Cumartesi 25 MART 1950 Yıl: 1 —No. 330 Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik Denizciler Caddesi: 2 Posta Kutusu; 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: 15619 Yazı işleri, idare: 15315 Fiyatı her yerde 10 kuruştur. ZAFER HER GÜN BİR HÂDİSE Ben artist olacağımı nereden bilirdim — Yazısı 3 üncü sayfada —
[DEMOKRASİNİNDİR)
C. H. P. Müfritlerinin görülmemiş bir manevrasile
t
n
AFTAN TOPYEKUN VAZ GEÇİLDİ
re
(•
i
Meclis Dün gece Umumî Seçimlerin yenilenmesi kararını vererek dağıldı
D. P. II Kongresi münasebetile
Ordu'da D.P. Lehine
t
d
e] h s-
Seçim 14 Mayısta yapılacak ve yeni
Meclis 22 Mayısta toplanacak
Büyük Millet Meclisi dün sabah 10 da başlayan mesaisine gece saat 23 e kadar devam etti.
Sabahtan öğleye kader 25 i mütecaviz kanun tasarısı kanunlaştı.
Büyük Tezahürat
Refik Koraltanm sözleri
Öğleden sonraki oturumda: Es- I mesken yaptırılmasına dair olan kişehir Milletvekillerinden Kemal kanun teklifleri müzakere ve kabul " .................. " • ” olundu.
Kanun teklifinin gerek umumî müzakeresinde, gerek maddelerin de ayrı ayrı konuşan teklif sahibi Milletvekilleri hâdiseleri bütün vu-zuhiyle anlatarak tasarının kolayca tasvibini temin etmişlerdir.
Bu arada felâket anında evini işgal, etmiyen ev sahiplerine de birer ev yaptırılmasını ve evi yıkılan felâketzedelerden muhtacı muavenet olanlarına yapılacak evlerin hibe suretiyle temlik edilmesini müdafa ve önergelerle istemişlerse de hükümet ve komisyon bu işe ayrılan tahsisatın azlığını ileri sürerek kabul edilmemesi cihetini iltizam etmiştir.
Kanunu teklifini yapan Eskişehir Milletvekilleri, evlerin bir an
Zeytinoğlu, Abidin Potuoğlu ve Haşan Polatkan tarafından teklif o-lunan ve Eskişehir felâketzedelerine
Inönünün seçim nutku etrafında
A. FENİK
evvel yaptırılmasına başlatılmasını ve bu yaz esnasında tamamlanmış olmasını hükümetten ısrarla istemişlerdir.
Neticede tasarı kanuniyet kesbet-
Tezer Taşkıranın, bu hususta yapılacak teberru ve yardımlardan her türlü vergi ve harcın alınmaması hususundaki yerinde teklifi de ekseriyet tarafından kabul edildi.
Evvelce de bildirdiğimiz gibi af tasarısrının heyeti umumiyesi daha ilk günkü müzakerlerde kabul e-dilmiş ve Meclis umumî heyetinde beliren temayüle uyularak tasarının şümullendirilmesi için yalnız maddeler komsyona iade edimiş ve komisyon hazırladığı daha geniş tasarıyı evvelki gece Meclise getirmişti.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Refik Koraltan
Dünya İkincisi Halil Kaya İsviçreli rakibinin sırtını yere getirirken
Ordu, 24 (Hususi) — Karadenizde Demokrasinin zafer kalesi Ordu D. P. il kongresine Trabzon ve Giresun eyaletleriyle birlikte iştirak eden Muhterem Refik Koraltan çok sayıda ve Bayrakla donatılmış arabalarla binlerce Ordulu tarafından Giresun Hududunda birçok davul ve diğer çalgılarla ve coşkun sevgi te-zahüratiyle karşılanmıştır. Halkın • yaşa, varol» sesleri arasında şehre girilirken kurbanlar kesilmiş, caddeleri dolduran ve Koraltan’ı sevgi ile bağrına basan kadın, erkek, on-binleri aşan Ordu Demokratlarının sürekli alkışları arasında arabalardan inilmiş, yaya olarak D. P. il merkezine gidilmiş ve müteakiben Atatürk Büstüne merasimle çelenk konmuştur. Ordunun geniş caddeleri ne sığmıyan halkın alkış ve asîl heye canı karşısında coşan Koraltan, kon
greden evvel heyecanlı kısa ve veciz bir hitabede bulunarak: «Kara-1 denizin civanmert çocukları, hürriyet ve Demokrasi davasında ordu- | laşan kahraman Ordulular; bu eşsiz tesanüt ve sarsılmaz imanla, bu mu I kaddes yola çıkan Ordu, elbette Karatenizde demokrasinin zafer kale- 1 si olmağa ve bu kutsi dâvanın tahakkukunda ön safta bulunmıya hak kazanmıştır., demiş ve mahşerî ka-, labalık içinden güçlükle çıkılarak kongre salonuna gidilmiştir. Ordu | D. P. il kongresi münasebetiyle Karadeniz tarihinde muazzam ve muh-1 teşem bir bayram günü yaşanmıştır. Havaların yağmurlu olmasına 1 rağmen uzak köylerden akın eden in san seli karşısında söz alan hatiplerden Kemal Şensoy, Zihni Sarp-dağ, Ahmet Atay, Haşan Erzurunr
★ (Devamı Sa: 2 de)
eisicumhur Inönünün 2j taç Mart'ta hususî trenleriyle, ' Eğitim Bakam ve Bakanlık mensuplarım, Ankara Milletvekillerini, Ankara Valisini, Ankara C.H.P. İl üyeleriyle ileri gelenlerim beraberlerine alarak, PolatlI’ya gittikleri ve ilk seçim propaganda nut-le"erde’’nt^eyledikleri dünkü gaze-
Biz burada Sayın İnönü'nün hem (^evlet Başkanı, hem C. H. P. Genel Başkanı ve aynı zamanda Ankara Milletvekili adayı olarak söyledikleri nutukta temas ettikleri bir çok mühim meseleleri ve muhalif partilere karşı yaptıkları tarizleri tahlile girişmeden evvel, bu propaganda gezisinin umumî mahiyeti hakkında düşündüklerimizi a-çıkpyacağız.
Bilindiği gibi İnönü, Polatlı Ortaokulunun açılışı münasebetiyle söylediği seçim nutkunda, Ankara Milletvekili adayı olarak konuştuklarım ifade etmişlerdir. Halbuki, Büyük Millet Meclisi fesih tarihini resmen karar altına almış ve bin-netice adayların seçim propagandası yapacakları zaman henüz hulul etmiş değildir. Vakıa C. H. P. Meclis Grupu fesih zamanı olarak, 24 Mart tarihi hakkında bir anlaşmaya varmışsa da, bu henüz Büyük Millet Meclisinin tasvibine iktiran etmemiştir. Eldeki mevcut bir çok mühim tasarıların 24 Mart tarihine yetişip yetişmiyeceği. Büyük Millet Meclisinin normal devreyi bekleyip beklemiyeceği, beklemiyecek-se hangi ay ve günü fesih tarihi o-larak kararlaştıracağı, İnönü’nün ilk seçim nutkunu irat etmek için münasip gördükleri 23 Mart’ta asla malûm değildi.
Bu esaslı noktaya böylece işaret ettikten sonra, bu vaziyet karşısında, Büyük Millet Meclisinin normal devresinin sonuna kadar mesaisine ' devam edip etmemesi, tamamen | Meclisin yüksek takdir ve salâhi-. betine ait bir mesele iken, İnönü-nün ansızın PolatlI’daki seçim nut-irat etmesi, Büyük Millet
«M
■J
i fi
ı
s»
mı:1 BÜZ"
İş-nda /(/ uk .eli
eisicumhur Inönünün 23 I Meclisine karşı hazırlanmış ıbir emle. rivaki olarak mütalea edilebilir.
Kanaatimizce, İnönü’nün bu hareketi, doğrudan doğruya Devlet Başkanlığiyle C. H. P. Başkanlığı kuvvetlerini bir araya getirerek Büyük Millet Meclisini, normal devreden daha evvel, kendilerince I münasip görülen bir zamanda fesih kararı almağa mecbur etmek yolundu suricaıimi^ mânevi bir 'baskıdan başka bir şey değildir.
Diğer taraftan İnönü, gerek Devlet Başkanı olarak ve gerek Milletvekili „lmk bn p
gezisini ihtiyar ederlerken devletin ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
C. P. Partisi Mebusları
Konya il kongresi
bugün toplanıyor
Konya, 24 (Hususî) — Demokrat Parti Konya İl kongresi yarın yapılacaktır. Kongrede bulunmak ü-zere 13 ilçeden binlerce Demokrat vatandaş tren ve süslü otobüslerle şehre gelmişler, caddeleri D.P. rozetli partililer fcamamiyle doldur-muşlardif.
Bu arada İstanbul gazetecileri de bugün şehrimize gelmiş bulunmaktadırlar.
Kongre münasebetiyle Celâl Ba-yar ve arkadaşları da şehrimize gelecekler ve kendilerini Demokrat arkadaşlar şehir dışında karşılıya-caklardır. Kongreye muhitte çok ö-nem verilmektedir. '
S. Aldoğanın teşrii masuniyetini kaldırdı
Sadık Al doğan
Bolu'da C. H. P
dağılmak üzere
müessif bir
hâdise oldu
Meclisin feshile beraber milletvekilleri de parti parti Ankaradan ayni maya başlamışlardır. Bu münasebetle bu akşamki İstanbul Yataklı Ekspresi tamamen dolmuştur. Yukarda dün öğleden sonra seçim bölgelerine lıhreket eden milletvflkilJerfnden. Mustafa Korkut vedalaşırken görül inektedir
İdi, muvakkat kurul da teşkil edilemedi
Bolu, 24 (Hususî muhabirimizden telefonla) — Şehrimiz Cumhuriyet Halk Partisi saflarındaki mütevalî istifaları kısmen olsun önleyebileceği ve Demokrat Partinin bütün köylerdeki seri inkişafını frenliye-ceği zanniyle Halk Partisi İl idaı ■âr (Devamı Sa: S Sü: '
Büyük Millet Meclisinin dünkü toplantısında General Sadık Aldo-ğanın teşrii masuniyetinin kaldırılması hakkmdaki karma komisyon raporunun müzakeresi şiddetli münakaşaları mucip oldu.
Sadık Aldoğanın teşrii masuniyetinin kaldırılması hususunda gündemde üç rapor bulunmaktaydı.
Raporlarda Sadık Aldoğanın üç muhtelif toplantıda verdiği beyanatlarda Devlet Başkanının ve hü kûmetin mânevi şahsiyetine küfrettiği bildiriliyor ve teşrii masuniyetinin kaldırılması isteniyordu.
Birinci raporun okunmasını müteakip karma komisyon başkanı Nazım Poroy, raporun müstaceliyetle müzakeresini istedi.
Söz alan Ahmet Tahtakılıç ve Haşan Dinçer raporun burada müzakere edilmesinin tüzüğe muhalif olduğunu ifade eden konuşmalarda bulundular.
Nazım Poroy ve Muhittin Baha Pars, bunun yerinde olduğunu bildirdiler.
Muhittin Baha Pars konuşurken Sadık Aldoğan oturduğu yerden «Bizim vır vır dinlemeğe vaktimiz yok. diye bağırdı.
Kürsüye gelen Sadık Aldoğan, Anayasanın 17 inci maddesinin birinci fıkrasının «Milletvekilleri beyanatlarından dolayı mes’ul değil-★ (Devamı Sa: 6 Sii: 4 de)
TÜRK - İTALÎAN
DOSTLUK PAKTI
Dün komada imza edildi
Ankara, 24 (a.a.) — Resmî Tebliğ:
Türkiye ile İtalya arasında dostluk, sulh ve adlî uzlaşma antlaşması bu akşam Chigi sarayında Türkiye Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak ve İtalya Dışişleri Bakanı M. Sforza taraflarından imza edilmiş ve aynı zamanda Türkiye ile İtalya hükümet lerinin en kısa müddet zarfında bir
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 del
Iran Büyük Elçiliğinde
Nevruz Bayramı münasebetiyl İran Büyükelçiliğinde 21 Mart akşamı verilen koktelyde müessif bir ^hâdise olmuştur.
"^*yruz dolayısiyle verilen t koniyle, İran Maslâhatgüza Camşit Garip, Kordiplomatiğe meı sup bir çok davetliler arasında ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 2 de)
Vehbi Emre diyoriti
“Yaşar olsaydı birinci olacaktık,,
Stokholm, 24 (a.a.) (Özel muha-. birimizden) — Güreş federasyonu Başkanı Vehbi Emre, dün akşamki final müsabakalarından sonra şöyle demiştir:
— Türkiyeden, Stokholm’a hare ket etmeden önce, ekipimizin İsveç-ten sonra ikinci geleceğini tahmin etmiştim; bu tahminimde yanılma -
AKINTIYA--1
I__—KÜREK
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
Ankaranın dilenciler kralı yakalandı
irimiz bir gözü kör dilenciyle beraber solda dilenci kralı (Yazısı 6 inci sayfada)
Hayırdır inşallah !
Günlerdir bekleniyordu; af çıkacaktı, binlerce ailenin yüreği oynamıştı!
Hususiydi, umumiydi, Meclisteydi, çıktıydı, çıkacaktı, derken ne dersiniz? Af tasarısı da gümledi, gitti!...
Bilmem ki bunca mahkûma ve onların bedbaht çoluğuna çocuğuna, umdurup umdurup sonra tekrar dünyalarını zindan ettirmenin ne zevki vardı?
Düşünüp drurken... İçim geçiş!
Rüyada »Yedekçi» mi görmi-yeyim mi?
Arkamı sıvazladı da:
— Aldırma «Yedeğim» diye güldü! Biz burada, senden de, onan da, hepsinden hürüz! Hiç olmazsa düşüncemiz hür! Ya siz? Bu yalan dünyada nefes a-lırken bile hapistesiniz!
Ve sonra... Bana tuttu, bir paket sigara verdi!... —
Yedekçinin YEDEĞİ
Sayfa 2
2 A F F. R
3 1950
D. P. İl Kongresi münasebetile
Ordu’da D. P. Lehine Büyük tezahürat
* (Bxs tarafı birinci ile)
lu, Ccvat Güvenkaya heyecanlı hitabelerde bulunmuşlar; iktidarın istibdat ve inadı ile beceriksizliklerini tebarüz ettirmişler, vc bilhassa libası yırtık, çarığı delik olan ve kendisinin ilmnu olduğunu söyliyeıı Mehmet Ekissiz söz alarak iktidar partisinin kara kuş gibi nahiyeleri unuttuğunu orada ayrı l)ir nizam derebeylik ve zorbalık zihniyetinin devam ettiğini beşyüz vatanda*;; ancak ıkiyüz kişilik yırtık pırtık giyecek bulunabildiğini aç ve açık olan köylülerin sefalet içinde taş dfey ri yaşadıklarını ağlıyarak hay-kırıhış vc dinleyicileri do ağlatmış
Çok samimi ve heyecanlı bir hava içerisinde devam eden kongreye çekilen yüzlerce tebrik telgrafları arasında Karaosmanoğlu. İncealenr daroğlu, Cihat Baban, Müfide İlhan, Bekir Baran, Muhip Dııanas, Adviye Fenik ve bilhassa Mümtaz Faik Fenik ceza evinden çektiği u-zun ve manidar telgrafı sürekli alkışlar arasında tekrar tekrar okunmuş ve salonu bir hıçkırık tufanı kaplamıştır.
Bu sırada salondan hürriyet, de mokrasi dâvasının yılmaz ve yorul-nııiz kahramanlarından Miimlaz Faik Fenik, Ordulular sana candan bağlıdır, sen bize bir hemşehri oldun artık. Yardımcımız Allahtır.» sesleri ruhlarda ve dimağlarda yeni bir sevgi yaratmıştır. Geniş salon ve caddeleri taşıran halkın heyecanlı alkışları arasında kürsüye gelen Refik Koraltan çok heyecanlı bir hitabede bulunarak ezcümle dedi ki:
— Karadeniz’in hiir, cesur ve yiğit çocukları, bir hayli zamandan beri Karadeniz kıyılarında aranızda bulunuyorum. Demokrasi dâvasına olan hizmet ve bağlılığınızı yakur dan görüyor ve zevk duyuyorum. Koca Reşit Paşanın hak ve adalet diye haykırışından ve hattâ daha ötesinden beri Türk milletinin Demokrasi davasına hasret çektiğini hepiniz biliyordunuz, Karadenizlile-de yurdun her tarafından olduğu gibi bu dâvaya iman ederek karıştığını görüyor ve bir kat daha coşuyorum. Arkadaşlar, bugünkü duyduğum sevinç vc heyecan lıer zamankinden başkadır. Ben de bir Karadenizli sayılırım. Aranızda bulunmakla mesut ve bahtiyarım Dört sene evvel bu dâvaya büyük Türk milletinin müsavat ve hürriyete susamış asıl ruhuna imanla dolu göğsünde vanan efendice mücadele az-
mine güvenerek atılmış bulunuyoruz. pinaenaleyh bugünkü muhteşem ve muazzam tablonun üzerin. \ milletçe kalkınmanın iyiye güzele ve doğruya yönelme idaresinin türlü panoraması bulunduğunu eserin beteahsis Tüık milletine ait olduğu nu söylemiştir. Halkın: .Yaşa Büyük Koraltanlar» diyerek devam eden alkışları arasında sözlerine devam eden Koraltan:
«—İktidar partisi (Biz bu memleke ti kimlere teslim edeceğiz) diye soru yor ve yalancılıktan hayıflanıyor. Fakat sîzler, yani Halk Partisi denilen müesseseyi elinde tutan unsurların da mevlûdu olan sîzler onlardan sorabilirsiniz: Efendi, eğer ben yoksam sen nereden çıktın. Biz yok sak senin bizden ayrı gibi gördüğün varlık ve mevcudiyetinin sebebi ha vatı ve sebebi hikmeti nedir, kim dir? Ve nerededir? Kendisini millet ton bu kadar tecerrüt etmiş bir du ruıııda gören bir parti elbette ki u-dota .kaynağına klfa tutan, yüz çeviren. bir su gibi kurumağa mahkûmdur. Bu memlekette köylüye ve Türk gençlerine hakkını vermek şarttır. Memleketi kime mi teslim edeceğiz efendiler? Memleketi mem leketiyle bu gençliğe, horu de kanun yollarından kıl kadar ayrılım* yarak bilâkis Anayasada açıkça i-fadosini bulan hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir» düsturunu tabak kıık ettirerek o mübarek ve ıııukad des düsturu kuvveden fiile çıkarıp hakikat haline getirecek. İşte De -mokrat Partinin ana hedefi beiur. Esas mücadelesi bunun içindir.
Bu milyonları aşan birleşmiş kütle, bu şuurlu bu imanlı millet gayeye mutlak varacaktır. Onu kös-tekliyecek hiç bir kuvvet tasavvur edilmez.
Ufak tefek kusurlarına rağmen yeni seçim kanunu bizi bu milli gayeye ulaştıracaktır. Bu itibarla seçim günü bizim en büyük bayramımız o lacâktır. İşte o gün hastalarımızı, hattâ kötürmlerimızi sırtımıza alarak sandık başına gideceğiz ve vatandaş olmanın gururunu hissederek, ben diyeceğiz, şu verdiğim reyle iktidarı istersem ona, istersem buna verebilirim, hattâ iktidarda bulunanı reyimle alaşağı edebilirim. Evet arkadaşlar, o gün böyle ulvî, böylesine büyük gündür. Demokrasi güneşi bir kene doğduktan sonra o güneşi hiç bir sebep ve bahane ka-rartamaz. Yeter ki biz seçim gününün büyüklüğünü idrak edelim. O gün reylerimizi tam bir serbesti ve cesaret ve hürriyet içerisinde verebilelim.»
Koralatn'ın bu sözlerinden sonra İngiltere'de ' yapılan 23 şubat seçimini müteakip muhalefet lideri Çör çil'in, seçimlerin bütün Avrupa milletlerine örnek olacak bir emniyet vedürüstük havası içerisinde devam etmesinden gurur vc iftihar duygu-radyoda dan etmesine temas çocukları bu mille-maları itibariyle Al-partisi mensuplarına vicdanlılık niyaz eylemiş, vzuda onların da demokratlar la elele çalışmaları temennisinde bu-
Suikast ihbarı davâsı Komplo i Itır ası ndnrı sanık Deniz li milletvekili Reşat Aydınlının du ı lışmasına dün de devam edilmiştir. Dünkü duruşmada Keskin ağır ce ca mahkemesi tarafından reddi hû kim isteğinin reddine ait tezkere okunduktan sonra Millî Emniyeti Başkanlığının vazife ve teşkilât.' hakkında sorulan tezkereye de cc vap gelmiştir. Buna göre memleke tin umumi emniyet işleriyle uğraşan bir daire olduğu açıklanmak tadır.
Müteakiben sanık vekili Mehmet Ernin Akyüz Milli Emniyet teşkilâtının vazife ve salâhiyeti hakkında gelen cevaba itiraz etmiştir. Savcı, avukatın red sebebinin yersiz olduğunu söyliyerek esasa geçilmesini talep etmiştir. Müdahil vekili de hak kırında davetiye çıkan bazı tanıkların dinlenmesini talep etmiş ve mahkeme neticede bazı şahitlerin dinlenmesi için başka bir güne bırakılmıştır.
D P. Doğan ocoğı toplantısı tehir edildi
26/3/1950 Pazar günü saat 11 de D. P. Doğan ocağında yapılacağını bildirdiğimiz stivasî toplantı tehir edilmiştir.
Partili arkadaşlarımıza bildiririz
D. P. Doğan Ocağı Başkanlığı
Açça köyü çobanının katili
8 seneye mahkûm oldu
Kızılcahamam kazası Çamlıdere bucağının Açça köyünde kavga sonunda bir çobanın ölmesiyle neticelen bir hâdise olmuştu.
Biı- müddettenberi birinci ağır ceza mahkemesinde devam eden 'duruşma dün sona ermiş ve kaı-ara bağlanmıştır.
Karara göre sanık İsmail Yılmaz sekiz sene ağır hapse ve 1000 lira a-gır para cezasına mahkûm olmuv tur.
Bir Çocuk, öldürmeğe teşebbüsten iki seneye mahkûm oldu Onbeş yaşlarında Mehmet Memiş isminde bir çocuk eski bir kin yüzünden Balânın Kamışiızir köyünde '.İsmail Sarayı kaya arkasına pusu kurarak öldürmeye teşebbüs etmiş
Sanığın duruşmasına dün de ikın-ei ağır ceza mahkemesinde devam o-lünmuş' ve neticede Mehmet evvelâ 18 sene ağır hapse mahkûm olmuşsa da yaşının küçüklüğü ve bazı tan'-’ sebeplerinden dolayı iki sene ağırj hapsine karar verilmiştir.
HUKUKİ BAHİSLER
I
EUmBESEn
Kendi kendimizi
mi aldatacağız?
eni Basın Kanunu tasarısı ile Ceza Kanununda yapılması istenen ve doğrudan doğruya basına ağır hükümler tahmil eden tadilâtın ayrı ayrı tetkik edildiği . şu günlerde çeşitli haberler verilmektedir. So;ı bir habere göre de, ' gûya basın mensuplarını gücendirmemek için Basın Kanunu bu devrede çıkarılmıyacak; sadece Ceza Kanununda tadilât kabul olunacakmış.
Açıkça söylemek lâzım gelirse, son zamanlarda iktidar partisinin seçimlerde çoğunluğu elde etmek nıaksadiyle hatır için kanunlar, kararlar çıkardığı veya mevcutların tatbikini tehir ettiği de görülmektedir.
Evvelce yazdığımız gibi bizim • Basın Kanunu Tasarısı, nın uzun bir hikâyesi vardır. Buna dair tetkik yazılarımızın postada gecikmesi dolayısiyle gazetede intişarı mümkün olmamıştı. Hikâyesini naklettiğimiz yazıyı oyukanlar, bu tasarı ile basının nasıl sıkı bir çember i-çine alınmak istendiğim', esasen anlamışlardır. Zaten tasarının hukuk mantığına bile aykırı oluşu hükümetçe do takdir edildiği içindir ki„ tekrar verilen teminat üzerine, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti madde madde fikirlerini bildirmeyi kabul etmişti. Adalet Bakanlığında teşekkül eden komisyon çalışmalarına iştirak eden heyet arasında biz de bulunuyorduk. Dört gün devam fiden ve her gün saatlerce münakaşa edilen hükümlerin sakatlığı isbat olunmuş ve neticede, basının bünyesine ve işleyiş tarz ve maksatlarına uymıyan hükümleri komisyon
Yıkılmaya yüz futan genel evler tamir ve ıslâh edilecek
______YAZAN ____
| Hayri Alpar
Sakanın sonu
Hüseyin Canda» isminde biı bo yacı şaka neticesi arkadaşı Ali Açık-alın tarafından kulağından yaralan-: iniştir.
Yaralı tedavi altına alınmış ve sanık hakkında tahkikata başlanmış
ıdaşlar; bu genç nesil, ik aktır. Vatandaşlar, kork-ve yılmadan reylerinizi serbest olarak kullanacaksınız. Perde arkasında çalışanlar bu milletin ba şında duramazlar, yarının mesut Tüıkiyesinin kurulmasında bizimle çalışanlar hatalı da olsa bu millet onları affeder, onlar da bu vatanın çocuğudur. Ancak vatan çocuklarının seslerine ses versinler, cevap versinler, insaf etsinler. Bu millet bir daha aldatılmaz, bunu bilsinler. • Koraltan, alkışlar arasında kongreden ayrılırken de Orduda ordu-gördüğünü, bunu anacağını söyle
Bir makine ustası ağır surette yaralandı
Birinci Sanat Enstitüsü ınakina ustalarından Mustafa Koc-adoğıı devri len tezgâhın altında kalmış ve ağır surette yaralanmıştır.
Yaralı hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
Konferans
Ankara Üniversitesi T. B. ve Yük sek T. T. B. müştereken tertip ettikleri konferanslardan ilki Ord. Prof. Vıısfi Raşit Sevig tarafından 25/3/ 1950 Cumartesi saat 15 de (Gençlik ve büyüklük duygusu) mevzuunda Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi konferans salonunda verilecektir.
Koraltan Vatsa ve Ünye istikametinde seyafatine devam edecektir.
11 idare kuruluna Feyzi Boztep Bekir Baykal, İsa Çordan, Ilasan Erzurumlu, Dursun Uzman, Fazlı Ertekin, İbrahim Acar, Ali Kemal Sadi Hekim seçilmişlerdir.
Aldığımız malumata göre enini -yet ikinci şube ahlâk zabıtası genel evleri bir çok bakımlardan sıkı bir kontrolü tabi tutmuştur.
Genelevlerde yapılan kontrol sonunda fuhuş ve fuhuşla mücadele nizamnamesine aykırı olarak hareket edildiği ve 21 odanın sağlık ba-kımırıdan içinde oturulamıyacak durumda olduğu görülmüş ve bit odalar fuhuşla mücadele komisyonu tarafından kapatılmıştır.
Bundan başka yine genelevlerde 6 evin içinde oturulamıyacak derecede maili inhidam olduğu görülerek durum belediye fen işleri müdürlüğüne bildirilmiştir. Fen işleri müdür lüğ yerinde »yaptığı tetkik ıt netice-liiğü yerinde yaptığı tetkikat netice sinde bu evlerin maili inhidam olduğu neticesine varmıştır.
Diğer taraftan ikinci şube müdürlüğü genelevlerin duvarlarının yük : ekilmesi ve tahta kapmm demir kapı olarak yeniden yapılması hususunda müracaatta bulunmuştur.
Belediye genelevlerden ayda al dığı bin lira ile gereken tamir ve tadilatı yaptıracaktır.
Bir yankesici yakalandı
Sabıkalılardan Veysel Dikici isminde bir yankesici Niyazi Özcaa isminde bir şahsın cebinden 20 lira aldıktan sonra kaçarken yakalan -
Sabıkalı yankesici hakkında (ah kikata başlanmıştır.
Komünizm propagandası yapmış
J Komünizm propagandası yapmaktan'sanık Ahmet Durak'ı sına dün ikinci ağır ceza sinde gizli olarak devam .
| Ahmet Durak komünizm
Dağ fare bile doğuramadı fi ylardanberi, bütün Tiirklye-niıı hassasiyetle üzerinde durduğu «af» meselesi, artık maalesef tarihe karışmıştır.
Her nedense, evvelâ çok gizli olarak hazırlanan ve neşredildiği vakit turlii tefsirlere sebep olan, arılaşılmaz ifadeli tasan, Meclisin gösterdiği çok yerinde ‘bir hassasiyetle genişletilmek için korniş yona iade edilmişti.
Tadillere uğrayıp tekrar umumî heyete gelen tasarı, oldukça tatminkâr maddeleri ihtiva ediyordu.
Sekizinci devrenin son günlerine rastlayan ve belki ile, bu devrenin en mühim tasarılarından birisi olan bu, af işinin konuşulması, çok güzel bir şekilde devam e-(Üp giderken, birdenbire esbabı mucibe dahi gösterilmeden komisyon sözcüsü tarafından geri istenildi. Dün de okuduğumuz gibi, hu, gürültülere sebebiyet veren hâdise üzerine, Meclis tam, kararını bildireceği sırada, oturuma son verildi. Çünkü saat ilerlemişmiş.
Meclis müzakerelerini yakıncn takip edenlerin, gözünden kaçmı-yan bu taktik meyvasını dün yermiş ve tasarı geri gelmemek üzere komisyona iade edilmiştir.
Seçimler arifesinde, Meclisin tam tatile karar vereceği bir günde, bu geri alış keyfiyetinin, bütün yurdun üzerinde heyecanla durduğu bu af meselesinin suya düşmesinin büyük bir sukutu hayal ve teessür doğurduğu muhakkaktır.
Bizce, aktidar, senelerdenken beklenen bu af keyfiyetini her şeye rağmen kuvveden fiile çıkarmalıydı.
Bundan başka tasarının kabulü iktidar için büyük bir «koz» (iu (la! Fakat, gece yansı, birdenbirc deği.şen hava, yukarıda da söylediğimiz gibi bu neticeyi doğurmuştur.
Öğrendiğimize göre, sureti hu susiyede afları düşünülenler arasına, afları kendilerine caiz ol -mıyanların da karışma ihtimali tasarıyı bu akıbete götürmüştür.
Sizin anlayacağuıız, ‘dağ fare dahi doğuramamış, aylardanberi ümitle, heyecanla, nedametle, hu günü bekleyen binlerce vatandaş ha bugün, ha yarın derken, birdenbire hürriyete kavuşmak ümitlerinin kaybolduğunu görerek tekrar mahkûm olmanın acılarına uğramışlardır.
Olan -)»....................~
çinileri yapabilmek «...
ran vrrmP' ve dağılmıştır. Arlı^ ümitleri sönen ilgili bedbahtların bağırlarına kara taş basarak sabretmeleri lâzımgelmektedir.
Fakat, iktidara da yakışan af etmekti. Çiinkü af, büyüklük şa-nındandır. Acaba bunu bilmiyorlar mıydı?
Hikmet YAZICIOĞLU
makla üç aylık müddet, altı aya çıkarılmıştır. Halbuki bu hjiküm, ne mer’î kanunda ve ne de hayli ecnebi kanunlarında mevcuttur.
Hole, âmme dâvasında, iş bambaşka bir safhaya girmekte ve basının başı ucuna âdeta Demok-les’in kılıcı asılmaktadır. 3C maddede, deniyor ki: «Kamu dâvasının açılması izin veya karar abnmasına bağlı olan suçlarda, izin veya kararın alınması için müraoaat tarihi ile izin veya kararın verildiği tarih arasında geçen zaman dâva müddetinde hesaba katılmaz.- Bu suretle idareye hudutsuz bir müddet tanınmakla, gazeteci her an tehdit altında tutulmaktadır. Alâkadarlar, istedikleri zaman, bu maddeden istifade ederek tümen tümen dâvâ açabilecektir. Buna karşı müruru zaman mevzuubahs olmıyacaktır.
Usul hükümleri ise, eski bağdön-dürücü süratte bırakılmış, böyle müdafaa hakkı bile ziyaa uğratılmıştır.
Hulâsa: Görülüyor ki, bazı noktalarına temas edebildiğimiz, yeni Basın Kanunu tasarısında, modern zihniyet tamamen inikâs bulmamıştır. Bu itibarla, sarfedilen bu kadar gayretlere acımamak elden gelmiyor.
Basın Kanunu Tasarısı bu mahiyette olduğu gibi, Ceza Kanununun bazı maddelerini tadil eden tasarının büsbütün basını bağlayıcı hükümler getirdiğini söylemiştik.
Basın Kanunu tasarısı ister ka-nuniyet kesbetsin, ister hatır için geri bırakılsın. Ceza Kanununun 269 uncu maddesi, en modern Basın Kanununu dahi işlemez hale koyacaktır. Yürürlükte olan Matbuat Kanununun 30 uncu maddesini, bambaşka şekilde Ceza Kanununun 269 uncu maddeû olarak göreceğiz. Metine göre devlet memurları, resmî heyetler hakkında «kapalı ve haklarında kötü şüphe uyandıracak mahiyette yazı ve resimlerle şeref ve haysiyetlerini kıracak mahiyette» neşriyat yapılamıyacaktır.
Ceza Kanununda memurların gıyaplarında veya huzurlarına kanunen muadil bir surette ika olu -nan suçlara dair -180 vo 2fifi va n-.;: teakip maddeler mevcut olduğu halde, ayrıca bir madde ilâve edilmesi, basının tenkit ve mürakaba vazifesini ortadan kaldm )caktır.
Arkadaşımız Ccz.ı Hukuku Do-, . Dr. Sabır Ermanın da, haklı olarak üzerinde durduğu gibi, bu madde ile artık 481 inci madde ile tanınan isbat hakki ortadan kalkmış olacaktır. Bilindiği gibi, bugün memurların memuriyetlerine müteallik fiillerden dolayı ya -pılıın neşriyat üzerine açılan dâvalarda isbat hakkı mevcuttur.
Biz adî şahıslar için bile, isbat hakkını isterken, üstüne üstelik âmme hizmetlerinin do kontrolden kaçırılması cihetine gidilmesi ne acı tecellidir!...
Başbakan Sayın Günaltayın, hükümet programında ve sonra muhtelif vesilelerle belirttiği gibi, mem-' lekette rüşvet ve suiistimallerle mücadele edilecekti. Bu hususta ı hükümetin en büyük yardımcısı o-lan basın, bundan böyle, göz göre , göre ağzını açamıyacaktır. Gazete-ı ci, memlekete hizmet maksadiylc yaptığı bu ikazdan dolayı iiç aydan î- ) bi rseneye kadar hapse mahkûm e-Teklifimize ( dilecektir.
yerinde görerek kaldırma cihetine : gitmişti.
Verilen vâidlere rağmen, maatteessüf tasarı yine Cemiyete gönderilmeden süratle Meclise sevko-lıınmuş; Ceza Kanununda tadili istenen basınla ilgili maddeler, komisyon tarafından dahi kabul edilmediği halde, hükümet tarafından ayrı bir teklif tasarısı olarak Meclise sunulmuştur.
Başbakan Şemsettin Günalta’yın ■ Bana kalırsa ayrı bir Basın Kanununa bile lüzum yoktur, şeklindeki mütaleası, umumiyet itibariyle basın mensuplan ve bir çok hukukçular tarafından tasvip olunduğu halde; dağınık hükümleri birleştirmek için böyle bir kanuna ihtiyaç olduğu fikrini müdafaa eden Adalet Bakanı Fuat Sirmen’in bu dağınıklık karşısında ne söyliyece-ğini bilmiyoruz. Zira, gerek Seçim Kanununa konan hükümler ve gerekse, mer'i Matbuat Kanununun meşhur 30 uncu maddesinin daha a-ğırlaştırılarak Ceza Kanununa nakledilmesi, her halde bu birleştirme fikrine aykırıdır. Ve bir nevi hissi iptalden başka bir şey değildir.
Yukarıda da açıkladığımız gibi, resmî kanallerden beklediğimiz tasarıyı, ancak şimdi hususî surette tedarik etmiş bulunuyoruz. Tasarının son şeklinden anladığımıza göre, komisyonda ileri sürülen ve makul görülen bazı hususlar kabul o-1 unmuş; fakat nedense bilinmez, eski hükümlerin bir kısmı da yer yer serpiştirilmek suretiyle muhafaza edilmiştir!
Kısa söylemek lâzım gelirse, mevkutelerin çıkarılması, beyanname verildiği tarihten itibaren beş gün sonraya talik olunmakla «mevkute çıkarmak izne bağlı değildir» hükmü bertaraf edilmiştir.
Keza «Basında mes’uliyet» bahsinde mes’ul müdürlerin müteselsi-len mesuliyetleri esasında ısrar o-lunması da anonima fikrine aykırı düşmektedir.
Cevap hakkına gelince: adı -cevap ve düzeltme olarak kabul o-lunan bu bölüme bazı yenilikler ithal edilmekle beraber -mevkutede zikir ve telmih edilen şahısların» gönderecekleri cevap ve düzeltmeye hudut tayin edilmemiştir. Hal buki üzerinde ısnarla durulan vc gazetelere daima büyük külfetler yükleyen bu hak, sık sık suiistimal edilmiş ve uzun bir yazıda bakaç satırla zikr veya telmih olunan şahıs, esas yazının* uzunluğun iki misli kadar cevap verme yoluna gitmiştir. Bu hususun bilhassa tasrihi ne kadar lâzımdı...
Gerek bu cihet ve gerekse cevap ve düzeltme gönderme müddetleri komisyonda ittifak edilen miktardan daha uzun tutulmuş; devlet daireleri ile âmme müesseseleri ve özel kişiler tarafından gönderilecek cevap ve düzeltmeler için de aynı esas sevkolunmuştur. Cevap ve düzeltmenin yeri ■ hakkında ser dolunan teknik mütalealar nazarı itibare alınmamıştır.
Basın suçlarına verilecek cezalar, evvelki tasarıda hemen tamamen hürriyeti bağlayıcı cezalardı. Birlikte fahiş miktarda ağır para cezaları da konmuştu. »"•••- • uyularak yeni tasarıda, oldukça tafrik yapılmış ise de, cismanî eczalardan, yine lüzumsuz yerlerde sarfınazar edilmemiştir.
Basın suçlarında dâva müddeti , ise yine uzun tutulmuş ve basın
• yolu ile işlenmiş takibi şikâyete
• bağlı suçlar da, suçun işlenildiği-nin öğrenildiği tarihten başlanıl-
— yeui se-'-"rl
□ek için tatil ka- J
- Z...----
■
Pakistan Hükümetinin
Eskişehir fe!âketzedelerine
yardımı
Dost ve kardeş Pakistan hükümeti1 son seylâp hâdisesinde zarara uğra-yan Eskişehirlilere 400 ton buğday bağışta bulunmaya karar vermiştir.
On bin çuval tutan buğdaylar iki buçuk milyon lira tutmaktadır.
Buğdaylar halen Karaşıde bulunan Çoruh vapuru ile memleketimi-nıize getirilecektir.
• de â-
Pi
■■ ■-
35 —
ccM/ycrrEi
Myik Ankara
Olu Fen! Park
SAnaer Su
Cebeci
Çeviren ; Kırdanoğlu
LÜZÜMLÜTELEFONLAK Yangın Sıhhi imdat Trenler ....
Hava Yolları Yataklı vagonlar Su Anta Elektrik Havagazı Başkent takat Yeni Güven Taksi Sİ21n Taksi .. Merkez Tak.il Ersan Taksi ..
Vagonlardan eşya çalmış
Devlet Demiryolları muvakkat a melelerinden İsmail Ada gar dahilin tan'sanık Ahmet Durak'ın duruşma deki vagonlardan bazı eşyalar çal- sına dün ikinci ağır ceza mahkeme mak isterken suç üstü yakalanmış- sinde gizli olarak devam olunmuştur. t*r. | Ahmet Durak komünizm propa •
Sanık hakkında tahkikata başlan- gandası yapmaktan sanık olarak yar mıştır. I gılanmaktadır.
Kaldı ki, kapalı ve -haklarında kötü şüphe uyandıracak mahiyette tâbirleri Ceza Kanunundaki -suçun sarih olması» prensibini de baltalamakladır. Şu kısa izahat bile gösteriyor ki Basın Kanunu tasarısın dan ayrı tutularak gözden, kaçırılan bir madde basını ne hale şokacak-tır?
sonra kızdan,, hüviyet varakasını göstermesini istemişti. Fakat An na hüviyet cüzdanını çıkarır çıkarmaz Rus eri, etinden kapıver-miş ve parmağiyle kızı göstere-
— Macar, Macar, diye bafcırnıı-ya başlamış, sonra da elindeki cüzdanı sallıyarak -fena, fena» di
) ilâve etmişti.
OTBrien adındaki Amerikalı Ru
Yazan : Graham Greene
Madmazclüı nüfus kâğıdını iade edin, demişti.
Rus, tabiî dinlememiş, bunun üzerine Amerikalı er elini tabancasının kabzasına atarak:
— Kâğıdın muntazam olııp ol adığuıı merkez komiserliğimle ılanz, diyerek, emrivaki yapmış ve şoföre:
— Çek Merkez Komiserliğine, emrini vermişti.
Kapmm önünde bir fren gıcırtısı oldıın. Geleceklerini biliyordum. Pencereden başımı uzatıp Kuşlara kendi dilleriyle:
— Ingiliz bölgesinde ne işiniz var sizin? diye çıkıştım.
Rus: «Emir aldım, diye homur damlı.
— Kimden emir ahim, göster. Gösterdi. Emrin altındaki im-
zayii bilhassa dikkat ettim.
— Bu emirde, tfediın. İngiliz bölgesinde sahte hüviyet varaka siyle yaşı yan harp suçlusu bir Macar kadının tevkif edilmesi ya zili. Göreyim şu sahte hüviyet cüzdanını.
Rus hana meram aıılatmıya çalışıyordu:
— Bu hüviyet varakasında bir bozukluk göremiyorum ben. Ama bir defa tetkik ettirelim. Neticeyi hcıı, Albayınıza bir raporla bildiririm, anlaşıldı mı? İcabederse bu kadını da o zaanan alıp götürebilirsiniz,
Atina’ya:
— tniniz arabamdan! dedim. Rus askerinin eline de bir paket ci gara tutuşturdum) «benim şerefi me içersiniz..
xnı
Martins hadiseyi tendi zaviyesinden bana ajılaAadnrsun, beni
bir düşüncedir aldı. Ne hayalet hikâyesi, ııe Harry Lim’e benzi yen sarhoş hayali, beni tatmin et iniyordu. Masamın gözünden iki Viyana Şehir Plânı çıkardım, bir biriyle karşılaştırmıya haşladım. Sonra Martins*! bir bardak viskile kendi haline bırakıp telefonla asistanlarımdan birini aradım ve Har hiıı'in izini bulup bulamadıklarını sordum. Menfi cevap verdi. Edinilen malûmata göre Harbin geçen hafta, oturduğu Klageıı furt'tan ayrılmış vc Viyana'ya civar bir yerde ikamet eden ailesinin yanına gitmişti. Harbin eli mizden kaçmışa benziyordu.
— Peki, dedim, araştırmalarınıza devam edin ve mutlaka geçirmeğe bakın.
.— Hadiseden çok Albayım.
— Zarar yok. Olur bu şeyler.
— Affedersiniz efendim, arzel-mek istediğim bir nokta var: zan nıına göre efendim, bir cinayet meselesini atlamış bulunuyoruz... Bir iki nokta buldum ki...
— Onları not ediniz, Carter
— Başüstüııe efendim, ihtimal efendim, bir cesedi, fethimeyt i-çin, mezardan çıkarmak üzere bir emir istihsali lâzım gelecek. Harry Lim'ûı, verilen ifadeler hilâfına kaza olur olmaz ölmüş olmadığı hakkında bazı deliller var.
— Ben de ayni fikirdeyim, Carter. Lâzım gelen makamlarla te-
Marttns yerden göğe kadar hak lı idi. Abdalcasına hareket etmiştim. Fakat işgal altında bulunan bir şehirde emniyet üınlrli ği kolay iş değildi,
— Gazete köşkünün içine baktınız mı? Yoksa kilitli
Martins:
— Bildiğimiz gibi bir gazete köşkü de değildi. Her tarafta görülen o dörtbir çevresi afiş yapı şık demir köşklerden biriydi.
— Onu bana bir gösterin.
— Aıuıa emniyet altında mı şimdi?
— Evini muhafaza altına aldırdım. Şimdilik yeni bir teşebbüs yapamazlar.
Polis otomobille gidip mahalleyi telâşa düşürmemek için tramvaya bindik. Ondan indik bir (ram vaya daha bindik. Bir çok sokak lara da yaya girip çıktıktan soııra bir yere geldik. Sivil giyinmiş bulunuyordum. Martins:
— işte geldik, dedi. Sokak şu. İşte o köşk. Bıiniuı arkasına kıvrıl dı ve orada sırra kadem bastı.
— Tamam. Gayet tabii.
— Niçin?
işi bilmiyen lıer hangi bir yolcu bıı demir afiş köşkünün bir de kapısı olduğunu farkedemezdi; bahusus geceleyin gidip kapnııu açtım ve Martins’e yer altına inen merdivenleri gösterdim.
— Allah Allah, dedi; hayal görmemişim.
(Devamı
SİNEMALAR EĞLENCE YERLERİ (14411) 1 BmrfnH (2S411) :
(m»4) ı
(14444) :
(11111) .-Uyum! (14471) «Tan»
(14471) ;Uyura (18144) : 8*ybi ECZAİIANELER Ege, Sağlık, Sakar
| TAKVİM I
Hicrî: 13G9 — C. âhır: 6
Rumî: 136G — Mart; 12
MART 1950 CUMARTESİ ı
25 3 1950
KAFİR
Sayfa: 3
(?
•w ® lV i s a «4 ■ H ® W w MM ■ a1 • i ■S H “3 31
Çinde açlık
Çin’de açlık var. Pirinç yetişmemiş. Harp darp yüzünden mahvolan endüstri durgun. Çiğnenmiş tarlalar perişan. 450 milyon insan yiyecek bekliyor. Moskova'da, henüz ne olduğu belli olmıyan bir andlaşma imzaladıktan sonra memleketine dönen Mao Çe Tung; hariçte hasım bir dünya, dahilde ise doyurulması gereken yüz milyonlarla insan buluyor. Kabul etmek lâzımdır ki bu liderin işi kolay değildir. Zira, komünist Çin bir yandan kapitalist âlem, diğer yandan Sovyet Rusya ile çevrilidir. Kapitalist âleme yanaşmak, prensiplerden az çok fedakârlık mânâsına gelecektir. Doğrudan doğruya Sovyet Rusyaya bağlanmak ise, Sovyet hkimiyeti altına girmek, bir peyk durumuna düşmekten başka bir şey değildir. Halbuki, bugün iki taraftan da tazyik vakidir. Batıklar, komünizmle mücadele prensibi altında; Sovyetler ise asırlar-danberi kapitalistler tarafından sömürüldüğünü iddia ettikleri Çin'i kendilerinin anladıkları mânâda bir »demokrasi" ye »isal» etmek maksadiyle bu ülke üzerinde çetin görünen bir mücadeleye tutuşmuşlardır.
Bu arada Mao Çe Tung, 450 milyon insanı doyurmak zorundadır.
Yalnız, Çin, diğer milletlerle temin edebilecek münasebetleri münakaşa edecek durumda değildir. Çin, her şeyden evvel yiyeceğe ı muhtaçtır. Ve bu ihtiyaç, belki de Asyada komünizmi önlemek siyasetini çelmelemeğe matuftur. Bu anlaşılır. Anlaşılır, ama, bir kısım milletlerin Çini niçin tuttukları, diğerlerinin niçin terkettikleri anlaşılmamaktadır.
Deniyor ki, bir takım insanlar Çini doyurmak, diğerleri sömürmek istiyor. Halbuki Çin, bizim neslin aklı erdiği gündenberi açtır.
i Biz kendimizi bildiğimiz gündenberi Çin felâkete musaptır. Ya sel felâketi vardır; ya açlık ve kıtlık vardır... Velhasıl Çin’de daimi bir felâket hâkimdir. Buna karşı, elinden yardım gelen hiç bir devlet müdahale etmemiştir. Vak ta ki kı zil beliye Çine nüfuz etmiştir, o zaman bir telâş başlamıştır, iki a-sırdanberi aç ve çıplak olan Çini, ancak şimdi -yani nihayet komünist «? felâketi başgösterince- korumak mülâhazası başgöstermiştir.
1 dır '....karşıya-
Bununla beraber denebilir ki, i Çin, bugün bu dünyanın sembolüdür. Çünkü, zarar vermiyeceği şekilde aç kalan insanlarla ilgilenmemekte, iş -yaşa, madıkça, geri kalmış memleketlere yardımdan bahsedilmektedir.
Asırlardanberi aç olan Çin, gerek komünist, gerek milliyetçi idare altında aynı çanak pirinç nasıl *. olsa bulacağına kanidir.
Çin, açlıktan korkutulamaz.
Mücahit TOPALAK
}
I
t
Bir imha harbi
sulha müreccah
Eisenhoıver verdiği bir demeçte Amerikaya neler tavsiye ediyor?
Nevyork, 25 a.a. (Afp) — Millet- tün milletler tarafından kabul ' leranası sulh hakkında Kolümbiya üniversitesi himayesinde yapılan konferans serisine dahil olmak ü-zere verdiği bir demeçte general Eisenhawer, Birleşik Amerikanın sulh yolunu dünyaya göstermesi lâzimgeldiğini, fakat bunun için de çok kuvvetli olması icabettiğin belirtmiştir. Eisenhawer dünya barışının ister Paris, Cenevre, Vaşhing-tan veya Talıiti de olsun, çok mühim şahsiyetler tarafından imzalanan vesikalar veya söylenecek a-zımli nutuklar mes’elesi olduğu yolundaki inanca karşı dinleyicilerini tayakkuza davet etmiş ve şöyle demiştir:
«Devamlı barışın milletlerarası bir anlayış ve iş birliği zihniyetinde idame ettirilmesi ve her türlü askerî tehdidden uzak kalması, bü-
İtalyadaki kargaşalık
Dünya Basınından
Hulâsalar
_ 24/3/1950 __
Fransız Basını:
Bugünkü Fransız basınını ilgilendiren en önemli konu, Almanya me selesidir. Gazete yorumcuları, Federal Almanya Başbakanı Dr. Adena-uer’in, Fransız-Alman yakınlaşması ile ilgili telmihlerinden bahsetmekte devam ediyorlar.
Epoque gazetesi bu hususta şöyle yazıyor:
• Rizikoyu müsavi şekilde paylaşmak suretiyle doğrudan doğruya yapılacak bir anlaşmanın menfatleri-miz icabı olup olmıyacağı sorulabilir. Hiç şüphesiz Almanya’da milliyetçilik yeniden doğmak üzeredir. Brundeştad’m, gizli bir ordunun kadrolarım ihtiva ettiği söyleniyor. Fakat asıl mesele, işlerin hakikaten ne durumda olduğunu ve Almanya-nın tek başına bırakılmış olmasının bu gibi hareketlerin daha hızla gelişmesini sağlayıp sağlamadığını bil mektedir.»
Les Echos gazetesi ile, Almanya Başbakanı Adenauer’in tekliflerine başka bir mânâ vermektedir. Gazeteye göre, bu teklifler, Almanya sahasında doğu ile batıyı ayıran pro paganda mücadelesi sahasında samimidir.
Gazete bundan sonra yazısına şöy le devam ediyor:
«Bir kaç haftadan beri Birleşik Amerika daha cüretkâr görünmek-tedr. Bütün Almanya’da hür seçimler yapılmasını derpiş eden Amerika parolası, bir ay evvel Mc Cloy ve Acheson’un 7 noktalık teklifi ile ortaya atılmış bulunuyor. Böylece hiç şüphesiz Amerikanın tasvibi ile A-denauer, propaganda harbinden bîtap düşmüş olan Alman milliyetçilerin hizaya girmeleri emrini vermektedir. Hakikatte ise bu kadar namuskâr bir teklifi tamamiyle red dedemiyecek olan Sovyetler Birliği ile dostlarına, doğrudan doğruya indirilmiş bir darbe teşkil etmektedir. Bu olay da, Birleşik Amerika'nın, UzakDoğu’da müdafaada kalmasına mukabil, Avrupa’da daima teşebbüsü elinde tutmak istediğini teyid etmektedir^
Atalar sözü !
tun mıueuer ısuaııııudiı r.auul ve hürmet edilen milletlerarası bir polis kuvveti tarafından desteklenmesi lâzımdır..
Eisenhatver, alabildiği kadar top-ı rak ve insan yutmağa hazır muazzam bir kuvvetin mevcudiyetinden dolayı her türlü sulh ümidlerine veda etmeyi «abes» olarak tavsif etmekle beraber, hür insanlar ideallerinin muhakkak bir çöküntüsünü ifade edecek olan bir sulha sıkı sıkı sanlmaktansa bir imha harbini göze almanın çok daha muraccah o-lacağını belirtmiştir. General, sözlerini şöyle bitirmiştir?
«Bir millet malûm olan makûl güvenlik ihtiyaçlarını aşan bir askeri makine kurar ve bunun idame ettirirse taarruz harbi bütün sulh-çu milletler için süratli bir tehdit teşkil eder.
Grevler ve protesto miingleri gittikçe vüsat peyda ediyoı Roma Radyosu, 25 (Basın - Yayın) — İtalya’da grevler ve komünistlerin çıkardıkları kargaşalıklar devam etmektedir. Dün Santa Re’d e polis kuvvetleri ile komünist nümayişçileri arasında vuku bulan bir çarpışmada 40 komünist tevkif edilmiş ve akşam üzeri kuvvetli polis kuvvetleri tanklarla şehir sokaklarında taramalar yapmıştır. Bu arada şehrin polis kuvvetleri nümayişçilerin taarruzu karşısında kışlalarına sığınmak mecburiyetinde kalmış ve yardım istemiştir. Gelen takviye kuvvetlerde nümayiş çiler arasındaki çarpışmada bir çok kimse yaralanmıştır.
Bari şehrinde de 300 kadar nümayişçi fiyatların yüksekliğini protesto maksadiyle şehirde kargaşalıklar çıkarmış ve mahalli polis, takviye kuvvetleri gelinceye kadar komünistleri durdurmaya muvaffak olmuşur. Bari’de de JO kişi tevkif edilmiştir.
Mültecilerle meşgul
memurlar
Londra, 24 (Nafen) — Londra hava alanında mülteciler ile meşgûl o-lan memurlar vaziyetlerinden şikâ-yetçidiler. Bunlar işlerin arttığını, fakat memur adedinde bir değişiklik olmadığını bildirmekteirler. Anlaşıldığına göre, hükümet arzu edilmeyen kimselerin memlekete girmelerine mani olmak maksadiyle her mülteciriin sıkı bir şekilde aranmasını ve hakkında tahkikat açılmasını emretmiş ve bunun üzerine de işler artmıştır.
Hind - İran münasebetleri
Yeni Delhi, 24/3 (GHH) — Hindis-tan ile İran arasında imzalanan dostluk anlaşması Hind basınında büyük bir yer almakta ve bu dostluğun ehemmiyeti tebarüz ettirilmek tedir.
■ National Herald. gazetesi bu dost luğun kıymet ve ehemmiyetini tebarüz ettirerek şöyle demektedir:
«Hindistan ile İran arasındaki tarihî münasebet ve dostluk yer yüzünde pek az memleketlere nasip olmuştur.»
Serbest Fıkra
Yeni Yunan Hükümeti
Sofuklıs Vsnizelos nihayet yeni kabineyi turdu
Atina Radyosu, 24 (Basın - Yayın) — Yeni Yunan kabinesini kurmaya memur edilen Sofuklis Ve-nizelos, dün liberal parti saylavları ve idare kurulunun genel toplantısından sonra kendi partisinden yeni kabine’yi kurmuştur. Yeni kabine dün gece Kral Pavlos’un huzurunda ant içmiştir.
Sofuklis Venizlos saraydan ayrıldıktan sonna gazetecilere verdiği demeçte, memleketin sorumlu siyasî bir kabineye olan ihtiyacını gözönünde bulundurarak yeni kabineyi kurduğunu, bu millî ihtiyacı büyük bir inanç ve azimle üzerine aldığının millî meclis ve bütün Yunan milleti tarafından durum takdir edilerek kendisine bu müşkül görevi başarmak için müzaheret göstereceğine emin bulunduğunu söylemiş ve millî meclisin 30 Martta toplanacağını ilâve eylemiş-
Bu sabah gazetecilere bir demeçte bulunan basın ve propoğanda ba kanı Kasimatis, yeni hükümetin programını millî mecliste okuduktan sonra güven oyu istiyeceğini ve ondan sonraki hareket tarzını ona göre tavın edeceğini söylemiştir.
Yeni kabine bugün barbakan Ve-nizelos’un başkanlığında ilk toplantısını yapacak ve İdarî bazı işleri görüşecektir.
Siyasî çevrelerin kanaatine göre, Venizelos kabinesini tamamlamak için diğer partilerin de iştirakini sağlamak maksadile görüşmelerine devam edecektir.
Kızıl memleketlerde hazırlanan komplolar
Viyana, 24 (Nafen) — Komünist memleketlerde seçimler yapıldığı vakit, propaganda vasıtaları halkın yüzde 99 unun komünist partisini tuttuğunu ve reyini ona verdiği iftiharla belirtmektedirler. Fakat işin tuhaf tarafı halkın yüzde doksan dokuzunun tuttuğu hükümetlere karşı «hazırlanan komplo. 1ar fazlasiyle artmıştır. Son olarak Moravya’da ortaya yeni bir komplo çıkarılmış ve bir çok kimseler tevkif edilerek kısa bir muhakemeden sonra mahkûm edilmişlerdir. Bunların biri i-dama, diğerleri de ağır hapis cezalarına çarptırılmışlardır.
şehirde 1500 tane yeni yapılacakmış... Eskişe-hale gelecekmiş ki ismini bile değiştirip Yenişehir olacakmış!
Bilmem Türkçedeki darbı meseli hatırlar mısınız? Araba kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur!.
Ama Arapçada bir darbı mesel vardır:
-Kellim kellim lâ yenfâ»
A. F.
CJrdün - İsrail gizli anlaşması
Kahire, 24 (a.a.) — WaM'çı .El Mısri» gazetesinin dün bildirdiğine göre, sistemli bir surette tatbik edilen Anglo-Amerikan baskısı altında, Ürdün ile İsrail gizli anlaşma yapmışlardır ve Ürdün’ün de Arap Bir liğinden yakında çekilmesi muhtemeldir.
Gazetenin .yetkili makamlar tarafından alınan mühim bir haber, olarak vasıflandırdığı ve başsayfada yer verdiği yazıda,
1 — Ürdün ile İsrail arasındaki anlaşmıya Anglo-Amerikan baskısı altında varıldığı.
2—Ürdün ve İsrail askerî, makam larının Mısır'ı Filistin’de halen işgal ettikleri bölgeden atmak için anlaştıkları.
3 — Kıral Abdullah'ın Mısır gaze telerinin hâlen Ürdün'e karşı yapmakta oldukları hürumları bahane ederek, Arap Birliğinden çekilmesi ve böylece birliğe karşı vecibelerinden kurtulmasının kuvvetle muhtemel olduğu,
4 — Ürdün ile İsrail’in batılı müttefiklerden istifade etmiye temel hazırlamak için gizli bir anlaşma yap tıkları ileri sürülmektedir.
Oscar rrükâfctmı
O. Hcvvilfand kazandı
Hollywood, 24 (a.a) — İngiliz a-sıllı film yıldızı Olivia de Havilland. Hollyıvood'un en arzu edinilen mükâfatı olan «Oscar mükâfatını, ikin ci defa kazanmıştır.
Sinema sanat ve ilimler akademisi tarafından verilen mükâfat «hei-ressi vâris, filmindeki folü dolayı-siyle, 1949 senesinin en kuvvetli kadın artisti olarak Olivia de Havil-land’a dün akşam takdim edilmiştir.
Olivia de Havilland Osrar Mükâfatını ilk defa 1946 da «Toeaıh his Own. filmindeki rolü ile kazanmıştır.
1949 senesinin en güzel filmine verileri mükâfatın «Ali Th? Kingis Men -Kralın bütün adamları, filmi kazanmıştır.
Bu filmin yıldızı, Brodeıtdk Graw ford senenin en kuvvetli aktörüne verilen mükâfatı kazanmıştır.
Belçikaka kabine halâ kurulamadı
Londra Radyosu, 24 (Basın Yayın) — Yeni kabineyi kurmıya memur edilen Sosyal Hristiyan Partisi lideri Baron Wiatt istişarelerine dün devam etmiştr. Dün Devlet Ba-kanlariyle yaptığı üç buçuk saatlik konuşmalardan sonra Baron Wiatt, Kral Naibi Prens Charles’la görüşmüştür.
Liberal partisi nihayet dün, Kı-ral Leopold’un memlekete dönmesine aleyhtar kalmıya karar vermiştir.
Sosyalist partisi ise, bugün, Kiralın dönmesi ihtimalini protesto ma hiyetinde Belçika’da umumi grev i-lân etmiştir.
Kırmızı köşk
Londra, 24 (Nafen) — Bir İngiliz cemiyeti British Standars înstitu-tion. ağızdan ilâç verilirken kırmızı kaşıkların kullanılmasını tavsiye etmiştir. Kırmızı kaşıklarla daha iyi neticeler elde edildiği de ilâve edilmektedir.
Tokat Milletvekilliği!
AA emleket umumi efkârı, gün-
1 lerdcnberi bir af meselesiyle çalkandı, durdu... Gazeteler, Milletvekilleri bu kader felâketzedesi binlerce mahkûmun hislerine tercüman oldular. Hükümetin dar çerçeveli teklifine rağmen, bunu umumileştirmeğe canla başla savaştılar.
Meğer işin içinde vicdanî bir mesele değil de, gazetelerin sürümü gibi bir mesele varmış! Değerli hukukçu Tokat Milletvekili Nâzım Poroy'a göre bu, bir tiraj meselesiymiş!
Memlekette 60 bin mahkûm veya mevkuf varmış; bunların her biri, birer gazete aldı mı, işte size 60 bin gazete sürümü e-dermiş!
Oh, ne âlâ, ne bedava iş! Bir umumî af demek gazeteleri tutturuyor!
Sayın Nazım Poroy. hukukçudur; hattâ zaman zaman Adalet
Sarıçizmeli
Bakanlığı mevkiini de belki aklından geçirdiği olmuştur. Ama, gelgeldim, bu sözü söylemek i-çin, cezaevlerinde yaşıyan mahkûmların halini olsun bilmek lâzımdır. İzmir’de, Sinop’ta, Zonguldak’ta hulâsa her vilâyette, cezaevlerinde kaç mevkuf veya mehkûm günde on kuruşu gözden çıkarabilir de (bir gazete alabilir? Gözden çıkarmak şöyle dursun, cebinden nasıl çıkarır?
Mahkûmların çoğu perişan, sefil ve muztarintir. Yatacak yeri olmadığı için hırsızlık edip de cezaevlerinin sobalı dört duvarı arasına kavuşmak isteyenler, o kadar çoktur ki...
Hülyalarında, Adalet Bakanlığı gibi bir mevki tasarlayanlar muhakkak, mahkûmlara karşı
sert mi konuşmalıdırlar? Hiç olmazsa cezaevlerinin ve mahkûmların vaziyetlerini olsun, merak edip tetkik etmeli değiller midir?
60 bin reye gelince, sanki hapishanelerin kapıları ardına kadar açılacakmış! Sanki çıkanlar muahlefctin reyiyle çıkacaklarmış! Sanki çıkmazlarsa, hele a-ğır cezalılar reylerini yine kullanabileceklermiş!..
Bütün bunları söyliyen bir hukukçudur. Ayrıca bir aralık şöyle bir gazeteye -mansup- başmuharrirlik gibi bir şeyler yap-
Kim bilir, belki de şimdi kendisi, Tokat Milletvekilliğini gazetelere tokat atmak zanııediyordur! Tokat Milletvekiline hatırlatalım ki, Tür-kiyede Tokat diye, bir de şirin ve güzel vilâyetimiz vardır! Kendisini de Tokat vilâyeti dahilinde mahkûm ve mevkuf bir çok bedbaht, can kulağiyle dinlemektedir!
HER GÜN BİR HADİSE:
Ben artist olacağımı nereden bilirdim.
Genç kız bütün arkadaşlarını da angaje ettirdi
Dünyadan da büyük bir şey vardır Emil... gönül... gönülden büyük bir şey yok-mudur?... Ne bileyim?
SİNEMA, bütün dünyada bir çok kurbanlar verdiği gibi, sayısız insanların saadetini de temin ediyor: Yalnız, seyredenler ve bir kaç saat olsun, günlük meşgaleleri unutanlar için değil, ayni zamanda oynıyanlar için de...
Bir Çin darbımeseli, bu dünyayı gölgelerin oyunundan ibaret farze-der. Sinemanın devrimize hakimi -yeti önünde bu söze, bir kere daha ve bir başka manada hak vermemek mümkün değildir. Beyaz perde önünde heyecandan titreyen seyirciler gibi, beyaz perdede görülen yıldız da bir gölge değil midir? O da bir gün, seyirci gibi, silinip git-miyecek midir? Üstelik, seyirci dediğimiz isimsiz ve şöhretsiz vatandaşın silinmesiyle, şanlı şöhretli bir artistin, hayır bedenen, maddeten değil, seyircinin gözünde bir hiç olması arasında ne dokunaklı bir fark vardır. Bununla beraber, şöh ret ve muvaffakiyet, bütün bu mülâhazaların üstünde, kendi kanunlarına tabi bir kuş gibi uçar ve kimin başına konacağı asla bilinemez. Hiç bir zaman, ilk okul bahçesinde oynı-yan kızlardan hangisinin, yarın mil yonlarca insanı heyecandan veya se vinçten ağlatacağı malûm değildir.
Ben de bilmiyordum........
Soiange Tronquet adlı genç kız da bugün böyle diyor: Bilmiyordum... Nereden bilebilirdim?...
Resmini gördüğünüz genç kız, Soiange Tronquet, çok az gezer, sinemaya pek seyrek' gider. Danset-mekten hoşlanmaz. Kitap sever. Ü-niversite talebesidir. Dünya meseleleriyle yakından ilgilidir, fakat mü nakaşa edemez, küçük bir vilâyet gazetesinde haftada iki defa yazısı çıkar. Sadece «Soiange» diye imzaladığı bu yazılarda, genç kız, bu gün insaniyetin, farkına varmadan, oynamakta olduğu dramdan bahsetmektedir. Oukuyucusu, bittabi çok azdır. Bununla beraber, Soiange, ga zeteden aldığı parayı ailesinin yaptığı yardıma katarak, Paris’te güç belâ tahsiline devam etmektedir. Muhitinde Soiange için bazıları sol bazıları sağ, diğer bir kısım da anar şist demektedir.
Film çevirsek mi?
Solange’ın erkek arkadaşlarından biri, film amatörüdür. Babasından
bir kaç kuruş para kopararak, bir takım mal eme tedarik etmiş. Bir de senaryo yazmış. Keyfi için film çevirmek istiyor. Filmin adı: «Dönüş». Bu filmde, nişanlısını senelerce bekledikten sonra nihayet ailesinin zoru ile bir başka erkeğe varan, sonra nişanlısı çıka gelince perişan bir hale düşen bir genç kadın rolünü Soiange oynıyacak,.. Hiç bir ticarî iddiası olmıyan bu film, tamamlandıktan sonra arkadaşlara ve sinema kulübü mensuplarına gösterilecek... Rica, minnet, Salonge rolü kabul ediyor, fakat se naryoda bazı tadilât yapılması şar tile. Amatör arkadaş, «Peki nasıl istersen öyle olsun» diyor. Bunun üzerine Soiange, oturup, senaryoyu
yeni baştan yazıyor. Film çevrilme-1 ğe başlanıor. Açık sahneler ormanda geçmekte. Burada, Soiange, yani nişanlısını terketmiye mahkûm bulunan genç kadın, sevgilisi ile vedalaşmaktadır. Erkeğin gideceği yer uzak. Kadın, uzun zaman bek-liyemiyecek kadar genç ve güzel. Aralarında şöyle bir konuşma geçi-
yor:
— Allahaısmarladık Solenge.. Beni unutma...
— Yine buluşuruz Emil...
— Evet ama, dünya çok büyük...
— Gönül ondan da büyüktür E-
mil...
Film çevriliyor. Hepsi amatör o-lan operatörler, rejisör ve rejisör muavinleri ter içinde. Biribirlerine küfürler ederek, itişe kakışa filmin en dokunaklı sahnesini mümkün o-
lan nefasette tesbite çalışıyorlar.
Bununla
beraber, kimsenin aklı bir
şeye erdiği yok. Çünkü kimi tıp ta-1 lebesi, kimi hukuktan doktorasını hazırlıyor. Operatör, aklı erer diye, yüksek Riyaziye talebelerinden seçilmiş... Bütün bu hengâme içinde Soiange, bir başka dünyada imiş gibi, gözleri yarı kapalı:
— Gönül dünyadan da büyüktür,
diye dramını oynamakla meşgul. Ve, bir adam siyahlar giymiş yaşlı bir zat, şüphesiz işsiz güçsüz bir yabancı, bir ağaca dayanmış, bütün bu faaliyeti büyük bir dikkatle takip
ediyor...
Ben ne bilirdim... Meğerse yıldız olacakmışım
Bir fikir verebilir miyim?
Dış sahnenin çevrilmesi tamamlandıktan sonra, bütün takım toplanıp- yola koyuluyor. Bu arada, a-ğaca yaslanıp sahneyi seyreden yabancı, genç grupa yaklaşarak:
«— Ben bu işlerden biraz anlarım, bir fikir verebilir miyim?» di-
Gençler tâbii:
•— Buyur söyle bakalım» diyorlar. O zaman yabancı, Solange’ı göstererek:
• — Bu genç kız dış sahnelere gitmez. İçeride çevirin!» diyor.
Filme teşebbüs eden delikanlı da bu fikri kabul ediyor. Ertesi gün, İhtiyar bir halanın evinde buluşmak üzere gençler ayrılıyorlar. İhtiyar naâ, gençleri çok seyır.ekle beraber gayet bksî görünmesini b.den bir hatundur. Evimi sinema salonu yapamam diye bidayette kıyametler koparıyorsa da, sonra da, usulen yumuşuyor. Ayrılık sahnesinin yeni baştan çevrilmesine başlanıyor. Siyahlar giyinmiş yabancı yine orada. Şimdi artık herkese emir vermekle
meşgul. Hattâ Solange’ın makyajına bizzat nezaret ediyor. Hakiki bir
metör-ansen rolünde. Soiange oynu-
miş 'bir rejisördür. Prat, Solange’a teldifini tekrarlıyor:
— Gelecek filmim için size ihtiyacım var. Şartlarınız ne ise söyleyin.
O zaman Soiange, hiç beklenmedik bir cevap veriyor:
— Şartları konuşuruz, ama daha benim imtihanlarım var.
Kahkahalar arasında, Prat, gayet sakin:
— Pek âlâ, diyor, bekleriz. İmti-
■ han ne zaman?
— Mayısa...
— Kabul... Hem zaten, diplomalı artist iyidir...
Ya arkadaşlarım?
Soiange, milyonluk mukaveleyi imza ederken ortaya bir mesele daha attı:
— Ya arkadaşlarım?
— Onları da, gelmek istiyenleri' angaje ediyorum.
Bunun üzerine bir kıyamettir kop tu. Herkes, biran evvel imtihanları bitirmek sevdasiyle kitaplara sarıldı.
Mayıs sonunda, bir gurup, Amerika’ya hareket edecek. Tabii başta Soiange... Eeee... Bilinmez ki, dünya ve gönül büyük...
yor;
— Gönül dünyadan da büyük...
Gönül dünyadan da büyük...
O zaman, siyah elbiseli adam birden bire ortaya fırlıyor. Ve:
— Madmazel, iki senedir aradığım trajedi artisti sissiniz, diyor, benimle bir mukavele imzalamak ister misiniz?
— Peki ama, siz kimsiniz?
— Metro Godvyn Mayer’den Prat.
Bu söz üzerine orada bulunanla-
rın nefesi kesiliyor. Dünyanın en büyük metöransenlerinden birinin karşısında, bu vasıtalarla film çevirmeğe kalkmış olmanın hicabı ile herkes elini yüzüne kapıyor. Düşün meli ki bu adam, bir filmi için on milyon dolara kadar masraf ettir-
I
Nilvadisinin kurutulması
Nevyor, 25 a.a. (Afp) — Mısır bayındırlık bakanı Nil vadisinin kurutulması ve sulanması için 5.338.000 dolarlık buharlı elektrik santralinin malzemesini «Westinghouse Electric Corporation» a ısmarlamıştır.
45 bin kilovat kudretinde bu yeni santral, bir çok küçük dizel santrallerinin yerini alacak ve Kahire-nin 15 kilometre kuzeyinde Talha-da kurulacaktır.
Bu siparişi bildiren Westinghou-se başkanı verdiği bayentatta «Mısır, Nil deltasında uzun elyaflı pamuk ve pirinç istihsalinin artışı ile ticaret muvazenesini düzeltmek ü-midindedir» demiştir.
Balâ'da 50 kişi D. Partiye geçti
Haber aldığımıza göre Köseli köyü halkından aşağıda isimleri yazılı zevat istifa ederek Demokrat Partiye geçmişlerdir:
Gazi Albayrak, Muharrem Albay rak, Haydar Yılmaz, Hüseyin Aydın, Melek Yılmaz, Şaziye Yılmaz, Şaziye Kırmızıgül, Yusuf Ülger, Ze-keriya Taşkıran, Ali Osman Uslu, Zeliha Uslu, Haşan Uslu, Aliye Uslu, Azime Özdemir, Mehmet Şengö-nül, İbadullah Tari, Ali Karakurt, Saniye Karakurt, Naile Kırmızıgül, Döne Aydın, Fatma Yıldız, Zeliha Yavuz, Rabia Yıldız, Atiye Öztürk, Ali Osman Avcı, Osman Yılmaz, Be sey Albayrak, Feride Albayrak, Döne Yılmaz, Zeynep Aydın, İsmail Kırmızıgül, Naile Ülger, Haşan A-kar, Haydar Uslu, Zekiye Uslu, Şaziye Uslu, Güllü Uslu, Mevlût Özdemir, Dünmiş Yüksel, Nuriye Şen gönül, Behiye Tari. Fatma Karakurt, Ali Kırmızıgül, Ali Aydın, Ri-
fat Avcı, Mevlût Yıldız, Fethi Öztürk, Ayşe Öztürk, Sultan Avcı, Hüseyin Yavuz.
Darendeli Demokratlar Balaban’ı ziyaret etti
Darende, (Hususi) — Balaban D. P. Kongresi münasebetiyle Darende D. P. ilçe idare kurulu üyeleri ile onlara katılan yüzlerce Demokrat, Balaban’ı ziyaret etmiş, ziyaretçiler bucağa 1,5 kilometre mesafeden kar şılanmışlardır. Bucakta '■'katılan demokratlarla büsbütün kalabalıklaşan kafile parti binasına gitmiş, biraz istirahatten sonra Parti ilçe idare Kurulu Başkanı Kâmil Çamoğlu bir nptuk söylemiştir.
Kongre yapılıp, halkın dilekleri tespit edildikten sonra misafirler kamyonla Darendeye dönmüşler, D. P. lehine tezahürlerle uğurlanmış-lardır.
ZAFER
Sayfa» 4
Iltiiııı
ÜHILmi»;___an; ZUHURİ DANIŞMAN—)ııi'«w«^W*»
(Ne duruyorsunuz I Gözünüzün önündeki bu kâfire hâlâ tahammül edecek misiniz? Öldürün onu öldürmek sevaptır.)
Tam bu sırada, en önde bulunan yüzü kapalı kadın iki delikanlıya emir verdi :
— 127 —
dinliyelim.. Ba-' ' ’ ' bir
— Ne düşündüğümüzü biliyor musun?
— Bir kaç kelimenizi işittim.
İki adam irkildiler! Kadına garip garp bakmağa başladılar.
— Biz çok yavaş konuşuyorduk.
— Rahibeden bahsediyordunuz.
— Filhakika öyle.
— O ne derse yapar mısınız?
— Vallahi doğrusunu söylemek lâzımsa evet Cehenneme bile gi -derim.
— O halde onu ........_----
na bu rahibenin çok tuhaf şey yapacağı hissi geliyor.
Rahibe, penbe dudaklarım kımıldattı; sükût bütün meydanı kapladı. Güzel ve şirin nahibe heyecandan kıpkırmızı olmuş, büsbütün güzelleşmişti.
İnce, ahenkli bir sesi vardı:
(Ben, sekiz senedir bu manastırdayım. Ömrümü buna vakfetmiştim..)
Çılgınca bir taktir velvelesi koptu... Kız tekrar sözüne devam etti:
(Bizansta olup bitenlerden haberim yok. Gûya herkes birbirine girmiş. OsmanlIlar şehri muhasara edeceklermiş... Bütün bunlar bir hayal halinde kulağıma erişti. BizanslIlar!.. Büyük perhiz günün-desiniz.... Bugünlerde Hıristiyan dinine göre et yemek günahtır... Öyle değil mi?)
Kalabalığın hayreti gittikçe artıyordu. Acaba bü genç rahibe ne demek istiyordu?... Orada bulunan keşişlerden bir çoğu bir a-
(Rahibenin hakkı var... Elbet-ğızdan cevap verdi:
te günahtır... Büyük perhizdeyiz...)
Genç rahibe devam etti:
(Sekiz yılda manastırın karanlık hücrelerinde dünya ile alâkamı kestim. Dünyadan haberim yok... Fakat günlerdenberidir, rüyalarımda, hülyalarımda bir takım fevkalâde şeyler görüyorum.
BizanslIlar... Bana öyle geliyor ki Bizansın son günleri gelmiştir!...)
Bu sözler müthiş bir korku yarattı. Küfürler, feryatlar, ah ve vahlar birbirini kovaladı.
(Eyvah... Bup doğru söylüyor...
(Bizansın son günleri...
Bİt başka grup...
(İnanmayınız... Bu, cahil bir zavallıdır...
« Kalablığın arasındaki peçeli kadın iki delikanlının kollarından tutarak:
(Biraz ileri gidelim... Bu ra-hibenin neler söyliyeceğini daha yakından dinliyelim.)
Dedi. Yanaştılar. Şimdi tam rahibenin önünde idiler.
Rahibe, esrarlı ahenkli sesiyle devam etti:
(Ben rüyalarımda Türk Sultanını gördüm.)
Müthiş bir velvele...
(Kahrolsun rahibe...
(Susunuz, dinliyelim...
Rahibe gayet metin bir tavırla devam etti:
(Susunuz, dinleyiniz. Size haki-katerden bahsedeceğim. Sade bu kadar da değil... Müslümanların peygamberini de gördüm. Müslümanlıkla hıristiyanlığı birbiriyle mukayese ettim. Şu içinde bulunduğunuz dalâletten dolayı şimdi size acıyorum. Müslümanların dininde böyle küfürler, dalâletler yoktur...
(Ey BizanslIlar!...)
Fakat sözünü tamamlayamadı.
(Lânet!... Lanet!...)
Rahibe birdenbire koltuğunun altındaki bohçayı yere koyarak açtı.
(Durunuz... Dinleyiniz... Ne yapacağıma Rikkat ediniz...)
Kalabalık haykırıyor:
(Kâfiri öldürün!...)
Kız, bu tehditlere asla aldırmıyor, gülüyor...
Birdenbire üzerindeki rahibe elbisesini çıkarıp attı. Açık renk elbisesiyle bir melek safiyeti ve güzelliğiyle meydana çıkmıştı. Bir taraftan küfürler, lânetler yağarken, diğer taraftan bu ince, narin kızın vücudünün güzelliği karşısında hayran olanlar vardı.
Hiç kimse onun ne yapacağını tahmin edemiyordu. Yere eğildi, bohçadan bir elbise çıkardı. Bir hamlede onu sırtına geçirdi. Bü-tün vücudü kapanmıştı. Hattâ yüzü bile yan yarıya kapanmış bulunuyordu.
Giydiği elbise tam bir Türk elbisesi idi. Şimdi kalabalığın karşısında bir Türk kadını vardı.
Bir daha eğildi, bohçadan bir şey aldı, halka gösterdi:
(BizanslIlar, rahipler, keşişler!. Bu elimde tuttuğum bir et parçasıdır. Artık benim için büyük perhiz günü yoktur. Çünkü bu dakikadan itibaren Müslüman oldum. Beni dalâletten kurtaran, bana doğru yolu gösteren Allah ve onun Peygamberi Hazreti Mu-hammede inanıyorum... Bu eti de yiyorum!...
Bir anda eti ağzına atarak yedi.
Perhiz bozulmuş, bir Bizans rahibesi Müslüman olmuştu. Sonra, peltek ve daha alışamadığı bir eda ile:
(Lailâheillallah, Mulıammted dürresûlullah!...)
Diye bağırdı... (1).
(Allahım... Ey Muhammedi... Sana inanıyorum!..)
Bu sözler kalabalık arasında İlâhî bir tesir yaptı. Kimse ne söyliyeceğini bilemiyordu. Müthiş bir kargaşalık oldu. Halk ve papazlar birbirine girdi. Küfürlerin, lanetlerin haddi hesabı yoktu.
Nihayet .elinde iri bir haç tutan bir papas, kıza doğru hücum ederek haykırdı:
(Ne duruyorsunuz! Gözünüzün ö-nündeki bu kâfire hâlâ tahammül edecek misiniz?. Öldürün!... Onu öldürmek sevaptır!...)
Tam bu sırada, en önde bulunan yüzü kapalı kadın iki delikanlıya emir verdi:
— Ne duruyorsunuz?
— Ne yapalım?.
— O ne derse yapmıyaoak mıydınız?
— Bir şey demedi ki...
— Müslüman oldu...
İki delikanlı irkilerek bakıştılar:
— Ee... Ne olacak...
— Ya siz de Müslüman olacaksınız, yahut hiç olmazsa bu zavallı kızı kurtaracaksınız.
— Bu kalabalığın elinden mi?
— Korkmayınız. Sizin gibi düşünenler çoktur... Çabuk, şu pis papas, kıza hücum etmeden evvel onu kucaklayınız..
Delikanlının biri:
— Vallahi hakkın var*... Onu kurtarmak pahasına dahi olsa bir kaç dakika kollarım arasında bulunmasını isterim...
— Belki senin de olabilir.
— Yok canım..
—Sen de Müslüman olursun, onunla evlenirsin, olur biter...
— Sahi bu olur mu?
— Bana bırakırsan olur. Fakat evvelâ onu kurtarmak lâzım...
— Meryem hakkı için onu kurtaracağım...
İki delikanlı bir hamlede öne atıldılar. Tam elindeki iri haçı kızın kafasına indirmek üzere olan papazın ensesinden yakalıyarak geriye çektiler. Papas yere yıkıldı. Hücum edenler birbirini çiğniyordu.
(Davamı var)
(1) Hammer. Cilt 2, sayfa 280...
Güstav Şlomberze... Dukas, Kal-kotdil...
Mary artık bu akşam Kate-rin’i sevmiyor. Fazla alçak yatağın ucunda oturmuş, af etmesi için müdafaasını yaparken, J Katerin’in söylediklerine kıy- 1 met vermeden, kararını vereceğini anlamıştı.
Katerin,in tabiatını kuru, kib-birli ve sert buluyor, her şeyi n
muhakemesiyle hâl ettiği için ’azan ’ ’Oİmer ona kızıyor; bu katı yüreklinin ceza görmesi hoşuna gidecekti.
Sayıklama onu hakikatten u-zaklaştınyor; artık mevzuu bahis otan af edilmesini isteyen bir koca ve yann alınacak bir karar değildir, Mevzuu bahis olan Alpes’Ierin karşısındaki Ar-majon şatosu, Papaz Morand, gaddar ve sert Mösyö d’Arma--jon ve kızı olan Katerin’dir.
Sonra her şey karışıyor. Arma-jon şatosundan kaçmak mevzuu-bahis, nöbet bekliyen Rishbach-lar orada, lâkin kızına bir nişanlı anyan Madam de Rishbach, Pierre de Vinzel’in ziyaretlerine mani olmıyacak.
Mary ateş gibi yanan yanağını yastığa dayıyor. Saadet dolu üç seneyi tekrar hayalinde yaşıya-cak, onlara ancak kendisinin lâyık olduğuna kanidir ve onları yalnız kendi için tekrar yaşıya-cak:
Gezintilerinde onları uzaktan takip ederken: «bu iş yavaş gidiyor, buradan ne zaman ayrılacağız?» diye düşünürdü. Bütün müsamahaları gösteriyordu ve is-tiyen olmuş olsaydı daha fazlalarını da göstermeğe hazırdı. Gece, karanlık parktaki buluşmaları teklif eden kendisi olmuştu: «Islık çalarsınız, kapıyı açar ve çıkarız» demişti. Pierre Üç defa gayrı muntazam fasılalarla ıslık çalardı ve ondan sonra suçlu gibi, birbirine yapışmış, beraber koridora çıkar, kapıyı açarlar, a-ğaçtarm arasından, gizlene gizle-ne, Pierre’e kavuşurlardı. Katerin «yaptığımız fenadır» diye mırıldanır, Mary ise omuz silker* di. Yaptıkları, ütün hayatlarına tad veriyordu.
Bu en güzel ay olmuştu. Son radan ötekiler de Pierre’i hoş gör düler ve yanlarında yaşamasına izin verdiler, fakat ıslık çalmaları devrinde idare onun elinde idi: pencereye dayanmış, parktaki en ufak ses’e, harekete dikkat
DİLEKLER
Terfi ve zam
bekleyen işçiler
Dün Askeri Fabrikalar işçileri adına şu mektubu aldık:
Biz, askerî fabrikalar işçileri alâkalı makamlardan aşağıdaki dileğimizin cevaplandırılmasını rica ediyoruz:
Türkiye Cumhuriyeti, memur , müstahdem ve bizlere muadil resmî müessese işçileri işçi ve memur zam ve terfi kanunu mucibince günü gününe terfi ettirilmektedirler.
Fakat biz Askerî Fabrika işçileri hçnüz bu kanundan istifade etmemekte ve 3 4 senede terfi hakkına sahip olmaktayız. Halbuki Askerî Fabrikalar işçi talimatnamesinin 66 ncı maddesi gereğince bizim de 2 senede terfi ettirilmemiz lâzım iken, zaten çok mağdur olan bizler terfi günlerimizi dört gözle bekliyor fakat bir türlü kavuşamıyoruz. Müddetimiz dolup geçtiği halde haklarımızın verilmediğini görünce çok mahzun oluyoruz.
Şimdi ise alâkalı makamlardan ricamız bizlere ne zaman terfi ve zam haklarımızın verileceğini bildirmesidir.
Bu sualimizin cevabını yakın zamanda bizlere bildirmelerini sayın büyüklerimizden rica e-diyoruz.»
As. Fb. İşçileri
Venüs Yıldzıda mı uçan daire
Buenos Aires. 24 (a.a.) — Buenos Aires rasathanesinden bildirildiğine göre, dün sabah şehirde görülen söz de uçan daire Venüs yılızından baş ka bir şey değildi. Filhakika, yıldız semanın parlaklığı dolayısiyle gündüz görülebilmiştir. Bugünlerde tek rar görülmesi muhtemeldir.
Hidrojen bombesi
Londra, 25 a.a. (Afi) — İngiliz a-tom âlimleri dergisi olan «The A-tomic Scientists News», hidrojen bombasını dünya silâhlan arasına sokmayı şüphe ile karşılamaktadır. Dergiye göre alelâde atom bombası, takip edilen birçok askerî gayelerin lüzum gösterdiğinden daha geniş bir sahayı tahrip etmeğe kâfi gelmektedir. Makalenin muharriri, büyük devletlerin başkan-ları arasında, atomun kontrolü hak-kındaki müzakerelerin gayet az müşahhas netice verebileceğini ileri sürerek «bu nevi bir toplantının beş senedenberi alışılmış olan delillerin tekerrürüne münhasır kala -cağını) ilâve etmiştir. Muharrir yazısının sonunda, Doğu ve Batı memleketlerinin barış içinde beraberce yaşamak için hiç olmazsa karşılıklı müsamaha gösterecekleri ümidini izhar etmektedir.
Çeviren: NUSAT
edip beklerken gelecek otanın Ka terin’in sevgilisi mi olduğunu artık farkedemiyordu. Pierre, Ma-ry’nin vaktiyle Valentine için tahayyül ettiği ve Valentine'e gelmemiş otan sevgilinin bütün vasıflarını taşıyordu ve eğer Mary, sevmeye cesaret edemiyen Ka terin’i kıskanmışsa, bu, kendisi için değildi, fakat cesaret etmekten çekinmiyen Valentine içindi. Ah! evet, o cesaret etmiş olurdu.
Birdenbire, ağaçların üzerinden geçen meltemin hışırtısını andıran Akdeniz’in fısıltısına lıük meden, işaretin tiz sesi duyuldu.
Ve Miss Jackson, sayıklamalarının beşiği otan yastıktan kımıldamadan yavaş sesle:
— Görüyorsun işte geldi! Görüyorsun ya... dedi.
Tebessüm etti? Valentine’e mi kendi düşüncesine mİ? Pencere açık... ve açık pencereden denizin mırıltısı yükseliyor.
Birdenbire işaret tekrar gecenin sessizliğinde çınladı. O zaman Miss Jackson doğruldu, ellerini başına götürdü, çıldırıyor muydu yoksa hakikaten o mu gel
Bir daha!...
Onu çağırıyor, geldi. Miss Jackson kalkıyor ve balkona koşuyor.
XVII
Karanlığın sardığı geniş yatakta Katerin’in de humması var.
Saf ve temiz olunca bir hayali çağırmak kolay olmadığı gibi onu çağıran, kötülükler ve arzu da değildir. Hatırayı kirleterek öldürmek fesatçılık olmakta beraber, Katerin beyhude yere kollarını açıyor, bir gece bir kucaklaşma için kendisini aşığına teklif ediyor.
Fakat o, ne rüyasına, ne de bekliyen vücuduna geliyor. Katerin, başını yastığına tekrar bırakıyor, kuvvetle nefes alan göğ sünden kolları ayrılıyor, bacakları çarşafı kaldırıyor, fakat na-
4 rey farkla hükümeti ayakta tutmak için görülmemiş bir siyasî mücadele
İngilterede seçimlerin tekrarı emri vakidir fakat.
Londra’da bir grip salgını, Stras bourg’da bir içtima olsun yahut bakanlardan biri seyahate çıksın, Attlee hükümeti ortadan kalkmış olur, Dört rey farkla hükümeti ayakta tutabilmek siyasi bir mücadele değil fakat namevcutlara ve hastalıklara karşı yarışa çıkmak demektir.
Parlömanter hayatın bütün inceliklerine vakıf olan Attlee’nin bu zorlukları hesaba katmamış olması mümkün değildir. Halihazır milletlerarası durum derhal bir koalisyon kabinesi icabettirecek vahamette olmadığına göre, bütçenin kabulünden sonra yeni bir seçime gidilmesi muhakkak sayılabilir. İhtimal ki bu, haziran ayında yapılacaktır. Esasen Londra çevrelerindeki kanaat da bu merkezdedir.
Muhtelif sebepler durumu değiştirebilir. Evvelâ, Liberaller yeni bir seçim kampanyası masraflarını kar-şılıyamıyacak kadar sıkışık bir malî durumdadırlar. «Lloyds» 1ar yeni bir riske atılmak istemiyeceklerdir. Bu suretle 2.617.222 oydan büyük bir kısmı serbest kalmış olacaktır. İşçi Partisinin oy fazlası 815.501 olduğuna göre, Liberallerin oylarının yansı muhafazakârlara üstünlüğü temine kâfi gelecektir, fakat bu üstünlük işçilerin şimdiki üstünlüğünden farklı olmıyacaktır. Şu halde Liberallerin yardımı çıkmazdan kurtulmıya kâfi gelmiyecektir ve bir kaç milyon oyu başka yerden bulmak lâzım gelecektir. Onları nere den bulmalı?
Muhafazakârlar ziraatçılardan a-zamisini zaten temin etmişlerdir, işçinin ve işverenin anlaşmış olduğu pek mahdut bir iki merkez, hariç tutulsa bile, işçi kitleleri partilerine ve onun siyasetine sadık kalacaklardır.
Geriye, büyük meçhul, an’anevi İngilterenin timsali olan orta tabaka kalıyor.
Sir Stafford Cripps'in meşhur olmasına vesile olan yeniliklerin nimet ve kötülüklerini en fazla hissetmiş olan bu zümredir. «Geçim Sosyalizmi, orta tabakaya geçim emniyetini sağlamıştır, fakat diğer taraftan tahdidleıi ve hayat şartlarının müsavatını da vermekle kazan cı ve geliri hududlandırmış ve yaşayış tarzını ciddileştirmiş, zevksiz-leştirmiştir. Şehir dışı kasabaların ufak memurları ve ihtiyar kızları, biraz eğlence ve hürriyete mukabil bedava ve zorla verilenleri elden çıkarmak istemezler mi? Cripps dev rinin, insanlığın yeni bir gelişmesi ve ilerlemesi olduğu onlara telkin edilmişti. Fakat bugün anlıyorlar
file yere, yanağı saçlara doğru bir okşama anyor ve dudaklarını ısırıyor. Fakat yalnız saçlarını ve ısınlmış dudaklarını hissediyor.
Hedwidge’in ve ötekilerin sevgilisi, sevmesini bildiği için para verilen sevgili, gelmiyor ve Katerin’in yanaklarına kan hücum ediyor, bacaklarını indiriyor, titreyişini zaptediyor: gelmiş olanı istemiyor, onu kabul etmek istemiyor.
Buna rağmen, farkına varmadan, çok derin içini çekiyor, vücudunu büküyor. Onu, ona esir eden, bağlıyan ve sevişmelerini idare eden kolunu beline dolamayacak mı?
Yine aşk... Unutmak istiyor, mücadele ediyor, gıcırdıyan dişlerinin üstünde dudaklarını yapıştırıyor, gözkapaklannı açıyor, kaldırıyor,ı sanki gecenin karanlı ğı etrafında değilmiş gibi ve elleri utangaç bir hareketle kolları ile sıktığı yorganın üstünde birbirine kenetleniyor.
Sevdiğini kabul etmek istemiyor ve «onun» için ağlamayı da arzu etmiyor
Gözlerini yaşlar bürüdüğü hal-e ağlamaktan kendisini menediyor, yaşlar dökülür endişesiyle göz kapaklarını oynatıyor ve dü şüncesini mağlûp edebilmek için kendi kendine konuşuyor:
•— Onu kovdum, yalvardığı halde zaaf göstermedim, altı sene mukavemet ettim ve şimdi en zoru yapılmıştır. Bunun bana bir ders olması lâzımdır. Yarın gideceğim, Raymond bana sığınacak bir yer bulur. Hayır! Raymond olmaz, bana baktığı nazarlarla başkalarının bakmasına bile tahammül edemiyeceğim. Papaz Morand’a yazacağım, oraya gideceğim, babamın yanına.
Hummasını yenen, birbirlerine bağlanan kelimeler mi? Yoksa, benliğinin meç hulündeıı yükselen, çok defalar imdadına gelmiş
İngiltere Başbakanı Clement Attlee'nin son resmi
olan soyunûn şevki tabiisi mi?
Tahrik kayboluyor ve denizin hışırtısının yerine d’Armajon par kının büyük ağaçları arasından geçen rüzgârın titreyişi alıyor.
Oraya gidecek ve yalnız olarak gidecekti, onu isyana teşvik eden Mary’yi almadan, isyan etmeğe ne kadar haksız olduğunu hatırlatacak olan oğlunu almadan. Ve Papaz Morand’ın bir sözünü hatırlıyor:
«Bazen kaçmak, mağlûp etmenin yegâne çaresidir..
Onu tahrik eden şeylerden kaçacaktı, bunu artık inkâr etmiyor, ondan kaçacaktı.
Karan verildi, karar neş’e ile verildi ve etrafındaki gece sakin leşiyor, saflaşıyor.
Güneşin ve neş’esinin, mücadeleye onu bu kadar fena hazırladıktan bu evden gitmesi ve bir daha dönmemek üzere gitmesi lâzımdı.
Fedakârlığa katlanıyor. Şimdiden veda ediyor. Elveda sevdiği bahçeye, elveda şirin sahil. Şimdiden Papaz Morand ile başbaşa yemekte olduğunu görüyor. Söylediklerine alâkadar olmıya gay ret ediyor ve halini anlamakta be raber bunu belli etmek istemiyen Papaz Morand, Tanrıya karşı gel meden, teessürünü dökebilmesi için erkenden çekiliyor. Papaz Morand gittikten sonra muazzam oda bomboş kalıyor.
Katerin, Mary ve Doude’dan gelen mektuptan okuyacak ve sonra boşlukta lıayalc dalacak. Saat onu, onbiri çalacak ve Katerin işareti beklemek için pencereye gidecekti.
Can sıkıntısının ve lüzumsuz bu bekleme devresinin arasında, annesine kavuşmıya mecbur olacak kadar ceza görmesi lâzım mı idi?
Alı! bu deliliktir! bunu yapamazdı! sayıklıyor!
Bunun çaresi çok basit:* herşey eskiden olduğu gibi devam eder di... ve evvelâ yarın sakin ve kuvvetli olması için uyuması lâ-
Geniş yatakta Katerin uyku va ziyetini alıyor: kıvrılmış kolun üstüne baş dayanıyor ve ötekisi yorganı çekerken parmaklar saç lan yüzünden itiyor.
(Devamı var) I
ki bu sözde devir yalnız bir kanun mükellefiyeti idi.
İngiltere şimdi hakiki veçhesine yine Jcavuşuyor. Bu, her zaman zannedildiğinden daha pek çok mühim neticeler husule getirebilir.
Bundan başka müteredditler diye adlandırabileceğimiz zümre olan partiye temayül ederler. Lâkaydi, kafa yormamak gayesi, en kuvvetliye haklı olarak iktidarı vermek se hepleri bunlar meyanındadır.
Fakat bugün durum değişmiştir. Politika oyunları ve talih huhafaza kârlara yardım etmiştir. Bu bir kaç milyon adalının tekrar «Churchill sevgisini, uyandırmağa kâfi gelmiştir.
Yerti seçimelrin, durumu tama-miyle değiştireceği şimdiden düşünülebilir. Temenni edelim ki, bu değişiklik, İşçi Partisinin tecrübe dev resini takip ettirebilecek kadar kuvvetli olsun.
Eğer bu ümit tahakkuk etmiyecek olur ve yeni seçimin neticesinde ek seriyet, ister işçilerden, ister muhafazakârlardan olsun, yine kararsız olarak tebellür edecek olursa, İngiliz seçim sisteminin, inandırılmak istenildiğinin aksine olarak pek o-kadar mükemmel olmadığına kanaat getirmemiz lâzım gelecektir. O zaman bir ıslahat, bir zaruret olmuş olacaktır. Bundan, daha şimdiden üstü kapalı bahsediliyor. Kati ekseriyeti temin etmiş olan partiye daha ilk hamlede mecliste elli fa?-la mebusluğun verilmesi düşünüldüğü duyulmaktadır. Daha başka çarelerin de ortaya atılması çok muhtemeldir. Fakat bunları şimdiden be nimsemek mevsimsiz olur.
tngilterenin tarihinde misli oln^ı-yan bu seçim neticesi hadisesinden iktidar hükümet şefinin ve muhalif parti liderinin göstermiş oldukları dürüstlüğü ve parlamento müesse-sesinin azami ve müessir bir surette çalışma dürüstlüğü ve parlamento çalışma imkânlarını temin için her iki tarafın işbirliği hususunda daima müzahir oluşunu takdirle hatırlıya-lım.
Böyle metodlarladır ki bir demokratik devlet kendisine hürmet ettirebilir.
Polonya Büyük Elçiliğinde şeh Timizdeki Kordiplomatik ile men suplarına bir kokteyl parti verilmi ştir.
Bu münasebetle, Büyük Elçilik te, ikinci cihan harbine ait bazı filmler davetlilere gösterilmiştir. T oplantı geç vakte kadar devam etmiştir. Resim toplantıdan bir köşe yi göstermektedir.
Bir müddettenberi Ankarada b ulunan tanınmış İngiliz tiyatro münekkidi Mr. Allan Dent şerefin e dün Ingiliz Basın Ataşesi Mr. Grant tarafından Kavaklıderedeki evinde bir kokteyl verilmiştir.
Kokteylde bazı Milletvekilleri, Ahmet Şükrü Esmer, İngiliz Büyük Elçisi, İngiliz sefaret mensupla rı, yerli ve yabancı basın mensupları hazır bulunmuşlardır.
Resim, kokteylden bir köşeyi g östermektedir.
25 MART 1950 CUMARTESİ
7.30
7.31
M. S. Ayarı.
Müzik: Hatif müzik (Pl). Haberler ve hava raporu.
Müz'k. Türküler (Pl).
Müzik: Film yı.dii.lan söylüyor (Pl) Günün programı.
Müzik: Beethoven: Re Majör Pla-nolu Trio (Pl).
Çalan: Bern Triosu.
Kapanıg.
Açılış ve program.
M. S. Ayarı.
Müzik: (Radyo Salon Orkestrası);
Verdi: Rlgolctto Operasından Fantezi;
Waldteufel: Bütün Paris (Vals) Schubert: Serenad;
Alols Berghs: İspanyol Gavotu; Lalo: Hüsün.
berler.
1.
;.58
'.00
.00
1.00
İ.30
1.00
».15
1.20
Ojeni Özşohin (Esenyel)
KADIN TERZİSİ
Mevsimlik Modelleri ile işine devam etmektedir. Fiyatlar her yerden ucuzdur.
ADRES: Kooperatif civarı, Kutlu Sokak, No. 3
Bali Marka Hakiki Minyon Gül Marka ORTAÇ :
Nylon Çorap Fiatları: 535 krş,
550 krş
525 krş.
# Anafart.il,ir Caddesi No. 224
6 Adliye karşısı Köşe Mağaza Ankara
Tel: 11185 Ankara
Türkiye Garanti Bankası A. O.
1949 YILI BİLANÇOSU
" 1
Işıklar Caddesi, Çankırı Kapı ismetpaşa Keçiören Etlik,Akköprü, istasyon
Halkına Müjde
Banka ortaklarına safi yüzde 8 kâr dağıtmıştır
ti
r- Ankara Palas
PAVİYON
Her Akşam
Meşhur Akrobat Komik
"TRİO AMADORL
Ballet Dansözü MARALDİ
LOS AMİGOS Orkestrası
■ -Ar-» *( i Telefon: 10460
İlân
Ankara Belediye Başkanlığından
1 — Ankarada Kâzım Özalp caddesinde Cebeciye giden yol üzerinde aşağıda metre kareleri, fiyatı tutar bedelJcrile teminatları gösteri Jcn 20 adet arsa (satış bedelinin % 10 miktarı peşinen ve nakden mütebakisi de ihale tarihinden itibaren 11 ay zarfında ve 11 eşit tak-: ıile olmak üzere tediye edilecek ve taksitler muayyen zamanda tediye edilmediği takdirde hakiye taksitler muacceliyet kesbetmekle beraber ayrıca kanuni faizler de alıcı tarafından ödenmek şartile) ayrı ayrı satılmak üzere 15 gün süre ile ve 2 ve 9 numaralı parseller kapalı zarf diğerleri açık artırma ile ihaleye konulmuştur.
2 — İhalesi 3/4/1950 Pazartesi günü saat 16 da Belediyede toplanan komisyonda yapılacaktır.
3 — Şartnameleri hor gün Belediye Tutanak Müdürlüğü kalemin dc görülebilir.
4 — Teminatları Belediye veznesine yatırılacaktır.
5 — Kapalı zarflar 2490 sayılı kanunun 32 inci maddesi gereğince belli ihale gününde saat 15 e kadar makbuz karşılığında komisyon başkanlığına verilmesi lâzımdır.
G — İsteklilerin belli gün ve saatte Belediye komisyonuna baş vur maları.
1 510 23 11730 879,75
2 600 30 18000 1350 K. Zarf
3 475 25 11875 390,65
4 475 25 11875 890,65
5 550 25 13750 1031,25
6 550 25 13750 1031,25
7 475 25 11875 890,65
8 475 25 11875 890,65
9 600 30 18000 1350 K. Zarf
10 510 23 11730 879,75
11 360 18 6480 48(1
12 360 18 6480 486
13 4G5 17 7905 592,90
14 465 17 7905 592,90
15 360 18 6480 486
İG 360 18 6480 486
17 465 17 7905 592,90
18 465 17 7905 592,90
19 360 18 6480 486
20 360 18 6480 486
(1503) - (153)
SKEÇ MONOLOG
Biletler Sinema Gişesinde Satılmaktadır
Kısım aralarında
Temsil San’alkârları taralını] an
Büyük Sinemada
SAFİYE AYLA
SABİTE TUR AHMET ÜSTÜN SAİME SİNAN
Büyük Miisamere k
Değerli SES Sar.'etkârı
Berberler Demeği Yararına
İzmir at yarışları müşterek bahis biletleri
Satışa Bugün öğleden itibaren eski Atlı spor klübünde başlanıyor
Evsaf üstünlüğü ve dayanıkbğile tanınan
İIRELLI
Oto - Kamyon Lastiklerini Tercih Ediniz
GENEL TEMSİLCİSİ A
TEGENSO Ltd. Şti.
İstanbul Katırcıoğlır Han Tel: 23891
Ankara Sular idaresinden:
İdaremizle ilgisi bulunan bazı iş sahiplerinin müracsıat edecekleri yeri kestiremiyerek arıza, tesis, tamir, tahsil gibi abone işleriyle vazifelendirilmemiş olan müdürlere ve şubç şeflerine telefon ettikleri ve bu memurların da esas vazifelerini bırakarak malûmat sahihi olmadık-. Jnrı bu gibi telefon komandolarım takibe mecbur kaktıkları ve bu şekilde uzun yoldan tekrar müracaat kalemine giden isterin geri kal -dığı anlaşılmıştır. ı
işlerini süratle gördürmek isteyenlerin her türlü müracaatlarını I (21575) ve (25794) numaralı telefonlarla yaparak işin mahiyetini ve yer-1 lerinl ve varsa, abone numaralarını müiT""-* "’-'f*—:-
ne kaydettirmeleri ve komando numara ve tarihini istemeleri ve .... rara telefonla aynı işi takipte hu numarayı vermeleri ehemmiyetle ilân oluhur. (1819) (173) I
Sahibi:
Adviye FfNİK Yünlülerini fiilen İdare eden: HİKMET TAZrCÜOÖI.II Basıldığ-ı yer: Güney Matbaam
Satılık Arsa
Kavaklıdere, İsveç Sefareti karşısında, Asfalt üzerinde 1024 M'-'. Tel: 21169 a müracaat.
ITEL : 15666
Telefon ettiğiniz takdirde en kısa bir zamanda, bütün konforu ■ haiz lüks otomobillerimiz, ayağınıza gelir.
ADRES: Zincirli Cami Sokak No. 13 — Ankara j
- ................................ . - —J
Otobüs Yedek Parçası satılacaktır Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesinden
1 — Servisten çıkartılan Fargo otobüslerine ait külliyetli miktarda
I kullanılmamış yedek parça teklif verme usulü ile satılacaktır. Bu par çalar DOÇ ve PLtMOT arabalarında da kullanılır.
2 — Müfredat listesi ve şartname Mücssesenin Alım Satım Şube -sinden parasız verilecektir.
3 — İlgililerin, parçaları Otobüs İşletmesi malzeme anbannda gör dükten ve teklif tutarlarının % 7,5 nisbetinde geçici teminatı müessese veznesine yatırdıktan sonra, tekliflerini en geç 17/4/1950 tarihine kadar Müessese Umum Müdürlüğüne vermeleri ilân olunur. (1825)
Genel Kurul Toplantısı
Ankara Şen Yuva Kooperatifinden:
- . --------- ---- - , Kooperatifimizin 1949 yılı Genel
ıüracaat kulemi komando defteri Kurul toplantısı 26 Mart Pazar gü-....” ------e tek- nü saat ıo da Halkevi salonunda ya-pıleeaktır. Bütün ortaklarımızın teş I lifleri rica olunur.
Gündem:
1 — Yönetim Kurulu ve Denetçi ler raporlajiyle bilflnçonun incelenmesi ve Yönetim Kurulu ile Denetçilerin ibrası.
2 — Yönetim Kurulu ve Denetçile-
, rin seçilmesi. (548)
İNGİLİZCE ve FRANSIZCA
Darsleri
l\slel on: 15315
■■■■"■■ m 1,1 ■ ' 1lf —
Fenerbahçeliler Balosu
25 Mart Cumartesi akşamı
Ankara Palas Salonlarında
Sait Çelebiye tevdi etmiştir
Balo gecesi paviyon kapalıdır, yemek yiyecek olanlar otelin barından faydalanırlar.
Davetiyeler, Kulüp Lokalinden, yeni Birke Mağazasından, Süreyya Pavyonundan ve Ankara Palas’tan temin edilir.
Lokal Telefonu: 15538
Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığından
Evvelce Sıtma Savaş Kurullarında savaş memuru veya sağlık koruyucusu ünvanları ile bir müddet çalıştıktan sonra askerlik veya her hangi bir mazeretle (Bakanlıkça vazifelerine son verilenler hariç) vazifelerinden ayrılmış bulunanlardan Bakanlıkça tayin edilecek yerlerde tekrar hizmete girmek isteyenlerin:
a) Son ayrıldıkları bölge ve şube adı ile ayrılış sebebi,
b) Hangi yılda hangi bölgede kurs gördüğü,
c) Sicil numarası ve bugünkü açık adresi,
d) Bakanlıkça tayin edileceği her hangi bir bölgede hizmete hazır olduğu.
Zikrolunmak ve askerlik terhis vesikasının tasdikli bir örneği dc bağlanmak suretile 15 Nisan 1950 tarihine kadar bir dilekçe ile Ba -kanlığa baş vurmaları ilân olunur. (1790) - (177)
Devlet Hava Yolları Genel Müdürlüğünden
Ankara — İstanbul hatlında seyahat edecek yolcuların isteklerinin daha geniş ölçüde karşılanabilmesi için, 24/3/1950 tarihinden itibaren hu hatta bir uçak daha tahsis edilmiştir.
Bu uçak her gün saat 9.00 da Ankaradan İstanbula, 11.00 de de İstanbuldan Ankaraya, hareket edecektir. Sayın halka ilân olunur. (1836)
Etibank Genel Müdürlüğünden:
Satılık Matbaa bıçak makinesi
Matbaamızda mevcut 50 cm. lik bıçak makinesi hali hazır durumu ile 3/4/1950 Pazartesi günü saat 15 de açık artırma suretiyle satılacaktır.
Görmek ve izahat almak isteyenler mesai saatleri dahilinde her gün Ticaret Şubemize müracaat edebilirler. (1,837)
Aftan topyekûn vaz geçildi
I Başmakaleden devam :
★ (Baş tarafı birinci de) ! daha müsait bir mevsimde bu milli Komisyonun, daha geniş olarak ge- vazifeye kolaylıkla katılabilmesi için tirdiği bu tasarı üzerinde de konu- köylerle kasaba ve şehirler arasında-şan bir çok Milletvekilleri, müfrit- ’ ki muvasalanı.....................
lerden Ekrem Oran hariç lehde bu- imkân ------------’
lundukları halde komisyon başka- raı m ve sözcüsü tasarıyı geri istemiş- 1 lerdi. (1 ÛCçllluulll
Bu vaziyet karşısında bir çıkma- bugün yapıla «a giren af tasarısının durumu, bu- • • ■ gün hemen hereksin heyecanla takip ettiği bir mevzu oldu. Bu heyecanla Meclise koşan bir çok dinleyici sabırsızlanıyordu. Hele arka arkaya 3 hususî af tasarısının kanuniyet kesbetmesi, umumî affa taraftar olanları ümitsizliğe düşürmekteydi.
Komisyon bir türlü salonda görünmüyordu. Nihayet saat 17 de komisyonu salonda görmek kabil oldu. Herkeste merak son haddini bulmuştu. Başkan Karadeniz, af tasarısı hakkında bir gece evvel verilen takrirleri okuttu.
D. P. adına D. P. li Milletvekilleri tarafından verilen bir çok takrirler yanında C. H. P. den bazı Milletvekillerinin verdiği takrirler de affın daha da genişletilmesi isteniyordu.
Yalnız müfritlerden Ekrem Uran ve 21 arkadaşının verdiği takrirde tasarının komisyona iadesi derpiş edilmekteydi..
En aykırı takrir olması itibariyle ilk defa reye arzedilen bu takrir ekseriyet tarafından kabul edildiğinden af tasarısının bu devrede kanunlaşmasına imkân olmadı ve bu suretle günlerdenberi umumî efkârın iştiyakla ümit ettiği af, şimdilik suya düşmüş oddu.
Faik Ahmet Barutçu ve Tevfik Fikret Sılay'ın verdiği ve yeni bir seçime gidilmesi hakkındaki takrir üzerine ilk sözü alan Ahmet Tah-takılıç yeni bir seçime gitme kararının verilmesinin Anayasaya aykırı olduğunu ve seçimin mevsimsiz bir tarihe alındığını söyledi.
D.P. den Haşan Polatkan da takrir aleyhinde bulundu ve şunları söyledi:
•—Halk Parlisi Meclis Grupunun vermiş olduğu bir karara dayanılarak milletvekili seçiminin yenilenme si hususunda bir teklif getirilmiş bulunulmaktadır.
Seçimin yenilenmesi, partimizin 21 Temmuz 1946 tarihindenberi ıs -rarla üzerinde durduğu bir meseledir.
Millî iradenin hakkile tecellisini temin edecek olan bir kanunun kabulünden sonra da seçimin yenilenmesini istememek için ortada bir sebep yoktur.
Ancak, seçimin yenilenmesi hususunda bugün ortaya getirilen teklif kabul olunduğu takdirde, Seçim Kanununa göre 14 Mayıs 1950 tarihinde milletvekili seçimi yapılması gerek inektedir. Fakat, bu tarihte yurdumu zun bilhassa şark bölgesinde normal bir muvasala teminine imkân bulun onamaktadır.
Diğer taraftan, halen komisyonlar da olup henüz umumi heyete getiri lemiyen ve fakat bir an önce çıkarıl ması lüzumlu ve mümkün bulunan çok mühim kanun tasarıları bulunmaktadır. Bu tasarılar arasında bil hassa, milletimizin yakından alâkadar olduğu ve aynı zamanda seçim emniyeti ile de ilgisi bulunan Matbuat Kanunu ile Memurin Mulıake-mat Kanunu, yüz binlerce Türk işçisinin alâkadar olduğu ve sabırsızlıkla beklediği ücretli hafta tatili kanunu, İktisadî devlet teşekküllerinin aylıklı ve ücretli on binlerce mensubunun mağduriyetine nihayet verecek olan 3659 sayılı Barem Kanununun tadili hakkındaki kanun, bir kısım öğretmenlerin barem duru -munun ıslah ve intibakına ait olan kanun tasarıları bulunmaktadır.
Bütün bu tasarılar ortada iken ve daha beş on toplantı yaparak bu kanun tasarılarını çıkarmak mümkün iken Meclisin bugün yenileme kararı vermesi muvafık değildir.
Demokrat Parti, gerek milletimizin topyekûn alâkadar olduğu Matbuat ve Memurin Muhakemat Kanunları gibi, gerekse geniş kitlelerin alâkadar olduğu ücretli hafta tatili, barem kanunları gibi komisyonlarda mevcut tasarıların kabul edilmesinden önce Meclisin yenilenmesine taraftar bulunmamaktadır.
Milletvekili seçiminde partilerin daha iyi çalışabilmesi, vatandaşların
--------------ıın kolaylıkla teminine verecek bir tarih olan Hazi-i ran ayı bidayetinde seçimlerin yapıl ması uygun olacağından, milletvekili seçiminin yenilenmesi hususunda ■ A“^‘lan teklifin reddini ve sr
' çimin yenilenmesi kararının 1 (san 1950 tarihine bırakılmasını arz ve teklif ederim.»
Kürsüye gelen Faik Ahmet Barutçu da yeni bir seçime gidilmesinin mucip sebebinin yeni bir seçim kanununun kabul edilmiş olduğunu iddia etti ve neticede reye konan takriri: 22 muhalife karşı 292 reyle kabul edildi.
Bundan sonra yine Faik Ahmet Barutçu ve Tevfik Fikret Sılay tarafından verilen bir takrir daha o-kundu. Bu takrirde, yeni Meclisin 22 Mayıs Pazartesi toplanması isteniyordu.
Bu takrir de ekseriyet tarafından kabul edilir edildez söz alan Başbakan ezcümle şunları söyledi:
•Şimdi verilen kararla bugünden itibaren yeni seçim devresine girmiş bulunuyoruz. Bu devredeki toplantılarda yapılacak konuşmalar Cemiyetler Kanununa göre değil, yeni Seçim Kanununa tâbidir.»
Başbakan, Meclisin feshedilme-j diğini, yeni Meclisin içtimaına ka-
İnönünün seçim nutku etrafında
I Vehbi Emre
ıı ve şc. jar bu Meclisin gerektiği takdirde
15 Ni ’ I toplanıp çalışabileceğini kaydettik-
ten sonra yeni Seçim Kanunu ile Adlî mekanizmaya verilen nezaret vazifesinin hakkiyle başarılacağına emin bulunduğunu, hükümetin memleket asayişini tehlikeye dü- : şürecek her hangi bir harekete meydan vermiyeceğini, seçimin iyi ve esaslı olacağını, bu husustaki mücadelelerin prensipler ve esaslar üzerinde olmasını temenni ettiğini söyledi.
Bu son oturuma başkanlığı eden Şükrü Saraçoğlu da, geceli gündüzlü çalışan Meclise teşekkür ettiğini Devletin ve Meclisin tek yolunun Kanun olduğunu bildirerek 8 inci devrenin son celsesini kapattığını bildirdi.
Ankara dilenciler
kralı yakalandı
Bu adamın ve diğer birkaç kişinin çocukları istismar ettikleri anlaşıldı
Hikâye şudur:
Adı geçen köyden gelen bir dikkati kim kimseler, gerek kendi köyle-■ rinden getirdikleri, gerekse etraftan buldukları bir takım çocukları çalıştırmakta ve bu suretle hayatlarını temin etmektedirler. Birinci sayfamızda gördüğünüz fotoğrafın ortasındaki Muharrem, bir çok çocuğu istismar ettiği gibi, diğerlerinin de kanına girmiş durumdadır.
Zabıta bugüne kadar seksenden fazla dilenci çocuğu yakahyarak kimsesiz çocuk kampına göndermiş bulunuyor.
Bununla beraber, Bâlcılar’ın ve diğer bir «firma» olan ağaların yani dört kişilik bir grupun da bu husustaki rolü az değildir. Küçüklü büyüklü yüzlerce çocuğu ya «Yarıcılık», ya yevmiye ile çalıştıran bu «ağalar», dehşetli kumar düşkünüdürler. Çocuklardan aldıkları para ile bir köyde kumar oynamaktadırlar. Çocukların Yenido-ğanda, Rüstemağa mahallesinde o-turdukları tesbit edilmiştir. Ayrıca, bu münasebetle muayene edilen bir tek evde 7 çocuk ve 3 delikanlı dilencinin mevcudiyeti görülmüştür.
Delikanlılardan birini biz şahsan gördük: İstediği zaman âmâ, istediği zaman sağlam insan rolünü pekâlâ oynıyabiliyoru. Diğer bir delikanlı da bir dilencinin günde 15 ilâ 30 lira kazanabileceğini söylüyordu.
Bundan başka, polislerden duyduğumuza göre, Muharrem, tevkif edileceği zaman (zira dilencilik bizim kanunumuza göre suç değil, fakat dilenciliğe teşvik suçtur) bir kaç polisin zoruyla kamyona bindi-rilebilmiş.
«Dilenciler Kralı» romanını yeniden yaşıyoruz.
Şehrimizin büyük dertlerinden I biri olan dilencilik meselesini müteaddit defalar yazmış, çekmeğe çalışmıştık.
Neşriyatımız üzerine Emniyet Müdürlüğü bu işle alâkadar olmuş ve tahmin edeceğimizden çok daha enteresan bir vakıa ile karşılaşmıştır.
Okuyucularımızın da bildikleri gibi, bir kanunun hükümleri icabı, bu gibi dilenci çocuklar zabıta tarafından toplanıp yetkili makamlarca kendileri için teşkil edilmiş bulunan kamplara sevkedil-mektedirler. Halbuki, bu kamplara sevkedilen dilenci çocukların birer ikişer .kaçırılmakta oldukları tesbit edilmiş ve bunun üzerine zabıta kuvveti faaliyete geçmiştir.
Çocukları kimler kaçırıyor?
Üçüncü Şube bu işi uzun uzadıya etüd ederek sonunda şu neticeye varmıştır: Maraş'ın Elbistan kazasının Lorşin köyünden gelen bazı kimseler bir takım çocukları istismar etmektedir. Bunlar arasında, bilhassa Balcılar namında üç kardeş vardır ki, biri, bidayette sakallı iken sonradan matruş olmayı müreccah bulmuş ve bir idare âmirine karşı: »Ne yapayım?.. Bir âmir huzuruna başka türlü çıkamadım» diyerek bir espri de yapmıştır.
ta-
kendilerine tahsis ettiği hususî trenden istifade etmişlerdir. Halbuki C. H. P. de dahil diğer partiler adayları bu giıbi propaganda gezilerinde ya partilerin veyahut bizzat kendilerinin katlanabilecekleri bir masraf ihtiyar etmekte, devlet hâzinesine hiç bir suretle t yük olmamaktadırlar. Biz burada bir hususi trenin PolatlI'ya kadar gidiş ve gelişte devlete neye malol-1 duğunu hesap edecek değiliz. Bu-’ nunla beraber Ankara Milletvekili ' adayı olarak PolatlI’ya geldiklerini ' ifade eden İnönü’ye yaverleri, Mil-‘ li Eğitim Bakanı, Ankara Milletvekilleri, Ankara Valisi, bir çok C.
1 II. P. mensupları işlerini güçlerini birakarak refakat etmişler, keza 1 PolatlI’da karşılayıcı ve dinleyici olarak yüksek rütbeli bir çok subay ve mahalli erkân vazifeli olarak bulunmuşlardır.
Halbuki devletin kudret ve kuvvetini izhar eden bu heybetli ve muhteşem propaganda kuvveti, değil muhalif partilere mensup Ankara Miletvekili adaylarına, C. H. P. içindeki bxşka adaylara dahi müyesser olmamaktadır. Şu kadarını söyleyelim ki, Sayın İnönü’nün Devlet Başkanlığı vasıflarından aldıkları bu pek imtiyazlı durumları, yarın sandık başına giderken serbestçe oylarını kullanmaları icap eden vatandaşlar üzerinde maddî ve mânevi bir baskı olmaktan hâli kalmıyacaktır.
Ayrıca mühim bir noktaya daha işaret etmek isteriz; 23 Mart tarihinde PolatlI’da Sayuı İsmet İnönü Ankara Milletvekili adayı olarak seçim nutuklarını irat eyledikleri sırada, muhalif partilere mensup bir başka adayın da aynı şekilde ve aynı mahalde bir propaganda nutkuna giriştiğini farzedelim. Bu vaziyetin gerek vatandaşların durumları bakımından ve gerek Devlet Reisliği makamının nezaket ve prestiji bakımından ne gibi müessif hâdiselere yol açacağı düşünülebilir.
Bütün bunlar gösteriyor ki. Sayın İnönü'nün hem Devlet Başkanı ve hem de C. H. P. Genel Başkanı ve diğer taraftan Milletvekili adayı o-larak seçim propagandasına atılmaları sarih bir hakları olmakla beraber, çok mühim akıbetleri o-lan meselelere temastan hâli kalmamaktadır.
Bu itibarla hiç değilse, bu seçim 1 arifesinde Sayın İnönü’nün, nazik durumlarını takdir ederek, ya tamamen Devlet Başkanı veyahut sadece bir C. H. P. Milletvekili a-daylığı icaplarına bürünerek gezi- ! lerine ve propagandalarına devam buyurmalarını temenni etmek mem- ' lekette hakiki bir demokrasinin yer- 1 leşmesini istiyen her vatandaş gibi , bizim de hakkımızdır.
Yarın nutkun tahliline devam e- ’ deceğiz.
Adviye FENİK
G. Sarayla Beşiktaşın
Ankara maçları
Gençler Birliği ve Demirspor bu ulaçlara tam kadro ile çıkmaya hazırlanıyorlar
Millî Eğitim mükâfatı maçlarının ikinci hafta karşılaşmaları bugün ve yarın Ankarada cereyan edecektir.
Bugün Galatasarayla Demirspor, Beşiktaşla da Gençlerbirliği karşılaşıyor. Yarın da ilk maçı Beşiktaş-la Demirspor, ikinci maçı da Galatasarayla Gençlerbirliği yapacaklardır.
Bir tesadüf eseri olarak aynı takımlar bir hafta evvel İstanbulda-ki karşılaşmalarının bir revanşına çıkmaktadırlar. Ankara takımlarından Gençlerbirliği İstanbulda Be-şiktaşı 1—0 mağlûp etmeğe muvaffak olmuş, Galatasaraya ise 5—2 yenilmiştir. Demirspor ise Beşiktaşa 5—2, Galatasaraya da 3—0 mağlûp olmuştur.
Bugün ve yarın dört güzel maç seyretmek fırsatını bulacak olan Ankaralı futbol meraklılarının neticeler hakkmd.h zihinlerinde yer eden istihfamın Beşiktaş ve Galatasaray taraftarları için de varit olduğu, hiç şüphe edilmiyen bir hakikattir. Acaba İstanbul takımları, bilhassa geçen haftanın ikinci gününde elde ettikleri farklı galibiyetleri Ankarada alabilecekler midir? Bunun, iki bölge takımlarının maçlara verecekleri ehemmiyet ve çıkaracakları oyuna bağlı olduğunu kabul etmek lâzımdır.
Galatasaray takımı, cezalı olan santrhaflan Bülentten mahrum olmakla beraber en formunda zamanındadır. Bilhassa hücunı hattında girgin şütör ve netice alıcı o-yuncular vardır. Forvedin ileride tutunabilmesi sayesinde de müda-fa rahat oynamaktadır.
Beşiktaşa gelince, Şükrünün ve Fahrettinin eksikliği Gençlerbirliği maçında kendini göstermiş ve bu noksanlık Beşiktaşa bir mağlûbiyete malolmuştur. İkinci maçta Fahrettinin yer almasiyle takımın oyunu derhal değişmiştir. Ancak şurasını belirtmek icap eder ki, Şükrü-süz Beşiktaş takımı, Bülentsiz Galatasaray takımından daha fazla aksayacaktır. Bununla beraber Beşiktaşlıların İstanbulda aldıkları mağlûbiyetin acısını çıkarmak için işi sıkı tutacakları muhakkakır.
Ankara takımları için vaziyet büsbütün başkadır. Millî Eğitim maçlarının daha başlangıcında iken İstanbulun iki kuvvetli takımına karşı kendi sahalarında muhakkak netice almağa çalışmaları lâzımdır.
Bunu elde etmeğe muvaffak oldukları takdirde bundan sonra yapacakları deplasmanlarda fire verecek ye Ankara da Fener’e, Vefaya ve İzmir takımlarına karşı kuvvetli ve mâneviyatlı çıkacak durumda olacaklardır.
Gençlerbirliği bu haftaki maçlara bekleri Saitle Muzafferi, Demirspor da soliç Mustafayı ge ■ tirmek için teşebbüse geçmişlerdir. Böylelikle her iki Ankara takımı sahaya tam kadrolariyle çıkacak demektir. Gençlerin golcü forvedi, müdafaa iyi çalıştığı takdirde müessir olabilir ve netice alır.
Demirspor for hattı ise, Mustafa takımda yerini aldığı takdirde şüphesiz kuvvetlenecektir. Ancak çok dağınık ve hedefsiz hareket ettiklerini söylemeden geçemiyeceğiz. Halbuki bu hat, her biri başlı başına birer kıymet olan oyunculardan müteşekkil olmasına rağmen, sırf dağınık ve şahsî hareket etmek yüzünden randıman vermemektedir. Müdafaanın ahenkli ve sistemli oyunu igbi forvet oyuncularının da deplâsmanlı ve feragatli hareket etmeleri şartiyle Demirspor takımının da netice alacağını düşünmek de hatalı olmaz.
Maçların idaresi İzmir hakemlerine verilmiştir. Geçen hafta İstan-bulda idare ettiği maçlarda Bedri Kaya bir intiba bırakmış ve
dürüst idaresiyle halkın ve oyuncuların takdirini toplamıştır. Diğer hakem Sabri Armağen’ın idaresi hakkında bir fikrimiz olmamakla beraber, bu kıymetli hakemimizin de arkadaşı kadar işinin ehli olduğundan şüphe etmiyoruz.
Her dört takıma olduğu gibi hakemlere de başarı temenni ederiz.
Niyazi SEL
diyor ki
★ (Baş tarafı 1 incide)
Takımımızı, Türkiyenin en iyi vj tanınmış güreşçisi olan Yaşa"./» * ile takviye edebilseydik emin-. A I birinciliği de kazanabilirdik. Faka» güreş kabiliyetinden başka neticf üzerinde büyük tesiri görülen bil ı nokta daha var: O da talih. I
Meselâ, 52 kilo finalinde güreşini bitmesine üç dakika kala, âni bir ka l fa kol apan İsveçli Johansson, o ana' kadar bariz bir üstünlükle güreşmiş! olan Ali Yüceli tuşa getirdi. Johans-sonun zaferinin talih eseri olduğu inkâr edilmemekle beraber, bu ls-| veçlinin şampiyonluğunu kıskanma ğa sebep teşkil etmez. Johansson, bütün şampiyonluk boyunca gayet iyi idi. Halbuki Ali Yücel kararsız güreşti ve hakiki kabiliyetini sonl maçına kadar gösteremedi.
Türk güreşçilerinin Greko - Ro -1 mende isveçlilerle hemen hemen mü savi olduklarını isbat etmeleri çok! memnuniyet vericidir.
Müsabakalar baştan başa çok güzel geçti Isveçte bulunmak bizim içini her zaman bir zevktir. Takımımız bu radan önümüzdeki Çarşamba gü • nü hareket edecektir. Bu arada şe-' hirde gezintiler yapacağız. Bir hayli I yorgun olan güreşçilerimiz iyi bir | istirahati hak ettiler.»
Türk - Italyan dostluk paktı
★ (Baş tarafı 1 incide) kültür sözleşmesi akdini taahhüt etmekte bulunduklarını bildiren notalar teati olunmuştur.
Andlaşmanın imzası ve notaların teatisi, iki Dışişleri Bakanının gö -rüşmeleri sırasında müşahede olu -nan Romo ve Ankara hükümetleri a t asındaki müşterek menfaat ve he -defleri aydınlatması itibariyle siyasî bir mâna ve kıymet ifade eylemekte, iki Dışişleri Bakanının Avrupa çerçevesi içinde daima daha genişlemesi arzusunu besledikleri müşterek dostane işbirliği gayesine cevap vermekte ve milletlerarası sahada gittikçe belirmekte olan yeni temayüllerle ahenkli bulunmaktadır.
— Bugünkü_______________
spor hareketleri
ANKARA'da
(Millî Eğitim Mükâfatı) Maçları
19 MAYIS STADI
Saat: 13.45
Galatasaray - Demirspor Saat: 15.30
Beşiktaş - Gençlerbirliği tSTANBUL’da Vefa - Altay Fener B. - Göztepe
"Çabuk Ol !„
DEVRİMİZİN PAROLASI BUDUR
Iran Büyük Elçiliğinde
★ (Baş tarafı birinci de) şahsî dostu bulunan eski Polonya Elçisi Bay Sokonosky ile refikasını da davet etmiştir. Kakteyl saat 18 de başlamış ve bütün davetliler İ-ran Büyükelçiliğine gelmişlerdir.
Fakat saat 20.30 da Polonya Büyükelçisi Jean Duruto elçilik mensuplarını yanına alarak İran Mas-lâhatgüzarma yaklaşmış ve eski Polonya elçisinin davet edilmiş olmasını herkesin içinde şiddetli bir surette protesto etmiştir.
İran Maslâhatgüzarı, Nevruz bayramının bir bahar bayramı olması dolayısiyle ve pek çok elçi ve diplomatlarla beraber şahsî dostu o-lan Bay Sokonosky’yi bu toplantıya dovet ettiğini, yeni Polonya Büyükelçisini ise hem Büyükelçi, hem de dost eski Polonya elçisini ise sadece bir dost olarak davet ettiğini söylemiş ve özür dilemişse de Polonya Büyükelçisi Duruto derhal arkadaşlariyle beraber İran Büyükelçilik binasını terketmişlerdir. Hâdise Ankaradaki siyasî mahfillerde 1 bir çok dedikodulara sebebiyet
Kiralık ev
Anıt - Kabir civarında İller Kooperatifinde beş odalı müstakil bir ev kiralıktır. Peşin istenmez. Müracaat, Tel: 23.775
miştir. Polonya Büyükelçisinin hareketi tasvip edilmemektedir.
Bu mahfillerin üzerinde durduğu en büyük nokta ise, Polonya Büyükelçisinin saat 18,30 da kokteyle gelmiş olmasına rağmen Bay Sokonosky’nin orada bulunması keyfiyetini ancak saat 20.30 da pro testo etmiş bulunmasıdır.
Bay Duruto’nun bu hareketini Iran Elçiliğinde davetli olarak bulunan Sovyet Büyükelçisi Bay Lavrişef-den aldığı bir emre atfedenler var-
IIER AKŞAM
Aynı programda
Iranlı akrobatlar
Endülüs Bülbülü
PAÛUITA SERRANO
ve atraksion tipik orkestrası
SOLERA ESPANOL
Tanınmış Paris Revü Heyeti BALLET KELLENROC
JOSE CASTRO iştirakile m , 18190
HER PAZAR SAAT 17 DE MATİNE BUTUN PROGRAM İŞTİRAKİLE Tel 12603
Sadık Aldoğcn n teşriî masuniyeti kaldırıldı
★ (Baş tarafı 1 incide) lerdir» kaydını taşıdığını, bu itibarla beyanatlarından dolayı teşrii masuniyetinin kaldırılması cihetine gidilemiyeceğini ifade eden heyecanlı bir konuşma yaptı.
Bu mihver etrafında konuşmasına devam eden Aldoğan yer yer C. H. P. sine ve onun hükümetlerine şiddetli hücumlarda bulunuyordu. Bu ithamlar C. H. P. lileri kızdırmakta ve sık sık müdahalelerle sıra kapaklarının vurulmasına vesile oluyordu.
Sadık Aldoğan konuşması sırasında hükümeti işaret ederek «Bu arkadaşlar da bizim gibidir. Bunların mı mânevi şahsiyetlerine hü-cu metmişim» tarzında bir cümleyi bir kaç' defa tekrar etti. Buna fevkalâde asabileşen Başbakan oturduğu yerden fırlıyarak ayağa kalktı ve Sadık Aldoğana hitaben: «Ben bu memleketin şerefli ve namuslu bi rinsanıyım. Terbiyeli konuş» diye bağırdı. Bu hava içerisinde konuşmasına devam eden Aldoğan müdahale etmek istiyenlere cevaplar veriyordu.
Rapora imza koyanlardan Kâzım Özalp için de: «Aman efendim bu adam .Anayasadan ne anlar» dedi.
C. H. P. sıralarında «Reis Bey sustur» sesleri yükseldi ve kaptıklar bir kere daha vuruldu.
Karma komisyon başkanı Nâzım Poroy bu halin Anayasanın 17 inci maddesine muhalif olmadığını iddia ederek uzun bir konuşma yaptı. Bu sırada Tahtakılıç oturduğu yerden «Abdurrahman Münibi de bu şekilde Meclisten çıkarmıştın» diye bağırdı.
Buna cevap vermek isteyen Poroy, merhumun vergi kaçakçılığı yaptığını söyledi.
Bir ölü arkasında söylenen bu lâf üzerine D. P. den Fikri Apaydın ve Abidin Potuoğlu müdahale ederek «bir ölü için böyle konuşulmaz, dediler.
Haşan Dinçer ve Osman Nuri Koni de söz alarak, dokunulmazlık müessesesinin millî hâkimiyete sıkı sıkıya bağlı olduğunu bu rencide edildiği takdirde millî hâkimiyetin de sarsılacağını izah ettiler. Ve Sadık Aldoğan için tanzim edilen zabıtların hukukî bir kıymeti olamı-yacağını çünkü tarafların imzasını taşımadığını, olsa olsa bunların bir ihbar ve iftira olabileceğini bildirerek raporun reddini istediler.
Altındağ muhtarı
Mohkamede hesap vermeye boşladı
5545 sayılı Seçim Kanununun 16 inci maddesi hilâfına D. P. li müşahitleri kabul etmemekten sanık Altındağ 8 numaralı muhtarı Mehmet Özerkinin duruşmasına dün beşinci asliye ceza mahkemesinde baş lanmıştır.
C.H.P. li bazı avukatların da iş-rak ettiği duruşmada sanık kendisine isnat olunan suçu reddetmiştir ve demiştir ki:
(— Ben böyle bir şey yapmadım. D. P. müşahidi seçim defterlerinin hazırlanmasına zaten kendisi gel -medi. Ben Telsizler D.P. başkanını gördüm ve gelip benimle beraber seçim defterini yazmasını söyledim. Fakat gelmediler.»
Müteakiben tanıkların dinlenmesine başlanmıştır.
Evvelâ D. P. den müşahit olarak gönterilen Haşan Yalçıntaş dinlen -miş ve ifadesinde .Beni ayın 24 ünde D. P. ilçe merkezinden çağırdılar ve Altındağ semtinin seçim kütükleri hazırlanırken D. P. den müşahit olarak iştirak edeceğimi söy -lediler. Bu sırada arkadaşım İbrahim de aynı vazife ile görevli idi.
Biz her ihtimale karşı o akşam Altındağ sekiz numaralı muhtarı Mehmet Özerki ve altı numaralı
Neticede Aldoğanın teşrii masuniyetinin kaldırılması hakkındaki rapor ekseriyetle kabul edildi.
Bunu müteakip kürsüye gelen Ahmet Oğuz çok heyecanlı bir ifade ile konuştu ve ezcümle şunları söyledi:
«— Hey bu memleketi perde ar -kasında bir diktatörle idare edenler, bu memleketi iyiliğe değil, uçuruma doğru götürüyorsunuz... Ey Türk gençliği ayakta sıkı dur çünkü mem leketini sen kurtaracaksın.»
Ahrned Oğuzun bu konuşması sıra kapaklarının vurulması ve gürültülerin kopmasına mucip oldu. Bir hâdiseye muhakkak nazariyle bakılıyordu. Bir aralık ortalık karışır gibi oldu «erkekseniz kaçma -yınız» tarzında sesler yükseldi. Bu -nun üzerine Tahtakılıç mutedil bir tavırla C. H. P. sıralarının ortasına düşen en ön sıraya geçip oturdu.
C. H. P. den Faik Özyılmaz İpek kürsüye gelerek înönüyü methetti.
Ve bu suretle bu fasıl da kapan -mış oldu.
muhtar Halil Ağayı görmeğe karar verdik. Evvelâ Halil Ağanaın evine gittikse de evinde bulamadık. Kahvede olduğunu söylediler. Biz de kahveye gittik Halil Ağa ve Mehmet Özerki iskanbil oynuyorlardı. Evvelâ Halil Ağaya vaziyeti anlattık ve kabul etti. Bunun üzerine ben de Mehmet Özerke ertesi sabahtan vazifeye başlıyacağımı söyleim. Fakat Mehmet benim bu müracaatıma e-hemmiyet vermiyerek kendisine böyle bir emir gelmediği için reddetti Ertesi gün ben gene Mehmet Özerkin evine gittim, fakat bana seçim kütüklerinin hazırlanmasında yer vermemek için ipe un sermek kabilinden atlatmaya başladı. Hattâ bir aralık kendisinin bu işi şahsan göreceğini söyledi.
Bunun üzerine ben de nahiye müdürüne gittim. Müdür bana bir kâğıt vererek vazifeme başlamamı söyledi. Fakat muhtar Nuh diyor Pey -gamber demiyordu. Nihayet vaziyeti D. P. merkezine bildirdim. Bu zaman içinde de muhtar yetmiş iki evi yazmıştı.
Demokrat Partiden bazı kimseler geldi. O gün de muhtar nöbetçi olduğundan ortalıkta görünmedi ve bana işime devam etmemi bildirdiler. Üçüncü günü muhtarı tekrar görüm. O bana .Altındağdan çapan oğlu çıkar, istersen gez» diyerek be-nimel alay etti. Bu sırada elinde katlanmış bir kâğıt vardı; onu bana gös tererek: -Bana kâğıt geldi, fakat senin ismin bunların arasında yok. Hem ben istersem iki saat içinde bütün mahalleyi oturduğum yerden yazarım» diyerek oradan ayrıldı.
Zaten yazılacak 113 ev vardı. Bunun 177 sini kendisi yazmış, mütebakisini de yazıcılardan Haşan isminde birisi ile yazmış. Tabiî bunlardan benim haberim yoktur.»
Bundan sonra diğer D. P. müşahidi İbrahim Moran dinlenmiştir. Bu tanık da Haşanın ifadesinin aynını söylemiştir.
Bundan sonra da sekiz tanık daha dinlenmiştir. Tanıkların hepsi de Mehmet Özerkin aleyhinde şahadette bulunmuşlardır.
Duruşma Altındağ nahiye müdürü ile sanık tarafından gösterilen müdafaa şahitlerinin dinlenilmesi i-çin başka bir güne bırakılmıştır.
Otomobilciliği öğrenmek için hazırlanan imkândan faydalanınız Ankara Şoför Okulunda
Yeni devre derslerine Mart sonunda başlanıyor Müracaat saati: 14 - 18. Ismetpaşa Cad. No. 4 - Tel: 21649
(536)
ARI DEMİR
TİCARETHANESİ
SÜRURİ SAYARI
Bankalar caddesi Yurt sokak No. 15 — Tel: 12682
Piyasanın EN TEMİZ PİK BORU ve Parçaları
Sipariş üzerine Çelik Saç, Mo-bilye, Betonarme Demiri, 6-8-10 milimetre Demir Boru — Plân ve Proje Teksiri (530) I
Genel Kurul Toplantısı
Kartal Plâj Evleri Kooperatifi Yönetim Kurulundan:
Kooperatifimizin 1949 Genel Kurul toplantısı 25 Mart Cumartesi günü saat 15 de Ankara Halkevi salo nunda yapılacağından bütün ortaklarımızın teşrifleri rica olunur.
Gündemi
1 — Yönetim Kurulu ve Denetçiler raporlariyle bilânçonun incelenmesi ve Yönetim Kurulu ile Denetçilerin ibrası.
2 — Yeni Yönetim Kurulu ile Denetçilerin seçilmesi.
3 — Ortak dilekleri üzerinde konuşma. (549)
Bolu’da C. H. P.
dağılmak üzere
★ (Baş tarafı birinci de) kuruluna genel merkez karariyle toptan işden el çektirilmiştir.
Muvakkat idare kurulunu teşkil için dündenberi devam eden teşebbüsler bu saate kadar müsbet semere vermemiştir. İlçelerden çağırılan Cumhuriyet Halk Partisi baş-kanları bu anî operasyon karşısında şaşkına dönmüşlerdir. Vaziyetin vahameti artmaktadır.
Bolu efkârı umumiyesi Bo -luda Cumhuriyet Halk Partisini artık kalmamış telâkki etmektedir. Neticeyi bildireceğim.
Comments (0)