Pazartesi
MART 1950
411ı 1—No. 332
-----
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 2
Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: ....... 15619
Yazı işleri, idare:..... 15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
Aatandaş
Kaza kurbanları
DEMOKRAT PARTİ'
Facia kurbanlarından Leoıı Hondet
Faciaya kurban gidenlerden Bez Fabrikası Kimyageri Mucella Emir
uçak kazasının ilk akisleri
Galatasaray - Gençler Birliği maçından sonra
bir
ia kurbanlarından İngiliz Mütehassısı Stewart
Celâl Sayarın ilk seçim nutku
Bir koalisyon kabinesinin yapacağı seçimlere artık kimse hiç bir itirazde bulunamaz "ğer dürüst seçim yapmak arzusunda samimî iseler, fikrin üzerinde durmaya mecburdurlar
Demokrat Parti Ge ne Başkanı Celâl Bayar
uhalefete yapılan şiddet isnadlarına
Celâl Bayarın verdiği cevap
aman zaman haklarımızı elimizden alanlar, ndi günahlarını setriçin böyle söylüyorlar
yar KonyalIlara hitaben “Ecdadımızın tarihi yapacağımız hizmetlerin teminatıdır. Göreceğiniz vazife çok büyüktür...,, dedi
i da bile irtibat mevcut değildir. Kar, çamur deryası içinde vatandaşların
I milli vazifelerini yapmaları pek müşkül olacaktır. Bu sebeple seçim
I lerin 14 Mayısa rastlayan bir tarihte eğil, ondan 15 gün sonraya alııımd* ını istedik. Fakat dinletemedik.
I Meclis kapandığı gün Demokrat ' Parti grupu namına itiraz ettik, dedik ki; on beş gün daha burada otu-ı.ılıııı, bıı suretle havalar düzelecek, millet eziyet çekmeden seçimlere katılacaktır. Gerçi havaların bozuk ı olması iki taraf için de varittir. Fakat ne olursa olsun 15-20 gün daha beklemek bıı milleti eziyetten kur-★ (Devamı Sa: 6 Sü: ( de)
Konya, 26 (Telefonla) — D. P. Konya İlk Kongresi bugün sona erdi.
Bayar öğleyin binden fazla delege ve dinleyici önünde beklenilen çok mühim nutkunu iradetti. , t*c
Nutkun tam metnini aşağıda oku- sı yacaksımz: |
«Çok sevgili demokrat arkadaşla-P* rım; çok seviyeli bir kongrenin hu-, 01 /uçunda bulunuyorum. Davaya ne kadar bağlı olduklarını gördüğüm KonyalIların demokrasi bayrağını çle alarak Demokrat Partiyi maksat1 ve gavalerine eristirecekleıne inanı yorum. Bu davalar fani insanlara bağlanamaz. Davalar ancak millete ıualolduğu zaman payidar olur. Dizler sizin reyinizle. vazife almış in-saıUurız. Eğer aldığımız vazifelerde ;j.şizlûrin arzulp4*jmza ;mre luzmet ede-d.ifi’iyorSrfk Müstahak
oluruz. Bu mükâfat evlât ve ensali .' iz için bir iftihar sermayesi ulur. Aksi olursa size düşen vazife bizlerı r başından çekip, yerimize daha iyi ve daha faydal Kimseleri ikame et '■■ektir. Mlilî dâvalarımızda biç kim
, St için untiyaz pp.71 VOktUf.
irlik düzenlik bu
ekilde kurulamaz
PolatlI’dan i
Kazaya pilotun sebep
etten ı de-ıı öğ-muh-
□zını esine
olduğUgiddia|ediliyor
Seçim mücadelesinin ikine. Kiinii
Arkadaşlar, bugün resmen seçim mücadelemiz ikinci günüdr. Demek ki, Demokrat Partinin seferber olarak geceli gndüzlü çalışacağı zaman gelip çatmıştır. Biz iktidar partisinin bir havlı zamandanberi seçimlere hazıılanmakta olduğunu görmek te idik. Karşımızda tecelli eden bu manzara bunu isbat etmekte idi. Demokrat Parti 1946 dan sonra daima seçimlerin yenilenmesini iste -iniştir. Çünkü bir haksızlığın tamirinin ancak millî iradeye müracaatla mümkün olacağına inanıyorduk. Bu nunla. beraber seçimler için iyi bir mevsimin seçilmesi de bir zaruret idi,. Biz bu zarureti hükümete ; latmaya çalıştık. Ddedik ki, ş ( da bilhassa Şark vilâyetler ----------- -------_ -—■■ ( muvasala temin etmeğe imkâ: ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de) (ur. Bugün Konya kazaları araş
A. FENİK
Hava Yolları denet Müdürlüğüne göre pilot kısa ve keshin bir dönüş yapmış, bu yüzden irtifa kaybederek tepeye çarpmıştır.
19 Mayıs Stadında dünkü arbededen bir görünüş
bugün gömülüyor
Evevlki gün Ankara hava meydanında 15 kişinin ölümüyle neticelenen müesifs uçak kazasının akisleri ve bu feci hâdisenin vatandaşlar arasında uyandırdığı teessür devam etmektedir..
Türk sivil havacılık tarihinde ilk defo vukubulan bu hâdise Devlet Havayolları için bir talihsizlik olarak kabul edilmekte ve kazaya o gün havanın bozukluğunun sebep olduğu belirtilmektedir.
Havayolları Müdürünün izahatı
Kaza hakkında izahat almak maysadiyle malûmatına müracaat ettiğimiz Devlet Havayolları Genel Müdürü Osman Nuri Baykal dün bir arkadaşımıza şunları söylemiştir:
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
ayın İnönü, PolatlI’dan j Mealindeki sözleri nasıl olur da sonra Kınkkalede de aşağı „mütecavizane» veyahut «koyu ve .h.» c«_ jjjj, pOiitjka çekişmesi» o-
larak tavsif olunabilir? Milletvekilleri ve vatandaşlar, Devlet Reisine duydukları teessürleri söyli-yemiyecekler, gördükleri ihmalleri açıklayamıyacaklar mıdır? Haki- 1
yukarı aynı mealde bir se- . ( propagandası nutku söylerken | halefet partilerini şiddet taraftar- j ile itham etmeğe devam ettiler, j "ırıkkale nutkunda şiddete misal , rak Keskin tâzim heyetini ve j ı cişehir faciasında karşılaştıkları j âyetleri bir daha açıkladılar ve i flece şiddet politikacısı olarak İ jrudan doğruya Demokrat Parti-I hedef tuttuklarını vâzıh olarak attılar.
| nönü’ye göre, Keskin'de hükümet | nağı yapılması için tavassut ve sirlerinden iltimas ummağa gelen | t yete Demokratların iltihak etme-l ş olmasının sebebi, D. Parti İda-Pv Kurulunun, Cumhurreisiniıı ' nes'ul makam olmayışını D. P. li ( lîlegelere hatırlatmış bulunması- « Bu da Sayın İnönü’ye göre, ffldet politikasının en göze görü- I ■r bir örneğini teşkil etmektedir. * ■İkinci misal olarak da, .Eskişehirli mııhlefeti idare eden politikacı-Jr, on beş yirmi senedenberi olan italar üzerinde benimle mütecavi-Ane münakaşa açmak istediler.. Myerek yine tamamen Demokrat mrtiyi muhatap ve muateb tut laktadırlar.
( Kanaatimizce, şiddet politikası-In alâmeti olarak İnönü’nün al klan bu iki misal, buyurdukları liddet» politikasını isbat ve tevsik jmekten pek uzaktır. Madem ki atandaşlann dertlerini Devlet »isine dökebileceklerini kendileri r kabul etmek lütufkârlığını esir- I emiyorlar; şu halde, memleketi ( rl felâketine uğramış «iki kardeş »ya akraba, teselli ve ilk tedavi e derman havasını koyu ve şid-etli bir politikanın çekişmesi» ıbi kabul etmeleri insafa sığla/. Bu biri Milletvekili, diğeri kraba vatandaşlar İnönüne ne demişlerdir?
| — Paşam! Size hakikati olduğu bi göstermiyorlar, her sene biz tehlike ile karşı karşıyayız; bi- | Mecliste ağız açtırmıyorlar. I
r
“ ra di ’kiş
dİ
Gl. Ali Fuad Cebesoy C. H. P- den istifa etti
Sinan Tekelioğlu ve Refet Belenin de istifası bekleniyor
K. Hamamda
Halk Partisi
dağılıyor
I ' Cumhuriyet Halk Partisinin muhtelif kademelerinde çözüntü ve istifalar devam ediyor. Kızılcahamam ilçesi, C. H. P. kongresi dün müfettiş Muzaffer Akpına-rın başkanlığında toplanmış tır. Merkez, Çeltikçi, Pazar ve Güven delegeleri yapılan 1 yolsuzluklara dair bir takrir I vermişler, başkan bu takriri
1 kongrede okumadan reddet-( miştir. Bunun üzerine bu ( dört bucağın delegeleri kon-
■A (Devamı Sa: 6 Sü: fl de)
Seçim kampanyasına girildiği şu günlerde C. H. P. de bariz bir çöküntü başgöstermiş bulunuyor. Eski Meclis Başkanı General Ali Fuat Ce besoy da istifa etmiştir.
Aldığımız malûmata göre halen Ankara’da bulunmıyan Cebesoy, istifanamesini Halk Partisi Başkanlığına göndermiş, mektubunda bu is-tifa hakkında hiç bir. sebep göstermemiştir. Parti önce istifanameyi ka bul etmemek için almadığını ileri sürmüş ise de bilâhare kabul etmek ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
Amerika Kurmay Başkanı Aııkarada
Amerikan ordusu kara kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Orgeneral J. Lawton Collins dün saat 11.30 da, beraberinde 3 Albay, 2 Yarbay, 1 Yüzbaşı ce Stenografi olduğu halde özel bir uçakla Esenbağa hava ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 6 da)
AKINTIYA
19 Mayıs Stadında müessif bir dövüş hâdisesi vukua geldi
Dün oynanan Galatasaray-, Genç-lerbirliği maçının hemen bitmesinden bir dakika sonra, sahalarımızda pek nadir görülen müessif bir hâdise meydana gelmiştir.
Gençlerbirliği kalesinin arkasında durmakta alan G. Saray oyuncularından Bülent, telin üstünden atlayarak sahaya giren bir seyircinin tecavüzüne uğramıştır. Bülent kendisine sallanan yumruğu çevik bir hareketle boşa çıkardı;-tan sonra, kendisini korumuş Ve hücum tekrar edilince de adamı bir yumrukta yere sermiştir.
GalatasaraylIlar Çiftlik istasyonundan trene binerlerken
GalatasaraylI oyunculardan kısmı da kavga mahalline koşarak gelmişler ve Bülende yumruk vurmak istiyen şahsı tekme, tokat döğmeğe başlamışlardır.
Bunun üzerine, bilhassa açık tribün t r; tındaki telin üstünden atlayan bir çok kimseler sahaya dolmuş, bıçaklar çekilmiş, kimin kime vurduğu belli olmaz bir hal meydana gelmiştir.
Bülent, ve diğer oyuncular, zabıtanın müdahalesiyle hakemle-k (Devamı 2 ncide)
YEDEKÇİ
HafiZıtZtU*.
Keyif !
Büyük Millet Meclisi Başkanı, Şükrü Saraçoğlu, Meclisi kaparken bir nutuk irat etmiş ve demiş ki:
— Dört senelik bir çalışmadan sonra neş’elerimiz bol, yollarımız açık olarak ayrılıyoruz!..
Ayrıldıkları muhakkak, fakat ben neş’elerinin bol ve hele yollarının açık olduğuna pek inanamıyorum!...
Evet bazısının neş’esi boldur. Fakat geri yanını gel de, Nas-reddin Hocanın meşhur hikâyesinde olduğu gibi, kuzu ile Hocaya sor! — Yedekçinin YEDEĞİ
1. A F E R
İngiltere’nin tanınmış film tenkidcisi
Mr. Alan Dent'le
{Esnaf dernekleri birliği kongresi
I
27 3
bir konuşma
Suot Tojer
Martın 19 undan beri şehrimizde bulunan İngiltere’nin tanınmış film ve tiyatro tenkidçisi Mr. Alan Dent, burada kaldığı günler içinde ikisi opora (Köylü Namusu ile Palyaço), ikisi tiyatro (D. Konser.va-tuvannda Pygmalion ve Büyük Tiyatroda Peer Gynt) olmak üzere dört temsil seyretmiş; Shakespeare, Tenkid Sanatı ve Shakespeare’in filme alman eserleri hakkında da üç konferans vermiştir.
Tiyatro sanalının bir imanlısı o-larak (isterseniz fedaisi de diyebilirsiniz), bu ünlü tenkidçi ile konferanslarının dışında, mümkün mer lebe meslekî bir konuşma yapmayı aklıma koydum. Elime geçecek ilk fırsatta bu arzumu kendilerine bildirmeye karar verdim. Gözlediğim fırsat, İngiliz Kültür Heyeti Türkiye Mümessili Savın Maclab’ın ve eşinin, evlerinde tertipledikleri tanışma kokteylinde karşıma çıktı Arzumu bildirdim; kabul etti, sözleştik ve iki gün sonra kararlaştırdığımız yerde buluştuk. Topu topu 10 tane sualim vardı. Ya Apollon deyip konuşmaya giriştik :
Sual 1 — Tiyatromuzu ve operamızı nasıT buldunuz?
Cevap — Bina olarak çok güzel. Bilhassa ışıklandırma sistemi, Lon-drada ve başka yerlerde gördüğüm benzerlerinden kat kat üstün. Tiyatroda yahut operada seyircinin reaksiyonu bence çok önemlidir. Sizin temsillerde seyircilerin reaksiyonunun az olduğunu gördüm. Meselâ Londra’da başarı ile oynanan bir temsilin sonunda en az dört defa perde açılır.
Sual 2 — T ya;roda ve operada en çok kimleri beğendiniz?
Cevap — Tiyatroda Peer Gynt'le annelini. Öteki figürler ilgimi çekmedi. Operada ise. Antonio'yu beğendim. Operanın rejisi çok iyi idi. Orkestra da iyi idi. fakat rahat değildi. Şarkıcıların çoğunu yel ersiz buldum.
Sual 3 — Size göre, tiyatronun sosyal hayattaki yeri ve değeri nedir ?
Cevap — Kanaatimce, gerçek hayat ancak perde açılınca başlar ve perde inince biter. Yaşayıp geçtiğimiz hayat sahnedekinden daha az gerçektir. Ben hakikî hayattan çok • sahnedeki hayatla ilgiliyim.
Sul 4 — Eski ve yeni piyes yazarlardan en çok kimleri beğeniyorsunuz?
Cevap — Eskilerden Shakespeare, , yenilerden Shakespeare.
Sual 5 — Tiyatro ile sinema aıa-’. sında bir tercih yapabilir misiniz? , Cevap — Tiyatronun yaşı 300(f yıllıktır, sinema’ ise nihayet 50 ya- ( şındadır. Binaenaleyh Tiyatro si- 1 nemanın babasıdır. Bundan başka, ;
■ sinema tiyatronun verdiği zevki as-; la veremez. Sinemanın en kusurlu ı tarafı, yıldız sistemine uyması ve bağlanmasıdır. Shakespeare’in filme alınan eserleri bile bu kusurdan kurtulamamıştır. Halis sanatı ancak tiyatrodan bekliyebiliriz.
Sual 6 — İkinci Dünya Savaşı ■tiyatro sanatı üzerinde esaslı bir tesir yapmış mıdır?
Cevap — Hayır. Belki çok geçici bir tesiri olmuştur. Fakat hava hücumlarının ve atom bombasının sarsıntıları geçer geçmez bu tesir de silinmiştir.
Sual 7— Bugün, tiyatro hareketleri bakımından en çok dikkati çq^ ken memleketler hangileridir ?
Cevap — Fransa, İngiltere, Amerika. İliç dikkati çekmiyenlerin başında da Almanya. Geçen yıl Al-mâhya’da üç temsil seyrettim. Bunlar Shakespeare’in, Goethenin ve Priestley’in eserleriydi; ama hiç te enteresan değildi. Paris tiyatroları bugün komediden yana çok zengin. Bu arada Jean Anouillı’un İ-talyada ve İngilterede çok popüler' bir yazar olduğunu söylemek isterim. Amerikalılar daha ziyade müzikal ve hissi oyunlara rağbet ediyor.
SuaL8 — Bugün en çok kimlerin piyesleri beğenilmektedir?
Cevap — Shakespeare’in, İbsen’ in, Goethe'in ve Moliere’in piyesleri.
Sual 9 — Tiyatroda tenkidçinin fonksiyonu nedir?
Cevap — İyi sanatı korumak.
Son sualimi sormak üzere idim ki, o bana bir sual sordu.
— Sizin yazılarınızdan bana bahsettiler. Bilhassa, tiyatro konuları üzerine yazdığınız birkaç diyalog, bana anlattıklarına göre, oldukça-enteresan. Bu şekilde çalışmaya devam ediyor musunuz?
Etmeye çalışıyorum, fakat aynı zamanda çekiniyorum.
— Çekiniyor musunuz? Sebep?
— Kendimi iyice teçhiz etmek ih tiyacını duyuyorum. İmkânlarımın yetersizliği cesaretimi kırıyor.
— Haklısınız. Çalışmalarınızda daha verimli olabilmek için imkânları bol olan yerlere, meselâ Fran-saya ve İngiltere’ye gitmenizi tavsiye ederim. Tekrar edeyim, Paris tiyatrolarını bilhassa görmeniz lâ-
Bu son sözler yarama tuz bibef ekmiş gibi oldu. Artık son sualimin cevapsız kalmasına rıza göstererek kendilerine teşekkür ettim ve ay-
Konferanslarının oyuncu arkadaşlarım arasında uyandırdığı yankıları münasip bir fırsatta vermi-ye çalışacağım.
Şehrimizdeki Esnaf Dernekleri Birliği Kongresi dıin ilk toplantı sini Halkevi salonunda yapmıştır.
Toplantıda tüzük kabul edildikten sonra idare kurulu seçimlerine geçilmiştir.
Başkanlığa şoförler derneği başkanı Abdullah Caner, Başkanvekil-liğine madenî eşya sanatkârları baş kanı Nurettin Demiıkol, muhasipliğe.berberler derneği başkanı Halil Tüter, üyeliklere de arabacılar der neği başkanı Niyazi Tufan, kasaplar derneği başkam Şabri Özkan, Kuyumcu ye saatçılar derneği başkanı Zeynel Özvaşar, furuncülar derneği ikiılci başkanı I-Iasan Tez seçilmişlerdir.
Seçimlerden sonra Halk Bankası Genel Müdürü Nüshet Uzgören bir konuşma yaparak esnafa birlik ve beraberlik tavsiyesinde bulunmuş-
Ankara Belediyesinin yaptırcccğı yollar
Bozuk ve toprak yolların parke yapılması için Ankara Belediyesi hazırlıklara başlamıştır.
Bilhassa nüfusu kesif olduğu yerlerdeki tonrak ve bozuk yolların yapılması için 1950 bütçesinde tahsisat ayrılmış bulunmaktadır.
Çocuk hastalıkları kongresinde delegelerimiz
İsviçre’de toplanacak 6 ncı milletlerarası Çocuk Hastalıkları Kongresine memleketimizi temsilen İstanbul Üniversitesi Çocuk Kliniği Ordinaryüs profesörlerinden İhsan Hil mi Alantar, İstanbul Milletvekili Senjoıj hastahanesi başhekimi Dr. Fakaçelli, Ankara Çocuk Kliûiği doçenti Dr. Metine Bilger gidecekler dir.
Kongre Temmuz ayında Zürich'te toplanacaktır. Türk delegelerine ba zı konuların raportörlüğü kongre bü rosu tarafından verilmiştir.
Bir şoför hareket memurunu cövdü
Evvelki gün şehir otobüslerinde çalışan bir şoför, eski bir meseleden dolayı harekpt memurunu dövmüş tür.
Ahmet inan isminde bir şoför bun dan bir müddet evvel son seferinden döndükten sonra Ulus meydanına geldiği zaman hareket memuru Mustafa Çandar kendisine, başka şo för olmadığı için bir sefer daha yap ması lâzım geldiğini söylemiştir. Şo för do son seferini yaptığı için başka sefer- yapamıyacağını ileri sürmüştür. Bunun üzerine hareket memuru, Ahmet hakkında otobüâ idaresine şikâyet ettiğinden şoföVe ida re tarafından ceza verilmiştir.
Evvelki gece Dışkapı semtine gitmekte olan hareket memuru Mustafa yolda şoför Ahmet ile karşılaşmıştır. Ahmet Kontrol memurunu tenha yerde görünce fırsatı kaçırırı ı yarak Mustafayı adamakıllı dövmüş, fakat o sırada oradan dolmuş ile geçen bir polis memuru vaziyete müdahale elerek Mustafavı Ah metin elinden kurtarmıştır.
Sanık hakkında takibata başlanmış ve dün de ilk sorgusu yapılarak tevkif edilmiştir.
Çocukdan beklenen
itaat ve itimat
Bazı evlerde çocuklara geniş bir hürriyet verildiği gibi bazılarında da bu hürriyeti kısılmıştır. Bazı a-na babalar çocuklarını çok serbest büyüttükleri gibi, bazıları da çocuktan mutlak bir itaat beklerler. Her iki terbiye usulü çocuğun istikbali için tehlikelidir.
Kırıp, dökmeye ve mütemadi i-taatsizliğe alışan bir çocuk hayatla isyankâr ve mütecaviz olabileceği gibi ana babanın her söylediğini itaala ve isteğini yapmaya zorlanan çocuklar da miskin ve şahsiyetsiz o-lurlar. Çocuk terbiyesinde daima gözönünde tutulması gereken üç noktayı şu suretle sıralamak mümkündür :
1 — Çocuğu incelemek, haleti ru-hiyesini anlamak ve kendisine çocukluğun âmir bulunduğu hakları teslim etmek,
2 — Çocuklarda kötü huyları doğuracak âmilleri ortadan kaldırmak, çocuğun çevresini alt üst edecek muzır şeylerin yapılmasının ö-nüne geçmek,
3 — Çocuklara karşı daima müşfik olmak ve davranmak.
Az çok aydın ana babanın bu üç esas içinde çocuklarına faydalan dokunacak en muvafık ve iyi terbiye usullerini ve prensiplerini bul inakta zorluk çekmeyecekleri muhakkaktır.
Çocuğuna hudutsuz hürriyet veren ana babanın sonradan nadim olması ihtimali pek çoktur. Çocuğu bazı şeyleri yapmaktan men etmek iradesine halel getirmez. Her istediğini yapmaya alışjnış çocuk hürriyetin mânasını yanlış anlayabilir. Ve bu yanlış anlayış kendisini kötülüğe sevkedebilir.
İtaat veya muhitin nizam ve kanunlarına riayet edenlere itimat işi haylice’ kolaylaşır. O halde bu iti inadı nasıl telkin etmeli ve kazanmalı?
Bu itimadı kazanabilmek için çocuğun terbiyesile pek erkenden meşgul olmak lâzım gelir. Çocuğun en aciz olduğu bir zaman da yiyeceğini, giyeceğini ve başka ihtiyaçlarını başkalarından yani anasından ve babasından beklediği bir zamanda fırsattan faydalanarak nizam ve intizam sayesinde ona arzu edilen itimat terbiyesi verilir. Nizam ve intizam demek yemek zamanını, uyku saatlarını, oyun müddetini geçirtmemek ve riayefi ettirmekten ibarettir. Bütün bunları usulü veçhile yaptıranların çocukları ize-rindĞ itimat uyandırmaya muvaffak olacaklarına şüphe yoktur.
Küçük çocuklar «Zaman, vakit ve mekân» ile bunlara benzer tâbirlerden pek fazla bir şey anlamazlarsa da büyüyebilmek için uyumanın ve karnını doyurmanın lâzım geldiğini hisseder gibidirler.
Bunlar nizam ve intizam içinde yapılırsa, çocuk ergeç onların mânasını idrak edecektir ve onları yaptıranlara tâbi olacaktır. İştc-bunun içindir ki çocuğun itimadını küçücük yaşından itibaren kazanmak lâzımdır. Bu suretle çocuğun terbiyesi kolaylaşır. Küçük çocuğun her ihtiyacı bir nizam ve intizam içinde karşılanmadığı takdirde çocuğun itimadım kaybetmek kolaylaşır. Bu da siTf büyüklerin düşüncesizlikleri ve budalaca hareketlerinden dolayı ileri gelir.
Ankara telefon rehberi hazırlandı
Ankara'nın 1950 telefon rehberi hazırlanmıştır. Rehberlerin cilt işi de tamamlandıktan sonra 15 Nisandan itibaren abonelere dağıtılacaktır.
Afyonkarahisar maden suyu tesisleri islâh edilecek
Afyonkarakisar’daki maden suyunun ıslahı için Kızılay Vichy’den iki mütehassıs getirmiştir.
Afyonkarahisar maden suyundan günde 8000 şişe su alınmakdaydı. Mütehassısların verdikleri rapora göre bu miktarın kırk bin şişeye çıkarılması mümkündür.
Teknik üniversite talebe hey’eti
İstanbul Teknik Üniversitesi talebe Birliğinden bir heyet birkaç gün-denberi şehrimizde bulunmaktadır.
Heyet Teknik Üniversite talebelerinin ihtiyaç ve dileklerini alâkalı makamlara bildirmek için Ankaraya gelmişlerdir.
Gençler l^u hafta içinde Milli Eğitim, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakan ları ile temaslar yapacaklardır. Bu a-rada talebelerin burs işleri, tatil devrelerinde fabrikalarda, yol inşaatında yapılacak fiilî çalışmaları, İs tanbul.da açılması düşünülen Talebe Birliği Lokali gibi meseleler de konuşulacaktır.
, | Meselâ çocuğa odada mevcut eş lj yanın her hangi birine dokunma-| ması için emir verilir. Çocuk bu I emri dinlemez ve men edilen eşyaya dokunur ve ellemeğe başlarsa elleri şamarlanır veya çimdiklenir. Böyle bir muameleye maruz kalan çocukta içten içe bir isyan başlayabilir. Zira bu gibi eşyanın ellenmesinden menedilen çocukta, men edenlere karşı şuursuz bir nevi itaatsizlik ve itimatsızlık başlar. Bir yaşındaki bir çocuk için kendi dar çevresinde bulunan her şey çekicidir.
O her şeyi anlamak ister. Binaenaleyh çocuğu bazı şeylerden menetmekle onun merakını tahrik etmekten başka bir şey yapmış olmayız. Farzedelim ki bu bahsettiklerimiz doğrudur. O halde çocuğa masa örtüsiyle beraber üzerinde bu lunan eşyayı alıp kırmasına müsaade edecekmiyiz? Mangalda ve o-cakta parlak ve cazip ateşlerle oynamasını hoş görecek miyiz? Tabi-atile hayır. Çocuğun ne masa örtüsiyle ve ne de ateşle ve buna benzer tehlikeli şeylerle oynamasına müsaade edebiliriz.
Çocuğun oynayabileceği binlerce oyunlar vardır. Ziyankâr oyunun yerini alacak İçtimaî ve faydalı o-yunların sayısı az değildir. Analarından bazıları çocuklarına yarın, öbürgün ve hattâ bir hafta için yapacakları işlere dair program çizmeğe kalkarlar. Ve bu programı tanzim ederken çocuklara yapılacak işler hakkında sebepler gösterirler. Doğrusu şudur ki, küçük bir çocuğun akıl Ve mantığı iptidaidir, ve büyüklerin mantık neticesi ileri sürdükleri sebepleri anlayamaz. Bu yaştaki çocuğa rehberlik etmek şartile, onu kendi haline bırakmalı. Yaşı ilerlediği ve anlayışı ziyadeleştiği zaman bu sebepleri anlamakta zorluk çekmez.
Çocuk büyüdükçe, tedrici fakat mütemadi bir surette yeni âdetler edineceği ve kuvvetli arzu neticesi eskilerden vazgeçeceği tabiidir. Misal olarak temizliği alalım: Çocuğun tabiatını nazari itibara almadan temizliğe dair tatbik edilecek nizam ve intizam bozulmaya ve hiç bir semere vermemeğe mahkûmdur. Çamurdan bir çömlek veya • tepsi yapmasını aklına koymuş bir muhtemeldir. Çocuk kirli eller-yıkanmamış olarak snfm.v.) muhtemeldir. Çocuğun kirli ellei) le sofraya gelmesile, yemek şar ti a -İt (Devamı 3 üncüde)
4 üncü ölüm yılında
Af yarışları
Kimsiniz
beyefendi ?|
iz, bize benzeriz!^ nin doğruluğunu «v* vak ulardan, söz ve hareket ziyadesiyle anlamaktayız.
Eski tâbiriyle, «Alaturka, bir söz vardı; bu. Türk’e ın Türk usulü filân gibi bir ya gelirdi. Şimdi onun yerli zırıin başındaki ««»!•»«» -ı~
nıın başındaki vecize alm j •' hiç bir değişiklik olma j lw ,,: sistemimizden tutun t
Mali »_■ T
mokrasiyi yerleştirme ameli ■ kadar, —= «-• • -•
sus bir usul bulmuş ve uıuı » hareketi şiar edinmişifctir.
Bilhassa iktidar.n, mUh i yerinde kalmak ve koltuğum f şeye kaptırmamak düşüncesi, duğu yeni yeni usuller, inek harikuladeliği meydandadır.
Keklik başını karın içine j ve kendisini kimse görmüyoı | nedermiş; bunlar da öyle...
Hükümet nüfuz ve kudre f kendi gemisine istim temin i 1er, işin hiç kimse tarafında . {aşılmadığını zannediyorlarsa j yük hata ettiklerini kendi ( söylemeği vazife biliriz.
hepsi için kendimize i
ıi kimse görmüyo f
iktidar organının dünkü n sında meçhul bir zat, şimi «Espri yapıyorum» hayaline larak malum politikanın j bir örneğini vermektedir. J ■
Dört yıldanberi,.seçimleri ■ I leyelim diye her yerde koı ı Demokrat Partinin, şimdi d«. /arlığa girişerek, mühlet is-ğini anlatıyor ve bütün seı laklakıyatla geçiren bir lale ) imtihan için bir kaç gün m dc istemesine benzetiyor. ( espri değil mi?
Fakat, bu meçhul «at, 1944 çimlerinin uyandırdığı dedik ların, memlekette meydana g huzursuzluğun, sebepleri üzx de acaba neden durmuyor?
Eğer, kendilerinin bu lıus ufak bir bilgileri olsaydı, o za istendiği.,____... __
seçimlere gidilmenin zamadlK madiğini kolayca anlayabiÜ Kendileri bu sebeple keklik taktik yapmakta, iki ayn vefa yük anadâvayı bir çırpıda biM tirerek demagojinin güzel bir|l şalini yaratmaktadır.
Bundan başka, kendileri ay|| şu teminatı da verınektedirlerfB
■ Hele onlar halka takdim et|B ğe lâyık iş programları yapsnSL onları biz taşımağa hazırız. K al nacak Milletvn)-=7^^’ "
için seçimlerin yenilenme! endiğini, şimdi de ne için ı
I İş bu kadarla kalmamış, ne istediklerini bilmiyen bir çok kimseler, futbolcuların kaldığı Cihan Palasın etrafını sarmıştır. Otelin ‘ kapıları kilitlenmiş ve zabıtaya ha-' gu araj3j ikinci
bir grup da istasyonu muhasara et-
it (Baştarafı 2 inci de) rin girip çıktığı kapıdan kaçırılmak istenmiş ise de, orasının fevkalâde kalabalık olduğu görülerek, oyuncuların sahaya çıktığı yeraltı yo- ___________...._____...
luna gidilmiş ve kalabalık büyü- ber verilmiştir, dükçe büyümüştür. Bazı kimseler- ’.l. ' ' '
le oyuncular arasından yumruk te- iniştir, atileri ve itişmeler yeniden alev- j " lendiği bir sırada polisler tedarik ettikleri sopalarla, mütecavizleri dağıtmağa koyulmuşlar • ve kısa bir zaman içinde de muvaffak o-larak oyuncuları yerli yerine getirmişler ve sahanın içini dolduran yüzlerce seyirciyi boşaltmış- . nıiştir. * lardır. . İstasyonun da bir sürü seyirci
Halkın, büyük asabiyeti karşı- tarafından sarıldığı anlaşıldığından sında, polis oyuncuları muhafazası GalatasaraylI futbolcular, Çiftliğe altına almağa mecbur olmuş ve bu kadar götürülmüş ve ancak oradan suretle otele gelinmiştir. bindirilebilmîştir
Bu vaziyet üzerine, oldukça kuvvetli bir zabıta ekipi otele gelmiş kalabalığı bin müşkülâtla aralamış ve futbolcular polis otobüsüne bindirilmiştir. Otobüs, bir çok motosikletli memur tarafından muhafaza altına alınmış ve hareket et-
Bir duvarcı düşerek yaralandı
Duvarcı ustası Vangel Çifkar, İs-nıctpaşa mahallesinde bir inşaatta ça lışırken muvazenesini kaybederek yere düşmüş ve vücûdunun muhtelif yerlerinden yaralanmıştır,
Yaralı hastahaneye kaldırılarak te davi altına alınmıştır.
Takside âlem yap n üç çift
Keçiören'de Kubbeli bağları civarında iki taksi içinde iiç kadınla üç erkeğin âlem yaptıkları, civardan geçenler tarafından görülmüş ve jan darmaya haber yermiştir.
Jandarmalar kadın ve erkekleri uygunsuz bir şekilde yakalamışlar ve hepsini adalete teslim etmişler-
Senenin ilk koşusu dün Izmirde yapıldı
Mevsimin ilk koşusu dün İzmir-de Kızılçullu Hipodromunda yapılmıştır. Koşuların neticelerini aşağı yazıyoruz:
Birinci koşu: 3 yaşındaki safkan İngiliz atlara mahsustu. Mesafesi 1600 metre idi.
1— Noor.
3— Artık.
Orkestra şefi Dr. Praetorius
na da k^lMRaiulaı. Helc^J flnlarbir kere, Milletvekillend zel uçaklarla taşımak bizim vl femiz...»
Yazının bu kısmı bize çok W lâyim geldi, Allalı razı olsu Fakat, bu kadar yüksek koııuı ve hükümet gibi vâidlerde bd nan meçhul zattın soracağımızl sual var:
— Kimsiniz, Beyefendi? Nail yat Şirketi sahibi misiniz?
Hikmet YAZICIOĞI
HER AKŞAM
Aynı programda
Endülüs Bülbülü
PAdUllA SERRANO
SOLERA ESPANOL
İranlı akrobatlar
atraksion tipik orkestrası
JOSE CASTRO işliralcile 10190
HER PAZAR SAAT 17 DE MATİNE BÜTÜN PROGRAM İŞTİRAIÜLE Tel : 12603
Tanınmış Paris Revü Heyeti
BALLET KEILENROC
Ganyan 730, plâse 280 ve 100 kuruş.
İkinci koşu: 4 ve daha yukarı yaştaki safkan İngiliz atlarına mahsustu. Mesafesi 1600 metre idi.
1— • Kontes.
2— Sanlav.
3— Pullu.
Ganyan: G80, plâse 160 ve 100 kuruş.
Üçüncü koşu: A grupu safkan Arap atlarına mahsustu. Mesafesi 1600 metre idi.
2— Havari ve Tufan başbaşa.
Ganyan 380, plâse 130, 160 ve 160 kuruş.
Dördüncü koşu: B grupu Arap atlarına mahsustu. Mesafesi 1600 metre idi.
1— Nadide.
2— Donjuan.
3— Pehlivan.
Ganyan: 380, plâse 100, 550 ve 140
Beşirtci koşu: 3 yaşlı Arap taylarına mahsustu. Mesafesi 1000 metre idi.
1— Akıncı.
2— Altay.
3— Nihavent.
Ganyan: 430 kuruş.
Koşmıyan atlar : Dezdemona,
Yunt, Arlemis, Karasallım.
Çifte bahis: Kontes — Atom 10 lira.
İkili ' bahis: Nadide — Donjuan 56 lira vermiştir.
inin 27 Mart günü tam1 den partisiyon önünde dururdu. Kon 1 önce bugün, orkes* serlerde orkestraya yanılıp yanlış - npk kıvmnfi; enfi bir işaret verdiği ve teknik bir hatâ yaptığı vaki değildir’
Dr. Praetorius, orkestramızla mem leketimizde bir çok modern, klâsik, romantik eserleri çaldırarak bizle-re tanıtmıştır. Bundan gayrı her hangi bir eseri prova yaptırmasında da pek usta idi; bu bakımdan da Dr. Praetorius iyi bir Pedagogdu. Kendisi keman, piyano ve org çalar, a-ğız sazlarından, obua ve fagot çalmasını da bilirdi. Memleketimizi çok sevmiş ve türkçeyi çok güzel öğrenmişti; okur, yazar ve mükemmel konuşurdu.
Orkestra kürsüsüne çıktığı zaman ciddî ve hakim bir vaziyet alır, değneğinin ucuna hepimizi cezbederdi. Bunun haricinde şakayı çok sever ve kuvvetli espriler yapardı. Prova esnasında, kazara müzisyenlerden birisi esnese, Bay Praetorius, bu ha reketi gözünden kaçırmaz, usul vur masına devam ederken o müzisyene türkçe: «geceniz hayırolsun efendim» derdi.
Üstadın hususi meşguliyetlerinden birisi de, saatçilikti; her hangi bir saati mükemmel tamir ederdi. Evinin salonu duvarlarında bir sürü bü yük, küçük ve antika nevinden muh telif saatler asılı idi, bunların hepsi de işler bir vaziyette idi.
Dr. Praetorius, musiki bilgisinden her istiyene bol bol öğretirdi. Vazifesine düşkündü, velhasıl durup'din lenmeden çalıştı. Fakat ne çare ki ecel müsaade etmedi; ancak onu her zaman aramızda yadetmekle teselli bulmaktayız. Kendisi, ameliyattan sonra ölümünün yaklaştığını hissetmiş, yanında bulunan karısına, dinî ve resmî hiç bir merasim ve çelenk yaptiTilmamasını vasiyet etmişti. Arzusu yerine getirildi. Rüzgârlı, yağışlı, soğuk bir havada onu sade bir merasimle, çok sevdiği Ankara-nın topraklarına gömdük. Bu büyük sanatkârın dördüncü ölüm yılında hatırasını hürmetle anarken: topra-
946 yılır
■ dört yıl
™ tramızın pek kıymetli şefi Dr. Praetorius ebediyete göçöp gitmişti. Bu şahsiyeti memleketimizde hemen tanımıyan yoktur. (İsmini, Ankara Radyosundan işitenler olduğu gibi, şahsende konservatuvar salonunda Cumhurbaşkanlığı Filarmonik Orkestrası konserlerinden ya kınen tanıyanlar da pek çoktur.
Dr. Praetorius, yaşının bir hayli ilerlemiş olmasına rağmen memleketimizde daha pek çok yıllar orkestranın başında hizmet edecek kuvvette iken, âni bir ameliyatı müteakip 26 martı 27 ye bağlıyan gece bu fânî dünyadan bizleri teessüre garkedeı'ek ayrıldı.
Dr. Ernst Praetorius, 20 Eylül 1880 senesinde Berlin'de doğmuştur. U-mumî tahsilini bu şehirde yapmış, ve profeesör Reubke’den kompozisyon dersleri ve Fredlander’den, FlciSchef’den, Stumpf'den müzikolo-ji tahsili yapmış ve Leipzig’de Prof. Hilfden keman çalışmıştır. Bundan sonra orkestra şefliğine başlamış ve Berlin’de, Kologn, Leipzig, Lübeck, Breslau da orkestra konserleri idare etmiştir. Uzun müddet de Weis-mar’da opera şefliği yapmıştır. Bun dan gayrı Almanya'da «Bruckner» Cemiyetinin Reisliğini yapmış ve bu vesile ile Anton Bruckner’in bütün senfonilerini seri halinde bir kilisede çaldırmış ve tanıtmıştır.
Müteveffa Dr. Praetorius, 1935 sc nesi ekim ayında, Millî Eğitim Bakanlığı taralından Cumhurbaşkanlığı Filârmonik Orkestrası Şefliğine angaje edilmiştir. Bu orkestramızla senelerce pek çok başarılı konserler idare etmiş, on bir yıla yakın bir zaman orkestranın terakki etmesine her bakımdan çok hizmeti olmuştur. Kendisi, çok zekî, duygulu, bilgili, enerjik ve disiplinli idi. Şeflik tekniğine hakkiyle vakıftı; kulağı ve hafızası çok kuvvetli idi. Fakat buna rağmen ezbere hiç bir eser idare ettiğin hatırlamıyorum. Zaten her eseri aşağı yukarı ezbee
D. P. Ankara ilindelli adaylık istiyenlerel] Demokrat Parti Ankara İl İdili Kurulu Başkanlığından?
Büyük Millet Meclisi 24/3/1 I tarihinde seçimlerin yenilenmiş D karar vererek dağılmış bulunma | dır. Seçim Kanunu gereğince 141 ■ 1950 pazar günü milletvekilleri I çim yapılacaktır. ı
1 — Partimiz adına ilimiz mil vekilliğine adaylığını koyacak kadaşlârla partili olmıyan vatani ların 9/4/1950 pazar günü saat I de ilçe merkezinde yoklamaları ■ pılacaktır.
2 — Adaylık, idare kurülumill
ya bizzat yazılı müracaat, veya pl ti kurulları tarafından teklik sul tiyle olacaktır. ■ ’
3 — Müracaat ve tekliflerde I
soyadı, kısa bir hal tercümesin» kayıtlı olduğu ocağın adı yazılan ve partili olmıyanlar hakkında ajl ca izahat bulunacaktır. I
4 — Kurulların adaylıklarını t«| lif edecekleri kimselerden bu adfl lığa muvafakatlerine dair ayrıca H zalı bir beyan kâğıdı alınacaktır. ] I
5 — Adaylık için müracaat ve t liflerin Genel İdare Kyrulu'nun l limatnamesi mucibince en geç y lamadan (beş) gün evvel yani 4,1 1950 salı günü saat 19 a kadar yap ması gerektir.
Keiyfyet, vatandaşlarımızın ] partili arkadaşlarımızın ittilâlil I saygı ile arzolunur.
TAKVİM I.
1369 — C. âhır: 8
Rumî: 1366 — Mart: 14 27 MART 1950 PAZARTESİ
Ezani ,
■ bilirdi, ve ne olur ne olmaz kabilin ğı bol olsun» diyelim.
21 - 3 - 1950
Z Ar IK
J s* ■ »a
ivâl I ■! ■! *4 üi ■ I k M ■ M w ’ i ı F4 1 * ı ® ■! "i it
HER GÜN BİR HÂDİSE
Atom hakkında yeni bir tebliğ
Komünizm ile
savaş
Q vşkan Truman, dün, kongre-ye müracaat ederek komünizm ile savaş uğrunda sarfedilmesi gereken tahsisatı istedi. 5 miyara baliğ olan bu para, Kore, Filipinler, Türkiye ve İran arasında dağıtılacaktır. Bu paradan Hindiçini-nin de büyük ölçüde faydalanacağı anlaşılıyor.
Amerikan kongre ve idare mah-filerindc, bugün için bu teşebbüse karşı bir muhalefet yok gibidir. Yalnız, paranın sureti sarfı üzerinde ufak ihtilâflar olduğu aşikârdır. Bu para; nakden mi ödenecek, doğrudan doğruya silâh teslimatı şeklinde mi verilecek; yoksa, para, mütehassıs ve öğretmen şevki vc çalıştırılması masrafları karşılığı o-larak mı kullanılacaktır?
Öyle anlaşılıyor ki, kongrenin sarih veya zimnî bir kararından sonra bu hususları tayin etmek salâhiyeti doğrudan doğruya Başkan Truman’a ait olacaktır. Zira, hatırlarda olduğu gibi, milliyetçi Çin’e yardım maksadiyle ayrılan 70 küsur milyon dolar da Başkanın emrine verilmiş ve sureti sarfı Devlet Reisinin rey ve kararına bırakılmıştı. Filhakika bu 70 küsuı milyon dolar, milliyetçi Çin’in beklenmedik derecede anî ve büyük ölçüde hezimetini müteakip sarfe-dilmeden Başkanın emrinde kalmış ise de, Kongreden alınacak bir tadil karan ile bu paranın diğer yerlerde sarfedilmesi daima mümkündür. Onun içindir ki, Başkan Truman, esasen elinde bulunan bu 70 milyon doları da hesaba katarak, dün, Kongreden 5 milyar isti-yeceği yerde ona yakın bir rakam talep etmiştir.
Amerika gibi reiskârî hükümet sistemine sahip memleketlerde, Başkanın icra küvet ve salâhiyeti büyüktür. Kongrenin tasvibinden sonra, hem devlet, hem hükûmel reisi olan Başkan, emrine verilmiş olan vasıtaları münasip gördüğü bir tarzda kullanır. Şüphesiz ki, Devlet Reisi bu işi yaparken karakuşî kararlarla iktifa etmemektedir. Siyasî ve askerî müşavirleri vardır. Bundan başka, kongre liderleriyle daimî surette temastadır ve halkla sık sık yaptığı temaslarda umumi efkârın nabzını fasılasız olarak yoklamaktadır. Lâkin, ne bir memlekette, başkanına bahsedilmemiş derecede büyüktür. Bu itibarla, Truman, Kongre .evet...» dedikten sonra, emrine verilecek 5 milyara yakan parayı istediği bölgede, istediği gayenin istihsali için kullanabilecektir. Bu para, esas itibariyle, komünizme karşı savaş masrafıdır. Demek oluyor ki, bu muazzam meblâğın şu veya bu bölgeye kaymasına göre komünizmle kapitalizm savaşı da bölge değiştirecektir. Yani, bir bakıma, komünizm ile Batı âlemi arasındaki mücadeleyi bizzat Truman idare edecektir.
Bu yolda ne gibi vasıtalara başvurulacak? Geri kalmış bölgeleri kalkındırarak ve buralarda milliyetçi duyguları canlandırarak komünizme karşı bir sed çekmeğe mi çalışılacak? Yoksa tehlikenin realitesini olduğu gibi kabul ederek silâha mı başvurulacaktır?
Müteveffa Roosevelt’in en eski ve : sadık bir arkadaşı olan Başkan Truman’ın hararetli bir sulh taraftarı olduğu bütün dünyaca malûmdur. Başkan, mücadelesini sulh ve refah .voliyle yürütmeğe çalışacaktır. Ne var ki, Amerikalıların en çok güvendikleri »milliyetçi 1 hisler., unsuru, bilhassa Güneydo- I ğu Asyada, istiklâl savaşları sıra- • sında, garip bir tarzda komünizm ( ile karışmış ve âdetâ ayırt edile- ( mez bir hal almıştır. Amerika, bu ı bölgedeki savaşında hem komü- ı nistlerle, hem milliyetçilerle ve . hem de sömürgeci devletlerle mücadele etmek zorundadır.
Dr. Romulo yeni konferans istiyor
Güvenlik Konseyinden bilginler konferansı aktedilmesi istendi ■ - • " — - KOMÜNİZMLE SAVAŞ
YOLUNDA
Paris Radyosu, 26 (Basın - Yayın) — Filipinler delegesi ve son otu- I rum devresinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Başkanı General Romulo, dün akşam Güvenlik Kon- | şeyine, atom silâhı ve dl^— ------ ) halinde imha silâhlarının kontrolü meselesi üzerinde bir anlaşma esası araştırmak amaciyle bir bilginler konferansı akdedilmesi teklifin de bulunmuştur. General Romulo böylece Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Trygvie Li’nin son teklifini ele almış bulunmaktadır. | Genel Sekreter gibi Romulo'da Doğu ile Batı arasındaki ihtilâfın halli yolunda gelişmeler sağlanması için belki de 20 seneye ihtiyaç olacağı ve daha şimdiden barışı korumak için tedbirler ittihaz e-dilmesinin gerekli olduğu fikrin- , dedir.
Paris Radyosu, 26 (Basın - Ya-vtıuın. yın^ — Başkan Truman, Temsilci-
diğer kitle | 1er Meclisi Dışişleri Komisyonu Baş ■ • kanına bir mesaj göndererek kon-
greyi, kcAnünizmle mücadele adına, hükümet tarafından yabancı memleketlere yardım programı gereğince istenilen kredilerin tamamını yani 3 milyar 375 milyon doları kabul etmeğe davet etmiştir. Bu plânlar, Avrupaya ve Kore’ye İktisadî yardımı, Filistin Arap mültecilerine yardımı ve teknik yardımı ihtiav etmektedir. Başkan, mesajında kongrenin bu şekilde hareket etmekle barış dâvası uğrunda büyük bir hamle yapmış olacağını beyan etmektedir.
Çelik banyonun harareti
Ulus gazetesinde çıkan son ..Pazarlık» a bakınız!
Demokratlar; »Bir çok yerler-da en ücra yerlere kadar uçakla, mızla temas edemiyeceğiz. Yeni seçimler, hiç olmazsa Haziranda olsun» diyorlarmış!
Bu makul talebi, »şiddet» çiler, bakın nasıl alaya alıyorlar?
— Hele siz kazanın! Milletve-kiilerinizi de, programlarınızı en ücra yerlere kadar uçakla, otobüslerle biz taşırız! Ama bir kere kazanın bakalım!
Bu meydan okuyuşta, Nihat Erim’in sözlerini tekrar duymuyor musunuz?
Kuvvet bizde, para bizde, düğme bizde! Nasıl kazanırlar?
Vakıa bir zamanlar tekzip etmişti ama, kusura bakmaym! Şimdi resmen tebliğ ediyor! — A. F.
Bedbaht bir milyoner Kadının iki aşıkı
Doris 52 milyon dolara sahipti, fakat aradığı aşkı bulamadı
Yunanistan’da
Yeni Belçika
hükümet buhranı
Vanizelos Gererdi PlJstiras'ı istemiyor
Atina Radyosu, 26 (Basın - Yayın) — Merkez Partisi lideri General Plâstiras ve Demokrat Sosyalist Partisi Başkanı Papandreu, dün yayınladıkları bir tebliğde başbakan Venizelos’u üç merkez partisi arasında varılan anlaşmayı ihlâl et mekle ve bilhassa Başbakanlığa General Plâstiras’ın getirileceğine dair alınan karara sadakat göstermemekle itham etmektedirler.
Bu tebliğle ilgili olarak dün gece gazetecilere bir demçte bulunan Başbakan Venizelos, üç merkez par tisi arasında varılan anlaşma gereğince Başbakanlığa General Plâs-tiras’ın getirilmesine başlangıçta muvafakat etmiş olduğunu, fakat General Plâstiras’ın anlaşmaya aykırı hareket ederek genel af ilân ...edileceğini ve orduda yeni seçimler yapılacağını söylemesi ve bu yoldaki demeçlerinin gerek memleket i-çinde gerekse dışında uyandırdığı kötü tesir gözününe alınarak Başbakanlıkta kalmıya karar verdiği-„* b“d‘rm2::
Formoza Japonlaro geçecek
Salisbury, (Maryland) 26 (a.a.) — Deniz İstihbarat Dairesi eski başkan yardımcısı Amiral Ellis Sacharias, General Douglas Mc. Arthur’dan, Formoza’yı Komünist Çinliler işgal etmeden önce devralmasının istenmesi için Âyan Meclisi nezdinde teşebbüste bulunacağını dün bildirmiştir.
Zacharias, konuşmasında, Formoza Japonlara ait olduğu ve Japonya da halen Birleşik Amerika işgali altında bulunduğu için böyle bir hareketin yapılabileceğini belirtmektedir.
AMERİKALILAR DAHA BİR MÜDDET YUNANİSTANDA KALACAKLAR
Atina, 26 (a.a.) — Birleşik Amerika Ordusu Genel Kurmay Başkanı General Lawton Collins dün beyanatta bulunarak, Yunanistan-daki askeri müşavirler heyetinin, ancak talim ve terbiye ile meşgul olacak kadar azaltılmış bulunması-
Bir KoaLsyon hükümeti tjsarlanıyor
Paris Radyosu, 26 (Basın - Yayın) — Belçika Liberal Parti Lideri ve eski kabinede Savunma Bakanı olan Döviz, Kral Naibinden yeni kabineyi kurmak emrini almıştır. Döviz, Liberaller, Katolik ve Sosyalistlerden müteşekkil üçlü Koalisyon Kabinesi kurmağa çalışacaktır; Brüksel’de bu hükümetin Kral Leopold’un avdetine taraftar olacağı ve Kralın bir kaç ay sonra Prens Beduin lehine tahtından feragat edeceği tahmin olunmaktadır. Bununla beraber katolikler dün her türlü hal çaresine, hattâ bu hal çaresi kralın bir müddet sonra tahttan feragatini sağlıyacak bile olsa, muhalif olduklarını beyan etmişlerdir. Bu takdirde, Döviz, iki partiden müteşekkil bir kabine kurmak zorunda kalacaktır, fakat umumiyet lc sanıldığına göre, bu vaziyet karşısında her iki meclisin de feshi ve yeni seçimlere başvurulması beklenebilir.
Arop Birliğirde Filistin'in temsili
Londra Radyosu, m (BuS|n - Yayın) — Açap Birliği Konseyinin dun gece Kahire’de yaptığı toplantıda Mısır Başbakanı Mustafa Nahas Paşa, Mısırın Filistinli bir temsilcinin birliğin müzakerelerine iştirak etmesi arzusunda olduğunu beyan etmiştir. Arap Haberler Ajansı, başka bir toplantıda Ürdün heyetinin Filistinli temislciler toplantıya davet edildiği takdirde görüşmelere iştirak etmiyeceğini bildirdiğine işaret etmektedir.
Mısır Başbakanına göre, Filistin sembolik bir şekilde temsil olunmalıdır. Kahire’deki Ürdün sefiri Ba-haeddin Tukan Bey, meselenin Ürdün heyeti bugün Kahireye geldikten sonra incelenmesi teklifinde bulunmuştur.
ifolyo'da grev önlerdi
Londra Radyosu, 26 (Basın - Yayın) — Komünist Genel İşçi Birliği İtalyan memurlarının önümüzde ki salı günü için yapılmalarını istediği grevden vazgeçmiştir. Komünist aleyhtar^ birlikler greve işti-
Atlanl k Birliği deniz monsuralorı
Londra Radyosu, (Basın - Yayın) — Amerikan Bahriye Bakanlığının bildirdiğine göre, Karaib adalarında dört millete mensup deniz kuvvetlerinin iştiraki ile yapılan manevralar hava taarruzlarına karşı savunmada ve denizaltı gemilerinin avlanmasında büyük terakkiler sağlanmış olduğunu göstermiştir.
Amerika, İngiltere, Kanada ve Hollanda deniz kuvvetlerinin iştirak ettikleri bu manevraları idare eden Amerikalı kumandan elde e-dilen neticelerden son derece memnun olduğunu söylemiştir.
Botı Almanya nazlanıyor
Londra Radyosu, 26 (Basın - Yayın) — Federal Alman Başbakanı Dr. Adenauer, Hükümetinin Avrupa Konseyine hangi şartlar altında gireceiğni müttefik yüksek komiserlerine açıklamış olduğu hakkm-daki haberleri dün gece teyit etmiştir. Paris ve Bonn'dan alman haberlere göre, Adenauer’in şartları şunlardır :
3 Batı devleti Almanyayı Avrupa Konseyinin bir âzası sıfatiyle görmek hususundaki arzularını yazı ile resmen beyan etmelidirler. Saar’ın ilhakı muvakkat almalı ve barış andlaşmasında Saar meselesinin kat’î olarak halline engel çıkmamalıdır. Konseye alınır alınmaz Almanyaya diğer âza milletlerin sahip oldukları ayni haklar bahşe-dilmelidir. Bunlar arasında Bakanlar Konseyinin âzalığı hakkı da bulunmaktadır. Şimdilik Almanyanın Bakanlar Konseyine bir müşahit göndermesine müsaade olunmalıdır.
YENİ USULLE YAPIAN BİR KALB AMELİYATI
Philadelphia, 26 (a.a.) — Dün Fi-lâdelfia Hastanesinde yeni tarada bir kalb ameliyatı yapılmıştır. Bu yeni usule göre kalbe kaburgakar arasından değil fakat boyundan girilmektedir. Ameliyat 45 santim u-zunluğunda bir çelik tüble yapı 1-mıştır.
Eskiden geçirdiği bir romatizma neticesinde hastanın Aort’u tıkalı bulunmaktaydı. Doktorlar bu çelik tübü tıkanmış olan damara kadar sokarak genişlemesini temin etmişler ve tıkanıklığı gidermişlerdir.
Oünyanın en zengin adamlarından, bir kaç defa mliyoner, tütün Kralı James Duke takriben 22 sene önce öldüğü zaman arkasında bir tek kız evlât Doris Duke, le onun saadetini sağlamak için de 53 milyon dolar bırakmıştı.
O andan itibaren Doris, dünyanın en zengin varisi olarak kabul edil di. Bu da, mirasından çeşitli vergiler için 3 milyon dolar kadar bir şey kesilmiş olmasına rağmen hakikatin tam bir ifadesi idi.
Bu muazzam servetle Doris, yalnız huzur müstesna, her şeyi satın alabilirdi.
Evlenmesinden sonra Prenses Troubetzkoi olan zavallı milyoner Barbara Huttun gibi Doris de saadeti aramak üzere hayata atıldı. İki evlenmesi de onun için hakiki bir hayal kırıklığı doğurdu ve boşanma ile sonuçlandı. Büyük bir acılıkla bazen en fakir bir genç kızın bile kendisinden çok daha mesut olduğunu düşünüyordu.
James Duke'un sarfedebileceğin-den çok daha fazla parası, her hangi bir insandan daha çok evi fakat buna mukabil tek bir övlâdı vardı.
Bütün parasını Doris’in sadeti uğruna harcadı. Bütün arzuları derhal
yerine getiriliyor, zevkleri ona bir
dünyanın
altın tepsi içinde
sunuluyordu. Fakat çocuğunun has-
talanması korkusu, milyoner babayı
onu mikroplardan korumak için çeşitli tedbirlere başvuran uyanık bir muhafız yapmıştı. Demiryollarında yalnız seyahat edebilmesi imkânını sağlamak için her türlü konforu ve korunma vasıtalarını havi husu-
si bir vagon yaptırdı. Bu vagona hiç kimse, hattâ kontrolör bile giremezdi.
Amerika’da bir Çocuk Felci salgını başgösterdiği zaman Mr. Duke ı dehşetinden deliye döndü. Kızının yaşadığı şatonun bahçesini sıkı bir kontrol altına aldı. Hiç kimse önceden dezenfekte edilmeden bu par-; ka giremezdi. Hiç bir tehlikeye ma ruz kalmadan küçük Doris’in banyo yapabileceği bir plâj satın aldı. Has talığın ilk arazını teşhis edebilmek için mütehassıs bir hastabakıcı ordusunu seferber etti.
Sabahleyin kızını, özel surette is-viçreli işçiler tarafından altın ve mermerle yapılmış bir saatin çaldığı ve nameleri tedricen yükselen
na rağmen bir müddet daha bu nist aleyhtarı birlik! memlekette kalacağını bildirmiştir. | raki reddetmişlerdir.
Dikkat
İstanbulda Samsun nakliyatı u-munıiye anbarı Rifat Okla Ijâç bir alâkam olmadığını ve Ankara Sanayi Caddesi 39 E No. lu Mağaza ve Müessesemle hiç bir ilgisi bulunmadığını ve nakliye veeair işleri müstakilen ve kendi namıma ifa etmekte olduğumu ve Rifat Okun İstanbulda tesis ettiği anbanru satmış olduğunu arz ve ilân ederim.
SAMSUN eski ve yeni Samsun U. N. Anbarı Ankara merkezi M. Fahri Öztunalı. Sanayi Cad. No. 39 E, Telefon : 13267. (560)
Kongre, «al parayı...» dediği gün, Başkan Truman, bütün dünyanın mukadderatını tayin etmek durumuna gelecektir ve bu yetki, hemen hepimizin üzerinde kıla asılmış bir kılıç gibi sallanacaktır.
Mücahit TOPALAK
Serbest Fıkra
" Cinayet!.. „
Satılık Arsa
Kavaklıdere, İsveç Sefareti karşısında, Asfalt üzerinde 1024 M2. Tel: 21169 a müracaat.
Çorum vopuru yangınının mesulleri
İstanbul, 25 (Telefonla) — Çorum vapuru Galata rıhtımında demirli bulunduğu bir sırada 61 kişinin ölümü ile neticelenen bir yangın faciası olmuştu. Bu facia mesullerinin muhakemesine bu sabJFı /\ğırceza mahkemesinde başlanmıştır. 11 sanı ğın sorgulan yapılmış, hepsi de faciadan mesul olmadıklannı söylemişlerdir.
Duruşma şahitlerin dinlenmesi 1-çin başka bir güne bırakılmıştır.
evlet Reisi, Ankara Millct-vekili adayı olduklarını ilân edeliberi, hususî trenleriyle yaptıkları propaganda gezilerine Ankara Milletvekillerini katmak lütufkârlığını gösteriyorlar... Bu arada Falih Rıfkı Atayın da bir zamanlar dama atılan papuçları tekrar ayağmdadır! İşte tekrar bir yüksek iltifat ve teveccühe mazhar olduğunu zanneden A-tay, yine eski kalemşörlüğü ile Ulus meydanındadır!
Şimdi de, (inayet!... diye haykırıp duruyor! OsmanlI imparatorluğundaki isyan ve ih Üilâllerden bavlıyarak Dersim ve Ağrı kıyamlarından tuttu rup sözü Demokrat Parti ha ı(eketltfrine kadar getiriyor. Ve nihayet ağzından baklayı kaçırıyor;
«Kaç zamandır bir kışkırtı tutturdular. Maksatları Şark’ı a-
Sarıçizmeli
yaklandırınak! Mümkün olursa şu yirmi sekiz yılılk iktidarı va-
tandaş damarlarından boşanan
kan selleri içinde boğmak! Bu is-
tedikleri olursa demokrasi de kalmaz, hürriyet de kalmaz, bel-
ki vatan da kalmaz. Onun için istedikleri olmaz!»
Bıı, kan, damar ve boğmak gibi keskin kelimelerle, eski kalemşorun ne gibi bir dehşet havası yaratmak istediği malûmdur: Şayet muhalefet bu seçimde kazanırsa ona yine iktidar
yoktur. Çünkü efendim; böyle bir hal maazallah değil sade de-
mokrasinin, vatanın
bile ortadan
kalkmasını icap ettirir. Onun için
bu hareket de olamaz!!
Tekrar baş kaldıran bu eski kalemşöre hatırlatalım!
Türk vatanı, Atatürk gibi bir kurtarıcı kaybetmiş -ve batmamıştır. Keza bir zam anlar nabız şerbetçiliği yaptığı jŞükrü Ka ya'lar, Recep Pekorlrr de iktidardan uzaklaşmış, fa kat Türk vatanı yine batmamıştır!
Bu sefer ile iktidarı m illetin iradesiyle gelenler ele afersa- vatan, yine de hatmıyaçaktaj. Bu arada belki Falih Rıfkı ve onun zihniyetinde olanlar batabilirler!
O zamaıı hürriyet de kaJacak, demokrasi de kalacak, istedikleri de olacaktır..
Fakat Türk vatanının kılı kı-pırdamıyacaktır!... Baksanıza... Atay, Ulus gazetesinden uzaklaştırıldı diye Ulus gazetesi bile batmamıştır!
dinmek üzere Avrupa’ya hareket etti. Madam Duke, genç Gromvvell’in drahoma peşinde koşan bir adam olmakla beraber tamamiyle servetten mahrum olmadığını ve saygıya değer bir ailenin ahfadı olduğunu öğrendi. Jimmy hiç şüphesiz çok muhteris bir adamdı. Doris’in annesinin Amerika’ya döndükten sonra kızını ondan uzaklaştırmak istemesine rağmen, onupla velenmeğe kesin o-larak karar vermişti, kızın peşini bir türlü bırakmadı ve 1933 de Do-
bir müzikle uyandırıyordu.
Doris, fiskiyelerinden renkli sular akan çeşmelerin suladığı kokulu bir havuzda banyosunu alıyordu, t-pekler ve danteller içinde uyuyordu. Kahvaltısı altın takımlar içinde getiriliyordu ve Paris’in en tanınmış itriyatçısı bulduğu en yeni kokulardan muntazaman göndermesi için emir almıştı. Bu iş için her sene 5 bin dolar ödeniyordu.
Evet James Duke, kızını dünyanın en beceriksiz, ve kendini her hangi bir düşmana veya nefsine karşı mü dafaadan aciz insanı haline getirmek için her şeyi yapmıştı. Çünkü yalnız kalınca bu çok iyi görüldü.
Doris’in hayatına giren ilk erkek James H. R. Cromwell oldu. Doris’le James 1929 da, Doris henüz 17 yadını tarha|mlama!k üz^re iken bir kabarede tanışmışlardı. Aşk romanlarının daha başlangıcında Doris’in annesi kızı ve talibi ile birlikte delikanlının ailesi hakkında bilgi e-
ris rüştünü isbat etiği zaman her şeye rağmen onunla evlendi. Parasını nasıl harcıyacağını bilmiyen Doris şimdi servetinin idaresini kocasına bırakmıştı. James, balaylarını geçirmek üzere evvelâ 1 milyon dolara Honololu'da bir şato satın aldı. Siyasî ihtirasları olduğundan Roosevelt lehinde seçim kampanyasına atıldı. Roosevelt kendisini Ka-nada'ya elçi tayin etti.
8 sene süren bir evlilik hayatından sonra Doris artık kocasının hayatını paylaşamıyacak bir hale gelmişti. James hürriyetinin bedeli o-larak Doris’ten 7 milyon dolar istedi.
Bu olaylar üzerine Doris Poıferio Rubirosa de Saint Dominqul ie kar-rışmıştı. O sıralarda ikinci karısı film yıldızı Danielle Dariex’den henüz ayrılmış olan Rubirosa büyük bir maharetle hareket etti. Ve birkaç gün içinde Doris’le evlenmeğe muvaffak oldu. Evlenme merasimi 947 de Paris’teki Dominik Cumhuriyeti konsoloshanesinde tesit edildi.
Doris’in avukatı geleceği düşünüyordu. Rubzirosa’ya karısının isteği üzerine kendisine derhal hürriyetini iade edeceğini taahhüt eden bir anlaşma imzalattı. Bu akıllıca tedbir, Doris’e Buones Aires'in yüksek sosyetesine mensup güz'el bir kadın İki casına delicesine âşık olduğu ve 0‘ nunla beraber Avrupa’ya gittikleri zaman Rubirosa’dan. ayrılmak imkânını verdi.
Bir polo şampiyopu olan Rublro-sa halen Mısır’da olup polo turnuvalarına iştirak etmektedir. Doris-te Fraunlar memleketine doğru yola çıkmıştır. Acaba, asırlık Piramit lerin altında, çok kısa sürmüş olan bu aşkın yeniden canlandığına mı şahit olacağız? Nihayet Doris, şimdi akıllanmış olan Rubi ile aradığı serveti bulacak mıdır?
Çocuktan beklenen itimad
★ (Baş tarafı 2 ııcidc) rina riayet etmemiştir, binaenaleyh onu itaatsizlikle itham edebiliriz. Ancak neden itaatsiz olsun?... Çamurdan bir ev, bir insan heykeli ve yahut bir kayık yapmak arzu ve alâkası temiz elle yemeğe gelmek ilgisinden daha kuvvetli değil midir? Kuvvetli bir arzu ve ilginin zayıf bir arzu ve ilgiye galebe çalacağı tabiidir. Zaten çocuklardan arzu edilen bunlara benzer arzular ve ilgiler değil midir?
Cemiyete ve millete faydalı olan hangisidir? Gayet enteresan ve ilgi uyandıran bir işe bütün mevcu-diyetile sarılmak mı; yoksa sokaktan geçen bir arkadaşın sesini veya ıslığını işiterek her şeyi yüz üstü bırakıp o arkadaşla maksatsız ve gayesiz sokakları dolaşmak mı?
Eğer muhit, yani çocuğun her gün temas ettiği ev ve ailesi temizliğe riayet ediyorsa, çocuğun birgün on lara benzeyeceğine asla şüphe edilmemelidir.
de, çocuğu oyunundan alıkoymak ve bilhassa çocuğu sebepsiz yere meşguliyetinden çağırmak talim ve terbiye prensiplerine aykırıdır. Çocuklar oyun oynarken büyüklerin müdahalesine uğramaları af e-dilmez bir kabahattir. Çünkü büyükler oyun oynarken ciddî hareket ettiklerine kanidirler. O halde
neden küçükler de oyunlarında ciddi olmasınlar! Çocuğa hürmet demek, her istediğini yapmak, her
arzusunu yerine getirmek ve en nihayet onu yüzsüz yapmak demek değildir. Çocuğun yaptıklarını ve ilgilerini anlamak ve az çok onunla teşrikimesaide bulunmak ve arzularına teveccühkâr görünmektir. Bunlar terbiyenin başlıca prensiplerini teşkil eder. İşte -Çocuğa hürmet» buna derler.
Mektepten dönen çocuğun, daha kapıdan içeriye girmeden, anası
tarafından bir iş için çarşıya gönderildiği çok*-vakidir. Halbuki ço-
/
Çocuk kısa bir müddet zarfında yalnız yıkanmakla ve giyinmekle kalmayıp, elbiselerine ve giyinmesine de son derece dikkat edecek-
tir. Bilhassa hemakran olan ve ta-
nıdığı kızlara karşı temiz görünmek ve kendisini onlara beğendir-
mek şına
ve sevdirmek için üstüne ba-ve temizliğe göstereceği alâka
dikkata şayan bir dereceyi bula-
caktır. Bununla beraber
çocuğun
lıergün ve her sabah yüzünü gözü-
nü yıkaması için munis, fakat ciddi bir surette tenbihlerde bulun-
malı ve bu tenbihleri de muayyen bir müddet için yapmalı.
Çocuklar, temizliğin sağlık demek olduğunu anlamakta çok gecikmezler.
Diğer mühim nokta, çocuğun mu habbetini ve hürmetini kazanmak ve muhafaza, edebilmektir. Hür-
metlerini kazanmadığımız leıin bilhassa çocukların dini kazanmayı istemek siz akılsızlıktır. Yine onun
kimse-itima-şüphe-hüı-
metini kazanabilmek için büyük lerin ona ve onun şahsına hürmet etmeleri gerektir. Sonra, hiç de lüzum görülmediği ve olmadığı hal-
cuk eve tı. Buna cukların
dönünce oyun oynayacak-müsaade edildi mi ya. Ço-geç vakitlere kadar mek-
tepten avdet etmedikleri ve tekdirlere kulak asmadıkları oluyor. Bunun sebebi ne olabilir? Kendimi-
zi çocukların yerine koyarak bir lâhza için olsun düşünelim; plânımızı veya plânlarımızı mevkii fi-
le koymak üzere iken âni bir emir karşısında kalsak, kızmaz ve darılmaz ipiyiz? Buna dair meşru biı sebebe diyecek yoktur; ancak ortada makul bir sebep yok iken, işimizden ajıkonmamız, buna sebebiyet verenlere karşı bizi hiddetlendirmez ve muztarip etmez mİ?
Binaenaleyh, ana, babanın çocuğun öğleden sonraki plânlarını çocuktan nazikâne bir surette sorup öğrendikten sonra kendi plânlarını ortaya koyması daha iyi olmaz mı? Çocuklar büsbütün sözden anlam ■/ mahluklar değildir. Tabiatlarım öğrendikten sonra onlara istenilen şeyi yaptırmakta çekilecek miişkilât pek azdır. Daha eyi bir düşünce ile ve çocukların haletiru-hiyelerini daha eyi anlamak şartile itaatsizliği teşkil eden bir çok sebepler ve meseleler halledilmiş o-lur. Netice itibarile ruhi ve içti-
mai istidat ve kabiliyetlerin mahvından başka hiç bir şeye yaramayan ve faydası olmayan cezaya lüzum kalmaz.
Deyeceksiniz ki bu nevi itaate a-lışmayan çocuk, yangın veya tehlike zamanlarında verilen emre nasıl itaat eder? Lüzumsuz ve sonsuz bağnşmalar, tenbihler ve emirlerle nasırlanmamış bir çocuğun tehlikeyi haberdar eden her sese kulak vereceğine ve her işarete dikkat ve itaat edeceğine asla şüphe edilmemelidir.
İdrak ve anlayışın, meleke ve tedbirin mevcut olduğu yerde nizam ve intizama karşı hürmetsizlik az vuku bulur. Körü körüne itaat ve itimat çocukta her yönce büyüklere bağlanmak gibi fena ve muzır bir haletiruhiyenin vücuduna sebebiyet verir ki bu çocuğu kendi hürriyetini ve iradesini kullanmaktan âciz bırakır.
Binaenaleyh, ana ve babanın ve mürebbinin vazifesi çocuğu böyle bir felâkete sürüklemekten sakınmaktır. Çocuğa kendi fikirlerini i-fade etmekte serbest olmalıdır. A-na, baba yahut mürebbi çocuğu ilgilendiren her hangi biır mevzu hakkında bir fikir dermeyan etmez den önce, çocuğun fikirlerini öğren melidir. Çocuk ana, babanın ve başkalarının fikir ve nasilıatlarından istifade etmeği öğrenmelidir. Aynı zamanda kendi fikirlerini tecrübe sahasına koyup neticelerinden faydalanmak fırsatını da osla kaçırmamalıdır. Çünkü deneyeceği fikirler ve düşüncelerden elde edeceği semerelerin faydaları çoktur ve büyük tür.
Büyüklerin vazifesi çocuklara yal nız tahakküm etmek değildir. Büyüklere düşen vazife çocukların i-timadını kazanıp aralarında arzu edilen müspet münasebetleri takviye etmektir. Bu da hayatın bütün devrelerini tezyin eden ve hayatı muvaffakiyete götüren karşılıklı bir hürmet ve muhabbetle mümkündür. Bu da ancak çocuğun ilgilerine, kabiliyetine ve nefsine gösterilen itimat ve hürmete bağlıdır.
Dr. H. Malik EVRENOL
ZAFER
T
27 - 3 - 1950
— 128 —
Bir anda bütün ümitler suya düşüvermişti.
İmparator teessüründen ne yapacağını bilmiyordu. Popanın vekili Kardinal İzidor ise İmparatoru teselliye çalışıyordu.
Bu karışıklıktan istifade eden iki delikanlı, bu hücumlar karşısında nurlu bir imanla gülen genç kızı bir hamlede kollarına alarak kalabalığın arasına karıştılar. Ortalık birdenbire karıştı. Herkes birbirinin üzerine atılıyor, bağırıyor, küfrediyordu.
/ Yeni Müslüman ortadan kaybolmuştu.
Meçhul kadın, iki delikanlı i-le beraber onu sürüklemişti.
İmdat
Bütün İstanbul halkı Saray-burnuna toplanmıştı. 13 Kânunuev vel 1452 günü, İstanbul garip bir heyecan içinde çalkanıyordu.
Bir gün evvel, yani 12 Kânunuevvelde, Ayasofya kilisesinde meşhur ittihat komediyası oynanmıştı. Hemen bütün BizanslIların nefretle karşılamasına rağmen, Roma katolik kilisesi ile birleşme kararı ilân edilmişti. Dündenberi İstanbulda sonsuz münakaşalar, mücadeleler, küfürler, lânetler devam ediyordu.
Fakat birdenbire bu mücadele durdu. Şimdi, BizanslIları çılgına çeviren bir havadis dolaşıyordu.
Avrupa Bizansa. yardıma geliyordu!...
Gelen yardımın miktarı ve cinsi ne idi? Asker mi, erzak mı, mühimmat mı geliyordu!. Bunu kimse bilmiyor, fakat yalnız, (geliyor) kelimesi üzerinde duruluyordu.
İşte Sarayburnunu doldurup, sevinç ve heyecanla Marmara a-çıklarını gözleyen kalabalığın beklediği bu yardımdı. Saatler geçiyor, kalabalık gittikçe artıyor, fakat bir türlü denizde bir şey görünmüyordu.
Nihayet öğleye doğru Çanah-kale istikametinden beyaz yelkenler göründü. Halk, coşkun bir sevinçle, çılgınca haykırmağa başladı:
(Panaya!... Panaya!... Ey göklerin hâkimi, mukaddes şehrin hâmisi!...)
Sonra sevinçten gözyaşları dökülüyor, herkes birbirini kucaklıyordu.
Bir, iki... Bir daha... Sonra iki tane daha...
Bir bir arkasına beş tane büyük yelkenli geliyor. Hafif dalgalı Marmara sularını yararak gelen bu gemiler, Bizansa maddî kuvvet getirmese bile, mânevi kuvvet getiriyor. Sanki artık tamamen Türklerden kurtulunmuş-tu... Beş gemi... Kim bilir neler geliyor bu gemilerle?
Daha evvel Kardinal İzidorun gemisi gelmiş, fazlaca erzak getirmişti. Şimdi de beş Venedik gemisi... Yaklaştıkça sevinç artıyor. Çünkü bu gemiler tamamen müsellâhtı...
Gemiler, yavaş yavaş yelkenlerini indirdi ve Haliç önünde demirledi. Denize atılıp gemilere kadar gidenler görülüyor.
Kısa bir zaman sonra gemilerin, harp malzemesi ve bol miktarda şarap ile dolu oldukları anlaşıldı. içinde, oldukça fazla sayıda asker de vardı. Filonun kumana-nı Sinyor Alvazio Diedo idi.
Derhal Sinyor Alvazio ve diğer kaptanlar, heyecandan çırpınan halkın alkışları arasında karaya çıktılar. İmparatorun hassa askerlerinden bir grup, bunları karşıladı. Kalabalık arasından büyük güçlüklerle geçerek imparator sarayına gittiler.
Bu sırada daha sevinçli bir haber, Bizans sokaklarım çınlattı. Karadenizden de üç ticaret gemisi çıkagelmişti. Aynı zamanda Sinyor Gabriyel Terevizanın gemileri vardı. Böylece Haliçte on iki büyük kadirga sıralanmış bulunuyordu.
Halk bu umulmadık yardımlar dolayısiyle çılgınca sevinirken, İmparator sarayında müthiş bir üzüntü hüküm sürüyordu.
Çünkü... Bu gemilerin hiç birisi İstanbula yardım için gelmemişti. Hepsi de yollarına devam edecekler, Trabzondan gelen ka-dirgalar da, o gün gelen silâhlı gemilerin himayesinde Venediğe gidecekti.
Bir anda bütün ümitler suya düşüvermişti.
imparator teessüründen ne yapacağım bilemiyordu. Papanın vekili Kardinal İzidor ise imparatoru teselliye çalışıyordu.
— Venedik sefirini çağıralım haşmetpenah... Bu gemilerin geri gitmesine mâni olalım.
— Haklısınız muhterem Kardi-nial... Fakat gitmek isterlerse hangi kuvevtle mâni olabiliriz? Öyle zanediyorum ki İsa bize yardım etmiyor.
— Allahtan ümit kesilmez haşmetpenah... Eğer muvafık bulursanız bütün kaptanları toplayarak bir konuşma yapalım... Belki ikna ederiz..
İmparator başını elleriyle tutarak bitkin bir halde cevap verdi:
— Ne isterseniz yapınız muhterem Kardinal..
14 Kânunuevvel 1452... Yavaş yavaş, gemilerin vaziyeti BizanslIlar tarafından duyulmuştu. Bi-zansta macunlaşmış bir hava gibi sonsuz bir elem ve keder her tarafı kaplamıştı..
Akşam yeme,inden sonra idi.
Sinyor kaptanın gemisi, bütün ihtişamı ile sahile yaslanmıştı. Güvertesinde ışıklar yanıyordu.
Sahilde bir hareket oldu. Gemileri seyretmek için sahili kaplamış olan halk ikiye ayrıldı. Dinî bir sükût husule geldi. Papa vekili Muhterem Kardinal İzidor ile Sakızlı Piskopos Leonardo, u-zun etekli siyah elbiselerini giymiş oldukları halde ağır ağır gemiye doğru geliyorlardı.
Arkalarından kısa bir zaman sonra Sinyor Venedik Sefiri ile bütün maiyeti erkânı, imparato- I run bütün baronları, tanınmış ta- | cirler, kaptan Jakapokuko, di.er kadirgaLarın kaptanları geldiler.. :
Halk, Gabriyel Terevizanın ge- | misinde bu gece fevkalâde bir toplantı olduğunu anlamıştı. Fakat acaba bu toplantının sebebi ne idi? Bizans fecî günler yaşıyordu. Her gün Edimeden korkunç haberler gelmekte idi. Müthiş Türk’ün her an ordusu ve topla-riyle çıkıp gelmesi bekleniyordu.
Fal, kayıptan haberler alıp yürümüştü. Herkes birbirini kandırıyor, korkutuyordu.
Şimdi büyük geminin güvertesinde hummalı bir faaliyet vardı. Fenerler sağa sola acele acele gidip geliyor, tayfalar durmadan koşuşuyordu.
Sinyor kaptanın muhteşem salonunda yüz kşiye yakın bir kalabalık toplanmıştı. Bunlar Biznasın ve Venediğin asîl ve nüfuzlu şahısları idi.
Sinyor kaptan çok asabî idi. 1 Çehresinde hiddetten renk kalmamıştı. Kardinal İzidor sakin ve vekarlı bir hal almıştı. Venedik sefiri Sinyor kaptanın yanından ayrılmıyor, arada sırada ona bir şeyler söylüyordu.
Kardinal İizidor kürsünün ö- ' nüne geldi. Sesler kesildi. Herkes bu facialı güne onudn neler söy-liyeceğini merak ediyordu.
Kardinal titrek, olgun bir sesle söze başladı:
(Muhterem rahipler, değerli kaptanla!-, imparatorluğun asîl baronları, muhterem tacirleri... Hepinize hitap ediyorum. Bizansın bu tarihî gününde sizlere, sizin kalb ve vicdanlarınıza hitap ediyorum. Bilhasas, çok muhterem Sinyor kaptan Gabriyel Terevi-zan cenaplarına hitap ediyorum.
(Devamı var)
i
Biliyor musunuz?
Yeni Dünya Takvimi
Bütün senelerin fizyonomisini yeknesak bir şekle sokmak tasavvurundan bahsedildiğini duymuşunuzdur. Bunun belli başlı esasları şunlardır :
1° — Her trimestr’in (her üç ayın) birinci ayları (Ocak, Nisan, Temmuz, Ekim) 31 er ‘ gündür; diğer aylar 30 ar gündür. I
2° — 31 günlük aylar daima ( Pazar günü ile başlarlar : Yani Ocak ayının birinci günü dai- | ma Pazardır; bunun gibi bütün ı senelerin de takvimleri aynıdır. Her trimestr’in ikinci ayları (Şubat, Mayıs, Ağustos, Kasım) sistematikman Çarşamba ve ü-çüncü ayları (Mart, Haziran, Eylül, Aralık) da Cuma günü ile başlarlar.
3° — 30 Aralıktan sonra — Yu karıdaki izahtan da anlaşılacağı gibi, bu vaziyete göre bir sene 364 gün olacaktır — Tamamlayıcı bir gün ihdas edilmiştir. Bu tamamlayıcı gün, nazarî olarak hiç bir haftaya, hiç bir aya ait değildir ve buna «Dünya Bayramı günü» denir.
4“ — Bunlardan başka, bir de artık yıl için 30 Hazirandan sonra, aynı şartlar altında tamamlayıcı bir gün daha ihdas edilmesi tasarlanmaktadır.
Bu yeni «Dünya Takvimi» muhakkak ki bizim bugün kullandığımız takvime nazaran daha «mükemmel» olacaktı. Fakat şurasını inkâr etmemek lâzımdır ki, bu takvimi kabul ettirmek işi, geleneklere dayanan oldukça kuvvetli güçlüklerle karşılaşacaktır.
★ TABÜ BAL İLE SUN Î BAL NASIL AYIRT EDİLİR?
Bunun için gayet basit
’ pratik bir usul vardır :
Bir parça bal bir bardağın i-I çine koyulur ve üzerine bir kaç , kaşık dolusu alkol dökülür ve 1 sonra bu bardak iyice çalkala-1 nır. Eğer bu bal, tabii bir bal ise alkolün içersinde hemen hemen tamamen eridiği görülür. [ Tabiî bal değil de sun’i bal ise ' — bardağı, bir müddet durulmaya bıraktıktan sonra — karakteristik bir tortu meydana gelir.
★ İLK ELEKTRİK PİLİNİ
I KİM YAPTI ?
| İlk elektrik pilini yapan Fransız fizikçisi Volta’dır. Vol-
J ta, silindir şeklinde bir cam ka-. bin içine bakır ve çinkodan yuvarlık parçaları, bir bakır bir çinko, bir bakır bir çinko ... ol-, mak üzere ve aralarına, asit ' sülfirik’e batırılmış kumaş parçaları koyarak yerleştirmiştir. Sonra, en dipteki ve en baştaki (biri bakır diğeri çinko) iki yuvarlak madenin ters işarette elektrik meydana getirdiklerini görmüştür. Bu tecrübe 1795 de yapılmıştır.
(Science Pour Tous) Çeviren : Nihad ÜLKEKUL
Asyada Komünizm ejderi ve Hindistan
Çine boyun eğdirmesine mukabil Kızıl Komplo Hindistanı dize getiremedi
Asya memleketlerinde, fakirlik ve sefaletin hüküm sürdüğü yerlerde, komünism mikrobu da buna muvazi olarak gelişip gitmektedir. İlk zamanlarda gizli gizli faaliyetlerde bulunan komünizm teşekkülleri zamanı geldiği kanaatine vararak a-yaklanma teşebbüsü gösterirler ve ekseriyetle de oldukları yerde sindirirler.
Fakat maalesef, Çin gibi senelerden beri harp halinde olan ve sefaletin kucağı bulunan yerlerde komünizm alıp yürür. Bu da etraftaki komşu memleketlerde gizli faaliyetlerde bulunan komünist teşek küllerine bir ümit kaynağı teşkil ederek onların ortaya çıkmasına yardım eder. İşte bu yol üzerinde Hindistan’da komünisme yer olmadığı anlaşıldı. Hindistan İngilizle-rin elinde iken komünist harekâtı şimdikine nazaran çok daha faaldi. Bunu da tabii görmek lâzımdır. Fakat istiklâline kavuşan Hindistan müstakil diğer memleketler gibi bünyesinde, yabancı ülkelerden e-miralan mikropların yaşamasını istemedi.
1942 Ağustosunda, Hindistan Millî Kongresi, «Hindistanı terkedin» hareketine giriştiğinde, kendilerine komünişt süsü veren bir kısım solcular, Mahatma Gandhi’nin liderli-
——— Yazan: 1
Dündar ARCAYÜREK |
ği altında ve aynı doktrinleri takip ederek ve şiddete baş vurmadan Hindistanın hüriyeti için çeliş tılar. Fakat yavaş yavaş bu komünist grubu, mücadele esnasında, Hindistan hürriyetine ihanet ederek sürüden ayrıldı. Buna da sebep şudur:
Nazizme karşı İngiltere ile işbirliği yapmakta olan Sovyetler Birliği ne, bu istiklâl hareketinin mâni teş kil edeceği nazariyesidir. Böylece, 6ürüden ayrılan komünistler milli gayede birer vatan haini olarak tanındılar ve halk efkârında bir nefret uyandırdılar.
1945 senesinde, kongre icra komitesi hapisten çıkınca toplanarak ilk madde olmak üzere bu vatan hainlerinin durumunu incelemeğe koyuldu. Kongre partisinin nizamnamesi gereğince, disiplin cezası olarak Partiden çıkarıldılar. Koğul-muş ve sukutu hayale uğramış o-lan bu grup, Hindistan kongre partisi aleyhinde daha doğrusu Hin-distanın Hürriyeti aleyhinde propaganda yapmağa başladı.
Pandit. Javvaharlal Nehru önder-
Çeviren : NUSAT
Süt çocuklarının beslenmesinde yardımcı gıdaların ehemiyeti büyüktür.
ARI
8
8
Katerin üzerinde çıplaklığını ancak örten, kurdelâları çözüp gecelik olduğu halde, lâmbanın aydınlattığı odanın eşiğinde, lâke paravanların kotyu kanatlan a-rasında, yorganı atılmış, yastıkları karışmış duran ve onu kor-
kutan yatakta uyku ilâctnı koy- Yazan ı B. Volmei duğu bardağa bakıyor.
Yann cesur ve sakin olmak i-çin uyumak lâzım.
Uyumak lâzım, çünkü bu gece, kendinden başka korkulacak bir şey yok. Bu ilâçtan bir kaç yu -dum ve sonra istirahat, ölüm gibi...
Fakat bu kaçmak demekti ve yarın her şeyin yeniden başlamak lâzım gelecekti.
Her gün ilâçlarla avutulan ve gittikçe azan bu uykusuzlukları biliyor. Yarın Pierre’den kurtulmuş olsa bile, hayalini tekrar canlandıracak olan uykusuzluklarla başa çıkmış olacak mıydı?
Bu, vakit kazanmak demekti ve artık buna tahammülü kalma mışiı, ne olursa olsun bir şeyin olması lâzımdı yoksa çıldıracaktı.
Bir şey ne olabilirdi? Hiç. Mamafih pek geç te değildi; Fran-çoise onbir buçuk treni ile döndü, henüz gece yansı olmasa gerek. Saatlerce bir şey olmıya-caktı ve satlerce Katerin bu ilâcı almazsa tekrar başladıklarının hepsini yeniden başlıyacaktı.
Saat kaç? Rakkasalı saat tuvalet odasında.
Katerin bardağı yatağın başındaki ufak masaya bırakıyor. Dağılmış yastıklara doğru eğiliyor, insiyakı bir utanma hissi ile onları düzeltiyor ve yorganı yerden kaldırıyor. O zaman, vaktiyle öğleden sonra istemediği halde seviştikten sonra, hizmetçinin ya tağın bozulmuş olduğunu görmesinden çekindiği için yaptığı bu aynı hareketlerin hatırası gözünde canlanıyor. Pierre ise bu haline gülerdi.
Uyumak lâzım, nefret ettiği ve onu utandıran ilâcı içecekti, tuvalet odasında saate baktıktan sonra onu içecekti.
Birdenbire lâmbaları yakıyor,
kışın banyo dönüşü giydiği pamuklu sabahlığın asılı durduğu dolabı açıyor. Bu, büyük yakalı ve belden kordonla sıkılan bir be yaz elbisedir.
Epeydir kullandığı halde onu bir türlü terkedemiyor, daha zarif bir başkası bunun kadar ısıt-mazili ve şimdi hissettiği dehşetli üşümede aldığı yine o oldu.
Dolabın aynası önüne Katerin elbiseye sarınıyor. Evvelâ aynaya bakmıyor, elbisenin yenleri içinden elleriyle kollarını ovmakla meşgul. Fakat râşe durunca, o benzi ne kadar soluk ve gözleri, şişmiş kapakları ile ne-kadar da büyük...
Şimdi gördüğü ve güzel olan gözleri gölgeli, yanakları fazla beyaz, dudakları ısırılmış, dümdüz dökülmüş saçlarının altında okadar küçülmüş yüzlü bu kadını senelerdir görmemişti. Ve, bu kadının arkasında, puseleri ile bu çehreyi küçülten, bu göz kapaklarını zedeliyenin ve bu dudakları ısırmış olanın belirmesi lâzımdı.
Ve Katerin, onun üstünden o-na doğru uzun boyunu eğen, güzel alnını• ona yaklaştıran, u-fak ve parlak oldukları için iftihar ettiği dudakların ve bıyığın
altında saklanan dişleri aynada seyredebilmesi için tebessüm e-den Pierre’i görür gibi oluyor. O-na doğru eğilmiş, yorgana benzemiyor, altın renkteki pullar, aydınlattıkları kısa ve sık kirpiklerin altındaki gözbebeklerin-de titriyor; o burada, arkasında Katerin onu gördüğü gibi mevcu diyetini de hissediyor ve cücudu-ııu kollarının arasına bırakıyor.
Fakat, Katerin’in vücudunu tutan yok, muvazenesini kaybediyor ve düşmemek için geri dönüyor.
Oda bomboş ve bütün aynalar yalnız Katerin’i aksettiriyor.
İmkânı yok, o hurdaydı! başını iki elinin arasına alıyor. Çıldırıyor muydu?
Buraya niçin girdiğini, yatacağı yerde bu elbiseyi neden giydiğini bilmiyor ve gidip koltuğa o-turduğunu ve neden:
— Kimse yok! Kimse yok! diye mırıldandığını hiç te bilmiyor.
-Onlar» salonda iken seslerini duymazdı. Demek şimdi duyduğu onların sesleri değildi. Delirmişti? İnsan sesler duyarsa delirmiş demektir.
Salondan gelen bir mmldanma-yı gayet sarih işitiyordu ve bu devam ederse bağıracaktı.
Mişel Zevako'nun "Papaz Çayırı,, Romanının en heyecanlı safhası
Ragıp Rıfkı Özgürel gibi muktedir bir kalem sahibi tarafından dilimize ilk defa çevrilen bu eseri yakında bu sütunlarda okuyacaksınız....
Anlamak üzere, yavaşça, çok yavaşça, oğlunu uyandırmamak için tuvalet odasının kapısını açtı ve koridorun karanlığını tetkik etti. Her yer sessizdi.
Fakat koltuğa oturur oturmaz, sesleri tekrar işitti.
Çılgınlığa karşı muhakemesi mücadele etti.
— İstemiyorum! İstemiyorum!
Ve kendi kendine salonda kimsenin bulunmadığını ve birisi ol muş olsaydı onu duymamış olacağını, izah etmiye çalıştı.
Ona aşağıya inip, işittiği sesle-lerin sayıklamasının bir neticesi olduğunu anlamasını tavsiye e-den, şuuru olmuştu.
Kütüphaneden dolayı inmeğe ce saret edemiyordu.
— Korkak! Korkak!,..
Fakat gururu onu ayağa kaldırdı.
— Ya hırsız ise! diye düşünüyordu.
Gözleri ile bir silâh aradı. O dada silâh yoktu.
Aynaya doğru meydan okuyan bir nazar attı. Hiç bir şey duymuyordu, ve bu sessizlikten artık korkmuyordu. Kimsenin ol madiğini biliyordu ve buna rağmen, onları yakalamak için mev diveni karanlıkta indi.
Mütereddit adımlarla salonun kapışma doğru ilerledi. Eşikten hiç bir ışık sızmıyoru. Fakat Ka terin, seslerin mınldısından geri ye atılmış gibi oldu.
Deliliği esnasında ona musallat olan sesti ve bu Miss Jack-son’un sesiydi. Eğer Katerin yalnız kocasının sesini duymuş olsaydı, yeni bir sayıklamaya tutul duğuııu zannedebilirdi, fakat Miss Jackson’un sesi, birdenbire olup bitenleri ona izah etti ve birdenbire bu ihanetin karşısında ,ona kuvvet, ve cesaretini iade etti.
Tereddüt etmeden kapıya yürü dü ve eli ile onu açarken öteki eli ile lâmbaların düğmesini çevirdi. XX .
Mary’nin, gitmesi için re’e yalvardığı, bahçeye t ittiği, onu omuzlarından rak sarıldığı ve Pierre.in le konuştuğu anda idi:
(Devamı var)
İliği altındaki Hindistan Hükümeti, komünist partisi taktiklerini gayet iyi bildiğinden, istiklâle kavuşur
I kavuşmaz ilk fırsatta bu partinin a-kibetini kat’i olarak tâyin etti.
1947 Ağustosunda gazetecilerle konuşurken Nehru ezcümle şöyle demişti :
-İktisadi bozukluklar, komünizmin mikrobu için en münbit bir zemindir..
Bu prensibi gayet iyi bilen Hükümet, endüstri işçilerine daha geniş imtiyazlar bahşedecek, yaşayış seviyelerini yükseltmeğe ve refaha kavuşturmağa elinden geleni yapmağa başlamıştır.»
Hindistan’daki Komünist Partisi son seneler içinde hükümete karşı da doğrudan doğruya muhasım biı cephe almakla kalmamış fakat a-çıktan açığa isyan denebilecek bir hareket ve tavır takınmıştır. İstiklâlden evvel Hindistan Millî Kongresini sadece tenkidle iktifa eden parti, istiklâlden sonra baltalama, kargaşalıklar çıkarmak ve saire i-le, muhalefetini daha doğrusu vatana karşı ihanetini, açığa vurmuştu. Hindistanın komşu memleketlerindeki geçici düzensizlikten istifade eden komünistler bunları isyana teşvik etmek derecesine kadar ileri gitmişlerdir. Komünist Partisi işçi refahı, içtimai faaliyetler ve sivil haklar iddiası ile hükümeti ele geçirmek için şiddet yoluna bile sapmıştır. Fakat, geçmiş hâdiseleri u-nutmamış olan devlet adamları istiklâlden hemen sonra teşkilâtlanarak, bütün Hindistanda, «Hindistan Millî İşçiler Birliği Kongresi, ni kurdular. Bu kongrenin 1.200.000 üyesi vardır. Diğer taraftan da kongreye 750 işçi birliği bağlıdır. Böylelikle işçi sınıfı kominist tesirinden kurtulmuş ve sınıfsız Gandhi ideolojisine tamamile intibak etmiştir.
Hindistan Hükümeti şiddeti teşvik eden veyahut bizzat şiddet tatbik eden komünistlerden bir çoğunu tevkif etmiştir. Hükümet ha ıkın itimat ve desteğini kazanmış olup efkârı umumiye komünistler aleyhine dönmüştür. Alınan tedbirlere i-lâveten, Hükümet memlekette her hangi' bir ayaklanmayı önlemek i-çin lüzum gördüğü diğer tedbirleri de almış bulunuyor. Bu hususta Eyalet Hükümetlerine de talimat vermişlerdir. Meselâ Batı Bengal Hükümeti Komünist Partisini kapatmıştır.
Bugün Hindistanda «dokunulmaz. (PARYA) diye birşey yoktur. Bunlar kâmilen tarihe karışmıştır. Yeni Hindistan Anayasası her vatan daşa aynı hakları vermekte ve parya diye bir sınıf tanımamaktadır. Her köylüyü toprak sahibi yap mak yolunda Hindistanda büyük a-dımlar atılmıştır. Şimdiye kadar 11 eyaletten altınsında her köylü arazi sahibi olmuştur. Diğer eyaletlerde bu yolda yürümekte ve her köylü toprağa kavuşmaktadır.
Bundan bir müddet evvel, Hindistan Başbakanı Pandit Nehru, Hindistan Ticaret Odaları Federasyonuna hitap ettiği sırada memleketteki komünist faaliyetine temas etmiş ve onlara şöyle bir ihbarda bulunmuştur : «Bazı kimseler, mem lekette karışıklık çıkmasını istiyorlar. Birmanya ile başka yerlerde bu yolda muvaffak oldular. Fakat Hin distan hudutları dahilinde gangsterliğe asla müsaade etmiyeceğiz.»
Nehru devamla demiştir ki: «Ko-ministlerin, bugün girişmiş oldukları hareketle Hindistan’ın İstiklâli için çalıştıkları kanaatini taşıdıklarını hiç zannetmiyorum. Komünist Partisinin ileri sürdüğü sözde içtimai nazariyeleri bakımından, doğrudan doğruya yabancılara bir âlet vazifesi görmektedir.»
Pandit Nehru bundan sonra, sivil hürriyetin, şiddet tatbik ederek sabotaj yapmak demek olmadığım söyliyerek şu mütalâayı ileri sürmüştür : «Eğer sivil hürriyet bu demekse, o zaman bu hürriyetin tahdidi lâzım olacaktır. Bunun başka çıkar yolu yoktur».
ANKARA RADYOSU 27 MART 1950 PAZARTESİ
'.31 Müzik: Hafif uvertürler (Pl). '.45 Haberler vc hava raporu.
1.00 Müzik: Hafif melodiler (Pl).
1.25 Güuün programı.
1.30 Müzik: Çeşitli müzik (Pl).
).00 Kapanış.
2.28 Açılıg ve program.
2.30 Müzik: Şarkılar.
2.00 Haberler.
I. 15 Müzik: Ailen Roth Orkestrası çalı-
yor (Pl).
J. 30 öğle gazetesi.
1.45 Müzik: Şen parçalar (Pl).
1.00 Hava raporu. Aksam programı kapanış.
7.58 Açılış ve program. ?.00 M. S. Ayarı 5'00 Müzik: Dans müziği (Pl).
3.30 Konuşma: (Kitap saati) Adr.
45
ö-
Müzik: Radyo çok sesli korosu. Şef: Halil Bedii Yönetken.
1. Orlande De Lassus: Polifonlk garkı.
2. Gljıck: Orpheus Operasından 1 ve 4 no. koro:
3. Mendelssohn: Ormana ve
4. Schubert: Çoban korosu: munde Dramından.
Piyanoda: Mithat Fenmen). M. S. Ayarı ve haberler.
Geçmişte bugün. Müzik: Şarkılar. Müzik: Tarihi Türk müzl&i. Radyo gazetesi.
Müzik: Radyo Senfoni Orke Şef: Ferld Alnar.
Verdi: Maskeli Balo operasından sahneler;
Kont: Aydın Gün (Tenor): Renato: Orhan Günek (Bariton): Amelia: Belkis Oran (Soprano);
Ulrika: Saadet Alp (Mezzo Soprano) Oskar: Azra Çaplı (Soprano); Samuel: Muammer Esi (Bas); Tom: Ruhi Su (Bas);
Konuşma (Serbest)
Müzik: Dans müziği (Pl).
Konuşma.
Müzik: Halk türküleri. M. S. Ayarı ve Haberler. Program ve ka.
İSTANBUL RADYOSU 27 MART 1950 PAZARTESİ
12.57 Acılıg ve programlar 13.00 Haberler
13.15 Şark- vc türküler (Pl).
13.30 Hafif ö&ıe «ıüzigi.
14.45
19.40
22.00
22.45
23.00
23.30
118.
s... «Rc
ı: P.o
CEMİYETTE
LÜZUMLUTELEFONLAB
SAVIN YOLCULARA
. Senelerden beri olduğu gibi bu sene de ANKARA’dan : SAMSUN’a tam konforlu sağlam Otomobillerle ve Otobüs ve Kaptıkaçtılarla; Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve İstanbul, Konya, Zonguldağa ve diğer yerlere tertibe göre müsait şartla YOLCU ve PAKET nakliyatı yapılmaktadır.
SAMSUN eski ve yeni Samsun Anbarı sahibi Fahri Öztunalı, Sanayi Cad. No. 39 E, Telefon: 13267. (561)
Pier-doğru tuta-ı şöy-
Satılık Lokanta
Kalabalık bir semttedir.
Samanpazarında Benzinci Nazım Gedik’e müracaat. (565)
Yangın .................... 00
Sıhhî imdat ................. 91
Trenler ................... 12026
Hava Yollan .............. 14881
Yataklı vagonlar ......... 11566
Su «rıza ................. 21578
Elektrik ................. 24846
Havagazı ................. 24848
Başkent taksi ............ 22222
Yeni Güven Takri .......... 2233J
Sizin Taksi .............. 22331
Merkez Taksi ............. 11111
Ersen Taksi .............. 21111
SİNEMALA R VB EĞLENCE YERLERİ
Bfcyt* (18831) I Seven kalbler
Ankara (23433) : Altına hücum
Ula) (222*4) J Zevk kurbanları
Ye»! (14*48) : eytan kudreti
Park (11131) : Bir fırtına gecesi
Skaer (14873) I Kara cinayet, moto
haydutlar
SU (14871) «• Bir fırtına gecesi
Cebeci (18848) 1 Cehennem zindanı
ECZAHANELER
Merkez, Baycr, Yeni
Sahibi:
Adviye FENİK
Yazılşlerinl fiilen İdare eden: HİKMET YAZICIOĞLU
Bznldığı yer:
Gtaeg ldathauı
i
27 3 1950
ZAFER
Sayfa: 5
/
ftilflf AT ORTAÇ'*a BoliMaıko
■ Nylon Çorap Fiatları: 535 krş.
Eskişehir sel felâketine uğrayan Devlet Demir
yolculara yardım Cemiyeti Ana Tüzüğü
— 1 —
Cemiyetin adı ve soyadı
Eskişehir Sel Felâketine Uğrayan Devlet Demiryolculara yardım Cemiyeti Ana Tüzüğü :
Cemiyetin adı ve maksadı
Macide 1 — Cemiyetin adı, (Eskişehir Sel Felâketine Uğrayan Devlet Demiryolculara Yardım Cemiyeti) dir.
Madde 2 — Cemiyetin merkezi Ankara'da Devlet Demiryolları ve Limanları İşletme Genel Müdürlüğü binasındadır.
Madde 3 — Cemiyetin maksadı, Mart 1950 ayında Eskişehir’de vukua gelen sel felâketinde açıkta kalan Devlet Demiryolları ve Limanları İşletme Genel Müdürlüğü daimî hiz met kadrolarına dahil olarak görevli bulunanlara ev yaptırmak ve ya bunların ev yaptırmalarına yardım etmektir.
Yardımdan faydalanabilmek için sel felâketinden zarar görmüş o-lanların Eskişehirde başkaca meskeni bulunmaması şarttır.
Cemiyet, yukarıdaki şartları haiz olanların iştirak ettiği yapı kooperatifleri ile felâketzedeler lehine iş birliği de yapabilir.
Madde 4 — Cemiyetin yardımından faydalanabilmek için üçüncü maddedeki şartları haiz olmak ve bu tüzüğün ilânından itibaren bir ay içinde yazı ile cemiyete müracaat eylemek lâzımdır.
Madde 5 —. Cemiyet, yardımlarını şu şekillerde yapar :
1)
b)
c)
ç)
Arsa satın alıp tahsis eyle-
İnşaat masrafının tamamını veya bir kısmını nakten ö-demek,
Ayın olarak inşaat malzemesi vermek,
Yardıma muhtaç olan kimsenin kendi varlığı ve vası-tasiyle inşa ettirdiği evin in-ilgiliye ödemek, şa masrafından bir kısmını yaptırarak temlik etmek,
birine yapılacak yârdım ugTâdiı?!. rı zararlar nispetinde değil cemiyetin temin ettiği gelilin veya gerek bu gelirle ve gerk ayın olarak temin ettiği gelirin veya gerek bu gelirle ve gerek ayın olarak temin eileri arra ve inşaat malzemesinin felâketzedelere -mütesaviyen taksimi suretiyle yapılır.
Madde 7 — Cemiyet, ancak kendisinin tespit veya kabul ettiği tipler veya projeler dahilinde yaptırılacak evler için yardım eder.
Vaktinde cemiyete müracaat etmiş olup da cemiyet yönetim kurulu tarafından tespit ve ilân edilecek zaman zarfında inşaata başlamamış olanların yardım hakkı diğer felâketzedeler Rehine sakıt olur.
Madde 8 — Cemiyetin kurucu ü-yelcrinin ad ve soyadları ile meslek ve ikametgâh adresleri aşağıdadır :
Galip Güran : D. Demiryolları Genel Müdürü, Ankara Gar binası üzerinde.
Şaban Dağa : D. Demiryolları Ge nel Müdür Yardımcısı, Ankara Gar binası üzerinde.
Şefik Etensel : D. Demiryolları Gc-ncl Müdür Yardımcısı, Ankara Gar binası üzerinde.
İrfan Kuraner : D. Demiryolları Genel Md. Yardımcısı, Ankara Gar binası üzerinde.
Muhittin Ersun : D. Demiryolları, Yol Dairesi Başkanı, Ankara istasyon civarı, Biga sokağında, i-dare lojmanlarında.
Sait Ataman : D. Demiryolları Cer Dairesi Başkanı, Ankara, İstasyonu civarı Biga sokağında idare lojmanlarında.
Nedret Esmen : Atelyeler Dairesi Başkanı, Yenişehir, Süleyman Sırrı Cad. No. 3.
Cemal Devrimel : Hasılat Dairesi Başkanı, Yenişehir, Kâzım Özalp Cad. Soysal Ap. kapı 3, daire5
Rıza Şahenk : Maliye ve Saymanlık Dairesi Başkanı, Yem-. im Sü. leyman Sırrı Cad. San Ap. daire 8 Mümtaz Somer : Hareket Dairesi Başkan Vekili, Ankara, Gar civarı. Biga s. İdare lojmanında.
. Dr. Mucip Karamızrak : Sağlık İşleri Md. Yenişehir, Kızılırmak s. Neptün Ap. daire 8.
Cemal Öğüt : Genel Kâtip Vekili Denizciler cad. Çakı Ap. No. 38.
Sadi Seçmeeı- : Zatişleri Md. Ser-gievi civarında Demir Spor Lokali yanırsa idare lojmanı. ,
Lâtif Osman Çıkıgil : Malzeme Dairesi Başkan Vekili, Yenişehir -Meşrutiyet Cad. Konur S. Ertem Ap. No. 13. daire 3.
Haydar Erdemli : Hukuk İşleri Md. Ankara Gar civan Çardak S. Birinci bina idare lojmanı.
Ilhami Gök : Yayım ve Müdev-venat Md. Yurt Yapı mah. 42. sokak 5 numaraya bitişik, numarasız evin üst katı, Bahçelievler.
Hakiki Minyon
550 krş.
Gül Marka
525 krş.
ORTAÇ :
An.ıfartalar Caddesi No. 224 Adliye karşısı Köşe Mağaza An kar»
Tel: HIM Ankara
II
Cemiyete girmek ve çıkmak şartları
Madde 9 — Kanunî ehliyete haiz herkes cemiyete üye olabilir. Üye olacakların ayda en az iki buçuk lira aidat vermeleri şarttır. Her üye cemiyete yazı ile bildirmek şartiyle dilediği zaman üyelikten ayrılabilir.
Üç ay aidat vermiyenler istifa etmiş sayılırlar.
Madde 10 — Cemiyetin yerde şubesi yoktur.
m
Organlar
Madde 11 — Cemiyetin organları şunlardır :
1 — Genel Kurul, 2 — Yönetim Kurulu, 3 — Denetçiler Kurulu,
Genel Kurul derneğin en yüksek mercii olup diğer kurullar genel kurulun yardımcısıdırlar.
IV
Genel kurulun tophıııtılariyle görev ve yetkileri
Madde 12 — Cemiyetin genel kurulu, Devlet Demiryolları ve Limanları İşletme Genel Müdürü ve . yardımcılariyle Teftiş Heyeti ve i merkez daireleri Başkan, müdür ve . yardımcılarının cemiyet üyesi olan larmdan mürekkeptir. Bunların en az 2/3 ünün iştirakiyle toplantı yapılır.
Madde 13 — Genel kurul her sene Şubat ayında yönetim kurulunun daveti ile Ankara'da senelik adi toplantısını yapar. Bundan başka yönetim kurulunun kararı veya genel kurulu teşkil edenlerin en az beşte birinin veyahut denetçilerden birinin yazılı isteği ile de olağan-üsü toplantıya çağırılabilir.
Madde 14 — Genel kurul toplan tılarının günü ve saati ile gündemi ve toplantı yeri toplantıdan en az üç gün evvel Ankarada her gün , çıkan iki gazete ile birer kere ilân edilir ve keyfiyet yazı ile Ankara Valiliğine de bildirilir.
Madde 15 — Genel kurulun görev ve yetkileri şunlardır :
Yönetim kurulunca hazırlanmış olan faaliyet programını tetkik ve icabında tadilen tasvip etmek, ı b) Tüzük değişikliklerine ait ' lamak,’' ince,emek ve karara bağ-
c) ilk toplantıda KUıU(v,ı;ıvln ve mütaakip topnlantılarda yönetin, ve denetim kurullarının çalışma raporlarını ye kesin hesapları inceleyip karar vermek,
ç) Yönetim ve denetim kurulu üyelerini seçmek,
d) Yönetim kurulu tarafından yapılacak teklifleri inceleyip bir karara bağlamak,
e) Gayrimenkul alım ve satımları hakkında karar vermek,
f) Cemiyetin feshine karar vermek,
g) Gündemde bulunsun, bulunmasın yönetim kurulu ve denetçilerin topluca veya ferden değişti-ıilemleri hakkında karar vermek.
Madde 16 — Genel kurul toplantısı, yönetim kurulu başkanı, bulunamadığı takdirde vekili .tarafından açılır ve müzakere nisabı anlaşılmak üzere hazırlanan yoklama cetveli toplantıya gelen üyelere imza ettirilerek müzakereyi ida- 1 re etmek üzere bir başkan ve bir ' kâtip seçilir.
Madde 17 — Kararlar çoğunluk- ; la verilir. (
V
Yönetim Kurulu
Madde 18 — Cemiyetin işleri sekiz kişilik bir yönetim kurulu tarafından idare edilir. Bu iş için yedekleriyle beraber Cemiyet üyeleri arasından genel kurulca 12 kişi seçilir. Aldıkları oy sırasiyle bunlardan sekizi iş başına geçer, dördü yedek üyelikte kalır.
Madde 19 — Yönetim kurulu kendi arasından bir başkan, bir bas-kanvekili, bir genel kâtip ve bir de muhasip ve veznedar seçerek iş bölümü yapar.
Madde 20 — Yönetim
a)
... ... kurulunun ve yetkileri şunlardır : Faaliyet programım tatbik etmek,
Bu tüzükte genel kurula a-idiyeti tasrih edilmemiş olan ve cemiyetin gayesine uygun bulunan bilcümle işleri yapmak,
Cemiyetler Kanununun altıncı maddesinde gösterilen defterlerle cemiyetin bünyesine goıe tutulması lâzım gelen kayıtlan tutmak,
Madde 21 — Cemiyet, bütün muamelâtında başkan veya başkanve-kıli ile genel kâtip tarafından müşterek imza ile temsil olunur. Genel kâtibin yokluğunda yönetim kurulu üyeleri arasından başkan tarafından yetki verilecek olan imza e-der. Mali işlerde ikinci imza Sahi-bl muhasip ve veznedardır.
b)
.■)
İmza yetkisini haiz zevatın imza örnekleri bir sirkülerle cemiyetle ilgili teşekküllere gönderilir.
Madde 22 —■ Yönetim kurulu ay (la iki defadan az olmamak- üzer
Madde 23 — Yönetim kuruluıida müzakere yapılabilmesi için en’ az beş üyenin hazır bulunması şarttır. Kararlar çoğunlukla verilir. Oylarda eşitlik olursa başkanın tarafı üstün tutulur.
VI
Denetim kurulu
Madde 24 — Cemiyetin işleri hesapları genel kurul adına iki denetçi tarafından murakabe edilir. Bu iş için dernek üyeleri arasından genel kurulca üç kişi seçilir. Bunlardan aldıkları oy sinesiyle ikisi iş başına geçer, birisi yedek denetçilikte kalır.
Madde 25 — Denetçiler yönetim kurulu başkanının daveti veya kendi istekleri üzerine — oya iştirak etmemek şartiyle — yönetim kurulu toplantılarında hazır bulunur, fikir ve mütalâalarını söyler mevzuata ve cemiyetin menfaatlerine aykırı buldukları cihetler hakkın-daki düşüncelerinin zapta geçirilmesini isteyebilirler.
Madde 26 — Denetçiler tek veya başkanın davetiyle toplanır, toplu olarak en az üç ayda bir defa derneğin hesaplarını, kasa mevcudunu ve lüzumlu gördükleri her tüı-lü muameleleri teftiş ve kontrol ederek neticelerini yönetim kurulu başkanlığına bildirir ve yolsuzluk görürlerse gerek tek başlarına ve gerek toplu olarak bir hafta içinde genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırabilirler.
Madde 27 — Yönetim kurulu, denetçilerin isteyecekleri her türlü malûmat ve izahatı vermek, evrak ve defterleri göstermek ve bunların vazifelerini kolaylaştırmakla ödevli olup hiçbir suretle işlerine karışa-
VII
Kurul üyelerinin müddeti ve vazifelerinin fahrî olması
Otobüs Yedek Parçası
satılacaktır
NAZİK CİLDE: 0.06"
Ankara Belediye Başkanlığından
H
KULLANINIZ
Neon Tesisatı islâh ettirilecektir
İller Bankasından:
İller Bankasından ;
1) _
5)
6)
7)
8)
Banka binası tavanındaki NEON tesisatı mevcut şartnamesine göre sökülerek dam üstüne alınacak ve yenilenecektir. İşin. keşif bedeli 6.136,40 ]i radır.
Geçici teminatı 460,23 liradır.
Kapalı teklif zarfları makbuz mukabilinde en geç 24/4/1950 günü saat 17 ye kadar Bankamıza teslim edilecektir.
Eksiltmeye iştirak edecekler evvelce bu nevi tesisat yaptıklarına dair Bayındırlık Bakanlığınca tastikli belge ibraz çeklerdir.
Bu ise ait şartname 2,5 lira bedel mukabilinde Bankam hasebe Müdürlüğünden temin edilebilir.
Bilcümle devlet ve belediye vergi ve resimleri Noter masrafları ve bunların zam ları işi alana ait olacaktır.
Banka ihaleyi yapıp yapm amakta ve işi dilediğine vermekte serbesttir. (i85i) 183)
Madde 28 — Yönetim ve denetim kuıulu üyelerinin müddeti bir sene ve vazifeleri fahri olup aynı zevatın tekrar seçilmeleri caizdir.
Her iki kurul üyeliklerinde inhi-lal vukuunda yedekler üyelikten aTT'Imi5 o,anlarln Seri kalan müd-ı nvımlnmak üzere ve on Çok rey alanlar sıX®Jn ta lafından yazı ile iş başına çağn.ı,,
VIH
Mali Hükümler
Madde 29 — Cemiyetin gelirleri
şunlardır :
a) ”------ -
b)
c)
Üye aidatları,
Her türlü bağışlar, Müsamere, piyango ve saire gelirleri,
Faizler ve diğer çeşitli gelirler.
Madde 30 — Cemiyet adına yapılan tahsilat için bir makbuz verilir, bu makbuzların ikinci nüshaları gelir evrakı müsbitesi olarak saklanır.
Madde 31 — Gelirler bu tüzükle tâyin edilen maksat dışında saıfe-dilemiyeceği gibi özel veya tüzel kişilere ödünç olarak da verilemez.
Madde 32 — Cemiyetin 2000 lirayı aşan kasa mevcudu milli bir bankada muhafaza edilir.
Madde 33— Tahsili kabil olamı-yan cemiyet alacakları ile zarar ve ziyanlar hakkında yapılacak muamele yönetim kurulunca genel kurulun kararma sunulur.
Madde 34 — Senelik bilançolar genel kurulun tasdikinden sonra yayınlanır.
IX
Çeşitli hükümler
Madde 35 _ Cemiyetler Kanununun 27. maddesine göre cemiyetin feshi kararlaştırıldığı veya Medenî Kanunun 70. maddesi gereğince mef suh sayıldığı takdirde hak ve vecibeleri Kızılaya intikal eder.
X
Geçici Hükümler
Madde 1 — Cemiyetin ilk yönetim ve denetim kurullarını, kurucular kendi aralarından seçerler ve bu tüzükle tâyin edilen ödev ve yetkiler dairesinde derhal işe baş-larlaf-_________________ (562)
Kiralık
Dikmen Yukarı Öveç 156 No. 20 lönüm arazisi içinde meyvası bulunan 5 odalı ve sulu iki aile de oturabilir. Sebze de yetiştirilebilir, elek -’riği de vardır.
Adıesı Sağlık Bakanlığı Yardım Sosyal işleri B. Nazım Sipal'a mesai ) •aatlerinde müracaat. 23100/22 Nâzım Sipal.
Devlet Denizyolları ve Limanları İşletme Genel Müdürlüğünden
Devlet Deniz Yolları ve Limanları İşletme Genel Müdürlüğünden-ı — Yolcu vapurlarının hareket gün ve saatleri Ankara’da aşağıdaki yerlerden öğrenilebilir :
13137
11565
11572
120ZS
12045
2 — Yabancı memleketlere sefer yap..., v1111lrı,„„ un * „ ■
13131 No. dan sorulabilir. 37C . ,
D. Denizyolları Ankara Bürosu Şefliği, Yataklı Vagonlar Bürosu
1). »cmiryoiian Danışma Bürosu.
Kiralık Köşk
Çankaya, Tunalı Hilmi Caddesi No. 20 de Irak Sefareti yanında ve halen bir BÜYÜK ELÇİLİK tarafından işgal edilmekte olan, meyva, süs ve çatn ağaçla-riyle meşhur olan bahçeli üç kal üzerine 18 odalı 2 salonlu iki garajlı ve sair müştemilâtlı, kalorifer tesisattı büyük bir köşk 1 Mayıs 1950 tarihinde boşalacağından t;.........
ren kiralıktır. 13693 no. lu alabilirler.
bu tarihten itiba-Arzu edenler telefondan izahat
Villa
to let
Neaı- Irak Emlıassy, Tııııali Hilmi Street No. 20 at Çankaya. Is bciııg now occupicıl by an EMBASSY. Central heating, tlırce floors, eiglıtccn rooms, two SMOOUS, tWO garages and otlıer dcpenılenccs. Rcnowncd vvith its fine orchard and pj -nc trces. Will he evacuatcd İst may 1950 and let after thls date. Please cali 13693 for fur-ther lnformations. (sgg)
Jeep Kaptı Kaçtı
Avrupa karoseri! az kullanılmış, olarak satılıktır.
Telefon: 13255 — 12435 e müracaat. fJW3)
İNGİLİZCE ÖĞRENMEK İSTERSENİZ ANKARA RADYOSUNU DİNLEYİNİZ
Nisan’ın ilk haftasında Ankara Radyosunda Raılyo ile İngilizce, derslerine başlanacaktır
Yardımcı kitap satışa çıkarılmıştır.
Ankara'da toptan ve perakende Berkalp Kitabevinde ve Milli Eğitim Bakanlığı Kitabevinde İstanbul, İzmir ve başka şehirlerde bütün kitabevlerinde bulunur. Fiyatı: 75 kuruş.
Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesinden
1 — Servisten çıkartılan Fargo otobüslerine ait külliyetli miktarda kullanılmamış yedek parça teklif verme usulü ile satılacaktır. Bu par çalar DOÇ ve PLİMOT arabalarında da kullanılır.
2 — Müfredat listesi ve şartname Müessesenin Alım Satım Şube -sinden parasız verilecektir.
3 — İlgililerin, parçaları Otobüs İşletmesi malzeme anbarmda gör dükten ve teklif tutarlarının % 7,5 nisbetinde geçici teminatı müessese veznesine yatırdıktan sonra, tekliflerini en geç 17/4/1950 tarihine kadar Müessese Umum Müdürlüğüne vermeleri ilân olunur. (1825)
1 — Ankarada Belediyeye ait Buz Fabrikası ile Soğuk Hava Deposu üç sene müddetle kiraya verilecektir.
2 — Bir aylık kirası 800 lira olup Millî Korunma Kanunu gereğince % 50 zammı ile beraber 1200 liradır.
3 — Üç senelik kira bedeli 43200 liradır.
4 — Teminatı 3240 liradır.
5 — Şartnamesi her gün Belediye Tutanak Müdürlüğü kaleminde görülebilir.
6 — Teminat Belediye veznesine yatırılacaktır.
7 — İhalesi 31/3/1950 Cuma günü saat 16 da Belediyede toplanan komisyonda yapılacaktyır.
8 — İstekli birden fazla olduğu takdirde ihalesi kura usulü ile yapılacaktır.
9 — İsteklilerin belli gün ve saatte Belediye komisyonuna mü -racaatları. (1502) - (152)
ovııavı.
Bu büyük tarihî romanda Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşunu, Osman Gazi-kahramanlıklarını, aşkını, izdirabını merak ve heyecanla okuyacaksınız.
7OO Sahile SOO Kuru*
a
"Çabuk Ol !„
DEVRİMİZİN PAROLASI BUDUR
Otomobilciliği öğrenmek için hazırlanan imkândan faydalanınız
Ankara Şoför Okulunda
Yeni devre derslerine Mart sonunda başlanıyor Müracaat saati: 14 - 18. tsmetpaşa Cad. No. 4 - Tel: 21649
(536)
Mevlût
Sevgili arkadaşımız Bekir Ka-yakökü’nün kırkıncı günü münasebetiyle bugün ikindi namazını müteakip Zincirli Camii Şerifinde bir mevlût okunacaktır. Arzu eden dostlarının ve dindaşlarının teşrifleri rica olunur.
Gazete Satıcı; Arkadaşları
DİŞ TABİBİ HALİD SUNGUR Anafartalar Vakıf Iş Ham kat 1. No. 115 - TeL- I62H5.
(377 )
Kiralık ev
Anıt - Kabir civarında İller Kooperatifinde beş odalı müstakil bir ev kiralıktır. Peşin istenmez. Müraıcaat, Tel: 23,775
Ankara Sular idaresinden:
İdaremizle ilgisi bulunan bazı iş sahiplerinin müracaat edecekleri yeri kestiremiyerek arıza, tesis, tamir, tahsil gibi abone işleriyle vazifelendirilmemiş olan müdürlere ve şube şeflerine telefon ettikleri ve bu memurların da esas vazifelerini bırakarak malûmat sahibi olmadıkları bu gibi telefon komandolarını takibe mecbur kaldıktan ve bu şekilde uzun yoldan tekrar müracaat kalemine giden işlerin geri kal -dığı anlaşılmıştır.
İşlerini süratle gördürmek isteyenlerin her türlü müracaatlarını (21575) ve (25794) numaralı telefonlarla yaparak işin mahiyetini ve yerlerini ve varsa, abone numaralarını müracaat kalemi komando defterine kaydettirmeleri ve komando numara ve tarihini istemeleri ve tekrara telefonla aynı işi takipte bu numarayı vermeleri ehemmiyetle ilân olunur. (1819)-(178)
Basın - Yayın ve Turizm
Genel Müdürlüğünden
Genel Müdürlüğümüz Ankara Radyosunun Etimesgut’ta bulunan 100 kilovattık kısa dalgalı verici Radyo İstasyonuna mes’ul Teknik şeflik vazifesini yapmak üzere 550 lira ücretle bir jeneratör uzmanı alınacaktır.
Taliplerin dilekçelerine bağlıyacakları hal tercümesiyle Genel Müdürlüğümüze müracaatları. (1548) (158)
NİŞAN
Bayındırlık Bakanlığı Malzeme Müdürü Salâhattin Yurdoğ-lu'nun kızı Yıldız Yurdoğlu ile Çalışma Bakanlığı İş ve İşçi Bulma Kurumu Ankara Şubesi Müdürü Nuri Gögüş’ün nişan törenleri 26/3/1950 pazar günü aileleri arasında yapılmıştır.
Tarafeyne saadetler dileriz.
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRODA Bu akşam temsil yoktur. Gişe açıktır.
Yarın akşam saat 20 de
PEER GYNT
Dram 14 tablo (Öğretmen ve öğrencilere)
KONFERANS
Türk Yüksek Mühendisler Birliğinden '
27/3/1950 pazartesi günü saat 17.30 da Halkevinde Ereğli Kömür Havzası amenejmanı hakkında Ereğli Kömür İşletmesi Etüd Dairesi Yüksek Maden Mühendisi Galip Özen tarafından bir konferans verilecektir.
Milli ekonomimizin gelişmesinde büyük ehemmiyeti olan bu konferansa Yüksek Mühendis ve memleket iktisadiyatı ile ilgili zevatın teşrifleri rica olunur.
Bulunmuş dolmakalem
Cebeci, Tanyeli sokağında bir | dolma kalen^bulunmuştur. Sahibi- ' nin Zafer Gazetesi ilân memuru Nihad Ülkekul’a müracaatı rica ı olunur.
2 Nisan Pazar akşamından itibaren
C A R M E N
Opera 4 perde Müzik: Georges Bizet (Bilet satışına bugün başlanmıştır.)
1 Nisan Cumartesi saat 15 (le
Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası
11. üncü Halk Konseri
KÜÇÜK TİYATRODA Bu akşam temsil yoktur. Gişe kapalıdır.
Yarın akşam saat 20 de
KISKANÇLAR
Komedi 3 perde Yazanlar; Oktay Rilat, Melih Cevdet Anday Sahneye koyan: Mahir Canova Dekor: Turgut Zaim
2 Nisan Pazar günü «saat 11 ile KELOĞLAN Masal 5 tablo (Velllele, Çocuklara)
Sayfa: (
ZAFIR
27 • 3 • 1950
’ Dünkü maçların en muvafık oyuncusu emektar Haşan, Reha ile çek işi r ken
Gençler Birliği G. Saray ile dün 0-0 berabere kaldı
I
Celâl Bayarın ilk seçim nutku
(Başmakaleden devam :
■fr (Baş tarafı birinci de) ağzı yanan yoğurdu üfler» biliyor- ' nürseniz istikbâl için vazifelerini-. .«■.■.:(’«» ;,ıı a,.„. 1 el1nı,v v: zjn ne }(adar mühim olduğunu gö-
rürsünüz. Size ecdadınızdan mev-rus olan muhtemel istikbali düşünmenizi rica ederim. Ecdadınızın tarihî, istikbâl için yapacağınız hiz | metlerin teminatıdır. Göreceğiniz vazife büyüktür, bu vazifeyi başa ı racağınıza hiç şüphe etmiyorum.» | Bayar'ın bu nutku orada bulunan binlerce Demokrat Partili ve Konyalı tarafından süreklj ve çok şiddetli alkışlarla karşılanmıştır, idarin * Bayar öğleden sonra delegelerle birlikte şehrin muhtelif yerlerini ve tarihî abidelerini gezdikten son ra bu arada Mevlâna müzesini de ziyaret etmiş ve müzenin hatıra defterine şunları yazmıştır: -Ecdadın âsarı yoluyor. Allah eylesin.»
Bu ziyaretten sına gidilmiş ve_____«»«»«
yalıların dertlerini dinlemiş
t '.rmak bir vazife idi. Aynı zaman- sunuz ki, zaman zaman haklarımız da hükümetin vadettiği, fakat çıka- ' elimizden alınmıştır. Bunu yapan-ramadığı bazı kanunlar da vardır. ’’ ' ”
Matbuat Kanunu, işçilerin ücretli hafta tatili kanunu, dünyanın hiç bir medenî milletinin memurlarının himayesi için kullanmağa tenezzül et, miyeceği Memurin Muhakemat Kanunu gibi. Sözlerimizi dinletemedik.
Dirlik düzenlik bu
| Şu halde aziz Konyaklar seçim mücadelesi başlamıştır. Buyurun e-fendiler, seçim mücadelesine nesli*
I rnize olan itimatla giriyoruz.
Baskı ihtimali ve bir tavsiye
Baskı yaparlar mı, yapmazlar
Diye bir sual varit oluyor. Dört senede çok geniş mesafeler aldık. Bas kı yapılacağı endişesine kapılan vatandaşlarıma şu cevabı vermek isterim: Kendinizi vekar ve haysiyet da.resinde müdafaa etmesini bilirseniz üzerinizde hiç kimse baskı yapamaz. Demokrat Parti haysiyetli, ve-Karlı bir teşekküldür. Kend^ipe um de ve esas ittihaz ettiği seçim işine şu vali veya bu zat karışmakta ken d.nce hak görürse elbette o zata ve-karlı ve haysiyetli bir mukabelede bulunmak vazifemizdir. Eğer kaışı-nızdakiler dürüst hareket ederlerse şunu söyliyeyim ki; ben Celâl Bayar olarak, kendi namıma ve sizin kanaatlerinizi bilerek evvelâ ben kendilerine muvaffakiyet temennilerimi izhar eder Türk milletinin müvacehesinde başımı hürmetle e-ğer ve onlara derim ki; milletin arzu ettiği şey tahakkuk etmiştir, bun lara hürmet ediniz.»
Beşiktaş Demirsporu 3-1 yendi. Gençlerin santrhafı Haşan dün fevkalâde bir oyun çıkardı
Milli Eğitim Mükâfatı., karşılaş:-! malarının dünkü ikinci gününde Be şiktaşla" Demirspor, Galatasaray!a I da Gençlerbirliği karşılaştılar. İla- I vanın oldukça soğuk ve kapalı, ol I masına rağmen bir gün evvelki- gi-1 bi yağışlı'olmaması, 8 bine yakın bir meraklı kütlesini 19 Mayıs Stadına toplamıştı.
Hakem Sabri Armağanın idare et tiği günün ilk karşılaşmasına Beşiktaş ve D. Spor şu kadrolarla çıktılar:
j—...... Yazan: ■ ı...
I Mi/hzİ SEL I
Gençlerbirliği - Galatasaray
Golsüz biten ve bilhassa ikinci dev resi çok heyecanlı geçen günün bu ikinci/ karşılaşmasını G. Birliği ile G. Saray takımları yaptılar. Takım lar sahada su kadrolarla yer aldılar:
Beşiktaş: Mehmet, Yavuz, Vedii, Çaçi, Maruli, Nusret, Süleyman, Falı rettin, Bülent, Hüseyin, Faruk.
Demirspor: Emin, İskender, İsmet, Kadir, Mehmet, Muzaffer, İsmail, Ze keriya, Süleyman, Abdullah, Rıd
Oyuna saat 13.50 de stadın giriş kapısı tarafındaki kalesinden De mirsporlular başladılar. Üstüste bir iki akınlan kesildi. Bundan sonra Beşiktaş sağdan hücuma geçti ve bastırmaya başladı.
5 inci dakikada D. Spor kalecisinin yumrukla topu uzaklaştırmasın dan sonra Beşiktaşlılar soldan bir firikik kazandılar. Top Süleyman'a kadar geldi. Beşiktaş sağaçığı da sol vole bir şütle 18 içinden takımına ilk golü kazandırdı. İki dakika sonra D. Spor kalesi bir tehlike daha atlattı. Kaleci Emin Beşiktaş solaçığı-nın ayaklarına yatarak tehlikeyi ön ledi.ö D. Sporlular bundan sonra toparlandılar ve sağlı sollu akınlor-la Beşiktaş kalesine inmeğe başladılar. Bu arada solaçık Rıdvan’ın önündekileri geçip çektiği sıkı şütü, kaleci Mehmet kornere atarak kurtardı. Oyun bundan sonra müteva-zin bir cereyana sürüklendi. D. Sporlular bir gün evveline nazaran iyi ’ oynuyorlar.
22 nci dakikada demarke vaziyette olan Zekeriya, Muzafferden bir pas aldı, bu gol olabilirdi, fakat topu kullanamadı. Mehmed’in uzaklaştırdığı top akabinde Rıdvan’a gel di. Nefis bir sol şüt, Gol. Vaziyet 1 -1.
Fener Altcy- 3 -1 Vefa da Gözfepeyi 6-1 mcglûp etti j
İstanbul, 26 ,(3.aJ — Millî Eğitim kupası deplasman maçlarına bugün Fener stadında 3.000 i geçmiyen bir seyirci kalabalığı önünde devam e-dildi. I
Saha İnönü Stadı sahasına nazaran daha az çamurlu idi. İlk maç Göztepe ile Vefa arasında oynandı. |
Birinci devre Vefanın üstün oyunu | ile başladı. 14 üncü dakikada Bülent Vefanın ilk golünü yaptı. 27 inci da kikada Galip ikinci golü çıkardı. Dev re bu şekilde 2-0 bitti. İkinci devıe-ı de Vefalılar yine hâkim oynadılar. Üçüncü dakikada Emel Vefanın ü-çüncü, iki dakika sonra da Suphi 4 üncü gollerini yaptılar. 14 üncü dakikada ani bir hücum yapan Göz-tepeliler Enver vasıtasiyle bir gol kazandılar. Vefalılar 30 uncu dakikada Bülentin boş kaleye yaptığı bir vuruşla beşinci, 35 inci dakikada da Suphi 6 inci golleri yaptılar, maç ır- bu suretle 6-1 Vefanın galibiyeti ile vj I neticelendi.
İkinci maç Fenerbahçe ile Altay arasında idf İlk devre süratli bir . tempo ile başladı. İlk 10 dakikada birbirini takip eden ~ -
larını karşılamağa Altaylılar 10 uncu oyunu muvazeneli bir cerevî I rüklemeye muvaffak oldular 30 uncu dakikadan sonra Beşik-linri dakikada, sol açıklan C taşlılar vaziyete hakim oldularsa da bir netice vermedi ve devre 1-J bitti.
?ener hücum-müvaffak olan dakikadan sonra
________„ - ___ r ve 21 inci dakikada sol açıkları Cihadın güzel bir hücumu ile bir gol kazan dılar. Bunun üzerine oyun daha hız landı ve karşılıklı bir şekilde devam ederken ortadan bir pas alan Halit köşeyi bulan bir şütle 32 inci daki kada Fenerin beraberlik golünü yap tı. 39 uncu dakikada Lefter ikinci
ikinci devre
İkinci devreye başlanır başlanmaz Beşiktaşlılar derhal ileri atıldılar.
D. Spor santrhafını aşan topu yaka-1 golü çlkardı. Devre 2-1 Fenerin l'c-uyan Bülent, 18 çizgisi içerisine gi-. • • ■
rerek sol ve siki bir şütle Siyah -Beyazlıları 2-1 galip duruma geçirdi. Bu gol D. Sporlulara hızı kaybettirdi ve maçın sonuna kadar bir daha ilk devredeki ahenkli oyunlarını gösteremediler.
12 nci dakikadan sonra Beşiktaşlıların soldan yine tehlikeli akınla-n başladı. Kaleci Emin sık sık müdahale zorunda kalıyordu. Bir ara D. Spor sağiçi içeri kadar sokulduy- üncü dakikada Lefter sa da sütünü atamadı. | ’ n""‘1
20 nci dakikada Fahrettin Bülente güzel bir pas verdi, Bülent’in durma , dan yerden şütü, top D. Spor ağlarında. Fakat hakem daha evvel of-1 sayd çaldığı için sayılmadı. Bir D. Spor soldan bir kaç tesirsiz yaptıysa da netice vermedi.
hine bitti.
Fenerin hücumu ile başlayan ikin ci devrenin 3 üncü dakikasında ken dişini elle tutarak akınına mani o-Jan Altaylı müdafie kasten tekme vurduğundan Fenerli Cemali hakem oyundan çıkardı. 8 inci dakikadan sonra oyun durgunlaşmış ve zevk ■ ' siz bir şekil almıştı. Müteaddit fırsat kaçıran Fenerliler nihayet 33 L?f‘çr vasıtasiylc ı 3 üncü gollerini yaptılar, maç bu ' suretle 3-1 Fenerin galibiyeti ile
35 inci dakikada Beşiktaş kalecisi topu solaçık Faruk'a kadar attı. Fa ruk durdurmadan Bülent’e verdi. Soliç yerinde, önündeki müdafii nefis bir çalımla geçen Bülent topla içeri kadar girip yine sol bir şütle kanalı zaviyeden Siyah-Beyazlılann üçüncü golünü de çıkardı. Onunun sonlarına doğru yine Bülent sağlı sollu iki tehlkeli giriş yaptıysa da kestiler ve az sonra da maç 3-1 Beşiktaş'ın galebesiyle sona erdi.
Büyük Müjde
Romatizma, Siyatik, Gut, Lum-bago için en müessir tedavi A M RA
Radyoaktif çamuru ile kabildir.
Naturel Radyoaktif çamurlarından altmış defa daha kuvvetlidir.
Amra çamurundan yapılan ou lapa altı defa kullanılır.
Her eczanede bulunur. İsrarla arayınız. (538)
Gençlerbirliği: Necip, Turhan, Rauf, Ali, Haşan, Ayhan, Macit, M. Ali, Ali, Mustafa, Halim.
Galatasaray: Turgay, Naci, Ruhi. Musa,, Muzaffer, Doğan, İsfendiyar, Muhtar, Reha, Gündüz, Garbis.
Hakem İzmir bölgesinden Bedri kaya.
Hipodrom tarafındaki kaleden o-yuna Gençler başladılar. İki tarafta da dakikalar ilerlediği halde bir teşebbüs görülmüyor ve maç ortalarda cereyan ediyordu. Bu arada Genç ler bir iki tekliheli akın yaptılar. 20 nci dakikada santrfor Ali sağa kaçarak önündeki Ruhi’yi geçti ve topu havadan Halim’e verdi. Gençler solaçığının yerinde bir kafa vuruşu: fakat kaleci Turgay zamanında bir atılışla tehlikeyi savuşturdu.
Bundan başka kayda değer birşey olmadı ve devre zevksiz bir şekilde 0-0 bitti.
İkinci devre
İkinci devreye G. Saraylılar süratli başladılar. Fakat hücumları or tadan oluyor ve dün fevkalâde bir oyun çıkaran Gençlerin santrhafı Ha san'da kırılıyordu. Bir ara Haşan kestiği toplarla ileri çıkarak forvetini hareket geçirdi; böylelik -le de oyunda bir canlanma göze çarpmıya başladı. Zaman zaman G. Saraylıların hücumlarına gençlerin enerjik bir şekilde mukabele ettiklerini görüyoruz. Sağdan Macidin tarafından inkişaf eden gençlerin akınlan netincesiz kalıyor, fakat bu defansa toparlanmak fırsatını veriyordu. Haşan ortada Reha ve Gün-düz’ü çok iyi marke ettiğinden akın lârı müessir olamıyordu.
15 inci dakikadan sonra G. Saraylılar vaziyete hakim oldular ve ortadan iki akınlan ofsaydtla neticesiz kaldı. 17^ıci dakikada sağdan kor neıden gelen topu Gündüz kafa ile içeri attıysa a Necip harikulade b.:r çeviklikle bloke etti.
Bu sırada tribünlerde G. Saray taraftarları Ya ya ya, Şa Şa Şa ile takımlarını teşçi ediyorlardı. Oyun çok heyecanlı bir safhaya girmişti. Dakikalar ilerledikçe iki taraf da neticeyi kendi lehlerine çevirmek için bütün gayretiyle çalışıyor. Fakat yer çamur olduğu için oyuncular topu sökmekte güçlük çekiyorlardı.
22 nci dakikada yine Haşan, kaptığı bir topu Macid’e kadar gönderdi. Gençlerin sağaçığı yerden bir vuruşla topu G. Saray kalesi öpüne atlı. Fakat Turgay güzel bir yatışla yakaladı. Akabinde Reha içeri girerken ofsayda düştü. Top iki kale arasında mekik dokuyor ve maç çok zevkli geçiyor.
30 uncu dakikada G. Saraylılar sağ dan bir koı’ner kazandılar. Top Gençler kalesi önüne düştü ve kale önü karıştı. Her an bir gol tehlikesi kendini gösteriyor. Fakat hakemin düdüğü öttü, G. Saray aleyhine fa-vııl. Böylelikle tehlike savuşturuldu.
35 inci dakikada Garbis içeri girerken I-Iasan sola kadar kayarak durdurdu. Akabinde Hasan'ın kafa ile iki yerinde kesişini görüyoruz. Bugün sahanın ası olan Haşan cidden güzel oynuyor ve G. Sarayın üç ortasına göz açtırmıyor.
Oyunun sonlarına doğru G. Saraylılar bütün hatlariyle ileri çıktılar, hattâ Reha geriye, bek Naci sağiçe geçti. Fakat bütün gayretler bir netice vermedi ve maç da golsüz olarak sona erdit.
G. Birliği takımı, başta Haşan olmak üzere dün canlı bir oyun çıkararak kuvvetli rakibiyle berabere kalmıya muvaffak oldu. Kendilerini , tebriğ ederiz.
Demokrat Partinin programı
Demokrat Parti Başkanı seçimleri sandalyeye mevki için kazanmayı istemediklerini, memlekete hizmet etmek ve programlarını tatbik et -mek için çalıştıklarını söylemiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir:
.— Arkadaşlar, Demokrat Parti için programı yok diyorlar. Demek rat Partinin programı verdir ve çok mükemmeldir. Onu yalnız kül halinde, dikkatli okumak ve ted-kik etmek lâzımdır. Bu program mütalâa edildiği zaman görülür ki, bugün duyduğumuz ihtiyaçlara ta-mamiyl cevap vermektedir. Programımız kuvvetini memleket reali telerinden almıştır. Bu program tahakkuk ettiği zaan, memleket na mına istediklerimiz de tahakkuk et miş olacaktır.
Asıl mesele şudur: acaba karşı-mızdakilerin programları var mı, yok mu? Bu bahsi münakaşa etme yi dahi zait görüyorum. Partiler iktidara geldikleri zaman müstakar bir hayatı tahakkuk etirmeğe çalışıyorlar. Eğer bir partinin programı varsa hükümetler, vekiller değişir, fakat tatbikatta o partinin programı ayakta durur. Müstakar hayat ancak böyle vücut bulur. Soru yorum size bu manada, Halk Partisinin bir programı var mıdır? H. P. hükümetlerinde müstakar bir gi diş var mıdır? Bir bakan diğer bir bakanın yaptıklarını devam ettirmekte midir? Son ıo senedir idare sekilerine baktığımız zaman görüyoruz ki, bir hükümet geliyor her şeyi şekere varıncaya kadar, tevzi esasına tabi tutuyor, sıkı bir İktisadî sistem takip ediyor. Ayni par tinin başka bir hükümeti, biz yanılmışız, aldığımız tedbirler yanlış tır, diyerek siyaseti bambaşka bir istikamete tevcih ediyor. Bakanların beyanatına bakınız; biri benden evvelki şöyle yaptı, diyor. Bir parti içinde böyle konuşmıya haklan var mıdır?
Birkaç misal
Size şu dakika hatırıma gelen bir kaç misali arzedeyim. Evvelâ orman Orman Kanununu yaptılar, bugün değiştirmeğe çalışıyorlar. Çünki bu kanun memleketin iktisadiyatı için olduğu kadar, köylülerimizin hayatı için de bir facia oldu. Her köyde o köyün mektebi varken dahi bir mektep yapmıya kalktılar. Sonra vazgeçtiler: Toprak Kanunu değişti. Dünya konjonktürünü tetkik etmek zahmetine katlanmadan yedi eylül kararları ile memleketi iztıraba sürüklediler. Vaktiyle harp başladığı zarnen büt çeyi harp gayelerine göre ayar etmeleri, fazla masraflardan vazgeçmeleri lâzım iken normal zamandaki masrafları bile durdurmadılar. Varlık vergisi gibi gayrı tabiî vergilere başvurdular, ordu ihtiyaçları yanında sivil ihtiyaçlar m masraflarını kısmadılar. Şimdi bu büyük yük milletin omuzunda kal iniştir. Eğer Marshall yardımı olmasaydı şimdi malî bir iflâs karşısında idik.
Arkadaşlar, millet bu hakikatleri çok iyi biliyor. Eğer, bu icraattan memnunsa «reyini yine Halk P. ne verebilir. Fakat biz halkın bu icraattan mustarip olduğunu biliyoruz. Ona hizmet için karşısına çıkarak itimadını istiyoruz.
Şiddet politikası meselesi
Son günlerde bazı nutuklara tesadüf ediyoruz. İktidara karşı tatbik edilen şiddet politiasından balı sediliyor. Eğer bu sözlerde bize de hisse ayırıyorlarsa şunu bir kere daha tebarüz ettirmek mecburiyetindeyim ki, biz şiddet politikası taraftan değiliz. İçerde ve dışarda bu memleketin huzur ve istikrar i-çinde yaşamasını arzu ediyor. Bizim, millî haklarımızın tahakkukunu istemekten başka emelimiz yok tur. Bize şiddet isnadında bulunanlara. eğer bizi kastediyorlarsa, şunu söylemeğe mecburuz: «Sütten
Lar kendi günahlarını biliyorlar ve bu sözleri kendi günahlarını setri-çin söylüyorlar' Böyle basit siyasî I tir.
I taktiklerin zamanı çoktan geçmiş-
Koalisyon kabinesi
Arkadaşlar, bir amme hizmetinde bulunan kimseler işlerinin dii- 1 rüşt cereyan etitğini göstermek istiyorlarsa, bütün hesaplarını aç:!: • ça ortaya koyarlar. Ben, iktidarın dürüst hareket etmek istediğine i- I nanmak i.stiyorum. Bazı gazlteler ve gazeteci arkadaşlarımız bir koa ! lisyon hükümetinden bahsettilr. E-ğer bugünkü hükümet hesaplarını ortaya dökmek istiyorsa böyle bir fırsattan istifade etmelitdir. Koalis yon kabinesinde her iki taraf müra kabe vazifesini müştereken görür Seçimler emniyet içinde cereyan eder. Bizim şiddet kullanacağımızdan endişe ediyorlarsa ve eğer şid det yapılıyorsa o takdire biz de mesuliyete iştirak etmiş oluruz. Bir koalisyon kabinesinin yapacağı seçimlere artık hiç bir kimse itiraz edemez. Eğer dürüst seçim yap mak arzusunda samimî iseler bu fikrin üzerinde durmıya mecburdurlar.
KonyalIlar, büyük Türk Devletlerine paytahltlık yapmış mübarek bir diyarın evlâtlarısınız. Bir fert nasıl terbiye görür, nasıl tahsil e-der yükselirse, milletler de mazileri, tarihleriyle iftihar eder, yükselirler. Konya’nın tarihî mazisini ve zaman zaman İslâm ve Türk medeniyet merkezi olduğunu düşü-
— «Dünkü kaza neticesi parçalanan )C 47 Bal. uçağı, içindeki yolcu ve müıettebatiyle birlikte saat 12.40 da İstanbuldan Ankaraya mü-tevecihen hareket etmişti. Uçak saat 13.05 de Ankara üzerine geldiği zaman 9500 kadem (3150 metre) irti- ı fada bulunuyordu. Uçak Ankaraya bulut üzerinden uçarak gelmiş ve
önünde insan gaş cümlesine rahmet
sonra parti bina-Bayar orada Kon yaçları üzerinde iki satten fazla süren bir hasbühalde bulunmuştur. Konyanın halen ilk pâlnda ge len derdi: Konya ovasının sunla-ması, meselesi idi. Bayar bu dilek üzerinde bilhassa durdu, zaten meseleye vakıf ve agâh olduğu görülüyordu. Demokrat Parti iktidara gelirse ilk iş olarak Konya Ovasının bu derdini behemahâl halledeceğim KonyalIlara kat’î bir lisanla vadetti.
Kongre sonunda yapılan idare kurulu seçimi neticesinde Fahri Ağaoğlu, Ziya Barlas, Kemâl Ataman, Saffet Gürol, Muammer O-bus, Tarık Bozbek, Kâzım Gürel, Kemal Uluşahin, İsmail Iş.k il ida-re kurulu üyeliklerine seçildiler.
Lemi Budak, Adli Tabip Muhip Öz-
V®. Patöl°j* mütehassısı Prof Kamile Mutlu dün sabahın erken saatlerinden itibaren morgda cesetlerin hüviyetini tesbit etmeğe çalışmışlardır.
Cesetleri muayene edildiği sırada üzerlerinde saat, çakmak, dolma
M(u, çaKmaK, dolma çimento fabrikası arkasındaki tel- kölem, yüzük, para, tahvil, kibrit siz sisteminden yol almıştı. Kaza gibi eşya çıknîiş ve kaza kurban-
kuıbanı uçak burasını geçince 291 dereceden 4 dakikalık bir uçuş yaptı ve bundan sonra da İH dereceye indi. Sonra 111 dereceden 4 bin kadem (1.330 metre) ye kadar indi. Pilot bu irtifada, kuleden aldığı talimat ile inişe geçti ve telsizle «yeri gördüm, Çiftlik üzerin-deyim.. diye haber verdi. Müteakiben de meydanı gördüğünü ve inişe geçeceğini bildirdi. Uçak bu sırada 300 metre irtifada tekerleklerini çıkarmış vaziyette idi ve bu vaziyet meydandan da görülebiliyordu. Pilot son olarak meydanın batı ucuna 60 dereceye iniş yapacağını bildirdi. Fakat bu sırada meydanla tayyare arasındaki telsiz telefon muhaveresi kesilmiş, meydandan gerek telsiz telefon ve gerekse telsizle uçak mütemadiyen aranmaya başlanmıştı. Uçağın askerî meydana inmiş olması da düşünülerek bu meydanla muhavereye başladı ise de buraya inmediği anlaşıldı.
Bunun üzerine tayyarenin düşmüş olmasını nazarı itiabre alarak derhal bütün nakil vasıtalarımızla meydanın garp istikametine gittik.
Bu sırada bir köylü atla bize doğru geliyordu. İşte acı haberi o zaman aldık ve tayayrenin tepeye çarparak parçalandığını ve yanarak yere düştüğünü öğrendik. Meydanın yangın söndürme vasıtaları ile kaza yerine gittik ve alevler arasında yanmakta olan enkazı söndürdük.»
Kazanın sebebi
Genel Müdür Osman Nuri Bay-kal, Devlet Havayolları işletme metodlannın beynelmilel sivil havacılık talimat ve kaidelerine uygun olarak idare edildiğini, kaza ile neticelenen bu seferde de aynı kaidelerin harfiyen tatbik eilddiği-ni söyledikten sonra sözlerine şunları ilâve etmiştir:
— «Kazanın sebebine gelince, yapılan incelemeye göre çok kuvvetli bir ihtimal şudur? Bu tecrübeli ekibimiz rüyet şartlarını nazarı itibare alarak kısa bir dönüşle meydana girmek ve iniş yapmak istemiş fakat uç)ak dönüşte yüksekliği kaybederek bir metrelik irtifa farkı yüzünden tepeye çarpmıştır. Şiarımız hava yolcularımızı emniyet, sürat ve istirahatle ibr taraftan bir tarafa ulaştırmak olmasına rağmen bu kaza pilotun elde olmıyan hüsnüniyete makrun bir kararından doğmuştur..»
Osman Nuri Baykal kaza kurbanı her iki pilotun 1927 senesindenbe-ıi bu meslekte çalıştıklarını ve bugüne kadar da 10 bin saatten fazla uçuş yaptıklarını söyledikten sonra kazayı müteakip Diyarbakır ve Adana istikametinden gelen uçakların da meydana inemediklerini ve İstanbul hava alanına gittiklerini ilâve etmiştir.
Morg’da
Diğer taraftan evevlki gün enkaz arasından çıkarılan 15 ceset derhal Nümune hastahanesine kaldırılmıştı?.
Ankara Savcısı Rüştü Kayıkçı-oğlu. Savcı Başyardımcısı Zeki Kumrulu, Savcı yardımcılarından
~ -u- 3......& »)- nota ıııuoan-
ları arasında bulunan Havayolları Trafik mütehassısı Stevarfın cebinden de ufak bir Kuranı Kerim çıkmıştır. Ingiliz olan Stevartm ü-zerinden Kur’anı Kerim çıkmasr üzerine morgda bulunanlar hayretlerini gizleyememişlerdir,
Dün ceketlerin muaydnesi yapıldığı sırada Amerikan, Yunan, Ingiliz, elçiliklerinden ilgili kims^gı: ı gelerek ecesetlerin teşTıisinde bulunmuşlardır. Bu sırada Bulgaris-tanın Ankara elçisi Çobanöf da iki Bulgar kuryesinin cesetlerinin teşhisinde bulunmuştur.
Kurbanlar bugün defnedilecek
Kaza kurbanlarının cesetleri bugün uçakla memleketlerine gönderilecek ve Ankarada olanlar da bugün merasimle defnedileceklerdir. Devlet Havayolları kaza kurbanlarının nakil ve diğer her türlü masrafını üzerine almıştır.
Yolcuların rağbeti azalmadı
Hava yollarının «C 47 Alp uçağı» dün 21 yolcu ile İstanbula hareket etmiş, dün bütün Türkiyede 125 yolcu muhtelif uçaklarla seyahat etmişlerdir.
Yine dün muhtelif hava alanlarından hareket eden uçaklar % 65 nisbetinde yolcu ile sefer yapmışlardır.
Devlet Havayolları kurulduktan bugüne kadar ise 80 ilâ 100 bin yolcu Havayolları uçakları ile seyahat etmiştir.
Amerik Kurmay Başkanı Ankarada
★ (Baş tarafı birinci de) alanına gelmiştir.
General Collins, alanda kara kuvevtleri komutanı Orgeneral Nuri Yamut, Genelkurmay İkirtci Başkanı Orgeneral İzzet Aksalur, deniz kuvvetleri Kurmay Başkanı Koramiral Rıdvan Koral, hava küvetleri Kurmay Başkanı Korgeneral Fevzi Uçaner ve diğer bazı generalle, Amerika Büyükelçisi, şehrimizdeki Amerikalı generaller tarafından askerî merasimle karşılanmıştır.
Heyet doğruca Amerikan Büyükelçiliğine gitmiş, General Colnis saat 16 da Milli Savunma Bakanın,ı sonra Orgeneral Nuri Yamut'u ziyaret etmiştir.
şekilde kurulamaz
katleri örtbas edip senelerdenberi yapılan ihmal ve yolsuzlukları muhakkak, - yerinde alınmış tedbirler» diye mi göstermek lâzımdır?
Keza, Keskin tazim heyetine katılmayan Demokratların Devlet Re isinin mes’ul olmıyan makamından fazla bir şey ümit etmemeleri icap edeceği yolundaki kanaatleri, kanunlara aykırı bir saygısızlık ve şiddet midir? Devlet Reisi, bazı vatandaşların kendilerini ziyarete gelmemiş olmasından şahsan üzüntü duyabilirler. Fakat bunu nasıl olur da, bir şiddet alâmeti olarak tavsif edebilirler?
Reisicumhur makamına, eğer bir hürmetsizlik ve bu yolda gösterilmiş bir şiddet varsa, bu, kanunların müeyyidesi altındadır. Bu makama hürmetsizlik ve şiddet gösterildiği takdirde suç, mahkemeler ve mevcut kanunlar tarafından tayin edilerek her zaman cezalandırılabilir. Hal böyle iken, yüksek şahıslarını müteessir eden iki hâdiseyi, vatandaşlar topluluğuna ve radyolarla dünya efkârına şiddet misali olarak göstermeleri, ne dereceye kadar doğrudur?
Fakat, biz bu noktada da İnönü-nün de tecrübeli ve yüksek bir Devlet Adamı vasıflarına rağmen nihayet bir ..insan, olduklarını kabul ediyoruz ve şahıslarını müteessir eden ufak tefek bazı hâdiselere lüzumundan fazla üzülmelerini ve bunu unutmayıp acı bir hatıra gibi akıllarından çıkarmamalarını . beşerî.. görüyoruz.
Ve yine biz burada, 946 seçimlerinden itibaren Demokrat vatandaşların ne gibi şiddet facialariyle karşılaştıklarını ve hâlâ da Meclis içinde ve dışında hiç bir zaman eşit hak ve şartlara sahip olmadıklarını sayıp dökecek değiliz. Çünkü Demokrat Parti, kabul e-dilen yeni Seçim' Kanuniyle, yaklaşan seçimlere bir bayram havası içinde emniyetle girmeğe karar vermiştir. Demokrat Parti mazinin çok acıklı hatıralarını bir intikal zarureti farzedip, tamamen unutmak azmindedir. Ve yine Demokrat Parti, Sayın İnöyıünün memlekette vatandaşlar arasında dirlik ve düzenlik tesisine uğraşma gayretlerini de şükranla karşılamaktadır.
Fakat bu arada duyduğumuz büyük bir elem ve teessürü de a-lenen açıklamak isteriz:
Vatandaşlar arasında, dirlik ve dü zenlik bu şekilde asla tesis edilemez. Devlet Başkanı, kendilerin-nin şiddetj^oiyjkasi ■-tândaşlar topluluğuna ve radyolarla dünya efkârına takdim ederlerse, yurtta arzu ettikleri kardeşlik ve dirlik ve düzenlik havasını nasıl yaratabilirler?
Bu hususta duyduklarımız çok e-lem verici ve ümit kırıcıdır. Çünkü bu vaziyette Devlet Reisini, 12 Temmuz 1947 beyannamesiyle bir tayf halinde müşahede ettiğimiz bitaraflıklarından da uzaklaşmış görmekteyiz.
Filhakika Devlet Reisinin bu bir taraflı ithamlarını her hangi bir C. H. P. Milletvekili adayı yapsa, bir dereceye kadar mazur görülebilir; böyle bir adayın dahi seçim propagandası yaparken hücum vesilesi, Demokrat Partinin programına veyahut ileri sürdüğü fikirlerine karşı yapılmış olmalıdır; özlediğimiz yeni seçim havası budur. Zira vatandaşları birbiri aleyhine hüküm verdirmeğe sevkeden bir propagandaya Garp Demokrasilerinde asla tesadüf edilmemektedir.
Kanaatimizce, başta C. H. P. Genel Başkanı olmak üzere 1946 havasını memlekette tekrar yaşatmağa hiç bir vatandaşın hakkı yoktur.
Adviye FENİK
General Ali Fuat
Kızılca Hamamda
★ (Baş tarafı 1 incide) greyi terketmişler, fakat baş kan salonda kalan Çamlıde-re delegeleriyle kongreye de vam etmiştir.
Bu vaziyet üzerine Kızılca hamam’da Halk: Partisinden istifalar başlamış ve dün Yu karı Karaveren köyü ocak başkanı ve üyeleri topyekûn istifa etmişlerdir. Bu köyün 613 seçmeni vardır. îstifalann devam edeceği anlaşılıyor.
★ (Baş tarafı birinci de) mecburiyetinde kalmıştır.
Öğrendiğimize göre General Cebe-soy, seçimlerde müstakil olarak a-daylığını koyacaktır. Bilindiği gibi parti listesi haricinde müstakil a daylık koymak, kayıtlı bulunduğu partiden istifayı icabettirmektedir.
Diğer taraftan öğrendiğimize göre, ayni durumda bulunan Seyhan Milletvekili Sinan Tekelioğlu, İstan bul Milletvekili General Refet Bele de müstakil olarak adaylığını koyacakları için önümüzdeaki günlerde C.H.P. den istifa edeceklerdir.
Bugün Adana’ya gidecek olan Sinan Tekelioğlu dün kendisiyle ko-nüşaıı bir arkadaşımıza şunları söy lemiştir:
«— 950 seçimlerinde müstakil olarak adaylığımı koyacağım için C. H. P. den istifa edece,im. Fakat istifa edeceğim tarihi henüz tesbit etmiş değilim. Esasen C.H.P. içindekilerle ve bilhassa kurucuları ile hiç bir za man geçinemedik ve kendilerini ten kit etmemi de hazmedemediler..
Nişan
Teğmen Nazif Çakır ile Nezihe Kösebalaban nişanlandılar.
Comments (0)