahat ettiği odadır.
İki kapı, biri koridora diğeri tuvalet odasına açılıyor. Balkona açılan bir pençere; Pierre’in aydınlık gördüğü pençere.
Her sayfa düşünceleri aksettiren bir ayna olduktan sonra nasıl uyunur? Eğer düşünce basit hatta acı bile olsa, devamlı bir irade ile silinebilir, lâkin Miss Jackson’un çevirdiği sayfaların kaydettiği, kâh ihtiyarlığın dehşeti: «Acaba nasıl öleceğim?» Kâh ihtiyarlığın kederi: «Ölmeden onları mes’ut görecek-miyim?» Ve sonra, Missi Jackson iradesizdir. Hissettiği ateş bir nezlemidir yoksa son hasla-lık mı, onu götürecek son hastalık mıdır? Ateş fazlalaşıyor ve bir sürü şekilsiz hatıralarını ve bir sürü şekilsiz hatıraların yaşadığı ihtiyarlarda, humma hemen sayıklamadır.
Yastığın üstünde, Missi Jackson seyrek ve kır saçlarının çerçevelediği başını yuvarlıyor ve bu sallamanın tesiri ile kanın hücum ettiği yanaktan lâmbanın ışığında parlarken, çifte rüyasını, dehşetini ve kederini gezdiriyor.
Bu rüyalara onu bağlayan, ö-teti yatağın hayalidir, Katerin’ in annesi Valentin’in, d'Arma-jon’da öldüğü, ağırlaştığı ve sonra soğuduğu yataktır.
Ölmek üşümektir. Pierre gelmeden d’Armajon şatosu çok soğuktu, Pierre gideli villâda da soğuk var; fakat tekrar gelecek, o buraadır, çok yakınında, onu çok yakınında duruyor. Ve ateşin verdiği heyecan, onun orda olduğunu, takrar geldiğini, Katerin’in odasında bulunduğunu ve mes’ut olduklarını tahayyül etmeğe mecbur ediyor. Çocuklarının mes’ut olduğunu düşünmek kalbini ısıdıyor, anlını pembeleştiriyor, çünkü o saf bir kızdır ve ikisinin sevişmelerini tahmin etmek bile büyük bir zevkle namusuna dokunuyor. I (Devama yar) I
Etibank Genel Müdürlüğünden:
Etibank Genel Müdürlüğünden :
1 — Garp Linyitleri İşletmesinin Soma madeni mıntakasında yapıla-
cak hava hattı, lavuar temel leri ile müştemilâtı, 100 ve 270 kişilik işçi yatakhane binaları, yolların ıslahı ve şantiye tesis işlerinin inşaatı kapalı zarf usulü ile sabit vahidi fiyat esasile eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — İnşaatın tahmini mecmu bede li,
TL. 709. 136.60
lira ve muvakkat teminatı 30.117.86 liradır.
3 — Eksiltme dosyası Ankara'da Etibank İnşaat Şubesinde ve Eti-
bank İstanbul Şubesinde görü lebilir ve 40 lira bedeli mukabilinde satın alınabilir.
4 — İstekliler eksiltme şartnamesi nin 8 inci maddesinde yazılı vesika-
ları eksiltme gününden en geç (10) gün evvel müracaatla birlikte Etibank Genel Müdürlüğü ne vermeleri ve eksiltme tarihinden itibaren en geç (3) gün ev vel İnşaat Şubesinden eksiltmeye girmeğe mahsus bir fennî eh liyet vesikası almaları lâzımdır.
5 — Eksiltme 10.4.1950 pazartesi gü nü saat (16) da Ankara’da Etibank
Genel Müdürlüğü binasında yapılacaktır. Teklif zarflan eksiltme şartnamesine göre tan zim edilmiş olarak ihale günü saat (15) e kadar makbuz muka bilinde Etibank İnşaat Şubesi Müdürlüğüne teslim edilmiş olacaktır.
Postada vaki olacak gecikmeler nazarı itibara alınmaz.
6 — Banka ehliyet vesikasını verm ekte ve dilediğine ihaleyi yapmak-
ta serbesttir. (1645)
TAŞOVA
Elektrik tesisatı yaptırılacak
İller Bankasından:
1 — Tokat iline bağlı Taşova kasabası elektrik santralına tesis edilmek üzere 30 - 35 beygirlik iki adet dizel grypu satm alınacak ve alçak tevettür şehir şebekesi yaptırılacaktır.
2 — İşin keşif bedeli 81.981.13 liradır.
3 — Geçici teminat 5.345.— liradır.
4 — Kapalı teklif zarfları 21 Nisan 1950 Cuma günü saat 15 de Bankamız Satınalma Komisyonu tarafından açılacaktır.
5 — Zarflar makbuz mukabilinde en geç 20 Nisan 1950 Perşembe günü saat 17 ye kadar Bankamıza teslim edilmelidir.
6 — Postada vaki gecikmeler nazarı itibare almmıyacaktır.
1 — Bu işe ait şartname (5.—) lira mukabilinde Bankamız Muhasebe Müdürlüğünden temin edilebilir.
8 — Bu işe ait bilcümle Devlet ve Belediye vergi ve resimleri, noter ve harç masrafları ve bunlarm zamları işi atana ait olacaktır.
9 — Tesisat bedeline mahsuben,Banka garanti mektubu mukabilinde avans verilmez.
10 — Banka ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (1281)-(131)
nîKlf ATORTAÇ'ta
İ 9I Nylon Çorap Hatları:
Bali Marka Hakiki Minyon Gül Marka ortaç
Ana furtalar Caddesi No. 224 Adliye karşısı Köşe Mağaza Ankara
535
A
Ankara Palas Salonlarında
Genel kurul
Satılık Aısn
Her pazar saat 1" deı matine butun program
Iştirakile
İNGİLİZCE ÖĞRENMEK İSTERSENİZ ANKARA RADYOSUNU DİNLEYİNİZ
Kavaklıdere, İsveç Sefareti karşısında, Asfalt üzerinde 1024 M2. Tel: 21169 a müracaat.

. . . karanlıkta kolayca gorur.
Halbuki insanların,’ karanlıkta hatta zayıf bir ışık altında, gözleri yorulur.
Gözlerinizi korumak için, en bol ışık cereyan sarfeden ampullerini kulla-
veren ve en az
TUNGSRAM
SARFİYAT EN BOL IŞIK
TUNGSRAM

GAR GAZİNOSUNDA
Tel: 11135 Ankara
Fenerbahçeliler Balosu
25 Mart Cumartesi akjamı
Balo komitesi, misafirlerinin geceyi neşeli geçirebilmeleri içi (iirlü eğlenceler sağlamış ve bunların tertip ve İdaresini
Sait Çelebiye tevdi etmiştir
Balo gecesi paviyon kapalıdır, yemek yiyecek olanlar otelin barından faydalanırlar.
Davetiyeler, Kulüp Lokalinden, yeni Birke Mağazasından, Süreyya Pavyonundan ve Ankara Palas’tan temin edilir.
Lokal Telefonu: 15538
Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası İdare Meclisi, Hissedarla Genel Kurulunu 27 Nisan 1950 Perşembe günü saat 14.30 da Ankarada Bankanın merkez binasında alelade olarak toplantıya davet eder. Hissedarların, gönderilen dâvet varakalariyle birlikte toplantı saatinde Bankada bulunmalarını rica eyler.
Toplantı Gündemi j
1 — Bankanın 1949 yılı İdare Meclisi ve Denetleme Komisyonu raporlarının okunması, bilançonun ve Kâr ve Zarar hesabının onanm kârın teklif gereğince dağıtılması ve kanunen ilgili olanların ib-
Meclisince B ve C sınıfı hissedarları mümessilliğine seçi-r üyenin onanması.
b) İdare Meclisince D sınıfı hissedarları mümessilliğine seçilen bir üyenin onanması.
3 — Süreleri biten Denetçiler yerine:
a) B ve C sınıfı hissedarları tarafından bir üye seçilmesi.
b) D sınıfı hissedarları tarafından bir üye seçilmesi.
) Sene içinde Denetleme Kurulınra B ve C sınıfı hissedarları Dc-seçilen bir denetçinin onanması. (1722) - (170)
toplantısı
Dünya enerji konferansı Türk mil-: li komitesi genel kurul toplantısı. 11 Nisan 1950 günü saat 10 da An-1 karada Atatürk Bulvarı 129 numarada Türk Yüksek Mühendisler Birliği merkezinde yapılacağından faal üyeler delegelerinin hazır bulunmalar^ rica olunur.
1 -- Kurucu üyelerin faaliyet ra-
2 — Yönetim Kurulu seçimi.
3 — Dördüncü dünya enerji konferansına iştirak.
4 — Dünya enerji konferansı mil-ı letleral-ası icra komitesine ödenecek
yıllık aidat. (540)

18 Mnrl Cumartesi akşamından itibaren
Tanınmış Patis Revü Heyeti
BALLET KELLENROC
Aynı programda
ra BBC. Radyo Yıldı
SUNNY LESTER
iranlı akrobatlar
TRİO MAFFİ
Nisan*m ilk haftasında Ankara
Radyosunda ..Radyo ile İngilizce -derslerine başlanacaktır
Yardımcı kitap satışa çıkarılmıştır.
Ankara’da toptan ve perakende Berkalp Kitabevinde ve Millî Eğilim Bakanlığı Kitabevinde
İstanbul, 'İzmir ve başka şehirlerde bütün kitabevlerinde bulunur. Fiyatı: 75 kuruş.
Endülüs Bülbülü
PAOUITA SERRANO ve atraksion tipik orkestrası SOLERA ESPANOL JOSE CASTRO iştiraldle 1319ü
Iel '■ 12603
Ankara Sular idaresinden:
İdaremizle ilgisi bulunan bazı iş sahiplerinin müracaat edecekleri yeri kestıremiyerek arıza, tesis, tamir, tahsil gibi abone işleriyle vazifelendirilmemiş olan müdürlere ve şube şeflerine telefon ettikleri ve bu memurların da esas vazifelerini bırakarak malûmat sahibi olmadıkları bu gibi telefon komandolarını takibe mecbur kaldıkları ve bu şekilde uzun yoldan tekrar müracaat kalemine giden işlerin geri kal -dığı anlaşılmıştır.
işlerini süratle gördürmek isteyenlerin her turlu müracaatlarını (21575) ve (25794) numaralı telefonlarla yaparak işin mahiyetini ve yellerini ve varsa, abone numaralarını müracaat kalemi komando defterine kaydettirmeleri ve komando numara ve tarihini istemeleri ve tekrara telefonla aynı işi takipte bu numarayı vermeleri ehemmiyetle ilân olunur. ___________(l819i (178
Genel Kurul toplantısı
İş sahipleri ile İnşaat Müteahhitlerine I
I
Büyük Barajlar Konferansı Türk! Millî Komitesi Genel Kurul toplan-1 tısı 10 Nisan 1950 günü saat 10 da Ankarada; Yenişehir Kâzını Özalp caddesi 30 numarada E.İ.E. İdaresi. Genel Direktörlüğü binasında yapr ■ lacağından faal üyeler delegelerini hazır bulunmaları rica olunur.
Gündem?
1 — Kurucu üyeler heyetini liyet raporu.
2 - Yönetim Kurulu seçimi.
inşaat İşleriniz İçin gereken kalfa ve ustalarınızı Posta Cad. Ahmet Erkmen Hanı, No. 21 deki (inşaat Kalfa ve Ustaları) demeğinden temin edebilirsiniz.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
Sermaye:
I (Bankamı
Altın: Safi Klg.
Türk Lirası
Hariçteki Muhabirler: Altın: Safi Klg.
Döviz Borçluları:
Jeep
Ziraat tipi yeni ve kasnaktı
.Müracaat: Ulus Sineması kai” şıstnda Benzinci Mehı Vutr. ■ Tel: 25788.
18 Mart 1950 vaziyeti
PASİF
SPOREL TİCARET EVİ
En Yüksek Evsafta ithal ve Yerli SPOR Malzemesini
SPORH TİCARET EVİ bulabilirsiniz. Her türlü SPOR malzemesi siparişi kabul edilir. Zamanında ve itina ile hazırlanır. Ingiliz kumaşları toptan satılır.
Adres: Bankalar caddesi Vagonli bitişiğinde Yurt sokak No: 3
.....--.....
YEDİTEPE
Onbeş günlük Sanat vc Edebiyat gazetesi, genç neslin en kuvvetli imzalariyle
1 Nisanda çkıyor
En iyi illüstrasyon kâğıdına iki renkli .lüks baskı
Fiyatı 20 Krş.
P. K. No. 18 — İstanbul
Tarım Bakanlığından:
Toprak İşleri Genel Müdürlüğü teşkilâtı için 10 adet kamyonet satın alınacaktır. Kamyonetler Ankara v?ya İstanbul’da teslim olunabilir.
Teslim ve tesellüm şartlarına ait yazılı malûmat Ankara’da Toprak İşleri Genel Müdürlüğünden, İstanbul'da Ziraat Müdürlğnden alınabilir.
Tekliflerin en geç 10 Nisan 1950 tarihine kadar bu dairelere yapılmış olması lâzımdır. (1768) - (174)
İhtiyat akçesi:
vkalûde
Senetler Ciizda
Dahildeki muhabirler:
Mevduat:
Döviz Taahhütleri:
Avanslar:
Hissedarlar:
Muhtelif?
Muhtelif:
Toplam
1 Temmuz 1938 tarihinden itibaren: Iskonto haddi % 4 Altın üzerine avans % 3
Tedavüldeki Banknotlar: akliye ilerine Cuıdan vaki ödemel Deruhto edilen evrakı naktlyo bakiyesi Kargılığı tama konulan Kargılığı dövl
3133 sayılı kanuna göre

a—31.18 nayılı kanun
Hariçteki Muhtelif
I)—52G6 sayılı konu
Hariçteki Muhtelif
e—Kliring borçluları Hazine Tahvilleri:
Deruhte edilen evrakı nakdiye I Kanunun G ■ 8 inci maddelerine Hazlno taraflı
Ticari senotle Tahviller Cüzdanı:

2 AF8R
Af tasarısında karara varılamadı
I Başmakaleden devam :
I
sayf’
★ (Baş tarafı 1 incide)
Altayı destekleyen bir konuşma yaptı.
İbrahim Arvas, komünist ve casusların kanundan istifade etmemesini istedi.
Ay ha
CQ(
Aziz Uraz af tarihinin bugüne kadar uzatılmasını destekledikten
ğı gul rik del dir le, ya;
I rin doı tal laı kû de, do
başka tasarının daha da şümullen-dirilmesini istiyerek 3 seneye kadar olan cezaların affı hususundaki hük mün millî suçlar hariç daha yükseğe alınmasını bildirdi ve bu hususta bir takrir verdi.
Kâmil İdil affın umumileştirilmesini memnuniyetle karşıladığını beyan etti ve affın meslekten men suçlarına da şamil olmasını istedi.
D.P. den Kemal Özçoban suçların şenaat ve redaat derecelerine göre ölçülebileceğini izah etti ve matbuat suçlarını bu sıfatlarla mukayese ederek ezcümle dedi ki :
-Memleket efkârına hizmet yolunda kaleminin ucundan kaçan bir kelime güzünden hapishanelere düşen bu vatandaşların affedilmeleri lâzımdır.»
Kemal Özçoban, matbuat suçlarının af tarihinin hiç olmazsa 1 O-cak 1950 olarak kabulünü istiyen bir de takrir verdi.
bildirdiklerini hatırlattı ve etraflı izahatta bulunarak umumî bir affın memleket ihtiyacından doğduğunu. bunun bir zaruret olduğunu kaydetti ve matbuat suçlarının affı lâzım geldiğini beyan ederek bu hususta bir de takrir verdi.
Müzakere bu müsbet safhada bulunduğu bir sırada söz alan müfritlerden Ekrem Oran, kendi anlayışına göre konuşmağa başladı ve affın hararetle aleyhinde bulundu...
Ekrem Öran konuşması sırasında, hapishanelerden çıkarılacak olan bu vatandaşların cemiyete salınmış kurtlar olacaklarını ifade etmekten de kendini alamadı.
Ekrem Oranın bu tarzdaki konuş-
masına cevap veren Salamon Adato,
İlmî bir konuşma yaparak af mües-sesesinin asırlardanberi hukuk il-
minde yer almış bulunduğunu, bugün için memleketimizde böyle bir affın zaruret haline geldiğini, kendisinin de Fahrettin Altayın teklifini desteklediğini bildirdi.
ba
fe:
laı pe bı le:
Gi g( re lil k£
Bi
re
le kı S£

Affın bugüne kadar teşmilini şid detle müdafaa edenlerden biri de Feridun Fikri Düşünsel oldu.
Feriun Fikri bu tezi müdafaa e-derken Nazım Poroy oturduğu yerden müdahale ederek affın aleyhinde lâflar savuruyordu.
Fuat Hulûsi Demirelli, tasarının ilk günkü müzakeresi sırasında affın genişletilmesini istediklerini
Konuşan bir iki hatip de affın daha da teşmili lehinde bulunduktan sonra kürsüye gelen komisyon sözcüsü Abdurrahman Konuk, Meclisin umumî temayülüne uyularak genişletilmek üzere komisyona verilen ve komisyonca hazırlanan tasarıyı müdafaa edeceği yerde kendi şahsî fikirlerinin âdi cürümlere affın teşmil edilmemesi olduğunu beyan etti.
Affın lehinde bulunanlar müdahale ettiler, komisyon sözcüsü ile bazı milletvekilleri arasında söz teatileri oldu hattâ bir aralık bu tarz-
j da konuşmak rezalettir tarzında bir ' de lâf işitildi ve Abdurrahman Konuk kürsüyü terketmek zorunda kaldı.
‘ Bunun üzerine Mecliste çok heyecanlı bir hava esmeğe başladı, kürsüye gelen komisyon sözcüsü I-Iulki Karagülle evvelâ tasarıyı müdafaa etmekle işe başlayarak, tasarının daha fazla genişletilmemesi fikrini ileri sürdü. Bu sırada ön sıralarda cephe tutmuş olan bazı müfritler «ret ret» diye bağırmağa başladılar ve Hulki Karagülle de bütün dinleyenlerin hayretini mucip olan bir eda ile «Tasarıyı geri istiyoruz» dedi.
Bu reaksiyon heyecanı büsbütün kamçıladı. Bir çok milletvekilleri oturdukları yerden ayağa kalkmışlardı.
Tezer Taşkıran, komisyonun tasarıyı geri istemekteki mucip sebebi anlayamadığını asabî bir ifade ile beyan etti.
Tekrar kürsüye gelen Abdurrahman Konuk, aleyhte fazla konuşul duğu iddiasını ileri sürerek tasarıyı geri istediklerini bildirdi.
Söz alan Tahtakılıç ise, Meclis temayülüne mal olmuş bir tasarının geri alınamıyacağını bildiren bir konuşma yaptı.
Bu en kritik anda Başkan Cevdet Kerim İncedayı saat 24 de geldiği için oturumu tatil etti.
Bu sabah saat 1 da bu husustaki görüşmelere devam edilecektir.
Bu beklenilmeyen vaziyete rağmen tasarının daha şümullü bir şekilde kanunlaşacağı tahmin edilmektedir.
Memurlara verilecek borç
para
pahalılık, yapılan zamlardan daha çok arttı. Ve önce sevinen memurlar, ellerine daha az para geçtiği hasretle yadetmeğe baş-
b:
B l£
İnöniiniin Polatlı konuşması
Meclisin dünkü toplantısında
★ (Baş tarafı 1 incide) messesesinin düşmemesi icabede -eğini belirtmek isterim. Soru hakkında konuşmuş olan Bakana karşı bir milletvekili olarak cevap vermek elbette ki hakkımdır. İşte bu mülâhaza ile sözlü sorunun devamını ve bendenize de söz verilmesini rica ediyorum.
Başkan — Müsaade eder misiniz?
Bayındırlık Bakanı burada mıdır? Buradadır.
Arkadaşlar, dün arkadaşımız hak kında verilen ve Yüksek Kamutayın oyu ile kesinleşen karar bir birleşim için, 91 inci madde mucibince arkadaşın o mevzuda söz hakkının kaldırılması idi. Yapılan muamele tüzüğe uygundur. Ve Kamutayın o-yuna iktiran etmiş bir muameledir. Bu itibarla bir haksızlık ve usulsüzlük yoktur.
Ancak arkadaşımızın dün soru işi bitmediği için bugün sözüne devam hakkı vardır. Binaenaleyh kendi -lerine söz veriyorum.
Kemal Zeytinoğlu (Devamla) — Teşekkür ederim.
Muhterem arkadaşlar. 5/3/1950 tarihinde Eskişehirde vukuagelen sel ve su taşkını felâketi neticesinde binlerce ev yıkılmış on binlerce vatandaş evsiz barksız kalarak perişan bir hale düşmüştür. Köyler arazisinin mühim bir kısmı da aynı şekilde hasara maruz kalmıştır.
Meseleleri artık Büyük Millet Mec lisi huzurunda bütün açıklığı ve çıp laklığı ile görüşerek bu facialara bir son vermek zamanı gelmiştir. Çünkü tabiat hâdiseleri, âfetler, kadastro-fal haller diye vasıflandırdığımız bu vakaları meçhulât içerisinde gayrı muayyen kuvvetlerin ve rejimlerin saiki ile vukubulmuş, önlenmesi gayrı mümkün hâdiseler olarak mü-talea etmeğe imkân yoktur. Yani bugünkü fennin âciz göstereceği hâdiseler değildir. Bilhassa Eskişehir faciası bir takım ihmallerin basiretsiz ve vukufsuz icraatın eseridir.
Arkadaşlar; -öyle bir devir yaşıyoruz ki, daha dün şahane bir devir olarak bütün beşeriyetin gözlerini kamaştıran atom devri tarihe karışmış bulunmaktadır. Görüyorsunuz ki, içinde bulunduğumuz asır takip edemiyeceğimiz kadar süratle inkişaf etmekte ve bu inkiraflar insan kuvvetini tabiat kudretlerine hâ -kim kılmaktadır. Bugün medeniyet ve teknik o kadar ilerlemiştir ki, değil böyle Sansuyun 100-124 metre mikâp ve hem de 24 saati geçmiye-cek miktarda devam eden feyezanını önliyecek tedbirleri almak, bugün azgın denizlerin dalgalariyle mücadele edilmekte ve bu dalgaların önleri doldurulmak suretiyle insanlara arazi kazandırılmakta ve içinde kasabalar kurulmaktadır.
Bendeniz şu kanaatteyim ki, hükümetlerin yurdun muhtelif bölgelerinde vukubulan hâdiseler karşısında deı hal bir takım eleman, etüd, rasat ve tahsisat mazeretleriyle vatandaşa hesap vermekten kaçınmasını iktidarı ve idareyi üzerine alan bir parti için izharı âciz demek olmaktan ileriye geçmemektedir. Bu memleketin işlerini esaslı bir şekil de ele almak programlı ve nizamlı bir surette bir an evvel halletek durumundayız.
Arkadaşlar, şu okuduğum, soruya cevap olan yazılarım, dün okuyacağım yazılardı. Şurada Bakana karşı olsun, hükümete ve Meclise karşı olsun bir hakaret var mıdır?
Benim Bakana karşı sarfettiğim bir (safsata) kelimesi üzerine bir milletvekilinin bana «terbiyesiz» de-
Başkan — Rica ederim, bu mevzuu grtık açmayınız.
Kemal Zeytinoğlu (Devamla) —I B. M. M. sıralarına kadar hayatta hiç 1 Şurada mensup olduğu partimin... I bir ceza almamış, ve yine hayatta
Başkan — Bu mesele kapanmıştır, dünkü muamelelerin çok daha kü-artık söz hakkınız yoktur. (Gürül-' çüğüne dahi maruz kalmamış bir ar tüler). kadaşınız olarak elbette bir (saf-
Kemal Zeytinoğlı| (Devamla) — sata) kelimesi karşısında bana «ter-Bana «terbiyesiz» dedikleri vakit ■ • - • ........ ....
(Gürültüler).
Sözünüzü kesiyorum.
Kemal Zeytinoğlu (Devamla) — Ben burada Türk milletinin hakkını müdafaa için söz aldım. (Gürültüler, in aşağı sesleri).
Başkan — Sözünüzü kesiyorum, kürsüyü terkediniz.
Kemal Zeytinoğlu (Devamla) — Bir Bakana safsata yapıyorsun demekle bir arkadaşınızın bana terbiyesiz; edepsiz demesi doğru mudur? (Çok şiddetli gürültüler, dinlemiyoruz, in aşağı sesleri, sıra kapaklarının vurulması).
Başkan — Söze devamınıza müsaade etmiyorum.
Kemal Zeytinoğlu (Devamla) — Beni susturmağa çalışacağınıza vaktinde arkadaşınızı sustursaydınız. Bir milletvekilinin bir memleket şini izah ederken... (,Çok şiddetli gü rültüler. devam edemezsin sesleri, dinlemiyoruz, salonu terkedelim ses leri).
Başkan — İdare âmirleri müdahale ediniz. Kürsüden indiriniz. Söz ler zabta geçirilmesin.
(Sol taraf ayağa kalkarak salonu terke hazırlandı, şiddetli gürültüler sıralara vurmalar ve kapakların vuruluşu).
Arkadaşlar, bu vaziyetle oturuma devama imkân yoktur. Celseyi tatil ediyorum.
İkinci Oturum
Başkan Cevdet Kerim — Öturubm açılmıştır.
Kemal Zeytinoğlu, bundan evvelki oturumda Meclis kararına tecavüz suretiyle tüzüğün 188 nci mad desinin muhtelif bentlerine ve bilhassa 2 nci bendine muğayir hareketinden dolayı hakkında çıkarma kararını yüksek Heyetinize Başkan lık arzetmek mecburiyetindedir. Kendisini, müdafaasını yapmağa dâ-vet ediyorum.
Kemal Özçoban (Afyon) —Ne söy lemiş?
Başkan — Sizin hakkınız değildir.
Kemal Özçoban (Afyon) — Meclise hitap ediyorsunuz, ne söylemiştir?
Başkan — Sizin hakkınız değildir?
Kemal Zeytinoğlu (Eskişehir) — Arkadaşlar; öyle zannediyorum ki, benim yerime her hangi biriniz olsa idi dün bana yapılan hakaret mu vacehesinde, bana yapılan terbiye hududu....
Başkan — Kemal bey sözünüzü kesiyorum, durduruyorum. Dün yapılan muamele; oturum açıldığı zaman tüzüğün mahsus maddesine uygun olarak Kamutayın Yüksek Kararına iktiran etmiş bir hüküm olduğunu arzettikten sonra arkadaşımızın söz söylemek hakkının bugün için mevcut olduğunu kendilerine soruları üzerindeki haklarını kullanmasını rica ettim. Riyasetin bu tebliği üzerine arkadaşımız Kamutayın Tüzüğe uygun olan kararına karşı bir şey söylemesi hakkı olmadığını vuzuhlandırdıktan sonra kendi haklarını kullanmak için kendilerine söz verdim, kürsüye teş rif ettiler. Ondan sonra o karara kar şı geldi. Şimdi yine o karar hakkın da söz söylemenize müsaade etmiyoruz.
İbrahim Arvas (Van) — Biz de dinlemiyoruz. Şimdikini söylesin.
Kemal Zeytinoğlu (Devamla) — Arkadaşlar, ilk mektep sıralarından
biyesiz» şeklindeki mukabeleden, acı muameleden müteesir olmamaya eza duymamaya imkân yoktur. Öyle tahmin ediyorum ki benim yerimde her hangi biriniz bulunsaydı aynı ezayı duyardı ve aynı mukabeleyi gösterirdi.
Şuur hayatına cumhuriyet devrinde gözlerini açmış, şuur dünyasına Cumhuriyet devrinde erişmiş bulunan ben arkadaşınız Büyük Mil let Meclisine girerken kalbinde yalnız memleket aşkı taşımış ve elinden geldiği kadar, kendi ölçüsünde hizmet edebilmek emeliyle çırpınmıştır. Ve dört senedenberi bu şekil de bu hissiyatla aranızda bulundum.
Şimdi bu çalışmalarımın sonunda mükâfat olarak Yüksek Başkanlığın hakkımda tasvibinize arzettiği cezayı öyle tahmin ediyorum ki bana lâyık ve muvafık görmezsim.
Başkan — Arkadaşlar, arkadaş tarziye vermiştir, Kamutay huzu -runda hareketinden nadim olmuştur. Binaenaleyh ceza tatbikini oyunuza sunmıyacağım. (Soldan bravo sesleri, alkışlar).
Kemal Zeytinoğlu (Eskişehir) — Ben zaten böyle bir şey söylemedim. Hakaret etmedimki nedamet edeyim, tarziye vereyim. (Soldan gürültüler, iyi, sus sesleri).
Başkan — Ne diyorsunuz? (Bir şey yok sesleri).
Tekrar ediyorum, arkadaşım hakaretinden nâdim olmuştur. Yüksek Kamutay huzurunda tarziye vermiştir. Ceza tatbikini oyunuza sunmuyorum..
Kemal Zeytinoğlu (Eskişehir) — Hakaret etmedim ki tarziye vereyim.
Başkan — Muhittin Baha Pars.
Muhittin Baha Pars (Bursa) — Muhterem arkadaşlar, Bursa için sizden bir rioada bulunacağım.
Uludağda inşaata müsaade edilme si hakkındaki kanun teklifimi A-banttan iki ay evvel verdim. Fakat bir talihsizlik eseri olarak Bütçe Komisyonuna havale edildi ve Bütçe komisyonu da müzakereye vakit bulamadı.
Bir takrir veriyorum. Bunun ivedilikle gündeme alınmasına müsaadenizi rica ediyorum. Bir sene kaybolmasın, çok rica ediyorum.
Meclisin dünkü toplantısında Bursa Milletvekili Muhiddin Baha Pars, Uludağ'da inşaata izin veril mesi için hazırladığı bir kanun teklifinin, gündemde olmadığı hal -de yalnız maddelerin okunarak kanunlaştığı bir ânı seçerek derhal kürsüye çıktı ve teklifin alelacele görüşülmesini istedi.
Söz alan Seyhan Milletvekili Ahmet Remzi Yüregir bu teklifin hususî eşhasın menfaatini alâkadar ettiğini ve aşağı yukarı bütün Ulu-d(ağa şamil 18 bin dekar arazi tuttuğunu bildirerek görüşülmesini istedi.
Neticede Muhiddin Baha Parsın teklifi ekseriyet tarafından reddedildi.
Şimdiise, gün günden beter olmuştur; İstanbul Ticaret Odasının resmi istatistiklerine göre, Ocak ayma nazaran Şubat ayında hayat pahası yüzde 1,5 - 2 arasında artmıştır. Siz, Cemil Sait Barlasın, hayat seviyesi 1914 e nazaran yükselmiştir, dediğine bakmayın! Sıcak yemek olarak sahanda yumurta yi-yemiyen pek çok memur ailesi vardır. O halde bunların terfihini de düşünmek gerektir.
Fakat işin dikkate değer tarafı şudur : Bugünkü iktidar, bu açık bütçe ile memurlar için bir şey yapabilecek durumda değildir; Cemil Sait Barlasın pek övdüğü aşırı devletçilik ise, dışarıda hemen hemen memur sınıfına iş sahası bırakmamıştır. Kadroların hepsi doludur; bir memurun ıbaşka ücretli işe atlaması imkânsız olmuştur. Geçim şartlan büsbütün ağırlaşmıştır.
Fakat şimdi seçimler gelip çatmıştır. Memurlar gerçi sıkıntıdadır; ama memleketin münevver kitlesinin mühim bir kısmını onlar teşkil ederler. Bulundukları yerlerde halk tarafından sevilenler, sözleri geçenler çoktur. Ve nihayet memurlar, aileleriyle, dostlarıyla ve arkadaşlarıyla birlikte seçimde ihmal edilmez bir kuvvettir.
Kanaatimizce, emekli sandığındaki 3 milyon liralık ikraz fonu bunun için ayrılmıştır. Muhtaç memurlara, mesken sahibi olmak is-tiyenlere, kızını evlendireceklere, sel felâketine uğrayanlara, hastası olanlara, Şark Vilâyetlerinde fazla yakacak temini zaruretinde olanlara bu paradan üçer maaş nisbe-tinde borç verilecek, ondan sonra bu para her ay kesilecektir. Hele şu seçim aralığı memurlar, para yüzü görsünler, ondan sonrası kolaydır! Elbette, deste deste borç parayı gördükleri zaman gam ve kasaveti unutup, neşe içinde seçimlere girerler!..
Bu üç milyon lira, hangi memura daha evvel verilecektir? Hangi birisine yetişecektir? Elbette evvel davranan, sıraya evvel giren dona-kalmıyacaktır. Hem bir kaç ay sonra, yine borç para almak ümidi vardır : Bu ümitle yaşayacak ve sevinecek olanlar çoktur.
Meşhur meseldir; borç yiyen kesesinden yer, derler; başka bir atasözü de, borçlu ölmez benzi sararır, der. Fakat hazır para çabuk biter; bu borç nasıl ödenecektir? Hayat günden güne pahalılaşmaktadır. Bu iktidar devam ettiği müddetçe, ya rının bugünü aratacağına şüphe etmemelidir. Borç alıp harcayan memur, bunu yine yarın o mütevazı aylığı ile ödemeğe çabalıyacaktır. O zaman daha büyük bir sıkıntıya düşecektir. Fakat bugün için iktidar, yarını düşünmeden gününü gün etmeğe bakmakta ve her fırsattan azamî derecede faydalanmağa çalışmaktadır.
Memurlara, bugün için verilen borç para onları memnun edebilir; lâkin yarın çok sıkıntılı bir vaziyete düşecekleri de muhakkaktır. O halde bu sunî bir tedbirdir. Eğer borç para vermekle beraber, memurların hakikaten terfihi için ciddî tedbirler alınırsa, bilhassa hayat pahasını düşürmek için çalışılırsa o zaman bunun amelî bir kıymei vardır. Esefle kaydedelim ki bugünkü iktidar, seçim propagandasına verdiği kuvvetle, bütçeye yüklediği ağır yükle, böyle tedbirler almak imkânlarından ve kudretinden tamamen mahrumdur. Çünkü ekspres süratiyle, sade seçimlerde kazanmağa doğru gitmektedir.
O halde yapılacak iş, fedakâr ve kanaatkâr memurlarımıza, borç para alırlarken biraz ihtiyatlı davranıp ona göre sarfetmelerini tavsiyeden ibaret kalıyor!
Düzeltme .' Dünkü makalemizin 35 inci satırında mânayı değiştiren bir tertip hatası olmuştur; doğrusu, «Sabah şerifler hayırlar ola» demiş değil, «Sabah şerifler hayırlar ola, imiş!» olacaktır. A. F.
★ (Baş tarafı 1 incide) vaziyeti bütün acılığıyla gördüğünü söylemiştir.
İnönü, seçimi Halk Partisi kazandıktan sonra Anayasayı değiştireceğini ve iki meclis kurulacağını sözlerine ilâve etmiştir.
İnönü, nutkuna şöyle devam etmiştir :
•— Geçen dört sene zarfında benim başlıca uğraştığım mesele, vatandaşlar arasında dirlik düzenliği korumak ve Türkiyenin dış emniyeti üzerinde selâmet yolunu bulmasına çalışmak olmuştur. Bu memlekette şimdiye kadar misali görülmemiş o şimdiye kadar misali görülmemiş o-lan uzun bir hürriyet rejimi içinde muhtelif kanaatte vatandaşların, siyasî faaliyetlerini emniyet içinde bulundurmağa çalıştık. Gücümüzün yettiği kadar, sert münakaşaların zararsız geçmesini, siyasî çevrelerimizin birbirine tahammül göstermelerini, hem kendi nefsimizde, hem siyasî teşekküller arasında tesise uğraştık.»
Bundan sonra, İnönü ve maiyetindekiler, hususî otomobille ortaokulun açılış törenine gelmişler, orta okul müdürü Necip Aşkunun oku lun açılışı münasebetiyle Cumhur Başkanına hürmet ve şükranlarını teyid eyleyen nutkunu dinlemişdir.
İnönü bundan sonra Polatlının
İnönü yemeği Polatlıda yedikten sonra Ankaraya hareket etmiştir.
Cumhur Başkanının Ortaokul a-çılış törenine gelip de, henüz Meclisin feshini beklemeden söylediği nutukla seçim propagandasına geçmesi, muhitte büyük bir hayretle karşılanmış ve bütün bu sözler köylü ve halkın dikkatinden kaçmamıştır.
Kırıkkalede hazırlık
Kırıkkale, 23 Hususî (Telefonla) — İki günden beri ilçemizde büyük bir faaliyet göze çarpmaktadır. Yarın veya Cumartesi sabahı Devlet Reisi Sayın İnönü’nün Kınkka-leyi ziyaret edeceği haber alınmıştır. Garnizon ismiyle anılan fabrikalar mahallesi ve istasyon civarındaki sokaklar temizlenmeğe, bütün kış çamur deryası olan istasyon ö-nü ve çukur yerler doldurularak düzeltilmeğe başlanmıştır. Bu hususta askerî birlikler büyük bir faaliyet göstermektedir. Orduevinin üst katına hoparlörler konulmuş ve tecrübeler yapılmağa başlanmıştır. Belediyenin bu işlere karşı alâkasızlığı yüzünden geçen defaki ziyaretlerinde olduğu gibi bu defa da, İnönünün belediyeye inmiyerek or-duevine ineceği muhakkak gibi görülmektedir. Orduevine indiği takdirde burada söyliyeceği nutkun partilerle ilgili mi, yoksa doğrudan doğruya bugünlerde İşletme Bakan
, ........ ,, . uogruya Dugunıerae işletme aaKan
yalnız b.r köyünden ve Haymana- hğlna utihakl muameIesi yapllmak. dan gelen C.H.P delege erim ka- la olan tabrikaIûrln yeni durumuna bul etmiş, bir »aç koylu vatan- hayırlar ve b llar dUemMİ k. daş su ve tapu işleri hakkında dı- linde mi olacağl alâka „e «L
leklerde bulunmuşlardır. Ankara 1 Valisi kendilerine cevap vererek su işleri için lâzım geldiği kadar borunun hazır bulunduğunu ifade etmiştir.
Heyetlerin kabulünü müteakip İnönü Topçu okulunu ziyaret ederek, Atış okulu komutanından izahat almış, hazırlık kıtasının da teftişinden sonra orta okula avdet etmişlerdir.
I
linde mi olacağı alâka ile beklenmektedir. Bu hususta yapılan yorumlar, iradedilecek nutkun d«aha çok partileri ilgilendiremiyeceği şeklindedir. Çünkü Orduevi bir askerî müessesedir; ve particiliğe sahne olamaz.
Diğer taraftan da Keskin ilçesi C.H.P. lilerinin o gün Kırıkkaleye kamyonlarla getirileceği ve bu maksatla Kalecikten de bir tren kal kaçağı söylenmektedir.
C. Romende dünya İkincisi olduk
Nikâhlandılar
İlhan Keskin
i 1 e
Muammer Yula
23/3/1954
Alparslan Emlâk Bürosu
Yenişehirde boş teslim acele satılık Villâ.
Vakıf Iş Hanı No. 106. Tel: 14838 Akif Alpaslan. (543)
Dünkü yangın
Dün şehrimizde bir kuyumcu dük kânının yanmasiyle neticelenen bir yangın başlangıcı olmuştur.
Salâhattin Kanici isminde bir kuyumcu İkinci Anafartalar caddesindeki 339 numaralı dükkânda çalışırken tezgâhın yanında duran yarım kiloluk benzin şişesinin hayva-dan ateş alması neticesinde ateş birdenbire dükkânın içini sarmıştır.
Gelen itfaiye yangının etrafa sirayet etmesine meydan vermeden söndürmüştür.
Dükkân Ünyon Sigorta Şirketine beş bin liraya sigortalıdır. Tahkikat devam etmektedir.
★ (Baş tarafı 1 incide) 57 kilo:
1 — Mahmud Haşan, (Mısır)
2 — Halil Kaya, (Türkiye)
3 — Pietro Lombardi, (İtalya) 62 kilo:
1 — Olle Anderberg, (İsveç)
2 — Safi Taha, (Lübnan)
3 — Seyid Kandil, (Mısır)
67 kilo:
1 — Jozef Gal, (Macaristan)
2 — Gustaf Freij, (İsveç)
3 — Tevfik Yüce, (Türkiye)
73 kilo:
1 — Matti Simenainen, (Finlan-
diya).
2 — Celâl Atik, (Türkiye)
3 — Goesta Anderson, (İsveç)
79 kilo:
1 — Axel Groenberg, (İsveç)
2 — Ali Özdemir, (Türkiye)
3 — Gyula Nemeti, (Macaristan) 87 kilo:
1 — Muharrem Candaş, (Türkiye)
2 — Gyula Kovacs, (Macaristan)
3 — Trygve Andersen, (Norveç). Stokholm, 23 (a.a.) (Özel muhabirimizden) — Bu gece neticelenen dünya Greko ■ Romen şampiyonasın da takım tasnifi şöyledir:
1 — İsveç 15 puan
2 — Türkiye 13 puan
3 — Macaristan 8 puan
4 — Mısır 5 puan
5 — Finlandiya 3 puan
6 — Lübnan 2 puan
7 — İtalya ve Norveç 1 puan.
Stokholm, 23 (Ap) — 52 kiloda Ali Yücel Borivol Vukof (Yugos -lav) ı ittifakla yenmiştir.
Ali yüzel ikinci güreşinde Johans-son (İsveç) e yenilmiştir.
Oyunun başlangıcında Ali Yücel hâkim güreşmiş hattâ İsveçli çok tehlikeli dakikalar geçirmiş, sırtının yere gelmesine pek az bir şey kalmıştır. Fakat 11 inci dakikada ve inci saniyede İsveçli beklenilmedik bir hücum yapmış ve Ali Yücel, â-deta yıldırımla vurulmuş gibi, min dere yapışmıştır. Ali Yücel ikincidi.
Stokholm, 23 (a.a.) (Özel muhabi rimizden) — Greko - Romen dünya güreş şampiyonluk müsabakalarının dördüncü safhasında 57 kiloda Mah mut Hassan (Mısır) — Halil Kaya (Türkiye) ye ittifakla galip gelmiştir.
Mısırlı 3 dakika 23 saniyeden son ra Halile kafa yol tatbik etmiş ve 4 dakika 40 saniyeden sonra Halil Kayayı minder dışına atmıştır. Müteakiben Mısırl o,ıyYayenÖg22dseon teakiben Mısırlı, oyununu yavaşlatmış ve pasif güreştiği için bir ihtar almıştır.
Birinci devre bittikten sonra, ikin ci devrede Mısırlı ayakta güreşmeyi tercih etmiştir. Altıncı dakikada Mısırlı Halili kündeye, getirmiş, fakat Halil minder dışında kalmıştır. O-nuncu dakikadan itibaren yavaş cereyan eden güreşte Mısırlı hâkim güreşmeye başlamıştır.
Müteakiben Halil Kaya teşebbüsü ele almış ve kafa kol tatbik etmeye çalışmıştır.. 13 üncü dakikada Halil Kaya bel sarması tatbik etmiş ve minder dışına çıkmıştır. Güreş nihayete ererken Mısırlı Halil Kayayı saltoya germiş, fakat gong Kayayı kurtarmıştır.
Stokholm, 23 (Ap) — 57 kiloda Halil Kaya (Türk) Pietro Lombardi yi 2 - 1 yenerek dünya İkincisi ol-I muştur. Mahmuty Hassan (Mısır) dünya şampiyonudur.
Stokholm, 23 (a.a.) (Özel muhabirimizden) — Greko - Romen dünya şampiyonluk müsabakalarında
Demokratlara her yerde tazyik
★ (Baş tarafı 1 incide)
Halk arasında bu yersiz hareket! ■ üzerine, meseleyi anlamak için iler|| doğru bir kaynaşma olmuştu'*"’-üj ■ Kirada Hüseyin Fırat zabıtanırf-inüf | 6aade etmediğini, bu hareketin ka- ' nuna uymadığını söylemiş, fakat her , hangi bir hadiseye sebebiyet vermemek için parti ocağının avlusuna gei çilmesini rica etmiş, sözlerine ilâve-' ten: (Kanunsuz hareketleriyle bizle- ı ri susturmağa çalışanları kanunun ' pençesine vermek için kanunî yol- ' lardan yürüyeceğiz!» demiştir.
Binlerce vatandaş sükûn içinde partinin bahçesine geçerek Demokratları konuşturmamak için her türlü çareye başvurmak istiyen ve i | kanundan bahsedilirken kanunsuz J hareketleriyle hiç yoktan hadise çı- ’ , karmak istiyenler hakkında uzun : ! uzun konuştu. Hüseyin Fırat'ın i- ' ! çerde konuşması sırasında partinin ; Yeşil Mahalle ocak binasında komiser muavini zabıt yapmıya başla- i ' mıştı. Bu yersiz halden mü • teessir olan halkın bir kısmı da bah , çenin kalabalığı almaması dolayısile ' yolun iki tarafında konuşmayı dinliyorlardı.
Bir taraftan bir tarafa geçmek is- : tiyenleri bırakmak istemiyen em- i niyet teşkilâtının yedi sekiz polis | ve birkaç bekçisinden başka omuz- i lannda hafif makineli tüfek bu- 1 lunan iki jandarma ve bun - i lann yanında bulunan bir polis me I murundan bu halin neden icap et- I tiğini ve C.H.P. Tilerin bando ile^ o saatte yapmakta oldukları ocak 7 açma merasiminde de halkı dağıtıp dağıtmadıklarını sorunca «Burası ; için karakolda 15 jandarma daha emrinizdedir. Diğer taraf bizi ilgi- ! lendirmez» dediler.
Bu arada polis ve jandarmaların fotoğraflarını çektirmek istedim. Fa kat kalabalığın arasına girerek yüz lerini göstermemek ve objektiften kaçmak istediluse de lâfa tutan bir vatandaşa cevap verdikleri sırada arka taraftan fotograglarını aldırmağa muvaffak olabildik.
Öğleden sonra otobüs ve taksiler le Deliniğmet, Öze], Çatalkeli ve A-danalı köylerine toplu halde gezi yapan demokratlar muhtelif konular üzerinde köylülerle konuşmuşlar ve dertleşmişlerdir.
Ayni gün C. H. P. nin küçük mi- ' nare ocağının açılışında bir tek emniyet memuru bulunmamıştır.
Bu durum gösteriyor ki, Tarsusta C. H. P. ile emniyet teşkilâtı elele vererek yüzde doksan yedi demokrat olan Tarsus'ta seçimi iktidar tarafına çevirmeğe çalışmaktadırlar.
Porsuk Barajı Hâı
i





67 kiloda yapılan karşılaşmaların dördüncüsü safhasında Tevfik Yüce Osmana (ısır) ekseriyetle galip gelmiştir. Mısırlı bu maçta Tevfik Yüceyi iki defa köprüye getirmeğe çalışmış, fakat muvaffak olamamıştır.
Üçüncü dakikada Yüce Mısırlıyı saltoya almağa çalışmış ve müteakiben minder kenarında kafa kol tatbik etmiştir.
Birinci devre berabere bitmiş -tir.
İkinci devrede kurada Yüce üste müştür. Yüce bu devrede burgu takmağa çalışmış fakat Mısırlı Küp rüye düşerek kendim kurtarmıştır.
Müteakiben Yüce tek kle takmış, fakat minder haricine çıkmışlardır.
Onuncu dakikada Yüce ikinci defa olarak burgu takmıştır.
İkinci devre yine berabere bit-mistir.
Üçüncü devrede Yüce üstün güreşi ile maçı kolaylıkla kazanmıştır.
Mısırlı elimine edilmiştir. Tevfik Yce üçüncü oldu
67 kiloda yapılan karşılaşmaların son devresinde Josef Gal (Macaris tan) Tevfik Yüceye kafa kol tatbik ederek 7 dakika 27 saniyede tu§ la galip gelmiştir.
Tevfik Yüce Gustav Freij (İşve-çe) de ittifakla yenilmiş, bu siklette üç güreşçi kaldığından dünya üçün-cüs olmuştur.
Celâl Atik de ikinci oldu
Stokholm, 23 (a.a.) (Özel muhabirimizden) — 73 kiloda yapılan kar ulaşmaların dördüncü devresinde Celâl Atik Ladislav Mihalik (Çek)e 5 dakika 23 saniyede tek kle takarak yenmiştir.
73 kiloda ise FinlandiyalI Matti Simanainen, Celâl Atik'i ittifakla mağlûp etmir ve Finlandiyaya 73 kilo şampiyonluğunu sağlamıştır. Güreşin ayakta cereyan eden kıs • mında iki rakip müsavi durumda idiler. Fakat altta güreşirlerken Fin landiyalı hafif bir üstünlük göstermiştir.
Ali Özdemir ikinci
Stokholm, 23 (a.a.) (Özel muha -birimizden) — Greko - Romen dünya şampyinoluk müsabakalarında 79 kiloda yapılan karşılaşmalarda güreşçilerimizden Ali Özdemir Ja-nivk (Çek) i tuşla yenmiştir.
İlk devrede Özdemir Çeki iki kere saltoya getirmiştir.
İkinci devrede kura çekilmiş ve Janivk üstte güreşmiştir. Janivk ters sarma yapmata teşebbüs etmiş se de muvaffak olamamıştır. Çekoslovakyalının kol kapma ve burgu takma teşebbüsü de akim kalmış -tır.
Ali Özdemir burgu takmata teşebbüs etmiştir. Onuncu dakikada Ali Özdemir kafa kol kaparak Çekoslovakyalıyı tuşa getirmiştir.
79 kiloda Finlandiya şampiyon
Stokholm, 23 (Ap) — 79 kiloda Ali Özdemir, hareketsiz bir maçtan sonra, İsveçli Axel Groenberg’e ittifakla mağlûp olmuş ve İsviçreli şampyinolutu kazanmıştır. Ali Ör demir, hareketsizlikten ve hatasından dolayı birer ihtar almış ve İsveçli ise oyunun son devresinde hâkim güreşmiştir.
Muharrem Candaş şampiyon
Stokholm, 23 (Ap) — 87 kiloda Muharrem Candaş, Norveçli Trygve Anderseni 7 dakika 18 saniyede tuş _____________________________________
la yenerek şampyinoulğu kazanmış- berg tam bir Greko - Romen stili tır. Muharrem Candaş, bütün oyun gösterebildiler. Diğerleri güreşlerin-süresince hâkim güreşmiş ve Nor- de ekseriyetle serbest stile kaçıyor-veçli, sadece sırtının yere gelmesi 1ar.»
ğı s uayıp Ünal
29 :“30 numaralı sitüasyon raporlâ-
riyle yapılan yolsuzluklardan haber dar edildiği halde bunun önlenmesi için gereken hassasiyeti gösterme -miştir. Yolsuzluklardan haberdar e-dildiği halde vesikaları imza ve tas dik ederek paranın müteahhide ö-denmesine sebebiyet vermiştir. Bu sebeple savcı sanığın Ceza Kanununun 240 inci maddesine göre cezalan dırılmasını istemiştir. Diğer sanık 9 uncu şube müdürü Tevfik Madak-baş).. da Bayındırlık Bakanlığının umumi kontrol «talimatnamesi gereğince mükellef bulunduğu stiüas yonlannı imzalamak suretiyle hazine nin zarara girmesine sebep olduğundan Ceza Kanununun 230/2 bendine göre cezalandırılmasını talep etmiştir.
Duruşma sanıkların savunmaları için başka bir güne bırakılmıştır.
395 takım Erkek ve 12 takım Kadın hizmetli elbisesi yaptırılacaktır
Toprak Mahsulleri Genel Müdürlüğünden:
380 takım erkek, 12 takım kadın hizmetli elbisesi ile 15 takım şoför elbisesi yaptırılaraktır.
İstekliler, bu işe ait şartnamemizi Ankarada Malzeme Müdürlüğümüzden, İstanbulda Afyon Malzeme İşletmemizden 1.— lira karşılığında temin edip tekliflerini en geç 10/4/ 1950 tarihine kadar Genel Müdürlük Malzeme Müdürlüğüne tevdi etmeli veya belirli tarihte merkezde bulunacak şekilde postalanmalıdırlar. Pos tada vukuu melhuz gecikme kabul edilmez.
Ofis, 2490 sayılı kanuna tabi olmadığından ihaleyi kısmen veya tamamen dilediğine yapıp yapmamakta serbesttir. (1786)-(176)
için çalışmış ve bunda da muvaffak olamamıştır.
Türkiye 1951 de kazanacak!»
Stokholm, 23 (a.a.) (Özel muhabirimizden) — Türkiye güreş federasyonu başkan muavini Sadullah Çiftçioğlu şöyle demiştir.
«Bizim çocuklar müsabakaları hak edenin kazanacağını ve Helsinkide yapılacak olan 1951 serbest güreş şampiyonluğunda acısını çıkaracaklarını biliyorlar.
«Stokholm de gayet iyi neticeler aldık ve bence çok güzel teknik karşılaşmalar oldu.
«tsveçin Greko - Romen güreşte kuvvetli olduğu malûmdur. Fakat bu karşılaşmalarda sadece 62 kiloda Elle Andenberg, 67 kiloda Gus-tav Freij ve 79 kiloda Alex Groen-

Comments (0)