YENİ SABAH
GÜNDELİK SİYASİ HALK GAZETESİ
DGn faksım meydanında yapılan merasimde bir küçük mektepli nutuk söylerken
23 Nisan Bayramı Parlak Merasimle T es’it Edildi
Filistin Tethişçileri
Suriyeye Geçiyorlar
Küçük Mektepliler dün şehrin muhtelif yerlerinde tezahürat yaptılar
23 nisan Çocuk Bayramı bugün şehrin her tarafında ve büyük bir neşe içinde kutlanmıştır.
Daha sabahın erken saatinden itibaren sokaklara dökülen halk, akın akın çocukların bayramlarını tes’it edecekleri meydanlara gitmiye başlamışlardı.
23 nisan Çocuk bayramı ayrı ayn bütün kazalarda tes’it edilmiştir. Çocuk bayramı ve çocuk haftası sabah saat onda Beyazıt Cumhuriyet meydanında başlamıştır.
Merasim, İstiklâl marşile başlamış ve bu sırada meydanda hazırlanmış olan direğe şanlı Türk bayrağı çekil/ miştir. Merasim esnasında meydan-* daki mahşerî kalabalık istiklâl marşını huşu ile dinlemiş, şanlı Türk bayrağını büyük bir hürmetle selâm-lamıştır.
Bunu takiben ilk okul yoksul çocuklara Yardım Birliği adına Profesör Zühtü, Çocuk Esirgeme Kurumu adına Dr. Kutsi, Kızılay Gençlik Teşkilâtı adına Atıf tarafından birer söylev verilmiş, ve C. H. P.,Belediye, Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, İlk Okul Yoksul çocuklara yardım Birliği tarafından hazırlanan çelenkler. Taksim Cumhuriyet âbidesine gönderilmiştir.
Saat ondan itibaren Taksim Cum-( hurlyet meydanının etrafını halk â-deta doldurmuştu. Saat 10.30 da 29, 10, 11, 12, 35, 13, 45 ve 47 nci ilk mekteplerden takriben 1000 çocuk 29 uncu ilk okulda toplanmış ve muallimlerin nezareti altında Taksim meydanına gelerek tesbit edilen yerlerde vaziyet almışlardır.
Saat 11 de Bahriye Bandosu İstiklâl marşım çalmış, şanlı bayrağımız direğe çekilmiş ve Beyazıt meydanından gelen çelenkler âbideye konmuş, bundan sonra evvelâ Beyoğlu Halkevi Başkanı Ekrem, Beyoğlu Çocuk Esirgeme Kurumu Başkanı Doktor Fethi Erden birer nutuk söylemişler ve Beyoğlu 12 nci okuldan bir talebe duygularını anlatmıştır.
Nutuklardan sonra yarının büyükleri meydanda hazır bulunan vali muavini Hüdaî’nin Önünden muntazam bir geçit resmi yaparak dağıl-ımşlardır. Bu suretle çocuk bayramının ilk kısmı neticelenmiştir.
öğleden sonra saat 14 den 18 e kadar Dağcılık klübünde bir çocuk balosu vapılmış ve bütün kazalarda Halkevlerinde temsiller ve eğlence-et tertip edilmiştir.
(Sonu 3 üncü sayfamızda)
Fatih Halkevi önünde yapılan merasim
Küçük Guruplar Halinde iltica Eden Tethişçilerin Silâhları Alınıyor
Şam (Hususî) — Filistindeki terhibcilerin şefi Aref Abdelrazek’i Suriyeye firarı, küçük gruplar halinde Suriye hudutlarına iltica eden başka terhibcilerin firarları için bir işaret olmuştur. Terhibcilerin Suriye hudutlarında silâhlan alınmakta ve kendileri enterne edilmektedir. Bu terhibciler arasında Şamda Aref Ab-delrazek’in adamları tarafından hizmete alınmış birçok Kürtler de bulunmaktadır.
INGİLİZ TEMİNATI KARŞISINDA SURİYE
Berut, (Hususî) — Mister (Çem-
berlayn) ve Mösyö (Daladiye) nin nutuklan Lübnan ve Suriye efkân umumiyesi tarafından pek müsait bir surette karşılanmşıtır. Buradaki umûmî kanaate göre Fransa ve İngiltere tarafmdan Rumanyaya ve Yunanistan’a verilmiş olan teminat totaliter devlelerin şarka doğru savletlerine muhalefet edecek mahiyette görülmektedir. Lübnan matbuatı İngiltere ile Fransa arasındaki sıkı me-. sai birliğinin badema küçük hükû-1 metlerin yeni bir tecavüze maruz kalmalarına mani olacağı kanaatini I izharda müttehittir.
r-----------------------
Casus Mustafa Sagir
NASIL YETİŞTİ?
NASIL TUTULDU? NASIL ASILDI?
Yakında Neşre Başlıyacağız
z-——
PAZAR ■= -= POSTASI
Haftanın en iyi hikâye, röportaj, roman ve şiirlerini bulacağımı bu mecmuayı 30 Nisan pazar günü haylinizden mutlak arayınız.
Yugoslav Kral Naibi Romaya Gidiyor
Ciano - Markoviç Mülâkatı Bitti İtalyanlara Göre
Yugoslavlar Milletler Cemiyetinden Çekilecekler ve Antikomintern Pakta Gireceklermiş
Venedik : 23 (Hususî) — Yugoslavya hariciye nazın Tsintsar Mar-koviç’le İtalyan hariciye nazın Kont Ciano arasmda bugün öğleden evvel saat 11 de ikinci bir mülâkat daha vuku bulmuştur. Bir buçuk saat kadar devam eden bu mülâkatı ) müteakip resmî bir tebliğ neşredilmiş, bu suretle iki hariciye nazın arasında vuku bulan temaslar sona ermiştir.
Tebliğde ezcümle nazırlar arasında iki memleketi alâkadar eden meselelerin ve ezcümle son Arnavutluk hâdisesinin mevzu bahsedildiği ve her hususta tam bir görüş birliği
s::::::»::::::::::::»: Rnmen hariciye Nazın Londrada
1 Londra : 23 (Hususî) — Rum ın-ya hariciye nazın Gafsako bugün saat 17,30 da Londraya gelmiştir. Rumen nazın istasyonda hariciye nazın Lord Halifaks’la Rumen, Türk, Yunan sefirleri ve Yugoslav maslahatgüzan tarafından karşılan-
1 mıştır.
Gofenko yarm sabah hariciye nezareti binasında Lord Halifaks’la bir mülâkat yapacaktır, öğleden sonra da İngiliz başvekili Chamber-lain tarafından kabul edilecektir.
tesbit edildiği kaydedilmektedir. Ayrıca Yugoslavya’nın Macaristan ile olan münasebatın daha dostane bir şekle ifrağı esbabının da derpiş edildiği ilâve edilmektedir.
Kont Ciano Grand Otel’de yapılan bu son içtimadan sonra saat 1 de Yugoslav nazın şerefine 80 kişilik bir ziyafet vermiştir.
Tsintsay Markoviç Venediği tam saat 16 da terketmiştir. Kendisini istasyonda İtalyan hariciye nazın Kont Ciano ile faşist erkâm ve kalabalık bir halk kütlesi uğurlamış-tır.
(Sonu 3 üncü sayfamızda)
Roma - Berlin Mihverinin Son Siyasi Faaliyeti
Yugoslav hariciye nazın Markoviç :::
Fransız Mahaflll, Mihverin Balkan antantını dağıtmak İçin Almanyanın, Antantın en kuvvetli rüknü Türkiye üzerinde nüfuz tesisine çalıştığını bildiriyor (Yazısı 3 üncü sayfamızda)
Lord Halifaksın Amerikaya hitabı
Londra : 23 (Hususî) — Haricîye nazın Lord Halifaks bugün radyoda Amerika'ya hitaben bir nutuk söylemiştir. İngiliz nazın nutkunda İngiltere'nin haricî siyasetini anlatmış ve İngiltere’nin sulhu ve riyeti kurmak için silâhlandığını söylemiştir.
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları
Gaiatasaray-Vefa maçından heyecanlı tir an
Galatasaray Vefayı 4-1 Fener Perayı 7-2 Yendi ebattadanberl yapılmakta olan seri bisiklet yarışları dün neticelendi Ankaraoa Demlrspor Izmlrln Ateş-sporunu 5-1 yendi. Kupa maçlarına devam edildi (Yazısı 5 nci sayfamızda)
KEK SABAH
Bayram ve Yoksul Miniminiler
Bv cazip : • fr Kamız çok heyecanlı bir sarnaya girmiş Ur. fukardıki resimde o devir pehlivanlarından Çolak Müminin Kurtdereli ile alınmış bir resmini görüyorsuauz. 6 ncı say-j famızda okuyunuz
Çocuk bayramı başladı. Her ana, her baba yavrusunun bu sayılı günleri azamî zevk ve neş’e içinde geçirmesi uğurunda eliuden gelen, hattâ kudretinin fevkindeki fedakârlıktan çekinmez.
Miniminilerin dudaklarında geniş bir tebessüm, gözlerinde uzun sürecek bir neş’e parıltısı yaratabilmek için lıer fedakârlığa katlanmak zaten ebeveynin eıı tabiî bir vazifesi değil midir?
Ancak, bu umumi zevk ve sürür günlerinde kimsesiz ve yoksul yavruların boynu bükük halleri, akranlarının oyunlarına, şetaretlerine işti-
rak edemeyişten doğan hüzünlü tavırları gevrek ve körpe çocuk kahkahalarının yarattığı gönül ferahlatıcı havayı biraz mağmumlaştınr.
Asıl bayramın zevkine erenler ise işte böyle kimsesiz ve yoksul bir miniminiyi sevindiren vatandaştır. Bunun için de fazla bir varlığa, geniş bir servete ihtiyaç yoktur. Biraz hüsnüniyet, bir parça çocuk sevgisi zaten gülmek için yaratılmış küçük ve masum yüzlerdeki hüzün bulutlarını dağıtnuya kifayet eder.
Haydi aziz okuyucum, bir yetimi sevindirmek suretile asıl bayramı sen yapmış ol.
A. CEMALEDDİN SARAÇOĞLU
Sarfa ı 1
HATIRA w İTİRAFLARI
Tefrika No 70
Hoca Bekir Rolünü Çok Güzel Oynuyordu
Mirzek Ali Sevincinden Aklını Oynatacak Hale Gelmişti
— Kara Mehmet, diyordu. Günahtan kaçınıp ta bu hainleri sağ bırak inak, vatanı, milleti bu itlere kurban etmek, demektir. Bütün kurnazlığını. becerikliliğini gösterecek ve bu adamları tarif ettiğim gibi...
Yusuf bey çök heyecanlanmıştı. Söz söylerken titriyor, âdeta tıkanıklıklar geçiriyordu. Hemen sözünü kestim. Ve:
— Yüzbaşım, tasalanıp ta hiç kasavet çekme. Bu iki kuduz tilkiyi kapanımıza şimdiden düşmüş say. Allahın inayeti ile, ikisini de yular-sız bir eşek gibi süre süre getireceğim karşına.
Dedim, elini öperek karşısında ı çekildim.
Ertesi gün sabahleyin hoca Be-kirle beraber, Beyazıd’daki 1 de ve Düzce’li Mirrek Ali’nin masasında idik. Yüzbaşı Yusuf bey de bizden evvel gelmiş. Cami duvarının önündeki masalardan birine çekilmişti. Elindeki gazeteye gözlerini dikmiş, okumağa dalmış gibi görünüyordu. Mirzek Ali bizimle selâmlaştıktan ve birkaç sözümle hoca Bekirle tanıştıktan sonra, gözile Yusuf beyi işaret etmiş. Ve:
Bizden evvel düşmüş bugüa. demişti. Herhalde, yaptıklarını ayağına dolaştırmak için Cenabıhak bize yardım ediyor değil mi Kara Mehmet?,.
Yusuf beye doğru ben e bir hakaretli nazar fırlattıktan sonra, muhatabıma dönmüş. Ve:
— Ona hiç şüphe yok Mirzek, demiştim. Hele bizim Bekir’in yardımı ile gerek bu beyi gerekse onun gibilerini birer birer kemendleriz. Yetişir ki, yüreklerimiz bir olsun.
Mirzek söz söylerken arasıra da hoca Bekir’i baştan ayağa süzüyor, belli ki, hiyanete, karakulaklığa olan kabiliyetini ölçüyordu. Çenesi bir gramofon gibi işliyordu. Bize saraydan, saltanattan, hilâfetten bahsediyordu, lngilızlerin Türklere 1 olan muhabbetini, hele cömerdlikle-rini hiç dilinden düşürmüyordu. Bir aralık:
— Kara Mehmet, demişti. Arkadaşımız Bekirin bu işi başarabileceğine emin misin?.. Biraz durgun bir delikanlı gibi geliyor bana.
Mânalı manalı gülmüş ve:
■ — Mirzek, demiştim. Durgunluğu
na bakma onun. İşbaşında görür ve çok beğenirsin.
Beni ve kendini bırak şöyle bir ‘tarafa, Şeytanı bile aldatır, atlatır bu afacan. Görürsün iş başında onun ne mal olduğunu.
Mirzek, söylediklerime tamaraile inanmış, kanmıştı. Hoca Bekir’i bir kaç defa daha, fakat şüpheli değil bilâkis emniyetli ve takdirkâr bir nazarla, süzdükten sonra bana dönmüş, ve:
— Öyle ise Kara Mehmet, demişti. Hiç vakit geçirmeden işe başlıya-. lım. Hemen şimdi Bekir’i bu adamın ’ yanına salalım.
— Pek acele etmiş olmaz mıyız Mirzek. Belki adamı şüphelendiririz.
Muhatabımın hırslı gözleri bayağı kararmıştı. Bize karşı olan emniyet ve itimadını kuvvetlendirmek maksadile, bu teşebbüsün ertesi güne bırakılması için yaptığım yalandan tekliflere, itirazlara kulak bile vermiyor, bütün kuvvetile ısrar ediyordu, ve:
— Hayır Kara Mehmet yanılıyorsun. Her vakit geçiremeyiz bu fırsatı ele. Böyle işlerde günün değil saatin bile büyük ehemmiyeti vardır. Şimdi, Bekir yanımızdan kalkar, biraz dolaştıktan sonra gider yanına.
Diyor, Hoca Bekir’e harıl harıl talimat veriyor, akıl öğretiyordu. Onun bu ısrarları karşısında tabiî
Okuyucularımız
Diyor kİ ı
Tgksim suyu hakkında b)r temenni
Kabataşta Ömer Avni mahalle-sinde «Alipaşa» ismile maruf büyük bir çeşmemiz vardı. Bütün bir mahalle halkının istifade ettiği ve ihtiyacı nisbetinde taksim suyu tedarik eylediği bu çeşmenin suyu on gündenberi kesildi. Bu yüzden mahalle halkı daha şimdiden pek müşkül bir vaziyette kaldık. Yaz mevsimi, yani sıcak havalar yoklaşıyor. Civarda bir Terkos çeşmesi de yok. Şehrin ihtiyaçlarile yakından alâkadar olmak lûtfunu hiç bir semtten esirgemiven «Yeni Sabah» m delâlet ederek çeşmemizin açtırılması hususunda icabedcn makamın dikkat nazarını çekmesini dikerim.
Yeni sabah — Bazı çeşmelerin suları temiz olmadığından kesildiği malûmdur. Ancak Taksim suyu eskidenberi temiz, hattâ içilebilir bir su olmak üzeue maruftur. Şayet Taksim suyunun kullanılmasında sıhhi bir mahzur yoksa okuyucumuzun dileğinin is’af edileceği muhakkaktır.
Şişede Durduğu Gibi Durmaz
Kafayı çekince konferans vermeğe kalktı
Küçükpazarda Yakup isminde biri evvelki akşam önünü göremiyecek derecede içtikten sonra civardaki kahvelerden birine girmiş ve ayak üstünde uzun bir konferans vermiye başlamıştır. Fakat bu münasebetsiz sarhoşun tekerlemeleri herkesin canını sıktığı için kahvedekiler susmasını söyleyince, bundan canı sıkılan! Yakup, uluorta ve topuna birden kü-, für etmiye başlanıştır. Bunun üze-i rine Şemsettin isminde biri kendisini, dışarı çıkarmak isteyince ona da kü- j für ederek sarkıntılık etmiştir. Bunun üzerine hâdise mahalline gelen zabıta kendisini yakalıyarak mah-1 kemeye sevketmiştir. Dün yapılan j duruşmada Yakup yedi gün hapis cezasına mahkûm olmuştur.
POLİSTE :
Bir çocuk kuyuya düşerek öldü
Dün 4 yaşlarında bir çocuk kuyuya düşerek boğulmak su-retile ölmüştür.
Niyazibey sokak, 22 sayıda otu -ran sütçü Rıza Cengiz'in oğlu dört yaşlarında İbrahim, evin arkasındaki bahçede oynarken bahçe içindeki kuyuya düşmüştür. Hâdise mahalline derhal yetişen itfaiye, her ne kadar tulumba ile suyu tahliye ederek çocuğu çıkarmış ise de Belediye Tabibi tarafından yapılan muayenede çocuğun boğularak öldüğü anlaşılmış ve defnine ruhsat verilmiştir.
Kalp sektaelndan ölüm
Balatta Simitçi sokağında oturan 70 yaşlarında Yako dün saat 14 de Fatih, Malta çarşısından geçerken ânı olarak düşüp kalb sklsindn ölmüştür.
Toprak çökerek İki kişi yaralandı
Kızıltoprakla Kayışdağ caddesinde oturan 25 yaşlarında Mevlût Kurt ile Abdullah dün Gözlepede Hüse-yinin taşocağında çalışmaktalar i-ken, toprak çökmüş ve ikisi de al -tında kalmışlardır. Etraftan yeti -şenler tarafından kurtarılan işçi -lerden Mevlûdun sol kolu ve Abdul-lahın da sol böğrü ezilmiş olduğundan her ikisi de hastahaneye kaldırılmışlardır.
Zorlu mUşterlIe
Kumkapı, İstasyon caddesinde o-turan Mihranyan isminde biri dün akşam dükkânını kaparken bir alacak yüzünden kendisine muğber o-lan müşterilerinden Rupen ve Garbis gelerek kendisini dövmüş olduğundan, suçlular yakalanmış -tır.
ben de boyun eğmiş, dediğini kabul etmiştim.
On beş dakika sonra bizim Hoca Bekir’le, Yusuf bey başbaşa vermişler, tatlı bir sohbete girişmişlerdi. Yusuf beyin, Hoca Bekir’in sırtını I okşıyarak birşeyler söylediğini gören Mirzek Ali, boğulacak gibi olu-ı yordu. Çimdikler gibi dizimi sıkıyor ve dişlerini gıcırdatarak:
— Görüyor musun Kara Mehmet? | Bak şu herifçi oğlu Bekir'i kandır-1 mak için nasıl da yaltaklanıyor, kimbilir, ne diller döküyor. Şüphem kalmadı artık, bu padişah hainini ağımıza düşüreceğimize iyice iman ettim artık. Hele bak şu Bekir'e de. kendine inandırmak için amma da eziliyor, büzülüyor. Sahi, dediğin gibi hinoğlu hinin biri imiş. Doğrusu bes. Çocuğun biraz evvel bayağı aptallığına hükmetmiştim ben. Hey yaradan Allah, şu kubbenin altında, kıyı da köşede, yarattığın ne yaman kulların varmış senin.
Diyor, durduğu yerde tepiniyor ve çimdiklemekten dizlerimi çürütüyordu. Hakikat yüzbaşı Yusuf bey de, Hoca Bekir de rollerini çok güzel oynuyorlardı ve nihayete kadar da oynamışlar, işin ciddiliğine bizim Mirzek Ali'yi inandırmışlardı. Biraz sonra, Yusuf bey kalkıp gitmiş, Hoca Bekir de yapma çekingenlikler göstererek, etrafı gözlüyor, ve ihtiyatlı davranıyor gibi görünerek biraz dolaştıktan sonra yanımıza' gelmişti. Kurnaz Bekir, tıpkı rolünü ezberlemiş bir tiyatro artisti ,ibi dillenmişti.
— Müjde ağalar, demişti. Cenabı-hakkın inayeti ile muradımıza ereceğiz. Yüzbaşı efendiyi tuzağımıza1 düşürdük sayabiliriz kendimizi. Hiç. te göründüğü ve söylendiği kadar | da kurnaz bir adam değilmiş. İlkönce...
Mirzek Ali sabırsızlanmış ve kahvede oturduğunu unutup haykırmıştı:
— Bırak masalı Allahını seversen Bekir. Ne dedi onu söyle. Merakımdan çatlıyacağım şimdi.
Hoca Bekir'in inadı tutmuş, sözünün sırasını bozmuyor, tıpkı vaaze-den bir hoca eda ve sadasile sözüne devam ediyor, Mirzek’i üzüm üzüm üzüyordu:
— Telâşın ne be kardeş. İşte hepsini birer birer söyliyeceğim. Ondan sonra efendicazım. Neresinde kal-1 dikti lâfın., ha aklıma geldi. İlkönce, Rize'li olduğumu, kendisi ile çalışmak istediğimi söyledim. Bana sanatımı sordu. Ben de, bizim gibi adamın sanatı olur mu, ne olacak kayıkçılık ediyordum, İngiliz’ler sandalımı aldılar elimden. Şimdi işsiz kaldım işte, dedim. O da....
Mirzek, biraz evvel bana bastığı çimdiğlerin daha katmerlisini Hoca Bekir’in koluna basmış ve dana gibi bağırtmıştı, ve:
— Ülen, bırak şu gevezeliği, demişti. Seni çete yazıyor mu yazmıyor mu. Onu söyle bana.
Hoca Bekir, pazusunun altında mor bir leke gibi duran çürüğü bir kaç defa yalayıp ovalamış, fakat hiç te oralı olmamıştı. Hikâyeyi olduğu ve istediği gibi anlatmıştı. Sonunda da:
— Yarın değil, öbür gün, demişti. Yine burada ve bu saatte birleşeceğiz ve buradan kalkıp beraberce bir yere gideceğiz. Orada bana yemin ettirecek ve biraz da dünyalık verecekmiş.
Mirzek Ali sıkıntısından buram buram ter dökmüştü. Alnında toplanan ve şakaklarından yanaklarına . doğru akan terini silerken, sol elile Bekir’in kokınu sarsmış ve sormuştu:
(Devamı var)
TKNISABAH
Belediye Müesseslerinin Yeni Bütçeleri
Şehir Tiyatrosu,Konservatuvar,Şefkat yurdu ve Karaağaç mezbahasının bütçeleri
Şehir meclisine verildi
İstanbul Belediyesi Şehir tiyatrosu, Konservatuvar, Şefkat yurdu (Darülâceze) ve Karaağaç mezba -hası bütçelerini Şehir Meclisine sevketmiştir. Meclis tarafından Bütçe Encümenine sevkolunan yeni bütçeye nazaran mevzubahs Belediye müesseselerinin bütçeleri şöyle-dir:
Şehir tiyatrosu
Müessesenin varidat bütçesi geçen seneye nazaran 1000 lira noksanile 108.000 lira olarak tanzim olunmuştur. Varidat bütçesinin hazırlanmasında geçen sene Şehir tiyatrosunun dram, komedi ve çocuk kısımları varidatı nazarı itibara alınmıştır. Dram ve komedi kısmı geçen sene 82.000 lira, çocuk tiyatrosu 2500 lira varidat getirmiş, müteferri kısımların varidatı 3.500 lira ve getirilen ecnebi trupların varidatı da 20.000 lirayı bulmuştur.
Şehir tiyatrosu masarif bütçesi hazırlanırken bilhassa maişet darlığı yüzünden Şehir tyalrosu arlstle ğı yüzünden Şehir tiyatrosu artistlerinin güçlük çektiği ve bu yüzden başka işler bulup tiyatro sahasından çekildikleri nazarı itibara alınmış ve ücretlerinde bir fazlalık yapmak talepleri terviç olunmuştur. Bu suretle Şehir tiyatrosu sanatkârlarının aldıkları maaş faslı 7920 lira faz-lasile 59920 liraya baliğ olmuştur.
Görülen lüzum üzerine Şehir tiyatrosu operet kısmı operet şefliği lâğvolunmuştur. Şehir tiyatrosu 1939 masarifat bütçesi Belediyenin yaptığı (40) bin liralık yardımla 148.089 lira olarak hazırlanmıştır.
Konservatuvar
Konservatuvar bütçesinin varidatı, Belediye tarafından yapılan (80) bin lira yardımla 85.201 lira olarak tesbit olunmuştur. Masarif bütçesi w^wwv
MAABİFrE :
Maar f Vekili Ankaraya gitti
Birkaç gündenberi şehrimizde bulunan Maarif 'Vekili Haşan Âli Yücel, dün akşamki ekspresle Ankaraya avdet etmiştir. Vekil, istasyonda şehrimizdeki Maarife mensup erkân tarafından uğurlanmıştır.
Binanın üçUncü katından düştü
Denizbankın yaptırmakta olduğu Galatadaka yeni yolcu salonunda çalışmakta olan elektrikçi Yorgi, muvazenesini kaybederek sekiz metre yüksekliğindeki iskeleden a-şağı düşerek vücudunun muhtelif yerlerinde nyaralannnş ve tedavi edilmek üzere hastahaneye kaldı -rılmıştır.
Vatmanın dikkatsizliği
2701 numaralı vatman Demir’in idaresindeki 84 numaralı tramvay arabası dün Taksimde Selim’in idare ettiği arabaya çarparak ağır hasara uğrattığından vatman, zabıta tarafından yakalanmıştır.
Tramvaya çarpan otobüs
Şişli - Fatih seferini yapan 3065 numaralı otobüs dün Sultanahmet durak yerinde 108 numaralı tramvay arabasına çarparak tramvayın arka cihetindeki camları kamilen kırmıştır. Hâdise hakkında tahkikata başlanmıştır.
Bilardo yüzünden arkadaşını yaraladı
Erenköyünde oturan Mehmet ile Ömer oğlu Mehmet, dün civardaki kahvehanede tatlı tatlı bilârdo oynarken bir karambol yüzünden a-ralarında münazaa başlamış, esasen oyun yüzünden sinirleri gergin olan gençler, ceplerinden çıkardıkları sustalı çakılar ile birbirlerini yaralamışlardır. Zabıta, her İkisi hakkında kanunî muameleye başlamıştır.
tanzim olunurken senelerdenberi 50 lira maaşla çalışan Konservatuvar Müdürünün maaşı 70 liraya iblâğ edilmiştir.
Şefkat yurdu (Darülâceze)
Bu sene, Şefkat yurdu varidat bütçesi, Belediyenin yaptığı 85.424 lira yardımla 49.266 lira olarak tes-bit olunmuştur. Belediyenin bu sene yaptığı yardım, geçen senekine nazaran 49.2665 lira kadar bir fazlalık arzetmektedir. Şefkat yurdunun varidatını çoğaltmak maksadile bundan birkaç sene evvel bir balo tertip edildiği nazarı itibara alınarak bu balonun 1939 senesinde de tertibine ve yurtta mevcut halıların satılması için bir piyango tertibine karar verilerek varidat bütçesine bu yüzden 6500 lira fazla varidat kaydolunmuştur. Bu suretle Şefkat yurdunun tekmil varidatı 171,224 lira olarak tanzim olunmuştur. Ivla-sarifat bütçesi de bu varidata uydurularak 171,224 lira olarak tesbit o-lıınmuştur.
Karaağaç mezbahası
Mezbaha resminden elde edilecek meblâğ, geçen seneye nazaran (40) bin lira fazlasile (940) bin lira olarak tesbit olunmuştur. Soğuk hava mahzenleri varidatı 30 bin lira, buz satışı bedeli olarak 110 bin lira, bar-sakhaneler hasılatı 22 bin lira, paçahaneler hasılatı 32.400 lira ve müteferrik hasılan 30 bin lira olarak tesbit olunmuş ve müesesenin muhammen varidatı 1.165.400 lira olarak tesbit olunmuştur.
Karaağaç mezbahasının bu sene Belediyeye vereceği safi hasılat 691 bin lira olarak hazırlanmıştır. Bu suretle Karaağaç müessesesinin 939 masarifat bütçesi, geçen seneye nazaran 64.800 lira fazlasile 1.165.400 lira olarak tesbit edilmiştir.
BELEDİYEDE :
Belediyede bir tayin
Belediye Teftiş Heyeti mümeyyizi Cemal Erelin Belediye müfettişliğine tayin edildiğini haber aldık. Belediyenin emektarlarından olan mumaileyh, 40 küsur senedenberi muhtelif vazife ve memuriyetlerde bulunmuş, dürüst ahlâkile temayüz et-mişitr. Yeni vazifesinde muvaffakiyetler dileriz.
Pamuk fabrikasındaki yangın
Lângada Karakol caddesinde 11 numaralı Sadık Hakverdi’nin pa -muk fabrikasının makine dairesinde bulunan pamuklar ateş almışsa da itfaiye su sıkmadan kendileri ateşi söndürmüşlerdir.
Satışı noksan terazi İle yapıyormuş
Beşiktaşta Zincirlikuyu, Feshane sokağında bir numarada oturan Beşiktaş, Cumartesi pazarında seyyar sebzeci Tahsin,, noksan terazi kullanarak mal sattığı için yakalan -mış ve hakkında kanunî takibat başlamıştır.
Vapurdan döşen bir fıçı İle yaralandı
Dün 18 de limandaki şamandıralarda bağlı Amerikan vapuru bordasında yanaşık Denizbankın 515 sayılı mavna reisi Mehmet Aydın vapurdan tahliye edilen fıçılardan birinin ayağına düşmesile kazaen yaralanmış ve hastahaneye kaldırıl -mıştır.
Attan düşerek yaralandı
Sakızağacıııda oturan îbrahim dün ismini bilmediği birinden, gezmek için kira ile bir at almış ve Şişlide dolaşmıya başlamıştır. Fakat Mecidiye köyünde güzel güzel gezerken, at birdenbire düşmüş ve üstündeki-ni yere vurarak kaçmıştır. îbrahim sukut neticesinde kolundan ve ba -şından ağır surette yaralanmış, Beyoğlu hastahanesine kaldırılmıştır.
-- 74 nisan m»
Yeni siyasî hareketler...
Avrupa kıtasında gün geçmeden inkişaf eden siyasî hâdiseler ve bunların diplomasi sahasındaki akisleri mütemadiyen ortalığı çalkalandın-yor. Her gün yeni bir ihtimal, harp tehdidi, müstakbel devlet siyasetleri plânlar, konuşmalar, nutuklar, ajana haberlerinde, matbuatta, radyoda, görülüyor, okunuyor ve dinleniyor. Bu arada son günlerin hâdiseleri arasmda Berlin - Roma mihverinin Birleşik Amerika reisicümhuru Roo-sevelt’e vereceği cevap meselesi de dikkati çekiyor. Filhakika İtalyan başvekili M. Mussolini’nin geçenlerde söylediği nutuk hariç, Berlin -Roma mihverinin cevabını, İtalyan ve bilhassa Alman matbuatında görülen şiddetli tenkitler, Alman İtalyan isteklerini faal gösteren yazılar ve ayrıca Tuna havzası ve Balkan yarımadası devletleri arasında mevcut dikenli meselelerin mihver vasıtasile halledilip siyasî bir emniyet cephesi vücude getirilmesi, teşkil etmektedir.
Fakat esas cevap, yani Berlin -Roma mihveri namına yapılacak beyanat, son gelen haberlere göre 28 nisanda Rayhştağ’ın açılması sırasında Alman devlet reisi M. Hitler tarafından Amerika’ya tevcih edilecektir.
Bu cevabın metni ve mülhem olacağı prensipler hakkmda daha şimdiden tefsirlerde bulunulmağa, fikirler yürütülmeğe ve hattâ nutkun esas çerçevesi hakkında bile müta-lea dermeyan edilmeğe başlanmıştır. Halbuki, her gün değişen bu yeni siyaset havasında ancak mes’ul devlet adamlarının sözlerinden başkasına bakmamak ve bir de umumî devlet siyasetini ve faaliyetini gözden geçirmek lâzımdır. Bu bakımdan Berlin - Roma mihverinin cevabı hakkında kat’î bir fikir elde etmek için 28 nisan tarihi beklenirken, de Alman ve İtalyan devletlerinin halihazır hareket ve faaliyetinden bu cevabın herhangi bir tarihi mes’u-liyeti üzerlerine almamak için kendilerine mazeret noktaları aramaları ihtimaline rağmen menfî olacağını kestirmek imkânı vardır.
Bu arada ikinci bir hâdise de Sofya'nın Rumanya’dan bazı arazi taleplerinde bulunması keyfiyetidir. Fakat burada da muayyen bir vaziyet yoktur.
Bulgar başvekili Köseivanof'un beyanatından çıkarılan bu rivayetlerin resmî bir mahiyet kesbetme-melerine rağmen Bulgar metalibi de mevcuddur. Ve bunun da Balkanlarda sulh yolile ve anlaşarak halli için de imkânlar vardır. Bu sebepten mayıs ayı içerisinde toplanacağı ve son siyasî hâdiseler üzerinde konuşacağı söylenen Balkan Antantı Konseyinin içtimai da çok dikkate şayan bir hâdise olacaktır.
Netice de, Avrupa'nın bu kaynaşması, mayıs ayı içerisinde devletlerin karşılıklı olarak alacakları kat’î vaziyet ile nihayete erebilecektir. Bu arada esas oyunu Almanya ile İngiltere idare etmekte ve Berlin - Roma mihveri ile Paris - Berîin bloku arasındaki mütekabil siyasete bu iki devlet veçhe vermekte, Paris - Roma bloku mevcut maddî ve manevî faik kudretlerini mütemadiyen inkişaf ettirmek yolunu aramaktadır.
Dr. Reşad SAGAY
Tt'RK YAVRULARINA .■
Sizin refah ve saadetinize çalışan Çocuk Esirgeme Kurumu Bayramınızı kutlular yurda faydalı insanlar olmanızı diler.
24 NİSAN 1039
TIRIIAIAN
Sayfa: 3
SON HABERL
aa
Yugoslav Kral Naibi Romaya Gidiyor
şöyle diyorlardı: «Çirkin bir tarzda aldatıldık.» Bu şerait altında Venedik ve Berlinde yapılacak beyanatın kıymetinden ne kadar şüphe edilse yeridir. Her ne olursa olsun, bir harp çıkarsa, muhakkak olan birşey varsa o da Sırp ordusu Fransaya ve Fransız ordusu da Sırp ordusuna karşı yürütülemiyecekitr. öyle beşerî hakikatler vardır ki, tehlike ânında en iyi tertip edilmiş diplomatik oyun-bir sama nparçası gibi süpürür ve götürür. İşte mihver devletleri bu hakikate karşı gelmek için uğraşıyorlar.
Republigue şöyle yazıyor:
«Almanya’nın suallerine muhatap olan devlelter, göğüslerine tabanca tabanca dayatılarak: «kımıldarsan kendini ölü bil» sözile karşılaşmış insanlara benzediklerinde bütün dünya müttefiktir. Ve Hollanda, Belçika, İsviçre, Litvanya ihtiyatlı bir lisanla cevap verdiler ve Almanya-nın taahhütlerine itimatları olduğunu bildirdiler. Mesele bu manevre-ferden korkmamaktadır.»
Nihayet, Populaire gazetesi de şöyle yazıyor:
«Hitler için işin kötülüğü şuradadır ki, bu suallerin ve cevapların hiç bir kıymeti yoktur. Gözönünde tutulacak şey, bu memleketlerin cebren kendilerinden alınan beyanat değil, filiyattır. Filhakika Holanda ve Belçika o kadar az korkuyorlar ki, ihtiyatlarını silâh altına çağırdılar ve hudutlarında tam bir müdafaa tertibatı aldılar. İsviçre, hudularındaki bütün köprülere ve yollara dinamitler yerleştirdi. Rumanya, Londrada-ki elçisi vasıtasile Chemberlaine Hitlerdıen bir ültimatom aldığını bildirdi ve binaenaleyh mühim müdafaa tedbirlerine tevessül eylemiş ol-dğunu haber verdi. Yunanistan 7 nisanda İtalya’nın Korku’ya bir taarruzda bulunacağından korktuğunu İngiltereye yazdı, İskandinavya memleketleri bile millî müdafaa tahsisatlarını arttırdılar. Baltık devletleri ise Moskova ile istişarelere başladılar.»
YUGOSLAV KRAL NAİBİ ROMAYA GİDİYOR
Venedik, 23 (A.A.) — Yugoslav Naibi Pol, mayısın ikinci yarısında resmen Roma’yı ziyaret edecektir.
Yugoslavya ile İtalya arasındaki, bağların kuvvetliliğini tebarüz ettirmek için tertip olunan tur ziyaret Ciano - Markoviç mülâkatmda kararlaştırılmıştır.
Fransa. Rumanyadan Petrol Alıyor
Bükreş, 23 (A.A.) — Otuz Fransız şirketinin mümessili olan Leon Wen-ger’le Rumanya İktisat Nazın Jean Bujoi arasında bir petrol satış mukavelesi imza edilmiştir. Bu mukaveleye nazaran, Rumanya, Fransaya 1 nisan 1939 dan 21 mart 1940 tarihine kadar 400 bin tondan fazla petrol verecektir. Bu mukavelenin imzası, Fransa ve Rumanya hükümetleri a-rasmda imza edilen itilâfların tatbikini mümkün kılacaktır.
Siyasî mahfe İlerde hâkim olan kanaate göre Fransa ile imza edilen bu itilâflar, totaliter devletlerin Rumen petrol endüstrisi üzerindeki nüfuzlarını arttırmak için sarfettikleri müşkülleştirecektir.
Rumen petrol şirketleri şimdi yüzde doksan nisbetinde İngiliz-Fransız, Belçika ve Amerikan sermayelerinin kontrolü altında bulunmaktadır.
Slr Henderson Berllne hareket etti
Londra i 23 (Hususî) — İngiltere’nin Berlin büyük elçisi Sir Henderson bugün öğleden sonra Berlin’e müteveccihen hareket etmiştir.
(Baştarafı 1 inci sayfamızda)
Venedik müzakereleri ve Macaristan
Peşte : 23 (Hususî) — Bütün Macar matbuatı Venedik konuşmalari-le çok yakından alâkadar olmuşlardır. Bütün gazetelerde Yugoslavya-um takip ettiği haricî siyaset met-hedilmekte ve Yugoslavya ile Macaristan arasmdaki münasebatın sıkıştırılması ve iki memleket arasında bir dostluk anlaşması imzası ıehinde yazılar intişar etmektedir.
İTALYAN NOKTAt NAZARI
Roma, 23 (A_A) — Giomale d’İta-lia gazetesinde Virgino Gayda Vene-dikte yapılan İtalyan - Yugoslav görüşmelerinin yeni itilâflar aktine zıüncer olmıyacağını, sadece İtalyan - Yugoslav paktlarının çerçeveli içinde mütekabil vaziyetlerin teshirine yardım edeceğini yazmakta -dır.
Arnavutluk meşalesi karşısında Yugoslavya’nın ittihaz ettiği tarzı hareketten sitayişle bahseden bu gazete, Yugoslavyayı Almanya ve îtal-yanm muhasarası gibi boş ve tehlikeli bir teşebbüse sürüklemek isteyen Fransa ve İngilterenin sarfettik-leri gayretlerin boşa gittiğini kay-deylemektedir.
Giomale dltalia, Yugoslavya’nın mihvere ve İtalya tarafından ileri a-tılan Yugoslav-Macar paktı fikrine ceğini yazmakta ve Budapeştede müsait bir şekilde karşılanan bu fikrin tahakkuk ledeceğini ve mayısta bu paktın imza edileceğinden şüphe e-dilmediğini ilâve etmektedir.
VENEDİKTE AKİSLER
Venedik, 23 (A.A.) — Havas.
îtalyanlar, Venedik mülâkatından Düyük bir memnuniyet duymakladır. İtalyan mehafilinde beyan olunduğuna göre, Yugoslavya kat’î olarak mihver sistemine iltiha ketmek-tedir. Son İtalyan - Macar konuşmalarını tamamlıyan İalyan - Yugoslavya konuşmalarından sonra Bel-grad ile Budapeşe arasında bir yakınlık tesisi meselesine halledilmiş nazarile bakılmaktadır.
Macar hariciye nazın Kont Csaky-nin yakında Belgrad’ı ziyaret edeceği söyleniyor. Bu ziyaret esnasında Vlacar - Yugoslav ademi tecavüz »aktı hazırlanacaktır ki, bu paktın nayıs sonlanna doğru imza edilmesi muhtemeldir.
Bu paktın imzasını müteakip Yugoslavya antikomintern paktına iltihak edecek ve Milletler cemiyetinden çekildiğini bildirecektir.
Macar - Yugoslavya anlaşması, İ-talya’nm hedeflerine ilk merhaleyi teşkil eylemektedir. İkinci merhale Macar - Yugoslavya - Arnavut - Bulgar blokunun teşkilidir.
Bu vaziyet böylece hasıl olduktan sonra Macaristan ve Rumanya da taleplerini daha emniyetle yapabilecektir.
Macar ekalliyetinin R j— nyadan talepleri
Bükreş, 23 (A.A.) — Rumanyadaki Macar ekalliyetleri hükümete bir muhtıra verecek aşağıdaki mütale-batta bulunmuşlardır:
Macarların ekseriyet teşkil ettikleri mmtakalarda Macar lisanının kullanılması, Macarların cemiyet teşkil edebilmeleri, Macaristan çiftçilerinin silâh kullanmaları.
FRANSIZ MATBUATINDA AKİSLER
Paris, 23 (AA..) — İtalyan - Yugoslavya müzakereleri hakkında E-cho de Paris şöyle yazıyor:
Yugoslavya'da zpmini hazırlamak vazifesi İtalya’ya verilmiştir. Hattâ merkezi Rma olmak üzere yeni bir Balkan antantı da mevzubahis olmaktadır. Ancak bu, henüz mevsimsiz gibi görünüyor.»
Flgaro diyor ki:
«İtalyan hükümeti -sonra da Berlin hükümeti- bütün gayretlerini Yugoslavya üzerinde teksif etmiş bulunuyor Ancak şunu unutmamak lâzımdır ki, İtalya Arnavutluğa taarruz etmeden birkaç gün evvel Bel-grad hükümetine kat’î emtna yermiş ve Arnavuluğa tecavüz edeceği haberlerini tekzip eylemiştir. Bazı yüksek Yugoslav şahsiyetleri Arnavutluğa yapılan taarruzun arifesinde
TÜRK YAVRULARINA .-
Sizin refah ve saadetinize çalışan Çocuk Esirgeme Kurumu Bayramınızı kutlular yurda faydalı insanlar olmanızı diler.
Roma - Berlin Mihverinin Son Siyasi Faaliyeti
Paris : 23 (A.A.) — Siyasî ma-hafil Almanyanın muhtelif memleketleri istemekte olduğu «iyi komşu şahadetnameleri» nin bilhassa İngiltere ile Fransa’nın beynelmilel bir emniyet birliği ihdasına matuf olan mesaisini müşülâta maruz bırakmayı istihdaf etmekte olduğunu beyan ve fakat Alman manevrasının akamete mahkûm bulunduğunu ilâve etmektedir. Bu mahafilin mütalaasına göre Alman teşebbüsleri, Sov-yetlerin iltizam ettikleri şekilde Almanya’ya karşı ademi itimadı istilzam eden taahhütler vasıtasile bir kollektif müdafaa sisteminin teşekkül etmesine mâni olmadığı istihdaf etmektedir.
Filvaki Almanya’ya karşı itımad beyanında bulunulması böyle bir sisteme girmekle gayri kabili telif olacaktır. Mamafih Fransa ile İngiltere daha şimdiden küçük devletlerin girişmiyecekleri ve girişseler bile maruz bulundukları tehlikeyi daha ziyade arttıracak olan herhangi bir taahhüdü onlardan istemiyerek Rusya’dan Avrupa'nın nizamını müdafaa hususunda kendilerde mesai birliğinde bulunmasını istemek suretile Alman manevrasının önüne geçmiştirler.
İtalya'nın, Belgrad ve Budapeşte’de ve Almanya'nın Ankara’da sarfetmekte oldukları mesaiye gelince siyasî Fransız mahafili, İtalya ile Almanya'nın bir taraftan azası-nın en az kuvvetlileri yani Rumanya ve Yunanistan üzerinde tesir icra etmek, diğer taraftan en .kuvvetlisi yani Türkiye’ye karşı doğrudan doğruya harekete geçmek suretile Balkan antantını inhilâle uğratmıya çalışmakta olduklarını beyan etmektedirler.
Siyasî Fransız mahfili, mihverin bu teşebbüslerinin de akamete mahkûm olduğu mütaİeasmdadırlar. Zira Rumanya ve Yunanistan Fransa ve tngüterenin kat’î garantileri ile emniyet altında bulunmakta olduklarından bu iki memleket üzerinde tesir icrası çok müşkül olacaktır ve Ankara ile yapılmakta olan terakkinin derecesi Almanya'nın Türkiye’deki muvaffak olması ihtimalini selbetmektedlr.
îngilterede Mecburi askerlik
Londra, 23 (A.A.) — İyi haber alan siyasî mahfillerde söylendiğine göre kabine gelecek hafta zarfında artık içtinabı kabil olmayan askerî mükellefiyet meselesi hakkında bir karar vermek mecburiyetinde kalacaktır
Söylendiğine göre dün Paristen gelen Van Sttart Lord Halifax’a halihazırdaki ahval karşısında İngilterenin hâlâ askerî mükellefiyeti tatbik etmemesini Fransız efkârı umumiye-sinin gittikçe artan bir hayretle karşıladığını söylemiştir. Bundan maada salâhiyettar bir zat Charberlain’e memleketin askerî vasıtaları arttırılmadıkça Avrupada yeni garanti pakt larının tatbikına imkân olmadığını bildirmiştir.
Ayni mahfiller ihtiyat ordusu mev cudunun iki misline iblâğı için girişilen gönüllü toplama faaliyetinin beklenen neticeleri vermediğini kaydey-lemektedir.
Fransız Nafıa Nazırı Va şovada
Varşova, 23 (A.A.) —Fransız Na-fia Nazın Bay Anatole de Monzie ile birlikte Fransız Nafia Nezareti Şimendiferler ve münakalât müdürü Bay «Claudon», Fransız - Leh Şimendiferler şirketi administratörü Bay Dautzy, ve nazırın kalemi mahsusundan iki zat gelmişlerdir.
Bay Monzie Varşova istasyonunda Münakalât Nazın Bay Ulrych, Nazırlardan Bay Arciszevski, Hariciye Nazırının bir mümessili, Münakalât Nezareti müsteşarı Bay Piasecki ve Fransız sefiri Bay Noel tarafından karşılanmıştır.
Fransız nazırının ziyareti münasebetiyle Varşova istasyonu Fransız ve Leh bayraklariyle mükemmel bir surette donatılmıştı Bay -de Monzie»-nin istasyona muvasalâtı esnasında bir ihtiram müfrezesi selâm resmini ifa etmiş ve mızıka Fransız millî mar Sini çalmıştır
23 Nisan Bayramı
Taksim maydaaı»4a mektepWsH» ftçhrasal
Eminöafi Halkevi gençlerininin Beyazıt meydanında verdiği teırail
fBaftarafı 1 inci sayfada)
Dün Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından Gülhane Parkında hazırlanmış olan kutlama programı mahşerî bir kalabalık içinde tatbik edilmiştir. Parkta daha sabahtan itibaren saat bire kadar Şehir bandosu muhtelif parçalar çalmıştır. Öğleden sonda parkın orta yerinde tertip e-dilen bir mahalde açık havada dün ve bugünkü mektep mevzulu bir orta oyunu yapılmış ve müteakiben minimini mekteplilere kukla, karagöz oynatılmıştır. Bunu müteakip o-rada bulunan yüzlerce çocuğa kâğıtlar içinde yemişler dağıtılmıştır.
Divanyolundaki Çocuk Esirgeme Kurumu Kütüphanesinde dünkü bayram münasebetile bir merasim yapılmış ve küçük mektepliler tarafından davetli bulunan büyüklere bir çay ziyafeti verilmiştir.
Merasime saat 13,30 da ilkokul talebelerinden müfeşekkil bir koro heyetinin söylediği İstiklâl marşile başlanmış, bunu, Çocuk Esirgeme Kurumu Kaza kolu başkanı İhsan Sami’nin bir söylevi takip etmiştir.
İhsan Sami söylevini verdikten sonra saylavlarımızdan Selim Sırrı Tarcan’ın bugünkü merasimde hazır bulunan çocuklara hitaben vatan sevgisi hakkında yazdığı bir mektubu okumuştur. Bu mektup talebeler tarafından büyük bir dikkatle dinlenmiş ve söz alan miniminiler tarafından kendisine teşekkür telgrafları yazılmasına karar verilmiştir.
Bundan sonra İstanbul Kız Lisesi son sınıf talebesinden Mes’ude kürsüye gelerek ufak kardeşlerine bu mes’ut günün ehemmiyetini anlatan bir hitabe okumuş ve ebedî şefimiz Atatürk’ün mübarek hatırasını anarak ezcümle şunları söylemiştir:
«— Türkün gözbebeği Ebedî Şefimiz. Açtığın nurlu yolda istikbalin en bitmez sonsuzluklarına kadar bize hediye ettiğiniz zaferlerle ilerlerken tesellimiz yalnız şu olacak:
Atatürk bizdendir; biz ondanız.
Türk çocuğu, en büyük acın seni yeislendirmesin, Türkün her şeyden üstün ve temiz Atası daha onun imanı kadar sağlam kaç Türk yetiştirecek. Bu vatan sinesinde Mustafa Kemaller barındırmak için tertemiz kanlarla yuğuruldu.
Bu hitabeden sonra diğer okullar adına muhtelif söylev, manzume ve, marşlar söylenerek davetlilere çay ve bisküviler ikram edildi ve bayram büyük bir neşe içinde geç vakitlere kadar devam etti.
Dün, 23 nisan Çocuk bayramı dola-yısıyle Fatih Halkevi tarafından hazırlanan kutlama programının tat-bikına başlanmıştır. Dün, Fatih tayyare parkında büyük merasim yapılmıştır. Sabah saat 10.15 ten itibaren Fatih’in bütün ilk mekteplerin dördüncü ve beşinci sınıfları Parkın Fatih Halkevine bakan cephesinde toplanmışlardı. Tam saat 11 de me

rakime İtfaiye bandosunun çaldığı İstiklâl marşile başlandı. Bundan sonra, Fatih Halkevi adına Müçteba Se-lâhaddin Or bayramı kutlayan güzel bir söylev verdi. Bundan sonra Çocuk Esirgeme Kurumu adına Tevfik Maral’ın kısa birkaç sözden sonra çocuklardan biri bu tebriklere cevap verdi.
Cumhuriyet marşından sonra mektepler Halkevi önünde İlçebay, Halkevi Reisi ve Çocuk Esirgeme Kurumu reisi tarfaından kabul edilen güzel bir geçit resmi yaptılar ve bu suretle törene son verildi.
Dün Faith Halkevi Tiyatro şubesi, tiyatro salonunda 23 nisan münasebetile (Babaların Günahı) adlı piyesi büyük muvaffakiyetlerle temsil etti.
Bugün Fatih Halkevinde 18 den 20 ye kadar büyük bir çocuk balosu verilecek, yarın yine Fatih Halkevinde Gürbüz çocuk müsabakası yapılacaktır.
BEYKOZ ORTA OKULUNUN MÜSAMERESİ
23 nisan bayramı münasebetile dün Beykoz Orta okulunda üçüncü sınıf talebesi tarafından bir müsa-mere verilmiş ve kalabalık bir halk kütfesinin iştirak ettiği bu müsame-rede çok güzel bir gün geçirilmiştir.
Merasime, erkek ve kız talebenin birden söylediği İstiklâl Marşile başlanmıştır. Müteakiben mektep müdürü Cevat Palandöğen mektebin kuruluşunu anlatmış, bu mes’ut günün kıymetini ifade eden sözler söylemiştir. Bundan sonra sıra ile Cemile, Jale ismindeki kızlar birer söylev vermişler ve üç kızla üç erkek alâka ile takip edilen zeybek dansları yapmışlardır.
Danslar bittikten sonra Nükhet isminde bir talebe çok alkışlanan bir monolog söylemiş ve bunu müteakip eskrim numaralan yapılmış ve mandolin ve keman orkestraları tarafından iki konser verilmiştir. Son olarak Faruk Nafiz’in küçük çiftçiler ve Sinir hekimi adındaki piyes ve komedisi temsil edilerek müsamereye son verilmiştir.
ÇORUMDA 23 NİSAN
Çorum, 23 (A.A.) — Şehrimiz Çocuk Esrigeme kurumu, 23 nisan Çocuk bayramı şerefine fakir ve kimsesiz 450 çocuk giyindirdi. 250 çocuğu da sünnet ettirdi.
Irak Kralının olümU karşısında teessUr
Berut, (Hususî) — Lübnan matbuatı, Irak Kralı Gazinin feci ölümü hakkında tefsiratta bulunmakta ve bu feci ölümün Irak siyasetinde yapabileceği değişme ihtimalinden bahsetmektedir.
«L’Orient» gazetesi bilhasas diyor ki: «Kral Faysal’ın vefatındanberi e-lîm ihtilâçlar içinde kıvranmakta o-lan Irak bu vakitsiz ölümün açmış olduğu taze mezar karşısında acaba

Doktorlar Vazife Başına!
Gazeteleri okurken tesadüf ettiğim, beni en ziyade üzen, teessüre düşüren yazılar hangileridir bilir misiniz?
«Kazamızda doktor yok» diye sızlanan muhabir ve okuyucu mektupları..
Biraz düşünürseniz bu vaziyetin ne kadar acıklı ve elem verici olduğunu derhal takdir edersiniz. Bir kaza neticesinde yaralanan veya ânı bir hastalığa tutulan veyahut ta herhangi bir hâdise yüzünden acele bir tıbbî müdahaleye muhtaç kalan bir vatandaş doktor bulamıyor ve o, dünyanın en büyük ıztıraplarını çekerken ailesi efradı, onu sevenler başucunda saçlarım yolmaktan başka birşey yapamıyorlar. Şehir veya kasaba bazan o kazaya veya köye saatlerce mesafededir. Kışın bazan yollar kapanır. Günlerce münakale kesilir. Fakat hastalık denilen menhus misafir, yaz, kış demez; zengin, fakir demez her vakit ve her nrt dahilinde adamın yakasına sarılır.
Memleketimiz fakir bir memlekettir. Hükümetin kasasında öyle her kazaya yüksek maaşlarla doktorlar gönderebilecek kadar para yoktur. Doktorlarımızın büyük bir ekseriyeti de maalesef herşeyden evvel yalnız kendi zatî menfaatlerini düşündüklerinden Anadolu’ya gitmiyorlar ve meselâ kendi arzularile büyük şehirlere uzak bir kazada mutavazı bir kazançla birkaç sene olsun çalışmayı göze almıyorlar.
Herşeyi hükümetten, hükümet bütçesinden beklememeliyiz. Memleket idealist insanlara muhtaçtır.
Şehirlerden dışarı çıkmaktan ürken bay doktorlar bilmelidirler ki, büyük fedakârlıklarla onların tahsillerini temin eden hükümet, bu parayı o küçük gördükleri kazaların, köylerin halkından temin etmektedir.. Bu itibarla doktorlar hayatlarının sonuna kadar ödeyemiyecek-leri bu minnet borçlarını asla unutmamalı ve kendilerinden imdad bek-liyen bedbaht köylülere, mecbur olduğu yardıma koşmalıdırlar.
Şimdilik bu kadar-
MURAD SERTOĞLU Ingilizler Avrupa hâdiselerini nasıl görüyorlar
Londra 23 (A.A.) — Sfefani ajansından:
Evening Standard gazetesi, deniz aşırı ticaret ve münakalât nazın B. Dudson’un Avrupanın muhtelif payitahtlarına yapmış olduğu son seyahatin pek az memnuniyete şayan olduğunu ve esasen mumaileyhin parlâmento hariciye encümeninde vermiş olduğu mahremane izahat esnasında bunun böyle olduğunu tasrih etmiş bulunduğunu yazmaktadır.
Bay Hudson’nun müşahedelerine göre Avrupa'nın küçük milletleri, büyük Britanya’nın silâhlanma sahasında henüz kâfi derecede terakki etmemiş olduğunu ve zengin İngiliz sınıflarının her ne bahasına olursa olsun harbin önüne geçmiye karar vermiş oldukları mütaleasını ser-detmektedir. Bundan başka küçük milletler, İngiltereye yapılmış olan harp levazımı siparişlerinin yerine getirilmesindeki teahhürden dolayı hayal inkisarına uğramışlardır. Meselâ, Portekiz, iki sene evvel İngiltereye sipariş edilmiş olan tankları beklemektedir.
Evening Standard, bundan başka B. Hudson'un Londra’ya avdet edeli iki hafta olduğu halde raporunu vermiye davet edilmemiş olmasını ve kendisinin ne B. Chaimber-lain’i ne de Lord Halifax’ı görmemiş bulunmasını garip görmekted’” kendini toplıyabilecek midir? Taliin bu feci dairbesi iktidar mevkiini ele geçirmek için amansız bir mücadeleye girişmiş olan kabile ve zümrelerin didişmelerine bir son çekecek mi? Bunu temenni ve ümit etmek lâzımdır».
24 NİSAN 1939
Sayfa» (
Meelre Alemleri s
Bu Hafta Mecidiye köyü
Mecidiye köyündeylm.
Eminönü’nden verdiğim yedi buçuk kuruş tramvay parasına rağmen, bin bir azap ile yaptığım seyahatin acılarını hâlâ kemiklerimde taşıya taşıya ben de gidiyorum.
Daha tramvaydan iner inmez, bin bir çeşit insanın; atmacasiie:
— Haydi niyet..
Diye bağıran bir adamın dolabı etraf ında hayran hayran bakındıklarını gördüm.
Bir kadın yanındaki kavalyesine:
— Salamon, ne olur, bir niyet al da kısmetimi yöreyim-..
Salamon suratı asıyor:
— Kırk para bu be!.. Çekirdek alır yeriz..
Bunu duyan Toros kabadayı gibi ortaya atılıyor:
— Al be Surpik... İstediğin niyet olsun., bir değil on al...
Biraz ötede fındıkçı, fıstıkçı, ba-demci. Acı acı bağırıyorlar.
Kapalıçarşı esnafı, Hâl sebzecileri, izinli tramvay biletçileri, Gümrük hamalları, bunların arasında da oldukça mirasyedi zengin baylar, bayanlar, yanyana yürüyorlar.
— Benim yağız atı sorma, arabada öyle tırıs gidiyor ki..
Diyenin yanıbaşında.
Katol Mendesten, Lâhurdan bahseden bir şair, daha onun yanında (Vagner) in, (Verdi) nin musikisinden demvuran bir bayan... Yani halis bir mesire karnavalı... Ben de bunların araşma katıldım.
Tıpkı Sahrayikebir’de kum fırtınasına tutulmuş bir kervanın bet-baht bir seyyahı gibiyim. Mendilimle burnumu tıkadım. Gözlerimi kapadım. Ucuz olsun diye mesireye gelen halkuı dalgaları arasında yu-varlana yuvarlana ben de gidiyorum. Gözlerim ucuz olsun diye evde hazırladığım çıkınımda, kulaklarım da etrafımda söylenen lâkırdılarda.. Yanıbaşımda yürüyen bir büyük hanım, fena halde öksüren küçük torununa bağırıyor:
— Hay Allah cezanı versin yumurcak.. boğmacaya tutulmuş gibi ne öksürüyorsun öyle...
Hâlâ öksürmesinde devam eden çocuk durur mu, o da kendisini müdafaa ediyor:
— Ne yapayım babaanne bütün tozlar boğazımda!..
Babaanne aynen Mussolini ve flitler gibi, Habeşistan, Tunus derken Arnavutluğa; Avusturya Çekya derken Dançiğe fırlayıveriyor.:
— Nazmi’nin sözile hareket eden böyle olur. Benim gibi kadın kadıncığın sözünü işitmeyip'te onun lâfını dinliyen oğlumun iki gözü kör olsun da kör sürünsün inşallah... Zaten eş dost öyle evlâd doğuracağına taş doğursaydm daha iyi olurdu diyorlar. Haklı söze ne denir...
Bereket versin kaynarım boğazına bir yığın toz hücum ediyor, öksürükler arasında susuyor.
Gelin artık müdafaa halinde:
— Kuzum anne bütün kışı kapalı geçirdik. îlk defa yaz mesiresine çıkıyoruz. Bunu cehennem etmekte ne mâna var.. Allah eksiltmesin tam beş kişiyiz. Adam başına kırk kuruş Ada’ya gidip gelme... Hesap et ne tutardı. Boğaziçi de ondan aşağı değil... En ucuz yer burası. Beşer buçuk kuruş verdik Mecidiye köyüne kadar geldik..
Mevzu çok enteresan... Tam bu sırada Mecidiye köyü toz bulvan sahnesine yeni bir kadın çıkıyor...
Çocukluğumuz zamanında hazır cevap, nüktede yekta bazı hanımları pek iyi tanırız. Enderon binbaşılarından bir beyin de böyle ince nükte sarfeden bir karısı vardı. Hanımefendi; Abdülhamid’in istenıiye istemiye neffettlği Fehim paşanın eşyalarını Kabataş iskelesinde yığılı bir halde görür. Hemen adamlarına yanaşır: «Evlâd, der... Paşa neye böyle vakitsiz sayfiyeye gidiyor?»
İşte buna yakın bir hanımefendi de burada meydana çıkıverdi:
— Sağ olsun Muhiddin bey, dedi. Hiçbir derdi işitmek, duymak istemezdi. Bu sebepten zamanında Mecidiye köy kâh bir kum sahrası, kâh bir çöplük tarlası olmuştu. Halbuki yeni vali için gayet işgüzar diyorlar. Fakat o da yeni geldi. Fakir halkın yegâne seyrangâhı Mecidiye-köyü’nö nereden bilecek. Eğer bilse
‘ VATAN
Bolu Beyinin Korkusu


Rize Bol Işık Ve Çocuk
Bahçesine Kavuşuyor
Ya Şu Köroğlu Denilen Şeytan Bütün Adamlarımı Haklar Ve Kalkarda Buraya Gelirse ?„
yordu. Bir taraftan da bu korkusunun ne kadar saçma ve manasız olduğunu farketmiyor değildi. Beş yüz silâhşor bu, şaka değil., bir değil, yüz Köroğlu bile olsa gene kendilerini haklarlardı.
Bolıı beyi en fazla, avuç dolusu para vererek getirttiği kemankeşlere güveniyordu. Kaleyi muhasara ederek onları kıskıvrak bir kapana kapamak ve dışarı çıktıkça temizlemek şeklindeki plânını da dâhiyane buluyordu. Esasen Köroğlunan bütün mahareti, bütün kıymeti altındaki attan dolayı değil miydi? O at olmasa, Köroğlu hiç bîrşey yapamazdı. Ah, şu kır at?
Bolu beyi saçlarını yoluyor ve şöyle söyleniyordu:
— Ne akla hizmet ettim de Deli Yusuf’un gözlerini oydurdum. Hangi şeytana uydum da bana yüzlerce at içinden seçip getirdiği şu kır ata ehemmiyet vermedim. Ve böylelikle başıma bu belâları açtım.
Fakat artık olan olmuştu. Geri dönmeğe hiçbir şekilde imkân yoktu.
Birdenbire kapı ardına kadar açıldı. Bolu beyi, sanki iki kürek kemiği arasına bir bıçak yemiş gibi irkilerek geri döndü. İçeri giren hususî hizmetçilerinden biri idi. Yüzü bembeyaz olmuş, dudaklarında kan kalmamıştı. Elleri ve dizleri titriyor, kekeliye kekeliye birşeyler söylemeğe çalışıyordu.
Bolu beyi bu manzara kaışısında sapsan oldu. Onun da elleri titremeğe başladı. Başına bhı felâket geldiğini anlamıştı:
---Ne var? Ne oldu? diye sordu
— Geldiler., geldi..
— Kim geldi?
— Sizi istiyor., sizinle görüşmek istiyor.
- Kim?
— Kö. Kö. Kö. Köroğlu!
— Köroğlu mu?
Bolu beyinin korkusundan beyni zonklamağa başlamıştı. Sonra yavaş yavaş kendisine geldi. Bu hizmetçi herhalde çddırmış olacaktı. Saçmalıyordu. Üzerine doğru yiiriidü. Yakasından tuttu. Şiddetle sarsarak yeniden sordu:
— Ne söylüyorsun? Rüyada mı görüyorsun kendim?
— Vallahi değil! Söylediğim doğru., pencereden balcın!
Bolu beyi uşağı bıraktı. Bir hamlede pencereye koştu. Kapının önünde iki atlı duruyor, birisi pek aşikâr bir şekilde sabırsızlık alâmetleri gösteriyordu. Bolu beyi bir anda attan ve üstündeki adamın tavruıdan bunun Köroğlunun ta kendisi olduğunu anlamıştı. Tam bu sırada Köroğlu’nun bütün sarayı titreten sesi duyuldu:
— Hey! Kapıyı açıp beni Bolu beyinin yanına götürecek misiniz? Yoksa kapıyı kırayım mı?
Bu sırada sarayda kalan birkaç muhafızın reisi de bembeyaz bir yüzle koşarak Bolu beyinin yanına gelmişti. Bolu beyi sordu:
— Ne istiyor?
— İlle sızıale görüşmek istiyor. Kılınıza dokun-mıyacağını da ilâve etti.
— Nn apmalı? Temizliyemez misiniz bu adamı?
Çocuk Esirgeme Kurumunun Faaliyeti, Halkevi Gösterit Kolunun Çalışması Muhitte Takdir Uyandırd
— 17 —
Şimdi beni dinleyin. Plânımız düşmanı şaşırtmak ve parçalamaktır. Bunun için hepimiz ikişer ikişer ayrı ayn yollardan çemberi yaracağız ve Bolıı şehrinin kapısında buluşacağız.
Herkes hayretle bakıştı. Köroğlu bu vaziyeti görünce sesini biraz daha yükseltti. O artık, büsbütün başka bir adanı olmuştu. Her zamanki mutavazı hüviyeti birdenbire sanki kaybolmuş, onun yerine tunçtan bir şahsiyet kaim olmuştu. Bıyıklan dikilmiş, gözleri çelik gibi parlıyordu.
— iyi anladınız mı? diye tekrarladı. Mümkün mertebe görünmemeğe, çarpışmamağa gayret edeceksiniz. Çamlıbelin gizli yollarını bilirsiniz. Eğer her çareye başvurduğunuz halde gene karşılaşırsanız, atlarınızı mahmuzlayıp aralarından geçiniz. Onlar; yukarıya doğru gitmek emrini almış olduklarından geri dönemezler. Dönseler bile saatlerden beri yokuş tırmanan atları yorgundur. Peşinizden yetişemezler. Peşinize düşecek olurlarsa, bu takdirde yapacağınız şey, pusu kurup gelenleri beklemek, azlık iseler çarpışıp temizlemek, çöldük iseler, başka bir yere gidiyormuş gibi görünüp onların yolunu şaşırtmak ve gene dediğim gibi Bolu şehrinin önünde buluşmaktır. Ben Ayvaz’la beraber gidiyorum, Hoylu bey de yolları bilmediğinden Selâmvermezle gitsin. Siz de İkişer ikişer, ayrı ayn yollara dalın.
Köroğlu böyle deyip kır atını mahmuzladı. Sabah daha yeni yeni oluyordu. Ve gölgeler daha yeni yeni beliriyordu. Çamlıbeli baştan aşağı kuşatan sis te bizim kabadayıların işlerini kolaylaştırıyordu. Böyle-ce aşağı yukarı dört saat sonra on üçü de sağ salim Bolu kapısının önünde buluştular. Yalnız birkaç kişinin üstünde başında ufak tefek yırtıklar görünüyordu ki bu da ehemmiyetsiz bir iki macera atlattıklarına delildi. Ayvaz'ın da elinde kocaman bir kılıç vardı.
Köroğlu ikinci enirini verdi:
— Bolu bejinin askerleri bizim kaleyi kuşatıp dursunlar. Biz Bolıt’yu zaptediyoraz. Kılıçlarınızı çekin. Fakat hiç kimseye saldırmayın. Herkese güler yüz gösterin, selâm verin. Halk bizi çok iyi karşılı-y’acak. Fakat fazla vaktimiz olmadığını da unutmayan. Doğruca Bolu beyinin saray ına gidiyoruz.
Köroğlu’nun, bacakları bükülmüş yay gibi yerinde duramıyan kır atında ve biribirinden iri, biribirinden yaman on bir yiğitiu başında şehre girmesi, Bolu’da büyük bir hâdise oldu. Köroğlu’nun şehre girdiği haberi, yıldırım süratile her yana dağıldı. Dükkânını kapıyaıı esnaf, evinden fırlıyan halk bu ismi dillere destan olan kahramanı görmek için can atıyordu. Köroğlu, sağa sola mütemadiyen gülerek selâm dağıtıyor ve Bolu beyinin sarayına doğru atanı mahmuzlamakta devam ediyordu.
Bolu beyi, esasen o geceyi uykusuz geçirmişti. Köroğlu’nu ve yanındakileri ele geçirmek için giriştiği bu son ve büyük teşebbüs, uykusunu kaçırmıştı. Tuhaf bir hissi kablelvuku, içine müthiş bir korku düşürmüştü:
— Ya şu Köroğlu denilen şeytan, bütün adamlarımı haklar ve kalkar buraya gelirse? diye düşünü-
hemen asfaltın yanındaki tozlu "
trotuvarı da asfalt yaptırır, ne toz ne duman kalır...
Büyük hanım içini çekti:
— Ne iyi söylüyorsun kadınım. Ben de tozu yutup ta kocakarılar gibi öksürmezdim. Zaten başım ne 1 yaşım ne... Hamdolsun daha ellisine bile girmedim. Tam kadın kadıncık denecek zamanım! Hele allık, kırmızılık sürsem, rastık çeksem, bin erkek «maşallah buna!..» diye peşime takılırdı!..
Hazır cevap hanımefendi, bu nutku daha ziyade uzatmak istemedi:
— Hakkın var hanımcığım, dedi. Kocakarı gibi öksürmemeniz için çare var... Bir gazeteye gidin. Valiye açık bir mektup yazın... Bilmediği Mecidiyeköy’üne, bu hafta, yaya
) halkla beraber yayan yürümek üzere davet edin... Sonra öbür hafta ge-
ı 1in.. bakacaksınız ki herşey düzelmiş?
Büyük hanım içini çekti:
i — İlâhi hanım akimla çok yaşa... Amma o gazeteciler, inşallah kötürüm olsunlar da kör sürünsünler...
Bütün bu görüşmelere şahid olan - ben, birdenbire bacaklarımın tutul-ı duğunu, gözlerimin görmemeğe baş-i ladığını hissettim. Büyük hanımın bu duası daha orada iken tutuyordu. Kurtulmak için tek bir çare vardı. İdareye koşmak ve yazmak...
İşte bunun için yazdım ,
Cebidelik
(Devamı var)
Üniversite Talebesinin Bursa Gezintisi
■Üniversitenin muhtelif fakültelerine ait 540 kişilik bir talebe kafilesi 3,45 te Topane rıhtımından kalkan Trak vapurile Muaanyaya, oradan da Bursaya gitmiştir. Talebeler,
Bursada çok neş’eli bir gün geç' rek şehrin görülecek yerlerini gezmişler ve akşam saat 22,15 de limanımıza dönen posta ile şehrimize gelmişlerdir.
Dünyanın en meşhur Dans Perileri Fred Astaır - Ginger Rogers’in en son »e en mükemmel şaheserleri-
UÇAN VALSLER
SHALL WE DANCE
Pek yakında L L
Sinemasında
)z
.. seçiminde reyler 'oplanırken halkın milli havaları oynaması
Rize (Hususî) — Rizede halihazırda ufak bir sahayı ancak yan geceye kadar tenvir ed*»biien ufak bir elektrik vardır. Bunu yalnız Karade-nize değil tabiî güzelliği itibarile dünyanın en cazip, şirin şehri olan Rize İçin kâfi görmiyen alâkadarlar şehri matlup derecede tenvir edecek biı proj* yaptırarak Nafıa vekâletine tasdik ettirm'ş)r ve Belediyeler bankasından istikraz edilen G6 bin lira ile bir müteahhide ihale etmişlerdir.
Müteahhit bulun nı dsemeyi getirmek s”retll(» işe başlamış ve bu suretle önümü*d*kı CümhuriyCt bayramında Puei-ir modanı bir elektriğe kavuşması tamamen temin edilmiştir. Gene b ı cümleden olarak hususî idaıeye ait harap ve metruk sinema b'nası mükemmel surette tamir ettirilerek yem bir hal* getirilmiş ve şimdilik mevcut makine ile her hafta htanbuldan getirilen filimler halka ucuz bir ücretle gösterilmeğe başlanmış olduğu gibi sesli ve yeni bir süıeıııa makinesi de sipariş edilmiştir.
Çocuk Esirgeme Kurumunun faaliyeti
Rize Çocuk Esirgeme Kurumu ilkokullarda tahsil görmekte olan ve midelerine sıcak bir yemek nasip olmıyan fakir ve kimsesiz 75 çocuğa - Kurtuluş ve İstiklâl okulları başöğretmenleri B. Ziya ile B. Nevza-dın yaı dmıiarile- her gün temiz kap lar içinde bol ve sıcak yemek yedirmeğe her haftada iki gün de tatlı ilâvesine başlamıştır. Bu yoksul yavruların hususî surette hazırlanan temiz masalar etrafında toplu bir halde büyük bir intizamla tatlı tatlı yemek yemeleri ve gıda almaları yurddaşa manevi büyük bir zevk vermekte ve cidden görülmeğe lâyık bir manzara teşkil etmektedir.
Bu Kurumun varidat membalarının başlıcası; Kuruma üye olarak kaydedilen Rize’nin vatan ve yurd-daşsever halkından 300 küsur üyenin vermekte olduğu aylık teberrü-attan başka Halkevinin bayan Seza Türkân’ın başkanlığı altında bulunan Gösterit koludur. Bu kolu teşkil eden üyelerin mesaileri ve bu husustaki kabiliyetleri her türlü tasavvurun fevkindedir. Her ay bir temsil vermekte ve her temsilden Çocuk Esirgeme Kurumuna 60 - 70 ve sinema hasılatından da ayda asgarî 40 - 50 lira temin edilmektedir.
Diğer taraftan Belediye parkı ittisalinde bir Çocuk bahçesi yapılması ve bunun 23 Nisan bayramına kadar yetiştirilmesi kararlaştırılmış su. kum, havuzlarile atlama yerleri ve muhtelif salıncaklarla sairenin yapılmasına büyük bir faaliyetle çalışılmağa başlanılmıştır.
Gösterit kolunun çalışması
Gösterit kolu tarafından şimdiye kadar Yanık Efe, Kör, Şeriatçası, Tabibiaşk, ve Palavra gibi piyesler temsil edilmiş ve bütün üyeler temsil sahasında ümidin fevkinde muvaffakiyet göstermişlerdir. Bunlardan bilhassa Kör piyesinde koca rolünü yapan ilk tedrisat müfettişi B. Ali Aslan ile eşi rolünü yapan orta okul dikiş öğretmeni bayan îclâl ve Şeriatçası piyesindeki Kadı Abül-hekim efendi rolünü yapan ve halk
tarafından daimî, alkışlanan İstiklâl okulu başöğretmeni Nevzat Bir-kan ile eşi rolünde ayni okul Öğretmenlerinden bayan Fevriye Pirim, Mesnevi efendi rolünde orta okul öğretmenlerinden B. Saffet Tonayın VeYanık Efe piyesinde Efenin ninesi rolünde Kurtuluş okulu öğretmenlerinden Bayan Vahbiye Tunay ve İstiklâl okulu öğretilenlerinden B. Mehmet Ali Ural İle temsillerde muhtelif roller aJan Belediye daktilosu hayan Nerimsn, B. Rahmi, İsmail, 3or*yye, ve Öw«r sitflör vazifesinden b».şkü rejisörlüğü de mu-vaffakıy«tle başaran Kurtuluş okulunun değerli başöğretmeni B. Ziya IşıkdenPr büyük muvaffakiyetler göstermişler ve Rize halkının şük-raftlarını kazanmışlardır.
Temsil kolunun bu defa hazırlamakta olduğu piyesin Halkevi cazı-nın da iştirak mretile bir kat daha mükemmeliyetine çalışılmaktadır.
M.,-Trı(r~wF-n —»—n------nı t
Doktorsuz ve EczanesizBir Kasaba
Erdek (Hususî) — Kazamızın hükümet doktoru altı aydanberi Harstadır.
Belediye ve kendi hususî muayenehanesinde çalışan serbest doktor ve eczahanesi de bulunmıyan kasabamızın hastaları imkânsızlık içindedir.
Ekseriyetle fakir olan halkımız değil reçeteye tâbi ilâçlarını; ufak soğuk algınlığı hastalıklarında kullanılan reçetesiz ilâçları, aspirin vesaire gibi sıhhî müstahzarları bile, tedarik edebilmek için, Bandırmaya kadar gidip, gelme zahmetini ihti -yar etmekte, bu suretle 60 parahk bir aspirin kendilerine «100» kuruşa gelmektedir.
Memleketimizin bütün kasabalarında belediyenin bir doktoru bu. -lunduğu, eczahanesi de bulunmıyan yerlerin bu eksikliğini de yine belediyeler tamamlamaktadır. Aslî vazifeleri halka hizmet olan saym belediyemiz ve belediyelerimizin Erdekte de bu şekilde hareket ede -rek, lüzumlu ilâçları belediyede bulundurmak suretile, halkımızı Bandırmaya kadar gidip gelmek zah -met ve külfetinden kurtarmalıdır.
Kasabamızın doktor ve eczahane işinin de süratle halli çok şayanı temenni ve arzudur.
Ziraat Mektepleri
Vekftlet yeni bir tekçim yaptı
İzmir, (Hususî) — Burnova Ziraat Mektebinin, Bahçıvanlık.mektebi haline ifrağı için hazırlıklar yapılması Ziraat Vekâletinden mektep müdürlüğüne bildirilmiş, bunun i -çin sarfedilmek üzere 1000 lira da havale gelmiştir.
Vekâlet, yeni taksime göre Adana Ziraat Mektebini büyük ziraat iş -lerine tahmis edecek, Bursadaki Ziraat Mektebini de sütçülük ihtisas mektebi haline getirecektir.
24 nisan m»
TINISASAM
Sayfa f 1
- (• — İKTİBAS VE TERCÜME HAKKI MAHFUZDUR
T aarruzumuzbaşladı
Erkânı Harbiyemle Erkenden Taarruz Mahalline Çıkmıştım
“ Ermeniler Çok Geniş Bir Cepheye Yayıldılar. Ortalarından makas gibi kesip Erzuruma gireceğiz,
Ordu menzili ise bize 10 marttan itibaren Erzincan’dan günde 12 ton erzak verebileceğini bildirmişti ki bunu bile Erzurum mıntakasına celbetmek imkânımız yoktu. Her iki kolordu Karabıyık’ta iğtinam ettiğimiz erzaktan yiyecektik!
Şimdi 10 marttaki hâdiseleri görelim: Ermeniler işgal etmiş oldukları 30 kilometrelik bir cephenin her iki cenahlarından kıtalarımıza tarruza geçtiler. Şağ cenahtaki Halit Bey müfrezesini telefonla karargâhıma bağlatmış bulunduğumdan tarassut yerimden görülmiyen bu taraf hakkında telefonla malûmat alıyordum. 3 tabur ve 4 dağ topundan mürekkep olan Halit Bey müfrezesini beslemek ve cephane göndermek karın çokluğundan pek zordu. Eğer o cihete ordunun arzusu veçhile daha çok kuvvet göndermiş olsaydım besliyemiyecekmişiz; bu, anlaşıldı. Ermeniler buraya 1 dağ topu ve 2 makineli tüfek ateşi himayesinde 600 kadar piyade ile taarruza kalktılar. Fakat mukabil taarruzumuz karşısında bir zabitle 39 nefer maktul bıraktılar, bir makineli tüfekle yaralı bir esir alındı. Esirin ifadesine göre yaralılar arasında alay kumandanlarile iki zabit varmış. Erzurum’da Antra-nik kumandasında 300 mevcutlu yedi alay Ermeni bulunduğu ve 15 makineli tüfekle 15 topları faal bir halde olduğu ve Henge’deki kıtamıza taarruz eder kuvvetin iki alay olduğunu da esir ifade ediyor.
İki Ermeni dağ topu Ilıca garbinde şose üzerinden Ağadir hanlarmdaki kıtalarımıza tesirsiz on mermi attı. Ermeni’lerin sol cenahımıza karşı yaptıkları taarruzlar da defolundu. Gerek tarassut yerimden karargâh dürbünümle tarassutlarımdan ve gerekse gelen raporlardan Ermeni’lerin merkezi sikletlerinin Ihça ve Garan’da (Karasu’yun her iki tarafında) bulunduğu anlaşıldı. 10 mart akşamı (Krokiye bakılsın) ben de şose boyunca 9 uncu fırkanın her üç alayını ve topçu kuvvetlerimi 11 mart sabahı taarruz edecek veçhile toplamış bulunuyordum. .Karasu’yun şimalindeki Ermeni kıtalarına karşı ordudan emrime verilmiş olan ikinci Kafkas kolordusundan on üçüncü alayı sevketmiştim. En sol cenahımıza da ikinci Kafkas kolordusunun emrime verilen 2 bölüğü süvari alayını gönderdim. Benim süvari alayımı da merkezde şose üzerindeki 9 uncu fırkaya ilhak ettim. Öğle vakti hararet + 15 e çıktığından karlar erimeğe başladı. Bu hal hareketimizi güçleştiriyordu. Bunun için taarruzun şose boyunca yapılması zarureti büsbütün kendini gösterdi. Yani Ermeni’lerin vaziyeti ve havanın hali artık tarruzun nasıl olması lâzımgeldiğini bize göstermişti.
10 mart öğle vakti kat’î kararımı vermiştim: Elimdeki bütün kuvvetlerle kat’î taarruzla Ermeni kıtalarını önümüze katarak Erzurum üzerine yürümek. Elimde 4 piyade alayı, iki avcı taburu, iki istihkâm bölüğü, 4 süvari bölüğü ki ceman 5000 tüfek (bunun 332 si ayni zamanda Kılıç, 220 si Dersim milisleri), 45 makineli tüfek, 26 dağ topu.
10 mart öğleden sonra saat 1 de kolordu emrile yarınki taarruzun şeklini kıtalarıma tebliğ ettim ve harekâtı Alaca tarassut yerimden bizzat idare edeceğimi de bildirdim.
SPOR
Millî Küme Şampiyonası
Dün Galatasaray Vef ayı 4 -1 Anka-rada D. Spor Ateşsporu 5 -1 Yendi
Teessüre değer iki mesele:
1 — Bu sabahki muharebelerde sağ ve sol cenah müfrezelerimiz fazla cephane sarfettiklerinden ikinci Kafkas kolordusunun muharebeye iştirak etmiye-cek olan A şkale civarındaki beşinci fırkasının muharebe ağırlıklarındaki cephanenin emrime verilmesini o fırka kumandanına bildirdim ise de kolordu kumandanınca muvafakat edilmediği cevabını aldım. Erzincan’dan yola çıkarttığım cephanenin bana ha-yırı olmıyacaktı. Onları bu fırkaya verebilirdim.. Fakat olamadı!
2 - Karasu’yun cenubundan ilerliyecek 9 uncu fırkanın fazla cephane sarfına meydan vermemek için bu beşinci fırkaya diğer bir ricada bulundum. O da-Emrime verdikleri on üçüncü alay Karasu’yun şimalindeki Ermeni kuvvetlerini söktüremiyeceği için fırka diğer bir alayını da Ermenilere gösterecek veçhile bir yürüyüş kolu halinde cepheye doğru biraz yaklaştırsın. Bu suretle sağ cenahlarına yükleneceğimiz hissini vermek suretile Ermenileri aldatarak merkez-yapmakhpm.z. temin i T ayn‘ cevabl ald,m: Kolordu ku-mandanları müsaade etmiyormuş!
BR^RCTI MEVRli MÜSTAHKEMİNE TAARRUZ
SabaIU emrto Veçl“le bUtUn ^Pheden erkenden taarruzumuz baSlad,. Ben de erkânıharbi-yemle Alaca 8arkıeimalindekl tepedeki tarassut ve-nwe çıktım. Hava kesif sisli ve sojuk ziyadece idi Erkamharbıyem ordu kumandanının emrine muhalif
ölarak ve onun tertibatına tama mile aykırı olarak yaptığım bu hareketimin neticesinden biraz düşünceli duruyorlardı. Onları neş’elendirmek için bu gece şöyle bir rüya gördüm diye anlattım: «Enver paşayı gördüm. Bana Kars’ı da işgal et! dedi. Yalnız cephanenin bittiğini söylüyorlar, buna ne yapalım dersin? diye de sordu. Ben de cevaben emrinizi büyük memnuniyetle yaparım. Cephaneye gelince düşmanın bize attığı mermi kovanlarından yaptırırız dedim. Enver bu cevabımdan pek memnun kaldı.» Bu rüyadan benim çıkarmak istediğim mâna şudur: Enver paşa da benim gibi taarruz etmek istiyor ve yalnız Erzurum’u değil Kars’ı bile almak niyetindedir. Çok muhtemeldir ki Vehip paşanın ksşif taarruzu kararını beğenmedi ve Erzurum’a kat’î taarruz emrini verdi. Şu halde Vehip paşanın kat’î taarruz emri de nerede ise gelmek üzeredir. îşte size peşin müjde! Bir aksilik olur da emir gelmezse de endişeye lüzum yok. Muvaffak olacağımıza hiç şüpheniz olmasın. Vaziyet meydanda. Ermeniler 30 kilometrelik bir cepheye yayıldı. Tam orta yerlerinden makas gibi kesip Erzurum’a gireceğiz. Binde bir ihtimal ile muvaffak olamazsam hayatımı bağışlarım. Haydi bakalım iş başına!
Cephane vaziyetim şu idi:
Tüfek başına 211, makineli tüfek başına 12.000, seri dağ topu başına 140, kudretli dağ topu başına 117 atım vardı.
İleri yürüyüşlerde iaşe vaziyetini nasıl hesaba katmak lâzımsa bir taarruz için de cephane meselesini ele alarak kararını vermek bir kumandan ıçm unutulmaması icap eden pek mühim İşlerdir. Erkâ-nıharbiyenin bu işlerdeki mes’uliyeti pek büyüktür. Sormasalar dahi kumandanlarını, daima bu işlerde hakikate tamamile uygun olmak şartile, ikaz etmeleri baş vazifeleridir. Ben fırkadan orduya kadar her büyük birliğin erkânıharpliğini muharebe meydanlarında dahi ifa etmiş olduğumdan iaşe ve cephane meselelerinde işi yalnız erkânıharbiyeme birak-mıyarak kendi cep defterime de her günkü vaziyeti kaydederim ve kararlarımı vermeden önce bu âmilleri de hesaba katarım.
îşte bunun için Erzurum’daki Ermenilere taarruz meselesinde iaşe hesabına olduğu gibi cephane hususunda da çok hassas bulundum. Elimdeki cephane mahduddu. Şu halde muharebenin uzaması bizim için tehlikeli olabilirdi. İşi çabuk bitirmek lâzımdı: Bri gün ve bir gece! Bunun için harekâtı tarassut yerimden dürbünle takip ve İdareye mecburdum. Şimdi harekâtı takip edelim:
11 Mart sabahı güneş doğmadan harekât başladı. Saat 6 da Ilıca’nın 500 metre garbinden Er-HiMrıP°0t^lan at6§ aÇÜ İS® de 13 daklkada püskürtüldüler. Emrimdeki tertibat veçhile Ilıca cenubun-dan, cepheden ve Ağa köprüsü şimalinden sıkıştırıldı. Burada saat 8 e kadar ateş muharebesi devam etti- (Devamı var)
DUzeltme
Dünkii tefrikamızın birinci sütununun 25 inci satırında (ordudan gelen cevap) başlığı (Erzurum-dan gelen cevap), ikinci sütununda birkaç defa tekerrür eden (Erkânıharblye) tabiri (erkân cephesi) olarak çıkmıştır, özürler diliyerek düzeltiriz.
Dün Millî Kümenin en heyecanlı maçlarından biri Taksim Stadında 6.000 seyircinin önünde yapılan Galatasaray - Vefa karşılaşması oldu.
îki takımın güzel oyunu ve canlı paslaşmaları, stada toplanan meraklılara tam bir futbol zevki tattırdı.
îki akım sahaya şu şekilde çıktılar:
Her iki tarafta eski Güneşlilerden Faruk, Salâhattin,Yusuf, Hakkı, Gazi gibi oyuncular yer almışlardı.
Galatasaray: Osman; Faruk, Adnan; Musa, Bedii, Yusuf; Necdet, Süleyman, Salâhattin, Buduri, Sara-fim.
Vefa: Azat,; Vahit, Garo (Süleyman); Süleyman (Lûtfi), Lûtfi (Hakkı), Şükrü; Muhteşe m(Garo), Hakkı (Muhteşem), Gazi (Sulhi), Sulhi (Gazi), Mehmet.
Hakem: Refik Osman (B. J. K.).
Yan hakemleri: ŞaziTezcan (Gü.), Halit Galip (H.).
Oyun başladığı zaman Galatasara-yın işi acele tuttuğu görülüyordu. İlk dakikalar iki tarafın birbirini dene-mesile geçiyordu. Oyunun 9 nucu dakikasına kadar top bir taraftan bir tarafa geçerek ve tehlike yaratmadan oynanıyordu. 9 uncu dakikada Vefalı Sulhi oyunun ilk tehlikesini Gazi’den aldığı bir pasla belirtti. Fakat ne yazık ki, bu güzel şüt avta kaçtı. Bundan bir dakika sonra Salâhattin topu Necdete geçirdi. Necdet de topu kaleciye teslim ederek takımını muhakkak bir golden mahrum etti.
13 üncü dakikada Süleyman acele yüzünden bir gol kaçırdı. On beşinci dakikada üç GalatasaraylI ofsayt vaziyetinde topu yakaladılar ve ayni zamanda ofsayt olduklarını görerek durdular. Hakıem, buna rağmen ofsayt çalmamakta İsrar ederek halkı güldürdü.
18 inci dakikada Gazi takımını bir golden etti. 20 nci dakikada Faruk topu elle tuttu. Frikiği Muhteşem sıkı çekmesine rağmen Osman fevkalâ de bir kurtarışla topu komare attı. Çekilen korner de bir netice vermedi.
Oyunun bundan sonraki beş dakikası Vefa’nm sıkıştırmasile geçti.
26 ncı dakikada Sarafim topu acele yüzünden kaçırdı.
30 uncu dakikada Vefa’nın sıkışık bir vaziyetinde Lûtfi 18 çizgisi yanında topu elle tuttu. Verilen frikiği Salâhattin kalenin boş yerine atarak takımına ilk golü kazandırdı.
Buna beş dakika sonra Vefalılar ayni vaziyette Hakkı vasıtasile yaptıkları bir golle cevap vererek neticeyi 1-1 berabere yaptılar. Hakkının frikikten yaptığı bu gol, Salâhat-tininki kadar güzeldi.
40 inci dakikada Vefa beklerinden biri 18 in içinde favl yaph. Hakem, bu bariz penaltıyı garip bir kararla frikiğe tebdil ederek topu favl olan yerden tam beş mptre uzaktan çektirerek seyircileri bir defa daha güldürdü.
Bir dakika sonra Osman ve Faruk, muhakkak birer gol kurtardılar ve devre de bir dakika sonra 1-1 beraberlikle bitti.
İKİNCÎ DEVRE
İkinci devreye GalatasaraylIlar canlı başladılar ve hemen Vefa nısıf sahasına yerleştiler. îkinci dakikada Necdetten güzel bir pas alan Süleyman, güzel bir şüt çekti, kaleci Azak bu şütü ancak kornere atarak kurtardı.
Beşinci dakikada Salâhattin topu müsait vaziyette olan Sarafim’e geçirdi. Sarafim önündeki hafi ve beki alatarak kaleci ile karşı karşıya kaldı. Şüt çekecekmiş gibi yaparak kaleciyi de aldattı ve topu boş kaleye yavaş bir hareketle plase ederek takımının ikinci galibiyet golünü yaptı.
Hakem, yanlış kararlar vermekte İsrar etmekte berdevam.
Galatasaray haf hattı bozuldu, fa-(Sonu 7 nci sayfada)
Dünkü bisiklet yarışlarına iştirak eden bir grup
Seri Bisiklet yarışları Neticelendi
Kocaelililerinde iştirak Ettiği Dünkü Yarışlar Heyecanlı Oldu
Kocaelinden İbrahim, lıtanbuldan Haralambo birici geldi
Bisiklet federasyonu tarafından tertip edilen ve sekiz haftadanberi İstanbul, Ankara, Eskişehir, Konya, Bursa, Çanakkale, İzmir, Adana, Aydın, Edirne, İzmit, Balıkesir vilayetlerinde devam edilmekte olan bisiklet seri müsabakaları dün bütün mıntakalarda bitmiştir. İstanbul mmtakasında yapılan son bisikle*-müsabakası dün Topkapı ile Silivri yolu üzerinde gidip gelme olmak üzere 150 kilometrelik bir mesafe dahilinde yapılmıştır.
Kocaeli bölgesi bisikletçilerinin de dokuzuncu seri yarışlarını İstanbul’da yapmaları yarışlara fazla bir ehemmiyet kesbettirmiştir.
şg şg gg
Tam 9 da Topkapı sahasından hareket eden İstanbul ve Kocaeli bisikletçileri, bir iki kilometre katet-meden Haralambo ile Torkom arkadaşlarından ayrılmış ve yarışın sonuna kadar îstanbul’lu koşucular daima önden gitmişler ve yarışı da öylece bitirmişlerdir. Bu arada Kocaeli bölgesinden Mithat'ın zfrıciri kırıldığından Nazmi’nin bisikletini almış ve kendisi de yarıştan çıkmıştır. îki grup halinde yanşa devam edn İstanbul ve îzmit’li koşucular 75 inci küometreden geri dönmüşler, baştan sona kadar heyecanla devam eden bu son yarışta bisiklet
(Sonu 7 inci sayfada)
21 Mayısta 90 Kilometre Üzerinde Motosiklet Yarışı Yapılacak
19 Mayısta yapılacak İstanbul -Edime bisiklet yarışlarının ertesi günü bisiklet federasyonu tarafından Çorlu ile Çekmece arasında 90 kilometrelik bir motosiklet miisa-
bakası tertip edilecektir.
Bu müsabakanın birincisine yüz, İkincisine yetmiş beş, üçünciisüne 50 liralık kıymettar mükâfatlar ve rilecektir.

Perayı / - 2 mağlup eden Fenerbahçe takımı
Fenerbahçe: 7 -Pera:2
Rebii ve Fikretli Fenerbahçe takımı dün; istikbal için Ümit verici bir oyun çıkardı
Dün Fenerbahçeliler, Peralılarla Taksim stadında hususî bir maç yaptılar. İki hafta evvel Beşiktaşa 3-0 mağlûp olan Fenerbahçe takımının, Güneş’li Rebii’nin iltihakile ne şekil alacağı merakla belken -mekte idi. Ayrıca iki aydır cezalı bulunan, Fenerbahçenin belkemiğini teşkil eden Fikret’in de takıma
^rmesile büyük bir kuvvet alacağı muhakkaktı.’
Maç, erken oynanmasına rağmen stadda mühim bir kalabalık kütlesi vardı.
Takımlar; Fenerbahçe: Hüsamettin - Yaşar, Lebip, M. Reşat, Ali Rıza, Muzaffer - Naci, Basri. Esat\ (Sonu 7 inci sayfada)
Sayfa) 9
TENİS Al AH
24 NİSAN 1939
• ®l
İlk Muvaffakiyetsizliği
Yazan : EMİNE
Hicran, aynada kendini bir defa daha süzdü. Tuvaleti tamam, san saçlan bukle bukle başını çevrelemiş, yanaklarının ve dudaklarının boyası güzel bluzile hoş bir surette uymuş.
Kısa etekliği de bacaklarının bütün hatlarını meydanda bırakıyor. Bu halile kendisini pek cazip ve güzel buldu.
Muhakkak ki, Necdet de onu beğenecek, cazibesine tutulanlar listesine dahil olacaktı. Zaten bütün bu hazırlıklar onun için değil miydi?
Biraz sonra arkadaşı Nevin, yeni evlendiği kocası Necdeti ilk defa Hicranlara getirecekti. Hicran Necdeti yalnız düğün gecesi görmüş ve beğenmişti. Yakışıklı delikanlıydı doğrusu... Nevin de güzeldi amma biraz safdı, Hicran kadar zarif ve cazip de değildi. O halde Necdeti kolayca baştan çıkarabilirdi.
Maamafih bunlar Hicran 'm düşünceleri.. hakikatte ise Nevin kendisinden kat kat güzeldir. Hicran’ın boyasız olunca bakılamıyan yüzüne mukabil, Nevin’in kadife gibi bir teni, şahane gözleri vardır.. Bunlardan daha kıymetli olarak ta namuslu, tahsilli bir aile kızıdır.
Hicran’a gelince; o, İçtimaî bünyemizi kemirmekte olan kurtlardan biri, (Kibar kokotlar) tipindendir...
Bu tipin nazarında en yüksek mefhumların bile manası yoktur. Hakikî bir dostluk ve sevgi hisleri-le kimseye bağlanmazlar... Gayeleri; beğenilmek, iltifat görmek, bilhassa evli erkeklere musallat olarak yuvalarından soğutmak ve bundan bir gurur, bir zevk duymaktır.
Kibar kokotların çoğu güzel de değildirler.. Paralan vardır, giyinmesini, herşeyin en iyisini kullanarak yakıştırmasını bilirler. Ve yine • bilirler ki, erkeklerin ekserisi güzel ve temiz karılannı ihmal ederek kendi peşlerine düşerler...
Cemiyetin bu kibar, zengin aşüfteleri, âdi ve fakir olanlardan daha aşağı ve tehlikelidirler... Bilinmez nasıl bir sebeple düşmüş fakir bir kadın, kendi âleminde fena yaşar. Başkalarının felâketini istemiyecek kadar vicdanlıdırlar ekseriya...
Çorluda Emniyet Çok
Mükemmel bir haldedir
Halk Arasında Karga Mücadelesi Muvaffakiyetle Devam Ediyor
Çorlu : (Hususi) — Bir komiser muavini, bir adlî polis, bir İdarî ve beş vezaifi umumiye polisi ve 12 de bekçisile 20 kişilik zabıtamızın göçmen iskânı dolayısile nüfusu daima artmış, ayni zamanda mahalle sayı-sile birlikte sahası da genişlemiş olan Çorlu’da emniyet işlerindeki dirayeti halk ve karakteri halk arasında suç işlemeğe müsaid olan kimseler üzerinde müessir olduğundan kasabamızda zabıta vakası yok denecek bir durumdadır.
Fotoğraf, zabıtamız komiser muavini Sadık Batmaz’ı mesai arkadaş-larile bir arada göstermektedir.
Karga mücadelesi
Muzır hayvanlarla mücadele kanunu iktizasından olmak üzere mart iptidasından başlıyan karga savaşı mayıs nihayetine kadar devam edecektir.
Her aile evinin çatı ve duvar deliklerindeki karga yuvalarını bozacak yumurta veya yavru halindeki kargaları bir makbuz mukabili Ziraat muallimliğine teslim edecek ve bu suretle bu zararlı hayvan muhitimizden uzaklaştırılmış olacaktır.
Sürdürülecek arazi
* Bir »ene evvel aafalt yol üzerinde
İşte zengin ve çirkin de olmıyau Hicran, fena kalbi ve kıskançlığı yüzünden, yaşı yirmi beşi geçtiği halde evlenmeyi düşünmemişti bile..
Nevinle arkadaşlıkları da eski bir aile rabıtasının devamından başka birşey değildi... Şimdi, şu anda, onun bir tek düşüncesi var; Nerede ise gelecek olan mes’ut çiftin erkeğini baştan çıkarmak!.. İşte, kapının zili çalıyor., herhalde onlar., kapıya koşmuyor, çünkü bunu kibarlığı ile mütenasip bulmaz... Hizmetçi misafir geldiğini haber verdikten sonradır ki salona iniyor., yürüyüşü, konuşuşu ve bütün jestleri yapmacıklarla dolu... Oturunca büsbütün kısalan dar verev eteğinden baldırları görünüyor...
Fakat Necdet te ne soğuk kanlı.. Hiç bakmıyor, görmüyor sanki., tamanıiyle karısile meşgul.
Genç evliler gidiyor.. Hicran ziyaretlerini çabucak iade ediyor. Maksadına varmaya kadar uğraşıyor...
Onlar bir gün gene geliyor., radyoda güzel bir dans müziği çalınıyor.. Hicran bekliyor, şimdi Necdet kendisini dansa kaldıracak. Fakat hayır, beklediği olmuyor.
O, alışık olduğu bir serbesti ile kendisinden emin, kalkarak genç adamın karşısına dikiliyor:
— Siz kalkmıyorsunuz, fakat ben kadın erkek farkı gözetmiyerek ev sahibi sıfatile sizi dansa davet ediyorum.
Diyor.. Genç adam derhal ayağa kalkmıştır, kibar bir tavırla cevap veriyor:
— Mazur görünüz bayan.. Karımdan başkasile dans etmiyorum...
Hicran şaşırıyor, düştüğü bu komik ve âdi vaziyetten fena halde sı kılıyor., ve bir anda bütün içini meydana koyarak haykırıyor:
— Haydi, çıkın gidin!.. Evimizin kapılan sizin gibi kaba insanlara karşı daimakapalı kalacaktır!..
Hiddetinden kuduracak bir halde odasına koşuyor, yatağının üzerine kapanıyor. Tırnaklarile yastıkları, örtüleri koparmağa çalışırken: (Mu-vaffakiyetsizlik.. hayatımda ilk mu-vaffakıyetsizlik... Kaba adam!) ve öfkesini gözyaşlarından alıyor...
yeniden tesis edilen Marmaracık ve Ulaş köylerinde yerleştirilen 400 aile göçmene verilmiş olan ziraate elverişli arazi parçalarının traktörle sürdürülmesi takarrür etmiş olduğundan Sıhhat ve Ziraat vekâletlerinin emrile Halkalı ziraat mekte-binden iki traktör getirtilerek işe başlanacaktır.
Geyve malmüdürü Tahsin Pekak naklen kazamız malmüdürlüğüne gelmiş ve yeni işine başlamıştır.
Azmi Selâl
Çok çocuklu hâkimlere yardım
îzmir, (Hususî) — Çok çocuklu hâkimlere her sene 23 Nisan tari -hinde verilmesi mutad olan ikra -miye miktarları müddeiumumilik makamına bildirilmiştir.
Bu sene îzmirdeki çok çocuklu hâkimlerden ikinci hukuk mahke -inesi reisi Bilâl Arasa 350 lira, asliye ikinci ceza hâkimi Halim Sidara 175 lira, ikinci icra memuru Ziya Yalçmkayaya 175 lira verilecektir. Havaleler Ziraat Bankasına gelmiştir.
Çukurovada
Pamuk Ekimi Büyük Bir Hızla Devam Ediyor
Ceyhanda bir buğday harmanı batözle çekilirken
ki felhanına göre tevzi edilmiş ve i halen de edilmektedir.
Diğer taraftan Çukorova çiftçisinin ektiği hububat mahsulleri de yetişmek üzeredir. Bu münasebetle içerisinde bulunduğumuz bu mev -sim çiftçimizin elinin en dar ve işinin en sıkı bir zamanıdır.
Bir kaç gün sonra da arpa, buğ -day ve yulaf mahsullerinin de b. -çilmesine ve ekilen pamukların da çapa ameliyesine başlanacaktır.
Yukarıda da arzeylerii* n-vec -hile çiftçimize, yetiştirdiği hububat mahsulünü meydana getirmek ve ektiği pamuk mahsulünü de yetiş -tirebilmek için muhtaç bulunduğu paranın temini hususunda alâkadar makam ve vekâlete müracaatta bulunmuşlardır.
Alman haberlere göre, bu hususta Partice de teşebbüse girişilmiştir. Binaenaleyh çiftçilerimizin bu müracaatlarının is'af edileceği umul -maktadır.
Mehmet Selçuk
ı s âe
Ceyhan Telefon istiyor
Bu işlek kasabada hariç telefonda dünyanın her taratlle konuşulduğu halde şehir dahilinde muhat ereye imkân yoktur
Ceyhan : (Hususî) — Çukurova-nın günden güne inkişaf eden ve imar sahasında da hummali bir faaliyet göze çarpan Ceyhan kasabası, İktisadî ve tüccarı bakımdan hususî bir ehemmiyet taşır.
Kasabada, Ziraat, îş ve Osmanlı olmak üzere üç banka vardır. Bunlardan İş ve bilhassa Ziraat bankası senenin muayyen aylarında çiftçilere iki suretle istikrazda bulunurlar.
Birincisi, (10) kişiden aşağı olmamak şartile, müteselsil ve müşterek borç senedi tanzimi, İkincisi de çift ve alâtı zürraiye ve ev, tarlaların terhini suretile para verilir.
Kasabada hububat ve pamuk alım satım işlerile uğraşanların ekseriyetini Kayserili, teşkil eder. Zaten yerli halkın yüzde 80 - 90 nı çiftçidir, kalanı da ufaktefek ticaretle iştigal eder. Çarşıdaki ticaret sahiplerinin de yüzde 90 - 95 şi Darende’n ve Kayserili’dir. Bu sebeple zenginlerimizin de çoğu dış kaza vilâyetlerinden, yani Kayseri ve Darende'den gelenlerdendir.
İşte böyle zengin, İktisadî ve ticarî bakımdan işlek bir kasaba merkezi olan Ceyhan'da, geçen 938 senesinde, tüccarların müteaddit defalar müracaatları ve gazeteler va-sıtasile de yapılan neşriyat dolayısi-le P. T. T. umum müdürlüğü tarafından bir telefon santralı kurulmuştur. Bu kurulan santraldan bütün halk müstefit olmakla memnundur. Santraldan gerek Türkiye dahili ile ve gerekse Hatay, Suriye, Mısır ve diğer ecnebi memleketlerle ve hattâ Londra ile bile her zaman için muhabere yapılabiliyor. Fakat, asıl burada bir noksanlık varsa o da kasa-
Ceyhan, (Hususî) — Bütün Çu -kurovada pamuk tohumu ekiminin hararetle devam etemkte olduğu malûmdur. Geçeıı 938 yıluıda kazamızın birkaç köyünün pamuk mahsulâtı dolu ve selden mahvolmuştu. Bir çok emek ve para ihtiyariyle yetiştirdikleri pamuk mahsulleri zarara uğrayan köylüler o zaman alâkadar makama müracaatla zarar ve ziyanlarım ı ziraat memurluğunca keşif ve tesbit ettirmişlerdi.
Bilâhare keyfiyet Ziraat Vekâletine bildirilmiş, böyle pamuk mah -sulleri hasara uğrayan çiftçilerle bu sene ellerinde pamuk tohumu bu -lunmıyan ve almağa kudreti ve iktidarı olmıyan köylüler, ihzar ettikleri felhan ve istedikleri tohum miktarını gösterir mazbatalar tanzim e-derek pamuk kontrol memurluğuna müracatta bulunmuşlardır.
Bunun üzerine miktarı kâfi pa -mıık tohumu Adana Tohum İslah istasyonundan istenmiş ve gelen tohumlar da çiftçilerimize ellerinde •
Karacasuda Köprüsüzlük Derdi
Karacasu, (Hususî) — Kasaba -jnızın başlıca iki derdi vardır: 1 — Güzel bir şoseye sahip olan belde yollan güzergâhındaki köprülerin ahşap olması. 2 — Geçen yıl başlı -yan mektep binasının bir türlü ikmal edilememesi.
Bilhassa Menderes üzerinde ku -rulan ahşap köprü çok berbat bir vaziyettedir.
Nazilli ile Bozdoğan arasındaki Menderes köprüsü betondur. Sarayköy - Denizli arasındaki Menderes köprüsü de beton olduğu halde bizim köprünün bu şekilde bulunması Karacasuluları pek haklı olarak ta-salandırmaktadır.
Zaman zaman tamire muhtaç o-lan bu ahşap köprüler yüzünden mü nakale durmakta ve geçinmeleri gezici ticarete bağlı olan Karacasu halkının bu dertlerine bir nihayet verilmesini sayın İlbayımız Salim özdemirden rica etmektedirler.
Memleket işlerinde büyük hassasiyet gösteren İlbayımızın pek ya -kında bu derdimizi gidereceğini ü-mit etmekteyiz.
Yakın yıllara kadar dokuma tez -gâhlarının sayısı iki yüzü geçmediği halde bugün dokuma tezgâhları bin üç yüzü bulmuştur. Bu inkişaf şüphe edilmez ki, rejimin kurucu ve kurtarıcı ruhundan doğmaktadır.
Pek yakında kazamızın da zengin ve modem bir bölgeye lâyık ümran eserleriyle bir kat daha güzelleşe -ceği ümit olunmaktadır.
İzmir Valiliği
îzmir, (Hususî) — Dahiliye Vekâletinden vilâyete gelen bir yazıda vali muavini Cavid Ünverin îzmir vali vekili vazifesini ifa etmesinin muvafık görüldüğü bildirilmiştir. Kendisine üçte bir nisbetinde vekâlet maaşı verilecekti*
(-----------------------,
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları
- Akkoyunlu Kazıkçı Kara Bekir -
— a* - YAZAN : SAMİ KARAYEL
"Pehlivan Haydi Soyun Vakit Geliyor,,
Ayıboğan Çadıra Girdi, Az Sonra Soyunmuş Olarak Dışarı Çıktı
— Evet; ben de böyle düşündüm. I Nasıl olsa mağlûp olmayı göze aldık. İyisi mi yenileceğim diye korkma-dan en tehlikeli oyunlara girerim. Eğer; muvaffak olursam ne alâ!
— Muvafık, böyle hareket et... dedi.
Ayıboğan, bu kat’i kararından sonra; ferahlamıştı. Günlerdenberi gül-miyen yüzü gülmiye başlamıştı. Â-deta; bir çocuk şevincine bürünmüştü vücudü. Onu biraz evvel düşünceli ve iztıraplı gördükleri halde, şimdi gülerek, kahkaha atarak konuşur bulmuşlardı.
Hakikaten; Ayıboğan’a cesaret ve cüret gelmişti. Bir çadırdan diğer çadıra gidiyor, bol, bol konuşup gülüyordu. Adamcağız, hareketlenmişti vesselam.
Ayıboğan’m; bu hareketi yalnız, A-masyalılan değil, diğer vilâyetten gelen seyircilerin de nazarı dikkatini celbetmişti.
Sabahtanberi olduğu yerde kökleşerek sessiz ve saaasız oturan bu on beş senelik baş pehlivan, birdenbire harekete gelerek gülüp oynuyordu.
Ayıboğan; Amasyalı ve yabancı ağalara şöyle diyordu:
— Yahu; biz Yürükoğluna neyle-dik?. Ne ister bizden?.. Burası er meydanı... Neden korkacakmışız biz? Meydana çıktığımız zaman belli olur Haşan Dayının camuzunun hüneri... Daha, Amasyalılar ölmedi hemşerileır...
Amasyalılar, Ayıboğanın bu haline sevinip durmuşlardı. Hüzün ve ıztı-rap dolu kalpleri boşalıp ferahlan-mıştı.
Aman Allah; sabahtanberi çektikleri iztırap ne idi?.. Kimsenin yüzü gülmüyordu. Âdeta; bir plânın tatbiki için bütün Amasyalılar pehli-vanLarile beraber seferber olmuşlardı.
İkindi yaklaşıyordu. Beş on dakika birşey kalmıştı. Soyunmak gerekti. Amasya ağalan bağrıştılar:
— Pehlivan! haydi soyun vakit geliyor...
Ayıboğan; çadıra girdi, soyunmıya başladı. Pırpıtını giydikten sonra, yukarı çıkıp emre âmade bir halde beklemiye başladı.
Akkoyunlu da soyunmuştu. SivaslI ağaların oturdukları çadırın önünde iri pazularmı şişirmiş duruyordu.
Sıvaslı ağalardan biri sordu:
— Bekir, güreş çok uzayacak mı dersin?
— Allah bilir ağam!..
— Evet; her şeyi cenabı rabbilâ-lemin bilir... Fakat; sen nasıl görüyorsun?
— Büyük söylemiyeyim amma; bugünkü güreş çok uzamaz...
— Bunu neden bu suretle tahmin ba dahilinde bir şebekenin kurulmuş olmamasıdır.
Halbuki bu şebeke de kurulmuş olsa, tüccar ve esnaf, dükkân ve yazıhanesinden kalkıp P. T. T. santralına giderek vakit kaybetmeden kendi yazıhanesinden istediği zaman ve istediği yerle konuşabilirdi.
Alınan haberlere göre, kasaba dahilinde kurulacak şebeke için şimdiden 60 - 70 abone mevcut olup bu işin biran evvel ikmalini intizardadırlar.
Binaenaleyh böyle zengin ve her mevsimde ticarî ve İktisadî bakımdan mühim roller oynıyacak olan dahilî telefon şebekesinin, içerisinde bulunduğumuz 939 yılında kurulması hususunda alâkadarların dikkat nazarlarını çekeriz.
Mehmet Selçuk
etmiş bulunuyorsun?
— Ayıboğan bozuk!..,
— Güreşe girecek mi dersin?
— Zannederim... Güreş erken baş-lıyacağma göre, kendisi için müsabakayı uzatmakta bir fayda yoktur. Her halde, bir an evvel birşeyler yapmıya savaşacak ve ilk hızile beni mağlûp etmek için var kuvvetini sarfedecektir.
— Amma yaptm ha?..
— Ben, bu işi pehlivanca böyle görüyorum... Doğrusu, ben Ayıboğanın yerinde olsam öyle yaparım...
— Evet; işin doğrusu da budur... Mademki, müsabakayı uzatıp birşey yapamıyacaktır, bir an evvel bitir-miye çalışmak, Ayıboğan için daha değerli bir güreş tarzı olmuş olur... dedi.
Akkoyunlu; karşı karşıya gelmeden evvel hasmının güreşte tutacağı taktiği anlamış bulunuyordu.
On beş dakika ya geçmiş, ya geçmemişti. Meydandaki başaltı güreşleri temizlenmişti.
Yenişemiyen birkaç çift başaltı güreşçisi, derhal hakem heyeti tarafından berabere ayrılmışlardı.
Yürükoğlu meydana çıkmış bağırıyordu:
— Başa güreşecekler meydana’
Yürükoğlunun bu çağırmasına, ilk evvelâ koşarak sahaya giden Ayıboğan oldu. Sanki; müsabakaya Akko-yunlu’dan daha ziyade teşne imiş gibi bir hali vardı.
Amasyalılar; pehlivanlarının bu tehalüküne bakarak heyecana gelmişlerdi. Hep bir ağızdan bağırıyorlardı:
— Yaşa, Ayıboğan!..
Kurnaz Akkoyunlu; Ayıboğanın bu tehalüküne tam numarasını vermişti. îş dediği gibi idi. Hasmı müsabakaya canını dişine takarak girecek ve ilk ellerde muvaffak olmıya çalışacaktı.
Akkoyunlu olduğu yerden ayrılırken, biraz evvel konuştuğu ağaya dönerek:
— Ağam, gördün mü Ayıboğan’m tehalükünü?.
— Evet!..
— İşi bir an evvel bitirmek istediğine delâlet etmez mi bu hali?.
— öyle gözüküyor...
— Eh!.. Şimdilik Allahaısmarladık’..
— Haydi, Allah muinin olsun...
Akkoyunlu; temkinli ve acelesiz, sallana sallana meydana geldi Kararını vermiş bir adam tavrı vardı üzerinde...
Güreşi, İlk ellerde kuvvetli bir müdafaa plânı tatbik ederek yapacaktı. Hasmın bütün zorlu ve acı taarruzlarını def ve ref eylemiye çalışacaktı. Ayıboğan’m hamlelerini kestikten sonra; mukabil taarruza geçecekti.
Akkoyunlu’nun güreş tabiyesi hakikaten şaheserdi Tam pehlivanca bir güreşti.
îki pehlivan, ortaya geldikten sonra; Yürükoğlu elile seyircilere işaret ederek:
— Ey ahali.’.. Baş güreşe başlıyoruz... Güreş, kıran kıranadır (1). Güreşe hakemden gayri kimse müdahale edemez... Berabere güreş yoktur. Gece dahi olsa meşaleler altında müsabakaya devam edilecektir...
Yürükoğlu iki pehlivanı müsafa-haya davet etti. Pehlivanlar kucaklaşarak blribirlerini öptüler... ve helâllaştılar... (Devamı var)'
(1) Kırankırana güreş, her tiirlü oyunların tatbiki serbest demektir. Böyle güreşte memnu oyun yoktur.
U NİSAN IW»
TBNİ* ABAM
İtyltı 1
SPOR |
Beden Terbiyesi, Bölge Halkevleri Kupa Maçları
Şişli Sûleymaniye Muhteliti Kasımpaşa Galatasporu 4-1. Demirspor Beylerbeyini 2-1 Yendi
ehiremini Halkevi Fatih Halkevi ile, Galatagençlerde Bozkurtla 1-1 Berabere Kaldı
Galasaray - Vefa maçından evvel Sûleymaniye - Şişli muhteliti ile Kasımpaşa - Galataspor muhteliti oynadı. İki takım sahaya şu şekilde çıktılar:
Şişli - Sûleymaniye: Armenak -Ruhi, Alber - Martiyan, İbrahim, Arşevir - Airan, Nobar, Suldur, Fikrop, Hiraç.
Kasımpaşa - Kalataspor: Isak -Rüştü, İhsan - Sabri, Petro, Muzaffer, Mümtaz, Nino, Mürteza, Sotiri. İstafinis.
Hakem: Adnan Akın.
Yan hakemleri: Necdet Gezen, Ahmet Adem. Oyun başlar başlamaz Şişli - Sûleymaniye muhtelitinin ağır bastığı görülüyordu. Nitekim 4 üncü dakikada Hiraç muhtelitin ilk golünü attı. Bu hâkimiyet 15 inci dakikaya kadar devam etti ve bundan sonrası 38 inci dakikaya kadar mütevazın geçti.
38 inci dakikada Mikrop Şişli - Sü-leymaniye karışığının ikinci golünü yaptı.
42 nci dakikada Suldur frikikten üçüncü golü de yaparak devre 5 - 3 Sûleymaniye - Şişli muhtelitinin galibiyeti ile bitti. İkinci devre Nobar sağiç. Mikrop soliç oynuyordu.
2 nci dakikada Mikrop uzun bir sütle takımının dördüncü ve son golünü yaptı.
4 üncü dakikada Kasımpaşa - Galataspor muhteliti penaltıdan şeref sayılarını yaptılar.
Oyunun bundan sonrası karmakarışık bir şekilde geçti.
İki taraftan birer oyuncu çarpışarak dışarı çıktılar ve hakem de Kasımpaşa - Galataspor muhtelitinden bir oyuncuyu sert oynadığından do-
Fenerbahçe: 7 - Pera: 2
(Baştarafı 5 inci sayfamızda) Fikret, RebiL
Pera takımı: Çakatino - Hristo, Civelek, Çiçiviç, Etiyu, Fadar - Taba, Vasili, Bambino, Msinzi, Çulâki.
Hakem: Şazi Tezcan.
Oyun çok seri başladı. Fenerbahçe takımının teşkilinde isabet olmadığı ilk dakikalardan itibaren göze çar-pıoyrdu. Peralılar, güzel bir anlaşma ile Fener kalesine inmeğe başladılar. İki gol fırsatı da kaçırdılar. Oyun bundan sonra karşılıklı hü -cumelarla geçmeğe başladı. Fakat Fener hücum hattı aksıyordu.
19 uncu dakikada Bambino, topu Culafi’ye geçirdi. Attığı sıkı bir şüt direğe çarparak geri geldi. Pera hücumları birbirini takip etmeğe başladı. Bir Pera hücumunda büyük tehlikeyi Reşat, güçlükle atlattı.
Takım teşkilindeki isabetsizliği anlayan Fenerbahçeliler Muzaffer’i çıkararak Esad’ı merkez muavin®, Ali Rıza’yı sağ muavine, Yaşar’ı da ortaay aldılar. Bu değişiklik üç dakikada semeresini verdi. Ortadan bir hücumda Yaşar, topu Fikret’e ge -çirdi. Fikret, gürel bir vuruşla Fe-nerbahçeye ilk golü kazandırdı.
30 uncu dakikada Bambino, bir ara baş aldı. Yaşar’ı kolaylıkla at -lattıktan sonra Hsam’ı da geçerek, beraberlik golünü kaydetti.
Oyun mütevazin bir şekilde devam ederken Fenerbahçe lehin® o-lan bir kornerde Naci’nin atışı kal® önünü karıştırdı. Kaleci topa yumruk salladı. Fakat falsolu bir vuruş,
Millî Küme
T. M. G
A. Gücü 8 6
F. Bahçft 5 4
Beşiktaş 6 3
D. Spor 4 3 .
A. Spor- 7 1 •;
Vefa S 2
Doğan Spo! 5 —
G. Saray 4 1
Puvan Vaziyeti B. M. A. Y. P.
1 1 24 10 21
- 1 12 5 13
— 3 13 6 12.
1 — 11 3 11
1 5 6 21 10
— 3 11 11 9
1 4 6 22 8
— 3 5 10 3
layı saha harici etti. Şişli - Siiley-maniye muhteliti 10, Kasımpaşa -Galataspor muhteliti 9 kişi olarak oyunu bitirdiler.
Bölge kupası maçları
Şeref sahasında yapılan bölge kupası maçlarında Galata Gençler Birliği ile Bozkurt 1 - 1 berabere kaldılar. Demirspor takımı da Beylerbeyini 2 -1 yendi.
Fatih haıkevi: i
Şehlrerrlnl halkevi: 1
Halkevleri arasında yapılmıya başlanan futbol maçlarının ilki, Şehremini Halkevi ile Fatih Halkevi a-rasmda oldu. Bakırköy Halkevinin tertip ettiği ve Bakırköyünde yapılmakta olan bu maçlara Fatih, Şişli, Şehremini ve Bakırköy Halkevleri girmektedir.
Hakem Eşref Mutlu’nun idaresinde her iki takım sahaya şu kadro ile çıktılar:
Fatih Halkevi: Saim - Cevdet, Faruk - Eşref,, Seyfi, Enis - Hikmet, Mükerrem, Nevzat, Kemal.
Şehremini Halkevi: Etem - Münir, Mehmet - Adil, Şeref, Hüseyin -Yunus, Fethi, Hayadr, Tahsin, Çimer.
Her iki takım da birçok birinci sınıf oyuncular yer almışlardı. Fatih •Halkevi takımı 10 kişi olarak oynuyordu. ilk devre her iki takım da mütevazin olarak oynuyordu. 33 üncü dakikada Fatihliler Seyfinin attığı bir kornerden ve Muhterem’in kafasından ilk ve son sayılarını yaparak devreyi 1 - 0 galip bitirdiler.
İkinci devrenin 13 üncü dakikasında Şehremini Halkevi, Fethi’nin ayağile yegâne gollerini yaparak beraberliği temin ettiler. Oyunun canlı oynamasile geçti ise de takımlarının 10 kişi olması neticeyi de -ğiştirmedi ve oyun da 1 - 1 berabere bitti.
İki takımın da güzel oyunu bilhassa nazarı dikkati celbetti.
Voleybol turnovası
Şişli Halkevi Spor kolundan:
Evimiz Spor kolu Halkevleri, federe ve gayri federe klüplerle liseler arasında bir voleybol turnuvası tertip etmiştir. Bu turnuvamıza iştirak etmek istiyen klüp, Lise ve Halkev lerinin 29/4/939 Cumartesi günü saat 5,30 da görüşmek üzere Şişli Halkevine birer murahhas göndermeleri rica olunur.
Fenerbahçeye ikinci golü kazandırdı. Ve devre 1 - 2 Fenerbahçenin lehine neticelendi.
Fenerbahçe, ikinci devreye; takımlarında tadilât yaparak çıktılar ve hücum hattı şu şekli aldı: Fazıl, Naci, Yaşar, Rebii, Fikret. Hücum hattı, senelerdenbeıi müdafaa ettiğimiz gibi, Fikret’in sol açığa alın-masile en isabetli şekli almış oldu.
Devrenin ikinci dakikasında, bir frikikten Esat üçüncü golü yaptı.
Fenerbahçe bundan sonra oyuna tamamile hâkim oldu. Bilhassa Fikret, Rebii, Feyyaz, Pera kalesi için daima tehlike oluyordu.
Dokuzuncu dakikada, Ali Rıza’dan gelen topu Rebii stop etti ve falsolu bir vuruşla Pear ağlarına taktı. Ve dördüncü gol de bu suretle kaydedildi.
11 inci dakikada, soldan Fikret va-■ıtasile Pera kalesine inen Fener muhacimleri, Yaşar’ın fena vuruşi-le 5 inci golü de kazandılar.
14 üncü dakikada: Fikret, Pera müdafaasından topu söktü ve ortaya geçirdi. Fazıl yetişerek altıncı Fener golünü de yaptı.
Bir dakika 9onra Peralılar Fener kalesine indiler. Hatâlı bir hareketi hakem, penaltı cezasile tecziye etti ve Peralılar ikinci gollerini kazandılar.
23 üncü dakikada Fazıl, Pera kalesine sürüklediği topu Naci'ye geçirdi. Naci, yedinci ve son golü de kaydetti.
Sarı - lâcivertliler 7 - 2 galip ola-
Seri Bisiklet
Yarışları neticelendi
(Baştarafı 5 inci sayfamızda) federasyonu asbaşkânı Cavid Cav da bulunmuştur.
Neticede Süleymaniye’den Hara-lambo beş saat bir dakikada birinci, Feneryılmaz’dan Tarkum yarım saat farkla ikinci gelmişlerdir.
Kocaeli bölgesinden 5 saat 56 dakikada İbrahim birinci, bir tekerlek farkile Şükrü ikinci, Mithat üçüncü olmuşlardır.
Yarışlardan sonra yapılan tasnif sonunda bisikletçilerimiz şu dereceleri almışlardır:
1 — Süleymaniye’den Haralam-bo 9 puvan,
2 — Feneryılmaz’dan Torkum 19,
3 — Süleymaniye’den Yani 30,
4 — Feneryılmaz’dan Anastas 32,
5 — Feneryılmaz’dan Niyazi 34,
6 — Feneryılmaz’dan Halil 35,
7 — Feneryılmaz’dan Ali 36,
8 — Süleymaniye’den Abdullah 37
9 — Süleymanlyeden Cevad 37,
10 — Feneryılmaz’dan Tanaş 38
Birinci ve İkinciye birer kupa verilecektir.
rak sahadan ayrıldılar.
Fenerbahçe takımı, dün ikinci devrede istikbal için ümitli bir oyun çıkardı.
Esad’ı merkez muhacime almakla büyük isabet gösterdiler. Fikret, Rebii tarafı, muhacim hattını iş görür gibi hale soktu. Muavin hattında Ali Rıza iyi oynadı. Esat, merkez muavinde muvaffak oldu.
DENİZLERDE i
Denizde bir kaza oldu
Dün Haliç’te bir deniz kazası olmuştur. Kasımpaşa iskelesine kayıtlı Recep Uzunoğlu’nun 8087 numaralı sandalına Cibali tütün deposunun motörü çarpmış ve parçalıya-rak batırmıştır.
Sandalda bulunan dört yolcu denize dökülmüşler ve etraftan yetişenler tarafından baygın bir halde kurtarılmışlardır. Deniz Ticaret müdürlüğü hâdise hakkında tahkikata başlamıştır.
Amerika Hava Ordusunu kuvvetlendiriyor
Nevyork, 23 (A. A.) — Lindberg, Amerikan hava servislerini teftiş etmek üzere tayyaresile hareket et -iniştir.
Gazeteler, Ruzvelt’in Amerikan havacılığının dünyada birinci dereceye çıkmasını arzu ettiğini yazmaktadırlar.
Bir taraftan da deniz tayyare kuvvetleri üç misline iblâğ edilmekte. Üniversitelerde havacılık dersleri çoğaltılmakta ve tayyare inşaatının artması için fabrikalara ikraz£tta bulunmaktadır.
Yugoslav - Hırvat görülmeleri
Belgrat, 23 (A. A.) — Başvekil Svetkoviç ile köylü hırvat partisi şefi Kaçek arasındaki görüşmelere pazartesi *günü devam edilecektir.
Kazaya uğrayan bir hamal
Unkapam, Ayazma caddesinde o-turan 54 yaşlarında hamal Osman, dün mavnadan saç çıkarmak üzere ambara inerken düşmüş, ağzından ••ovalanarak Cerrahpaşa hastahane-sine gönderilmiştir.
Yolda yürürken düşüp öldü
Dün saat 10 raddelerinde henüz hüviyeti anlaşılamıyan, 54 yaşlarında bir adam, Türbe tramvay caddesinde giderken bayılarak yere düştüğü görülmüş ve hâdise mahalline yetişen imdadı sıhhî otomobilile has-tahaneye nakledilirken yolda ölmüştür. Belediye Doktorua yaptırılan ilk muayenede morga kaldırılması lüzumlu görülmüştür. Zabıta, tahkikata başlamıştır.
Milli küme Şampiyonası
(Baştarafı 5 inci sayfamızda) kat iki yan çok güzel kurtarışlarla takımlarının galibiyetini sigortalıyorlardı.
For hattı gerilere kadar gelerek top çıkarıyor.
16 nci dakikada Buduri bir şüt çekti. Top kale direğine çarparak geri geldi. Süleyman yetişerek göğsile topu üçüncü defa Vefa kalesine soktu. Bu üç golden sonra Vefa takımı değişti. Garo sağ açığa, Muhteşem sağ içe, Sulhi santrfora, Gazi soliçe, Lût-fi sol hafa, Süleyman beke geçti ve takım da Galatasarayı sıkıştırmıya başladı. Fakat, Faruk ve Adnan’ın çok güzel kurtarışları gol yapmalarına mani oluyordu. Bu arada Osman da birçok muhakkak gollük sütleri tutarak veya kornere atarak vazifesini yapıyordu.
37 nci dakikada Muhteşem topu boş kaleye sokamadı. Bir dakika sonra Necdet Salâhattinden aldığı güzel bir pasla takımının dördüncü ve son golünü yaptı. Oyunun bundan sonrası karşılıklı hücumlarla geçti ve netice değişmeden 4-1 Galatasaray’ın galebesile bitti.
Çinlilerin Muvaffakiyeti
Çunking, 23 (A. A.) — Çekiai a-jansı bildiriyor:
Tsangçeng şehrini istirdat eden Çin kıtaatı Kanton Kevlon demiryolu üzerindeki Şihtan istikametinde düşmanı takip etmektedir. Çin kıtaatının şehre girmesine tekaddüm eden üç gün zarfında Japonlar bin kadar ölü bırakmışlardır.
Çinliler tarafından Sengçeng ve Puahsien şehirlerinin geri alınması son on beş gün zarfında Kwantung vilâyetinde Çinlilerin elde ettikleri iki parlak muvaffakiyeti teşkil etmektedir.
Çin istatistiklerine göre, Japonların 1 nisandan 15 nisana kadar yapılan 340 muharebede verdikleri telefat yekûnu 22 bine yükselmektedir.
Pariste neşredilen bir kararname
Paris, 23 (A. A.) — Dün akşam neşredilen bir kararname, Ziraat Nazırını harp halinde gerek Fran-sada gerek deniz aşın topraklarda halkın iaşesine memur etmektedir.
Ziraî ve gıdaî seferberlik işlerini idare etmek üzere bir «umumî iaşe» servisi tesis edilecektir.
MÜTEFERRİK j
Hatay Başvekili
Şehrimizde bulunan Hatay Başvekili Abdürrahman Melek dün de şehirde bazı hususî ziyaretlerde bulunmuş ve bazı yerleri gezmiştir. Muhterem Başvekilin yarın veyahut öbür gün şehrimizden Ankara’ya gitmesi muhtemeldir.
□linkli hava vaziyeti
Yeşilköy meteroloji istasyonundan verilen malûmata göre hava yurdun bütün bölgelerinde kapalı ve yer yer yağışlı geçmiş, rüzgârlar Doğu, Cenup ve Cenubuşarkî, Anadolu bölgelerinde Şimal diğer bölgelerde umumiyetle Şarkî istikametten orta kuvvette, Akdeniz ve Eğe denizinde Cenubî istikamette mutedil fırtına şeklinde esmiştir. Dün îstanbulda hava kapalı geçmiş, rüzgâr Şarktan saniyede 3 - 5 metre hızla esmiştir. Saat 14 te hava tazyiki 10 10,3 miliardı. Suhunet en yüksek 20,2, en düşük 4,4 santigrad kaydedilmiştir.
Çocuk Esirgeme Kurumu klitllphanesl tevsi ediliyor
Divanyolu'ndaki Çocuk Esirgeme Kurumunun çocuk kütüphanesi yakın bir zamanda bugünkü vaziyetine nazaran bir misli daha büyütülecektir. Şimdiki binanın arka tarafında bulunan yapının evvelce tamir edilmesine başlanmıştı. Fakat Müzeler idarsi o zaman bu binanın asarı atika itibarile kıymeti mevcut olduğundan bir mütehassıs tarafından tamirini İleri sürmüş olduğundan tamirat ta durmuştur, öğrendiğimize göre, bu bina yeniden tamir edilmeğe başlanmıştır.
Buradaki inşaat faaliyeti bittikten sonra kütüphane bir misli daha büyüyerek çocuklarımızın daha zi yade istifade edebilecekleri bir tekle sokulacak ve bugünkü kitap ade di de arttırılacaktır.
NASIL OYNADILAR?
Galatasaray: En iyi tarafları ka-lecilerile bekleri. Yani son müdafaası idi. Bilhassa Adnan’la Faruk 22 oyuncunun en iyileri idi. Musa, an-trerimansızlıktan olacak, durgundu. Bedii forları lâyıkile ve yerinde takip edemedi. Yusuf ise havadan iy-namakta İsrar etti.
For hattında en ivi oynıyan Salâ-hattin ile Buduri idi. Sarafim, Süleyman ve Necdet ayaklarından beklenen işleri gördüler.
Vefalılara gelince; En iyi oynıyan-ları Vâhitle eski Güneşli Hakkı idi. Mehmet ve Lûtfi çalıştılar. Muhteşem ile ilk devre oynamamaları Ya-şil - Beyazlıların en büyük hatalarından birini teşkil ediyordu. For hattında Gazi ile Sulhi'nin bozuk o-yunu netice üzerinde bilh***a âmil oldu.
gg gg gg
Ankarada
Demir spor : 5 Ateşspor : 1
Ankara (Hususî)
İzmirin Ateşspor takımı millî küme deplasman maçlarının İkincisini bugün şampiyonumuz Dmirspor takımile yaptı. Milli küme şampiyonasında en iyi vaziyette bulunan Demirsporun Ateşsporla yapacağı maçı görmek üzere 19 Mayıs satad-yomuna 15 binden ziyade seyirci gelmişti.
Maç, baltan sona kadar hâkim oy-nıyan Demirspor, İzmirlileri 5 - 1 mağlûp etti.
| RADYO I
PAZARTESİ — 24/4/89
12.30 Program, 12,35 Türk müziği - Pl. 13 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri. 13,15 -14 Müzik (Senfonik plâidar).
18.30 Program, 18,35 Müzik (Operetler - Pl.) 19 Konuşma (Çocuk Esrirgeme Kurumu - Çocuklara masal). 19,15 Türk müziği (Halk türküleri vb oyun havalan - Sadi Yaver). 19,36 Türk müziği (Karışık program). Hakkı Derman, Eşref Kadri, Haşan Gür, Hamdi Tokay, Basri Üfler.
20 Memleket saat ayan, ajans ve meteoroloji haberleri. 20,15 Türk müziği (Klasik program)
Ankara Radyosu Küme heyeti İdare eden: Mesut Cemil.
1 — Cemil beyin Kürdilihicazkâr peşrevi.
2 — Doktor Suphi Kürdilihicazkâr şarkı: Birlikte bir akşam.
3 — Rahmi beyin kürdilihicazkâr şarkı: Söyle ey mıdnbı nazende eda.
4 — Arif beyin kürdilihicazkâr şarkı: Sende acap uşşaka eziyet mi çoğaldı.
5 — Rıfat bey kürdilihicazkâr şarkı: Bu şeb recayı dil oldu. ,
6 — Rıfat bey kürdilihicazkâr şarkı: Ol goncanın etrafım almış yine güller.
7 — Arif bey kürdilihicazkâr şarkı: Kanlar döküyor.
8 — Arif bey kürdilihicazkâr şarkı: Gurup etti güneş dünya karardı.
9 — Ruşen Kam - kemençe taksimi.
10 — Sadullah ağa - Hicazkâr şarkı - Hıram et gülşene.
11 — Çorlulunun - Hicazkâr şarkı - Aldı beni iki kaşın arası.
12 — Kemal Niyazi Seyhunun
- Hicazkâr saz semaisi.
21 Konuşma, 21,15 Esham, tahvilât, kambiyo - nukut ve ziraat bor-sası (fiyat), 21,25 Neşeli plâklar.
21,30 Floklor (Halil Bedi Yontken), 21,45 Müzik (Oda müziği - Beethoven: Trio (do minör) Ulvi Cemal Erkin: Piyano, Necdet Remzi Atak: Keman, Edip Sezen: Viyolonsel.
22.10 Müzik (Küçük orkestra Şbf: Necip Aşkın)
1 — Becce - ikinci Italyan süiti.
2 — J. Strauss - Bu nağmeler seni sarsın ey dünya (Vals)
3 — Lindner - Bacchanale (Şaıab ilâhı Bakiis şerefine dans.
4 — Micheli - ikinci küçük süit.
5 — Munkel - Venedik hatırası -Serenad.
6 — Ziehrer - Aşık - Romans.
23.10 Müzik (Cazband - Pl.) 23,45
- 24 Son ajans haberleri ve yarınki program.
MAHKEMELERDE :
Kafayı çekince gözün e kestirdiği eve saldırmış
Şişli’de sobacılık yapan Salih adında birinin dün sarhoşluk ve haneye taarruz suçlarından meşhuden muhakemesi yapılmıştır. Vak’anın mahiyeti şudur: Maznun dün akşam şali raddelerinde sarhoş olarak Nişantaşı Meşrutiyet caddesi 19 numaralı eve gelerek uluorta söylendikten sonra kapıyı kırarak içeri girmiştir. Bu evde oturan Osman, Naciye ve Kadriye vaziyetten zabıtayı haberdar ederek bu sarhoşu yakalatmif-lardır.
Dyn yapılan duruşmada Salih şunu söylemiştir:
— Bu evde oturan Kadriye ile benim eskidenberi alâkam vardır ve ben, kendisinin daveti üzerine oraya gittim.»
Fakat maznun bu iddiasını ispat e-dememiş olduğundan Müddeiumumi kendisinin cezalandırılmasını talep etmiş ve suçlu da kendisini müdafaa etmek için vekil tutacağını ileri sürdüğü için muhakeme ayın 26 sına talik edilmiştir.
Köprüden denize düştü
Unkapanındaki Atatürk köprüsünde çalışan amele Mustafa adındaki biri, çalıştığı ambar üzerinden aldığı tahtalarla aşağıya inmekte î-ken denize düşmüş ve etraftan yetişenler tarafından kurtarılmıştır.
S«rf«ı »
TINİBABAM
24 NİSAN 1»3«
Sinek, Tahta Kurusu, Pire ve bütün haşaratı uyanmadan yumurtaları ile birlikte
Fayda île Tahrip Ediniz
Fayda bütün Haşarat öldürücü mayilerin en iyisi re en müessiridir. Katiyen leke yapmaı. Kokusu lâtif re sıhhîdir. Deposu ı Sirkeci Liman Hanı altında Haşan deposudur.
Sütçüler âleminde bir hâdise...
SUT MAKİNELERİ
1939 mod8ll8N g8lm'?,ır
Dünyanın en sağlam ve en ucuz
MİELE
SÜT MAKİNELERİ dir. Paslanmaz, lekelenmez ve bozulmaz. Yedek akşamı daima mevcuttur. Anadoluda acente aranmaktadır. TAŞRA SATIŞ YERLERİ .
Konyada Necati Kaşıkçı, Erzurum-da Neş’et Solakoğlu.
Türkiye umum deposu Jak Dekalo ve Şsı. İstanbul Tahtakale No. 51 ( v Ankara acentemiz:
Adana
Konya ,n‘
Ceyhan „ Gazianteb „ Erzurum „'4 Polatlı „
KANZUK
Ut
*



1

M
■ s
Yusuf Esendemir ve oğulları Ömer Bayeğmez
Mehmet, Şükrü, Necati Kaçıkç-Said Akman
Mutafoğlu M. Şakir özseker Ney’et Solakoğlu Süleyman Uzgenect
’ /



£


Vapurların Haftalık Harekat Tarifesi
24 Nisandan I Mayısa kadar muhtelif hatlara kalkacak vapurların isimleri, kalkış gün ve saatleri ve kalkacakları rıht.mlar
Karadeniz hattına— Salı 12 de (Cumhuriyet), Perşembe 12 de (Ak-us), Pazar 16 da (Güneysu). Galata rıhtımından.
— Salı 18 de (Antalya), Cumartesi 18 de (Ülgen). Sirkeci rıhtımından.
— Salı, Perşembe ve Pazar 9.30 da (Uğur). Tophane rıhtımından.
— Her gün 8.45 de (Marakaz) sistemi vapurlardan biri. Cumartesi aynca 13.30 da (Trak). Tophane rıhtımından.
Karabiga hattına — Salı ve Cuma 19 da (Bursa). Tophane rıhtımından.
— Pazartesi, Çarşamba ve Cuma 8.15 de (Trak). Ayrıca Çarşamba 20 de (Ülgen) ve Cumac+esi 20 de (Antalya). Tophane rıhtımından.
— Pazar saat 9 da (Tayyar). Tophane rıhtımından.
— Çarşamba 15 de (Saadet), Cumartesi 15 de (Mersin). Sirkeci rıhtımından.
— Pazar 11 de (Ankara). Galata rıhtımından.
Bartın hattına
İzmit hattına
Mudanya hattına
Bandırma hattına
İmroz hattına Ayvalık hattına
E
/]

Toptan ve perakende satış yeri: İstanbul Sultanhamam Hamdl bey geçidi No. 48 - 5e Tel: 21295
TÜRK HAVA KURUMU
27 „ci TERTİP
Büyük Piyangosu
Birinci Keşide: 11-Mayıs-939 dadır-
BUyiik İkramiye: 40.000 Liradır.
Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle (20.000 ve 10.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır...
Yeni tertipten bir bilet alarak İştirak etmeyi İhmal etmeyiniz. Siz de piyangonun mes'ud ve bahtiyarları arasına girmiş olursunuz...



SAÇ EKSİRÎ
Saçları b isler, köklerini kuvvetlendirir, Dökülmesini önler, kepekleri giderir. İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ Beyoğlu - İstanbul
Beyoğlu Vakıflaı^inektörlüği^lânlaı^^^j
Lira
60 Bedeli tahmiri
Şişli Ermeni katolik mezarlığında yetişen yaş otların biçilmesi ve nakledilmesi alıcıya ait olmak üzere satılıktır. Talip olanların görmek üzere her gün mahalline ve 28/4/939 cuma günü saat 14 de ihale olunacağından yüzde yedi buçuk pey akçesiyle Levazım memurluğuna müracaatları ilân olunur. 2786
B""8" Dr. Ihsan Sami
■ İST AFİLOKOK AŞISI
I îstafdokoklardan mül ’lid(er-B genlik, kan çıbanı, koltuk altı çi-B banı, arpacık) ve bütün cild hasta-Bhklanna karşı pek tesirli bir aşıdır
Divanyolu No. 113
KURU SİSTEM
'' LİSrSS J?
İzmir sür’at hattına
Mersin hattına
— Sah 10 da (Çanakkale), Cuma 10 da (Etrüsk). Sirkeci rıhtımından.
Not : Vapur seferleri hakkmda her türlü malûmat aşağıda telefon numaralan yazılı Acentelerden öğrenilir. Karaköy Acenteliği — Karaköy, Köprübaşı Galata Acenteliği — Galata, Deniz Ticareti Müd binası altında
Sirkeci Acenteliği — Sirkeci, Yolcu Salonu
42362
40133
22740
Nevi
Galatasaray Lisesi Alım Satım
Komisyonu Başkanlığından
Muhammen Tahmin İlk teminat
Fiyat Mikdarı Kuruş Lira Kr.
Patiska
Peçete
Karyola
Tabak çukur
Tabak düz
Çay fincanı
Bardak
Reçel tabağı Tuzluk “kapaklı) Sehpa “cam” X
Bıçak *
Kaşık
Çatal
Çay kaşığı ..
Eksiltmeni^
gün ve saatlerit
1000 metre 58 64 50 8 Mayıs 1939 pazar
1000 tane 28 tesi saat 14 de.
75
45
Galatasaray lisesine lüzum olan yukarıda nevi mikdan ve ilk teminatı ve eksiltme gün ve saatleri yazılı eşyaların Beyoğlu İstiklâl caddesi 349 numarada Okul Alım Satım komisyonunda açık eksiltmesi yapılacaktır.
İstekliler nümune ve şartnameyi görmek ve Liseler Muhasebeciliğine yatıracakları teminat müzekkeresini almak için Okul idaresine ve teminat makbuz ve yeni yıl Ticaret Odası vesikasile birlikte belli gün ve saatte mezkûr komisyona gelmeleri. “2625”
I İstanbul Belediyesi ilânları
Hepsine 1050 lira bedel tahmin edilen Fatih kaymakamlığı dahilindeki /ollar için alınacak 300 metre mikâbı Boğaz taşı açık eksiltmeye konulmuştur. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir, istekliler 2490 jayılı kanunda yazdı vesika ve 78 lira 75 kuruşluk ilk teminat makbu» veya mektubile beraber 9/5/939 sah günü saat 14,5 da Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (B.) (2791)
Yeni Çıktı
Meşhur çocuk romanları t 1 Vatan SUrgUnU R. G. ARKIN
Canlı Tarih
1 — Perde, 2 — Tablo
23 Nisan için yazılmış okul piyesi
Fiatı 10 Kr.
Her yerde kitapçılard n ve gazete bayilerinden arayınız BALIKESİR
AKIN KİTAPEVİ
Havzbot “Yüzer Ev„
' ■ Çocuk Hekimi
□r. Ahm«d Akkoyunlu |
Taksim - Talimhane Palas No. 4 H
Pazardan mada her gün | Sa»t 15 ten sonra |
(gjMBIHMı*ıı FTÎY Tî-^ .7023»?
Kum S'st^m’e Yapılan KELEBEK Marka I
KONTR-PLAKLAR
Çarpılma, çatlama, kabarma vesair gibi hiç bir arıza göstermez Kontr-Piâklar bu gibi imzalara karşı garanti İle satılır
KIZIL, KAYIN, K’FAAĞAÇ’dan mamul Kont - Piâklır stok olarak her zam n mevcuttur Her yerde satış yerleri vardır Yazıhane adresi;
Sirkeci mühürdar zade han No. 5
Sahibinin Askerliği
Dolayısile Satılıktır.
îki yaz mevsimi Kalamışta, Suadiye önünde veya Paşabahçe koyunda takdir ve gıpta ile seyrettiğiniz Havzbot=(Yüzur Ev) satılığa çıkarılmıştır. Yaz mevsimini maaile sıhhî bir surette geçirmek istiyen deniz ve denizcilik severler için bulunmaz bir fırsattır. İsteklilerin Taksimde General Receb sokak Mübarek apartmanında (1) numarada Bay Receb Erkmana müracaatları.
Gümrük Muhafaza Genel Komutanlık İstanbul Satın Alma Komisyonundan:
1 — îki saydı motöre yaptırılacak tentelerin 26/4/939 çarşamba günü saat 11 de pazarlığı yapılacaktır.
2 — Tasımlanmış tutan 140 lira ve ilk teminatı 10 liradır. Şartna mesi komisyondadır. Görülebilir.
3 — İsteklilerinin kanunî vesikaları ve ilk teminat makbuzları ile Galata Eski İthalât gümrüğü binasındaki komisyona gelmeleri. «2779*
Sahibıs Ahmet Cema iedd’T SARAÇOĞLU
Neyriyat müdürü: Macit ÇETİN Basıldığı yer Matbaai Ebüzziya .