DANZIG MESELESİ
900 Kı Seneliği 2400 Kr.
500 Kr. 6 aylığı 1250 Kr.
260 Kr. 3 aylığı 650 Kr.
90 Kr. 1 aylığı 350 Kr.
— 207*5
- No. 379
ABONE ŞARTLARI
Tflrkly» Ecnebi
YENİ SABAH
KURUŞ
aşvekil Mecliste Mühim izahat Verdi
Başvekil Refik Saydam Meclis kürsüsünde
Tahsisatı mesture
Danzigliler Hitlerin Emrini Bekliyorlar
Nasıl harcandı ?
Vekiller içinde Hesabı Güç Verecek veya veremiyecek kimse yoktur
KABUL EDİLEN BÜTÇELER
Ankara, 23 (A.A.) — Bugün Büyük Millet Meclisinde Başvekâlet bütçesinin müzakeresi esnasında^ Başvekil Doktor Refik Saydam, Başvekâleti alâkadar eden meseleler ü-zerinde sorulan bazı suallere cevaben aşağıdaki izahatı vermişlerdir:
— Müsaade buyurursanız, arkadaşlarımızın Başvekâleti alâkadar eden meseleler üzerinde sordukları, anlamak istedikleri bazı suallere cevap vereceğim.
Berç Türker ve Refik İnce, kanunların elyevm mevkii meriyette bu-(Snnu 3 linrij sRvtamzda )
Ankara, 23 (Hususî) — Büyük Millet Meclisi bütçe müzakerelerine bügün de devam etmiştir. Bugünkü j müzakerelerde Maliye Vekili ile în- ] hisarlar Vekili Ali Rana Tarhanın 1 verdikleri izahatları müteakip Mali- • ye Vekâleti Düyunu umumiye, Tapu, Kadastro Umum Müdürlüğü ve Gümrük ve İnhisarlar Vekâleti bütçeleri kabul edilmiştir.
Dahiliye Vekâleti bütçesinin müzakeresi sırasında Heyeti Umumiye üzerinde bazı hatipler söz almışlar vaktin gecikmesi dolayısile bu mü-
(Sonu 3 üncü sayfada)
20,000 Nazi Hücum Kıt’ası Neferi Spor Yapmak için (!) Danzige Gitti
Varşova, 23 (A.A.) — Danzig nasyonal Sosyalist şeflerinden Andre, Danzigde söylediği bir nutukta demiştir ki:
«— Serbest şehir topraklarında harekete geçmek Danziglilere ait değildir. Bizim mukadderatımız Hitr lerin elindedir. Hattı hareketimizi ıncak o çizecektir.»
Müteakiben geçen günkü Kaltlof nâdisesinde ölen nasyonal sosyalist Grubnerden de bahsederek «Grüb-nerin katli cezasız kalmıyacaktır Fakat bunun zamanını ve vasıtasını tayin etmek Danziglilere ait değildir» demiş ve halkı Hitlerin kararlarına intizaren sakin kalmıya davet iylemiştir.
Buraya gelen haberlere göre Grubner yarın Kalthofa gömülecek ve cenaze merasiminde Danzig ayan reisi ile Nazi lideri birer nutuk söyleyeceklerdir.
Nazi hücum kıt’alarz Danzigde Danzig, 23 (A.A.) — Nazi hücun kıtalarına mensup 20 bin kişi şark (Sonu 3 üncü sayfada»
Lehistan Hariciye Naıırı M. Bek
Prostun Beyanatı
Istanbulun imarı Hakkında Şehit
Neşriyat Kongresi Berlin Askerî Paktının,
Mütahassısınm Yeni Fikirleri
Münasebetile
Yazan: Hüseyin Cahid YALÇIN
Geçenlerde Ankarada toplanan neşriyat kongresi memleketin irfan hayatında büyük bir hâdise teş • kil etti. Almanyada bulunmak mü -nasebetile bu kongreye maatteessüf iştirak edemedim, müzakerelerinin ve faaliyetinin cereyan tarzını yalandan göremedim. Fakat kongrede bulunan ve muhtelif düşünce' tarzlarını temsil eden arkadaşlarla ayn ayrı görüştüm. Bir nokta üzerinde birleşmeleri nadir vukua gelen bu fikir adamları bu defa kongreden memnuniyet beyan etmek hususunda tamamen müttefik idiler. Maarif Vekilini, işini yakından bilen, ciddiyetle çalışan ve amelî neticeler elde etmeğe ehemmiyet veren bir arkadaş sıfatile kabul etmişler ve onun bu ruh dairesindeki gayretlerine şahit olmuşlardı.
Siyasî hayatta biraz da gösterişe ve iyi mânasında, propagandaya e-hemmiyet vermek tabiî addedildiği bir devrede yalnız zavâhir ile iktifa etmiyerek el attığı meseleyi ger -çekten halletmeğe azmeylemiş mesuliyet sahibi bir devlet adamı gör-ı mek insanı cidden memnun eder. 1 Neşriyat kongresinde karar verilen hususlardan birçoğunun tat -Hüseyin Cahid YALÇIN (Sonu 3 ünrii savfada)


Komitacılar
Peşinde
Yazan: M, Sıfır
Hayatının 15 senesini Makedonya komitacılarii* boğuşarak geçiren Bursalı Ateş Ahmet 'Çavuşun harukulâde maceraları
Uyandırdığı Akisler
italyanın Tamamen Almanyanın Emrine Girdiği iddia Ediliyor
Berlin, 23 (A.A.) — Hususî mem-balardan öğrenildiğine göre İtalya, Alman - İtalyan ittifakının imzasından evvel kendi noktai nazarını müdafaa etmiş ve İngiliz - İtalyan Akdeniz anlaşmasının feshedilme-mesinin mihver devletlerinin müşterek menfaatleri iktizasından olduğunda İsrar eylemiştir.
Filhakika bazı Alman şahsiyetleri, Hitlerin 28 nisan nutkunda Alman - İngiliz anlaşmasını feshetmek suretile aldığı vaziyete İtalyanın da açıkça iltihak etmesini ve İngiltere ile olan anlaşmasını fesheylemesini muvafık bulmuşlardı. Demek oluyor
İngiliz - Fransız - Sovyet Üç Taraflı Paktı
Üc Tarafı da Memnun Edecek
Bir Formül Bulundu
Paris, 23 (A. A.) — Matin gazetesinden :
Dün akşam, Fransanın Cenevre-de telkinlerde bulunduğu ve Hali -faks’ın bunları Londraya götüre -ceğl, Maiski’nin de Moskovaya bildireceği haber veriliyordu.
İyi malûmat alan mahfillere göre, bu telkinlerin esası şudur:
1 — Üç memleket, aralarından biri doğrudan doğruya taaıruza uğ radığı takdirde birbirlerini karşı -lıklı olarak garanti edeceklerdir.
2 — Sovyetler Birliği de Fran
ki, şimdilik İtalyan noktai nazarı galip gelmiştir.
Son temaslar
Berlin, 23 (A.A.) — Dün öğleden sonra Hariciye Nezaretinde Kont | Ciano ile B. Von Ribbentrop ara-’ sında yapılmış ohn görüşme, bir sa-. atten fazla devam etmiştir.
Görüşmeden sonra Kont Ciano, Mareşal Goering ile konuşmuş ve müteakiben B. Von Ribbentrop tarafından şerefine verilen ziyafette hazır bulunmuştur.
Pariste tefsirler
Paris, 23 (A.A.) — Bu sabahki ga-(Sonu 3 üncü sayfamızda)
sa ve Ingiltörenin yaptığı şekilde Polonya ve Romanyaya garanti verecektir. Bu garanti Varşova ve Bükreşle müzakere edilecektir.
3 — Fransa ve İngiltere, Sovyet-, lerin diğer devletlere yaptığı yar -dım taahhütlerini garanti' edecek-lerdir. Baltık devletlerini de istihdaf edebilecek olan teferruat bu a-na prensip etrafında tesbit edile -bilecektir. Dantzig umumî vaziyetini tetkik edecek olan üçler komitesinde bu noktaya hiç şüphesiz temas edilecektir.
Yuö ıslavlar Ingılizhi Kasıl Yendiler
Belgradda oynanan bu şayanı i dikkat maçın tafsilâtını rtsim-leriie birlikte beşinci sayfamızda bulacaksınız. Yukardaki re-1 simde Yugoslavlarla ilk goünü' atan Glişoviç’in “ Yeni Sabah „ | için verdiği resmi görüyor unuz.
Büyük Parti Kurultayının Ruznamesi
Ankara, 23 (A.A.) — Cumhuriyet1 Halk Partisi beşinci Büyük Kurulta-1 (Sonu 3 üncü şayiamızda)
Cümhurreisinin Teşekkürleri
Ankara, 23 (A.A.) — Riyaseti
Cümhur Umumî Kâtipliğinden:
Reisicümhur îsmet İnönü, 19 mayıs idman bayramı münasebetile resmî makam ve kurumlarla kıymetli vatandaşlardan aldıkları tebriklerden dolayı samimî teşekkür ve karşılıklı tebriklerinin iblâğına A-nadolu Ajansını memur etmişlerdir.
Şehrimizde bulunan ve Belediye ile yeniden iki senelik bir mukavele ile bağlanmış bulunan Şehircilik mütehassısı Prost, dün bir muharririmize İstanbul hakkında müstakbel projelerine dair esaslı malûmat vermiştir. Profesör ezcümle demiştir ki:
t— Bugünlerde en fazla Taksim ve Eminönü ile meşgul olmaktayım. Taksim kışlasının Belediyeye geç-
Halk İçin Bedava Plâj
Selimiye Plajı yakında açılıyor
Belediye Reisliği, eskidenberi îs-1 tanbul halkı için bedava bir plâj j yapmak ve bu suretle halkımızın yaz ' mevsiminde deniz ve banyo ihtiya-1 cini parasız bir şekilde temin etmek üzere tetkikler icra etmekte idi. I
Memnuniyetle öğrendiğimize eö-1 re bu tetkikler neticelenmiş, mecca- j nî plâj inşası jçin derhal faaliyete bile geçilmiştir.
HLR SABAH
Çocuk, Daima Çocuk.
Muhterem İstanbul mebusu Bayan Nakiye Elgün evvelki gün Millet Meclisinde nüfus siyasetimiz gibi çok hayatî bir mevzua temas ederek ezcümle dediler ki:
«Talihin babasını, anasını, herşe-yini alarak bedbaht etmeğe çalıştığı yavruya:
— Sen Türk doğdun. Öksüz kalamazsın. Demeğe muhtacız. Çok çocuklu ailelere dağıtılacak olan ikramiye miktarı (50) liradan (30) liraya indirilmiş ve ancak (1933) yılı sonuna kadar tedivat yapılabilmiştir. Hayatta altı ve daha fazla çocuklu olanlara bir defaya mahsus olarak yapılan bu (30) lira yardım hangi derde deva olur?»
Memlekette şuurlu bir nüfus si
mesi hususunda ötedenberi israı etmekte idim. Şehrin müstakbel güzelliği noktasından bu çok elzeujrfi. Burada büyük bir konferans salonu, büyük bir tiyatro, Turing klüp, gazeteciler için modern iki klüp ve ayrıca Fransızların Palais destro dedikleri tarzda bir sergi binası inşasını derpiş ediyorum.
Ayrıca Boğaziçi de bizi esaslı şe-(Snnıı . uncu savlamızda)
Yapılacak plâjın yeri Marmara-nın en güzel bir mevkiinde Harem ve Salacık iskeleleri arasındaki çamlık mıntakadır. Esasen «teşcir» mmtakası olarak seçilen bu yerin alt tarafı kumluk ve en iyi bir plâj olmıya müsaittir.
Belediye; buradaki kum miktarını arttırmak için yeniden kum ve (Sonu 3 üncü sayfamızda)
yaseti takibi zamanı çoktan gelmiştir. Çok çocuklu ailelere yardım işini kökünden halletmeliyiz. Her gün aldığımız sayısız mektup bize bu hayatî meselenin maatteessüf kırtasiyeciliğin kötü bid’atleri arasında ehemmiyetini kaybettiğini anlatıyor. ' z
Çok çocuklu ailelere yardım bir lütuf, bir yardım olmaktan ziyade bir memleket borcudur. Yoksul yavrulara el uzatmak bir şefkat eseri değildir, bir yurd vazifesidir.
Çocuk, muttasıl çocuk, daima çocuk. Bilhassa sıhhatli ve faziletli çocuk. Türk vatanının en ziyada muhtaç olduğu kıymet işte budur.
A. CEMALEDDİN SARAÇOĞLU.
Sayfit
-rffrrs âTk
VT’MAYIS 193»
Tefrik. N.100
Vf?SA*J KAf?A MIHMl DİN
ı*mAriA0l
Ywn ı M. SIFIR
Müşkül Bir Vaziyete Düşmüş Bulunuyorduk
Ne Yapıp yapıp Cepaneleri Başka Bir Yere Nakletmeli idik
' Ahmet çavuş, arabayı tarlanın ortasından geçirip Turşucu deresi istikametindeki münhat arazide saklamak üzere hareket ederken biz de tarlanın hemen kenarcığın -da olan bağ ile cepane sandıklarının bulunduğu çukur arasında postayı kurmuş ve sessizce, tıpkı karıncalar gibi işe koyulmuş, yirmi dakika sonra da, yeni sandıkları kardeşlerine kavuşturmuştuk.
Toplandığımız ağacın dibinde hem etrafı dinliyor, hem de fısıltı ile görüşüyorduk. Allah korusun, bağa bir baskın yapıldığı takdirde ne yapacağımızı düşünüyorduk. Mi-pavri’li, yine muhakemesini kay -betmişti. Hınçlı bir eda ile:
— Ne yapacağız., diyordu. Elbette vuruşacağız.
Şaşacaksınız bizim Hoca Bekire. Nasılsa bu akşam ciddileşmişti. Uslu, kâmil, düşünceli bir adam olmuştu. Vuruşmıya hiç te tarafdar olmuyor, cepaneleri düşünüyordu. Yaşlı başlı bir adam tavrile:
— Çocuk mu oldun be İbrahim., diyordu. Bırak bu fikri. Vuruşmayı değil, cepanelere yer bulup taşımayı düşünelim.
Hepimiz Hoca Bekire uymuştuk. Düşünüyorduk. Fakat yerin yabancısı olduğumuz için bir şeye karar veremiyorduk bir türlü. Böylece çok acı ve ıztıraplı bir saat geçir -dikten sonra, Ahmet çavuş, yanında Giritli bakkal Mustafa Efendi olduğu halde bağa gelmişti, ikisi -nin de yüzlerinden gam ve keder akıyordu, ikisi de yüzlerimize mahzun mahzun bakıyordu. Duramamış ve sormuştum:
— Söyleyin hele. Kötü bir haberle geldiğiniz besbelli işte. Ne yapacak isek bir an evvel başlıyalım.
Fakat, çavuş çok mütereddit bulunuyordu. Yüzbaşı Mehmet Ali Bey olmadıkça bir iş yapılamıya -cağını söylüyor ve bunda ayak diriyordu. Ne bizim ve ne de bakkal Mustafa Efendinin sözlerini dinlemek istemiyordu. Canım fena halde sıkılmıştı. Yüzbaşı burada yok diye topladığımız bu kadar cepa -neyi düşman eline teslim edecek değildik ya?.. Elbette bir çaresine bakacaktık. Bakkal Mustafa Efendi, pek kat’î değilse de, vaziyette az çok tehlike olduğunu ve bağın la aranılması ihtimali bulunduğunu söylüyor. Ve:
— Gerçi düşman hafiyelerinin yanında, Zeki Beyi seven ve sayar.
Sayfiye Yerlerinde Ucuzluğun Temini
Belediye, İstanbulluların bu derdini esaslı şekilde hal için harekete geçti
Buğun belediye reis muavini B. Lûtfi Aksoyun nezdmde bütün kaymakamlar b,r toplantı yapıyorlar
Belediye reisliği; İstanbulluların «sayfiye derdi, ni esaslı bir şekilde halletmeği kararlaştırmış ve bu hususta icabeden tedbirlerin hemen tesbit olunarak tatbikata başlanması için harekete geçmiştir.
öğrendiğimize göre bu maksad-la bugün bütün kaza kaymakamları belediye reis muavini B Lûtfi Ak-soy’un reisliğinde belediyede mühim bir toplantı yapacaklardır.
Toplantıda; sayfiye yerlerinde ucuzluğun temin, ev kiralarının indirilmesi ve buralarının süratle güzelleştirilerek temizliğin azami bir
ErenkÖyündeki karakolumuzun Türk taharrileri de var. Ve bunlar, berikileri atlatmıya ve buralardan uzaklaştırmıya da uğraşıyorlar amma, bilmem ki ne de olsa, bu gece değilse de yarın bu heriflerin bu taraflarda da gezip dolaşmaların -dan çekiniyorum işte. Bence gece -den istifade ile ne yapılacak ise yapılması daha muvafık ve daha ihtiyatlı bir hareket olur.
Sözlerini ilâve ediyordu.
Bakkal Mustafa Efendiyi haklı bulmuş, fikirlerine uymuştum. Artık çavuş ile görüşmeyi de zait bulmuştum. Kararım, ne olursa olsun cepaneleri bağdan kaldırmak ve e -min bir yer bulup taşımaktı. Mus -tafa Efendiye sordum:
— Efendi kardeşim, burada biriken cepanelerin en son nereye götürüleceğini biliyor musun sen?
— Hayır ağam. Neye sordun bunu ?..
— Biliyorum deseydiniz, hemen iaşımıya başlamayı teklif edecek -tim. Mademki bir tehlike sezinle -inişsiniz. Bence, eli kolu bağlı durmak, çavuş gibi cepaneleri kuru tevekküle bırakmak hiç te muvafık değil, Siz her hangi bir tehlikenin vukuuna ihtimal veriyor musunuz?
— Hem de yüzde altmış tehlike.
— Yüzde bir bile olsa, ihtiyatlı davranmak daha iyi. Bu civarda bunları saklıyacak bir yer bulamaz mıyız acaba?
— Bir değil, bin yer buluruz. Fakat, ne bileyim, baksana Ahmet çavuş pek razı değil bu işe.
— Mustafa Efendi, kardeşim, biz ne Yüzbaşıya itaatsizlik olacak ve ne de Ahmet çavuşun hatırı kırılacak diye bu sandıkları düşmana terlim etmeğe tahammül edecek a -damlar değiliz. Gerçi emri »reren, yolu gösteren Yüzbaşı Efendi amma, her tehlikeyi göze alıp bunları alan ve taşıyan biziz. Hem, Yüzbaşının böyle bir tehlike karşısında sözbirliği edip ihtiyath bir tedbir alışımıza darılacağını hiç ummuyorum ben. Çavuş yok yere vehme kapılıyor.
Bakkal Mustafa Efendi de bana uymuş, başbaşa verip düşünmeğe koyulmuştuk. Muhatabım, eldeki arabadan maada hemen çift bey -gitli dört araba daha bulabileceğini söylüyor, sandıkları da düşün -düğü yerler olmazsa bile, her halde Nadir ağanın, çiftliğine kabul edeceğini vâdediyordu. Kararı vermiştik.(Devamı vart
Şekilde tatbiki için alınmam lâzım-gelen tedbirler tetkik ve tesbit olu-nacaktır.
Bu meyanda tekmil sayfiye yerlerindeki gazino, kır kahvesi ve otellerle mümasil yerlerin tarifeleri de ince bir tetkikten geçirilecektir.
Sayfiye yerlerindeki ev, pansiyon gibi yerler de mevki, bina vazıyeti, oda ve kat sayısı, manzara, konfor ve istirahat bakımmdau muhtelif sınıflara ayrılacak her sınıf İçin mevsimlik bir azamî kira mikdarı tesbit olunacaktır.

Diyor kı;
Sokağa akan lağımlara bir çare yok mu?
Davutpaşada oturan bir kari-imiz yazıyor:
Davutpaşa tramvay caddesinde Kasap llyas camiine ait helânın lâğımları sokağa akmaktadır. Bundan başka ayni mahalde bir konağın lâğımı da yine caddeye taşmaktadır.
Bu sebeple yaz günlerinde civarda herkesi rahatsız eden bir ta-affiln husule gelmekte ve umumun sıhhati tehlikeye düşmektedir. Bu semtte oturan halkın bir çoğu alâkadar makamlara başvurmuşlarsa da henüz hiç bir netice çıkmamıştır. Bu lâğımlar bu şekilde ne zamana kadar sokağa akacaktır?
YENİ SABAH: Kanimizin bu haklı şikâyetinin nazarı dikkate a-lınacağını kuvvetle ümit ediyoruz.
Ölüm Kasdi
İle Arkadaşını Yaralayan Genç
Oün Ağırcezada, Eğrikapıda vukua gelen bir kıskançlık faciasının muhakemesine bakıldı
Dün Ağır Cezada Behçet isminde bir genci, öldürmek kasdile yaralamaktan suçlu Hamdi isminde birinin muhakemesine bakılmıştır.
İddiaya göre Hamdi, karısını kıskandığı için bir gün Behçet ile Eğri-kapıda kavga etrni^ ve 'pnra tabancasını çekerek onu vurmuştur.
Bilâhare Behçet ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmış ve tedavi olunmuştur.
Dünkü celsede evvelâ Yusuf isminde bir şahit dinlenmiştir.
Bundan sonra İzmitte bulunan Bayan Vedianın ifadesi okunmuştur.
Bu şahit kadın ifadesinde, bir gün pençere önünde otururken bir silâh sesi işiterek dışarıya baktığını ve Behçetin kanlar içinde yuvarlanmakta olup Hamdinin de kaçmakta bulunduğunu gördüğünü söylemiştir.
Hamdi, bilâhare polisler tarafından Balatta yakalanmış ve kıskançlık yüzünden bu işi yaptığını söylemiştir.
Bunadn sonra muhakeme, gelmi-yen şahit Sabri ile diğer birinin dinlenmesi için başka bir güne talik o-lunmuştur.
FHKrf.mof y idine.
Vali Su fiyatlarının yükse'mesini doğru bu'madı
Şehir Meclisince sulara zam yapılması hakkında makamı icraya verilen salâhiyet üzerine, bunu doğ-; ,ru görmiyen Vali B. Lûtfi Kırdar vaziyeti tetkike başlamıştır. Eski vaziyete icra için muktezi tedbirleri# alınmasına da başlanmıştır.
Mumaileyh, su fiatlarının arttırılmasını doğru görmemektedir. Belediye reis muavini Çata'caya gidiyor
Belediye Reis muavini Rifat Ye-nal Çatalcada vilâyete ait bazı işlerle, bilhassa Maarif ve yeni yapılacak Belediye santralı ile meşgul olmak üzere bugün Çatalcaya gidecektir. Rifat Yenala Maarif Müdürü Tevfik Kut da refakat edecektir. KöprUnUn İki başındaki saatler
Şirketi Hayriye ile İstanbul Belediyesi arasında yapılmış olan'muka-veleye nazaran Köprünün her iki tarafına saat konması şirket tarafından deruhte edilmişti. Köprünün Karaköy cihetinde saat vardır. E-minönü cihetine de saat konulması için faaliyet geçilmiştir.
Belediye, bu faaliyetin bir müd-dettenberi durmuş olması yüzünden şirkete faaliyete geçmesi için tebli-yapmıştır.
“Yeni Sabah„m Bir Neşriyatı Ve Belediyenin Hassasiyeti
Mecidiye köyü tozdan ve pislikten kurtardıyor
Belediye reisliğinin; neşriyatımız üzerine; icabeden mahzurların kaldırılması için hemen faaliyet ve tatbikata geçmesini takdirle karşılarız
Beyoğlu ve İstanbul halkının daimî bir mesire yeri haline gelen «Mecidiyeköyü» nde görülen çirkin ve nazarları tırmalıyan manzaralardan birkaç gün evvel bahsetmiş ve çirkef sularının yollara aktığı, bütün sokaklarının ioz, toprak içinde yüzdüğü köyün bugünkü elîm vaziyetinden kurtarılmasını belediyeden rica eden bir okuyucumuzun mektubunu da neşretmiştik.
Memnuniyetle öğrendiğimize göre İstanbul halkının en küçük bir şikâyet ve derdile en büyük bir dikkat ve ihtimamla alâkadar olan ve bilhassa gazetelerdeki halk dileklerini her gün muntazaman tesbit ve tetkik ettiren sayın vali ze belediye reisimiz «Yeni Sabah» m bu neşriyatını da derhal lâyık olduğu ehemmiyetle karşılamış ve mahallinde yapılan küçük bir tetkikat mevzuu bahis şikâyetlerin haklı olduğunu göstermiştir.
Bunun üzerine; derhal icap eden mahzurların kaldırılması ve Beyoğ-lu’nun bu şirin köyünün tozdan, pislikten kurtarılması için lâzımge-len tedbirlerin ittihay/ına /vessül olunmuştur.
Bu meyanda halen fer cumartesi ve pazar sulanmakta olan «Mecidiye-
Dereye Uçan Otomobil
Şakaya Kurban
Giden Genç
Bir hususi otomobil Is-tlnye doku civarırda denize yuvarlandı
Galatada Olimpiya otelinde oturan Alman tebaasından Pilaşo isminde birisi, iki arkadaşile birlikte gece yarısından sonra bir Boğaz gezintisi yapmak istemiş, 33909 numaralı kendi otomobili ile yola çıkmışlardır.
İstinye Dok Fabrikası önünde o-tomobilin akümülâtörü boşaldığından lâmbalar kararmış, yolu görmi-yen Pilaşo yanlış bir manevre neticesinde arabayı dereye yuvarlanmıştır.
Sukut neticesinde otomobil hasara uğramış, fakat içindekilere birşey olmamıştır.
Kurbalı dere lâğımdan kurtuluyor
Kurbalı dereye akan lâğamlarm temizlenmesi için inşasına karar verilen sıhhî çukurların inşası (3) bin liraya ihale olunmuştur.
İtfaiyede revir yapılıyor
İstanbul İtfaiyesinde efrada ait müstacel vak’alar için 12 yaatklı bir revir yapılması kararlaştırılmıştır.
+ İtfaiye mektebinde imtihanlar başlamıştır. Bugünlerde bitecek o-lan imtihanların neticesinde talebeye meraismle diploma verilecektir.
Z1
TAKVİM

24 Mayıs 1939 Çarşamba
Ruzı hınr: 19

1^
köyü» sokakları; Beyoğlu’nda olduğu gibi; her otuz beş metrede bir musluk yapılmak suretile daha güzel ve esaslı bir şekilde sulanacaktır.
Bu muslukların yapılmasına hemen başlanmıştır. Yirmi güne kadar tekmil musluklar yapılıp yerlerine takılmış olacaktır.
Yollara akan pis suların hepsi toplattırılarak münasip bir mahalle akıtılacaktır.
Bu maksadla da 500 liralık beton künk mübayaa edilmiş ve işe başlanmıştır.
Diğer tarafıan belediye reisliği; «Mecidiyeköy» ündeki bütün kır kahvelerinin esaslı bir şekilde ıslahı için harekete geçmiş ve kahvelerdeki gözü tırmalıyan çirkinlikler kaldırılmıştır.
Hem Mecidiyeköyünün güzelleştirilmesi hem de halkın ve ziyaretçilerin sıhhatlerinin korunması bakımından verilen bu kararların derhal tatbikine başlanması bütün köy halkını memnun etmiştir. Biz de bu memnuniyete büyük bir sevinçle iştirak eder ve bu hususta gösterilen hassasiyet ile faaliyeti takdirle karşılarız.
Florya plâjında yapılan tir latlfâ bir hayata mal oldu!
Sirkecide Hocapaşada oturan Ya-ko isminde bir genç, evvelki gün Floryada denize girmiş ve arkadaş-larile «Boğulma taklidi» yaparken suların arasında kaybolup ölmüştür.
VİLAYETTE :
Vali Muavini
Vali muavini Muzaffer Akalın dün tetkiklerde bulunmak üzere Şileye gitmiştir.
iş mümessilleri
İş dairesi İstanbul Ticaret ve Sanayi Odasını da İş kanununun şümulü dairesinde görerek mevzubahs kanun mucibince ve oda namına 4 mümessil seçilmesi için tebligat yapmıştı. Bunun üzerine dört mümessil seçilmiştir.
Seçmede mümessillerin yaş, kıdem ve tahsili dereceleri -nazarı itibara alınmıştır.
Taksim bahçesindeki İnşaat
Taksim bahçesinin methal ve büfe ve helâ inşaatı bittikten sonra haziran sonunda bahçe açılacaktır.
Kolonyacılar bugün toplanacaklar
İnhisarlar idaresi yeni imal ettiği limon çiçeği kolonyasını dün satış paazrlarında satılığa çıkarmıştır. Hakikî 80 derece ve yarım kiloluk şişeler içinde 100 kuruşa satılan bu kolonya piyasadaki ticarethanelerden daha ucuza satılmkta-dır. İnhisarlar idaresi ispirtoyu kendi istihsal ettiği için kolonyayı da daha ehven fiatla mal etmektedir. Bu sebeple şehrimizdeki kolonya âmilleri bu vaziyetten zarardi -de olmamak için icap eden tedbirleri almak maksaidle bugün Sanayi Birliğinde bir toplantı yapacaklr -dır.
POLİTİKA
Mihver siyasetinin hususî bir mahiyet alması
Kont Ciano Berlinde, İtalyan -Alman siyasî ve askerî ittifak muahedesini imzalamıştır. Bu ittifakın imzası le mihver devletleri şim-frhr.diye kadar devam eden fiilî teşriki mesailerini hususî bir mahiyet altında toplamıya karar vermişler ve bu yolda harekete geçmişlerdir. Her iki memleket arasındaki bu teşriki mesai İtalyan Başvekilinin iki buçuk sene evvel kendisini Alman-yaya takarrübe sevkeden hareketi müteakip meydana gelmiş, ve temellerini 1936 senesi sonbaharında vücude getirmişti. Şimdi bu paktuı imzası, diplomasi tarihinin son a-sırlara müteallik kısımlarının tetkiki 19 uncu asır nihayetine doğru teşekkül edçn ittifakı müsellesin meydana gelmesine benzemektedir. Hakikaten İtalya, o devirlerde de siyasî sahada memnuniyetsizlik gösteriyor ve tatmin edilmediğini ileri sürüyordu. Ezcümle Paris ve Londranın Tunus ile Mısırdaki yani Akdeniz-deki faal hareketlerinden hoşnutsuzluk göstererek Avusturyaya yanaşmış, fakat bütün bu teşriki mesai devresinde Merkezî imparatorluklarla olan birleşmesinden bir menfaat elde edememişti. Nihayet 1915 te, İtilâf devletlerinin yanında, harbe iştirak etmeyi, menfaatlerine daha uygun bulmuştu.
Bugün ise İtalya, yeni baştan Av-rupanın merkezine takarrüp etmiş ve Avusturyayı da sinesine ilhak e-den Almanya ile birleşmek yolunu tutmuştur. Halihazır siyasetinde de İtalya, Paris ve Londranın sulh cephesindeki ve Akdenizdeki statükoyu muhafazası emellerinden hoşnutsuzluk göstererek Berlin ile anlaşmayı münasip görmüştü.
Yalnız burada, her iki ittifak arasında bir mukayese kendisini faydalı gösterir. Umumî Harpten evvel Romayı Merkezî Avrupaya bağhyan muahede Italyanın daha ziyade tedafüi bir vaziyet almasını imkân kılacak şekilde derpiş edilmişti. Ve bu vaziyeti de Romaya 1914 senesinde, merkezî imparatorluklar zümresine karşı vermiş olduğu taahhütlerden kaçınmak imkânlarını ve yine müzakere ihtimallerini bahşeden bir mahiyet göstermişti. Halbuki bundan canı yanan Almanya, şimdi arkadaşı İtalya’yı, kendisine çok sıkı hükümlerle bağlamıştır. Bugünkü askerî ve siyasî ittifak her iki âkit tarafı, her türlü ihtimalât karşısında birleştirmekte ve bu arada Alman-yanın askerî kudreti hâkim bir rol oynamaktadır.
Şimdi bu paktın umumî sahadaki neticelerine bakılacak olursa, bu anlaşma yeni bir mesele ortaya çıkarmamıştır. Yalnız burada dikkat edilecek bir nokta vardır, o da şudur: Geçen 8 mayısta, Milânoda neşredilen resmî tebliğ İtalyan ve Alman hükümetlerinin aralarındaki münasebetleri siyasî ve askerî bir pakt ile kat’î şeklinde tesbite karar verecekleri zaman, İtalyan matbuatı bu siyasî vesikanın haziran bidayetinde imzalanacağını haber vermişti. Bugünkü vaziyette ise bu imza keyfiyeti muayyen müddetten iki hafta evvel vukua gelmiştir. İşte bu imza meselesinin ilerletilmesile, mihver iki devleti demokratik cephenin sulh sahasında yeni bir zaferinin husule gelmesinden mütevellit yüksek manalı ifadenin ortaya koyduğu müsbet neticelere karşı bir cevap vermek istemişlerdir.
Diğer taraftan Almanya, Roma ile yaptığı bu sıkı teşriki mesaiden sonra İngiltere ile îtalyanın arasındaki münasebatm da değişmesini istemiş sayılabilir. Zira şimdiye kadar her iki devlet beyninde, İngilte-reye karşı takip edilen siyaset oldukça değişik bir manzara arzet-mekte idi. Bu sebeptendir ki, İtalya, bu ittifakın meydana kovduğu mecburiyetler dolay ısile İngilizlerle olan anlaşmasını da feshetmek zaruretinde kalacaktır. Çünkü bundan sonra Roma ile Berlinin takip edecekleri siyaset, biribirlerinin ayni olacaktır. Mihver devletleri bu pakt ile, ne gibi bir gaye takip etmek isterlerse istesinler, karşılarındaki sulh cephesi her gün daha kuvvetle yer tutmakta ve istikbalde mihver, devletlerinin de yüksek İnsanî manasını anlamıya mecbur olacakları bir siyaset takip etmekte berdevamdır.
Dr. Reşad SAGAY
24 MAYIS 193»-
YENlSABA.lt

ON HABERLER
Berlin Askerî Paktının Yarattığı Akisler
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) zetelerin tefsirleri:
Gazeteler, İtalyanın tamamen Alman vesayeti altına girdiğini müşahede ve tesbit ediyorlar.
Le Jour gazetesinde Bailby diyor ı ki:
«Çözülmez birlik, doğru, fakat bu birliğin şefi Mussolini değildir.
Uzun müddet İtalyan milletini!
sevk ve idare eden zatı, harpten sonra çok aşağı seviyeye düşmüş o-lan bu milletin mükemmel kalkınmasının mesulü ve senaya lâyık â-mili olarak seyrettik. Şimdi ise Du-çenin Führer’e tâbi olmasının ne dünya barışı namına bir terakki, ne de İtalya hesabına bir şeref teşkil edemiyeceğini söyliyemiv*)cek vaziyetteyiz.»
Bergama Kermesi
Bergama, 23 (A. A.) — Üçüncü Bergama kermesi bugün merasimle ve İlbay vekilimiz B. Cavit İnderin hitabesile açıldı. İlbay, hitabesin -de «Hâli sıhhatte olan insanların zevk ve neş’e hakkı olduğu gibi zinde olan milletlerin de eğlenmek hakkıdır. Bu hakka en lâyık olan da Türk milletidir» demiştir. ı
Bunu Parti Başkanımız B. Hanı-di Arıkan’ın hitabesi arkaladı. Bu hitabeler halkın coşkun ve neş’eli tezahüratı ile tarihî, İçtimaî hare -ketin bir ifadesi olan Bergama kermesine iyi bir canlılık verildi. Mu -zika vb davul sesleri arasında mor kırmızı cepkenlerile yurt dağlarından akıp gelen efelerin saf ve temiz yüzlerini görmeğe gelen şehir halkı kermes meydanında eski tarihi canlandırıyordu.
Bergama kermesi bir haft*-*ü -recektir. )
Büyük Parti Kurultayının Ruznamesi
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) yı 29 mayıs pazartesi günü saat 10 da Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi binasında açılacak ve takriben bir hafta devam edecektir.
Kurultay Millî Şef İsmet înönii-nün bir beyannamesile mesaisine başhyarak ve yine değişmez genel başkanın bir nutku ile kapanacaktır.
Kurultaya 417 Parti mebusu, 211 i vilâyetlerden gelecek delege ve 3 ü Partiye bağlılık muamelesi bitirilmiş olan hükmî şahsiyet sahibi Zonguldak maden mühendisleri birliği, Harp Malûlleri Cemiyeti ve Ankara Tiftik Kurumunun birer mümessili olmak üzere 631 delege iştirak edecektir.
Kongrenin ruznamesi şudur:
1 — Değişmez Genel başkan veya vekili tarafından Büyük Kurultayın açılışı,
2 — :
a - İki başkan vekili, altı sekreter geçimi,
b - Değişmez genel başkanın söylevi «veya okutturacakları bildirik* c-On beşer üyeli program-Tüzük, Hesap ve yirmi beş üyeli Dilek komisyonlarının seçimi,
ç-Program, Tüzük projeleri ve Hesap hülâsaları ile dilekler hakkında genel sekreterlikten gönderilen tezkerelerin okunması ve komisyonlara havalesi,
3 — Büyük Kurultay komisyonlarınca incelenip umumî heyetin müzakere ve tesvibine arzolunan işler.
4 — Genyönkurul üyelerinin seçimi.
5 — Büyük Kurultayca Partiye verilen yeni istikamet hakkında değişmez genel başkanın söylevi, -Bu söylev yerine değjşmez genel başkan Büyük Kurultay kapandıktan sonra bir beyanname neşredebilir.
Danzig Meselesi
(Baş tarafı 1 inci sayfada) mıntakası spor şampiyonluk müsabakalarını yapmak üzere 9 haziranda Danzige gelecektir.
Bu münasbetle Förster ve Lutze birer nutuk söyliyeceklerdir.
Bek, Rumanya elçisile görüştü Varşova, 23 (A.A.) — Polonya hariciye Nazın Beck, Rumanya Büyük Elçisini kabul ederek uzun müddet -Görüşmüştür
Kudüste
Yeni Tedhişler
Kudüs, 23 (A. A.) — Mahpus bulunduğu Palmir'den yakınlarda kaçarak Arabistana iltica eden Arap şeflerinden Arif Abdülrazik, söy -lendiğine göre, silâhlı bir çetenin başında Maverayüşşeria hududunu geçmeğe muvaffak olmuştur.
Diğer taraftan, bu sabah Tel -ı Aviv civarında bir tedhişçi tecavüz vak’ast olmuş ve altı kişi öldürül -müştür.
Gafenko Geliyor
Bükreş, 23 (A. A.) — Romanya Hariciye Nazırı Gafenkonun Anka-rayı 9 haziranda ziyaret etmesi muhtemeldir.
Gafenko - Karkoviç temasları
Belgrat, 23 (A. A.) — Gazeteler, Hariciye Nazın B. Markovitch’in Romanya Hariciye Nazırı B. Ga -fenco ile yapmış olduğu görüşmeden sonra Belgrada avdet etmiş olduğunu haber vermektedirler.
B. Markovitch, beraberinde gö -rüşmelerde hazır bulunmuş olan Romanyanın Belgrat sefiri B. Ca-dere olduğu halde Mire del Batran adındaki Romen gemisi ile avdet etmiştir.
Bulgarlstanda çekirge afeti
Sofya, 23 (A. A.) — Birkaç gün-denberi Bulgaristanın şark ve ce -nup mıntakaları çekirge hücumuna uğramış bulunuyor. Bulut halinde gelen ve ekinlere inen bu muzır hay vanlara karşı mücadele için asker ve mektepliler seferber edilmiştir.
Çekirgelerle birlikte ayni mıntakaya üç bin kadar da leylek akın etmiştir. Leylekler, insanların bu â-fete karşı mücadelesine mühim surette yardım etmektedir.
Halk için Bedava Plâj f Baştarafı 1 jıci sayfada)
çakıl dökmiye başlamıştır. Burası taşlarla tahdit edilecek ve bu suretle bir havuz haline getirilecektir.
Bu güzel teşebbüsün bir an evvel mevkii tatbike konularak plâjın mevsim geçmeden açılması için çalışan Belediye Reisi muavini B. Lût-fi Aksoy, dün yanında Üsküdar kaymakamı B. İhsan olduğu halde İhsa-niye sahiline giderek plâj mevkiini gezmiş, başlanan faaliyeti tetkik etmiştir.
Floryadan daha güzel ve müsait bir yerde kurulan bu plâjda ayrıca deniz sporları için de bir kısım ayrılması kararlaştırılmıştır.
Bu ka^ar cümlesinden olarak evvelâ büyük bir atlama ve spor iskelesi inşasına başlanmıştır. Burada denize girecekleri her türlü kaza ihtimalinden kurtarmak için bir sıhhat memuru ile bir can kurtaran âleti ve ecza dolabı da bulundurulacaktır.
Şimdilik plâjda barakalar yaptı-nlmıvacak ve herkes açıkta soyunacaktır.
İleride tahsisat bulunduğu takdirde soyunma barakaları da derhal inşa olunacaktır. Plâjin ismi «Selimiye halk plajı» olarak tesbit olunmuştur.
Diğer taraftan Belediye Reisliği denizle çevrilen tstanbuldaki tekmil halkın tabiatın bu lûtfundan istifade ederek sıhhat ve çeviklik kaynağı olan deniz banyosuna en fakir kimselerin bile alışması için, muhtelif sahillerde müteaddit meccani plâjlar yapacaktır. Bu suretle Selimiye halk plajını ileride yen» ve di-* ğer plâjlar takip edecektir.
Neşriyat Kongresi Miinasebetlle
(Baştarafı 1 inci tayfamızda) bik kabiliyeti olacağını bu müzake relere iştirak eden ve encümenlerin temennilerini bilen arkadaşlar ü -mit ediyorlardı. Bu ümitlerin birbiri ardınca tahakkuk ettiklerine şahit olmak hakikaten memleketin kültür hayatında feyizli bir inki -şaf mukaddemesi teşkil edeceğinde şüphe edilemez.
Benim bir noktaya zihnim ilişti kaldı, ihtimal ki kongre müzakereleri esnasında, yahut encümenlerde bu meseleye temas edilmiş ve müna sip bir hal çaresi düşünülmüştür, kat, dediğim gibi, kongrede hazır bulunamamış olmak, bu hususta karanlıkta kalmamı intaç etmiştir. Her halde, meselenin arzettiği e -hemmiyete binaen, onu bir kere de burada ortaya koymanın faydasız olamıyacağı kanaatideyim.
Maarif Vekâleti ecnebi lisanlar -dan türkçeye birçok tercümeler yaptıracaktır. İlk hamlede hangi eserlerin tercih olunması lâzımgele-ceği de kararlaştırılmış. Birkaç kere düşünülmüş ve hattâ tatbikine başlanmış olan bu işin, geçirilen tecrübelerden de istifade edilerek, en makul tarzda başarılacağmdan hiç şüpe etmiyelim. Fakat eski Yunancadan, eski lâtinceden, belki doğrudan doğruya aşıtlarından tercüme edilecek bu ölmez eserler hangi türkçeye naklolunacaklardır?
Bu sualimin tabiî değilse de mazur görülmesini rica ederim. Çünkü bugün muhtelif türkçelerle karşı • laşmakta olduğumuzu inkâr ede -meyiz. Bir Ahmet Cevat ve İbrahim Necmi Beylerin türkçesi var ki bir dereceye kadar Maarif Vekâleti sahasına da sokulmuşlardır. Maarir Vekâletinin bazı kitaplarında bir türkçe var ki bunu ancak bay öğ -retmenler ve bayan öğretmenler resmî bir mecburiyet saikasile ço -cuklann zihnine tıkıştırmıya uğraşıyorlar. Bu emeği Esperanto dili için sarfetmiş olsalardı bu kadar boşa gitmiş sayılamazdı. Çünkü belki Esperanto bir işe yarardı. Fakat bu sun'î, bu uydurma türk-çenin hiç bir ömrü yoktur.
Böyle garip, gayrime’nus diller karşısında şaşırmış bir halde kal -dığımız gibi, imlâ hususunda da mütereddit bulunuyoruz. Bugünkü imlâ anarşisinin eski hafler zamanındaki kargaşalıktan daha hafif olduğunu zannetmiyorum.
imlâmızdaki bu kusurun ve karışıklığın alfabedeki noksan ile ya -kından alâkası olduğu düşünülecek olursa iptida alfabeyi ele alarak eksikliği tecrübe ile ve şiddetli surette hissedilen harfleri tamamlamak lâzım olduğu teslim olunur. Harflerimizi kat'ileştirdikten sonra imlâ ve imlâda takip edeceğimiz ana prensipler üzerinde ittifak etmeli -yiz. Görülüyor ki resmî kararlar lisanın istidadına, milletin zevkine uymadıkça hiç bir kıymet ifade etmiyorlar. Binaenaleyh dediğimizi zorla kabul ettirmeğe kalkmıyarak realitede yapılacak müşahedelerden kendimize bir hattı hareket çıkarmak yolunu tutmalıyız.
imlâyı bu suretle sağlam kaidelere bağlayınca, artık dile soktuğumuz uydurma kelimeleri kapı dışarı etmek ve hakikî, canlı dile avdet etmek sırası gelir. Bu temizleme a-meliyesini lisan kendi kendiliğinden yaptı ve yapmakta devam ediyor. Gazetelerin dili ile, hususî muhaberelerimizde kullandığımız dil ile Dil Heyetinin icat ettiği uydurma bina arasmdaki fark, yaşıyan lisanın mücerret düşüncesi arkasında ko -şan mütefekkirlere galebesini işa -ret eder.
Bu meselelerin halledilmemesi bizi gün geçtikçe daha zorlaşan bir mesele karşısında bırakıyor. Bu a-cayip lisan ile, bu acayip imlâ ve bu noksan harflerle bastıracağımız e-serleri sonra tekrar bastırmak ihtiyacı duyulacaktır. Bu, hem para israfı, hem vakit ziyanı demektir. Kongrede bulunsa idim işte Maarif Vekilimizden bu noktayı düşünme-(*ini rica edecektim.
Hüseyin Cahid YALÇIN
Başvekilin Meclîste Mühim izahatı
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) lunan ve bulunmıyanlarmı ayırarak bunların bir mecmua halinde neşredilmesini istediler. Bu evvelce d© burada mevzuubahs olmuştu. Fakat bir neticeye iktiran etmemişti. Başvekâlette bunun için bir komisyon teşkil edeceğim. Kanunların elyevm mevkii meriyette bulunanlariyle bulunmıyanlarmı ayırmak suretile bir neticeye varılınca onu huzurunuza getireceğim.
Arkadaşım Karabckir, tahsisatı mestureden bahsettiler. Malûmu â-liniz tahsisatı mesture eskiden alâkadar vekâletlerde idi. Bilâhare Meclisi Âlice kabul edilen bir kanun üzerine doğrudan doğruya Başvekalette toplanıldı. Elyevm devleti ıj haricî ve dahilî emniyeti noktasından istimali lâzımgelen tahsisatı mesture Başvekâlet emrindedir. Bunun haricinde Dahiliye Vekâletinin emniyet tahsisatı vardır. Bu da Başvekil, Dahiliye ve Maliye Vekillerinin müşterek bir kararnamesile alınır. Senede bir kere bunun evrakı müsbitesi Başvekâletçe görülür, tetkik edilir, tasdikinden sonra vesikaları imha edilir. Başvekâlete ait olan tahsisat Başvekil ile Maliye Vekili tarafından imza edilir. Askeri, haricî ve dahilî emniyet için sarfedilir. Dört aydanberi elime al-dığım mesele bu şekilde cereyan etmektedir. Kitap neşrinden, resim vesaireden bahsettiler. Benim zamanımda böyle bir mesele olmamıştır.
Tahsisatı mesture meselesi budur
Devlet teşkilâtından bahsolundu. Ayni zamanda kontrol lüzumu ileri sürüldü. Bendeniz bu ikisini' biribi-rile telif edemedim. Elyevm hali inkişafta bulunan Türkiye Devletinin teşkilâtı heyeti ç^lilenizce de malûmdur. Gittikçe teve/âi edecektir. Buna hiç şüphe yoktur. Amme hizmetini görmek için tâ köye kadar gidecek olan devlet teşkilâtının merkeze kadar zincirleme gelmesi ve bunun her safhasının me -menî bir teşekkül halinde bulunması için her şubei idariyenin teşkilâtının tam yapılması lâzımdır. Burada mevzu bahs şikâyetleri hepimiz dinliyoruz, kalben bir çoğunu ds tasdik ediyoruz. Noksanlar, yapıla-mıyanlar teşkilâtın tamamlanmaması yüzündendir. Devlet merkez teşkilâtına ait kadrolar, teşkilât kanunları huzurunuza geliyor, hepsini görüyorsunuz, buradan tâ köye kadar inecek olan her vekâletin teşkilâtının behemehal ikmal edilmesi lâzımdır. Zamanla elimize geçecek maddî imkânlar derecesinde bunları yapmak bizim borcumuzdur. Ancak bu suretle tam meednî bir devlet teş kilâtı kurulmuş olacaktır. Bunlar kademe kademe olarak yapılacaktır, basit bir idare ile istediğimiz ve fikren düşündüğümüz mütekâmil yürüyüşü elde etmiye imkân yoktur. Zamanla devlet teşkilâtının gö-reecği hizmete uvgun bir teşkilâtın yapılması fikrini yapılabileceğini kabul buyurmanızı rica edeceğim. Pek tabiî bir neticedir ki, teşkilât tam olmazsa ne kadar kontrol ederseniz ediniz, iyi bir netice, sîzleri memnun edecek bir netice vücude gelmez. Buna başka türlü cevap ver-miye imkân yoktur. Bendeniz devlet teşkilâtında iyi iş görecek, tek-nikman ivi yanılmış ve çerçeveler î-çerisinde derece derece tatbikata geçilebileceğini arzetmek isterim. Bu sene bir kısmını, gelecek sene diğer kısmını yapmak lâzımgelecektir. Yalnız şunu arzetmek isterim ki, gittikçe devlet teşkilâtı fazlalaşıyor da iş görülmüyor gibi bir zihniyet hasıl olmasın.
Eski mütekaitler meselesi. Arkadaşlarım tahattur buyurursunuz ki, Halil Menteş arkadaşımız burada bir sual takriri verdiler. Maliye vekili arkadaşım da bu mesele hakkında arzı malûmat etmişti. O va-kittenberi biz bu işin tetkikindeyiz. Eski mütekaitler üzerinde ne yapılabileceğini tayin etmek için çalışıyoruz. Dün burada bir arkadaşımın da dediği gibi yekûn 4.5 milvon liradır. Bu 4 5 milyon liravı bunlara vermek meselesi, kanun noktai nazarından bunun şümulünün ne olacağını, nereye gideceğimizi bilmemiz lâzımdı. Onun için bu meseleyi
tetkik ediyoruz. Esasa muhalif değiliz (Bravo sesleri). Binaenaleyh bu meseleye temas etmiş olan arkadaşlarımı bu suretle teskin etmek isterim. Bunu bitirmeden evvel huzurunuzda bir meseleden daha bah-• sedeyim. O da zannediyorum ki, lâkırdı arasında biraz geçti. 930 senesinde çıkardığımız bir kanunla harp malûllerini, malûlini askeriyeye ve bilhassa bunların eytamına monopoller idaresinden tahsis edilecek bir bev’iye vermemizdir. Bunu bendeniz tetkik ettim. Bunu da huzurunuzda arzedeyim. Mümkün olduğu kadar bizi tatmin eder mahiyettedir. 938 senesi nihayetine kadar sekiz milyon 95 bin küsur lira inhisar ve Gümrük Vekâletinden bu iş için , Millî Müdafaaya tevdi edilmiştir. Meselâ müsaade buyurursanız her seneninki burada ayrı ayrı yazılmıştır, 938 senesininkini okuyayım:
Şehit yetimlerine fert başına düşen para 19 lira 81 kuruştur. Birinci derecede malûl subaylara düşen para 204 lira 50 kuruş, erlere düşen para 102 lira 25 kuruş.
İkinci derecede malûl mütekait sübaylara 184 lira 5 kuruş, erlere 81 lira 80 kuruş.
Üçüncü derecede malûl mütekait sübaylara 143 lira 15, erlere, 65 lira 35.
Dördüncü derece malûl mütekaitlerden sübcvlara 122 lira 70, erler? erlere 20 lira 45.
Besinci derecede malûl mütekaitlerden sübaylara 102 lira 25 kuruş, erlere 40 lira 90.
Altıncı derece malûl mütekaitlerden sübaylara 81 lira 80 kuruş, erlere 20 lira 45 kuruş.
Bunu bir hatu'a olarak arzettim. Binaenaleyh sizin kabul buyurduğunuz bir kanunla harp malûlllerinden gerek sübaylara ve gerek yetim kalanlarına elden gelen yardımın yapılmış olduğunu huzurunuzda tebarüz ettirmek istedim. (Çok güzel sesleri).
Refik tnce arkadaşım. Atatürk’ün anıdı meselesinden bahis buyurdular. Arkadaşlar, bu mesele Parti Grubunda mevzubahs olup müsbet bir karara iktiran ettiği tarihten itibaren bendeniz meseleyi elime aldım, bununla meşgul olmıya başladım. Evvelâ Rasattepe üzerinde lâ-zımgelen kadastro muamelesini yaptırdım. arazi üzerinde tatbikat yaptırdım, buraya ayrılacak . arazinin vüsat ve hududunu tesbit ettirdim. Lâzımgelen haritalarını yaptırdım. Müzakere buyurulan bütçenin Maliye Vekâletinin 246 nci faslına bakacak olursanız, Atatürk Anıdı istimlâk ve proje masrafı olarak 250 bin lira göreceksiniz, burada 287 bin metre muvabbaı arazi istimlâk edilecektir. Bir kısmı devlete, bir kısmı belediyeye, bir kısmı da eşhasa ait arazidir. Her hangi bir muhakemelik iş olmazsa istimlâk bedeli 205 bin liardır. Mütebaki 45 bin lirası da beynelmilel bir müsabaka açılması içindir. Bu suretle Atatürk’ün büyük ruhları ve maneviydi ile ve büyük Türk milletinin şerefile mütenasip bir proje kaça mal olacaksa huzurunuza bir kanunla geleceğiz. (Bravo sesleri, alkışlar).
Emin Sazak arkadaşımız demin söylerlerken hesabı güç verilecek işlerden bahsettiler. Vekillerimiz içinde hesabı güç verecek veya veremi-vecek kimse yoktur. Hepsi huzurunuza çıkar hesabını kolaylıkla ve-
Enıin Sazak (Eskişehir) — öyle demedim.
Başvekil Refik Saydam (Devamla) — Bir de orman ve keçilerden bahsettiler. Bendeniz keçilerin bu kadar masum olduğunu bilmiyordum (Gülümsemeler). Vaziyeti tetkik edeceğim. Kanunda her hangi bir değişikliği icabettirir bir vaziyet varsa huzurunuza getiririm (Alkışlar).
şg gg şg
Kabul edilen büdceler (Baştarafı 1 inci sayfamızda) talealara Dahiliye Vekilinin yarınki toplantıda karşılık vermesi tasvip edilerek geri bırakılmıştır.
Başvekâlet bütçesinin müzakeresi şırasında Başvekil Refik Saydam be-
Prostun Beyanatı (Baş tarafı 1 inci saytada) kilde meşgul ediyor. Kuruçeşmede^ kömür depolan çok çirkin bir maıi zara arzediyor. İşittiğime göre maW kemede kömür depolarının kaldırılj ması için karar vermiş bulunuyor.
Kömür depolarını nereye kaldın* lım sualine bence şöyle cevap verilebilir:
Eğer buraları yapmasaydı bu kömürler nereye yerleştirilecek idisq oraya kaldırılsın. Maamafih, bu kö-mür işinde Belediye Liman İdaresi! e daimî temas halinde bulunup bir çat r^i hal bulmalıdır.
Boğaziçinin her iki tarafında vq Boğazı baştanbaşa kateden 25 metr(ı genişliğinde yollara da ihtiyacımla vardır. Plânlarımızda bunlara ehemmiyetle yer veriyoruz.
Anadoluhisarnda Şirketi Hayriye-nin yaptığı plâjın arkasında büyült bir spor sahası ve çocuklar için dş bir oyun sahası yapacağız. Her zaman bana karşı sevimli olan İstanbul Belediyesini bu sene Valinin ye-ni vaidleri dolayısile büyük bir çalışma atmosferi içinde görüyorum.»
Eminönünde yapılacak inşaatın irtifalan ve cephe tarzları tesbit o-lunmuştur. Mütehassıs Prost, hazırlanan maketi tetkik ettikten sonra burada inşa olunacak binaların irti-fal arının 16 metre olmasını ve bunu geçmemesini istemiştir. Ayrıca bu-radaki binaların alt katlarının sü-tunlu, yani protik olması da kararlaştırılmıştır. Esasen eskidenben genişletilmesi derpiş olunan Bevoğ-lunda yeni yaplıan binalarda bu tara tatbik olunmaktadır.
İki İdam kararı
Ankara, 23 (Hususî) — Sivasın Ulaş nahiyesinden Artmi, karısını ve dört çocuğunu öldürmekten suçlu Kastanoğlu Ohanes, namı diğeri Celâlin ve Zonguidağın Caca köyünden «Haşan» ı öldürmekten suçlu Mehmet Alka’nın idamlarına karar verilmiştir.
SarhasttR marifeti
San yerde Yenimahalle caddesinde Yakup reisin balıkçı dükkânında oturan Paşa oğlu Mustafa Koç- ev-velki akşam zilzurna sarhoş olarak evvelâ dükkânda yatıp kalkan Dursunu bir terçiz dövmüş, sonra da dışarı çıkarak Hasanyakup w -kağında 25 numaralı Mustafa Civelek 'in evine gelmiş, kapıyı tekme-lemiştir. Yayılan şikâyet üzerine yakalanan sarhoş, mahkeye verip m iştir.
Sigara ebrula uyuyan adamın çıkardığı yangın
Taksimde Mezarlık sokağında 45 numaralı Sarafidi apartımanmda oturan Yani, evvelki gece sarhoş o-larak eve gelmiş, yatağa düşürdüğü sigaranın farkına varmıyarak uykuya yatmıştır.
Biraz sonra sigaradan tutuşan yorganların ateşi, üst katın çamaşırlığına sirayet etmiş, çamaşırlık yanındaki oda yandıktan sonra itfaiyenin gayretife ateş söndürül -müştür.
Zabıta, binanın sigortalı olup olmadığını araştırmakta, yangın etra • fmda tahkikat yapmaktadır.
Makasla ağzından Yaraladı
Küçükayasofyada oturan 23 yaş larında Şükrü Bilecik, Tavukpaza rında Seviciler sokağında 31 numa( ralı evde oturan Naırif Zorgörme? tarafından ağzından makasla ya « rai andığını ileri sürerek polise müracaat etmiş, maznun yakalanarak tahkikata başlanmıştır.
Namus yüzünden cinaya
Kasımpaşada seyyar satıcılık ya. pan Cevdet, karı Sİ Hayriyeye taar, ruz ettiğini gördüğü Kâzımı namu^ yüzünden bıçakla ağır surette ya 1 ralamıştır.
Cevdet, Sultanahmet birinci Sull} Ceza mahkemesi kararile dün tev( kif olunmuştur.
yanatta bulunmuş, istizahlara cevap vermiştir. Bunu müteakip Başvekâ, let, Şûrayı Devlet, İstatistik Umı^ Müdürlüğü, Diyanet İşleri Reislig bütçeleri de kabul edilmiştir. :
T E N IJAIAH
)A MAYIS 1939
Sayfat • ■ ___
Sütunlarda Geziler
Cümhuriyet — Seyrisefer işleri yolunda gitmiyor, Amavutköyün-de gene bir gencin ölümile neticelenen feci bir kaza oldu.
Tilki — Seyrisefer işleri mi yolunda gitmiyor, yoksa bazı otomobiller mi yollarını şaşırıyorlar?
Cümhuriyet1 — Belediyede leski idareye ait bir yolsuzluk daha.
Tilki — Çorap söküğü gibi birbirini takip ediyorlar.
Cümhuriyeb — Belediyede 80 memur kadro haricinde bırakıldı. Bunlardan otuzu tekaüdlük müddetini doldurdu, kırk memur iki ay tam maaş alacaklar.
Tilki — Peki geriye kalan on ta-nesi ne olacak? Bizim bildiğimiz otuz, kırk daha yetmiş eder. Halbuki kadro harici kalan memurların sayısının (80) olduğunu sen söylüyorsun.
Vakit — Eski vali zamanında muhtelif semtlere takılan 2000 lâmbadan beherinin takma masrafı tamam (135) liraya mal olmuş. Halbuki bu iş otuz, otuz beş liraya olurmuş.
Tilki — Beher lâmba başına (100) liradan (200.000) lira sokağa atılmış oluyor desene.
Vakit — Süt mütehassısları dün toplandı.
Tilki — Toplantıda Sular idaresinin de bir mümessili mutlaka bulunmuştur.
Vakit — Şalgam tarlasında bulunan Venüs heykeli büyük bir mesele oldu.
Tilki — Tabiî olur. Bahçıvanlar şalgam yerine Venüs heykeli ile k’rşılaşınca birbirlerine girmişlerdir.
Tan — Balkanlar niçin parçalanamaz?
Tilki — Balkan devletleri tehlikeyi gönip aralarındaki dostluğu per-çinlemişlerdir de ondan.
Tan — Yalova cefası.
Tilki — Biz onu Yalova sefası diye bilirdik ama demek ki zamanla safa cefa olmuş.
Tan — Karısını, iki çocuğv/ıu boğan katil deli mi?
Tilki — Hiç akıllı bir kimse eşine. hele iki yavrusuna hiç kıyar mı? Elbette delidir.
Tan — Almanya ile birleşmek ne demektir?
Tilki — öyle sualler sorarsın ki..
Tan — O n iki adadaki İtalyan askeri arasında hoşnudsuzluk başlamış.
Tilki — Kimin gözü var? Allah arttırsın.
Haber — «Yeni Sabah» Edirneka-pı, Mecidiyeköy gibi mesirelere giden halkın evvelâ tozla karşılaştığından şikâyet ediyor. Sanki BabIâli daha tozsuz mu?
Tilki — İyi amma biz hava almak için mesireye giden halkın toz içinde kaldığından şikâyet ettik ve bizim bildiğimize göre Babıâliye hiç birimiz mesireye gidiyoruz diye devam da etmiyoruz. Kaldı ki, Babıâli îe bütün bir hafta bir hayli toz yuttuktan sonra bir de kırk yılda bir g.deceğimiz bir mesirede de mi toz yutalım? Yoksa mintarafillâh bütün halatımızda toz yutmıya mı mahkûmuz?
Haber — Polonya hududundaki hâdise tahrik eseridir.
Tilki — Aferin arkadaş, şunu sen haber vermiyeydin hiç kimse farkına varmıyacaktı.
Son Telgraf — Kız kaçırma âdetleri.
Tilki - - Bu kötü âdet memlekette hâlâ mı zar?
Son Telgraf — Belediyedeki teftişler bitmek üzere.
Tilki — Görmüyor musun? Her gün yeni bir mesele çıkıyo/. Bu gidişle yakında değil, bir seneye ka-
Konservatuarda İmtihanlar
Konservatuarda 15 mayıstan itibaren imtihanlar başlamıştır. Haziranın haftasında nihayetlenecektir.
İmtihan neticeleri çok ümit vericidir. Konservatuarın bu sene 15 jnezun vereceği tahmin olunuyor. İmtihan neticeleri bir raporla Valiye bildirilecektir.
TRAKYA MEKTUPLARI :1
“Sazdan Kiremide,,
Köylü Kalkınmasına Olan Çalışmalara Meskenden Başlanmıştır
‘Sazdan Kiremide,, Hareketi Yalnız Köy Evinin Dışında Kalmayor Asıl Hayata Aileye Ruhlara İniyor
Bu Hareket Yeni BirTarih Devrinin Sembolüdür
Edirne, (Hususî surette giden arkadaşımız yazıyor):
İstanbul’dan, Çorlu, Lüleburgaz, Babaeski yolile Edirne’ye gelinciye kadar geçtiğim kaza, nahiye ve köyler ile umumî müfettişliğin merkezi güzel ve yüksek Türk sanat' abidelerinin en toplu bir şehri olan Edirnedeki tetkiklerin bana Trakya’da başarılan ve yapılacak işlerin memleketin efendisi köylünün kalkınmasına matuf olduğunu gösterdi.
Türkiye’de başlıyan geniş ve derin inkılâbın şarktan garbe, saltanattan cümhuriyete, esirlikten hürlüğe, dağınıklıktan topluluğa olan seyrine pek güzel uyulan Trakya’da köylünün kalkmasına olan çalışmalara meskenden başlandığını, sazdan kiremide doğru gidildiğini gördüğüm için Trakya’nın ziraî, kültür, sağlık, antikite, ekonomi, bayındırlık faaliyetini gösterecek seyahat
Trakya bu resimde görüldüğü gibi kırmızı damlı beyaz badanalı köy evlerde dolmaktadır
mektuplarıma «sazdan kiremide» yazısı ile başlıyorum.
Saz, Trakya köylülerinin son asır tarihi hâlâ yaşatan bir gerilik timsalidir. İstilâlarla, harblerle, buhranlarla benzi sararan Türk köyü hayata karşı küskünlüğünü göstermek ve asıl ruhunun ıztırabmı yaşatmak için bundan daha mânalı bir sistem bulunamamıştı. Fakat bugün sazdan kiremide geçen Türk köyü içinde başladığı aydınlık devre karşı inancını göstermektedir. Trakya’yı geziniz, dünkü köylerle bugünküleri ölçünüz aradaki hem kemmiyet, hem keyfiyet farkının bü yük olduğunu görürsünüz.
Uzaktan bakılınca ak minaresile ve yeni büyük okulu ile size temiz ruhunun yüksekliğini gösteren Türk köyü, biraz daha yaklaşılınca şen ve taze bir ağız halinde kırmızı damla-rile güler ve beyaz badanalı duvarlar saf bir çocuk çehresi gibi size neşe dağıtır.
Trakyada her köyde sazdan kiremide bir hareket görülmektedir. Bu hareketi canlanaıran inkılâp idaresi, köy sandıklarının ve köylünün ortaklaşa yardımile açılan ocakların sayısını gün geçtikçe arttırmaktadır. Köylü de buna candan yardımcıdır.
Birkaç sene sonra Trakya köyleri yangından, fırtınadan, yağmurdan karkmıyan kırmızı yüzlü köy evleri-le dolacak saz ve sap damlar köylü müzesinde bir hâtıra olarak sakla-
General Kâzım Dirikin Havzaköy kollektif fidanlığını teftişleri
nacaktır.
Sazdan kiremide hareketi yalnız köy evinin dışında ve üstünde kalmıyor; asıl hayata, aileye, ruhlara i-niyor. Köylü eline geçen yıllık gelir fazlasını derhal sağlığı korumak ve temiz yaşamak için lüzumlu bulunan şeylere veriyor. Kendi parası yetişmezse köylü sandığı yolile ve imece ile bu eksiği tamamlıyor. «Köy ecza dolabı, buğu sandığı, köy hamamı» gibi ortaklaşa tesisler 'bu
RADYO PROGRAMI
k___________________________)
ÇARŞAMBA: 24/5/939
12.30 Program.
12.35 Türk müziği
1 — Kürdili Hicazkâr peşrevi
2 — Suphi Ziya beyin Kürdili Hicazkâr şarkı: (Bahçenizde bir gül olsam)
3 — Salâhattin Pınarm Hicazkâr şarkı: (Nereden sevdim)
4 — Rahmi beyin Suzinak şarkı: (Bir sihri tarap)
5 — Faiz Kapancının Nihavent şarkı: (Gel güzelim)
6— Halk türküsü (Dağlan hep)
7 — Çargâh:
13,00 Memleket saat ayarı, a-jans ve meteorolojji haberleri
13,15-14 Müzik (Riyaseti Cüm-hur bandosu - Şef: Ihsan Künçer)
1 — Massenet - Marş
2 — Ziehrer - VTyana kızları valsi
3 — G. Pares - Cojnille’in sırları.
4 — Massenet - Navar fantezi
5 — W. Nehl - Japon serenadı
18.30 Program
18.35 Müzik (Solistler - Pl.)
19,00 Konuşma
19.15 Türk müziği (Fasıl heyeti)
20,00 Memleket saat ayarı, a-jans ve meteorolojji haberleri
20.15 Türk müziği
1 — Cemil beyin Muhayyer peşrevi
duygu ve düşünce ile meydana gelmektedir.
Her köy bütçesinin masraf kısımlarında temizlik ve sağlık işlerine ayrılmış paralar görülüyor. Meselâ mezarlıkların köy dışına alınması, çevrelerinin kapatılması, içlerinin ağaçlanması, gübrelikleri de köyden uzaklaştırılması, kuyu ağızlarının bileziklendirilmesi ve kapatılması, içme sularının sağlık kaidelerine gör korunması, helâ çukurlarının derin ve kapalı yapılması gibi bazı işleri misal olarak gösterebilirim.
Trakya köylüsü çok çalışkandır, çok tutumludur. Çünkü zekidir ve duyguludur. Hükümetin iyiye ve ?-leriye götüren bütün emir ve direktiflerini canla başla dinler ve yapar.
Sazdan kiremide hareketini bu bakımdan yeni bir tarih devresinin sembolü olarak ele alabiliriz. Bu harekette Cümhuriyet hükümetinin ve onun her işe inançlı ve kudretli mümessili bulunan idare makamlarının önderliği mühim ve büyük â-mil olmaktadır.
Söylediğimiz yeni köy kalkınma programlarının yerinde ve zamanında tetkiki neticesinde Trakya köyleri sazdan kiremide geçtiği gibi yarın kerpiçten tuğlaya geçecek, o jün her köy evini, tarihin her dev-.■inde yaşıyan birer âbide halinde görecektir.
ATLET
2 — Tanburî Ali efendinin Muhayyer şarkı: (Feryada ne hacet)
3 — Hacı’ Arif beyin Muhayyer şarkı: (İltimas etmeye yare varınız)
4 — Şevki beyîs*ldseynî şarkı: (Hicran oku sinem deler)
5 — Halk türküsü: (Esmer bu gün ağlamış)
6 — Halk türküsü: (Yıldız)
7 — Kemençe taksimi
8 — Mahmut Celâlettin paşanın Karcığar şarkı: (Vah meyusu visalindir)
9 — Rahmi beyin Bayatî Araban şarkı: (Bana ne oldu)
10 — Suphi Ziya beyin Muhayyer şarkı: (Titrer yüreğim)
11 — Dedenin Gülizar şarkı : (Bivefa bir çeşmi bidat)
21,00 Haftalık posta kutusu
21,15 Esham, tahvilât, kambiyo-nukut ve ziraat borsası .(fiyat)
21,25 Neşeli plâklar - R.
21,30 Müzik (Viyolonselist Edip Sezen’in konseri)
21,50 Müzik (Melodiler - Pl.)
22,00 Müzik (Küçük orkestra-Şef: Necip Aşkm)
1 — Schneider - Meşhur Refren lerden potpuri.
2 — Lincke - Olur, olur, olur, (Şen parça)
3 — Munkel . Venedik hatırası serenadı
4 — Ryming - Entermezzo
5 — Lehar - Çocuk prens ope-
Bir İstanbul Polis
Müdürünün Hatıratı
— a —YAZAN: Emekli TUmbay Halil Aşuroğlu
Bana Teklif Edilen Yeni Kadro Listesini Nasd Reddetdim ?
«Galatada vukubulan hâdise münasebetle İngiliz Erkânıharbiyesi-nin tebliği:
Bu son günlerde polisin müdahalesini icabettiren bazı hâdiseler vukubulmuş, askerî inzibat ve polis ahalinin muhalefetine maruz kalmıştır. Polise yedindeki bilcümle vesaitle müzaheret eylemek bir vatandaşın en esaslı vazifelerinden i-ken bunun ihmal edildiği görülmüştür. Bütün icraatı meşruasında Türk polisine muavenette bulunması hususunda İtilâf polisine evamiri lâzıme verilmiş olduğu gibi Türk polisine karşı vukubulacak her hangi bir cüretin Kuvvayi mütelifeye tecavüz suretinde telâkki edilerek mütecasirin hakkında ona göre muamele yapılması da takarrür eylemiştir.»
Hürriyet ve İtilâf Fırkası memleketin her tarafında faaliyete geçerek şubeler açmışlardı. Teşkilâtları tamamlandıktan sonra yavaş yavaş hükümet işlerine müdahaleye başladılar. Alemdar gazetesinde Refi Cevadın baş makalelerde isteme^ dikleri kabine azalarına hücum ve hükümetin icraatını şedid bir lisanla tenkit ettiriyorlardı. Bir gün iki hoca ile bir sivil müdüriyete gelerek benden mülâkat istemişlerdi. Herkesi kabul ettiğim gibi bunların da ziyaretlerine müsaade ettim. Hürriyet itilâf Fırkası merkezi u-mumî azalarından Hoca Mustafa Sabri Efendi, diğeri de Hoca Vasfi Efendi, üçüncüsü de (Halef, selef olduğumuz) Nurettin Bey olduklarını söyliyerek kendilerini takdim ettiler. Ne istediklerini sordum. Yakın bir zamanda kabineyi mensup oldukları fırka merkezi umumisi azalan teşkil edeceğinden bahisle Hoca Mustafa Sabri Efendi katlanmış bir kâğıdı uzattı, iki sa-hifeden ibaret olan bu kâğıtta birçok isimler yazılmış.
ve hizalarında da polismüdüriyeti umumiyesinde hangi mevki ve memuriyette bulunacaklarına dair şerh verilmişti. Daha doğrusu Polis müdüriyeti umumiyesi teşkilâtı için mufassal bir kadro hazırlanmış ve bu kadronun hemen mevkii tatbike kanulmasını, ancak bu suretle memleketin selâmet ve asayişinin hüsnü suretle muhafaza edilebileceğini anlatıyorlardı. Cevaben şakıslarını tanımadığımı, Hürriyet ve İtilâf Fırkası azalarından olduklarını bilmediğimi ve hakikaten böyle de olsa ne sıfat ve salâhiyetle bu mühim taleplerde bulunduklarını scrdum. Yakında hükümeti ellerine alacaklarını ve bunun için şimdiden asayişle alâkadar olan Polis müdüriyeti umumiyesini itimad ettikleri fırka mensuplarile idare etmek icab-ettiğini ve aksi takdirde yerime mu-temedleri olan birisinin getirileceğini söylediler.
-Yapmış oldukları kadroyu maşımın gözüne atarak sahibi salâhiyet olmıyan eşhasın böyle mühim bir talepte bulunmak cüretinde bulunduklarına hayret ettiğimi ve vakit geçirmeksizin buradan çıkıp gitmelerini mesleğim icabı askerce tefhim ettim. Bu tavır ve vaziyetimden pek muğber olarak yanımdan çıkıp gittiler. Bu kadro nezdimde hâlâ mahfuzdur.
Bu sert muamelem üzerine dört beş gün sonra Hürriyet itilâf merkezi umumisi azalarından Amiral zade Hüsnü isminde bahriye mütekaitlerinden olduğunu söyliyen bir şahsın beni mühim bir iş için görmek istediğini söylediler, görüştüm. Hürriyet ve İtilâf Fırkasına dahil olmamı ve fırka ile anlaşmamı rica ediyordu. Miralay olduğum ve fırka kumandanlığı ettiğim için her hangi bir fırkaya giremiyeceğimi ve si-retinden potpuri.
23,00 Son ajans haberleri ve yarınki program
23,15-24 Müzik (Cazband - Pl.)
yasetle iştigal etmek ne mesleğim ve ne düşüncelerimle kabili telif olmadığını anlatarak Hürriyet ve İtilâf Fırkasının bu gibi tekliflerde kat’iyyen bulunmamasını ve hiç bir veçhile kabul edemiyeceğimin fırka merkezi umumisindeki azalarına ^ildirmesini söyledim. Ferit paşa kabinesi teşekkül edinceye kadar bir daha böyle bir talep ve arzuda bulunmadılar.
Kabineden bir iki nazırın çekileceği şayiası üzerine Sulh ve Selâmet Fırkasının 14/15 şubat 335/919 gecesi Tevfik Paşa kabinesini iskat i-çin bir teşebbüs oldu.
Sulh ve Selâmet Fırkası erkânından mürekkep bir heyeti mahsusa Sadriazam Tevfik Paşayı Ayaspa-şadaki konağında ziyaretle kabinenin kimlerden mürekkep olması hakkında bir liste takdim etmişlerdi. Heyetin müfarakatinden sonra Erkânıharp binbaşısı mütekait Nev-res Beyin idaresinde yüz kişi kadar eşhası müşarileyhin konaklan önün den geçerek nümayiş yapmak istemişlerdi. Polis Müdüriyeti umumiyesi bu teşebbüsü daha evvel haber aldığından lâzımgelen her türlü te-dabiri vaktinde ihzar edip nümayişçileri dağıtmışlardır.
16 şubat 335/919 tarihinde Şûrayi Devlet Reisi Damat Şerif paşa, Adliye Nazırı Damat Hikmet paşalar istifa etmiş iseler de Sadrazamın ısrarı üzerine istifalarını geri almışlardı. Bu istifaların esbabı ise Ma? liye Nezaretinde cereyan eden yolsuzluklardan müşteki idiler. Maliye müsteşarı sabıkı Haşan Tahsin Beyin azline gidilerek Islahatı Maliye komisyonuna nakline itiraz etmişlerdi. Kabine azalan arasında da ihtilâf olduğu gibi tesanüd de olmadığından Harbiye Nazın, Adliye Nazırı, Şûrayi Devlet Reisi kat’î o-larak tekrar istifa ederek Tevfik paşa kabinesinde vasi mikyasta tebeddül ve ıslah için padişaha maruzat ta bulunmuşlardır. Kabine tamami-le sukut ederek yeni kabineyi 18 şubat 335/919 tarihinde Tevfik paşa a-tideki zevattan üçüncü kabinesini teşkil etmiştir:
(Devamı var)
Denizde Bir Ceset Bulundu
Bunun iarhoşlukla boğulan bir işçi olduğu anlaşıldı
Evvelki gece saat 2 ye doğru Sirkecideki deniz iskelesinde rıhtım nöbetçileri boğulan bir insan sesi i-şitmişler, iskeleye koşuşarak denizi gözden geçirmişler, fakat 25-30 metre kadar açıkta beyaz bir köpük i-zinden başka birşey görememişlerdir.
Memurlar, önce bunu iri bir balığın yaptığını zannetmişler, fakat hâdiseyi polis beşinci şubeye ihbar etmişlerdir.
Dün sabah: hâdise yerine celbedi-len dalgıçlar, denizin içinde bir insan cesedi bulmuşlar, bunu sahile getirmişler, polisçe tahkikata başlanmıştır. Tahkikat neticesinde cesedin Beşiktaş, Ihlamur caddesi 80 numarada oturan ve Cibalideki deniz tezgâhlarında çalışan 35 yaşlarında İbrahim oğlu Haşana ait olduğu anlaşılmıştır. Haşan, bir mftd-dettenberi annesi Kamer ile birlikte tezgâhın civarında, Cibalide otur-makat ve rakıya fevkalâde inhimak göstermekte imiş.
Annesinin ifadesile de teeyyüd e-den bu hal neticesinde Haşanın sarhoşlukla denize düştüğü ve boğulduğu anlaşılmış, gömülmesine izin verilmiştir.
24 MAYIŞ 193»
Sayfa. 5
ÇAKIRCALI EFE
Çakır cali Mehmedin
İşlediği İlk Cinayet..
Ödemişte Üç Kişiyi Vahşice Katleden Adam Kimdi ?
ÇIKAN KISIMLARIN HULÂSASI
2883 senesinde İzmir valisi Na-şit Paşanın bir emritç hükümete dehalet etmiş olan efeler öldürülmektedir. Bunlardan meşhur Ça-kırcalı Ahmet Efeyi Haşan Çavuş isminde bir zaptiye çavuşu öldürmüştür. Yürük Osman Efe de İzmirde hükümet konağında pusuya düşürülmüştür.
Bunların yaptıkları zararlar ve dolaştıkları mıntakalar hakkında mufassal malûmat verdi. Neticede Osman Efeye bunları az bir vakitte imha etmek için ne lâzım olduğûnu sordu.
Yürük Osman Efe de kendi görüşünü söyledi. Netice itibarile her hususta tam bir mutabakat hasıl oldu.
Onlar içeride bunları konuşurlarken evvelce verilen amir üzerine asker tarafından evvelâ hükümet konağı sıkı bir muhasara altına a-lınmış, sonra bir kıt’a asker de binanın içine girerek merdiven başında mevki almıştı.
Vakit gelmişti. Vali Naşit Paşa a-yağa kalktı. Efeler de kendisini taklit ettiler. Vali Yürük Osmana veda etti ve derhal yan kapıdan hareme geçti. Ve içeri girer girmez kapıyı arkadan demirledi.
Yürük Osman Efe teslim olmadı, şeyden habersiz dışarı çıktılar ve merdivenleri inmiye başladılar. Tam ortaya gelmişlerdi ki. birdenbire ü-zerleririe dört bir yandan yüzeya-kın tüfek uzandı ve bir ses:
— Teslim ol Yürük Osman! diye bağırdı.
Yürük Osman ancak o zaamn düştüğü kapanı anladı. Demek vali tarafından İzmire davet edilişi, Rum çeteleri meselesi hep birer bahane idi.
Yürk Osman Efe teslim olmadı. Derhal belinden evvelce saklamış olduğu tabancayı çekerek ateş et-miye başladı. Baş zeybeği Koca A-rap ta yanında gizlediği yatağanımı çekerek hücuma kalkıştı. Ayni an-1 da- bütün tüfekler birden patladı. Yürk Osman yere cansız yıkıldı. Koca Arap ta yere düşürüldü ve kafası kesilmek suretile öldürüldü.
Yürük Osmanla Koca Arabm bu suretle imhası, esasen silâhsız bulunan diğer kızanlar üzerinde lâzımge-len tesiri yapmış ve naçar kalan kızanlar teslim olmuşlardı. Bunların sayısı yedi idi.
Çakırcalı Ahmed efe vurulduğu zaman oğlu Mehmed henüz küçük bir çocuktu. Ayasuluğ köyünün halkı namaz kılarken Haşan çavuş tarafından öldürülen efelerinin arkasından yas tutarlarken, o, mahalle aralarında arkadaşlarile oyun aynuyor, babasını nölümünden ta-mamile bihaber bulunuyordû. Kendisine babasının öldürüldüğünü haber verdikleri zaman da âni bir teessür göstermedi. Ağlayıp çağırmadı. Yalnız o an yüzüne acı bir gölge indi. Ve bu acı gölge hayatının sonuna kadar, çizgilerini derinleştirerek yüzüne yamandı kaldı.
Küçük Mehmed’i köyün eşrafından Hacı Eşkiya adında bir adam yanma aldı. Ojıu bu adam büyüttü. Tahsilini bu adam yaptırdı.
Çakırcalı Ahmed efe cahil bir efe idi. Fakat oğlu Çakırcalı Mehmed okudu. O zamana göre kuvvetli bir tahsil yaptı. Tahsil bakımından bu üstünlüğü ona ilerideki büyük şa-kavet hayatında çok yaradı.
Çakırcalı Mehmed gençliğinde en çok annesinin tesiri altında kal-’dı. Kocasını çok seven ve tam mâ-nasile bir efe karısı olan annesi, ona mütemadiyen babasından bahsediyor ve Haşan çavuşu Öldürmek
suretile intikam almasını telkin ediyordu.
Diğer taraftan babalığı Hacı Eşkiya da Mehmed’in tahsiline itina etmekle beraber kendisine daima ayni telkinatta bulunuyordu.
Aradan seneler geçti. Küçük Mehmed bir delikanlı oldu. Artık dağa çıkmak ve babasının intikamını al- j mak vakti gelmişti.
Fakat daha evvel yapacağı bir iş vardı. Evvelâ onu halletmeli- idi.
Çakırcalı Mehmed, bir akşam arkadaşlarını bir içki ve kadın ziyafetine çağırdı. Ziyafette binlik rakı şişeleri, türlü mezeler ve çok güzel oynıyan köçekler vardı. Herkps gülüyor, eğleniyor ve Çakırcalmın ısrarile bilhassa içiyordu. Ona gelince içer göründüğü halde içmiyor, bilhassa arkadaşlarına kendisini sarhoş gibi gösteriyordu.
Vakit gece yarısına yaklaşmış,' . herkes birer birer sızmağa başlamıştı. Çakırcalı Mehmed, vaktin geldiğine kail olmuştu. Yavaş yavaş kimsede şüphe uyandırmadan dışarı çıktı. Atı ahırda hazır bir vaziyette duruyordu. Atladığı gibi dört nala Ödemiş’in yolunu tuttu. Bu gaybubet^ dört beş saat sürmüştü. Sabah namazı okunmadan geri dönmüş, atını sessizce ahıra bırakmış, kendisi de arkadaşlarının yanına gelerek bir köşeye kıvrılıp yatmıştı.
Birkaç gün sonra Ödemiş’de müthiş bir cinayet meydana çıkmıştı. Komşuları Mehmed adında bir rençberle karısının birkaç günden-beri evden çıkmadıklarını görünce mahalle muhtarına haber vermişlerdi. Mahalle muhtarı yanma jandarma çavuşu ile köylüden bir iki kişiyi alarak reriçberin evine gitmiş, kapıyı çalmıştı. Cevap alamayınca kapıyı kırarak içeri girmişler, fakat avnı anda burunlarına ağır bir taaffün kokusu çarpmıştı.
Bir cinayetle karşılaştıklarını anladıklarından süratle yukarı çıkmışlardı. Karşılaştıkları manzara çak fecidi:
Yerde kan içinde üç ölü yatıyordu. Bunlar rençber, karısı ve küçük çocukları idi. Rençberle karısının vücutları çırılçıplaktı. İkisi de bı-kaçlanıp öldürüldükten sonra keskin bir bıçakla kafaları kesilmiş ve göbeklerinin üzerine konmuştu. Bu' nevi cinayetler ırz meselelerinden dolayı işlenirdi. Bunun için işin içinde bir namus meselesi olduğunu derhal anladılar. Fakat bu mesele ne idi? Ve cinayeti kim işlemişti?
Bu muammayı o zaman ödemiş-de bulunan zaptiye Haşan çavuş bir dakikada halletti. Cinayeti haber alır almaz:
— Yılan uyanıyor. Bu onun işidir! diyerek hemen yanına beş on nefer aldı. Ve doğruca Ayasuluğ köyünün yolunu tuttu. Haşan çavuş köyün kahvesinde Çakırcalı Mehmed’i arkadaşlarile beraber görünce derhal üzerine vardı:
— Teslim ol Mehmed! diye bağırdı.
Çakırcalı Mehmed Haşan çavuşun yüzüne garip garip baktı. İşte babasını öldüren zaptiye çavuşu karşısında duruyor ve kendisini teslim almak istiyordu.
Lâkayıd bir tavırla sordu:
— Ne istiyorsun? Benim ne kabahatim var?
— Kabahatinin ne olduğunu benden iyi bilirsin. Ben sana üç cana kıymanın ne olduğunu gösteririm.
Mehmed hiç mukavemet göstermedi. Fazla birşey de söylemedi Haşan çavuşun bir işareti üzerine zaptiye çavuşları ellerini urganla sıkıca bağladılar ve köyden götürdüler.
.(Devamı var)
Yugoslav Millî Takımı İngiliz Millî Takımını Nasıl mağlûp Etti?
DÜNYAYÎMES-GULJDENMAC
Ingiliz Millî Takımı kaptanının Maçtan Sonra Yeni Sabah Muhabirine
Yugoslae millî takımı kaptanı Voyadinoviç
Yugoslavya [takımı kalec.&. Lovriç
Belgrat (Hususî muhabirimizden) Burada halkın en ziyade meşgul olduğu şey, ne Danzig hâdiseleri, ne de mihver devletlerinin faaliyetleridir. En büyük hâdise, en bü -yük dedikodû, Yugoslav - İngiliz millî maçıdır. 18 mayısta yapılan maçta Yugoslav millî takımı fev -kalâde bir oyun neticesinde İngiliz millî takımını yenmeğe muvaffak olmuştur. Bu muvaffakiyet, Yugoslav futbolünün şimdiye kadar ka -zandığı en büyük zaferdir.
Futbolün en büyük üstadları o-lan İngiliz millî takımı bir hafta evvel Milâno’da İtalyan millî takımile karşılaşmış, şansszz bir oyundan ve İtalyanların aşırı derecede sert hareketlerinden sonra 2 - 2 bera -bere kalmıştı. Oradan Belgrada gelen ekibin Yugoslavları oldukça mühim bir farkla yeneceğinde herkes müttefikti.
O kadar ki, bütün Yugoslav gazeteleri, maçtan evvel yaptıkları tahminlerde Ingilizler karşısında bir zafer kazanmalarının imkânsız olduğunda ittifak etmiş bulunuyorlardı. Bu suretle dava, galip gel -mekten ziyade az golle ve şerefle mağlûp olmak halini almıştı.
Maç günü stadı 35.000 kişi doldurmuş bulunuyordu. Bu kalaba -lık Belgrat stadı için bir rekordur. Başvekil B. Svetkoviç ve bazı nazırlar da maça gelmişlerdi. Sahaya ilk önce meşhur İngiliz millî takımı, sonra da Yugoslavlar çıktılar.
İngiliz millî takımı:
Vudli - Meyi, Hepgud - Vilin-gen, Kolis, Merser - Matyus, Hol, Lavton, Golden, Brum.
Yugoslav millî takımı:
Lovriç - Pojega, Dubats - Manol, Drogişeviç, Lehner - Glişoviç, Vu-yadinoviç, Petroviç, Matoşiç, Per-liç’den mürekkepti.
Hakem Fransız Kapdövil idi.
Yugoslav millî takımı kaptanı maçtan evvel arkadaşlarına şu nasihati vermişti:
(— Ingilizler karşısında mağlûp olmak hiç bir mâna ve hususiyet ifade etmez. Esasen bunu herkes bekliyor. Fakat ümidinizi kaybetmeyiniz. Unutmayınız ki karşınız-
Verdiği Beyanat
İngiliz miilî takımı kaptanının «Yeni Sabah» için imzala*hğı İngiliz millî takımısın resmi
daki takım da nihayet insanlardan mürekkeptir. Sizden istediğim şey, bütün kudret ve meharetinizi göstermeniz ve galip gelmeğe çalışma-nızdır. Kazandığınız takdirde bu, Yugoslav futbolü için ebedî bir ö • vünme vesilesi olacaktır.»
Maç başladı. Top ilk dakikalar ortada dolaştıktan sonra birdenbire Yugoslav kalesinin önüne geldi ligiliz sol içi bomba gibi bir şütü kaleye gönderdi. Top, kalecinin ellerinde..
Halk, ancak kaleai topu ortaya gönderip Yugoslav torlarının ayak/ larına teslim edince geniş bir nefe, aldı. Oyun çok hızlı devam ediyor, Yugoslavlar, canlarını dişlerine takmış oynuyorlar. Her topun ve her oyuncunun üstüne gidiyorlar.
Top, İngiliz kalesinin önünde do-laşmıya başlayınca halk, kendi o -yuncularını teşcie başladı. Koca stad inim inim inliyor. lngilizler, meşhur soğukkanlılıklarına rağmen biraz şaşırmışlar gibi. *
Top ortalarda biraz dolaştıktan sonra yine Ingiliz kalesinin önüne geldi. Sağdan, soldan bir iki şüt parladı. Kaleci ancak yumrukla u-zaklaştırabiliyor. Bu şütlerden biri kaleciyi aşıp kaleye girerken İngiliz beki, kafa ile kurtardı. Halk yerinde duramıyor. Fakat tehlike u-zaklaştı. Topun, derin paslarla Yugoslav kalesine varışı, beş saniye bile sürmedi.
Yugoslav beki topu kesti ve sağa doğru uzun bir vuruş yaptı. Top a-vuta gidiyor. İngiliz bekleri topu bıraktılar.
Fakat ayni anda Yugoslav açığı Perliç’in yıldırım gibi koştuğu görüldü. Ingilizler topa yetişebilme -sine imkân vermediklerinden aldı -rış etmiyorlar. Fakat Perllç, avut çizgisine 10 santim kala topu yakaladı. Ve ortaladı. Top doğruca Gli-şoviç’in önüne düştü Glişoviç te bu gayreti tamamlıyan demir gibi bir şütle topu ağlara taktı.
Gol!
Saha inliyor. Halk tam 15 inci dakikada yapılan bu golden dolayı oyuncuları, avuçları patlayıncaya kadar alkışlıyor.
lngilizler lâkayıt... Maç başlıyalı henüz 15 dakika olduğu için nasıl olsa vaziyeti düzeltebileceklerine e-min. Top ortaya geliyor.
Yugoslavlar yeniden bütün hı?.-ları ve hırslan ile atılıyorlar. Yine her topun arkasından bütün kuv-vetlerile koşuyorlar. Herkeste bir endişe. Ya kesilirlerse? öyle ya, bu kadar sür’atli bir oyunu kaç dakika sürdürebilirler?.
Bir ara bütün gayretlerine rağ -men lngilizler oyuna hâkim oluyorlar. Kaleye bomba gibi şütler çekiliyor. Fakat harikulâde bir oyun çıkaran Yugoslav kalecisi hepsini kurtarıyor. Birkaç defa topu İngiliz forlarınm ayaklarına kapanarak kurtarıyor.
Ve birinci devre bu şekilde bitiyor. Ecnebi gazeteciler derhal telgrafhaneye koşuyorlar. Röyter mu-
ı ugos’.avları ikinci golünü atan Perliç
habirt telefonla Londraya ilk devrenin neticesini bildirirken üç defa neticeyi tekrarlamak mecburiyetinde kalıyor. Çünkü Londra, İngiliz millî takımının ilk devreden 1-0 mağlûp çıktığına inanmıyor.
Maamafih halk ta henüz neticeden emin değil. Her ne kadar ta -kımları ilk devreyi galip bitirdise, fevkalâde hızlı oynadığından takati kalmadığını zannediyor.
Nitekim ikinci devrenin daha beşinci dakikasında lngilizler fevkalâde bir hücumla beraberlik golünü atınca bu tahminlerin doğru çıktığı sanılıyor.
Ingilizlerin cidden çok teknik bir hücumla yaptıkları bu gol, halk tarafından alkışlanmamıştır. Bütün tribünleri mevtâî bir sükût kaplamıştı. Şimdi herkes Ingilizlerin diğer gollerini beklemektedir. İngiliz millî takımı cidden güzel ve hesaplı oynuyor. Sağ iç Hol’ün iki hücumunu, Yugoslav kalecisi cidden büyük fedakârlıkla ayaklarına kapanarak kurtarıyor. Ve böylece dakikalar geçiyor.
İkinci devrenin 15 inci dakikasındayız. Sağdan bir Yugoslav hücumu, topu yine İngiliz kalesinin önüne getiriyor. Topu alan sol iç Voyadi-
noviç, çalımla İngiliz oyuncularım atlatıyor. Halk yeniden coşuyor Ve takımlarını teşçi ediyor. Bu sırada Ingilizlere bir korner oluyor. Atüı-yor, neticesiz... Akabinde top Yugoslav kalesine akıyor. Fena bir kafa vuruşile iade ediliyor.
Bir iki vuruşu müteakip Perliç’in yeniden yıldırım gibi koştuğu ve çok müsait bir vaziyette topu yakaladığı görülüyor. Yanında kimse yoktur. Acele etmeğe kafiyen lüzum görmeden topu düzeltiyor. İngiliz kalecisi ve bekleri üzerine doğru koşuyorlar. O üine şaşırmadan soğukkanlılıkla topu kaleye sokuyor.
Stad yeniden mahşere dönüyor. Halk, Perliç’i çılgınca alkışlıyor. ve oyun yine başlıyor. Yugoslavlar yine hâkim, yine her topun arkasından bütün enerjisini sarf ederek koşuyor. Bu gayret İngiliz takımının temposunu bozuyor. Oyun biraz şiddetle bitiyor. fği taraf ta bir iki favul yapıyor.
Oyunun nihayetlerine doğru İn -gilizlerin daha sık hücumlar yaptığı görülüyor. Top ekseriyetle Yu -goslav kalesinin önlerinde dolaşı .-yor. Fakat müdafaaya çekilen Yugoslav takımı bütün gayretleri se -meresiz bırakıyor. Ve böylece Yu -goslav millî takımı sahadan 2-1 galip çıkıyor.
Maçtan sonra İngiliz millî takımı kaptanı ile ve Yugoslav futbolcü-lerile görüştüm. «Yeni Sabah» için İngiliz millî takımının resmini im -zalıyan ekip reisi sadece Yugoslav millî takımını büyük bir enerji ile ve bir hafta evvel Milâno’da karşılaştıkları İtalyan millî takımmdan daha teknik bir oyun oynadıklarını söyledi. Yugoslavların ilk golünü atan Glişoviç, resmini «Yeni Sabah ve Türk sporcu gençliği için» imzaladıktan sonra sadece hayatının en mes’ut gününü yaşadığını söyledi.
Bu maçı seyrederken çoktanberi millî temaslar yapmıyan ve bu yüzden geriliyen Türk futbolünü dü -şündüm. Ve daha dört beş sene evvel müsavi seviyede olduğumuz Yu-, goslav futbolünün bu büyük zaferine imrendim. D. T.
FENERBAHÇE GALİP
Tehir ecrilen Fenerbahçe - Süleymaniye Şiid dömifinal maçı dün oynanmış. Süleymaniyenin 9-0 mağlubiyetile neticelenmiştir. Resim maçtan bir sahneyi göstermektedir.
Sayfaı)
Y t NI9 Al AH
Gülemiyen İnsanlar
Yazan: IVUdlh EGEMEN
Bu sözüm üzerine yüzünü büsbütün bir keder kapladı ve:
— Doktor... O söylediğiniz pal-; yaço benim... Görüyorsunuz ki herkesin güldüğü ve herkesi güldüren bir intan sizden hayatta gülebilmek için ilâç istiyor.
Gayriihliyarî bu adamın hayatına ve dertlerine karşı içimde garip bir alâka hissettim... Vaktimin müsa adesizliğini unutmuştum... Kendi deıdlle uğraşan bir insan gibi onun dertlerini kendi derdim gibi düşünmeğe başladım... Söze gene o başladı:
— Anlıyorum ki bana siz de bir ilâç veremiyorsunuz... Şu halde müsaadenizle diye ayrılmak istedi. Fakat ben:
— Acı ve ıztırabın ruhunuzun derinliklerine kadar işlediğini anlıyorum, size yegâne ilâç olarak teselliyi t'avsiye edeceğim... Bilhassa bunu kendim hatırlamak istedim... Söyleyiniz... Dertleriniz yüzünüzde görünen her izden belli... Hayatın darbe ve acılarını yüzünüzden sezdim... En içli yaranızı birkaç sözümle teselli edebilirsem memnun olacağım...
Her zaman derler ki... Doktorluk bir nevî fedakârlıktır... Hakikaten ekserisi fedakâr olurlar derlerdi de buna hiç inanmazdım... Fakat bugün bana karşı göstermiş olduğunuz bu alâka fikrimi değiştirmeme kâfi geldi...
Peki... Şu halde dinleyin...
Hayatın en bedbaht insanları... Başkalarını - muztarip dahi olsalar - güldürmek mecburiyetinde olan ve yaşamaları başkalarının neşelerine bağlı olan insanlardır.
Tam 8 sene evvel sevdiğim bir kadınla evlendim... Hayatın saadet diye tabir edilen herşeyini bu kadından ve evimden tatmış gibiydim. Ezelî ve ebedî bir saadetin timsali olarak kendimi gösterebilirdim... O günler şendim... Mesleğim yalnız başkalarını güldürmekti, fakat kendim zaten gülen bir insandım...
Onun için bu hiçbir zaman bana acı vermedi... Vermiyordu da... Gene böyle mes’ud bir günümde alkışlar arasında ortaya çıktım... Yaptığım her harekete, takındığım her ta-vıra, söylediğim her söze bin bir kahkaha cevap veriyordu. O gün büs bütün şendim... Çünkü çocuğumun doğduğunun senei devriyesi, daha doğrusu saadetimin senei devriyesi idi...
İşte o gün bu gülen insanlar içinde valinin de yer almış olduğunu gördüm... Vazifem bitmiş ayrılmak üze re idim ki valinin alkışlar arasında bana doğru yürüdüğünü gördüm, olduğum yere mıhlanıp kalmıştım... Biraz mes’ud ve biraz da şaşkın neticeyi bekliyordum... Yanı-tna yaklaştı... Herkes susmuş, söy-liyeceği sözleri dinlemeğe hazırlanıyordu... Ben de hareketsiz onu dinliyordum... Elini cebine soktu... ve kadife bir mahfaza içinde altın bir madalyayı bana doğru uzatarak:
— Bunu bütün şehrin sevinç ve neş’esi olan insana bütün sevgimizle veriyoruz... dedi... Ben de bana karşı gösterilen bu nazik hitaba karşı ayni şekilde teşekkür etmekle mukabele ettim ve büsbütün şen ve mes’ud soyunma odama girdim.. Herkes beni tebrik eriyor... ben de herkesin iltifatına mukabele etmek için elimden geldiği kadar çalışıyordum... Ve odama girince... her tarafı çevirmiş olan boy aynasının karşısına geçtim. Bu altın madalyayı sırtımdaki değişik renklerin birleşmesinden hasıl olan palyaço elbiseme iliştirmeğe çalışıyordum. Bilhassa sirklerde odalar paravanlarla ayrılmıştır... Gözlerim, göğsümdeki madalyadan kalkıp ta aynada kendimi bütün tecessüs histerimle süzmeğe başlıyacağım anda birdenbire bir noktaya takıldı...
Gayriihtiyarî elim göğsümdeki madalyaya gitti. Bütün kuvvetimle onu göğsümden kopardım ve karşımdaki aynanın üzerine fırlattım... Artık hiç birşeyi görmüyordum. Nereye baksam hep aynı levha, her aynada hep aynı hayali göreceğim zannediyordum... Elime geçeni öteye beriye fırlatıyor... İskemleleri biribirine vuruyor... daha doğrusu ne yaptığımı bilmiyordum... Beni o anda zapteden hiçbir kuvvet yoktu... Ne yaptığımı bilmiyordum... Yalnız karımı kolları arasında sıkan bir insan ve karımın da bu adamın dudaklarına doğru dudaklarını uzattığını görüyordum...
O günden itibaren artık herşey, hülyalarım, saadetim, neş’em her şeyim işte o andan itibaren söndü ve öldü... Ben artık yarı ölü bir insan olmuştum... Evime., he/- gün bin bir saadet duyduğum evime nasıl gidecektim?. Herşey sanki o anda başıma yıkılmıştı ve ben her yanı bu yıkılan duvarlar arasında hurdahaş olmuş bir insan gibi bo-calıyarak gecenin herşeyi gizliyece-ği bir ana kadar kâh taşlara çarparak ve bazan da hırsından ve aczinden ağlıyarak... yürüdüm... yürüdüm...
Gece saat 11 e kadar, sarhoş gibi, ne söylediğini bilen, ne de anlıyan serseriler gibi gezdim... Tenha sokaklarda ilerliyordum... Bu öldürücü azaptan kurtulmak için çare arıyordum... ve netice olarak, her düşünen insan gibi ondan ayrılmağı tasarladım. Ve işte bunun üzerine tam 3 sene evvel ayrıldık... Yegâne tesellim çocuğumu bağrıma basmaktı... Onu hayatımın ve sönen saadetimin yegâne nişanesi olarak kucaklamak beni bu kemirici azaptan kur-taramıyordu. Onun için içimde bir acı var. Artık çocuğum bile beni teselli edemiyor... Çünkü bu an ondan bile nefret ediyorum. Fakat onun bunda ne suçu var dersini?. Hayır!.. Onun suçundan bahsetmek değil, fakat kendi bedbahtlığımdan bahsetmek istiyorum... İşte tam 3 aydanberi içimi kemiren bir şüphe beni büsbütün öldürüyor... Görüyorsunuz ya... Oğlum diye bağrıma bastığım bu çocuğun kendi oğlum olduğuna bu an bile şüphe ediyorum...
Başka bir insanın eserini kendi eseri diye bir insanın bağrma basmasından büyük bedbahtlık olabilir mi?.. Düşünüyorum da hakikaten biz erkekler bedbaht insanlarız...
Fakat ne yapabilirim?.. Onu da terketmek... Fakat ya kendi çocuğum ise o zaman bu zavallı da bir sefil olmaz mı? Terketmemek... Ya kendi oğlum değilse... Görüyorsun ya doktor... Artık kafam düşünce denilen hislerden pek uzak... Bozulmuş bir saat gibi... Yahut rüzgâra kapılmış bir yaprak gibi nereye çekilse gidiyor. İşte sana bütün bunları unutmak için... eski hayatıma dönebilmek için gelmiştim... Anlıyorum yaşadığıma şahid olan şu iki gözüm bir noktaya takılıp ta kalmcıya kadar... bu şüphe ve ız-tırapta devam edecek... Sana yalvarıyorum acı bana... Bir ilâç’ver...
Diyen bu san benizli insanın:
— Gülmek istiyorum doktor. . Gülmek istiyorum... diye hıçkırarak ağladığını gördüm..
- SON —
Bir suda boğulma vak'ası
Aydın (Hususî) — 18/5 939 şehrin şimal kısmı dağ köylerinden Anbarcık ile Zeytinköy arasında yeni yapılmakta olan şehir suyunun bendine su işleri mühendislerinin bir buçuk yıldır yanlarında çalışıp bent bekçisi yaptıkları Bur-dur’lu Mehmet bu bende banyo yapmak üzere girmiş ve boğulmuştur. Keyfiyetten haberdar edilen müddeiumumi vak’ayı mahallinde görerek tahkikata başlamıştır.
Maraş Güzelleşiyor
Sistemli Bir Çalışma Sayesinde Her Sahada inkişaf Var
Maraş belediye fidanlığı
Umumî muhabirimiz Toksoy yazıyor:
Maraş’da imar hareketleri çizilen ve muntazaman tatbik edilen bir program dairesinde devam ediyor. Millî kahramanlığımızın İlâhi bir timsali addedilecek mevkide olan yiğit şehrin harp sonu manzarası bir harabezardan hiç te farklı değildi. Düşmanın savurduğu on binlerce mermi ve milyonlarca kurşun koca şehirde âdeta oturulacak bir bina bırakmamıştı.
Bu harabî, pek mahdud değişmelerle 934 yılına kadar sürdü. Ferdî bir kısım inşaat, bir belediye sarayı, küçük mikyasta bir mezbaha ve bazı sokakların açılması istisna edilecek olursa umumî hizmet' adına yapılmış tek_bir esere tesadüf etmek gayrimümkündü. Hemen her köşede harp sonu manzarasından bir parça göze çarpardı.
934 de belediye reisliğine Dr. B. Haşan Sükûti Tükelin getirilmesi üzerine ise umumî vaziyette derhal bir değişme başladı. Zamanımıza kadar devam eylemiş bulunan bu harekettir ki Maraş’a bugünkü modern ve medenî çehreyi verdi.
Anadan doğma belediye reisi vasıflarına malik, genç, enerjik, hayatta maksatlı ve iddialı olmasını bilen sayın doktoru karşılaştığı hara bî hiç te nevmid etmedi. Onda, bilâkis, kahraman yurdu lâyık oldu-ğ umertebeye ulaştırmak için tarifi nakabil bir arzu ve enerji uyandı ve uyanan şiddetli bir arzu ve enerji ile işe başlıyan kıymetli urbay beş sene gibi kısa bir müddet zarfında sayısız denecek kadar çok eser meydana getirdi.
Değerli ve mümtaz doktorun bir faaliyet kaynağı haline getirdiği Maraş belediyesinin vücudlandırdı-ğı âsarı şöylece sıralıyabiliriz: 934 senesine kadar feci bir hastalık ve mikrop yuvası olan pis sulu dereler azim fedakârlıklar ihliyarile tamamen kapatılmış ve üzerlerinde güzel caddeler ve bulvarlar meydana getirildiği gibi bu esnada umumî ka-
9 uncu İzmir Fuarı
Bu Seneki Panayırda Bir Çok Yenilikler Bulunacak. Hazırlıklar Sür’atle İlerliyor
Fuar zamanında donanmamız da izmiri ziyaret edecek
İzmir (Hususî) — Dokuzuncu İzmir Fuarının muvaffak olabilmesi için hükümetimizin gösterdiği mü-saadekârlıklar büyük bir memnuniyetle karşılan/nıştir. Bilhassa haricî iştirakleri teşvik için her firmaya 2000, İngiltere’den iştirak edeceklere üç bin liralık serbest döviz verilmesi kararlaştırılmıştır.
Filhakika son bir hafta içinde Fuar komitesine yapılan müracaat-ler, haricî iştiraklerin bu sene, geçen senelerle mukayese edilmiyecek kadar çok olacağını göstermiştir.

nalizasyon işi de muntazam ve fennî suretle halledilmiştir. Yalnız bu Maraş belediye meclisini her türlü tebrik ve takdirin fevkinde kılacak bir mahiyet arzeder. Şimdi halk hastalıktan, çocuk vefiyatından, şehir de gayet çirkin ve mülevves bir manzaradan kurtulmuş oluyor.
Otuz altı bin lira sarfile kurulan elektrik santralı şehri tenvire kâfi gelmektedir. Muazzam bir iş olan su tesisatı kahramanlar yurdunun mühim ve hayatî bir ihtiyacını karşılamıştır. Saydıklarımız yeraltı tesisleridir. Modem şehircilik zihniyetini tebarüz ettirmek için işe toprağın altından başlıyan güzide şar-bay temeli en sağlam şekilde kurduktan sonra üste geçmiş ve bu kısımda da aynı değerde ve adeden çok daha fazla eserler meydana gelmesini temin eylemiştir.
Şimdi bunlara bir nazar atalım: Kahramanların aziz ruhlarını taziz makşadile üç şanlı âbide kurulmuş, her türlü tesisatı cami ve geniş bir asrî mezarlık, ekmek fabrikası, modern bir pazar yeri, çocuk bahçesi, aile parkı, asrî gazino, otel, sinema, örnek ev, bakteriyolojihane, şehid-ler çeşmesi ve fidanlık tesis edilmiş, ana caddeler parke döşenmiş ve ağaçlanmış, diğer cadde ve sokakların tanzimine çalışılmış, eski çarşılar yeni baştan ıslah ve tanzim olunmuş, kapanan Kanlıdere sağlık bulvarı haline getirilmiş ve üstünde betonarme bir köprü kurulmuş, yeni ve büyük bir parkın inşaatı devam eylemiş, şehir harita ve imar plânı yaptırılmış ve belediye bütçesinde bir misli fazlalık temin edilmiştir.
Bütün Maraş halkının içten say-ğı ve sevgilerini üzerinde tophyan muhterem doktor Haşan Sükûti Tükel takdir ve »ebrike çok şayeste ve lâyık bulunan faydalı mesaisine büyük bir intizamla devam etmektedir. Şimdi, beş yılda saydığımız eserlere kavuşan Maraş’ın ikinci beş yıl sonraki çehresini tasavvur etmek güç olmaz sanırım.
İnşa edilecek olan sergi sarayındaki 200 standın yarısından fazlası şimdiden kiralanmıştır. Hariçten iştirak edecek ecnebi firmalar, daha masrafsız olması itibariyle sergi sarayı içindeki standlardan istifade yolunu tercih etmekledirler.
Belediye ve Fuar komitesi reisi Dr. Behçet Uz, Fuar sezonunun bilfiil girmiş olması dolayısile Fuar fen heyetinin çalışmalarını prog-ramlandırmıştır. Haziran başından itibaren her gün 500 işçi, mühendis, fen memuru, bahçıvan ve dekçra-
________________24 MAYIS 1939
----------------------
Sultan Aziz Devri
Başpehlivanları -Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir-
- «9 - YAZAN : SAMİ KARAYEL
Makarnacıyı Yendim, Fakat Kabul Edilmedi
Sultan Azizin De Müdahale Etmemesi Canımı Sıkmıştı
Bu hareketim kâfi değildi. Has-mımın önüne büzülerek çömelip o-turmak manevrası da vardı.
Yani; çaprazdan sıyrılır sıyrılmaz ters dönüp olduğum yere bir şimşek süratile büzülüp oturdum.
Bu hareketim, hem benim için ve hem de hasmım için çok tehlikeli idi. Eğer, ben çaprazdan sıyrılma hareketimi muvaffakiyetle icra e-demesem, Maakrnacı yüzde yüz beni bükerek ve çengelliyerek mağlûp edebilirdi.
Fakat; ben oyunumda muvaffak olursam hızla ve koca gövdesile beni geri geri süren Makarnacı birdenbire önüne büzülen maniama çarparak bozuk düzen ve belki de yenik olarak yanıma ve önüme düşeceği aşikârdı.
Nitekim de dediğim gibi oldu. Ben manevramda muvaffak olup yere oturunca Makarnacı hızını a-lamadı, ayakları bana çarptı ve koca gövdesile üzerimden atarak bozuk düzen ve hattâ biraz da göbeği açılarak önüme düştü. Bu düşüş bir başpehlivan için mağlûbiyet sayılabilirdi. Çünkü; göbeği yıldızla-mıştı.
Ben, hasmımın açık düştüğünü görünce üzerine varmadım; hemen olduğum yerden kalktım ve galibiyet temennasını çaktım.
Makarnacı da; derlenip toparlanarak derhal ayağa kalkmıştı. Benim temenna ettiğimi görünce hiç birşey olmamış gibi olduğum yerde bana hücum etti. Yani mağlûp olmamış bir pehlivan gibi tekrar güreş etmiye başladı.
Baktım; etraftan bu hale ses çıkaran yoktu. Efendimizin de bir i-radeleri olmadı.
Ne yapayım; bilmecburiye güreşi tuttum. Lâkin, ben böyle olduğunu bilmiş olsaydım, hiç altıma düşen Makarnacıyı bırakıp ayağa kalkar mıydım?..
Ne ise, olan olmuştu. Boğuşmamız yeniden başladı.
Fakat; Makarnacı bu ucuz kurtuluşun kendine verdiği hırs ve kuvvetle durmadan hücum ediyordu.
Doğrusunu söylemek lâzımgelir-se benim fena halde canım sıkılmıştı. Nihayet Makarnacıyı açık düşürdüğüm halde mağlûp saymamışlardı.
Derhal güreşteki tabiyemi değiştirdim. Hücumdan ziyade tedafüi bir vaziyet almıya başladım.
Her nedense, bu halimi gören e-
tör Fuar sahasında çalışmıya baş-lıyacaktır. Fuar işleri bu sene vaktinden evvel, yani ağustos iptidasında ikmal edilmiş olacaktır. Fuar sahası Ağustosta noksansız olarak işlerini bitirmiş bulunacağından 20 gün içinde de dekor ve park işleriyle elektrik işleri yapılacaktır.
Fuarın ışıklanması ve elektrik oyunları, bu sene gayet cazip bir şekil alacaktır. Bunun plânı hazırdır.
Fuarın açılma töreni için de hazırlıklara başlanmıştır. Vaktinde açılma davetiyeleri alâkadarlara gönderilecektir. Bu sene de donanmamızın Fuar sezonunda İzmir’e gelmesi ve limanı şereflendirmesi için teşebbüste bulunulacaktır.
Fuarın spor müsabakaları programı hazırlanmışsa da kat'î şeklini almış değildir. Buna sebep Beden Terbiyesi Umum müdürlüğünün İzmir, İstanbul ve Ankara muhtelitleri arasında yapılacak müsabakaların angajmanını henüz ikmal etmemiş bulunmasıdır.
fendimiz, şu suretle vaki ojem ira-delerile güreşi durdurdular:
— Pehlivanlar, durunuz!..
Hemen güreşi bırakarak olduğumuz yerde durduk... Hiç unutmam, Sultan Aziz Efendimiz olduğu yerden ayağa kalktı, bize doğru yürüdü ve şu sözleri söyledi:
— Kavasoğlu; olmadı. Evet; göbek biraz yıldız gördü, fakat; bu tam yeniliş değildir. Tut bakalım!..
Bu, bir ihtardı. Ben, efendimizin bu sözleri üzerine müsterih olmuştum ve., eskisi gibi keyifle Makarnacıya salmıya başladım.
Hulâsa, güreşimiz altalta, üstüs-te üç saati buldu. Akşam olmıya başlamıştı. Güreşi berabere bıraktırdılar ve efendimiz bana hitaben:
— Kavasoğlu; hazırlan!., buyurdu.
Meydandan çekildik... Giyinip is-tirahate çeküdiğimiz zaman mabeyinci Fahri Bey elinde iki al canfes kese karşımıza dikildi. Keselerden birini öpüp başına koyduktan sonra; Makarnacıya hitaben:
— Hüseyin pehlivan! efendimizin İhsam şahaneleri..
Ve., diğer keseyi de öpüp ba^rna koyduktan sonra; bana da döne -rek:
— Kavasoğlu! Efendimizin ihsanı şahaneleri...
Buyurdular. Biz keseleri öpüp başımıza koyduktan sonra; ceplerimize indirdik. Oldukça ağır keselerdi.
Mabeyinci bey gitti. Ben, daha acemi olduğum için ne elimi cebi -me atıp keseyi yoklıyabilirdim ve ne de başka türlü sorgu, sualde bulunabilirdim.
Fakat; Makarnacı eski ve padişahımıza çok yakın bir bende olduğu için sellemehüsselâm elini cebine attı. Keseyi çıkardı. Ağzını açtı. İçindekileri şalvarın m üzerine döktü.
Ben, heyecanla seyrediyordum. Baktım, bir alay kırmızı lira idi. Hep te yarımşar liralık altınlardı
Makarnacı; birer birer saydı. Ve bitirdi. Bana dönüp gülerek:
— Ülen susak ağızlı, ne dürürsün, sen de saysana?..
Ben de; cebimden keseyi çıkardım, saydım. Tam, yüz altın lira idi. Doğrusu olduğum yerde kanmı harekete geldi. Az para değüdi. E-fendimizin bu ilk ihsanını hemen köye gönderip tarla, öküz, koyu a aldırmıştım.
(Devamı var)
Biga Köy Yollarındaki ıslahat
Biga (Hususî) — Köy yollarının ıslahında faaliyet görünüyor. Dime-toka nahiyesini merkeze bağhyan yol ile kışın ve yağmurlu havalarda Biga’nın garbindeki ova, köylerden, kaza merkezine vesaiti nakli-yenin geçmesine imkân ve mı iyen Karanti - Pekmezli - Savaştepe • Kaldırımbaşı araba yolunun tesviyesine köylerin imece suretile yaptıkları yardımla başlanmıştır. Doğancı - Balıklıçeşme yolu da ıslat edilmektedir. Bu yollar güzergâhındaki küçük azmaklar imlâ edilecek ve büyükleri üzerinde menfeı şeklinde süzmeler yapılacaktır. Blokaj ve balast için Savaştepe köyü ocağından istifade edilecektir. Yolların ıslahında jandarma komutanımızın büyük gayretleri vardır.
Çihad Ozanail
24~MÂYÎ8 19^' ________
Aydındaki Feci Cinayet Muhakemesi
Sebepsiz yere genç bir şoförün canına kıyan sarhoş katil muayene edilmek üzere İstanbul Tıbbî Adli müdürlüğüne gönderilecek
YENİSABAH
3ayfa( ?
Bütün Aydın halkı heyecanla muhakemeyi takip etti
Aydûı (Husuî) — Şehrimiz şo förlerinden Muşta Z| fa Babayiğit oğ- fil lu Hüseyin Baba» ■ yiğiti şehrin bil K kilometre mesafe- K deki Tellidede yo- H lunda ve saat 23 "ffi 24 raddelerinde biı »1 otomobil gezintisi esnasında taban ca ile vurup öldü ren Mehmet GöJ menin cürmüme,»
hud olarak şehri-Şuur£uz bir ku miz ağırceza mah-na kurban gid.ı( kemesinde muha-zavallı şoför Hü-kemesi yapılmış (seyİQ Babayiğit tır. Mahkeme oda-
, sı, kapının önü, hükümetin ikinci . katına çıkacak merdiven ve kori-| dor tamamen halkla hıncahınç dolu iğne atılsa yere değil insan üstüne düşecek kalabalıkta idi. Müteaddit polis ve jandarma inzibati muhafaza ile meşgulken suçlu mahkemeye getirildi. Heyeti hâkime makamlarına oturdular. İddia makamını da Cümhuriyet müddeiumumi muavini işgal etti. İki tarafın da avukatı vardı.
Muhakeme başından sonuna kadar heyecan içinde geçti. Maznun sarhoşluk saikasile işlediği bu cinayetten haberdar olmadığını, tabam canın kendi tabancası ve otomobil içinde kendisinin bulunduğuna göre cinayetin kendi tarafından işlenmiş olması lâzımgeldiğini söyledi. Bununla beraber hiç tanımadığı şoförün ölümünden (keşki o öleceğine ben öleydim) sözleriyle tees-
MCTETERBUL l
Orta Anadoluda Kuraklık
Andolunun orta kısımlarında kuraklık devam etmekte olduğundan, mahsul istenildiği şekilde inkişaf edememektedir.
Osmaneli tarafında da şiddetli dolular olduğundan birçok tarlalar harap olmuştur. Konya havalisin -deki tarlalar yağmur beklemekte -muştur.
sürünü beyan etti. Maktul şoför Hüseyin’in 70 yaşındaki babası titrek sesle:
«— Kana kan isterim» dedi.
Vak’anın tek şahidi şoför muavini Mehmet Doygun ile vak’ayı müteakip gelen şehrimiz merkez jandarma karakol komutanı başçavuş Ekrem Ergün dinlendi. Cinayet sebepsizdi...
Suçlunun avukatı suçlu Mehmet Gökmen’in tanımadığı bir adamı bilâsebep vurmasının o anda kendisine bir cinneti muvakkate gelmiş olması ihtimalinden bahsederek muayenesini istedi. Hâkim suçluya sordu» O da kabul etti. Fakat iddia makamı reddetti. Neticede mahkeme heyeti müzakereye çekildi,, de-vairin paydos zili çalmasına rağmen hâlâ gelemiyen heeyti hâkime nifttı-yet göründü ve herkesin heyecan ve helecanı içinde cürmün meşhud cürümlükten çıkarılması, kesilen tevkif kararının ipkası, suçlu Meh-med’in bir asabi hastalığa müptelâ olup olmadığının fennen tesbiti için İstanbul’a tıbbı adliye gönderilmesi-•ne karar verildiği bildirildi.
Hüseyin Babayiğit hakikaten is-mile müsemma bir babayiğit olup herkesin hüsnü teveccühünü kazanmış ve şoför arkadaşlarınca sevilmiş bir gençti, taksitle arkadaşlarından bir otomobil almış yeni kanatlanmağa çalışıyordu, şoför arkadaşları bir kamyon tutmuşlar ve 18 şoför kendi tenezzühleri ile cenazeyi takip ederek gözyaşları arasında Karacaahmetteki ebedî med-fenine defneylemişlerdir. Aydın umumî bir teessür içindedir.
H:lmi Tüket
Askerlik hleri
Bir Amerikan paraşüt fabrikası mümessili şehrimize geldi
Amerikadaki büyük bir paraşüt fabrikasının mümessili olan M. Gre-gor Vaite bu sabahki Semplon trende şehrimize gelmiştir. Mümessil birkaç güne kadar bazı temaslarda bulunmak üzere Ankaraya gidecektir.
BETONARME KÖPRÜ İNŞAATI
Nafıa Vekâletinden:
1 — Kırklareli ve Tekirdağ vilâyetleri dahilinde Çerkesköy - Vize -Kırklareli yolu üzerindeki Ergene, Çayırdere, Soğucakdere köprülerinin betonarme ve yine ayni yol üzerindeki Büyükdere köprüsü döşemesinin de ahşap olarak yeniden inşaatı (67.224) lira (22) kuruş keşif bedeli üzerinden kapalı zarf usulile eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Eksiltme 5/6/939 tarihine müsadif pazartesi günü saat (16) da Nafıa Vekâletinde şose ve köprüler reisliği odasında yapılacaktır.
3 — Eksiltme şartnamesi ve buna müteferri diğer evrak (337) kuruş mukabilinde adı geçen reislikten alınabilir.
4 — İsteklilerin eksiltme tarihinden en az sekiz gün evvel bir istida ile Nafıa Vekâletine müracaatla bu gibi inşaatı yapabileceklere dair ehliyet vesikası almaları lâzımdır.
5 — Eksiltmeye gireceklerin dördüncü maddede bahsedilen vesika ile 939 senesine ait Ticaret Odası vesikasını ve (4612) liralık muvakkat teminatlarını havi olarak 2490 sayılı kanunun tarifatı dairesinde hazırlı-
yacakları kapalı zarflarını ikinci maddede yazılı vakitten bir saat evveline kadar makbuz mukabilinde komisyon reisliğine vermeleri muktezidir.
(1851) (3438)
[
İstanbul Belediyesi ilânları
Senelik İlk.
Muhammen temi-kirası natı
Tepebaşında Meşrutiyet caddesi sokağında 18 N. dükkân 400,00 30,00
Karagümrükte Keçeci Karabaş mahallesinde Fevzi-paşa caddesi sokağında arsa 30,00 2,25
Karagümrükte Debağlar mahallesinde Fevzipaşa caddesi sokağında yol artığı (6 aylık) 10,00 0,75
Beşiktaşta Sinanpaşa mahallesinde Hasfırın sokağında 9 N. dükkân 48,00 3,60
Şehremininde Büyüksaray meydanı sokağında 64,40 metıe murabbaı arsa 18,00 1,35
Kapalıçarşıda Sandal Bedesteni Kömürlük kapısında 33,41 metre murabbaı arsa 30,00 2,25
Hasköyde Kiremitçi Ahmet Çelebi mahallesinin Has-köy caddesi sokağında 2/4 numaralı 1389 metre mu-rabbaı arsa 180,00 13.50
Yukarıda semti, senelik muhammen kiraları yazılı olan mahaller teslim tarihinden itibaren birer sene müddetle kiraya verilmek üzere ayrı ayrı açık artırmaya konulmuştur. Şartnameleri Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler hizalarında gösterilen ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 26/5/939 cuma günü saat 14 buçukta Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (3248) (B.)
S-ne’ik ilk muVmmen t mi-k rası natı
Hasköyde Hslıcıoğlu mahallesinde Keçeci Piri soka-
ğında 199 numaralı dükkân 18,00
Arnaviatköyünde Lûtfiye mahallesinin Ön sokağında
1,35
Eminönü yerli As. Ş. sinden:
Şubemizde kayıtlı bulunan bilû-mum emekli ve yedek sübayların senelik yoklamaları yapılacaktır.
Yoklama: 1 haziran 939 dan 30 haziran 939 a kadar devam edecektir.
Her hangi kanunî bir mazeret yüzünden şubeye gelemiyecek olanların yeni adreslerini, sıhhî ahvallerini, sicil veya kayıt numaralarını at-ahhütlü mektuba yazarak bildirmek suretile yoklamalarını yaptırmalıdırlar.
5/7 numaralı ev
Arnavutköyünde Lûtfiye mahallesinin Küçük Ayazma sokağında 11/23 numaralı ev
72,01
72,00
5,40
5,40
Muayyen müddet zarfında yoklamalarını yaptırmayıp lâkayıt ka lanların bilâhare vaki olan itirazları nazarı dikkate alınmıyarak haklarında cezaî muamele yapıla -cağı ilân olunur.
Cümhurreisinin valdeleri
Reisicümhur İsmet İnönünün validesi dün akşam Ankaraya gitmiş ve İstasyonda Vali muavini tarafından teşyi olunmuştur.
Nafıa Vekâletinden :
Eksiltmeye konulan iş:
1 — Ahmetli regülâtörü ve Ahmetli sol sahil sulaması hafriyat ve inşaatı keşif bedeli (1,342,139) lira (58) kuruştur.
’■ 2 — Eksiltme 19/6/939 tarihine rastlıyan pazartesi günü saat 11 de
Nafıa Vekâleti Sular Umum Müdürlüğü Su Eksiltme komisyonu odasında kapalı zarf usulile yapılacaktır.
3 — İstekliler eksiltme şartnamesi, mukavele projesi, Bayındırlık işleri genel şartnamesi, fennî şartname ve projeleri (50) lira mukabilinde Sular Umum Müdürlüğünden alabilirler.
4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin 54,014 lira 20 kuruşluk muvakkat teminat vermesi ve eksiltmenin yapılacağı günden en az sekiz gün evvel ellerinde bulunan vesikalarla birlikte bir dilekçe ile Nafıa Vekâletine müracaat ederek bu işe mahsus olmak üzere vesika almaları ve bu vesikayı ibraz etmeleri şarttır.
Bu müddet içinde veeika talebinde bulunmıyamar eksiltmeye iştirak edemezler.
5 - isteklilerin teklif mektupla rını ikna, maad-de yazılı aitten bir. saat evveline kadar Sular Umum Müdü, lüğüne makbuz mukabilinde ver-meleri lâzımdır.
Postada olan gecikmeler kabul e İlim »z. (1839) (3403)
oiduâunu isbat etmişfir.j
Senelik muhammen kiraları yukarıda yazılı bulunan mahallerin teslim târihinden itibaren birer sene müddetle kiraya verilmek üzere açiK artırması 5/6/939 pazartesi gününe uzatılmıştır. İstekliler hizalarında yazılı ilk teminat makbuz veya mektubile birlikte yukarıda yazılı günde saat 14,30 da Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (3608) (î)
Nafıa Vekâletince tasdik edilen Atatürk bulvarı, Galata yolcu salonu ve civarı, Dolmabahçe - Ayaapaşa, Şehzadebaşı, Bebek - îstinye yolu kısmı ileri plânlarının birer sureti İstanbul Belediyesi kapısına ve bir sureti ait olduğu Belediye şubeleri kapılarına talik edilmiştir. Yapı, Yollar Kanununun üçüncü maddesi mucibince herkesin malûmu olmak üzere keyfiyet ilân olunur. . (B. - 3353)
Liseler Ahm Salıtn Komisvonundan:
Nev’i Iıfikdakn Muhamme İlk temi-r at Lira K. İhalenin nevi cağı gjn ve yapı'a-saati
Kilo Kı f yatı ruş Sn.
Pirinç 58.500 30 — 1316 25 5 haziran 1939 pazartesi
saat: 10,30 açık eksiltme
Beyaz peynir 21500 45 — 1279 50 » ) » saat: 10,45
Kaşar 10550 70 —
Sadeyağ 47000 95 — 3348 75 ) . ) ) 11
Nohut 9350 15 —
Fasulye «Çal » 29500 17 —
Barbunya 10900 12 — 702 90 » ) ) ) 11,15
Yeşil mercimek 7250 17 —
Kırmızı mercimek 3450 12 —
Soğan 42 500 8 — 646 51 » ) ) » 14
Patates 58000 9 —
Zeytinyağı 17450 48 — 628 20 ) ) ) ) 14,15
Reçel 4800 40 — 144 — ) ) 14,30
Ekmek 25000 9 50 17810 ) » ) » 14,45
Sabun 14700 30 — 330 75 » . » » 15
Komisyonumuza bağlı yatılı liselerin 1 Haziran 1939 gününden 31 mayıs 1940 sonuna kadar ihtiyaçları olan yukarıda cins, miktar ve muhammen fiyatlarile ilk teminat ve ihalenin nev’i, gün ve saatleri yazılı yiyeceklerin kapalı zarf usulile yapılan eksiltmesinde zeytinyağı ve sabuna istekli olmadığından ve reçele Haydarpaşa Lisesinden maadasına istekli çıkmadığından ve diğer erzaklara verilen fiyatlar yüksek görüldüğünden pazarlıkla ihaleleri 5 haziran 1939 pazartesi günü Beyoğlu İstiklâl caddesi 349 numarada Liseler Alım Satım Komisyonunda yapılacaktır.
İstekliler ilk teminat makbuz ve Ticaret Odasının yeni sene vesika-sile belli gün ve saatte komisyona gelmeleri.
Şartnameyi görmek ve Liseler Muhasebeciliği veznesine yatırılacak teminat tezkeresini almak için Galatasaray Lisesine müracaatları. «3557»
Sultanahmet 5 inci Sulh Hukuk / Hâkimliğinden:
Koltukçu ölü Haşanın tasarrufu altında bulunduğu kayden anlaşı -lan:
1 — Eminönünde Çelebioğlu Ala-eddin mahallesinde Yenîcami avlusunda eski 70 yeni 78 kapı ve ka -dastroca 384 ada 125 parsel numa-| ralı ve Bohçacı hanı namı ile maruf ı handaki 27648. 2880 hissesi,
2 — Fatihte Sarıgüzelde eski Çıkrıkçı Kemalettin yeni Haşan Halife mahallesinde eski Camiişerif, yeni Balipaşa caddesinde 815 ada 2734 harita No. ve 3,48/13 sahasındaki a-sanın tamamı,
3 — Kadıköyünde îbrahimağa mahallesinde Köftüncü namı diğer Pilâvcıbayın sokağında eski ve yeni 11 numaralı ve 8 dönüm mikda-rındaki tarlanın tamamı terekenin tasfiyesi zımnında açık arttırmaya çıkarılmış olup birinci açık arttır -ması 26 6 39 tarihine müsadif pa -zartesi günü saat 14 ten 16 ya kadar ve ikinci açık arttırması ise 10 7'39 tarihine müsadif pazartesi günü sa^t 14 ten 16 ya kadar İstanbul Divanyolundaki mahkememiz binasında icra kılınacaktır Bunlarda 1 numara ile gösterilen hanın tamamının muhammen kıy -meti 6400 lira ve 2 numara ile gösterilen arsanın 113 lira 10 kuruş ve 3 numara ile gösterilen tarlanın i-se muhammen kıymeti 400 liradır. Ayrı ayrı ve fakat birinci açık arttırma günü birlikte satılacak olan bu gayrimenkuller için teklif olunacak arttırma bedeli muhammen kıymetlerin % 75 ini bulmazsa ikinci açık arttırma günü beklenerek o gün ise en yüksek teklifte birinci ar tırmada bulunanın taahhüt hakkı baki kalmak üzere niye baliğ olursa talibine kat’î ihalesi icra kılınacaktır. Taliplerin, muhammen kıymetlerin %7,5 nisbetindeki pey akçe -sini hamilen ihale günleri müracaatları lâzımdır. Müterakim vergi -ler terekeye ve %2,5 dellâliye ve 20 senelik evkaf taviz bedeli ve ihale pulları ve harç müşteriye aittir. İpotek sahibi alacaklılarla sair alacaklı ve alâkalıların mezkûr gayrimenkul üzerlerindeki haklarını hu-susile faiz ve masrafa dair olan iddialarını evrakı müsbitelerile işbu ilân tarihinden itibaren 20 gün içinde mahkememize müracaatla der -meyan etmeleri aksi takdirde hakları tapu sicillerde sabit olmadıkça terekenin paylaşmasından hariç tutulacaklardır. Satış, şartnameye tevfikan icra olunacaktır. Şartna -me ilân tarihinden itibaren herkes tarafından görülebilir. Daha ziya -de tafsilât almak istiyenlerin 937/223 dosya numarası ile satış memuruna müracaatları lüzumu i-lân olunur.
AĞARAN
SAÇLARA
I Kumral ve Siyah renkte sıhhî saç boyalarıdır. İNCİLİZ KANZU ' ECZANESİ | Beyoğlu - İstanbul
İstanbul Asliye altıncı Hukuk mahkemesinden:
Davacı: Fatma: İst. Aksaray Babahasan alemi mah. Oruçgazi sokak 7 No. da.
Dava olunan: Şahap Demiray; İst. Fener Unkapanı Elvanzado mahallesi Cami sokak 27 No. da.
Davacı: Fatma tarafından davalı Şahap Demiray aleyhine açılan boşanma davası için davalının 22/5 /939 pazartesi günü saat 11 de mahkememizde hazır bulunması lüzumu ilânen tebliğ edilmesi üzerine mumaileyhin o gün gelmemesi veya bir vekil göndermemesine mebni hakkında gıyap kararı ittihaz olunmuş ve imlâ kılman bu karara ait ihbarnamenin bir nüshası da mahkeme divanhanesine asılmış ve keyfiyetin on beş gün müddetle ilânı için tahkikatın 13/7/939 perşembe günü saat 9 a bırakılmış olduğu tebliğ yerine geçmek üzere ilân o -lunur.
Yatak, yemek ve çalışma odalariyle »alon takımları velhasıl her nfvi mobilyalar; BAKER (eski HAYDEN) mağazalarında teşhir edilmekte ve her yerden ucuz fiat ve müsait şartlarla satılmaktadır.
İstanbul Vilâyeti Basın Bürosu Şefliğinden:
Matbuat Umum Müdürlüğü 1939 malî yılı içinde bastıracağı 12 sayı Ayın Tarihi mecmuasını kapalı zarf usulile eksiltmeğe koymuştur; eksiltme 6 haziran 939 da saat 15 de Matbuat Umum Müdürlüğü bina -•sındaki komisyonda yapılacaktır. îstiyenler eksiltme şartnamesini An • karada Matbuat Umum Müdürlüğünden ve İstanbulda Vilâyet Matbuat Bürosundan alabilirler
24 MAYIS 1939
Sayfaı S
TENİS ABAH
Beyhude ıztırap çekmeyiniz!
Bıitün ağrıların panzehiridir
Bir Tek Kaşe
Nevrozin
Bu muannid baş, ve diş ağrılarına sür'atle izaleye kâfidir. Romatizma evcaı, s nir, mafsal ve adale ıstırapları NEVROZİF le tedavi edilir.
Nezle, grip ve bronşitle kar$ en müessir ilâç NEVROZİN’di^
4 TÜRK HAVA KURUMU Büyük Piyangosu İkinci Keşide: 11-Haziran-939 dadın Büyük İkramiye; 45.000 Liradır,
Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle ( 20.000 ve 10.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır...
Yeni tertipten bir bilet alarak İştirak etmeyi İhmal etmeyiniz. Siz de piyangonun mes'ud ve bahtiyarları arasına girmiş olursunuz...
Nevrozın’i tercih ediniz,
icabında günde 3 kaşe alınabilir.
İsmi e dikkat, taklidler nden sakınınız ve NEVROZtN yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz.
^^"îstîınbîîlvâkîfîârDÎr7ktörlüğü İlânları
Muhammen aylığı Lira Kr " 12 00
S( mti ve
mahallesi Cadde veya sokağı No. »u Cin»i
Murat paşa Saraç Kerim Ay vansaray, Atik
Mustafa paşa
Eyüp, Otakçılar
10 Ev
Hamam
12
49
Murat paşa
kofular I
55
Beyoğlu Vakıflar Direktörlüğü İlânları
KİRALIK EMLÂK
Semti
Tophane Kasımpaşa
Mahallesi
Feruzağa
Sururî
Sokağı
Ağa hamam
Cami
No. su Cinsi
3 Dükkân
3/1 Baraka
Yukarıda yazılı emlâk 31/5/940 günü sonuna kadar kiraya veirlmes üzere açık arttırmaya konmuştur. İs tekillerin 3/6/939 cumartesi günü saat 10 da müracaatları (3585)
ZAYİ — 1770 sicil numaralı şoför ehliyetnamemi ve sıhhî muayene cüzdanımı zayi ettim. Yenilerini a-lacağımdan eskilerinin hükmü yoktur.
Şoför Süleyman oğlu Haşan Dik
Dr. Ihsan Sami İSTAFİLOKOK AŞISI îstafilokoklardan mütevellid (ergenlik, kan çıbanı, koltukaltı çi-banı, arpacık) ve bütün cild hasta-iklarına karşı pek tesirli bir aşıdır ■■■ Divanyolu No. 113
Maktuı Mustaıa paşa tekke meşrutası
Hamal Hayrettin camii son cemaat lan
10 00
oda-
4 00
) Kak
ganî Sadi Câmr 5 Cami odalar. 4 00
Cibali, Haraççı
Kara Mehmet Üskübî 7-99 Oda 2 00
Çarşıda Perdahçılar 8-53 Dükkân 1.5 00
» Terlikçiler 17 » 1 00
» Mütevelli » j0
İbrahim paşa Cami '7 Nssuh hanı içinde ba-
raka 4 00
Şehremini, Ereğ
li Yunus Emre' 22 Kulübe ve cami ar-
sası 1 50
Baba Hasanalemi Meçhul askeı 8 Arsa 2 00
Yenikapı, Yalı Demiryolu ; 43-63 ) 1 25
Yukarıda yazılı mahaller 940 senesi rpayıs sonuna kadar kiraya verileceğinden açık arttırmaya çıkârmriış'tır. Ktekliler 26 mayıs 939 cuma günü saat on beşe kadar Çemberlitaşta İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğünde Vakıf-Akarlar kalemine gelmeleri. (3409).
Yarım litrelik şişesi perakende 100 kuruştur. SATICILARA % 1O TENZİLÂT YAPILIR, inhisar satış kamyonlarından, satış mağaza ,ve depolarından isteyiniz.
Pirinç
Mercimek
Bezelye
Yulaf
Pirinç Nişastası
Kornflör
( Mısır Hülâsası )
Bakla
Fasuly
Nohut
Arpa ve sair
Hububat Unlan
Bu mükemmel ve eşsiz müstahzarat tabi) ihtiyacımızın hakikî karşılığıdır.
Tarihi tesisi • 1915' M. Nuri ÇAPA Beşiktaş
İnhisarlar II. Müdürlüğünden:
Naklolunacak Sevk mıntakası Ton başına Mi Bedel Teminat tuz miktarı nakliye ücreti (
Ton Kuruş Lira Lira
18 000 Karadeniz limanları 350
12 000 Akdeniz limanlan 300
10 000 Marmara denizi limanlan 150
63000 4725
36000 2700
15000 1125
40 000
285 114000 8550
I — 939 malî senesr zarfında Çamaltı ve Foça tuzlalarından Kara deniz, Akdeniz ve Marmara denizi limanlarına cem’an 40.000 ton tuzun nakli işi şartnamesi mucibince kapalı zarfla eksiltmeye konmuştur.
II — Her mmtakaya naklolunacak miktar ve muhammen bedellerile teminatları yukarda yazılıdır.
m — Eksiltme 5/VI/939 pazartesi günü saat 15 te Kabataşta Levazım ve Mübayaat şubesindeki Alım komisyonunda yapılacaktır.
IV — Şartnameler her gün sözü geçen şube ile Ankara ve İzmir başmüdürlüklerinden 570 kıiruş bedel mukabilinde alınabilir.
V — Talipler gerek üç mıntaka için birden ve gerek 1 veya 2 mın-taka için teklifatta bulunabilirler. Bu takdirde verecekleri teminat akçesi teklif edecekleri mmtakaya ait miktarlarda olmalıdır. Fiatlar haddi lâyık göıürdüğü takdirde üç mıntaka için birden yapılan teklif tercih edilir.
VI — İstekliler mühürlü teklif mektubunu kanunî vesaik ile % 7,5
güvenme parası makbuzu veya banka teminat mektubunu ihtiva edecek olan kapalı zarflarını ihale saatinden bir saat evveline kadar «saat 14 e kadar» mezkûr komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde vermelidirler. Postada vukubulacak gecikmeler kabul edilmez. (3476)
¥
I — Şartnamesi mucibince 250.000 metre düz beyaz kanaviçe kapalı zarf usulile eksiltmeye -konmuştur.
II — Muhammen bedeli 38750, muvakkat teminatı 2906.25 liradır.
III — Eksiltme 30/V/939 salı günü saat 15 de Kabataşta Levazım Şubesi Müdiriyetindeki Alım komisyonunda yapılacaktır.
IV — Şartnameler her gün sözü geçen şube ile İzmir ve Ankara Başmüdürlüklerinden 194 kuruş bedel mukabilinde alınabileceği gibi nü-mune de görülebilir.
V — Mühürlü teklif mektubunu kanunî vesaik ile %7,5 güvenmt parası makbuzu veya banka teminat mektubunu ihtiva edecek kapab zarfların eksiltme için tayin edilen günde eksiltme saatinden bir saat evveline kadar mezkûr komisyon Başkanlığına makbuz mukabilinde verilmesi lâzımdır. «3240»

Cinai Miktarı Muh. B. %7,5 teminatı Eksiltmenin
L. K. L. K. Şekli aaatj
Sömikok 50 ton 1137 50 85 21 Açık eksiltme 15
Maden kömürü 60 ) 840 — 63 — » ) 16
Muh. eb’atta yassı kayış 400 metre 890 — \ 66 75 ) ) 16,3(
1 — İdaremizin Çamaltı ve Yavşan tuzlaları için şartnameleri mucibince yukarıda cins ve miktan yazılı 3 kalem malzeme hizalarında gösteri-len usullerle satın alınacaktır.
II___Muhammen bedelleri muvakkat (teminatları, eksiltme saatleri hl
zalarında gösterilmiştir. ı( ;
İÜ — Eksiltme 8/VI/939 perşembe günü Kabataşta Levazım ve Mu-bayaat Şubesindeki Alım Komisyonunda yapılacaktır.
IV — Şartnameler her gün sözü geçen şubeden parasız alınabileceği gibi Kayış nümuneai de görülebilir. '
V — İsteklilerin eksiltme için tayin olunan gün ve saatlerde % 7,5 güvenme paralarile mezkûr komisyona gelmeleri ilân olunur. (3586).
Sahibi: Ahmet Cemaleddin SARAÇOĞLU
Neşriyat mtidttrti: Macit ÇETİN Basıldığı yor: Matbaai Ebüzziya