YENİ SABAH
ABONE ŞARTLARI Türkiy» Ecnebi
»00 Kr. Seneliği 1400 Kr. 600 Kr. 6 aylığı 1200 Kr. 260 Kr. » eylığı 600 Kr.
yltiı 300 Kr.
3*
Yazan: Hüseyin Cahid YALÇIN^
3*
3
KURUŞ
I
I
L
Berlin, 21 Nisan:
Berlin radyosunun .istan-buldan yazıldığı» knydile bir havadis vermiş olduğunu söylediler. Bu havadise göre, Türkiye ttileon pn-n siplerinden zarar görmüş bir hükümet imiş; Amerikadan gelen tekli -lere pek ehemmiyet veremezmiş» Türkiye yalnız kendi dahili ışlerıle meşgul olarak bitaraf kalmak ister ve hiç bir ittifaka girmezmiş. Bunun için Eoosevelfin teklifi Türkiyeyi hiç alâkadar edemezmiş.
Roosevelt’in teklifine karşı Tür-kiyeden akseden bir havadisin Türk efkân umumiyesine hiç bir zaman hakikî bir tercüman olamıyacagını söylemeyi bir vazife bilirim. Havadisin ne şekilde neşredildiğini bizzat duymadığım için çıktığı membaın e-hemmiyeti hakkında hiç bir fikrim yoktur. Acaba gazeteci arkadaşlardan birinin mütaleası mıdır? Yoksa hususî bir muhabirin telgrafı mıdır ? Gazete makalesi ise, böyle hülâsa e-dilirken makalenin ruhu ne dereceye kadar sadakatle muhafaza edilmiştir? Bunlara dair de kat’î bir i fikir edinmeğe imkân bulamıyorum. ! Yalnız şu hülâsa ettiğim havadise karşı meseleyi tahlil etmek lüzumu-; nu hissediyorum. Çünkü Rooseveltin gerçekten yüksek ve İnsanî bir tek-; lifine karşı inkılâp Türkiyesinin mukabelesi bu şekilde olamıyacağma eminim.
Her şeyden evvel şurasını tasrih etmek icap eyler ki Türkiye Wilson prensiplerinden zarar görmüş bir hükümet değildir. Türkiyenin gördüğü zarar Wilson prensiplerine riayet edilmemesinden üeri gelmiştir. Einaenaleyh Türkiye, Wüson prensiplerine dün tarafdar olduğu kadar bugün de bağlıdır ve dünyayı gerçek ten rahata ve sulha kavuşturmak istiyenlerin o prensipleri samimî surette tatbik etmeleri lâzım olduğuna kanidir.
Sonra, yirmi sene evvel Amerika hükümeti tarafından ortaya atılmış bir fikir yanlış ve zararlı olsa bile artık Amerikadan aksedecek her şeşin mutlaka reddedilmesi lâzımgele-ceğine hükmetmek pek çocukça ve pek iptidaî bir muhakeme teşkil e-der ki Türkiyeyi bu kadar sathî ve basit telâkki etmek bizim izzeti nefsimizi yaralar.
Bu cihetleri böyle tesbit ettikten pnra esasa girecek olursak ; en evvel bir cihete işaret edeceğim: Türkiyenin bitaraf yaşamak arzusu ne kadar kuvvetli olursa olsun bu arzu ile Roosevelt’in teklifini reddetmek a-rasında hiç bir münasebet yoktur. Amerikanın Birleşik Devletler Cümhurreisi hiç bir millet aleyhinde tecavüz! bir ittifak ve bir harp teklif etmemiştir ki onu hükümetimizin bitaraf kalmak emeli namına derhal reddedelim. Bilâkis Türkiye gibi kiyasetini sulh ve sükûna, hak ve adalete tevfik etmek istiyen idealist bir memleket için Roosevelt’in teklifi takdir ve teşvik Ue karşılanması tabiî görülecek bir harekettir. Amerikan Cümhurreisi Avrupayı boğaz boğaza getirmek tehlikesini arzeden bir ihtilâfta, Amerikanın elinden gelen yardımını vâdetmek üzere, u-mıımî bir müzakere ve anlaşma esasına müstenit bir sulh ve sükûn temin etmek istiyor. Bu gaye Türkiyenin reddedeceği bir gaye olamaz. Zaten Roosevelt’in mesajı Alman Füh-reri ile İtalyan Diıçeye tevcih edilmiş olduğu için Türkiyenin hemen ileri atdarak Amerikaya red cevabı vermesi kabil değildir.
Bu noktalar Üzerinde ısrar ediğimiz milli mücadele İle başlıyan yük Bölme ve derleme handeîerîmTz ve bu uğurda sarfettiğimiz samimî ve ciddi gayretlerimiz sayesinde cihan efkârı umumiyeslnde ve bilhassa A-merikada kazandığımız iyi şöhretin
Hüseyin Cahid YALÇIN (Sonu 3 Uncii sayfada)
İngilterede Mecburi Askerliğin Esasları
| 20 ile 21 Yaş Arasında Bütün Erkekler Altı Ay Talim Görecekler
İngiliz Başvekili Avam Kamarasında izahat Verdi, Yeni Kararın Berlin, Paris ve Romadaki Akisleri
Londra, 26 (A.A.) — Bu sabah toplanan kabine mecburî askerlik hizmetini esas itibarile kabul etmiştir.
Kabine toplantısından sonra
Chamberlain Başvekâlette muhale-
fet liderlerini kabul eylemiştir.
«Press Association» gazetesi, în-
gilterede mecburî askerliğin kabu-
lünün enternasyonal vaziyette mü-
him akisler yapmasının beklenildi-
ğini yazmaktadır.
Şimalî İrlanda Başvekili Lord
Craigavon, İngilterede tatbik oluna-
cak mecburi askerliğin otomatik o-larak şimalî İrlandada da tatbik e-dileceğini söylemiştir.
YILDA 310 BİN KİŞİ ASKER OLACAKI
Lndra, 26 (A.A.) — Lloyd Georgı kaç kişinin askerlik hizmeti kanu-
ooccoocooocooccoc()a)ccccxxx)o(xxooooccs(x)o(»oooc^^
■)
Ingiliz Başvekili Chamberlain
Yugoslav Hariciye Nazırı Hitlerle Uzun Bir Mülakat Yaptı
Yugoslav Matbuatında Akisler
nu şümulüne gireceğini sormuş ve Chemberlain:
«Yılda takriben 310 bin» cevabını vermiştir.
Kanun; şimdilik üç sene müddetle muteberdir.
ÇEMBERLAYNiN BEYANATI
Londra, 26 (Hususî) — Mecburî askerlik kanunu bugün Avam kamarasına verilmiştir. Chamberlain, bu münasebetle mühim beyanatta bulunmuş ve ezcümle demiştir Kî:
«— Hükümet, memleket müdafa ası için lüzumlu telâkkr edeceği tedbirler hakkında tetkikatta bulunacağını geçenlerde bildirmişti.
Yapılan tetkikat neticesi göstermiştir ki, şimdiki seferberlik usulümüz modası geçmiş bir usuldür, a günkü şartlara katiyen uyğun de-
(Sonu 3 üncü tayfada)
B. A. Bora Hatayda Zehirlenerek mi
İstanbul Tıbbı Adlisi Ahşada Şiddetli Arsenik Zehiri Buldu
/*——;---;-----
Türkiyenin Hitlere Cevabı
İktisat Vekâleti Limanlar Umum Müdürlüğü Ş. Mü-dürü B. Boranın Esrarlı ölümünde Hükümetimizin Talebi üzerine Hatay zabıtası ehemmiyetle tahkikata geçerek bazı İp uçları buldu
Bundan bir müddet evvel; îsken-l derunda tesis olunacak «Serbest mıntaka» hakkında tetkikler yap-! mak üzere Hataya gönderilen İkti-
sat Vekâleti Limanlar Umum Müdürlüğü Liman şirketleri müdür B. Asaf Boranın; Ankaraya döndüğü
(Sonu 3 üncü sayfada)
Amerika Cümhurreisi M. Roose-velt’in mesajı üzerine, Alman devlet Reisi muhtelif devletler meya-nında hükümetimizden de; kendimizi her hangi bir tehdit altında görüp görmediğimizi sormuştu. Ankaradan bildirildiğine göre hükümetimiz; Hitler’in bu sualine gayet sarih bir cevap vermiş ve ezcümle; «Türkiye kendisini hiç bir tehlike karşısında addetmemekte-dir. Esasen kendisinin tehdit edilemez bir vaziyette olduğunu da ayrıca asrih eder» demiştir.
Balkanlı dostlarımız da hükümetimizin bu cevabından haberdar e-ı dilmişlerdir.
Bu Mülâkatm iki Memleket Arasındaki Bağları Sıklaştıracağı Tahmin Ediliyor
Berlin, 26 (A.A.) — Hitler, öğle zamanı Von Ribben-torp’un huzurile Tsintsar Markovi-çi kabul etmiştir.
Bu mülftkattan sonra neşredilen resmî tebliğde şöy le denilmektedir:
«Hariciye Nezaretinde saat 18.30 da yapılan uzun bir görüşmeden sonra Von Ribben-trop ile Markoviç, İki memleket arasında muallâkta alan bütün meseleler hakkında a-ralarında tam bir görüş birliği olduğunu müşahede etmişlerdir.»
Markoviç, bundan sonra Von Ribbentrop’un Ber lin civarında kâin Dahlen’deki ikametgâhında mumaileyh ile birlikte öğle yemeğini yemiştir.
Öğleden evvel Yugoslavya Hariciye Nazın meçhul askerin mezarına bir çelenk koymuştur.
Markoviç’in Venedikte Kont Ciano ile alınmış resmi
Alman İstihbarat Bürosuna beyanatta bulunan Markoviç, demiştir ki:
(— Almanya ile Yugoslavya arasında iyi komşuluk ve mütekabil (Sonu 3 üncü sayfamızda)
Esrarlı Bir Cinayet
Dün Denizden Boynuna Taş Bağ lanmış Bir Ceset Çıkarıldı
Cesedin Boynunda bıçak Yaraları da Var
Von Papen Geldi
Yeni Alman Büyük Ficisi Akşam Üstü Ankaraya Hareket Etti
Von Papen Sirkeci istasyonunda kendisini karşılamıya gelenlerle musafaha ederken
Almanyanın Ankara Büyük Elçiliğine tayin edilen Von Papen, dün' ■abahki ekspresle Avrupa’dan şehrimize gelmiş ve Sirkeci garında Alman başkonsolosu, sefaret erkânı ve Alman kolonisi tarafından karşılanmıştır.
Sefir, gardan çıkarak kendisini
bekliyen otomobille doğru Ayaspa-şadaki Alman sefarethanesine gitmiştir.
Von Papen, Haydarpaşa’dan akşam kalkan ekspresle Ankaraya hareket etmiştir. Sefiri İstasyonda Alman konsolosu, sefaret erkânı ve Alman kolonisi uğurlamışlardır.
Mayıs ortalarında şehrimizi şereflendirecekler
Ankaradan bildirildiğine göre Millî Şefimiz İsmet İnönü; mayıs ortalarında şehrimizi şereflendire-ceklerdir.
Cümhurreisimiz İstanbul’da bir müddet kaldıktan sonna «Yalova» ya gidecekler ve orada birkaç gün istirahat edeceklerdir.
Potemkin Bu
Sabah şehrimizde
Sofya, 26 (A.A.) — Ankara’ya gitmekte olan Sovyet Hariciye Komiseri muavini Potemkin, bu sabah saat yedide buraya gelmiştir.
öğleden sonra Başvekil Köseiva-nof’la görüştükten sonra saat 16,20 de seyahatine devam etmiştir.
(Sonu 3 üncü sayfamızda)
Dün, Eminönünde Balıkhane ile Köprü arasındaki kısımda denizden bir ceset çıkarılmıştır.
17-18 yaşlarında tahmin olunan bu cesedin hüviyeti henüz anlaşılamamış olmasına rağmen bir hafta kadar denizde kaldığı ve esrarengiz bir cinayet saikile denize atıldığı kuvvetle tahmin edilmektedir.
Dün saat 16 sıralarında bu civarda balık avlamakla meşgul bulunan bazı sandalcılar deniz üstünde siyah renkte ve insan cesedini andıran bir cisim görmüşlerdir. Hafif dalgalı bir
surette bulunan denizde yüzükoyun olarak kısmen suyun sathına çıkan cisme yaklaştıkları sırada bunun u-zun müddettenberi denizde kalarak şişmiş bir insan cesedi olduğunu anlamışlar ve derhal sahile gelerek diğer arkadaşlarını haberdar etmişlerdir.
Bunun üzerine sahilde bulunan sandalcılar da cesedin bulunduğu mahalle gelerek elbirliğile sahile çekmişlerdir. Vak’adan ilk olarak Eminönü polis merkezi haberdar e-(Sonu 3 üncü sayfada)
HER SABAH
ET NARHI
Belediye daimi encllmenl tarafından kaldırıldı
İstanbul kasapları koyun etinden narhın kaldırılması için İktisat Vekâletine müracaat etmişlerdi. Vaziyeti tetkik eyliyen vekâlet, narh hakkında bir karar verilmesi için evrakı İstanbul Belediyesine sevk (Sonu 3 üncü sayfamızda)
Halk Ve Okuma ihtiyacı
Bir müddet evvel bu sütunlarda Meksikada halkı okumaya teşvik i-ç.rn posta idaresinin gazeteleri, mecmuaları ve kitapları parasız naklettiğini, matbua dağıtma işinin posta idareleri tarafından yapıldığını yazmış, memleketimizin de mümasil kolaylıklara kavuşması temennisini izhar etmiştik.
Dün idaremize Van bayiunizden bir mektup goldi. Dürüstisi ve cid-diyetile kendini sevdirmiş bir kitap yani irfan evinin sahibi olan bu zat haftada Vana ancak iki gün posta geldiğinden ve postalardan birisinin gelme günü pazara tesadüf ettiğin-1
den bahsederek diyor ki: «Van golü işletme idaresinin küçük bir himmeti ile pazar günü gelen posta cumartesi günü sabah yedide Van postanesine teslim edilecek olursa memleketin irfanına hizmet edilmiş olur. Çünkü pazar günleri halk kırlarda bulunur, şehirde kalmaz.»
Meksikada halka okuma ihtiyacını aşılamak için postaneler bedava matbua naklederken Van gölü işletmesinin bu makul dileği yerine getireceğini şüphesiz addedecek kadar bu milli idarenin memleket ve irfan severliğlnden emin bulunuyoruz.
A. CEMALEDDİN SARAÇOĞLU
TIKUAIAH
27 NİSAN 1*39
HATIRA v» İTİRAFLARI
Tefrik. No 73
POLİTİKA
Mirzek Aliye Tatbik
Edilen Feci Ölüm
Vatan Haini Böylelikle Lâyik Olduğu Cezayı Bulmuştu
— Beyefendiler, diyordu. Bilmem siz de duydunuz mu?.. Geçen hafta içinde idi. İngilizlerin meşhur bir adamı var, hani ismine Çerkeş Ragıp diyorlar. İşte o geldi Hisara Gece yarısı, Rizeli Uyasın kahvesini bastı. Biçare llya6i elini kolunu bağlayıp önüne kattı, götürdü Alemda-ğma. Çok tosun ve erkek bir delikanlıydı llyas. Kabahati de nedir biliyor musunuz beyler?., işittiğimize göre llyas bazı arkadaştan ile Balta limanında Ferit paşa haininin yalısını basacak ve paşayı Anadolu-ya kaçıracakmış. Yalan değildi bu. Giriştiler bu işe, fakat neden bilmem muvaffak olamadılar. Bir de işittik ki, Çerkeş Ragıp denilen bu alçak herif, zavallı Uyası Alemdarında diri diri toprağa gömerek öldürmüş. Yusuf bey, bu hâdise üzerine yemin etmiş, llyas için o da bir Çerkeş kurban edecek ve Uyasın mezarının yanında kazdıracağı çukura diri diri gömecekmiş.. Hep dua ediyoruz. Allah göstersin o günü diye.
Hikâyenin bu kısımları bizim 1 Mirzek Aliyi titretiyordu. Ortalığa bastığı gibi onun da yüreciğine bir karartı çökmüştü. Hemşinli Nurinin anlattığı masal değildi Bir hafta evvel olmuş gerçek bir hâdise idi. Çerkeş Ragıp adını taşıyan bir düşman uşağı bu fecaati göz kırpma dan yap inişti. Yusuf bey de bunun karşılığını yapmak kararını vermişti. Fu-nu, Süleymaniyede, Tiryaki çarşısında bana söylediği zaman, ne yalan söylıyeyim, birdenbire irkilmiş ve bu ölüm tarzım beğenmemiştim. Tabiî bir şey de söyıîyememiştim. Fakat, Yusuf bey tavrımdan hoşnutsuzluğumu anlamış ve bana sormuştu:
— Kara Mehmet, sen bunu hoş görmedin galiba?..
Yüzümü yere eğmiş, cevap vermiştim :
— Eh yüzbaşım. Düşman da olla bu çeşit ölüm biraz acayip geliyor bana. Bilmem ki, alışmadığımızdan mı nedir, toprağa diri diri gömmek.
Yusuf bey sözümü kesmiş ve cid dilikle:
— Ağzında geveleyip durma Kara Mehmet, demişti. Buna vahşet ve fecaat derler, deyiver de çık işin içinden.
— Mademki öyledir yüzbaşım. «Şu herifi düpedüz, yani şu bildiğimiz gibi ya bir kurşunla veyahut ta bir bıçak darbesile öldürsek daha iyi olmaz mı yüzbaşım?
Yusuf bey kaşlarını yukan kaldırmış, çehresi bayağı kararmıştı. Hırslı ve hışımlı bir tavırla:
— Hayır, hayır Kara Mehmet. Yanılıyorsun sen. Vahşete ve fecaate vahşet ve fecaatle mukabele e-deceğim ki, bu habisler bir daha arkadaşlara musallat olmağınla r; bu gibi vahşetleri tekrara cüret edemesinler. Yurdumun düşman çizmeleri altında titrediği, milletimin çeşit çeşit zulümlerle inletildiği bir günde, düşmanlara ve hele bunun gibi nankör soysuzlara ölüm beğendirmek i-çin tezgâhtarlık etmeğe, dil dökmeğe vaktim yok. Bu kara yüzlü herifi, rahmetli şehit Uy asa kurban edeceğim işte bu kadar. Hem günahtan kaçınmak, yok bilmem vicdana dokunmak ve emsali gibi püften mefhumlarla yurd kurtarılmaz. Ele geçirdim mi dilediğim gibi tepelerim.
Demiş .gözü gibi yüreğinin de pekliğini göstermişti.
Hemşinli Nurinin gevezelikleri devam ediyor, arabamız da yokuş yukarı sarsıla sarsıla çıkıyordu. Mir zek Ali, uykudan uyanır gibi silkindi. Ak gözlerini yüzüme dikti ve:
— Kara Mehmet, dedi. Ne bitmez yirmi dakika imiş bu.
Izmitte Teşhiri Menedilen Tablolar
SehrimizeGönderildi
Bugün Sultanahmet birinci Sulh ceza hâkiminin reisliğinde bir heyet tarafından tetkik olunacak
Izmitte açılan resim sergisinde mahallî müddeiumumilik tarafından teşhiri menolunan 6 tablo, dün mez kûr müddeiumumilikten İstanbul müddeiumumiliğine gönderilmiştir
İzmit müddeiumumiliği ayrıca bir de talimatname yollıyarak bu tabloların şehrimizde teşkil olunacak bir ehli vukuf tarafından tetkik olunmasını ve neticenin bildirilmesini istemiştir.
Müddeiumumilik; bunun üzerine meseleyi Sultanahmet birinci sulh oeza hâkimliğine havale etmiştir.
Sultanahmet birinci sulh ceza hâkimi B. Reşidin niyabetinde bu gün bir ehlivukuf heyeti teşkil edilerek tablolar tetkik olunacaktır.
Heyetin vereceği rapor, doğruca İzmit müddeiumumiliğine gönderilecektir.
ADLİYE VEKALETİ DE MESELEYİ TETKİK ETTİRİYOR Ekserisi evvelce İstanbuldaki ser gide teşhir edilerek büyük bir takdir kazanan tabloların teşkil ettiği İzmit resim sergisinde 6 tablonun müstehcen görülerek teşhirlerinin menolunması hâdisesi ile Adliye Vekâleti de ehemmiyetle meşgul olmağa başlamıştır.
Vekâlet bu hususta, mahallinden izahat istemiştir.
İZMİT MÜDDEİUMUMİLİĞİ VE GAZETELER
Bu mesele etrafında neşriyatta bulunan İstanbul gazetelerinden bazılarının İzmit müddeiumumiliği tarafından dava edildiği şayi olmuşsa da dün kendisile görüştüğümüz îs-sanbul Cümhuriyet müddeiumumisi B. Hikmet Onat, bu hususta İzmît müddeiumumiliğinden bir iş’ar olmadığını söylemiştir.
VİLAYETTE :
Dün bir Bulgar tevkif olundu
Bulgar tebaasından Niko isminde bir adam dün komünistlik suçu İle yakalanarak adliyeye teslim o-lunmuştur.
Niko, müddeiumumilik tarafından 4 üncü sorgu hâkimliğine verilmiş ve sorgusunu müteakip tevkif olunmuştur.
Tirende Ucuz
Seyahat Etmek İsteyen Açıkgöz
Çapkın Nuri, bana ağız açtırmadı. Alaylı ve hele pek manalı bir gülümseme ile:
— Hele sabırlı ol beyefendi, dedi. Yirmi adım ilerideki ulu selvinin altında indireceğim sizi.
—- Bostan nerede ya?..
— Onu da oraya varınca görür-
sün.
Mirzek Alinin bir sual daha sormasına meydan kalmamıştı. Yolun dar ve iki yanı sık fundalıktı bir yerine varmıştık artık. Sağ ve solumuzdaki çalıların arasından, ellerinde filintalarile yüzbaşı Yusuf bey ile Mipavrili İbrahim, yerden biter gibi ansızın dikilivermişlerdi karşımızda. İbrahim, bütün hemşeriler arasında pek meşhur olan dik sesile, kulaklarımızı delecek gibi haykırmıştı :
— Yol kesin ülen, înin arabadan
aşağı.
Bu manzara ve hitap karşısında, Mirzek Alinin tabancasına el atıp birden arabadan atılacağını, çok um muştum. Nekadar da yanılmışım ben. Beyazıt kahvelerinde hesapsız ve ölçüsüz atıp tutan, bol keseden cesaret saçıp savuran ve düşmanlara dayanıp ortalığı kasıp kavuran bu yalancı kahramanın kedi kadar da yüreği yokmuş meğer. Birden sesini ve soluğunu kesmiş, sararmış ve sersemlemişti. Korkudan gözleri büyümüş, saçları dikleşmişti. Bana doğru sokuluyor, benden medet u-m'uyordu. Tiksinmiştim halinden. Erkeklik şeref ve meriyetinden mah run olan bu kahpe yaradılışlı soysuzun bana sarılan kolunu nefretle silkip itmiştim ve:
— Ülen korkak herif, demiştim. Canın bu kadar tatlı ve kıymetli idi de, ne diye çıktın bu yola. în aşağı hadi arabadan.
Hemşinlinin çelik kollan, bir et; ve kemik yığını haline gelen Mirzelıi arabadan almış, çakıllı toprağın ii-zerine atmıştı. Ne yürüyecek, ne de duracak hali kalmadığını gören Mi-pavrilı İbrahim de Mirzeki kucaklamış, yolun solundaki sıklıklara sokmuştu. Nuri ile Hoca Bekir arabaları ile yanımızdan ayrılırken biz de Taşdelen yolunu tutmuştuk.
Ertesi sabah, Ermeni köyü ile Polonez arasındaki kesik tepede ve I şehit îlyası diri diri gömdükleri mezarın bulunduğu yerde idik. Mipavrili ile ben nöbetleşe mezar Kazıyorduk. Yusuf bey de Mirzek Ali iie yarenliğe çalışıyordu. Acı âkibetini an lıyan Mirzek ağlıyor, yalvarıyordu. Fakat, yüzbaşı hiç oralarda değildi. | O alayına devam ediyor, bizim top. | rak kazıcımızı seyrediyordu. Bir a-' ralık yanımıza geldi ve:
Çocuklar, dedi. Mezar gibi de i ğil, bayağı bildiğimiz kuyu gibi di-I ı kine kazln SU çukuru. Ben fikrimi! . değiştirdim. Bu haini toprağa diri .. , , , ,
i din gömüp öldürmiyeceğim. Bu ezi- Adada yapılacak iskele yeti kâfi görmüyorum ona. Topra-i 4ın dışında bırakacağım kısmını kurtlara, çakallara yedirip didiklet-1 tireceğim bu habisin.
Bir saat sonra, çukur Yusuf be-'
. yüı verdiği ölçüyü bulmuştu. Biraz . dinlendikten, terimizi kuruttuktan I , sonra, Mirzekin elbisesini çıkarmış ) . üzerinde yalnız don gömlek bırak-. mistik. Kollanın, ayaklannı bağla-. mış, çukura salmıştık. Etrafına da kürek kürek toprak atmış, İyice de ı bastırmıştık. Mirzek Alinin yalnız boynu ile başım dışarda bırakmıştık. Bağırmaması için ağanı da kendi mendililg sarmıştık. Biraz daha şakalaştıktan sonra bu kara yürekli düşman uşağım kara mukadSeratile başbaşa bırakmış ve oradan ayrıl-mıştık.
I
(Devamı var)
Üsküdar Adliye Binasını Kasden Yakan Adam
DUn Ağırcezada neticelenen muhakemesinde b sena it ay ağır hapse mahkûm edildi
Bir gece vakti; muhakemesine| ait bir dosyayı ortadan yok etmek maksadile Üsküdar adliye binalım yakan Nureddinin ağır cezadaki muhakemesi dün neticelenmiştir.
Muhakeme heyeti; maznunun in karma rağmen; bu işi yukanki ga-' ye ile kasden yaptığı kanaatine var mış ve kendisini beş sene, 11 ay 6 gün ağır hapse mahkûm etmiştir.
İstanbul kumandanı Valiyi ziyaret etti
İstanbul komutanı general Halis Bıyıktay, dün vali ve belediye reisini makamında ziyaret etmiştir.
BELEDİYEDE :
Temizlik İşleri
Bu sene bütçesine yeniden (36) bin lira ver) İdi
İstanbul belediyesi tarafından Şişli Bulgar hastanesi civarında yapılmasına karar verilen yeni hastane için 436 bin liralık bir tahsisat ayrılmıştı. Bu tahsisattan 36 bin liralık kısmı görülen lüzum üzerine temizlik işleri bütçesine ilâve olunmuş tur. Bu suretle temizlik işleri bütçesine bu sene yapılan zam 136 bin lirayı bulmuştur.
Temizlik işleri, bu sene Uunzfıa kadrosunu takviye etmek için yeniden bir çok amele alarak kadrosunu genişletmeğe ve yeniden 20 temizlik kamyonu ve 10 arazöz siparişine karar vermiştir.
Vali Ankaraya gidecek
Vali ve belediye reisi doktor Lût-fi Kırdar Önümüzdeki hafta Ankaraya gidecektir. Valinin Ankaraya yeni istimlâk kanunu çıktıktan sonra yapacağı bu ziyaret bilhassa belediyeler bankasından alınacak (5) milyon lira işile alâkadardır.
Yalova kaplıcaları Sıhhat Vekâletine veriliyor Yalova kazasının İstanbul vilâyetinden ayrılarak Bursaya bağlanması tekarrür ettikten sonra Yalo-vadaki kaplıcaların da Sıhhat ve lç-| timaî Muavenet Vekâletine verilmesi kararlaştırılmıştır.
Belediyede bir tayin
I Belediye daimî encümeni azasın-| dan Suphi, Bursa vilâyet encümeni i azalığına tayin olunmuştur.
MÜTEFERRİK t
Kiraladığı polis elbise-sile cürmümeşhut halinde yakalandı
Polis; Edirneye ucuz seyahat etmek için kurnazca bir usul bulan bir açıkgözü yakalamış ve dün adliyeye vermiştir.
İsmail Hakkı ismindeki bu adam, bir kaç gün evvel, Kapalıçarşıdaki müstamel elbisecilerden kira ile bir resmî polis elbisesi almış ve elbiseyi giyip tirene binerek polis memurları gibi sülüs bilet ücretile Edirneye git miştir.
İsmail Hakkı, Edirnedeki hususî İŞini gördükten sonra, ertesi gün, yine tirenle Istanbula dönmüştür.
Fakat tiren, Büyük Çekmeceye geldiği vakit, devriye jandarmalar,' bu 6ahte polisin bazı hareketlerinden 1 şüphelenmişler ve kendisini göz hap j1 sine almışlardır.
Kurnaz adam bu vaziyeti hemen ! sezmiş ve hemen tirenin belâsına 1' giderek alelâecle, üzerindeki ünifor- i ■ manın apoletlerini sökmüştür.
Fakat, dışarıda bekliyen jandarmalar, belâdan çıkar çıkmaz hemen |1 kendisini yakalamışlar ve adliyeye [' teslim etmişlerdir.
Dün Sultanahmet. birinci sulh ce- i' za hâkimi huzuruna çıkarılan Isma-1 il Hakkı, cürmünü itiraf etmiş ve şunları söylemiştir:
— «Ben fakir bir adamım. Edir- 1 nede bir işim vardı. Gitmek istedim. Fakat para bulamadım. Bu kurnazlığa baş vurdum’»
Mahkeme; İsmail Hakkıyı ikametgâha raptan serbest bırakmıştır.
Şehir Meclisinin şükran telgrafı
İstanbul halkına büyük bir nemi-le olarak hükümet tarafından devr olunacak elektrik, tramvay ve tünel şirketleri dolayısile dün şehir meclisi tarafından bir şükran telgrafı çekilmiştir.
DENİZLERDE :
Su tanklarının yanaşması için Adalarda yapılması kararlaştırılan iskelenin Madende yapılması tekarrür etmiştir.
İskele 50-60 bin liraya mal olacaktır.
Halk Partisi milli senfonls mUsabekası
Halk Partisi tarafından bir Türk Milli Senfonisi meydana getirecekler arasında bir müsabaka açıldığını yazmıştık. Türk Millî karakterini gösterecek olan bu senfoniler arasında en iyisi bir jüri heyeti tarafından seçilecektir.
İstanbul konkervatuvarmdan Fer di Ştatzer ve Yüksek Nazariyat muallimi Adnan da jüriye aza seçildiklerinden Ankaraya hareket etmişlerdir. Haber aldığımıza göre müsabakaya bir çok senfoni gönderilmiştir.
Denizyolları ve Limanlar Umum Müdürlükleri faaliyete geçiyor
An karadan gelen haberlere göre ayrı birer müdürlük halinde idare edilecek olan Limanlar ve Denizyolları Umum Müdürlüğüne ait teşkilât projelerinin hazırlıkları bu günlerde bitmek üzeredir. Her iki idarenin de önümüzdeki ayın birinden itibaren faaliyete geçecekleri söylenmektedir.
Denizbank idare meclisi dün bankada bir toplantı yaparak elde bulunan bazı işlerle bankada yapılacak değişiklikler etrafında görüşmelerde bulunmuştur.
Türkiyenin cevabı karşısında
Avrupadakı gergin hava üzerine, Amerikan devlet reisi Roosevelt’in Berlin - Roma mihveri devletlerine, yani Berlin ile Romaya gönderdiği mesaj üzerine Alman Devlet Reisi muhtelif devletlerden kendilerini her hangi bir tehdit altında görüp görmediklerini sormuştu. Bu arada Alman Devlet Reisi M. Hitler, bu suali Türkiyeye de sormuş ve hükümetin cevabı sarih, her türlü tereddüt ve şüpheden azade bir şekilde kendisini göstermiştir. Bu cevabın meali şöy-ledir:
«Türkiye kendisini hiç bir tehlike karşısında addetmemektedir. Esasen kendisinin tehdit edilemez bir variyette olduğunu da ayrıca tasrih eder.»
Bu kelimelerin ifade ettiği şey, çok t büyük ve manalıdır. Avrupa’nın çarıkında, arzın mühim ve beynelmilel | yollarından birine hâkim bulunan | Türkiye Cümhuriyetinin takip n i siyaset açıktır. Bu siyaset, Türklerin, Umumî Harp sonunda her türlü vasıtadan mahrum olarak, sırf Türk olmaları dolayısile istiklâllerini elde etmeleri ve kanlarile asırlardanberi ı yuğurdukları toprakları yabancı te-I Birlerden kurtardıklarındanberî, komşularını olduğu kadar beynelmilel ca-|mianın diğer fertlerini endişeye dü-şürmiyecek kadar samimî, her türlü Ifena maksat ve ihtiraslardan azade-| dir. Bu, uzun senelerin istikrarlı Türk I politikasile de teeyyüt etmiş bir key-f iyettir.
Türk riyaseti, hâdisatı tâ uzaklardan görmüş ve ona göre hattı hareketini ittihaz etmiştir. Türk devlet a-damlarının, beynelmilel hâdisatın. müstakbel sırlarım vaktinden evvel gören acık ve tecrübeli gözleri, ona göre tedbirler almayı Türk camiası i-çin olduğu kadar dünya sulbü için de bir vazife olarak bilmiştir. Türkiye, sulh halinin milletler beyninde esaslı ve normal bir vakıa olduğunu düstur bilmesine rağmen, insanların ve do-jlayısile devletlerin de henüz hukukun yüksek ideaUerine tevafuk eden bir vaziyette olmadıklanw «₺ı ruazaı-
Orozdibak hâdisesinin muhakemesi
«Orozdibak» müessesesini, vergi ; kaçakçılığı ihbarı bahanesile 1200/ lira dolandırmak istemek suçile tu- ’ tulup asliye lüncü ceza mahkemesi !ı__________ „____
da tutarak, siyasetini bu hayatî hâdiseye göre tanzim ve tesbit etmiştir.
Türkiye kuvvetlidir, zira, kuvvetin hâkim olduğu ve hukukun henüz müeyyidesini bulmamış olduğu bu devirde. hayat mücadelesinde kavi, manevî ve maddî cihetten varlığını müdafaa etmenin muvaffakiyet için şart olduğunu tecrübesinden, Türklük vas fından almıştır. Türkiye, sulh siyasetinde samimidir. Zira, onun on beş senedenberi takip ettiği siyaset, her
taiııfııı.Lı 11 buıttlH kM-m TCHK
mail Hakkı hakkındaki bu hüküm .
Temyiz mahkemesince nakzedildi-ğinden davaya dün tekrar bakılmış-tır. (
Dünkü celsede müddeiumumi mu , avini Besim; tehdidin mevcut oldu- , ğunu söyliyerek suçlunun tecziye- 4 sini istemiştir.
«Orozdibak» vekili de ceza verilmesinde ısrar etmiş, muhakeme he-'. yeti; maznuna; «Orozdibak» m ver-', gi kaçakçılığı y.pbğını nereden an-bîr' ideoloji irâdelerinden ladığıuı sormuştur. [içtinabı hususunda gösterdiği gay-
Maznun müteaddit defalar bunu ; öğrenmek için müessesenin etrafın- ı da dolaştığım söyliyerek:
— «Hattâ, sene başı münasebe- , tile bütün mağazaların kapalı oldu- ; ğu gün, içeride sahte faturalar yapmak için memurların çalıştığım is- j tidlâl ettim.» .
Demiştir. Bu tevil üzerine müessese vekili; eski bir tarihi olan (O-rozdibak» gibi büyük oîr ticarethanenin vergi kaçakçılığı yapnuyaca-ğını söylemiş ve ezcümle:
ret, ve bunların müsbet neticeleri bu hususta bir garantidir.
Türkiye, dünyanın bu karışık günlerinde senelerdenberi gözönünde tuttuğu düsturu bırakmamış, değiştirmemiştir. Türkiye, beynelmilel camianın bütün fertlerine karşı samimidir ve her türlü şüpheli hislerden ta-mamile uzaktadır. O, kendisinin inkişaf ve yükselmesi uğrunda, millî hutudlan dahilinde olarak, mesai sarf etmek gayesindedir. Bu sebepten hiç bir devletin Türi/erin dürüst, samimî
uıruevırıııı ı uı ı/ırıu: uuıuoı, miuuiu «Defterdarlığın hesap müte-1 siyasetinden endişe etmiye hakkı hassısı M. Muller; mûessesede tet- yoktur.
kıkat yapmış ve bütün hesaplan te- Kuvvetli, millî şuuruna malik, miU miz bulmuştur.» demiştir. jf seciyesi itibari 1 e asker olan ve bu-
Maznunun avukatı B. Mahmut gün dünyanın en kudretli, silâhlı bir ise, müessesenin bugünkü ticari def- ordusuna malik Türkiye, kendini her terlerinin tetkikıle hakikatin mey- hangi bir tehdit altında hiç bir zaman dana çıkacağını söylemiştir. addetmez. Zira böyle bir tehdit kar-
Mahkeme kararını müteakip cel- sısında değil, bir ordunun, fakat bü-sede verecektir. tün by- milletin kendisile beraber tno-
sede verecektir.
Ayağındağı şık ve yeni dem tekniğin bütün yeni vasıtalara
pantalonu nereden bulmuş
Sabıkalılardan Cemal isminde biri, evvelki gün ayağında yeni ve şık bir pantalonla dolaşırken memurlar tarafından çevrilmiş ve bu pantalonu nereden bulduğu sorulmuştur.
Cemal; pantalonu nereden aldığı nı söyliyemediğinden bir «hırsızlık» ihtimalde müddeiumumiliğe teslim olunmuştur.
Dün Sultanahmet birinci sulh ceza mahkemesüıe verilen Cemal:
— «Ben bu pantalonu Recepten aldım. Recep çalmış, bana sattı.»
Demiştir.
Muhakeme, Recebin celbi için başka bir güne bırakümıştır.
nın da Avrupanm bu köşesinde birer kuvvet âbidesi gibi yükseldiği görülecektir.
Dr. Reşad SAGAY
Eski Denizbank Umum MUdllrtl yeni vazifesine gitti
Ziraat bankası meclisi idare reisliğine tayin edilen Denizbank U-mum Müdürü Yusuf Ziya Erzin yeni vazifesine başlamak üzere dün şehrimizden Ankaraya gitmiştir. Mumaileyh bankadan hareketinden evvel mesai arkadaşlarını toplayıp kendilerine teşekkür ettikten sonra veda etmiştir. Kendisini istasyonda Denizbank erkânı ve memurları u-ğurlamışlardır.
ONHABERLER
Yugoslav Hariciye Nazırı Hitlerle Görüştü
(Baş tarafı 1 inci sayfada) hürmet ve menfaatlere müstenit tam emniyet münasebetleri müsait bir şekilde inkişaf etmektedir.»
GAZETE MÜTALEALARI
Belgrad, 26 (A.A.) — Yugoslav matbuatı, Hariciye Nazırı Marko-viç’in Berlin müzakeıelerile meşgul olmaktadır.
«Politika» gazetesi, bu ziyaretin dostane mahiyetini ve son Rumen -Alman müzakerelerinin iyi akislerinin hatırlattıktan sonra diyor ki:
«Berlin müzakereleri Venedikte yapılan dostane müzakerelerin mantıkî bir neticesidir. Hedefleri sulh ve Tuna havzası İstikrar şartlarının iyileşmesidir. Berlin müzakereleri, biribirlerine karşı samimî duygular besliyen iki millet arasındaki dost-1 luğun yeni bir tezahürüdür.
«Vreme» gazetesi de, Avusturya-nın Almanya’ya iltihalMidan sonra I
Ingilterede Mecburi Askerlik
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) fildir. Zira bu usul bir harbin milletlere sulh halinden harb haline geçmeğe imkân verecek şekilde ilân edilmeden yapıhnıyacağı faraziyesi üzerine müessestir. Umumî şekli i-tıbarile, şimdiki seferberlik usulümüz alâkadar dairelerin harb tehlikesi halinin mevcut olduğunu evvelden ilân etmelerini derpiş eylemektedir. Bu usul ihdas edilirken hiç şüphesiz harbin pek yakın olduğu kanaat hasıl olduğu zaman bu ilânın yapılabileceği düşünülmüştü.
M. Chamberlain, bundan sonra izahatına devam ederek 20-21 yaşlarında olan gençleri 6 ay müddetle asli^ığe almaç aklarını, istiyenlerin 3,5 sene orduda kalabileceklerini söylemiştir.
Muhalefet işçi partisi namına Mi Attlee aşvekilin beyanatından sonra söz alarak mecburî askerliğe itiraz etmiştir.
Bilâhara M. Chamberlain, M. Atleenin itirazlarına da cevap vermiştir.
Karar Romada nasıl karşılandı?
Roma, 26 (A.A.) — Gazeteler tarafından tafsilât verilmeden neşredilen İngiltere hükümetinin mecburî askerlik usulünü kabul etmek hususundaki karan burada Almanya-yı korkutmak için boşyere yapılan bir teşebbüs mahiyetinde telâkki e-dilmektedir.
Birkaç aylık talimden sonra bir askerin yeni silâhları kullanamıya-cağı söylenmekte ve Ingiltere’nin berrî bir devlet rolü oynamağa henüz hazır olmadığı ilâve edilmektedir.
Fransız gazetelerinin memnuniyeti Paris, 26 (A.A.) — Matbuat müt-tefLkan îngilterenin mecburî askerlik hizmetini kabul etmesini alkışlamakta ve İngiltere tarafından sar-fedilen gayretlerin totaliter devletleri harbe girmenin kendileri için bir delilik olacağına ikna edeceğini kaydetmektedirler.
Almanyada akisler
Berlin, 26 (A.A.) — Siyasî mah-fellerde Ingilterede mecburî askerlik hizmeti tesisi hususunda Londra hükümetince verilen karar totaliter devletlerin dinamizmine karşı bir mukavemet teşebbüsü mahiyetinde telâkki edilmektedir. Fakat bu mah-feller Îngilterenin bir mücadeleye İhtimali ve askerî mükellefiyetin vereceği neticeler hakkında şüphe izhar etmektedirler. Almanyanın hiç bir şeyle korkutulamıyacağı ayni mahfellerdo söylenmektedir,
; Porağda tevkifler
Prag, 26 (A.A.) — Çeteka Ajansı Bin bildirdiğine göre, geçen pazar günü Pilsen'de meçhul bir tek,m eşhas şehrin muhtelif noktalarında ve bilhassa kalabalık sokaklarda tuz fuhu sıkztuj?ardır. Bundan 30 Alman lakerl mütaaulr olmuştur. PvUs bu
Yugoslav - Alman ekonomi münasebetlerinin daha ziyade genişlediğini, Yugoslavya haricî ticaretinin yüzde kırk ikisini Almanya ile yaptığını ve bu nisbetin ileride daha da artacağını tebarüz ettiriyor.
MARKOVİÇ’İN ZİYARETLERİ
Berlin, 26 (A.A.) — Havas. B. Markoviç bugün B. Göring ve Hesse sod resmî ziyareti yapmıştır.
Yugoslav mahfilleri, antikomin-tern paktına iltihak meselesinin mevzuubahis edilmediğini bildir-tedirler. Bu hal Yugoslavya’nın pek yakında bu pakta gireceği hakkın-da İtalya ve Alman gazeteleri tarafından çıkarılan haberleri tekzip etmektedir.
Mezkûr mafhillere göre, Marko-viçin seyahati Almanya tarafından arzu edilen bir malûmat alma ziyareti olarak kalmıştır.
C. H. Partisinin Piyes Müsabakası Birinci, İkinci ve Uçlln-ciilllğU kazanacak eser bulunamadı
Ankara, 26 (Telefonla) — C. H. P. Genel Sekreterliği tarafından a-çılan büyük «Piyes» müsabakasına gönderilen 27 eserin tetkiki, bir komisyon tarafından yapılarak kazananlar seçilmiştir Birinci, ikinci ve üçüncülüğü kazanacak eser bulunamamıştır. Samsun Halkevi üyelerinden Vedat Ürfi Bengü’nün yazdığı «Beyaz Baykuş» müsabaka şartlarına göre dördüncü derecede görülerek 200 lira kazanmış ve Bursa Halkevinden muallim Celâl Sıddığın «Eğitmen» i, İzmit Halkevinden Yunus Nüzhet’in «Paradlis» i, ve Mardin Halkevinden Sedad Yesuge’nin «O varken» piyesleri de beşinci derecede addolunarak 100 er lira mükâfata lâyık görülmüştür.
Bu eserler; Parti tarafından bastırılacak ve Halkevlerinde oynanacaklardır.
Tablolarla
Yurt Köşesi
Gezgin Ressamlarımızın, eserlerinden «8 I seçildi
Ankara, 26 (Telefonla) — Anadolu ve Trakyada dolaşarak güzel yurdumuzun bulunmaz tabiî manzaralarını fırçalarile levhalara geçiren ressamlarımızın vücude getirdikleri tablolardan 48 i Halk Partisi tarafından seçilmiştir.
«Yurt köşesi» namile bir araya toplanacak bir sergide teşhir edilecek olan bu tabloların arasında Erzurum’da çalışan Hâmld, Görelin kenar bir mahallesi, Kümbetler, Mescit camii, akşam ezanı, Bayan S. Sabah’m Akşam isimli eserleri ve Feyhaman’m «Haşan Çavuş* u, Sami Yetiğin «Yamaçlar» isimli resimleri de bulunmaktadır.
gg gg şg
Kaymakamlar Arasında
Ankara, 26 (Telefonla) — Kaymakamlar arasında yeni bazı tayin ve nakiller yapılmıştır. Bildiriyorum:
Dörtyola Kurtalan kaymakamı Şevket Ekeri, Kurtalana Beypazarı kaymakamı Nail, Karamana Nâzı-miye kaymakamı Nesip, Sivereke Kozandan Avni Ankan, Madene Silivri kaymakamı Vakkas Ferit, Da-rendeye Zile kaymakamı Kerim, Zlleye Sütçüler kaymakamı Nami, tayin olunmuşlardır.
hareketi tenkil mak’sâdile 50 Çek nasyonalisttim ve 50 de yahudiyi tevkif etmiştir.
Garip Bir Havadis
CBajtarafı 1 inci sayfada) sarsılmaması arzusundan ileri geliyor. İnkılâp Türkiyeslnin adı her iyi, yüksek ve temiz teşebbüs ve hareketlerle müterafik olarak anılmalı-dır. Bilhassa Amerikada vaktile düşmanlarımızın yapmış oldukları menhus propagandaların ne kadar kök saldığı düşünülecek olursa, şimdi kendimizi bir dereceye kadar tanıtmağa muvaffak olduktan sonra bunu kaybetmek büyük bir hata olur. Roosevelt’in teklifini Türkiyenin bu tarzda ve bu mütalea ile reddetmesi Amerikalılara Türkiyeyi totaliter devletlerin şimdiden bir peyki haline girmiş şeklinde ilân ve irae etmekten başka bir manayı haiz değildir. Halbuki Türk Ciimhuriyetinin en birinci prensibi millî istiklâlini büyük bir itina ile muhafaza ederek her meselede Türk noktai nazarma göre karar ittihaz etmektir. Bu makaleyi yazmağa beni sevkeden havadis ise Türkün bu en birinci umdesini baltalıyor ve Türkiyeyi saplanmış olduğu bir siyasetin hatın için manasız hareketlere atılacak ve en insani teklifleri de reddedecek
kadar muhakemesinin ve siyasetinin istiklâlini kaybetmiş gösteriyor. Bunu şiddetle reddetmek borcumuz-dur.
Httceyta Cahid YALÇIN
Esrarengiz Bir Cinayet
(Baf tarafı 1 inci ?avfamı*da) dilmiş olduğundan evvelâ zabıta memurları, biraz sonra da müddeiumumi muavinlerinden Kemal Tan ve Tabibi adliden Salih Haşim de gelerek hâdiseye el koymuşlardır.
Yapılan tahminlere göre ceset bir haftadanberi denizde kalmış ve boğazına vurulan derin birkaç bıçak darbesile öldürülerek denize atılmıştır. Fakat cinayeti işliyen katiller bütün izleri ortadan kaldırmak için bu zavallının boynuna kuvvetli bir iple ağır bir taş ta bağlamayı ihmal etmemişlerdir!
Cinayeti müteakip ceset bir müddet denizin dibinde kalmış, fakat bilâhare fazla şiştiği için taşla beraber suyun sathına çıkmıştır. Yapılan aramalarda elbiselerinin üstünde mağdurun hüviyetini tesbit edecek hiç bir emmare bulunamadığından Morga kaldırılmıştır.
Hâdise hakkında kanaatlere nazaran cinayetin bir kasit eseri olduğu ve evvelden tasavvur edilerek bir plân dairesinde ika edildiği zannedilmektedir. Maktul bir bahane rle sandala bindirilmiş, denizin ortasında öldürülerek evvelce hazırlanan taşla bağlanarak denize atılmıştır.
Tahkikat ehemmiyetle devam etmektedir.
B. M. Meclisinde Milli Müdafaamız İçin yeni tahsisat kabul edildi
Ankara, 26 (A. A.) — Büyük Millet Meclisi bu gün Şemsettin Gü-naltaym başkanlığında toplanarak Büyük Millet Meclisi ile müştemilâtındaki eşya ve Millet Meclisinin 939 yılı mart ayı hesabı hakkındaki Mec. lis hesaplarının tetkiki encümeni mazbatalarına ittilâ peyda etmiz, bazı dairelerin 1938 yılı bütçelerinde değişiklik yapılmasına ait kanun lâyihasını kabul eylemiştir.
Bu sonuncu kanun layihasının hükümlerine göre, muhtelif dairelerin 1938 yılı bütçelerinin tertibleri rasında 964 bin küsur liralık m nakale yapılmakta ve Millî Müdafaa Vekâleti kara kısmı bütçesine de 360 bin liralık munzam tahsisat konulmaktadır.
Büyük Millet Meclisi müteakip toplantısını önümüzdeki çarşamba günü yapacaktır.
M ccani Vize
Ankara, 26 (Telefonla) — Bu sene açılacak olan İzmir fuarına hariçten gelecek ziyaretçilere; küşat tarihinden 15 gün evvel başlamak ve kapanmadan 15 gün sonra bitmek üz ar e meccani vize verilmesi kazar! açtırdın «it»-'' X
B. A. Bora Hatay da Zehirlenerek mi öldürüldü ?
(Baş tarafı 1 inci sayfamızda) gün birdenbire hastalanarak öldüğünü yazmıştık.
Merhum; Ankaraya avdet ettiği sabah, iktisat Vekâletindeki arkadaşlarına, Hatayda kendisini zehirlediklerini söylemiş olduğundan âni ölümünü müteakip bu zevat, vaziyeti şüpheli görerek Ankara müddeiumumiliğine keyfiyeti bildirmişlerdir.
Müddeiumumilik; cesedi hemen nümune hastanesine kaldırtmış ve Ankara tabibi adlisi tarafından yapılan muayenesinden sonra, ölünün mide ve barsaklan şehrimiz «Tıbbı adlî» müdürlüğüne gönderilmiştir.
öğrendiğimize göre, tıbbı adlî umum müdürlüğü bu ahşayı dikkat ve itina ile muayene ederek «pek
Potemkin Bu Sabah şehrimizde
Sovyet Hariciye Komiser muavini dün Bulgar Başvekili İle görüştü
(Baş tarafı 1 inci sayfada)
M. Potemkin, bu sabahki Toros Ekspresile Ankaraya Gidecek
Dün sabah şehrimize gelmesi beklenen Sovyet Hariciye Komiseri muavini Potemkin Yoldaş, Bükreş’ten Sofya’ya geçtiğinden bu sabah İs-tanbulda bulunacaktır.
Mumaileyh, bu sabahki ekspresle saat 7,15 de Sofyadan şehrimize gelecek ve saat 9 da Haydarpaşa’dan hareket eden Toros ekspresile hükümet merkezimize gidecektir.
Sovyet Hariciye Komiser muavininin memleketimizde iki gün kalacağı tahmin olunmaktadır.
Et Narhı
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) etmiştir. Dün Belediye Daimî Encümeni kasapların talebini tetkik etmiş ve mevzubahs mesele hakkm-daki iddiaları muhik bularak yalnız iki cins üzerinde mevcut olan narhı da kaldırmıştır. Artık îstanbulda her cins et satışı serbest olarak yapılacaktır.
Yeni Ingiliz harp vahitleri
Londra, 26 (A.A.) — 3 mayısta denize indirilecek olan «Prince of Wales» zırhlısı, «Nelson» ve «Rod-ney» e nazaran mahsus derecede süratli olacaktır. «King George 5» in eşi olan »Prince of Wales., 35.000 tonluktur. Zırhlı 14 pusluk 10 top,
4 bir çeyrek pusluk 16 topu ve küçük çapta daha birçok toplalra teçhiz edilecektir.
Tayyare de taşıyacak ve mürettebatı 1,500 kişiden ibaret olacaktır.
Ingilterede yeni suikastlar
Liverpool, 26 (A.A.) — Bu sabah iki saatten az bir müddet zarfında
5 infilâk kaydedilmiştir. Posta kutularına konmuş olan bazı bombaların infilâk ettiği zannedilmektedir. Polis, cümhuriyetçi İrlanda ordusunun faaliyetinden şüphe etmektedir. Bu İnfilâklardan dördü birkaç dükkânın hasara uğramasına sebebiyet vermiştir. Beşinci infilâk bir matbaada vukua gelmiştir. Haşarat e-hemmiyetsizdir.
Türkiye - Fransız dostluk muahedesi
Ankara, 26 (X. A.) — Büyük Millet Meclisine tevdi edilmiş olan Türkiye - Fransa dostluk muahedesi İle müşterek beyanname ve optan-lara mütedair protokolün tasdikine ait kanun lâyihası Haricîye''Encümenine havale edilmiştir.
Dost Yunan Başvekiline Helen milletinin teşekkürü
Atina, 26 (A.A.) — Bütün gazeteler, Başvekilin her gittiği yerdo halktan gördüğü coşkun tezahüratı tebarüz ettirmekte ve bunun hükümet reisile millet arasındaki fikir ve gaye birliğinden ileri geldiğini e-hemmiyetle kaydeylemektedlr.
fazla miktarda şedit ve madenî arsenik» bulunduğunu meydana çıkarmıştır.
Keyfiyet; bunun üzerine derhal Ankara müddeiumumiliği vasıtaslle Adliye Vekâletine ve oradan da Hariciye Vekâletimize bildirilmiştir.
Hariciye Vekâleti, hâdiseden Hatay fevkalâde komiserimizi ve İskenderun baş konsolosumuzu haberdar etmiş ve mahallî hükümetten tahkikat yapılmasını talep etmiştir.
Fevkalâde murahhaslığın ve Antakya baş konsolosluğumuzun yaptığı âcil ve ciddî teşebbüsler üzerine Hatay zabıtası işe el koymuş ve ilk hamlede mühim ip uçları elde etmiştir.
Tahkikat devam etmektedir.
Mektupçular Arasında
Ankara, 26 (Telefonla) — Sinop mektupçuluğuna eski Muş mektupçusu ve muharrir Muzaffer Muhittin Dalkılıçoğlu, Gaziantep mektupçuluğuna eski Bayramiç kaymakamı Şevki, Siird mektupçuluğuna Muradiya kaymakamı Eşref, Çarunı mektupçuluğuna Siird mektupçusu Şevket Yıldırım, Muş mektupçuluğuna Hakâri mektupçusu Hüseyin tay i notunmuşlar ve tayinlari millî tasdike iktiran etmiştir.
Hırvatlarla müzakere bugün neticeleniyor Zagrep, 26 (Hususî) — Başvekil Svetkoviç bugün saat 16,50 de Zagreb’e vasıl olmuş ve saat 18 de Ma-çek’i kabul ederek kendisile bir saat görüşmüştür. Görüşmeler yarın saat 10 da nihayetlenecektir.
BEKLENEN NETİCELER
Belgrad, 26 (A.A.) — Hükümetle Hırvat muhalefeti arasında imza e-dilen itilâfta Hırvatlara geniş bir muhtariyet ve kendi kendilerini i-dare hakkı verilmesi derpiş edilmektedir. Bu itilâf hükümlerinin tatbiki için yeni bir koalisyon kabinesi kurulmasına intizar edilmektedir.
Söylendiğine göre Hırvatlar, Slo-venler ve Dalmaçlarla meskûn araziler tek bir vilâyet şeklinde idare edilecektir. Bosnava muhtar bir i-dare şekli verilecektir.
Danzlg ve Memelde tevkiller
Berlin, 26 (A.A.) — Dantziger Vorposten gazetesinin bildirdiğinj göre Dantzig ve Memelde 500 kişi tevkif edilmiş, fakat bunların büyük bir kısmı sonradan serbest bırakılmıştır. Tevkif edilenlerden bir kısmı casusluk yapmakla maznun Yahudi ve Litvanyalılardır.
Bulgaristan eski toprakların! Is’lyor
Sofya, 26 (A.A.) — Havas. Gazetelerin Bulgar istekleri hakkındaki haberleim neşri yasağı kaldırılmıştır:
Gazeteler bu mesele hakkındaki yabancı matbuat makalelerini neş-redebileceklerdir.
Bugün bütün gazeteler, son iki harpte kaybedilen toprakların Bulgaristan’a avdetini derpiş eden yabancı matbuat tefsiratma sütunlar dolusu yazılar tahsis etmişlerdir.
Tramvay, Elektrik ve tünel şirketlerinin malî vaziyetleri
Bugünlerde Belediyeye devrolu-nacak Tramvay, Elektrik ve Tünel şirketlerinin son senelerdeki bilânçolarına göre Tramvay Şirketinin 937 senesinde yapılan ucuzluktan sonra taşıdığı müşteri adedi çok artmış ve rakam 73 milyona baliğ olmuştur. Halbuki şirketin 936 da taşıdığı müşteri miktarı 60 milyondu. Şirketin 938 senesindeki gayri safi varidatı 2,473,681 liradır.
Elektrik Şirketinin 937 senesi gayri safi varidatı 4,357,000 liradır.
Tünel şirketi 1928 senesindenberi zarar etmektedir.
Bir Doktorun Cevabı
•Doktorlar vazife başına!» başlıklı yazım üzerine Dr. Mehmet Kâmil Berk imzasile bir mektup aldım. Temas ettiğim mevzu karşısında doktorların noktai nazarını gösteren bu mektub aynen ş öyledir:
«24 nisan «Yeni Sabah» gazetesinde -Şimdilik bu kadar- sütununda (Doktorlar vazife başına!) yazınızı çok derin bir alâka ile okudum.
Bu yazınızda memleketin en büyük bir derdine temas etmiş olmanız beni çok ilgilendirdi. Sizi en ziyade üzen, teessüre düşüren «Kazamızda doktor yok» diye sızlanan muhabir ve okuyucu mektupları olduğunu bu yazınızdan öğrendim. Demek istiyorsunuz ki:
— Hekimler zatî ve şahsî kazançları için Anadolu’ya gitmiyorlar.
— Hekimleri hükümet okutuyor, halbuki hekimler, şehirden dışarıya çıkmaktan ürküyorlar! Ve hükümet bu parayı, hekimlerin küçük gördüğü köylüden alıyor.
Doktorlar hayatlarının sonuna kadar ödemiyeceği bu minnet borçlarını asla unutmamalıdır.
— Her kasabada ve hattâ her köyde bir hekim bulunmasını 'arzu ediyorsunuz. Zira kışın münakale kesildiğinden, köylünün kasabaya ine-miyeceğini yazıyorsunuz.
Hekimler için bu kadar tariz yaparken hiç düşündünüz mü?. Her inkılâpta sesini duyuran Türk hekimlerini, Türk Tıbbiyelilerini unutabilmek mümkün müdür?.
Elbette ve elbette hayır...
«Kazamızda doktor yok» diye muhabir ve okuyucularınız şikâyet e-der, yüreğiniz sızlarsa, hekimin kalbi kan ağlar.
Buna rağmen her köye hekim gidemiyor, birçok kasabalarımıza gidemiyoruz.
Modern tababet, modern teknik, kimya ve modern müsbet hayat i-limlerine dayanır. Dün, kapı aralığından uzanan bir koldan, yalnız nabzın dinlenmesi ile, hekimi teşhis ve tedaviye icbar eden saltanat, tarihe intikal etti. Yüzünü görmediği, yaşını bilmediği hastasına ilâç verecek hekim bugün yoktur ve olamaz. O, 'ancak saltanatın ve kara taassubun geçici bir hayaleti idi.
Türk hekimi, her inkilâpta sesini en fazla duyuran başarıcı ve yaşatı-cı bir kudret ve kuvvettir.
Bunu böyle bil ve bunu böyle öğren arkadaş.
Bunu böylece kafana yerleştirdikten sonra, niçin filân yerde hekim yok, diye düşünebiliriz.
Hekim, her şeyden evvel «şifa kaynağı» dır ve ideal hekimden bunu anlıyoruz. Bu (Şifa kaynağı): hekimin yüksek bilgisi, karakteri, lim açlığı ve hekimin modern vesa-itile mümkündür.
Tıb Fakültemiz her sene, adedi gittikçe artan hekim yetiştiriyor Hepimizin kalbinde parlıyan, ateşlenen bir tek sevgi var:
Anadolu sevgi ve hasreti.
Heyhat., bu sevgi ve ateş, bizi bir parça düşündürtüyor.
Yazdığımız reçeteyi yapacak bil eczane, gittiğimiz yerde bir lâbora-tuvar tesis edemezsek, bugünkü ma. nada hekimlik yaptığımıza inanamı* yoruz.
— Her halde bir doktor, bir kasabada bir şehirden çok daha fazla kazanır. Kasabaya gidemeyişi, şahsi kazancını düşündüğü için olduğunu söylemek, muhali iddia etmektir. Bugün her biri, dünya ilim âbideleri •arasında yer işgal eden, modern fakülte hastanelerimizde; profesörlerimizin uzun tecrübe ve müşahedelerine rağmen; hastamızı iyice tahlil ve kat’î teşhisi yapmak için inceden inceye tetkik ederiz.
Bir şüphemizi hal için; hastayı röntkende muayene ederiz, idrar, kan tahlilleri yaparız, hasta vücut kısmından (nesiçten) bir kısım alarak mikroskop altında bakarız.
İcabettikçe bu ince tahliller yapı-lir, Bu kadar araştırmalar, hekimlerin dar kafalı olduğu m«n*ai(w çı-kartamaz. Bilâkis (tnsan) m büyük
(Soüu 7 !»«! sayfada)
Sayfa
T E N r S A B A H
27 NİSAN 193»'
B. Agâh Sırrı Levend
Agâh Sırrının
25 inci
Meslek Yılı
Dün akşam İstiklâl lisesi değerli müdürü ve İstanbul Erkek Lisesi E-debiyat muallimi Agâh Sırn Levendin meslek hayatının 25 inci yıldönümü münasebetile İstiklâl Lisesi konferans salonunda bir toplantı yapılmıştır. Hazırlanan programa göre toplantı İstiklâl marşı ile başlamış ve açış sözü Nusret Safa Coşkun tarafından söylenmiştir. Bundan sonra sıra ile Kemal Emin Bora, Halit Bayrı, Sabri Esat, Nail Topuz söz almışlar-fır. Beş dakika fasıladan sonra mü-Ök ve ondan sonra da Molyer’ln Zor îikâh piyesi Eminönü Halkevi Temsil Şubesi sanatkârları tarafından temsil olunmuştur. Toplantı sonunda hisafirlere bir çay ziyafeti verilmiş-Ir
Yeni bir resim sergisi
Taksimde daimî resim ve heykel sergisinde Akademi mezunlarından Bolulu Mehmet Yüce 24 eserden mü rekkep bir sergi açmıştır. Teşrih e-dilen eserler bize ilk defa olarak A-nadolunun bağrından yepyeni ve saf bir havayı getiriyor.
Sergi bu günden itibaren bir hafta müddetle saat 9 dan 6 ya kadar açıktır.
Mehmet Yüce 1915 de Bolunun Salıbeyler köyünde doğdu. Ayni köy den bir çiftçinin çocuğudur. Orta tahsilini Bolu orta okulunda ikmal ettikten sonra 1935 te Güzel Sanatlar Akademisine girmiştir. Sıra ile Nazmi Ziya, Zeki Kocamemi, Çallı (brahim atölyelerinde çalıştıktan lonra son defa Leopold Levi atölyesinde çalışarak iyi derece ile 1938 de Akademiden mezun oldu.
Genç sanatkâr tahsili esnasında ,'österdiği muvaffakiyetlerle daima :akdir edilmiştir. Ve mükâfatlı konkurlarda daima en iyi dereceler al-nıştır. Akademiye müsabaka kollek-iyonunda muhtelif eserleri vardır.
Bu yaz asfaltlanacak yollar
Yapılan proje mucibince bir marsta inşasına başlananack asfalt folların listesi şudur: Ankara caddesinin asfaltlanmıyan kısmı, Yeni postahane - Orozdibak ve Sebil yo-.u, Yeni postahaneyi Dördüncü Va-«ıf hamna bağlıyan Mimar Vedad yolu. Bu yollar bir mayıstan itibaren ve azamî altı ay zarfında bitirilecektir. Beyoğlu mıntakasmda bu inşaat mevsimi içinde asfaltlanacak yollar şunlardır: Tozkoparan, Taksim, A-yazpaşa - Dolmabahçe yolu.
Bayan Araş şehrimizde
Londra sefirimiz Tevfik Rüştü Arasın refikası ile kerimesi bu sabahki ekspresle Avrupadan şehrimize gelmişlerdir.
HALKEVLERİNDE :
Halk dershaneleri ve kurslar
Bakırköy Halkevi Başkanlığından:
Evimizde mevcut çalışma şubelerine ilâveten (Kitapsaray ve Yayın şubesile), (Halk dersaneleri ve Kurslar şubesi) nin de açılması kararlaştığından bu şubelere üye olmak istiyenlerin 7 mayıs 1939 tarihine kadar ikişer fotoğraflarile birlikte Evimiz idare memurluğuna müracaatları ve her iki şubeye üye yazılacakların yazıldıkları şube komitesini seçmek üzere 7 Mayıs 1939 Pazar günü saat 10 da Halkevi salonunda bulunmaları ilân olunur.
Demircioğlu ile Köroğlu
En Sert At Nallarını Avucunda Pestil Gibi Ezip Buruşturan Yaman Delikanlı
Demircioğlu ı
— )O —
Aradan aylar geçtikten sonra, Bolu beyinin korkusu yavaş yavaş azalmış, dört tarafını saran ve adedi binleri bulan askerleri cesaretini adamakıllı arttırmış. Netice olarak Köroğlundan bir İntikam almak fikri yeniden katasım kurcalamağa başlamıştı. Fakat her şeye, bütün teşviklere rağmen Çamlıbele karşı yeniden bir harekete teşebbüs etmeğe cesaret edemiyordu. Vakıa şimdi çok askeri vardı. Buna mukabil Köroğlunun da adamakıllı kuvvetlenmiş olduğunu duymuştu. Binaenaleyh, İşi yine hile ile halletmekten başka çıkar yol yoktu.
Bu işi, ne şekilde başarabileceğini düşünüyor, düşünüyor, yine ayni hükme vasıl oluyordu:
Köroğlunu tepelemek için, her şeyden evvel kır atım ele geçirmesi lâzımdı. Hiç bir atın yetişemediği bu kuştan daha hızlı at, bu adamın altında oldukça ne tutulur, ne de bu belâ baştan defedilebdirdi.
Bunun için el altından sağa sola haber göndermişti: Köroğlunun kır atını kim ona getirebilirse, kendisine bin altın verecekti. O zaman bin altın muazzam bir servetti. Ve bu vât tablatile binlerce kişinin hırsım tahrik ediyordu.
Köroğlu, bir gün yalnız başına Boluya epeyce yakın bir köye inmiş ve bir nalbantçı dükkânına girerek nalbanda atım nallamasını söylemişti. Nalbant Köroğlunu hemen tanımıştı. Ses çıkarmadan kır atı nalladı. Köroğlu nalbanda parasını ödedikten sonra dükkândan çıktı. O çıkar çıkmaz nalbant dükk^’“’a bulunan oğlunu çağırdı: ✓
— Bu adamı tanıdın mı? dedi.
— Hayır!
— İşte bu, meşhur Köroğludur^
— Köroğlu mu? Niçin bunu bana o burada iken söylemedin ?
Nalbandın oğlu değil yalnız köyde, bütün Bolu-da kuvveti ile meşhur bir gençti. En sert at nallarım avucunda pestil gibi buruşturan, en kalın zincirleri iplik gibi koparan, demir çubukları çöp gibi büken bu adam, Demircioğlu diye meşhurdu. Düğünlerde filân, karşısına adam çıkamadığından güreşemezdi. Bolu beyi onu bir çok defalar yanına almak istemiş, fakat Demircioğlu çok dik başlı bir adam olduğundan yapılan teklifleri reddetmişti.
Bolu beyinin, Köroğlunun atı için yaptığı vât bir çokları gibi onu da şiddetle alâkadar etmiş, bu işi her halde yapıp bin altını almayı kararlaştırmıştı. Fakat nasıl yapacaktı? En kötüsü, Köroğlunu şahsan tanımıyordu. Kır atım da hiç görmemişti. Babası ona vaziyeti anlatınca derhal kararını verdi. Dükkânda bulunan uzun bir zinciri alarak dışarı çıktı. Çamlıbelin yolunu tuttu.
Demircioğlunun tasarladığı plân bir hayli cüret -kârane idi. Çamlıbele alelâde bir adanı gibi girecek, geceleyin Köroğlunun mütevazı evinin yanındaki ahırından kır atı alıp götürecekti.
Bu plânını ayni cüretle tatbik de etti. Gecenin epeyce ilerliyen bir saatinde ahırın damına çıktı. Damı delerek içeri girdi. Beraberinde getirdiği zincirle atı iyice bağladı. Sonra yine girdiği delikten dama çıktı. Ve müthiş kuvveti ile atı dama çekti ve öbür taraftan yere sarkıttı. Kendisi de aşağı atladı. Süratle atın zincirlerini çözdü. Tam üzerine atlıya-cağı zaman önüne bir adam dikildi:
ile babası
)— Korkma, dedi. Bütün yaptıklarım, atı çaldığım gördüm. Fakat bağıracak, seni ele verecek değilim. Yalnız ben de buradan süratle kaçmak mecburiyetindeyim. Beni de atın terkisine al, birlik»' kaçalım. Çamlıbelden uzaklaştıktan sonra beni bırakır,» yalnız başına gidersin.
Bu sözleri söyliyen Köroğlunun tâ kendisi idi. Fakat ortalık iyiden iyiye karanlık olduğundan Demircioğlu onu tanıyamamıştı. Bir ara adamı haklayıp uzaklaşmayı düşündü. Fakat kopacak gürültüden korktu. Ne olur, ne olmaz uyanırlar, peşine düşerler ve kendisini ne kadar kuvvetli olsa da haklıyabilir-lerdi. iyisi mi, adamı terkisine almalıydı.
— Pekâlâ! dedi. Şimdi Demircioğlu ile Köroğlu, kır atın sırtında olduğu halde, uzaklaşmağa başlamıştı.
Köroğlu, atı çekip indirirken Demircioğlunun müthiş kuvvetini görmüştü. BO'de müthiş bir adamı yanma alabilirse, şüphesiz çok şey kazanacaktı. Fakat kır atı da, şaka maka elinden gidiyordu. Bu adam hiç te öyle lâf anlıyacak birisine benzemiyordu. Ne yapması lâzım olduğunu düşünürken akima arkadan herifin başına bir topuz indirmek, böylece onu sersemletip atile geri dönmek geldi. Belinden topuzu çıkardı ve Demircioğlunun kafasına indirdi.
Hayret! Topuz darbesi, Demireioğluna zerre kadar tesir etmemişti. Çok lâkayt bir tavırla başım kaşıdı ve Köroğluna yumuşak bir sesle:
— Başıma dokunma! dedi.
Bu vaziyet karşısında Köroğlunu iyiden iyiye Dir korku ve telâş aldı. Ne yapacaktı? Ne yapmalıydı? Nihayet akima bir çare geldi ve Demircioğluna sordıı:
— Yahu, buralarda müthiş bir adam varmış. Gelen geçeni temizlermiş. Duydun mu?
— Buraların yabancısına benziyorsun. Evet, öyle bir adam vardır. İsmine Köroğlu derler.
— Sen tanır mısm onu?
— Şöyle bir gördüm. Çelimsiz bir adama benziyor.
— Peki ondan korkmıyor musun? Ya önümüze çıkarsa?
— Köroğlunun bütün meziyeti ve kuvveti, altındaki atta. Bu at onda oldukça kimse ona yetişemez ve bir şey yapamazdı. Fakat o at artık onda değildir. Onu ben çaldım. Yani senin anhyacağın, Köroğlunun dillere destan olan kır atı, şu altımızdaki attır.
— Köroğlu o kadar fena bir adam mı?
— Yoo, hayır., hattâ Bolu beyine karşı yaptığı bazı şeylerden dolayı onu için için takdir bile ederim.
— Bu adam beni çok alâkadar ediyor. İyi bir atı olmaktan başka bir meziyeti yok mu?
— Olmaz ohır mıı?Bir defa çok akıllı bir adam. Kuvveti de var, fakat öyle müthiş bir şey değil, meselâ benim ismim Deııılrcloğludur. Güreşe veya vuruşmağa tutuşsak, oııu bir dakikada yeııerim. Yalnız Köroğlunun ayni zamanda çok gür ve müthiş bir sesi var. Haykıruıca dağlar inler, İnsanların ödü patlarmış. İşte ben de bundan korkarım.
Demircioğlu sözünü bitirmemişti ki Köroğlu bütün kuvvetile müthiş bir nara attı. Demirleri peynir gibi büken Demircioğlu, bu naranın dehşetinden attan vere yuvarlandı ve bayılıp kaldı.
("Devamı var)
Tarihten Bir Yaprak'.
Yeni Bir Tez
Musa ve İsa Peygamberler Hakkında Elde Edilen Tarihî Vesikalar
Tarih ilim haline girdikten sonra, bize aklımıza gelmiyen sürprizler yapmağa başladı.
Samî halklara ait lisan olmak ü-zere kabul edilen lehçeyi, şimalde (Aramî), vasatta (Ken’anî), cenupta da (Arap) olmak üzere taksim e-den âlimler mevcuttur. Bu üç lehçe taksimi ayni zamanda bu lisanın üç muhtelif devrini gösterir. İbrani lisanı ise doğrudan doğruya (Beni İsrail) kavmlne ait bir lisan olarak be Hrir.
Acaba bu doğru mudur? Ve bu günkü tarih bu hususu nasıl telâkki etmektedir?
Bu hususu gayet iyi tetkik eden E. Renan, Samî halkların lisanlarına dair yazmış olduğu büyük eserinin birinci cildinin 108 inci sayfasında İbrani lisanını sadece Beni îsraile ait bir lisan olarak kabul etmemekte, bu lisanın diğer bir çok halklarla, bilhassa ”Tharâ„ muhacirlerde de müşterek olduğunu söylemektedir. Bu müdekkik der ki: İbrani kelimesi, (soldan yukarı) demektir. Evvelâ Fırat nehrini muhaceretle geçen bütün halklara teşmil ediliyordu.
Samî halkların en büyük edebî ve felsefî hâzinesi olan bu lisan acaba Samilerin deha ve zekâsmdan doğmuş bir eser midir?
İş bunu tetkike geldiği zaman ta-m a mil e değişmektedir.
Âlim Bochart yazdığı (Kenan) namındaki tarihî İlmî eserinde, Kenan ülkesinin ilk sakinlerinin Samî olmadıklarını gösterdikten sonra, Beni İsraililer buraya gelip yerleştikleri zaman İbrani lisanının bu lisan ile müşterek olduklarını görmüşlerdir. Ayni fikri diğer bir âlim Munk’da yazdığı (Filistin) namındaki kitabının 86 ncı sayfasında kabul ve tasdik eder. Halbuki Herder daha ileriye giderek, (İbrani şiirleri) namındaki eserinde, İbrahimilerin Filislüıe girdikten sonra, oradaki sekenei asliyenin lisanını kabul ile bunu benimsediklerini kaydeder.
Filistinin ilk sekenei asliyesinin Eti ve Huri Türkleri olduklarını ve hattâ bir kısmının Ege denizinden hicret eden Türkler bulunduklarımı bugünkü tarih gün gibi gözümüzün önüne koymuştur. Halbuki Beni İsrail bunlarda, yalnız lisanı değil, ayni zamanda dini de benimsemiştir.
Âlim Lengerke bu hususu pek iyi tetkik etmiş ve (Kenan) namındaki eserinin 237 inci sayfasında açık bir surette göstermiştir.
• Tamamile Türk Sümer dini altında kendi akidelerini vücude getirmiş olan Finikelilerin dininden bir çok parçaları Beni îsrail dininde de aynen buluruz.
Patriarcale devirde, lbrahimiler, Kenan ülkesindeki sekenei asliyenin yani, ilk Türklerin bütün mukaddesatını, ağaçlar, dağlar, membalaı gibi aynen kabul etmişlerdi. Bu
Türklerin Beni îsrail kavmi üzerindeki tesirini, Beni îsrailin Mısırdan kovulmasından sonra daha derin bir
surette görürüz. Fakat lbrahimiler: bunu yalnız burada almamışlardır. Babilden kovuldukları zamanda da Sümer Türk dil ve dinini hâmil olarak bu topraklara gelmişlerdi. Bu topraklarda da ayni Türklerle, ayni lisanlarla karşılaştılar. İbrahim peygamber Sümerlilerin ilk dinlerinden dinini iktibas etmiş, bütün onun a-kidelerini yaymıştı.
Fakat asıl Türk tesiri altında kalan bizzat (Musa) dır. Musa, Mısırdan tardedildikten sonra, Filistin© geldiği zaman, Türklerin arasındaki* (on emri) alıp benimsemiş ve bunu halkına mahsus bir din yapmıştı. C).
Fakat Samiler (Beni İsrail) ruhu ile uygun olmıyan bu dini bilâhare kendi düşünce ve telâkkilerine göre tebdil etmişler, esasatı mu hafaza etmekle beraber, kendi ruhlarına uydurmuşlardır.
Hülâsa itibarile şunu diyebiliriz ı Beni îsraü lisanı Türk, Eti ve Sümer lisanı idi. Bunu kendi lehçe ve şivelerine uydurarak, bir Türk kelimesi olan (İbran) kelimesini de kendilerine mal edip (İbrani) yaptılar.
Dini de aynile Türklerden iktibas ederea kendilerine göre uydurdular. E. Renan’m derin tetkikleri bunu pek açık bir surette göstermektedir.
Demek oluyor ki Musayı Türkler yetiştirmiştir.
Acaba îsayı da Türkler mi okuttu T
îşte tarihin halle mecbur olduğu muammalardan birisi daha...
Hıristiyanlığın Budizm ile yakından alâka ve müşabeheti, İsanın kendi dinini Hintten aldığı bir ilham ile neşrettiği hakkında bir fikir u-yandırmış ve bu fikir, senelerce â-limleri işgal etmişti. Umumî kanaat Budizm ile Yahudiliğin ittihadından Hiristiyanlığın doğduğu merkezinde idi.
Tarihin bir ilim olarak kabul e-dildiği. ve bütün esasatının filolojiye, arkeolojiye, tabiat ve tabiatın bilgilerine istinat ettirildiği bu devirde, asırlarca devam eden bu hükmün de yerinde olmadığı kanaati hakkında bizde şüphe uyanmaktadır. Bilhassa Çin eserlerinin daha vâsi mikyasta tetkik ve bu eserlere ait tercümelerin daha sahih bir surette neşri, bize İsanın Hindistana hiç gitmediğini ve bilâkis bütün İlmî ve felsefî müktesebatını orta As-yada yaptığını göstermektedir.
Konfüçyüs’ten evvelki filozoflardan bahsedildiği zaman, bunları Çin hududu dahiline koymak ve Çinli olarak tavsif etmek kadar abes hiç bir şey yoktur. Bu felsefeyi Milâttan evvel 1250 tarihlerine çıkaracak olursak burada Çin namında bir ke-(Sonu 7 inci sayfada)
(♦) Bu hususta şu kitabıma bakınız: (ilk Türkler medeniyetleri ve Dinleri).
BUGÜN MATİNELERDEN İTİBAREN
İpek ve saray Sinemalarında
TÜRKÇE SÖZLÜ
Ayrıca programa ilâve olarak .•
ELMAS HIRSIZLARI
Fransızca «özlü fevkalâde heyecanlı bir Film. DİKKAT : ANKARA’da
3 Ahbap Çavuşlar H A L K ve SUS
Harbe gidiyor. sinemalarında da gösterilmektedir.
27 NİSAN IBS»
Yazan : General
Kâzım Karabekir
İKTİBAS VE TERCÜME HAKKI MAHFUZDUR
— 52
Muharebe Ve Uyku
14 Odcü beynelmilel Roma atlı mani müMbakalarının yapılacağı saha
Bütün Gün Harbeden Zabit Ve Neferler Geceyi Nasıl Geçirirler?
Rütbeler Ufalıp Mesuliyetler Azaldıkça Uykular Daha Ağır Olur. Olur Olmaz Şeylerden Uyanılmaz
Binicilerimiz Roma Yolunda
30 Nisandan 7 Mayısa Kadar Yapılacak Yarışların Programı
Fakat rütbeler ufalıp mesuliyetler azaldıkça uykular daha tatlı ve ağır olur. Olur olmaz şeylerden uyanılmaz, uyanılsa da kafa çabucak yerine gelmez, gelse de neş’e bulunmaz. Ben bunu ilk Çanakkalede fırka kumandanlığım zamanında tecrübe ettim. Cephede Bilâh sesleri çoğaldıkça, telefon çaldıkça ben fırlıyor, vaziyeti tetkik ediyordum. Hiç kızmıyordum, neşemi kaybetmiyordum. Vazife ve mesuliyet bana kuvvet ve kudret veriyordu. Halbuki küçükler okadar hassas olamıyorlardı. Bir gece tarassut yerimde yeraltı odasında yatıyordum. Telefon ve nöbetçi zabiti olarak yaverim Ferid telefon neferinin yanında oturuyordu. (Nöbetçi zabit ve neferlerinin uzanması yasaktır. Oturduğu yerde belki biraz uyuklıya-bilirler.) Cepheden dehşetli piyade ateşleri ve ağır bomba sesleri, ortalığı sarsmağa başladı. Uyandım ve hemen telefon başma koştum. Yaverim de, telefoncu da oturdukları yerde uyumuşlardı. Telefonla cepheden malûmat sormakla beraber yaverimi de kolundan çekerek uyandırdım. Terbiyei bedeniyeye ve spora pek meraklı olan ve benden altı yaş kadar daha genç bulunan yaverim uykusundan gerinerek u-yandı ve kendini bir müddet toparhyamıyarak kol idmanları yapmağa ve ”Biz böyle yaparız! Böyle yaparız!,, diye bir şeyler söylemeğe başladı. Belli ki riyasını, uyanmış ve ayağa kalkmış iken de hâlâ görmekte idi. ”Kendine gel!,, diye hafifçe seslenerek aklını başına getirdim. Bu hal uzun zamanlar bizi güldürdü.
Ben daima komodin yerini tutmak üzere başımıp yanında ufak bir masa bulundurur ve üzerine ciheti* ne konmuş haritamı açar, üstüne de perger, cedvel, mavi, kırmızı kurşun kalemi ve not kâğıdı kor, öyle yatardım. Uykudan ötedenberi pek çabuk kalkar ve yatınca da hemen uyuma huyum muharebelerde çok işime yarardı. Top, tüfek sesleri beni uyandırdı mı, hangi taraftan ateş edildiğini ve cephenin hangi kısmında ne derecede olduğunu; haritanın üstüne ced-velimi koyarak tesbit ederdim. Ateşin şiddet ve devamına göre lüzum-görürsem telefon başına da geçer, cepheden malûmat alırdım. Tarassut yerimde de yere ufacı tahta müş’irler çakarak karanlıkta muhtelif istikametleri bulmayı kolaylaştımıştım. Hale göre terassut dürbünümün başma da geçer, her tarafı gözden geçirirdim. Gelen malûmatı not alır, icap ederse haritama da işaretlerdim. Bazan da insanın akima uyanınca mühim bir şey geldiği de olur. Derhal bunu not ederdim. Çünkü yapmadığım zamanlar bazan bu mühim şeyi unutmuş bulunurdum; hatırlıyacağım diye mühim işlerim arasında bir de bununla kafamı yorduğum da vakidi. Balkan harbinde Edirne mevkii müstahkeminde fırka erkânı harbi idim: huruçlarda [kale hattı dışarısına taarruz hareketleri] karargâhça portatif çadır altında ve yerde yanyana uzanıp uyurduk. Mülhak ve yaverlerin geç uyanması ihtimaline göre sıkı gecelerde ben ayağıma bir ip bağlar, dışarda ipin ucunu nöbetçi neferinin yanma uzatırdım. Raporlar geldi mi nöbetçi ipi çeker, beni uyandırırdı. Bu güzel usulü nöbetçi zabitlerine de tatbik ederdim.
Biraz da bu heyecanlı muharebe gecelerinin garip rüyalarından bahsedeyim: Muharebe yılları arttıkça artık bu hayatın icaplarına iyiden iyiye alışılır: İlk zamanlar rüyada dahi muharebeler yaparken gitgide türlü seyahatler ve eğlenceli rüyalar da görmeğe başladık. Bazı arkadaşlarımız çok rüyalar görür ve rüyasının behemehal çıktığına da inanırdı. Bazıları da gördüklerini anlatmaktan hoşlanır ve sabahleyin "Hayırdır İnşallah!,, diye arkadaşlarına rüyalarını dinletmeğe uğraşırlardı. Pek neşeli zabitler için rüyalar ve hülyalar; arkadaşlarını güldürmek, onlara neşe vermek için güzel bir vesile olurdu. Harbin dördüncü yılında idik. Dağ başlarında olsun, çöllerde ol-aun silâh arkadaşlığı tam bir aile hayatını almıştı. Baba, oğul, kardeş gibi olmuştuk. Hele yemeklerde «arif şaklabanlıklarla bu acı hayatın yükünü azaltmak ihtiyacında idik. Kötü vaziyetlerde bazı zayıf sinirliler berbat rüyalar görürdü. O zaman ben onları güzel hülyalarla neşelendirirdim. Rüyaya inananlara da kuvvet ve neşe verici şeyler söyler ve onlara nikbinlik telkin ederdim. Şimdi şu Erzurumun zaptı arefesinde bile kötü düşünenler tabiî rüyalarında da beyhude yere sıkıntılı şeyler görecekti. Ben bunu bildiğim için en tehlikeli zamanlarda dahi uyumadan evvel gayet iyi şeyler düşünürüm. Münasebetiz
Kızaklı bir keşif kolu
rüya gördüğüm de hemen olmazdı. İşte bunun için Erzurum muharebelerinde rüyamda hep Karsın zaptını görüyordum ve zayıf kalplilere müjde veriyordum. Muharebe rüyalarında dahi tahteşşuurun ne kadar büyük tesiri olduğunu bu bana bir daha anlatmış oldu: Kars, artık şuurumun iç yüzüne yerleşmişti. Küçük yaşlarımda Erzurumda, Vanda, Har-putta Kars muhacirlerinden olan komşularımızdan 877-78 (1293) Rus harbinde, Kars muharebelerine, Karsın düşmesine, Gazi Ahmet Muhtar Paşaya ve diğer bazı kumandanlara ait çok hikâyeler dinlemiştim. Sekiz on yaşlarımda iken tahteşşuuruma geçen bu sözler, erkânı harbiye mektebinde (Harp Akademisi) kale muharebeleri dersinde tekrar Kars-la meşgul olmakla yeniden kuvvetleniyordu. Artık Kars kalesile ben daha ziyade alâkalanıyordum. Kars haritalarımı daha itina ile boyar ve araziyi daha büyük bir zevkle tetkik ederdim. Karsın bütün tabyalarını ve oralardaki hareketleri her türlü teferruatile ezberlemiştim.
Erkânıharbiye sınıflarında ilk defa olarak büyük askerî sevk ve idareleri harita üzerinden tetkik ve mütalea ederken arkadaşlarımın içinde kendilerini Napolyon Bonaparttan üstün sayanlar bile vardı. Hiç değilse tarihte nam almış kumandanlar hizasında görenlerse pek çoktu. Bunların hemen hepsi de daha ziyade sınıfın derece itibarile aşağıdakileri idi. Onlar kendilerinin büyük kumanda makamlarını işgal edeceklerini söylemekten ve Napolyondan daha parlak hareketler yapacaklarından bahsetmekten çekinmezler, bilâkis zevk alırlardı. Napolyonun hareketlerini her gün kritik ede ede tarihin en büyük kumandanlarını da harita başında küçük görenlerimiz hakikî muharebe meydanlarında pek te kendilerini gösteremiyorlardı. Bana gelince: Erkânıharbiye sınıflarında sınıf birincisi olmaklığıma rağmen benim de tahteşşuuruma hakedilen şu Kars kalesini zaptetmek gibi bir hevese kapılmış olduğumu itiraf ederim. Bu benim idealim gibi olmuştu. Hattâ nasılsa bu saf düşüncemi iki samimî arkadaşıma da bir kere açmek cüretinde bulunmuştum. Cüret diyorum. Çünkü Napolyon taslaklarile gülüp alay edenlerin içinde ben de bulunurdum.
İşte Erzurumun zaptile uğraşırken her gece rüyama giren Kars oluyordu. İnsan tahteşşuurunun pençesinden uykuda bile kurtulamıyor.
12 Mart sabahı top sesleri ile uykudan uyanırken, Çanakkalede yaverim Feridin «Biz böyle yaparız!» diye kollarını yana sallıyarak idman yaptığı gibi ben de arkadaşlarıma: «Biz Karsı da alacağız, Karsı da alacağız» diye müjde veriyordum.
(Devamı var)
Beynelmilel Müsabakalara Girecek Binicilerimizin Yarışları Romada Alâka İle Beklenmektedir
Mussolini kupası galibi binicilerimiz için birinci sınıf otellerde daireler hazırlanmıştır. 29 nisandan 8 mayısa kadar bütün İtalyan nakil vasıtaları gezilerine serbesttir
Roma, (Hususî) — 30 nisanda bağlıyacak olan 14 üncü Roma beynelmilel atlı mani müsabakaları son hazırlıkları bitirilmek üzeredir.
Geçen sene Musolini kupasını kazanan süvarilerimiz için Roma’nın en iyi otellerinde daireler hazırlanmıştır.
Süvari, Binicilik Okulu Kumandanı Kurmay Albay Saim, Yüzbaşı Ce-vat Kula, Cevat Gürkan, Eyüp öncü. Saim Pulatkan, üstteğmen İhsan, muallim Tatan, 12 seyis, 12 hayvandan müteşekkil ekibimizden Musolini ve Kral kupasına iştirak eden 4 subay ile ekip şefi 7 seyis, 12 hayvanın huduttan Roma’ya ve dönüj seyahatleri, iskân ve iaşeleri İtalyan Binicilik Federasyonu tarafından temin edilecek ve diğer süvarilerimiz için tekmil nakil vasıtalarında yüzde 70, atlar için yüzde 50 tenzilât yapılacaktır.
MÜSABAKALARIN PROGRAMI
Müsabakaların programı tesbit edilerek 14 üncü Roma beynelmilel atlı mani yarışlarına iştirak edecek tekmil hükümetlere bildirilmiştir. 30 nisandan 7 mayısa kadar olan günlerde şu müsabakalar yapılacaktır.
1 — 30 nisan pazar Esçuilino mükâfatı.
2 — 1 mayıs pazartesi Diane ve Impero mükâfatı.
3 — 2 mayıs salı Cittario ve Pin-cio mükâfatı.
4 — 3 mayıs çarşamba Büyük Ur-be mükâfatı.
5 — 5 mayıs cuma Musolini kupası.
6 — 6 mayıs cumartesi Kampa-döglio ve Amazzoni mükâfatı.
İstanbul Eskrimci leri Ankara Yolunda
Cumartesi, Pazar günleri Anka-rada yapılacak Ankara - İstanbul Eskrim müsabakalarında İstanbulu temsil edecek takım bugün Eskrim ajanı emekli albay B. Ömer idare-, sinde Ankaraya hareket edecektir.
Ankaraya giden Eskrimciler şunlardır:
İfakat Kuntakya, Nasibe Subaşı, Enver Balkan, Osman Tamer, Ali Or, Nuri Uçar, Bedii Teğin, İlhan Aragon, Nihat Balkan, Kasım Köf-raligil, Aydın Aragon; Nihat Sak-man.
Bayan iskrimcilere beden terbiyesi öğretmeni Mübeccel Argun baş kanlık edecektir. Kendilerine muvaffakiyetler dileriz.
Beden terbiyesi müdürlüğünün Fenerbahçeye yardımı
Ankara, (Hususî) — Stad duvarlarının yükseltilmesine sarfedilmek üzere Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü tarafından Fenerbahçe spor klübüne 13,000 lira yardımda bulunulmasına kar- verilmiş ve senei devriyelerinde getirtecekleri futbol takımı için isteinlen 450 İngiliz liralık döviz müsaadesi alınmıştır.
• 'ussoiini kupası galiplerinden Cevat Gürkan ile Cevat Kulanın muvaffakiyetli atlayışlar
7 — 7 mayıs pazar Lido di Roma ve Kıral mükâfatı.
Esquilino mükâfatı:
16.000 liret mükâfatlı olan bu yarış 2 grup olarak yapılacaktır.
Birinci grupta; 1938 de 13 üncü Roma beynelmilel müsabakalarına iştirak etmiş hayvanlarla yarışılacak.
İkinci grupta; 1938 de 13 üncü Roma beynelmilel müsabakalarına iştirak etmemiş hayvanlarla koşulacaktır.
Diane mükâfatı:
Kadın biniciler içindir
împero mükâfatı:
7000 liret mükâfatlı ayni zamanda
Güreşçilerimizin Muvaffakiyetleri
İlk Gün Yapılan 6 Güreşten 3 ünü Kazandık, Çoban Mehmet Yenildi
939 Avrupa güreş şampiyonasına Osloda, Türkiye, Finlandiya, Lit-vanya, İsveç, Norveç, Macar, Alman. İtalya güreşçilerinin iştirakile ve büyük merasimle başlanmıştır.
İlk gün gündüz ve gece devam edilen müsabakalarda Türk takımın dan: 56 kiîöda Kenan, 61 kiloda Ahmet, 66 kiloda AnkaralI Yaşar, 79 kiloda Mersinli Ahmet, 87 kiloda Mustafa, ağır sıklette Çoban Meh-1 met güreşmiş, Ankaralı Celâl Atik hasımsız serbest kalmıştır.
Kenan — FinlandiyalI:
İlk güreşte Kenan, Finlandiya şampiyonu ile karşılaşmış, FinlandiyalInın oyun üstünlüğüne büyük mukavemet gösteren Kenan tuş olmadan müsabakayı sayı hesabile kaybetmiştir.
Ahmet — Macar:
İkinci güreş Ahmet ile Macar
kudret müsabakası olan bu T
yaşında olan hayvanlarla ve her müsabık ancak bir atla iştirak edebilecektir.
Pincino mükâfatı:
Ferdî ve ekip halinde tasnif edilecek bu müsabaka bütün atlara a-çık olup her millet yarışlara 6 hayvanla girecektir. En fazla puvan &-lan ekip birinci olacaktır.
Cittario mükâfatı:
Pincio mükâfatına dahil hayvanlardan maada bütün atlara mahsustur. Kazanan süvarilere 8000 liret dağıtılacaktır.
Vrbe büyük mükâfatı:
Bütün hayvanlara mahsus olan bu yarışta kazanan süvariye Roma Belediye Reisi tarafından hediye ve 17 nciye kadar derece alanlara da nakdî mükâfat verilecektir.
Compidoglio mükâfatı:
Bu müsabaka da kudret yarışı o-lup asgarî yedi yaşında olan hayvanlarla ve her süvari ancak bir atla iştirak edebilecektir. Kazanan 11 süvariye nakdî mükâfat verilecek, tir.
Amazzani mükâfatı:
Kadın binicilere mahsustur.
Roma Lido di Roma mükâfatı.
15,000 liret mükâfatlı olan bu mü sabaka Kral kupası müsabakalarına iştirak etmek evsafını kazanmış hayvanlar müstesna bütün atlara mahsustur.
Musolini kupası: \
Her milletin 4 at, 4 süvariden mü( teşekkil ekiplerle iştirak edeceği by müsabaka iki defa yapılacaktır. Fer. dî parkur dakikada sürat 400 metre olacak, puvan müsavatı halinde za-
(Sonu 7 inci sayfada)
şampiyonu arasında olmuş ve Ma-carın sayı hesabile galebesile neticelenmiştir.
Ankaralı Yaşar — Norveçli:
Üçüncü güreş Ankaralı Yaşarla Norveç şampiyonu arasuıda cereya^ etmiş, çok enerjik güreşen Yaşa( sayı hesabile galip addedilmiştir.
5 inci güreş:
87 kiloda Büyük Mustafa rakiv bini ezici bir güreşten sonra sayı he sabile mağlûp etmiştir.
Çoban Mehmet — İsveçli:
Ağır sıklette Çoban Mehmet rai kibi İsveç şampiyonuna sayı hesa* bile yenilmiştir.
ilk gün yapılan 6 müsabaka* dan 3 ünde galip çıkan güreşçileri* mizden Mersinli, Ankaralı Yaşaı^ Büyük Mustafa Türk takımı lehine iyi bir tesir bıral)mışlardır.
rtNUAlAH
Tl NİSAN im
ISKATÇI
Yazan: Ziya SEVER
Öğleye doğru tenbel tenbel gözlerini açtL Gerindi, esnedi ve istemi-yerek kirli çarşaflar arasından çıktı.. Yıkık taş duvarların arasından geçerken üzerindeki mahmurluk hâlâ geçmemişti.
Yakıcı bir mayıs güneşi, sanki evlerin bütün kapılarını aıdma kadar açmış, içindekileri sokağa boşaltıyor. Geniş surların üzerinde koşuşan çocuklar, keçilerini otlatmakla meşgul mahalle sütçüleri ona bir ferahlık, bir neşe getiriyordu.
— Bu gün geç kalmıyalım.. diyerek adımlarını sıklaştırdı.
İki taraflı uzayan mezarlıkların yosunlu taşlarını kendilerine yastık yaparak Öğle kestirmesine dalan delikanlıların, taze çimenler üzerine serilmiş, örgülerini ören mahalle kadınlarının arasından geçti. Göğsünü güneşe vererek caminin beyaz mermerleri üzerin# uzandı...
Çardaklı kır kahvelerinin kiminden bir radyo, kiminden bir gramofon sesi dalgalanarak ileri mesafelere kadar uzanıyor..
Derken, karşı köşe başında o-muzlar üzerinde taşınan bir tabut belirdi ve bunu kalabalık bir halk kütlesi takip etti. Sağa sola yatan başları sarıklı mezar taşlarının üzerinde oynıyan çocuklar, tabutu görünce acı çığlıklarla etrafa dağıldılar. Kimisi kendisine bir selviyi siper etmiş, kimi oldukça yüksek bir mezar taşının arkasına gizlenmiş, çarpık kaldırımlı dar sokağın tozlarım kaldırarak gittikçe yaklaşan cenaze alayım, ürkek bakışlarla takip ediyorlar.
Cenazeyi takip edenlerden birisi; gözlerini bir müddet, mezarlığa, daha ziyade bir park süsü vermeğe çalışan insanların üzerinde gezdirdikten sonra yanındakine dönerek:
— Bu uzu selvilerin altında yatan ölülerin acı haline esef etmemek elden gelmiyor dedi.„
Öbürü:
— Evet öyle.. Kader, ne dersin diyerek cevap verdi.
Kafile gittikçe yaklaştı ve nihayet sırmalı seccadelerle sarılmış tabut. caminin musalla taşma kondu Cenazeyi getirenler sessiz, ağır a-dımlarla yavaş yavaş, ufak camiyi doldurmağa başladı. Artık cenazenin başında bir bekleyeninden başka kimse kalmamıştı,
O bunu görünce olduğu yerden doğruldu. Gözleri parladı, yüzünde bir tebessüm dalgalandı... Çok geçmeden öğle namazım bitiren halk yine aynı sessizlikle camiyi boşaltmağa başlamıştı. O da bulunduğu köşeden bir gölge gibi süzülerek kalabalığa karıştı.. Üstü başı âdeta bir paçavra torbası halinde idi. Kulaklarına kadar çekilen kopuk siperli bir kasket ile, kirli saçlarının çoğu kapanıyordu. İnsana merhametle karışık bir iğrençlik hissi veriyor. Benzi solgun, nazarları düşünceliydi.
Görenler:
— Her halde ölüyü, yakından tanıyanlardan veya uzak akrabalarından birisi ve belki de, merhumun sağlığında, ondan bir kaç defa yardım gören bir biçare olacak. Ona dünyadaki son insanlık vazifesini yapıyor dedDer...
Cemaat iyice toplanmıştı. İmam Biyah cübbesini savurarak saflan araladı, tabuta yaklaştı. Etrafta fısıltılar kesilmiş, yalnız safa girmeğe çalışanların ayak sesleri işitiliyordu. İmam evvelâ etrafına bakındı, sonra yüksek bir sesle:
— Er kişi niyetine! Allahüekber diyerek baş parmaklarını evvelâ kulaklarının memesine dokundurdu ve sonra göbeğinin üzerinde birleştirdi...
İçinden bir şeyler okuyor ve a-rada «Allahüekber» diyerek yeni bir sureye geçiyordu...
Nihayet tamaz bitti... Cenazeyi getirenler gene ayni sessizlikle tabutu kaldırıp, yakın mezarlığın yo-lunu tuttular. Güneş gittikçe alevleniyordu. Ölüyü taşıyanlar sık sık hıra değiştiriyor v« ahularında bon-
cukiaşan terleri beyaz mendilleriyle siliyorlar.
Nihayet cenaze oldukça geniş bir çukurun başına getirildi.. Açılan mezardan tuhaf bir toprak kokusu geliyordu. Çıkarılan toprak yığını arasında parçalanmış bir kafatası, sanki bütün bu olan işlere sırıtıyor gibiydi.
İki mezarcı ellerindeki testereler ile evvelâ tabutun kollarım, sonra da baş tarafını keserek bir kaç kişinin yardımı ile geniş çukurun içine bıraktılar ve üzerine eski tahtalarla bir çatı çatıp mezardan çıkarılan toprakları bu çatının üzerine yığmağa başladılar. Şimdi mezar ol-1 dukça büyük Kir tümsek teşkil etmişti. Kökleri havada sallanan otlar, kırık kemik parçaları yer yer gözükmekte idi.
Her şey bitti, hoca da son duasını okuduktan sonra, halk yavaş yavaş dağılmağa başladı. O hâlâ bir kenarda düşünceli düşünceli durmakta idi.
Cenazenin bütün işlerine nezaret eden bir zat, cebinden çıkardığı iki gümüş lirayı hocanın avucuna sıkıştırdı, sonra da etrafa toplanan kadınlı, erkekli gruplara avucundaki ufaklıklardan dağıtmağa başladı.
Bunu önceden hisseden o, kalabalığın en başında yer almıştı. Avucuna konan ufaklıklara bir göz gezdirdi ve sonra yerinSen yavaşça safın en sonuna kaydı. Sıra ona gelince, bu sefer de avucuna bir kaç kuruş bırakılmıştı. Onu da süratle koy nuna yerleştirdi ve bir ok gibi yerinden fırlıyarak mezarın başına koştu. Ellerini açıp kollarını uzatarak, dudakları arasında anlaşılmaz bir şeyler mırıldanmağa başladı.
ölünün iskatını dağıtan adam, mezan bir daha görmek için dönüp bir kaç adım atınca onu mezarın etrafım düzeltirken gördü.
İçi bir şefkat ve sevgiyle burkuldu. Avucundaki iki yirmi beşliği o-nun avucuna sıkıştırırken:
— Şöyle biraz daha topla oğlum, dedi.. Ve yürüdü.
Adam henüz mezarlıktan çıkma mıştı ki, o da elindeki topraklan bir tarafa fırlatatark:
— Yirmi beş, yirmi beş daha elli, elli daha yüz. Bu gün işler yolunda dedi ve caminin bir köşesine çökerek mezarlığını kapısını gözetlemeğe başladı.
Çanakkalede Pehlivan Güreşi
Çanakkale, (Hususî) — Türkgü-cü spor kulübü menfaatine mayısın yirmi birinde büyük bir pehlivan gü reşi yapılacaktır.
Bu güreşe Türkiyede mevcut bütün ünlü pehlivanlar davet edilmiştir.
Başa 100, başaltına 60, orta ve destelere 50 lira verilecektir.
Davet edilen bu ünlü pehlivanların kâmilen gelecekleri kuvvetle ü-mit edilmektedir.
Balıkesir Muallim mektebi talebeleri Çanakkalede
Çanakkale, (Hususî) — Balıkesir Necatibey öğretmen okulundan 29 talebe öğretmenleriyle birlikte şehrimize gelerek Truva harabelerini, Anbumu ve Mehmetçik âbidesi, Denizciler şehitliklerini ziyaret etmişlerdir.
Misafirler orta okulda ağırlanmış ve kendilerine okul tarafından ziyafet verilmiştir.
Kırklarellde Artezlyen
KIrklareli, (Hususî) — Vilâyet merkezinde büyük bir arteaiyen kuyusunun açılması kararlaştırılmıştır. Dahiliye Vekâleti bu işi; 13 bin liraya bir müteahhide ihale etmiştir.
Babaeskide AtatUrk büstll
Babaeski, (Hususî) — Belediyemiz, umumî bahçeye büyük bir (A-tatürk büstü) koymayı kararlaştırmış ve büstün kaidesinin inşasına başlanmıştır.
Mardinde Bu Yd İçinde Yapılacak Yeni işler
Mardinde oturan arkadaşımız Toksoy bildiriyor:
Vilâyet hususî idare bütçesi daimî bir ziyadeleşme göstermektedir. Alman esaslı tedbirlerle bütçede tam bir muvazene temin edilmiş ve bu muntazam bütçe sayesinde maarif, sıhhat ve bayındırlık bakımından bir çok faydalı iş ve hizmetler görülmüştür:
283.016 liraya yükselen 938 yılı bütçesinde hususî muhasebe kısmı için 94.075 lira, nafıa işleri için 49 bin 106 lira, maarif işleri İçin 97048 lira, ziraat ve baytarlık işleri için 13.300 lira ve sıhhat ve hayır işleri için de 29,486 lira tahsisat ayrılmıştır.
Hususî idare bütçesinin 49.871 lirası maaşlara, 14394 lirası muhtelif masraflara ve 29810 lirası da Halkevlerine, hayır müessesatına ve liselere ayrılmıştı. Halkevlerine 12 bin, hayır cemiyetlerine, köy sandıklarına, mıntaka yatı mektebine, talebe yurduna ve beden terbiyesine 6000 küsur lira verilmektedir.
Nafıa tahsisatının 38.416 lirası yollara harcanacak, bu sene zengin bir yol programı tatbik olunacak ve mütemadi tamirat amelesi için modern bir kulübe inşa olunacaktır. Zi raat ve baytarlık işleri için ayrılan tahsisatın 8.000 lirası nümune fidanlığında yeni bir kulübe, vilâyet merkezinde aşım durağı vesair yeni inşaata harcanacaktır. Sıhhat işleri tahsisatının mühim bir kısmı da inşaatı ilerliyen modern hastane binasına ve bataklıkların kurutulmasına, köylüye tevzi edilecek ilâçlara sarfolunacaktır.
Maarif işleri için konulan 18.550 liralık fevkalâde tahsisatla merkezde yeni bir ilk okul kurağı yapılacak, eski binalar tamir görecek ve yeniden açılacak sekiz köy okulunun inşaatına yardım edilecektir.
Yukarıdaki rakamlar ve izahat gösteriyor ki, Mardin bu yıl her sahada yeni ve mütezayit bir imar faaliyetine sahne olacaktır. Vali bay Ömer Cevat Ökmen köy işlerine büyük bir önem vermiş ve birisi merkezde olmak üzere dokuz yeni mektebin inşasını temin etmiştir. Lise açılması hususunda Vekâlete yapılan müracaata müsbet cevap verilmesi bekleniyor. Kadro verildiği tak dirde bina hususî idarece temin edilecektir. Mardinin en mühim ihtiyaçlarından olan lise meselesi halledildiği gün vilâyet maarif hayatında büyük bir inkişaf başlıyacak ve bu gün tahsilsiz kalmak mecburiyetine uğrıyan bir kısım fakir talebe ve bilhassa genç kızlar bu bal^ sızlıktan kurtulacak ve irfana kavuşacaklardır.
İkmal olunan Halkevi binası ve vah konağı inşaatım hastane binası takip etmektedir. Otuz yataklı olarak hesap edilmişse de icabında elli yatak istiabı mümkün olacaktır. Bu vesile ile şehrin methalinde nahoş bir manzara teşkil etmekte olan eski mezarlık ta kalkmış oluyor. Umumî ve hususî bütçelerden ayrılacak tahsisat ve köy kanununun tatbiki su-retile vilâyet yolları esaslı tamir görecek, yeni yol ve şoseler inşa olunacak, jandarma nümune karakolları ve kulübeler yükselecektir.
Mardinin 940 senesi zarfında iyi ve bol suya kavuşacağı umulmaktadır. Lüzumlu keşif vesair muamelât yapılmış ve projenin hazırlanması
münakaşaya konmuş, ihale bu günlerde neticelenmek üzere bulunmuştur. Projenin ikmal ve tasdikinden sonra hemen tesisata başlanacaktır. Hususî idare ve belediye bütçelerinden ödenmek üzere belediyeler bankasından akdolunacak istikrazla getirilecek olan su Ömer Cevat ökme-nin Mardin ve Mardinlilere en büyük hediyesi ve himmeti olacaktır. Asırlardanberi giderilmemiş olan bu çok mühim ve hayatî ihtiyacın giderildiği gün şehrin genel görünüş ve manzarası derhal değişmeğe baş-lıyacak ve süratle devam edecek o-lan bu değişme Mardine turistik bir mevki verecektir. Bu suretle yalnız şehir güzel ve cazip bir manzara iktisap edecek değil, halk ta susuzluk derdinden, her ay bu yüzden birçok para vermekten ve nihayet fakir tabaka pis, kurtlu kuyu suları içmekten kurtulacaktır.
Bay Cevat ökmenin tam bir intizam ve veçhe verdiği hususî idare işleri, müdür bay Nâfi Duransoyun çahşmasüe gittikçe daha tekâmül etmekte, varidat ve tahsilâtta mütemadi bir fazlalık görülmektedir.
Kaymakam ve İnhisarlar memurunun takdire fayan meealsl
Midyat İnhisarlar memuru
B. Abdullah Barut
Midyat, (Hususî muhabirimizden) — Mardin havalisinde kaçakçılığın en çok yapıldığı mıntaka daha bir kaç sene evveline kadar Mid-yatken değerli kaymakamımız bay Akif Rahmi Kocamanoğlu ve inhisarlar memurumuz bay Abdullah Barut'un çalışmalariyle şimdi kaçak çılığı en az mıntaka Midyat olmuştur.
Kazamız Suriye hududuna çok yakın mesafededir. Her hangi bir şahıs sabah civar Suriye kasabalarına gider ve gezerek akşam evine dönebilir. Suriyenin bizden ayrılmasını müteakip hudut üzerinde birçok kaçakçılık merkezleri tesis edilmiş, bu merkezlerde zengin eşya mağazaları açılmıştır. Temin ettiği istifadenin cazibesine kapılan bir kısım cahiller kaçakçılık yoluna sapmış ve bu yolda her türlü tehlikeyi göze almışlardı.
Hükümetimizce ittihaz olunan sıkı ve yerinde tedbirlerse kaçakçı-
Midyatta Kaçakçılık Çok Azald.
r-------------------
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları -Akkoyunlu Kazıkçı Kara Bekir-
- 25 - YAZAN : SAMİ KARAYEL a Akkoyunlu Kara Bekir Yağlı Güreş Öğreniyor
Az Zaman içinde Bu Güreşin Bütün Oyunlarını Öğrenmişti
1270 muharebesinde Türklere lngilizler ve Fransızlar da yardım e-diyorlardı. Yani, Ruslara karşı bu devletler de Türklerle beraber harbe girmişlerdi.
lngüizler yirmi bin, Fransızlar kırk bin kadar askeri zırhlıları himayesinde olarak Sivastopola dökeceklerdi.
Türkler de Serdarı ekrem Ömer Paşa kumandasında Sivastopola hücum edeceklerdi.
Bekir, askere alındıktan sonra, Samsuna yollandı. Bir kaç ay topçuluk talimleri yaptı.
Bilâhara Serdarıekrem Ömer paşa maiyetine verildi. Çok kavi ve cessur olan Bekir Sivastopol muharebelerinde yararlık gösterdi.
Hattâ; ”Malakoff,, kalesine vaki hücumlarda o derece bariz cüretkâr lık ibraz etti ki Serdanekrem Ömer paşanın bile nazarıdikkatini celbetti.
Ömer Paşa; Sivastopol muharebelerinden sonra, Bekiri yanında e-mirber çavuş olarak kullanmağa başlamıştı.
Sivastopolun zaptından sonra, Türk ordusu Tuna taraflarına geçmişti.
îşte; Bekir buraya geldiği zaman Varna kalesinde topçu başçavuşu o-larak kaldı.
O vakit asUprlik sekiz on sene sürerdi.
Bekir; Varna kalesine yerleştikten sonra, Rus muharebesi de bitmişti. Kalenin kumandam topçu Hü-i şeyin paşa isminde bir zattı. Paşa, pehlivanlığa meraklı idi.
Hüseyin paşa, her cuma namazından sonra, askerleri toplar, oyun | 1ar ve güreşler tertip ederdi.
Bekir; cuma güreşlerinde önüne geleni mağlûp ederdi. Lâkin yaptığı güreşler hep karakucak idi.
Hüseyin paşa; Bekirin yag güreşi öğrenmesini tensip ettiği için kendisine güzel bir kisbet yaptırdı. Ve yağ güreşen pehlivanlarla idman ettirmeğe koyuldu.
Fakat; Akkoyunlu çok geçmeden yağ güreşine alışmıştı. Bir kaç ay zarfında oyunları mükemmelen yapar hale gelmişti.
Akkoyunlu, Varnada âdeta pehlivanlarının mehenk taşı olmuştu, û nüne gelen pehlivan kisbetini sırtına vurunca Bekirle boy ölçüşmeğe gelirdi. Bekir de hepsini mağlûp e-derdi.
O zamanın başpehlivanları içinde Araboğlu, Kara Sülo gibi yaman ve namağlûp pehlivanlar vardı.
Nihayet; bir gün Hüseyin paşa lara aman vermemiş, bu işle uğraşanlardan çoğu yakalanarak ağır cezalara çarptırılmış, bu hal hudut boyundaki merkezlerden çoğunua felâketini ve mağazaların kapanmasını, sermayedarların iflâsım intaç etmiş ve bu sayede memleketimiz bu melânetten kısmen kurtulmuştur.
Bu kurtuluş kazamız mıntaka-smda daha büyük mikyasta ve mem nuniyetbahş şekildedir. Yukarıda da işaret ettiğimiz veçhile sayın idareci Midyat kaymakam ve belediye reisi bay A. R. Kocamanoğlu ve Midyat in hisarlar memuru bay Abdullah Ba-rut’un takdire şayan mesaileri ka-. çakçılığı yüzde yetmiş nisbetinde a-zaltmıştır. Bu gün şeker, kibrit, tuz ve içki kaçakçılığına kalmamış na-zarile bakabiliriz. Arta kalan ipekli, pamuklu eşya ve kaput bezii kaçakçılığı da yak m bir âtide tamamde maziye karışmış olacaktır.
emir verdi: Araboğlu ile Bekir güreşeceklerdi.
Araboğlu, zamanın yenilmez peh livanlarından biri idi. Kara Sülo il© yaptığı müteaddit güreşlerinde berabere kalmıştı.
Bekir, Araboğlu ile Varnada güreşti. Dört saat süren bir boğuşmadan sonra, her iki pehlivanı berabere ayırdılar.
Görülüyordu ki, Akkoyunlu yağ güreşini daha iyice bilmiyordu.
Eğer, yağ güreşini Araboğlu kadar bilmiş olsaydı, bilâtereddüt has-mını kolaycacık mağlûp edebilirdi.
Hüseyin paşa; Araboğlunu yanına aldı ve Bekire yağ güreşini mükemmelen öğretmesi için emir verdi.
İşte; Bekirin yağ güreşinde ustası Araboğludur.
Bekir; yağ güreşini çok güzel öğ renmişti. Ustasını bile yarım saatte mağlûp ederdi.
Yağ güreşinde Bekiri Deliorman ve civarında yenecek tek bir pehlivan yoktu.
Ortada yalnız Kara Sülo vardı. Lâkin, bu pehlivan Dimetoka taraflarında ikamet ettiğinden bir a-raya gelip güreşmeleri kabil olamıyordu.
Bekirin, Kazıkçı lâkabı yağ güre şinden gelir... Yağ güreşinde kazık diye bir oyun vardır. Bekir, bir pehlivanı altına aldığı zaman derhal kazıklar ve gırtlaklıyarak mağlûp e-derdi.
Bekirin kazığına düşen bir pehlivan dev dahi olsa kurtulamazdı.
Bu sebeple; Akkoyunlu Bekir ismine, yağ güreşi yaptıktan sonra; Kazıkçı Kara Bekiri de ilâve etmişlerdir.
Deliormanda pehlivanlara lâkap takmak âdettir. Her pehlivana bir isim takarlar.. Meselâ:
Karagöz Ali,.. Çakır Ali... Kün-deci Haşan ilh.. gibi işte Akkoyunlu Bekire de, hem karalık ve hem de kazıkçılık lâkabım eklemişlerdi.
Bütün Deliorman havalisi ve Ru meli, Bekiri Kazıkçı Bekir diye yad eder olmuştu.
Kara Şülo bile; yüzünü görmediği Bekiri, Kazıkçı Kara Bekir diye yad ederdi.
Malûm ya; yiğit lâkabile anıhr..
Akkoyunlu; Sıvasta olduğu gibi, bütün Rumeli havalisinde de namlı bir pehlivan olarak tanınmıştı.
Kazıkçı Kara Bekir namını bil-miyen kalmamıştı. O devrin bütün başpehlivanlarile boy ölçüşen Bekirin güreşlerini tamamile bilmiyoruz. Türk spor tarihi bu bakımdan bizi aydınlatmıyor.
Halbuki; eski devirlerde pehlivanlık, tirendazlık, gürzctilük, cirit-çilik ve sürek avı gibi sporlara taallûk eden menkıbelerimiz Türk tarihlerinde yer tutardı.
İkinci Sultan Mahmut devrinin sonlarına kadar yazdan tarihlerimizde spora ait bir çok bahisler var dır.
Hattâ; başlı başına yazılmış por tarihlerimiz dahi mevcuttur. Surnamelerde Türk sporlarına ait malûmat olduğu gibi «Telhiseler-mad» gibi Enderun tarihi gibi yazılan eserlerde de Türk sporlarına ve bahadırlarına ait yüzlerce sayfalık menakip mevcuttur.
Tanzimat devrinden sonra; her nedense Avrupaldaşmak ve mukallit olmak sevdasına düşen ricalimiz, Türkün eski an’anesine riayetten u-zak kalmak telâkkisine uğramıştı.
TIHİIAIAB
Sayffci r
n NİSAN IH» ,
Bilecikte Atletizm Müsabakaları
Bilecik, Bozöyük, Jandarma Alayı, Orta Okul Atletlerinin İştirakile Yapılan Müsaba kalar Güzel Oldu
Müsabakalara iştirâk eden atletler
RADYO PROGRAMI k______________
Bilecik (Hususî) — Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü Atletizm Federasyonu tarafından 939 mevsimi için hazırlanan faaliyet programı bu haftadan itibaren bölgemizde tatbike başlanmıştır.
Bozöyük, Bilecik klüpleri, Jandarma alayı ve orta mektep atletlerinin iştirakile (küçükler ve büyükler olmak üzere) iki katagori ü-zerinde yapılan bu haftaki yarışlar, şehrimizde büyük alâka ve dikkatle takip edilmiştir.
Bölge asbaşkanı Vecihi Divitçiog-lu, klüp atletizm kaptanları ve Beden Terbiyesi öğretmenleri tarafından idare edilen bu haftaki müsabakalarda elde edilen teknik dereceler şunlardır:
Birinci katagori:
100 metre — 14 atletin girdiği bu müsabakada Bozöyük klübünden Sami birinci, Hüseyin ikinci, Tahsin üçüncü olmuştur. Saminin derecesi (11) saniyedir.
400 metre — 11 atletin girdiği bu koşuda Bozöyük klübünden Osman birinciliği, Jandarma alayından İbrahim ikinciliği, orta okuldan Fer-ruh üçüncülüğü almıştır. Osman m derecesi 1.15 tir.
1500 metre — 5 atletin girdiği bu koşuda Bozöyükten Süleyman birinci, Ahmet ikinci, Bilecikten Aydın üçüncü olmuştur. Vakit 6,4 dakikadır.
3000 metre — Bu müsabakaya da 5 atlet girdi ve Bilecik klübünden Aydın birinci, Ömer ikinci, Bozöyükten Hüseyin üçüncü oldu. Vakit 12 8 dakika.
Yüksek atlama — 15 atletin girdiği yüksek atlama müsabakasında
Binicilerimiz Roma Yolunda
(Baftarafı 5 inci sayfada) man üzerinden tasnif yapılacaktır. Kazanana Musolini kupası verileceği gibi ekibi teşkil eden subaylardan üçüncüye kadar olana ufak kupalar İkinci olan ekibi teşkil eden süvarilere madalya, en az ceza puvanı a-lan süvariye kupa verilecektir.
Kral kupası mükâfatı:
Dldo di Roma mükâfatı müsabaka sı müstesna olarak diğer müsabakalarda en iyi derece alan 25 ata mah
İstanbul Sıhhî Müesseseler Arttırma
Ve Eksiltme Komisyonundan:
Eksiltmeye konulan i; : Şişli Çocuk Hastanesi miistahdimin koğu-şunda yapılacak inşaat
Keşif bedeli 4460 lira 35 kuruş.
Muvakkat garanti: 335 lira.
Şişli Çocuk Hastanesi müstahdimln koğuşunda yapılacak inşaat işi Açık eksiltmeye konulmuştur.
Ekailtm. 8 5/939 Pazartesi günü »aat 15,30 da Cağaloglunda Sıhhat ve İçtimai Muavenet Müdürlüğü binasında kurulu komisyonda yapılacakta. İstekliler »artname, keçlf hülâsası, proje ve buna bağlı diğer evrakı her gün komisyonda görebilirler.
İstekliler 1939 yılı Ticaret Odası vesikaslle 2490 saydı kanunda yazılı vesikalar ve bu İte yeter muvakkat garanti makbuz veya banka mektubu Ue birlikte bu İğe benzer 3000 liralık iş yaptığına dair eksiltme tarihinden 8 gün evvel İstanbul vilâyetinden almif oldukları vesikalarla birlikte belli gün ve saatte komisyona gelmeleri- (2781)
Jandarma alayından İbrahim ve Bozöyükten Sami 1.40 metre üe i-kişi de birinci.
Bozöyükten Osmanla orta okuldan Osman beraber ikinci olmuşlardır.
Uzun atlama — 9 atletin iştirak ettiği uzun atlamayı 5.65,5 metre i-le Bozöyükten Sami kazanmıştır. î. kinci Jandarma alayından Fahrettin, üçüncü Osman.
Gülle atma — 11 atlet girdi. 8.30 metre ile Jandarma alayından İbrahim birinci, Bilecikten Aydın ikinol Şükrü üçüncü olmuştur.
100, 200, 400, 800 bayrak yarışı — 5.15 dakika ile Bozöyük takımı birinciliği, Bilecik takımı ikinciliği almıştır.
İkinci katagori:
60 metre -— Birinci Hüseyin (B. ö.) 7.5, ikinci Kaya.
1000 metre — Birinci Mehmet (B. ö.) 4.15, İkinci Yusuf.
Yüksek atlama — Birinci Yusuf (B. Ö) 1,30-metre, ikinci Yusuf.
4 x 5ü bayrak — Birinci Bozöyük takımı.
«Yeni Sabah» atletizmin hemen her numarasını ihtiva eden müsabakaları muvaffakiyetle başarmalarından dolayı Bilecik, Bozöyük Jandarma alayı, orta okulluları tebrik eder, ilerisi için muvaffakiyet dilerken 100 metrede elde edilen 1^ saniyelik derecenin yanlış tesbit e-dildiği kanaatinde olduğumuzu, ile-riki müsabakalarda gençlerin bu dereceyi bir daha tutamamalarile kı-nlmamaları için derece tesbitinde dikkatli davranmanın yerinde bir hareket olacağını kaydetmeden ge-çemiyeceği:»
sustur.
Musolini kupasını Kazanan ekibi teşkil eden süvarilerin birinci oldukları addolunur. Kazanan süvariye Kral tarafından kupa, ayrıca 8 süvariye 12,000 liret mükâfat dağıtılacaktır.
Geçen sene Musolini kupasını kazanan süvarilerimizin yapacakları yarışlar alâka ile beklenmektedir. Yarışların tafsilâtını ayrıca bildireceğim.
Bir Doktorun Cevabı
(Baştarafı Üçüncüde) bir varlık olduğunu gösterir.
Her kasaba ve köyümüz, elbirlik olarak birer (Muayene ev) leri tesisine çalışırsa; vatan çocukları çalışabilecekleri samimî muhiti bulacaklar, hayal inkisarına uğramıya-oaklar. Bilâkis bu küçük muayene evlerinde: Modem tekniğin birer minyatürlerini bulabileceklerdir, huzur içinde çalışabilecekler, buraya bağlanacaklar.
Bu muayene evlerinde bir lâbora-tuvarcık, küçük cerrahî, portatif küçük bir röntken.. bulunması şayanı arzudur.
Bunlar artık lüks olmaktan çıkmış, hekimin yarı yarıya kendisi olmuşlardır.
Silâhsız asker olmıyacağı gibi, lâ-boratuvarsız, vasıtasız hekim artık olmıyacaktır ve olamaz. Ben, Akşe-hirin kıymetli münevverlerinin ve hamiyet sahiplerinin yardımile böyle bir teşebbüse giriştim. Kendilerine şahsım ve mesleğim namına her zaman minnettar kalacağım. Bana röntken almamda ve diğer hususlarda yardım edecekler, bu içten i-nanışın müjdecileridir. Her şehrimizde, kasabamızda hekime bu açık itimatla, bu fedakârlığın yapılması neticede yine kendimizi kurtaracaktır. Akşehirli St. Dr.
Mehmet Kâmil BERK
Bu hususta cevabımı yarın yazacağım. Murad SERTOÖLU
Tarihten Bir Yaprak:
Yeni Bir Tez
(Baştarafı 4 cü sayfada) lime aramağa kalkmak doğru olmı-yacağı gibi bu felsefeyi de bir Çin felsefesi olarak tesmiye etmek ayni hatayı yapmak olacaktır.
Milâttan evvel 1250 tarihlerinde, Çinin şimalindeki Türk ülkelerinde Çinlilerin Yutze tesmiye ettikleri bir feylesof vardır ki: daha bu zamanda bu zat, pek eski felsefeleri neşrettiğini söylemekle iftihar eder. Şing veyahut ta (Değişmelerin Kitabı) tesmiye edilen büyük eser Milâttan on üç asır evvel, bu Türkistan dediğimiz topraklarda yazılmıştır. Ayni devirde yaşamış olan feylesof Lao-tze’nin kitabı da yine orta Asyada yazılmıştır. Hattâ bunun hakkındaki bir Çin masalı, bu feylesofu kendisine mal etmek istediği halde, yine onun kendi eserini orta Asyada yazdığını inkâr edemez.
Bu masalda denir ki: (Lao-tze kitabını yazmak için huduttan dışarıya çıktığı zaman, hudut muhafızı kendisine mademki Çin toprakUrını terkediyorsun, o halde git bir kitap yaz demişti.)
Bu doğrudan doğruya bu e-serin orta Asyada Türkler arasında yazıldığını kabul etmektir. Sonra Lao-tze bir isim değildir. Tam bir surette tercüme edilecek olunursa (Eski üstad) manasına gelir. Şu halde bu eserin bir ferd mi, bir cemiyet tarafından mı vücuda getirildiği, o da malûm değildir. Hakikat olan bir gey varsa (Yolun ve Faziletin Kitabı) namı verilen bu eser, Türk diyarında doğmuş ve orada meydana getirilmiştir. Tamamile felsefî, dinî, ahlâkî nasihatleri ihtiva eder. Bu Türk diyarının bir dinî kitabıdır. Bundan bazı Hıristiyanlık ile alâkadar bahisleri alalım:
1 — Siz kimse ile kavga etmek istemezseniz dünyada hiç kimse sizin ile kavga etmez.
2 — Sizi dövseler bile iyilikle cevap veriniz.
3 — Bana karşı iyilikle davrananlara iyilikle mukabele ederim. Halbuki bana karşı fenalık yapanlara yine iyilikle mukabele ederim.
4 — Benim için hayırhah olanların ben de hayırhahıyım. Hayırhah olmıyanların yine hayırhahıyım
5 — Tatlılık en müstahkem kaleleri bile fetheder.
6 — Dövene dövmekle mukabele edilemez. Sırtınıza yediğiniz bir
Çinlilerin Zaferi
DUn kanton Japon tayyare hangarlle B mühim mıntaka ve müteaddit şehirler aldılar
Honfkong, 26 (A.A.) — Çeklel A-jansı bildiriyor:
Bir Çin müfrezesi Kanton şehrinin şimalinde Pe-Yunaşan Japon tayyare hangarını işgal etmiştir. Hangarda orta Çin cephelerine baskın yapacağı anlaşılan birçok bombardıman tayyareleri bulunmuştur.
Çin kıtaatı, Hua-Hsien ve Tsen-çeng şehirlerini zaptettikten sonra muhtelif üç yoldan ileri hareketlerine devam etmektedirler. Samşui üzerine yürüyen kol bu şehre yirmi kilometre mesafede bulunmaktadır. Top sesleri Kanton’a geliyor. Japon-lardan 1800 ölü vardır. Diğer taraftan Çinliler 5 mühim mıntaka ile şehri de istirdada muvaffak olmuşlardır.
Ispanya milletler cemiyetinden çekiliyor
Cenevre, 26 (A.A.) — Ispanya’nın Milletler Cemiyeti Konseyinin toplanma tarihi olan 15 mayıstan evvel cemiyetten çekileceği tahmin edilmektedir.
İspanyol makamları, Milletler Cemiyeti binasında bulunan bütün kıymetli İspanyol eserlerini alarak alelâcele yakında içinde bir sergi a-çılacak olan Cenevre müzesine nakletmektedirler. Teşhir edilmiyecek eserler de Milletler Cemiyetinden geri alınmaktadır.
kırbaca kızmayınız. Bırakınız bir daha vursun. O zaman zafer sîzindir.
Ve ilh... gibi.
Biz bütün bunları İsa’nın ağzından söylenmiş olarak İncilde de buluruz.
Demek ki İsa, Türklerin en eski bir kitabı olan (Yolun ve Faziletin Kitabı) adındaki eseri tetkik etmiş ve bunu garba getirerek yaymıştır. Ve böylece de Isa’nın nerede terbiye gördüğü meselesi ortaya çıkar.
Bütün bunlar bize İsa’nın Hindistan denen kıt’ayı görmediğini, fakat orta Asyada kaldığını isbat etmektedir. Eğer İsa, bu terbiyesini Hindistanda almış olsaydı, Metafizik bir tesir altında kalacaktı.
Halbuki orta Asya aksine olarak neolojik maksatların haricinde bir felsefe yaratmış ve bunu tabiatin esas kuvvetlerine istinat ettirmiştir. Bundan başka Hıristiyanlıktaki â-yinlerin büyük bir kısmı da aynen eski şemanizmin âyin ve ibadetlerinden birer parçadır (2).
Bektaşilik ile Hıristiyanlık arasında görülen bazı benzeyişler de, bu dinin tamamile Türk dininden iktibas edildiğini göstermektedir.
Şu halde İsa'nın kaybolduğu zamana ait efsaneler; Hinde değil, tamamile Türkistana aittir. Zira biz Hint dinlerinde, eski Türk ahlâk kitabının tavsiyelerini yapan hiç bir esere tesadüf edemiyoruz. Bilâkis Hintte Arî ırka has olan hususiyetlerin hayal ve metafiziğini buluyoruz.
Tarih yeni bir düzeltme karşısında daha bulunuyor. Son buluşlarile bize gösterdiği yol, Isa’nın da Hintte değil, fakat Türkistanda terbiye gör düğü suretindedir. Yani İsa’yı okutanların Türkler olduğu merkezindedir.
Riza Çavdarlı
(2) Wil| Durant; Histoire de la civilisation III, 28.
■. ENİ NEŞRİYAT
ATATÜRK ÎÇtN
Değerli edip İsmail Habib, Atatürk hakkındaki hatıralarını bu isim altında neşretmiştir. Gerek üslûp, ve gerek mevzu itibarile çok kıymetli olan bu eseri okuyucularımıza hararetle tavşiye ederiz.
PERŞEMBE: 27/4/989
12.30 Program.
12.35 Türk müziği - Pl.
13,00 Memleket saat ayarı, a-jans ve meteoroloji haberleri.
13,15-14 Müzik (Karışık program - Pl.)
17.30 İnkılâp tarihi dersleri • Halkevinden naklen.
18.30 Program.
18.35 Müzik (Bir konserto-Pl.)
19,00 Konuşma (Çocuk Esirgeme Kurumu - Temsil)
19,20 Türk müziği (Fasıl heyeti)
Çalanlar: Hakkı Derman, Eşref Kadri, Haşan Gür, Basrl Üfler, Ham di Tokay.
Okuyanlar: Celâl Tokses ve Safiye Tokay.
20,00 Memleket saat ayan, a-jans ve meteoroloji haberleri.
20,15 Türk müziği
Çalanlar: Vecihe, Refik Fersan, Fahire Fersan, Kemal Niyazi Sey-hun.
Okuyan: Müzeyyen Senar.
1 - Mtistear peşrevi.
2 - Rahmi beyin - Müstear şarkı - Gel ey saki şarabı tazelendir.
3 - Zeki Arifin - Segah şarkı -Ağladım ümitlerim hicran oldu hep.
4 - Mahmut Celâlettin paşanın -Hüzzam şarkı - Değildi böyle.
5 - Refik Fersan - Tanbur taksimi.
6 - Suphi Ziyanın - Kürdilihi-cazkâr garkı - Bahçenizde bülbül olsam.
7 - Leminin - Kürdilihicazkâr şarkı - Nazlandı bülbül.
8 - Osman Nihadın - Kürdilihicazkâr şarkı - Akşam güneşi.
9 - Kürdilihicazkâr saz semaisi,
10 - Oyun havaları.
21,00 Konuşma (Çocuk Esirgeme Kurumu)
21,15 Esham, tahvilât, kambiyo-nukut ve zahire borsası (fiyat)
21,25 Neşeli plâklar - R.
21,30 Müzik (Şan resitali - Bariton Max Klein tarafından)
21,55 Müzik (Bir solo - Pl.)
22,00 Müzik (Küçük orkestra Şef: Necip Aşkın)
1 - Brahms - Macar dansı No. 17.
2 - Delibes - Menba: Balet süiti
3 - Lautenschlager - Yıldızlara doğru - Fantezi.
4 - Riisager - Bir entermezo.
5 - Löhr - Bavyera valsları
0 - Coleridge - Afrika süiti No. 1.
7 - Tschaikowsky - Milletler süiti.
23,00 Müzik (Cazband - Pl.) 23,45-24 Son ajans haberleri ve yarınki program.
İstanbul Belediyesi ilânları
Beher metre murabbaına 8 lira bedel tahmin edilen Cihangir yangın yerinde 30 uncu adada 537, 538, 539 ve 539/1 harita numaralı arsalar arasında 3,20 yüzlü 68,25 metre murabbaı arsa satılmak üzere açık artırmaya konulmuştur.
Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 40 lira 95 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 12/5/939 Cuma günü saat 14 buçukta Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (B) (2899)
Siird Belediyesinden:
1 — Usulü dairesinde ilân edilmiş olan Siird şehrine ihale edilecek suya ait eksiltmeye nisan 20 inci günü saat 11 e kadar talip zuhur etmediğinden ihale bir ay sonraya tehir edilmiştir.
2 — Keşif bedeli (120,000) lira olup 2490 sayılı kanunun 16/17 ci maddelerine uygun 705 liralık muvakkat teminat.
3 — Bu müddet zarfında teklif edilecek bedeller haddi lâyık bulunduğu takdirde ihale 20/5/939 gününe raslıyan cumartesi günü saat 11 de Siird belediye encümeninde yapılacaktır. Şartnameler altı lira mukabilinde verilir.
4 — Bu husus hakkında fazla izahat almak istiyenlerin belediyeler imarî heyeti fen şefliğine ve Siird belediyesine müracaat etmeleri ilân olunur. (2776)
Gayrimenkul Satış İlânı
İstanbul Emniyet Sandığı Direktörlüğünden :
Bay Hikmet ve Bayan Vahibenin 9384 hesap No. sile Sandığımızdan aldığı (1800) liraya karşı birinci derecede ipotek edip vadesindş borcunu vermediğinden 3202 No. lu kanunun 46 cı maddesinin matufu 40 cı maddesine göre satılması icabeden Boğaziçinde, Çengelköyünde Kuleli caddesinde eski 3. 13. 15. 17. 19. 19 mükerrer yeni 5. 5. kapı No. lu bahçe ve hamam ve selâmlığı olan ahşap bir evin tamamı bir buçuk ay müddetle açık arttırmaya konmuştur. Satış tapu sicil kaydına göre yapılmaktadır. Arttırmaya girmek istiyen 161 lira pey akçası verecektir. Millî bankalarımızdan birinin teminat mektubu da kabul olunur. Birikmiş bütün vergilerle belediye resimleri ve vakıf icaresi ve taviz bedeli ve tellaliye rüsumu borçluya aittir. Arttırma şartnamesi 2/5/939 tarihinden itibaren tetkik etmek istiyenlere Sandık Hukuk işleri servisinde açık bulundurulacaktır. Tapu sicil kaydı ve sair lüzumlu izahat ta şartnamede ve takip dosyasında vardır. Arttırmaya girmiş olanlar, bunları tetkik ederek satılığa çıkarılan gayrimenkul hakkında her şeyi öğrenmiş ad ve itibaa olunur. Birinci arttırma 12/6 939 tarihine müsadif Pazartesi günü Ca-ğaloğlunda kâin Sandığımızda saat 10 dan 12 ye kadra yapılacaktır. Muvakkat ihale yapılabilmesi için teklif edilecek bedelin tercihan alınması icabeden gayrimenkul mükellefiyeti ile Sandık alacağını tamamen geçmiş olması şarttır. Aksi takdirde son arttıranın taahhüdü baki kalmak şartile 29 6 939 tarihine müsadif Perşembe günü ayni mahalde ve aynî saatte son arttırması yapılacaktır. Bu arttırmada gayrimenkul en çok arttıranın üstünde bırakılacaktır. Hakları tapu sicillerile sabit olmıyan alâkadarlar ve irtifak hakkı sahiplerinin bu haklarım ve hususlle TaCz ve masarife dair iddialarını ilân tarihinden itibaren yirmi gün içinde evrakı müsbitelerile beraber dairemize bildirmeleri lâzımdır. Bu suretle haklarını bildirmemiş olanlarla hakları tapu sicillerile sabit olmıyanlar satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar. Daha fazla malûmat almak istiyenlerin 38 1173 dosya numarasile Sandığımız hukuk işleri servisine müracaat etmeleri lüzumu ilân olunur.
¥ DİKKAı
Emniyet Sandığı; Sandıktan alınan gayrimenkulu ipotek göstermek istiyenlere muhamminlerimizin koymuş olduğu kıymetin nısfını tecavüz etmemek üzere ihale bedelinin yarışma kadar borç vermek suretti© kolay* lık göstermektedir. (2890)
y»m»ABA«
27 NİSAN 1939
Türk Gibi Kuvvetli
İSTANBUL BELEDİYESİ İLÂNLARI
Sözü Boş Değildir
ÇAPA MARKA MÜSTAHZARATI
izli tuyid eden -"■'.I yurd topraklarının biricik İmal kaynacıdır.
Salep Tarçın Kimyon Karanfil
Kornflau
Tahrir No. İsmi Mahallesi Sokak No. Cinsi Hektar Ar Metre Kıymeti Nlabeti
44 Salm DüğmeoileV .d ayıldım Çk. 6 Arsa 75 75 Ura 5/1000
88 Şerafettin Nişanoı Münzevi kişi» 21 Arsa 50 25 lira 5/1000
kanal Ay^e
58 İsmail Fethi Çelebi Namazgah 17 Arsa 35 25 lira 5/1000
55 Riza Kipmen Topçular Çiftçi Ali Arsa 9 80 196 lira 5/1000
195 Ali RUştV Topçular Tabya Cad U Tarla 64 33 350 lira 10/1000
564 Galip Rami yeni Cicoz yolu Bahçe 60 200 Ura 10/1000
608 Galip ) Hastane yolu Tarla 1 175 Ura 10/1000
607 Muhtaj v Hastane yolu ı Tarla 5 400 lira 10/1000
508 Galip / Bağlar Tarla *L 80 300 lira ıo/ıooo
216 Galip 1 Çukur çeşme Tarla 700 lira 10/1000
9 Paşalı Eyüp , Eski Haffaf 18 Arsa 60 200 Ura 5/1000
11 Şakir Eyüp » Eski Haffaf 5 Arsa 30 75 Ura 5/1000
Eyüp kazası dahilinde Arazi Tahrir komisyonunoa tahrir olunan yu kanda isimleri ve cinsleri yazılı arazi
sahiplerinin ikametgâhtan meçhul bulunduğundan kendilerine tebligat yapılamadığı cihetle konulan kıymet-
lere itirazlan bulunduğu takdirde bir ay içinde pulsuz bir dilekçe ile kaza idare heyetine müracaatleri lâzım-
geldiği ilânen tebliğ olunur. U) 2900)
—■- Çocuk Hokiml "““j Dr. Ahmed Akkoyunlu I Taksim - Talimhane Palas No. 4 I
Pazardan mada her gön
Saat 15 ten sonra i
Karabiber Yenibahar Beyaz bibeı Sofra tuzu Kırmızı biber (Kutu ve Paketleri)
ZAYÎ MAKBUZ
İstanbul İthalât Gümrüğünden almış olduğum 19.5.936 tarih ve 388440 numaralı 120 lira 26 kuruşluk makbuzu zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü kalmamıştır.
Rıza İsmail İstanbul Cağaloğlu Yokuşu No. 39-41.
Pafafes unu Fasulye unu
Mercimek unu
Buğday nişastası
Pirinç nişastası
Memlekette bu maksatla kurulma? ve her şeye rağmen (24) se e neslin gürbüz yetişmesine tevakkufsuz hizmet etmiş yegâne Türk san'at eridir. Yavrularınıza, doktorlarınızın ter tir ve tavsiyesile vereceğiniz bu gıdalar mutlak huzurunuzu temin edecektir. ÇAPA MARKA
Dünyada beynelmilel şöhreti haiz eşlorlle kat’lyyen omuz omuzadır.
Daha üstününün bulunması mümkün değildir. Tekmil müstahzaratımız muhayyerdir. Her yerde daima taze olarak bulacaksınız. Adres: Beşiktaş—Kıiıcall M. Nuri ÇAPA Tel. 40337
i Mayıs Bahar bayramı gUnü göğüslerinizi Türk Maarif Cemiyeti rozetlle süsleyiniz.
Sultanahmet Üçüncü Sulh Hukuk Mahkemesinden:
Celâlettin ile Ahmet Hamdi Gök-j ayın şayian ve müştereken mutasarrıf oldukları İstanbul Binbirdirek Yerebatan Dizdariye mahallesinde Kâtip Sinan mescidi Çeşme sokağınla eski (2) mükerrer, yeni (29) katı ve (125) ada ve (8) parsel numa-alı Haremeyn vakfından evsafı ke-Âf raporu ve vaziyed zaptında ya-Jılı hanenin izalei şüyuu zımnında taruhtu takarrür ederek müzakede-! jre vazolunmuştur: Heyeti umumi-fesinin kıymeti muhammenesi | (1600) bin altı yüz liradır. Birinci' içık arttırması (31/5/939) tarihine | iıüsadif Çarşamba günü saat (14 ten 16) ya kadar icra olunacaktır, öymeti muhammenesinln yüzde etmiş beşini bulduğu takdirde o ün ihalei katlyesi yapılacaktır, lulmadığı takdirde en son arttıra-ın taahhüdü baki kalmak üzere on eş gün müddetle temdit edilerek kinci açık arttırması (15/6/939) tabiine müsadif Perşembe günü saat-14 den 16) ya kadar icra kılınacak e o gûn en çok arttırana ihale edi-■icektlr: İpotek sahibi alacaklılarla Itğer alâkadarların İşbu gayri men-rul üzerindeki haklarını ve hususiy-e faiz ve masrafa dair olan İddialarını evrakı müsbitelerlyle yirmi gün İçerisinde bildirmeleri lâzımdır: Aksi halde hakları tapu sicilleriyle rablt olmadıkça satış bedelinin paylaşmasından hariç kalacaklardır. Müterakim bilûmum vergiler borçtan nisbetinde (HİSSEDARLARA) fre tellâliye ve vakıflar kanunu mucibince verilmesi lâzım gelen (20) girmi senelik taviz bedeli ve ihale pulu ve tapu masrafları (MÜŞTERİYE) -aittir. Arttırma şartnamesi İşbu ilân tarihinden itibaren mahkeme divanhanesine talik kılınmıştır. Talip olanların kıymeti muham-nenesinin yüzde yedi buçuğu nispetinde pey akçaşını hamilen o gün re saatte İstanbul Divanyolunda lairei mahsusasında Sultanahmet Üçüncü Sulh Hukuk Mahkemesi baş hitabetine 939/12 numara ile müra-tatlan ilân olunur.
KURTULUŞ
Doktorlar, Bankacılar, Kâtibler, Mektebliler velhas/ bütün mürekkep'i kalemle yazı yazanlar, mürekkebin ceplerine akmasından, kurumasından, re ucu*1 bozulmasından kurtaran yegâne TIKU DOLMA KALEMİ Avrupada dahi tasdik olunduğu gibi Almahyamn bu icadı m rekkepJ’ kalemle yazı yazmak mecburiyetinde olan halkı hakikaten bu eziyetten kurtarmıştır. TIKU ucu aşınmaz, bol mürekkep alır kuvvetli basılırsa 3-4 kop ya çıka rılabilir.
Açık bırakıldığı halde her ne şekilde durursa dulsun mü-rekkeb akmaz ve kurumaz. TIKU en sağlam ve en kullanışlı mürekkepli kalemdir.
Siyahtan m iada yeşil, mavi ve kirazı renkleri de aynı fiatta satılmaktadır. Her yerde arayınız. Fi tı 3 liradır. Ayrıca; Cep, Kol, Masa ve Duvar saatleri, Kaplama mücevherat, kalemler ve sair...
Deposu; Rıkardo Levl halefi Flllppo Cevl, Havuzlu han No. 1, İstanbul.
Taklitlerinden sakınınız. Kırmızı halka üzerinde TIKU Markaya dikkat ediniz. Taşraya posta ile gönderilir. Siparişlerin bedeli olan 3 lira evvelden gönderilmelidir.
TÜRK HAVA KURUMU
I
Büyük Piyangosu
Birinci Keşide: 11-Mayıs-939 dadır.
Bılyiik İkramiye. 40.000 Liradır.
Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle (20.000 ve 10.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır...
Yeni tertipten bir bilet alarak İştirak etmeyi İhmal etmeyiniz. Siz de piyangonun mes'ud
«unuz...
Sultanahmet 5 inci Sulh Hukuk Hâkimliğinden:
îstanbulda Göztepede Çakıl sokağında 32 No. da sakine Nailenin yine mahalli mezkûrda mukim oğlu Bayram aleyhine müddaaleyh namına gönderilen davetiyeye mübaşiri tarafından verilen meşruhatta bulunamadığı ve ikametgâhı halen meçhul bulunduğu anlaşılmakla sebkeden talep dairesinde 20 gün müddetle ilânen tebligat İfasına karar verilmiş ve muhakeme 22/5/939 tarihine müsadif pazartesi günü saat 10 a talik kılınmış olduğundan mahkemede bizzat ispatı vücut etmediği veya musaddak bir vekil göndermediği takdirde gıyabında muhakemeye devam olunacağını mübeyyin ve tebligat makamına kaim olmak üzere keyfiyet ilân olunur. (17221)
Hangi Renk
Sizi Mesud Eder.'
ZAYÎ — Fatih Malmüdürlüğün-den almakta olduğum 4124 No. Eytam ve Eramil maaş cüzdanı ile beratımı ve nüfus cüzdanımı zayi ettim. Yenilerini çıkaracağımdan eskilerinin hükmü kalmadığını ilân e-derim.
İstanbul Taksim Ayaspaşa Çifte Vav sokak 8 numaralı evde Heybe-tullah.
Fatih Sulh 3 üncü Hukuk Hâkimliğinden:
Mahkememizce terekesine vaz’ıyed edilen Aksaray Sofular M. Molla HüsrCv sokak 16 No. lu hanede ölen Fatma Etremitin alacak ve borçlularının bir ay ve varis iddiasında bulunanların üç ay zarfında mahkememize müracaat etmeleri, aksi takdirde terekenin hâzineye devredileceği ilân olunur.
ZAYİ — İstanbul Emniyet Müdürlüğünden aldığım 31/30743 No. lu ikamet tezkeresini zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü olmadığını ilân eylerim.
Foulain
İstanbul Asliye Üçüncü Hukuk Mahkemesinden:
Karabet Filikacı vekili avukat Ni-‘ kol'aki tarafından Beyoğlunda Feri-diye caddesinde 46 No. evde mukim iken hali hazır ikametgâhının meç-hûLiyeti taayyün eden Zabel aleyhine mahkemenin 938/1966 No. lu dosyasile açılan ihtar davasının duruşması günü için müddealeyhe ilâ-nen tebligat yapıldığı halde gelmediği cihetle hakkında ilânen gıyap kararı tebliğine karar verilerek muhakeme 29/5/939 Pazartesi günü saat (14) de talik edilmiş olduğundan müddealeyh Zabelin mezkûr gün ve saatüa mahkemede hazır bulunması, aksi takdirde gıyabında duruşmaya devam olunarak bir daha mahkemeye alınmayacağı ilân olunur.
Sahibi: A. Cemaleddin Saraçoğlu Neşriyat müdürü: Macid ÇETİN Basıldığı yer: Matbaai Ebüzziya
RACHEL
[■P A R A SI
Bu sihramiz yeni I “ Pudra renkleri „ I tecrübe edilebilir. |
10 kadında 9 u fena Renkte Bir
Pudra kullanır.
Fena renkte bir pudra, yüzünüze korkunç bir makyaj manzarasını verir ve sizi olduğunuzdan daha fazla yaşlı gösterir. Teninize uygun renkte bir pudra intihap etmenin yegâne çaresi, yüzünüzün bir tarafında bir renk ve diğer tarafında başka renk pudra tecrübe etmektir. Bu tecrübeyi hemen bugün, size parasız olarak verilecek yeni ve cazib renklerdeki Tokalon pudrasile yapınız. Bu yeni «Cild renkleri» (Kromoskop) tâbir edilen en son ve modern bir makine vasıtasile karıştırılmıştır. Sihramiz bir göz, tam ve kusursuz bir incelikle renkleri intihab eder.
Tene gayet uygun bu yeni pudra sayesinde artık makyajlı bir yüz görüıımiyecektir. Tokalon pudrası imtiyazlı bir usul dairesinde «Kre-
ma köpüğü» ile karıştırılmıştır. Bu sayede pudranın saatlerce sabit kalmasını temin ettiği gibi pudranın cildin yağlı tabiî ifrazatını massetmesine ve bu suretle cildin kurumasına ve sertleşmesine ve binnetice buruşuklukların zuhuruna da mâni olur. Her vakit krema köpüğile karıştırılmış meşhur To-kalon pudrasını kullanınız ve birkaç gün zarfında teninizde yapacağı cazib tekemmülü görünüz, daima kutuların üzerindeki Tokalou ismine dikkat ediniz. Teninize uygun renk intihabında tereddüd ettiğinizde lütfen îstanbulda 622 No. posta kutusu adresine (Tokalon pudrası servisi 25 No.) vaki olacak talebde size memnuniyetle muhtelif renklerde nümunelik altı u-fak paket pudra göndereceğiz.