CUMA
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 2
28
NİSAN 1950
Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel:......... 15619
Yazı işleri, idare: ..... 15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
Celâl Bayat bir yurt seyahatine çıkarken teşyi edenler arasında
Celâl Bayarbu sabah 9 da seçim seyahatine çıkıyor
Demokrat Parti Başkanı Boluya, oradan Kastamonu, Sinop ve Samsuna gidecek
Ahm6t Muhip DIRANAS
D
emokrat Parti aday listesinin ezici kuvveti karşısında iktidar partisi çevreleri
adetâ paniğe tutulmuş görünüyor. Resmi organları olan gazete, gün-
lerdcnberi, bir parti ve hükümet
gazetesine yakışmıyacak hafiflikte
bir -şahısları yıpratma» kampanyasına girişmiştir. Bilhassa, Yargı-
tay Başkanı pek muhterem Halil Özyörük’ün şahsı üzerinde teksif edilen bu kampanyanın, normal seçim tartışmalarının çok daha ilerisinde bir mânâsı ve belki de bir
tiraslarının bir memleketin Yargıtay Başkanını yıpratmağa kadar küçülebilmiş olması, o memleketin milli ve adlî şerefini tehdit eder. Sayın Halil Özyörük bugün, kanunun kendisine bahşettiği haklar dairesinde, Demokrat Parti listesinde Bağımsız bir Milletvekili adayları ama unutmamalı ki aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyetinin en yüksek adalet temsilcisi de yine odur. Binaenaleyh ona kanun dışı hareket-
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 4 de)
Demokrat Parti Genel Başkanı Celâl Bayar, seçim turuna çıkmak üzere bu sabah bir Jeep arabasiyle Ankaradan ayrılacaktır.
Bayar, Göynük yolu ile Bolu'ya gidecek ve geceyi orada geçirdikten sonra, ertesi günü Kastamonu-ya hareket edecektir.
___★ (Devamı Sa. 6 Sü: 4 de)
CHP. nin seçimeait beyannamesi
Hayâli işler etrafında yine ölçüsüz iddia savruluyor
C. H. P. Genel Sekreterliği1 beklenen seçim beyannamesini dün yayınlamıştır. Beyanname, yılların yılları iktidarda kalan ve muazzam vaitleri yanında devede kulak kabilin den işler yapabilen C. H. P. nin mahut teranelerini tekrar, lamakta ve ancak Merih'te yaşayan insanları ikna edebilecek hayalî işleri ihtiva etmektedir.
Beyannamenin ana •hatları1 şu suretle sıralanmaktadır:
( Rejimin takviyesi, en başta köylü ve çiftçi, köyde, ilk öğretim, köy yayınları, köyde radyo, köy yolları, köyde su, köylüye toprak, iç iskân, tarım sigortaları, köy sağlığı, yakacak meselesi, mesken meselesi, sıtma ve veremle mücadele, orta okullar, teknik okullar, suların tanzimi, yol daima yol, doğu kalkınmacı, petrol işletmesi,li -
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 1 de)
HER GÛN BİR HÂDİSE
Ingilterede garip bir hırsızlık vak'ası
İktidarı Kaybetmek tehlikesi karşısında
C.H.P. de şaşkınlık gittikçe artıyor
Halil özyörük9e yapılan hücumda tâbiye değişikliği
Halk Partisi organları şimdi de kendilerine has
sinsi bir taktikle adaylıktan diişUrmiye çalışıyor
İktidarı elinde tutan parti, Demokrat Parti tarafından milletin tasvibine sunulan aday lisesinin pek ummadığı kuvveti karşısında şaşırmış, bu şaşkınlıkla listenin en mümtaz şahsiyetlerinden birine hücumlarını teksif etmek gibi bir tâbiye hatasına düşmüş bulunmaktadır. Filhakika iki gündenberi U-lus, Sayın Yargıtay Başkanı Halil Özyörük'e hücum etmekle meşguldür. Bu hücumun sebebi ise, Sayın Başkanın niçin Demokrat Parti a-day listesinde yer aldığını izah e-den beyanatıdır.
Bilindiği gibi Halil Özyörük, bu beyanatında, adaylığının konulması için Halk Partisinin de kendisine müracaat ettiğini, fakat parti disiplinine bağlı kalmak mecburiyeti yüzünden fikir ve kanaatlerini Mecliste açıkça söylemek suretiyle memlekete ' met edemiyeceğini düşünerek kendisinin bu teklifi reddettiğini belirtmişti. İşte Halk Particilerin asabiyete kapılmalarına bu sebep olmuştur. Şimdi, gûya hukukî, şöyle bir mütalea ileri sü rüyorlar:
«Yargıtay Başkanı hâkim ve memurdur. Siyasî beyanat vermek
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 5 de)
M. Faik Fenik
boyun eğmiş değildir
tertibi olmak gerektir.
Hazin olan taraf, bir memleketin kanunun kendisine verdiği hakka dayanarak siyasî hayata katılmak istemiş bir Yargıtay Başkanını yıpratmağa matuf fakat pek beyhude gayretler değildir. Huzur ve sükûn içinde geçmesi, kanunun ruhuna uygun bir surette cereyan etmesi hepimizin tek isteği ve temennisi olan seçimlerin daha ilk mücadelelerini böylece bir şahıslar düello-3tı haline sokmak, o şahsın veya partisinin ne dereceye kadar aleyhini önden ziyade, bu memleketin ne dereceye kadar hayrınadır? İşte tertibin yahut şuursuzca yapılan hücumlardan çok bu mukadder suale verilecek cevabın kendisi ha-
zindir.
Demek ki, bir takım şahıslar yahut bir zümre, iktidarları mevzuunda en küçük bir tereddüde ve zaafa düştükleri zaman; derhal tek şef devrinin sistem itiyatlarına sarılmakta tereddüt etmlyecekler, iktidarı elde tutmak için her ne pahasına olursa olsun türlü çareye başvurmaktan, antidemokratik lıer çeşit metodu ihya etmek ve kul (anmaktan çekinmiyecekler öyle mi? Seçim arifesinde böyle bir ihtimal memleket nam ve hesabına pek düşündürücü ve endişe verici bir keyfiyettir.
Öte taraftan, Muhterem Yargıtay Başkanı Halil Özyörükün müdafaasına kalkışmak bizim haddimiz ve izanımız dışındadır. Biz, iktidar partisine hâkim kötü zihniyetin ve tehlikeli haleti ruhiyenin, pek Muhterem Başkan etrafında yeniden tezahür eder olmasından dolayıdır ki bu satırları yazıyoruz. Siyası kombinezonların ve mevki İh-
İçişleri Bakanlığı izah ediyor
İçişleri Bakanlığından dün şu mektubu aldık:
(İçişleri Bakanlığının Bazı Bölgelerde Garip Tamimi) başlığı altında gazetenizin 27/4/950 tarihinde çıkan nüshasında bir yazıya tesadüf edilmiştir.
1— Seçim Kanununun 66, 69, 85, 91 inci maddeleri gereğince sandık ve hücre yaptırma işi Adalet Bakanlığı ile Seçim ve Sandık Kurul larına verilmiş vazifelerdendir ve
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 7 de)
C.H.P. it ***** *’-»rulu haçkanlıfnnft
l ... , «-.«Mi.»’»-" ‘.. , . .
’ " r ■ T*® S®.-.si Lice.«kİ * —*
iu kar..-e- ,ir #(₺u,.41aae a. .
...-)■ -«—■» •““rırir
bu -/etki 11»
.. ■, . ...
i, teaıyau “***
yİ r * a0#Jr erimse
suhaBiy ayani” *” k«(- İr»***
fi» aldıran tu
«unoiaa ya»«WacOklar6

. . tf**1 ' . . t*’®* -3.
4İİe
„ «ulundu*»
■’ı.rlnJ.n ««li* «Utuaun» k«y*«d41r»y»cı)Z:l
Sı±«r .»«eiezir
C. H. P. ye qît mühim bir vesika
Halk Partisi seçimler için oy mübayaasına mı çıktı Makbuzsuz dağıtılacak paralar milyonlara baliğ oluyor - Bu hususta teşkilâta yapılan gizli tamim
Behçet Kemal Çağlar etrafında kopan velvele
Bütün gayretler D. P. nin büyük muvaffakiyetlerini peçelemek noktasında teksif ediliyor
Eski Erzincan Milletvekili Behçet Kemal Çağlar’ın adaylıktan vazgeçişi de son günlerde C. H. P. organlarına velvele sermayesi olmuş bulunmaktadır.
Bu hususta Derpokrat Parti ma-hafiliyle yaptığımız temaslardan e-dindiğimiz intiba şudur:
Evvelâ bilinmesi lâzımdır ki, Demokrat Parti, -Milletvekili yapacağım. diye Behçet Kemal Çağların arkasından koşmuş değildir.
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 4 de)
F. Amanın duruşması
dünbaşladı
D. P. Seçim toplantısı
Demokrat Parti il İdare Kurulu Başkanlığından:
30 Nisan 950 Pazar günü saat 15 de Cebeci çayırında se-Propagandası için bi? toplantı tertip edilmiştir.
Sayın vatandaşlara bildiri-lir.
gun içinde bulunduğumuz dünya ve memleket şartları karşısında 1950 seçimlerinin her türlü tesirden azade olarak yapılması icap etmektedir. Bunun içindir ki, milletimizin büyük kararını vermeye hazırlandığı şu sırada memleketi müşkülâta sürüklemiş olan iktidarın bu seçimlerde takip edeceği hareket hattı her tarafta merakla öğrenilmek istenmektedir.
Elimize geçen bir vesikadan anlaşıldığına göre Halk Partisi nin seçimlerde kazanma şansını arttırmak için b.ulduğu çarelerden biri makbuzsuz para dağıtmak olacaktır.
Bir kopyeşini fotoğrafla tesbit ettiğimiz bu vesika, Halk Pirtisinin kim bilir hangji membalardan ne
Tcvfik Fikret Sılây
suretle tedarik ederek meıke/.den vilâyetlere gönderdiği bu milyonlarla rey satın almağı umduğunu gösteriyor.
Milletimizin yüksek seciyesi de telif edilmesi mümkün olmıyan bu haıc! eti ilk Halk Partisi 1950 seçimleri arifesinde ne derecede şaşkın hale geldiğini ispat etmekten başka bir netice ..L mıyncağı şüp beşizdir.
C. İl. P. Genci sekreterliği tara-fmdan k kilâta yapılan tamimin1 metni aşağıdadır:
( 'I. I». ıl idare kurulu başkan-
lığına:
t .— 1950 de yapılacak seçim masraflarına karşılık olmak üzere meı-
★ (Devamı 3 üncüde) I
İstanbul, 27 (Telefonla) — Cum-hurreisine hakaretten sanık bulunan ve Millet Partisi Genel kurul üyelerinden Fyat Amanın duruşmasına bugün saat 10 da 4 üncü asliye ceza mahkemesinde başlanmıştır.
Fuat Arna, kendisine atfedilen suça karşı ezcümle şu cevabı ver-
— «Ben muhtelif yerlerde uzun konuşmalar yaptım. Bu konuşmalarımın hemen hepsinde ilk başla siyasi tenkitleri belirtmek ihtiyacım duymuştum. Bu itibarla yap-★ (Devamı Sa. 6 Sü: 5 ele)
Ulus’un kendine mahsus sa-dik ve insaniyetten uzak zevk leıi vardır. Her türlü hürriyetten muvakkaten mahrum edilmiş insanlara, kendini müdafaa edemiyecek durumda bulunanlara canı istediği gibi hücum etmek ve bundan bayağı bir zevk ve hınç almak!...
İki aydanberi hapiste yatan ve serbestçe muhabere ve muhavere imkânından mahrum olan Başmuharririmizle Ulus, işte bu şekilde uğraşmaktadır: Zaman zaman onu karikatürlerine mevzu diye alır; türlü kılık ve kıyafetlere sokarak ancak Ulus’a has bir meslek zevk ve cibiliyetini .izhar eder!...
Huylu huyundan vazgeçer mi? Ulus, şimdi Ankara a-daylığı dolayısiyle yine Baş muharririmizi parmağına dolamıştır. I
— Mümtaz Faik Fenik boyun eğmişmiş! Yoksa, Genel Kurul, kendisini Ankaradan aday göstermiyecekmişmiş! Demokrat Parti Ankara teşkilâtı kendisini fena karşılamışmış!
Bu gibi saçma sözlere aklı başında insanların gülüp ge
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 7 de)
Atlantik Paktı devletlerine Ameri kan uçak yardımı başlamıştır. Yukarıda bu uçakların İııgiltereye ha raketlerinden evvel Amerika Sa-____vunma Bakanı Johnson bir hitabede bulunurken görülmektedir
Osman Talât İltekin
AKINTMA---i
i____KÜREK
Zamanında yetşMer!
tOk ahalli oyunlar ekipimiz, İspanyada yaptığı turneden
D. P. Ankara adayları : 3
O. T. İLTEKİN
Kıymetli bir adliy( cimiz olan Osman Talât aynı zamanda çok tanınmış bir şahsiyettir
« (Yazısı 6 nema) |
dönmüş!
Gazetelerde haberler: Meğer bizim oyuncularımız, Ispanya'da büyük bir muvaffakiyet kazanmışlar! Hele figürde, yani oyun şekillerinde birinciliği elde etmişler! Bu başarılarını biz de candan kutlarız!
Ne ise bereket versin, zuna-
nında Ispanya'da işlerini bitirdiler de hemencecik memlekete dönüverdiler. Eece ne olur ne olmaz, bu seçim zamanında •bazı kimselerin belki iyi oyunculara fazlaca ihtiyacı bulunur! Ilele figürde! Hele oyun şekillerinde! — Yedekçinin YEDEĞİ
Sayfa: 2
ZAFER
28 - 4 - 195(1
İzmir At yarışları
Izmirde son hafta
koşularının programı
aleyhine açılan davalar
Bir bayramın peşinde
I
susjhhîrj
İzmir ilkbahar at yarışlarının ol-tıncısı bu Pazar günü yapılacaktır.
Koşulara kaydedilen atların isimlerini ve taşıyacakları sıkletleri a-şağı yazıyoruz.
Birinci koşu; 3 yaşlı İngiliz atlarına mahsustur. Mesafesi 2000 mct-
1 — Artık
2 — Duc
3 — Calypso
4 — Fanfar.
İkinci koşu^B yaşlı na mahsustpjr Mesai redir.
1 — Akıncı
2 — V.I.
3 — Fırat
4 — Altay
5 — Nihavc
Üçüncı
larına mahsustur, metredir.
1 — Maşallah
2 — Donjuaıı
I
and 52.5
:-ü koşu: B. Grııp.u Ara» al Mesafesi 2200
58
4 — Buket
6 — 1 Nisan
7 — Ege Güzeli
Dördüncü koşu: i atlarına mahsustur, metredir.
] — Atom
2 — Mehtap
3 — Havari
4 — Tufan
5 — Kovboy
6 — Dabi II.
7 — Nadide
Beşinci koşu: Safkan İngili ları. Mesafesi 2000 metredir.
1 — -Roket 63
2 — Princcsse 57
3 — Pullu 55
4 — Derebeyi • 49
Çifte bahis: 2-3 üncü koşular a-rasmda, ikili bahis: 4 üncü koşudadır.
A. G •. Mr
at-
I
Halk Partisinin namzetleri
-Halk Partisinin namzetleri» başlıklı yazısında Yeni Sabah, Parti teşkilâtının tesbit ettiği % ;ü lerle kısmen olsun bir tasfiye yapabildiğini, buna karşılık C. H. P. Genel merkezinin halkın sevmediği ve gömlek değiştirir gibi akide değiştiren kimseleri tekrar sinesine aldığını kaydetmekte ve şöyle demektedir:
•Matbuatın hâlâ tesiri altında zebun kaldığı ağır zincirleme kanununu Şükrü Kayanın hazırlıya-rak Millet Meclisinden geçirdiğini gazeteciler ve münevverler muhiti henüz unutmuş değillerdir. Yine aynı şekilde Poroy’un da, Meclis kürsüsünden her vesile ile fikir ve yazı hürriyeti aleyhinde çıkışlar yaptığı ve bu halin ıstırap uyan -dırdığı malûmdur-. İşin garip tarafı çeyrek asır ağzını açmamış ve bir kelime sarfetmemiş olan Poroy, ancak demokrasi gelişmesi' başladıktan sonra antidemokratik duygularını ifşa etmeğe başlıyarak aynı zamanda (anti politique) bir harekete de girişmiştir. Bu fiillerinin cezasını Tokattaki darbe ile gördüğü gibi önümüzdeki günlerdeki âkıbeti üe anlıyacaktır. Kâzım (Özalp) m tâ Vana nefyolun-ması, tıpkı Hüseyin Cahit Yalçının Istanbuldan Karsa teb’idi gibi ağır bir muameledir. On beş yıl Mil!i Müdafaa Bakanlığını işgal ettiği halde, ikinci dünya harbi başlangıcında, teçhizat bakımından çok iyi ve üstün bir durumda olmamak lığımızın vebalini boynunda taşıyanlara bu milletin tekrar itimat göstermesi kabil midir?
Varlık vergisi kahramanı ve bin-bir hoşnutsuzluğun âmili Saraçoğlu Şükrüyü Halk Partisinin bir türlü yakasından silkip atamaması da eski alışkanlıkların ve dostluk hislerinin tabii fakat tatsız mahsulleridir. Esasen muhitlerinin kabul etmedikleri bu adlan büsbütün siyasî hayattan fırlatmağı kabul etse idi şüphesiz ki, iktidar partisi, kendisi hesabına, ihtiyatlı bir hareket yapmış olurdu.»

Süper Adaylar
Son Posüı’nın, «Seçim listesi ve Süper adaylar» isimli başmakalesinde Selim Ragıp Emeç, Adnan Adıvar'ın temiz şahsiyetini belirttik ten sonra her iki partiden de bağımsız olarak adaylık teklifi aldığı halde her ikisi tarafından da açıkta bırakılması meselesini tahlil etmekte ve ezcümle şöyle demektedir:
«D. P. kendisine müracaatiyle bağımsız aday göstermeyi teklif etmişse, bu muvafakatinden vazgeçmesi için, makul bir esbabı mu-cibesi olmak lâzımgeliı. Bu da, olsa olsa, Sayın Adnan Adıvarın C. H. P. sinden de bağımsız aday olmak istemesi ile izhar edilebilir.
Bu takdirde D. P. ye; bu hareket tarzından dolayı hak verme- I mek mümkün olamaz. Çünkü dün- I yanın hiç bir taralında, tuttukları yol birbirine taban tabana zıt olan partilerin, bir adamı, aynı zamanda kendi listelerinde aday göster, melerine tesadüf edilmemiştir.
Bir Çörçil, memleketi için ne derece kuvvetli bir şahsiyet olursa olsun; hem İngiliz Muhafazakâr ! Partisinin, hem de İşçi Partisinin ' adayı olamazdı. Olağanüstü zaman- i larda, bir koalisyon kabinesinin başkanı olmakla, iki rakip partinin aynı /.amanda seçim listelerinde yer almak ise, başka başka şeylerdir.
Bu bakımdan; Dr. Adnan Adıvar gibi bir şahsiyetin, dokuzuncu Büyük Millet Meclisinin terkibi içinde yer almamasını teessürle karşılamak icap eder. Fakat onun oraya girmesi için; partilerin ana bünyelerinde kendi elleriyle gedik açmaları da beklenemezdi. Kaldı ki, böyle bir misal; ötedenberi hakkın-
da yalan yere ileri sürülen muvazaa dedikodusuna D. P. için maddî deflü vermek gibi de, ayrıca, müessif bir netice doğurabilirdi. Biz; Sayın Adnan Adıvar hâdisesini, işte böyle, olmıyacak neviden bir hâdise telâkki ediyor ve normal seçim hâdiselerinin ancak normal usulleriyle idare edilip yürütülebileceğine inanıyoruz.
D. P. gibi kanun ve nizamı kendisine rehber yapan partilerin Sir ' per - adaylık diyebileceğimiz bu . kabil politika kombinezonlarına yanaşmasının davet edebileceği diğer ( mahzurların üzerinde ise, şimdilik durmak istemiyoruz.» j

Düğümü çözecek miyiz ? |
Cumhuriyet gazetesinde Nadir Nadi «Düğümü Çözecek miyiz?» 1 başlıklı yazısında «Devletimiz ku- ' ruldu kurulalı ikinci defadır ki, çe | şilli partilerin katıldığı tek dereceli genel seçimlere giriyoruz. Dört yıl önce yaptığımız ilk denemenin başarılı olduğunu bugün kimse iddia edemiyor» demekte ve devam- ' la 1 yıldanberi bir çok işlerin ters gittiğini, inkılâp prensiplerinden en mühimlerinin çatırdadığını kaydettikten sonra yazısını şöyle bi-tirmektedir:
• Onun için bu defa bu konuya çok ehemmiyet vermemiz gerekiyor.‘ Halkın reyine hürmet etmek san dığa atılan pusulaların öylece ora ■ I dan çıkmasını sağlamak ve bunun böyle olduğuna dair halka güven sağlamak şarttır. Şimdi elimizde hukukçuların beğendiği bir seçim kanunu var. Bugüne kadar hükümetin de baskı metodlanna başvur- i duğu pek duyulmadı. Fakat kanunu tatbik edeceklerin vazifesi mü- I him olduğu gibi, hükümetin de son dakikalarda vaziyetini değiştirmemesi lâzımdır. l
Bugüne kadar çok yazdık, çok söyledik, demokrasi, birbirine geç 1 miş irili ufaklı sayısız çarkların iş- , lettiği nazik bir makinedir. Biı i yeri bozulursa her tarafı birden aksar. Bunların da en başında se- 1 çim işlerini yürüten mekanizma geliyor. Bir defa bunu doğru dürüst kuralım ki halk idaresinin ö-teki güçlüklerini yenmeğe sıra gel ,
Bugünkü şartlar altında seçimle [ ri hangi partinin kazanacağı meselesi bizce o kadar mühim değil | dir. Seçimler dırıltısız sızıltısız bir şekilde sona erdirilebilir mi, mesele buradadır.»
Eski Anadolu Ajansı genel müdürü Muvaffak Sunal tarafından şimdiki ajans genel müdürü Ziya Gevher Etili aleyhine açılan üç dâvadan İkincisine dün birinci asliye hukuk mahkemesinde devam edilmiştir.
Bilindiği gibi Muvaffak Sunal Batı Avrupa ve Paris muhabiri iken vazifesinden ayrıldığı iddiasiyle i-şine son verildiğinden dolayı Anadolu Ajansı aleyhine tazminat dâvası açmıştı.
Anadolu Ajansı genel müdürü ve C. II. P. Çanakalo adayı Ziya Gevher Etilinin şahsı aleyhine açılan dâvaya da dün birinci asliye hukuk mahkemesinde devam edilmiştir.
Eski ajans genel müdürü Muvaffak Sunalın şimdiki ajans genel mü dürü Ziya Gevherden manevi zarar ve ziyan tazmin talebi ile açılan dâvanın dünkü duruşmasında ajans binasının üstündeki lojmanda ikamet eden genel müdürün İstanbul-da olduğu söylenerek tebligatın yapılamadığı görüldüğünden yeniden tebligat yapılmasına karar verilmiş ve duruşma başka bir güne talik edilmiştir.
Muvaffak Sunal tarafından yine Anadolu Ajansı aleyhine açılan ii-çüncü duruşmaya da bugün birinci ticaret mahkemesinde devam edilecektir.
Bu dâvada Muvaffak Sunal vazifesini terkettiği idiasiyle ajans yardım sandığında bulunan % 5 lerinin verilmediğini bu paranın tazmin e-dilmesini istemektedir.
Bor ortisl rf döven kesep mehkûm oldu
Evvelki akşam Tabarin Barda bir dayak atma hâdisesi olmuş ve bir kasap kendisine yüz vermiyen bir kadını tokatla dövmüştür.
Haşan isminde bir kasap arka -daşlariyle birlikte Tabarin Bara git miş ve eğlenmeye bşlamıştıı-. Bu sırada Haşan karşısında oturan E-mine ismindeki bir kadını işaretle masasına davet etmiştir. Emine bu davete icabet etmeyince esasen sar hoş olan Haşan doğruca Eminenin yanma gitmiş ve olanca hıziyle kadını tokatlamaya başlamıştır. Neye uğradığını şaşıran Emine etraftan yardıma gelenler tarafından kurtarılmış ve savcılığa teslim edilen mü tecaviz Haşan ilk duruşmayı müteakip 5 gün hapsine ve 150 lira para cezasına mahkûm olmuştur.
Başkanlıkları tastik edilen Belediye Reisleri
Ankara Belediye başkanlığına seçilen Fuat Börekçi, Çorum belediye başkanlığına seçilen Kadir Celep, İzmir belediye başkanlığına seçilen Hulusi Selek, Konya belediye baş- I kanlığına seçilen Samet Kuzucu, ve' Bursa belediye başkanlığına seçilen Mehmet Uıgancıgilin başkanlıkları tastik edilmiştir.
Elbise hırsızı
İbrahim Sarı isminde bir şahıs Maltepe Balkan apartmanında otu-1 ran Yüzbaşı Saffet Toksalın emir e-1 rine ait asker elbiselerini çalmıştır.1 sı
Şikâyet üzerine sanık yakalanmış 1 n ve tahkikata başlanmıştır. |
Çocuk matemi
Çocuklarımız eğlendi, bizde eğlendik. Fakat başımızı kaldırıp şu sefil höylere bir defa bakalım, oralarda binlerce çocuk hastalık ve sefaletten ölmektedir
Bir çocuk bayramı daha yaşa-dik.
Gazeteler çocuğun ehemmiyetinden bahsettiler; sevimli, mesut çocuk resimleri gazeteleri, dergileri, piyango biletlerini süsledi.
Geçit resimleri, törenler, toplantılar yapıldı.
Radyo çocuktan bahsetti; şiirler, şarkılar söylendi.
»Dans, caz, piyango eğlenceleriyle küçük yavrularımıza güzel bayram gününü neşeli geçirtmek için» balolar tertip edildi...

Bu bir perdelik komediyi biz her yıl tekrar ederiz; ve her yıl çocuk dâvası gene olduğu gibi durur. Her • millî dâva için bir bayram ve bir hafta yapmak 26 yıllık Halk Partisi iktidarının değişmez metodudur ve zaten, bundan fazlasına da muktedir değildir Çocuk bayramı, Hava bayramı, Dil bayramı, Toprak bayramı... Çocuk haftası, Verem haftası, Tasarruf haftası... ilh.

Şimdi bu demagoji perdesini yırtarak arkasına ve derinliklere doğru bakalım.
Memleketimizde niçin bir çocuk dâvası vardır? Çünkü çocuk sefaleti ve çocuk ölümü pek kötü bir derecededir. Gelip geçmiş hükümetlerden hiç birisi, her şeyde olduğu gibi, bu millî dâvayı da ciddî surette ele almak iktidarını gösterememiştir.
Çocuk dâvasını ciddî olarak ele almak için evvelâ bu meseleyi İlmî surette tetkik etmek, istatistikler yapmak, hastalığı iyice eşhis ettikten sonra yapılabilecek çareleri ara mak ve bunları gerçekleştirmek lâzımdır. Yurdumuzda her yıl kaç çocuk doğar, kaçı ölür, hangi yaşlarda, nerelerde, ne gibi hastalıklardan ölürler bilmiyoruz. İki üç büyük şehirdeki iptidaî istatistiklerden başka bugüne kadar memleketimizde bu mesele ciddî bir etüd konusu bile olmamıştır.
Çocuk ölümlerinin kaydedildiği biricik defter köy mezarlıklarıdır; fakat bunları sayamazsınız. Q küçük tümsekleri yağmur ve rüzgârlar kısa zamanda silip götürürler... Facianın eserleri beyhude yere meydanda durmasın diye.

Çocuk meselesi- üzerinde yapılacak işler şunlardır:
1 — Çocuk meselesini İlmî şekilde etüd etmek ve esaslı istatistikler yapmak.
3 — Alınacak sağlık ve sosyal
Yangın başlangıcı
Bentderesi semtinde kolacılık yapan Celâl ile ortağı Ahmet Pehlivan benzinle çamaşır temizlerken benzin I parlamasından yangın başlangıcına sebep olmuşlardır.
Yangın Celâl ve Ahmet tarafından söndürülmek istenirken her ikisi de kollarının muhtelif yerlerinden ya narak yaralanmışlardır.
Yaralılar hastahaneye kaldırılarak tedavi altın alınmış ve hâdise hakkında tahkikata başlanmıştır.
— Lizbona geldik, dedi.... Bilir misiniz Lizbonu?
— Hayır.
— Hiç gitmediniz mi?
— Hiç gitmedim.
— Pek şenlikli bir şehir değildir...
Garson daha bir şeyler söylemek istiyordu. Yutkundu ve nihayet dayanamıyarak:
— Portekizliler harbe girmi-yecekler, dedi. Onların aklı başında bir diktatörleri var. Bizim İtalyada olduğu gibi değil. .
Güverteye çıktığım zaman, kurşuni bulutlarla kaplı gökten sinsi, kasvetli bir yağmur yağıyordu. Gemi Lizbon’dan oldukça açıkta demirlemişti. Limanda Omaha adlı Amerikan harp gemisi yatıyordu. Öyle zannediyorum ki 40 yaş daha genç olsaydım, bu gemiyi görünce muhakkak gözlerim yaşarırdı. Çünkü Omaha benim en tatlı hâtıralarıma karışmıştı. Nice’de geçirdiğim son kış mevsiminde, bu A-merikan harp gemisi Ville-franche'in önüne demirlemişti. Haftada en az beş kere Ville-franclıe plajına gider, otelin tara-çasında, demir bir masa üstünde güneşe karşı yemek yerdim. O-nıalıa o mevsim, aylarca orada, sahile pek yakın bir yerde demirli kalmıştı. Maviye çalan
11 Yazan ————-
| Seyfi Kurtbek
bir fikir verebilir: 1945 sayımlarına göre memleketimizde 91 çocuk mütehassısı ve 180 doğum ve kadın has talıkları mütehassısı vardır. Çocuk bakım evleri ve hastahaneleri de şunlardır: Sağlık Bakanlığı emrinde bir tanecik Çocuk Sağlık ve Bakım evi; Süt çocuğu danışma evi 4 tane.
Vilâyet hususî idarelerine ait 3 ço çuk hastahanesi (75 yatak). Belediyelere ait çocuk yuvası 2, cemiyetlere ait çocuk* yuvası 4, şahıslara ait 3 Doğum ve çocuk bakım evi mevcut olup bunların hepsindeki yatak sayısı da 560 kadardır. Memleketimizde dört yaşına kadar çocuk sayısı 2.728.913 5-9 yaşları arasındakiler 2.332.790, yâni yekûn beş milyon kadar çocuğumuz olduğuna göre bu miktarla sağlık personel ve tesislerinin sayısını mukayese etmeğe bile lüzum yoktur.
Yazan
Dikkcfer
Vatandaşla hasbıhal
i tedbirleri —tatbiki mümkün plân-| lorla— tesbit etmek ve bunları ger-| çekleştirmek.
| Bunlar yapılmadan yüz yıl çocuk bayramı yapılsa bu dâvaya zerre kadar yardımı olmaz. Bundan başka çocuk dâvası, yalnız başına ele alınacak işler de değildir. Sosyal ve ekonomik umumî sefalet devam ederken ve bunun için hiç bir esaslı tedbir alınmazken çocuk meselesini tek başına halletmek zaten mümkün değildir.
1948 basıml resmî istatistikler şimdiye kadar çocuk dâvası üzerindeki faaliyeti ve başarılar hakkında
Sir John T. Crocker Mısır'a gitti
İki gündenberi şehrimizde bulunan Büyük Britanya Orta Şark kara kuvvetleri komutanı Orgeneral Sir John T. Crocker beraberinde kurmay başkanı general Miller, refikaları ve maiyeti olduğu halde dün sabah saat 9.30 da özel uçağı ile Mısır müteveccihen hareket etmiştir.
Aziz Yurtdaş;
Bu mütevazi köşemden sana hitap ederken, seni hiç bir ' tesir altında bırakamadan, sadece, 14 Mayısta vereceğin 1 büyük imtihana hazırlanmana 1 gücümün yettiği kadar, sana yardım etmek istiyorum.
Bitaraf bir dostun olarak, senin iradenin tecellisi için yeni Seçim Kanunu ile sana verilmiş olan- hakları, kullan mayı ihmal etmemeni ^ana hatırlatırım, aziz yurtdaş.
Sahibi bulunduğun haklarına ve vicdan hürriyetine, ' hiç bir kuvvet müdahale edemez. Onun içindir ki, 14 Mayıs seçim günü, kayıtlı bulunduğun oy sandığına koşup, yalnız vicdanının sesini dinliyerek, oyunu kullanman, vatani ve millî bir borcundur. Seçim Kanununun verdiği vatandaş hakkını (kullanmak -tan çekinecek veya ihmal e-decek olanlar olursa, sen onları ikaz et ve seninle birlikte seçim sandığına gelmelerini temin edersen, millî vazifesini yapmış bir ferdin huzurunu duyacaksındır.
Mukaddes oy hakkını ka. nun dairesinde ne suretle kul lanacağına tereddüdün varsa, büyük imtihan gününe kadar, sana naçiz tavsiyelerde bulun m ak isti yen bu köşedeki *sa-tırları okumanı tavsiye ede-
Aziz yurtdaş; eğer seçmen kartını henüz almadmsa, muhtarına başvur ve onu mut lak iste. Seçmen kartını aldıktan sonra, onu, kafa kâğıdın kadar itina ile sakla. Ona sahip olmazsan, mukaddes o-yunu kullanamıyacak ve mil-I lî vazifeni yerine getiremıye-' ceksindiı-.
1 Seçim günü, seçmen kartı-inın neye yaradığını sana gelecek defa anlatacağı
1 yurtdaşım.
Bu rakamların eskimiş olduğunu ve beş senede doktor ve sağlık tesisi sayılarının mübalâğalı olarak on misline çıkmış olduğunu dahi farz ve kabul etsek gene makul bir mukayese yapılamaz.
Bu fecî ve hazin manzara karşısında iktidar partisi hiç bir şey yap mamıştır demek büyük haksızlık o-lur. Sorumlu adamlarımız ve makamlarımız, her millî meselede ne yapıyorlarsa çocuk dâvası üzerirfde de ayni şeyi yapmışlardır. Yâni plânlar ve tasarılar yapmışlar ve bunları hayli gürültü ile ilân etmişlerdir. Bir taraftan da «Çocuk Esirgeme Kurumu» faaliyete geçmiş ve 1944 yılında bir .Çocuk vergisi kanun lâyihası» hazırlamıştır. «Tam teşkilât yapmak suretiyle bize bir batında iki misli nüfus vaad ve tebşir eden ve çocuk ölümünün hiç olmazsa yansından fazla önüne geçileceğini riyazi bir katiyetle(!) ortaya koymuş» olan bu kanun tasarısının bir tarafa atılmış olmasına üzülmemek kabil değildir!!
Sağlık Bakanlığı işi daha geniş tutmuş ve bütün memleket için 1916 da on yıllık bir sağlık plânı hazırlamıştır. Bu plâna göre memlekette 1000 (Bin!!) sağlık merkezi açıla çakmış ki bunların yatak sayısı yekûnu iki milyon kadar olacakmış!
Çocuk meselesine hususî bir e-hemmiyet veren Sağlık Bakanı şöyle demişti: (25 Kasım 1946 demeci)
«Kimsesiz ve bakımsız çocuklar için de bir kanun tasarısı hazırlanmıştır. Bu tasarı ve gerekçesi, mütalâaları alınmak üzere Bakanlıklara yollanmış ve her birinin mütalâası alınmıştır. Ancak... tasarının istilzam ettiği malî kombinezon henüz Maliye Bakanlığınca İncelenmekte olup buna dair Maliye Bakanlığının mütalâası alınınca tanırı Bakanlar Kuruluna sunulacak., ve ilh!...»

Demek ki mesul makamlar boş durmamış ve çalışmışlardır. Yalnız biı- engel vardır, o da paradır. Şu engel bir defa aşılsa, dosyalarda bekleyip duran yüzlerce plân gerçekleşecek ve memleket cennete dönecektir. İktidar partisi vazifesini yapmıştır, plânlar hazırlanmış dolaplara konmuştur. Parayı ve imkânı bulmak da ona ait değildir ya!
işte akla, mantığa ve hesaba sığmayan hayalî plân ve tasarıların birbirini takip etmesine rağmen millî dâvalar yüzüstü beklemektedir. Fakat onlar beklerken boş duyulmaması için de bir şey yapmak lâzım geliyor. Hiç bir şey yapamı-yorsak bayram da yapamıyacak değiliz ya! K
Fakat ümidi kesmiyelim. Bakınız Başbakan bu hususta bize yeni ü-mitler vermektedir:
• Köy halkını gürbüz yetiştirmek ve bilhassa çocuk ölümüne mâni olmak için tedbirler almaktayız. Sıhhî merkezler ve seyyar sağlık ekipleri teşkil e'deceğiz. Bütün bu işler borcumuzdur. (Alkışlar). 12 Nisan Kastamonu nutkundan.»

Biı- çocuk bayramı daha yaptık.
Çocuklarımız eğlendi; biz de eğlendik. Fakat başımızı kaldırıp şu fakir mahallelere, şu sefil köylere bir defa bakalım. Oralarda binlerce çocuk sefalet ve hastalıktan ölmektedir. Köylerin etrafını saran taşsız ve ibaretsiz küçük mezatları, gözleri yaşlı ve yaslı anaların mahzun bakışlarını gördükten sonra içimizde bir bayram hevesi kalmaz.
Biz bir çocuk bayramı yapacak millet değiliz.
Biz bir çocuk matemi tutacak milletiz.
Hesap günü arefesindeyiz emokrat Parti aday listesinin, tanınmış ve sevilmiş şa-. hışlan ihtiva etmesi, C. II. P. mahfillerinde haklı olarak büyük bir asabiyet uyandırmıştır.
Bilhassa, Yargıtay Başkanlığı gibi, Türkiye’nin en büyük devlet memurluğu makamını işgal e-den, Sayın Halil Özyörük’ün de D. P. listesinde müstakil olarak yer alması; C. H. P. lileri çileden çıkarmıştır.
Senelerdenberi, nasıl hürmet edeceklerini, kendisini nasıl ağar lıyacaklannı şaşırdıkları bu kıymetli zat, şimdi onlar nazarında, küçük politika yapan lalettayin . bir vatandaştan gayri bir şey de ğildir.
Lâkin, iktidar partisinin, bu hareketiyle Sayın Başkanın itibarını yükselttiğini, hâlâ anlayam ı mış olması da garip, garip olduğu kadar da ibret verici bir haldir. M—
O iktidar partisi ki, bir sürü misallerle de gördüğümüz gibi, ayrılanlar hakkında da olmadık şeyler söylemiş ve vatandaşlar a-rasında lâyık olduğu numaray: almıştı.
Son bir kaç gün içinde, yapılan neşriyatın, yalnız ve yalnız D. P. listesinin hakikaten çok kıymetli olduğunu göstermekten başka bir işe yaramadığı muhakkaktır.
Bu kadar yaygaraya mukabil, herkes şimdi birbirine, Konya Valisi Şefik Soyer’in, Ankara Valisi Avni Doğan’ın, Çalışma Umum Müdürü Halil Sezai Erkutun, Maliye Bakanlığı Umum Müdürle-lerinden Ferit Melenin halen devlet memuru oldukları halde, parti listesine alınmalarının, hem de partiye kayıtlı âza gibi gösteril meftrinin doğru olup olmadığını ve bunların pek tabiî olarak söy-liyecekleri seçim nutukları dola-yısiyle memurlar kanununun 9 uncu maddesini ihlâl edip etmiye-ceklerinin n® için nazara alınmadığını, sormaktadır.
Bizim, bildiğimize göre, me murlar, siyasetle uğraşamazlar ve partilere yazılamazlar.
Fakat öyle anlaşılıyor ki, iktidar partisi hükümetle sarmaş dolaş olmuş. Partiyi ve devleti birbirine karıştırmıştır. Bu sebeple memurları hep kendinden savmakta ve bu gibi zevatın isimleri hizasına «Müstakil» kelimesini koymağı bile akıl edememektedir.
Bugünlerde, 1946 seçimlerinin bir numaralı kahramanı Konya Valisi Şefik Soyer Niğdede de seçim nutukları söylediği vakit bu kanun nazarında suç olmıyacak mıdır?
Softanın, vâiz esnasında, kadınların süslenmeleri aleyhinde söz söylerken, dinleyicilerden birinin; Hocam, senin hanım da süsleniyor, onunki günah değil mi? demesi üzerine:
— Haspaya yakışır! demesi gibi, iktidar partisi de, kendinden olanların, her türlü kanun dışı hareketlerine ses çıkarmamağı artık itiyat haline getirmiş bulunduğu meydandadır.
Fakat, ne söylerlerse söylesinler, bütün kalemşörlerini seferber etisnler, gün gelmiş, çatmış, hesap günü yaklaşmıştır. Biz kendilerini mazur görmeliyiz, çünkü, senelerdir hırsla yaslandıkları koltuğun altlarından alınması tehlikesi belirmiştir. Ne diyelim, Allah sabır versin!...
Hikmet YAZICIOOLU .

Yazan: FERENC MOLNAR
gri renkte biçimli güzel bir gemiydi. Sahilde herkes onun duruşuna, rengine, büyük Amerikan bayrağına ve tertemiz, sıhhatli, beyaz dişlerini göstererek hep gülen bahriyelilerine hayrandı. Biz otelde yemek yerken, çok kere gemi efradı yirmi kişilik takımlar halinde kürek talimine çıkardı. Kocaman sandallarda, yarı bellerinden yukarısı çıplak mavi su, güneş ve saadet pırıltısı içinde kürek çekerlerdi.... Halbuki şimdi Omaha, burada, benim yanımda, bu puslu ve yağmurlu sabahın kasveti içinde, sanki o da bir mülteci i-miş gibi, melûl, mahzun bekli -yordu. O da, harbin pençesine düşen Fransadan ayrılarak burada belki daha az berrak, daha az mavi fakat hiç olmazsa bitaraf sular aramağa gelmişti. Kruvazörün güvertesinde bahriyeliler toplanmış Rex’i seyrediyorlardı. Mutlaka bunların içinde o benim şahsen tanıdığım bahriyeli vardır diye düşündüm. Sahalıları bana kahvaltımı getiren
güzel hizmetçi ile evlenen bahriyeli... Henüz Fransa sahillerinin çiçeği solmadan... Hepimiz mesut iken, bahriyeli, güzel hizmetçi ve ben.... Mutlaka o bahriyeli bunların arasındadır diye düşündüm.
Edith yanıma yaklaştı:
— Bir Amerikan gemisi değil
Niçin bu kadar heyecanlı olduğumu anlamasına imkân yoktu.
Bir motor, uçak yolcularını gemiye getirdi. Otuz kişi kadar vardılar. Amerikalı, Alman, Yahudi, Fransız, AvusturyalI, velhasıl Avrupanın hemen bütün memleketleri grupta temsil olunuyordu. Hepsi Paristen kaçmışlardı. Gemiye binişleri gayet gürültülü oldu. Geminin eski yolcuları yeni gelenlerin etrafını sarmışlar, durmadan konuşuyor, bir dost, bir tanıdık arıyorlardı. Uçak yolcularında birer kazazede hali vardı. Sanki onlun biz kurtarmışız gibi, âdeta minnettar görünüyorlardı. Nihayet, eş
Çeviren: M.T. dost birbirini buldu. Avrupanın her yerinde, karma karışık ka ç.ışan mülteci kafileleri arasuı-da, her gemide, her trende mutlaka bir ahbaba rastlanır. Herkes bundan emindir. Netekir» ben bile uçak yolcuları arasında Viyanalı aktör Karin’i derhal bulup çıkardım. Ondan sonra biri daha çıkageldi: Horvat... Onunla ayni gazetede çalışırdık. O, gazetenin ressamı idi. Sonradan Berline gitmiş, orada mecmualar ve tiyatro için moda resimleri çizmeğe başlamıştı. Nihayet bir toplama kampına atıldığını söylediler. Budapeşte-de ayni büroda çalıştığımız günlerin üzerinden seneler geçmişti ve şimdi Lizbondan Amerika-ya giden bu vapurda burun buruna gelmemiz onu hayrete dü-şürmiyordu. Tabiî bit- eda ile:
— Bonjuı-, dedi.
— Hay Allah... diye bağırmışım. Sen lıa... Sen burada... Ben seni toplama kampında biliyordum. Demek yalanmış. ,
— Hayır, doğrudur.
— Ya.... İyisin değil mi?...
— Sağ elimin bir parmağını kırdılar. O kadar.
Kırık parmağını gösterdi. İsyan edilecek bir manzara idi bu. Bir artistin parmağını kırmak. .
Horvat:
— Bu bir şey değil, dedi, aramızdan altmış beş kişiyi boğazladılar.
— Parmağının kırık olduğunu farketmemiştim, dedim. Dedim ama, gözlerimi bir türlü bu kırık parmaklan ayırıp başka bir şeye bakamıyordum.
Yeni gelen yolcular, çok uzun boylu bir Amerikalı kadının et- ' rafına, sanki bu kadın onların kılavuzları imiş gibi, toplanmış beklemiyorlardı. Sonradan öğren dim ki, vapuru bekledikleri iki hafta müddetle, durmadan kumar oynamışlar. En çok bu kadın kazanmış ve şimdi de «Hiç beklenmedik kurtuluşu» tesit etmek üzere kumar arkadaşlarını bu akşam yemekten sonra büyük bir eğlenceye davet etmiş.
Tayyare yolcularının hepsi o nun için kul köle oluyorlardı.. Kadının bol para harcamasına alışık olduğu belliydi ve bilhassa Aktör Karin, Amerikaluun peşinden ayrılmıyordu. Aradan beş dakika geçmeden, bu Viyanalı (Devamı var)
LÜZUMLU TELEFONLAR
Yangın ................... 00
Sıhhi imdat .............. 91
Trenler ................ 12028
Hava Yolları........... 14881
Yataklı vagonlar ...... 11366
Su ârıza .............. 21575
Elektrik ............... 24846
Havagazı ............. . 24846
Başkent Taksi ......... 22222
Yeni Güven Taksi ... ... . 22333
Merkez Taksi .......... 11111
fctın Takıl .......... »1111

SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
(15031) : Akdeniz Korsanla (23432) Çingene Prenses (22294) : Karanlık Geçli (14040) Vatan Haini
(11131) : DU«man Kardeşle
(14072) : Tarzan ve Kapla, Kadın
(14071) : Düşmnn Kardeşle! (18846) : Dağlar Canavarı

E C ZAMANELER
Merkez, Sağlık, İstanbul
Büyük Ankara Ulus Yeni Park
Sus Cebeci
_| TAKVİM |
Rumî; 1366 — Nisan 15
Hicri: 1369 — Recep 10
28 Nisan 1950 Cuma
Vasati - E
Sabah ögle İkindi Aksam Yatsı
İmsak
ZAFER
Sayfa: 3
28 - 4 - 1950


Avrupa tediye
ı
Sovyet Rusyanın ekonomik durumu
HER GÜN BİR HÂDİSE
oltanda Dışişleri Bakanı, Salı günü verdiği bir demeçte Avrupa Birliği meselesinden bahsederken, bir zamandır unutulmuş gibi görünen bir mevzua da temas etti ve Avrupa tediye birliği tasarısının el'an askıda bulunduğunu söyledi.
Avrupanın iklisaden birleştirilmesi, Batıkların en büyük hedeflerinden biridir. Bu hedefe götüren yolda şimdiye kadar bazı adımlar atılmış ve bazı teşebbüslerde bulunulmuştur. Meselâ Hollanda, Belçika ve Lüksemburg'un Bene -lux adı altında meydana getirdikleri birlik bunun bir misalidir. Son zamanlarda bu birliğe Fransa "*ve Italyanın da katılması bahis mevzuu olmuş ve bu yolda müzakereler cereyan etmiş ise de, Fine-bel adını alacak olan bu birlik, HollandalIların Batı Almanyayı da kabul etmek yolunda bir teklifte bulunmaları ve bu teklifin Fransa taralından reddıi neticesinde doğmadan ölmüş ve bu ayın 18 inde müzakerelerden şimdilik tamamen vazgeçilmiştir.
Muvaffakiyet veya akametle neticelenen bütün bu mıntakavi teşebbüslerden başka ve daha geniş ölçüde olarak, Avrupa İktisadı işbirliği teşkilatının özel bir teşekkülü tam bir Avrupa iktisadi Birliği kurmak için iki senedenberi çalışmaktadır. Bu gayeye vasıl ol mak için halli gereken başlıca iki mesele vardır: Uye devletler arasında mübadele serbestisi ve paralarının değiştirilebilme kabiliyeti. Aslında bu iki husus birbirine sıkı surette bağlıdır. Çünkü çok taraflı serbest bir ticaret elbette ki çok taraflı bir tediye sistemini ir. us t çizimdir. _____
Bu konu da geçen yıl Temmuz tediye anlaşması aktolunurken bazı şeyler yapılmak istenmiş ve kısmen muvaffak olunmuştu. Bu anlaşma önümüzdeki 2ü Haziranda nihayet bulmakta ve bunun yerine daha geniş, daha liberal bir sistemin ikamesi düşünülmektedir ki, yazının başında bahsettiğimiz Av fupa tediye birliği bunun esasını teşkil eder, iktisadi işbirliği Teşkilâtının ikinci yıllık raporundan anlaşıldığına göre, bu tediye birliği sayesinde her üye memleket, diğer bir üye memlekete olan borcunu herhangi bir Avrupa para-siyle ödeyebilecektir. Diğer taraftan, birlik, borçlu memleketlere, ihtiyaç duydukları tediye vasıtalarını temin edecektir. Yani uzun veya kısa vadeli krediler de açacaktır. Birlik, bazı şartlar dahilinde borçlu memleketlerden dolar a-lacak ve yine bazı şartlar altında bu dolarları alacaklılara dağıtacaktır. İlk dolar fonu olarak 950-51 senesi için Marshall yardımından 600 milyon ayrılacaktır.
Tediye birliğinin, bundan başka bir de nâzım rolü vardır ki, o da herhangi bir üye memleketin uzun zaman açık vermesine, yahut, bugün Ingilterenin yaptığı gibi, sun’i surette alacaklı durumda kalmasına mâni olmaktır. Bu vazife, te -şekkülün, üye devletlerin para ve «^iktisat siyasetleri üzerinde derecesi şimdilik malûm olmıyan bir murabba icra etmesini icabettirecek-tir. Birliğin karar almakta oy birliğine ihtiyacı olmıyacak ve teşekkülde İktisadi İşbirliği Haresinin bir müşahidi bulunacaktır.
Henüz tasarı halinde bulunan bu sistem üzerinde İki aya yakın bir zamandanberi Pariste b.ftlıca ilgililer, yani Amerika, Ingiltere, Fransa ve Belçika arasında müzakerelerin cereyan ettiği anlaşılıyor. Fakat tasarı, henüz olgun bir hale gelmediği için bu ayın başında toplanan İktisadî İşbirliği Teşkilâtına dahi sunulmamıştır.
İşin yadı gizli tutulmasının bir sebebi de, İngilterenin müşkülât çıkarmasıdır. Çünkü halen ellerinde İngiliz lirası bulunan memleketler, bunu ancak iki taraflı anlaşmalar çerçevesi dahilinde Londra ile yapacakları muamelede kullanabiliyorlar. Tediye birliği sistemi vazolununca, bu memleketler, bu sterlingleri diğer memleketler muvacehesindeki açıklarını kapamak için sarfedcbilcceklcrdir. Bu tak -dirde birlik dahilinde birdenbire İngiliz lirası dolacak, o zaman İngilterenin hakikî, yani borçlu durumu meydana çıkacaktır ve bittabi İngiltere için altın veya dolar kesesine el atmak zarureti lıasıl olacaktır.
Bununla beraber, bir çok kimseler, birliğin makable şamil olamı--»-^acağını yani eski hesapları nazarı itibare almıyarak İstikbale müteveccih olacağını söylemektedirler.
Herhalde, önümüzdeki ayın sekizinde Londrada toplanan Üçler Konferansının en gürültülü ve çetin bahsi bu olacaktır.
Mücahit TOPALAK


Pravda gazetesi bile hükümet fabrikalarının istihsalinde bir gerileme olduğundan şikâyetçi
Londra, 27 (Nafen) — Rus işleri , mî Rus istatistikleri 5 senelik plâ-ni yakından bilenler Rusyanın nın sona ermesi yaklaştığı bugün-içinde bulunmakta olduğu ekono- , lerde istihsalin plân gereğince tam mik vaziyeti hakkında bazı tafsilât olarak elde edildiğini göstermekte vermektedirler. | ise de resmî Rus hükümetinin ga
Rusyada iyi cinsten kunduralar zetesi olan Pravdada hükümet fab-
piyasaya çıkarılmış ve bunlar 280 rikalarının istihsalinde bir gerileme rubleye satılmaktadır. Her ne ka- ' olduğu acı acı itiraf edilmektedir, dar bu kunduralar üzerinde Rus P.ravda Şikâyetinde şöyle demek-
dar bu kunduralar üzerinde Rus mamulâtıdır ibaresi görünüyorsa da bu yazı silinince altında Çekos-lovakyanın meşhur kundura fabrikası -Bata, ismi kolayca okunmaktadır. Bu kunduralar aynen Leipzig panayırında teşhir edilmiş olan makineler gibi Rusya’ya ithal edilmiş ve sonra da Rus mamulâtı olarak piyasaya sürülmüştür. Rusların ken dilerinin yaptıklarını iddia ettikleri makinelerin çeliği Rhurdan gelmekte ve makineler Doğu Alman- _ _____
yadaki fabrikalardan çıkmaktadır. ! makineler olması
Diğer taraftan her ne kadar res- da teknik bilgileri!
Filistinin
Lübnana
ilhakı
Allah söyletiyor I
İstanbul C. H. P. Müfettişi Profesör Sadi Irmak, Halk Partisinin büyük şansından bahsederken muvaffakiyet â-mil ve sebebi olarak da şöyle diyor:
•—■ Çeyrek asırda yetişmiş zengin bir partili kadrosu!»
Eh... Buna diyecek sözüm yok! Fakat partili kadrosunu teşkil edenlerin fakir olduklarını iddia eden oldu mu?
Şaka bir taraf! Profesörün bu beyanatı seçim propagandası değil, mal beyanıdır! —
A. F.
Londra dokla ında çal şan askerler Londra Radyosu, 27 (Basın - Yayın) — İngiliz hava kuvvetlerine — ,____-------, mensup 1100 asker daha bugün Lon-
tedir: | dra Doklarında çalışacaktır. Bu
•Milyonlara mal olan makineler son takviye ile Londra doklarında olduklarından çalıştırılmakta olan askerlerin sayı-_ )-=- sı 45W) e çıkmı§tır) Buna mukabil
I
fena imal edilmiş
satılmaktadır:# Yalnız bir tek fab- __ _ _______*____________________
rikanın istihsali olan binlerce trak- dün bazı Londra Liman işçilerinin törün fena imal edilmiş olmaları ‘ ‘ ................
yüzünden yüzde 60 ı satılmamıştır. Buna .sebep olarak da amelelerin gıdasızlık ve uykusuzluk neticesi işlerini tam olarak yapamadıkları gösterilmektedir.
Diğer bir sebep de amelelerin ellerinde imal vasıtalarının eski tip ı ve ayni zamanda jrin eksikliğidir.
daha greve iştirak etmesiyle grevcilerin sayısı 14.500 e çıkmıştır. 11.000 işçi hâlâ işlerine devam etmektedirler. Londra liman işçilerinin grevi dokuz günden beri devam etmektedir.
Endonezya'da
yeni isyan çıktı
İsyanı eski bir Hükümet Bakanı idare ediyor
Londra Radyosu, 27 (Basın . Yayın) — Endonezya’da yeni bir isyan çıkmıştır. Bu defaki isyan Endo-nezyanın bir kısmını teşkil eden adalardadır. Jakarta’ya gelen haberlere göre isyan Doğu Endonezya hükümetinin eski bir bakanı ta ■ rafından idare edilmekte ve Ende-nezya’da Hollanda ordusunun bir kısmını teşkil eden mahallî kuvvetler tarafından desteklenmektedir.
Son haberlere göre Doğu Endonezya başkanına gönderdikleri bir telgrafta asiler, güney Malaka adalarında bağımsız bir Cumhuriyet ilân ettiklerini bildirmişlerdir.
Federal Endonezya kuvvetlerini taşıyan gemilerin isyanı bastırmak üzere Malaka adalarına doğru yola çıktıkları bildirilmektedir.
B rk şmiş Milletler plânı bu suretle alromete uğradı
Lake Success, 27 a.a. (Reuter) — Kral Abdullah'ın Arap Filistinin! ilhak etmesi neticesinde Birleşmiş Milletlerin Kudüs'ün milletlerarası hale getirilmesi hakkındaki plânı akamete uğramış gibi görünmektedir. İsrail ve Ürdün tarafından reddedilmiş ve genel Kurulda da büyük bir müzaheret görmüş olan plân, eski Kudüs şehrinin Ürdün krallığına dahil olmasiyle öldürücü darbeyi yemiştir.
Birleşmiş Milletlerdeki İsrail mu rahhas heyeti de son hâdiselerin şehrir} milletlerarası statüye tâbi tutulmasının ihtimal dahilinde olmadığını teyid etmiş bulunduğu hususunda ısrar etmektedir.
Buradaki bir İngiliz sözcüsü, her iki tarafın işbirliği olmadan milletlerarası hale getirme hususundaki plân üzerinde çalışmanın imkânsız olduğu yolunda Ingiliz hükümeti tarafından ileri sürülen iddiaların haklı olduğunu söylemiştir.
Veremli farelerin ömrü uzatıldı
Nevyork, 27 (Nafen) — Yeni keşfedilmiş iki ilâç sayesinde 20 gün içinde ölmesi mukadder olan veremli farelerin ömrü uzatılmaktadır.
Bu yeni ilâçlar tıbda Thiosemi-carbasones ismiyle tanılmakta ve Almanyada insanlar üzerinde yapılmış olan tatbikatta müsbet neticeler elde edilmiştir.
Ingilterenin dolar açığı
Londra Radyosu, (Basın - Yayın) , «• - -
— İngiliz dolar ihracatı teşkilâtı ı birliğiyle kabul edilmiştir, başkanı Sir Cecil Nevyork’ta verdi-| Dr. İran Riza tekrar şûra başkan-ği bir demeçte İngiltere’nin 1952 lığına seçilmiştir. Ayni zamanda ye kadar dolar açığını kapamayı ve 1 aralarında politbüro üyelerinden gelecek 18 ay içinde İngiltere'nin Mosche Mijade olmak üzere 6 baş-Ametrikaya yapığı İhracatı % 50 kan yardımcısı da tekrar seçmiş-arttırmayı ümit ettiğini söylemiştir lerdir.
Tifo yeni hükümeti de kuracak
Belgrad, 27 a.a (Reuter) — Yugoslav parlâmentosu, mareşal Ti-to’nun halkçı cephe üyelerine yüzde 93 ünü temin eden Mart genel seçimlerinin neticesi olarak dün mareşal Tito’ya yeni bir hükümet kurmak üzere oy birliğile vekâlet vermiştir.
Dünkü toplantı esnasında alkışlar arasında ayağa kalkan Tito, şûra başkanına teknik olarak vazifesi bitmiş olan eski hükümet listesini vermiştir. Bunu müteakiben başkan yardırtıcısı Jura Pucar, mareşal Ti-to'dan yeni bir hükümet kurmasının teklif edilmesini istemiş, buteklif oy-
Atomun sanayi sahasında rolü
Londra, 27 (Nafen) — Atom kuvvetinden sanayi sahasında ilk istifa-’ de eden memleket İngiltere olacaktır. İlk atom ile işliyen fabrikala rın 2 veya 3 sene sonra faaliyete geç mesi beklenmektedir. Atom sahasında elde edilmiş bulunan müspet neticeler sayesinde Harwell atom enerjisi istasyonunun yakınında yeni yapılmakta olan tesisatın elektrik cereyanı atom kuvveti ile te min edilecektir.
Kobra zehirlerinden istifade
Captown, 27 (Nafen) — 400 adet zehirli Kobra yılanı Birleşik Ame-rikaya gönderilmiş ve Amerikada cüzzam ile kanser hastalıkları tedavisinde zehirlerinden istifade edilecektir.
Bu yılanların zehirleri 3 ilâ 5000 dereceyi bulan bir suya karıştırıldığı takdirde hastalıkların ağrılarını tahfif etmektedir.
Bu zehirin bulunduğu mayi karında yapılacak bir ameliyattan evvel vücuda atıldığı takdirde sinirlerin gevşemesine yaramakta ve ameliyatı kolaylaştırmaktadır.
Avrupanın en büyük saati
Oslo, 27 (Nafen) — Avrupanın en büyük saati Oslo belediye dairesinin kulesine yerleştirilmektedir. Bu yeni belediye dairesi Mayıs ayı içinde 19 senelik bir çalışmadan sonra resmen açılacaktır. Yeni saatin cephe, den görünüşünde 8 metrelik bir kutru vardır ve küçük yelkovanının boyu da 5 metre uzunluğundadır. Saat denizden uzak bir mesafeden dahi görülebilmesi için geceleri aydınlatılacaktır.
Polonya’nın karon
Londra Radyosu, 27 (Basın - Yayın) — Vaşington’daki Polonya elçiliğinden bildirildiğine göre, Polonya, Birleşmiş Milletler İaşe ve Tarım teşkilâtını terkedecektir. Polonya elçisi bu teşkilâta gönderdiği bir notada, Polonyanın istifasının sebebinin harpten sonra bu teşkilâtın Polonya ziraatinin kalkınmasına hiç yardım etmemesi ve A-merika’nın tesirile bu teşkilâtın Po-lonyaya ve diğer Doğu Avrupa memleketlerine karşı gayri dostane bir tavır takınması olduğunu bildirmektedir.
Serbest hkra
Canan Uykuda!
Tarife hacet var mı? Bu sütunun ne olduğunu okuyucusu varsa bilir. Bana sorarsanız; çerçevesi biraz mizaha ve biraz hicve kaçan serbest bir tenkit -tir. Bazan da bir çok gazetelerde çıkan karikatür eksikliğini, Zafer; yazı ile göstermeğe çalışır! Muvaffak olur veya olmaz, göz atan olursa, ne mutlu bu Sarı-çizmeli'ye! Çizmeden yukarı çıkma gibi bir iddiası yoktur ki!
Bütün bu lâkırdıları neden e-dip te başınızı ağrıttığımı söyliyeyim:
Bir hafta kadar önce »Saçsız başlar» diye, yukarıdaki tariflere uygun bir yazı yazmıştım. İ-çinde şöyle bir cümle vardı:
— İspanyada Franco saçsız, fakat sempatik bir diktatördür!
Aradan iki gün ya geçti, ya geçmedi... Matbaaya ve namıma, üç ciltlik muazzam bir kitap paketi geldi... Karıştırınca öğrendim: İspanyada diktatörlük yok tur. Seçim şöyledir, Meclis
Yazan :■
Advige FENİK
böyledir. Hulâsa tamamen doğru veya yanlış, fakat çok güzel hazırlanmış propaganda eserleri... Ne yalan söyliyeyim, İspanyol Hâriciyesinin, Basın ve Propaganda servislerinin çalışma tarzlarını takdirle karşıladım. Aleyhlerinde çıkan velev en kalender yazılara bile gösterdikleri alâka ve hassasiyete imrendim.
Bir de kendi öz Hâriciyemizi düşündüm.
Bizi en ziyade tanıdıklarını zannettiğimiz ecnebi memleketlerde bile hakkımızda ne yanlış hükümler ve yazıl ır çıkıyor. Bir çok ecnebi öğrencileri coğrafi du rıımumuzu bile Atlaslarında yanlış biliyorlar. Doğudaki vilâyetlerimizi bir Ermenistan farzediyor-lar... Hâlâ İstanbul diye Kostan-tinopl sanıyorlar. Osmanlı ile Türk'ü birbirine karıştırıyorlar.
Memleketimizi, dört karılı paşalar diyarı biliyorlar!...
Peki, lıuna karşı Hâriciyemiz, Basın ve Propagandamız ne yapıyor?
Kısaca cevabını vereyim: Uyuyor!... Üzerlerine, 70 defa Ycm-liha okunmuş ve üflenmiş gibi derin derin uyuyor!. .
Bakın size yeni bir misalle nasıl uyuduğunu anlatayım:
Bir kaç gün evvel Türk gazetecileri, İsrail devletine bir seyahat yaptılar. Uçağın Telaviv’e varışı gece yarısına rastladı. Fakat uçak alanında İsrail devleti Hariciye Bakanı, basın mensupları, İstanbuldan Filistine giden bir çok Museviler kendilerini karşıladı.
Bu karşılayıcılar arasında yalnız Türk hariciyecileri yoktıı! Çünkü vakit geç ve beyler uykudaydı!... Hakları! Çok çalıştılar, biraz daha şekerleme kes tirsinler!
Fakat merak ediyorum; acaba rüyalarında ne görüyorlar?...
İngilterede garip bir hırsızlık vak'ası
Hırsızların kim olduğu anlaşılınca efkârı umûmiye hayret etti
Bu meçhul hırsızların İzini bir köpek buldu..
Süt şişelerinin ağzını açıp rahat rahat siitü içen kimlermiş ?

odern memleketlerde olduğu B gibi İngilterede de halkın süt ihtiyacı gayet kolay sağlanmak tadır. Sabahın erken saatlerinde, evlerin kapısına süt şişeleri bırakılır. Ev sahibi sabahleyin kalkaı kalkmaz kapıyı açar, sütçünün bıraktığı süt şişesini alır ve kahvaltısını yapar. Bu suretle, hem vakit-en kazanılır ve hem de sabah kahvaltısını sütle yapanlar için, süt ala mamak tehlikesi de ortadan kalkar. Süt şişelerinin ağızları kapalı olduğundan, sütün hileli olmak ihtimali de yoktur.
Fakat son günlerde, süt şişelerine bir hal ârız olmuştur. Bir aralık süt şişelerinin boş olarak kapılara bırakıldığına dair şikâyetler başla mıştır. Bu şikâyetlerin artması, süt müesseselerini telaşa düşürmüş ve birçok tedbirler alındığı halde süt hırsızları maalesef bulunamamıştır. Bu yüzden vazifelerinden olan bazı gençler, haksız yere işten çıkarıldıklarını ileri sürerek, müracaatlarda bulunmuşlar ve haklarının aranmasını istemişlerdir.
İngilterenin bir çok bölgelerinde yapılan bu hırsızlıklar, halledilme si gereken esrarlı bir mesele halini almıştır. Hususî hafiyeler tutularak, sabahları dağıtım esnasında, sokaklarda devriye gezmeğe başlanmıştır. Nihayet süt hırsızları bulundu.
İşin tuhaf tarafı, hırsızlan keşfeden küçük bir köpeğin olmasıdır. Bir bahar sabahı, bahçede gezinen küçük bir köpek, kapının önünde tıkırdıdan huylanarak havlamağa başlamıştır. Sesten uyanan ev sahibi hemen aşağı inerek, ne oluyor diye dışarıya çıkmak istemiş, fakat gördüğü manzara onu o kadar şaşırtmış ve hayran bırakmıştır ki olduğu yerde dona kalmıştır.
Kapının önünde, süt şişesinin kapağını açan bir kuş sessiz sedasız sütü içmekteydi. Hem de etrafına hiç aldırmıyarak...
Bu haber etrafa derhal yayıldı. Nihayet muamma çözülmüştü. Herkesi hayretler içerisinde bırakan bu habere çok kimseler inanmamış kendi evlerinin önüne süt şi -şeleri koyarak tecrübe yapmak zorunda kalmışlardır. Kuşların zevkle seyredilen bu kurnaz hareketleri, âlimleri de epeyce meşgul etmiştir. Onları merakta bırakan nok-
Kuşlarm sütteki gıdayı keşfetmeleri nasıl olmuştu? Birbirlerinden görerek mi bu hileleri keşfetmişlerdi? Seklinde bir çok sualler sorulmuş, fakat bunlara henüz cevap vermek imkânı bulunamamıştır. Maamafih mesele ciddiyetle ele alınmıştır.
T. H. Hawkins adında bir adam yaptığı tecrübelere istinaden kuşla rın birbirinden görerek değil de, kendi başlarına bu kurnazlıkları keşfettiğini ileri sürmüştür. Kuşlar her sabah süt arabalarını gayet mahirane bir şekilde takip ederek, sütçünün uzaklaşmasını bekleyip kısa bir an içinde hiç kimseye sezdirmeden sütü içmektedirler.
Buna nasıl mâni olmalıydı? Hiç şüphesiz ki şişe kapaklarını kolay kolay açılmıyacak vaziyette kapamak icabediyordu. Fakat, gene ortaya bazı güçlükler çıkıyor. Acaba bu kuşlar, buna da bir çare bulacaklar mıydı? Hadi bulmadıklarını farzedelim. Bu sefer üçü beşi bir araya gelip şişelerin başlarına üşüşürlerse, şişeyi devirip kırmak ihtimalleri de var. O takdirde, süt kaplarını tenekeden veya kırılınıyan bir maddeden yapmak lâzımdı.
Bu haberleri duyan, İngilterenin komşu memleketleri de şimdiden tedbirler alacaklardır. Memleketi mizde henüz süt dağıtımı böyle modernleşmediğinden, bizim için korkulacak bir tarafı yoktur. Acaba îngilteredeki kuşların bu hırsızlığı, diğer memleketlerin kuşlarına da sirayet edecek mi dersiniz? Artık, emniyet dairelerinde kuşlar için de hususî bir servis ayrılacak
Allah beterinden saklasın! Modernleşmenin bize sunduğu yeni güçlükler....
Süt hırsızlarının izini bulan köpek
C.H. p. ye ait mühim bir tamim
Halk Partisi seçimler için oy miibayaasına mı çıktı ?
★ (Baştarafı 1 incide) kezden gönderilecek para teşkilâtımızın devamlı bir geliri olmadığı cihetle bu para karşılığında mahallinden kasa makbuzu tanzim et meğe lüzum olmadığı gibi keza kasa defterinin gelir sayfasında kay-dolunmıyacaktır.
Bağlı olarak gönderilen önergeye uygun makbuz idare kurulu başkanı ile sayman üye tarafından imza edilecek bölge müfettişi veyahut bu yetki ile merkezden gönderilmiş zat tarafından da vizesi yapıldık- ı tan sonra makbuz genel sekreterliğe gönderilecektir.
2 — İller emirlerine gönderilen seçim parasının tevziatı ve bilcümle tediyatı bölge müfettişi ve yahut bu yetkiye haiz zatın tensibine iktiran eyliyecekir.
3— İlçe bucak ocak teşekküllerimi ze gönderilen paraya mukabil keza parayı veren teşkilât kademesi 1 inci maddede yazılı şekilde başkan ve muhasip üyenin imzasını taşıyan ve önergesine uygun makbuz olacaktır.
Bu teşkilât kademelerimizce ayni surette dip koçanlı kasa makbuzu kullanamıyacakları gibi aldıkları bu masraf parasını kasa defterinin gelirini de yazamıyacaklardır.
4— Merkezden seçim masraflarına karşılık gönderilen paralar seçim masraflarından başka ne paletinin ve ne de halkevleri ve halk odalarının her hangi bir masrafını öde-miyecektir.
Seçim masrafları dışında ödemeler yapıldığı takdirde müsebbible-rinden tazmini cihetine gidileceğini bir kere daha açıklamak ve hatırlatmak zorundayım.
5 — Gönderilen seçim parası ne maksatla ve kime ödendiği başkan ve sayman üye tarafmdan tanzim edilecek bölge müfettişi veya merkezden gönderilen bu yetkiye haiz zatın vizesini muhtevi bölgelerle yapılacak ve bir kadroya raptedilecek ödemeler karşılığı alınacak evrakı müspitesi de bu kadroya bağ- ı lanarak merkeze gönderilecektir. Evrakı müspite almak mümkün ola rruyan masraflarda bordrodaki ha-nei mahsusuna şerh verilecektir. I
6 — Bordroların muhtevi bulunduğu meblâğla yukarıda da işaret edildiği veçhile kasa defterinin gelir sütununa kaydedilmiyeceği cihetle ayni suretle gider sütununa da kaydedilmiyecektir.
7 — Gerek illerden doğrudan doğ rüya gerekse çevrelerindeki ilçe, bucak ve ocaklar marifetiyle yapılan ödemelere ait bordrolar ödemeler yapılmadıkça bir sıra numarasına tâbi tutulacaktır.
8 — Her teşkilât kademesi bu paralara ait yukarıda tarif edilen
masraf bölgelerini tamamen aldıklarında makbuzların ilgili idare kurulu Başkan ve sayman üyelerine geri vereceklerdir.
İllerde merkezden gönderilmiş paraya ait masraf belgeleri ve Genel sekreterlikte toplanınca ve nakden mevcut kalan mikdarda aynen istirdat edildikten sonra genel sekreterlikte il idare kurulu başkan ve sayman üyesinin imzasını taşıyan makbuzunu geri gönderecektir. Bu suretle karşılıklı ibre neticelenmiş ola-
9 — Hamiyetli ve kıymetli arkadaşlarımızın mahallerinde bu masraf maksatla yapacakları yardımlar ve teberrüler umumî hükümlere ve yürürlükte olan hesap yönetimliğine göre muameleye tabi tutulacağı tabiidir.
10 — Partimizde fiilî vazife almış gerek merkez ve gerekse teşkilâttaki arkadaşlarımızın para ve hesap işlerine ötedenberi verdikleri önem ve gösterdikleri hassasiyeti bilhassa seçim işlerinde de göstereceklerine tamamen inanıyorum.
Yüksk ulus ve yurt sevgisi duygularını her şeyden üstün görerek partimiz teşkilâtında fiilen vazife almış ve çalışan arkadaşlarımızın bilâ kaydı şart hiç birinin ilerde en küçük bir tariz ve muahazeye maruz kalmamak için büyük bir dikkat ve itina ile bu genelge hükümlerini tatbik eylemelerini önemle rica eder başarılar diler sevgi ve saygılar sunarım.
C. H. P. Genel Sekreterliği Konya Millet Vekili Fikret Sılay
Et ve Balık tesis ve vasıtaları satın alınacak
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünden
Marshall yardımından faydalanılarak memleketimizde kurulacak et ve balık tesislerine ait makine teçhizat ve malzeme kısmen Amerika Birleşik Devletlerindeki firmalardan direkt olarak, kısmen de tiraj haklarından istifade edilerek Danimarka ve Ahnanyadan, temin edilecektir.
Bu işlerle ilgili bulunan firmaların satın alma işlerde yetkili kılınmış olan heyetlerle temas temin etmek için Avrupa heyetinin merkez ittihaz edeceği Frankfurt şehrindeki Türkiye Ticaret A-taşeliğiııe ve Amerika Heyeti için de Illinois Eyâletinin Chicago şehrindeki Slcvens Oteline müracaatları ilân olunur. (2654)
Sayfa: 4
ZAFER
28 - 4 - 1950

bian-. ZUHURİ DANIŞMAN-
Bu sûrlar işini seninle ayrıca
konuşacağım
I
— 149 —
— Her ne ise girdim. Falcı kızı beni derhal karşıladı.
— Kim bu falcı kız?
— Hani tanıyorum demiştim ya.. İşte o kadın. Bana BizanB sûrlarının iç tarafını, kapıların yerlerini filân gösterdi.
Karaca Paşanın gözleri dört a-çıldı. Bu âvâre delikanlıya İnanıp inanmamakta tereddüde başlamıştı.
— Dikkat et delikanli...
Dedi. Haşan daha mert bir tavır takındı:
— Her sözümü tartarak söylüyorum.
— Devam et.
— Sûrları gezdim, gördüm. Bir gün belki lâzım olur diye bazı noktalarına mim koydum. Hattâ içime öyle geldi ki?..
Sustu. Karaca Paşa sanki bir masal dinliyormuş gibi Haşanın hikâyesine dalmıştı. Susunca canı sıkıldı:
— Neden sustun?
— Söyliyeceğim söze inanmazsınız diye..
— Hele sen söyle bakalım.
— Bir gün Bizans muhasara edi lirse neresinden sûrları aşabilirim diye düşündüm ve o noktaya işaret koydum.
Karaca Paşa gayri ihtiyarî kahkaha attı.
— Elinle koymuş gibi.
— Öyle bir şey Paşa..
— Sonra.
— Bu falcı kız beni izbe bir binaya götürdü. Orada bana, bütün BizanslIların gözleri önünde müs-lüman olan rahibeyi tesl m etti.
— Çok garip şeyler bunlar.
— Öyledir. Onu aldım, tehlikesiz bir yere götrüyordum.
— Ya ikinci kadın..
— O da benim halilem olacaktır.
—??...
— Evet Paşa.. Memleketimden ilk çıktığım gün bir orman içinde ona rastlamıştım. Peşimden buralara kadar gelmiş, beni aramış.
Karaca Paşa derin bir düşünceye daldı. Bu delikanlı çok saf ve samimî bir askerdi. Bilhassa müs-lüman olan rahibe işi zihnini kurcalıyordu. Bu havadis Padişahın hoşuna gidebilirdi.
Haşanı bir daha süzdükten son-
— Benimle gel. Seni Padişaha götüreceğiz..
Sonra yanındakilere emirlerini verdi. Haşan ile birlikte iki kadını da alarak dolu dizgin atım sa lıverdi.
Haşanın yüreği atmağa başlamıştı. Demek şimdi Padişahla gö rüşmeğe gidiyordu!... Bu ne müthiş bir şeydi!..
Zaten Orduyu hümâyûn mola vermişti. Bütün ova askerle dolu idi. Otağı hümâyûn, ta uzaklarda, bir sırt üstünde kurulmuştu.
Karaca Paşa doğru o tarafa yöneldi. Bir çok nöbetçilere lâf anlattıktan sonra Otağın önüne kadar gelmiş bulundu.
Padişah, akıncı alayı kumanda m olan Karaca Paşayı çok sever di. Hemen huzuruna aldı.
— Nedir, Karaca..
— Şevketlû Hünkârım, yolda bir delikanlı ile iki kız yakaladım. Bana anlattıkları şey pek tuhaf.. Zâtı Hümâyûnunuzu da alâkalandırır diye getirdim.
— Ya.. Getir görelim.
Haşan ve iki kız huzura girdi-ler. Her üçü de merasim bilmiyordu. Yalnız iki kızın korkudan kendilerini kaybetmek derecesine geldikleri anlaşılıyordu.
Sultan Mehmet bu üç kişiyi merakla süzdü ve derhal Haşanı tanıdı:
— Hani şu İstanbulu zaptedive-recek palavracı sen değil misin'
— Evet, Şevketlû Hünkârım.
— Hâlâ o fikirde misin?
— Kulunuz çoktan İstanbulu fethettim.
Sultan Mehmet keyifli keyifli güldü.
— Anlat dinliyelim. Bugün bi) hoşça vakit geçirmek istiyorum.
Haşan, başından geçenleri bir bir anlattı. O anlattıkça Sultan Mehmedin çehresi ciddileşiyordu
— Doğru mu söylersin Haşan’ Diye sert bir şekilde sordu. Ha 9an yerlere eğilerek:
— Padişahıma yalan söylemek ne haddime.
— Şimdi sûrların içini biliyor musun?
— Bir gün belki lâzım olur diye çok dikkatli gözden geçirdim.
— Çok garip bir şey bu.. Bu sûrlar işini seninle ayrıca konuşacağım. Demek bu kız bir rahibe idi.
— Evet Hünkârım.
— Müslüman olmuş ha.. Allahı* şükürler olsun..
Sonra kıza bakarak:
— Yaklaş bakalım.
Dedi. Kız bir şey anlamamıştı O vakit Sultan Mehmet gayet fasih ve silis bir Rumca ile söyledi-
— Yaklaş bakalım.
Kız hayretten donakalmıştı Türk padişahı Rumca biliyordu Halbuki Sultan Mehmet yalnız Rumca değil, yedi yabancı dil bilirdi. Kız titreyerek yaklaştı. Yü-
I
bir
| Kitaplar Arasında
• •
Üç dergi hakkında
zü açıktı. Temiz ve fevkalâde gü zel bir çehre.. Hükümdar, kızın bâkir güzelliğine hayret etti.
— Seni müslüman olmağa sev-keden sebep nedir?
— Kız bütün hayatını anlattı
Fatihin gözleri yaşarmıştı. I
— Senin gibi Müslüman olanlar da var mı?
— Bilmiyorum. Fakat bu niyette olanlar çoktu.
Fatih derin bir düşünceye dal-' dı. Allahın hikmetine hayran ol. -------------- ------- .
du. Demek Bizans kendiliğinden yaşama imkânlarının elde edilmeye içinden fethediliyordu,
— Seni sarayıma, harem daireme alsam memnun kalır mısın?
Kız başını önüne eğdi. ıv,5lt
Sultan Mehmet bu defa tekraT rından gayrısına
Haşana döndü:
— Bu kız da kimdir?
Haşan onun macerasını da anlattı. Sultan Mehmet bayağı heyecanlanmıştı:
— Haşan, sen çok saf bir adam -sın. Onu sana nikâh edelim. Ne dersin?
— Kulunuz da niyetim bu idi Şevketlû Hünkârım.
— O da şimdi bu yeni Müslü-manla birlikte Harem kısmında kalsın. Sen de benim muhafız askerlerim arasında vazife görecek-
İki kız, yerlerini bulmuşlardı. Haşan şimdi fevkalâde memnundu. Bu iki kızı zaten nereye bırakacağım bilmiyordu. Talih bir kere daha kendisine yar olmuştu. ı — j
Haşan da, ovaya yayılan yüz ğim üç yeni dergi, birçok benzerleri binlerce kişilik ordunun içine ka- gibi, işte 1
rıştı(l).
Yedi tepe - Dünyada ve bizde kitaplar Son çıkan Fikir ve San at mecmuası
izde fikir ve sanat
mahsullerinin alıcısı neden azdır? Neden fikre ve sanata karşı mayalanmış İnatçı bir ilgisiz-lik, hâttâ anlayışsızlık içinde uyuşup * kalmışız? Belki şu İki sebepten di- n yeceksiniz:
1 — Bir defa, ferdî ve
Suat Taşer |
Özlediği kahve rengine kavuşmuş | yeceksiniz: 1 bir san
I 1 - Bir defa, ferdi ve toplumsal Çinilerine defml,
benliğimizin idrakinde. İnsanca Jyi »""mu, y.kanmı, bir memleket ruz.
gân
Bazan ılık bazan serin
Işıl ışıl yanıyor mavilerin
Dilerim Allahtan dert görmesin iki kocaman çiçek gibi açan gözlerin Minicik ellerin
(Yeditepe)nin uzun ömürlü olmasını dilerim.
ı sinde gerçek fikir ve sanatın rolünü öğretmediler, öğrenmedik.
2 — Hayat pahalılığı, geçim zor-luğu etimizle kemiğimizin ihtiyaçla-6„j..—..a ne vakit, ne takat ı bırakıyor; ne de zaten yarımyama-| lak olan iştihamızı arttıracak kuv-vet veriyor.
2' I Sebeplerin ikisi de doğru ve müt-I hiş! Fakat şunu da hesaba katma-
İt ki, toplum içindeki sorumlusunun o)r ca c(.vop VOIm„K„ulr.
şuuruna eren fikir adamı da, sanatçı himl sanatlar (eİM,e) tarih, ki-a. tehlikelerin, hattâ )Ma konularda mcmleketl.
mizde ve dünyada yayınlanan kitapları, billiyografik notların dışında ustaca yapılmış özetleri, bazen da titiz bir görüşün damgasını taşıyan tahlil ve tenkitlerde önümüze sermektedir. Kitapçılıkta basım, da-
1 KİTAPLAR (Dünyada ve Bizde): | Oktay Verel’le Tuna Baltacıoğlu'-nun üç aydır İstanbul’da yayınladık lan bu aylık dergi, son derece büyük bir ihtiyaca cevap vermektedir.
da zorlukların, tehlikelerin, hâttâ imkânsızlıkların her türlüsüne rağmen üzerine düşen işi başarmak durumundadır. Bu, yerine göre hem bir memleket ve vatandaşlık vazifesi, hem de insanlık şartıdır. Genç nesli bu bakımdan övmemek mümkün değil. Çünkü vazifesini de, insanlık şartını da en doğru mânâsile kavramış, bulanık bir dünyada aydınlığa ve selâmete çıkaran yolun yolcusu olmuştur.
Bu yazıda sözünü etmek istedi-
DİLEKLER
I,
Bellamy Cinayeti
■ mm ı ZAFER’İN POLİS TEFRİKASI
Yazan: Frances Noves Hart Çeviren: S. Yazıcıoğlu
— 14—
yolun yolcularını sayfalarına toplamış.
YEDİTEPE: İkinci sayısı 15/Ni-san’da çıkmış olan bu olgun sanat ve edebiyat dergisi; temiz baskı, zevkli tertip, kaliteli şiir ve yazıla-rile dergiciliğimizde örnek bir başarıdır. Kendisini, büyük Fransız romancısı E. Zola’nm doğumunun yüzüncü yılı münasebetile 1940 da küçük bir kitap halinde yayınla-dığı Zola isimli değerli etüdü ve 1941 de yedi büyük dünya şairi, romancısı, piyes yazan hakkındaki denemelerini (Essay’lerini) içine a-lan (Portreler) isimli eserile, ayrıca birçok sanat ve edebiyat dergilerinde muhtelif zamanlarda çıkan makaleleri ve komanterlerile tanıdığımız Hüsamettin Bozok, (Yedi-tepe) gibi her bakımdan kusursuz bir dergiyi basın hayatımıza sunmakla övülecek yeni bir eser daha vermiş oldu. (Yeditepe)nin bu sayısındaki yazılarından, şiirlerinden ayn ayrı bahsetmek isterdim, ne çare ki yer darlığı buna imkân bırakmıyor. Bununla beraber B. Rahmi Eyuboğlu’nun (Haşan Kaptan’a) başlıklı dört başı mamur şiirini buraya aktarmadan da geçemiyeceğim: İçimde renkler uçuşur Al yanar yeşil tutuşur Ne sihirdir ne keramet | Ne de el çabukluğu mariiet
Michigan üniversitesinden Dr. W, Bu bir ressam oğlu ressam işidir J. Augester ile Detroit Parkep Da-1 Sağ yanımda usul usul vis müessesesinden Dr. Fred Stim- ' Morla turuncu konuşur pert'in dün bildirdiklerine göre, Beri yanda kuzgunî siyahlardan açık bir akciğer veremi hastasın- Ödü patlamış beyazlar dan alınan mikroplar ultra viole ı Ötede çil yavrusu gibi dağılmış pem-şûaına tâbi kılınınca hayatiyetleri- beler
ni kaybetmişlerdir. 1 Kenarda yüzlerce senedir
(1) İstanbul Muhasarasına iş* tirâk eden askerin miktarı hakkında bir çok rivayetler vardır. Hayrullah Efendi bu askerin miktarını seksen bin gösterir. Buna mukabil Franzes 250 bin, Sakızlı Leonardo, on beş bini yeniçeri olmak üzere üç yüz binden fazla idi der. Dukas’a gelince o da, yüz bini süvari ve yüz kırk binden fazlası başıbozuk olmak üzere 260 bin adedini verir. Mantaldo, kara ve deniz askeri olarak 240 bin, meş hur Barbaro ise 160 bin olduğunu söyler.
\/ «rnanı ver» m'e t d Vİ
Vaşigton, 27 a.a. (United Press) — Detroit'l bilginler grupunun dün bildirdiklerine göre öldürücü verem mikroplan Ultraviyole şûalara tâbi ■ tutuldukları takdirde bu hastalığa ' karşı tesirli bir aşı haline getiril- 1 meleri muhtemeldir. Mütehassıslar millî verem cemiyetinde tecrübele- 1 rin sadece hayvanlar üzerinde yapıldığını söylemişler, fakat bu aşının şiddetli münakaşalara konu teş- 1 kil eden B. C. G’den daha tesirli ve daha dayanıklı olacağına işaret etmişlerdir. |
Fransua, onun mühim bir şey tatlı bir tebessüm etti, —zaten o söylemek istediğini anladı. Ona, gün, dayılarından başka herkese tebessüm ediyordu— söylemesine izin verdi:
— Söyleyiniz, Şövalye.
Dük, Şövalyeyi, son derece is-tihfafkârane bir tavırla yukarıdan aşağıya süzdü ve başını öte tarafa çevirdi. Bu da yetmiyormuş gibi, ona ve söyliyeceği sözlere ehemmiyet vermediğini göstermek için kardeşiyle yavaş sesle konuşmağa başladı.
Fakat, herkes, hattâ Kral, Ka-terin ye, lâkayt tavırlarına rağmen Giz’ler bile, Şövalyenin söyliyeceği sözleri pek büyük bir merakla bekliyorlardı.
Dük’ün küstahça tavır ve hareketini görmemezlikten gelen ve kendisine çevrilen gözlere ve u-mumî dikkate aldırış etmiyen Bo-röver, boru gibi öten sesiyle:
— Şevketmeab, dedi, bana öyle geliyor ki, Majesteleriyle Dük dö Giz hazretleri arasında bir suite-fehhüm var. Ahvalin vahameti malûm olduğundan bunun ortadan kalkması lâzım.
Dük titredi. Boröver’in mukaddeme olarak söylediği bu sözleri kendisine hiç ümit etmediği bir yardım mahiyetinde telâkki etti. Bulunduğu pek müşkül durumda, velev muvakkat bile olsa kendisinin bir müttefiki gibi söz söyli-yen bir adama karşı bu derece mutaazzimane hareket etmekle hata etmiş olduğunu içinden itiraf eyledi. Bu hareketiyle onu kendisinden soğutmuş olmaktan korktu. Başını ona doğru çevirdi ve o ane kadar saklamak istediği dikkati açığa vurdu.
Daha az kibirli ve mağrur olan biraderi Kardinal, daha iyi hareket ederek Şövalyeye tatlı bir tebessümde bulundu.


i)1 sİ
Secim arifesinde yapılan çeşme ..Balkeriz Bağlarında 600 gecekondu evi sakinleri bin beş-yüz vatandaşın su ihtiyacı hakkındaki isteklerinin müdafaasını rica ederiz.»
Belediye Sular îıfare&i seçim dolayısiyle halkın gözünü boyamak için Balkeriz Bağlarına su borusu döşemektedir Borular Halk Partisi Ocak binasının bulunduğu sokak başında nihayet bulmaktadır. O-rada bir çeşme yapılacaktır. Halbuki orada evini Halk Partisine parasız tahsis eden bir zat, arazisinin Jcıymetini arttırmak için çeşmeyi sokak başına yaptırmaktadır. Orada iki evden başka ev yoktur. Bu evlerde de su vardır. Asıl su ihtiyacı olan Aşağı Balkeriz ve yukarı Balkerizdeki evler toplu ve mahalle halindedir. Biz bu çeşmeden istifade edemiye-ceğiz. Çünkü evlerimizle çeşme yapılacak yer arasında yarım kilometreden fazla mesafe vardır. Balkeriz Bağlarına giden yolun altındaki aşağı Balkerizle, yukarı Balkerizde iki çeşme yaptırılmasını ve-henüz çeşme yaptırılmadan yeni elediye Başkanın buraları gezerek bu hakikati gözle-rile görmesini bin beşyüz vatandaş namına saygı ile dileriz.
Balkeriz Bağları Sakinlerinden:
M. Ali Üstüner, Recep Pekin, Ahmet Can, İsmail Tibet.
ğıtım ve satım işlerinin sayılı bir iki şehrimize inhisar etmiş olması, bu sayılı şehirlerde oturmayanlar için herhangi bir kitabı elde etmeyi çoğu zaman başlıbaşına bir külfet haline getirmektedir. Dergiyi çıkaranlar bu noktayı da gözönüne almışlar, okuyuculara büyük bir yardım ve kolaylık olmak üzere (Kitap Servisi) adile bir servis kurmuşlardır. Posta ücreti dergi sahiplerine ait, dergide sözü edilen kitaplardan istediğinizi postacı evinize kadar getirmeye her zaman hazır dır; yeter ki, siz isteyin. Doğrusu bu zamanda bir okuyucuya böyle bir iyiliği herkes yapamaz. Hem yerli ve yabancı kitaplardan doğru söz açsın, özetler, örnekler versin; hem de istediğinizi kolay ve çabuk elinize ulaştırsın! Eh, ötesi de can sağlı, ğı değil mi? Dergiyi çıkaranlar berhudar olsun..
FİKİR ve SANAT: Özlü yazılarla İstanbulda Bülent Onar’ın iki aydan beri çıkardığı bu aydın ve ileri görüşlü derginin son sayısında genç neslin gerçek değer sahibi sayılı imzalarından bir kaçı yer almış. Edebiyat tarihi konuları üzerindeki a-raştırmalarile eskidenberi dikkatli çekmiş olan L. Erişçi’yi bu dergide tekrar okumak fırsatını bulduğumuzdan ötürü memnun olduğumuzu bilhassa belirtmek isteriz. Fahir Onger’in, S. H. Esatoğlu’nun yazı-larile muhtevasını tamamlayan ve değerlendiren (Fikir ve Sanat)ı o-kuyucularımıza tavsiye ederiz.
Suat TAŞER
İddia makamı en küçük bir şüpheden dahi âzade olarak böyle bir iddiada bulunurken ne ihtiyatsızlık, ne de hafiflik etmektedir.
Sizlerl İkna etmeğe çalışmakta değilim. Kana susamış, şikâr ara-jan bir polis köpeği değilim. İddialarımı bitirdiğim zaman, eğer kalbinizde bu iki maznunu masum olarak görüyorsanız, sîzleri ancak talihli insanlar olarak göreceğim, ve hiç birinizi bu talihten ayırmağa çalışmıyacağım. Buna rağmen, vakıaları birer birer önünüze sermek, ve hâdiseyi onların lisaniyle sizlere anlamağa çalışmak maalesef benim acı vazifemin icabı bulunmaktadır.
Yalnız, efendiler, şu noktayı zihninizden çıkarmamanızı rica edeceğim Susan İvcs, refaha, emniyete alışmış bir insandır; ömründe yalnız bir defa, kısa bir zaman için bu hayattan ayrılmıştır. Nevyorkta geçen bu üç sene nin bu canlı ve cesur kızın ruhun-
da ne gibi korkunç izler bıraktığını ancak Istidlâl edebiliriz.
Belki de, dudaklarını bu bahiste o zamandan beri tamamiyle kilitli tutması bu yaraların diriliğine bir delil olarak zikredilebilir. Bir çok kimseleri isticvap etmiş olmaklığıma rağmen bu meseleden tek kişiye bahsettiğini duymadım. Bu korkulu rüyanın tekerrürü kimbilir kendisini ne kadar korkutmuştur. İleride sizin de öğrenebileceğiniz üzere dinî akidesi kendisini boşanma fikrinden tamamiyle uzak tutmaktadır. Ve şayet kocası Mimi Bellamy ile kaçacak olursa, çalışmakta olduğu firmanın fevkalâde muhafazakâr olması dolayısiyle vazifesine derhal nihayet verileceğinden, binaenaleyh karısına ve çocuklarına bakamıyacağından şüphe etmi-yecek kadar da zeki bir kadındır.
Güzel FIYOREND'A
Yazan. MİSEL ZEVAKO
Çeviren. RAGIP RIFKI
Amerika'da Kedin Erkek mücadelesi
Nevyork, 27 (Nafen) — Amerikan Kongresinde kadınlar ile er-Keklere ayni hakları tanıyacak olan kanun münakaşası başlıyacağı bu günlerde Amerikan kadınlan kanu nun kabul edilmemesi için mücade-leye başlamışlardır.
Amerikan kadınları mevcut kanunlardan memnun bulunduklarım ve bu kanunlar sayesinde erkeklere hattâ tefevvuk etmekte olduklarını iddia etmektedirler.
Amerika sinema yıldızlarından Lucille Balla da ayni fikirde olup noktai nazarını şöyle ifade etmiştir:
«Kadınlara bir çok haklar tanıyan kanunlarımız mevcuttur, hattâ bunlar fazla hak bile tanımaktadırlar. Belki de kadınlara tanılmış o-lan haklardan bazılarım geri almak daha doğru olur.»
Lucille Ball’in bu fikirlerine işti râk eden Amerikan kadınları pek çoktur. Kadınlar erkeklerin himayesini kabul etmekle kendileri istediklerini daha kolay yaptırabilmekte ve erkeklerin kadınların arzularını temin edebilmek üzere para sarfetmekten sakınmadıkları âşl-kârdır.
Elinde iki küçük çocukla sadece kendi gayretiyle hayatını kazanmağa mecbur olmanın ne derece ümitsiz bir şey olduğunu bildiği için, Susan İves bu derece ümitsiz çarelere başvurmak mecburiyetinde kalmıştır. Bir de bu-niin üzerine, aydınlık ve mesut hayatım bir kâbusa çevirmek isteyen kadına karşı duyması icaba-den nefreti ilâve ediniz. Hırs, aşk, kin.. Bir sarhoşun elinden çıkmayan cinayetlerin hepsi bu sebeplerden biri dolayısıyla işlenmiş-
tir. Halbuki efendiler, bizim ka-naatımızca Susan İves bu üç kuv-
vetin hepsinin (esiriyle hareket etmekte İdi.
Stephen Bellamy’ye gelince, genç ve güzel zevcesine karşı o-lan tapınma derecesindeki sevgi bu adamın renksiz ve tatsız hayatının yegâne ışığı ve renk men-baı idi. Bir aşkın bir oyuncak haline getirildiğini görünce çılgına dönmüştür. Öyle bir çılgınlık ki, Othello’yu öldürmek üzere karısının yatağına »aldırtmış, hepimizin yüzünü karartması icabettiği halde, hepimizin söylediğimiz, «yazılı kanunlarımız kadar kuvvetli hâkim olan yazılmamış kanunlar, sözünü bize icat ettirmiş olan deliliklerin aynidir. Bu cümleyi size hatırlatmış olmakla tesiri altında kalmanızı istiyecek değilim. Size, muazzam dağların zirvelerine alev den harflerle yazılmış bir diğer cümle hatırlatacağım, bu cümle «Öldürmiyeceksin!» cümlesidir. A-levle yazılan bu cümleyi hatırlayarak, sadece kurbanların kanlarıyla çizilmiş olan öteki cümleyi, unutmanızı rica edeceğim. Sina dağının zirvesinde yazılı olan bu kanunu, insaniyeti, fecaat ve kargaşalıktan bin zahmetle kurtarıp meydana getirdiğimiz cemiyet ve medeniyetin temeli olan bu kanunu, işte bu iki kişi çiğnemiş bulunmaktadırlar. Kendilerini -neden dolayı böylece itham ettiğimizi size birer birer isbat edeceğim. O karanlık yoldan, bahçıvan köşkünün misafir odasına kadar, hattâ o odanın eşiğinden içeriye kadar atmış oldukları adımı birer birer takip edeceğiz. Orada, ben kendilerinden ayrılacağım. Zira vazifem orada bitecektir. Sîzlerin vazifesi ise orada başlıya-caktır. Ve ben eminim ki, bir vazife size ne derece korkunç, ne derece şayanı nefret, ne derece ıstıraplı olsa, sizler o vazifeyi ifadan çekinmiyeceksiniz.
Garip bir âhenkle çınlayan sürükleyici sesi birdenbire sustu. Öyle bir susuş ki bir müddet devam etti, derinleşti, sonra birdenbire pervasız, sayğısız bir gürültüye inkılâp ediverdi.
Hâkim Cerves’in asası şiddetle inerken, Ben Polts de sükût! Sükût diye haykırıyordu.
— İlk ve son defa söyliyeyim ki bu salon bir muhavere salonu değildir. İçinde bulunduğunz müddetçe sükûtu muhafaza etmenizi rica ederim. Mahkeme bugün İçin tatil edilmiştir. Yarın sabah saat onda tekrar in’ikad edecektir.
RADYO - BULMACA
Bu, gözlerle görülen değişiklik karşısında, Boröver’in gözlerinde geçici bir parıltı belirdi. Fakat, zahiren hiç aldırış etmemiş gibi göründü ve bu değişikliği görmemiş gibi söze devam etti:
— Majesteleri, Giz Efendilerle hususî olarak görüşmeme müsaade buyururlar mı? Hem burada... Her hajde bir köşe bulur, konuşuruz... Meselâ şu pencerenin aralığı... Eminim ki, pek kısa sürecek bu konuşmadan sonra, kendilerine göstereceğim delillerle hakikati takdir edecek. Giz Efendiler Majesteleriyle tamamen hem fikir olacaklardır. Bunu size, başımın üzerine yemin ederek temin ederim.
— Pekâlâ, Şövalye... Size emniyetim vardır; gidiniz.
Bu söz üzerine, Boröver, Dük’e döndü ve vereceği cevabı bekledi. Ama, onun reddedeceğini sezerek iki adım ilerledi, onunla göğüs göğüse geldi ve gayet yavaş sesle:
— Eğer herkesin önünde yüksek sesle söylememi tercih ediyorsanız söyleyiniz, fakat, bana inanınız Dük, size söyliyeceklerimin aramızda kalması hakkınızda hayırlı olur... diye fısıldadı.
Bunları söylerken de gülümsüyordu. Onun bu halini görenler, fena bir şey söylemiş olduğunu zannetmezlerdi. Fakat o, Dük’e öyle bir bakış bakmıştı ki, bu nazar altında ezilen Giz, müthiş bir
— 14 —
tehdide maruz kalmak üzere olduğunu anlamakta güçlük çekmedi.
Biraderi Kardinal, onun bir pot kırmasına vakit bırakmadı. İşitmemiş olduğu halde, Boröver’in ona söylediği şeyi keşfetmişti. O da, biraderinin izzeti nefsini koruyacak sözleri kendisine ilham eden tehlikenin korkunçluğunu anladı ve:
— Biraderim, dedi, mademki Kral emrediyor, gidelim haydi.
Ayni zamanda dayanmak İçin onun koluna girdi ve eliyle bu kolu sıkarak tedbirli hareket etmesini tavsiye etti.
Dük, tehdide serfüru etmeksizin bir muvafakat sebebi bulunmasından doğan bir sevinçle:
— Pek doğru... Kralın emrine karşı durulmaz... Gidelim... dedi.
Dük’le Kardinal kolkola girerek, nikbet ve idbara uğramalarının henüz katileşmediğine inanan iki nedim tarafından selâmlanarak ve muhaliflerinin bakışlarına ehemmiyet vermiyerek ağır adımlarla gidip bir pencerenin aralığına geldiler. Kardinal, tombul, beyaz güzel elleriyle aralığı kapayan diba* perdeleri araladı. Böylece, salonda bulunanlardan kendilerini tecrld etmiş oldular. Boröver de onların arkasından geldi, aralığa girdi.
vn BORÖVER’LE GİZ’LER Arasında Neler Konuşuldu?
Uç adam, perdenin arkasında karşı karşıya geldiler. Bir saniye kadar birbirlerine baktılar. İlk evvel söze, müstehzi bir eda ile Dük başladı:
— Bize, dedi, Majeste ile tamamen hemfikir olmamızı temin ede cek mahiyette, söyliyecek bazı şeyleriniz olduğunu iddia ediyorsunuz. Ne imiş bakalım, o şeyler... Sizi dinliyorum.
Boröver, gayet basit, gayet tabiî bir şey söyliyecekmiş gibi son derece sakin bir tavırla:
— Söyliyeceğim şey şudur: Kral ile aranızda demin zuhura gelen ihtilâfı, tartışmayı ben yarattım. İtibarınızı şiddetle sarsan idbar ve nikbetinizi katileştiren de benim.
Giz’ler, kendilerini bu vahim duruma düşüren meçhul düşmanın kim olacağını aramışlar, birçok kimselerden ve bilhassa Ka-terin’den şüphelenmişlerdi. Bu düşmanın Boröver olduğunu akıllarına getirmemişlerdi.
Boröver bu düşmanlığını onlara açıklıyordu. Gösterdiği inanılmaz cürete bakılırsa kendisinin pek kuvvetli desteklenmiş olduğu anlaşılıyordu. Bu sebeple, onun doğruyu söylemiş olduğundan bir an bile şüphe etmediler.
Bu açıklama, iki kardeşi yıldırımla vurulmuşa döndürdü. Çünkü, Boröver, daha ilk sözüyle, doğ rudan doğruya maksada girmiş ve müthiş bir darbe ile hedefini bulmuştu.
Hiddetinden kendini kaybetmek derecelerine gelen Dük, tehevvürle homurdandı:
— Ya! Bizim felâketimizi hazırlayan sizsiniz, demek! Ve bunu da yüzümüze karşı söylüyorsunuz!... Çarmıha gerilen Isa hakkı için, küstahlık ve saygısızlığınızı takdir ediyorum, üstadım!
(Devamı var)
ANKARA RADYOSU CUMA — 28/4/1950
M. S. Ayan.
Müzik: Vals Festival Orkestrası
Çalıyor (Pl.)
Haberler.
Müzik: Oyun Havaları (Pl.)
Müzik: Bando Müzikleri (Pl.) Günün Programı ve Hava Raporu. Müzik: Hafif Parçalar (Pl.) Kapanış.
Açılış ve Program.
. M. S. Ayan.
Müzik: Şarkılar.
Haberler.
Müzik: Salon Müzikleri (Pl.) öğle Gazetesi.
Müzik: Karen Kemple Söylüyor (Pl.)
Akşam Programı, Hava Raporu ve Kapanış.
Açılış ve Program.
M. S. Ayarı.
Müzik: İnce Saz (Acem Kürdi Faslı.)
Konuşma: Çalışanların Saati (îş Mahkemeleri Hakkında.) Müzik: Hafif Şarkılar (Pl.) M. S. ayarı ve Haberler.
Geçmişte Bugün.
Müzik: (Tarih! Türk Müziği.) Konuşma: Seyafat întibalan( Kasım Gül ek.)
Müzik: Keman Soloları (Pl.) Radyo Gazetesi.
Serbest Saat.
Müzik: Orkestra Eserleri (Çl.) Konuşma (Türkiye’de Marshall Plûııı.)
Müzik: Tshaikowsky - 6 inci Pa-tetik Senfoni. Sİ Minör (Pl.) Konuşma.
Müzik: Dans Müziği (Pl.)
M. S. Ayarı ve Haberler.
Program ve Kapanış.
'.30
.31
7
7
14
00
58
00
00
18.:
45
00
15
20
50
21.
İSTANBUL RADYOSU CUMA — 28/4/1950
12.57 Açılış ve Programlar.
13.00 Haberler.
13.15 Hamiyet Yüceses’den Şarkı ve Türküler (Pl.)
13.30 Hafif öğle Müziği (Pl.)
13.50 Şarkı vo Türküler.
14.30 Serbest Saat.
(Konuşma veya MfMk.)
14.45 Rumba ve Tangolar (Pl.)
15.00 Programlar ve Kapanış.
17.57 Açılış ve Programlar.
18.00 Caz Müziği (Pl.)
18.80 Robort Schumann'dan ‘Lled’ler (Pl.)
18.45 Türküler.
19.00 Haberler.
19.15 İstanbul Haberleri
1 a1 BM
■ -■

Soldan Sağa ve Yukarıdan Aşağıya:
1 — Tahmin, avuç İçi 2 — Küçük selıir, gelir 3 — Sinirli, özenme 4 — Dördüncü, tersi: Eskiden işlenmiş suç 5 — İbl. tersi: Kâfirler 6 — İşte, ödünç. 7 — îkayet, bir harfin okunuşu 8 — İyilik severllk, işve 9 — Son. tersi: Bildirme 10 — Yüzümüzün bir kısmı, bir metal 11 — Doğu-
da bir nehlrlmlz, bas sağlığı.
Tertip Eden: N. Ü. DÜNKÜ BULMACAMIZIN HALLİ:
Soldan Sağa:
1 — Amele, kavun 2 — Cari, tama 3 — Er, ebr. al 4 — Litak, enana 5 — Elizay (ya-zı ile) 6 — Ef, in 7 — Emeller 8 — Kerem, eleme 9 — An. alt, el 10 — Slavl,
füze 11 Ezine, kelek.
Yukarıdan Aşağıya:
1 — Acele, İklime 2 — Marl, enaz 3 — Er, tefer, vl 4 — Ll, Ae. me. in 5 — Eklrema 6 — Ab. 11 7 — Rezalet 8 — At. na. el. fe 9 — Va, ayire, ül 10 — Uman, meze 11 — NAlftn, felek.
19.20 Radyo Senfoni Orkestrası Kon-
tdarc Eden: Cemal Reşit Boy.
Gabriel Faurâ.... "Pifces BrĞves”' ftlaudo Debussy, "Prelüde a l’presmidi d’un Faun
Albcrt Roussel. 'Bacchus et Arian)-ne’ Bale süiti.
20.00 Saz Eserleri.
20.15 Gelir Vergisi Saati.
20.30 Dinleyici İstekleri.
(Türk Mfaiği.) 21.00 İktisadî Bahisler. 21.10 Ara Müziği (Pl.)
21.15 Fasıl Heyeti Konseri.
"SUZİDİL” 1 — Peşrev 8 — Bilmedik yari 3 — Kani yadı lebinle t — Bir nigahla B — Ülfetin geçti arası 6 — Taksim 7 — Çamlarda dolaşsak 8 — Ey gonca açıl 9 — Her bir bakısında 10 — Gül olsam 11 — Sat semaisi
22.00 Konsorto (Pl.) 22.45 Haberlor.
23.30 Programlar vo Kapanış.
28 - 4 - 1950
ZAFER
Sayfa: 5
JIDTAP’tû Mevsimin Kumaş
UrtlHb id Fiatları
Vistra Emprime Jorjet Krep Emprime îual Keten Emprime Emprime Çamaşırlık
450 krş. 260 krş. 290 krş. 375 krş.
t&T 18 Renk hakiki İrlanda Keteni 900 krş. Gandi 340 krş.
ORTAÇ :
Anafartalar Cad. Adliye karşım Keşe Mağaza, No: 224.
Tel: 11135 An/tara
,—GAK GAZİNOSUNDA—
ALT SALONDA
Fler akşam
Tanınmış Paris Revü Heyeti
BALLET KELLENROC Harikulade Iranlı Akrobatlar
Trio Maffi
ve kısa bir müddet İçin angaje edilmiş
Meşhur virtüöz ADOLFO VlNTAS idatasinde atraksion tipik orkestrası
Her pazar saat 17 de matine bütün program iştirakile Tel ■ 10100 12603

Ankara Telefon
Müdürlüğünden
1 — Kendi telefonlarından başkalarını konuşturan aboneler, yaptıracakları her şehir içi konuşması için konuşanlardan «Tarife gereğince, ancak (15) kuruş alabilirler.
2 — Bu kabil konuşmalar için fazla ücret alanlar hakkında,
•aboneler ile yapılan sözleşmenin (20) nci maddesinin uygulanacağı ilân olunur. (2710)
imi ıı-ım ııııııı..........■ ■■
Belediye Başkanlığından
14/4/950 gün ve 2174 sayılı komisyon kararı gereğince, saat 22 den sonra bilûmum motörlü taşıtlarda korna çalınması menedilmiştir.
Bu karar, 24/4/950 günü akşamından itibaren tatbik edilecektir, Her hangi bir kazaya meydan vermemek için hemşehrilerimizin de şoförlere yardım ederek yolda yürürken yaya yollan takip etmelerini kendilerinden rica ederiz. İlân olunur. (2548)
UNLARI
Ana sülünden sonra En besleyici gıdadır
j- - DİKKAT ■ ■■■■■—
Üç günlük açılış tarihi olan
Ünal Kundura Sergisi
Mevsimlik çeşitlerde ucuz satışa devam etmektedir
FİATLAR:
Erkek kundura ve muhtelif mokassenler
FİYATLAR: Muhtelif renk ve modellerde kadın kunduraları
Belediye Başkanlığından
1 — Amerikadan gelen ünle yerli çekilmiş un paçalından elde edilen ve halen ekmek imâlinde kullanılan 84-86 randımanlı unun fiyatı çıplak 71.5 kiloluk çuvalı 28.50 kuruşa satılacaktır. Mezkûr unun vasıfları:
6 No. lu elek bakiyesi en çok % 7,5 gı am
Rutubet miktarı en çok % 13,00 .
Kül miktarı en çok ' ’% 1,00 .
Külün asitde erimiyen kısmı en çok % 0,10
Asidite miktarı en çok % 0,05
Glüten miktarı (kuru glüten hesabile) en az % 10,00
Glüten elastikiyeti Normal
Mikroskop muayenesi: Fazla buğday, çok az çavdar nişası şekilleri olacaktır. *
2 — Evsafı yukarda belirtilen 84 - 86 randımanlı undan yapılacak 660 gram ağırlığında ekmek evsafı:
Rutubet -fırından çıktıktan 6 saat sonra en çok % 38 gram, Uzunluğu en az 35 santimetre,
En geniş yerinde genişliği en çok 14 santimetre,
En geniş yerinde yüksekliği en az 8 santimetre olacaktır.
3 — Yukardaki hususat belediye daimi encümeninin 19/4/1950 ve 24/4/1950 tarihli toplantılarında belediye tenbihleri arasına alınmıştır.
Kanunen belediye cezaları beş misline çıkarılmıştır.
İlgililerin mutazarrır olmamala» bakımından keyfiyet ilân olu-
4 — Sayın halkın ekmek ve un hakkındaki şikâyetlerini aşağıdaki telefonlara bildirmelerini bilhassa rica ederim.
(13030) Belediye Başmüfettişliği (Tatil günleri Nöbetçi Müdürlüğü), (12628) Belediye İktisat İşleri Müdürlüğü,
(24995) Çankaya Belediye Şulesi Müdürlüğü. (2617)

“X
AKTİF
500 Krş.
750 . 1000 » 1250 . 1500 .
1650 .
Fantazi kadın terlikleri
Erkek terlikleri
1500 Krş. 1750 .
2000 •
350 den 750 Krş. ......450 den 750 Krş.
Her renk çocuk ayyokka bıları 4 liradan Anafartalar, Bursa Pazarı Susam sokak No. 52 — Telefon: 10900
Sahş yeri
feza
Zayi
İstanbul giriş Gümrüğünün 53785 [ sayılı 17/1/950 günlü beyanname için vermiş olduğum 4458 lira 25 ku-I ruşluk Gümrük makbuzunu zayi et- • fiğimden yenisini alacağımdan eskisinin hükmü olmadığını ilân ederim.
Cihan Ltd. Ortaklığı
r
kadar kadar başlar.

| Kalfa Aranıyor
| Hariçde bina işlerinde çalışabilecek projeden anlar iki kalfaya ihti-| yaç vardır. tsteyenleTîn ellerindeki { vesaikle beraber Anafartalar caddesi I Konya sokak Taıko Han ikinci katta No. 14 - 17 e müracaatları. (789)
ı ıııııı .............■■■■■
1950 genel nüfus sayımı için Belediye sınırları içindeki binalara bilâhare numara levhaları asılmak üzere siyah yağlı boya ile istanpaj yapıldığı hemşehrilerimizin malûmudur. Her nedense bazı hemşehrilerimiz kapılara siyah yağlı boya ile yazılan numaraları kazımış veya her hangi bir şekilde okunmıyaoak hale sokmuş oldukları yapılan kontrol neticesinde anlaşılmıştır.
■ Bu hareket numarataj talimatına aykırı bulunduğundan binala-I rina siyah yağlı boya ile yazılan numaraları silenler veya her han-I gi bir şekilde okunmaz bir hole getirenler hakkında numarataj ta-
■ limatnamesinin 13 üncü maddesinin tatbiki suretiyle Sayım Kanu-
I nuna göre (5) liradan (25) liraya kadar para cezasjle cezalandırı-| lacağı ilân olunur. (2533)
Fırıncıların protestosu
I Ankara ikinci Noterliğine: | Keşideci: Ankara Fırıncılar Der-, neği.
Muhataplar: Ankara belediye baş kanı sayın bay,
1 — Fuat Börekçi.
2 — Ankara ili.
3 — Ankara C. Savcılığı.
4 — Ankara Zafer Gazetesi.
Dün çıkan 25 Nisan 1950 tarihli Ankara ve bugün intişar eden Zafer gazetelerinde 84/86 randımanlı unlar ve bu unlardan yapılan ekmeklerin evsafı ve ölçüleri hakkında çıkan belediye daimi encümen kararını protesto eder ve karşılıklı bir protokola istinat etmiyen tek taraflı •bu belediye kararının kabili tatbik olmadığını ve bu hususta Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerine baş | vuracağımızı işbu noter tebligatımız la arzederiz.
| 1 — Unlar hakkında verdiğiniz
evsaf dört gündenberi’ değirmenler tarafından tatbik edilmemektedir. Bu hususta baş vurduğumuz Ankara i değirmencileri Toprak Ofisin beş gündenberi cenup buğdayı verdiğini | ve plümürü havi işbu buğdayların unları kararttığı ve bu yüzden Amerikan unlarının da boşuna sarfedil-diği tarafımızdan tesbit edilmiştir.
I 2 — Bu durumda, devamlı bir şekilde iyi evsafta un alamayan biz Ankara fırıncıları aynı evsafta ekmek imal edebilecek bir vaziyette değiliz,bunun mesuliyeti tamamen devlete, dolayısiyle Toprak Ofise aittir.
3 — Ankara fırıncıları belediyenin ağır baskısı ve haksızlıkları yüzünden bugüne kadar 25/30 bin lira ceza ödemiştir. Ödediğimiz bu hak sız cezalar içinde bir gram siklet ağırlığı için 50 lira ceza alındığını isbata hazırız.
»—'■ 1 1—...............
Ankara-Istanbul ve İstanbul - Ankara
Yolcularının Nazarı Dikkatine
Her gün karşılıklı Ankaradan tstanbula ve İstanbuldan An-karaya Emniyet Koç Otobüs seferleri 15 Nisan 1950 Cumartesi sabahından itiberen başlıyacaktır.. Sayın yolcuların fazla tafsilât için aşağıdaki yazıhanelerimize müracaatlarını rica ederiz.
Ankara: 11 Jandarma Komutanlığı yanında Emniyet Otoları Yazıhanesi, Tel: 12909.
İstanbul: Sirkeci, Orhaniye Caddesi Aşmalı Kahve bitişiğinde Çorlu - Ankara Yazıhanesi Tel: 25705.
Harta Genel Müdürlüğünden
Harta tersim işlerinde çalıştırılmak üzere yapılacak sınav netice, sinde muvaffak olanlardan, Memurin Kanununun 4. maddesine uyularak 15 lira aslî maaşla askerliğini yapmış, 25 yaşını geçmemiş ortaokul mezunlarından 10 memur adayı alınacaktır.
Sınavda eskidenberi ressam ve desinatör olması değil elin çizği çizmesine kabiliyeti olup olmadığı aranacaktır. İsteklilerin İD Mayıs 1950 gününe kadar bir dilekçe ile Harta Genel Müdürlüğüne müraca-atlan. (2601)
Seçmen kartlarını bugüne J kadar almayanların dikkat nazarına
Seçmen kartlarının muhtarlıklarda dağıtılmasına beşlan -mıştır. Ancak bazı muhtarlarca seçmen kartları evlere teslim edilememektedir. Seçmen kartlarını almak için vatandaşların muhtarlıklara müracaatları e -hemmiyetle ilân olunur.
Tiirkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
22 Nisan 1950 vaziyeti
PASİF
Kasa: Altın: Safi Klg. 69.738,229 Lira 219.729.118,46 Lira
Banknot 2.209.268,—
Ufaklık 2.792.119,10 224.730.505,56
Dahildeki muhabirler: Altın: Safi Klg. Türk Lirası 177.367*53 177.367,53
Hariçteki Muhabirler: Altın: Safi Klg. 67.278,634 211.979.501,11
Döviz Borçluları: a—3133 sayılı kanuna göre alman: Hariçteki muhabirler 11.423.467,19
Muhtelif 1.221.235,01
b—6266 sayılı kanuna göre alınan Hariçteki Muhabirler 115.408.273,32
Muhtelif 7.394.401,98
e—Kliring borçluları 2230.498,48 137.677.875,98
Hazine Tahvilleri: Deruhte edilen evrakı nakdiye kargılığı 158.748.563.—
Kanunun 6 - 8 İnci maddelerine tevfikan Hazine tarafından vaki Ödemeler 144.288.781 14.459.782,—
Senetler Cüzdanı: Ticari senetler Tahviller Cüzdanı: 837.345.979,08
| Deruhte edilen evrakı nakliye •— ' kargılığı eaham ve tahvilat (İti- 14.536.210,—
| bari kıymetle) b — Banka malı tahviller Avanslar: 14.909.152,27 29.505.362,27
Altın ve döviz üzerine ovana 1.407.380,60
e !'.,r 8.676.386,58
Hissedarlar: 3.665.000,— 13.748.767,18
4.500.00,—
Muhtelif: 41.040.887,20
Toplam 1.515.166.027,91
Sermaye: İhtiyat akçesi: Lira Lira 15.000.000,—
Adi ve fevkalade 23.819.718,31
Husus! 6.000.000,—
Hususi (Bankamız knnunu mad e 19) 965.278,53 30.781.996,84
Tedavüldeki Banknotlar:
Deruhte edilen evrakı nakliye 158.748.563,—
Kanunun 6 - 8 İnci maddelerine tevfikan
Hazine tarafından vaki ödemel r 144.288.781,—
Deruhte edilen evrakı naktlye aklycsl 14.459.782,—
Kargılığı tamamen altın olarak minyona
konulan 220.232.980,—
Kargılığı döviz olarak emisyona onulan
a—3133 sayılı kanuna göre
b—6268 sayılı kanuna göre
Reeskont mukabili emisyona «onulan 658.071.844,— 892.764.606,—
Mevduat:
Altın:
Hozlno Safi Klg 46.460,198 146.385.397,64
Amortloman sandı») » 2.111,985 6.654.379,77
Türk Lirası 199.769.713,26 352.809.490,67
Döviz Taahhütleri;
a—8133 sayılı kanuna göre alına tıdnn:
Hariçteki muhabirler 11.200.200,76
Mevduat 1.625.952,35 12.826.153,11
Muhtelif 7.407.994,44
b—5256 sayılı kanuna göre alır andan:
Hariçteki muhabirler 19.767.432,71
Movduat 4.478.011,95 24.245.444,66
Muhtelif 62.403.750,10
c—Kliring alacaklıları 15.378.965,51 122.322.307,82
Muhtelif: 101.484.626,58
Toplam 1.515.166.027,91
1 Temmuz 1938 tarihinden İtibaren: Iskonto haddi % 4 Altın üzerine avans % 3
Karışık verilen bugünkü unlarla devamlı 38 rütubeti tutmak imkânsızdır, ekmeğin boyu 35, eni 14 yük sekliği 8 santimlik ebadları devamlı bir şekilde muhafaza edebilmek için ya tamamen kalıp ekmeğine dönmemiz veya büyük bir fabrika kurmamız icap eder. Bugünkü işçilerle gece gündüz elimizde santim yüz binlerce ekmeği ölçebilecek bir durumda değiliz. Belediyeniz de bir santim fark için ceza yazmaktan çekinmediğini maalesef tecrübe ettiği, mizden ve kalpler sızlamadan geçirdiğimiz acı günleri düşünerek bu mesleği bu haksız baskılar altında idame ettirebilmek imkânsızdır. Şeh Timizin bu hayati meselesinde bütün mesuliyeti belediyenize tahmil eder ve hiç bir cezayı kabul edemiyece-ğimizi vaktinde arzederiz.
îşbu protestonun bir sureti Zafer gazetesine, bir sureti Ankara valisi--ne ve bir sureti de Ankara C. Savcılığına tebliğ ettirilmiştir.
Ticaret ve Sanayi Odasından
Unvan: Ali Rıza Bilgivar.
Sicil No. 3164.
Ankarada Hisar semtinde Demir-fırka mahallesinde Doyran sokağında 7 numaralı evde oturan, Hisar semtinde Doyran sokağında 7 No. lu mahalli ticarî ikametgâh ittihaz ve Nakliye işi ticaretiyle iştigal e-den Ticaret Odasının 9/91 numarasında kayıtlı T. C. tebaasından Ali Rıza Bilgivar yukarda yazılı ticaret unvaniyle noterlikten tasdikli imza, sı şeklinin Ticaret Kanununun ahkâ mına uyularak 27/4/1950 tarihinde tescil edildiği duyurulur. (785)
Kelepir Sofilik Buz Dolool rı
Frijider marka kahve için 4 musluklu şerbet makinesi Kelvinatör marka bilhassa resmî dairelere elverişli Wartarkule su dolabı, K. 4 Frijider ev ve lokanta için buz dolabı satılıktır. Görmek istiyenlerln İtfaiye meydanı Erzurum Nevşehir Oteline müracaatları rica olunur.
(755)
MÜJDE
İNŞAAT SAHİPLERİNE
DOĞRAMACI ve MOBİLYACILARA
Prese edilmiş, su geçmez, kabarmaz, her türlü cilâya fevkalâde elverişli KAPI, TAVAN, DÖŞEME, BÖLME, LAMBRİ, MASA, DOLAP, haricî reklâm tabelâlarile her türlü imalâtta kullanılan:
DÜRO
Marka kontrplâklarımız gelmiştir. Fiyatı tahtadan ucuzdur.
Alman inalı taze Portlant ithalât
ÇİMENTO
su satışımız serbesttir. Her çeşit inşaat malzememiz mevcuttur.
Tel: 12789 İNAN TİCARETHANESİ Posta Caddesi No. 12
Demokrat Parti Samanpazan 3
No. lu Bucak Başkanlığından:
Partimizin 30 Nisan 1950 Pazar günü saat 15 de Cebeci çayırında tertip ettiği toplantıya katılmak için (Oğuz, Hisar, Kurtuluş, Sümer, Ko-yunpazan) ocaklarında kayıtlı sayın üyelerin Bucağımıza o gün saat 14.00 de teşrifleri rica olunur.
(784)
ZAFER’in Abone Şartlan
28 Lira
16 )
Memleket İçi
12 aylık ............
Memleket dışı
12 aylık .............
68 Lira
80 »
16 )
ZAFER’in İlân Şartlan
3. ve 3 lineti sayfada 8m... 4 »
4. cü sayfada 8m............ 8 )
Bağlık ..................... 16 Lira
6. ve 6. cı sayfada 8m...... 2 »
Doğum. Nlkûb. Nisan. ölüm ve MevlOt İlanları 6 santimi geçmemek sortiyle 16 lira.
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir.
Oaaeteve gönderilen evrak
netredllıin edilmelin iade edilme t. tltnlardan mesuliyet kabul edilmss
—■ DOKTOR
Aziz Tevfik Yeginsoy
. DAHİLİYE MÜTEHASSISI
Hastalarını her gün saat 10 den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi kar finda, Nizameddln apartmanı No. 2 — Tel: 10343.
Satılık Jeep
Askerî tip çalışır vaziyette lâstikleri yeni bir jeep satılıktır. Telefon: 14811 e müracaat. (763)
Dr. Osman Nuri Soydaş
Anafartalar caddesi Vakıf İş Hanı 301 No. da hastalarını • Pazardan maada her gün 9 dan 17 ye kadar kabul eder.
Telefon: 16151. Ev: 21970 Cumartesi günleri öğleye kadar olan muayeneler parasızdır.
DIŞ TABİBİ HALIT sungur Anafartalar Vakıf İş Han kat 1 No. 115 ■ Tel: 16345.
Sahibi
Adviye FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiilen
İdare eden: HİKMET YAZICIOĞLU
Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
Sayfa: 6
ZAFER
28 - 4 - 1950
Türkiye ve komünist
5 inci kolu
Vaşington, 27 (a.a.) (Özel muhabirimizden) — «Nevvyork Times, gazetes, -Türk kalesi, başlığı altınca neşrettiği baş yazıda, Türkiyenin halen iyi ve her türlü demokrasi standardına uygun yeni bir Seçim Kanunu ile bir seçim kampanyası yapmakta ve böylece demokrasi yolunda hayırlı bir adım daha atmakta olduğunu kaydettikten sonra diyor ku
«Suğuk harpte ekseriyetle müdafaada göründüğümüz şu sıralarda Türk yeden gelen son haberleri o-kumak ve bu haberler üzerinde görüşmek insana teselli vermektedir..
Komünist aleyhtarlığı bahsinde görülen temayül sarih ve cesaret vericidir. Rusların husumeti 1944 de kendini gösterdiğindenberi bu hususta en ufak bir tereddüt mevcut olmamıştır. Rus basınındaki son ihtarların h.ç bir tesiri görülmemiştir. Türkler Rusların iğfal ve tehditlerini reddetmekte çok kati bir azim göstermişlerdir. Rusların gayesi Doğudaki Kars ve Ardahan vilayetlerini ilhak etmek Boğazlar hakkmdaki Montrö mukavelenamesinin yerine kara ve deniz devletlerinin vesayeti altında yeni bir rejim ikame etmektir, diğer bir deyim le, Boğazlarda Sovyet hâki -njiyetinı kurmak ve Türkiyeyi yeni-bir Balkan peyki haline getirmek -tir.
Ç~|| ea i iK öl II 1 ŞAİR
Yazan: Bu han güngör
Boşmokaleden devam :
Hazin ve düşündürücü

Türkiyede komünist beşinci kolu yoktur. Türkiyen.n demir perde ile iki hududu ve b r sahil hattı olduğu nazarı it bara alınınca bu
şayanı dikkattir. Biz, batidakiler, harpten beri Türkiyeyi kuvvettendir mek için elimizden geleni yapmış
bulunuyoruz. Truman doktrini geçen ki yıl zarfında askeri malzeme olarak 150.000.000 dolar getirmiştir. İngiltere ile Fransa, Türkiye ile o-lan tttifak muahedelerinin yürürlükte olduğunu teyid etmişlerdir. Bu muahedeler Türkiye bir Avrupa devletinin hücumuna maruz kaldığı takdirde İng İtere ve Fransanm kend sine yardım edeceği vaadini taşımaktadır. Türkiye, Atlantik Pak tına katılmamışsa da Avrupa kon-
seyinin bir üyesidir.
Fakat Türkiyenin korkuları hiç şüphesiz izale edilmiş değildir. Çün kü kendisi şimalden veya batıdan yapılabilecek ani bir Hücuma açıktır. Fakat Türkiye her gün daha da
Ona şair derlerdi. Ve hakikaten de öyle bir görünüşü vardı. Gerçi .şair tipi» diye muayyen bir tip yoktur ve bazı şairimtraklar saç larını uzatıp, pek seyrek traş ol -makla ve derbeder bir kıyafetle şair tipi yaratacakları, kendilerini şair diye satacakları vehmine kapılırlar ama bazan öyle kimseler görüyoruz ki bu beylik forma girmemiş oldukları halde bizde şair intibaı uyandırırlar. İşte bizim şair de böyleydi. Mânalı ve durgun bakışları, ahenll hareketleri, sade giyinişi ve arasıra şiir yazışı onun şair diye anılmasına sebep olmuştu. O bu sıfattan memnundu. Zaten şu sema altında en büyük zevki de kendisine böyle hitap edildiğini duy mak ve kendisinden bu tarzda bah sedildiğini bilmekti.
Bizim şair gençti ve her genç gibi o da şiirlerinin her hangi bir mec muada —hattâ yazarı kadar okuru olmıyan bir mecmuada da olsa— neş'redildiğini göımeik isterdi. Bu arzu ve ümitle, tefrik gözetmeksizin muhtelif edebî mecmualara posta ile şiirler yollamış, ekserisi neşredilmişti. Ama geç, ama mecmua -nın bir köşesine sıkışmış olarak... Ne çıkar? Neşrediyorlardı ya!... O-nun şiirlerinde neşre değer bir şeyler vardı demek... Bunu bilmek, bizim şair için büyük bir zevk kaynağı oluyordu. Bu zevk ona cesaret veriyir ve" bazen para verirler ümidile şiirlerini bizzat kendisi götürüyordu. Fakat yazı, bütün güzellikleri kucaklıyan bir yalıda kışı, mükellef, asansörlü bir apart -manın bilmem kaçıncı katında geçiren zengin mecmua sahipleri bile en ümit bağladığı şiirlere metelik vermiyorlardı. Ama o her şeye rağ men yazdığı şiirleri vermekten vaz geçmiyordu. Her şeye rağrnan diyorum, çünkü bizim şair zengin değildi. Belki orta halli bile sayıl -mazlı. Fakat çok şükür ki şu dönen dünya üzerinde bakmak kay-gusunu çektiği tek bir şahıs vardı: Kendisi! Bu itibarla ekseri şairler gibi o da hayal âleminin nihayet siz güzellikleri arasında yaşıyor, hayatın insafsız darbeleri altıpda sen-
delemeden ömür denen yolda yürümek cesaretini kendinde buluyordu.
Günler, haftalar, aylar, seneler birbirini kovaladı. Şair, karlı bir kış günü, tahtaları arasından riizgâ rın ıslık çalarak saygısızca içeri gir diği, bir tavan arasında zatürreeden yatarken her fani gibi dünya-yn »Allahaısmarladık!» demek zorunda kaldı.
Fakirlerin pek dostu olmazmış ama şairin iki dostu vardı. Bu iki dost, dört hamal tutarak şairin cenazesinin şehrinin cenubundaki bir mezarlığa nakil için gereken masrafı sineye çekecek kadar fedakârlık etmekten kaçmadılar.

Bu ölümün üzerinden seneler geçti. Bir gün değerinde herkesin müttefik olduğu meşhur bir edip yazacağı bir makale için —her nasılsa ecnebi eserlerden vazgeçerek— eski mecmualardan birinin kolleksiyo-nundan faydalanmayı düşündü. Sahi feleri çevirirken bir şiir nazarı dikkatini çekti. Bu şiirde imzaya varıncaya kadar her şey yenj idi. Fakat, yalnız yeni değil, aynı zamanda güzeldi de... Meşhur edip mecmuaları karıştırdı, bizim şairin başka şiirlerini de okudu. Ne hikmettir bilinmez, yazan ne ecneb ve ne de meşhur olduğu halde, şiirleri beğendi. Hattâ beğenmekle de kalmadı, şairin muhtelif mecmualar da çıkmış şiirlerini toplıyarak bir eser neşretti. Bu eserin neşri, bir .Hâdise» oldu ve şaire ölümünden sonra şöhret, meşhur edibe de bir apartman parası kazandırdı.
Maamafih sayın edip, şairin mezarını da aradı, taradı, şehrin şimalindeki kabristanda olduğunu buldu ve sanatseverlerden toplanan para ile ona muhteşem bir mezar yapılması işinde de önayak oldu.
Kadirbilir edebiyat ve sanat muhipleri, —üstad edibin tesbit ettiği— şairin ölüm gününde mezarı ba şında toplanarak sanat kıyemitin över ve aziz hatırasını anarlarken cenup mezarlığında altında şairin yattığı düzleşmeye yüz tutmuş tümseğin üzerinde keçiler oynuyordu.
ölçüsüzlükler!
ler izafe etmek, onu kanundan bihaber göstermek, bizzat Türk adaletini şüpheye düşürmek olur. Siyasî ihtirasların ne kadar tehlikeli mecralara dökülmek istidadı gösterdiğini şimdi anlıyor musunuz?
İktidar partisi, içinde bulunduğu zaafı, telâşı ve paniği, Yargıtay Başkanını yıpratmakla örtebileceği ni sanıyorsa pek aldanıyor. Hattâ aksine, bunu yapmağa kalkışmakla o zaafı büsbütün ve çirkin bir şekilde açığa vurmuş vaziyettedir. Bu türlü fena ve zararlı oyunlarla bir müddet için memlekette sembolik. soğuk bir terör havası yaratılabileceği umuluyorsa o da bey-hudedir. Bugünkü şartlar içinde, vicdanları sindirmenin, vatandaşları, mukaddes bildikleri hürriyet ve demokrasi dâvasından ricat ettirmenin, Demokrat Partiye karşı her gün biraz daha artan güven ve sevgi emniyetini durdurmanın ar? tık yolu yordamı kalmamıştır. Hiç bir akliselim sahibi, kanunî bir se- I çimin getireceği kadre rızadan başka yol görmüyor. Bütün memlekete teşmil edilemiyecek, edilmesine mk^n ve kuvvet kalmamış bir baskıyı, bir şahsın üzerine teksif etmekle, yahut memleketin kendilerine büyük bir değer verdiği bir '■'kim snhsivetlerj şantaj, tehdit, isnat yollariyle yıpratmağa çalıala-makla seçimi kazanmak ve iktidarı kurtarmak umuluyorsa büyük bir hayalihame düşülmüş oluyor demektir. Bu yollarla iktidarı kurtarmak şöyle dursun, bir fâniyi yıpratmanın bile bugünkü Türkiye’de artık imkânı kalmamıştır.
Muhip DIRANAS
Türkiye boks
birincilikleri
Federasyon bir tebliğ neşretti
kuvvetlenmektedir ve bu hal sık sık
cesareti kırılan batı için bir cesaret kaynağıdır.
Pandit ^’eh' u Karaşi'de
Karaşi (26 Nisan) — Hindistan Başbakanı Pandit Nehru ve kendisine refakat eden bir grup, bugün saat 12.30 da Karaşiye muvasalat etmiştir.
Öğle üzeri Pandit Nehru şerefine bir ziyafet verilmiş, öğleden sonra da grup Kaidi Azamin kabrini ziyaretle bir çelenk koymuştur.
Halk, Hintli misafirleri kabirde ve bütün yol boyunca hararetle alkışlamıştır.
C. H. I’. um seçime oil b. Vdiıııaııitsı
it (Baştarafı 1 incide)
manlar ve küçük iskeleler, sosyal te sanüdün kuvvetlenmesi, özel teşebbüsü teşvik, ucuz kredi, yabancı sermaye, küçük sanat kredisi, işletmeler ve tekel, bütçe siyaseti, Türk parası, Barem Kanunu ve Millî Savunma». Bu hususlarda şimdiye kadar binlerce defa çekilen nutuklarda dinlenen, ve ciddî bir tesir yap-matan çok uzak olan mefruz işler yapıldıktan sonra dış politikaya temas ed-lerek şöyle denilmektedir:
C. H. P. nin diş politikadaki isabetli tutumu yamız Türn vatandaşlarının değil, bütün medenî âlemin takdirini toplamaktadır. B.rleşmiş Milletler ailesi İçinde millî selâmet ve .eıanı yukseK o.r insancık mealine bağlı gören politikaya devam edeceğiz. Batı medeniyet ve demok-ras. anlayışının bir uzvu olarak, İngiltere ve Fi ansa ittifakına üstün önem vermekteyiz. Amer.ka Birleşik Devletleri ile devamlı gelişme hal nde olan dostluğumuzu, askerlik, ekonomi küttür alanlarında pek leştirip kökleştirmek prensibimizdir. Milletlerarası münasebetlerde yolumuzu avdınlatan ışık, karşılıklı haklara saygı, istiklâl ve ülke bütünlüğüne r.ayet düsturlarıdır. Dış-şleri teşkilâtımızda ekonomik işlere daha ziyade yer vereceğiz.
Büyük dostumuz Amerika ile e-konomik ve teknik işbirliğine Avrupa ekonomik kalkınma teşilâtı ka nalından da devam etmek kararın-
Bu beyannamede vaadedilen işlerin her biri esaslı hazırlık ve hesap lana dayanılarak tesbit edilmiştir. Vatandaşlar partimize memleket i-daresini tekrar emanet ettiği takdir He birer birer tatbik ve tahakkuk ettirilecek olan bu işlerin te-mnatı. C. H. P. hükümetlerinin çe şitli sahalarda bugüne kadar meydana getirdiği eserlerdir.
Takdir, milletimizindir.
D. P. Ankara adayları: 3
O. T. İLTEKİN
Adliyenin yüksek kademelerinde vazife gömlekteyken, Demokrat Parti Ankara milletvekili adayı se-ç.len Yargıtay ikinci ceza dairesi başkanı Osman Talât İltekin, adliye mesleğinin bitaraflığını daima müdafaa etmiş ve muhtelif vesilelerle bunu, hareketlerile ve verdiği kararlarla ifade etmiş olduğu gibi, bu bitaraflığını ihlâl etmemek için, işbaşında bulunduğu müddetçe sıyası bir beyanatta bulunmamayı pren sip ittihaz ettiğini, ziyaretine gittiğim zaman bana sureti nazikâne-de bildirmiştir.
Bununla beraber, bir çok seneler komşuluk ettiğim bu kâmil ve hürmete lâyık insan hakkında bir kaç söz söylemekten kendimi menede -ımyeceğim. |
Osman Talât İltekin Ankaranın A-yaş ilçesi halkmdandır. 327-328 ders yılında İstanbul hukukundan pek i-yi derece ile mezun olduktan sonra | meslek hayatının en küçük kademe sinden başlıyarak, kendi gayreti, ça-! lışması ve bilgisi sayesinde en yük sek mevkilere varmıştır.
Meslek hayatına Haymana şer’iye mahkemesi kâtipliğinde başlamıştır. Kısa bir müddet sonra Haymana
tu an MeJianae ç tl ’k b r s« s
Atina, 27 (Ap) — Bir hükümet sözcüsü bugün, Yunanistan’la daha sıkı münasebetler tesisi hakkında T.to’nun demecinin »memnuniyetle» karşılandığını söylemiştir. Tito’nun demeci hakkında tek bir resmî beyanat bu olmuştur.
Ayrıca, Yunan parlâmentosunda solcu saylav Neokosmos Gregoria-des, Yunanistanın 1944 yılında Rys ordularının ilerlemesi sayesinde kurtarıldığını ileri sürmüştür. Gre-goriades bundan başka Yunanista-nın Kıbrıs ve Kuzey Epir hakkın-daki arzularında ısrar etmesini ve halen Türkiye elinde bulunan Doğu Trakya hakkındaki Yunan taleplerinin tekrarlanmasını istemiştir. , Gregoriades’in bu sözleri, diğer saylavlar tarafından gürültülerle karşılanmıştır.
Acı bîr kayıp
Üzülerek öğrendiğimize göre, arkadaşımız Cevat Baykal ayak tedavisi gördüğü Gülhane hastahanesin de ani bir kalp krizi neticesinde ölmüştür.
Bu çok eski Babıâli emektarının ölmü ile duyduğumuz üzüntü büyüktür.
Basın arkadaşlarına baş sağlığı dileriz.
bidayet mahkemesi âzalığına terfi ettitl-ilmâşt'ir. Arapkir müddeiumumisi iken patlak veren Birinci Dünya Harbinde ihtiyat müşaviri adli olarak Askerî Temyiz Mahkemesinde vazife görmüştür. Terhisini müteakip Arapkir Bidayet Mahkemesi reisi, Kırşehir ve sonra Çorum müd deiumumiliğini yaparken istifa e-derek, bir müddet Çorumda avukatlık yapmış olan Osman Talât, tekrar adliye memuriyetine dönerek sırasile Sivas, Bursa, Ankara müddeiumumiliklerinde ve Ankara A-ğır Ceza Reisliğinde ve adliye baş müfettişliğinde bulunmuştur. Bilâ hare Yargıtay üyesi olan Osman Talât İltekin, halen Yargıtay Daire Başkanlarındandır.
Kıymetli bir adliyeci olduğu kadar iyi bir aile babası ilan Osman Talât muhitine ve kendisini tanıyan lara çok sevdirmiş bir şahsiyettir.
Cumhuriyet inkilâplarını beninı-sömiş ve bu uğurda çalışmış olan mumaileyh, şapka inkilâbı aleyhine yapılan tezahüratta, Sıvasta müddeiumumi bulunmakta idi, derhal aldığı tedbirlerle ve az sonra Sıva sa gelen İstiklâl Mahkemesi saye sinde bu mevzii isyan bastırılmıştır.
Osman Talât’ın en büyük vasıf larından biri de, adalet ve hak me humlarına olan bağlılığıdır. Al Sain ile birlikte yedi sanığın Atatürk’e suikastte bulunmak töhme-tile yapılan muhakeme sırasında Ankara Ağır Ceza Reisliğini ifa eden Osman Talât, derin bir adalet durgusu ile ve yalnız vicdanının sesin dinliyerek, benaet kararını vermiştir. Bu hareketinin kendisine pahalıya malolacağını söyleyip, korkudan kendisiyle selâmı sabahı kesenler, Büyük Atatürk'ün adalet ve hakka olan bağlılığını anlamamış o-lanlardı. Nitekim, Ojsman Talâtın verdiği beraet kararı temyiz edilme diğinden başka, kendisi de Yargıtay üyeliğine terfi ettirilmiştir.
Avukat Mehmet Ali Sebük Osman Talât için şöyle demektedir:
»Atatürk’e karşı yapıldığı ileri sü rülen suikaste inanmamış ve bütün İdarî tazyike rağmen bu işte suçlu diye huzuruna getirilenlerin masum olduklarını ilân etmek cesaretinde bulunmakla, adalet sahasında yeni bir devir açmıştır.» (24/2/1950 Akşam gazetesi).
Kıymetli adliyecimiz hakkında başka bir şey söylemeği zayit buluyorum. Esasen onu tanıyanlar o kadar çok ki... Sözlerimi bitirirken, milletvekili seçildiği takdirde, meslek hayatında olduğu gibi Meclis ha yatında da Osman Talât'ın milletine ve vatanına büyük hizmetler yapacağından emin olarak, kendisine muvaffakiyetler dilerim.
Konuşmayı yapan: Nıısat
C. Bayar bu sabah seyahata çıkıyor
it (Baştarafı i incide) | Kastamonudan Sinop ve Samsuna uğrayacak olan Genel Başkan, A-inasya üzerinden Tokat, Sivas ve muhtemelen Çorumdan geçerek An-karaya dönecektir. ı
6 gün sürecek olan bu seyahate büyük bir ehemmiyet verilmektedir. |
Bayar, gideceği yerlerde, mem- | leket meselelerini esaslı şekilde e-le alarak çok mühim nutuklar söy-liyecek ve halkın seçim arifesindeki dileklerini dinliyecektir.
D. P. aday listesinin yarattığı çok müsbet tesir efkârı umumiyenin öayar Partisinin temsil ettiği dâvaya ve Bayar'ın şahsına olan imanını bir kat daha arttırmıştır, l
Bu itibarla Baya/ın muazzam tezahüratla karşılanacağına muhakkak nazariyle bakılmaktadır. I Diğer taraftan uzun zamandan-beri büyük bir dikkatle hazırlan-makta olan D. P. seçim beyannamesi üzerindeki çalışmalar bitmek ü-zeredir. Önümüzdeki hafta içinde /ayınlanması kuvvetle muhtemel ilan beyannamenin, milletçe duyulan ıstırapların geniş bir tahlilini ih tiva ettiği ve bu ıstıraplardan kurtulmak için tutulacak yolun işaret edildiği ifade edilmektedir.
Behçet Kemal Çağlar etrafında kopan velvele | ★ (Baştarafı 1 incide)
Behçet Kemal tarafından yapılan beyanatla, bir takım kalem o-yunları vasıtasiyle ters bir kanaat yaratılmak istenmiştir. Mumailey-nin verdiği beyanatta ileri sürdüğü noktai nazarlar, ayn ayrı cevaplan dırılabilir. Ancak bu kadar küçük meselelerle uğraşmağa Demokrat Partinin ne vakti, ne prensipleri, ne de takip ettiği yol müsaittir. ı
Cumartesi ve Pazar günleri 19 Mayıs Stadyumunda yapılacak olan Türkiye boks birinciliğine katılacak olan bölge boksörleri şehrimize gel meye başlamışlardır. Karşılaşmaların geçen yıllara nazaran daha çetin olacağı ümit edilmektedir.
Müsabakalar hakkmdaki federasyon tebliği aşağıdadır.
Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü Boks Federasyonundan:
1 — 1950 senesi Türkiye boks birincilik müsabakaları 29, 30/4/950 Cumartesi ve Pazar günleri 19 Mayıs Stadyumunda saat 15 de yapılacaktır.
2 — Müsabakalar milletler arası boks federasyonu (A. t. B. A.) şam piyonluklar nizamına uygun olarak icra edilecektir.
3 — Doktor muayenesi, tartı ve kura 29/4/1950 Cumartesi günü saat 9-12 arasında 19 Mayıs Stadyumun da olacaktır.
4 — İkinci gün için olacak tartı ve muayene 30/4/1950 Pazar günü saat 10-12 arasında 19 Mayıs Sta-dındadır.
5 — 1950 Türkiye boks birinciliği müsabakalarına 12 Bölge katılacak tır. Bu bölgeler (Ankara 7 boksör), (Bursa 4 boksör), (Edirne 6 boksör), (Erzurum 6 boksör), (Eskişehir 4 boksör), (Hatay 4 boksör), (Mersin 3 boksör), (İstanbul 8 boksör), (İzmir 7 boksör), (Kocaeli 6 boksör), (Konya 4 boksör), (Adana 3 boksör) ile iştirak edeceklerdir.
6 — Bu müsabakaları idare edecek hakem heyeti:
Baş hakem: Hüsamettin Güreli.
Jüri: Hüsamettin Güreli, Süheyli Açba, Vedat Abut, Hikmet Yazıcıoğ-lu.
Orta hakemleri: Kenan Yargan, Şefik Eşref Atabey, Reid, Estes.
Yan hakemleri: Selman Açba, Cevdet Kerem, Halit. Denli, Ali Er-soylu, Hayri Angün.
Kronometre hakemleri: Servet Zengin, Jerfi Fıratlı, Raşit Giray.
Tartı ve kura hakemleri: Süheyli Açba, Selman Açba, Cevdet Kerem, Servet Zengin, Halit Denli, Hikmet Yazıcıoğlu.
Müsabaka âmiri: Hakkı Beken -ser.
Müsabaka doktorları: Prof. Dr. Adasal. Doç. Dr. Ünsal.
7 — Müsabaka doktorları ile tartı ve kura hakemlerinin muayyen saatte 19 Mayıs Stadyumunda bulun malan bilhassa rica olunur.
Futbol federasyonu yarın İstanbulda toplanıyor
Futbol federasyonu 1950 yılına ait bir faaliyet» programı hazırlamış bu programda Türk millî takı minin İran, Irak Ve Suriye ile yapacakları millî maçlar bnlunmakta. dır. Ayrıca fstanbul, İzmir ve Ankara karma takımlarının da bu sezon içerisinde birer temsili maç yapması da düşünülmektedir.
Bu maksatla futbol federasyonu Cumartesi günü İstanbulda bir top lantı yaparak maç tarihleri ve yerleri üzerinde yeniden kesin karar alacaktır.
Diğer taraftan İngiltere birinci liginde iyi bir durumda olan Sunder-land takımı ilk maçını 13 Mayısta İstanbulda Beşiktaşla, ikJnci kajrşı-laşmasını da 16 Mayısta Galatasa-rayla yapacaktır.
Ayrıca İngiliz Halle City takımı da 20 ve 2İ Mayıs tarihlerinde seh rimizde Demirspor ve Gençlerbir-liği ile karşılaşacaktır.
Bu hafta yapılacak bisiklet yarışı
B. T. Ankara bölgesi Bisiklet A-janlığından:
Bisiklet teşvik yarışmalarının dör düncüsü 30 Nisan 1950 azar günü ı yapılacaktır.
a) Müsabaka 50 kilometredir.
b) Parkur, Akköprü Süvari Karakolu - Sincanköyü yolu üzerinde 26 ncı kilometreye gidiş geliştir.
c) Soyunma mahalli: 19 Mayıs Stadyumu içinde soyunma yerleridir.
d) Başlama saati ve mahalli: Sabah 9.00 da Akköprü Süvari Karakolu önüdür.
f) Hakemler: Baş hakem Talât Tuncalp, diğer hakemler Eyüp Yılmaz, Enver Suda, Nuri Kuş, Adnan.
Müsabakaya katılacakların en geç 8.55 de Akköprü Süvari Karakolu önünde, müsabaka kıyafetile bulun maları tebliğ olunur.
Fin güreş takımı İstanbııla gelecek
İstanbul güreş kulübü tarafından içlerinde 4 millî güreşçi bulunan bir Fin güreş takımı memleketimize davet edilmiştir.
Fin güreş takımının Mayıs nihayetine doğru İstanbula gelmesi muh temeldir. Fin takımına karşı İstanbul güreş kulübünün kuvvetli bir kadro ile çıkması için hazırlıklara başlanmıştır.
M. Faik Fenik boyun eğmiş değildir
★ (Baştarafı 1 incide) çeceği şüphesizdir. Ulus’çular da pekâlâ bilirler ki, sade Ankarada değil, daha bir çok vilâyetlerimizde, Mümtaz Fa-iği aday listelerinde görmek istiyen kâfi miktarda vatan daş vardır. Çünkü Mümtaz Faik, şimdiye kadar gittiği yolda ancak ve ancak demokrasi prensipleri ve hürriyet ideallerini önünde rehber e-dinerek dosdoğru yürüdüğünü isbat etmiştir. Onun içindir ki bugün her türlü hürriyetten mahrum olarak demir parmaklıklar arkasında bu lunmaktadır. Onun bugünkü vaziyetini fırsat bilerek istismara kalkmak ve bu yolda çirkin iftiralar yapmak, en hafif bir ifadeyle ayıptır. Hele biraz sabırlı olsunlar! Allah ömür verirse kendisi bir ay sonra hapisten çıkacak ve müsavi silâhlarla mücadelesine devam edecektir.
Şimdilik şu kadarını söyli-yelim: Eli kolu bağlı bir a-dama taş atmak, insaniyete ve mertliğe sığmaz!
★★
Anlaşılıyor ki, bazı çevreler bundan bir hâdise çıkarmak ve bu hâdiseyi Demokrat Parti aleyhine
kullanmak istemektedirler. Adayların gösterilmesindeki yüzde bire dahi varmıyan ufak tefek hatalar da yine büyültücü adeseler altına konularak, Demokrat Partinin bütün muvaffakiyetleri efkârı umu-
miye nazarında örtülmek istenmiş
tir.
Fakat buna imkân olmadığını bir kere daha hatırlatmak yerinde olur. Eğer, pencereden komşunun evine bakarak oralarda neler cereyan ettiğini kendi mevkiimiz için kullanmak mizacında ve karakterinde insanlar olsaydık, Halk Partisinin vilâyetlerde ve merkezde cereyan eden istifaları, çekişmeleri, sızlanmaları, yolsuzlukları ortaya atarak onların yaptıklarından çok daha tesirli olarak karşılarına çıkabilirdik. Halbuki, yine bizim tuttuğumuz yol, böyle hareketlere müsait değildir. Her iki partinin listeleri millete arzolunmuş ve takdiı ona bırakılmıştır.
Bütün bunlar telâş eserleridir. Biz bunları siyasî ahlâk bakımından teessürle görmekle beraber, diğer taraftan acizlerinin delili o-larak da almaktayız.
C. H. Partisinde şaşkınlık
gittikçe artıyor
it (Baştarafı 1 incide) suretiyle gerek hâkimler, gerek memurlar kanunlarına aykırı hareket etmiştir. Başkanlıktan çekilmesi, hattâ cezalandırılması lâzımdır.»
Halk Partisi, evvelâ bu şekilde hücumda bulunduktan sonra dün yeni bir taktik kullanmağa ve Sayın Halil Özyörük’ün adaylığının kabul edilmemesi için seçim kurullarına ve Adalet Bakanlığına bir takım mürettep müracaatlar yaptırmağa başlamıştır.
Yargıtay gibi, memleketin en yüksek bir Adalet müessesesinin başına geçmiş güzide ve «tecrübeli bir hukukçunun kanunları her halde Ulusun peçeli yazarlarından da-
Fuat Arna’nın duruşması başladı it (Baştarafı 1 incide) tığım mukaddemelerde siyasî mahiyette yapmış olduğum tenkitler vardır.
Mademki, İnönü Devlet Başkanlığı ve C. H. Partisi Genelbaşkanlı-ğını temsil etmektedir, hedef olmaktan hiç bir zaman kurtulamı-yacağı tabiidir. «İnönüyü muhatap tutuyoruz» dan maksat, onun Devlet Başkanlığını değil, C. H. P. Ge nelbaşkanlığını istihdaf etmektedir.
«Temiz vatandaşlardan şikâyetimiz yoktur» demekle onu kastetmiş olmuyoruz. Esasen bu ele alınan kısımların zaptını Arapça tutup sonra dairelerinde temize çekip hayallerini üzerine ilâve eden polislerin hatasıdır. Onlar «insin» kelimesinin sarfını bile bir suç telâkki etmektedirler, çünkü, İnönü, tenkit edilmez zihniyetindedirler. Kısım kısım aldıkları bu parçalarda ma betleri olmadığı için bir araya getirilince savcılıkça bir suç teşkil etmektedir. Bu bakımdan hata, zaptı anlayışsız bir şekilde tutanlarındır.»
Yine bu mevzuda uzun uzadıya müdafaada bulunan Fuat Amanın duruşması zaptı hazırlıyan üç polis memrunun müşahit olarak dinlenmesi için başka bir güne bırakılmıştır.
ha iyi bileceği hakikati-bir tarafa, bu hususta hukukçu olmağı gerek-tirmiyecek kadar seçim kanununun sarahati vardır:
Ulus’un sözde hukukçularına A-nayasanm 12 nci maddesiyle seçim kanununun 34 üncü, 35 inci ve 40 m-cı maddelerini hatırlatmak yerinde olur sanırız. Anayasanın 12 nci maddesinde Yargıtay Başkammn bu vazifede kaldıkça Milletvekili adayı olamıyacağına dair bir kayıt yoktur. Seçim kanununun 35 inci maddesi ise, kimlerin vazifelerinden istifa etmedikçe Milletvekilliğine adaylığım koyamıyacağını tasrih etmiştir ki, bunlar arasında da Yargıtay Başkanı yoktur. Seçim Kanununun 40 inci maddesi de se-
çim propagandasının bu kanun hükümleri dairesinde serbest olduğunu tasrih eder. İşte yukarıdaki maddeler gereğince vazifesinden istifa etmeksizin adaylığını koymakta serbest olan Yargıtay Başkanı da, 40 inci maddenin kendisine verdiği hakkı kullanmış ve siyasî kanaatlerini ifade etmiştir.
Dün bu vaziyet etrafında kendileriyle temas ettiğimiz Demokrat Partinin yetkili şahsiyetleri Halk Partisinin bu telâşlı gayretini tebes sümle karşlamışlar ve fikirlerini şöyle hulâsa etmişlerdir:
«— Sayın Halil Özyörük üzerinde teksif edilmiş olan hücumlar a-detâ seçim mücadelesinin mihrakı haline getirilmek isteniyor. İşin aslına gelince, Sayın Halil Özyörük Milletvekili adayı olarak millet karşısına çıkmaktadır. Kendisine Milletvekili olma hakkını veren kanun, Milletvekili adayı olarak hareket etme ve bu arada fikir ve kanaatlerini söyleme hak ve imkânını da verntıiş bulunmaktadır. Bu, inkârı kabil olmıyan bir hakikat tir. Halk Partisinin bu hareket tarzı vicdanları baskı altına almak, mümkünse adayları ricat ettirmek, diğer taraftan seçim mücadelesinde bu suretle de Demokrat Partiyi zayıf düşürmeğe çalışmaktır. Fakat bütün bu gayretler beyhudedir ve 14 Mayıs günü hüsranla karşılaşacakları muhakkaktır.»
Tarafsız müşahitlerin bu vaziyet karşısındaki mütaleaları da şudur:
«Demokrat Parti isteseydi bile a-day listesi için bundan güzel bir propaganda yaptıramazdı.»
içişleri Bakanı izah edijor
it (Baştarafı 1 incide) bu işlere ait tahsisat da .Adalet Bakanlığı bütçesindedir. Bu meselelerde kanun İçişleri Bakanlığına bir vazife vermemiştir ki tamim yazsın veya tebligatta bulunsun. Binaenaleyh bu kısma ait bütün yazılar baştan aşağı doğru değildir.
Herkesin ve bilhassa halkı aydınlatma durumunda olanların Seçim Kanununu bir kere’okumaları hiç olmazsa bu kabil haberlerin yazılmasına belli başlı engel olacağı kanaatindeyiz.
2— Seçim kartlarının tevziinde bahsedilen yolsuzlukların nerede yapıldığı ve kimlere ait olduğu yazılmadığı için haberin tahkik edilecek bir tarafı görülmemiş ve bu itibarla açıklanmasını mümkün kılacak bir mahiyeti de bulunmamıştır.
Maamafih her gün bir kısım gazetelerde halkımızın kartlarını almaları tavsiye edilmekte ve kartların emirlerine hazır bulunduğu bildirilmektedir. Seçmenlerin kartlarım almalarında alâka gösteren gazetelerin de bu hususta halkı tenvir etmeleri fikri bulandırıcı neşriyattan daha faydalıdır.
Bu açıklamanın Matbuat Kanununun 48 inci maddesi hükmüne tevfikan aynı sütunda ve aynı punto harflarle ve ilk çıkacak nüshada neşrini saygı ile rica ederim.
İçişleri Bakanı Adına Hukuk Müşaviri Ekrem Ergüven
B r taksi dükkâna g rdi
Dün gece saat 23 sıralarında kaza ile neticelen bir taksi hırsızlığı ol-
Ankara Hukuk Fakültesi talebelerinden Selâmi Başkurt isminde bir genç sarhoş bir vaziyette Zincirlli Cami yanından geçerken sahipsiz bir taksiye girmiş taksiyi çalıştırarak olanca hıziyle Anafartalar caddesi istikametinde hareket etmiştir.
Bu sınada taksi Emlâk ve Kredi Bankası yanındaki' bir ağaca çarparak ağacı devirmiş sonra da o-rada bulunan yorgancı dükkânından içeri girmiştir.
Taksinin dükkâna girmesiyle her iki tarafta da ehemmiyetli surette hasar vücude gelmiş ve taksiyi ka-çıkmak isteyen selâmi Başkurt da başından ağır surette yaralanmıştır.
Yaralı taksi hırsızı talebe tedavi altına alınmış ve tahkikata başlan-
Gölbaşında yeni iki D. P Ocağı açıldı
Gölbaşı bucağına bağlı 2 köyde yeni açılan Demokrat Parti ocaklarının müteşebbis heyetleri:
Incek köyü:
Yusuf Alp (Ocak başkam), Musa Kıbrıs, İsmail Çelik, Osman Dal, Mustafa Şirin.
Kızılcaşar:
İsmail Sarıkaya (Ocak başkanı), Muzaffer Öztürk, Ahmet Ozçelik, Bn. Akkız Günyüzü, Osman Özde -mir.
D. P. Cebeci toplantısı
Demokrat Parti İl İdare kurulu tarafından bir seçim Propagandası tertip edilmiştir.
Toplantı önümüzdeki Pazar günü saat 15 de Cebeci çayırında yapılacak muhtelif hatipler 1950^seçimleri münasebetiyle birer kinuşma yapa | caklardır.

Comments (0)