Şık avizeler
Almanyadan gelen Ütü ve Çamaşır Makineleri Porselen Sofra ve Çay Takımları
Bursa Mobilya Pazarı
Veli Candar ve oğlu
İYeni çeşit tül me3a ve yer muşambalarımızı bir defa
görmeniz menfaatiniz icabıdır. Anafartalar cad. No. 198
Telt 14011
Yıl; 2—No: 572
26 KAS M ”950 PAZAR
Telgraf adresi : Zafer Ga zetesi — Ankara
Fiyatı Her Yerde 10 Kuruş ★ Telefon: 15315, 15619 ve 16882 * Denizciler Caddesi: 2 * Posta Kutusu: 193
Cumhurbaşkanı Celâl Dayar, Yanık Özbekler köyünde halka
Memleketin mühim bir
davâsı hallediliyor
ta pu senetlerini dağıtırken
- • -
Başbakan dün geldi vb kabine toplandı Dünkü toplantı beş saatten fazla sürdü Içtimada iç ve dış politika meseleleri görüşüldü, Dışişleri ve Ticaret Bakanları muhtelif mevzularda izahat verdiler
res, beraberinde Ekonomi ve Ticaret Bakanı Zühtü Hilmi Veli-beşe olduğu halde dün saat 14.30 da uçakla İzmir’den şehrimize gelmiştir. Başbakan Adnan Menderes hava alanında Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Büyük Mil let Meclisi Başkanı R'ifik Koral-tan, Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Saıııet Agaoğlu, B. M.M. Vekilleri, Bakanlar, bazı milletvekilleri, Başbakanlık ve E-konomi ve Ticaret Bakanlığı müsteaşrları, Basın - Yayın vo Turizm Genel Müdürü, Ankara Valisi ve dostları tarafından karşılanmıştır.
Cumhurbaşkanı ile Başbakan çok samimî bir şekilde kucaklaşmışlar, sonra otomobile binerek beraberce Çankaya’ya gitmişlerdir.
Bakanlar Kurulu toplantısı
Bakanlar Kurulu saat 16 da Başbakan Adnan Menderes'in başkanlığında toplanmıştır. Toplantı saat 21,15 e kadar, beş sa-attan fazla sürmüştür.
Ta hmTtmmdrptne gött”, top-(Sonu Sa. 4 Sü. 5 te)
Ankaranm 231 köyünde
58.890 mülk tapıdandı
Yanıközbeklerde yapılan törende Cumhurbaşkanı da bulundu
Şerlolc Holmes hikâyeleri
Mümtaz Faik FENİK
Cephenin en çetin kesiminde
Muhalefetin her hâdiseyi, kendisine göre bir esrar perdesine bürüyerek ortalığa sürmesi, halkın kâh heyecanını, kâh rikkatini ve şefkatini, sömürmeğe kalkması, âdeta bir nıetod haline girdi...
On binlerce memur arasında yirmi otuzu, değiştirilmiş olsa, onlara göre, tapu memurundan ordu mensuplarına varıncaya kadar, herkes evlerinde denklerini bağlar, ve iki elini şakağına koyarak, yarın ne olacağız diye düşünmeğe başlar! Çünkü böyle söylemek; halkı heyecana vermek, ortada bir huzursuzluk havası çsiirmek, herkesi telâş ve endişeye düşürmek gerektir.
Ankara Kız Lisesinde her mektepte olduğu gibi normal bir teftiş yapılmıştır. Fakat Ulus'u açınız bakınız! Bu teftiş âdoia kırbaçtı, işkenceli bir Gestapo isticvabıdır; sanki Or-taçağ'ın engizisiyon'cuları bir olmuşlar, Kız Lisesine gitmişler, orayı kasıp kavurmuşlar ve dilediklerini zindanlara aimış-
İfade tarzına bakınız: 10 Ka-S’m günü İnönü'yü alkışlayan
Kız Lisesi talebeleri büyük bir suç işlemiş gibi sorgu ve sual yağmuru altında imişler! Lisenin müdürü ve öğretmenleri o günden beri başlarına gelecek akıbetten tir tir iitriyorlarmış! Haber aldıklarına göre tahkika-im aldığı seyir istibdat devrini
Birliğimiz dun başarı gösterdi
Kahraman tugayımız şiddetli bir mukavemete rağmen 12 kim. ilerledi
(8 numaralı resmî tebliğ): i
Millî Savunma B bildirilmiştir:
«Çetelere karşı yapılan harekâtta başarı ile vazife görmüş olan savaş birliğimiz halen merkez kesimde ve sıklet merkezi bölgesinde 9 uncu Amerikan kolordusu komutasında olarak taarruza katılmış bulunmaktadır-;, GL. YAZICI’NIN BEYANATI Kore cephesinde bir yer, 25 (a.a.) (Reuter) — Koredeki Türk (Sonu Sa. 4 Sü. 3 te)
ıî tebliğ): |
Bakanlığından ( $
Güvenlik Konseyi
Sabahın erken saatlerinde, Tapu ve Kâdüströ'Umum Müdürü Mümtaz Tarhan’m odasın dayız. Ankara milletvekillerinden Hâmid Şevket İnce, Osman Şevki Çiçekdağ, Muhlis Bayramoğlu, Ziraat Bankası U-mum Müdürü Mithat Dülge de oradalar. Hareket saatini heyecanla bekliyor ve tapu işleri hakkında konuşuyoruz.
Saat 9.30 da bir kafile halinde hareket ettik. Neşeli bir yolculuktan sonra Kızılcahamam'a vardık.
Kızılcahamam’ın meşhur mey dam mahşer gibi... Sayın Cumhur Başkanının geleceğini duyan, herkes orada... Eşin dostun elini sıkıyor ve bir kenarda hazırlanmış sandalyalara o-ı turarak Cumhur Başkanının gelmesini bekliyoruz.
Bayar geliyor
Cumhur Başkanı saat 11.30 (Sonu Sa. 4 Sü. 1 de)
Cumhurbaşkanı tapu senetlerini dağıtmak üzere dosyayı açarken
Paris Mektuptan
Ercüment
Ekrem Talu
ZAFER’de
Üstat Ercüment Ekrem Talu Zafer ailesine katılmıştır. Okuyucularımız onun, zevkle okuyacaklarına emin bulunduğumuz «İstanbul mektupları», nı her hafta gazetemizde bulacaklardır.
ilk yazı bugün 3 üncü sayfamızda
Dokumacılara
Şehîıde silâh
Müthiş bir fırtına lyüzünden toplanamadı::
I Lake Success, 25 (a.a.)—
i (United press) — Hüküm ! I ; sürmekte olan fırtına se- i; i bebiyle Güvenlik Konse- ;;
■ yinin bugün yapacağı top- i ■ ; lantı, Pazartesi günü ma- ';
I halli saatle 15'e bırakıl- ; I
I (Sonu Sa. 4 Sü. 2 de);
Paris ve bazı rakkamlar
Ali Naci Karacan’ın bir makalesi
— 2 —
Paris, (Kasım) — Hostes, 15 dakika sonra Paristeyiz, demişti. Karanlık içinde uçuyorduk, altımızda tek tük görünen ışık kümecikleri, henüz dünya ile alâkamızı kesmediğimizin tek delil*
Yazan : Metin TOKER
teriydi. Birden, ışık kümecikleri bir muazzam ışık yığını halini aldı ve solumuzda Paris belirdi. Paris belirdi ama, bu öyle, insanda hayranlık uyandıran bir aydınlık değildi. Evel, Isfanbul-(Sonu Sa. 2 Sü. 1 de)
«Muhalefet hiç merak etmesin, çok özlediği Menderes'i yakında Meclis kürsüsünde karşısında görecektir.»
İstanbul, 25 (Hususi) — Milliyet gazetesinin yarınki sayısında Ali Naci Karacan «Bir seyahatin )"’kâyesi» başlığı ile yaz-ISonu Sa. 4 Sü. 6 da)
Küçük Sanat kooperatifleri kongresine dün Ticaret Bakanı da iştirak etti Dokumacılar Küçük Sanat ı dizaav
Kooperatiflerinin muhtaç bulun- ' duğu kredinin temini ve fennî tesis paraları, kooperatif ortakları tarafından vücuda getirilen mamullerin standardizasyoniyle kontrolü ve bugünün iktisadi şartlarına uygun bir statü hazırlanması meseleleriyle meşgul olmak üzere Ekonomi ve Ticaret Bakanlığınca, toplantıya çağrılmış bulunan küçük sanat kooperatifleri temsilcileri dün saat 9 da umumî heyet halinde toplanarak, fennî tesis ve kredi, iptidaî madde ve sürüm, etandaı-
araması
Emniyet İkinci Şube Müdürlüğü şehirde silâh araması faaliyetine muntazaman devam etmektedir. Dün gece de beş ekip, İkinci Şube Müdürü Adil Darı-calı’nın nezaretinde şehrin muhtelif yerlerinde silâh araması yapmış, neticede 68 bicak ve kama ile 2 tabanca görülerek müsadere edilmiş, bunları taşıyanlar hakkında kanunî takibata başlanmıştır.
Ankarada döviz
kaçakçılığı
Yapılan bir ihbar üzerine An- ı kara zabıtası ehemmiyetli biz döviz kaçakçılığına el koymuş bulunmaktadır.
Yüksel Palas Oteli Müdürü Barbut ve Cihan Palas Oteli Müdürü Yorgo'ııun Ankara’da kül-(Sonu Sa. 4 Sü. 6 da)
AKINTIYA---1
I____KÜREK
Kızılay Kongresi adına dün Atatürk’ün muvakkat kabri ziyaret edilmiş, bir çelenk konularak saygı duruşunda bulunulmuştur. Resimde Kongre Başkanı Sıtkı Yırcalı ve delegeler saygı duruşunda görülüyor. Kongre tafsilâtı ikinci sayfanıızdadır.
Ocağın kurumu!
Her şey iyi, güzel! Belediyelerden, özel idarelerden, bütçeden paralar gelsin! Fakat şu Türkocak-larını nasıl kulpuna ilhak edivermişler?
Zahir, o Türkse Türküz; o dernekse derneğiz: o ocuksa ocağız, arada ayrı g var? demişler vı caklara konmuşla
Her şeyin C.H.P. de olduğu bir devirde bu da ocaktan caba! Caba anıma dumanı doğru tütmedi!
YEDEKÇİ
Sayfa: 2
Savfa: 4
ZAFER
26/11/1950
Paris ve bazı rakkamlar
(Başı 1 inci sayfada) dan çok daha parlaktı tabiî; genişliği de daha fazlaydı-. Gel ge telim, hayallerdeki Paris olmaktan uzaktı. Şehri tayyaremiz de beğenmemiş olacak; solundan u-çup gittik. Hem yalnız onu değil; on beş dakika içinde, sağından solundan geçerek belki on beş tane Parisi geride bıraktık ve birden, bütün o Paris zannettiğimiz yerlerin mecmuundan daha muazzam, bir ışık denizinin, —evQj, başka tabir kullanılamaz, bir ışık denizinin— içine düştük. Paris havalardan, tahmin oluna-mıyacak kadar büyük görünüyor. Bu büyük şehrin ortasında göğe asılı bir kırmızı fener yanmakta: Eyfelin ışığı.
Istanbuldan gelen Air France uçağı Orly hava meydanına iniyor. Pırıl pırıl yanan bir meydan tabiî; zaten Pariste pırıl pırıl yanmyan yer mi var sanki? Şehre epey uzak, fakat sapa sağlam bir otobüs —malûm yo dünyada, her yeri ayrı zangırdayan Hava Yollan otobüsleri de mevcuttur—, yolcuları yarım saat içinde şehrin göbeğine bırakıyor.
Eğer Istanbulda bir ecnebi (bu şehirde yolumu nasıl bulurum?» diye sorsa, insan kolay kolay verecek cevap bulamaz. Halbuki Parise gelenler, geldiklerinin ikinci akşamı, ellerini, kol lannı sallaya sallaya, Istanbulu rahatça içine alabilecek bu beldede dolaşıyor, geziyor, eğleniyor ve kaldıkları yere dönüyorlar. Merak etmeyiniz, bunun için insana hususî bir iksir içirmiyorlar, sadece eline bir «Paris rehberi» veriyorlar-
İlk akşam, otobüsten inip de, bir arkadaşın delâletiyle otele geldiğim zaman bu muazzam şehrin karma kanşık sokaklarında, yolumu haftalarca, hattâ aylarca nasıl bulabileceğimi düşünerek endişeleniyordum. Ertesi akşam Metroya binerek Champs Elyseqs’ye gittim, Zafer âbidesine kadar çıktım, bir kahvede oturdum, harikulâde şeyler seyrettim, ışıklar içinde yüzen caddeden aşağıya doğru indim ve otobüse binerek geldiğim yere döndüm. Halbuki Paris metrosu bir örümcek ağından beterdir ve Paristeki otobüs hatlarının sayısı 126 —yanlış o-
kumadmız 126— dır. O halde ben bir dâhiyim, değil mi? Hayır, sadece bir «Paris rehberinin sahibi. Rehber ve Paris o kadar mükemmel şekilde ayarlanmış ki, insanın, okuma yazma bilirse ve kırk paralık kafasını çalıştırırsa, kaybolmasına imkân ve ihtimal yok.

Dilinizi damağınıza sıkıca bağ laymız ve lütfen şu rakamlara kulak veriniz. 1950 turistik mevsiminde, yani yaz aylarında Fran saya üç milyondan fazla turist gelmiş ve bu turistler 200 milyon dolar, yarı resmi kurdan 70 milyar frank bırakmışlardır- Yalnız Parise 180 bini Ingiliz, 123 bini Amerikalı olmak üzere 743 bin ecnebi gelmiştir. Bu ecnebiler birbirinden rahat (kimi fevkalâde lüks, kimi hiç değil, fakat hep si son derece rahat) otellere yerleşmişler, gezmişler, tozmuşlar ve bir sene içinde biriktirdikleri paraları bırakarak gitmişler dir. Ama gelecek sene ve fırsat buldukları her sene tekrar gelecekler, yeni tasarruflarını da Fransızların ellerine teslim ederek vatanlarına, bir gün Parisi yeniden ziyaret ümidile dönecekler dir. Paris, o «ışık - şehir» hiç u-nutulur mu? Unutulmaz diyeceksiniz, değil mi? Onun için de bir şey yapmaya hacet yok.. Hal buki Fransızlar öyle düşünmüyorlar, «Parisi de reklâm etmeye lüzum mu var, burasını bilmeyen adam olur mu?» demiyor lar. Turizm genel komiserliği, kurtuluştanberi, 22 yabancı meyn-lekete 10 milyon broşür göndermiştir; Parisin ve bütün Fransa-nm güzelliklerinden, harikaların •dan bahseden, her biri zevk şaheseri olan 10 milyon broşür-
Hikâyeyi bilmem hatırlıyor musunuz? Dr. Lûtfi Kırdar İstanbul valisi iken bir Amerikalı senatör —galiba Pepper— gelmiş ve o kadar hüsnükabul görmüştü ki valiye «şu günleri de) biraz uza-tamaz mısınız acaba?» diye sor muştu. Fransızlar, artık, günleri olmasa bile, turistik mevsimini uzatmak çarelerini aramakla meşguller. Bunun için mekteplerin açılışım geriyej almak, tatilleri uzatmak gibi teklifler ileri sürülüyor.
... ve bunu yapan, her yıl 3 milyon turiste malik Fransa!
KIZILAY
KONGRESİ
Gazetelerden
Toplantılara bugün de devam edecek
Kızılay Kurumu Genel Kurulu dün sabah saat 10 da ikinci toplantısını yapmıştır.
Kongre başkanı, Balıkesir Milletvekili Sıtkı Yırcalı, dilekleri ve hesapları inceleme komisyonlarının henüz mesailerini bitirmediklerini söylemiş bunun üzerine çalışmalara öğleden son ra saat 15 de tekrar devam edilmesine karar verilmiştir.
Bundan sonra üyeler toplu bir halde Atatürkün muvakkat kabrini ziyaret etmişlerdir.
Kongre, öğleden sonra saat 15 de Ankara Milletvekili Osman Şevki Çiçekdağın başkanlığında toplanmış ve ilk olarak dilekler komisyonunun raporu okunmuştur.
Rapor üzerinde söz alan üyeler tenkitlerde bulunmuşlar ve bu sırada Naşit Hakkı Ulug söz alarak ^konuşmak istemiş ise de konuştuğu mevzuun raporda mevcut olduğu ileri sürülünce garip bir feveranla yerine oturmak istemiş fakat bunun önüne geçilerek konuşmasına devam edilebileceği bildirilmiştir.
Müteakiben devam eden tenkitler arasında arasıra da olsa vukubulan suiistimallerin halkın Kızılaya karşı olan itimadını sarstığını ve bu yüzden Kızılay’dan beklenilen faydaların temin edilemediği belirtilmiştir.
Bu sırada söz alan Sıtkı Yır-calı kısa ve veciz bir konuşma yaparak Kızılay'ın asîl ve büyük gayretlerinden bahsederek kendisinden beklenilen vazifeler arasında verilen paralıcın hakikaten yerine sarfediidiğini gösterebilmesinin de icabettiği-ni belirtmiş ve «Kore’de çarpışan bayrağımızın arkasında Kı-zılayın bayrağını da görmek isterdik» demiştir.
Uzun ve tartışmalı müzake -relerden sonra komisyon raporunun iki maddesi kabul edilmiş ve üyeler taarfından verilen kifayeti müzakere takriri üzerine toplantya son veril-miştir. 'HMfl
Kongre bu sabah saat 9 dan itibaren çalışmalarına devam edecektir.
Erken ihtiyarlamanın
•- ■'= sebeplri
l
Türk Ocakları meselesi
MİLLİYET gazetesinde Ali Naci Karacan «Türk Ocakları Meselesi» başlıklı yazısında serbest fırkanın Menemen isyanı ile soysuzlaşarak feshedildiği günlerde Türk Ocakları Geınel Başkam Hamdullah Suphi’nin kendisini Ikdam’da ziyaret ederek (Ey Türk genci bu mübarek sesi oku) başlıklı bir makale getirdiğini ve ertesi gün bu makalenin gazetede başyazı olarak çıkmasını müteakip, bu makalenin o zaman yürürlükte bulunan idare için tehlike teşkil ettiği düşüncesiyle Türk Ocaklarının emvalinin Halk evlerine tevdii cihetine gidildiğini söylüyor, bunu müteakip Bükreş elçiliğine gönderilen Hamdullah Suphinin o tarihten itibaren Türk Ocaklarının emvalini geri almak hasretini taşıdığım anlatıyor ve Meclis Anayasa Komisyonunda bu hususta yapılmakta olan son konuşmalar esnasında Hamdullah Suphi’nin söylediği müessir sözlerle gayesini temin eden yolu hazırladığım ilâve ediyor.
barışın en kestirme yoludur.»
Türk Ocakları
DEMOKRAT İZMİR gazetesinde Hürrem Kûbat «Türk Ocakları» başlıklı makalesinde bu teşekkülün ansızın feshi ile malları-
Dışişleri Bakanı dün Elahram gazetesi muharririni kabul etti Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü dün saat 12 dc Hariciye Köşkünde Elahram gazetesi muharriri Mösyö François Psalty’yi kabul etmiştir.
Strazburg konferansı
CUMHURİYET gazetesinde Na dir Nadi, Ştrazburgtan gönderdi, ği makalesinde Avrupa Konseyi hakkında bedbinlik kanaatleri hüküm sürdüğü, müzakereler sırasında fırtınalar kopacağı, hattâ Konseyin dağılacağı zanne dildiği bir sırada Italyan dışişleri bakam Kont Sforza'mn söylediği bir nutukla yepyeni ve çok müsbet bir hava yarattığım am latıyor ve bu nutuktan sonra Konseyin durumunu belirterek şöyle diyor:
«Bu gün ise realitenin kapıları önümüzde açılmıştır. Avrupa Birliği belki ağır, fakat emin a-dımlarla gerçekleşme yolundadır. Amerika’nın Avrupa’yı bir sömürge yapmağa çalıştığım sa. nanlar ya hususî maksatla konuşuyor, yahut da aldanıyorlar. Böyle bir maksadı olsaydı, Amerika, Avrupa milletlerinin birleşmesini değil, tersine, birbirine düşüp ayrılmasını temenni ederdi. Fakat Amerika’nın menfaati barıştadır. Birlik ve anlayış ise
nın ne şekilde Halkevlerine devredildiğini açıklayan Hamdullah Suphi Tannöver’in izahatından sonra bugüne kadar pek mahdut şahıslar hariç efkârı umu-miyenin iç yüzünü bilmediği bu meselenin açıklandığım, Türk Ocaklarının feshi ile mallarının
Polisi vuran kadın
Bundan bir müddet önce, Yeni-doğan mahallesinde, Şükriye U-
yan isminde bir kadın çocuğuna
ta$ attığı iddiasiyle komşusu polis memur Ahmetle kavga etmiş ve bu arada «Çirkef» sözü
üzerine elindeki bıçakla mezkûr
Bütün insanlar ayni biyoloji kanunlarına göre doğdular ve ayni büyüme şartlarına tabi oldukları halde niçin bazıları seksen yaşlarına kadar beden ve ruh zindeliği yaşarlar; ona karşılık da bir çokları esaslı bir hastalıkları olmadığı hallerde bile daha erken yaşlarında ihtiyarlığın özel belirtilerini gösterirler? Bir Heriot, bir A- Mau rois, bir Einstein, bir Cuhurchill yetmişlerini aşkın olarak sorumlu cemiyet işlerinde aktif vazifeler gördüğü halde birçok sa nat, ilim ve edebiyat dahileri 35-45 arasında ölmüşlerdir.
İhtiyarlığın en yeni teorilere dayanan mekanizmaları hazırlayıcı birçok sebeplerle kamçılan maktadır. Çocukluk çağındanberi baştanbaşa bir sıhhat korunması dâvasını teşkil eden bu erken ih-tiyarlahcı âmiller pek çoktur. Sahsa göre, bunlardan biri veya fazlası rol oynar. Ancak biz ihtiyarlıkta sebep olarak herhangi bir yaşta bir insanı ani veya tedrici bir şekilde öldüren beyin kanaması veya verem gibi hastalıkları doğil, daha ziyade ihtiyarlamaya yol açan sebepleri ele alıyoruz. Bunları birkaç ana grupta toplayabiliriz.
İrsiyet muhakkak ki, en önemli âmillerden biridir. Aile reisleri sıra ile ve bir zincir halinde erken yaşlarında ölen aileler vardır- Buna karşılık uzun ömürlü familyalar da müşahede edilmekte ve meselâ altı hemşire doksana kadar yaşamaktadır. Bunun gibi yine daha ziyade irsî kanunlara bağlı olan bazı bedeni yapılarda hayat süresi daha uzundur- Hayat tarzının ve-yaşama şartlarının da tesiri inkâr ediemez. Fakir işçi tabakalarında gıda noksanlığı, dar ve hava sızz meskenlerde oturma, verem gibi hastalıkların daha çok oluşu ve nihayet içkiye düşkünlük gibi kötü şartlar fazlasiyle mevcuttur. Malî imkânları uygun olanların sık sık doktorlara görünmeleri, verilen ilâçları almaları, hava değişimi için seyahate çıkmaları, kaplıcalara git meleri daha yüksejk bîr nisbette-dir. İçki ihtiyarlamanın esaslı âmillerinden biridir; çünkü zamanla damarları sertleştirir; karaciğer hücrelerini bozar; beyin dokularım katılaştırır ve yumuşatır,- yine zamanla zekâ fakültelerini uyuşturur. Çünkü aşın derecede alkol bihassa müsail bünyelerde karaciğer dokularının bir zehiric dinin de hastalıklarda süresinde dolayısiyı mevcuttur. Çok haşin,
detli ve monoton işler ve bilhassa adale yorgunlukları yaratanları insanları yıpratır- Balıkçılık, maden ocağı işçiliği, iptidai şartlar altında çiftçilik gibi-. Bugün her insanı kabiliyetli bulunduğu meslekte çalışdırmak yani icabında iş randımanım tayin eden meslekî seçmeler
âmiller üzerinde araştırmalar
-----------Yazan--------------
ıProf. D'. Rosim A ‘'-ASAl
yapmak ve iş sıhhatini tıbbî e» soslara göre sağlamak «İhtiyarlıktan Koruma»da belli başlı tedbirlerden biridir- İnsan zevkle ve ustalıkla çalıştığı işte daha az yorulur.
Fizyolojik ve sosyal sefalet bilhassa çelimsiz ve irsi kusurlarlo yüklü insanı çabuk çökertir. İş kazazedeleri, bakımsız dullar, meşgalesiz tekaütler, işsizler arasında çabuk ihtiyarlayanlar çoktur. Muhaceretler, uzun harpler, zelzeleler, ve nihayet ekonomik sefalet yaratan felâketler akabinde intiharların çokluğu nis-betinde ihtiyarlamalar da artmak ladır. Sefahat yani yorucu gece âlemleri ve def/amlı akşamcılıkla'-, zoraki donjuanlıklar ve her çeşit cinsel yorgunluk, gençlik çağındaki kontrolsuz mastürbas-
yon ve kudurgan kadınların ji-
golosu olmak da zaman

kötü tesirlerini gösterir. Bu gibi
mevsimsiz yorgunlarda lama zaman zaman yaşı la değil, cinsiyet enerjisi mından çabuk belirmekte ha kırk yaşlarında bahtsı riinmektedir.
Zekâyı geliştiren yani
faaliyetlerde
başkalarına devrinin hem

jolis memurunu yaralamıştı. Bir
müddetten beri 1 inci Ağır Ce-
yasa, hem medeî kanuna, hem de cemiyetler kanununa aykırı bulunduğunu, bu malların asıl
sahibi olan Türk Ocaklarına iade
edilmesi lâzım geldiğini yazmaktadır-
t— Ama onu seviyordun sen...
Sen onu seviyordun?.... Öyle değil mi seviyordun onu?..
Delikanlı
geçer gibi irkilerek:
birden müdafaaya
— Ama artık sevmiyorum.. Aramızda hiç bir şey kalmadı.. Yemin ederim sana her şey çoktan bitti..
Ve sesini biraz daha yavaşlatarak:
— Aramızda sevgi gibi bir şey yoktu ki zaten... diye ilâve etti. Ona sevgi denmezdi ki...
— Selim...
Neler
söylüyor-
— Gülüz güzel kadın., hoş kadın., çekici bir hal var onda..
Onu görür görmez başım dönmüş olabilir. Ama hiç bir za-
man onu sevmiş değilim... Ha-
yır..
Hiç bir zaman
— Selim!..
sevmedim
Başı hâlâ önünde idi. Selimle gözgöze gelmekten âdeta korkuyordu. Bakışlarını yere dikmişti. Fakat onu görüyordu.. Bakışları derinleşmiş, dudakları kısılmış, yüzünün rengi uçmuş haliyle kadına soku-
larak
ondan cevap isteyen
kek o kadar canlı olarak gözlerinin önünde idi ki.. Koru-
da idiler. Ay aydınlığı onları gelin duvağı gibi sarmıştı. Ne-
mahkemesindeı
yargılanan
Şükriye Uyanın duruşmasına dün de devam edilmiştir. Mahkeme
;amk kadının tahliyesine ve diğer şahitlerinin de dinlenmesi için bir başka güne bırakılmıştır- '• (
rede ise birbirlerine sarılacak laı-.. Birbirlerinin göğsünde bütün dünyayı unutacaklardı.
Selim hâlâ Giilşenden bir cevap bekliyordu.. Gözlerini o-nun dudaklarından ayıramıyordu. Onlara doğru eğilmişti. Cevabını onlardan almak isti-
Genç kız ise şu anda, onun, yanında bulunduğunu bile u-nutmuştu.. Ama onun sesini duyuyordu... Onun, başka bir kadına yalvaran, istekle ağırlaşmış, kısık erkek sesi kulaklarını dolduruyordu.
Birden yüzünde sıcak bir nefes duyarak irkildi.. Şaşkınlıkla etrafına bakındı. Ve neden sonra hakikati idrâk etti..
— Demek onu sevmiyordun, öyle mi?., diye yavaşça sordu.
Selim ne diyeceğini, onu nasıl ikna edeceğini bilemiyordu. Ne diyebilirdi ki?
ihtiyar itibariy bakı-ve da-z gö-
bulunduran

leklarde - suiistimaller karışma-
mak şartiyle - ihtiyarlık daha geç vaki olur.
Filosofların, fikir adamlarının uzun hayat süreleri meşhurdur Yunan edibi Sophocles «Kral Odipus»ü doksan yaşında yazmış.- Arşimed Yetmiş beş yaşında meşhur aynaları ile Siraküze'de
Roma donanmasını yakmıştı- M.
Angç seksen yaşının ^fesinde oldrak Romada Sen ftyer kilisesinin açılışına başkanlık ediyordu. Hugo ve Goethe seksenden
sonra da yazı yazıyordu. Şöh-
retli Belçikalı filozof Maeterlînk
doksan yaşında olarak zindedir; bu sıralarda Nobel edebiyat mükâfatım kazanan büyük Ingiliz filozofu B. Russel yelmiş sekiz yaşındadır.
Her geçirilen hastalık ve bilhas sa karaciğer, böbrek dimağ ve kalp gibi esaslı iç organlara dokunanları ihtiyarlık hesabına basamaklar kazandırır. Bu itibarla çocukluk çağından beri insanlara musallat olan birçok ateşli hastalıklar derece derece bozukluklar yaratır,- hattâ bunlardan bazıları erken yaşlarda yarattıkları beyin iltihaplan (An-sefalitler) çocuklukta Bunun gibi ve Böbrek mar hastalıkları yin damarlarına ait katılaşma, yüksek tansiyon, mide, barsak bozuklukları, organsel sinir hastalıkları ve nihayet bazı kadınlarda şiddetli aybaşı kesimi buhranları derece dereceı ihtiyarlatın sebepler teşkil ederler insan hayatında bir itiyat halini alan günlük temizlik ve yıkanma, tuvalet, bakım, zaman-nında, yeter derecede uyku, ara da bir gönül gıdası olarak eğlence, kalitesi yüksek gıda, ger nel sıhhat ve dolayısiyle uzun hayat için güzel tedbirler olduğu kadar pislik, bakımsızlık, devamlı oturarak hayat ve hareketsizlik, lüzumsuz derecede şişiren bol gıda ve uykusuzluk gibi şeyler de çabuk ihtiyarlamanın dosl tandır.
Manevi yani ruhî âmillerin rolü do ,o nisbette büyüktür- Zinde, neşeli, ve dimdik olan biı insanın sevgili oğlunun ölümü ile beraber çöktüğü müşahede edilir. Hayal sukutları, mali ifalâslar, başarısızlık, umulmayan zaman-
ile ebt^dî ihtiyarlık başlıyor demektir, sanlıkak, karaciğer yetersizikleri, darı ve bilhassa be)-ına ait mide.
lorda darbe tesirini yapan zeval ler, aşk hiyanetleri birçok insanları bedenen vc ruhan ihtiyarlatır. Tekaütlük pisikolojisi ihtiyarlık ruhiyatının çevresi içinde mütalâa edilir. Beklediği rütbeye kavuşamayan yüksek bir memurun moral sarsıntı tesirile çok az zaman zarfında beyin yumuşaması belirtileri ile göçtüğü şahsi müşahedemizdir. Üzüntülerin yarattığı sinir buhranları uykusuzluk, iştahsızlık, yorgunluk, inkıbaz gibi nevrastenik belirlileri yanında tansiyon yükselmeleri, kolp ağrıları, ve spazmları ruhî çöküntüler ve felçler ile ihtiyarlığa yol açar. Bilhassa se/mpatik dediğimiz ve bütün iç organ heyecanlarım idare den sinir sistemimizin ruh olaylarına olan tesiri son derece» önemlidir. Neşe, korku, hiddet, elem gibi duygular bu sistefhi kamçılar ve bazı insanlarda çok şiddetli heyecan şokları yaratır- Bir insan bununla bilo ölebilir. Eski Atinada Sofok-les dehasının tes’idi esnasında sevinçten, Diagoras olimpiyatta üç oğlunun şampiyonluğu, Pift Napolyc-ıun bir zafer haberini öğrenmekle ölmüştür- Esasen bütün bu büyük heyecanlar az zamanda hassas insanların ve bozan da bir gece içinde muzda-rip bir kadının saçlarım beyazlatır; ve hayatî faaliyette, en önemli bir manivela teşkil eden kalbi vq damarlarım müteessir eder. Netekim kırk beşten sonra çok görülen kalp anjini bu heyecan sisteminin fazlasiyle kamçılanmasına bağlıdır.
Bütün bu misaller bize ihtiyarlamada hesapsız törlerin rol oynadığım ve insanın sıhhî ve sosyal mazisine göre ihtiyarladığım» göster mektedir- Bu çeşitli âmillerin hangi biyolojik mekanizmalarla ihtiyarlığı yarattığım ve bunlara dayanan gençleştirme çarelerini bundan sonra incelîyeceğiz.
fak-«Her
Demokrat Parti Ankara 11 * İdare Kurulunun
Büyük balosu
16/12/1950 Cumartesi günü akşamı ANKARA PALAS salonlarında verilecektir.
Bu balonun her cihetle mükemmel ve eğlenceli olması için şehrimizin yüksek sosyetesine mensup bir çok bayanlar ve
komiteler geniş ölçüdeki hazırlıklarını bitirmişlerdir.
Demokrat Partinin bu büyük balosuna muhakkak iştirak ediniz.
Bilet Satış yerleri :
Bankalar caddesinde: İpek İş mağazaları. Bankalar caddesi: Tüccar Terzi Kemal Milâslı. Anfartalar caddesi: No. 137 Yalım Ticarethanesi. Anafarialar caddesi: No. 237 Altan kundura ticaretevi. Zincirli Cami sırasında: Bulgurlu Hamdi ticarethanesi. Yenişehir: Rıza Sevinç Billûriye mağazası.
KIZ KALIBft
Nakleden: Ş. TAYLAN Tefrika No. 36
— Hayır... diye cevap ver-
di.. Seni sevdikten sonra, onu
hiç, ama hiç bir zaman sevmemiş olduğumu anladım.. Sev ginın ne olduğunu ben seni sevdikten sonra anladım.. O
ise bir çılgınlıktan başka biı şey değildi. O yılgınlığa kendimi kaptırdığım için şimdi kendimden utanıyorum.. Fakat affet beni sevgilim. Ve inan bana ne olur.. Seni, onu sev-

inandırmak için ne
yapacağımı, ne söyliyeceğimi bilemiyorum. Bu saf, bu ma-
sum bakışın beni bütün biitiin şaşırtıyor. Kendimi müdafaadan âciz hissediyorum. Her erkeğin hayatında bir kaç giin süren bir çılgınlık devresi var dır. Gelip geçici bir haldir bu...
Kendini
gönül eğlencesine kap
tırmaktan başka bir şey değildir. Ben yalnız seni sevdim
Güllü... ğim..
ve yalnız seni sevece-
i
Öyle candan yalvarıyordu ki ... Sevdiği kızın kalbine işlemeğe, düşüncelerine tesir etmeğe çalışıyordu. Fakat ağzından çıkan her sözün, aralarındaki uçurumu bütün bütün derinleştirmekte olduğunun far kında değildi.
Gülşen hâlâ öyle hareketsiz duruyordu. Bakışları hâlâ yere dikili idi. Kolları iki yanında cansız gibi sallanıyordu.
bunlar yalandan olamazdı Giilşen onun samimî olduğuna inanıyordu. Fakat Gülüz’e karşı da samimî olduğundan emindi..
Şimdiye kadar hiç bir zaman, en ileri hayallerinde bile Gülüz’le rakip vaziyetine düşeceği ihtimalini aklına getirmemişti.
Bir çılgınlık devresi... gelip
geçici bir hal...
kendini gönü)
eğlencesine kaptırmaktan baş-
ka bir şey değilmiş demek... Peki öyle ise aşk neydi?., ve
sevilmek nasıl olurdu? Demek
Selim Gülüz'ii sevmemişti?. Öyle ise o kendinden geçiş, o sayıklar gibi yalvarış, hep uydurma idi. O öpiiş de mi yalandı.. Onun, şimdi de uydurma haller takınmadığı, yalandan yalvarmadığı ne malûmdu?.. Hayır, bunlar uydurma.
Kendini hayalâta kaptırarak dalıp gittiği zamanlarda, ekse-rijuı, Gülüz'ü yokmuş farze-der... Yahut da, onun, Selimin
hayatına hiç karışmamış oldu-
kendini inandırırdı.
Fa-
kat onun bir kenara atılarak,
unutulacağını ihtimal dahilinde kabul etmesine imkân yok-
Hattâ onunla mücadeleye girişmeğe bile lüzum görmemişti. Aralarında rekabet bahis mevzuu olamazdı. Onu en çok kıskandığı zamanlar da bile kalbinin ona karşı kinle dol-
Uç kâğıtçılar takip ediliyor
İkinci Şube memurlarının bir müddettenberi üç kâğıtçılara karşı açtığı mücadele devam etmektedir.
Bu cümleden olmak üzere dün yeniden Çıkrıkçılar Yokuşunda Salim Engin, Süleyman Yıldırım ve Cemil Yurtaşan i-simlerinde dört kişi üç kâğıt oy narlarken yakalanmış ve haklarında kanunî tabikata geçil-
Yeni verern aşısı servisi
Haber aldığımıza göre Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünde yeniden inşa edilen B. C. G. verem aşısı servisi 29/11/1950 çarşamba günü saat 15 dc törenle açılacaktır.
duğunu hatırlamıyordu. Ve huni sadece dürüstlüğü mani ol ra matı.
Kendini ona feda edişi, onun önünden çekilip sevdiği erkeği tamamiyle ona bırakmıya katlanışı, bir çok karışık sebeplere dayanıyordu.
Vaktiyle, harikulâde bir yaz gecesinde, Gülşen’in gözlerinin önünde, birbirlerini seven iki
gencin dudakları birleşmişti. Onların birbirlerine söyledikleri ateşli sözleri duymuş, onların yüzlerinde cennete ermişlerin baygın ifadesini görmüş., ve, onları saran ateşle kavrulduğunu duymuştu. O zaman birbirlerine iten o yenilmez kuvvetin kudretini ta içinde hissetmiş.. İstekle, ihtirasın ne olduğunu, ilk o zaman, anla rnıştı. Heyecanla dolan kalbi ve tertemiz İtişleriyle bu duygulan büyütmüş, adetâ alev-leştirerek ilâhileştirmişti. Böy-lece Selim’in Gülüz’e karşı duyduğu sevginin günün birinde tükeneceğini, sona ereceğini düşünmek bile onca mukaddesata ihanet etmek sayılırdı.
Gülşen Selim’i, sırf böyle i-deal bir aşkla sevebildiği için sevmişti. Ümitsizcesine sevmiş
(Sonu var)
Kore için ikinci teklif Kai u ikinci teklifim do ö-nemlidir:
Kore'dekilerimize armağan olarak gönderilecek sigara ve tütünler için gösterilen yol vo usul eksiktir ve bu güzel niyetin sağlanmasını temin ede-miyecek şekildedir.
İşi aceleye, heyecana getirip oluruna bağlamamak zorundayız. Gerek P.T.T. mizin gerek hepimizin müşterek vazifesi bu armağanların gönderilmesini kolaylaştırmaktır. Parlak sözler altında saklanacak bir baştan savmacılığa meydan vermiyelim.
Nereleri noksandır? Ne yapmak lâzımdır? Ne yolda hareket etmelidir? Bunları, gördüğüm ve aklım erdiği kadar numara sırasına koyuyorum:
1 — Tütün nasıl anbalaj c-dilmeli?
2 — Sigaraları nasıl sarmalı?
3 — Bunları ne vasıta ile göndermeli?
Azıcık izah edeyim:
1 — Tütünler ve sigaralar şu şekilde anbalaj edilmeli diye her vasıta ile ilân edilmeli.
2 — Ankara, İstanbul, İz -mir, Mersin, Samsun, Trabzon gibi büyük posta merkezlerine ve adresi bir kâğıda yazılıp gönderilmeli.
3 — Bu postahaneler San-fransisko adresini müstaiil kâ ğıtlara matbaada bastırmak. Ali kısımlarında da gönderilenlerin adresini yazmak için boş yer bırakılmalı ve o pos-tahanelere dağıtılmalı.
4 — Doğru dürüst anbalaj -lı paketler bu postahanelere gelince, bu kâğıtlar hemen yapıştırılmak ve boş yerlerine, bildirilen adresler (okunaklı, mutlaka okunaklı) yazılıp Amerika'ya postalamak.
Bu hem pratik hem emin bir usuldür. Yoksa koliler harman çorman olur. Henüz vakit varken önlemek gerek. Bunun için de biraz acele etmek, kırtasiyeciliğe düşmemek ve epeyce de hamaratlık etmekten çekinmemek yeter. Bu, aym zamanda hem modern, hem medenî bir gönderiş olur. Hangi köyümüz, hangi kasabamız, hattâ hangi şehrimiz vardır ki yüzde yüz İngilizce veya Türkçe Amerika adresi yazacak, numaralar konduracak, bir sürü harfler, noktalar ekliyecek. Hele anbalajlarm binbir çeşitliliği şimdiden gözlerimin önüne geliyor da üzülüyorum.
Bu teklifime dudak büken öte gitsjn, üşenen geri çekilsin, kim yapacaksa yapsın da iş yürüsün.
Aka GÜNDÜZ
Tevkif edilen iki çocuk
Bir kaç gün evvel gece yarılı, eski tıp inşaatı civarında Sü-’eyman Süngücü isminde bir dolandırıcı, Haydar ve Niyıjıi simlerinde iki çocukla para meselesinden dolayı kavga et-niş ve başından taşla yaralanmıştı. Bundan sonra her iki ço-:uk Süleyman’ı zorla soyarak aradan uzaklaşmışlarsa da po-is, kısa bir zaman sonra mütecavizleri yakalıyarak adalete .eslim etmiştir.
Sanıklar dün ilk sorgularını müteakip tevkif edilerek cezaevine gönderilmişlerdir.
Nikâh töreni
Danıştay üyelerinden Dr. Sa-ih Tezcaneriin kızı Lâmia Tez-:aner ile Korgeneral Yaşınkılıç-n oğlu Doğan Yaşmkılıçın nikâh törenleri dün seçkin bir davetli huzurunda Ankara Hal-cevinde yapılmıştır.
Her iki aileyi tebrik eder yeli evlilere saadetler temenni ’deriz.
- TAKVİM -
26 Kasım 1950 — Pazar Rumî: 1366 — Kasım 14 Hicrî: 1370 — Sefer 15
Vasati Ezani
Sabah 2.14 6.41
öğle 7.17 11.46
İkindi 9.45 14.17
Aksam 12.00 ' 16 31
Yatsı 1.37 18.06
tınsak 12.32 5.00
NÖBETÇİ ECZANELER
Derman, Erenköy, Ismelpaşa
26/11,1950
ZAFER
Sayfa: 3
At yarışları
DışPolitikc
Bir bu eksikti...
Kore’de Birleşmiş - Milletler bayrağı altında savaşan kuvvet? lerin, ehemmiyeti henüz iyice tayin edilmemiş olan bir düşmana karşı umumî bir taarruza geçtikleri ve komünist Çin murahhaslarının Güvenlik Konse yine «ifade vermek» üzere Birleşmiş - Milletler teşkilâtı nez-dinde bulundukları bu nazik anlarda, Güney’ Kore Cumhurbaşkanı Syngman Rhee, dün yine beyanatta bulunarak. Kore’nin dahilî işlerine müdahaleye Birleşmiş - Milletlerin salahiyetli olmadığını söylemiştir.
Evvelâ 1915 de Japonlara karşı kazanılan zaferden sonra, bu kere de komünistlerin geri atılıp Güney Kore başkentinin istirdadını müteakip olmak üzere, iki defa bizzat General Mc Arthur tarafından Seul’deki idarenin başına getirilmiş olan bu zatın, bugün. Kore'de yaşanmakta olan «ana baba günü» nün mânasını hâlâ şahsî iktidar zaviyesinden mütalâa ettiği anlaşılmaktadır. Filhakika, bir çok müşahitlerin ve devlet adamlarının kanaatınca, Kore’de bugünkü vaziyetin tahaddüsünde senelerden beri devam eden, tedbirsiz ve tek taraflı siyasetle büyük ölçüde âmil olan bu zat; Kore ihtilâfı Birleşmiş - Milletlere intikal ettikten sonra, bu teşkilâtın yetkili organları tarafından alınan kararlan biteviye tenkid etmiştir. Bunlar arasında, Kore-nin cenup ve şimal kısımlarında serbest ve demokratik seçimler yapılmasını âmir bulunan 7 E-kim tarihli Genel Kurul karan da vardır. Filhakika, Syngman Rhee, dünkü beyanatında da ısrarla belirtmeğe çalıştığı gibi, Güney Kore parlâmentosunda mevcut 200 saylavın muhafazası ile geri kalan 100 saylavlık i-çin yalnız Kuzey Kore’de yeniden seçim yapılmasını istemektedir. Mutasavver demokratik ve birleşmiş bir Kore’nin böyle yarım seçimlerle şalini bir siyasî hayata kavuşamıyacağı aşikâr olduğuna göre, Rhee’nin Güney Kore’de yapılacak seçimlerde büyük bir mağlûbiyete uğramak-lan korktuğu düşünülebilir. Filhakika cumhurbaşkanının bu en dişesinde haklı olduğunu, Birleşmiş - Milletler Muvakkat Ko re Komisyonu da 11 Ekimde almış olduğu bir kararla oldukça sarih bir surette ifade etmiştir. Komisyon, Kuzey Kore’yi Seul-ün idaresi çerçevesinden çıkararak, kurtarılmış toprakları, askerî kumandanlığa bağlı özel bir idareye raptetmiş ve bu suretle Sygman Rhee’nin tedhiş ve tertibe müstenit çürümüş idare sis teminin, 38 inci arz dairesini a-şan Mac Arthur kuvvetlerinin peşinden şimale doğru yayılmasını önlemek istemiştir.
Bu tedbir karşısında Rhee’nin Birleşmiş - Milletlere karşı daha sert bir ifade kullanarak, bütün Kore'ye şamil tek meşru idarenin kendisinin başkanlık ettiği hükümet olduğunu. Birleşmiş -Milletlerin, Kore’nin dahilî işlerine müdahale cdemiyeceğini be yan ettiği görülmüşse de, buna Birleşmiş - Milletler tarafından iki sert reaksiyonla cevap verilmiştir: Birincisi, Mac Arthur'ün münakaşaya pek az tahammüllü olan bakışı; diğeri de, Rhee’nin beyanatı akabinde yani 13 E-kimde Amerika tarafından Kore komisyonuna tevdi olunan takrirdir. Amerika bu takririnde sıraladığı maddeler meyanında, bilhassa bir maddede. Güney Kore’de, gelecek seçimlere kadar, toprak reformu da dahil olmak üzere girişilmiş bütün sosyal ıslahatın muhafazasını ve din, ırk, inanç üzerine müesses birliklerin kanunî himaye altına alınmasını istemek suretiyle Syngman Ree nin tedhiş idaresini alenen takbih etmiş ve bir ihtarda bulunmuş sayılır. Filhakika, Kore’de savaşan Birleşmiş - Milletler kuvvetlerinin, kuzeydeki çetin savaşlardan huzursuz kaldıkları kadar güney idaresinin sivil halka reva gördüğü muameleden de o derece müteezzi oldukları
Avrupa Konseyinin önemli kararı
Bir Avrupa ordusunun kurulması kararlaştı
Alman sosyalistleri tahrir aleyhinde oy verdiler
Paris Radyosu, (Basın - Yayın) — Stıazbourg’da toplanmış olan Avrupa Konseyinin ikinci oturumu dün, bir Avrupa ordusu kurulması hakkındaki metnin 13 aleyhde ve 19 çekimser oya karşı 83 oyla kabulü ile sona
Alman sosyal demokratları aleyhde, Alman liberal ve hırıs-tiyan demokrat saylavlar ise bir Avrupa ordusunun kurulması lehinde oy vermişlerdir. Kabul e-dilen bu metin, derhal Birleşmiş bir Avrupa ordusu kurulması, Avrupa’nın müdafaa otoritesinin demokratik bir Avrupa kontrolü ne tabi tutulması, Birleşmiş Ame
lika ve Kanada ile işbirliği yapılması lüzumunu yeniden te-yid etmektedir. Avrupa Asamblesi, Atlantik devletlerinin Batı Avrupa’nın müdafaasını sağlamak için müşterek gayrete yardım etmek hususundaki kararlarını büyük bir memnuniyet le karşılamıştır. Bu müdafaaya pek tabiî olarak Almanya’nın iştirakini de derpiş etmektedir. Strazbourg Asamblesi, ilgili hükümetlerden, Avrupa ordusunun gecikmeden Atlantik kuvvetlerine yardım edebilecek bir hale getirilmesi için aralarındaki fikir ayrılıklarını bir an evvel halletmelerini istemektedir.
İnsaniyetsizler..
Dünyada en kolay şeyin fenalık edebilme kabiliyeti olduğunu iddia ederler. Hakikaten, dürüst olmak, namuslu olmak, hepsinden ziyade insanı kâmil olmak çok güçtür.
Karşınıza gelmiş her hangi bir müracaat sahibinin işini kısa bir: «Olmaz!» diyerek reddetmek ve onu betbaht vaziyete düşürmek ne kadar kolaysa, kendi işiniz imiş gibi harekete geçip adamı feraha kavuşturmağa gayret etmek kadar güçtür.
İnsan kısmının birinci vazifesi, hemcinsinin kederleriyle alâkadar olması, karşısında bulunanların da insan olduğunu düşünmesi ve onun elemlerine iştirak ederek ki kendine olmuş gibi üzülmesidirl
Ancak bu şekilde hareket eden insana, insan derler. Yoksa, yolda giderken düşüp bacağı kırılana gülmek, bir kimsenin hastalığını diline dolayıp memnuniyet ifade eder hareketlerde bulunmak, insanlıkla asla kabili telif değildir.
İçinde yaşadığımız devirde, maalesef nümunelerini görüp üzüldüğümüz bu gibi gayri İnsanî hareketler çoktur. Bununla beraber, «beş parmak bir değildir!» deyip, bir Büyük Allah'ın mevcudiyetine inanıyor ve işi ona havale ederek müteselli oluyoruz.
i

Tito’ya
yardım
| Yeni bir Alman teklifi
Truman ödeneğin müzakereden evvel ayrılmasını istedi
Londra Radyosu, (Basın - Yayın) _ Başkan Truman Kongre liderlerine bir mektup göndererek, Yugoslav ordusu yiyecek ihtiyacının sağlanması için 60 milyon dolar tutarında bir ö-denek ayrılmasını istemiştir. Truman bu mektubunda, Kongre nin bu konudaki tartışmalarından önce bu ödeneğin ayrılmasını istemekte ve Yugoslavya-nın, taşıdığı stratejik durum do-layısiyle, Kuzey Atlantik bölgesinin savunmasında son derece büyük bir önem taşıdığını belirtmektedir. Truman bundan başka, bu yıl Yugoslavya’da baş göstermiş bulunan kıtlığa ilâveten orduya büyük ölçüde yeni celpler yapılmış olmasının Yugoslavya’nın İktisadî durumunu çok sarstığını ve bundan Yugoslav savunma kabiliyetinin de zarar görmüş bulunduğunu bildirmiştir.
Tibet meselesi geri bırakıldı
Lake Success, a.a. — Birleşmiş Milletler Genel Asamblesi Bürosu, San Salvador’un Tibetin komünist Çin kuvvetleri tarafından istilâsı meselesinin incelenmesi teklifini oy birliğiyle geri bırakmıştır.
îagal statüsü yerine bir güvenlik anlaşması isteniyor
Paris Radyosu, 25 (Basın -Yayın) — Federal Almanya Başbakanı Adenauer dün Bonn da verdiği bir demeçte Almanya’nın Batı müdafaasına iştiraki meselesini inceliyerek, işgal statüsünün yerine bir güvenlik anlaşmasının kabul edilmesini ileri sürmüş ve tarafsız uzmanlardan müteşekkil bir komisyonun Almanya'nın Avrupa mü dafaasına iştirakinin malî imkânlarını tayin etmesini istemiştir. Bundan başka Adenauer, Schuman plânının gerçekleştirilmesine taraftar olduğunu beyan etmiştir. Avrupa müdafaasına Alman kuvvetlerinin itiraki bahsinde ise, Başbakan, bunun müsavi haklar dahilinde yapılması gerektiği fikrini izhar etmiş ve Almanların büyük bir çoğunluğunun, Avrupa’nın müdafaası için gerekli fedakârlıkları yapmağa hazır olduklarını söylemiştir.
Londra’da 12 devlet Dışişleri Bakan Yardımcıları, Almanya’nın Batı müdafaa sistemine iştiraki meselesini incelemeğe devam etmişlerdir.
Plâstik Sanatlar
Atölyesi
RESSAM
Nurettin Ergören
Müessese tekrar Ankarada açılmıştır. Hususî resim dersleri verilir-
Müracaat: Cumartesi güm leri saat 14—16 ya kadar. Karanfil sokak No. 14 — Yenişehir. (6119) I
Türkân Erkut
ile
Kaplan Baban
Nişanlandılar 25/11 1950

İmtiyaz Sahibi:
Güneş Matbaacılık T.A.O. adına Başmuharrir
MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu Nüshada Yazı İşlerini Fiilen İdare Eden Fatin Fuad Basıldığı Yer: Güneş Matbaası — Ankara
ve komünist partizanların mez-buhane mücadelesinde, kendilerine karşı 'beslenilebilecek normalin üstünde bir düşmanlık duygusu sezerek bu durum karşılında nazarlarını Rhee’ye çevirdikleri anlaşılmaktadır.
Birleşmiş - Milletlerin,
ve sükûn, hilm ve mülâyemet götürmek istedikleri ateşli bir kıt’a parçasında bu derece «Tuzla ateşli» bir şefle karşılaşmaları hakikî bir talihsizliktir. Ne imiş? Birleşmiş . Milletler, Bay Rhee’nin dahilî işlerine müdahale ediyorlarmış. Halbuki bu dahilî işler o derece elle tutulmaz bir hale gelmiş ki, bunun neticesi olarak Birleşmiş - Milletler Kore'nin şimdilik sadece haricî işlerini düzenlemekle meşgul ler.
Bir hu eksikti.
Mücahit TOPALAK
Hindiçini hakkında Fransız ı teklifi
Nevyork Radyosu, (Basın -Yayın) — İngiliz Dışişleri Bakanlığının bir sözcüsünün açıkla dığına göre, Londra hükümeti, komünist Çin, Hindiçini’deki duruma müdahale ettiği takdirde, Fransa, Amerika ve İngiltere’nin müşterek bir hattı hareket taki-betmesi hususunda Fransız hükümetinin ileri sürdüğü teklifi incelemektedir.
Ankara Atletizm Ajanlığı
Münhal olan Ankara Atletizm Ajanlığına kulüp temsilcileri ve atletizm hakemlerinin iştirakiyle yapılan seçim sonunda Millî Atlet Şevki Koru seçilmiştir.
Uzun zamandan beri bu vazi-
Japonya ile sulh anlaşması
Paris Radyosu, (Basın - Yayın) — Amerikan Dışişleri Bakanlığı dün, Birleşik Amerikanın 12 hükümete Japonya ile bir barış anlaşması tasarısı metnini tevdi etmiş olduğunu ve bu tasarı maddelerinde . Japonya’nın Birleşmiş Milletlere alınmasının derpiş edildiğini bildirmiştir. Dün verdiği demeçte Jussep, •Japonya ile harp haline son vermenin ve Japonya’yı Birleşmiş Milletlere dahil etmenin zamanı gelmiştir» demiştir.
Hikmet YAZICIOĞLU
İngiltere'de 20 kasımda yapılan at yarışında bir at resimde görüldüğü gibi sırt
üstü yuvarlanmış ve derhal ölmüştür. Resim bu faciayı canlandırmaktadır
feyi vekâleten yapmakta olan Şevki Koıu’ya çalışmalarında başarılar dileriz.

şününceye kadar deli karşıya geçmiş... sözünü atalarımız boşuna söylemediler.) Zira her geçen gün zararımıza işlemektedir ve bir daha geri gelmiyecek kaybolmuş bir kıymettir. Muvaffakiyet artık bekliyen-lerin değil, harekete geçenlerin , kârıdır. Derhal bir broşür istiyerek metodumuzun mahiyetini ve taksitli ödenip şartlarını öğre-
Kararsızlık
Bir çok muhataplarımız fikirlerimizi tamamen benimsemekte, kolay ve pratik LİNGUAFON metodumuzla İngilizce veya Fransızca öğrenmeğe niyetlenmekte, fakat derse başlama tarihini şu veya bu sebeple mütemadiyen geriye atmaktadırlar... Kararsızlık iyi şey değildir.. (Akıllı dü-
At yarışları mevsimi sona ermek üzeredir. Cemiyet tarafından programa bir ilâve yapılma dığı takdirde sonbahar yarışları iki hafta sonra bitmiş olacaktır-
Mevsimin klâsik koşulan tamam lanmış olduğu için son haftaların programlan mahdut kazançlı veya hiç koşu kazanmamış atlar göz önünde tutularak tertiplenmiştir. Bu gibi koşularda, mühim klâsik koşulardan fazla, sürprizli karşılaşılmaktadır.
Bu itibarla müşterek bahis me raklılanna yalnız favori atlara oynamakla iktifa etmemelerini tavsiye ederiz.
Koşuların programım ve tahminlerimizi aşağı yazıyoruz- Ko şulara saat 14 de başlanacakıtr.
Birinci koşu: 3 yaşlı Ingiliz atlarına mahsustur, mesafesi 1800 metredir.
1— Fanfare (Col. Sinclair) 61 K.
2— Amber (F. Yüzatlı) 56 K.
Bu koşuda Fanfare daha şans Iı görünüyor ise de taşıyacağı fazla siklet dolayısiyle gayet dik katli bir yarış yapması icabeder.
İkinci koşu: 2 yaşlı Ingiliz taylarına mahsus handikaptır, fesi 1600 metredir.
1— Apaş (O- Atman) 59 K.
2— Pulat II (Simsaroğlu) 56.5 K-
3— Esmeralda (O. Atman) 55,5 K.
4— Destan (Simsaroğlu) 54,5 K.
5— Tarsuslu (S- Eliyeşil) 53 K.
Canım (K. Kasar) 52 K-Filiz (K- Tamer) 50 K.
8— Şirin Kız (K. Yık.lmaz) 50 K.
Bu handikapta sikletler maale sef çok fena tesbit edilmiştir. Şayet tayların şimdiye kadar ka-
zandıkları koşular nazarı itibara alındı ise Esmeralda'nır olması icaboderdi.
Handikaptan maksat koşacak atlara müsavi derecede kazanma şansı vermektir. Halbuki han dikapörler bu koşuyu Tarsuslu’ya hediye etmişlerdir- Bu tayın hiç koşu kazanmamış olması, Çaldıran koşusunda bir baş farkla geçildiği, Apaş’fan 6 kilo noksan siklette koşması için kâfi bir sebep değildir. Bundan başka Canım, Filiz ve Şirin Kız gibi hiç koşu kazanmamış olan tayların da bu kilo farkları ile Tarsusluyu gedmelerine imkân yoktur. Velhasıl bu handikap neresinden bakılsa fenadır- Kazara bu koşuda Tarsuslu geçilecek veya plâseden düşecek olursa bundan tevellüt edecek sürprizin halkı ne kadar büyük bir zarara sü-rükliyeceğini izaha lüzum yoktur.
Yukarıda da yazdığımız gibi koşunun favorisi Tarsuslu’dur. I-kinci ihtimal olarak Pulat meralda’yâ oynanabilir.

üçüncü koşu: A grupu Arap atlarına mahsustur, mesafesi 2400 metredir.
1— Kasva (T. Türeray) 68 K.
2— Burak (K- Atlı) 62,5 K-
3— Cmar (N- Temizer) 60 K.
4— Seyhan (M. Yücedtan) 60 K.
5— Verdan (M. Yetiştirici) 60 K-
6— Hatıra (R. Akdağ) 60 K.
Çok iyi durumda olan Kasva-nm 68 kilo ile koşması şansım azaltmaktadır. Bu itibarla Kas-va'ya sürpriz ihtimaline karşı oynanabilir. Koşunun büyük favorisi Hatıradır-
Dördüncü koşu: Ingiliz atlarına mahsus handikaptır, mesafesi 2000 metredir.
1— Arda (A. Kesebir) 64 K-
2— Pullu (E. Ozsoy) 63 K.
3— Comtesse (F. Yüzatlı) 62 K.
4— Şiveli (O. Atman) 58,5 K-
5— Mimi ($. Eliyeşil) 57,5 K-
6— Rozita (H. Sait) 54 K.
7— Lady ($. Eliyeşil) 53 K.
8— Belle Rose (Nikolaidi) 52,5
İstanbul’dan mektup mu? Allah Allah! Buna ne lüzum var diyeceksiniz. Ankara’ya nazaran İstanbul şimdi komşu kapısı. Trenlerin motörlüsüne sabahleyin bin, akşama burada yahut oradasın. Rötarlısına bin, gene nihayet onyedi, sekiz saat sürer. Telefonu ârıza yapmazsa bol bol yarenlik et. Hele cesaretin var da uçağa binecek olursan, sabâh git akşama dön. İstanbul'da çıkan gazeteleri bile, Bilâl Ak-ba ile ahbaplığınız varsa öğleyin Ankara'da okumak mümkün. Şu halde?...
Aziz okuyucularım, mektuba gene de lüzum var. Mektup başkadır. Bir yerde ne olup ne bittiğine dair etraflı malûmat verir. Duyamadıklarınızı duyurur. Hasılı mektup, kimden gelirse gelsin, nereden yazılırsa yazılsın daima hoş karşılanır. öyle olmamış olsa bizim ■ P. T. T. nin açığı daha da bü- ; yük olurdu.
Onun için sizlere haftada bir İstanbul'dan bir mektup yollamağa karar verdim.

Evvelâ, hatırı şerifinizi sorar, firâde f irâde
cümlenize selâmlar ederim. Bizim ahvalimizden soracak olursanız daha düne kadar sürüp giden yaz ha vasi bugün -birdenbire değişti. Müşterisiz kasap dükkânındaki koyunlar gibi, haftalardır asılı duran paltolar çengellerden indi. Rüzgâr Gündoğdu ile
Başlangıç Kış habercisi Devlet yasağı böyle olur - Hamiyet ve radyo - Gazetecilik enstitüsüne karşı rağbet
Yazan
E cüment Ekrem T LU
Karayel arasında mütereddit. ı Lâkin bir defa Karayelde ka-1 rar kılarsa kar getireceği muhakkaktır. Eh, ne denir? mevsimi. Kıştan kazandığ leri kâr sayacağız.

Eğitim Ba-jj
kartının konu
sından endişe-' T ye düşen orta/J tahsil talebesini yavaş yavaş ge| ne kendine gel- J meğe başladı.™ Bir kaç gün kahvehane, athane ve sinemaların den alarga geçen d( lar tekrar oralara sokulmağa
başladılar. Kasketi giymek mecburiyetinin de lâfta kaldığını görüp rahat nefes aldılar.
«Devlet yasağı ongün sürer» derlerdi. Bu seferki yasak rekor kırdı: Doğmasiyle ölmesi bir oldu.

Şu otuz beş sabıkalı, onüç mahkûmiyeti! iğıetmene ıc dersini Dünkü iktidar güzel adam çiyormuşl Ne hileydik?» de diyemez -ler. Otuzbeş sabıkası belki de gizlenir ama, onüç mahkûm! -yeti nasıl olsa sicile geçmek
lâzımdır.
Anlaşılıyor ki eski iktidarın azarında sicillinin sicilsizden farkı yokmuş.

Bu hafta İstanbul halkını .eşgul eden büyük dâva şu oldu: Radyo Müdürlüğü gazel o-kunmasını yasak etmiş. Ses yıldızlarından bayan Hamiyet Yüceses bu yasağı kabul etmemiş. Bahusus, arasında gazel var diye, mahut «Çeşmi siyah» şarkısının okunması da menedilince bayan küplere binmiş; yüce sesinin perdesini bir kat daha yükseltmiş. Şikâyetler, beyanatlar, rivayete göre ayılmalar, bayılmalar olmuş. Halkın o kadar tuttuğu, kendisinin de o derece muvaffak olduğu bir şarkı programdan nasıl çıkarılırmış? Radyo İdaresi kararında sebat ede dursun, İstanbul Radyosunu dinliyenler, | geçen gece bir sürpriz karşı -sında kalmazlar mı? Sayın bayan «Çeşmi siyah» ı meyaniy-le, gazeliyle güldür güldür döktürmez mi?
Ertesi gün gazeteciler idareye gidip:
— Nasıl oldu bu iş? sormuşlar.
Aldıkları cevap şu:
— Haberimiz yok! Hele bir tahkik edelim...
Hani bir divit hikâyesi vardır. Bu da onun gibi. «O mahi-ler ki derya içredir deryayı bilmezler!»

Bu ayın yirmi dokuzunda, İktisat Fakültesine bağlı Gazetecilik Enstitüsü açılıyor. Ta-(Sonıı -1. üncü sayfada)
Ova (O. Senlürk) ü sayfada)
Maddeten
ûıl. bUyUk aka
Köpek, bir vUc
goınr (Pl, Oyun Havai
ANKARA RADYOSU PAZAR — 26 11 1950
İSTANBUL RADYOSU PAZAR — 26 11. 1950
16. m. 63 . nnı,o Ii
Müziği ve Tan-■1er. 19.15 — Kı 19.20 — F • Ussak*. 20.00 Louls Caılyle’den Sa 20.15 — Radyo Gazctı Şarkılar. 21.00 — Scrbc
loylci îstokl 21.45— Hafi
Sayfa: 4
ZAFER
26/11/1950
Memleketin mühim bir
dâvası hallediliyor
Başmakaleden devam:
(Başı 1 inci sayfada) da Kızılcahamam meydanına geldi. Beraberinde, Adalet Bakanı Halil Özyörük, Ankara Valisi Necati İlter ve Jandarma Komutanı ile yaverleri vardı. Halkın coşkun alkışları arasjn-da arabadan inen Bayar, Kaymakamın verdiği kısa izahat ü-
— Hemen gidelim! diyerek, Kaymakamı da arabalarına alıp yola çıktılar. Kızılcahamam'dan da iltihaklar olduğundan on beş kadar otomobil on beş kir lometre ilerideki, Yanık Özbekler köyüne gidiyoruz.
Yanık Özbekler köyü, iki sıra dağın teşkil ettiği dar bir boğazın yamaçlarına kurulmuş, yeni yapılan şipşirin köy okulu da köyün karşısında yer almış.
Kafile ile okulun budunduğu yere doğru gidiyoruz. Bayraklar asılmış, masaların üstü tapulama işlerine ait evrak, vesaik ve defterlerle dolmuş... Ka fileyi davul, zurna ile karşıladılar. â
Köy halkı, büyük bir intizam ile, okulun bahçesinde iki sıra olmuşlar, bekleşiyorlardı. Sağ taarfta, göz alıcı renklere bürünmüş köy kadınları, sol tarafta ise ekserisi koyu lâcivert şayaktan elbiseler giymiş erkekler vardı.
Cumhur Başkanlarını aralarında gören köy halkı coştu, şiddetli bir alkışla beraber «sağ ol!» sesleri de ortalığı çınlatmağa başladı.
Bayar, yavaş yavaş yürüyor ve o her zamanki mütebeşsim çehresiyle hepsinin hatırını sor ruyor... Cumhur Başkamnın gösterdiği bu yakın alâka ve samimî hareket, hepsine cesaret vermiş olacak ki, eski zamanın çekingenliğine alışmış olanları ; harekete getiriyor ve hemen ■ hepsi serbestçe yanma- sokulu- . yor, elini tutuyor, muhabbetle i sıkıyor ve öpüp babına koyu- • yordu. (
Bu karşılıklı konuşma sona erdikten sonra, Bayar hazırlanmış olan masanın yanına kadar geldi.
Köy halkı çok heyecanlı idi. Çünkü 600 senedenberi, bin bir türlü ihtilâfa vesile olan, ıığ-' runda bazan cinayetler bile gö ze alınan ana dâvalardan birisi hallolmuştu. Herkes sahip olduğu toprağının beratını alacak, bundan sonra hudutlarını bilecek, ne komşusunun tarlasına tecavüz edecek, ne de kendi toprağına sahip çıkan bulunacaktı. Bu sebeple Yanıköz-bekler köyü çok mesut bir hâdiseye sahne oluyordu.
Adalei Bakanının hitabı
Toplantıyı, Adalet Bakanı Halil Özyörük çok veciz bir konuşma ile açtı. Tapulama işlerinin doğurduğu müşküllerin nazarı dikkate alınarak bir kanun hazırlandığını ve bu kanunun ilk tatbik mevkiinin Anka-' ra köyleri olduğunu anlattı. «Ne kadar iftihar etsek yeridir» dedi. Sözlerine devam eden Adalet Bakanı Ankara’nın 231 parça köyünde bulunan 123,220 gayri menkulden 58890 adedinin tapulama işinin tamamlandığını söyledi ve bu işin köylünün büyük anlayışı ile tapu memurlarının insan takati üstündeki çalışmaları sayesinde başarıldığını belirtti ve sözlerini şöyle bitirdi:
— Topraklarınızı memleketin saadetini arttıracak hayırlı işlerle kıymetlendirmenizi gönülden dilerim!
Bundan sonra, Tapu ve Kadastro Umum Müdürü MümtaŞş Tarhan geniş izahlarda bulundu ve üç ay gibi kısa bir müddet içinde bu büyük işi başaran mesai arkadaşlarına teşekkürü borç bildiğini söyledi.
| gibi muhabbetti nazarlarla ikti-ı fa ediyordu.
Cumhur Başkanımız, bir a-. ralık, Adalet Bakanına hita-
— Halil bey vazife taksimi yapalım! diyerek, tapuların dağıtılması işini ona bıraktı.
Cumhur Başkamnın çalışkan bir memuru takdirleri
Bu iş sona erdikten sonra, özbekler köyü okulunun içinde hazırlanmış bulunan müte-vazi sofraya gidildi.
Köylü, kentli hep birlikte neşeli bir yemek yenildi. Yemeğin sonuna doğru, Bayar, Yanık özbekler köyünün tapulama i-şini büyük bir feragat ve vazi-feseverlikle başarmış bulunan Osman Ayanoğlu’nu çağırdı. Yurdun ana dâvalarından birisi ve belki de en mühimmi olan tapulama işinde gösterdiği gayret ve feragate hayran olduğunu söyliyerek; kendi kullandığı dolma kalemini cebinden çı-
— Bunu, lütfen bir hâtıra o-larak saklamanızı rica ediyorum! diye verdi.
Cumhur Başkamnın gösterdiği bu sıcak ve samimî alâka herkesin gözünü yaşarttı. Okulun salonu alkıştan inliyor, her kes: Yaşa... Var ol!., diye takdir hislerini izhar ediyordu.
Bayar’ın sözleri
Cumhur Başkanı bundan sonra Adalet Bakanı Halil Özyö-rük'e hitaben şu konuşmayı yaptı:
«—- Tapu meselesini bugünkü iktidar halledecektir. Hâdise çok mühimdir. 600 senedenberi köylerde kurulamıyan mülkiyet gibi mukaddes bir hakkı müdafaa eden teşebbüsü ele almış olduğumuzu gördüm. Büyük bir zevk ve iftihar duydum. Bu tapu meselesi lâzım-geldiği dikkatle ele alındığı ve komisyonlarda da takviye edildiği takdirde yakın denebilecek bir zamanda milletimin hayrına olarak mühim neticeler alınacağına kanaat hâsıl ettim. Devlet hizmetinde vazife alan herkes hangi kademede o-lursa olsun âmme hizmeti görürler ve aralarında mesleklerine nazaran hiç bir fark yoktur. Bu defa iş başında gördüğüm kıymetli gençleri bundan evvelki iş başındakilere kıya-sen daha intizamla çalışan, vazifesini bilen arkadaşlar olarak buldum. Bunu filiyat ile de göstermişlerdir. Üç ayda mühim bir netice almışlardır.
Bu işi bitirdiğimiz zaman, bir çok dâva kendiliğinden zail o-lacak, zaman zaman duyduğumuz cinayet meseleleri de ortadan kalkacak ve mülkiyet ni-’zaa meydan vermiyecek şekilde tanzim edilmiş olacaktır.
Müdiri Umumîden rica edeceğim, kendilerini takdir ettiği- ' mizi, teşekküre borçlu bulun -duğumuzu mtsai arkadaşlarına duyursunlar!»
Bayar’ın konuşması, esasen memnun ve heyecandan dura-mıyan köylüleri ve misafirleri j coşturdu. Herkes dâvanın büyüklüğüne inanmış ve başarı- c İsn ve atılmasına muvaffakiyet C elveren adımın mânasını kav - -ramışlardı. j
Bu anlayışı, alkışla, sözle, ya- j şa demekle ifade ediyordu. 5
Artık ayrılma zamanı gelmişti. Bayar ve beraberindeki ze -vat büyük tezahürat arasında L arabalarına kadar götürüldü. g Köy halkı, ellerinde tapu se- r netleri, iki sıra olmuş, Cumhur Başkanlarını uğurluyorlar ve: t — Dansı öteki köylülerimizin başına! Sağ olun, var olun! a sesleriyle ortalığı çınlatıyorlar-d‘-
H. YAZICIOĞLU
Senetler dağıtılıyor
Cumhur Başkanımız, izahatın sona ermesi üzerine ayağa kalkarak, önünde bulunan bin iki yüz küsur tapu senedini sahiplerine dağıtmağa başladı.
îsmi okunan, büyük bir sevinç içinde koşuyor, senedini, tarlasının kendine ait olduğunu belirten hücceti heyecanla alıyor, el öpüyor ve içten gelen heyecanlı bir sesle:
— Soğ ol!., deyip çekiliyordu. Manzara göz yaşartacak kadar ulvi idi. Büyük dâvanın ilk adımı atılmıştı. Yolsuzluklara, ahlâksızlıklara, kan dökmelere son veriliyordu. Bunu, köylü de biliyor ve o sebeple bundan böyle huzur içinde rahatsız olmadan çalışacağını düşünüyor ve vazifesini yapmış olanlara asla minnet hissi duymaksızın sadece teşekkür ediyor ve «Bize böyle adamlar gerek!» der
Güvenlik konseyi
(Başı 1 inci sayfada)
Komünist Çin delegelerinin ilk defa olarak katılacakları toplantı bu olacaktı. Birleşmiş Milletler teşkilâtı genel merkezinde bulunan bütün şahıslara biran önce evlerine dönmeleri tavsiye edilmiştir.
New - York’ia rüzgârdan beş katlı bir bina yıkılmıştır.
Lake Success, 25 (a.a.) — (United press) — Fırtınanın bir kaç saate kadar daha da şiddetleneceği yolundaki haberlere rağmen Komünist Çin delegasyonu, Birleşmiş Milletler genel merkezine gelerek Güvenlik konseyi ile genel kuruldaki usul hakkında malumat almıştır. "
(Başı 1 inci sayfada) birliği karargâhım ziyaret eden Reuter Ajansı muhabiri ziyaret intihalarım şu şekilde hulâsa etmektedir:
Kuzey Kore ceıphesine gelen 5000 kişilik Türk tugayı komuta-. m General Tahsin Yazıcı dün gece basın muhabirferin|e ver diği bir mülâkatta «askerlerim harbi beklemektedirler» demiştir-Türk tugayı şimdiye kadar Ka-esong bölgesinde komünist çetecilere karşı harekâtta bulunmuştur.
Türk askerleri Korenin iklimi ve arazi şeklini, kendi memleket lerinkine benzediği için sevmek-c tehirler. General Tahsin Yazıcı mükemmel bir Fransızca ile «Bu . rası soğuk değil, fakat ceketsiz j dolaşılırsa biraz serin geliyor.Ma nıafih bütün askerlerimize sıcak tutan elbiseler dağıtıldı» demiş-ı tir.
General Tahsin Yazıcı gazete çilere, Türklerin birinci dünya har binde Kafkaslarda Ruslarla ve - Mezopotamyada Ingilizlerleı dö-ğüştüklerini, şimdi ise Ingilizler le silâh arkadaşı olduklarım ve gönüllü olarak müracaat eden askerlerden teşkil edilem topçu-• nun himayesi altındaki dört ı Türk taburunun Birleşmiş Millet' ler kuvvetleriyle beraber döğüş-îükleıTİni söylemiştir.
Türkler vatanlarından gelen gazete ve mektupları ilgi ile o-kumakta ve Türk sigaraları içmek tedirler- İki Türk askeri postadan çıkan en son gazeteleri inceden inceye okumakta idi. Türk asker leri Amerikan silâhlan ile teçhiz edilmiş bulunmaktadır ve bu silâhlardan büyük bir kısmım gelirken beraberlerinde getirmişlerdir.
General Tahsin Yazıcı’mn yâ-veri yüzbaşı İsmail Çatalcıoğlu akıcı bir İngilizce ile Ingiliz ordusunda müşahit olarak geçirdiği iki yıllık devreden bahsetmiş ve bundan sonra sözü Kaesong bölgesindeki faaliyete intikal ettirerek şöyle demiştir:
«— Çetecilere karşı girişilen harekâtta kuvvetlerimiz bir çok çeteci öldürmüş, hiç kayıp vermemişlerdir.»
Denizlili, metin ve kısa boylu bir asker olan binbaşı Imadet-tin Kuranel bir Türk kamyonuna taarruz ederek yaralanan ve öldürülen çetecileri gördüğünü söylemiştir.
Birliklerimiz ilerliyor
Amerikanın Sesi Radyosu, 25 (Basın - Yayın) — Bugün Birleşmiş Milletler kıtaları kuzey batı Kore'de, 110 kilometrelik bir savaş cephesi boyunca umumiyetle hafif olan ve yer yer karşılaşılan düşman mukavemetine karşı ileri harekâta devam etmişlerdir.
General Mac Arthur’ün, Kore savaşını bir an evvel sona erdirecek bir hamle olarak vasıflandırdığı bu büyük taarruza Türk, İngiliz ve Güney Kore kuvvetleri cephenin kendilerine düşen savaş kesiminde toprak kazançları sağlamışlardır. ı
Bu harekâtta Türk kıtaları i yer yer 8 ilâ 12 kilometre iler- i İçmişlerdir. Tüı-k ve İngiliz tu- ı gayları cephenin merkez kesimin ı de ilerlemektedirler. Batı sahili- I ne daha yakın olan kesimde ve Türklerle İngilizlerin sol cenahında diğer Birleşmiş Milletler kıtaları şiddetli komünist mukavemetiyle karşılaşmaktadırlar.
Kahramanlık menkıbeleri
Alınan haberlere göre, halen umumî taarruza iştirak eden Türk askerleri cephede çarpışmak arzusunu izhar etmişler ve bunun üzerine ileri hatlarda taarruza katılmışlardır.
General Tahsin Yazıcı Türk askerlerinin savaş kudretlerinin yüksekliğine misal olarak, bir gazeteciye, geçen Çarşamba gü nü cereyan eden şu hâdiseyi anlatmıştır. «İleri cepheye doğru ilerleyen bir Türk kamyonu bir arıza üzerine geride kalmış ve komünistler tarafından pusuya düşürülmüştü. Kamyonda sadece iki Türk askeri vardı. Komünistler ise 10 kişi idiler. Türkler Komünistlere ateş açmışlar ve şiddetli bir ateş teatisi başlamıştır. Mücadelenin sonunda iki kahraman Türk askeri komünistlerin birini öldürmüşler, ikisini de esir almışlardır. Bozguna uğrayan diğer yedi komünist kaçmış ve ortadan kaybolmuştur.»
Şerlok Holmes hikâyeleri hatırlatacak bir manzara gösteriyormuş! Polisler müdürün odasının kapısında beklemişlermiş! Şüphe üzerine hâdiseye ismi karışan talebeler, birer birer çağırılarak, polis nezareti altında sorguya çekilmişlermiş! En yaşlısı 18-19 yaşında olan öğrencilerden mürekkep bir kız lisesinde cereyan eden bu hâdise şehirde duyulduğu zaman istisnasız bütün ailelerde derin bir teessür uyandırmışmış!...
Halbuki, liseye ne polis gitmiştir, ne de ortada bu şekilde bir isticvap vardır. Nitekim bu yazının muhalefet organında çıktığı günün ertesi gün, Ankara Valiliği, yine aynı gazetede, hiç bir polis memurunun, böyle bîr vazife ile tavzif edilmek şöyle dursun, liseye dahi gitmediğini bildirmiş, ve bu uydurma havadisi yalanlamıştır. Dahası var. Ayrıca mektep idaresi de bu gazeteye bir mektup göndererek, bu haberin doğru olmadığını bildirmiştir.
O halde lir lir titreşen kızları kim gördü? Polisleri bu mektebe hangi kışkırtıcının korkunç muhayyilesi soktu? Yalan bir haber üzerine istisnasız şehirdeki bütün ailelerin derin bir teessür içinde bulunduğunu kim tesbit etti? Hulâsa bu haber, durup dururken no maksatla uyduruldu?
Biz size söyliyelim: Maksat muhalefeti normal kanunî yollardan yapmak iktidarında ol-mıyan kimsolerin, ortalığı bulandırmak, ve halkın teessürünü ve heyecanını tahrik ettikten sonra onu sömürmek kay-gusundan başka bir şey değildir.
Hâdise sade bu mudur? Hayır. Hangi tarafa bakarsanız bakınız aynı yıkıcı tezvir makinesinin durmadan işlediğini, ve kışkırtıcıların en masum hâdiseleri dahi, iğrenç bir şekilde tahrif ederek, üzerine bir Don-kişot edasiyle hücum ettiklerini görürsünüz!
Başbakanın seyahati hakkında çıkardıkları haberler ve ortaya attıkları ihtilâf, istifa şayiaları da işte bu cümledendir.
Meseleyi bir defa daha izah edecek değiliz. Herkes gayet iyi biliyor ki, Adnan Menderes oldukça mühim bir rahatsızlık geçirmiştir. Burada tedavisini bitirdikten sonra bir kaç gün istirahat etmek üzere bir seyahate çıkmıştır. Vay efendim, sen misin doğduğun yer olan Aydın'a giden? Vay sen misin oradan İstanbul'a geçen?..
Başbakanla Parti Grupu arasında büyük bir ihtilâf varmış. Başbakan istifa ediyormuş! Bu esrarengiz seyahat ancak bu şekilde tefsir edilirmiş!..
Evvelâ Ulus gazetesinin baş sütunlarını büyük puntolarla işgal eden ve Şerlok Holmes hikâyelerine taş çıkaracak derecede esrarlı bir polis hafiyesi macerası şekline bürünmek istenen bu uydurma haber, gün geçtikçe tavsamış, nihayet, küçük bir havadis ve bir söylenti halinde ara sütunlara düşmüştür.
Şimdi de ne diyorlar biliyor musunuz? Eğer Başbakan Ankara'ya döner ve vazifesine başlarsa, gerek sıhhati ve gerek bazı D. P. çevreleriyle ihtilâf haline düştüğü hakkmdaki rivayetlerin hiç bir esasa dayanmadığı hattâ bu rivayetlerden bir kısmının havayı bulandırmak için ortaya sürüldüğü de anlaşılmış olacakmış!
İşte buna siz de şaşın biz de şaşalım; peki ama bu rivayetleri ortaya atan kim? Bizzat kendileril Bu rivayetlerin havayı bulandırmak için ortaya sürüldüğünü itiraf eden kim?.. Yine bizzat kendileri!..
Demek Allah kalemlerine dolaştırdı; ve tezvirciliklerini, kışkırtıcılıklarını bu adamlara bizzat itiraf ettirdi!..
Kriminoloji ilminin tesbit ettiği bir hakikat vardır: Mücrimlerden çoğu, dönüp dolaşıp hep suçu ika ettikleri yere gelirler, ve orada yakalandılar mı çatır çatır itirafta bulunurlar-
Devlet Demir Yollan !
Diş Tabibi !
Nevzad ESENER (
Her gün saat 16 - 20 ara- * ; sında hasta kabulüne baş- (
• lamıştır. Adres: Sağlık Ba- (
• kanlığı yanında İsmet Paşa ( ! caddesi No. 6 4- (Tel: 26111)1
(6127) !
I
Mümtaz Faik FENİK
Satılık kamyon
1950 modeli Praga Marka 8 bin km de yeni ve faal vaziyette satılıktır.
Müracaat: Anafartalar cad-Himayei Etfal Ap. No. 7 Tel: 14085. (6092)
Başbakan geldi
(Başı 1 nel sayfada) lantıdu Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü, Roma seyahatinin intihalarını anlatmış ve Bulgar hükümetiyle aramızda mevcut ihtilâfın son safhası hakkında malûmat vermiştir.
Bakanlar Kurulu ayrıca Halk Partisi Başkanı İsmet İnönü ile Millet Partisinden Osman Bölük-başı ve Bağımsız Milletvekili Kemal Yüıükoğlu’nun itizah tak rirleıini de görüşmüştür.
Bundan başka, son günlerin olaylarına umumî olarak temas edilmiş ve bu arada Ekonomi ve Ticaret Bakanı Zühtü Velibeşe, pamuk ve tütün meseleleri hakkında yerinde yaptığı tetkiklerin neticesini bildirmiştir.
Ekonomi Bakanı, pamuk tüccarlarının büyük bir kısmının zararlara uğramadığını, pamuk müstahsillerinin de hükümetin tahdid kararı almamış olmasından dolayı memnun olduklarını söylemiş ve Bakanlığın, tüccarla yabancı firmalar ve müstahsiller arasındaki alivre satışlara müdahale etmemek kararını izah etmiştir.
Bakanlar Kurulunun toplantısını müteakip hükümetin istifa ettiğine dair çıkarılan şayialar tamamiyle asılsızdır.
Dokumacılar
(Başı 1 İnci sayfada) fından hazırlanmış olan raporları tetkike başlamıştır.
Umumî heyet, saat 13,30 da verilen ara tatilinden sonra saat 15 te tekrar toplanarak çalışmalarına devam etmiştir.
Ekonomi ve Ticaret Bakanı Zühtü Velibeşe, Ankara'ya dönmüş bulunduğundan öğleden son ıaki toplantıya iştirak etmiş ve toplantının ilk gününden beri a-ı-alarında bulunamadığından dolayı teessürlerini izah ederek temsilcilere hoş geldiniz demiştir. Toplantıda hazır bulunduğu müddetçe müzakerelere söz alarak katılan Bakan. Bakanlar Ku rulu toplantısında hazır bulunmak üzere temsilcilerden müsaade alarak toplantıdan ayrılmış ve kendilerine «Çalışmalarınızdan memleket için hayırlı ve müs pet neticeler alınacağından emin bulunuyorum, demiştir.
Sınırkent delegesi ve îsparta Milletvekili Dr. Tahsin Töla’nın başkanlığında yapılan toplantıda, Bakanlığın hazırladığı statü ile, kendi aralarından seçtikleri komisyonların hazırladığı rapor ların mukayese ve- müzakereleri yapılmıştır.
Bu arada 14, 15 ve 16 ncı mad delerde bazı tadilât yapılmış, diğer maddeler olduğu gibi kabul edilmiştir.
Toplantıya pazartesi günü de devam edilecek ve dün görüşüle-miyen maddeler üzerinde müzakereler yapılacaktır.
Istanbuldan
mektup geldi
(Başı 3 üncü sayfada) tipler sayısı dört yüzü aşmış. Birazı yarı yolda vazgeçip dö-külse bile şu bizim mesleğin meraklısı gene bir hayli imiş de haberimiz yok. Bayağı koltuklarımız kabaracak.
Sayın Ulaştırma Bakanımız da artık tasa etmesin. înşaal-leh iki yıl daha makamında kalırsa, karşısına diplomalı, istediği kadar gazeteci çıkaracağız.
Yeni enstitünün bütün kürsülerine ehil hocalar getirildi. Yalnız programda, bence, bir eksik var. Müstakbel meslek-daşlarımıza asgarî kazançla geçinmeyi de öğretmek lâzımdı. Esasen enstitüyü İktisat Fakültesine bağlamaktan maksat da bu olsa gerek.

Bu ilk mektubum biraz kısa oldu. Kusura bakmayın. Za-fer’de ne kadar yer tutacağını hele bir göreyim, öbür mektuplarımın ölçüsünü ona göre a-yarlarım. Şimdilik cümleniz hoşça kalın aziz okuyucularım.
Ercüment Ekrem TALU
Doktor
Ferid Şahenk
D. D. Yolları Hastanesi Dahiliye Mütehassısı ve Başhekimi
Hastalarından öğleden sonra saat 18.30 a kadar muaye-hanesinden ve ondan sonra da evinden aramalarım rica
Muayenehane: Anafartalar Cad. San sokak No. 7. Telefon: 14255 — Ev: Yenişehir, Necatibey Cad. No. 6- Telefon: 24844.
Kaçakçılığı
(Başı 1 inci sayfada) liyetli miktarda döviz kaçakçılığı yaptıkları polis tarafından haber alınmış, bir kaç günden beri devanı eden takip ve tarassut neticesinde dün akşam üzeri Yüksel Palas müdürü Barbut filinde bir valizle Cihan Palas’a girerken memurlar tarafından çevrilmiştir. Üzeri aranan Bar-but'ta bir miktar dolar bulunmuş ve ayrıca Cihan Palas içinde müşterilere ait bulunan kasa lardan bir tanesinin de kendisine ait olduğu anlaşılmış lınca 160 dolar da orada
Barbut’un evinde ve müdürü olduğu müessesede yapılan mada da Amerikalılara ait serveler, içkiler bulunmuştur. Cihan Palas'ta da çatı arasındaki bir odada Amerikan viskisi file geçirilmiştir.
Barbut’la Cihan Pal Müdürü Yorgo hakkında kata başlanmıştır.
At yarışları (Baş tarafı 3 üncü sayfad 50 K-
10— Roket (Nikolaidi) 48 K.
Bu handikapta da, taşıyacağı müsait siklet dolayısiyle Şikelinin favori olarak tutulacağı şüphesizdir. Geçen hafta 2400 metrede 2 kilo farkla Siveli'yi geçe-miyen Comtesse’e daha fazla siklet verilmiş olması bu handi-kapın en aksayan tarafıdır.
Son 400 metre içinde kesmediği takdirde Rozita, Siveli’ye tehlikeli bir rakip olabilir.
Beşinci koşu B. grupu Arap atlarına mahsus handikaptır, mesafesi 1600 metredir.
Yarın akşam 21 de
Müzikal ve Danslı Filmler Kraliçesi
Betty Grable’ in
i
Deıry kjraoıe ın ırç
11 yarattığı renkli müzik ve dans şaheseri
| Aşk Köprüsü s]
(Renkli) MI
(Renkli) »)•«
«When My Baby Smiles At Me»
Diğer rollerde: Dan Daily - Jack Oakie - Richard Arlen
James Gleason
Güzel duyguların, şarkı ve dansların canlandığı şahane bir film
Numaralı yerlerinizi aldırınız.
Satılık “Pontiac,, otomobil
1949 model yeni vaziyette 2.000 Km. yapmış Radyo kaloriferi fevkalâde çalışır vaziyette, 4 kapılı.
İş saatlerinde İktisadî İşbirliğinde, Atatürk Bul. No. 371 e Bay Said’e müracaat. 2961
f'
1— Maşallah (Eğinlioğlu) 64 K.
2— Cicim (K. Tamer) 63 K-
3— Maşuka (O. Atman) 59,5 K-
4— Kanunî (E. Oğuz) 58 K.
5— Canan (Kemal Tamer) 57,5 Kilo,
6— Murat (K. Yapar) 56,5 K.
7— Ceylân (M. Kozanlı) 52,5 K.
8— Nonoş (R- Karaköle) 52 K.
9— Hilâl (S. Mardal) 51,5 K.
10— Akıncı (H. Çağın) 50,5 K.
11— Barış (Nikolaidi) 50 K-
12— Serap (M- Subaşı) 49 K-
13— Atom II (Kırmızı Bulut) 48 K.
14— Sunda (A. Bostancı) 48 K.
15— Yıldırım (M. Tüzün) 48 K.
16— V-l (Akpınarcılar) 48 K.
Bu koşunun favorileri Maşuka, Cicim ve Akıncı, sürpriz yapabilecek at da Serap’hr.
Çifte bahis 3—4 üncü koşular arasında, ikili bahis 2 inci koşudadır-
ATÇI
Karacan’ın bir
makalesi
(Başı 1 inci sayfada) dığı başmakalede ezcümle şöyle demektedir:
«Başbakan Menderes’in son Aydın seyahati dedikodu ile yaşayan bütün siyasî haşere i-çin lezzetine bir türlü doyama-dıkları taze bir gıda, tatlı bir mama teşkil etti. Hükümet başındaki adamın geçirdiği hastalıktan sonra sanki hükümet başındaki adamlar hasta olamazmış gibi, bir pazartesi günü kalkıp Aydın’a gitmesi bilhassa Halk Partisinin sayın ileri gelenleri ile muhalefetin irili u-faklı gazeteleri için her sabah üzerinde yeni bir istifham işareti çizilerek durulan müthiş bir muamma, halline imkân ol-mıyan çapraşık bir bilmece, â-deta her gün yeni bir faslı tefrika edilen siyasî bir roman teşkil etti.»
Karacan daha sonra, Menderes Aydın'da ve İstanbul’da iken muhalefet tarafından koparılan yaygaralara temas ettikten sonra şöyle devam ediyor:
«İşte Başbakanın seyahati hikâyesi bu hâdiseler içinde devam etti ve Menderes'in dün Ankara'da arkadaşlarının arasına inmesi muhalefetle bir nevi şakanın son perdesini teşkil etti. Evet, Adnan Menderes son seyahati ile muhalefetle bir miktar alay etmek istedi. Fakat muhalefet hiç merak etmesin, önümüzdeki günlerde meşhur gensoru münasebetiyle çok özlediği Menderes’i Meclis kürsüsünde karşısında görecektir.»
Satılık dükkân
Atpozarı Kayseri caddesi No- 44 de demirci dükkânı.
Atpazan yokuşu No. 100 de Bakırcı İsmail İpek- (6103)
Satılık Matbaa
makineleri
Bir adet İşler vaziyette Duplex tabı makinesiyle yeni vaziyette bir adet otomatik 57 X 82 ve bir adet 70 X 100 König - Bauer düz baskı makinesi ile komple mücellithane satılıktır.
Zafer gazetesi İdare Müdürlüğüne müracaat
Kl I II —/
r—1 )
■ Yağmurda ıslanmadan, soğukta üşümeden, elbiselerinizi
■ temizletmek için otomobil servisimizden istifade edin.
IBl
Servis Telefonu 15585 Etilen Müessesesi
Satılık arsalar
Kavaklıdorede metresi 5 liradan 10 liraya kadar, apartman, dükkân ve villâ yapılacak ana cadde üzerinde çok hesaplı ve sokak içlerinde arsalar vardır. Almak ve satmak isteyen müşterilerim.
Güven Emlâk
Ticaret Han, Kat 1, No. 1 Tel: Yz. 12175, Ev: 13764
• Kiralık ucuz daireler! ; Okullara, pazara çok ya- ( ! kın- İnşaatım hemen bitirmek J
• için müsait şartlarla senelik (
; peşin karşılığı konforlu dai- « ! reler. «
Müracaat: Bomonti ile Mal i tepe arasındaki asfaltta açık ’ san yeni Ap- kapıcısı Ali « Ozyağcı’ya. (
Bebe, Çocuk, Büyük
Adalet
Arı meraklılarına
Battaniyesi
Etikete dikkat
(10278)
Kiralık oda
Tüccar, Mühendis veya Müteahhit bir bay için
İkinci Anafartalar caddesi ü-zerinde ALTAY Apartmanı 4 No.lu daire. Demirbaş verilir, Kira 50 lira. Emlâk Kredi Bankasında Enver Kayador. Telefon: 15429
Satılık bakili bağ
Seyran bağlarında 7 dönüm. Atpazan Yokuşu No. 100 de Bakırcı İsmail İpek.
(6103)
Azerbaycan Kültür Derneğinden
26 Aralık Pazar günü saat 11 de Ankara Halkevinde VAHAP YURTSEVER tarafından:
“Azerbaycan Dram Edebiyatı,, konulu bir konferans verilecektir. Giriş serbesttir- i Y. Kurulu (6123)
Oç fenni, dört de sepet kovan arılı olarak satılıktır.
Tel: No- 13557 Babacan - Ka yaşta. (6116)
r
Mevlût
D-D.Y. Merkez Saymanlığı şeflerinden sevgili kardeşimiz ALİYE'nin aramızdan ebediyen ayrıldığının 40 inci gününe tesadüf eden 26 11,1950 Pazar günü (bugün) ikindi namazından sonra ruhuna ithaf edilmek üzere Hacı Bayram Camiinde Mevlût okutulacağından akraba ve dostlarımızın ve merhumeyi tanıyan hemşehrilerimizin ve dairesi arkadaşlarından ve 'büyüklerinden arzu edenlerin teşriflerini rica ederiz.
Talât Alpay ve ailesi
(6117))
Kürk sergisi |
Toptan — Perakende
Bu kerre İstanbul'dan ge ■ len meşhur kürkçü Apos- ; tol, her cins kürk manto ve • kablarını Yenişehir Palas ! otelinde 33 numarada bir ! hafta müddetle teşhir et- : mektedir. Sayın meraklıla- ; ra arz ederiz. 6120 !

Sayfa: 5
)
Sanat^Edebîyat
Tenkit ve Tahlil
Resim
SIRTI MADDEYE
DÖNÜK ŞİİRİMİZ
• •
Yüzyıllar boyu sıra, insanlığa, meşale tutmuş bütün büyük başlar, fikrin, sanatın, meyvasını insanlığa saıî bir lezzetle ikram eden usta sanatçılar, büyük ülkü adamları, vatan kurtaran kahramanlar hepsi hepsi istiğnanın memesinden emmişlerdir. Yeryüzü ile alâkalı bütün lezzetlere insanı veda ettiren, o feragat, o istiğna ve maddeyi küçük görüş her milletten çok, sanki bizleıi emzirmek için koynunu açmıştır.
Divan şiirimiz, perişan mahsullerinden ayıklandıkça, insanla ilgili ölmez taraflarını gözlerimiz önüne seriyor. Bu ölmez taı-aflardan biri feragattir; âdeta maddeye ve onun peşinden sürüdüğü cilâlı, yapma saltanat la ra res çekmektedir. Bir zamanlar, bir takım satıh düşkünü, kabuk budalası, gözönündc-kini görse bile öz içindekini gö-remiyen edebiyatçılarımız türemişlerdi. Divan şiirinde bir kalenderlik, bir miskinlik, bir hayata kıymet vermeyiş seziliyor; bu edebiyat insana tenbel bir ruh aşılamaktadır; gibi. Neyso ki bugün iyi yetişmiş genç nc-
Yazan .•
siller içinde klâsik şiirimizin derinliğine varıp oradaki öze ulaşanlar çoğalmış, kaba taslak tankidcilerin bu edebiyatta hayata kıymet vermez gibi gösterdikleri şeyin, gerçekten hayatın, insanı pisleştiren yalancı saltanatı, kötü hodbinliği olduğunu anlamışlardır. Gerçi eski şairlerimiz için bütün dünya nimetle- ; ri, mânası ve çeşnisi kaybolmuş bir sofra gibidir. Fakat neslimiz ve yarınki gençlik bu sofranın tepilmesi ve ikrahla reddedilmesinde, ruh saltanatına, insan lık faziletine yükselmenin sırrı saklı olduğunu anladığı gün, klâsik şairlerimiz, meselâ Fransız klâsikleri gibi her yıl yeni ve şirin baskılarla, fazilete susamış gençler tarafından kapışılmak talihine kavuşacaklardır. Dünkü şairlerimizin hemen hepsi yırtık elbiselerle gezmekten hattâ üst başlarından bile vazgeçerek çırılçıplak dolaşmak tan bahsetmişlerdir. Bu sözlere uyarak işi, yüzünden almak ister ve şairlerimizi bir miskin şeklinde tasavvur edersek —anlaşılmaktan bile müstağni olan— eski şairlerimize değil, kendimize kasdetmiş, zevkimizi yok-
Rüştü Şardağ
«Az yi, az uyu, az iç Ten mezbelesinden vazgeç.
Hasankaleli î. Hakkı
sulluğa mahkûm etmiş oluruz, tyi niyetli olalım: O ağır başlı ve temkinli Şeyhülislâm Yahya Efendi kalkıp da:
«Geliniz aşk ile divane-ü-şeyda
Yakalar çâk ederek halka temaşa olalım»
Derken gerçekten üstünü başını parçalayarak gerçek mânasında halka rüsva olmak emelinde miydi? Ortada bir delilik de bahis mevzuu olmayınca meseleyi derinden almak, Şeyhülislâmın sırtından atmak istediği şeyin üstbaş değil, faziletli insana yük olan yalan ve riya olduğunu kabul etmek lâzımdır.
İşte Sabit kendi kendini tahlil ediyor:
»Bizim zincirimiz aşk-ı hüdadıı Baş-açık devreder divaneyiz biz Bıraktık ismi resmi adı sanı Ezelden ta ebet viraneyiz biz.
Sanatı
mn
Yersiz bir yazı

Tiyatro dergisinde bir yazı var- Muhsin Ertuğrul, gazetelerde çıkan tenkidlere kızarak yazmış. Hem özene bezene yazmış. Tiyatro olan yerdeı tenkid de olur, yılların yansım büyük Avrupa şehirlerinde geçirdiğine göre kendisi de bilir bunu, niçin bu kadar kızmış, denilebilir. Şundan kızmış olmalı: binaları-m, düzinelerle seçme sanatçılarım, orkestrasını, korosunu, hattâ telefonundan tcnkidçisine va-rıcaya kadar her şeyini hazırlayıp iki tiyatro ile bir operayı ken dişine teslim etsinler; gelip otursun, ahbapları da sık sık: «Ey Muhsin Ertuğrul! Sabun deposundan bize bir tiyatro yarattım diye ezbere alkışlasın. O da yıllar boyunca buna alışsın. Sonra da işin gerçek tarafları, durumu bilenlerce ortaya dökülsün. Doğrusu kızmamak elden gelmez. O da bu yüzden kızmış Kızmış ya böyle büyük müesse-selerin başında bulunanlara, yazısında belirttiği kendisi gibi ulu kişilere, düpo düz söğmek değil, ben şunu şunu yaptım, çıkar yolun da bu olacağına i-nanmaktayım, demek yakışırdı; işte böyle yapamamış.
Böbürlene böbürlene yazdığı yazısında Muhsin Ertuğrulun e-debiyalımızı, bizim yazarlar küçümsediği dc açıkça belli oluyor. Zaten kendisi de pek saklamıyor. Daha 1939 yılında en değerli yazarlarımızdan birini tanımamakta imiş; Muhib'i. Kendisine ait bir iş, sonra öğ-renmiş. Ancak şu da var ki, o yazarın eserini oynatmakla bit lûtufta bulunduğunu sanıyor. Bununla kalsa yine iyi- Yazısından anlaşıldığına göre, bir yazarın eserinin oynanmasına izin verince defterinin bir köşesinp de not almaktadır. Ta ki o yazar bir daha tiyatro üzerine konuşmasın. Konuşacak, düşüncesini söyliyeccA olursa, derhal eski dofterleri karıştıracak, «ben falan zaman senin frlanca eserini oynatmıştım, o zama iyi idim de şimdi mi kötü oldum» diyecek, iyilik bilmezlikle suçlandıracak-
Tiyatro ile ilgisi olanların, c alanda düşündüklerini söylemesi, öğüp yermosi olağan iştir. Muhsin Ertuğrul o fikirdo değil. Böylo biri meselâ, bir zamanlar eserini vermiş, eser oynanmış, oyunu beğenmiş, beğendiğini de söylemiş ise, bir daha Türk Ti-.yalrosu üzerine düşündüklerini yazemıyacaktır. Yazarsa büyük
Cahit KÜLEBİ bir suç işlemiş olur. Muhsin Tr-îuğrdun o yazısında söylediğine kabılırsa bu düpedüz «iç çamaşırı değiştirir gibi fikir deriştirmek» tir- Seciyesizliktir. Çünkü menfaat çin yapılır. Peki tiyatromuzun gidişi bozulur, yanlış işler yapılırsa, gerçeği görenler no yapsın, düşündüğünü söyle meşin mi? Orası beli değil. Su halde tiyatro yazan bu alanla ilgili bir kişi, yurdumuzdaki bütün tiyatrolar ise Muhsin Ertuğ-rul’un emrinde olduğuna göre üstat, devrinde tiyatro üzerine yazı yazanların bulunmasına pek taraftar değildir.
Fakat en amansız, en gerçek tcnkidçinin tiyatro seyircisi olduğunu söylemekte, hattâ onun yergilerine saygı besler görünmektedir. Böyle olduğuna göre, güzel oyunlara karşı ilgisi herkesçe bilinen Ankaralı seyircinin, tercüme eserler oynandığı halde, geçen tiyatro mevsimin-minde salonları boş bırakmasına bilmem ne diyecektir? Şüphesiz o seyirciler eserinin oynanmasını isteyip te dileği yerine getiril meyen birer Türk yazıcısı değil-di-
Devleri Opera ve Tiyatrosu hem anat hem eğitim müessesesidir. ,ok yeni olduğumuz bu alanda la ilerleyelim diye millet paralı ile kurulmuştur. Millî Tiyatromuz iso yalnız sahneye değil, sahne ile birlikte tiyatro eserlerinin yazılmasına bağlıdır- Böy le iken, bu işi herkesten iyi bilmesi gereken Muhsin Ertuğrul yazısında, nedense yerli eserlere karşı pek sevgi göstermemekte, ancak, kendini savunmak zorunda kaldığı yerlerde seyir ' nin ilgisini çeken bir iki eseri eri sürmektqdir. Devlet Tiyatromuz kazanç için kurulmadığı gibi, seyircinin ilgisini çekcmiyece-âi ile yerli eserlerin bir yana a-tıması da gerekmez. Nitekim aynı tiyatroda aylarca oynanan ve her akşam oynayanlardan daha az seyirci çeken tercüme eserlerin sayısı epey çoktur. Aslına bakılırsa yorli eserlerin daha az başarılı olacağı da denenmeden kestirilemez. Kaldı ki tiyatro bir eğilim ocğıdır. Öyle düşünceleri bir yana bırakıp, öbür alanlardaki derecesi artık herkesçe bilinen Türk Edebiyatından tiyatro alanında da faydalanırsak milli tiyatromuz kısa zamanda gelişir, bu da yurdumuz İçin hiç zararlı olmaz.
. M Cahil KULEBİ
Divan şairi Şarkın ve Türkün mütevazi hırkasına o denlu bürünmüştür ki «İsmi ve resmi bıraktık» derken bir hakikatin tam üstüne basmaktadır. Zira klâsik şairlerimizin isimlerine bir göz atmak yeter, hepsi de kendilerini küçülten isimlerle yadedilmişlerdir:
Âhî, Hazini, Zaîfî, Hevaî, Garibi, Tarîki, Fuzulî gibi., on-lar ne cahil gibi üst üste koydukları paralariyle öğünür, ne marifet ve bilgi sahibi yüksek şahıslar gibi böbürlenirler, istedikleri aşktır. Ama hayat üstüne, insan üstüne, dost ve arkadaş üstüne, nc üstüne olursa olsun sonsuz bir sevdadır. Yoksa baksana bir boy hallerine ne mevkileri, ne rütbeleri varılır, ne de göze batar göğdeleri.. Â-hî söylüyor:
«Cahilin fahri ccnı’i mal iledir Arifin izzeti kemal iledir Aşk-u-şcvk ehli vecd-ühal ister Nc kemal ister-ü-nc mal ister Bizi görkim nc halimiz vardır Ne kemalü ne malimiz vardır»
Bayatîi Rumî, maddeye gözünü fal taşı gibi açmış ikbal vu mansıp düşkünlerinden nefret eder; bütün mevkileri onlara terkeder:
«Dünyeniıı manasipların izzetin Rumî ko ki alan alsın noliser»
Onları öyle feragat sahibi gö rüp miskin sananlara gülmek lâzımdır. Anadolu Türkü’nün «Olgun başak eğri durur» meseline uyarak gerçi boyunları büküktür ama o büyük istiğna, madde pazarının pisboğaz alış verişlerinden uzakta kalsın ve nihayet insanı insan eden en büyük vasıf, aşk, şairlerimize öylesi bir hal takındırmıştır kİ güneşi kendine taht yapmaya ve dünyaya minnet duymıya bile tenezzül etmezler; Haleti söylü-
Rahmi’ye baksanıza.. İstiğna köşesine çekilmiş sesleniyor: Böyle pervasız yatar giderim, dünya padişahı gelse, ayağımı eteğimin altına kıvırmam 1
Güncü istiğnada Rahmi şöyl bî perva yatur
Şahı âlem gelse çeki
Bu kadar feragat, böylesi bil istiğna, maddeye bu kadar sırt çeviriş, mevki ve ikbalin her derecesini bu türlü küçümseme içinde seyrediş boşuna deği{-(Sonıı 6.* ııcı sayfada)
yolu
Yazan
Arif Kaptan
Güzel Sanatların içinde (Resim) kadar hiç bir sanat macera geçirmemiştir diyebiliriz. Yüz yıla yakın bir zaman, resim sanatı, Courbet’den sonra birdenbire Realiznı’in sınırlarını aşıp ilk defa Empresyonizmle yepyeni bir hamle yaptı. Claude Monet ve arkadaş larının güttükleri bu anlayış 1867 deki ilk sergileriyle Pariste kıyametler koparmış, bu ye ni tarz resmin aleyhinde olan büyük bir aydın kütlesini haftalarca sinirlendirmişti. Başlangıçta bize ne kadar garip, ne derece yabancı gelen bir çok şeylere zamanla mahiyetini anladıktan sonra alışmış hattâ onları sevmişimdir. İşte Empresyonist ressamlar, tuttukları bu yola iman ettikleri için bu tara resimde büyük bir süratle geliştiler, işlerini de halka sevdirdiler. Fakat, bu Paris gibi aydın bir çevrede bile kolay bir iş olmamıştı. Sanatta yenilikler heı zaman için kendisine bir mücadele çiğin açmağa mahkûmdur. Ayni zamanda her yeniyi gayri muayyen bir müddetten sonra o-nun reactioıı’u karşılar, bu tepki dc tekrar bir yenilik ortaya atmış olur.
Empresyonizm; (Muayyen bir zamandan bir zamana kadar güneşin eşya üzerindeki tesirlerini güneş ışığının yedi rengini kullanarak tesbit etmek) olduğuna göre, bu yolda çalışan ressamlar resim sanatının başlıca prensipi olan hacmi ve inşacı deseni hattâ kompozisyon kaidelerini ihmal ediyorlar, sadece —kuşların ötüşü gibi— tabiat atmosferini parlak ve cümbüşlü renklerle anlatmağa çalışıyorlardı.
Başlangıçta Empresyonizmin temleri içinde renk şeffaflığını tecrübe eden Paul Cezannc uzun yıllar müzelerde klâsik eserleri inceledikten sonra yeni resimle kaybolan bu teknik prensipleri tekrar resim sanatına soktu. Böylece Cezanne’in eserleriyle resim, yeni bir sanat anlayışına kavuştu. Onun sanata getirdiği vuzuh ve gramatik şuur, ölümünden sonra araştırıcı sanatkârların elinde daha Geometrik bir üslûp kazanarak kübizm'i doğuracaktı. Netekim ayni devir içinde, —Cezanne gibi bil* ekol derecesinde olmasa bile— şahsiyet olarak bu tepki ihtiyacını duyan sanat anlayışlarını başka başka ifadelerle ortaya koyan Serat, Van Gogh ve Gaugln gibi ressamlar vardı.
Picasso
nevi yeni bir Empresyonizm yapıyor. Renkleri küçük noktalaı halinde yanyana getiriyor. Bunları yaparken matematik ölçülere dayanan kompozisyon ve ıitm meselelerini ihmal etmiyordu. Van Gogh’la Gaugin’a gelin ce. (Ekspresyonist bir ekole bağ lı) olarak vasıflandırıldılar. Bun lardan birincisi dinamik, öteki daha dekoratiftir.
Bugün dünya resim sanatı bin bir macera peşindo koşar-
Siahly
ken sanatkârların tahteşşuurlarında uçları geçmişe bağlı olan bu ana yolların tesirlerinden kurtulamazlar. Empresyonizm, sanatkârın önüne sonsuz bir renk problemi koydu. Kübizm yeni ve orijinal bir şekil ve hacim meselesi çıkardı. Fikir ve muhteva yolu ile derinleşmek isteyen resim, sanata bir nevi felsefe katarak yeni bir çığır daha açan Sürrealisteler türedi. Valisi sanatından ilham almağa varıncaya kadar tesir ve araştırma serbestliğinin mağara devri resimlerine kadar ulaşmasına müsaade eden bugünkü resim, tamamiyle geleneklere dayanan ve her çeşit ifade tarz ve imkân lavını bulmağa çalışan bir yoldadır.
«Şchi aşkım siphihri afitabı tacü taht etmem
Bir aptalım ki ölsem dehre arzı ihtiyaç etmeni»
Piaubert
Bugün dünya üzerinde resim sanatının yöneldiği dört yol görüyoruz. Birinci yol; Empresyonizmden sonra, şahsiyetlerini bu ekolün imkânları içinde ona mümkün mertebe kendilerinden bir çeşni katarak arayan (Nabi) ler, dediğimiz bir grup ki; ihtiyar1 Bonnard’la Vuillaıd bu gru-pun son âzası idiler. Ayni sanat anlayışı içinde onları takip eden, bugün yaşları kirk beş ile, elli beş arasında bulunan bir zümre ressam var. Beri tarafta, aşırı yenilikler yapılmakta iken bu muhafazakâr zümre her türlü tesirlere kapılarını kapalı tutmaktadırlar. Bu soydan Biıian-chon, Lcgueult, Planson, Oudet gibi ressamlar, yeni resmin aşırı hamlelerinden hoşlanmıyan-lar için mutedil bir yol sayılıyor.
ikinci yol; 1906 da Cezanne’in ölümünden sonra onun sanatındaki prensiplerini daha Geomet-ıique bir hale getiren Picasso ve Bı*eque «Kübizm» vadisinde çeşitli araştırmalar yapmışlardı. Bu iki üstad, yeni rosmin yapılmasında büyük rol oynamışlardır. Gerek motif olarak, gerekse plâstik bir kıymet olarak, sanatın mazisindeki bütün kaynaklardan faydalanarak yeni ve çeşitli ifadeler bulmak isteyen bu grup sanatkârlarından Matisse, minyatürlerdeki gibi yassı bir çalışma tarzı bulmuş, minyatür renklerini incelemiş, kendi şahsiyetini bu yolda yapmıştır.
Rouault kilise ve tirayların-dan, orta çağ ve Bizans fresklerinden ilhanı almış, bunları etiid ederek kendisini bulmuştur. Bu asların hemen arkasınla yürüyen; ayni tesirleri taşıyarak sanatlarına devam eden yeni nesil Estcv, Pignon, Bore, Valchc gibi şöhretlerdir.
Üçüncü yol; tabiatteki bütün cisimlerin plâstisitsinden, fizik kanunlarının imkânlarından, göz j'e ve dimağda sürprizler yara-cacak şekilde her türlü tabiat unsurundun bir (kompozisyon) vücuda getirmek üzere faysala-Sürrealizm, kübizmle başlı-kendine göre prensipleri o-bir sanat anlayışıdır. 1947 yılı Paıiste Maglıt resini galerisinde milletlerarası bir Sürrealistler sergisi yapıldı. Muvazene esası üzerine, birbirine acaib şekillerle bağlanarak tavana ka dar yükselen ince demir çubuklarla yapılmış bir kompozisyon görmüştüm. Bu kompozisyonu maddesi ve malzemesi bakımından bir heykel olarak mütalâa etmek icabediyordu. Bu heykelin bir örümcek gibi olan, ayaklarından birine dokununca, tekrar sükûnete gelinceye kadar öyle acaib bir raksedişi vardı ki hâlâ gözlerimden gitmez.
Ressam olarak bu yolun en büyük üstadı Salvador Dalli’dir. Bir çok memleketlerde bu yolda çalışan ressamlar vardır. Resim lerinde çok titiz bir işçilik olmak la beraber, birdenbire kendini kabul ettirmek isteyen fikir tarafı seyircinin yüzüne indirilen ir tokat tesiri yapar.
Dördüncü yol; Non figüratife, nlay’şıdır. Sanatta mücerretlik
i k â y
san’
ı
ve
hikâyeciliğimiz
Yazan: Ümran Nazif
anat ile ilgili bazı kimseler hikâyeyi müstakil bir sanat şubesi olarak kabul etmek istememekte ve ancak romana giden bir yol olarak mütalâa etmektedirler. Bunlar, güzel ve değerli hikâye yazanların neden dolayı romana geçmcdikle-mcrakla sorarlar. Hat-bazan daha ileri gi-küçük hikâyede kalma-) yazarın kifayetsizliğine
(â dip ğ) verdikleri de olur. Hikâye belki roman nevinin bir parçasıdır. Fakat behemehal roman için bir basamak, bir başlangıç değildir. Bilâkis edebi hikâye yazmak da bir sanat hem de oldukça güç ve müstakil bir sanattır
Bu bakımdan iyi bir hikâycci-nin yıllardır hikâyede kalıp romana atlamamasında üzülecek bir şey yoktur. Sadece hikâye de yazsa olur, hikâye ve roman da yazsa olur. Hikâyeciden neden resimle uğraşmadığını sormağa hakkımız olmadığı kadar sadece hikâye yazıp roman yazmamasını sormağa ve onu kifayetsizlikle ithama da hakkımız yoktur. Zira sanatkârlar için gaye tekdir. Lâkin bu gayeye varacak yollar başka başkadır. Ayni mevzu üzerinde çalışan bir hikâyeciyi, bir romancıyı, ve bir ressamı ele alalım. Bu mevzuun işlenmesinde her üçü do muvaffak olurlarsa mesele kalmaz. San’attan beklediğimiz gaye tahakkuk etmiş olur. Demek oluyor ki sanat şubeleri a-rasındaki fark sadece ifade şeklinde, mevzuda ve sanatkârın meseleleri okuyucunun tetkikine arzedişindedir. Yoksa sadece mevzu ve sadece hacim bir tefrik kıstası olamaz.
Hikâyeyi böylece başlı başına bir sanat şnbesi olarak kabul edecek olursak bir yazarın ısrarla hu sanat kolunda çalışmasından üzülmek değil sevinmek icabeder. Çürtkü hikâyecilik dc diğer sanatlar gibi ihtisasa ihtiyaç gösterdiğinden ve halbuki bizde gerek Tanzimattan sonra ve gerekse yakın zamana kadar hikâye roman için bir deneme olarak kfbul olunduğundan hikâyeciliğimiz başlı başına büyük inkişaflar kaydedememiştir. Malûmdur ki edebiyatımıza tiyatro gibi, roman gibi hikâye de Tanzimattan sonra garp eserlerinin taklidi suretiyle girmiştir. Sanatı sadece nazımda bulan Divan Edebiyatı bu sahaları ihmal etmişti. Tanzimattan sonra dahi tiyatro eserlerine ve gazeteciliğe daha fazla itibar edilmiş, roman ve hikâyenin kaleme alınması için daha bîr müddet beklenmiştir. Garbe açılan pencereden garp ve bilhassa Fransız edebiyatı ile yapılan temaslar neticesinde hikâye sahasında da Fransız edebiyatının bariz tesirleri görüldü. Bu itibarla hikâyelerde tahlil merakı, kuvvetli bir nükteye veya vakaya bağlılık arzusu göze çarpar. Devrin koyu ahlâk telâkkisi ve yazarların şairane hayallerin ifadesine yapayan tasvirleri dc ilâve
edilecek olursa bu devir hikâyesinin bünyesi tebarüz etmiş o-lur. Ancak Edebiyatı Cedide hikayecileridir ki ilk defa olarak ve ksmen müşahedeye yer vermişler, lisan sahasında yenilik yapmışlar ve tahlil ile takdire bir hudut, bir ölçü tanımışlardır. Bu devirde hikâyenin masaldan bariz hatlarla ayrıldığı açıkça müşahede olunur.
Bugünün romanında olduğu gibi hikâyesinde de tarih başlan gici olarak 1908 tarihini kabulde hata olmaz sanırım. Fecri Âti topluluğunun dağılması üze rine nazım ve nesirde ayrı ayrı çalışmalara başlandıktan sonra dır ki hikâyede de ileri adımlar atılmıştır. Yapılacak bîr çok işlerin mevcudiyetini kabulle beraber genç nesle hikâyenin oldukça mükemmel bir şekilde intikal ettiğini itiraf etmek lâzımdır. Halit Ziya Beyin, Ömer Seyfeddinin ve hattâ Reşat Nuri Beyin bu sanat kolundaki çalışmaları şayanı kayıttır. Fakat günümüzün hikâye sanatkârları hikâye yazmak sanatını en yüksek mertebesine isal eylemişlerdir. Zira bugünün genç hikâye-çileri bu sanatı dünden çok farklı olarak anlamakta ve ona göre yazmaktadırlar. Bugün hikâyenin, her hangi bir vakayı başından sonuna kadar anlatmak olmadığı kabul olunmaktadır. Kezalik behemehal kuvvetli bir mevzua ve bir neticeye bağlı kalmanın da lüzumsuzluğu anlaşılmış bulunmaktadır. Bugünün hikâye yazarının endişe ve kaygısı mevzudan vc süslü üslûptan ziyade içinde yaşadığı cemiyete faydalı olmak ve güzele, iyiye ve insana doğru sanatkârca iyilebilmektir. Hikayecilerimiz bir hayalperest olmaktan kaçındığı kadar bir fotoğrafçı rolünü ifadeden de içtinap etmesini bilmektedirler. Yâni hayatları hayatlarına karışmış insanların maceralarına, acılarına ve sevinçlerine karşı üçüncü bir şahıs gibi seyirci kalmamakta, bilâkis bunları evvelâ yaşamakta, sonra kaleme almaktadırlar.
Hulâsa, bugünün hikâyecisi, cemiyetin fotoğrafını değil fakat tablosunu çizmekle iştigül etmektedir. Galip olan tarafları beşeri duygularıdır ki bu has letleri hikâyelerine daimî bir hayatiyet bahşetmektedir.
Bugün yalnız hikâyeyi kendine iştigal sahası kabul etmiş o-tuz kadar imzayı kolayca saymak mümkündür. Tabiin ve o-kuyucunun pek iltifat etmemesine rağmen bu gelişme cidden göğüs kabartıcı mahiyettedir. Ankara ve îstanbulda sanat sever, idealist kimselerin çıkardık ları dergilerde çıkan hikâyelere göz atacak olursak garbı taklitle başlayan hikâyeciliğimizin 1950 yılında en az garp hikâyeciliği seviyesinde bulunduğunu iddia edebiliyoruz. Ve zannederim ki böyle bir düşünce fazla iyimserlik olmaz.
BİZ
Akar sular gibi ardında zamanın Yaşamak zevkini hasretle arandık. Sunacak ışığı kalmadı imkânın
Her akşam bir ümit lahdine uzandık.
Çevirmek kasdiylc hayatın akışını
Durduk ve düşündük günlerce: «Biz neyiz?»
Ahi lâkin sanalın mahzun bakışını Unutma. Her şey o: aşk, gökyüzü, deniz...
İsmail Safa ESGtN
yeni bir buluş sayılamaz. Orta çağ ve Rönesans sanatı içinde bazı ressamlarda bu mücerret- l lik temayülü çok görülmüştür. Bazı ressamların bir portreyi, tablo yan tutulduğu takdirde bir manzara olmak üzere resmettiği görülmüştür. Bazıları, tabiat eşyasını kaide dışı ışık gölge kullanıp, istediği gibi deforme ederek mücerretleşmeyi denemişlerdi. Son zamanlarda bu mevzu, sanat tarihçileri elinde yeni araştırmalara vesile o-
Bugiin, ta biati tamamiyle inkâr ederek yalnız şekil ve renk leıin Ahengini arayan mücerret sanatın da bir mazisi olduğunu
bu sahada yayınlanan kitaplardan anlıyoruz. Bu çeşit çalışma tarzında, ressamın şiddetle ka-çındığı şey tabiattir. Onlar için, rpücerret bir resimde tabiatten her hangi bir cismi hatırlatan bir şekil bu eseri sergiden refij-zc etmek için kâfi sebeptir. Mücerret ressamlar bu bakımdan, birçoklarınızın fazla aşırı bulduğu Picasso’yu bile ileri bir sanat anlayışında kabul etmiyorlar. Bu yolda henüz ne otorite sayılacak ressamlar yetişmiştir, ne de bu sanatın henüz estetiği doğabilmiştir. Bununla beraber, macera perest resim sanatı belki daha hir çok sürprizlere ge-
Sayfa: 6
ZAFER
26/11/1950
Tetkit ve tahlil
( Başı 5 inci sayfada ) dir. Bir büyük aşk, kocaman bir sevda onları maldan, mülkten geçirmiştir.
îşte bundan 160 yıl önce ya-şıyan ve ?ürk edebiyatına, bu-giinedek ne ismi, ne de metni ilo girmemiş bulunan İzzet’ten bir örnek! Şair, mecnun sanılan bir akıllı olduğunu itiraf ederek j bütün rütbeleri tepmiş, beklemenin o'büyük vuslat gününün intizarı içinde her şeylerden vazgeçmiştir. Bekliyecektir; his sesine bu dünya pazarında düşen nasip hiç de olsa. Bekliyecektir; bu muhabbet yolunda ondan başka kimseler kalmasa; vücudu bir deri bir kemik kalsa; hattâ kemikleri toprak olsa!
..Ben ne mülkü cah ne ikbal servet beklerim Âkili Mecnun nünıayım hiçe gayret beklerini IIîç ender hiç düştü hisseme takdirde Bu metaa ben dahi halimce kıymet beklerim Bu güzergâhı nıahabbet gerçi beklenmez tehî Lîk ben divane bilmem ki ne lıâlet beklerim îstihan oldu vücudum istihanııh oldu hâk Dâhi ben evci hünıayı bezmi vuslat beklerim,» Rüştü ŞA.RDAG
ARALIK
başında yeni devremiz açılıyor Kayıtlarınızı bir an evvel yaptırmalısınız
Ankara
ŞOFÖR OKULU
Yeni adresimiz:
Mebus Evleri önü Teknik Üniversite karşısı Oto-nam (Bahçeli Evler yolu) Garajı altı. Tel: 32649.
Kiralık Ev
sayesinde İktisadî bir traktör takati...
Sarfedilen her yakıt galonuna karşı-yüksek takat; benzin ve gazla çalışan bir motorla elde e-dilebilinir.
McCormick International W - 6 Standard traktörü 3 soklu pulluğu ile bu pulluğa ihtiyacı olan arazide mükemmel randıman vermektedir
Binlerce çiftlikte yapılan tecrübelerle kudretini ispat etmiş ve çeşitli çeki şekillerine uyabilen W - 6 modeli günde Tan-dem Diskaro ile 120 - 160 dönüm gibi geniş bir saha sürer. 14 ayak mibzerle günde 160 - 240 dönüm yer eker. Dişli tırmık ile
INTERNATIONAL HARVESTER EXP0RT Co. CHİCAGO 1
aynı müddette 320 dönümden fazla yer sürer. Kayış kasnağı ile 28 inç. lik harman makinasını, büyük boy değirmen taşlarını, haşpayları ve diğer makinalan çalıştırabilir.
Bu kısa izahata ilâveten W - 6, arızasız çalışması ve sağladığı devamlı ekonomi ile şöhret kazanmıştır. Eğer ihtiyaçlarınız W - 6 modelinin takat sınıfına dahilse vakitten ve paradan tasarruf etmenizi size bilhassa tavsiye ederiz. Daha fazla tafsilât için hemen bugün müessesemize müracaat ediniz.
Türkiye Genel MOmesslllifil :
TÜRK İNTER MAKİNELERİ A. 0.
İSTANBUL - ANKARA - ADANA - ESKİŞEHİR - KONYA
INTERNATIONAL
HARVESTER
Buğun Matinelerden itibaren Harikulade mevzu ve şahane temsil kudretiyle hâtırası ebediyen yaşıyacak nefis bir film TUNA AĞLIYOR
«The Red Danube» Baş Rollerde: Walter Pidgeon —
Janet Leigh — Pcter Lawford — Angela Lansbury Seanslar:
10 - 12 de ucuz matine
14 - 16.15 - 18.30 - 21 Ayrıca en son Dünya Haberleri Türk - İsrail Millî
Numaralı yerlerinizi evvelden aldırınız — Telefon Gişe: 15031, Müd: 24075
Satılık Buz dolabı
Yeni vaziyette 7 ayak Philco buz dolabı ve çok mükemmel
vaziyette Kanada
mutondore
palto. Ayrıca Amerikan erkek elbiseleri. Görmek için 27 Kasım pazartesi sat 15 ilâ 19 arası Afalürk Buvarı No. 100 Tuna Apt. Daire 13 e müracaat-
6112
inşaat ilânı
Siimerbank Genel Müdürlüğünden
1 — İzmir Dokuma Fabrikası 2 inci kısım inşaatı birim fiyatı esasiyle ve kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur.
2 — Yapılacak inşaatın keşfi (2.400.000) lira ve geçici teminat miktarı (85.750) liradır.
3 — Eksiltme evrakı Ankara’da Sümerbank Genel Muamelât Müdürlüğünden (100) liraya alınabilir.
4 — Eksiltme ll/Aralık/1950 pazartesi günü saat 16 da Ankara'da Sümerbank Genel Müdürlüğünde toplanacak komisyon marifetiyle yapılacaktır.
5 — istekliler teklif evrakı arasına, şimdiye kadar yapmış oldukları bu gibi işlere ve bunların bedellerine, firmanın teknik teşkilâtının kimlerden teşekkül ettiğine dair belgeler koyacak lardır.
6 — Bu eksiltmeye iştirak edeceklerin bir taahhütte (1.000.000) liralık benzeri betonarme karkas ve çelik konstrük-siyon inşaatını bizzat ikmal ederek kabullerini yaptırmış olma ları şarttır.
7 — Banka işi dilediği şekilde yaptırmakta serbesttir.
Kore Savaş Birliğimiz Mektupları
Ankara P. T. T. Başmüdürlüğünden:
Kore’de bulunan Savaş Birliğimizin onbaşıdan üst rütbedeki erat ve subaylarına gönderilen mektupların geç gittiği haber alınmıştır. Bu mektupların, normal posta ücretine ilâveten her on gram ağırlık için 44 kuruş hava taşıma ücreti vermek suretiyle, en kısa bir zamanda ulaşmalarının mümkün bulunduğu sayın halkımıza duyurulur. (8716) 2579
Devlet Orman İşletmesi
Çam kerestesi satılacaktır
Devlet Orman İşletmesi Fethiye Müdürlüğünden:
1 — İşletmemiz Kestanelik bölgesi Divre Pırnaz Orman içi istif yerinde mevcut 2445 adede denk 231.722 M3. çam kerestesi iki parti halinde ve açık arttırma suretiyle satışa çıkarılmıştır.
Ankara yollar 4. bölge müdürlüğünden
*Yol Silindiri satılacak
1 — 33 adet muhtelif marka hurda yol silindiri kapalı zarf usulü ile satılacaktır.
2 — Kapalı zarf arttrması 12/12/1950 salı günü saat 15.30 da Etlik yolu üzerindeki Bölge Müdürlüğünde toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır.
3 — Zarfların saat 15.30 a kadar komisyona verilmesi lâzımdır. Para gibi umumun elinde bulunan şeylerle mühürlü zarflar kabul edilrhez.
4 — Muhammen bedel 14.450.00^(ondört bin dörtyüz elli lira olup geçici teminat 1084 (bin seksen dört| liradır.
5 — Şartname ve cetveller çalışma saatlerinde Bölge Mü dürlüğünde; silindirler tatil günleri hariç her gün saat 10-11.30 arasında Bölge Müdürlüğü sahasında görülebilir.
6 — 2490 sayılı kanunun ahkâmına uyularak müracaat o
’unması ve postada vukua gelecek gecikmelerin kabul edilemi veceği ilân olunur. (8736) 2578
r ™ )
Gar Gazinosu!
BU GUN SAAT 17 DE
7 BRYMANS
REVÜSÜ ISTİRAKİLE
Matine
Çocuklar da gelebilir
Muhtelif malzeme satılacak
Ankara Yollar 4. Bölge Müdürlüğünden:
1 — Bölge sahasındaki hurda müstehlik malzeme, demirbaş takımlar, hesap makineleri ve yol bakım âletleri kapalı zarf usulü ile satılacaktır.
2 — Muhammen bedel 5021,25 (beş bin yirmi bir lira yirmi □eş kuruş) lira olup geçici teminatı 377 (üç yüz yetmiş yedi) liradır.
3 — Kapalı zarf arttırması 9/12/1950 cumartesi günü saat 11 de Etlik yolu üzerindeki Bölge Müdürlüğünde toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır. Zarflar saat 10 a kadar komisyona verilmelidir.
4 — Bu işe ait şartname ve cetveller çalışma saatlerinde Bölge Müdürlüğünde ve malzemeler de tatil günlerinden başka her gün saat 10 — 11.30 arasında Bölge sahasında görülebilir.
5 — Para gibi umumun elinde bulunan şeylerle mühürlen-
miş zarfların ve postadaki gecikmelerin kabul edilmiyeceği, ilgililerin 2490 sayılı kanun ahkâmına uygun olarak müracaatları ilân olunur. (8706)—2559
Kiralık ev
İller Kooperatifinde iki kat be$ oda ayrıca hizmetçi ve soyunma odaları, banyo, çamaşırlık, kiler, kömürlük. Müracaat: Birinci sokak 29 Tel: 32303
Aranıyor
Toptancı Bakkaliye Mağazasına bir tezgâhtar alınacaktır. Liyakatına göre ücret verilir. Kısa tercümei halini el yazısiy-le 3522 No. lu Posta Kutusu adresine mektupla bildirmeleri ilân olunur. 6103
Zeytinyağı alınacak
Garp Linyitleri işletmesi Müessesesi Müdürlüğünden:
Kapalı zarfla: 4 ton 1 - 1,5 asitli filitreli zeytinyağı. 30 ton 2 - 2,5 asitli filitreli zeytinyağı alınacaktır.
Şartname: Tavşanlı’da Müessese Merkezinde, Ankara’da Etibank Genel Müdürlüğünde, İstanbul’da Etibank İstanbul Şubesi Müdürlüğünde, İzmir’de Bornova Caddesi No. 71 de G.L.İ. İrtibat Bürosunda, Balıkesir’de G.L.Î. Direk Bürosunda, Tunç-
bilek, Değirmisaz, Soma bölgeleri başmühendisliklerinde, Ayvalık, Burhaniye, Edremit Ticaret Odalarında görülebilir.
Eksiltme 8/12/1950’ cuma günü saat 16 da Tavşanlı’da Müessese Merkezinde yapılacağından teklif mektubunu havi zarf lar:n eksiltme saatinden bir saat evveline kadar verilmiş olmas' lâzımdır. Eksiltmeye gireceklerin istiyecekleri bedelin % 7,f
nisbetinde teminat akçesi vermeleri şarttır. Postada vukubula-cak gecikmeler nazarı jtibara alınmaz.
Müessese ihaleyi dilediğine kısmen veya tamamen yapıj. yapmamakta serbesttir. (8590) 2525
Sanatoryum proje müsabakası
İşçi Sigortaları Kurumu Genel Müdürlüğünden:
1 — Sayın Süreyya İlmen ile eşinin işçi sanatoryomu ya pılmak üzere bağışladıkları İstanbul’da Narlı Çiftliği arazisi içinde yapılacak 300 yataklı sanatoryumun avan projesi müsabakaya çıkarılmıştır
2 — Müsabakaya Türk vatandaşı bulunan yüksek mimar yüksek mühendis, mimar ve mühendisler girebilirler.
3 — İkinci maddedeki durumda olup da müsabakaya katılmak isteyenler bir dilekçe ile müracaat ederek müsabaka şartnamesi ile eklerini Ankarada Bayındır sokak No. 21 deki tcçi Sigortaları Kurumu Genel Müdürlüğünden, İstanbul’da Mahmutpaşa Sururî mahallesi Sultan Mektep sokak 5/7 deki İsçi Sigortaları Kurumu İstanbul Şubesinden (15) lira bedel mukabilinde alabilirler.
2 — Satış 4/12/1950 pazartesi günü saat 15 de Fethiye İşletme Müdürlüğü binasında toplanacak Komisyon önünde yapılacaktır.
Kerestelerin beher metre küpünün muhammen bedeli 81 lira 50 kuruş olup yüzde 7.5 hesabiyle geçici teminat alınır.
3 — Bu işe ait şartname, ebat listesi Ankara Orman Genel Müdürlüğünde, Ankara Merkez. İstanbul, İzmir, Denizli, Aydın. Muğla, Köyceğiz, Antalya, Mersin, Adana, Antakya İşletme Müdürlükleriyle Fethiye Belediyesinde ve Bölgesinde görülebilir.
4 — isteklilerin belli gün ve saatte evrakı müsbite ve ilk
1 Komisyona müracaatları. (8696) 2549
’ Pazarlık sııretile Urfa yağı satılacaktır ”
. Devlet Orman İşletmesi Ankara Merkez Müdürlüğünden:
1 — 295 teneke 5294 kilo Urfa yağı 16/11/1950 tarihinden itibaren bir ay süre ile pazarlıkla satışa çıkarılmıştır.
2 — Yağın beher kilosunun muhammen bedeli 375 kuru olup geçici teminatı 1483 lira 31 kuruştur.
3 — Nümunesi Müdürlüğümüzde görülebilir.
4 — Taliplerin şartnamesini görmek ve pazarlığa iştirak etmek üzere her gün Müdürlüğümüze müracaatları ilân olunur.
(8660) 2577
4 — Jüri tarafından seçilecek 3 projeden birinciye 6000 lira, İkinciye 300Ö lira, üçüncüye 1500 lira, ayrıca 5 mansiyon beherine 500 lira net olarak verilecektir.
5 — Müsabaka projelerinin 20 Şubat 1951 Salı günü en geç saat 17.30 a kadar Ankarada Bayındır sokak No. 21 dek' tnci Sigortaları Kurumu Genel Müdürlüğüne teslim edilmiş olması lazımdır.
6 — Müsabaka müddeti kesin olup hiç bir suretle uzatıl-
mıyacaktır. (8628)—(2539)
DOKTOR
Halim N. Tüzün
Doğum ve Kadın Hastalıkları Mütehassısı
Yenişehir Sıhhiye Meydanı Ankara Sineması yanında Yaylâ Apt. Daire: 8
Toîefon: 24324. 6068
meşhur
ÇELİ K KASALARI
BANKA TREZOR TESİSATI
M. NEDİM İRENGUN Hal No. 1-87 Tel. 12699
Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi Ankara Şubesinden
Kok Kömürü Tevziatı
Aşağıda yazılı beyanname numaralarının kömür paraları yine aşağıda yazılı günlerde kabul olunacak ve kömürleri de şube merkezindeki gişeden ve)rilecek sıra numarasına göre 1 telim olunacaktır.
Kömür paralarını yatırırken ve kömür alırken hüviyet gösterilmesi lâzımdır-
Müracaat günleri: Müracaat yerleri; Pazartesi Beyanname No. Salı Beyanname No. 29,11/1950 Çarşamba Beyanname No. 30/11/1950 Perşembe Beyanname No 1/12/1950 Beyanname No. 2/12/1950 Cumartesi Beyanname No. ~~2405b24100_ 24276-24350
ULUS Sanayi Cad. Belediye Müzayede Salonu karşısı No. 16 5776-5825 6476-6500 6751-6825 7626-7675 8626-8675 990110000 11651-11675 14651-14700 17551-17575 22376-22425 23251-23275 23301-23375
182726 182775 183576-183625 183651-183675 183976 184000 184376-184400 184426 184475 184551-184600 184675-184725 184751184775 185226-185300 185326-185475 185501-185525 185551-185775 185801-185825 1Ö5976 186000 300601-300650 300701-300750 300801-300850
YENİŞEHİR Necatibey Cad. No. 58
ŞUBE MERKEZİ Anbarlar Cad. Kok Kömürü deposu. 40891-40900 46901-47000 47851-47900 159751-159800 171251171300 173376-173400 177201 177300 178201-178225 178401-178500 178526 178575 179351-179400 179426 179450 180576-180600 181576-181600 181651-181700 181726 181800 181826-182000
DİKKAT: Kok kömürünün beher tonu vasıtaya teslim 45 liradır.
Linyit kömürünün beher tonu vasıtaya teslim 30.— liradır. (2580)

Fevkalâde Arsa
Fevzipaşa Mahallesi Ardıç sokak No. 10 da.
760 metrekare ardiye ve apartman yapılmaya müsait imarca parsellenmiş arsa satılıktır.
Müracaat: Tel: 13591 den pazar günleri hariç her gün görüşülebilir. 2957
Devlet Orman İşletmesi Manavgat Müdürlüğünden:
1 — İşletmemiz ormanlarından 1951 yılma yetişmek üze-pc istihsal, imal edilerek Köprü Irmağı - Olukköprü, Kargıhanı ırman içi istif yerlerine indirilecek 20000 adede denk 2000 metreküp Mısır tipi çam traversin hazırlattırılması işi açık eksiltmeye konmuştur.
2 — Traverslerin Kargıhanı depo teslimi M3 istihsal fiyatı 200 kuruş, imal, 1400 kuruş, nakli 1500 kuruştur. Olukköprü için depo teslimi M3 istihsal fiyatı 200 kuruş, imali 1400 kuruş ve nakli 2400 kuruştur
3 — Muvakkat teminat 5400 liradır.
4 — Eksiltme 8/12/1950 tarihine rastlıyan cuma günü saat '5 te İsletme Müdürlüğü merkezinde toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır.
5 — İstihsal, imal ve nakil işleri bir şahsa ihale edilecektir.
6 — Bu işe ait şartname İstanbul, Antalya, Alanva, Mersin, inkara, isletme müdürlükleri ile Orman Genel Müdürlüğünde, Akseki Bölge Şefliğinde ve İşletmemizde görülebilir.
İsteklilerin belirli gün ve saatte teminatları ile birlikte komisyona müracaatları. (8767) 2576
Devlet Orman İşletmesi Anamur Müdürlüğünden:
1 — İşletmemizin Bozyazı bölgesinin Çayağzı orman dışı 'stifinde mevcut 6287 adede denk 661 M3. 345 D3. Kızılağaç ke-’estesi ile 1054 adede denk 106 M3. 716 D3. çam kerestesi ■*0/11/1950 tarihinden itibaren on gün müddetle 8/12/1950 cuma gününe müsadif saat 10 da açık arttırma usulü ile satışa ••kannnışıır.
2 — Çaycağız istifinde bulunan Kızılağaç ve çam kerestele-m satışı Anamur İşletmesi Müdürlüğü odasında toplanacak
komisyon önünde yapılacaktır. Kızılağaç kerestesinin beher M3. nün muhammen bedeli 69 lira 30 kuruş ve çam kerestenin Seher M3. ünün muhammen bedeli 04 lira 30 kuruştur. Her narti için yüzde 7,5 hesabiyle geçici teminat alınır.
3 — Bu işe ait .şartname ve rap listesi Ankara, Orman Ge Müd. İstanbul, Ankara, Merkez, Mersin, Adana, Antalya ve \namur Orman İşletme Müdürlükleriyle Bozyazı Orman Böl-;e şefliklerinde görülebilir.
4 — İsteklilerin belli gün ve saatte müsbit evrak ve ilk ’eminatlan ile birlikte komisyona müracaatları. (86981—2562
Devlet Orman İşletmesi Eskişehir Müdürlüğünden:
1 — Çatalcık bölgesinin Çirçır deposunda 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26 numaralı istiflerde mevcut aşağıda müfredatı yazılı 830adede denk 520,439 metreküp çam tomrukları yedi parti halinde 17/11/1950 tariljinden itibaren 15 gün müddetle açık arttırma suretiyle satışa konulmuştur.
2 — Açık arttırma 1 Aralık 1950 gününe rastlıyan cuma günü hizaiarınaa gösterilen saatlerde Eskişehir Orman İşletme Müdürlüğü binasında toplanacak komisyon önünde yapılacaktır. Tomrukların beher metreküpünün muhammen bedeli 55 lira 15 kuruştur. Her parti için yüzde 7,5 hesabiyle geçici *“ - -’
teminat alınır.
İstif No.
Adet
77
106
97
109
133
174
134
M3. Dm3. Cinsi
Teminatı
Tarihi
Saati
20
21
22
23
24
25
26
3 — Bu ise ait şartnamelerOrman İşletme Müdürlüklerimi Genel Müdürlüğünde, İstanbul, Afyon, Kütahya ve Bilecik ve ölçü listeleri Ankara Ormade görülebilir.
4 — İsteklilerin belirli gün ve saatte müsbit evrak ve ilk teminatlariyle komisyona müracaatları. (86591—2551
1/12/1950
10 da 10/30 da
11 de
15 de 15/30 da
16 da 16/30 da
Pazarlıkla kamyon satışı
Devlet Orman İşletmesi Ankara Merkez Müdürlüğünden :
Muhammen bedeli
Geçici
teminatı Motor numarası Markası
3000 TL.
2800 »
2900 »
2900 »
2900 )
3000 »
225
G. R. D. 232 — 87512
210 3. M. 18558
Enret
Stüdebaker
Kamyon
217.50 669 L. 1121123 Fort
217.50 799 T. 1617851 )
217.50 799 T. 1161297 »
225 OW. 29274 Bedfort
1 — Yukarda motor numarası ve cinsi, muhammen bedeli ve geçici teminatı yazılı 6 adet kamyon 13/11/1950 tarihinden itibaren bir ay süre ile pazarlıkla satışa çıkarılmıştır.
2 — Kamyonlar, Müdürlüğümüz binası yanında görülebilir.
3 — Taliplerin bir aylık süre içinde her gün Müdürlüğümüze müracaatları ilân olunur.
(8769)—2575
Sultansuyu Harası Müdürlüğünden
1 — Kurumda 1950 yılı içinde yapılmış tam yağlı Edirne tipi 400 teneke peynir 30.11.1950 perşembe günü saat 15 de Ankara Veteriner Müdürlüğünde Hara satış komisyonu marifetiyle açık arttırma suretiyle satılacaktır.
2 — Geçici teminat 714 liradır. Vasıf ve şartlar Ankara -Malatya Veteriner Müdürlüklerinde ve harada görülebilir.
3 — Taliplerin belirli gün ve saatte teminatlariyle birlikte
komisyona müracaatarı ilân olunur. (8472)—2497
Kiralık
Kaloriferli
Ap^rtıman Dükkân
Depo }
Maltepe Gazi Mustafa Kemal Bulvarı Koç Talebe Yurdu karşısı Maltepe a-partmanında kaloriferli lüks daireler, büyük dükkânlar, imalâthane, depo olmağa elverişli muntazam geniş zemin kat kiralıktır.
6107
26/11 1950
ZAFER
Sayfa: 7
Mağazamızda yapılacak umumi tadilât ve tevsiat münasebetiyle
Yeni fiyatlarımızı sunuyoruz
Kininli
İpekli kumaşlar
Yünlü kumaşlar
Erkek kumaşları
Pamuklular
Merinos
Mulineier
Nadide desenler Inaili’- kuponları
GRİPİN, baş, diş nezle, romatizma, adale, sinir ağrılarını geçirir
Kışın yağışlı ve rutubetli günlerde grip ve soğuk algınlığı hastalıklarından korunmak için GRİPİN almağı ihmal etmeyiniz.
GRİPİN. Sanlı
Harikulâde saz ve
.V
ünde 31 âdet alınabilir
2 — Verilecek tekliflerde arabanın evsafı, tonajı, fiatı ve '.odeli ayrı ayrı bildirilecektir.
3 — Araba Kırıkkalede teslim alınacaktır. ;
4 — İlân vergi ve resimler teklif sahibine aittir.
5 — Teklif verecek müessese en geç 4/12/1950 Pazartesi günü saat 13 e kadar belediye süreli komisyonuna bildirmeleri şarttır.
6 — Postada gecikmeler
kabul edilmez. (8704)—(2556)
Kırıkkale BelediyelBaşkanlığından
1 — Eelediyemiz için teklif toplamak suretiyle 2-3 tona-i.ııda bir adet kamyon alınacaktır.
Grip ve nezleye karşı en başarılı ilâç...
Kadife Empri Kadife Emprime Kadife düz en Kelen Avrupa Keten Fransız 4 en keten (En 220] Sabahlık Düvilin robralkolar
İpek Kadife Avrupa Ipekiş amaroza
Yeni desen sambalar
Anver saten
Ağır Monçjol Emprime jorjet Sire saten
Ingiliz ipliği mantoluk Ingiliz ipliği mantoluk Mantoluk fantazi Fransız mantoluklar Fransız robluklar Ipekiş robluklar Medyana robluklar Fantazi robluklar
16,90
23,50
26 - 27,—
35 - 60,—
15 - 22,—
Paltolukıar Fantazi caketlik
Ayrıca UCUZ parça sergisini görünüz
İpekişi
Bankalar caddesi No- 23/25
, { S B 5 2541 No
20.1 35)
T .i kiye Zirai Donatım Kurumu Ankara Deposu Müdürlüğünden
Gazi’deki depomuzda mevcut, 4 ilâ 10 cm. boyunda takriben (7000) kilo inşaat çivisi açık arttırma suretiyle satılacak-
1 — Arttırma, 4/12/1950 tarihine tesadüf eden pazartesi günü saat 14 te Gazi’deki depo müdürlüğümüzde yapılacaktır.
2 — Arttırmaya iştirak edecekler, belli gün ve saatte (650) liralık bir teminatla, Müdürlüğümüze müracaat edeceklerdir.
3 _ İstiyenler çivilerle bu işe ait satış şartlaşmasını iş gün ve saatleri dahilinde Müdürlüğümüze müracaatla görebilirler.
4 — Müdürlüğümüz satışı yapıp yapmamakta tamamen
serbesttir. (8714)—2561
Kitap bastırılacak
— Açık- eksiltme suretiyle (25000) adet Annelere öğüt adlı kitap bastırılacaktır.
2 — Muhammen bedeli (4500) lira, muvakkat teminatı (337) lira (50) kuruştur.
3 — Nümune ve şartnamesi Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkez Müdürlüğünde görülür.
4 — Eksiltme 6 Aralık 1950 Çarşamba günü saat (10.30)
da Çocuk Sarayında yapılacaktır. (2947)
$

Sayın Yolcu;
GÜVEN SAMSUN
Yolcu Nakliyat Anbarını bir def'a görmek menfaatiniz icabıdır Otomobillerimiz son model ve lükstür.

î
Ankara’dan Hopa’ya
kadar yolcu ve eşya alınır.
Hareket saati her gün muntazaman 8.30 dur.
Her yolculuk ve nakliye işlerinizde yegâne emniyr ve rahatlığın «GÜVEN SAMSUN) Anbarında olacağını unutma.
Adres: Sanayi Cad. Konfor Palas altında No.17. Tel: 16990
Muhtelif cins çuval satılacaktır
Toprak Mahsulleri Ofisi Samsun Bölge Müdürlüc,Sinden: teminat
Lira Kr.
V.K.
BOMONTİ GAZİNOSU
Kışlık salonunda her akşam
Bütün Ağrılara Karşı
fasıl heyeti
BÜYÜK YENİLİKLERLE
Mevcut Kadroya ilâveten Biricik Halk Türküleri Sevimli Sanatkârı
Zehra BİLİR
ZEHRA BİLİR
HER AKŞAM SAHNEMİZDE
BU GON SAAT 15 DE
TEKMİL kadro ile ve KARA BÖCEKLER
büyük tçKisiz AİLE ATİN ESİ Tel: 21355 5844
Balıkesir Valiliğinden
Balıkesir Eskikuyumcular mahallesi 97 ada )3 parselde Özel İdareye ait dört katlı ve betonarme olarak inşa edilmiş alt katında kalorifer dairesi birinci katında iki hol büyük bir misafir salonu bir yemek salonu, üç oda, bir kiler odası, ayrıca mutfak ve mutfak üzerinde 100 numarasiyle iki oda, ikinci katta dört oda bir hol ve ayrıca zemini mermer döşemeli taraçası, üçüncü katta üç oda, 100 numara ve salonu olup bi-banyo dairesi ve buradan bir kapı ile mutfak üzerine çıkan nanın her katında su ve elektrik tesisatı mevcuttur. Bina bahçesinde otomobil garajı bitişiğinde bahçıvan odası ve ayrı hizmetçi. odası ve asrî şekilde yapılmış hayvan kümesleri, yetişmiş çam ağaçları bulunan mesahai sathiyesi (2078) metrekareden ibaret binanın mülkiyeti kapalı zarf usulü ile satışa çıkarılmıştır.
Binanın muhammen bedeli (160.000) lira olup geçici teminatı (9250) liradır.
İhale bedelinin birinci taksiti peşin, diğer üç taksiti mü savi taksitlerle üç senede ödenecektir. Binayı ve şartnamesi ni görmek isteyenler her gün Balıkesir özel İdaresine müra caat edebilirler.

Demir malzeme montajı yaptırılacaktır
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs İşletme Müessese-sinden:
1 — Müessese sahasına kurulacak olan buhar kazanının vc binasının çelik taşıyıcıları ve sair akşamına ait takriben 100 tonluk demir malzemenin montaj işi kapalı zarf usulü ile ihale edilecektir.
2 — Montajın muhammen bedeli 15.000.— liradır.
3 — Teklif bedeli üzerinden yüzde 7.5 nisbetinde geçici teminat verilecektir.
4 — Bu işe ait şartnameler 10.— lira bedel mukabilinde müessese veznesinden tedarik olunacaktır.
5 — Bu iş için teklif vermek istiyenler, teklif verme gününden en az 3 gün evvel Müessese Umum Müdürlüğünden yeterlik belgesi almalıdırlar.
6—Kapalı zarf usulüne uygun olarak tanzim ve ihzar olunacak teklifler, 11/12/1950 tarihine rastlıyan pazartesi günü saat 15 e kadar Müessese binasında toplanacak Satın Alma Komisyonu başkanına makbuz mukabilinde verilecektir. 8722-2564
Çamlı Evler Yapı Kooperatifi
Son fırsat
Kiralık Daireler
Çankaya asfaltı, su deposu durağı yanında üçer odalı yüz daireden bir kaçı boş kalmıştır. Acele edilmesi. Telefon: 25557. Kira ücretleri: 90, 100, 110 liradır. (6094)
Öğrenci alınacaklır
M. S. B. Deniz Kuvvetleri Komutanlığından:
1 — Komutanlığımızın askerî yargıç ihtiyacını karşılamak üzere Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrenimlerini yapmak şart.ile Hukuk Fakültelerinin 2., 3. ve 4 üncü sınıflarından naklen öğrenci alınacaktır.
2 — Bu öğrencilerin 2. sınıfa girecek olanlarının azami 23 ve 3. üncü sınıfa gireceklerin 24 yaşını doldurmamış olmaları
3 — İsteklilerin aşağıda yazılı belgelerile en geç 20 Aralık i 9 9 gününe kadar M. S. B. Deniz Kuvvetleri Komutanlığına müracaatları.
A)
B)
C)
D)
E)
F)
Dilekçe,
Nüfus cüzdanı (Aslı veya tasdikli örneği), îyi hal kâğıdı,
Bir seneyi geçmemiş aşı kâğıdı,
Fakülteden tahsil durumlarını tevsik edecek yazı, 12 adet vesikalık fotoğraf. (8445)—(2532)
Mavi kuşaklı hurda hububat çuvalı 100XG5 . . Kırmızı kuşaklı hurda hububat çuvalı 110XG5 . Tamire muhtaç dar çuval 100X60 ..........
Hurda hububat çuvalı parçası.................
Tamire muhtaç kanaviçe hububat çuvalı 100X65 . . Tamire muhtaç kanaviçe un çuvalı 100X65 ......
Tamire muhtaç bez
Adet
Adet
Adet
.Kilo
. Adet
. Adet
Adet
2G447
34258
15932
3G31
1701
412
40
82421 ve cinsleri
793,41
1284,68
597,55
102,0G
15,45
1,80
gösterilen
1 — Yukarda yedi kalemde miktar . _ __________ „_________
çuvallar açık arttırma usulü ile satılacaktır.
2 — Arttırma 4/12/1950 tarihine müsadif pazartesi günü saat 14 de Müdürlüğümüzde toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır.
3 — Bu işe ait şartlaşma ve sözleşme tasarısı İstanbul - İzmir - Adana ve Ankara Bölge Müdürlükleriyle Sivas Ambar Şefliğimizden beşer lira mukabilinde temin edilebilir.
İsteklilerin en geç 4/12/1950 sabahına kadar muvakkat teminatlarını yukarda gösterilen iş yerlerimize yatırarak alacakları makbuzlarla arttırım gün ve saatinde komisyonda hazır bulunmaları ilân olunur. (8708)—2560
fiyatlarla
bulabilirsiniz.
38 liradan 100 liraya
Çocuklar için zengin
Telefon: HIM

Watherprooî
Ortaçta
İhale 6 Aralık 1950 gününe rastlıyan çarşamba günü saat 15 te Balıkesir İl Daimî Komisyonunda yapılacak ve teklif mektupları ihaleden bir saat evveline kadar komisyona rilmiş bulunacaktır.
Keyfiyet ilân olunur.
f»—■ .......
(8671)—2552
Sayın Milletvekilleri ve Meclis müniesiplerine
Üç seneden beri evlere binlerce yemek dağıtmakla İstanbul halkının büyük sevgi ve takdirini kazanmış olan
Ekrem Yeğen
Yemek tevzi müessesesi bu kere Ankara B. M. M. de iyi teşkilât yaparak lokanta dahilinde fevkalâde nefis döner, yoğurtlu, pide arası. Bursa işi kebaplarla, alaturka ve alafranga yemek, pasta ve alaturka tatlılardan müteşekkil bir servis ihdas etmiştir. Bundan başka da şimdilik sayın
milletvekilleriyle Meclis müniesiplerine münhasır olmak üzere evlere yemek göndermek suretiyle abone kaydetmektedir.
Abone olmak ve şeraiti öğrenmek isteyen milletvekili ve müntesiplerinin lokantaya kadar zahmet buyurmaktı-
zın Meclis'teki 11670 No. ya telefon etmek su-
Cinsi
1 — Plân teksir makinesi
özel İdareye ^it
Mülkiyeti ( bedeli ve
Muhamm?n bedeli
Siimerbank Genel Müdürlüğünden
Aşâğıda cins ve evsafı yazılı makineleîr satılacaktır.
İsteklilerin kapalı teklif mektuplarını en geç 11 Aralık 1950 Pazartesi günü saat 15 e kadar genel haberleşme servisine vermeleri makineleri görmek için de her gün öğleden sonra inat şubesine baş vurmaları iten olunur.
Banka satış yapıp yapmamakta serbesttir.
Markası
H.O.H.
2 — Developman makinesi
3 — 1 adet teksir camı 1
4 — 20 adet Fanus
5 — 25 adet ark kömürü
Ozalit
Evsafı Çift ark lâmbalı işler vaziyette Amonyak buharlı (Makine yedeği) (Makine yedeği) (Makine yedeği) (8748)—(2573)
reliyle abone olabilecekleri saygı ile arzolunur.
ay ve Bayan trençkotlan
Mantoluk
ğrayınız.
getiriyor
6090
yünlü Toplukların en güzel çeşitleri
ORTAÇ’a
1 Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha
: Enstitüsü Müdürlüğündan
» Başta verem aşısı olmak üzere, bütün aşılar Müosse-
► semiz aşı istasyonunda parasız olarak yapılmktdır.
» Sayın halkımızın bulaşıcı hastalıklardan kendilerini
► korumak için vaktinde aşılanmalarını ve bilhassa çocuk-
* ların Kuşpalazı, Tetenoz, Verem, Tifo ve Çiçek gibi hasta-
• lıklara karşı daima aşılı bulundurulmalarını tavsiye ede- (
► riz. (8383)—2477 (
Gaziantep ilinden
Geçici teminatı
40.000 Tl.
3.000 Tl.
2.625
2.250 1.500 olan yukarıda cinsi, muham-. geçici tem natı yazılı evler kapalı zarf usuliyle arttırmaya konulmuştur. İhaleleri 4 aralık 1950 pazartesi günü saat 10 da İl makamında yapılacaktır. İsteklilerin 2490 sayılı kanunun hükümleri dairesinde müracaatları lâzımdır.
Jarse yünlülerin en zengin ZA eşit ve renkleri mevcuttur.
Fantazi fayldr ||
Borsalino
Şapka çeşitleri ve en zengin renkleri ile yeni modelleri gelmiştir.
ORTAÇ
daima sizin kesenizin
dostudur.
vat. Eşarp, Kazak, Çorap Eldiven ve yünlü çeşitlerimiz gelmiştir.
ORTAÇ
Anafartalar Caddesi No. 224 Adliye karşısı, köşe mağaza.
Sayfa: 8
ZAFER
26/11/1950
Demirspor Vefa'yı dün 2-1 mağlûp etti
Avrupa Haberleri
Galatasarayı 5-1 mağlûp eden Vefa’nın durgun oyunu hiç de tatminkâr değildi Vefalılar bugün de Havagücü ile karşılaşıyorlar
Lig maçlarına dün de 19 Mayıs Stadında devam edildi. Hacettepe - Emniyet arasında yapılan karşılaşmayı Hacettepe ele geçen fırsatlardan istifade e-derek, 3-1 kazanmıya muvaffak
Dış sahada Havagücü - Hilâli 7-0 mağlûp etti. Diğer küme maçlarında Jandarma Gücü -Beşiktaş'a 4-1, Atıfbey - Dışka-pıya 2-0, Vefa - Etlikspor'a 4-1, Pmarspor . Kavaklıdereye 5-0 galip gelmişlerdir.
Demirspor — Vefa
İki maç yapmak üzere şehrimize gelen Vefa takımı ilk karşılaşmasını dün 19 Mayıs Stadında Demirsporla yaptı. Her i-ki takım da sahada şu kadrolarla yer aldılar:
DEMİRSI’OR:
Emin - İskender, Kemal - Salih, Süleyman, Muzaffer - İsmail, Mehmet, Naci, Niyazi, Rıd-
VEFA:
Şükrü - Mustafa, Rahmi - Zeki, Melih, Sclâhattin - İsfendi-yar. Galip, Garbis, Kâzım, İs-
GalatasaraydaElfsborgisveç
takımını 1 gol farkla yendi
Hakem: Muzaffer Ertuğ.
Takımlara dikkat edilecek o-luısa, Vefa’nın tam kadrosuna mukabil Demirspor Abdülkadir ve Fuat'tan mahrum bulunuyordu.
Oyuna Vefa’nın vuıuşiyle başlandı. İlk Demirspor hücumunda Mehmedin şutu avuta çıktı. Mukabil bir Vefa akınında Garbis Emini de atlattıktan sonra topu avuta yolladı.
İkinci devrede Galatasaray kati bir hâkimiyet
Oyunda iki taraf da tanı bir hâkimiyet tesis edemedi. Daha çok gol pozisyonuna giren Demirspor Mehmet ve İsmail vası-tasiyle iki mühim fırsat kaçırdılar. Vefa hücumları üç ortanın
kurarak rakip takımı tamamile sahadan sildi
İstanbul, 25 (Özel Muhabiri-
miz Süleyman Tekil bildiriyor) — İlk maçında Fenerbahçe’ye
3-2, ikinci maçında Beşiktaş’a
2-1 mağlûp olan İsveç’in Elfs-
borg takımı üçüncü maçını bugün
Dolmabahçe stadında nispeten
az bir seyirci önünde
Galatasa-
ray’a karşı yaptı ve bu maçı da maalesef 2-1 kaybetti.
Maalesef diyoruz; çünkü ilk devre rakibinden çok daha güzel oynıyan İsveç takımı kale önlerine kadar getirdiği toplardan
hcnkli oyunu ile geçti. Devre de beraberlikloe sona erdi.
İkinci devrede aksine olarak Sarı-Kırmızılıların üstün oyunları her an kendini gösterdi. Henüz bir dakika geçmeden solaçık Recep sağüst köşeden takımının ikinci golünü çıkardı. Bundan sonra Sarı-Kırmızıların canlı o-yunu sahaya iyiden iyiye hâkim oldu. Gende Naci ve Muzaffer’in ileride de Gündüz ve Reha’nın

fena oyunu yüzünden
neticesiz
kalıyor.
istifade etmesini bilemediğini müteaddit defalar göstermiş oldu.
güzel oyunları Galatasaray takımını coşkun bir oyuna sevket-mek içip kâfi geldi. Ve bu tarz oyun devre sonlarına kadar devam edip durdu.
Oyunun ilk dakikalarından i-tibaren hâkimiyeti ellerine alan ve derli toplu bir oyun oynıyan İsveçliler yaptıkları akınlardan bir netice alamadıktan sonra,
uzun bir vuruşla Galatasaray müdafaası topu Gündüz’e kadar
uzattı. Gündüz’ün ara pasını ok
gibi yerinden fırlıyarak kapan Reha basımlarından sıyrılarak sol bir vuruşla 7 feci dakikada takımına ilk golü' kazandırdı. Bu golden sonra okunun hâkimiyeti tekrar misafilere geçti. Ve uzun müddet İsveç alanları birbirini takibederek Galatasaray kalesini tazyik etti. Ancak bu akmların birinde sağiçin şut çek meşine mâni olan Muzaffer to-
İnce yapılı futbolculardan müteşekkil misafir İsveç takımı Galatasarayın canlı oyunu karşısında fazla mukavemet gösteremedi. Ve bu yüzden de mücadelesine uzun müddet devam e-demedi. Böylece 2-1 lik neticeye boyun eğen İsveç takımı üçüncü defa olarak sahadan mağlûp ayrıldı.
Galatasaray takımında bilhassa Naci, Gündüz, Muzaffer fevkalâde muvaffak oldular. İsveç takımı beraberlik halinde rakiplerinden üstün ise de ferdî kabiliyetlerinin noksanlığı bu takımı netice almaktan mahrum etti.
Dünkü maçta Demirspor kalesi iiniindc akim kalan bir Vefa hücu mu
Fenerbahçe İzmirde dün 4 - 3 galip geldi
Altay iki golünü psnaltıdan yaptı
İzmir, 25 (Telefonla) — İki maç İ lapi, Erdoğan, İsmet, Kâmuran, yapmak üzere şehrimize golcn Müjdat, Nedim, Zekcriya, Bahri, Fenerbahçe takımı ilk karşılaşma- Suphi, Samim, Halit şeklinde sasım bugün Altoyla yaptı. haya çıkmıştır.
pun orta muhacime geçmesine sebep oldu. Ve bu oyuncunun vuruşu beraberliği temin etti. İlk
devrenin bundan sonraki

Galatasaray’ın ferdî müdahalesi ve İsveçlilerin takım halinde â-
Galatasaray takımı sahada şu kadro ile yer aldı:
Samim, Naci, Necmi, Musa, Muzaffer, Özean, Hikmet, Muhtar, Gündüz, Reha, Recep.
İsveç takımı yarın Millî takım namzetleriyle karşılaşacaktır.
İlk devreyi 2—2 berabere biti-
ren Fenerbahçe ikinci devre sahadan 4—3 galip çıkmaya muvaf
fak oldu, Hakem her iki devrede
Altay lehine hiç yoklan bireı pcnallı icat ederek iki gol ka zandırdı-
Galip Fenerbahçe talkımı §a-
Bugünkü enteresan futbol maçı
Bugün saat 10,30 da 19 Mayıs Stadı 3 numaralı sahasında futbol hakemleriyle İngiliz ordu mensupları arasında hususî bir futbol maçı yapılacaktır.
13 üncü dakikada sağdan inkişaf eden bir Demirspor hücumunda Mehmet kafa ile Naciye güzel bir pas verdi. Naci de biraz sürdükten sonra takımnın ilk golünü kaydetti. Santra yapılır yapılmaz hücuma geçen Vefalılar Demirspor müdafaasının ve kalecinin hatasından istifade ederek beraberlik golünü çıkardılar. Vaziyet 1-1 berabere olunca maç daha heyecanlı bir duruma girdi.
Demirspor Mehmet ve Naci vasıtasiyle birer gol daha kaçırdılar. Devre de 1-1 berabere sona erdi.
İkinci devre Vefa’nın durgun oyunundan faydalanan Demir-sporlulaı- kazandıkları fırsatlardan istifade edemediler. Nihayet 28 inci dakikada İsmail Rahmi-
yi de atlattıktan sonra güzel bir şutla Demirsporun ikinci golünü yoptı. Yine bir Demirspor akı-nında tsmailin yerinde pasından Sabahattin istifade edemedi.
Vefa hücumları ise
sağdan ya-
pıldığı zamanlarda tehlikeli oluyor. Fakat üç ortanın verimsiz
oyunları
yüzünden bir netice
vermiyordu. Maç da bu suretle
2-1 Demirsporun galibiyetiyle sonu erdi.
Vefa takımı dün beklenen o-yununıı çıkaramadı. Bunda da tren yorgunluğunun tesiri olsa gerektir. Vefa takımı ikinci karşılaşmasını bugün Havagücü ile yapacaktır. Yeşil-Beyazlılaıın bu mpçta güzel bir oyun çıkarmaları beklenmektedir.
Haydar ÖZAKMAN
Ingilterede futbol
seviyesi çok düştü
Ingiliz - Yugoslav maçının intibaları
«İngiliz futboluna jıe oldu?» Bugün bütün İngiltere futbol severlerinin üzerinde
durdukları, münakaşasını ettikleri mesele budur. İngiltere’nin Brezilya’da yapılan dünya birinciliklerinde Amerika’ya karşı uğradığı feci mağlûbiyet, İngiliz takımla-
rının bu yaz içerisinde muh-
telif memleketlerde iyi neti-
celer alamaması ve son zamanlarda yapılan İngiltere, İskoçya, İrlanda ve Gal karşılaşmalarında görülen oyun
seviyesinin düşüklüğü, seyir-
cilerden fazla idareci ve
yuncuları düşündürmeye başlamıştır.
İngiliz futbolünün zayıflama sebeplerini tesbit etmek ve kalkındırmak için bu ayın
sekizinde bir toplantı yapılmış ve hemen bütün profesyonel takımlar idarecileri,
federasyon mensupları, me-nejerler, antrenörler ve meş-
hur oyuncular İngiliz futbolunun bugünkü durumu hak-kındaki fikirlerini söylemişlerdir.
Bu hafta içinde oynanan Yugoslavya - İngiltere maçını, İngilizler büyük bir merakla beklemekte idiler. Acaba, İngiliz millî takımı nasıl bir oyun oynıyacaktı, ne ııe« tice alacaktı?
Dört gün evvel Yugoslav -İngiliz milli futbol maçının berabere sona ermesi, İngi-lizleri nisbeten sevindirdi, denebilir.
İngiliz takımı, bu maçta orta seviyede bir oyun oynamıştır. Hatlar arasında bağlılık tam mânası ile temin edilememiştir; haflar muhacimleri icap ettiği şekilde besli-yememişlerdir.
Yugoslav takımı, bilhassa haf hattı çok güzel bir oyun çıkarmıştır. Maçın bitmesine on dakika kala İngilizler bir
gol daha yiyerek berabere olup, galibiyet golünü atabilmek için bütün kuvvetleri ile Yugoslav kalesine yüklenince, Yugoslav müdafaası, büyük bir azimle oynamış, bilhassa Yugoslav kalecisi Vla-dimir Beara şaheser kurtarışlar yapmıştır.
Bu maçla İngilizler Yugoslavlarla ikinci defa karşılaşmış olmaktadırlar. İlk karşılaşma 1939 yılında olmuş ve bu maçı Yugoslavya 1-0 galip bitirmişti.
İngilizler, son İngiliz - Yugoslav karşılaşmasından sonra, Ingilterede futbolun henüz ölmediği, milli ve karma takımların daha dikkatle teşkil edilmesi lâzım geldiği kanaatine varmışlardır. Maa-mafih, İngiltere futbolunun seviyesinin iki üç sene evveline nazaran bugün daha düşük olduğunu da kabul etmektedirler. Orhan BÜLEND
Pan Amerikan Olimpiyatı
Amerikan takımını teşkil edecek atletler
Nevyork, 25 — Buenos Aires’te 1951 yılı şubat ayının 25 inde bağlıyarak 8 marta kadar devam edecek olan Pan - Amerikan Olimpiyatları, dünya olimpiyatları şeklinde yapılacak ve müsabakalara 20 Amerikalı devlet katışacaktır. Amerikan millî atletizm takımı, önümüzdeki yaz mevsiminde Avrupa’da da uzun bir turneye çıkacaktır. Bu Pan-Amerikan olim-piyadı ve Avrupa turnesi sayesinde takımın daima kuvvetli ve 1952 Helsinki olimpiyatlarına hazırlıklı olacağı hesap edilmekledir.
Amerika Birleşik devletleri takımında yer alacak atletler, hemen hemen tesbit edilmiş gibidir. Bu atletlerin hemen hepsi haziran ayının sonlarında yapılan Amerika Birleşik devletleri atletizm
şampiyonasında derece alanlardır. Fakat Nevyork'ta 17 şubatta yapılacak Amerika kapalı saha atletizm birinciliklerinde elde edilecek neticelere göre takımda değişiklik yapılması ihtimali vardır.
Haziran ayında yapılan birinciliklere göre takım teşkil edilirse, o zaman yaptıkları derecelerle birlikte, aşağıda isimleri yazılı atletler takımda yer alacaklardır:
110 metre engelli: Dick Att-lesey 13 0/10 (dünya rekoru).
100 metre: Arthur Bragg 10 4/10.
200 metre: Robert Tyler 21 1/10.
400 metre: George Rhoden 46 5/10.
800 metre: Mal Whitfield 1,51 8/10.
1500 metre: Fred Wilttfi-
eld 3,51 4/10.
5000 metre: Fred Witfield 15. 19 4/10.
10000 metre: Ilorace As-henfelter 32, 44 2/10.
200 metre engelli: Bili Fleming 23 6/10.
400 metre engelli: Charley Moore 53 6/10.
Gülle atmada dünya şampiyonu J. Fuhs’un, uzun atlamada Him Holland’m, sırıkla yüksek atlamada Bob Ri-chard’ın çekiç atmada Sam Felton’un, disk atmada dünya şampiyonu Fortune Gor-dien’in vc cirit atmada da Steve Seymour’un takımda yer alacağı muhakkak gibidir.
Amerika’yı bu olimpiyat -larda temsil edecek boksörlerin seçmesi 8 ocakta Kansas City’de yapılacaktır.

Comments (0)