OCAK 1950
rTıl : I — No. 272
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi 2
Posta Kutusu: 193 ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: ....... 15619
Yan işleri İdare ....... 15315
Fiyata her yerde 10 kuruştur.

Celâl Bayar İzmir'e gitti
Bayar’a Köprülü, Menderes ve Koraltan refakat ediyor
Eskişehirde halkın büyük tezahüratı ile karşılanan Bayar, Köprülü ve Menderes kısa
liuyün 2 nci sahifede
ZİRAİ BAHİSLER
Hukuklu
talebenin
dilekçesi
Meclis 1 dersten
hakkını verdi
Malıfuzen şehrimize getirilmiş olan Orhan Şadi Kavur dün garda jandarmalar arasında
ZıRAAT SıGORTASl
VE TÜRK KÖYLÜSÜ

fakat çok heyecanlı birer konuşma yaptılar
ya milletvekili Adnan Menderes bulunduğu halde dün saat 14.45 de
Demokrat Parti Genel Başkanı
Celâl Bayar refakatinde İstanbul.-----------«,-------
milletvekili Fuat Köprülü, İçel mil- İzmire hareket etmişlerdir, letvekili Refik Koraltan ve Kütah- °...........- —
Bayar ve arkadaşları 28 Ocak
Şeçimler için mevsim teminatı
Yazan : Mümtaz Faik FENİK
kalanlara Şubat da bir imtihan
Büyük Millet Meclisi dün Feridun Fikri Düşünselin başkanlığında toplanmıştır. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri dilekçe komisyonuna müracaatla birinci sınıf öğrencilerine Şubat imtihan hakkının ve 1947-48 ders yılı öğ rencilerinden tek ders ile üs sü mizandan kalanlara da sadece kaldıkları dersten imtihana girmek hakkının tanınmasını istemişlerdir.
Bugünkü toplantıda Ankara Üniversitesi lisans ve imtihan yönetmeliğinin 946 _ 47 yılında tek dersten ve üssü mizandan kalan öğrencilere kaldıkları dersten imtihana girmek hakkını kabul eden geçici 5 inci maddesinin 1947 . 48 yılı öğrencilerine de şamil olması ve Sait Azmi Feyzioğlunun ir (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
Fransa - İsviçre hududundaki altın kaçakçılığı
Orhan Şadi Kavur dün tevkif edildi
Cumartesi günü saat L4 de Ankara Palas salonlarında yapılacak il kongresinde hazır bulunacaklardır.
Celâl Bayarın Cumartesi günü il kongresinde son siyasî hâdiselere dair mühim bir konuşma yapacaktır.
Eskişehirde görülmemiş tezahürat
Eskişehir, 25 (Telefonla) — Bu ge ce Eskişehir istasyonu tarihî bir gün yaşamıştır.
İzmir kongresine gitmek üzere Ankaıadan hareket eden Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar, Genel Kurul üyelerinden Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü Eskişehir demokratları tarafından ve binlerce Eskişehirlinin iştirakiyle istasyonda büyük bir tezahüratla karşılanmışlardır.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
At yarışlarında Doping ve hile
ne inanan bir parti için en uygun zaman, bütün halkın kolaylıkla reye iştirak edebileceği bir zamandır. İşte o vakit diyeceklerdir ki:
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Sanık at sahipleri
Sonbahar at yarışlarında Kera -rnet ve Kanuni ismindeki iki ata doping yaptıkları iddiasiyle bu atların sahibi Kemal Tavman, Mah -1
Samsun, 22 (Gecikmiştir) — Seçimlerin evvele alınacağına artık hiç şüphe kalmadı; Demokrat Parti İstanbul İl Başkanı Esat Çağa’nın aldığı haberin tama-nıiyle doğru olduğu meydana çıktı.
Öyle görülüyor ki, Martın haftası veyahut on beşine doğru Meclis elindeki bütün kanunları çıkardıktan sonra kendi kendisini feshedecek, kanunen tanınan yedi günlük bir aradan sonra seçim faaliyetine başlanacak, ve bunu takiben bir ay geçince de seçimler yapılacaktır. Ü^ylece ıbelki seçimlerin 23 Nisan ^fili Hâkimiyet Bayramına tesadüf ettirilmesi de çok mümkündür.
Daha evvel, seçimleri» kati’yen ane alınmıyacağından bahseden iktidar partisi mensupları, şimdi açıkça bunun imkân dahilinde olabileceğini söylemektedirler. Hattâ C. H. P. Genel Başkanvekili Hilmi Uran ilaha gaçenlerde verdiği beyanatta, muhalefet, seçimlerin evvele alınma sini istemiyor muydu? Eğer alınırsa, bu onların arzusunu yerine getirmekten başka bir şey olmıyacaktır; gibi ıbir söz de etmişti!
Büyük Millet Meclisi Başkanveki li Feridun Fikri Düşünselin de Aksan gazetesinde çıkan bir beyanatı, seçimlerin evvele alınacağını işrap eder bir sarahattedir. Fakat bütün | bunların dışında seçimlerin evvele alınacağına dair çok açık deliller vardır. İktidar partisi tâ geçen yaz ayındanberi faal.yeti ve propagandayı hızlandırmıştır. Her yerde halkın gözüne girmek için tesirli muskalar tertip olunmaktadır. Evet seçimler ıbehemehal öne alınacaktır. Çünkü iktidar, seçimleri muhakkak kendisine en uygun zamanda yapacaktır.
En uygun zaman ne zamandır?... (laik arasında sempati temin ettiği-

lstanbuldan mahfuzen ve kelepçeli olarak şehrimize getirilen Dışişleri Bakanlığı eski memurunun ilk sorgusu yapıldı
Soğuk hâd bir dereceye vardı MirCTMMnmtr' jruı
Dün sabah lstanbuldan gelen ekspres, bir bUz külçesi halinde gara girmiş ve donmuş vagon kapılarını açmak güçlülke mümkün olmuştur. Resimde kapıların açılması için sarfedilen gayret görülmektedir.
★ (Yazısı 5 inci sayfada)
iki At sahibinin muhakemesine dün başlandı, sanıklar iddiaları reddettiler
okeyler dünkü duruşmaları esnasında
I mut Kozanlı ve iki jokeyi aleyhine
I açılan dâvaya dün birinci asliye
I ceza mahkemesinde başlanmıştır.
I Duruşmanın başlaması üzerine sa-
Ekmek
Bundan bir sene evvel Fransa ile İsviçre hududunda altın kaçakçılığı yaptığı iddiasiyle yakalanan ve bilâhare Türkiyeye geri çağrılan La Haye Büyükelçiğimiz hariciye memurlarından Orhan Şadi Kavur Ankara savcılığı tarafından kesilen bir tevkif müzekkeresi ile dün saat 15.05 treni ile ve iki jandarma nezaretinde lstanbuldan şehrimize getirilmiştir.
Bilindiği gibi Orhan Kavur Fransa ile İsviçre hudud arasında bir bavul içinde 62 kilo altın kaçırırken yakalanmış ve bir kaçakçılık şebekesiyle iş birliği yaptığı tesbit edil-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
i
Moskova da
Son günlerde tenzilatlı satışa başlayan mağazalardan bin
- - - - 9
Dünkü Mecliste
A. Remzi Yüregir hükümetin buğday siyasetine hücum etti
Büyük Millet Meclisinin dünkü toplantısında Seyhan Milletvekili Ahmet Remzi Yüregirin, bozuk çıkan ekmeklerle hayat pahalılığı ve yabancı memleketlerden ithal edilen un ve Ziraat Bankasınca çiftçiye ve Emlâk Kredi Bankasınca inşaat sahiplerine gereken kredinin yapılmaması ve bankalardaki halk mevduatı ile ihraç mallarımızın satışı durumu hakkındaki sorusuna Ekonomi ve Ticaret Bakanı cevap vermiştir.
Bakan ezcümle demiştir ki:
— .Tek tip ekmek tasarrufu sağlamıştır. Bu cihet Martta yeniden ir (Devamı Sa: 6 Sü: İ de)
Endonezya' da âsilerin
ileri hareketi
Dün de Padalarang şehri zaptedildi
Jakarta, 25 (a.a.) — «United Press» Askerî kaynaklardan alman haberlere göre yüzbaşı Paul VVcsterling komutasındaki çeteler Bandoeng’in 10 mil batısında Padalaı-ang'a girmişlerdir.
Brazaville Radyosu 25 (Basın -Yayın)*— Jokarta’daki Hollanda makamları bir çok Hoiandalıların asi Westcrlinge iltihak ettikleri hakkında çıkan şayiaları yalanlamışlardır. Hollanda komutanlığı âsilere iltihak edenlerin en çok EndonezyalIlar olduğunu vc Hollanda komutanlığının âsilerle hiç bir alâkası olmadığını açıklamıştır. Meaterlin kuvvetleri Batı Java’da bir şehre hücum etmişlerdir.
I hıkların hüviyeti tesbit edilmiş ve bundan sonra söz alan Mahmut Ko-zanlı müdafaasını yaparak şunları söylemiştir: (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Piyasadaki kriz son haddi buldu
Tüccarlar ticaret ve sanayi odasına baş vurarak tenzilâtlı satış müsaadesi istiyor, herkes malını paraya tahvil gayretinde Son günlerde İstanbul ve İzmir gi- : bi bazı büyük şehirlerimizde bir kı-sim tüccarların iflâsı ve buna muvazi olarak da manifatura ve bilhassa giyim eşyaları fiyatlarının bir hay li düşmekte olduğu göze çarpmaktadır. Hattâ o kadar ki şehrimizde bu-lunan bir çok tüccarlar Ticaret ve Sanayi Odasına başvurarak .tenzilâtlı satış, müsaadesi istemişler ve diğer taraftan da geniş ölçüde rek-
I
müzakeresi
Görüşmelerin uzaması tahminlere yol açtı
Antalyada düştüğü söylenen uçağın esrarı devam ediyor Londra, 25 (a.a.) — «Lps«; Bey-ruttan gelmekte olan bir İngiliz ıı-çagının Türkiyenin güney sahilleri yakınlarında kaybolduğuna dair Türkiyeden alınan haberlerle ilgili olarak, Londrada «Brltish Europen Airvvays» İngiliz kumpanyası ve İngiliz hava şirketlerine mensup hiç bir uçağın eksik olmadığı öğrenil-
Londra Radyosu, 25 (Basın - Yayın) — Rus ve Çin komünist liderlerinin Moskovada yapmakta olduk lan görüşmelerin uzaması siyasî mahfillerde bir çok tahminlerin i-leriye sürülmesine yol açmıştır. Çin komünist lideri Mao Tse Tsung, altı haftadır Moskovadadır. B. B. C. cxre Mao Tse Tsungu Çinde bekliyen kalkın ma ve yeni icraat işleri o kadar çoktur ki ancak pek mühim işler kendisinin bu kadar uzun bir zaman memleketinden ayrı kalmasına se bep olabilir. Beş gün önce Çin komünist hükümeti Dışişleri Bakanı ir (Devamı Sa:» 6 Sü: 2 de)
' lâm yaparak alış - verişi hızlandırmışlardır.
Ne gibi ticari ve iktisadı sebeplerin tüccarı bu şekilde harekete mecbur --------------- ------
1 ettiği konusunda ilgililerle yaptığı- diplomatik muharririne göre | mız temaslardan gerek tanınmış fc
tüccarlann ve gerekse Ticaret ve Sanayi Odasından yetkili kimselerin i-fadelerine göre tenzilâtlı satışı âmir
1 kılan en bellibaşlı sebep piyasadaki
1 ir (Devamı Sa: 6 Sü?5 de)
Demokrat Parti ve işçi mes’eleleri I
Sanır d AfiAOĞLU
— IV —
FV emokrat Parti programının 7. inci maddesine ikinci bü yük kongrede ilâve edilen grev hakkına ait pransip şudur:
.Bütün bu meslek ve tesanüt teşekküllerinin manevi şahsiyet olarak her türlü siyasi tesir ve maksatlar dışında kalmaları şartile.işçi sendikalarının grev hakkının tanınması fikrindeyiz.»
Demokrat Parti programında işçi sendikalarının grev hakkını tanımakla bir taraftan hürriyet ve demokrasi nizamının temel unsurlarından birisini benimsemiş bulunuyor, diğer taraftan da içtimai, İktisadî ve teknik realitelerin icaplarına uygun bir görüşe varmış oluyor.
Grev işçilerin işlerini toplu bir şekilde bırakmaları halidir. Bu iti-
barla grev hakkının aleyhinde söylenilen sözlerin hiç birisi, grevin bir hak olarak tanınması tezini za-yıflatamaz. Bir işçinin tek başına işi bırakması nasıl çalışma hürriyetinin tabiî bir neticesi ise işçilerin toplu bir halde işlerini bırakmaları yine çalışma hürriyetinin tabiî biı icabıdır.
Bunun içindir ki grevi yasak e den memleketler esasında bütün hürriyetleri ortadan kaldırmış mem leketlerdir. Nasyonal Sosyalist Almanya, Faşist İtalya, Komünist Rus I ya gibi.
I Buna mukabil insan ve vatandaş hürriyetlerini idare ve devlet re-I jimlerinin temeli yapan memleket-I lerin hepsinde işçinin grev hakkı I tanınmış bulunuyor.
★ (Devamı Sa. 2 Sü. 5 de)
AKINTIYA KÜREK
En kısa yoldan !
gj atarlarsınız, Lizbon sefiri Rahmi Apak, tekaüt olduktan sonra muhasebesini düzeltmek için Bağdada tayin edilmişti!
Şimdi Anadolu Ajansı, Peşte sefirimiz Agâh Aksel’in «tekaüde sevkedildiğiııi ve Türkiyeye dönmek üzere Viyanaya hareket ettiğini, bildiriyor!
Acaba Viyanada onun da bir küçük muhasebesi mi var? diyeceksiniz!.
Hem canım öyle de olmasa, Peşteden Viyanaya, Viyanadan İsviçre yoluyla Paris sefirimize misafirliğe gitmek, hem de bugünlerde gelecek olan Sadak'ı dünya gözüyle bir kere görmek lâzım değil mi? Ziyanı yok, Bağdat olmasın da ıbu sefer, Şam o-lu versin! — YEDEKÇİ
GÜN GEÇERKEN...
Halk Partisi, o çark !
g1} üııkıı yazınını başlığı «Bete-riıı beteri» (le olabilirdi. Hakikat şudur ki, Halk Partisi, kendisini hangi yaştan ve nesilden e-lemaıılarla takviye ederse etsin, bir devre göre kurulmuş, bir devre göre gelişmiş, kalıplaşmış ve donmuş bünyesinin hele bir de iktidar zaafı içinde olursa, yeni bir kayatlyet kazanmasına İmkân
Çok dikkate değer bir misaldir: iktidar partisi içinde ilk demokratik hareket, bugün totaliter zihniyete bir sembol diye aldığımız Re cep Peker tarafından yaratılmıştır. İnönü - Peker mücadelesi, aslında bir »Şef - Parti» mücadele-siytli. Peker, bu mücadelenin siyasî tarihimize ilk defa olarak, yetkisini partinin çoğunluğundan almağa, böylece de, gelişmeye başlamış demokrasi cereyanı karşısında, demokrasinin ilk icabını yerine getiremeğe çalışıyordu. Bu, Recep Pekcr’in aynı zihniyeti devlet hayatına da tatbik edeceğinin bir delili değildi. Nitekim etmedi, e-demezdi de. Bunda kendisini her zaman için mazur görmek kabildir. Çünkü demokratik Ibir idare sisteminin adamı olarak yetişmemişti. Kemalistti; tecrübesini, zekâsını ve bütün z.hniyetini tek partiyle idare edilen bir devrin icaplarına göre edinmişti. Bu yön bahsimizin dışındadır. Asıl söylemek istediğimiz şu: Bu masum veya kurnazca ama en iptidaisinden demokratik davranışına ilk mukavemeti Peker, bugün »Demokrasiyi biz yerleştiriyoruz- yahut hattâ ■ Ben yerleştiriyorum» diyenlerden gördü. Asıl şaşılacak, yahut hiç de şaşılmıyacak taraf budur. İnönü, Peker’inıbu hareketini parti içindeki lâyulıti şahsiyetinin, dokunulmaz emir ve kumandasının iflâsına bir başlangıç saydı. Şüphesiz doğru bir görüş! Ama zannederim, demokrasiye çıkan yola bu kapıdan geçiliyordu.
Vakit kaybedilmedi; demokratik, mutedil bir zihniyetle ortaya çıkan, yahut çıkartılan otuzbeşler, tek bir komuta bağlı manga gibi yürüdüler; demokrasi adına, Recep Peker'le mücadeleye giriştiler. Sonu malûm: Mahirane manevralar. Makyavelce taktiklerle, Pe-ker’i gafil avladılar ve tek particiliğin, totaliter zihniyetin mümessili olan Peker, ömrünün ilk ve son demokratik hareketine kurban o-lup gitti. Demokrasi adına ortaya
Muhip DIRANAS
çıkan otuzbeşler dc, parti içinde 1 belirmiş tek fiili demokratik hare- , keti böylece baltalayıı», şefin tehlikeye girmiş otoritesini kurtararak, partide uyanmak istidadı göstermiş "ekseriyet hâkimiyeti» fik- ( rini yıktılar ve ananevi ..şahıs hâkimiyeti» zihniyetini en sağlam kazığa bağladılar.
Dâvayı Recep Peker kazansaydı ne olacaktı? Yeııl bir şef selâmla- ' nacaktı demek kehanet olmaz. Bi- , raz önce Peker’iıı şahsiyetini yapan şartlara işaret etmiştik. Mühim 1 olan bu değildir. Mühim olan. 1 İnönü veya Peker, mfifrit veya mutedil, genç veya ihtiyar. Halk Partisinin topvekûn aynı mayadan j olduğunu bilebilmektir.
Fakat işüı asıl hazin tarafı bu , da değildir. Hürriyet ve demokra- j si adına üm.'t ve bel bağlanan bir nesil var. Onlar ki gençtirler ve parti içinde, dâvalarına olan inan- I cm verdiği aşkla işe başlıyorlar. 1 Fakat içinde bulundukları parti, eski Mısır kâhinlerinin lâbirentleri gibidir; bin bir tecrübe, iğva ile karşı karşıya bırakılıyorlar. Orada, ' ikbale lâyık görülenler veya liya- ' kat gösterenler, o ikbalin bir defa 1 basamaklarını tırmanmaya gör- | sünler. Her biri kendine göre bir | küçük diktatör olur muyum ümidiyle tırmanıyor. Neye olmasın? Bu mektepte sivrilebildiler zaten başka ne olabilirler? Bu mektep -bir tek parti, tek şef. mektebidir. Orada, kulis aralarından: Bütün günahlarınızdan soyunun!» değil . tersine «bütün sevaplarınızdan so- ! yunun!» diyen nidalar duyulur.
Hem bırakın onu; her ne bahasına olursa olsun, ikbale ermeğe ! celidetmişlerin tek çıkar yolu bu ! parti içinde, bu yoldur. Bu partide I ancak antidemokratik şartlarla ikbale varılabilir. Zira, demokratik şartların yerine getirilmesiyle birlikte bu iptidai devirden kalma mekanizma bozulacak, bina yıkılacak; mevkiin göz kamaştırıcı katına varmış veya yaklaşmış bulunaıılar da kendilerini birdenbire alt basa maklarda ve yerde bulacaklardır. Bir daha bu fırsatı nasıl ellerine geçirebilirler? Onun için, her şey bahasına yola devam! Ama bir taraftan da - Yaşasın Demokrasi!»
Halk Partisi safında, genç veya ihtiyar, demokrasiye hizmet edebilmenin bir insan için ne kadar güç, hattâ muhal olduğunu, bilmem anlatabiliyor muyum?
AMERİKAN EĞİTİM KİTAPLARININ TEŞHİRİ Amerika Birleşik devletlerindeki eğitim kitapları ile Şimali Amerika-daki üniversite matbaalarında basılan kitapların 800 tanesi bugün Saraçoğlu mahallesindeki Milli Kü -tüphanede teşhir edilecektir. Her gün sabah saat 10 dan akşam 9 a kadar açık olacak olan sergi Ameri- ı ka Birleşik devletleri Dışişleri Ba- I kanlığı beynelmilel haberler ve kültür işleri bürosu kütüphane ve enstitüler kısmı tarafından himaye edilmektedir.
Amerikadaki eğitim teorisi ve A- | merikan okullarında okutulan ders (kitapları teşhir edilecektir. Buradaki mevzular arasında okul idaresi. çocuk ruhiyatı, beden eğitimi, çocuk bahçeleri, zihin hıfzıssıhhası, öğretmenlerin eğitimi ve sanat eğitimi vardır. Okul kitapları arasında ilk ve orta okul kitapları, köy okullarında, büyüklerin eğitiminde, ve göze ve kulağa hitap ederek eğitim mcvzularındaki kitapltır vardır.
Üniversite matbaalarından seçi -len kitaplar bir çok sahalarda ha -riçteki okuyucuları alâkadar edecek mevzular arasından seçilmiştir. A-merika Birleşik Devletlerinde üniversite matbaaları felsefe, tarih, güzel sanatlar, tıp, sosyoloji, ekonomi, siyaset, edebiyat, ve hukuk mev • zularında kitaplar basan ve kâr gayesi gütmeyen müesseselerdir.
ALACAK YÜZÜNDEN
KAVGA
Hamamönü semtindeki Yayla kahvehanesi önünde Mustafa Gül ve Bayram Coşkun isimlerinde iki kişi bir alacak meselesi yüzünden kavgaya tutuşmuşlar ve birbirlerini dövmüşlerdir.
Her iki kavgacı hakkında tahkikata başlanmıştır.
ADLİYEYE BİNA İLÂVE EDİLİYOR
Ankara adliye binası ihtiyaca kâfi gelmediğinden adliyenin arka kısmındaki boş araziye yeni bir bina yapılacak adliye binası ile birleştirilecektir. Bu arada adliyenin birinci ceza kısmındaki bütün odalar boşaltılarak diğer odalara taşınmıştır.
Bu kısım en kısa bir zamanda yıkılmasına başlanacaktır. Bu arada zaten sıkışık bir durumda olan Ankara adliye binası yeni vaziyet do-layısiyle tamamen birbirinin içine girmiş bulunmaktadır.
Birinci ağır ceza mahkemesi küçük bir odada dâvalarına devam etmektedir. Hattâ birinci ağır ceza başkanı Emin Dazıroğlu mahkeme salonunu kendi eliyle tanzim etmiştir.
331 SENESİ ASKERÎ LİSE MEZUNLAR TOPLANTISI
331 senesi sonunda Kueli, Edirne, Erzincan, Şam, Bağdat Askerî Liselerinin son sıfını bitirenler 27 O-cak 1950 Cuma günü yıldönümle-rini tesbit etmek üzere Ankarada toplanacaklardır. Taşrada bulunan arkadaşlarının da yıldönümlerini tebrik ederler.
UCUZ ARSA SAHİPLERİNİN DİKKAT NAZARLARINA
Kredi ve inşaat malzemesi üzerinde görüşmek ve bir karara varabilmek için 28/1/1950 tarihine tesadüf eden Cumartesi günü saat 3 de Halkevi Nikâh salonunda toplanı İlıcağından sayın arsa sahiplerinin teşrifleri rica olunur.
Müteşebbis Heyet
BAZI MÜHİM
İLÂÇLARIN İTHALİ
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakan-j lığı hayati mahiyette olan bazı mühim ilâçların ithali için 90 bin dolar tutarında döviz temin etmiştir.
Belediye Meclisinin 1 Şubat toplantısı
Belediye Meclisi 1 Şubat 1950 Çarşamba günü saat 17.30 da Ticaret ve Sanayi Odası salonunda toplanacaktır.
Belediye Meclisinin 1 Şubat günkü toplantısında Ankara Belediyesi nin 1950 yılı bütçesi, izinsiz inşaat, bölgelerinin tesbiti, Belediye Meclisi üyelerine yui'd dışı gezilerinde verilecek harcırah, Sulat İdaresince hazırlanan fazla çalışma talimatının tâdili, şehir hudutlarının yeniden tesbiti ile iskân sabası dışında arsaları bulunan Yapı Kooperatiflerinin durumu, komisyonlara asil ve yedek üye seçimi, Belediye resim tarifesinde bazı değişiklikler yapu ması ve 5110 sayılı kanunla derpiş edilen gelirin dc bu resimlerden bazılarına zam yapılmak suretiyle uygulanması, Belediye Çiçek Mağazasının 1950 yılı bütçesi, Ziraat Fakültesi, Atlı Spor, eski Maliye Meslek Okulu ve Çubuk çayı ile mezbaha köprüsü arasında ve Cebeci şehitliği civarında yeniden birer mahalle kurulması, 1948 yılı bütçesinde aktarma yapılması hakkında Belediye komisyonu kararı, Küçük Bah çelievlerde yapılacak cami için yer tayini, Ankara sular idaresi işletme yönetmeliğinin 23 üncü maddesine tevfikan verilecek ikramiyeler lıakkındaki meseleler vardır.
UCUZ ARSALAR ÜZERİNDE ÇALIŞMALAR VE HAK KAYBEDENLER
Halka dağıtılan ucuz arsalar işi üzerinde çalışmalara devam edilmektedir. Birinci partide dağıtılan arsalardan muayyen zamanda sözleşmelerini yaptırmayan 900 kişi ar salar üzerindeki haklarını kaybet -inişlerdir. Bu arsalar Belediyeye in tikal etmiş olup bekâr ve evli olup da çocukları olmadığından dolayı ikinci kura partisine bırakılan kim selerin 300 üne verilecektir. Geriye kadar diğer 600 arsa ikinci parti için müracaat etmiş olanlara Belediyece dağıtma usulleri tesbit edildikten sonra tevzi edilecektir. Bu hususta ki karar önümüzdeki günlerde belli olacaktır.
Diğer taraftan ucuz arsalarda yapılacak olan evlerin malzemesinin ucuza temini için teşekkül eden bir müteşebb;s heyet kredi ve inşaat malzemesi üzerinde görüşmek ve bir karara varmak için ucuz arsa sahiplerini toplantıya davet etmiştir.
NÜFUS SAYIMI HAZIRLIKLARI
Dün istatistik genel müdürlüğün de ziraat ve nüfus sayımları için müdürler heyeti yeni bir içtimada bulunarak ziraat ve nüfus sayımlarının prensipleri hakkında konuşmalar yapmışlardır. Önümüzdeki bu iki sayımla beraber aile sayım -ları da yapılacağı öğrenilmiştir.
Diğer taraftan nüfus sayımı için genel müdürlük nüfus isleri müdürü Şükrü Arıdor Mardin havalisinde idari âmirlerle nüfus sayımı hazırlıkları için hareket etmiştir.
BERBERLER DERNEĞİ YENİ İDARE HEYETİ
Berterler Derneğinin 22 Ocak 1950 Pazar günü yapılan Genel Kurul toplantısında, Yönetim Kurulunun asil üyeliklerine seçilenlerin ı vazife • taksimi şu şekilde yapılmış-
Başkanlığa: 1-Ialit Tüter. 2 inci başkanlığa: Hüsnü Altuğ. Sayman ve Sekreterliğe: İsmail Sunal. Veznedarlığa: Salih Aközer. Üyeliğe: Ahmet Afifbilek. Üyeliğe: Mustafa Bahadır. Üyeliğe: Osman Lâçinkaya.
Zirai Bahisler
Ziraat Sigortası ve Türk köylüsü
İstihsali, güneşle yağmurun lût-1, funa bağlı bir memleket için, ziraat, memleketidir, demekte ne derece isabet vardır, bilmiyoruz.
Türkiyemiz için dc bir ziraî is-1 tihsal memleketidir, der ve kendi kendimize övünürüz. Çok hazin bir tecelli ve akibettir, ki ziraî is- | tihsal memleketi olduğunu iddia I ettiğimiz memleketimizde, yer yer | kıtlık olur. Senenin muayyen mevsimlerinde vatandaşlarımız bir lok ma ekmek temin edebilmek için yurtlarını, ocaklarını terkederek işçilik veya hamallık yapmak üzere limanlarımıza, fabrika ve atelye olan şehirlerimize göç ederler. Yine hazin bir tecelli ve akibettir, ki ziraî istihsal memleketi olan Tüı-kiyemizde bazan yenilecek ekmek veya et, bazan da içilecek su bulunmaz.
Çalışan nüfuzumuzun 6.476.400 ü toprak mahsulleri işleri ile uğra şır. 76.273.600 hektar olan Türkiye topraklarından her yıl ancak, 10.491.211 hektarı ziraî işlerde 1 milyon 120.211 hektarı da meyva ve seb ze istihsalinde kullanılmaktadır. Bu hesaba nazaran topraklarımızdan ancak % 13,79 hektarı ziraata, % 1.45 hektarı da meyva ve sebze istihsalinde kullanılmaktadır.
Türk çiftçisinin modern ziraatın gerektirdiği şartlara uyacak ve bu tarz ziraata elverişli âlet, tohum, gübre kullanabilecek sermayesi ve bilgisi hemen hemen yok gibidir. Bu itibarla diyebiliriz, ki ziraî istihsalde köylümüz, dededen kalma usul ve âdetlerle çalışmakta ve bu mesaisinde tek yardımcı olarak kendisine tabiatı bulmaktadır.
Daha henüz tabiata hakim olamı yan Türk köylüsü birçok zamanlar o-nun esiri ve zebunu olmaktan kendisini kurtaramamıştır. Eğer yağmur yağarsa Tüık köylüsünün tar lası su yüzü görür. Eğer yağmur fazla olmazsa, Türk köylüsünün tarlası civardaki nehir, çay veya derelerin hücumundan kendisini kurtarabilir. Hususî müşahedelerimize müsteniden diyebiliriz, ki bir çok zamanlar köylümüz bir takım hayvan, böcek, sel, kuraklık gibi âfetlerin tam ve mutlak esiridir.
Beklenilmedik bir zamanda yağan sürekli yağmurlar, yakın nehirlerin taşması, 'kuraklık, yangın, çekirge, yaban domuzu, insana ve hayvana ait bir takım hastalıklar ve saire tarlaların„ heba olmasını, mahsullerin çürümesini mucib olmaktadır. Çok zor olduğu kadar masrafı da gerektiren çeltiklerimizin kırağı ile yandığı, fındık, üzüm ve sair meyvalanmızın mahvolduğu çok görülmüştür.
Bazan çekirge veya domuzların, bazan istihsal mevzuu nebatlara arız olan hastalıkların; kuraklık -tan mütevellit yemsizliğin köylmü-zü zarara soktuğunu, onu yerinden, yurdundan ettiğini biliyoruz.
Kısa olarak şunu söyliyelim, k1 toprağını sürüp tohumunu eken va tandaş, yıllık emeğinin meyvasını toplayıp borçlarını ödemeyi, kendi kendini kalkındırmayı beklerken sel, kırağı, dolu, çekirge, domuz, yangın ve hastalıklar gibi bazı â-fetlerden çok zarar görmektedir.
Türk ekonomisi ve Türk köylüsü için çok mühim ve hattâ yegâne ge lir kaynağı olan toprak mahsullerimizin her hangi bir sebep, felâket, kaza ve saire dolayısiyle mahv ve
Türk Köylüsünün, kendi inisyatifi ile böyle bir kooperatifleşme veya sigorta yapabilecek evsafta olmadığını biliyoruz. Köylümüzün, ne görgüsü ne parası, ne de kültürü böyle bir işe müsait değildir. Aııçak hemen şunu belirtmek yerinde olur, ki Türk köylüsü her- şeyden evvel aklı selim sahibi ve bilhassa çok mutiydir. Elverir, ki ona her hangi yeni bir iş gösterenler iyi niyet sahibi ve bilhassa yurtsever olsunlar.

Hiisnü Hû mit Koptagel
harab olmaları halinde devlete yük I sebzenin piyasa fiyatına göre, be-olmadan zarar görenlere bu zara- ' ' ’ ' ’ ' • - — -
tın değerini derhal ödeyebilecek bir ziraî sigorta kurulması zamanı geldiğine kani bulunmaktayız.
Hükümetin böyle bir ziraî sigorta imkânları üzerine tetkikler yaptığını duyuyoruz. Ve yine biliyoruz ki. by tetkikler diğer tetkikler gibi daha yıllarca sürecektir.
Türkiye topraklarının 10.491.211 hektarı ziraat işlerinde, 1.120.740 hektarı da meyva ve sebze istihsalinde kullanıldığına göre, tesisini istediğimiz ziraat sigortasını ’* ' kısma ayırabiliriz.
Ziraî istihsalde kullanılan 10 milyon 491.211 hektardan yapılan, ziraatın mahiyetine, tabiî rizikoların ve istihsal mevzularının piyasa fiyatlarına göre her yıl beher dönüm başına almaca kolan 5-20 kuruş sigorta ücreti mühim bir yekûn tutabilir.
Meyva ve sebze istihsalinde kullanılan 1.120.740 hektar araziyi de iki kısma ayırabiliriz. Münhasıran sebze istihsalinde kullanılan araziden istihsal olunan sebzenin mahiyetine, tabiî rizikolara, ve bu
ÜHEUSEE: Asıl bu işte biraz müsamaha lâzım
|h| er işin bir nizamı bir kanufuı
■ olması lâzım değil mi? işte bıı suretle otottiis işletmesi için dc bir tane nizamname yapılmıştır. Fakat bu nizamnamenin hazırlaııı-
şında pek dikkatli davranılmadığı, bazı noktaların unutulduğu anlaşılmaktadır.
Evvelki gün bindiğimiz tro-leybüs'de şahit olduğumuz bir münakaşa, bize bunu öğretmiş oldu. Ayazın ortalığı kestiği, herkesi tir tir titrettiği sabahın erken saatinde Kızılay durağından iki telgraf mü vezzii de troleybüse bindiler. Biletçi, sıra ile ıbilet kese kese, bunların yanına da yaklaştı ve kendilerinden bilet istedi. Ama, yalnız birisinden... Ötekisine ses çıkarmadı? Müvezziin bir tanesi kendisinden bir şey talep edilmediği için sükût ediyor, diğeri ise mütemadiyen biletçi ile çekişip duruyordu.
I her hektar başına alınacak 5-35 kuruş sigorta ücreti mühim bir yekûn yapabilir. Meyva sigortasını da aynı esaslara göre hesaphyabiliriz.
Ziraat Bankamız, bu sigortanın ana bankası vazifesini görebilir.
Ziraî istihsalde ileri gitmiş olan memleketlerin, tekâmül ve inkişaf seyirlerini tetkik edecek olursak görürüz, ki bu memleketlerin bugünkü kemallerinde devlet yar-' dimi kadar kooperatifleşmenin, köy ] lüler tarafından vücude getirilen iki ziraî sigortaların büyük hizmetleri olmuştur.
Türk köylüsünün, kendi inisyatifi ile böyle bir kooperatifleşme veya sigorta yapabilecek evsafta olmadığını biliyoruz. Köylümüzün, ne görgüsü, ne parası, ne de kültürü böyle bir işe müsait değildir. Ancak hemen şunu belirtmek yerinde olur, ki Türk köylüsü her şeyden evvel aklı selim sahibi ve bilhassa çok mutiydir. Elverir, ki ona her hangi yeni bir iş gösteren -ler, iyi niyet sahibi ve bilhassa yurtsever olsunlar.
D. P. ve işçi mes’eleleri
★ (Baştarafı Birincide)
Grev hakkı aleyhinde olanların ortaya attıkları eseslı fikir, işçile- I rin toplu bir halde işi terketmele-rinin istihsali azaltacağı veya durduracağı, bunun sonunda da İçtimaî hayatta büyük İktisadî zorluklar doğuracağı iddiasıdır. Bu fikrin yanında siyasî mülâhaza ve tesirlerin dc grevlere sebep olacağı ve bu suretle siyasî mücadelenin cemiyet için tehlikeli bir mecra alacağı endişesi vardır.
Demokrat Parti grev hakkını, sen dikaların siyasî tesirler dışında kal maları şartiyle tanımaktadır.
Grev aleyhindeki İktisadî ve İçtimaî mülâhazalara gelince realite daha çok bu düşüncelerin aksine o-larak tecelli etmektedir.
Bir kere grev hakkının tanınmadığı yerlerde kendisini haksızlığa maruz kalmış gören işçilerin yaptıkları sabotaj hareketleri istihsali kalite ve miktar itibarile geriletmektedir. Bundan başka aynı ruh haletiyle işçiler gizli hareketlere temayül etmekte, yabancı ideolojilerin tahrik ve telkinleri daha müessir bir hal almaktadır.
Demokrat Parti grevi işçilerin bir hakkı olarak tanımakla beraber, her hakkın Suiistimali yasak olduğu gibi grev hakkının suiistimalinin de
yasak olması lâzım geldiği fikrindedir.
Grev hakkının suiistimalinin nasıl olabileceğine bir kaç misal verelim: Grevden evvel iş verenlerle görüşüp ihtilaflı mevzuu bu suretle veya hakem yoliyle halletmek mümkün iken bu yapılmıyarak doğrudan doğruya greve başvurmak grev hakkını suiistimal tetmek demektir.
Sendika tarafından ilân edilecek greve iştirâk etmiyen işçileri zorla iştirake mecbur tutmak grev hakkı nı fena kullanmak demektir.
Grev yaptıktan sonra iş yerlerini terketmiyerek fabrikaları işgal etmek, tahribe çalışmak, asayişi bozmak grev hakkını suiistimal etmek demektir.
Bir mıntakada ve bir iş sahasında grev yapanların başka mıntakalar-daki ve başka sahalardaki işçileride greve teşvik etmeleri grev hakkını suiistimal etmek olur.
Verdiğimiz şu kısa izahattan da | anlaşılacağı veçhile Demokrat Parti . işçi sendlkalarmuı, suiistimal edilmeyen, siyasî tesirlerden uzak bir şekilde grev hakkını haiz olmasına taraftar bulunmaktadır.
- V-
I işçilere iş bulma tesisatının amme işi olarak kurulması
Demokrat Parti programının 5 nci maddesinde «çalışmak istiyen her

— Ben keyfim için bu soğukta yola çıkmadım. Vazife icabı büyük postahaneye telgraf yetiştiriyorum, diye söyleniyor, fakat biletçi de bir türlü meram anlamıyordu. Nihayet yolcular arasında bulunan bir bayan, bu sonu gelmez muhavereden bıkmış olmalı ki, biletçiyi çağırdı ve postacının bilet parasını ödedi.
Fakat ibu formül de, istenilen., neticeyi vermedi. Bu arada şu garip vaziyeti de öğrenmiş olduk.
Meğerse, elektrik, havagazi ve otobüs idaresinin bir meclisi ida-
resi varmış. Onlar oturmuşlar, her vasıtaya, polis, jandarma, müvez-zi gibi vaz.fe ile seyahat edenlerden yalnız bir tek kişinin binebileceğine karar vermişlermiş.
Biletçi bunu izah ediyor ve o sebeple ikinci müvezziden bilet istiyormuş.
Bildiğimize, gördüğümüze göre, polis, jandarma, müvezzi gibi âmme hizmetlerinde çalışan vatandaşlar, vazife icabı bu gibi vesaitten parasız istifade etmelidirler. Fakat, bu haklarından faydalana-
rak, kalabalık saatlerde kafile ile
otobüslere binmemelidirler. Bunun
için her hangi ıbir tadhide biz de taraftarız. Fakat İstanbulda olduğu gibi müsaaden.n hiç değilse bir yerine üç kişiye inhisar ettirilmesi şarttır. Meselâ tesadüfen, aynı zamanda vazife alan aynı cins iki memurun birisi, arkadaki otobüsü
mü bekleyecek? Ya vazifesi ne o-lacak? Hem o kadar kişinin içinde, bir devlet memuru sayılan bu vatandaşları müşkül vaziyete sokmak reva mıdır?
Bu yasağa derhal ıbir çare bulmak, ufak memurlarımızı müşkül vaziyetlerden kurtarmak lâzımdır kanaatindeyiz.
Hikmet YAZICIOGIU
— Ne demek istiyorsun?
— İzah edeyim. Hani İncili Çavuşun özürü kabahatinden büyük bir hikâyesi vardır. Seninkisi o hesap... Gidip Ilüsrevin metresi oluyorsun, bana dönüp: -Sebep sensin, seni seviyorum!, diyorsun. Buna dağdaki ayılar bile güler. Çam üstüne çam deviriyorsun. Bir genç kızın, kendi iradesiyle, kendine bir eş seçmesi kadar normal hiçbir şey yoktur. Buna takılmıyorum. Ancak...
Ancak...
— Ancak?...
— Hüsrev’i... o mendeburu... bilmem ki nasıl...
Gülmeğe başladı:
— Şimdi yakaladım. Onu kıskan din, değil mi?
— Anımı da...
— Sus, koca yalancı! Bir kadı -nın, beğendiği erkeklerle, sizin yaptığınız gibi, şerefinden vesai-reden birşey kaybetmeksizin düşüp kalkabileceğini sen söylemedin mi?
Azıcık bozulmuş bir halde:
— Ben mİ? dedim. Sana... ne va kit... böyle bir herze yumurtladığımı hatırlıyamıyorum.
— Doğru! dedi. Bana sen söylemedin. Fakat ben, eski hikâyelerinin birinde buna benzer bir cüm le okumuştum. Daha neler de neler! Kıskançlık; bir aşağılık duygusu, erkeğin sadece kendisi için bir hak haline getirildiği mülkiyet hırsı imiş... O, kadını, bir sigara ağızlığı, bir dolma kalem ve-yu herhangi lüzumlu bir eşya gibi mutlak tasarrufunda bulundurmak ve başkalarına karşı mutlak surette... ne dediğimi anlıyorsun... bu sözler şenindir!
ZAFERİN TELİF AŞK VE MACERA ROMANI
rN U M A R A CI ,
I-----Yazan : N- A.--Tefrika No: 6-'
— Benimdir. Amma sen itirazı-
mı ters manada
aldın. Dokundu-
ğum nokta, tercihlerindeki isabetsizliğe karşıdır. Akılsız kızlar herifi o kadar şişirmişler ki, ölünceye kadar asıl hacmine inemez. Dikkat etmedin mi? Kendini dev
lil olmak üzere kaşları çatılmıştı. Ne yapacağını, beni nasıl ve ne surette yaralıyaeağını kestiremiyoı-gibiydi.
aynasında görüyor
ve bir not def-
teri varsa, ona, bu gece, bir kur-
ban daha kaydetti. Sen benim değil, onun gözünden düştün. Arlık tependen bakmıya kalkışacak, se-
ni hor görecektir. Bunun, senin için, bir kayıp olduğunun hâlâ faikında değil misin? Bir haksızlığa uğradın, üzülsem buna üzülürüm.
Bir nokta daha: haydi onunla aklına geleni yaptın, fakat şu veya bu sebeple, insiyaklarından gelen şuursuz bir itlişle attığın bu sakat adımı haklı göstermek için uydurduğun bahane hepsinin üstüne tüy dikiyor. Oturup gülmeli mi, yoksa ağlamalı mı? Bana az önce söylediğin şey., doğrusu., hiç beklemiyordum. Olup bitenlerden sonra.. hoşuma gideceğini., tahmin ediyor-musun?
— Etmiyorum.
— O halde?
Biı- müddet kararsız adımlarla dolaştı. Zihninin gergin bir faaliyet halinde bulunduğuna bir de-
Kitaplığımdan rasgele bir kitap aldı. Evirdi çevirdi, içini karıştırdı ve aldığı yere bıraktı. •
— Bu da neymiş? diye homur-
dandı. Hım.. Aşkın metafiziği..
Sen daha bunları oku! Yavrum,
sen kendin de başlı başına metafi-
ziksin..
Hareketlerini merakla kontrol ediyordum. Herşey bertaraf, fakat hiç değilse kontrol edilmeğe değer psikolojik bir vakıa yakala-
mıştım. amma bütün konuştuklarımız, onun bu saatte odamda bulunuşu gerçek değilmiş gibi geli yordu.
Tekrar yanıma sokuldu. Bezgin bir halde ve hemen hemen istek-
— Dinle; Bunları niçin yaptığımı pek iyice bilmiyorum. Dedi. Galiba, hem ben utanarak ıstırap çekeyim hem de sen çekesin diye yaptım. Her ne hal ise... Bana günün birinde yaklaşmak istersen o-nun metresi olduğum '■ için yanarak hatırlıyacaksın.
Ben sana ne vakjt sakul-
mak arzusu duysam, herşeyi kendi ellerimle yıktığımı hatırlayarak kahırlanacağım. Artık., beni.. bu halimle, yani., lekelenmiş de-miyeceğim fakat., eskisi gibi saf olmadan., istemezsin., değil mi?
Yüzüme bakarak sözlerinin tesir derecesini ölçmeğe uğraşıyordu.
— Yeter artık Ayşe! dedim.
Gider ayak keşmekeş içindeki karakterine yakışan başka bir sual daha sordu:
— Beni., biraz olsun., seviyormu-sun? Yani., hiç sevmedin mi?
Hayretle yüzüne baktım ve lüzumsuz bir şiddetle:
— Ne münasebet!
Diyerek başımı salladım.
Sırtını duvara yasladı. Rengi büsbütün uçmuştu. Ağlıyacakmış gibi kapakları titredi ve alt dudağını ısırdı. Yaralanmış bir bakışı
Birimize hiçbir vakit bu kadar uzun müddet bakmadık. Ben değişiyorum. O da değişiyordu. Mağlûbiyetten yavaş yavaş uzaklaştı. Başını azametle kaldırdı.. İğneleyici, hırçın ve kendini herkesten üstün gören haline yeniden kavuştu. Sinirli sinirli gülümsedi.
Tekrar zehirli birşey söyliyecek diye titredim.
Kapıya doğru ağır ağır yürüdü. Açtı, eşikte durdu:
— Hepsi yalandı, hepsi!
Dedi ve çıktı.
Elektriği söndürdüm ve bir sigara yaktım. Kimsenin beni görmesini istemiyordum. (Hepsi yalan. .mış!) diye mırıldandım. Fakat sevinemedim, üzülmedim de. Yalnız.. Ayşenin babasına karşı evvelce duyduğum nefreti ve korkuyu, farkına varmadan, kızında devam ettirerek onun felâkete uğramasına pek aldırınıyacak bir hale mi düştüm? diye kendimi kir kere daha yokladım.
Karanlıkların ötesinde, titrek bir ışık yolumu aydınlatıyor. Fakat benden henüz o kadar uzak ki.. İlk adımı atmak için çekingenlik duyuyorum. Sağlam zannettiğim
yerde bir hendek açılmış olabilir, düşer kalırım. Amma büsbütün
korkak değilim. Yola çıkmağa az-
mettim, önüme ne
rüyeceğim.
dikilse gene yü-
Onun, kendisine mahsus bir i-natla sımsıkı bağlı kaldığı saçma, sapan fikirlerle başa çıkamıyaca-ğımı artık anladım. Fakat bir erkek, sadece yüksek fikirlerden i-baret bir nesne değildir. Onun hisleri ve içgüdüleri vardır, İhtirasları ve bütün bir varlığını kap-lıyan cinsî hayatı vardır. İşte bu noktalardan ona hâkim olabilirim. Düşünceleriyle reddettiği şeyi ilişleriyle kabul ettirebilirim. Bak, bunu becerebilirim. Ufak tefek başarısızlıklardan asla yılmam.
(Devamı var)
işsiz yurddaşa iş bulunması» esası kabul edilmiştir.
Bu esas bir taraftan memlekete çalışmak istiyen her vatandaşa iş bulmak gibi geniş bir meseleyi, diğer taraftan işi olup da şu ve bu sebeple işsiz kalmış olan işçilere tekrar iş bulmak gibi teknik bir davayı ihtiva etmektedir.
Birinci mesele memleketin İktisadî kalkınmasiyle ilgilidir. İkincisi işsizliği önlemek tedbirlerinin alınması meselesidir.
Burada bu ikinci dâvâ üzerinde duracağız.
İşçiye iş, iş verene işçi bulmak dâvası bütün mahiyeti ile bir âmme vazifesi halini almış bulunuyor. İS nci asırdan itibaren hususî iş bulma idarehaneleri ile başlayan bu faaliyet, Birinci dünya harbine takaddüm eden senelerde devletlerin vazifeleri arasına girmeğe beşlamış, bu harpten sonra ise garp memleketlerinin büyük kısmında parasız olarak, ayni zamanda işçileri ve iş sahiplerini birbirlerine bağlayan mukavelelerin bir çeşit noterliği rolünü de görmek üzere mühim bir âmme işi mahiyetini almıştır.
Devlet tarafından kurulan iş bulma büroları bilhassa ziraat işçiliği sahasında büyük faydalar temin etmektedir. Bu bakımdan zirai bir memleket olan Türkiyede iş bulma faaliyetinin devlet vazifeleri arasına alınması zarureti vardır.
Bugün iş kanunlarımız arasında, devlete bu hususta vazifeler veren mevzuat mevcuttur. Fakat devlet bu işi iki sebep dolayısiyle muvaffakiyetle yürütememiştir.
a) -Vazife bir ücret mukabilinde yapılmaktadır.
b) Devlet bir iş sahasına sevket-tiği işçilerin o yerde iş bulmalarını garanti etmemektedir! Bunun içindir ki bugünkü-iş ve işçi bulma kuyumunun elde ettiği neticeler çok zayıftır.!
Halbuki, iş ve işçi bulma ku ■ rumu:
1) Ücretsiz olarak vazife görmelidir.
2) İş ve işçi arasındaki mukaveleyi biczat yaparak her iki tarafı da temin etmelidir.
3) İş şartlarını işin mahal ve mahiyetine göre evvelden tesbit etmelidir.
4) Toplama ve iş yerlerinde işçi meskenleri, sıhhi tesisat vücuda getirmelidir!.
Demokrat Parti, devletin İşçiye iş bulma vazifesini bu mahiyette görmektedir. Bıııuııı içindir ki iktidara geldiği zaman dâvayı bu mahiyette ele alacak, oııa göre teşkil ve tesisler vücuda getirecektir.
ADYO• TELEFON*TELGRAF HABERLER
Atom rezaleti büyüyor
Tefrika Noı 54
A. S. Ezupcry
Çeviren: Mücahit TOPALAK
YerleGök Arasında
a-ti
I-
Marsholl yardımından istifade eden devletler Rusyaya mal satıyorlar
Vaşington, 25 (a.a.) (Reuter) — Georgia ayan üyesi Malone ayan meclisinde yaptığı bir konuşmada Marshall plânı memleketlerine Birleşik Amerika tarafından yapılan yardımın işlenmiş maûller şeklinde komünist memleketlere gittiğini bildirmiştir.
Malone Marshall plânı memleketlerinin Rus peyklerine makine ve âletle;-, bilyalı yataklar, elektrik malzemesi, yol inşaatı için ağır makineler ve motörlü vasıtalar gönder diklerini bildirmektedir.
Malone meclise Marshall plânı memleketleri ile, demir perde arkasındaki memleketler arasında geçen lerde imzalanan 95 ticaret anlaşmasını ihtiva eden bir liste vermiştir.
Malone «Rusya ve peykleri ile veya Rusya tarafından işgal veya kontrol edilen herhangi bir bölge ile ticaret yapan ve onlara faide te-
Amerika Ruslara
uranium satmış
ta
k
n,

)n ı mir» eden memleketlere Marshall a? "Adımının kesilmesini» istiyen bir
Tahkikat Komisyonundaki şahadetler çok enteresan oldu Vaşington, 25 a.a. — Harp içinde Rusya’ya atom bombası imaline ya-rıyan maddelerin gönderilmesi hak kında tahkikat yapan temsilciler meclisi tahkikat komisyonu dün bir çok şahitleri dinlemiştir.
Bunlardan biri Sovyetlerin 1945 Şubatına kadar atom araştırmalarında kullanılan «ağır su) satın aldıklarını bildirmiştir.
Diğer bir şahit te «Canadian ra-dium and uranium «Company. müdürü Boris Pregel'in Rusya’ya 450 kilo uranium mürekkebatı gönderdiğini açıklamıştır.

Fakat biraz sonra dinlenen müdür bu madenlerin Birleşik Amerika ve Kanada hükümetlerinin tasvibi ile gönderildiğini söylemiştir.
Nihayet komisyon 1943 ağustosunda ve 1945 şubatında ağır su ve uranium mürekkebatı gönderilmesi hakkında iki kere müzakereler yapıldığını bildiren Herman Rosen-berg’i dinlemiştir.
Komisyonun önümüzdeki oturum lan esnasında meşhur Manhattan tasarısının direktörü general Leslie Groves’in de tanık olarak çağırılması mümkündür.
Sarre meselesi
Amerikan silâh
'takrir vermiştir.
Malone’nin takriri incelenmek ü-zere ayan meclisi Idışişleri komisyonuna verilmiştir.
köylüyü önüne alıp bir sürü dil döktükten sonra, sormuş:
— Demokratlardan ne umuyorsunuz da oraya yazılıyorsu-
Köylü derhal şu basit misalle kanaatini belirtmiş:
— Efendi, şimdiye kadar kestiğimiz karpuzlar ya geçmiş ya ham çıktı! Ayıp değil ya! Gözümüz kesilmedik karpuzda kaldı! — A. F.
Meclis köşesi:
«- Vaşington, 25 a.a. France Presse ajansı muhabirine Amerikan Atom «,1 bilginleri çevrelerince yapılan be-m- vanatlara nazaran atom uçağı on ‘o- yıl içinde inşa edilecektir.
ıit-J ’ Sekiz yüz ton ağırlığında olacak er. olan bu uçak aya sekiz günden da ıa- ha az bir zamanda varacaktır. Şüp )le hesiz halledilmesi gereken atom re un aktörünün inşası, soğutma tertiba-de tj zararlı ışınlardan muhafaza gi-ığu bi önemli meseleler ortaya çıkmak ye- tadır. Fakat hiç bir kat’î engel yok leşi tur ve muhabir tarafından elde e-za- dilen malûmata nazaran tepkili mo iki türlerle mücehhez ve muazzam bir üsfl pisi balığı şeklinde olan Northrop-! o- un «uçan kanadı- hakikatte gizlice ide, atom uçağının bir modeli olarak va- düşünülmüştür. Şu halde atom u-aak cağı saatte 2000 kilometre sürati
1 bulunan çok büyük bir pisi balığı )uM seklinde bir şey olacaktır.
Amerikanın yeni Deniz Kurmay Başkanı
ı Paris Radyosu, 25 (Basın - Ya-yın) — Amiral Scherman dün ak-
keti şam resmen, Amerikan Deniz Ge-a i nelkurmay Başkanlığı vazifesine
cinin
başlamıştır. Amiral Scherman Ami-al Denfild’in yerine tayin edilmiş
ın(M
ııyor. bul-)u fa-ikad*
Köprüyü satmış
Athnes (Alabama) 25 (a.a.) — Sekiz ton ağırlığında bulunan ve 25.000 dolar sarfedilerek yapılan Pi-ney Creek köprüsü iki taftalık bir araştırmadan sonra parça halinde satılmış olduğu iki hurda demir tüccarının ardiyesinde bulunmuştur. Köprüyü çalıp satan Fred Vickers suç ortağı Woodrow Moore ile birlikte yakalanmıştır. Köprüyü bir libresi bir Sentten olmak üzere 149 dolara satan Vickers bu işi ailesini geçindirmek için yaptığını söylemiş-
Batılılar Fransayı destekliyorlar
Londra radyosu, 25 (Basın - Yayın) — Federal Alman hükümeti batı müttefikleri ile işbirliği siyasetine devam niyetinde olduğunu teyit etmiştir. Kabinenin dünkü toplanışında oybirliği ile tasvip olu -nan beyanatta .Fransa ve Almanya arasındaki dostane münasebetler ve bir Avrupa birliği fikri o kadar ö-nemlidir ki, Sarre bölgesinin bir ihtilâf mevzuu olmasını önlemek i-çin elden gelen her şey yapılmalıdır- denilmektedir. Kabine Sarre hakkındaki bir muhtırayı reddet -miştir. Bu muhtırada Sarre'ın iktisadi bakımdan Fransaya bağlı kalmasrı sivasî bakımdan da federal Alman Cumhuriyeti ile birleştiril -mesi teklif edilmekteydi.
Müttefiklerin durumu
Bonn, 25 (a.a.) — Sarre meselesinin halli, Londra, Paris ve Vaşington arasında diplomatik görüşmelere mevzu teşkil ettiğinden artık Almanlararası bir münakaşa mevzuu olmaktan çıkmıştır.
Müttefik resmi şahsiyetleri dün akşam batı başkentlerinde bu hususta diplomatik hareketler oldu -ğundan doğrudan doğruya haber -leri bulunduğunu yalanlamakla beraber Ingiliz ve Birleşik Amerika hükümetlerinin Sarre bölgesinin siyasi istikbaline ait Fransız tasarılarını desteklemelerini imkân dahilinde görmüşlerdir.
Bu tasarılara göre, Fransaya bağ lı özel bir konsey kurulacak, Sarre madenleri uzun vade ile kiralanmı yacaktır. Bu, barış andlaşmasına zarar verebilir.
Böyle iki taraflı bir hareketin neticeleri Almanların Sarre hükümeti ne saldırmalarına mani olmak ve onların bu bölge madenlerine karşı şiddetli taleplerini önlemek olacak
Bayındırlık Komisyonu:
Maraş milletvekili Emin Soysal'ın köylerin içme sulan ve küçük sulama işleri hakkında kanun teklifini,
2 — Gümüşhane milletvekili Şükrü Sökmensüer ve Kars milletvekili Akif Eyidoğanın köylere yardım fonu tesisi hakkında kanun teklifini görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Çalışma Komisyonu:
İş kazalariyle meslek hastalıkları ve analık sigortaları hakkındaki 4772 sayılı kanunun bazı maddelerini dgğiştiren ve bu kanuna bazı maddeler ekliyen kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Dilekçe Komisyonu:
Bugün saat 10 da;
Ekonomi Komisyonu:
İngiltere ile Amerika anlaşmaya vardılar
Vaşington, 25 (a.a.) — Birleşik A-merika ve İngiltere, askerî yardım programına uygun olarak İngiltere-ye devredilecek Amerikan silâhları hususunda bir anlaşmaya varmışlardır. Dün gece, İngiltere Büyükelçiliğinin sözcüsü bütün önemli anlaşmazlıkların halledildiğini bildirmiştir. İngiltere ile diğer memleketlerin bu analşmaları Cuma günü imza etmeleri beklenmektedir. Öğrenildiğine göre, yeni anlaşma gereğince Ingiltere bu silâhların bir kısmını meselâ Hongkong’a gönderebilecek, fakat batı Avrupa müdaafası-na tahsis olunan siİâh stokunda bunların yerine yenisini koymıya çalışacaktır. Bundan başka İngilte-reye kendi silâhları ve imalâtı için dolar sarfetmiye mecbur kalmıya-cağı hususunda teminat verilmiştir Bu arada, Ingiltere ilkönce çok sayıda Amerikan uçağının kendisine devrini kabul etmişse de yedek parçaların kıt olduğunu ve ihtiyat olarak muhafaza edilen uçaklardan bir kısmının kötü durumda bulunduğunu öğrenince bu işten vazgeçtiği öğrenilmiştir. Bununla beraber iyi haber alan çevrelerde Ingiltere-nin 40 tane B 29 tipinde üstün uçar-kale bombardıman uçağı alarak bun lan uçuş talimlerinde’ kullanacağı söylenmektedir.
İngiliz Avusturya tediye anlaşması
Londra Radyosu, 25 (Basın - Yayın) — İngiliz - Avusturya tediye—,------------------ „
anlaşması dün Viyana'da imzalan- bağlı olduğunu ileri sürmüştü, mıştır. Bu anlaşma Avusturya hü-1 Dünkü müzakerelerde Batı dev-kümetine, diğer Batı Avrupa mem- letlerinin temsilcileri bugünkü çık leketlerinin faydalandıkları kolay- mazdan Sovyetlerin sorumlu olduğ Irkları sağlamaktadır. ğunu bir defa daha belirtmişlerdir.
Devlet çelik ve kimva ensüstrisi kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Adalet Komisyonu:
1 — 4353 sayılı kanunun geçici birinci maddesile 4659 sayılı kanun da yazılı sürenin iki yıl uzatılması hakkındaki 5163 savdı kanun hük münün bir yıl uzatılmasına dair kanun tasarısı.
2 — Bingöl milletvekili F. F. Düşünselin hayvan hırsızlığının meni hakkındaki kanuna ek kanun teklifi.
Avusturya ile ordloşma ümidi kalmadı
Londra Radyosu, 25 (Basın - Yayın) — Londra’daki yarı resmî çev reler Avusturya barış andlaşması meselesini dikkatle incelemektedir ler.
Dışişleri Bakan muavinleri dün yaptıkları 249 uncu toplantıda, Rus ya ile Avusturya arasında Viyana-da cereyan eden müzakerelerin tamamlanmasına intizaren antlaşma üzerindeki görüşmelerin 15 Şubata bırakılmasını kararlaştırmışlardır.
Bilindiği üzere Rus hükümeti ant laşmanın imzasının bu görüşmelere
GELİR VERGİSİ
İtalya İsraili tanıdı
Roma, 25 (a.a.) — İtalya dün gece İsraili hukuken tanımıştır. Hatırlarda olduğu gibi İtalya bu memleketi bundan altı ay önce fiilen tanımış bulunuyordu. Bu suretle İsraili hukuken tanımış olan memleketlerin sayısı 43 e çıkmıştır.
Gelir Vergisi tatbikatı yılbaşın -dan itibaren başlamıştır.
Müessesemiz her iş yerinin kanu nı defterlerini tutmakta ve vergi ile »lâkalı bütün işlerini tam ehliyet vc ketumiyetle ve en uygun şartlar la yapmaktadır
MUHİT
MUHASEBE MALİ İSTİŞARE TAKİP İŞLERİ MÜESSE8ESİ (Anafartalar Cad. Vakıf iş Hanı)
Kat 3, No. 317, Tel: 166G6
Amerikaya sığınacak olanlar
Vaşington, 25 (a.a.) — Ayan Meclisi Hukuk işleri Komisyonu Birleşik Amerikaya 30 Haziran 1951 tarihine kadar 320.000 mültecinin kabulüne dair olan kanun tasarısını kabul etmiştir. Komisyon bu arada fesatçı unsurların da memlekete girmelerini önliyecek yeni kayıtlar koy muştur.
Se rbesl l ihra
seçilmiş HİKAYELER DERGİSİ ŞAHAP SITKI
Sayısını görmedinlzse mutlaka okuyunuz
T A B L E T
VİKODİN
VIKODİN
VİKODİN
RUTUBETLİ HAVALARDA KULLANINIZ.
KODIN

VİKODİN
Hekimsiz Dispanserler!
eçenlerde bu kısa sütunda Verem Savaşının Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlere mahsus süslü birer vitrin olduğunu belirtmiş, bir çok vilâyetlerimizde hekim yoksulluğundan hastaların eziyet çektiklerini ve hastalıklarının günden güne vahim bir hale geldiğini yazmıştım.
Vakıa Verem Savaşına katılan bir çok hamiyetli ve zengin va tandaşlarııı bağışları lıer tarafta miihim bir miktara varmıştır. Bunlar her tarafta derneklerini kurmakta, dispanserlerini açmakta ve lâzımgelcıı tıbbi cihazları te daı'.k etmektedirler. Fakat hükû metin bu mühim dâvada hiç mi rolü yoktur? Yahut yardımını sa. decc büyük şehirlere göstermek
8ar içiz meli
le mi iktifa edecektir?
Maalesef hükümetin bu işe gösterdiği alâkanın bir gösterişten başka bir şoy olmadığı aldığımız okuyucu ınektuplariyle anlaşılmaktadır. Dnin Kırklarelili bir o-kuyucumuvılaıı aldığımız bir mektubun bir kaç satırını beraberce okuyalım:
Kırklareli Verem Savaş derneği bin müşkülâtla bir röntgen cihazı ile bir hava verme âleti almış ve bir dispanser tesis etmiştir. Lâkin mütehassıs hekim ve yardımcıları olmaması yüzünden bu cihazlar muattal bir vaziyette
durmaktadır. Halbuki şehrimizde bir çok veremli fakir hasta vardır...
Bu satırlardan anlaşılacağı üzere, hamiyetli vatandaşlarımız ellerinden geleni yapmışlar, fakat hükümet kendilerine mütehassıs bir hekim ve yardımcı dahi göndermemiştir.
Halbuki Kırklarcli vilâyeti, İs-tanbula en yalan güzel bir şehri-nıizdir. Sağlık Bakanlığının tayin edeceği herhangi bir mütehassıs, oraya can atarak gidecekıir. Fakat ne yaparsınız ki; Bakanlar her şeyden evvel daha mühim bir savaşa girmişlerdir; evvelâ:
— Seçim Savaşı!...
Bir senedenberi en önde gelen dâva bııdur!... Hele hu dâva ıbir kazanılsın!...
Onun içindir ki, o akşam köy i kilisesinin cenaze çanları bana, I matem çanı gibi değil de içli bir , duygunun, bir müjdenin ifadesi gibi geldi. Definıeri, vaftizleri ha | ber veren bu çanlar, o akşam, bir kere daha, bir nesilden diğer bir nesle geçişi anlatıyordu. Ve zavallı ihtiyarın toprakla nişanlanmasında bir huzur, bir sükûnet, bir zevk var gibiydi.
Kaynıyan bir lav yığının -dan, bir yıldız parçasından, mucize kabilinden filizlenen canlı- bir hücreden çıktık ve yavaş yavaş yükselerek, şiir yazacak, saman yolunu ölçebilecek bir hale geldik.
Ana ölürken, oğullarına yalnız hayatı bırakmamıştı. Ana aynı za manda oğullarına bir dil öğretmiş, onlara, asırlar boyunca ağır ağır biriktirilmiş olan bir hâzineyi, ruh ve fikir hâzinesini miras bırakmıştı. Ana, Newton’u ve Şekspir'i, mağaralarda yaşıyan in sandan ayırdeden şeyi, ananeler, zihniyetler, adet ve merasimlerden müteşekkil mirası bırakmıştı evlâtlarına.
İnsanlığın bütün hayatını açlık hissi yapmıştır. Ateş altında, çamur deryalarından geçerek nebatat dersi almıya gelen İspanyol as kerlerinin açlığı, Mermoz’u Güney Atlantik’e koşturan, bir başkasını şiirine, sanatına daldıran açlık, hep bu açlıktır. Ve bu açlık, bu kifayetsizlik duygusu bize bir şey anlatıyor: Hilkat, henüz tamamlanmamıştır. Kendi kendimize ve kâinata çok dikkat etmeliyiz. İçinde bulunduğumuz karan lıklara, içinde bulunduğumuz gecenin bağrına köprüler uzatmalıyız. Hikmet ve basireti lâkaydi-den, bağımsızlıktan ibaret sayanlar bu hakikati bilmezler. Fakat her şey, bu hikmet ve basiret sahiplerini reddetmekte, tekzip etmektedir. Arkadaşlar... Arkadaşlarım... Siz söyleyin: Kendimizi ne zaman mesut hissettik?
IV
Bu kitabın son sayfalarında, yine aklıma geldi, yaşlı memurlar. İlk postayı götüreceğimiz günün alaca karanlığında, bu mesuliyet-lı iş için seçilmiş olmanın İnsanî insan yapan gururu ile, insan ol-mıya, kendi kendimizi aşmıya teşebbüs ettiğimiz bu ilk sabahta, otobüsle hava meydanına giderken, bize bir cenaze alayı gibi refakat eden bu kalem efendilerini hatırladım. Onlar da bizim gibi insandılar. Yalnız, acıkmış olduklarını duymuyorlardı.

Bir kaç sene evvel, uzun bir tren yolculuğunda, üç gün, muayyen bir gürültü içinde mahbus bulunduğum bu seyyar vatanı, treni, dolşayım dedim. Gece yansından sonra saat birdi. Treni baş tanbaşa dolaştım. Yataklı vagonlar boştu. Birinci mevki de. keza boştu. Fakat, üçüncü mevki, Fran sadan kovulup vatanlarına dönmekte olan yüzlerce PolonyalI işçi ile hıncahınçtı. Koridorlardan geçerken, yere uzanmış bir takım insanların üzerinden atlamak zorunda kalıyordum. Zayıf ışıkların altında, bir yatakhaneyi andıran kompartmansız vagonlarda bir kütle, bir insan kütlesi, kışla veya karakol kokusu içinde, trenin sarsıntılarına uyarak uyumıya çalışıyordu. Bu kütle, bu insan kütlesi, sefalete dönmek üzere, korkulu rüyalar arasında uyumıya çalışıyordu. Sıraların üzerinde tıraşlı kafalar bir yandan bir yana gidip geliyor, kadın, e.kek, çoluk çocuk bir sağa bir sola dönüyordu. Bu uykunun kandırıcı a-vutucu Lir haso's. olmadığı bçl'.i idi. Bunlar bu insanlar insan vasfını yarı yarıya kaybetmiş gibiydiler. Bu insanlar iktisadi ceryan lara sürüklenerek Avrupanm bir ucundan öbür ucuna sürükleniyor lardı. Bu insanlar, bu İktisadî cereyanlar yüzünden, Polonyalı işçi evlerinin pencereleri önünde her zaman gördüğüm çiçeklerden ayrılmışlardı. Yanlarında yalnız kap kacak, yoı-gan, perde gibi şey lor vardı. Bir de. her yerinden patlak veren büyük paketler. Fa kat, Fransa'da kaldıkları beş yıl içinde, okşadıkları ne varsa, kim onları oksamışsa, neyi kendilerine ısındırmışlarsa, çiçek, köpek, kedi. dost, hepsi, hepsi feda edilmişti. Bu PolonyalI isçiler, ancak mutfak takımını götürüyorlardı.
Yorgunluktan uyuz gibi görü nen bir ananın memesini emiyor dıi bir çocuk. Bu seyahatin saçmalığı, bu seyahatin abesliği içinde bile' yayat bir ana memesinden bir evlâda intikal etmekteydi. Ço cuğun babasına baktım. Kocaman ve taş gibi çıplak bir kafası vardı. İş elbisesi içinde rahatsız, tatsız bir uykuya dalmıştı. Bir çamur yığını gibiydi bu adam. Geceleri. çamurlu sığdıklara vuran gemiler gibi kaıfanlık ve şekilsizdi. O zaman benim aklıma bir fikir geldi. Kendi kendime dedim ki:
Mesele ne bu sefalette, ne bu pislikte, ne de bu çirkinliktedir. Bu erkek ve bu kadın, bir gün kar şılaşmışlardır ve hiç şüphesiz, er-I kek. kadına gülümsemişfh. Erkek, işi bittikten sonra, hiç şüphe-I siz bir demet çiçek alıp bu kadını aramıştır. Belki o zamanlar bu
erkek, gençliğin mahcubiyeti ve beceriksizliği ile titriyordu. Fakat kadın tabı icabı olan cilvesiyle, cazibesinden emin olan, her zaman emin olan kadının işvesiyle erkeği perişan etmekten zevk duyuyordu. Ve bu gün, şu karşımda yatan, kazma sallamaktan, balyoz sallamaktan başka bir işi olmıyan bu erkek, o zamanlar, yü reğinde bir tatlı burkuntu duyuyordu. Bunun, bu değişmenin sırrı nedir? Nasıl oldu da bu iki insan böyle bir paket, bir külçe haline geldiler? Yaşlı bir hayvan bile bir dereceye kadar zarafetini muhafaza ettiği halde, insan mayasının bu kokmuş, çürümür hali nedir?
Tren içinde seyahatime devam ederek nihayet bir çiftin karşısına oturdum. Bu küçük çocuk, anası ile babasının arasına sokulmuş u-yuyordu. Fakat bir ara, benim tarafıma döndü. O zaman, solgun ışık altında yüzünü gördüm. Bu nasıl bir yüzdü, bilir misiniz? Bu, tapılacak kadar güzel bir yüzdü. Demek bu hantal ana babadan bu çiçek doğabilmiş... Çocuğa yaklaştım.* -Sende iş var... dedim. Sen Mozart’ın çocukluğuna benzi yorsun. Sen güzel bir ümitsin, de dim. Efsanelerdeki küçük prensler bu çocuktan daha güzel olmazlardı. Bu çocuk sarınsa sarmalan-sa, himaye edilse, yetiştirilse, ne olurdu acaba? Bahçıvanlar, gül fidanlarını aşılayıp yep yeni bir gül nesli elde ettikleri zaman bu gülün üzerine titrerler. Bu gülü ayırırlar, yetiştirirler, türlü ihtimam ile bu yeni mahlûku büyütürler. Halbuki insanlar için bahçıvan yok ki... Bunun için, bu kü çük Mozart da. ötekiler gibi makinenin dişlilerine kapılacaktır. Mozart, en büyük musiki zevkini kabarelerin miskin ve kokmuş müziğinde bulacaktır. Mozart mah kûmdur.

Tekrar vagonuma döndüm. Ken di kendime diyordum ki:
Bu adamlar, mukadderatları karşısında ıstırap çekmiyorlar. Be ni, bu anda bunaltan şey merha -met değil. Ebediyyen açık kalacak gibi görigıen bir yara için ahuvah etmek değil bu. Bu yarayı taşıyanlar, bunun acısını duymuyorlar, belli. Bu yarayı ferd değil, in sanlık taşıyor ve acısını hissediyor. Beni bunaltan, bahçıvanın en dişesine benzer bir şeydir. Beni bunaltan şey, bu gördüğüm sefalet lavhası değildir, çünkü, zamanla, tembelliğe alışıldığı gibi sefalete de alışıldığını bilivorum. Yüzlerce şarklı nesil var ki pislik ve tembellik içinde asırlardan beri yaşıvor... Beni bunaltan şey, ne bu pislik, ne bu sefalet, ne bu çirkinlik... Beni bunaltan, beni isyan ettiren şey, Mozart’ın her insanda avrı ayrı, her in^-n^ı bin kere katledilmesi...

Ancak ruh ve fikir, çamurun üstüne üflerse, ondan insan do-
I Dünya Basınından Hulâsalar
- 25/1/1950
İngiliz basını:
Bugünkü İngiliz gazeteleri hafazakâr partinin seçim beyannamesi hakkında yorumlarda bulunmaktadırlar. Muhafazakâr Partinin organı olan Daily Telegraph gazetesi hayat seviyesinin esaslı olarak tesbiti ve özel teşebbüslere bazı mü saadeler verilmesi hakkındaki nok talârı, beyannamenin ruhu olarak zikretmektedir. Gazete bunun, işçi partisinin programı ile taban tabana zıt olduğunu kaydetmekte, bu na karşılık, sosyalist hizmetlerin devamı hakkındaki parti görüşünü memnunlukla karşılamaktadır. Av rupa ve İngiliz milletleri camiası hakkındaki politikayla ilgili kısım lan bahis konusu eden Daily Telegraph, bunlar hakkında iki büyük parti arasında esasta fikir birliği bu lunduğunu, ancak teferruatta bazı ayrılıklar mevcut olduğun yazmaktadır.
İşçi Partisinin organı olan Daily Herald muhafazakâr partinin beyannamesine şiddetle hücum etmekte ve hayat seviyesi meselesi hakkında muhafazakârların fikrinin ne olduğu sık sık sorulduğu hal de herhangi bir açıklamada bulunmaktan kaçındıklarını yazmaktadır. Gazete, yiyecek maddeleri ile ham maddeler satın alınması hak-kındaki muhafazakâr noktai nazarı nı da şiddetle tenkit etmektedir.
Manchester Guardian ve News Chronicle adındaki liberal gazeteler muhafazakârların beyannamesindeki bir çok noktaları övmektedir.
Times gazetesi muhafazakâr partinin beyannamesindeki en mühim muhafazakâr unsurun, müşterek ted birlerin sağlam ve sıhhatli esaslara istinat ettirmek mevzuundaki anlayış olduğunu kaydetmektedir.
Liberal Manchester Guardian, Al-manyaya tahsis ettiği diğer bir yazısında. Sarre bölgesini siyasî bakım dan Federal Cumhuriyete katmak hususundaki cereyanı Alman-yanın reddetmesini, çok iyi karşılamakta ve bunu Alman milliyetçiliğinin kuvveti olarak tavsif etmektedir.
Fransız basımı
Alman - Fransız münasebetlerim inceleyen L’Aurore gazetesi, son günlerde Almanlar tarafından gösterilen önleyici hareketlere bakılacak olursa halen bir sükûn devresine girilmiş bulunulduğunu ve Bon-nun takip ettiği hareket hattında bir dönüş yapmış olduğunu belirt -mektedir. -Combat.. gazetesi ise bu nun Adenauer tarafından yapılan stratejik bir gerileme olduğunu kaydetmektedir. Bu arada -L'Aube . gazetesi ise, son günlerde Alman idarecileri tarafından yapılan tah rikçi demeçlere rağmen Avrupalı bir Almanya kurulmasının mümkün olacağına inanmakta ve şöyle demektedir:
.İdare etmek ileriyi görmek demektir. Sarre hakkında Almanların kopardıkları büyük gürültülerin, bir tehlike işareti tesiri yapmaktan başka bir işe yaramıyacağını önceden kestirmek icap ederdi. Fran-sızlar tarafından bir tavizde bulunmayı beklemeden önce, evvelâ Fran sız Alman yakınlığının tesisine çalışılması icap ederdi.
Düzce Demokrat
Parti İlçe Kongresi
ve çiftçinin esasen kazanç vergisi vermemekte bulunmasına göre gelir vergisinden Halk Partisinin ihsa-niyle korunmuş olduğu iddiasının yersiz bulunduğunu etraflıca izah etmiştir.
Müteakiben günün en ehemmiyetli konuşmalarından birini il başkanı Avukat İhsan Gülez yapmıştır. Hatip, iktidarın bugünkü hareket tarzı karşısında D. Parti mücadelelerinin bir hürriyet mücadelesi mahiyetini taşıdığını bütün dünyada dürüst bir seçim yapıldığı şu sıralarda bizde hâlâ vatandaşın kafasında bir acaba endişesinin yaşamak-. ta olduğunu söylemiştir.
Eikışehirde D P. faaliyeti genişliyor
Eskişehir, (Hususî) — 1/1/950 Pazar günü icra kılınan kongreyi müteakip ilçe idaıe kuruluna müracaat ederek memleketin en mümtaz şahsiyetlerinden 30 vatandaş patiye kayıtlarını yaptırmışlardır.
1 Kongreyi müteakip partimiz altı oturum ve 18 Ocak 950 günü genel olarak bir de siyasî toplantı yapmıştı?.'
16 Şubat 950 Perşembe günü Sayın Celâl Bayar veya tensip edeceği bir veya bir kaç zatın da hazır bulunacağı ikinci bir siyasi toplantının yapılmasına karar verilerek bu toplantıya Sayın Başkanımız Celâl Bayar ve Çankırı İl İdare kurulu davet edilmiştir.
________________ ----t Eskipazaıda D. P. hummalı bir köylüyü gelir vergisinden şekilde gece gündüz çalışmalarına ------------- --------- ara vermeden devam etmekte, bu girmek için
Düzce (Hususî) — Havanın karlı ( ve çok soğuk olmasına rağmen il t ve ilçe ve uzak köylerden bir sel ı halinde Düzce ilçe kongresine akın r eden delegeler muazzam bir top- j luluk halinde evvelâ Adliye bah- ( çesinde bulunan Atatürk anıtına giderek bir çelenk koymuşlardır, j
Bundan sonra ilçe kongresinin 1 yapılacağı Yeni Sinema binasına gi- 1 dilmiş ve bu mahşerî kalabalığı si- ı nema binasının istiap etmediği gö- ( rülerek sinemanın yan kapılan a- ı çilmiş ve bir kısım halkın ve dele- t gelerin kongreyi buradan takip et- ı meleri cidden görülecek bir manza- s ra arzetmiştir. ı1
Kongreyi ilçe başkanı Adil Sön- ; ıııez açmış; kongre başkanlığına se- , çim sonunda Avukat Mehmet Güç-bilmez, ikinci başkanlığa Bolu il başkanı İhsan Gülez ve kâtipliklere de tüccardan Kâmil Kazak ile Ze- . ki Göle seçilerek yerlerini almışlardır. ,
Kongre, ilçenin yıllık çalışma ; raporunu ve bütçeleri gözden geçi- j rerek ittifakla kabul etmiştir.
Bundan sonra muhtelif delegeler ( söz almış ve dilekler üzerinde hassa-siyetle durulmuştur.
Daha sonra idare heyeti seçimine geçilerek; Adil Sönmez, tüccardan Kâmil Kazak, tüccardan Zeki Göle, Halil Üstüner, Muharrem Çamye tüccardan Bedrettin Çelikağ ittifakla seçilmişlerdir.
Hatiplerden Mahmut Güçbilmez, geçenlerde Düzce C. H. P. ilçe kongresinde Bolu Milletvekili İhsan • Yalçının kö.» K’._, ü vcrgLl--—
korudukları yolundaki konuşmasına cevap vererek, gelir vergisinin ka- nisbette, halk partiye zanç vergisi yerine kaim olduğunu I acele etmektedir.

V
Sayfa : 4
ZAFER
|
İKTİBASLAR
küstohça İhtara içerledi.
— Kiminle karşı karşıya olduğunuzu biliyor musunuz?
— Kim olursa olsun, buradan atla içeri girilemez.
— 72 —
Haşan, doru atma atlıyarak sık ağaçlı sırtlara doğru tırmandı. Neş’eli ve şakrak türküler söylüyordu. İçi içine sığmıyordu, işte nihayet arzusuna nail olmuştu. Is-tanbulu görecekti. Kâğıthane tepelerini yıldırım gibi geçti, Halici dolandı. Uzaktan kiliselerinin kubbeleri parıl parıl yanan İstanbulu şimdi daha iyi görebiliyordu.Kırlar da runı köyleri vardı. Bir takım Türk süvarileri atlarını otlatıyorlar rumlar da tarlalarına gidip geliyor lardı.Kendisine hayretle bakan köy ( lülerin arasında durmadan geçti. Bazan durup rastgeldiklerile şaka- ] laşıyor, bazan söylenip gidiyorlardı Rumelihisarı Sultan Mehmet tara- J fından yapılmakta bulunduğu günlerde Bizansla Türklerin arası büs-bütün açılmış değildi. Bizansın et- J rafını sıralayan ve Haliçten, Mar- ( mara kıyısındaki Yedikuleye kadar uzanan yüksek surların üzerinde on beş tane kadar kapı vardı. Bu kapıların bir kısmı askerî kapılar- [ dı ki hemen daima kapalı durur ve ancak lüzumunda açılırdı. Bir kısmı ise sivil kapılardıBunlar da gün ' düzleri açık bulunurdu. Fakat ( sivil kapılarda dahi muhafızlar vardı.
Gündüzleri BizanslIlar bu sivil kapılardan şehrin dışına çıkabilirlerdi. O zamanlarda Bizansın içinde de az miktarda Türkler vardı. Ayni zamanda alış veriş için Türklerin Bizarisa girip çıkmaları yasak değildi. |
Fakat Haşan, bunların hiç birisini bilmiyordu. Ne İstanbulun surlarından, ne muhafızlardan, ne de şehrin içindeki Türklerin durumun dan haberi vardı. O, Bizans ve Rum lan hiçe sayıyordu. Nihayet şarkı söyleye söyleye Edirnekapı önüne geldi. |
Uzaktan heybetli Bizans surlarını görünce hafifçe canı sıkılır gibi olmuştu.
— Vay canına diye mınldanmış-tı, bu duvarlara merdivensiz de çı ( kılamaz galiba... İşte bu fena., a-ma her halde kınlacak bir kapısı vardır.
Haşan yaklaştıkça surların azametini görmüştü. Yavaş yavaş onu bir düşünce almaya başladı. Istan-bulun zaptı için her halde pilân değiştirmekle meşguldü. |
Edirnekapı önüne yaklaştığı va-kit başında miğferleri, ellerinde u-zun mızraklarile on on beş tane muhafızın sert sert kendine baktıklarını gördü. ı
Şurasını hatırlatalım ki, yüz elli senedir Türklerle daimi temas halinde bulunan ve âdeta Türk hâkimiyeti altında yaşayan Bizanslı-lıların birçoğu türkçe bilirlerdi. Bu onlar için zarurî idi. Hâkim milletin lisanını öğrenmek mecburiyetinde idiler.
Haşan, doru atının dizginini çek mek üzere iken kalın bir muhafız
— Dur !.
Diye bağırdı. Haşan irkildi, emir almaya alışmamıştı. Bu küs- ' tahça ihtara içerledi.
— Kiminle karşı karşıya olduğunuzu biliyor musunuz? ı
— Kim olursa olsun, buradan atla içeri girilemez.
— Laf..istesem bir mahmuzla hepinizi yere sererek fırtına gibi girerim.
Onbeş muhafız bir anda mızraklarını uzattılar. Duruşları tehdid I amiz bir şekil almıştı. Haşan biraz düşündü. Durup dururken bir be- 1 laya girmemeli idi. Fakat muhafız ların da silâhlan mükemmeldi. | Atından indi. Dizgininden tutarak muhafızlara yaklaştı. I
— İçeri girmek yasak mı ? |
— Atla girmek yasaktır.
— Şimdi ne olacak? Atla gelip j ayamı gireceğiz ?
— İstersek yaya dahi almayız.
Haşan kızmaya başlamıştı. İçinden şöyle muhafızlardan birisinin gırtlağına sarılmak geldi. Fakat yine kendini tuttu.
— Halbuki ben İstanbulu görme yi pek istiyordum.
— İşin ne bu tarafta ?
— Hiç., şöyle bir görmek. Güzel şehirdir dediler de.
— Yeni mi işittin ? İstanbul, 1 dünyanın en güzel şehridir. |
— O halde görelim. Belki bir gün işimize yarar.
Atının dizgininden çekerek biraz daha yaklaştı. Fakat muhafız tek- 1 rar ihtar etti :
— Atını bırak.
— Bu da lâf mı?Benim ayrıca bir seyisim yok ki., onu bu yabancı yerde kime bırakabilirim?
— Orası bizi alâkadar etmez.
— Ne tuhaf adamlarsınız?. Hiç ata binmemiş gibi söylüyorsunuz. 1 Yiğit atından ayrılır mı ? |
— Hoş bir palavracıya benzi- 1 yorsun. ı
— Muhabbet ederken öyleyim-dir.
— Ya... Başka vakit ?
Yırtıcı bir kaplana dönerim.
Muhafızlar gürültülü bir kahka- 1 ha kopardılar. Haşan, biraz daha kızmıştı. Kaşları çatılmış, eli gay. 1 ri ihtiyari hançerine gitmişti. Fa- 1
26 - 1 . 1950
Sovyet Atom istihsal
kat muhafız ihtar etti :
— Dikkat !.. Şu mızraklara saplanmak istemezsen rahat dur. ( _ .
Haşan bir daha kendine hâkim ya’n... -------------
oldu. Onun gayesi İstanbulu göı - , reken uraniyuma mekti. Durup dururken başını b“- ‘ nimoHıSmı
lâya sokmamak lâzımgeldiğini lıyordu.
— Pek niyetim yok, dedi.
Sonra süratli adımlarla kapıya bulunmadığı -,^..
doğru yürüdü. Atının dizginini, a- ' ya ile Saksonya'dan ithal lık alık bakan muhafızın eline tu- J“ ■
tuşturduktan sonra:
— Atımı nasıl bıraktım ise isterim ha...
Dedi. Muhafız gülerek (
— Bu kafa ile başına bir gelmeden geri dönebilirsen....
— Hiç merak etme, nasıl gir-,
diysem öyle çıkarım. Asıl sen ba-1 -- - - -----
şına belâ gelmesini istemiyorsan neşredilmiş olanlardır, atıma iyi mukayyet ok.. | . da basılan Büyük
Muhafızların kahkahaları arasın- I Ansiklopedisinin 56 m cıL da Haşan, kapıdan girerek Bizans 247 iı
merkezi nereye kuruldu?
20.50 Müzik: H nuşma — 21.15 Müzik: (Pl zlk: (Pl) — 21.45 Konuşmt
ti) — 23.00 Müzik: — 22.45 M. S. Ayarı v haberler — 23.00 Program ve kapanış.
Piyano soloları —
— 20.15 Temsil 21 ri — 22.00 Küçük
nüziSİ (Pl) — 22.
Müzik: (Pb — 23.
26 OCAK 1950 PERŞEMBE
,30 M. S. Ayan —7.31 Müzik: (Pl)
Rusya’daki atom infilâkları hakkında başkan Truman tarafından geçenlerde yapılan beyanat, Rus-’nın atom bombası imalâtı için ge-’ a ve teknik bilgiye
be- sahip olmadığını idda eden batılı an- ] mütehassısların ne kadar yapıldığını açıklamıştır. Sovyet Rusya’nın | gerektiği kadar uraniyum'a malik ------ hııiıırunnaı»! ve bunu Çekoslovak* _____________________________ - etmek zorunda olduğu düşüncesi birçok | mahfillerde hâlâ hâkimdir. Halbuki öyle bu görüş, Rusların teknik ve jeolo-| jik neşriyatından kolayca elde edi-cevap lcbilen bilgilerle tam bir tezat ha-| tindedir. Bu eserler, ikinci dünya r belâ harbinden evvel, araniyum en bü-j yük bir kıskançlıkla gizli tutulacak , I bir askerî sırra inkilâp edeceği kimsenin aklına gelmediği bir sırada, ' neşredilmiş olanlardır.
L-~2k Sovyet — ... cildinin 245 _ inci sahifelerine göre, Sov j yetler Birliğinin başlıca uraniyum J kaynaklan Orta Asya’da Tuya Muyun ile Taboşar'dadır. Bu ve sair kaynakların mufassal tarifleri, bulundukları yerler ve işletilmelerinde karşılaşılan jeolojik ve sınaî meselelerin tahlili hakkında bilgiler Ruslar tarafınıan 1930 senelerinde neşredilen muhtelif eserlerde mevcuttur. Okumakta olduğumuz makalenin ihtiva ettiği bilginlerin çoğu 1. Başilof tarafından yazılıp 1935 de Leningrad’da Ağrr Sanayi Halk Komiserliği delâJetile neşredilen «Orta Asya'da Radioaktif maden cevherleri ve bunların işletilmesi meselesi, adlı eserden alınmıştır. Bu esr, TScik-Pamir İlmî tetkik heyetinin mütalealarını ihtiva etmekte ve ikinci ve üçüncü beş senelik plânların tatbiki dola-yısiyle Orta Asya kaynaklarını inr celeyen bu heyetin elde ettiği sair neticleri de açıklamaktadır.
Bu esere göre, Sovyet uraniyum kaynaklarının başlıca bölgesi Se-merkant’tan doğu istikâmetine yüzlerce kilometre uzanarak Tuya Mu-yun’a vasıl olmaktadır. 1930 senelerinde, bu bölge, henüz işletilmeğe başlanmıştı ve Tuya Muyun urani-yumun istihsal edildiği başlıca merkez vasfını hâlâ muhafa etmekteydi. Bu yer, Kırgız Sovyet cumhuriyetine, Oş şehrinin cenup batısında, Alev dağlarının şimal yamaçla-rındadır. Tuva Muyun’un bir uraniyum kaynağı olduğu bu asrın bi-dayetindenberi bilinmektedir, ve orada istihsal edilen uraniyum’a da «Tuya Müyunui- adı verilmiştir. 1935 senelerinde, Tuya Muyun madenleri güç bir durumdaydı. İstihsali arttırmak için büyük ölçüde bir sermâye yatırımına ihtiyaç vardı. Uraniyum damarları su tabakaları aracında bulunduğundan, suyu bazan pek büyük derinliklerden pompalamak için pahalıya mal olacak tesislere ihtiyaç vardı. Halbuki civarda hiçbir elektrik santralı yoktu ve ulaştırma servisleri kifa-_ yetsizdi: Tuyu Muyun Orta Asya
kazana döndü. Bu deliler güruhu | demiryolundan ayıran mesafe 60 aceb nereye gidiyor? Gide gide bir i kilometreyi geçmekteydi.
yere varacağız ya... Hayırlısı...) | Jeoloji mütehassıslar, hükümete Ve Haşan, bazan ayakları yer- arzettikleri ameli tavsiyelerde mü-den kesilerek ilerliyor. . tereddittiler: Buraya yeniden para
Nihayet sirke girdi. Gözleri yatırmanın iktisadi bakımdan sağ-faltaşı gibi açıldı. Bu, ne muhte- lam bir hareket olup olmayacağı-şem yerdi!... Etrafına bir göz gez- na karar veremiyorlardı. Uraniyum dirdi. Belki kırk elli bin kişi var- yataklarının zenginliği üzerinde is-dı. Ve bu kalabalık kulakları sağır rar ediyorlardı: Burada iki tip ura-edercesine bağırışıyordu. ! niyum cevheri vardı: Biri yüzde
(Devamı var) I 65-80, diğeri ancak yüzde 25 nisbe-
sokaklarına daldı. Haşan, muhafızların hoşuna bile gitmişti. Birbir-leriyle şöyle konuşuyorlardı:
— Hoş bir palavracı.
— Sade o kadar değil, kuvvetli de görünüyor.
— Hem de gözü pek bir şey...
— Türklerin hepsi de böyle mi
Onlar konuşadursun, Haşan gözden kaybolmuştu. İlerledikçe Haşanın hayreti artıyordu. Bu Bizans ne kalabalık, ne velveli bir şe-| hirdi. Kimin yanından geçse, dönüp ona bakıyorlardı. Kıyafeti hakikaten güzel ve nazarı dikkati calipti. Aynı zamanda endamında, yürüyüşünde bir kabadayılık vardı. Kahramanca bir yürüyüş... Dik bir baş, hâkim bakışlar...
Yoluna rastlayıp kendisine yol | vermemek gafletinde bulunan bir iki Rum delikanlısını kollarından tutup sağa sola savurdu.
I
Sirk’te
Bizans sokakları sanki bir nehir gibi ...Birbirini ite kaka, güle oy-ı nıya Sirke doğru giden bir insan 1 akını...
BizanslIlar eğleniyor. Sirk’te eğlence var. Kayzer Kostantin sevgii tebaasının eğlenmesini istiyor. Bi-I zans halkı, yakınlarında dolaşan tehlikenin hiç farkında değil. Kimse gelecek günü düşünmüor. Bizans, günü gününe yaşıyor.
Fırtınaya tutulmuş bir yaprak | gibi, bu kalabalığın arasında garip bir adam var. Nereye gittiğini, ne için gittiğini bilmeksizin o da bu I kalabalığa karışmış söylene söyle-! ne, etrafındakilere bağıra çağıra I ilerliyor.
Bu garip delikanlı, Ulubatlı Ha-ı sandır. Haşan kendi kendine dur-| madan söyleniyor:
■ (Tam ocağına üşmüşüm. Eğer , her gün bu memleket böyle ise...
Bizim memlekette panayır dediğin senede bir kere olur. Burada galiba her gün panayır var. Kafam

Kapının arkasından dinlemekte olan Fiyorinda, onların konuş-duklarını tamamiyle işitmişti. Bu konuşmaların sona ermediğin an-lıyarak ayaklarının ucuna basa basa ikinci odaya girdi. Orada, acele ile iş görürken düşünüyordu.
• Mösyö dö BoröverTe Kontun, Kralın kendisinden hiç bir şey esirgemediği ve onun da Kont dö Luvr’un her arzusunu yerine getirmeyi vazife bildiği Mösyö Gri-fon denilen zattan bahsettiklerini ikinci defa olarak iştiyorum! iyi amma, Boröver’in böyle canla başla himaye ve muhafaza ettiği, kendi nefsi için bile yapmıyacağı şeyleri onun için yapmakta asla tereddüt etmediği bu Kont dö Luvr kim acaba?... Ya, o Mösyö Grifon nerede bulunuyor?... Kra-. lın en mutemet olan hizmetçisi olduğuna göre herhalde Luvr sa-. rayında bulunacak....
Tam hp anda, Fransua ile Şö« valye odaya girdiler... Kızın da düşüncesi burada kesildi ve gü« zel tebessümü ile:
— Dinlenmeğe ve biraz bir r yemeğe ihtiyacınız olacağını şündüm, dedi... Mühim işle' ta pek çetin işler görece’ Bunu düşünerek sofra dum size...
Ve kızartılmış iki yübir domuz et' yük bir böreği, yr domuz sucuğur bonu, bir kaç* li miktarda biri bir d' peti
bp anda, Fransua ile Şö«
3daya girdiler... Kızın da
,ey dü-., hat-Ksiniz... kuruyor-
tavuğu, bü-. parçasını, bü-■uım dizine kadar ■u, büyük bir jam-parça av etini, hay-taze ekmeği ve her azine şişeyi havi iki se-.erdi. Fil gibi iştahalı yir-
Rus - Türk hududundaki “Atomgrad,, şehri hakkındaki Basın haberlerine inanmak güçtür. Zira Rusların bu sanayii bu kadar hassas bir 'bölgeye kurabileceklerine ihtimal verilemez
i tinde uraniyum ihtiva ediyordu. Lâkin o tarihte bu madene fazla
. bir ehemmiyet affolunuyordu, ve Belçika Çek ve Amerikan uraniyum şirketlerinin büyük rekabeti yüzünden bunu hariçten ithal etmek daha ucuz olacaktır. Keza o tarih- iniş ve bunların işletilemsi 1930 sete, Sovyet ilim araştırıcıları, bu nelerinde başlanmıştır.
bölgenin mebzulen ihtiva ettiği al- | Taboşar ile Sarımsakla kaynaktın. gümüş, bakır, volfram ve demiı ları yüksek dağlarda olmakla bera-ihtiva etmeyen sair maddelerle da- ber oraya yoldan kolayca varıla-ha fazla ilgileniyorlardı. bilmektedir. Mamafih, Taboşar kay-
1 1936-38 senelerinde Tuya Muyun naklarının Tuya Muyun’dakiler-
madenleıinin fazla geliştirilmiş ol-I den fakir olduğu, lâkin işletme ve ması muhtemeldir. O senelerde, bir- istihsal şartlarının daha kolay oldu-çok Sovyet idarecisi, bir nevi bal- ğu söylenmektedir. Yukarda bahsi ~ r madenleri-
— „—...........—....._ intizar olu-
nan açığın o bölgede sayfiyeler tesisi suretile kapatılmasını ağır sanayi halk komiserliğinden İsrarla istemiş, çok uraniyum şirketinin Joachimsthal'daki sayfiyeden aynı şekilde istifade etmekte olduğuma ileri sürmüş, Taboşar sularınım , pek radyoaktif olduğunu bilhassa belirtmiştir.
Bir zamanlar bildirilen sair ura»* niyum kaynakları cenup Fergınıa vadisindeki Karagöğır’da ve Ste--merkand’m 16 kilometre doğuşumla Ağadık (belki Ağalık) vadisine -
da, Taşkent-Melnikove demiryoluna yakın Kodzhent şehrinin 40.50 kilometre şimalindedir. Bu madencilik bölgesinin merkezi Taboşar ile Sa-rımsakla’dır. Buradaki uraniyum yatakları ancak 1926 da keşfedil-
ouvyeı ıaarecısı, oır nevi öaı- , gu söylenmektedir. Yut talama hareketi olarak Sovyet hü- ' geçen Başilof, Taboşar kümelini yanlış sınaî sermaye ya- * nin geliştirilmesini ve


tırımlarını teşvik etmiş olmakla itham edilmiş ve yargılanmışlardır. Bundan başka, elzem addolunmayan bir sanayie sermaye yatırılmasını ısrarla teklif etmeği kimse göze alamazdı.
Mamafih, 1945 denberi doğuda Oş ve Molotofabad ve batıya Semer-kand arasındaki sahada yeni madenler açılmıştır.
1 Diğer bir uraniyum kaynağı, Tacik cumhuriyetinde, Siri Derya ve Angren nehirleri arasındaki Kara-mezar dağlarının batı yamaçların-
Hindistan
Cumhuriyeti
_ 26 Ocak İ950 de dünya yeni biri... -Icm Anayasa nu-,
Cumhuriyetin doğuşuna şahit ola- kümlerine göre ıggo. 3Onunda venL çaktır. Bu cumhuriyet Hindistan I •—•—! «-î_ . . .
Cumhuriyetidir. 20 yıl evvel bugün Hint milleti, Mahatma Gandhi-nin liderliği altında memleketin ta mamen istiklâle kavuşacağı hakkında atıd içmesi dolayısiyle, bu ta rih «Egemen Demokrat Hint Cumhuriyeti. nin ilânı günü olarak seçilmiştir.
İstiklâl mücadelesi ile geçen bu 20 yılın en aşağı 15 i Hindistan i-çin çok kara yıllardı. Her yılın bugününde, kutlanmak istenen bu istiklâl günü, o zamanki hükümet tarafından muhtelif yasaklar çıkarılır, ve bugünü kutlamak istiyen halk arasında pek çok canlar yakılır, kafa ve gözler patlatılırdı. Bugün istiklâl mücadelesi kazanılmış ve hedefe erişilmiştir.
iki buçuk yıl evvel idare İngi-
nı geçecektir. vZerri Anayasa hû*1
ve umumi bir seçim yapılması i-çin şimdiden hazırlıklar yapılmak tadır. Bu Y(znj Anayasa ile Hindistan demokrasi hayatında büyük bir tecrül^e geçirecektir. 350 mil-£çq milyonu seçim' ■bulunmaktadır. Ge* ve gerekse Eyalet-
yon nüfijstan * hakkını, haiz rek n)erkezdc lerde 4000 milletvekilinin seçimi i-çin 4500 şpçim dan resinin kurulması icabetnaektedir.
Bünye itibariyle Hindistan Anayasası federal bir A nayasa olmakla beraber en genç bir Anayasa olması itibariyle birer F) -deratif memleket olan Birleşik As lerika, Kanada ve Avusturalya giHıl memleketlerin tecrübelerinden ço!4( istifade etmiştir. Bundan başka ’.bu Anayasanın hazırlanmasında d:ıg(-r memleketle-r‘t) bu hususlarda ki tecrübe ve
fi-
lizlerden Hintlilere devredildiği za)-pirlerinden çok i »tiCade edilmiştir, man. muvakkaten hir İn«rilîrz =____«« ___ ...
dir. Ağadık madenleri 1933 Porf. Silbermintz başkanlığında bir heyet tarafından kelşfolunmuştur. Müteakip senelerde, bu mahalde yeni tetkikler yapılmış ve zengin uraniyum kaynaklarının mevcudiyeti tesbit edilmiştir. Aynı tarihlerde, Andizhan şehrinin 53 kilo-met şimalinde. Maili Su nehri üzerinde uraniyum '.tabakaları bulun-muştur.Timurlenk’in eski imparatorluğunun merkezinde uraniyum-dan maada altın, plâtin, kurşun, cıva vs. İhtiva eden diğer bir «poli-metalik» saha keşfolunmuştur. Bundan başka, .Dünyanın damı, denen Pamir’in doğu yamaçlarında, takriben 36GO metre irtifaındaki Aliçura vadisinde 1932 de uraniyum yerine kullanılabilen mühim bir maden olan toriyum’un mebzulen mevcut olduğu tesbit edilmiştir. İrtifaına rağmen bu bölgeye Ko-rog-Oş yolu ile kolayca varılabil-mektelir ve Oş’tan uzaklığı takriben 450 kilometredir.
İkıinci dünya harbi esnasında, Sovç/et sanayiinin demir ihtiva et-mej en muhtelif madenleri için har ice güvenmek zorunda kaldığı bir sırada, büyük ölçüde geliştirilmiştir. Bu geliştirme, buralardan Uraniyum istihsalini de kolaylaştırmış olmalıdır, zira bu maden miyetle Volfram, Vanadiyum ile terkip halinde bulunur.
' Meselâ Tecikistan’da harp sındaki volfram ve kurşun istihsali on misli artmıştır. Muhtelif bilgilerden doğrudan doğruya veya do-layısile çıkarılabilen neticelere göre, Soyyetler, Kırgız cumhuriyetindeki uraniyum kaynaklarının geliştirilmesine büyük bir ehemmiyet atfetmektedirler. Kırgız cumhuriyeti için tesbit edilen beş senelik plânın gayesi demir ihtiva etmeyen madenler istihsalinin iki misline, nadir madenler istihsalinin de dört misli arttırılmasıdır.
Atomgrad şehri:
Bu makalede Sovyetlerin Orta Asya’daki urniyum kaynakları hakkında verilen bilgiler 1936 senesin-denberi bilinmekteydi. Muhakkak ki o zamandanberi yeni kaynaklar
' da keşfolunmuştur. Kendi kudret (sahalarını doğuya doğru naktelmek isteyen Sovyet hükümeti jeolojik araştırmalara büyük bir ehemmiyet atfetmiştir. 1929 da, ilk beş senelik plândan önce, Sovyetler Birliğinin I ancak yüzde 18 inin jeolojik tetkiki yapılmıştı. *945 senesi başında ise yüzde 73 ününki ikmal edilmiş bulunuyordu.
Rusya’nın atom imalâtının giz ile Tacikistan arasında, madde kaynakları, yakınında lunması mümkündür. Sözde kaslar’daki Rus-T’Tirk hududu yakınında mevcut olan «Atomgrad. şehri hakkında basında, çıkan haberlere inanmak güçtür. Sovyet hükümetinin, atom sana’riini stratejik bakımdan hassas olla n bir bölgede inşa etmesi garip olur. Öte taraftan, Kırgızistan ve Tacikistan’daki uraniyum kaynakları emniyettedir. Yabancıların fazla bir bilgiye sahip olma-■ dıkları bu bölgeler Tiau-Şan ve Pa-mir-Alay dağlandın geçit verme-zirveleri ve cumudiyelerile yapılacak
İSTANBUL RADYOSU
26 OCAK 1950 PERŞEMBE
LfllOMirTILFFONt Yangı o Sıhhi Imdsl Trenler ... ... Hava Yolları Yataklı vsgonlı Su Irıı» .
Elektrik Havagan Başkent taksi . Yeni GüveD Taka! Sizin Taksi Merkez Takat
00
91 12028 1488: 11568 21579 24846 24846
Kır-
bu-Kaf-
Tatlı belâla
Eski dost
SİNEMALAR
YERLERİ
EĞLENCE
Ankara Ulus
Yeni Park
Sümer Sus Cebeci
(15031)
(23432) (22294) : Mağlûp
Edılmiyenler
(14040) : Büyük günahkâr (11131) : Yalan
(14072) : Çöl definesi (14071) : Yalan
(13846): Mağlûp
Edilmiyenkr
*
NÖBETÇİ ECZANE»)7
Güray, Derman, Başkent
I TAKVİM
Ingiljr kal7Tnya J4 indis -
Egemen
muvakkaten bir îngi inyonu .................
olmuştu.
Dom
tan Kurucular Meclisi, egemen Hinistan Cumhuriyetinir Anayasa Taslaj™ müzakereye ba5İamı5 ve n.hayet bu muazzam , escr klsa bir zaman evvel ıkm.\ edilcrek, buBÜn tatbik mevkiine girmeWedir. Şimdiye kadar İr giljz Krah tarafln. dan seçilmek vte olan Umumi vali-nm yerime simcij bir Cumhurbaşka-
MM»mM»
olarak Fakat,
Parlâmenter H ûkû met ve kabinede mesüliyetin ttoplanması hususu İngiltere’den alınmıştır. Hindistan Anayasasır un «Esas Haklar» faslında bulunan, hususlar tama- [ yen ----------- , -------- .
men Birleşik A merika ve Fransa- karadan veya haizadan yapılacak dan alınmıştır. Bu Taşıl, din ser- [ taarruzlara karşı masundurlar. Sov- I bestisi, söz hü’ rriyeti, hareket eğr ] yetler Birliği dışında kalan Asya'- . tim haklarının sağlanmasını temin dan gelen yolu iki sembolik zirve . eden fasıladır. —.-.j-*-- i™ —l
Yine, yeni Anayasanın diğer bir tifaındaki Lenin dağı ile 7500 metre
★ (F devamı Sn: 6 Sö: 7 de) --*•« j_x.
müdafaa etmekledir. 7200 metre ir-
irtifaındaki Stalin dağı.
Hicri: 1369 — Rebiül’âhır: 7
Rumî: 1365 — Ocak: 13 26 OCAK
1950 PERŞEMBE
Vasati Ezan
(
I
Saalı öftle İkindi Akşam Yatsı
PAPAZ ÇAYIRI
YalO-ıj Zt^a^ro- Çovirsn I Rag^p
mi babayiğit! jiöıyuracak şeylaır yardı. Bprbv^f. bu muazzam, soğut et yenjeklierini görünme vinçle: /
— O’AU-, hele şüküU, • ) . olmıyecegig!.. diye bağr a?llktan
Fraosua da, diğeır K xdl-nin dirili bulundu^ '.‘.r..kaç §.§e_ sek şöminenin, üs*7 görülen yük-
— Ne de SM~/ dnü göstererek:
Roröver oluktan!., dedi.
— Tuh^f y retle: muhasavy' §ey!.. demek siz bir
ya dayanmayı hesapla-
Kv ylçmi? gülerek:
Hayır, dedi, eğer yalnız ben aydım,- sisler mecburi açlığa mahkûm olurdunuz; çünki, ben az yemek yerim ve sudan başka bir şey içmem. Bu sebeple evimde pek az yiyecek bulunur... Fakat, ikâmetgâhımı işgAl eden adamlar benim gibi değiller— Görüyorsunuz işte, onlar, sizi beklerken vakit geçirmek için lâ;tım olan şeyleri getirmeyi akıl etmişler. Bete-ket versin ki siz onların, bu yemeklerin hepsini yemelerine vakit bırakmadınız.
Ve düşünceli bir tavırla etleri göstererek:
—- Amma ne çare ki bugün cumadır!... O dinsiz herifler buna hiç ehemmiyet vermediler.
Boröver, yarı ciddi, yarı lâtife:
— Bugün, cuma olduğuna emin-misiniz? Diye sordu.
— Elbette.
— Öyle ise biz de dinin mukaddes ahkâmına riayet edeceğjz... çünki bizler dinsiz adamlar değiliz.
Gözlerini yemeklere diken, Fransua:
—Ne yazık! diye içini çekti.*, ağzım sulandı.
Fransua'nın sözünü işitmerr.ez-likten gelen Boröver, âlimanfe bir tavır ve eda ile sözlerine -devam etti:
— Dinin o mukaddes ahkâmı ne imiş bakalım:
Cuma günü et yenilmeyecek.
Amma başka yiyecek yoksa bil-mecburiye yenilir.
Fansua, yanlış anlamış olmaktan mütevellit bir tereddütle:
— Sahi mi?... Siz buna inanıyor musunuz? Diye bağırdı.
Boröver, ciddi bir tavırla:
— Sahi ya; böyle olduğuna ta-mamiyle eminim...onu bana pek âlim bir papaz öğretti. Et yemekten başka yapabileceğimiz bir şey var mı?
— Şüphesiz, yok... fakat...
— O halde, dava bitti. Eğer bir günahı varsa, ben onu üstüme alı-
66
’ yorum... vakti gelince, şeytanla anlaşırım ben.
Her çüç ete gül meden katıldılar. Mahaza, vaziyet ’eri ne kadr vahim olursa olsunç X \trî neşe vt şetaretlerinden hiç L'*r §eV kaybetmediklerini göstereı' bu lâtifelere rağmen Boröver, efrn umlarını biran bile aklından çı karmıyordu. Sokağa bakan pençen 'ye doğru giderek dışarıya bir göl ’ attı.
Çayırdan Sen sokağın 1 kadar olan kısım süvariler tarat ından iş-gâl edilmişti. Bu hareket büyük bir intizamla gürültüsüzce yepıl-mıştı. O derece ki, bı»rada ot uranların bir çoğu evleı dnde ma bsur kalmış olmalarını ak Ularına bile getirmiyorlardı,
Aaralıklı bir surett yer alan süvariler, eğerlerin üzc irinde hareketsiz ve sessiz dimdîU duruyorlardı. Bu süvarilerin Tbiri, halâ yerde yatıpakta olan 1 IJca cesedin yanında dürüyordu ve zvasıra onlara göz atıyor, sonra (da beran başlarına böyle bir cc. Kfl atılmasını bekliyormuş gibi e vib üst katına şüpheli nazarlarla ı bakıyordu. Attan inmemişti. Bed balhri serserilerin yaşayıp yaş? Bayatlıklarını öğrenmek istediği gibi enliora yardım etmeyi de döşünr früyordu. Sa-
DIŞ TABİBİ muin SUNGUR, Çarıkındaki muayenehanesini Anafartalar """
i. No 115
Vakıf İş Han kati e nakletmiştir. I (1570) I
Kirohk daireler
Denizciler caddesi Acıçeşme so kak No. 15 Yeşil Apartman. Tel.' 23516. (155) '
dece, onları atına çiğnetmemekle iktifa etmişti. Bu da, aldığı kat’i . ve şiddetli emrin neticesi olsa gerekti...
Fansua:
— Bunların vazifesi yolu muhafaza etmektir. Evleri arayacak cilan polis âmirlerini bekliyorlar... dedi.
Boröver, baş işareti ile onu tasdik ederek pençereyi kapadı
— Daha ancak bir veya iki dakikalık vaktimiz var, dedi. Ne ise, Trenkmay bize haber verir.
Burasını gözden geçirdi. Mutfak ve yemek odası idi bu yer. Eşyası da dört tahta iskemle, bir ma-
sa, bir yeemk dolabı ve duvarla- i ra muntazam surette asılmış bu- ı lunan mutfak takımlarından iba- | retti. Hepsi de tertemiz ve parıl- | diyordu.
Boröver:
— Zeytlnyağmız var mı? diye sordu.
Fiyorinda, bu yağı onun nerede kullanacağını anladı, başını sallıya-rak:
— Biraz zeytinyağım var, dedi, ancak bir veya iki bardak dolusu kadar olmalı... amma, yapmak istediğiniz şey için hiç hükmündedir.
Boröver buna da lüzum olmıyacağı-nı anlatır bir harekette bulunarak tekrar:
— Strapafor, Korpodibal! diye ses- t
lendi. |.
Bunlar geldiler ve şövalye kendi- | İdare lerine dört tahta iskemle ile bir kaç ( ağır bakır tencereyi göstererek kısaca: |
Satılık otomobil
1946 modeli iki kapılı Ford o-tomobili satılıktır. Otomobil 24 Ocak ile 26 Ocak tarihleri arasında Amerika Büyükelçiliğinde görülebilir. (150)
Acele Satılık Arsa
A
Küçük Bahçeli Evler Asfalt üstü.
Tel: 13740. (129)
(Devamı var)
Sahibi ve Başmuhariri 19
MÜMTAZ FAİK FENİK n
Bu nüshada yazıişlerini fiilen ncl'
eden Hikmet YAZICIOĞLU 1 v
^kk Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
’5-000 Liralt Ayrıca:5.000Li. lkORT/IC"Zü SÜRPRİZ gömlek
Stanbulda bir Villa J " îkrainiyolara 5 ® ile sahip olacaksınız
Rhmlpk '^'n numara^ ^,r ^İÎmrİ7 (P°Pİ‘n Gömlek)
UUIIIİUII kart verilecektir 0111 |JI İt fiyatlarımızı takdim ediyoruz:
Istanbulda
M |
satın
'İl
alacağınız
750, 780, 840, 990,
1075, 1200, 1300, 1380, 1440
Pijamalar
1050kuruştur
ORTAÇ
Anafartalar Caddesi No. 224 Adliye Karşısı Köşe Mağaza ANKARA
(1519)
W
1
Sürpriz marka bir Gömlek
Villa Kazandırır
: Bankalar Caddesi
: Ulus Meydanı
: Anafartalar Cad. 224
ve
: Anafartalar Cad. 90
: Ulus Meydanı
: Anafartalar Cad. 34
İller Bankasından
Tahmin bedeli
Kasaba
İli
Giresun Balıkesir Çankırı
1— Alucra
2— Sarıköy
3— Şabanözü
4— İlgaz
m. ERLER Tuhafiye Mağazası
ERGİ
Tuhafiye Mağazası
ORTAÇ Tuhafiye Mağazası
Kasaba Su Projeleri Yaptırılacaktır
1— Aşağıda isimleri yazılı kasabaların su etüd ve projeleri yaptırılacaktır.
K □
bütün mallar
Fiyatlar baş döndürücüdür
(132)
K° oU
de mevcut
Müddet muayyendir
Anafartalar Caddesi No. 180 - Telefon: 15186 ÜLKÜ GİYİMEVİ
Devlet Hava Yolları Genel Müdürlüğünden
Adanadan Ankaraya her gün saat 11.30 da hareket eden uçağın güney illerimizden Beyrut ve Kıbrıs’a gidecek yolcuları bu hat uçağına yetiştirmek üzere, yalnız Perşembe günleri saat 10.00 da Adanadan hareket edeceği ilân olunur. (509) - (50)
— İkbal Manifatura Mağazası —
Bilanço dolayıslyle tenzilâtlı salaşa başladığını sayuı müşterilerine İlân eder.
DİKKAT:
Fiyatlarımızı görmeniz menfaatiniz icabıdır. i;
İKBAL Manifatura Mağazası
Anafartalar Caddesi No. 162 — Teli 14273
.-v, ( (B—504) - (166)
Kartal ve OUADRAT
Çizmelerini Tercih Ediniz.
Vatandaş! Rekabetten doğan ucuzluk işte böyle olur pahalılıkla mücadele ediyoruz. Çizme fiyatları
750 kuruştan değil 5 liradan başlar
Kartal çizmelerinin fiyatları
22 No.dan 25 No.ya kadar 700 Krş.
26
30
33
35
37
39
Quadrat çizmelerinin fiyatları 20 No.( 23 )
26 .
30 .
33 .
35 .
37 .
40 .
Adres: ŞABAN KULAK: Güven____________________
Çıkrıkçılar Yokuşu Saraçlar Çarşısı No. 107
Telefon : 11919
750
850
900 1250 1400 1900
dan 26 No.ya kadar 500 Krş.
23 .
29 .
32 »
34 .
36 .
38 .
44 .
ı Kundura Mağazası
750
823 1000 1050 1500 1550 2100
Gar Gazinosu
Üts kat salonunda her akşam
Meşhur Ispanyol koro otraksiyonu
SOLERA DE ESPANA
Endeluz Bülbülü
PAOUITA SERRANO
JOSE CASTRO
IjUraklIe
Her pazar saat 17 de matine
Bu fırsat bir defa ele geçer
SERMAYESİNDEN AŞAĞI BÜYÜK SATIŞ
Ticaret Odasının Müsaadesi ile..
------ — ------------------------
Ankaranın en lüks, fantezi manifatura ve giyim eşyası mağazası olan
ÜDlkdL°l
1 - Sermayesinden aşağı
2 — sermayesine ve tenzilâtlı

Fiyatlarla
başlanmıştır
Ankara Askerlik Şubesi Başkanlığından: (1843)
1931 Doğumluların yerli olanları ile bu doğumlu olup yabancı olanların şubemiz bölgesinde oturanların ilk yoklamaları 20 Ocak 1950 tarihinden itibaren başlanacaktır. Bu gibilerin iki fotoğraf, Nüfus Cüzdanı ve san’at veya memuriyetlerini bildirir mahalle muhtarlarından a lacakları ikametgâh ilmühaberlerile birlikte şubeye her haftanın Pazar asi veya Cuma günlen gelmeleri İlân olunur,
AYRICA BOL ve ZENGİN HEDİYELER Bugün Satışa Başlanmıştır Lüks Tuhafiye Mağazalarında Arayınız.
r—“—
YILDIZ
Tuhafiye Mağazası | I. ERLER j Tuhafiye Mağazası
BALCILAR
Hikmet Balcı
Ankara Satış Yerleri
.. U...... U. O



KAMELYA
Tuhafiye Mağazası
h -----------
Her GÖMLEK ve PİJAMA ile beraber numaralı bir kupon verilir. Noter huzurunda kur’a çekilerek hediyeler dağıtdacaktır. Alacağınız her gömlek ve Pijamanın numaralı kuponunu Satıcılardan ısrarla isteyiniz.
Türk Eğitim Derneği Genel Merkez
Yönetim Kurulu Başkanlığından:
Türk Eğitim Derneğinin 1950 yılı Dokuzuncu Genel Kurul toplantısı 29/1/1950 Pazar günü saat 9.30 da Ankara Halkevinde yapılacaktır.
Derneğin Kurucu, Koruyucu ve Çalışan üyeleriyle İl ve İlçelerden gönderilecek Delegelerin Dernek Anatüzüğünün 25. inci maddesi gere ğince daha önec Derneğin Ulus Meydanı Koçak han ikinci katındaki Genel merkezine uğrıyarak hazırlanmış bulunan giriş belgelerini ve çalışma ve hesap raporlarını almaları ve yukarıda gösterilen gün ve saatte toplantıda bulunmaları rica olunur.
GÜNDEM:
Zayi
lstanbuldan almış olduğum nüfus hüviyet cüzdanımı kaybettim. Yenisini çıkaracağımdan eskisinin hük mü yoktur. (162)
İsmail Yücetan Yenişehir, Sakarya Cad. Küflü Ap. No. 8
İlân
31/12/1949 tarihinden itibaren A-nafartalar caddesi 41 No. da kâin Niyazi Kırımman ve İbrahim Ünal firmalı ticarethane işlerini fesh ve tasfiye ile ticarethane bütün matlû-bat ve borçlarile Niyazi Kırımma-na devredilmiş olduğu ve bu tarihten sonra adı geçen mağazada yalnız Niyazi Kırımman firması altında ic-ıayi ticaret ve faaliyette bulunacağı ilân olunur. (163)
İmza İmza
İbrahim Ünal Niyazi Kırımman

Birinci oturu.m
1— Genel Kurulun açılması,
2— Müzakereyi idare için bir Başkan, bir Başkan vekili, iki kâtip seçilmesi,
3— Yönetim kurulunun çalışma ve hesap raporlarının okunması, müzakeresi ve icabedenler hakkında karar alınması,
4— 1948 - 1949 yılı hesaplarını ve 195ü bütçesini ve Anatüzükte yapılması teklif edilen değişiklikleri ve dilekleri incelemek üzere
komisyonlar seçilmesi,
İkinci oturum:
1— Hesap ve Bütçe komisyonu raporunun incelenmesi ve Denetçe-ler raporunun okunması, Yönetim Kurulunun ibrası hakkında bir karar ittihazı,
2— Tüzük komisyonu raporunun incelenmesi ve karar ittihazı,
3— Dilek komisyonu raporunun incelenmesi,
4— Yeni yönetim kurulu üyelerinin ve Denetçelerinin yedekleriyle birlikte seçilmesi. (546) - (55)
Proje Müsabakası
TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI’nın İzmir’de yaptıracağı Şube binası için Türk mimar ve mühendisleri arasında bir proje müsabakası açılmıştır. Müsabaka müddeti 30/4/1950 tarihine kadardır. Program ve vaziyet plânı Bankanın Ankara merkeziyle, İstanbul ve İzmir Şubelerinden bedelsiz alınabilir. (464) ((41)
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi ve öğrenci adayı olup da bir yerden burs almayanlar arasında burs imtihanı yapılacaktır. Müracaat müddeti 23/Ocak/i950 den 5/Şubat/1950 akşamına kadar dı. İmtihan, 20/Şubat/1950 tarihine rastalyan Pazartesi günü saat 15 de Genel Müdürlük binasında yapılacaktır. İlân olunur.
Bu bedellere: İsale tulünün 4 km. den fazla beher km. ve kesri için 100.— lira ve halihazır haritası bulunmıyan kasabalar için şebeke tulünün beher km. ve kesri için 50.— lira ilâve edilecektir.
2— Projelerden istenilenlere teklif verilip diğerlerine verilmiye-bilir.
Her proje için ayrı, ayrı olmak şartiyle: İsale ve harita İlâve bedellerine şamil olmamak üzere yüzde tenzilât teklif edilecektir.
3— Muvakkat teminat beher proje için 300.— liradır.
4— Teklif mektuplarının 3 Şubat 1950 günü saat 12 ye kadar Bankamıza verilmesi şarttır.
Postada veya sair surette vukubulacak gecikmeler kabul edilmez. 5_ 3 Şubat 1950 günü saat 15 de Bankamız eksiltme komisyonunca yapılacak ilk inceleme sonucu îdareMeclisinde tasdik edildikten sonra ihale kesinleşecektir.
6— İhale evrakı 5.— lira bedel mukabilinde Bankamızdan alınabilir.
7— Eksiltmeye girebilmek için Bayındırlık Bakanlığından Yüksek mühendis olduğunu ve en az bir kasaba su projesi yaparak tasdik ettirmiş bulunduğunu gösterir bir iştirak vesikası getirmek şarttır.
8— Banka ihaleyi yapıp yapmamakta ve işi dilediğine vermekte
serbesttir. E411) E43)
Erkek San’at Enstitüsü Mezunlarına
Millî Eğitim Bakanlığından :
Erkek Sanat Enstitüleri Elektrikçilik. Radyoculuk, Motörcülük, Tesviyecilik, Demircilik, Marangozluk ve Telefon . Telgraf şubelerinden son üç yıl içinde mezun olan sanatkârlara ihtiyaç vardır.
İsteklilerin daha fazla bilgi almak ve koşulan şartları öğrenmek üzere hemen mezun oldukları Okul Müdürlüklerine başvurmaları du-
ZAFER
26 -1,1950
Sayfa : 4
Sayfa : 6
Celâl Bayar İzmir’e gitti
ki
★ (Baştarafı 1 incide)
Aynı trende Halk Partisi Genel Başkanvekili Hilmi Uran, iki Bakan ve Halk Partisi milletvekilleri de bu lunuyordu. Uran ve arkadaşlarını adet itibariyle tam üç Halk Partili karşılamış, buna mukabil göğüslerinde D. P. rozeti bulunan binlerce vatandaş istasyonu bir papatya tarlası haline getirmişlerdir.
Hilmi Uran ve Bakanlar hiç gözükmemişler yalnız C. H. P. Millet-vekilerinden bazıları bu manzarayı pencereden seyretmişlerdir.
Bu arada Manisa Milletvekili İsmail Ertem göğsünde Altıok rozeti ni çıkararak cebine koymuş ve istasyona bu suretle inmiştir.
Celâl Bayar ve arkadaşları omuzlar üzerinde istasyon büfesine götürülmüş ve bu arada il ikinci başkanı Dr. Ekrem Baysal kısa bir konuşma
ile kendilerine hoş geldiniz demiş-
Büfenin içi ve dışı omuz omuza dolu bulunuyordu ve bütün bu top luluk Celâl Bayarın konuşmasını isti yordu. Bayar bu arzuya uyarak kısa bir konuşma yapmış ve ezcümle de-
•Bana soruyorlar seçimlerde muvaffak olmak için ne yapmak lâzım dır. Bütün arkadaşlarıma cevap veriyorum; Eskişehirliler gibi hareket ediniz ve reylerinizi çaldırmayınız.»
Fuat Köprülü de kısa bir konuşma yapmış bunu müteakip Adnan Menderes halkın tezahüratı arasında çok heyecanlı bir konuşma yaparak şunları söylemiştir:
• Siz de heyecan.. İktidarda telâş artmaktadır. Artık bugün Türk mil letinin bilmesi lâzımdır ki reylerimizi kaptırmıyacağız. Kanunun bize
verdiği bütün hak ve imkânlardan faydalanacağız. Eskişehirliler haklarını kullanmasını bilmişlerdir. E ğer 1950 seçimlerinde de bütün mem leket bu hakkı kullanmasını bilecek olursa yurdun her yerinde seçimleri kazanmamız muhakkaktır. Biz güler yüzle sevinç ve bayram havası içinde seçimlere girmek arzusundayız. Bu hava içinde vatandaşlar iktidarı kime emanet ederlerse ona I hizmet etmek vazifemizdir,.
Bayar ve arkadaşları tekrar o -muzlar üzerinde vagonlarına götürülmüşler ve bu arada Ali Rıza U-lucak kısa bir konuşma yaparak ve Hilmi Uranın vagonunu göstererk demiştir ki:
• İşte iktidar. İşte siz. Millet sizi nasıl karşılıyor ve göğsünde taşıyor. Onun için daima kuvvetli ve kudretlisiniz. Yolunuz açık olsun.*
At yarışlarında doping ve hile
* (Baştarafı 1 incide)
«Ben 24 senedenberi şerefimle para kazanan bir insanım. Oyun oynamak her insanın hakkıdır. Ben ilâç filân vermedim. Kanunî ismindeki atı almak istedim. Bu hayvan diğer lerinden daha kuvvetiyli. Bunu alması için de jokey tsmaile izin verdim.
Kemal Tavman bana, Kanuniyi kazandırmak için kendi atına ilâçlı kavun yedirmek istediğini fakat Kerametin hasta olduğunu göz önüne alarak bundan vazgeçtiğini söyledi. Hattâ bana sürpriz olsun diye oğlum vasıtasiyle Istanbuldan bin a-det bilet almıştı. Tabiatiyle Kanunî birinci gelmediğinden paralarım yandı.»
Müteakiben Keramet ve Kanuninin sahibi olan Kemal Tavman da demiştir ki:
• Koşuya beş hayvan iştirak edi-
yordu. Kanuni de bu atların arasında bulunuyordu Kanuni diğer hay vanlara nazaran favori idi. "Bu sırada bu atın satıldığını haber aldık. Ben Mahmut Kozanlıya müracaat e-derek atı alacağımı söyledim. Bunun üzerine bir dostumdan 500 lira borç aldım mütebakisini de sonra vereceğimi söyledim.
Bir koşuda iki ata sahip olan bir atını fedai olarak kullanır. Ben de Kerameti koşuda birinci getirmek için tertibat almak istedim. Fakat hayvan hasta olduğu için bundan vazgeçtim. Bu sırada Nâzım is», inde bir seyis ilâç getirdi. Ben de tu ilâcı hasta olan hayvana vermesini jokeyim Hüseyine tembih ettim. pa-kat ümidimiz hilâfına Kanuni birinci gelmedi. Bunun üzerine Mahmut Kozanlıyı buldum ve koşuda hile ol duğunu söyledim. Beraber gittik fakat komiserlik koşunun normal ol
duğun söylireyek müracaatımızı kabul etmedi. Ben de Mahmut Kozan lıya seyisinin atı koştururken dizgin lerini çektiğini söyledim. Bunun ü-zekine Mhhmut Kozanlı, cebinden bin adet bilet çıkartarak 'ben hile yapmak isteseydim bu kadar bilet almazdım» dedi.
Kemal Tavman bundan sonra Malı mut Kozanlı ile aralarında bir münakaşa geçtiğini ve Mahmudun kendisine tokat attığını bundan sonra hâdisenin zabıtaya intikal ettiğini söylemiştir.
Bunan sonra jokey İsmail Tütüncü ve Nâzım Gürgençin de ifadeleri a-lınmiş ve bu işte bir kabahatleri olmadığını ancak patronlarının emirlerini yerine getirdiklerini söylemiş lerdir.
Neticede bazı şahitlerin dinlenmesi için duruşmanın başka bir güne talikine karar verilmiştir.
B. M. Meclisinde ekmek derdi
★ (Baştarafı 1 incide) gözden geçirilecektir. Umumiyetle fiyatlar çok az ddhi olsa aşağı doğru bir seyir takip etmektedir. Mayıstan itibaren başlayan fiyatlar son senelerde mutat olmıyan bir şekilde kış aylarında da devam etmiştir. Siparişe bağlanmış olup da gelmiş ve gelecek olan buğday 318 bin tondur. Bunun 121 bin tonu Kana-dadan temin edilmiştir. Hepsinin bedeli 10.453.000 dolardır.
Bu para normal ticarî dövizle kapatılmaktadır. Marshall plânı ile a-lınan buğday 148 bin tondur. Alman tedbirler sayesinde buğday sıkıntısı çekilmemektedir. Son günlerde piyasada buğday bollaşmış ve fiyat, lar da düşmüştür. Ziraat Bankasının ziraî kredi açmak için bastırdığı tahviller önümüzdeki ay satışa çıkarılacaktır. Marshall plânı ile getirtilen ziraat âletlerinden temin edilen para köylüye ziraî kredi yolunda kullanılmıştır. Ziraat Bankasının zirai kredi ile yaptığı yardım 310 milyon lirayı bulmuştur. Çiftçinin 85 milyon liralık borcunu da tecil etmiştir.
Yapılan tetkikata göre bankalardaki mevduat son üç yıl içinde muntazaman artımşıtr.
1949 yılı ihracatımız bir rekor teşkil etmektedir.»
Takrir sahibi Ahmet Remzi Yüregir, Bakanın çok mühim olan ekmek
gır, cuKanııı çok ıııuıııııı uicin emııcn. dâvasını kısaca geçtiğini, alman ka- : rarla tatbikatın birbirine uymadığını, ekmeklerin siyah, çamur gibi çıktığını, esas işin kararın kötüye kullanılmakta olduğunu kaydederek, | -kontrolsüzlük yüzünden yer yer beyaz ekmek çıkmakta, baklava, börek yapılmakta yalnız fakir halk ezilmektedir, demiştir.
Sözlerine devam eden hatip, hayatın ucuzlamayıp pahalandığını, buğday için hükümetin altın ve döviz harcadığını, Ziraat Bankası tahvillerimin piyasaya çıkarılmasında geç kalındığını, Marshall plânından gelen ziraat âletleri vasıtasiyle Ziraat Bankasının 18 milyon lira temin ettiği halde bunu ziraî krediye kullanmadığını, bazı vilâyetlerde köylünün banka ile münasebetini kurmak için 200 kilometrelik yolu aşması lâzımgeldiğini, Ziraat Bankasının bazı yerlerde köylüye borcu i-çin tazyik yaptığına dair vesikaları bulunduğunu söyledi.
Ahmet Remzi Yüregir, son zamanlarda bir bankacılık modasının türediğini fakat bu bankaların daha çok kâr için çalıştıklarını, halbuki esas gayenin hizmet olması icap ettiğini belirttikten sonra, yabancı firmaların bankalarımıza itimat etmedikleri noktası üzerinde de durmuştur.
Hatip, 1949 yılı ihracatının rekor teşkil ettiği yolundaki mütalea hak. kında da ezcümle şunları söylemiş-
— .Ben bunu bilmiyorum. Yalnız Çukurovada 120 bin balya pamuk müstahsilin elinde bulunmaktadır. Bu ise 50 milyon lira tutar.»
Tekrar kürsüye gelen Ekonomi Bakanı, sözlü soru müessesesinin selâmetle işleyebilmesi için mümkün mertebe kürsüyü az işgal etmeyi bir prensip ittihaz ettiğin bildirmiştir.
Başkan Feridun Fikri: -Bu fikrinizden dolayı zatıâlinize bilhassa teşekkür ederim» demiştir.
Sözlerine devam eden Bakan, hamur çıkan ekmekler meselesine temasla takrir sahibine hitaben şöyle bir giriş yapmıştır: -Bir an için za-tıâliniz belediye meclis üyesi, bendeniz de belediye reisi olarak meseleyi anlatayım».
Bakan, ekmek dâvasının bir hükümeti, birde belediyeyi alâkadar e-den kısmı bulunduğunu kaydettikten sonra, ekmek pişirilmesi etrafında geniş izahat vermiştir. Izahatten anlaşıldığına göre, memleketimiz şartları bakımından bazı zarurî aksaklıklara göz yummak mecburiyeti vardır ve bu hususun giderilmesi i-çin san'at mekteplerinde bir ekmekçilik şubesinin açılması için Millî E-ğitim Bakanlığı ile mütabakat hasıl olmuştur.
Vedat Dicleli, hayatın ucuzladığını söylemediğini, yalnız fiyatlarda az da olsa daimî bir düşme görülmesi itibariyle böyle bir temayül sezil-diğini kaydederek dışarıdan ithal e-dilen buğdaylar için altın verilmediğini ve bunun normal ticarî ihracat ile karşılandığını söylemiştir.
Vedat Dicleli, Ziraat Bankasınca çıkarılacak tahvillerin 10 milyon lira tutarında olduğunu, bankaca çiftçiye açılan ziraî kredinin fevkalâde büyük olduğunu, tecil edilmiyen borçlar varsa bu gibilerin hüsnüniyet sahibi olmaması ve kanuna riayet etmemeleri yüzünden bu şekilde muamele gördüklerini, müstahsilin
ayağına kadar gidebilmek için Ziraat Bankasının mütemadiyen şube açmağa çalıştığını sözlerine ilâve etmiştir.
Bakan, sözlerini şöyle bitirmiştir:
• Rakamlarla iddiaya hazırım ki Türkiyenin 1949 ihracatı bir rekordur.»
Tekrar kürsüye gelen takrir sahibi de, bu meseleleri buraya getirmekle vazifesini yaptığını bildirmiştir.
İlkokul öğretmenlerinin vazife tazminatı
Reşit Tarakçıoğlunun Maarif teşkilâtına dair kanunun 13 üncü maddesinin değiştirilmesi hakkındakl kanun teklifinin umumu üzerinde ki görüşmeler sırasında söz alan Ta-rakçıoğlu, Hulusi Ural ve Milli Eğitim Bakanı teklifin lehinde bulunmuşlardır.
Bilindiği gibi bu teklife göre, ilkokul öğretmenlerine 10 _ 40 liraya kadar ek vazife tazminatı verilmektedir.
Nurettin Ünen, bu vazifede bulunanların bu küçük zamma karşılık vazifeleri ajjırlaştırılacaktır. Bu ise doğru değildir, demiştir.
Bakanın tekrar izahat vererek talebe sayısı 300 den fazla olan mekteplerde Başöğretmenlere ders ve-I rilmediğini bildirmesi üzerine maddelere geçilmiş ve böylece tasarının birinci görüşülmesi tamamlanmıştır.
Başmakaleden devam »
Seçimler için mevsim teminatı
.— Buyurun seçim kampanyası açılmıştır. Yaz aylarındayız. Köylüler kolaylıkla reylerini kuilanırlaı. Seçim İşleri her tarafta gayet iyi kontrol edilebilir. Partiler sandık başlarında ve seçim kurullarında rahat rahat temsilciler bulundurabilir, ler. Rey pusulalarını en ücra yerlere kadar dağıtabilirler. Propagandalarını yaparlar. Varsınlar yapsınlar. Biz, kendimize güveniyouz. Halk bizimle beraberdir. Partilere geniş çalışma imkânları bırakıyor ve kolay. Iıklar temin ediyoruz. Fakat buna rağmen kazanamıyacaklardır. Kanun istediler, kanun yaptık; kanunda emniyet istediler; emniyet temin ettik. Seçimlerde kimsenin şüphesi kalmaması için ne lâzımsa hepsine başvurduk. Buyurun işte mücadele sahası... Halk kiminle imiş görelim!»
Fakat hayır, aziz okuyucularımız, iktidar bunu söyliyebilecek bir du.
rumda değildir. Onun içindir ki, şimdi adlî teminatı önleyemeyince
tabii teminat, yani mevsim teminatı
aramaktadır!
Mart aylarında seçimlere, karar ve rilecek olursa, mevsim icabı Demokrat Parti1 büyük zorluklarla karşılaşacaktır. Kışın normal geçtiği senelerde bile bilhassa Şark vilâyetlerinde Mart aylarında anayollar dahi kapanır. Hele nahiyelere ve köylere inmek büsbütün imkânsız bir hale gelir. Bu sene kışın çok şiddetli olduğu da gözönünde bulundurulacak olursa, Mart ve Nisan ayında, Demokrat Partinin köylere kadar değil, temsilci götürmek, ve hattâ rey pusulasr dağıtması bile zorlaşmış olur.
işte iktidar partisi şimdi bu mevsim teminatını gözönüne alarak ona göre tertiplerini hazırlamaktadır. Yine bereket versin ki, kış aylarında Mısır’daki seçimleri misal getirerek yeni seçime girmedi!.
Ama, Ibuna karşı diyeceklerdi ki, Demokrat I’arti kışın zorluklariyle karşı karşı ise, bizim vaziyetimiz de onun aynı değildir; Demokratların geçeceği yol karla, çamurla kapalıdır da, bizim geçeceğimiz yollarda bahar çiçekler» mi açmıştır?
Fakat unutmamak lâzımdır ki, Demokrat Parti ile iktidar partisi bu hususta aynı çalışma vasıtalarına malik değildir, iki parti aynı silâhlarla çarpışmıyor.
Radyodan misal alalım: İktidar partisi daha altı ay evvel radyodan geniş ölçüde ve saatlerce faydalanmağa başladı; muhalefete radyo, o da seçim zamanı beş dakika bir müddetle hasredilecektir!
Bütün devlet telefonları, telgrafları iktidar partisinin elindedir. Geçe» sefer olduğu gibi bu defa da propaganda broşürü, oy pusulası dağıtmak için bütün resmi vasıtalardan faydalanmak imkânları mevcut, tur.
Netice itibariyle, ve nihayet seçim tarihi iktidarca daha önceden bilindiği için, çok evvel tedbirler almak da kabildir.
Mümtaz Faik FENİK
Fransa - İsveç hududundaki
altın kaçakçılığı
★ (Baştarafı 1 incide)
Kuryemizin yaptığı iddia edilen kaçakçılık hâdisesi günlerce Türk yabancı ve bilhassa Fransız basınına mevzu teşkil etmiş ve aradan bir müddet geçtikten sonra da Türkiye-ye geri çağrılmıştı.
Kavur dün Ankaraya getirilerek savcılığa teslim edilmiş ve daha son ra da Ağır ceza Mahkemesinde ilk sorgusu yapılmıştır.
Eski kuryemiz başkasına ait al -tın kaçakçılığı, sahte kurye mektu-
da müteaddit defalar arandığı halde bulunamaması da nazarı itibara a-
Hindistan
bu tanzim etmek ve sahte elçilik mühürü kullanmak suçlarından dolayı Ağır Ceza Mahkemesine sev-kedilmiştir.
İlk soruşturmasında makeme, Da-nıştayca lüzumu muhakeme kararı verilmesi üzerin* hakkında dâva a-çılması kararının alındığını bildirmiştir.
Orhan Şadi Kavur mahkemede: •İstanbulda ben her zaman adresimi
polise bildiriyordum. Ben hiç bir zaman kaçmış değilim. Zaten dâva-

evvel açılmasını istiyor-
dum. Tahliyemi isterim» demiştir.
Savcı da Kavurun tahliyesi talebinde bulunmuşsa da sanığa isnat olunana suçun ağır cezayı müstel-zim olması itibariyle ve aynı zaman
lınarak tevkifine karar verilmiş ve bilâhara cezaevine gönderilmiştir.
Diğer taraftan Orhan Şadi Kavur dün istasyonda kendisiyle konuşan bir arkadaşımıza şunları söylemiştir;
• Bu meselenin adalete intikalini ben istedim ve Danıştaya muhakeme edilip vaziyetin tavazzuh etmesi için müracaat ettim. Bunun üzerine İstanbulda tevkif edilerek buraya getirildim. Fakat üzüldüğüm bir nok ta var o da kelepçe ile getirilmem-dir.
Türk adliyesine güvenim vardır. Mesele yakında aydınlanacak ve bana isnat edilen suçların ne dereceye kadar doğru olduğu meydana çıka-
Orhan Şadi Kavur aleyhine açı-
lan dâvaya
önümüzdeki günlerde
ikinci Ağır Ceza mahkemesinde baş
lanacaktır.
Bundan az zaman evvel bütün
efkâtı umumiyeyi yakından ilgilendirmiş olan bu hâdisenin yakında başlıyacak olan duruşmasının bir hayli enteresan safhalar arzedeği ve
bir takım tanınmış
isimlerin de
mevzubahs olacağı söylenmektedir.
Piyasadaki kriz son haddinde
★ (Baştarafı 1 incide) Odası Reisi Vehbi Koç şunları söy-para buhranıdır. Para buhranı dola- lemiştir:
yısiyle bankalar da krediyi kesmiş — .Sermayesine veya sermayesin-ve ödenmesi gereken borçları vakti den aşağı satış demek olan tenzilâtlı gelen bonoları tediye zorunda bu- satış tamamiyle kanun çerçevesi da-lunan tüccar, elindeki malı paraya hilinde ve Oda’mızın murakabe ve tahvil mecburiyetini'duymuştur. Di kontrolü altında yapılmaktadır. Bun ğer taraftan son zamanlarda memle- da halkın menfaatine aykırı hiç bir ketimize gelen ithal malları fiyatla- unsur mevcut değildir. Hattâ diye-rının eski fiyatlara nazaran düşük bilirim ki bu yüzden iflâs eden tüc-bulunması sebebiyle eldeki mallar I car henüz mevcut değilse de işin bir an evvel çıkarılmak istenmekte- | acemisi bulunan bir çokları çok fe-dir. Desen bakımından demode ol- ' na bir duruma düşmüşlerdir» muş malların ileride tamamiyle sa- Yetkili bir başka şahıs da bu hu-tılamaması tehlikesine karşı bunla- sustaki fikirlerini: «Para darlğının rı şimdiden ve ucuz fiyatla da olsa bir netice vereceğini ummuyorum, elden çıkarmak meselesi de bu ko- Bana kalırsa bilhassa ithal malları nuda hâkim rol oynamaktadır. ' imalâtının artması ile fiyatlar düş
Bu arada ihracat yapılamadığın- müş bu düşüklük tabiî olarak biziın dan ötürü yerli ipekli fiyatlarında , memleketimize de intikal etmiştir, da büyük bir düşüklük göze çarp- I Onun için tüccar elindeki eski stok maktadır. I malı bir an evvel çıkarmak zorunda
Ayni mevzuda düşüncelerine mü- bulunmaktadır.» Şeklinde ifade et-racaat ettiğimiz Ticaret ve Sanayi | miştir.
TU RAN PALAS
OTELİ
Bütün Konforu ile AÇILDI
ADRES: Ulus Meydanı Çankırı Caddesi Tan Oteli karşısında
TL: 15852 ((143)
Bölge kupası boks maçları
B. T. Ankara Bölgesi Boks Ajanlığından:
1 — 28 Ocak 1950 .Cumartesi gecesi saat 21.00 de Sergievi salonunda, -Bölge Kupası» boks maçları yapılacaktır.
2 — Bu maçlara Ankaranın tecrübeli ve tanınmış boksörleri işti -rak edeceklerdir.
3 — 2 lira olan maç biletleri bugünden itibaren Florya ve Kam-spor mağazalarında satışa çıkarıldığı gibi maç günü de saat 18.00 den itibaren Sergievinde satılacaktır.
4 — Maç hakemleri: Kadri Öz-güder, Hamdi Turgut, Ali Ersoylu, Halit Denli, Fuat Yücel ve Korono-metre hakemi: Servet Zengindir.
Belediye Başkanlığından
Şoför alınacaktır
Beş lira yövmiyeli bir şoför alınacaktır. İsteklilerin ehliyet ve doğruluk vesikaları ile birlikte 27/1/950 Cuma akşamına kadar Belediye Veteriner Müdürlüğüne müracaatları ilân olunur. (550) (56)
Çukurovolılar Derneğinden
Çukurovalılar Derneği Genel Kurulu yıllık olağan toplantısını 22/ 1/1950 Pazar günü saat 15 de Halkevi salonunda yapmış ise de ekseriyet olmadığından tüzük gereğin ce bir hafta sonraya bırakılmıştır.
Genel kurul 29/1/1950 Pazar günü saat 15 de Halkevinde toplanacağından Ankarada bulunan bütün Çu kurovalıların ve üyelerin gelmeleri rica olunur.
Çukuı-ovalılar Derneği
Gündem;
1 — Yönetim kurulu ve denetçiler raporunun okunması.
2 — Yeni seçimler.
3 — Dilekler.
İlân
Ankara Asliye Üçüncü Hukuk Mohkemesinden
Dâvâlı: Hulusi Kaftancı: Ankara merkez cezaevinde iken tahliye edilen Uşaklı Asımoğlu 334 D. lu.
Dâvacı: Naci Akdemir vekili A-vukat Muzaffer Öztunç tarafından aleyhinize mahkememize 949/482 sayı ile açılmış olan alacak dâvasına ait arzuhal özetile davetiye Ankarada çıkan Zafer gazetesinin 10 Ocak 1950 günlü nüshasile ilânen tebliğ edilmiş olduğu halde yazılı gün ve saatte mahkemeye gelmediğinizden hakkınızda usulun 401 inci maddesine göre yine ilânen gı -yab kararı tebliğine karar verilerek bu husustaki duruşma 7/2/950 Salı günü saat 10 a bırakılmıştır. O gün ve saatte de mahkemeye gel -mediğiniz veya bir vekil gönderme diğiniz takdirde duruşmanın gıyabınızda bitirileceği gıyap kararı tebliği yerine geçmek üzere ilân o-lunur.
Bu ilâmın bir kopyasile pullu gıyap kararı mahkeme divanhanesine asılmıştır. (167)
Mevlût
Orman Genel Müdürlüğü Şube Müdür Muavini Hicri Aksoy’un babası Galipzade mer
MUSTAFA AKSOY'un aziz ruhuna Hacı Bayramı Veli Şerifinde okutulacak nıevlûda bütün sayın dostlan ve tanı -yanları ile arzu edenlerin teşriflerini rica ederiz.
Çocukları (165)
Matematik
Fransızca
Fizik Dersleri
Zafer Gazetesine müracaat.
Tel : 15315
Devlet Konservatuvarı konserleri
Devlet Konservatuvarı salonunda 29 Ocak 1950 Pazar günü saat 16 da bir oda müziği konseri verilecek tir. Davetiyeler Devlet Konservatu-varından alınmaktadır.
Çalanlar: Antonio Saldarelli (Viyolonsel), Mithat Fenmen (Piyano), Mesud Cemil (Viyolonsel), Kaya Öz tan (Viyolonsel), Nejat Tekebaş (.Viyolonsel).
ir (Baştarafı 4 üncüde) faslı da, hükümetin memleketi ida re hususunda bükülmez prensiplere sahip olmasını bir fasıldır. Bu prensipler, hur Çinli lider Sun Yat Sen'in, inkılâpçı Çin Cumhuriyeti Anayasasına ithal ettiği esas prensiplerden' alınmıştır. Yine Anayasanın kabul ettiği prensiplerden en mühimlerin den bazıları da, işsizlik, ihtiyarlık ve hastalık halinde vatandaşların elinden tutmak ve onlara yardım etmek ve bilâtefrik bütün çocuklara parasız tahsil sağlamaktır.
Kurucular meclisinin, bu Anayasayı hazırladığı üç sene zarfında, her celsede Büyük lider Mahatma Gandhi’nin ruhu her ne kadar mevcut bulunduysa da, bilhassa A-nayasada mevcut iki esas husus ü-zerinde bu mukaddes ruhun tesiri olmuştur: Bunlardan birisi -dokunulmaz» sınıfın (Paryah) lağvıdır. Anayasa bu sınıfı tamamen kaldırmakta ve onlara da diğer vatandaşların haiz olduğu hakları vermektedir. Gandhi’nin ruhunu taziz için bu hususta bu büyük eseri hazırlamakta en büyük gayret ve him meti geçen adamın, bir -dokunulmaz» (Paryah) sınıfından gelen Dr. Ambedkar olması Her halde kâfi gelmektedir. İkinci nokta da, laisizmdir. Hatırlarda olduğu veçhile, Mahatma Gandhi hayatının son iki yılını bilhassa bu son noktanın tahakkuku için geçirmiş ve her fı*®, şatta Hindistan’ın lâik bir memleket olması lâzım geldiği prensibini ileri sürmüş ve bu memleketin bir dini cemaat mensuplarının olamı-yacağını ifade etmişti. Gandhi, nihayet hayatını da lâik bir memleket ideali uğruna verdi, işte bugün Onun arkadaşları tarafından hazırlanan yeni Anayasa lâiklik esasını kabul etmekte ve memlekette yaşıyan her vatandaş, din ve mezhebi ne olursa olsun, ayni haklan sağlamaktadır.

ir (Baştarafı Birincide) önergesiyle bu talebelerin de Şubatta birinci sınıf öğrencileri ile beraber imtihana girmeleri kabul edil- . ı miştir. Bu karar 1951 yılı sonuna , I kadar yürürlükte kalacaktır.
Bu mevzu üzerinde konuşan bütün I Milletvekilleri talebelerin lehinde bulunmuşlardjr.
Bu arada söz alan Millî Eğitim Bakanı da, Üniversitedeki tedris ve imtihan sisteminin gittikçe ciddileş- ) «... ----------------------------
1,1 rn
n ç k
»tiğini bu bakımdan talimatnameler^ 7te değişiklik yapıldığını İstanbul ve Ankara Üniversitelerinin imtihan talimatnameleri arasındaki farkın giderilmesi için Şubatta toplanacak olan Üniversitelilerarası kurula bu farkları gidermek için teklifte bulunacağını söylemiştir.
bf
dereceye vardı
Yurdun her yerinde bütün şidde-detiyle hüküm sürmekte olan kış şehrimizde de aynı şiddetle devam etmektedir.
Soğuklar yüzünden- ilkokulların tatilinden sonra dün de lise ve ortaokullar İl Sağlık kurulu karariyle 1 Şubat tarihine kadar tatil edilmiş-tir.
Şehrimizde en soğuk hararet dün kaydedilmiş ve öğleyin hararet sıfırın altında —16 ya düşmüştür. Gece ise hava daha fazla soğumuş ve sı- , _ fırın altında —26 dereceye kadar bir tenezzül kaydedilmiştir. eQ(
Toplantı
Ankara Öğretmenleri Yardımlaşma Demeği'nin yıllık adi Genel Kurul toplantısı çoğunluk sağlanamadığı için yapılamamıştır.
28 Ocak 1950 Cumartesi günü saat 15 de Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinde Hamit dershanesinde yapılacak olan toplantıya üye arkadaşların teşrifleri rica olunur.
Yönetim Kurulu
Gündem:
1 — Açılış ve Başkanlık divanı
2 — Yönetim ve Denetleme kurulları raporlarının okunması.
3 — Yönetim Kurulunun ibrası.
4 — Tüzükte değişiklik teklifleri.
5 — Dilekler.
6 — Seçimler. (161)
Satılık
Bir çuval kahve kavurması 4 lira K. Kahveci İsmail Öztürk.
Güven apartmanı altı No. 1/2. Samanpazarı.
Halifecilik mes'elesi
kiı sil
Kahire, 25 (a.a.) — El Azhar ü- ^eı niversitesi Rektörü Mısır üleması-nın Kral Faruğu halife ilân etmek F* üzere bir dünya tslâm kongresini * toplantıya davet etmiş oldukları yo-lunda Moskova radyosu tarafmdanJÎ^' verilen haberi yalanlamaktadır.
E
I
AMERİKALININ KOL
SAATİNİ ÇALDI
Bahçelievlerde oturan Hanfert,. Yensin adında bir Amerikalı mühen ı dişin yanında misafirden oturan Ay ı nur Ergüden adında tanınmış bir i-kadın mühendisin kol saatini çal -miştir.
Şikâyet üzerine Aynur yakalanarak adalete teslim edilmiş saat sa". hibine iade edilmiştir.
BUGÜN
CEBECİ ve ULUS SİNEMALARINDA Dahi rejisör CECİL B. DE. MİL LE’in yarattığı cn son şaheser Mağlûp Edilmiyenler «UNCONQUERED»
Gary Coöper - Paıılette Goddard
Yalnız bu filme mahsus seanslar
Cebeci: 13.30 16.00 18.30 21.15
Ulus ı 14.30—17.15—20.30

Comments (0)