r
Sab 27 Teşrinisani 1934
Sene. I
Numara? 160
Abone Şeraiti
7urJh’.ye için Hariç için
1 senelik--1200 Kr. ——- 2500 Kr.
f aylık----«00 „ 1300 .
3 „___ 325 „ —700 ,
Nuroosmsnige, Şeref Sokağı, TELEFON? 20520
A
Hah Her Yerde 5 kbnrçtur
Öz Türkçe
Kabaran gelirler
Son dört ay İçindeki tütün, içki, tuz şataflarının, geçen yıl satışlarına göre bir hayli arttığı anlaşılıyor. Son dört ay içinde 12 milyon 363 bin liralık tütün, iki milyon 860 bin liralık içki, 3 milyon 163 bin liralık tur satışı yapılmıştır. Bu satışların topundan taşıma değerleri çıkarıldıktan sonra 13 milyon 92 bin lira temiz para kalmaktadır.
İnhisar idarelerince yapılan bütün satışların artmasında, çoğalmasında kazanç vardır. Yalnız bu satışların biri üzerinde durmak isteri*. O da içki satışıdır. Eğer içki •atışı da artmış, memleket içinde kullanılan İçki çoğalmış ise, bu yüzden gelen geliri, kazanç değil, siyan saymak gerektir. Yalnız elimizdeki kısacık istatistik, buralarını açıkça anlatmadığı için bu yolda söyleyeceğimiz sözleri ileriye bırakıyoruz.
Şimdilik şunu söyliyelim ki içki alışkınlığının artmasında kâr aramak, katmerli bir ziyan olur. Çünkü ulusal varlığımızda, milli •ağlığımızda gedik açacak bir kazanç, sonra o gediği kapamak için katlanacağımız ziyanları kabartmaktan başka bir işe yaramaz.
Günün Yazısı
Buğday meselesinin garabetleri İçinde yaşadığımız garip çağda «ni. etleri en ziyade şaşırtan meselelerden biri de buğday meselesidir. Zaten Umumî harpten sonra, evvelce en basit ve mantıkî addedilen hakikatlerin nasıl tamamile eksine döndüğünü isbat eden meselelerin başında da bu buğday meselesi bulunmaktadır. Meselâ eskiden bir yerde buğday mahsulü az oldu mu, bu azlık bir felâket addedilir, çünkü bu yüzden kıtlık zuhur eder ve İnsanları açlıktan kırılmak tehlikesine maruz bırakırdı. Halbuki harbi umumiden sonra bu basit hakikat aksine döndü, memleketler için buğday yokluğu değil, buğday çokluğu büyük bir felâket halini aldı. Hatta bu çokluk felâketi bazı yerlerde insanları o kadar korkuttu ki bin zahmetle yetiştirilen ve ambarlarda hıfzedilen buğdayları gemi gemi denize dökenler bile oldu. Beşeriyetin yer yüzünde zuhurundanberi tarihin bukadar garip hadiselere şahit olduğuna belki bir tek misal gösterilemez.
Buğday çokluğundan mütevellit bu garip vaziyetler, meselâ (Arjantin) veya (Kanada) gibi geniş arazilerinde gayet bol mahsul alınan memleketlerde zuhur etseydi yine okadar şaşılmazdı. Fakat Fransa gibi kısmen ziraî olsa da, nihayet dünyaya buğday yetiştiren memleketlerden madut olmıyan bir yerde de büyük bir buğday derdi, adeta felâketi vardır.
Bundan iki sene evvel buğday mahsulünün Fransada fazla olması üzerine buğday fiyatları düşmüş, zürra zarar etmeğe başlamıştır. Fransada ise köylü ve çiftçi sınıfı mühim bir yekûn tuttuğu cihetle hükümet ve menuslar derhal harekete geçerek köyıüyü himaye için bir kanun yapmışlardır. Bu kanun mucibine. 1933 senesinde buğdayın (kentaline 135 frank narh konmuş ve bu fiatten aşağı veya, yukarı buğday alıp satmak menedi iniştir. Buğday ffiati böyle yükseltilince ekmek fiyatı de bir frank doksan santime yani bizim para ile takriben (16) kuruşa çıkarılmıştır, ki dünyada ekmeği en pahalı yiyen millet, bu suretle Fransızlar olmuştur.
İçinde bulunduğumuz 1934 se-nesinde ise buğday mahsulü daha mutedil olduğundan bu sene de bir (kental) buğdaya 108 frank narh kesilmiştir. İşte işin garabeti burada başlıyor. Çünkü geçen sene (kental) i 135 franga olan buğday tamamiyle satılamıyarak köylünün ambarında kaldığı için, yine kanun mucibince meselâ büyük değirmenciler 135 franga bu buğdayı alıp bitirmeyince bu senenin mahsulünü 108 franga almaktan mennedilmişlerdir. Bundan bahseden bir Fransız gazetesi diyor,ki Ebüzziya Zade Devamı 2 inci sahifede
n^atbaaf Ebâzziya, İstanbul ( Sabahlan Çıkar Siyasi Gazete
Bey, Hânım, Ef., Paşa kalktı
Herkes sadece ismi ile anılacak
Büyük Millet Meclisi dün bu hususta uzun müzakerelerden sonra bir kanun kabul etti
Sivil rütbeler kaldırıldı — Harp madalyalarından başkası takılmıyacak
Ankara .26 (Telefonla) — Başkan Kâzım Özalpın reisliğinde toplanan Büyük Millet Meclisi bugün büyük günlerinden birini daha yaşadı. Toplantıya başlanır başlanmaz söz alan dahiliye bakanı Şül-
Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey rü Kaya hükümetimizin büyük İnkılâbımıza uygun bir değerde olarak lâkap ve Unvanların kaldırılması için teklif ettiği [kanun lâyihasının müzakeresini şu sözlerle istemiştir :
“ — Arkadaşlar, eski devirler-
Hakikî aşk kendi kendini 1\unutma*tt,r’ tjY Mnıe, O. Craven
Kbrrrçtur
(Şerhi 3 üncü sahifede)
“Marsfljfa,, faciası meselesi
Siyasî görüşmelere de vam olunmaktadır...
den kalma bugün demokrasi esasına uymıyan bazı lâkaplar Unvanlar, rütbeler, nişanlar, madalyalar var. Bunların biran evvel resmî dergelerden ve kanun karşısında kaldırılması inkılâbımıza uygun bir hareket olacaktır. Hükümetimiz böyle bir kanun hazırladı. Yüksek huzurunuza takdim ediyor. Ricamız bunun takdimen, tercihan bugünkü ruznameye alınmasıdır. ,,
Meclis heyeti umumiyesinin tasvibi ile kanun ruznameye alınarak müzakeresine başlanmış ve bu ve-................. ı ı
sile ile söz alan Besim Atalay Bey de (Aksaray):
“—Ne mutlu size ki çöller arasından fışkıran koskoca ulusun yasalarını düzdünüz. Ne mutlu size ki öldü denen bir budunun temel taşlarını attınız. Kurların görmediği yenmeleri, onurları topladınız, tattanız. Gene kurların görmediği değişmeleri pek kısa günler içinde iş haline getirdiniz,, demiş ve ileri sürülen kanuni teklifi kutlamıştır. Devamı 7 inci sahifede
Lâkap ve ünvanların kaldırıl ması hakkındaki kanun

Dün Mecliste kabul edilen kanunun metni şudur :
Birinci Madde : Ağa, hacı, hafız, hoca, molla, efendibey, beyefendi, paşa, hanım, hanımefendi ve hazretleri gibi lâkap ve Unvanlar kaldırılmıştır. Erkek ve kadın vatandaşlar kanunun karşısında ve resmî belgelerde yalnız adlariyle anılırlar.
ikinci Madde : Sivil rütbe ve resmî nişanlar ve madalyalar kaldırılmıştır. Ve bu nişan ve madalyaların kullunılması yasaktır. Harp madalyaları bundan müstesnadır, Türkler yabancı devlet nişanlan da taşıyamazlar.
Üçüncü Madde : Askeri rütbelerde adın başına gelmek üzere kara ve havada Müşürlere Mareşal, Birinci Ferik, Ferik ve Livalara General, denizde Birinci Ferik, Ferik ve Livalara Amiral denilir.
Generallerin ve Amirallerin derecelerini gösteren kovanlarla deniz Müşûrleri unvanlarının ve diğer askeri rütbelerin karşılıkları Âli Askerî Şûrası kararı ve İcra Vekilleri Heyetinin tasdiki ile konulur.
“Trakya,, nın hezeyanları!
Turkiyedeki Bulgarlar inim inim inliyormuş!
TPAKIIÇI
Her nüshasını iftira ve isnatlarla dolduran mahut “Trakya,, gazetesinin başlığı
Mahut “Trakya,, gazetesi hemen her sayısında yeni bir isnat ve if-iira savurmakta; bize çatmak için vesile aramaktadır. Biz, iki memleket arasındaki komşuluk ahengine halel getirmek istemediğimiz için bu gazetenin garazkârane neşriyatını kale almamağa karar vermiş
bulunuyorduk. Fakat, mahut gazete işi o kadar azıttı,ki daha fazla susmanın millî hissiyatımızdan çok büyük fedakârlıklar yapmak demek olacağını düşünerek nihayet bu mevzua tekrar dönmeğe mecbur olduk.
Devamı 7 inci sahifede
Hangisi kazanacak?

Galatasaray - Fenerbah çe bu Cuma karşılaşıyor
Spor meraklıları yine üzüntülü bir hafta geçirecekler. Bu cuma Taksim stadında Fenerbahçe - Galatasaray maçı var. Eminim ki bu iki ku.übün taraftarları bir hafta evvelinden düşünmeğe başladılar : Acaba kim kazanacak ?.
Bu suale cevap verebilmek güçtür. Her iki takım son zamanlarda yaptakları maçlarda birbirine tefevvuk hususunda bir fikir vermediler.
Fenerliler iik maçlarına muvaffakiyetli bir başlangıç ile girdiler ve bu vaziyeti Vefa maçına kadar iyi neticelerle getirdiler. Fakat Vefaya mağlûp olan sarı’ lâcivertlilerin bu senede talihsizliğe mahkûm olmaları ihtimali taraftarlarını korkuttu.
Devamı 7 inci sahifede
Galatasaray kaptanı Nihat Bey
Tevfik Rüştü Bey ve M. “Titülesko,,, Fransız ricalde ' onuşmak için “Paris,, e gittiler
Cenevre 26 (A. A.) — Uluslar -emiyeti, fevkalâde assamblesinu iştirâk etmiş olan murahhasların birçoğu Cenevreden ayrılmışlardır, M. “Benes,, Prağa dönmüştür. M. “Titülesko,, ile Tevfik Rüştü Bey Parise gitmişlerdir. Orada M. “Flandin,, ve M. “Laval,, ile merkezî ve cenubişarkî Avrupaya müteallik meselelerle “Marsilya,, cinayeti münasebetiyle Macaristanıu yapmış olduğu müracaat hakkında görüşmeleri ihtimal dahilindedir.
Murahhasların h^pside Kânunu-'velde “ Sarre „ meselesi ile uğ-şacak olan Uluslar Cemiyeti toplantısı için Cenevreye geleceklerdir.
Uluslar Cemiyeti Konseyi önümüzdeki toplantısında, Macar i titanın “Marsilya» cinayetine ait müzakeratın acilen yapılması talebinin kabulüne veyahut bu müzakerelerin 21 Kânunusani 1935 e bırakılmasına karar verecektir. -
Yugoslavya Hariciye bakanı M. “Yevtiç,, , hareketinden evvel uluslar cemiyeti genel yazganı M. “Avenol,, u ziyaret etmiş ve kendisiyle Yugoslavya muhtırası hakkında görüşmüştür. Bu muhtıra, Lütfen sahifeyi çeviriniz
"Marsilya,, suikast! ile umumi vaziyet etrafında görüşecekleri anlaşılan
Tevfik Rüştü Bey, M. ‘‘Titülesko,, M. “Flânden,, ve M. “Lâval,,
Yeni soy adları
Nizamnamenin bugünlerde Devlet Şûrasından çıkması bekleniyor
K. Atatürk
Yeni imzalarını kullanmağa başladılar
Ankara 26 (Telefonla) — Rei-sicümhur Atatürk, Büyük Millet Meclisine ve Baş bakanlığa gönderdikleri tezkere ve kararnamelerde K. Atatürk imzasını kullanmağa başlamışlardır.
General Kâzımın soy adı
Reisicümhur Atatürk, Büyük Millet Meclisi Reisi General Kâzıma (öz Alp) soy adını vermişlerdir.
Bütün gayri müslim vatandaşlar da kendilerine yeni birer aile ismi bulacaklardır
teni soy adı nizamnamesinin tetkikatını bugünlerde ikmal edecek olan Devlet Şûrasının çalıştığı bina
Cenup kutbunda
Amiral “ Bird „ Amerikaya 200 bin mil mu-rabbaı toprak kazandırdı
Little (Ameri-«-*) 26 (A. A.) — Tayyareci Bird, Amerika hesabına 200 bin kilo-metro yeni arazi keşşfetmiş olduğunu telsizle re-isıcumhur M. “ Roosvelt bildirmiştir.
Küçük Amerika 26 (A.A.) —
Yeni soy adı kanunu nizamnamesi bugünlerde Devlet Şurasından çıkacaktır.
Malûm olduğu üzere yeni kanun sonu “yan, yen, is, vis, iç, viç, of, baf, ef„ vesaire gibi hecalarla nihayet bulan aile isimlerinin kullanıl-
masını yasak etmektedir. Bu gibi eklentilerle nihayet bulan isimlerin cümlesi de Türk tabiiyetinde olan Rum, Ermeni ve Musevi vatandaşlarımız tarafından taşınmaktadır.
Devamı 2 inci sahifede
‘Edirne,, nin bayramı
Kurtuluş günü nasıl tes’it edildi?
“Bütün gözler, Selimiyenin minareleri arasında dalgalanan şanlı bayrağa çevrilmişti...
Amiral “Bird»
Amiral Brid, Mari ( Bird topraklarının şimal kutbundan kutup toprakları kıyılarına kadar uzandığını bildirmektedir. Bu topraklar, Birleşik Amerikaya 200,000 mil murabbaı arazi kazandırmaktadır.
Paris elçimizin yeni beyanatı
Nansi 26 ( A. A. ) — Tedrisat birliği tarafından verilen konferansa Başbakanlık eden Türkiye büyük elçisi Suat Bey, Kemal “Atatürk,, ün Türk milletinin yardımı ile, işitilmemiş derecede geniş bir sosyal inkılâp yapmış, bütün bir milletin ruhunu, zihniyetini, ahlâk ve âdatını değiştirmiş olduğunu söyliyerek müşarünileyhi öğmüş-tür.
Devamı 7 inci sahifede
"Edirne,, de kurtuluş bayramının tes’idinden bir intiba
Edirne 25 (Hususi muhabirimizden) — Güzel ve kahraman Edirne bugün (evvelki gün) kurtuluşunun yıldönümünü çok parlak ve çok coşkun tezahürlerle yaşadı. Dün de haber verdiğim gibi, günlerdenberi devam eden hazırlıklarla şehir bir
baştan bir başa bayraklar, çiçekler ve taklarla donanmıştı. Sabahleyin erkenden sokakları dolduran halk 1 ümeleri sonsuz ve engin bir dalga halinde Selimiye istikametine giden yolları dolduruyordu. Şehir Devamı 7 inci sahifede
2
ZAMAN —
Teşrinisani 27
H=A=R=İ=C=î==HüA=B=E=R=L=E=R
|=SON=@ğHABERLERğ|
Silâh ticareti ve İngiltere
Ingilterede silâh ticareti hakkında yapılacak tahkikat pek mahdut bir çerçeve içinde kalacak
İngiltere Hariciye narın Sûr "Con S(mon„ Avam kamarasında silâh ticareti hakkında söylediği bir nutukta bu vadide yapılacak tahkiklerin bilhassa üç nokta üzerinde yürütülmesi lâzırogeldiğîni anlattı. Bunların birincisi: Ingiliz ruhsatiye sisteminin iyi işliyip işlemediğini; İkincisi: silâh işinde devlet inhisarı yapmanın umumî bir kıymeti haiz olup olmadığ ; üçüncüsü: bu yolda ellere geçen kazançların muzır tazyik ve propagandalara sebebiyet verip vermediğidir.
Bu suretle silâh ticareti üzerinde yapılması istenen, ve bu ticaretin içyüzünü meydana çıkarmağı gozetliyen tahkikat, âzami derecede tahdit edilmiş oldu ve Avam kamarası bunu şmididen hoş gördü.
Anlaşılan Ingiltereyi, tahkikatı tahdide sürükleyen âmillerden biri, bu işin beynelmilel mahiyette görülmesi, ve Ingilterenin yalnız başına bu işi kurcalamak istemesidir.
Buna mukabil halihazırda muhtelif memleketlerin, beynelmilel tahkikata girişmeden evvel silâh ticaretini kontrol işine ehemmiyet vermekte olduğu ileri sürülüyor ve millî kontrolün temininden sonra işi beynelmilel bir misalu bağlamanın kolaylaşacağı anlatılıyor.}
Bununla beraber Ingiltere hükümeti, mahdut tahkikatın nasıl yapılacağını henüz karariaşhrmamışbr. Kararlaştırılan nokta, silâh ticaretinin mazisi karıştırmamak, işe didikodulu ve şüpheli bir mahiyet vermemek, eşhasın hesaplarına bakmamaktır.
Silâh ticaretinin en meraklı sahneleri bunlar olduğuna göre kararlaştırılan tahkikatın kıymeti pek şüphelidir.
Ö. .R
Deniz silâhlan meselesi
Amerika Ayan âzasından biri, “Japonya müsavat istemekte çok haklıdır,, diyor
Gunûn gazisi
Buğday meselesinin garabetleri
Birinci sahifeden devam 'Bu kanun ekmek yiyen halkın zararına olduğu kadar köylünün de zararınadır. Çünkü ortada 108 franga buğday dururken hiç kimse 135 franga buğday almaktadır. Şu halde himaye edilmek istenilen köylü buğdayını biç satamıyarak büslütün mağdur olmaktadır ve yahut mağdur olmamak için buğdayını el altından bilâfı kanun 135 frank yerine 60 franga satmaktadır. Hü'âsa bu kanun köylüye faydalı olmamış, aşağı yukarı yalnız fırıncıları zengin etmiştir. Çünkü onlar el altından 80 franga kadar un aldıklarından ve ekmeği de bir frank 90 santime sattıklarından kilo başına bir iki misli kâr etmektedirler. Buna karşı da kanun bir şey yapamamaktadır. Çünkü buğdayı kanun hilâfında 60 franga kadar sattığını köylü İtiraf etmediği gibi tabii değirmenci ve fırıncı da itiraf etmemektedir.^
Şu satırları okuyanlar için, Fransa gibi İktisadî meselelerde birçok tacrübeleri olan bir memlekette bu kadar yanlış işler yapılmakta olmasına hayrette ka lma-mak kabil değildir. öyle bir kanun, ki bir kere köylüyü de, değirmenciyi de, fırıncıyı da bilâfı kanun harekete sevkediyor, yani birçok insanları ahlâksızlığa alıştırıyor, buna mukabil de yalnız fırıncıları zengin ediyor 1
Evet, Fransa gibi bir memlekette bu kadar yanlış kanunların yapılmasına ve o kanunların da bugüne kadar mevkii tatbikte tutulmasına nekadar şaşı İsa azdır.
Bu defa mevkii iktidara gelen Müsyü (F.ânden) in ise herşeyden evvel bu kanunu ilga ile buğdaya serbestti ticaret vermeyi programına idhal ettiği malum ur. Maamafıh bu kanunun lehinde olanlar içinde el’an birçok mebuslaı-da bulunacağı cihetle, yeni reisi vükelânın bu işin içinden nasıl çıkacağı merakla beklenmektedir.
Ebüzziya Zade
elli sayfa kadar olup içinde b.rçok fotoğraflar ve belgeler vardır.
Cenevre 26 — Lehistan Hariciye Nazın M. “Bek,, Parise gitmiştir.
“Marsilya» da şüpheli bir adam tutuldu
Marsilya 26 (A.A) — Zabıtaca yakalanan Italyan "Rubatto» nun tethişçiier grubuna mensup olduğu sanılmaktadır.»
M. “Titûlesko,, ve “Benes„i öldürecekler mi imiş?
Belgrat 25 — la.içreden bora-ya gelen malûmata nazaran, “Lo-yoşşki,, ve "Gene Kiş„ isminde iki Macar yakalanmıştır. Bunların Romanya hariciye nazırı M. Titü-lesko ile Çekoslovakya hariciye nazırı M. "Bmes,, e karşı suikast teşebbüsünde bu unu mağa memur edildikleri zannediliyor. Romanya Başvekiline de tehdit mektubu gönderilmiş
*'Bükr.,„ten Terilen b'.berlere nazaran Romanya Başvekili Müsyü
“Harpistemiyoruz !„
M. “Heryo.,, bir mektebin açılma merasiminde irat ettiği nutukta “Harp istemiyoruz» diye haykırdı..
Chateau Flierry 26(A. A)— Bir mektebin açılma merasimi münasebetile verilmiş olan ziyafette bir nutuk söyliyen M. “Heryo„ hakiki Cumhuriyetçiler için iktidar mevkiinin bir zevk değil, bir vazife olduğunu söylemiş ve ziyafette yalnız Radikal sosyalistlerin değil, mutedillerin ve sosyalistlerin de bulunduğunu görmekle memnun bulunduğunu ve içte dışta barışı temin etmeğe çalışacak bir hükümetle çalışma beraberliğine malik olduğunu bildirmiştir. M. Heryo, Cümhuriyet bükü* metinin efkârı umumiyenin şerbetlisini temin etmek vazifesi-le mükellef olduğunu söylemiş ve şu suretle haykırmıştır:
“— Ne dışta ne içte harp istemiyoruz,,
Bundan sonra işsizliği ele alan M. Heryo, 810 bin yabancı işçi bulunan Framanın ancak 350 işsizi bulunduğunu söylemiş ve netice olarak şöyle demiştir:
" —* Biz, ortalıkta panik çı-karmğa çalışan adamıara, savaş
Yeni Rus sefiri “Sofya„da
Hem edip, hem siyasî olan “Razkolnikof,, yoldaş, harpten sonra Bulgaristana giden ilk Rus sefiridir
Sofya 22 ( Hususî ) — Dün öğleden sonra Avrupa eksperesiyle buraya, refakatinde bulunan zevcesiyle birlikte yeni Sovyet elçisi gelerek istasyonda hariciye me «nurları ve gazeteciler tarafından karşılanmıştır.
Umumî muharebedenberi Bul-g arktan la Rusya arasındaki siyasî münasebetlerin henüz başladığı maıûmdur ve dûn buraya gelen Rus sefiri, bugünkü Sovyet Rus-yanın Bulgaristana gönderilen ilk elçisidir.
Yeni sefir Otel Bulgaryaya mi-“Tataresko„nun muhafazası için yeni silâhlı kuvvetler tahsis edilmiştir, Bunun sebebi, mumaileyhe (Demir Muhafızlar) imzasını taşıyan bir teboit mektubu gönderilmiş olmasıdır. Maiûm olduğu üzere Ro-maoyadaki Demir Muhafızlar, sabık Romen Başvekili M. “Doka„yı öldüren "Costantinesco„nun mensup olduğu faşist teşki âttır. Tevfik Rüştü Bey ve M. Litvinofun bir talepleri
Cenevre 26 (A. A) — Havas bildiriyor!
M. Litvinof ile Tevfik Rüştü B;y, memleketlerinin Cenevreden uzak bulunması sebebiyle, Konsey içtimalarının birbiri arkasınca talikini Milletler Cemiyeti kâtibi umumisi nezdinde protesto ederek içtima tarihinin en az beş gün evvelden kati surette tesbitiui istemişlerdir.
Londra 26. (A. A.) — M. Matsudeira, Japonya tarafından ingilizlerin keyfiyet bakımından tahdit, Bahrımuhit’in tahkim edilmemesi ve deniz inşaatı programının bildirilmesi hak-kındaki suallerine henüz cevap verilmediği noktasını tebarüz ettirmektedir.
M. Matsudeira, Tokyo'dan daha tam talimat almadığını söylemektedir.
M. Matsudeira, M. "Norman Davi«„ e Japonya heyeti mu-rahhasasınm 5*4-4 nisbetini teklif ettiğine dair haberlerin tamamen asılsız olduğu hakkında teminat vermiştir.
Tokyo tarafından 10/12’de feshedileceği bildirilen Vaşing-ton muahedesinin ne zaman feshedileceğin? dair burada hiç bir tarih bildirilmemektedir.
iki siyasî şahsiyet, muahede
balarış sözlerini sepkülâsyon yapmağa uğraşan insanlara kapılmayacağız,,
M. Heryo, bundan sonra demiştir ki:
" — Aurupanın şarkında siyasal gidişi bizimkinin ayni olmayan bir devlet vardır, bu devlet Çarizm şehinde idi. Bugün ise ba^ka bir şekildedir. Mamafih, bu onun bileceği bir iştir.
O devletin dilediği gibi ben de barışı diliyorum. Ben, çocuklarının ve memleketin hayatını düşünen bir devlet adamı gibi düşündüm, bu suretle uzlaşma sözlerinin söylendiği barış ve yakınlık hareketlerinin yapıldığı günün çok kutlu bir gün olduğuna inanıyorum.,,
M. "Heryo,, Sovyet Ru«yanm uluslar cemiyetine girmesini büyük bir sevinçle karşılamış, demokrasi rejimi hakkındaki öğünlerini ve cümhuriyet disiplininin 1792 de olduğu gibi bir kere daha Fransa toprağını ve acunun hürriyetini kurtarmış olduğunu beyan etmiştir.
safir edilmiştir. Çünkü sefaret binasında bazı tamirat yapılmaktadır. Sovyet elçisi bugün matbuat mümessillerini kabul ederek şu beyanatta bulunmuştur!
•— Bulgaristana bir dost sıfa-tile geliyorum. Milletlerimiz birbirlerine çok uzun ve derin münasebet ve mütekabil muhabbetlerle bağlıdır. Biz Bulgaristanın inkişafını büyük bir alâka ile takip ediyoruz.
Rus harsının Bulgar milleti üzerindeki tesirlerini ve buna mukabil Bu'gar efkârı umumiy .■sinin memleketimizin İdeal hayatına olan tesirlerini söylemeğe lüzum yoktur. Benim ilk işim iki millet arasındaki kültür işlerini yenilemek ve kuvvetlendirmektir. Fakat, hakikî vazifem, dünya sulhüne yardııh etmektir. Sovyet Rusyanın bu büyük dava uğrunda nasıl kahramanca mücadele ettiğini herkes bilir.
Biz milletlerin teklifini kabul ederek Cemiyeti Akvama girmiş bulunuyoruz. Böylelikle dünya sulhuna daha ziyade hizmet edeceğini ze kaniiz. Dünya sulhunun korunması için ise Balkanlardaki barışıklığı yaşatmkk lâzımdir. Bulgar itfanın gerek bizimle münase-bat peyda etmesi ve gerek komşu-'orile iyi münasebetlere girişmiş olması, şüphe yok ki buhususta ileri atı mış bir adımdır. Bundan maada ben iki memleket arasındaki İktisadî işlerinde meşgul olaca-
nin feshinden sonra müzakerelerin, bazı mebafilin fesih ile beraber artık müzakerelerin tatil edileceğini ileri sürmelerine rağmen, ne tarzda cereyan edeceği hakkında görüşmüşlerdir.
Cuma gününden evvel bir içtima yapılamıyacağı umuluyor.
"Japonya müsavat istemekte haklıdır! w Vaşington 26 (A. A. ) — Ayandan M. "Nye,, harici siyaset Cemiyeti tarafından dün verilen öğle ziyafetinde söylediği nutukta, Japonyanm Vaşington muahedesinden geri dönmek için verdiği karan yerinde göstermiş ve İngiltere ile Amerikayı, eğer silâhların azaltılmasını samimî olarak istiyorlarsa, Japonya için deniz müsaviliğini tanımağa davet etmiştir.
Deniz altındaki maden ocağında
35 amelenin boğulup gittiği anlaşılıyor
Nagasaki 26 (A. A.) — Buraya yakın ve deniz alfanda bu* lunan bir maden ocağına sızan sulardan ötürü 53 işçinin boğulmuş olmalarından korkuluyor.
Kurtarılmaları için pek çok çalışılmakta ise de, sağ çıkacakları belli değildir.
"Prag,, ta karışıklık ve tevkifat
Alman ve Çek talebe birbirlerine girmişler, 67 kişi mevkuf
Prag 25 — Dün bütün gün burada Çek ve Alman talebe arasında hâdiseler olmuştur.
Çek talebe "tdanya,, isimin-deki Alman kulübünün camlarını kırmıştır. Polis akşama doğru sükûneti temin etmiştir. 67 kişi tevkif edilmiştir.
“Staviski» rezaletinin sebep olduğu bir dava Paris 26 (A. A.) — Müfettiş M. Bonnyinin haftalık "grin* goir, mecmuası aleyhine açmış olduğu davaya Paris Ağır ceza mahkemesinde başlanılmıştır. M. Bonny bu davayı, mezkûr mecmuanın kendisini M. Prince in katli işinde suç ortağı göstermesi ve çaimmış olan çeklerin dip koçanlarını satması ve Staviskinin dip koçanlarını bozması gibi işlerle ittiham etmesi üzerine açmıştır. M. Bonny 200 bin frank zarar ve ziyan istemektedir.
“Liret,, i tutmak için
Roma 26 ( A.A. ) — Banka iskontosu yüzde 3 ten yüzde 40 a çıkarılmıştır. Bunun fiat-ları indirilmek ve lireti bugünkü piyasasında tutmak için yapıldığı sanılıyor.
ğım. Bunun için buraya ayrı bir ticaret mümessili de gelecektir.
Fakat, o zamana kadar bu işi ben tetkik edeceğim ve sizden ne gibi şeyler satın alabileceğimizi, buraya neler satabileceğimizi öğreneceğim.,,
Sovyet elçisi M. “ Razkolnikof,, bundan sonra gazetecilere teşekkür etmiş ve edebî faaliyeti hakkında sorulan suallere de hem diplomat ve hem edebiyatçı ulduğu-nu; 1910 da ilk yazılarının intişar ettiğini; “Toldtoy»un “Basübadelmevt,, adlı romanını dramatize eylediğini bundan sonra “Robespiyer,, ad'ı bir dramla birçok hikâyeler neşrettim söylemiş ve Bulgarca öğren-£mekte olduğunu da ilâve etmiştir.
Dinî elbiseler
Yalnız mabetlerde ve ibadet esnasında giyilecek
Ankara 26 ( Telefonla ) — Büyük Millet Meclisine verilen bir kanun lâyihasına göre, ruhanî kisvelerle mabetler haricinde dolaşılması menedilmektedir. Ruhanî kisveler ancak ibadethanelerde giyilecek ve ibadetten sonra çıkarılacaktır.
Hoca, Papas. Haham gibi müslim ve gayri müslim bütün ruhaniler bu hükme tabidirler. Lâyiha Dahiliye encümeninde tetkik edilmektedir.
Vergi borcu olanlar
Mallarına ihtiyati haciz konacak
Ankara 26 (Telefonla) — Maliye encümeninde tahsili emval kanununa zeylolarak bazi lâyihalar kabul edilmiştir. Bu lâyihalardan birine göre, Maliye Vekâleti vergi I orçları için de ihtiyatî haciz yapabilecektir. Yani verginin tahakkuk edeceği sırada mallarını kaçırmak veya kendileri kaçmak istiyenlerin haczi kabil mallan üzerinde tahsilat komisyonları tarafından muvakkat haciz kararı verilebilecektir.
Kendi kanunlarında müruru zaman haddi tayin edilmeyen vergiler için-de bu lâyihada umumî olarak on sene müruru zaman haddi tayin ve kabul edilmiştir.
---------B---------
Yeni Belediye Reisleri
Ankara 26 (Telefonla) — Muğla merkez Belediye meclisince reisliğe seçilen İskender, Diyarbekirden Şeref, Sinoptan Aptullah, Ordudan doktor İbrahim Namık, Kırşehirden Mehmet Turgut, Gaziaymtaptan Ahmet Haindi, Çankırıdan Dede zade Ömer, Urfadan Alaybeyi oğullarından Ömer Beylerin intihapları tasdik edilmiştir.
Uusal musiki kongresi
Ankara 26 (Telefonla)—Ulusal musikimiz için bugün “dün,, saat on beşte Maarif bakam Abidin beyin riyaseti alfanda bir kongre aktedilmiştir. Kongrede uzun müzakereler ceryan etmiş ve ruznamedeki maddeler münakaşa edilmiştir.
27 Birinci Kânunda Reisicüm-hurumuz Atatürk’ün Ankaraya gelişi yıldönümü kutlulaması münasebetile Ankara Halkevm-de Münir Hayri Beyin (Bay Önder) , (Taş bebek), (Bir izci
Gümüş paralar bugün çıkıyor
Ankara 26 (Telefonla)—yeni basılan gümüş bir liralıklar Maliye bakanlığına gelmiştir. Maliye bakanlığı yarın “bugün,, yapacağı ödemelerde yeni paraları dağıtmağa başlıyacaktır.
Paralar yarın “bugün,, İstanbul, İzmir gibi bazı şehirlerde de piyasaya çıkarılacaktır.
Soy adı için yeni isimler
Ankara 26 (Amaç) — Türk Dili Araştırma Kurumunun "soy adları,, hakkında bulduğu "a„ harfindeki isimlerin ikinci listesi şudur:
Alabay. Alak, Alakuş, Ala-kuş tekin. Alan bay, Alanhuya, Alanta, Alas. Alaş, Alaşa han, Alataş, Alp aya, Alp ertonga, Alp giray, Alp han, A’p salçı, Alp tekin, Alp yürük, Alsaç, Altaca, Altanya -a-, Altan han, Amonak, Analay Atalay, An-buzuk, Andariman, Angay, Angış han, Anşm, Anucur, Anak, Apak bigün-a-, Apak han.
Tekirdağına yeniden muhacir geldi
Tekirdağ 26 (A.A) — Bugün de Romanyadan iki vapurla 1080 Türk muhaciri gelmiştir. Malkaraya yerleştirilmetedir.
yolu) atlı piyesleri oynanacaktır.
Bu müzikli piyesler ulusal musiki inkılâbında bir dönüm noktası teşkil edeceği cihetle fevkalâde olmasını temin için gerek Avrupada gerek burada yetişmiş birçok kompozitörler şimdiden çalışmağa başlamışlardır.
Halkevlerinin Şubatta yıl-d önümü kutlulandığı vakit Karmen Operası da sahneye konacaktır.
Yeni Soy adları
Birinci sahifeden deaam
Türkiyede yaşayan, Türk tebaas olan herkes teşkilâtı esasiye kanunu mucibince aynı hukuku haiz bulunduğu cihetle, dini ayn olan vatandaşlarımızın da yabancı isimler taşımaları doğru görülmemiştir. Bu itibarla yeni soy adı kanunu tatbik sahasına konulduktan sonra, gayri müslim olan Tü k vatandaşları da isimlerinin sonuna yeni birer aile ismi takacaklardır.
Yeni kanun henüz tatbik mevkiine konulmadığı halde soy adı almak hususundaki cereyan ilerde-mektedir. Şehrimizdeki memurlariaı doktorlar ve sair tanınmış zevat kendilerine soy adı koymaya başlamışlardır. Bu meyanda doktor Akil Muhtar Bey hür ve serbest mânasına gelen özden ismini almıştır. Göz doktoru Süleyman Şükrü Bey Ertan, Ticaret odası memurlarından Sami Bey Sayrun isimlerini almışlardır. İstanbul zabıtasında Emniyet müfettişleri gru-lu reisi Cem’i Bey özge, İstanbul adliyesi müfettişlerinden Sezai Bey Bilge, Emniyet müfettişliği memurlarından Arif Bey Evren soy adlarını almışlardır.
Filorinalı Nazım Bey de kendine “Günay» soy adı olarak münasip görmüştür.
Bir tefsir talebi
Ankara 26 (Telefonla) — Sanayi Kredi Bankasına sermaye olmak üzere gümrükten geçirilen sanayi eşyasından alınan paralar geçen mayısta çıkan bir kanunla 3 ay içinde sahiplerine geri verilecekti. Bu müddet içinde bazı alâkadarların paralarını alabilmeleri hak-kındaki muamele yetişemediğinden müddetin uzatılması için Mecliso bir tefsir müzekkeresi gelmiştir.
Teşrinisani 27
— Z A MAN—
3
j SÜTUNLAR ARASINDA^ \____________________-)
Hürriyetsizliğin felsefesi
Hürriyetin felsefesi olur da hürriyetsizliğin felsefesi olmaz mı? Elbet olur. Bunu yeni okuduğum bir kitapta gördüm ve anladım. Kitabı yazan zat, fngilterenin en çok tanınmış siyasî muharrirlerinden “Vik-ham Steed,, dir. Bu zat “Hitlercili-ğin manası,, unvanijle [yazdığı kitapta bu meseleyi tetkik ediyor ve Hitlerciliği bu bakımdan tetkik _ ederken isteristemez faşistliğe ve et bolşevikliğe dejilişiyor.
Çünkü bu mezheplerin hepside filozof “ Hegel „ in, devleti "mutlak* telâkki etmesine dayanıyor. * Hegel „ bunu böyle telâkki ettiği halde yine bir Alman filozofu olan “ Şopenhavr „ bu telâkkiyi baltalıyor ve onun hakkında “ saçma!* diyor. Mister “Vikhem Steed* ise bu son filozofun fikrindedir. Onun için saydığımız mezhepler arasında müşterek fikirlerin, Garp medeniyetini temelinden sarstığını söyledikten sonra bütün bu mezheplerin "hürriyetsizlik felsefesi* ne dayandığını ilâve ediyor.
\ Çünkü müellif, "Hegel* in fel-I jSefesi ile flitlerin devlet telâkkisi arasında pek sıkı bir karabet görmektedir. “Hegel„e göre devlet, bir gayedir. "Hitler* e göre ise, devlet, bir gaye yolunda bir vasıtadır. Aradaki fark, görünüş farkıdır. Yoksa hakikî bir fark değildir. Bu iki telâkki ise zararca birbirine denktir.
Okadar ki, muharrire göre, işi açıkça anlatmak lâzım gelirse, şöylece ifade etmek mümkündür: *Nazrilerin devlet telâkkisi, modern bir kılığa sokulmuş, eski Şark mutlakiyetçiliğinin aynıdır. Yani hürriyetsizlik içinde süren şahsî hâkimiyettir.*
Muharrir daha sonra hürriyetti devlet ile hürriyetsiz devlet mevzuuna geçerek bunu şu misal ile izahediyor t
Bugün Orta Avrupada yaşıyan devletler içinde Çekoslovakya, hürriyeti! bir devlettir. Orada de-j^mokrasi ile insaniyctçi ülküler hakkimdir. Halk hürdür. Halbuki Al-^^panyada vaziyet tam bunun aksi-jedir. O da hürriyetsiz devletin Ve5rneğidir.
İş.n en mühim noktası, bugün, hürriyetti devlet mefhumu ile hürriyetsiz devlet mefhumunun, hayat ve memat mücadelesine girişmiş olmasıdır. Bu iki medeniyet mefhumu, biribirini haklamak için uğraşıp didişiyor.
Acaba zaferi hangisi kazanacak ve hangisi payidar olacak?
Mister “Vikham Steed*e göre garp medeniyeti, hürriyetli devlet esasından ayrılamaz ve er geç galebe onundur.
Mücadele henüz devam ettiği için müellifin verdiği bu hükme kolay kolay iştirak edilemez.
Fakat mücadeleyi takip etmek ve sonunu beklemek hepimizin elindedir.
R.
Helvalar
Mevsim münasebetiyle şehrin her tarafında satılmkta olan
tahin helvalarının şeker yerine sakarinden yapıldığı bazılarının içine de ayrıca üstübeç ve saire gibi yabancı maddeler katıldığı anlaşılmıştır. Dün belediye şubelerine verilen bir emirde hel-
ve yapıcılarının sıkı bir kontrola tabi tutulmaları bildirilmiştir.
Cerrahî kongresinde murahhasımız alkışlandı
Bu ayın beşinde Romanyada yapılan cerrahî kongresinde cerrahî bir federasyon tesisi teklif edilmiştir.
Kongre Romanya Maarif Nazırı tarafından açılmıştır. Romen Sıhhat Nazırı ve muh-telif milletlerin murahhasları söz söylemişlerdir.
Bu meyanda Türkiyeyi temsil eden İzmir memleket hasta-,hanesi cerrahî şefi operatör Feridun Şevket Bey de söz al-'mış ve batın cerrahisinde dir-bnajin bakteriyolojik ehemmi-
yeti hakkında tebligat yapmış şiddetle alkışlanmıştır.
mı Çından sonra Şevket Beye mevkii verilmiş, muma-nu usı (.,irsü ktl-1 raman verelerde „da|ar^ ukrar maata hıtutf
Matbuat kanununda bir tadil
Matbuaların toplatılma ve ithalinin meni selâhiyeti verilyor
Aldığımız malûmata göre, hükümet Matbuat kanununun (51) inci maddesini değiştirmeğe karar vermiştir.
Yeni yapılacak tadilâta göre, İcra vekilleri heyeti, hernevi matbualar hakkında yeni bir selâhiyet almaktadır. Bu salâhiyete nazaran, gerek memleketimizde çıkan her nevi matbuaların dağılmalarının gerek yabancı memleketlerden gelenlerin memleketimize sokulmalarının menedilmelerine Heyeti veki-le karar verebilecektir.
Bundan başka Dahiliye Vekâleti, İcra Vekilleri heyetinden müstacel karar almak şartile, bu gibi matbualardan memlekete sokulmuş olanları veya memlekette basılıp dağılmış bulunanları derhal toplatmak için emir verebilecektir. Men edilen matbuaları, memnuiyetlerini bilerek memlekete sokan veya dağıtanlardan da 300 lira para cezası alınacaktır. Bu cümleden olarak Dahiliye Vekâleti memleketimizde çıkan ve halkı ceza kanununda yazılı cürümlere teşvik eden, kendilerine mevdu vazifenin ifasından dolayı Büyük Millet Meclisi âzası, icra vekiller heyeti ve resmî heyetlerle devlet memurlarından bir veya birkaçı hakkında suizannı tevlit edecek veya bunların şeref ve haysiyetlerini ihlâl edecek yazı veya resmi ihtiva eden, millî para kıymetini düşürecek veya dahil ve hariçte bu paraya karşı itimadı selbedecek haber ve yazılar bulunan, memleketin umumi siyasetine dokunacak mahiyette neşriyatı muhtevi bulunan her nevi matbuaları derhai toplatabilecektir.
Halen meri olan matbuat kanununda bu gibi neşriyatı muhtevi matbuaları memleket dahilinde dağılıp efkârı umumiye zehirlenmeden toplanacak bir kayıt mevcut değildi.
“ Matbua ,, tabirine dahil olanlar, matbuat kanununun birinci maddesinde yazılı oian bususattır.
Üniversitede
Ecnebi lisan imtihanları bitti
Üniversite müdavimlerinin yabancı diller mektebine devam etmeleri için imtihanlar ikmal edilmiş, Galatasaray lisesile ecnebi liselerden üniversiteye gelen talebe hakkında da muafiyet karan verilmiştir, yani bunlar da bir ecnebi lisanına vakıf olduklarından Galatasaray ve Ecnebi mektep mezunları gibi lisan mektebine devam etmiyeceklerdir.
Lâstik - Deri
Lâstik - Deri rekabeti münasebetiyle Ticaret Odasında seçilen komisyonun bu kısım sanayi fabrikalarını gezerek bir rapor hazırladığı malûmdur.
Haber aldığımıza göre bu raporun lâstik sanayiine ait olan bazı akşamının lâstikçilerin lehine olarak değiştirilmesi düşünülmektedir. Buna sebep lâstikten kilo başına alman yüz elli kuruşluk resimdir.
Önümüzdeki hafta içinde ticaret odasında yeniden bir toplantı yapılacak ve bütün bu hususlar müzakere edilecektir.
Gayrimübadiller bir rapor hazırladılar
Verilen malûmata göre gayrimübadiller cemiyeti, gayrimü-badillere tahsisi lâzım gelen bir maden ocağının bir milyon sekiz yüz bin lira kıymetinde olduğunu tesbit etmiştir. Bundan başka yine gayrimübadillere ait 500,000 lira kıymetinde bir fabrika ile bir milyon altı yüz bin liralık emlâkin de bedellerini istiyecektir.
Bütün bu hususat etrafında cemiyet hükümete vermek üzere uzun bir rapor hazırlamıştır.
Seyyar esnaf kapı çalıyor!
Bu yeni usule başvuranlar da cezalandırılacak
Gürültü ile mücadele talimatnamesi mucibince esnafın sabah* lan saat sekize kadar bağırmamaları ve gece 20 den sonra da gürültü etmemeleri iktiza ey-mektedir.
Talimatnameye riayet etmeyenlerin belediye tarafından cezalandırmaya başlaması esnaf arasında yeni bir hileye yol açmıştır.
Bilhassa Şişli, Maçka, Nişan-taş ve civarı gibi yerlerde adet hükmüne giren bu yeni usûle göre esnaf sabahlan binaları birer birer dolaşmakta ve bir şeye ihtiyaçları olup olmadığını sormaktadırlar.
Bu vaziyet karşısında eskisinden daha fazla rahatsız olan halk hemen hergün Belediyeye müracaat ederek şikâyette bulunmaya başlamışlardır.
Badema müracaat eden esnafın hüviyeti Belediyeye bildirildiği halde bunlar şiddetle cezalandırılacakları gibi Belediye zabıta memurları da sabahları teftişler yapacaklardır. Bir havagazı dolandırıcılığı
Bu iddia ile eski bir memur tevkif edildi
Beyoğlu Havagazı şirketi namına, bir çok eşhastan yapılan bir dolandırıcılık vak’ası meydan çıkarılmıştır.
Bu işin suçlusu olarak polisçe tevkif edilen adam, Havagazı şirketinin eski memurlarından Şekip efendi isminde biridir.
Şekip efendinin yakalanması, Havagazı şirketi namına Naci Bey isminde bir zatın istida ile müracaat etmesi üzerine vukua gelmiştir.
Müracaat şekline nazaran, Şekip efendi, şirketle alâkası kalmadığı halde, Maçka, Tünel, Tepebaşı ve Ortaköy cihetlerinde bazı müessese ve evlere gitmiş, buralardan hava gazı tesisatı yapılacağı baha-nesile para almıştır.
Şekip efendi, polis nezaretinde olup tahkikat derinleş-tirilmektedir.
■■ Şerhler
Hakikî aşk kendi kendini unutmaktır.
Mme. O. Craven
Şerh ve izah:
Aşk dediğimiz ihtiras, ihtirasların en inhisarcısıdır. Çünkü negi istihdaf edigorsa, onu benimsemek, ona yalnız başına malik olmak; onu herkesten kıskanarak yalnız kendine maletmek ister.
Bu çeşit aşkın, yahut sevginin göze alacağı her fedakârlık, katlanacağı her feragat bile bu hodgâm hissi tatmin, bu doymak bilmez iştihayı teskin içindir.
Bu sebeple aşkı, ihtirasların en inhisarcısı saymak, hiç te yanlış değildir.
Fakat aşkın, sevginin bu türlüsüne rast geldiğimiz gibi onun daha başka türlüleri de vardır.
Ana ve babanın evlâtlarına olan sevgilerini göz
Kapalı çarşının tamiri işi
Bedestanın yıkılan yerleri tamir ediliyor
Vaktiyle şehir meclisi kapalı çarşının tamiri meselesiyle meşgul olmuşı, Belediye fen heyeti tetkikat yapmış, tamir için yarım milyona yakın bir paraya ihtiyaç hasıl olduğu anlaşılmış, bu paranın da çarşı esnafından tahsili imkânsızlığı göz önünde tutularak tamir işi tehir edilmişti.
Fakat çarşının Bedestan tarafı pek fena bir hale gelmiş, son günlerde yağan yağmurlar burayı büsbütün harap etmiş, sular tekmil içeriye akmıştır.
Bu vaziyet karşısında yalnız çarşının bu kısmının su içeriye nüfuz etmiyecek şekilde tamir ettirilmesi kararlaştırılın ştır.
Tamirata dün başlanılmıştır. Masraf bu kısımdaki dükkân sahip veya müstecirlerinden alınacaktır.
Telefon parası
Hasekide yeni pavyon yapılmağa başlandı
Halktan alman fazla telefon mükâleme bedellerinin şirket tarafından Merkez bankasına yatırıldığı malûmdur.
Belediye bankadan bu para* yı ceste ceste çekmeğe başlamıştır.
Bununla Haseki hastahane-sine bir intanî hastalıklar dairesi yapılmağa başlanılmıştır. Cerrahpaşa ile Hasekide yapılacak diğer pavyonların inşasına da yakında başlanacaktır.
Terkos suyu
Boruları patlayanlar tamir ettirecek
Son zamanlarda alman yeni tertibat sayesinde şehrin her tarafına fazla mikdarda terkos suyu verilmeğe başlamıştır. Ancak su tazyikinin fazlalaşması su tesisatı eski veya fazla taz-yika muhtemel olmayan binalarda borularin patlamasına sebep olmaktadır. Bu yüzden Belediyeye bir çok şikâyetlerde bulunulmuştur. Fakat bu hususta Belediyece yapılacak bir iş olmadığından bina sahiplerinin tesisatlarını yenilemeleri lâzım gelmektedir.
önüne getirin.
Baba da, ana da bu sevgi yüzünden kendilerini seve seve unutarak, bütün hayatlarını, aziz yavrularının selâmeti, istirahati, sıhhati, muvaffakiyeti yolunda feda ederler. Ana baba, kendilerini bu yolda ne kadar unuturlarsa, o derece bahtiyarlık duyarlar.
Ana, babanın evlâtlarına karşı bu sevgisi, en hakikî sevginin en güzel misallerinden biridir.
Vatan sevgisi de öyledir. Uğrunda mal, can, her şey, seve seve feda edilen vatan, insanın her şeyi unutarak sevdiği ülküdür.
Mefkûre aşkı da bu aşklar içindedir. Onun için, “Hakikî aşk kendi kendini unutmaktır,, sözü büyük bir hakikati ifade ediyor.
ZAMAN
Adalara su temini için para
Belediye dün Dahiliye Vekâletinden müsaade istedi
Şehir Meclisi Adalara su temini meselesile meşgul olmuş ve bu tesisat için muktazi olan 150 bin liranın borç olarak a-lınmasına karar vermişti. Belediye riyaseti bu parayı Belediyeler bankasından almak için müsaade edilmesi hakkında dün Dahiliye Vekâletine müracaat etmiştir.
Para alındıktan sonra derhal faaliyete geçilecek, bir taraftan Adalarda depo tesis edilecek, bir taraftan da sn tank gemisi aranacaktır*
Bu gemi ya hariçten satan almadak yahut da limanımızda mevcut gemilerden birinden bu şekilde istifade imkânları temin edilecektir.
Hâkimler
Tasfiye heyeti işini tamamladı
Kânunuevvelin birinden itibaren tatbik edilecek olan yeni hâkimler kanunu için Adliye Vekâletinde meşgul olan tasfiye komisyonunun işi bitmiş gibidir*
Bu hususta icap eden esa-sat tamamile ihzar edilmiş olup ay başından itibaren tatbikine başlanacaktır.
Yeni hakimler kanunu tatbikatından başka yine ay başından itibaren tatbik olunacak diğer bazı adlî işler vardır. Mahkûmlardan yiyecek bedeli alınması da bu meyandadır.
Bundan mada bir kısım icra harçlarının arttırılması ve yeni mahkeme binaları inşası da bu meyandadır.
Adliye heyeti teftişiye reisi Raşit Bey dün de İstanbul ad-liyesinle teftişlerle meşgul olmuştur.
İnhisarlar Varidatı
Verilen malûmata göre, son ört ay içinde 18 milyon 386 bin küsur liralık Tuz, Müskirat ve Tütün satışı yapılmıştır. Bu miktardan dört ayhk nakliye vesaire gibi masraflar çıktıktan sonra 13 milyon 92 bin küsur lira varidat temin edilmiştir.
Antalya Borsasında
Son bir hafta içinde Antalya borsasında muhtelif maddelerden mühim miktarda sataş yapılmıştır.
Bu meyanda 581,095 kilo buğday, 130, 143 kilo arpa, 229 bin kilo susam, 2658 kilo mısır satılmıştır.
Portakal ve Üzüm satacağız
Türk Ofisinden verilen malûmata göre, Almanyalı bir firma Mersin ve Dörtyol portakalı istemektedir.
Bundan başka bir İngiliz firması da memleketimizden kuru üzüm almak için müracaatta bulunmuş ve bu madde üzerinde iş gören ihracatçılarımızla münasebet tesis etmek istediğini bildirmiştir.
Odun ihtikarı
Oduncular arasında bir tröst vücude gelmiş olması hasebile Belediye iktisat müdürlüğü tet-kikata başlamıştır. Tröstün halka zarar vermemesine çalışılacaktır.
Çföylesem tesiri yok ussam gönül razı değil
Neden fırladı?
Dünkü gazetelerin çoğunda şöyle bir haber vardı:
"Odun fiatları, birdenbire fırladı !„
Bu haberi şu izah takip ediyordu :
" Birkaç gündenberi havaların soğuk gitmesi yüzünden odun ve kömür Hatlarında bir yükseliş görülmüş, odunun çekisi birdenbire dört liraya fırlamıştır I*
Gazetelerin çoğunda aynı habere tesadüf olunduğu halde birinde de bu fiat fırlayışının hakiki sebebi anlatılmıyordu.
Acaba bu fırlayışın sebebi, alâkadarların vaktinde kâfi derecede odun, kömür depo etmiyerek istihlâkin birdenbire artması ve malın azalması korkusu mu?
Yoksa depolarda şehri rahat rahat idare edebilecek odun, kömür bulunduğu halde havanın soğuması bir takım muhtekirler tarafından fırsat mı sayıldı?..
Her kış şehrimizin istihlâk ettiği mahrukatın mikdarı erbabınca malûm olduğu, ve bu mikdarda vaktinde tedarik edilerek depo edildiği için havanın soğuması üzerine fiatın birdenbire fırlamasını akıl almaz.
Demek ki havalar açık ve ılık gideydi, fiatlar bir müddet daha fırlayacaktı. Kapandığı ve soğuduğı için fırladı.
Odun ve kömürün havadan nem kapmasını tabiî görebiliriz.
Fakat onu satanın da havayı istismar etmesine cevaz vermek istemeyiz.
Kış mevsiminde odun ve kömür ekmek gibi en zarurî ihtiyaçlar arasındadır.
Belediye ekmeğe narh koyarak, herhangi bir ekmekçinin ihtikâr yapmasına mani olduğu gibi, kışın da ekmek kadar zarurî olan odun kömür işine de müdahale ederek mevhum bir takım sebeplerin ihtikâra amil olmasına mani olursa, halka çok büyük iyilik etmiş olur.
Yoksa, hava biraz bozulunca dört liraya fırlıyan odun, hava büsbütün bozulursa, kim bilir, kaça sah liri
L.
İç limanlarda
Yeni deniz programı tatbik ediliyor
iktisat Vekâleti deniz hava müsteşarı Sadullah beyin şehrimize geldiği yazılmışta.
Sadullah bey birkaç gündenberi şehrimizde İktisat Vekâletine bağlı müesseselerde meşgul olmaktadır. Bir iki güne kadar Yalovanın imar plânını yapmak üzere getirilen M. Je-an ile Sadullah beyin Yalovaya gitmeleri kuvvetle muhtemeldir.
Diğer taraftan beş yıllık yeni deniz programının tatbikine de başlanmıştır. Bu program için önümüzdeki Haziranda bütçeye tahsisat konacakttr.
Programa göre, bir çok yenilikler yapılacak; bu arada deniz yolları idaresinin büyük ka-potaja ve vapurculuk şirketinin de küçük kapotaja alınması düşünülmektedir.
Bu şekil tatbik sahasına girdikten sonra iç limanlarımız arasında sefer yapmak hakkı Vapurculuk şirketine verilecektir. Projenin tatbikine kadar bugünkü şekil devam edecektir.
Fransa arpa resmini arttırdı
Verilen malûmata göre Fran-sa hükümeti ihracatımızı müteessir edecek bir kararname neşretmiştir.
Bu kararnameye göre Fran-saya ihraç edilen arpanın gümrük resmini evvelkinden iki misli fazlalaştırmıştır.
Mercimek ihracatı arttı
İtalyaya mercimek ihracımız son günlerde artmıştır. Mercimek bu hafta borsada sekiz kuruş otuz paradan muamele görmüştür. Mevsim dolayısile bu ihracatın daha fazla olacağı tahmin edilmektedir.
4
“Atlas,, ne
Bir kariimizden aldığımız mektuptur t
Sizden (atlas) hakkında derin 1 malûmat istiyeceğim, bu hususta beni etraflıca tenvir ederseniz çok memnun olurum.
N. H.
— Zaman —
Atla», lügatte evvelâ bildiğ.miz coğrafya haritalarını, havi kitaplara, mecmualara denir. Bazı fünuna alt (şematik ) resimleri ve saireyi havi kitaplar da keza ( atlas ) ıtlak olunur. Meselâ (Anatomi atlas) gibi.
Bu kelime Yunan esatiri ilâh-, farından maruf (Atlas) isminden
; alınarak harita kitaplarına veril-
] iniştir. Harita kitaplarına bu ismi
| ilk veren de coğrafya ilminin valf zu addolunan meşhur (Merkator)
, dur.
|| Yunan esatirine göre (Atlas) Mauritanie yani (Mağrip) hükümdarı olup, yine maruf ilâhlardan I (Hergül) ön bir hilesi ile kürrei
j arzı omuzuna almış ve o vakitten-
, beri arzı omuzlarında taşımakta
bulunmuştur.
| (Atlas) ismini, Mağripteki (Ber-
j beri) lerin (Adrar) kelimesini,
1
Günde bir l(ilap ı
Mecmualar
Yeni Adam
Numara 47, 22 Teşrinisani 934
İsmail Hakkı Beyin neşretmekte olduğu bu mecmuanın 47 nci nüshası da bu defa intişar etmiştir. İsmail Hakkı Bey herşeyden evvel terbiyeci ve (Pedagok) olduğu cihetle (Yeni Adam) ın bu nüshasında da mektep mesailine dair özlü makaleler var. Meselâ bir makalesinin ikinci Unvanını şuraya aynen naklediyoruz:
“Mekteplerimizde toplu tedrisat ▼ar denilemez. Bilâkis ilk mekteplerde tedrisat bir buhrana girmiştir,,
Bu ünvan makalenin mevzuun-dak'ı ehemmiyetij göstermeğe kâfidir. Biz mektepçi ve terbiyeci değiliz. O itibarla mektep meseleleri mekteplerimizin kusurları ve mekteplerimizin sureti ıslâhı hakkında mütalea yürütmek hakkını haiz değiliz. Çünkü bizzat İsmail Hakkı B. (Ülkü) mecmuasının geçen nüshasında yazdığı bir makalede (bilen de bilmeyen de bu işe karışıyor ) diye biz gazetecilerden şikâyet etmişti. O cihetle İsmail Hakkı Beyin bu makalesi hakkında mütalea yürütmektense onu karilerimize ehemmiyetle tavsiyeyi tercih ediyoruz. Bundan başka ( bir metro nekadar uzundur? ) (Bursa yo'unda) ünvanlı makalelerle Fransız maruf muharrirlerinden (Andre Malro) nun Rus edebiyatı hakkındaki faydalı bir makalesi vardır. Bir de Fuat Korkut Beyin (okutmakgiçin ne yapmalı ?) ün-
demektir ?
Yunanlıların tahrif ederek vücude getirdikleri zannolunuyor. (Adrar) Berberi lisanında dağ demektir.
Mağripteki meşhur (Atlas) dağlarını, eskizaman insanları dünyanın en yüksek dağları farzetmekte idiler. O cihetle dünyayı omuzlarında taşıyan kuvvetli şahsiyete de (Atlas) isminin verildiğine dair bir rivayette vardır.
Bugün coğrafyada (Atlas) dağları, malûm olduğu özere, Afrikanın bütün şimaligarbisini boydan boya kateden silsilei cibale denilmektedir. Yani bu silsilei cibal bütün (Mağrip)in boyunca uzanır.(Mağrip-Mauritamie) ise bugünkü (Tunus, Cezayir ve Fas) memleketlerini havi olan kısmın umumi ismidir. Ma-amafih bugün Türkçede (Mağrip) daha ziyade (Fas) a alem olmuş bir isimdir.
Bu sütunumuz atlas kelimesi hakkında daha ziyade tafsilât vermeğe müsait değildir. Maamafih bizden malûmat isteyen muhterem kariimlze, bu bapta ayrıca uzun bir makale ile daha derin tafsilât ▼ermeği vadederiz.
vanlı kısa bir yazısı daha gözümüze çarptı.
Fuat Bey, bugün memlekette gazete, kitap ve alelumum neşriyat satışının azlığından şikâyet edenlere cevap veriyor ve okuma azlığının, (memlekette okuma terbiyesi) olmadığından ileri geldiğini söyliyerek lise talebesinin bundan sonra bir de (kültür) imtihanına tabi tutulmasını tavsiye ediyor.
Bizce Fuat Beyin (okuma terbiyesi yoktur) tarzındaki mütalâası yanlış olduğu gibi talebenin (kültür) imfihanına tabi tutulması da tatbikine imkân olmıyan bir fikirdir.
Bir kere memleketimizde okuma arzusu ve zevki muhakkak vardı ve bu günden güne artmakta idi. Biz kendimiz bu yolun eski emekdarlarından olmak itibarile bu bapta biraz vukuf ve tecrübe sahibiyiz. Şimdi bu arzu ve zevk azaldise evvelâ ka-riin irfanına, fikrine hizmet edecek neşriyatın pek çok denecek dereye inmesinden, saniyen iktisadı buhranın (boğaz gıdasını), (ruh gıdasına) tercih ettirecek dereceyi bulmasmdandır.
(Kültür) imtihanına gelince bu kadar şümuilu, bu kadar seyyal, bu kadar vüs’atli bir mevzu üzerinde talebeyi imtihan edebilmeğe imkân olur mu ? Bir kere (kültür) ün ölçüsü nedir ? Sonra bu noktai nazarı tasvip eden İsmail Hakkı Beye soruyoruz, talebeyi böyle
POLİSTE
Süt - Su ve bir alacak işi
Dün polis raporları arasında, zahiren göze çarpmıyan, fakat kelimelerin üzerinde biraz durulduğu takdirde manalı görülen dört satırlık bir tanesine tesadüf ettik.
İstanbulda su katılmamış süt olmadığı iddialarının kuvvetle mevzuu bahsedildiği şu sırada, bu polis haberini, aynen yazıyoruz:
“Suadiyede sucu Hüseyin ile sütçü Mehmet Ali, bir alacak yüzünden kavga etmişler, neticede sucu Hüseyin sütçü Mehmet Aliyi taşla başından yaralamıştır. Mehmet Ali tedavi altına alınmış, Hüseyin de yakalanmıştır.,,
Rapor, hangisinin hangisinden alacaklı olduğunu ve alacağın mahiyetini yazmıyor, yalnız (süt - su) meselesini hatırlatan bir vaka...
umumî surette (kültür) den imtihan edebilecek memleketimizde kaç kişi bulunabilir ? Talebeden evvel asıl muallimlerimiz umumî bir (kültür) imtihanına tâbi tutulmalı değil midirler ? Sonra umumî (kültür) ü mutlak kitaplar, gazeteler ve mecmualar yapar 1 Halbuki cihanın İlmî, fennî, fikrî harekâtının velev ki yüzde birini gazetesinin sahife-lerinde aksettirebilecek bugün memleketimizde kaç gazeteci mevcuttur. Hattâ böyle değerli ve bilhassa (irfanı hürr) bir tek gazeteci gösterilebilir mi ?
Bu meseleleri halletmeden zavallı lise çocuklarını (kültür) imtihanına tabi tutmak, hoca yetiştirmeden talebe yetiştirmek, yani tohum atmadan ekin idrâk etmek veya temel kurmadan üstüne bina çıkmak istemekten farklı mıdır ?
Halkın çok okumasını istiyor mıyız? o halde İsmail Hakkı Bey, mecmuasının yine bu nüshasında vadettiği ucuz ve faydalı kitapları bir an evvel neşretsin. Eğer kitaplar hem özlü, hem de halkın anlı-yacağı kadar sade yazılabilirse bu memlekette okumak arzu ve zevkinin mevcudiyetini bizzat İsmail Hakkı Bey görmüş olacaktır.
Birde İsmail Hakkı Bey, (Ame-rikada mektep talebesine gazete ve mecmua okumak mecburî kılın-mıştır)diyor. Yani bizde şimdi yemeden, içmeden liselerimizdeki talebemize gazete ve mecmua mı okutalım Demek istiyorlar ? Fakat hangi meomuaları, ve hangi gazeteleri ? Tarihî tefrika namı altında tarihi altüst eden malûm edebiyatla sahibelerini dolduran gazetelerimizi veyahut Bektaşi hikâyelerine veya o ayarda masallara revaç veren mecmualarımızı mı ? İşte o zaman lise talebesini yakmış oluruz ve işte o zaman (kültür) denilen macera büsbütün çığnndan çıkmış bulunur..
Ulusal Birlik
Pazartesinden itibaren bu isim altında, Türkçü, ırkçı ve siyasî bir haftalık gazete neşredilmeğe başlanmıştır.
Baş yazısında gayesini anlatan Ulusal Birlik ve en yüksek Türki-yenin yaşatılması ve yaratılman için çalışacağını söylemekte ve Siyasa], Ulusal, ökonomi ve Sosyal yazılara sütunlarını açmaktadır.
Mecmuanın bu ilk nüshasında iş kanunu, Özkan davası ve Üniversite gençleri gibi muhtelif mevzulara ı temas eden yazılar vardır. Sayısı 5 kuruştur.
Teşrinisani 27
Rizede imar işleri
Şehir meclisine seçilen iki hanım derhal istifa ettiler
Şehir mecliti tarafından imarı için bir çok kararlar verilen Rizeden bir görunûf
Rize (Hususî) — Dört defa toplantı yapan yeni meclis geçen Pazartesi günü İkinci Teşrin içtima devresine son vermiştir.
Yeni meclis bu toplantısında bilhassa şehrin imar ve tezyin işlerile çok alâkadar olmuş ve geçen senelere ait hesapların tetkik ve tasfiyesile iştigal etmiştir.
İmar ve tezyin işleri arasında başta hükümet konağı önündeki Cümhuriyet meydanı gelmektedir.
Bu meydanın yanında evkafla idarei hususiyeye ait tahta barakaların kaldırılarak meydanın genişletilmesi ve düzel-
İzmirde Ruam mücadelesi
İzmir (Hususî) — Ruam mücadelesine şehrimizde devam edilmektedir. Şimdiye kadar yapılan mücadelede mallein tatbiki neticesinde yirmi bir beygirin ruamlı olduğu anlaşılmış ve bu hayvanlar itlâf ettirilmiştir.
Baytarı bulunan kazalarda ruam mücadelesi neticelenmiştir. Yapılan mücadele hakkında hazırlanan istatistikler baytar müdürlüğüne gelmekteeir.
Şehrimizde bulunan ahırlar teftiş edilmektedir. Baytar müdürlüğünce yapılan teftişte bunlardan fenne uygun olmıyanları tesbit edilmiş ve kapattırılma-larına başlanmıştır.
Germencikte bir kaplan avlandı
Germencik 26 (A.A) — Gümüş dağlarında yapılan 6Ürek avında bir kaplan ve 30 domuz öldürülmüştür. Üç yıl evvel bir oduncu yine bu dağda balta ile bir kaplan öldürmüş ve derisini 80 liraya satmıştı*
tilmesi ve bu meydandan itibaren sahil boyunu takip eden umumî caddenin (200) metrelik kısmının parke ile döşetilmesi kararlaştırılmıştır.
Bu arada spor sahasının (ıhlamur) ağaçlarile süslenmesi ve kabristanların ıslah edilerek asri bir hale getirilmesi ve belediyeye ait bazı emlâk ve arsaların da satılarak bu paralarla belediyeye gelir temin edecek işlerin yapılması karar altına alınmıştır.
Yalnız esefle kaydedilecek bir cihet varsa, bu defa meclise seçilen iki hanımın meclise iltihak etmeden istifa etmiş olmalarıdır.
Bir koyun 225 kruşa!
Konya 20 (Hususî) — İktisadî buhran, memleketimizn her tarafında olduğu gibi, Konyada mühim izler bırakmıştır. Geçen mektubumda, İktisadî buhrana inzimam eden susuzluk dolayısile Konyanın memleketimizin diğer kısımlarından fazla müteessir olduğunu bildirmiştim.
Buhran Konyada da bir çok yerlerde olduğu gibi, ayak satıcılığını arttırmış ve bu suretle muhtelif isimlerle anılan ve muhtelif günlerde kurulan pazar yerlerinin teşkiline sebep olmuştur. Bugün şehrimizde at pazarı, buğday pazarı, deri, tiftik, saman, araba, kereste, tavuk pazarları namlariyle bir çok pazarlar kurulmaktadır. Köylüler bu pazarların kurulacağı günlerde satacakları şeyleri alarak sabahleyin erkenden şehre gelirler. Pazarlar sabahın alaca karanlığında kurulur ve akşama kadar ,devam eder
9 Eylül panayırı genişletilecek İzmir ( Hususî) — Belediye reisi Doktor Behçet Salih Beyin riyasetinde yapılan bir toplantında 9 Eylül uluslar arası panayırı komitesinin haftada iki defa toplanılmak üzere doktor Beheçet Salih ve ofis müdürü Âkil Emrullah, Şehir Meclisi âzasından leblebici zade Reşat ve Beldiye Başmühendisi Cahit Beylerden mürekkep olması te-karrür etmiştir. Bu sene komiteye bu dört kişiden başka hariçten hiç kimse dahil olmıya-caktır.
Komitenin ilk olarak yapmıya karar verdiği iş ecnebi memleketlerdeki sefirliklerle, Tür kof i* şubelerine, konsolosluklara, ecnebi panayır komitelerine ve dahilde ticaret odalarına, bor-salara vapur acentelerine gönderilmek ve umumî yerlere talik epilmek üzere muhtelif lisanlarla afişler bastırılmasıdır.
Bu seneki panayır sahasının da (125) bin metre murabbaı daha genişletilmesi muvafık görülmüştür.
Mantar yemeğinden zehirlenenler
İzmir (hususî) — Mersinlide Kırşehirli Cemal karısı Emişne Hanımın kırdan topladığı mantarla yaptığı yemeği yiyen komşusu Talip, Yusuf Kenan ve Gülter zehirlenmişlerdir. Yapılan muayene neticesinde yedikleri mantarın zehirli olduğu anlaşılmıştır. Zehirlenenle hastahaneye kaldırılmışlar ve. tedavi altına alınmışlardır.
Denizlide elektrik şirketi
Denizli 26 (A.A) — Teşekkül halinde bulunan elektrik Türk anonim şirketi esa3 mukaveleleri ökonomi bakanlığınca tasdik edilmiştir.
Yeni ölçüler için kurs
Denizli 26 (A. A.) — Şehrimiz halkevi yeni ölçüler hakkında bir ay sürmek üzere kurs açmıştır.
Bir çok ihtiyaçlarını toptan tedarik edemiyen halk bu pazarlardan perakende alış verişte bulunur.
Denilebilir ki Konyada en ucuz şey koyundur. Civar vilâyetlere ihracat yapılmasına rağmen 225 kuruşa büyük bir koyun, 425 kuruşa iki keçi, 20 kuruşa bir tavuk ve 15 kuruşa en alâ cinsinden bir kilo et almak mümkündür. Zahire fiat-ları da ucuzlukta bu nisbetten pek aşağı kalmaz.
bi fil ir
Bi
b
m

Millî Roman
Mehlika ile kararlaştırdıkları 5 veçhile yavaşça öksürdü ve hafifçe kapıyı tırmaladı. Bir kedi gibi ha-j. reket ediyordu, kedi bakışıyla da j etrafı kolluyordu. Bir veya İki dakika geçmedi, kapı yavaşça ara-t( fandı, Bülent içeri süzüldü. Vak-e, tiyle yine böyle süzülerek girdiği p bu evin içinde ayakları yabancılık I hissetmiyordu. O zaman kendini Şaziye sürüklemişti, şimdi o eline B| yapışan yumuşak eli karanlıkta ileriye, salona doğra yürütüyordu.
Bir aralık hatırına ilk aldanışı
Aşkları
Tefrika No: 74
geldi ve herhangi bir tesadüfün yardımiyle Şaziyenin şu ziyaretten haber alabilmesi, kendini yine Mehlika yerine koyması mümkündü. Bülent böyle bir ihtimalin kendi plânı üzerinde yaratacağı sakatlığı düşünerek salon eşiği önünde durdu, yanıbaşındaki kadının kulağına fısıldadı:
— Mehlika, nereye gidiyoruz?
— Salona Bülent, salona 1
Artık şüphesi sönmüştü, neş'eri yerine gelmişti. Karanlıkta sendeleyip gürültü çıkarmaktan korkma-
sa Mehlikayı kuçağına alacak ve koştura koştura içeriye götürecekti. Bunu yapamadı, adım adım yürüdü, bir zamanlar Şaziyenin tasarruf etmiş olduğu şezlonga kadar ilerledi. Çabucak vahdet âlemine geçmişlerdi. Sessiz bir heyecan için do aşklarını mübadele ediyorlardı. Bülent, tekemmül eden zaferin neş-vesiyle sarhoşiamıştı, kadın kuvvetli bir aşkın zelzeleleri içinde benliğini kaybetmişti. Tavan, dıvar, halı, kanape, masa ve herşey kördü. Birleşen yüreklerin vücude getirdiği hummalı sahneyi görmüyordu.
Uzun ve çok uzun süren bir güreşten sonra Bülent ayağa kalkacak oldu. Mağlûp ettiği kadının yüzünü görmek ve bu yüzde ergeç mağlûp olacak Belmanın körpe yüzünü seyrederek hazzını çoğaltmak İstiyordu. Mehlika onu bırakmadı, iki koliyle kavradı ı
— Otur, dedi, yanıma, kalbimin üstüne otur, öyle istiyorum.^
Aşk güreşi yeniden başlamıştı, sarhoşluk tazeleniyordu, pehlivanlar daha coşkun bir heyecan içine
düşmüşlerdi. O koyu karanlıkta garip bir musiki titriyordu. Onların ta iliklerinden kopup gelen bu güfteciz beste, perişan uslûbunu sürükliyerek dı varların' üstünde, eşyanın arasında kayboluyordu.
İşte tam bu sırada bir peri eli-le karanlık içinde bir yıldız parıl-dıyormuş| gibi tavanın ortasındaki elektrik ampülü birden parladı, her taraf ışık içinde kaldı. Galibi, mağlûbu belli olmıyan ve her ikisinde zafer heyecanı sezilen çiftler, sehere benziyen bu umulmaz aydınlıktan şaşırmışlardı, bulundukları yerde ve bulundukları vaziyette kalıvermişlerdi. Eşik üstünde kollarını kavuşturarak duran Saim Bey hiddetsiz, fakat sert sesiyle homurdanıyordu :
— Naciyenin Apollonu bir Venüs te bizim evde bulmuş. Tebrik ederim, cüretinizi tebrik ederim.
Onu oraya getirmiş olan Şaziye, kıs kıs gülüyordu, Belma da ellerini yüzüne kapıyarak anasının ve için için seveiği delikanlının çirkin şekillerini parmaklarının arasından seyrediyordu. Mehlika, bitkindi,
Bölendin de eli ayağı titriyordu. Saim Bey, yavaş yavaş ilerledi :
— Hanım, dedi, size tükûrmi-yorum. Çünkü bu tükrüğün izi kızının da yüzünden^ silinmez. Yalnız size lanet okuyorum. Kalkınız, odanıza gidiniz.
Belma ile Şaziyeyi de oradan uzaklaştırdıktan sonra Bülendin yanına yanaştı:
— Efendi, dedi, sizin Amerikalı iş adamları gibi hareket ettiğinizi, az söyleyep çok gördüğünüzü söylüyorlar. işgüzar olduğunuzu bende gözümle gördüm. Burada aynı karakterle hareket edecek kadar soğuk kanlılığınız var mı, yok mu?
O, kekeledi:
— Ne yapmaklığımı arzu ediyorsunuz?
— Burada birşeyler yapmak benim hakkımdır. Kanınızın sulu mu, koyu mu olduğunu anlamıya bile şu dakikada kanunen salâhiyetim vardır. Lâkin bu salâhiyeti şimdilik kullanmıyorum. Sizinle sizin anlı-yacağınız şekilde ve bir Amerikalı gibi konuşmak istiyorum. Kısaca cevap verin: Hapishaneye mi gitmek istersiniz, evinize mi?
— Evime.
— O halde şu kâğıdın üstüne söyliyeceklerimi yazın, ev kuntu-ratosunu tazelemek için pullar almıştım, onlardan birini de altına
koyup imzanızı atın.
Bülent derin bir korkunun yarattığı şuursuzluk içinde emro u-nan şeyi yaptı, Saim Beyin em-ine bin beş yüz liralık bir bono imzaladı ve Saim Bey tarafından kapıya kadar teşyi olundul
Ertesi gün belediye dairesinde onunla Naciyenin nikâhları kıyılıyordu, davetliler arasında Mehlika Hanımla kızı ve kocası yoktu. Naciye şendi, sevinç içinde idi, Bülent çok dalgındı. İşler bitip te c radan ayrılacakları sırada Sev Hanım yaklaştı, Bülcude küçü bir zarf tutuşturdu. Ressamın an cak evde ve tenha bir köşede açt.ğ bu zarfın içinde mahut aşk sene
dinin ince ince doğranmış par larile bir küçük pusla vardı puslanın üzerinde şu kelim»-**" idi: Alçak!...
D..- Msellso Ditti
Moda '
Tefrlnisani 27
—ZAMAN—
Bey, Hanım, Efendi,
Paşa kalktı
7 inci sahifeden devam
Kanunun heyeti umumiyesi üze-rlnck bu müzakereden sonra maddelere geçilm ş ve teklif edilen kanuna ağa ke’imeainin dahil olup olmadığı hakkında sorulan suale Dahiliye encümeni mazbata muharriri Şükrü Bey :
"Kanunun gözettiği mana ve maksat demokrasiyi kendine meletmiş olan Türk milletinin herhangi bir sınıf farkını gösteren unvanları tamamen yıkmasıdır. Binaenaleyh ağa da köylüler arasında az çok bir sınıfı ifade eden bir unvan olması dolayısiyle bunun kaldırılmasına hükümetle beraber encümen de muvaffakiyet ediyor,, demiştir.
Müşterek isimler ne olacak?
Kadın, erkek bazı isimlerin ismet, iffet, H.kmet gibi müşterek olduğunu bunların nasıl ayırt edileceğini soran Tekirdağ mebusu Celâl Nuri Beye cevap olarak Dahiliye bakanı Şükrü Kaya buna dair sorulmuş olan sualleri daha iyi cevap vermiş o'mak için kanunun esbabı mucibesini okuyacağını söylemiştir.
Kanunun esbabı mucibesi Kanunun esbabı mucibesindc şöyle denilmekte idi:
“Türk inkılâbının en açık “özeli,, vasfı demokratik olmasındadır. Demokrasinin temeli U.usal üyeler arasında ne kanunda, ne teşrifatta, ne de muamelede hiçbir fark olmamasıdır. Türk tarihinin ilk çağlarında milletin fertleri aracında hiçbir fark yoktu.
Göze görünen mevki ve makam farkları herkesin uhdesine verilen vazifelerden ibaretti ki bu vazifelerin muhtelif dereceleri arasında ehemmiyet itibariyle fark olsa da vazifenin şerefi ve vazifeyi görenin haysiyeti noktasından hiçbir fark yoktu.O devirde ulus adamları yalnız adlarile anı’ır, adlarının başına hiçbir sıfat ve paye eklenmezdi, iftihar okunan yegâne sıfat Türk ulusundan o maktı. Bunun en parlak misali Attilâ’nın Romalılara verdiği sade fakat büyük cevaptır.
Orta çağda, devlet rejimleri değişti, bununla beraber halkçılık mefhumu da eski saflığını ve temizliğini kaybetti insanlar arasında esasını kâh dinden, kâh hurafelerden, kâh tagal-lüp, tasallût hırslarından alan farklar hasıl oldu. Bu suretle mümtaz sınıflar meydana çıktı. Her bir sınıf kendine ve nesline İlâhî, hayalî sıfatlar ve lâkaplar izafesine başladı.
Türkler kurunu vüstaî cemiyetlerle temasları arasında bu tesirlerden kurtulamadı. O da sınıflara ayrılarak millet içerisinde bir hiyerarşi vücuda getirdi ve kendisine halktan üstünlüğünü gösteren fuzulî bir takım lâkaplar ve payeler izafe etti. Ve bu lâkap ve payeleri silinmez bir hak gibi taşıdı ve bunlan halkı ve hakkı ezmek içi a mütemadiyen kullandı. Vakıa bugün Türk inkilâbı ve Cumhuriyeti kanun önünde herkesi müsavi yapmıştır. Bu gün hiçbir ferdin lâkabına ve payesine güvenerek ve sığınarak hiç kimseden fazla ve üstün hakkı yoksa da eski devirlerin artakalan bu lâkaplar ve tabirler kullanılmakla ulusal üyeler arasında eski sınıf ve tefevvuk hatıralarını uyandırmakta, milletin demokratik asil ruhunu incitmektedir. Bundan başka Türk inkılâbını nakıs göstermektedir.
İşte bunun içindir ki gelişi güzel isimlerin önüne konulan kâh tevki-ri, kâh tahkiri kâh istihzayı tazammum eden (ağa, efendi, bey, beyefendi, paşa, hazretleri) gibi tabirlerin artık Türk camiası vasıflarından kaldırılması içtimai inkılâbın zaruretlerinden olmuştur. Kanunun birinci maddesi bunu tekit için yazılmıştır.
Bunnla beraber Türkler hususî muhabere ve muhaverelerde bir kimseye ve cemaata hitap ederken adın
önünde gelmek şartiyle erkeğe, ere yani er kişiye bay, kadına da bayan diye hitap edebilirler.
Bu tabirler öz Türkçedir ve Türklerin ilk devirlerinde kullanılmıştır.
Tefevvuk ve imtiyaz ifade etmez. Diğer yabancı memleketlerde her memleketin kendi diliyle adları önünde kullanılan tabirler gibidir. Hususî münasebetlerde muhabere ve muhaverelerde söz ve yazı arasında kullanılması kanuna ve kanunun icap eden esasa aykırı olmadığı gibi başka memleketlerde kullanılması umumiyetle müte-amil ve mütearif olan adetin yerini de dilimizde tutmuştur.
Askerî ve sivil rütbeler
Eskidenberi askerlik bir mesleki mahsus telâkki edilmekle beraber son asırda olduğu gibi uzun ve mütemadi tahsil, terbiye, gayet müşkül ve ağır mümareseye tabi değildi. Herhangi bir ir .de veya kararla hariçten bir adamın bu mesleğin herhangi bir rütbesine a-lınması caiz görülürdü, bundan başka maddeten askerlik mesleğine girmesi mümkün olmıyan nüfuz uların tatmini için askerlikte tabiatiyle mevzuubahsı zarurî olan derecelere muvazi üniformalı sivil rütbeler tesis edilmişti.
Ülema arasında da ortodoks ve katolik ruhanî teşkilâtından iktibas edilen payeler ve dereceler ihdas edLmişti.
Türkiye Cümhuriyeti bu rütbe ve payeleri filen ortadan kaldırmışsa da nihayet bu ilga bir taamülden ibarettir. Kanunî müeyyidesi yoktur. İkinci madde bunun için konmuştur.
Nişanlar
Cumhuriyetin teessüsündenberi imparatorlukta mevcut nişanlardan hiçbiri verilmemiş ve hiçbirimiz tarafından bu nişanların takıldığı görülmemiştir. Ancak bu da sır! taamüle müstenittir.Halkımızın gösterdiği fazileti kanunen de tekit etmek icabetti. Ancak muharebe meydanlarında kazanılmış madalyalar bundan hariç olmak icap eder. Bunun içindir ki kanunun maddelerinde hiç bahsedilmemiştir.
Yabancı devletlerin başka yabancı devlet tebaasına birçok sebeplerle nişan vermeleri vakidir. Cumhuriyetin teessüsün den beri Türl ler demokrasiye bağlılıklarından bu nişanları takmamaktadırhr. Kanunun son fıkrası verilen ve badema verilecek olan yabancı devlet nişanlarının taşınmasını menetmektedir. Bu nişanların takılması eskiden de dev.et tarafından ruhsata tabidi. Cümhuriyet idaresi şimdiye kadar kimseye böyle bir ruhsat vermemiştir. Ancak bazı ahvalde devlet reislerine ve hükümetlerinin Türklere verecekleri nişanları reddetmek te mümkün olamıyacağından istenirse bunların bir hatıra olacak kabul edilebileceği, fakat asla taşınmıyacağı fıkrada gösterilmiştir.
Kanunlarımızda ve dilimizde büyük inkılâplar yapılırken Türk milletinin ve devletinin en çok e-[ hemmiyet ve kıymet verdiği ve en çok iftihar ettiği askerlik derecelerine ait Unvanlarda da inkı'âbin gidişiyle mütenasip karşılıklarım ordumuzun ve erkânımızın evrensel ve uluslar arası haiz olduğu kudret ve kıymeti de nazarı itibara alarak bulmak zaruridir. Liva, Ferik ve Müşür rütbelerini ibraz etmiş zevata lisanımızda derec« farkı gözetilmlyerek alelıtlak paşa denmesi bir taammüldü. Bu unvanı taşıyan pek çok sivil hatta ağa, paşalar olduğu gibi bu unvan bazı yabancı memleketlerde gelişi güzel birçok kimselere verilmekte ve iltibasları davet etmektedir. Halbuki Livalık, Feriklik, Müşürlük her medenî memlekette olduğu gibi bizde de çok yüksek bilgi ve büyük fedakârlıklarla kan ve can pahasına kazanılmış mevkilerdir. Bu mevkilere sahip olabilmeleri, haiz oldukları beynelmilel kıymeti
‘'Trakya,, mn hezeyanları !
7 inci Sahifeden Devam
Mabut gazete 8 teşrinisani sayısında Türliye 'e yaşıyan Bu'gar e-kalliyetinden bahsederken Edirne, Kırkiareli ve Kurfalıda Bulgarlara akla gelmiyen mezalim yapıldığını Bulgarca konuştuğu için bir Bulgar bahçıvanının fena halde dövüldüğünü ve Kırklarelinde Bu'gar kadınlarının zorla Müslümanlaştı-nldıklarını; namuslarını korumak için Bulgar kızlarının evlerinden dışarıya çıkamadıklarını... yazmakta ve Bulgar küçük sanat erbabının derhal hudut harici edildikleri için alacaklarını toplamak imkânsızlığı yüzünden yüz binlerce leva zararlara uğradıklarını ilâve etmektedir.
İnsan bu satırları okurken isnat, iftira ve tezvirin bu derecesine akıl erdiremiyor. Bu işler bugün Patagonyada bile olmuyor.
Nasıl olur da Cümhuriyet T ürk iyesin de Bulgar ekalliyeti bu kadar haksızlıklara uğruyor ve lâik bir hükümet, Hıristiyan Bulgar kadınlarını müslümanlaştıranlara müsamahakâr davranıyor.. Fakat, “Trakya,, gazetesi bu kirli isnatlarını hangi sağlam kaynaklardan almıştır ? Küçük san’atlar kanununun tatbiki dolayısiyle memleketimizden çıkan Bulgarlar, CesirMus-tafapaşadan geçerlerken oradaki Trakyalılara bunları anlatmışlarmış..
Bu işler şu veya bu Bulgarin ifadesine göre dikiş tutabilir mi ? Galiba mahut “Trakya,, cılar bizim yavuz hırsız meseline göre bizi şaşır.mağa çalışıyor ve böylelikle Bulgaristanda hemen her gün bin bir facia şeklinde tecelli eden o kanlı ve müessif hadiseleri örtbas etmek istiyorlar.
Biz bundan üç dört gün evvel “Pravadınnm “Yassıtep» köyündeki feci hâdiseden bahsederken öldürülenleri ve bıçaklananları isim tasrihe tmek suretile yazmıştık. “Trakya» gazetesi memleketimizde hangi Bulgarin döğüldüğünü ve hangi Bulgar kadınlarının nerede ve ne zaman ihtida ettirildiklerini söylemek cesareti medeniyetini gösteremediği takdirde asıl namussuzluğu kendisi yapmış olacak ve bu itibarla iki memleket ve millet arasına kondak sokmağı prensip addeden bir bozguncu sıfatiie her iki tarafın da nefret ve lânetine uğrıyacaktır.
ifade edebilecek bir tâbirle anmak kendilerine göstermek mecburiyetinde olduğumuz hürmet ve muhabbetin delili ve ifadesi olmalıdır.
Binaenaleyh iltibasa çok yer veren eski zamanlardanberî ve her yerde muhtelif manalarda kullanılan Paşa tabiri tarih n sayfalarına bırakılarak bugün Türkiye Demokrasisinde kullanılmaması iâzımge-lir. Liva, Ferik ve M j;ü - tabirleri yabancı o maktan sarfınazar bıgün bu yüksek rütbeler «ahp.erınin kıymetini beynelmilel bir ö.çü iie ifade edebilecek mahiyet ve manada değillerdir. Onun için dünyan.n muhtelif dillerini konuşan her me-d ni memlekette olduğu gibi Liva ve Feriklere ve Birinci Feriklere “Generaln ve Müşüdere “Mareşal,,
ruret kanunun m ıddesiyesiyle teyit edilmiştir. Liva ve Feriklerin derecelerine ait tabirlerle Mülâzım, Kaymakam ve Miralay tabirlerinin karşılığı ise Âli Askeri Şûraca tes-bit edilerek İcra Vekilleri Heyetince tasdik edilmesi esasının kabul edilmesi daha muvafık görülmüş ve bu cihet kanunda tasrih edilmiştir.,,
(Bay, Bayan) ve resmî yerler
Bundan sonra Giresun Mebusu Tarık Us Bay, Bayan gibi kelimelerin resmi olan yerlerde kullanılmasında ne gibi mahzur görüldüğünü sormuş ve Şükrü Kaya buna da şu c-vabı vermiştir!
“— Türk kanunlarında, belgelerinde, mahkeme huzurlarında ilâmlarda, Türklerin böyle Gnvan taşımasını Demokrasi ve Cümhuriyet prensiplerimizle kabili telif görmedik. Bugünkü Cümhuriyet prensiplerimizle kendi ruhî asaletimizle kabili tevfik görmedik. Fakat taarnül icabı olarak diğerlerine ittiba etmek için hakikaten bir kelime kullanmak lâzım geliyorsa, tanımıysa bir zatı çağırmak lâzım geliyorsa, başka, başka sesler çıkarmadan ise (Bay) kelimesi kullanılabilecektir.
Harice gelince, yabancı memleketlere gittiğimiz zaman görürüz ki bazı yerlerde Gospodin, Müsyü,
Edirnenin
Birinci sahifeden belediyesinde bu mutlu gün şerefine Ankaradan, İstanbuldan ve komşu vilâyetlerden gelen meb’us-lar, kumandanlar ve misafirler toplanmış bulunuyorlardı. Buradan fırkaya gidilerek ziyaretler yapıldı Misafirler yüzlerce kişiden ibaretti. Fırkada misafirlere izaz edildikten sonra askerî kıtaların, mekteplilerin ve halkın on binden ziyade insan kümeleri halinde toplandıkları Selimiye önüne, Cumhuriyet meydanına ve Dilâver Bey parkına gelindi. Burada şehir bandosu İstiklâl marşını çalarken Selimiye istikametinde atılan topların afaki titrettiği sıralarda şanlı ve al bayrağımız, Selimiyenin batıya bakan minarelerine doğru dalgalanarak yükseliyordu...
Halk kendinden geçmişti...
Türk bayrağının Siiimiyenin İlâhi minareleri arasında ılık kıvrımlar yaparak yükseldiği dakikalarda halkın heyecanı cidden tetkik edilmeğe değer bir vaziyet almıştı.. Bu ulvi manzara karşısında ağlamıyan ve sevinç yaşlar: dök-miyen tek bir vatandaş yoktu, desem katiyen mübalâğa etmiş olmam..
Şimdi artık bayrak ta... Tepede, bulutlarla öpüşen narin minarelerin üçüncü şerefeleri arasında dalgala-nıyorken aşağıda binlerce genç, binlerce çocuk ve binlerce insandan mürekkep koca bir insan dalgası, hep birden onuncu yıl marşını söylüyordu. Nekadar söylendi, nasıl söylendi ? Bunu kimse kestiremez. Çünkü ; o anda herkes kendinden geçmiş bir halde idi.. Bir an için benliğimi sürükliyen bu heyecandan tecerrüt ederek etra-fımdakilere bakıyorum: Bütün dudaklarda ayni titremeler var ve bütün gözler Selimiye minareleri arasında dalgalanan şanlı bayrağa çevrilmiş...
Heyecanlı dakikalar
Tiz bir boru ve trampet sesile kenefimize geliyoruz. Bu ses bizi Türk bayrağını selâmlamağa davet ediyor. Açık ve dik başlarımızı biraz daha doğrultuyoruz. Binlerce kişi Selimiyeye dönmüş, sanki Tanrısına dönmüş gibi.. Kim ne derse desin, Edirne Türkün ruhunda narin minareli Selimiyesile yaşamaktadır. O Edirnenin sembolüdür ve öyle^kalacaktır. Bir mabet olduğu için değil, sadece Türk olduğu içinM Çünkü; onda Türkün sanatı,
Mister, Kiryos, Şeydi gibi tabirler kullanılır. Bunları menetmek elimizde değildir.,,
(Mösyö) lâkabı ve Türkler ikinci maddenin müzakeresinde Çanakkale mebusu Ziya Gevher ecnebi devletler tarafından Türklere verilecek nişan ve madalyaların kabul edilmemesi mütaleasın-da bulunmuş, Tarık Us da aynı fikirde olduğunu söyliyerek harice gidildiği zaman bir Türk vatandaşının ecnebilerin verecekleri (Müsyü) lâkabını kabul edip edemiye-ceklerini sormuştur.
İç bakanı Şükrü Kaya, verilecek madalya ve nişanların kabulünün siyasî nezaket icabatından olduğunu, bunun için, kanunda yazılı o.duğu gibi, nişan ve madalyaların kabul edilerek ancak takıl-mamasiuın muvafık olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine ikinci madde aynen kabul edilmiştir.
Üçüncü maddenin müzakeresi esnasında deniz kuvvetleri paşala-r.na verilecek ünvanın “Amiral„ olması lâzım geleceği söylenmiş bunun üzerine bu madde tetkik edilmek üzere Millî Müdafaa encümenine verilmiştir.
Heyeti mahsusa kararları Müteakiben, heyeti mahsusaca haklarında karar verilip te bn ka-kararlan tebliğ etmeyenlerin İtiraz haklarının tanınması hakklndaki lâyiha müzakere ve kabul edilmiştir. Deniz Paşaları (Amiral) Bundan sonra, Millî Müdafaa encümeninden tetkik edilerek gelen deniz kuvvetleri paşalarına verilecek ünvan hakkındaki üçüncü madde okundu. Deniz sınıfına mensup Birinci Ferik, Ferik ve Livalara “Amiral» denilmesi kaydıle üçüncü madde de kabul olunarak Perşembe günü toplanılmak üzere celseye nihayet verildi. Kanunun kabulünden sonra Kanunun kabulünden sonra, Meclis koridorlarında mebusların birbirlerinden bahsederken Bey kelimesi kulanmadıkları Tarık Uus arkadaşımız, Şükrü Kaya arkadaşımız tarzında konuştukları işitiliyordu.
bayramı devam
fikri, bilgisi ve.. Bir kelime ile dehası vardır.
Bir ses yükseliyor. Trakyanın ihtiyar ve ak saçlı hatibi Şeref Aykut Bey.. Bu ses artık eskisi gibi gürlemiyor. Fakat, genç bir kaynaktan coşarak akan bil'ûr suların şırıltısı [gibi tannan, ince ve ahenktar.. Şeref Bey, tarihin çocukları! diye başlıyan hitabesiyle Türk çocuklarına kara günleri hatırlatarak günün manasını anlatıyor ye yürüdüğümüz Gazi yolunu idealize ediyor. Orta tahsil talebesinden birkaç efendi güzel nutuklar söylüyorlar; bir hanım kız güzel bir şiir okuyor. Bu heyecan’! dakikalar uzayıp gittikçe halkın sevinç yaşları bir kat daha artıyor..
Resmigeçit
Başka bayramlarda merasim, Cümhuriyet meydanı adını taşıyan belediye önünde yapılırdı. Bu sene kurtuluş bayramının çok daha parlak olacağı evvelden tahmin edildiği için merasim yeri Cümhuriyet meydanından caddeye indirilmiş bulunuyordu. Misafirlere mahsus tribünler buraya kurulmuştu. Halk uzun caddenin iki tarafını doldurmuştu. Bütün evlerin ve mağazaların pencereleri, balkonları tıklım tıklım dolmuştu. Misafirler nutuklardan sonra tribünlere doğru yürüdüler. Bunları binlerce halk takip ediyordu. Halkın tehacümü, inzibatı temin etmekle mükellef bulunan polisi şaşırtacak bir derecede idi. En müsait yerin seçilmiş olmasına rağmen burası da küçülmüş ve dara'mıştı..
Tribünlerde kumaddanlar, mebuslar ve misafirler var. Umumî müfettiş İbrahim Tali ve Valimiz özdemir Beylerin aralarında Şükrü Naili, Âkif ve Mürsel Paşalar.. Biraz sağda Nakiye Hanım göze çarpıyorlar- Resmigeçit başlıyor. Hudut taburundan bir kıtayı teşkil eden Mehmetçiklerimiz yerleri titreten adımları ve göğüslerimizi kabartan heybetlerile geçiyorlar.. Gayet muntazam geçişlerile tunç yüzlü jandarma bölüğü, çok güzel disipline edilmiş polis kıtası alkışlarla, yaşalarla selâmlanarak geçiyorlar. Kırkiareli Ortamektep talebesinin izcileri ve istanbuldan gelen Üniversiteli gençler sürekli ve coşkun alkımlarla selâmlanıyorlar- Sonra Edirne Kız Muallim mektebi izcileri ve talebesi, lise, erkek muallim, sanatlar ve ortamektep.. Sıra ilkmekteplere geliyor. Başta Cümhuriyet Gazi yatı. Gazi Paşa, istiklâl ve Kurtuluş-
Yakın tarihi yaşatan canlı tablolar
Bu mektebin cana yakın bir hususiyeti vardır. Her sene kurtuluş bayramında bir yenilik yapar. Kurtuluş mektebi bu senede güzel ve canlı tablolar halinde büyük harpten bu güne kadar geçirdiğimiz bütün safhaları idealize etmiştir. Biri sakat diğeri yaralı iki Türk neferi. Bunlar, umumî harpten nasıl çıktığımızı gösteriyor. Perişan kıyafetli, hasta sefil köylüler-. Sonra kara günler başlıyor, işgal kuvvetlerini görüyoruz. Az sonra Milli İhtilâli yapanlar geçiyor-. Kadınlı, erkekli efeler; köylüler; sırtlarında ve kağnılarında cephane taşıyan “ Kuvayi Milliye » çiler- İnönü, Sakarya ve Dumlupı-nar zaferleri... Ve nihayet siyah krepleri parçalanarak meydana çıkan şanlı sancağımızla kurtuluşumuz...
Bu manzaralar karşısında bütün halk ağlıyor. Tribüne bakıyorum: Şükrü Naili Paşanın gözleri dolgun, dudaklarını ısırıyor. Umumî müfettiş Bey heyecandan sapsari bir halde- Tanımadığım yaşlı ve sakallı bir meb’us kendisini tutamı-yarak ağlıyor- Millî savaş.. Kurtuluş mektebi bugün bütün o safhaları hatırlattı.. O günleri bizzat yaşamış olanlar için bugünkü tablolardan daha müheyyiç birşey tasavvur olunabilir mi?..
Baştan başa sevinç ve heyecan
Edirne işte böyle bugün serapa heyecan ve baştanbaşa sevinç içinde bayram yapıyor. Sokaklar dolu, parklar dolu, bahçeler dolu, caddeler dolu.. Halk, kurtuluşunun bu yıl dönümünü her sene bir kat daha artan bir şuur ve heyecanla candan ve yürekten yaşamaktadır.
Bu gece belediye salonunda misafirler şerefine bir balo verilecek ve halkevinde müsamere yapılacaktır. Bu satırları karaladığım dakikada halk hâlâ emsalsiz tezahürlerle bayram yapmakta ve sokaklarda dolaşmaktadır.
i
Paris Elçimizin yeni beyanatı 7 inci sahifeden devam Suat Bey, kemal Atatürkün ekonomik inkılâbı da gerçekleştireceğini sözlerine eklemiştir. Büyük elçi demiştir ki:
“— Türkiyenin dış siyasası, esas itibarile realisttir, barış severdir.»
Suat Bey bilhassa Türk-Yunan yakınlığının ant uçlaşmasinın yakın şark barışı ile bütün Avrupa barışı için taşıdığı ehemmiyete işaret etmiş ve asırlardan beri devam ede-gelmekte olan Türk-Fransiz dostluğunun bugün barış havası içinde daha ziyade artmış ve geniş.emiş olduğunu söylemiştir.
Kim kazanacak
7 «içi* sahifeden devam
Maamafi Fenerlilerin cuma günü Ankara şampiyonuna karşı aldıkları çok güzel netice, bu haftaki Galatasaray maçına sağlam bir kuvvei maneviye ile çıkmalarını temin edebilir.
Bu hafta Fener takımında kalede Bedii oynarsa, lüzumsuz çıkışlara ve top tutuşlara çok dikkat etmelidir, iki müdafile orta hafin görerek oynamaları ve bilhassa sıkı hücumlarda şaşkın bir vaziyete düşmemeleri lâzımdır. Hücum hattında Fikret, Muzaffer ve N.yazi güzel oyunlarından birini gö derebilirlerse Galatasaray defansı biraz yorulacaktır.
Hali hazırda 12puvanla lik maçının başında gelen San Kırmızı-lılar, birkaç oyuncularından ayrıldıktan halde, çok kuvvetli bir şekil arzetmektedirler.. Tamamile genç oyunculardan mürekkep olan hücum hattı güzel işliyor, yalnız tecrübeleri azdır.
Orta hafta Nihat, Galatasay onbirinin en kuvvetli tarafıdır. Ni-hada uyan diğer defans oyuncula-n muvaffakiyetli bir müdafaa tabi-yesi tatbik ediyorlar. Kaleci Avni şüphe yok ki Galatasaray takımının en tecrübeli ve emniyetli unsurlarından birisidir.
Fener - Galatasaray takımları sonzamanlarda iki müsabaka yaptılar. Birini Galatasaray 1-0, değerini Fenerbahçe 1-0 kazandı. Bu maçlar aşağı yukarı tam bir beraberlik içinde cereyan etmişti. Her iki takımın halihazırdaki vaziyeti ve son yaptıkları iki maçta birbirlerine karşı aldıkları netice, bu haftaki maça büsbütün başka bir hususiyet vermektedir.
* Muvaffak Beyin bir izahı
Ankara Futbol heyetince gönderilip, Muvaffak Beyin radyoda yaptığı bir konuşma esnasında Fenerbahçeyi iltizam etmek suretile tarafgirlik ettiğini idd.a eyliyen bir tebliği neşretmiştik. Dün bu hususta Muvaffak Beyden bir mektup aldık. Mumaileyh diyor ki:
“Ankara Futbol heyetinin garip olduğu kadar hakikati baş aşağı eden mütalâasına sütunlarınızda geniş bir yer tahsis buyurmuşsunuz. Dedikodudan hoşlanmadığım için bu zevata cevap vermiyeceğim.
Radyodaki sözlerimi dinliyenle-rin beni anlamış olduklarına kaniim. Futbol heyetini de, ileri sürdüğü meseleleri de benim verdiğim konferansı da pek yakından takip etmiş olan Hâkimiyeti Milliye bunlara yegâne müskit cevabı vermiştir.
Hürmetlerimi sunarım efendim.,, Muvaffak Menemencoğlıı
Üsküdar Hukuk Hâkimliğinden:
Haydarpaşa da İbrahim ağa mahallesinde Sokullu köşkünde sakine Hatice Nadide hanımın kocası Mısırda Meks caadde-sinde 71 No. lu püsküvi fabrikasında mukim Ali Hulki Bey aleyhine açtığı boşanma davasından dolayı müddealeyhe bereyi tebliğ gönderilen davetiyenin mumaileyhin mezkûr ikametgâh olmadığından dolayı bilâ tebliğ iade edilmiş ve ilânen tebligat icrasına karar verilerek tahkikat 27-12-934 tarihine müsadif Perşenbe günü saat 16 ya talik kılınarak bu baptaki davetiye de tebliğ makamına kaim olmak üzere mahkeme divanhanesine talik kılınmış olduğundan mumaileyhin yevmî mezkûrda mahkemeye gelmesi aksi halde tahkikatın ğıyabmda icra kılınacağı ilân o'unur.
Müderris Dr. Raşit Tahsin
Bostancıda Tepe mahallesinde hastalarını kabul ediyor.
(5177)
Teşrinisani
Mücevher
^înhişarlarjl
c
İstanbul Belediyesi ilânları
Biber ve Baharat Ticarethanesi
isteyenler için
Emniyet Sandığı Müdürlüğünden
Borcu ödenmiyen rehinler sandığımız holünde gösterilmeğe başlanmıştır.
Pırlânta, Elmas, Altın ve Gümüş
Özerine her türlü isteğinizi gidermeden evvel bu zengin kollek-siyonları görmek menfaatinize uygun düşer. Sandığımızın sandal bedestenindeki satış günü çarşambadır. (8054)
İMALDE SAN’AT
metre üç katlı katranlı fitil
„ iki „ » »
adet 6 numaralı dinamit kapsülü
„ 8 „ Elektrik kapsülü
ve miktarları yazılı malzeme 29/11/934 tari-
1,000,000 500,000 300,000 350,000
Yukarıda nevi
hine müsadif Perşembe günü saat 14 te pazarlıkla satın alınacaktır. *
Talip olanlar şartname ve nümunelerini almak üzere her gün ve pazarlık için de tayin edilen gün ve saatte u% 7,5,, muvakkat teminat parasiyle birlikte Cibalide Levazım ve Mübayaat Şubesine müracaatları. “7817,,
Beher metre murabbama iki buçuk lira kıymet konulan Fatih yangın yerinde Aşık Paşa mahallesinde 5 harita Nu. lu adada Belediye malı 31 metre 8 santim sahasındaki arsa müzayede ile satılıktır. Talip olanlar şeraiti anlamak üzere hergün müzayedeye girmek îçin de 6 liralık teminat makbuz veya mektubu ile, 29/11/934 Perşembe günü saat 14 de Fatih Kaymakam ve Belediye Şubesi Encümenine müracaatları. (7604)1
Mevaddı iptidaiyede: Birincilik ve tazelik i
Müstahzaratında Nefaset
Fiyatta: Rekabetsiz yürüyüş
Ancak 19 senelik ayni saha üzerinde devamlı ve mütekâmil bir çalışma sayesinde (ÇAPA MARKA) Pirinç tıııu fabrikasının elde ettiği muvaffakiyetin mahsulüdür.
Halkın sıhhat ve menfaatini düşünerek, müstahzaratının en fennî vesaitle imaline çalışan (ÇAPA MARKA) fabrikası iştirak ettiği yerli ve beynelmilel sergilerde fevkalâde altın madalyelerle takdir ve taltif edilmiş ve daima sıhhatini korpyan, zevkini muhterem halkın rağbetine mazhar olmuştur.
Tercih: Sizi
ve torba çorbalık
pirinç Mercimek „ Bezelye „ Patates „
aldatmıyacak en doğru hakikat işaretidir Yegâne öz Türk san’at eseri
Marka Müstahzaratı
15 — 50 gramlık pakte ve kutu Kara biber
m — ). „ „ „ Kırmızıbiber
») — *) m „ *» Tarçın
„ — m h „ » Yenibahar
»» — ı» » t, Kimyon
o — »» ,» „ ,, Sahlep
— ») )» m „ Zencefil
„ — »» m ). ,1 Karanfil
Kapsülü bey Tuzluk „
en nefis Nişasta son sistem vesaitle ihzar ve imal edilmiş
1-2 ve 1-1 kutu sofra tuzları. Adres: Beşiktaş - Kılıacli, Çapa Marka Telefon : 40337
Her nevi halis Kırmızı ve Karabiber ile muhtelif Baharat bulunur. Ağzının tadını bilenler dükkânımıza bir kere uğrarlar. Toptan ve Perakende Tahmis Caddesi Numara: 48
Dr. Hafız Cemal
Dahiliye mütehassısı
Cuma ve pazardan başka günlerde öğleden sonra saat (2,5 dan 6) ya kadar İstanbulda Divanyolunds ( 118) numaralı hususî kabinesinde hastalarını kabul eder. Muayenehane ve ev telefonu: 22398. Yazlık ikametgâh telefonu Kandilli 38 Beylerbeyi 48.
2/
I
ŞİŞMAN YANKO
eczanesi
Beşiktaş Belediyesinden : Başı boş tutulan bir beygirin üç gün içinde sahibi çıkmazsa satılacaktır. (8906)
İmtiyaz sahibi: Ali.
Umumî neşriyatı idare eden yazıişleri müdürü: C. Hikmet. Matbaai Ebüzziya
Mersin yolu
ÇANAKKALE vapuru29İkinc Teşrin Perşembe günü saat 11 de Payasa kadar. “8080,,
Deniz yolları
İŞLETMESİ
Acenteleri: Karaköy - Köprübaşı Tel. 42362-Sirkeci Mühürdarzade ■BMBB Han Tel: 22740 BMK
Karadeniz yolu
EGE vapuru 27 ikinci Teş rin salı günü saat 20 de Ri-zeye kadar. “8067,,
Ayvalık yolu
ANTALYA vapuru 28îkinci Teşrin çarşamba akşamı günü | aatl9da Ayvalığa kadar.8081
Bir traş bıçağı ile yiiz defa traş olduğuna andedenler çoktur HAŞAN TIRAŞ BIÇAĞI şimdiye kadar icat olunan bütün tıraş bıçakları arasında en mükemmel ve en fevkalâde olduğu tahakkuk etmiştir. Piyasada mevcut tıraş bıçaklarını şaşırtmıştır. Haşan tıraş bıçağının 1-2-3-4 numaralı gayet keskin ve hassas tarafları vardır ki her bir tarafile lâakal on defa tıraş olmak kabildir. Bu hesapla beş kuruşluk bir adet Haşan tıraş bıçağı ile kırk defa ve ıslak bardak ile bilen-d kte yüz'defa tıraş yapılmak mümkündürki dünyanın hiçbir bıçağında bu meziyet yoktur. Haşan bıçağı istediğiniz halde başka marka verirlerse aldanmayınız Taklitlerinden sakınınız. Fiatı 1 adedi 5 kuruştur. 10 adedi 45 kuruştur. Haşan Ecza deposu :
İstanbul - Bevo^hı
Mağazası
Yeni Postahane caddesi No. 39
MANTOLUK ve ROPLUK
Şık ve sağlam yünlü ve ipekli kumaşlar Her nevi pamuklu ve keten
Beyaz ve renkli kumaşlar
TUHAFİYE dairemizde en zengin çeşit. Hazır ve ölçü üzerine
GÖMLEK, PİJAMA, ROPDÖŞAMBR, KUANDÖFÖ CİHAZ TAKIMLARI
Kışlık ihtiyaçlarını temin için muhterem müşterilerin teşriflerini hassaten rica ederiz.
SSSS NEFASET - METANET - UCUZLUK

Adalar Tapu Sicil Muhafızlığından:
Kınalıadanın Aziziye mahallesinin Yalı caddesinde kâin (sağı Hırant arsası solu Mar-diros ve Leon efendilerin hane ve bahçesi arkası Ağası caddesi önü Yalı caddesi) ile mahdut 813 murabba metre zemini havi eski 30 yeni 63-1 kapu No. lu (ikinci adanın 5 inci parçasını teşkil eden) arsanın elden ele geçmek suretile Kına-hada ahalisinden k./doncu Ağ-ya tarafından 307 veya 308 •enerinde Kaza Ovakimden gayrı resmî surette satın alındığı ve mumaileyh Ağayanın bu suretle bilâ senet temellükünde iken 1326 senesinde öl-mesile veraseti evlâtları Simon, Telemak, Mardiros ve Leon efendilerle zevcesi Bayzar ha-
nıma inhisar eylediği ve verese murislerinin ölümünü müteakip yani 1326 senesi içinde yaptıkları taksim neticesinde vereseden Simon, Telemak efendiler ve Bayzar hanım başkaca mal almaları hasabile bu arsa müstakilen Mardiros ve Leon efendiler uhdesine isabet eylediği ve bunlar tarafından o zamandanberi nısazız ve fasılasız olarak hüsnü niyetle temellük edeğelmekte bulunduk, ları yerinde ehlivukuflardan yapılan tahkikatla sabit bulunmuş ve temellük müddetlerinin murur zaman çağını geçmiş olduğu anlaşılmış olmakla muma-ileyh Mardiros ve Leon efendilerin bahsi geçen 813 murabba metre arsa üzerindeki temellük haklarının tasdik ve namlarına tapuya tescili Ada-
lepeLaşı ı atr ünde
Akşam suvare
Faat 20 de
Madam
San Jen
Komedi 3 p:rde
1 - Başlangıç
Yazanlar: Vik-
toryen Sardo
ve Emil Mora
Tercüme eden s Seniha Bedri H.
Unutul lelıdiıınl
JehirTıyatrosu
lar tapu tetkik komisyonunun .19 ikinciteşrin 1934 tarihinde kararlaştırılmış olduğundan ikametgâhları belli olmaması ha-sebile tebligat yapılamayan alâkadarlara tebligat makamına kaim olmak üzere ilân ve ilân tarihinden itibaren bir ay içinde bu karara bir itiraz yapılmadığı takdirde karar mucibince tescil işinin yapılacağı bildirilir. (5179)
Geyve icra memurluğundan:
Geyve Akhisarınm Cedit mahallesinden Sami Beye 1400 lira ve faiz itasına borçlu Melekşe köyünden Mehmet Emin oğlu hatip Mehmet Efendinin işbu borcundan dolayı birinci derece ipotekli Ahılar köyü civarında Akyo-kuş ve Kars kaya mevkiinde halen sağı, değirmen harkı ve cebel, solu, yol arkası balcı İbrahim tarlası ve cephesi yol ile mahdut zemin katta sağ ve solda birer hayvan ahırı ve su ile ikf taş döner değirmen ve müşteri bekleme bir oda ve yukarı katta iki oda ve bir mikdar koridora müştemil bir bap değirmenin satılmasına ve paraya çevrilmesine ve ilk artırmanın 5-1-935 Cumartesi günü saat 14 de başlıyarak 16 da icrasına ve 2280 numaralı kanun ahkâmına tevikan yeminli üç ehli vukuf tarafından takdir edilmiş olan bin lira kıymeti-
nin % de yetmiş beşini bulmadığı takdirde artıranların tahahüt* leri bakı kalmak şartile ikinci artırmanın 17-1-935 Perşenbe günü saat 14de başlayarak 16 da yapılmasına karar verilmiş ve ikinci arhrmadada yine mukadder kıymetin % de yetmiş beşini bulmadığı takdirde 2280 num-rolu kanun ahkâmına tevfikan ana, faiz ve masraf yekûnu üzerinden % de yedi buçuk faiz ilâvesile her sene nihaye-tindeijl emiş faizin tamamını ve borcun % de yirmisini ödemek şartile satış tehir ve borç beş sene müddetle tecil edileceği tabiî bulunmuş ve her kes tarafından görülebilmek için arttırma şartnamesinin 22 Kâ-nunevvel 934 tarihine müsadif Cumartesi günü icra divanhanesine iliştirilmesi tensip kılınmıştır bu itibarla ipotekli ala caklılarla diğer alakadarların işbu ipotekli değirmen üzerindeki hakları ve hususile faiz ve masrafa dair iddialarını ev-
rakı müsbitelerile nihayet 20 gün içinde icra dairesine bildirmeleri ve aksi halde hakları tapu sicillerile sabit olmadıkça satış bedelinin paylaşmasından hariç bırakılacakları ve artırma şartnamesinde gösterileceği veçhile müsakkafat vergisi bedel müzayededen ifraz edileceği gibi % de iki buçuk dellâliye resmi de müşteriye aidiyeti münasip görülmüş ve satış peşin para ile olduğundan daha fazla malûmat edinmek isteyenlerin her vakit ve zuhur edecek taliplerin muayyen gün ve saatlerde muhammen bin lira kıymetin %de yedi buçuğu olan 75 lira pey akçesile veya millî bir bankanın teminat mektubunu hamilen ve 934-592 numaralı dosya ifadesile Geyve icra dairesine müracaatları lüzumu ilân olunur.
Asipirol Necati; Salih Necati